7 cümle kapisi

Page 1

1


2


Her şey Gerçeğini bir tek senin bildiğin bir yalanla başladı

3


Eşik Ġçimden nefreti Açgözlülüğü ve hırsı söktüm ilkin Kıskanç ve kibirliydim Öfkeden yüzüm görünmezdi tenha zamanlarda Kolumda sonraya ayarlı bir saat Göğsümde ipek gömlek Sırtımda afili urba, saçlarımda parmak izi Dudaklarımda kolalı bir gülüĢ Omzumda pahalı bir günah Bütün giysilerimi yırtıp attım Sana çıplak geldim. AteĢte yanmıyorum artık, suda boğulmuyorum Kendime acımıyorum. Elim, parmaklarım, tırnak uçlarım acımıyor Ayaklarımın altı, sırtım, kasıklarımdaki tüyler Gözlerimin içi Gördüklerimin üstü acımıyor Ağzımda kuraklık, diĢlerimde kamaĢma Dilimde ĢiĢlik ve sözlerimde tuhaf bir ağrı Senden baĢka soyum sopum yok Usul! Nüfus kütüğünde Kendimden baĢka akrabam kayıtlı değil. Tanıdığım herkes reddetti beni. Ben bu kapıya kimsesi olmadan geldim. 4


Bütün şüphelerimin bekçisi ol, dedin Oldum. Gözlerini kapatarak bak Kapattım. Seni gördüm Kelimeleri kullanmadan anlat Dilimi unuttum. Dedin: Kâbe, insanın olduğu yerdir Kendinden uzağa gitme. Ġnançlarımı terk ettim. Tapındığım her taĢa, her toprağa Yaprakları üĢüyen ağaçlara arkamı döndüm Abdestimi inkâr ile bozdum Sırtımda taĢıdığım haçları ve yıldızları taĢla parçaladım Bildiklerimi unuttum. Etime sapladıkları çivileri ortalığa fırlattım Bundan sonra kime lazımsa o kullansın Sende tam oldum ben Sana geldim, diz çöktüm, secde ettim. Senden baĢka kutsalım yok artık. 5


ġarkıların uysal, marĢların âsi olmasını istemiĢtin ĠĢte oldu: Ölüler ayaklandı Cennet bahçesinde doğup Cehennem ateĢinde büyümüĢ sesler kapladı ortalığı: - Hu! Ya Hazret! - Hu! Ya Sedat! Vaktin geldiğini anlayıp çıktım mezarımdan Bildiklerimi üst üste ekleyerek Adımın yazdığı hiçliğin önünde diz çöktüm Ses verdin, konuĢtum Üfledin, nefes almaya baĢladım Bu gözdür, dedin; baktım. Sen gösterdin, ben gördüm: Her tarafta afiĢler, kanlı kâğıtlara yazılmıĢ bildiriler Herkesi utandıran bir ses kaplamıĢ ortalığı Neye baksak toz duman oluyor aynı anda Neyi duysak oracıkta bitiyor hükmü sözün Hiç tanımadığımız bir koku kaplamıĢ bedenimizi Ölümden baĢka bir yüz bu Hayattan baĢka bir korku 6


Kıyamet borusu da öttü iĢte Musalla taĢının önünde toplandık Ölü kim? diye soruyor herkes birbirine Kimse kendi nabzını kontrol etmeden Su içmeden, ekmeğe dokunmadan Dudaklarını bir baĢka dudağa değdirmeden Parmaklarını saymadan Uyluk kemiğine sürmeden merhemi Herkes Kendini tanrı kabul ederek bekliyor ödeĢme gününü ĠĢte oldu: Ölüler, ölülerle kucaklaĢıyor sonunda. Ben babama sarılıyorum. Oğlum bana… Senin sesinmiĢ meğer duyduğumuz Bizi kendine çağıran Ayağa kalktık ve son kez bakıĢtık Herkesin içinde seni gördüm. Elini sürdüğün her Ģey güzelleĢti bir anda Ölüler dirildi. TaĢ-toprak cana büründü, otlar dile geldi BakıĢın insan olduğumuzu öğretti hepimize Yolu tarif ettin, denizi ikiye yardın Dağı eğdin, göğü ayağımıza indirdin Yağmuru yağdırıp toprağı besledin AteĢi yakıp içimizi ısıttın, suyu kaynattın Söze geldin: 7


Günlerin gölgesi kendi boyundan daha kısa artık Yapraklar dökük, sular serin Toprakta tuhaf bir intikam yemini Ġnsanlar tedirgin, serçeler ürkek Oysa ben Gökyüzünün suçlu Toprağın mahkûm olmasını bekleyen ben Bulutların, ibadet vakitlerinin, bahçedeki güllerin Kahve köĢelerinde hayatına kumar oynamanın Gölgede bekleyen kuĢkucu her bir harfin Dertli bir sözcüğün ve içerisi görünen bütün aynaların Ve unutmanın ve uykunun zekâtı olarak Kapına geldim. Ol, dedin Oldum. Sen istedin, ben yaptım. Senden korkup sende saklandım. Nasıl emrettiysen sana öyle geldim Usul! En cahil, en soysuz, en yoksul hâlimle Sana doğduğum hâlde geldim: Üryan, kanlı, çaresiz, titrek Adı konmamıĢ bir enik gibi Dilinle temizle beni Anası-babası olmayan bir öksüz, bir yetim gibi… Senin evindeyim artık Usul! Çırılçıplağım. Ne yakıĢırsa onu giydir bana. 8


CÜMLE KAPISI

SEDAT ŞANVER

yazı kültürü

9


annem’e yeryüzünün gerçek tek efsanesine

10


Tanrım, Ben bütün bu yalanları söylerken Sen dilimi niçin lâl etmedin?

11


Evin Atları YakıĢıklı atlar koĢuyordu hiç durmadan ikimizin arasında Delikanlı bir dünyada herkes iĢinde gücündeyken Tarlalar, baĢına buyruk Azıcık zorlasan, yeryüzü bir anda değiĢecek Patatesler ĢiĢmanlamıĢ, rençperler azgın Esnaf suskunlukla temizlemiĢ KomĢuya saplanan kanlı bıçakları Tenekeciler, bakırcılar, kalaycılar kıyama hazırlanıyor Tüccarlar rahat Göbek, her savaĢta kendinden daha yuvarlak Veresiye defteri, faizden kazanıyor hayatını Hünsa atlar Kadınları bir baĢka türlü seviyordu el âlemin önünde Polisler parmak izi arıyor tabut kapaklarında Askerler Namluya sürülmüĢ mermi gibi bakıyor önüne gelene Ergenliğe geçen oğlanların sivilceleri patlamaya hazır Kızlar kanama nöbetinde, olgunlaĢan memeleriyle Kendi hâline bıraksan Tüyleri yolunmuĢ bacaklar Hiç düĢünmeden sonsuz bir ihtilal baĢlatacak Hürriyeti tanıyacak olsa coğrafya Steplerden ihanet akacak Yalan dolanla beslenecek ovalar Bir anda herkes Kafkasya’da prens Ya da Baltık Ģehirlerinde prenses sanacak kendini 12


