Haber24Gazetesi Aralık 2018 Sayısı Çıktı

Page 1

Engellilerin yol haritası Maltepe’de çizildi

Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen “Engelliler Çalıştayı”, Süreyya İlmen Paşa Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun katıldığı etkinlikte konuşan Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Engelli kardeşlerimizin Maltepe’nin genelinde kocaman bir imzası olsun istiyorum. Bu nedenle bu dönem yapamadım ama inşallah bir daha seçilirsem, size söz veriyorum, bir otobüsümüz olacak ve bu otobüse sadece engelliler binerek rahatça isteklerini gerçekleştirebilecek” dedi. Devamı Sayfa

6

Engelli Milli Yüzücü Hamit Demir’den Dallı’ya ziyaret

El ve ayakları olmayan milli yüzücü Hamit Demir, Maltepe Kaymakamı Meftun Dallı’yı ziyaret etti. Devamı Sayfa

8

YIL 7 SAYI 78

Aralık 2018 www.haber24gazetesi.com

ZEYNEP SU HAYALİNDEKİ PİYANOYA KAVUŞTU Ataşehir Belediyesi, işitme engelli 9 yaşındaki Zeynep Su Emanet’e destek olmak için, ona çok istediği piyanoyu hediye etti. Bir yaşından beri kulağındaki implant sayesinde duyabilen ancak buna rağmen müziğe büyük yatkınlığı olan Zeynep Su, hayalindeki piyanoya kavuştu. Devamı Sayfa

7

MARAŞ KATLİAMI 40’NCI YILINDA 24 SAAT YERELDEN ULUSALA HABERLER

ANMA MARAŞ’TA YASAKLANDI İNGİLTERE PARLAMENTOSU’NDA ANILDI Maraş Katliamı’nın 40. yılı dolayısıyla Maraş’ta yapılacak anma valilik tarafından yasaklandı. Maraş Katliamı’nın 40. yılı dolayısıyla Alevi kurumlarının katılımıyla 22 Aralık’ta Maraş’ta yapılacak anma valilik tarafından yasaklandı.

Britanya Parlamentosu Alevi Sekreteryası’nın ve Britanya Alevi Federasyonu’nun ev sahipliğinde düzenlenen Maraş Katliamı 40’ıncı yıl anma töreni 4 aralık 2018 Salı akşamı saat 19.00’da başladı. Anmaya Alevi Sekretaryası Başkanı Joan Ryan, HDP Milletvekili Zeynel Özen, CHP Millevekili Ali Öztunç, Britanya Alevi Federasyonu (BAF) Başkanı İsrafil Erbil, Ali Dereli Dede, Mehmet Şahin Dede, Mustafa Mısır Dede, Mehmet Yüksel Dede, Maraş Katliamı tanıkları ile çok sayıda kişi katıldı. Anma Dede Mustafa Mısır’ın çerağları uyandırması ile başladı. Devamı Sayfa

Hamit Kapan Maraş Katliamını anlattı CHP Maraş Mv.Ali Öztunç. Necati Atagül parlementodaki anmada...

Resmi rakamlara göre 7 gün süren katliam sırasında 111 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi. Maraş katliamının yıl dönümünde katliam davasının bir numaralı sanığı olarak yargılanan ve idam cezası Yargıtay’dan dönen Hamit Kapan o günleri anlattı.

Maraş Katliamı, Türkiye’nin bir kara lekesi olarak tarihe geçmiştir. İnsanların, yakıldığı, parçalandığı hunharca katledildiği bu katliam HABER / RÖPORTAJ 19 Aralık’ta başlayıp 24 Aralık NECATİ ATAGÜL 1978’de sona erdi. Katliam cumhuriyet tarihinin en utanç dolu anlarından biridir. 19 Aralık 1978’de ülkücülerin gözde filmi, Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak”ın gösterildiği Çiçek Sineması’na ses bombası atıldı. Sinemanın ‘komünistler tarafından bombalandığı’ iddia edildi. Zaten şehirde Alevilerin Sünnilere saldıracağı, camileri bombalayacağı iddiaları günlerdir konuşuluyordu.

Devamı Sayfa

Devamı Sayfa

7

NecatiATAGÜL / haber24gazete@gmail.com

Devamı Sayfa

4-5

2019'a Beş Kala Türkiye

BİZİ BAĞLAMAZ

LATMOS'A RAHMET GELDİ

Ayşe SÖKÜLMEZ / a-soekuelmez@t-online.de

3

3

Özhan METE / ozhanmetechp@gmail.com

Devamı Sayfa

6

KARTAL’DA HÜSNÜ SÜSLÜ RÜZGARI ESTİ!