Ayaklarını bağlasan efsanelerin Dünyanın bütün sokaklarında Farisî bir masal ġah ġehriyar, kalbimizi iĢgal eden ülkenin hünkârı Kudüs sokaklarında Ġbrahim’in fukara ölüsü çürümekte Yersiz yurtsuz atlar koĢuyordu evin içinde Az daha zorlasak kadehi Ġçindeki sarhoĢ kederi ortalığa dökecek sürahi Vadesi gelmeden hüzne boğulacak masa Aramızdaki ülkelerde yorgun atlar koĢardı Ġki ayrı gökyüzü, kanlı bıçaklı iki yurt parçası Birbirimize dokunabilsek Bütün düĢmanlıklar anında bitecek elbette Balkanlar’daki halklar durmadan seviĢecek birbiriyle ĠĢsizler iĢ edinecek bu kederi ĠĢi olanlar, sırtını devlete yaslayıp Sesli bir harfi Herkesin göreceği bir duvara asacaktı Uyandık bu gaflet uykusundan. Baktık: Nazilli’de bir istasyon kahvesi Selçuk’ta leylekler, Ankara’da devletin ucuz meyhanesi Ġstanbul’da Ģehri ikiye bölen bir Ģarkı Giresun’da oturduğu yerden kıpırdamayan dalgakıranlar Sungurlu’da geçmiĢi gösteren bir saat kulesi Bursa’da Ģadırvana teslim olmuĢ bir camii avlusu 13


Kahraman atlar koĢuyordu ikimizin arasında YapıĢ yapıĢ bir ter yürümüĢ yorgun çarĢafın üzerine Bütün tüyler ıslak, buna kaldırımda yürüyenler dâhil Bir baĢka dile çevrilmeye çalıĢılmıĢ dudaklar da… Dayanamadım Ben senin bacaklarının arasındaki bütün ülkelere Kokular sürdüm Kendi etimle besledim açlık çeken yurttaĢları Gördüm: SeviĢmeyi hak etmek için Attar pazarında bin bir türlü baharat sırasını bekliyor Zahter, melengiç, tarçın, kehribar Fesleğen, kekik, reyhan Anason, haĢhaĢ, karanfil Siirt’te bıttım, Antep’te fıstık Urfa’da suda boğulan inançlı balıklar Diyarbakır’da burçlara saplanmıĢ sahipli bir mermi Mardin’de dam kavgası; Adıyaman’da kuĢçular kahvesi Gözüm kararmıĢ Söylediğiniz her söz kabulüm bu coğrafyada 14


TÜTSÜ Öpülen her dudak yaralı doğduğum Ģehirde Yatak eskimiĢ kahverengi dolu, çarĢaflar Kızıldeniz Geç boĢalan bir ĢiĢe suyunu açık arttırmada satacağız Kafama takılmıĢ kalpaklı bir soruydu: Ortadoğu’daki en kahraman kedi kim? Bu sabah mümkün değil kimse uyumayacak Afganlar ve PeĢtunlar arasında Acem ülkesinden bir sözü Kimsesiz bırakmıĢlardı dağ baĢlarında Saçlar rüzgârda uçuĢuyordu yağmura aldırmadan Gördüm: Ġçimizden biri diğerlerinin elini tutmayı bırakmıĢtı Bu yüzden Emevi çarĢıları yıkıldı ġam’da Erbil’de sarraf dükkânları talan edildi Bu yalnızlık kadar bu mutluluğu Sana kim verecek Tebriz’de Bu Ģarkılar kadar bu kederi Bağdat’ta Kim bilir kim yakın olacak sana Kahire sokaklarında? Kendimi görmek istiyorum sadece gün ağarmadan Bu yoksul dünyada seni sevmekten baĢka Hangi zenginliğim var ki benim? Ezan baĢladı Gecenin sesi de bitti böylece Ġstanbul’un göğsünde Elimizden alırlar artık Akdeniz’in köpürmüĢ korkularını 15


KÂSE Sevgisiz bir dünyaya uyandı herkes bu sabah Hayatın bütün evleri açık arttırmada satılık Oturduğun ülkenin bahçelerinde gülhatmi kılığında Katırtırnağı, kedi parmağı, zakkumlar ve ayrık otları Bize yeni bir dünya gerek, topraklarında yeĢermek için Belki de güllerin kokusunu duymak için Bize Ġnsanın hata yapabileceğine inanan bir tanrı gerek Belki en zor sözü o öğretir: Kendimi bağışlayarak geliyorum yanınıza Mümkünse Sizin gibi olmaya Sır kendini açık etmiĢ Meçhul, ortalık yerde dolaĢıyor Artık birlikte nefes alma zamanı. KuĢların seslerine binip çıkmalıyız yola Kendimizle tanıĢ olmak için. Bu dünyanın nimetini kim istiyorsa Onun olsun dağlar taĢlar; zümrüt gözlü güzeller Kahramanlık hikâyeleri onları anlatsın Ben, sana kavuĢmak için yürüyorum suyun üstünde. 16


Bize bir baĢka ülke gerek sevgilim Ortasından ikiye yarmak için Gerekirse içine bir damla insaf koyarız Kimsenin haberi olmadan Yepyeni bir cehennem kurarız ruhumuza Hepimizin içine sığacağı görkemli bir zindan belki de Cümlemiz boynu bükük bekler durur ateĢin önünde. Dilimin arkasında sakladığım sır Ağzımda yaĢlanan kelimeler Gözümde zehir olmuĢ yeryüzünün renkleri Bundan eminim artık sevgilim: Seni, bildiğim kelimelerden daha çok seviyorum. 17


İKÂMETGAH BELGESİ Kendini öldüren her insanın bir sorusu vardır. Hep aynı deniz duruyor karĢıda Ve aynı dağ; aynı gece, aynı duvar rengi DeğiĢmesini hep istediğimiz koltuk takımı Hiçbir zaman sevmediğimiz aile fotoğrafları Düğün gülüĢleri Birazdan uzanacağımız yatak ayrı bir cehennem Ölüm ile hayat Toprak ile rüzgâr arasındaki fark ne? Biri bana anlatsın Gökyüzünden yatağa dökülen bu ayıp ne iĢe yarar? Nedir bir suyun bedeni dik tutması Tecavüze kalkıĢması bütün hayata 18


Aramızdan geçen faylardan kimsenin haberi yok Elimizi çabuk tutalım. Birazdan yıkılacak burası Belediyede insaf bir yere kadar Ġmar planında Ģehrin kenarında yoksul sınıflar Zabıtanın yanında intikam yemini etmiĢ milisler Kolluk güçlerine göre yazlık kentlerde Gereksiz bir aĢk itirafı Pasaportlar lütfen! Kocalar eĢlerini sevmelidir Ġhanet, ölçülü bir sabır ister Atılan imzalar tapuda kayıtlı ise Müstakil bir ömür baĢlar Sınır kapılarına niyet okuyan cihazlar koymuĢ mali idare Bu yüzden ilk iĢ ÇıkıĢ noktasını Ģehvetle öpüp Çocuklar için hazırlanmıĢ Gümrük kapılarını okĢamak gerek Böylece sesini de duyarız Ayak seslerini yeni iktidarın Sonunda anlarız Kendini öldürmek isteyen her toplumun Elbette bir devleti vardır. 19