Kartal’da CHP’den Belediye Başkan Aday Adayı olan Doç. Dr. Hüsnü Süslü, ‘Birlikte Yöneteceğiz Platformu’nun düzenlemiş olduğu etkinlikte yüzlerce Kartallı ile bir araya geldi. Bankalar caddesinde toplanan Kartallılar Hüsnü Süslü’yü, ‘Kartal’ın evladı Hüsnü Başkan’ sloganlarıyla karşılayarak sevgi gösterisinde bulundular. Devamı Sayfa

7

GENÇ BAŞKAN MECLİS ÜYESİ ADAY ADAYI OLDU

CHP Maltepe eski gençlik kolları başkanı Bülent Akkılıç, Maltepe Belediyesi Meclis Üyesi Aday Adayı oldu. CHP Kademelerinde yıllarca görev yapmış genç, tecrübeli ve deneyimli Akkılıç, yeni dönemde Maltepe’ye sözüm olsun ki; Ezilenden yana, mazlumun hakkı için çalışacağım. Devamı Sayfa

8

RAUF İKİNCİ KLİBİ 'HEVESİM KAÇTI' İLE HAYRANLARIYLA BULUŞTU

2018 yılının hit şarkısı 'Yaz geldi' ile youtube'da milyonlarca kez izlenen Şarkıcı Rauf ikinci klibi 'Hevesim Kaçtı' ile yine sevenleriyle buluştu. Devamı Sayfa

8


2

ERBiL: Katliam ile yüzleşmek istemeyenler izin vermiyor www.haber24gazetesi.com

Aralık 2018

Britanya'da önemli faaliyetler yürüten BAF(Britanya Alevi Federasyonu) Başkanı İsrafil Erbil, ''40 yıldır o katliam ile yüzleşmek istemeyen o anlayış anmaya gidenlere de izin vermiyor'' dedi. NECATİ ATAGÜL Alevilerin dünyanın neresinde olursa olsun katliamı unutmadıklarını belirten ERBİL o gün için katliamda rol almış olan ,katliamın gerçekleştirilmesinde rol oynamış olan Sunni gelenekten gelen toplulukların ,halkın, çocuklarına aynı onuru bırakmalarını istiyoruz.Maraş Katliamında bizim anma görevimiz olduğu kadar farklı gurupların da o gün katliamda rol oynamış olan sunni gelenekten gelen insanların da yüzleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz..'' dedi. BAF Başkanı İsrafil ERBİL açıklamasında: '' 40 Yıl önce gerçekleştirilen Maraş Katliamında çok sayıda canımızı kaybettik. 40 yıldır Aleviler ,Alevi dostları Maraş'a onlara tekrar anısına ,bir karanfil koymak için gidiyorlar.Fakat her defasında 40 yıldır o katliam ile yüzleşmek istemeyen o anlayış anmaya gidenlere de izin vermiyor. İlk defa 2010 yılında Aralık Ayında Maraş'a bütün Alevi kurumları ile birlikte anmaya gittik. Maraş'a Anmak istedik.Çok sayıda canımız orada akrabalarını eşini dostunu kaybeden canlarımız gelmişti.Alevi kurumları ,Alevi dostları vardı. Aynı şekilde Katliamın 32 yıl anmasında gittiğimizde Maraş'ta Katliamı yapan güruhun aynısı o sokaklarda Alevilere,Alevi dostlarına saldırdı. Tabi ki devlet Alevileri katletmek gibi bir kararı olmadığı için o güruha sahip çıktı. O güruhu kontrol edebildi.Bu ne-

denle bir ölüm ,bir kayıp yaşanmadı. Fakat o günden sonra da onu bahane ederek aynı devlet bize orada anma yapmamıza izin vermedi. 40. yılında Britanyada çok önemli faaliyetler yürütüldü. Parlemento Alevi Sekreteryamız Parlementonun içerisinde 40. Yıl anması töreni düzenledi. Parlemento'da önemli bir odada ve çok sayıda canımız orada hazır bulundu. Alevilerin dünyanın neresinde olursa olsunlar katliamı unutmadıklarını gösterdiler. Ayrıca onların anısına karanfiller bırakıldı,Cerağlar Uyandırıldı,onların anısına anıtlar yakıldı. Onların neden katledilmiş olabileceklerini ,katliamın arka yüzünün ,plan-

larının ne olduğunu konuşmacılar anlatmaya çalıştılar. Bizim dışımızdaki farklı dünyalara ,farklı politikacılara,parlementoya da bunu anlatmaya çalıştık ki devletin özellikle Türkiyenin Maraş ile ilgili başta olmak üzere bütün devlet erkinin bununla yüzleşmesini sağlamaya çalıştık. O sokaklarda canlarımızı kaybettik.Onlara saldıranların bir devlet güdümlü,bir devlet maşası olan guruplar tarafından o gün o görevi yaptıklarını biliyoruz. Fakat Türkiye'deki Maraş'ta yaşayan Sunni inanca sahip insanların 40 yıl önce yapılan bu katliam ile,katliamda aldıkları rol ile nasıl yüzleşmeleri gerektiğini ,çocuklarına hangi tarihi bırakmak istediklerini,bu konuda ne

düşünüyor olduklarını tabii ki bilmek istiyoruz,merak ediyoruz ,öğrenmek istiyoruz. Biz Aleviler Sivas'ta ,Çorum'da ,biz Aleviler daha dün yaşını büyüterek idam ettikleri Erdal Eren'de biz Aleviler nerede bir zulüm yaşanıyorsa ,nerede bir haksızlık varsa tarihin hiçbir döneminde yanlış tarafta bulunmadan çocuklarımıza gelecek kuşaklarımıza bir onur bırakmak istiyoruz. BUNU YAPTIĞIMIZI DÜŞÜNÜYORUZ. Doğaya, evrene ,insanlığa bütün farklılıklara ve farklı kültürlere karşı bir sorumluluğumuz olduğunu düşünüyoruz. Nesimi'nin dediği gibi '' Ey Nesimi Can Nesimi ,Hak senin Aynındadır .Bunca ulema Canlının vebali boynun-

3.72 ile Aralık 2010 sonrası en yüksek seviyeye yükseldi. Yılbaşında ise takipteki alacaklar oran olarak yüzde 2.95, miktar olarak 63 milyar 990 milyon TL seviyesindeydi. 11.5

ayda batık kredi miktarı 28 milyar 272 milyon TL arttı. Oysa geçen yılın tamamında batık kredi hacmi yüzde 9.9 (5.7 milyar TL) artış göstermişti. Takipteki kredi oranı, ekonominin yüzde 4,7 küçüldüğü 2009 krizi sırasında yüzde 5.59'u görmüştü. Takipteki krediler ile yakın gözetim altındaki ikinci grup krediler toplamının toplam krediler içindeki oranının ise yüzde 15 olduğu belirtiliyor. 5 MİLYAR TL SATABİLDİLER Takibe düşen kredi tutarındaki hızlı artışa rağmen, bankaların 2 yıl tahsil edemediği için sattığı “batık kredilerde" bu yıl daralma yaşandı.

Batık kredilerde rekor: 8 yılın zirvesinde

Bankaların kanuni takipte izlediği batık kredi tutarı 1 Ocak 2018'den bu yana yüzde 44 artarak 92,2 milyar TL’ye ulaştı. Krizle birlikte bankaların batık kredi oranı son 8 yılın zirvesine yükseldi. Bankaların kanuni takipte izlediği batık kredi tutarı yılbaşından bu yana yüzde 44 artarak 92,2 milyar TL'ye ulaştı. Sözcü'den Mehtap Özcan Ertürk'ün haberine göre, yüksek faiz

nedeniyle varlık yönetim şirketlerinden istedikleri iskontoyu alamayan bankaların batık kredileri satmaya razı olmadıkları belirtiliyor. 8 YILIN REKORU Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) günlük bankacılık sektörü raporuna göre, takipteki alacaklar 14 Aralık itibarıyla 92 milyar 262 milyon liraya ulaştı. Böylece batık kredilerin toplam kredilere oranı yüzde