YATAK ODASI Nereden çıktı Ģimdi bu ölüler durduk yerde? Evden denize açılan her teknenin Ġlk yükü gözyaĢı olurmuĢ. Bunu kimse bilmiyor. Oysa ben ayrılık Ģarkılarını dinlerken Yağmurun denizi ıslattığını kaç kere gördüm Seni düĢünsem Ģimdi, yüzüm kırıĢacak yine ortalık yerde GülüĢü yaysam yüzüme Kendimi satabilirim belki pazar tezgâhlarında Bunu biliyorum artık Seni bulmak için Kendimden daha tehlikeli yol yokmuĢ bu hayatta Ġçimdeki saklı yerlerde oturup duracağım bundan sonra Sana dokunmak istediğim zamanlarda Servi gölgelerinde sonsuz uykulara yatacağım. Gecenin koyuluğunda akan renkler kadar yorgunum Sessiz uykulara sarmam gerek bu bedeni. Söyle, bilecek yaĢa geldim: Bu kadar ölüyü nereye gömeceğiz biz? 20


TABAKTAKİ KORKAK BALIK ĠĢimiz kolaydı hamamda, kurnanın içinde PeĢtamal sarıp sarmalamıĢken bedeni Suya tuz karıĢtırdık, ansızın bir deniz çıktı karĢımıza ġekerin alacağı olur artık yanaktan Kayıkta kendini yıkar kaygan kürek ġirketin muhasebesinde ciddi açık var Gelir gider dengesi epeyi karıĢık Genel müdürün avucunda edepsiz lekeler Dudaklarda kızarıklık Yalan söylemekten nasır tutmuĢ bir dil Bütün giysiler renk kavgasına girmiĢ koridorlarda Binanın giriĢinde asılı levha: Patrona gevşe, şefe hafiften sırnaş Oynaşmak zorundaysan Mesai saatleri dışında oynaş! ġirket sözleĢmesi üstüne yemin etmiĢ bütün personel Ütülü gömlekler hukuka uygun Aslında biz, birbirimizin boyalı ayakkabılarını seviyoruz Acıyan yerlerimizi kendimizden bile saklayarak Utanmasam, seni ellerinle birlikte alacağım yatağa Parmaklarına bulaĢmıĢ Ģehveti de elbette Herkes uykudayken ġehrin ağaçları kendi kendini sulayacak 21


AKVARYUMDAKİ DENİZATI Bir kadın, kendine çok benzeyeni seviyordu ortalık yerde Bacakların arasına saklanmıĢ dudaklardan baĢlayarak Aklın inandığı bütün ahlakı unutup Sadece seviyordu, öylesine Anlamayı sonraya bırakarak Bütün bunlar olurken ortalık yerde Mesaiye geç kalan birileri geçip gitti sokaktan Ġki nefes arasında soluklar tutularak Ġlkin bozacı geçti, ardından Ģıracı Elinde durmadan telefon olan bir turĢucu Sonra ayakkabıları posbıyık bir sütçü Aldığı rüĢvetle ev taksiti ödeyen bir vergi amiri Kredili oto satıĢlarında baĢarılı ayın personeli Bir kasap, bir bakkal, bir de manav Kuafördeki sirciler, ağdacılar, epilasyon mensupları Tam tekmil tüyleri Ġç yangınıyla ütüleyen itfaiye erleri Çay içmeyi seven güney cepheli bir komĢu Balkondan sarkan sepet dolusu konserve kutusu Batı cephesindeki sitenin gözetleme kamerası Ayak paça çorbası Kibe dolması Patlıcan oturtması Kalçaları kucaklayan ünlü bir çamaĢır markası Dünyanın bütün kasıkları ĢaĢkın, ne oldu bize? Tanrım, nedir bu baĢımıza gelenler? 22


Gözler fel fecir okuyor dudaklar tene yaklaĢtıkça Bıraksalar BakıĢlardan soylu bir kahraman ġakaklardan acımasız bir katil çıkacak Güvenlik Ģirketleri ihaleye fesat karıĢtırmıĢ Ortalık yerde ĢaĢkın dolaĢıyor gardiyanlar Hisse senetleri dip yapmıĢ Bozuk para Ģıngırtısı, banknot hıĢırtısı Hamiline yazılı çekler Dolaba depolanmıĢ bebek bezleri Oyuncak ayılar, sosyal güvenlik numaraları Banka hesaplarının o çok gizli Ģifreleri iĢe yaramıyor Yılın sonu geldi iĢte Bilançodaki açık çok yüklü MüfettiĢler kapıdan girer birazdan Ergen doğan kız çocuklarını Diri diri yatağa gömeriz biz de Kapı deliğine gözünü yaslamıĢ oğlan çocuklarını Zebani kadrosunda iĢe baĢlatırız. Cennette yer bulmak zor olacak bu hâldeyken Gözün gördüğü bütün yalanları Kapı önüne terk etmek gerek! Bir kadın Kendinden olanı Ģehvetle seviyordu ortalık yerde Bacaklarını, dudaklarını, en saklı yerlerini Kendinden bile uzak tutarak dilini 23


AYNA Buralardan baĢlayalım hayata: kendimizi önemli kılalım Dünyanın dönüĢ hızına uyduralım yürüyüĢümüzü Sevgililer, bizi sevdikleri için önemli olsun Terk edildiğimizde dökülen gözyaĢlarını anlamlı bulalım Yumrukladığımız bu camlar bilekleri kanatmasın Sonrası bıçakçılar çarĢısı Zırhtan geçirilmiĢ keskin virajlar Tezgâhın üstünde unutulmuĢ yorgun bir çakıl taĢı DiĢleri keskin bir testere Ustura yemiĢ yüzler, jilet sesli sözcükler Kasatura ile delik deĢik olmuĢ bakıĢlar Bağıra çağıra yürüyen bir sokak Küfürle büyümüĢ bir meyhane masası ġehvetimiz bitmeden soralım: Kendi dudaklarımızla öpüĢseydik bir tek Bu kadar zevk alır mıydık seviĢmelerden? 24


ÇIRPICI Yaz geldi, ömrümüz sıcak Çekip gitse keĢke bütün ıslaklığımız mevsimlerle birlikte En saklı yanımızdan Ģehvetimiz dıĢarı sızıyor Bir türlü içimizden çıkmayan su Nemli tüyler, koĢturup duran tavĢan, apaçık mağara giriĢi BoĢ yere büyüyen meme uçları Ah keĢke ellerim Posta ile gelen mutluluklar kadar büyük olsaydı Bu ıslaklık kendi baĢına yaĢlanmazdı belki o zaman Bir tek kendime dokundukça Dokundukça Dünyanın bütün günah yanını düĢleyerek sana Parmaklardan baĢka çaremiz de olsaydı keĢke Uykuya baĢlarken 25


CETVEL Kendimle barıĢmak için Yoksul yollara saplıyorum gözlerimi Bir perdenin arkasına saklanmaktan yoruluyorum Nehrin kıyısında soluklanmalıyım bir süre Yüzüm suda dinlenir belki Kimsesiz ceylanlar gibi Eline silah alan her ergen Ġlkin benim adresimi öğrenmeye çalıĢmaz Belki ihtiyacımız olur diye Sakladığım gökyüzünü verebilirim size Uyumak istersiniz belki altında çırılçıplak, zor zamanlarda Su isterseniz, içinize eğilin yeter Ağaçlar, çiçekler ve börtü böcek KonuĢmakta zorlanırsanız sözcüklerim de var yedekte Yüreğimi açarım size, acınızı ölçün biçin diye Ġnsanın kendini anlaması ne zordur, bilirim bunu Yine de çaresiz olmayın Size yakıĢan bir acı da bulunur elbette mağazalarda 26


HAMİLİNE YAZILI ÇEK Bizi bu hayattan kurtaracak bir kahramana ihtiyacımız var Aç bir sokağın baĢında Derdimi anlatmaya çalıĢıyorum kendime ġehrin sakinleri; kediler, tek katlı binalarda oturanlar Bahçesinde gülhatmi olanlar Ayrık otlarından Ģikâyetçi ağaç kökleri Tövbe etmiĢ çalı çırpılar Ġsyankâr dulavrat otu Zevkten yamulmuĢ bir zencefil gövdesi ġampanyayı patlatabiliriz artık: Kahramanımız yatağa iyice yaklaĢtı ġiĢenin içinde ekonomik bir mesaj var Para, paradan değerli elbette ġehrimizi böyle kurmalıyız belki de Yeni bir medeniyet baĢlamalı ansızın ikimizin arasında Ġlk kural: Para kimdeyse haklı olan odur ġatolar yakıĢıklı, bahçe duvarları seviĢken olur Silindir hacmi nüfusu arttırır Patron, emin adımlarla yürür dudaklara doğru Epeydir memeler de pek iĢe yaramıyor Ölüme çarpım tablosuyla hazırlanıyor herkes 27


MUSLUK Aklım baĢımdayken size baktığım her yerde Eksiklik gördüm Kestim dilimin ucunu Yaralı kelimelerimi evin bahçesinde unuttum Tarihin avlusuna terk edilmiĢ bir çocuk sesi Yurdundan kovulmuĢ korkak bir halk Ģarkısı En kuytu yerlerde emiyorum memelerini Belki süt gelir uçlarından Hiç olmazsa çöller yeĢerir durduk yerde Dilimin keskin hâlidir bu: Derdimi anlayan kim kaldı sanki bu âlemde? Bu yüzden Terbiye edilmemiĢ seslerle anlatıyorum yaĢadıklarımı 28


BUZDOLABI Kendim hariç Hiç bu kadar yenilmedim ben Korkacak kimse kalmamıĢ Ģehirde. Yaprakları süpürsek, sokak da silinecek haritadan Sonbahar, çekip aldı aramızdan bütün sıcaklığı Bundan sonrası gölge zamanı Yağmur ve bekleyiĢ zamanı, azıcık zorlasak AteĢin kendi yağında kızarma zamanı Kimsesiz çocuklara benziyor Ģarkıların renkleri Ağlasa dinleyeni yok Kanasa kim saracak sanki sızlayan bu sözleri Vursun dursun kendini kayalara Bu tuzlu, bu kırgın, bu kederli su Kendi çalıp kendi dinleyecek Ģarkısını bundan sonra Kadehin dibinde kalan Ģarabı içirsek Ģu yalnızlığa Dertlere çare olur mu, bilinmez. ĠĢe yaramazsa Evdeki yemeklerle doyururuz kendimizi Günün aç vakitlerinde. 29


KİRLİ HAVLU Sevgililer arıza, yollar keskin BaĢımızın üstündeki gökyüzü hırçın Ayağımızın altındaki yeryüzü kıskanç Tekerlek olup yuvarlansam yokuĢtan sonsuza TaĢın alnına yapıĢmıĢ tuhaf bir ses Çarpacağım her duvarda sertlik yanlısı bir devlet Bize bir nehir gerek, tersine akan Durmadan geçmiĢi gösteren bir takvim Toprağın morali bozuk Kavgada yumruk yemiĢ Akreple yelkovanın savaĢtığı bir tarih Kumarda malı mülkü kaybetmiĢ bir takvim yaprağı Ġnsanı tanıyan bir sivil toplum örgütü Ġlk seçimde tanrısını değiĢtiren bir ümmet Sende tam oldum, kendimde eksik kaldım Sorularla tamamladım kendimi Cenneti eksilttim, cehennemi insaf ile yıkadım Böylece temize çektim kendimi 30


MANZARALI ÇERÇEVE Ben senin eskiye bakıĢından çok çektim Sabaha vardım tek baĢıma Ben senin gözlerinden çok çektim Kendi içime kazdığım dipsiz kuyularda Yüzmeyi öğrendim, ardından boğulmayı Temizlenmek istedim Yıkanıp Herkes kadar saf olmak için. Gece indirdi rengini Ģehrin üstüne Uykuya sığınıp kadere inanalım. Sessizliğe saygısızlık etmeden Payımıza düĢeni alalım dünyadan Senin dudaklarından bana düĢen bölümü Fabrikaların kâr hanelerinden iĢçilerin hakkını Denizlerin rüzgârından nergislerin borcunu ġarabın kırmızısından, toprağın bereketinden Coğrafyanın tepelerinden Bütün gizli aĢkları saklayabilecek derin mağaralardan Ve elbette ıslaklıktan payımıza düĢeni Sessizliğe haksızlık etmeden Dağ baĢındaki mabetlerde... Sen Gözlerin kapalıyken de O kadar uzaklara bakıyorsun ki Gördüklerimde yanılmıĢ olabilirim ben. 31


YEMEK MASASI KeĢke seninle kavga edecek kadar gücüm olsaydı Olur olmaz içilen bu taĢra meyhanelerinde Masaya düĢmeden havaya sıçrayan içki kadehleri kadar Hiç olmazsa onlar kadar su çıksaydı içimden Anılardan geriye kalandır insanı ölüme hazırlayan GözyaĢları geçebilir iğne deliğinden Azıcık zorlarsak Bu ıssızlık da geçer elbet kalbin içinden Islak bir dünyada Bir deniz bir nehre karıĢabilir Bir kurbağa sıçrayabilir gölden su kıyısına Ama sadece insandan insana geçebilir hiçlik korkusu Acı da geçebilir, hüzün de Yürek çarpıntıları ve ağıtlar da öyle Ayrılıklar baĢka bir sağırlık kapısını açar her seferinde 32