dadır.'' anlayışı ve şiarı ile yaşıyoruz. Tekrar ediyorum sorunu biz Maraş'a giderken o gün için katliamda rol almış olan ,katliamın gerçekleştirilmesinde rol oynamış olan Sunni gelenekten gelen toplulukların ,halkın, çocuklarına aynı onuru bırakmalarını istiyoruz. O nedenle bu katliamda bizim anma görevimiz olduğu kadar farklı gurupların da o gün katliamda rol oynamış olan sunni gelenekten gelen insanların da yüzleşmeye ihtiyacı olduğunu düşünüyoruz. Son 8 yıldır Maraş'a her gittiğimizde bir karşı duruş,bir yasak ile karşı karşıyayız. Fakat 21. Yüzyılda 2018 in Maraş'ında artık bunu görmek istemiyoruz. Dünyada Suriye'de Ortadoğu'da ,dünyanın farklı bölgelerinde kanla gözyaşı ile ,düşmanlıkla,savaşlarla hiç kimsenin mutlu olmadığını ,mutlaka barışın hakim olması gerektiğini ,mutlaka kardeşliğin hakim olması gerektiğini ,eşitliğin hakim olması gerektiğini çok iyi gördük,görüyoruz. Aynı şekilde kendi şehrimizde Maraş'ta insanların bunun ile yüzleştiğinin bir daha asla yaşanmamak üzere bunun tarihe kötü bir not olarak düşülmesi ve bir daha hatırlanmamacasına ,unutulması gerektiğini ama bu unutmanın yüzleşme ile gerçekleşebileceğini söylemek için gidiyoruz. Kaybetiğimiz canlarımızı halen yaşattığımızı halen aramızda olduğunu ,onların anısını son Alevi ve Alevi dostu kalıncaya kadar yaşatacağımızı söylüyorum'' dedi.

Yıl boyunca varlık yönetim şirketlerine sattıkları sorunlu kredi tutarı 5 milyar TL ile sınırlı kaldı. Bankalar 2016'da 6.4 milyar TL, 2017'de yaklaşık 9 milyar TL tutarında alacak satışı yapmıştı. Bankalar tarafında varlık yönetim şirketlerine devredilen batıklardan oluşan 3.5 milyona yakın dosya olduğu belirtiliyor. TİCARİ KREDİLERDE BATIK % 34.7 ARTTI Ticari kredilerde yılbaşından bu yana batık tutarı yüzde 34.7 artarak 22.3 milyar lirayı aştı. KOBİ kredilerinde takibe alınan tutar ise 11 ayda yüzde 31.7 artarak 37.4 milyar lirayı buldu.

Maltepe Belediyesi çocuklara hayvan haklarını anlattı

Maltepe belediyesi Prof. Dr Türkan Saylan kültür merkezinde çocuklara yönelik hayvanların dostluğu konulu tiyatro oyunu gösterimi gerçekleştirildi. Orhan Sanay’ın yazdığı Beşir Aziz’in yönettiği çocuk tiyatro oyununda Mavi kampanya oyuncuları Atilla Gönültaş, Dilara Gülbay, Serkan Arslantürk, Büşra Çelik, Ömer Aydın’ın oynadıkları çocuk tiyatro oyununda ormanın derinliklerinde gezinen Narsy ve Murphy’nin hayvanlarla karşılaşma öyküsü anlatılıyor.

Önceleri hayvanlardan çok korkan ikilinin zamanla vahşi hayvanların dostluklarıyla karşılaşmaları minik tiyatro severler tarafından ilgi ile izlendi. Hayvanların insanlar ile olan bağlarına dikkat çekildi ve hayvanlara sevgi ve ilgi gösterilmesi bakımlarına yardımcı olunması gerektiği vurgulandı. Maltepeli tiyatro sever çocukların salonu tamamen doldurdukları ve tiyatro oyununu ilgi ile izledikleri görüldü.


Aralık 2018

BİZİ BAĞLAMAZ...