KeĢke dünyayı çoğaltacak bir gücüm olsaydı senin için Senin için yemek yapsaydım kıĢ günü Deli soğuklarda seninle ısınsaydım. Olmadı. Ġhanetin önünde hüzünle bekledim Tanrım, al artık bu canı Bedeni sınama bunca sızıyla, ruhu da Çığlık çığlığa koĢarken ruhumuz ortalık yerde Sabrı öğrendik bomboĢ odalarda, susmayı denedik Sözümüz bize karĢı kahraman oldu hep Yorulduk bu dünyaya kafa tutmaktan Çekip gidelim artık buralardan. BaĢka bir masaya Belki de baĢka bir iklime Son kadehleri Herkesin kendi kalbine dökmesi gerekiyormuĢ meğer Ölülerimizi öpebilmek için 33


SECCADE Dualarımızı esirgemeyelim birbirimizden KarĢı karĢıya durup birbirimize secde edelim Kim tanrı, kim kul; bunu kim bilebilir? Ne olur küsmeyelim, sırtımızı dönmeyelim birbirimize Alınmayalım birbirimizin sözlerinden Aramızda kalsın; unuttuk Bir insanın en tenha yeri neresidir? Niçin yaratıldık? Ġlk günahı kim iĢledi ikimizin arasında ġarap içip merhametle bakalım birbirimizin gözlerine Gözlerini kaçırdın benden, demek sevmiyorsun kediyi El dokuması kilimlere, iĢlemeli tabaklara bakalım Birbirimize dokunamadığımız zamanlarda Yerinde dursun avuca yapıĢan kapı kolları Ġnsanı süzüp nefreti üstte bırakan kevgirler Masanın üstüne serili bayrak desenli acemi bir örtü Pencereyi kaplayan demir perdeler Mektuplar, fotoğraflar, Ģarkılar Oyunun kuralı: Evi terk eden kaybeder kavgayı 34


Tanrım, kendime inanmak için bir sebep ver bana! Eksiksem tamamla beni, çoksam azalt… Varlık ile korkutma Yoksulum ve eksik yerlerimden Ģüphe sızıyor Çekip gitmeye hazırım her an Tanrım, yorgun sözcüklerinden uzak tut beni Saltanat makamıyla terbiye etme bu kulunu! Bize ömür boyu yetecek bir inanca ihtiyacımız var Bu yüzden Hiç durmadan ibadet ediyorum ikimize birden 35


PASPAS Yüzünü ahlaksız bir soğuk yalayacak birazdan Çıkıp gideceksin kendinden, kimse tanımayacak seni Ġnsan, kendini terk edebilir zorda kalırsa Herhangi bir ıssızlığa çekilebilir Su gibi geçip gidebilir bulduğu bir çatlaktan Çıkmaz sokaklarda duvar dibinde oturur TaĢ içinde sessizliğe akar Bir kuĢun göç yolunda durup dinlenir Yolu olmayan yolcunun acısını Kim anlatacak Ģimdi bize? Bende de tam böyle oldu Uykumu diĢi bir söz yaladı: “Sende büyümek istiyorum.” Hesapta yoktu yolculuk Ömrün bu geç vaktinde Çekip gittim kendimden, kimse tanımadı beni Vardığım yerde ellerimi eksilttim ilkin Boyum kısaldı, tüylerim ağardı ġimdi Sesim daha yorgun, yüzüm daha esmer Bacaklarım elbette titrek. 36


Kahvenin yarısını uyku içti yine. IĢığı kapatmadan da duyuyorum kendi sesimi Ġçimi yakıyor elbette bu ayrılık Açık yaranın üstüne düĢen su damlası bu ömür Elimden gelse, göğsümü bölüp ikiye Dağ baĢına bırakacağım bir yarısını Diğeri kurda kuĢa emanet Ayın bir parçası düĢmüĢ evin içine ĠĢin yoksa kalk kapat gözü körelten renkleri Yağmur yağdı, bütün ayıpları örttü toprak 37


SOFA Korkma, öleceksek de adam gibi öleceğiz Boyun eğmeden bu hayatın yalanlarına Gece bitecek birazdan dumanlı Ģarkılarla Günü herkes kendi gözleriyle karĢılayacak Yüzümüzdeki bu esmerlik, gecenin eseri Elimizden gelse kendimize dair YaĢadığımız tüm zamanları unutacağız Balık piĢirip Otları mezeye çevirdik KarĢı kıyıda yakılan ateĢin rengiyle ısındık Tenimizi çıkarmadan üstümüzden Karanlığın büyüdüğü zamanlarda tanıdık birbirimizi Sorduk: Bir insan ruhuna boĢaltmıĢsa sırlarını Kendinden alacağı evladı olur mu? Rüzgâr yorulmuĢ oysa bütün gün suyu üĢütmekten Suyun avcısı evine eli boĢ dönüyor yine Bu yüzden hayata çok da güvenme AteĢsen sönersin bir vakit sonra Nefes almayı bilmeyen bir yangınsan Kendi dumanında boğulursun Adam gibi çekip gidiyoruz işte bu hayattan Kendimiz dâhil kimseye boyun eğmeden 38


TESPİH Bize bir mucize gerek insanı ateĢten kurtarmak için Gerekirse dünyanın ortasına bir cennet kurarız Cehennem zorda kalırsa Kızıl bir gül olup açarız çölün en tenha köĢesinde Olmazsa bulduğumuz ilk cemaate sorarız: Yüksek kaldırımlarda Tek bacağıyla nasıl yürür bu semazen Mevlevi tekkelerinde dönenip duran her zerre toz DerviĢler ve onların kimsesiz kudümleri Kendinde baĢlayıp kendinde biten insanlar Nasıl unutur bakir mücevherler dağın yokuĢunu Keklik durmadan konuĢuyordu kumlarla Ku, ku, ku… Ku, kurak… Ku, kurak Derdine kuytulukta çare arayan sır kutusu Gönlü uykularda kaybolmuĢ bir Yusuf KurumuĢ bir tutam kuduz otu… Sorduk: Ortalıkta kundağıyla dolaĢan bu kuĢku kimin? Kuyudaki bu korku kime ait? Ey gönlün eksik dili, korkma söyle: Kendimizi gömmeyeceksek bu mezarı niçin kazıyoruz? 39


AİLE ALBÜMÜ Aynı anda birçok insan olmak istedim Ġlk yanlıĢım bu oldu Meğer ne kadar eksilmiĢiz bu yolu yürürken Dönüp arkamıza bakmayı akıl etsek, göreceğiz Tanıdık kimse kalmamıĢ bizim tarafta Ne diye baĢlamıĢız sanki bu kanlı kavgaya Ne diye yıkmıĢız dünyanın bütün kalelerini Ruhumuzun duvarlarından baĢlayarak ĠĢte yine avlulu bir ev ve yine aynı çepeçevre gökyüzü Tam bir parça koparacakken kendi etimizden Çenemizde bir ağrı Meğer taĢa diĢ geçirmiĢiz Pek çok olabilirmiĢiz Gönülden istesek Ġstemedik, yitirdik düĢleri Bu yüzden suyun kırgın sesini kimse duymuyor 40


DUVAR SAATİ Bir insan, içinde birçok bekleyiĢi büyütebilir Birden çok acıyı da AldanıĢı ve ihaneti kucağında besler kuĢkucu zaman Yetimhanede bıyığı erken terler oğlan çocuklarının Ayrılıkların ardından Tutar kocaman bir yalnızlık kaplar yüreğin her yanını Ġhtimal dünyanın bütün yanlıĢları bekler kuytuda Durmadan içini kemiren sorular, korkular Evin dıĢı sakıncalı bölge, fotoğraf çekmek yasak Islahevleri bıçağı erken keskinler. Geç bir saat değilse Ġnsan, içinde sonsuz güzel bir sevgili de büyütebilir Mümkündür Sarıp sarmalanmıĢ bir yastık parçası dile gelebilir Birlikte yolculuklara çıkılır yatakta, enine boyuna Mola yerlerinde birer bardak sıcak içecek Çok acıkmıĢsanız eğer bir gram et parçası Dantelli örtüler, oyalı saç örgüsü Her geçiĢte para isteyen köprüler Hapishanede acelesi olmaz ranzaların büyümek için. Epeyi zaman var sabaha Yurdun bu sıcaklığının kıymetini bilmemiz gerek Sabıkalı bir renk karĢılayacak belki de KavuĢacağımız ilk iklimde bizi 41


GÖZLÜK Sokaktan çekildi çocuk sesleri Fesleğen kokuları ve gün ıĢığı Ardından uysal sohbetler Gözümüz alıĢsa Ģu karanlığa KarĢımızda duran yüzün acıları okunur olacak Utanmadan bakabiliriz belki birbirimize Hepimizin saklısında bir yığın günah Kimlik hanelerimiz suç deposu Oysa sokaklar bu vakitlerde Çocuk ve fesleğen renkleriyle dolu olmalıydı Birbirimizden çekip gidebileceğimiz en uzak yer Tenimizi kaplayan kokular olmalı Kendi evlerimizdeki misafirliğimiz de bitiyor sonunda Gözümüz, bu zifiri karanlıkta da görüyor birbirini Belki kendimize de hesap verebiliriz zorda kalırsak Bilen var mı? Çıplak tenin, çocukların ve fesleğenlerin anıları Nerede saklı? 42


MUTFAK KAVGALARI Evde oturdum bütün gün Sen baĢka coğrafyalarda uykudayken Seni özledim durmadan Ayrılık üzerine Ģarkılar dinledim Aklıma yurt kurmuĢ yüzüne baktım Yemek yaptım; sen yemedin Payına düĢeni dolaba koydum Yatağa uzandım, senin tarafın soğuktu Sokağa baktım, eski bir cam parçasına Kırılgan ruhlara; kiremitlere ve taĢlara Duvarların bana anlattığı masalları binlerce kez dinledim Yüzümü yıkayıp kokunu süründüm Kalbime tebeĢirle acele sınırlar çizerek Sek sek oynamaya çalıĢtım evin içinde Dilimi keskinleyip seni acıtacak sözcükler icat ettim YanlıĢlıkla kendimi kanattım; diĢlerim döküldü Ġçimden çok kızdım sana Aynaya baktım, yüzümün yarısı yoktu Tuhaf bir Ģey Memelerden durup dururken süt akıyordu evin içine Anladım: Olsam olsam Senin doğurduğun en soysuz En hayta çocuk olabilirim ancak ben 43


TIKANMIŞ BACA Hayat bırakıp gidecek bizi bir gün Çok cıgara çektim ben bu izbe ömürde Su içtim önüme gelen her meydan çeĢmesinde Çok insan tanıdım, çok yanlıĢ yaptım Seni SeviĢtiğimiz zamanlardaki gibi hatırladım hep Aklıma gökyüzüne yazdığımız ilk soru geldi: “Tanrım, Yoldan çıkardığım bunca insanı ne yapacağım ben Sana kötü olduğumu ispat ettikten sonra Bundan sonra ne yapacağım?” BoĢ iĢlerle uğraĢmayı seviyorum Senin Ģeytanın olmayı da bu yüzden sevdim Dünyayı karıĢtırmak için çıktığım bu yolculukta Elbette yardımcılarım olacaktı Ġnsan, her gün aynı aynada aynı yüze baktıkça Dünyanın en ürkek ruhu sanıyor kendini Hiç bitmeyen bir ısrar tüketiyor kader çizgilerini Ağız dolusu bir küfürle doğuyor güneĢ Bazen hiç sebebi yokken Kendini önemli sanıyor insan 44


KREDİ KARTI ġehrin yarısı çıplak, yarısı borçlu Akla gelen her soru ölümlü Esnaf kredi mağduru Çiftçi, toprağı döllerken sorun yaĢıyor Bir garip dağ hikâyesi baĢlıyor sinemada Herkesin esaslı bir kahramanlığı var evin içinde Kendi sesini dinleyen kazanıyor Kural dıĢı duraklarda beklemek yasak Aslında herkesten daha korkağım ben. ġehrin yarısı zengin Diğer yarısı çizgili gömlek giymiĢ üstüne Bir kadınla mutlu olmayı unutmuĢ olabilirim Ama bir kadın için acı çekmeyi hiç unutmadım ġimdi hak etmeyen bir ruh sahip olmuĢ bedenime Yatakta gözü deĢilmiĢ kanarya taklidi yapıyorum Elimden gelse Kalan ömrümü bir tek kendimle uyuyacağım 45


ARDİYE Pazar günleri apansız bir yağmur yağar ÇarĢıya giden kadınlar geçer sokaktan Ayakkabılar gök gürültüsüyle ıslanır Gücümüz olsa da temize çeksek bu manzarayı Azından bir baĢka renk eklesek göğe AlıĢ veriĢte paranın üstünü saymadan alsak Ölülerin ardına çok takılmayalım Mezarlıklar sessizliğe emanet zaten Dualarla sakinleĢtirelim toprağı Bilirsiniz, yaĢlandıkça masum olur babalar AğırlaĢan seslerinden anlarsınız siz bunu Kilolar, terazilere bir boy büyük gelir Kokular da öyle, uykular da Asla bağırmazlar, varsa eğer, torunlarına Elde avuçta kimse kalmamıĢsa Konu komĢu çocuklarıyla idare ederler Evlatlarından sakladıkları tatlılar ve sabır Avuç avuç dağıtılır ortalığa Anneler dalgınlaĢır kendine ait her parçada Son bakıĢlarıymıĢ gibi bakarlar gözlerinize Ansızın telefon çalsa Saatin kaç olduğunu kim söyler bize? Boynumuzun terlemesi normal midir taĢları okĢarken? Servileri sulama sırası bize geldi demek sonunda Her cenaze sonrası Çiçek tezgâhlarının önünde biraz daha uzun duruyorum Bunun bana yakıĢtığını söylüyorlar 46