3

Maraş Katliamı 40. Yılında İngiltere Parlementosunda anıldı

www.haber24gazetesi.com

Necati Atagül

haber24gazetesi@gmail.com Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın tutukluluk haline ilişkin başvuruyu karara bağladı ve: “Tutukluluğa son verilsin” dedi. Mahkeme; “uzun tutukluluk”, “seçilme hakkı” ve “Sözleşme’nin 18. maddesinin ihlali”ne karar verdi. AİHM, tutukluğunun; “özgürlük ve güvenlik hakkı”, “makul bir süre içinde yargılanma” ya da “yargılama süresince serbest bırakılma hakkı” ve “serbest seçim hakkı”nı ihlal ettiğine hükmederken, tutukluluğun devam etmesini haklı kılan yeni gerekçeler ve kanıtlar ileri sürülmedikçe tutukluluğun mümkün olan en kısa tarihte sonlanmasını talep etti. Türkiye, bu kararla birlikte ilk kez AİHS’nin 18. maddesinden mahkûm oldu. Mahkeme, Demirtaş’ın tutukluluk halinin devamının “siyasi nedenlerden kaynaklı olduğunu” ilan ederken, “Tutukluluğun; referandum ve Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilintili olduğu” belirtip, “Cumhurbaşkanı’nın yaptığı ‘hesap verecekler’ tarzındaki açıklamalara yer verdi. AİHM, Türkiye demokrasisi ile ilgili de göndermeler yapıp, tutukluluğun devamının hem Demirtaş’ın “seçilme hakkı” hem de yurttaşların “seçme hakkı” yönünden bir kısıtlama oluşturduğunun altını çizdi. AİHM’nin Demirtaş kararını açıkladıktan çok kısa bir süre sonra Erdoğan: “Bizi bağlamaz. Karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” diyerek bu kararı tanımadığını açıkladı. AİHM de zaten tam bunu diyordu, bunun bir “siyasi karar olduğunu” ve Erdoğan da çıkıp bunu birinci ağızdan teyit etmiş oldu. Rahip Brunson olayındaki gibi Erdoğan bunu kitlesine bir milli mücadele olarak yutturur, bundan da bir kahramanlık destanı çıkarır.. Yaptıkları, yapacaklarının teminatı.. “AİHM bizi bağlamaz, “Anayasa bizi bağlamaz”, “AYM bizi bağlamaz”, “Danıştay bizi bağlamaz”, “Sayıştay bizi bağlamaz”, “HSYK seçimlerinde istediğimiz sonuç çıkmazsa, netice bizi bağlamaz, tanımıyoruz”.. Bunlar, kanıksadığımız haller. Onları ne bağlar: Anayasa’nın m. 90’da: “Temel hak ve hürriyetlerle ilgili uluslar arası hukukla iç hukuk arasında çatışma olursa milletler arası insan hakları, hukuk uygulanır” deniliyor. (Türkiye, 46. maddeye imza atarak da AİHM kararlarının bağlayıcılığını kabul etmişti.) Avrupa Konseyi Statüsü’nün 8’inci maddesine göre, insan hakları ihlal eden bir üye devletin konseydeki temsil hakları askıya alınır. İhlalin devamı halinde, Bakanlar Komitesi tarafından taraf devletin Avrupa Konseyi üyeliğinden çekilmesi istenebilir. Avrupa Konseyi’nin iç tüzüğüne göre, kararları uygulamayan devlet, denetim sürecine alınır,Dolayısıyla da Parlamenterler Asamblesi üye devletin uluslararası delegasyonda yer alan parlamenterlerin yetki belgeleri de iptal edilir. Karara uymayan ülke, aday ülke ise üyelik süreci durdurulur. (Eğer devlet üyeyse onunla ilgili başka tedbirler alınır.) Yani özetle, (Demirtaş kararını ya da bir başka) kararın gereğini yerine getirmeyen Erdoğan Türkiyesi, Avrupa Konseyi’nden uzaklaştırılabilir, AB üyelik süreci de tamamen son bulabilir. Şu an AİHM’de onun “Sahte Diploma” dosyası dahil bir çok dosya var sırada ve her birisi başını ağrıtacak nitellikte.. Vuruşarak çekilmek ve bu kararlar çıkmadan baştan tavır almak için ipleri koparabilir.. AİHM sonrası Erdoğan ve çevresinin “tanımayız!” tarzı söylemleri de Demirtaş’ı içeri atanın kim olduğunu, kimin ısrarla tutttuğunu da ortaya koymuş oluyor. Hukukçular şaşkın ama ne yapsın,ortada hukuk olmayınca...

Britanya Parlamentosu Alevi Sekreteryası’nın ve Britanya Alevi Federasyonu’nun ev sahipliğinde düzenlenen Maraş Katliamı 40’ıncı yıl anma töreni 4 aralık 2018 Salı akşamı saat 19.00’da başladı.

Anmaya Alevi Sekretaryası Başkanı Joan Ryan, HDP Milletvekili Zeynel Özen, CHP Millevekili Ali Öztunç, Britanya Alevi Federasyonu (BAF) Başkanı İsrafil Erbil, Ali Dereli Dede, Mehmet Şahin Dede, Mustafa Mısır Dede, Mehmet Yüksel Dede, Maraş Katliamı tanıkları ile çok sayıda kişi katıldı. Anma Dede Mustafa Mısır’ın çerağları uyandırması ile başladı. Ali Dereli Dede yaptığı konuşmada Alevilerin tek suçunun insanı sevmek olduğunu belirterek, “Alevilerin tek suçu barışa önem vermek, kadın erkek ayrımı yapmadan insana değer vermektir. Bu nedenle Kerbe-

la’dan bu yana horlandık, dışlandık” dedi. Mehmet Şahin Dede ise Alevilerin, katliamları sadece 40 yıl önce değil binlerce yıl öncesinden yaşadıklarını kaydetti. Mehmet Yüksel Dede ise katliamdan önce Maraş’ın çok güzel bir şehir olduğunu, toplumun birarada yaşadığını, herkesin işinde gücünde olduğunu dile getirdi. Pir Yüksel bu barışçıl yaşama rağmen bir gün katliama uyandıklarını hatırlattı. “BİZ SİZİ AFFETMEYECEĞİZ, YÜZLEŞMEK ZORUNDASINIZ”

BAF Başkanı İsrafil Erbil de “Kadınların ve çocukların çığlıkları o duvarda asılıyken biz sizi affetmeyeceğiz. Devlet suçludur. Bununla yüzleşmek zorundasınız” tepkisini gösterdi. CHP Millevekili Ali Öztunç ise Maraş’ta yaşamını yitirenleri 40 yıl değil 400 yıl geçse de anmaya devam edeceklerini söyledi. Katliamların nedenlerinin çok iyi bilinmesi gerektiğine vurgu yapan HDP Milletvekili Zeynel CHP Maraş Mv.Ali Öztunç. Özen Maraş’taki katNecati Atagül parlementodaki anmada... liamın ardında yatan nedenlerin ekonoyetişen BAF ve Nurhak Kültür evi mik, siyasal ve inançsal olduğuna zakirleri deyişler seslendirdi. dikkat çekti. Deyişler eşliğinde semahlar döKonuşmaların ardından Maraş nüldü. Katliamı tanıkları o gün yaşadıklarını Anma çerağların sırlanması ile anlattı. sona erdi. Sanatçı Ali Sizer kürtçe ağıt söyledi. Mustafa Kılçık’ın yönetiminde

Enfield AKM Basın Mensupları İle Biraraya Geldi

www.haber24gazetesi.com

Yayın Sahibi Yazı İşleri Müdürü Necati Atagül Spor Müdürü Yusuf Demirhan Reklam Müdürü Cem Sağbilge Grafik & Tasarım Seykan Ajans 0542 588 45 43

Yayın Türü: Yerel Süreli Aralık 2018 Yıl: 7 Sayı: 78 Cemalbey Cd. Eser Apt. No: 101/6 Maltepe-İSTANBUL Tel: 0535 240 05 40 e.mail:

haber24gazetesi@gmail.com info@haber24gazetesi.com

BASKI: ADAKOĞLU BASKI TESİSLERİ LTD.ŞTİ Başakşehir /İstanbul Tel: (0212) 642 15 69 Yayın Türü: Yerel Süreli Baskı Tarihi: 29.12.2018

Bu Gazete Basın Meslek İlkelerine uymaya söz vermiştir. www.haber24gazetesi.com

24 Kasımda gerçekleşen 1. olağan Genel Kurulda seçilerek görevine Başlayan Enfield AKM Yönetim kurulu Basın emekçileri ile biraraya geldi.

24

NECATİ ATAGÜL KASIMDA gerçekleşen 1. olağan Genel Kurulda seçilerek görevine Başlayan Enfield AKM Yönetim kurulu Üyeleri Doğan Erdoğan,Dilek İncedal,Hasan

Gül,Enfield AKM Basın Komisyonu Ersoy Tan, Ertan Şahin,Necati Atagül Baf Başkanı İsrafil Erbil basın emekçileri ile biraraya geldi. Basın mensuplarının sorun ve problemlerinin de konuşul-

duğu toplantıda BAF Başkanı İsrafil Erbil Etkinlik ve faaliyetlerinin kamuoyuna duyurulmasında emek veren zor çalışma şartları altında mücadele eden basın mensuplarına teşekkür etti.