TOZ KÜREĞİ Sanırdım ki TaĢı taĢın üstüne koyunca insan ölümü yener Sen Ģimdi Bir baĢka zamanın kollarına gidiyorsun Ġçim acımaz mı? Acımaz mı bu yürek Allah aĢkına! Söyleyin aldanıĢa Kendine benden baĢka bir nehir bulsun Toprak onu bekliyor Senden haber almayı beklemedim, dersem Yalan söylemiĢ olurum Oturup durdum evde Birkaç küçük iĢ yaptım Estim kükredim evin tozuna toprağına Saksıda tuz yetiĢtirdim Sıkıldım oturduğum adresten Çekip gidiyorum Ģimdi buralardan Söyleyin hayata Eziyet edecek baĢka birini bulsun kendine 47


BAYAT EKMEK İnsan, en güzel yaşında ölmeli Hayatı çok da eskitmeden YaĢlılık, hayatı anlamanın bedeliymiĢ. Tanrıya giden yol daha kısa olurmuĢ meğer Ömür büyüdükçe Birbirimize gözyaĢlarımızı ödünç verelim ihtiyaç olursa Acılarımızı cüzdanımızda saklayıp Sevinçlerimizi satıĢa çıkaralım günler kısaldıkça Bunu anladık: YaĢlandıkça daha anlamlı oluyor gökyüzü Su da öyle, ıĢık da… Toprak, korkutuyor sadece ĠĢin doğrusu birçok ölü arkadaĢım Benden daha genç oldu fotoğraflarda YaĢlılık kötü iĢ SöylenmemiĢ sözleri duyuyor bazen insan İnsan, en sakin anında ölmeli Hayattan çokça alacağı varken 48


OTURMA ODASI Bütün gün yağmur yağdı, eve kapandık Tahammül ile eziyet arasında gittik geldik Ġki kapı arasında yaptık en uzun yürüyüĢümüzü Ayrılıktan dem vurduk, yalnızlıktan Uzaklardan kopup gelen ses Koltuktan karanlığa doğru akıyordu Anıların karĢısında durabilen dalgakıranlara aĢk olsun ġarkı dinledik, hüzünlendik Aklımıza yiğit zamanlarımız geldi Tırnağımız kırılsa bu kadar acımazdı içimiz Anladık: YaĢlılık, hayatın insana son zulmüymüĢ. 49


KİLER Yaz bitiyor. Domatesler için son sıcaklar cepte Biberler kızardı. Bamyaların suyu bez torbalara saklanmıĢ Yağmurlar hırçın, ruhlar kırılgan. Acemi bir coğrafyada Uzun bir uykuya hazırlanıyoruz hep birlikte Uyku zili çaldı mı yoksa? Yelkovan akrebe saldırıyor Ġkisinin de saklısında çalıĢkan birer bıçak MüĢteriler, barıĢ görüĢmelerine hazır Kazanç peĢinde bütün tüccarlar Umarız, gece yarısını geçmiĢizdir Yatak batıyor insana bu uzun karanlıklarda Kalkıp bir yere gitmek mümkün olsa keĢke BaĢka bir iklime hiç olmazsa Böyle zamanlarda Bu kadar sıkılınca çarĢı esnafı 50


KITLIK YEMEKLERİ Herkes yaprakların sarısından tanımaya çalıĢıyor Yorgun zamanları Oysa biz Aramızdan eksilenlerden anlıyoruz Coğrafyanın eskiyen renklerini Günler hep daha kısa Koyu bir uyku bekliyor kediyi Kanepenin üstünde. Kimsenin dokunamayacağı bir yerde durmuĢuz Sen, ben, tırnağı keskin son evlat Uzansak Ölümün güleç yüzüne dokunacağız neredeyse Mutluyuz Ģimdilik burada olmaktan Günler, tanrının emriyle geçiyor bu evde Pek de bir Ģey yapmıyorum Uyanıyorum bazen, akĢama doğru Kahvaltı… Ardından bir yudum su… AkĢam yemeği ağır oldu. Böyle giderse karanlığı sabah etmek zor olacak 51


TERMOMETRE Buz tutmuĢ sokaklarda Geceler, takvimlerde yazılanlardan daha siyahtır Ġnanmayacaksınız Bir yağmur gölgesi kadar uzayabilir karanlık Bir kadının susmaları kadar kimileyin Bazen de bir erkeğin bebekliği kadar Kimsesiz kalırsanız Söylenecek son söz, kullanacağınız her bahane Bu huysuz inanç Sizi düze indirebilir Kar yağar durmadan. Hayatın içinden beyazın eksilmesini istersiniz Aslında her tarafta uçuĢan bu renkler de olmasa Geceler daha karanlık olacak büyük ihtimal Kimse kimseyi görmeyecek belki de Çıplak camların ardından Dünyanın en koyu rengi olmalı bu: Senin yokluğa Benim kendime baktığım geceler Belki de, insana en yakıĢan mevsimdir kıĢ Ruh, bu yüzden durmadan ısıtır bedeni. 52


ANI DEFTERİ Ġlk açan tomurcuğu kavuran bu sıcak Beklenmedik bir fırtına tortusu Çekip gidebilsek keĢke Bu tenha zamanlardan Hava dayanamayacağımız kadar eski Dostlar beklemediğimiz kadar emanet Yaz, kendinden beslenen yaĢlı bir solucan Toprağa usul usul yaklaĢan Gömülürken YaĢadıklarımı yanıma alma hakkım olsaydı Çocuk gibi sevinirdim Bu yüzden bırakın da alıĢayım Bana uygun gördüğünüz bu yeni ülkeye Toprağından sürülen her muhacirin Acısı baĢka bir renkte olur, bunu herkes bilir Her çocuğun öğrendiği ilk Ģarkı Ayrıldığı evlerin rengine benzer Giysileri kendi toprağını özler durmadan Suyun hakkını ödemeye çalıĢan AteĢ olduk biz bu dünyada. 53


PENCERE Bakıp durdum sokağa bütün gün Kalabalıklara; insanlara, arabalara, yazılara Tek çift oynadım hayata dair Ben çiftten yanaydım. Köpeğim tek tek öğreniyor korkuları Kızdığımız Ģeyler oldu ikimizin birbirine ġarkılara, filmlere, yemeğin tadına tuzuna KarĢı pencerede oturan siyam ikizleri aldırmadı buna Haberlerde söylemiĢler Kapıcı da uyardı birkaç defa: BakıĢlar gürültücü Yalnızlığın kokusu çevreyi rahatsız ediyor Zabitler, ameleleri zorla götürmeye baĢlamıĢ cepheye Elimden gelse hayatımı anlatacağım kalanlara Bağıra çağıra. Olmuyor. Ölü olma yaĢına bastım geçen çarĢamba. 54


İLK KİLİT Bir insanın hiç olmazsa üç ömrü olmalı İlkini kendine ayırmalı Aşk için olmalı ikincisi Zamanı olursa Hayata meydan okumalı son hakkında Her insanın bir ömrü olmalı Hiç olmazsa, kendini tanıyacak kadar. YaĢlanmaya izin vermeli hatalar Bıyıkları terlemese bile delikanlıların Bir kadın Karanlıkta Bir erkek özlemini mezar taĢı gibi görmemeli. Bence her insanın hiç olmazsa bir kerelik YaĢanacak bir ömrü olmalı... 55


İKİNCİ KİLİT Bu ömür yetmedi bana Sana adamak için bir Ģansım daha olmalı Ölüm yakın değil Ģimdilik, umarım bu doğrudur Yanılmaya ihtiyacım var elbette Bu acıyı unutacak kadar yaĢarım belki Belki de Ayıplarla baĢ edebilecek kadar sakin olurum KeĢke senin de bana dair bir zamanın olsaydı Ölüme yakınken, umarım bu doğru değildir Yanılmak için zamanımız kalmamıĢ, ne kötü Çocuksu bir sevinç için çok yorgunuz Belki de Bu acı, görüp görebileceğimiz son renk olacak Bence her insanın hiç olmazsa bir kerelik de olsa Kahraman olmak için bir ömrü olmalı... 56


ÜÇÜNCÜ KİLİT SeviĢmeden artan su hepimizi ıslatır KıĢ baĢladı, her taraf soğuk, kuĢanmalıyız kalın giysileri Sokağın giriĢinde asılı duran bir seviĢme sahnesi Elimizden ne gelir balık kokusuna bulanmıĢ küreklerden Tuz ve iyot, ağ ve misina Zargana, günbatımında çıplak oltada Tam tavada her Ģey hazırken Dedin: Bir insanın hiç olmazsa üç ömrü olmalı Ġlki hatalar için, ikincisi aĢka adanmalı Ve elbette üçüncüsüyle hayata meydan okumalı insan Hayatımız elbette küçük bir ayrıntıdır böyle bir aĢkta Su, ıslak su, seviĢir durur ruh kendi kendine Ardından uluorta bağırır adımızı KomĢuda kuraklık, buğday taneleri yangın sıcağı Ġnsanın hiç olmazsa üç ömrü olmalı Biri sevgililere adanmalı, diğeri hatalar için Sonuncusunu kendine ayırmalı insan Her insanın hiç olmazsa büyük bir günahı olmalı Kendinden baĢka kimseye söyleyemediği Çoğalabilecek bir sözü olmalı Elbette bir de yalnızlığı, bir tek kendisiyle paylaĢtığı Her insanın yakıĢıklı bir sırrı olmalı tarihinde: Ölüm anında kendini gülümseten 57


SON KİLİT Yazık, korkacak bir Ģey kalmamıĢ sonbahar bahçelerinde Hayat, pencerenin öte yanında somurtup duruyor Umutlar un-ufak Kendi evine çekip gitmiĢ günler Sevgililer beklemekten usanmıĢ Dostlar, buluĢma adresinden oldukça uzak bir yerde Eve geç kalma, ne kadar da ucuz bir söz Seni özledim, seni seviyorum: unut tüm bunları Yazık, ayrılırken Ģu ömürden, hiçbir anı yok aklımda Bir daha gelecek olursam bu ülkeye Ziyaret edeceğim önceki hayatımın yanlıĢ Ģehirlerini Yitirdiğim bütün aĢkları bağıracağım sokaklarda Herkesin gözü önünde… 58


DİKİŞSİZ GÖMLEK Yalnızlıkla baĢ etmeyi öğrenedim bir türlü Yemek yaptım, tırnaklarımı kestim, evi temizledim Kendimi hedefe koyup Acımasızca ateĢ ettim alnımın ortasına Kırılan aynadaki sûretimi temizledim Eğer damarlarımda bir parça cesaret kalsaydı Parmaklarımı kesecektim boĢ yere Anladım YaĢlılık, insana gereksiz yüklenmiĢ bir görevmiĢ Kimileyin harflerini bile tanımadığım bir alfabenin bekçisi Kimileyin de Kandırılmak üzere yaratılmıĢ bir insan Bütün bunları çok geç öğrendim Anlatmak için bir söz verdiler ellerime Dediler: Herkes, çok isterse eğer Kalabalıkların kahramanı olabilir elbette bir kerelik Tanrım, Ġlk defa Bildiğim bütün dilleri unutarak baĢlıyorum konuĢmaya Yüzüme baĢka bir söz eklemek istiyorum. Olmuyor. Senin sözcüklerinle konuĢmaya baĢlıyorum yeniden. 59


SANDUKA Bundan sonra acılarını kimse ile paylaĢamayacaksın. Ne kötü. Sevinçlerini de. O yok artık. Su, aktı sel oldu; götürdü toprağı Rüzgâr oldu kökünden söktü ağacı Avcı olup kekliği vurdu Kupkuru ottu, ateĢte yandı Ceylandı, gözünü kumlara döktü Gölge oldu hep ıĢığın önünde Dedi: Meğer konukluğumuz bu kadarmıĢ bu hayatta Yine de “veda” sözcüğü çok da sıcak değildi Anıların dilinde Meğer bu yüzden sarıp sarmalamıĢlar bedeni Sıkı sıkıya bağlamıĢlar kolları birbirine Bu yüzden kendine dolanırmıĢ meğer kordon bağları KurumuĢ nehirler, boĢ meydanlar Yolcusu olmayan duraklar Meğer bu yüzden kendimizle kalmıĢız bir baĢımıza Artık, istese de kimse onaramazmıĢ bu yolculuğu Acısı olmayan insanın tarihi de olmazmıĢ Durmadan bir karanlığa bakıp dururmuĢ ruh Ġnsan kendini terk ederken canı acır mı acaba? Geride bıraktıkları yakar mı içini? Peki, insan korkar mı kendi ölüsüne bakmaktan? Korkar. Bu yüzden ben de korkuyorum iĢte kendime bakmaktan. 60


61


SEDAT ŞANVER: 07.12.1963, Urfa… YayınlanmıĢ ġiir Kitapları: Dilin İsyanı (1985) Aşiret ve Otomobil (1990) Haremdeki Kadınlar (1994) Gezgin ve Katil (2004) Kendine Akan Su (2009) (hamse mesnevinin ilk parçası) Devletin Piç Yatakhanesi (2011) (hamse mesnevinin ikinci parçası) Cümle Kapısı (2014) (hamse mesnevinin üçüncü parçası)

62


Sedat ġanver HARAM KAPISI (hamse mesnevinin üçüncü parçası) İletişim: sedatsanver@gmail.com yazikulturu@hotmail.com Baskı Öncesi Hazırlık: Yazı Kültürü Baskı: Kanyılmaz Matbaası 5609 Sokak, No: 13 Çamdibi/ ĠZMĠR 0.232.449 14 43 Baskı Tarihi: 04.04.2014 Yazı Kültürü Yerel Süreli Yayın Sahibi ve Sorumlu Yazı ĠĢleri Müdürü: Sedat ġanver ÖĞE Yönetim Yeri: Atatürk Mahallesi, 927 sokak No. 4/ 1 Bornova/ ĠZMĠR 0.507.801 22 37

63


issn: 2146-5290-14

64


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.