Maraş Katliam'nın anması Maraş'ta yasaklandı

Maraş Katliamı’nın 40. yılı dolayısıyla Maraş’ta yapılacak anma valilik tarafından yasaklandı. Maraş Katliamı’nın 40. yılı dolayısıyla Alevi kurumlarının katılımıyla 22 Aralık’ta Maraş’ta yapılacak anma valilik tarafından yasaklandı. Valilik tarafından Erenler Cemevi’ne gönderilen tebligatta, “İl genelinde toplantı, gösteri ve benzeri etkinlikler 12/12/2018 günü saat 08.00’den 31/12/2018 günü saat 17.00’e kadar yasaklanmıştır” denildi.


4

www.haber24gazetesi.com

Hamit Kapan Aralık 2018

Resmi rakamlara göre 7 gün süren katliam sırasında 111 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi. Maraş katliamının yıl dönümünde katliam davasının bir numaralı sanığı olarak yargılanan ve idam cezası Yargıtay’dan dönen Hamit Kapan o günleri anlattı.

HABER / RÖPORTAJ NECATİ ATAGÜL

Maraş Katliamı, Türkiye’nin bir kara lekesi olarak tarihe geçmiştir. İnsanların, yakıldığı, parçalandığı hunharca katledildiği bu katliam 19 Aralık’ta başlayıp 24 Aralık 1978’de sona erdi. Katliam cumhuriyet tarihinin en utanç dolu anlarından biridir. 19 Aralık 1978’de ülkücülerin gözde filmi, Cüneyt Arkın’ın başrol oynadığı “Güneş Ne Zaman Doğacak”ın gösterildiği Çiçek Sineması’na ses bombası atıldı. Sinemanın ‘komünistler tarafından bombalandığı’ iddia edildi. Zaten şehirde Alevilerin Sünnilere saldıracağı, camileri bombalayacağı iddiaları günlerdir konuşuluyordu. 21 Aralık öğle saatleri Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. 22 Aralık’ta öğretmenlerin cenazelerinin getirildiği camide bulunan sağcı bir grup, ölenlerin cenaze namazının kılınmasına karşı çıkarak engelledi ve kalabalığın dağılması ile cenazeler ortada kaldı 22 Aralık gecesi faşistler Sünni mahallelerinde “ertesi gün solcu Alevilerin silahlı saldırı yapacağını” anlatarak, bu kitlesel biçimde silahlanılmasını sağladılar. 23 Aralık’ta Kahramanmaraş’taki olaylar karşılıklı çatışma boyutunu tamamen yitirerek, bütün solculara ve Alevilere dönük bir kıyama dönüştü. Resmi rakamlara göre 7 gün süren olaylar sırasında 120 insan öldürüldü. Alevilere ait 200’ün üzerinde ev yakıldı, 100’e yakın işyeri tahrip edildi. Maraş Katliamı’nın yıl dönümünde katliam davasının bir numaralı sanığı olarak yargılanan ve idam cezası Yargıtay’dan dönen Hamit Kapan o günleri anlattı. HEDEF MARAŞ Neden hedef Maraş’tı? O günkü şartlarda, yani katliamdan önceki yıllardaki ülkenin de durumunu görmek gerekir. Bilindiği gibi o dönemde ülkede sol muhalefet, sendikal muhalefet, üniversiteli muhalefeti çok boyutlanmış, çok genişlemiş, peşinden büyük kitleleri sürükleyecek bir pozisyona gelmiş durumdaydı. Bunun aksine de siyasi iktidarlar, hükümetler artık yönetemez duruma, toplumu daha rahat yaşama şartlarına götüremez duruma gelmişlerdi. Hatta biliyorsunuz ki cumhurbaşkanı seçilemez hale gelmiş, meclis kilitlenmişti, bunun Maraş’a yansıması da şüphesiz vardı. Maraş’ta da devrimci mücadele o zor şartlarına rağmen devam ediyordu. Maraş biliyorsunuz faşistlerin yoğun yaşadığı, genel olarak MHP’nin ağır olduğu, örgütlü olduğu bir şehir- orada siyasi mücadele, devrimci mücadele yürütmek biraz daha keskin bir anlayış gerektiriyordu. Çünkü orada mücadele daha sert bir zeminde yürüyordu ama buna rağmen hem ülke genelindekinin Maraş’a yansıması hem de Maraş özelindeki devrimci mücadele özellikle okullarda boy gösterdi ilk etaplarda. Daha sonra giderek dernekleşmeye, sendikalaşmaya doğru hızla evirildi. Bununla birlikte özellikle Maraş’ın çevresinde, Pazarcık bölgesinde yerleşik olan Alevi köylerinin sosyal ve ekonomik olarak güçlerine güç katmaya başlamışlardı. Bunun da en önemli kaynaklarından bir tanesi daha önceki yıllarda Maraş’ta sivrisinek ve hastalıkların çok olduğu bir bölge olan Pazarcık Ovası’na Alevileri yerleştirmeleri İlk başta verimsiz toprakları Alevi kesimlerine mı veriyorlar? Evet. Değerlendirmiyor ama o hastalıklı, sıtmanın ve sivrisineğin bol olduğu yaşanılmaz olan bir yere Alevileri sürüyorlar resmen. Yerleşmeleri için yer gösteriyorlar ama süre içerisinde o bataklık ku-

ruyor. Adı Gavur Gölü diye anılan, daha sonra baraj haline getirilen bir yermiş ama o bataklık kuruyunca öyle verimli bir yer haline geldi ki, yılların oluşturduğu bataklık kuruyunca altında oluşan toprak o kadar verimli ki, yılda 2-3 kez ürün kaldırabiliyorlardı. O bölgede yaşayan Aleviler de bunu değerlendirdiler. Özellikle pamuk üretiminde Türkiye’nin en kaliteli pamukları burada yetiştirilmeye başlandı. Bu ekonomik olarak bir rahatlamaya yol açtı ve onları şehir ekonomisine girmeye yönlendirdi. Bilindiği gibi Aleviler sosyal anlamda yaşamayı ve paylaşmayı seven insanlardır, bunun şehre yansıması oldu. Özellikle şehir ekonomisine girmeleri, iş yerleri açmaları, insan çalıştırmaları, daha iyi arabalara binmeleri, eğlenmeyi ve gezmeyi sevmeleri Maraş’taki sünni kesim rahatsız etti. Maraş üzerinde oyunlar oynanmaya ne zaman başlandı? 1975 ten sonra 1978 sonlarına kadar gelen 3 yıllık süreç içerisinde bu durum daha da kendini gösterdi. Tabi ülke genelinde de o siyasi çıkmaz, sol muhalefetin örgütsel anlamda niceliğinin o boyut-

lanmış mücadeleyi omuzlamaya gücü yetmese bile kitlesel ve yatay olarak çok güçlenen sol muhalefet aynı şekilde ülke genelinde de devam ediyordu, Maraş’ta da bu şekilde boyutlanıyordu. Bütün bu süreç devam ettiğinde Maraş’taki o dengeler artık Sünnileri ve faşistleri rahatsız etmeye başlamıştı. Bununla birlikte özellikle 1978’lerin başlarında Maraş’ın üzerinde birtakım oyunlar oynanmaya başlanmıştı. Bunun en çarpıcı noktalarından bir tanesi Nisan aylarında kendini göstermişti. Tarihi tam anımsamıyorum ama Nisan ayının 4’ü idi galiba. 4 Nisan’da bizim Yörükselim Mahallesi’nde bulunan bir kahvehaneyi hem tarayıp hem bombaladılar. O kahvehane taramasında 80li yaşlarındaki Gıjık Dede dediğimiz bir Alevi dedesi kendini kurtaramadı, herkes yere yatarken o ayağa kalktı ve o katliamda Gıjık Dede’mizi katlettiler. Nisan ayının 4‘üydü sanırım. Aleviler tarafından sevilen, sayılan, söz sahibi, alim ve kamil bir kişiydi. Bu dedemizi o kahve taramasında katlettiler. Bunun cenazesini organize ettik, korteji yürüttük. Gıjık dedenin cenazesinde sorunlar çıkmadı değil mi? Evet. Sorun çıkmadı. Maraş’taki ikinci siyasi törendi bu. Dedemizi defnettik. Aynı aylarda Maraş’ta Ankara merkezli ETKO isimli bir örgüt kurduruldu. BU OLAYLAR KATLİAMIN SİNYALLERİNİ VERİYORDU: MARAŞ’TA ETKO ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Örgütü) kuruluşunun amacı neydi? ETKO (Esir Türkleri Kurtarma Örgütü) taşeron bir örgüt oluşturuldu. Bu örgüt güya Maraş’ta eylemler yapacaktı. Maraş’taki o az önce izah ettiğimiz siyasi ve ekonomik gelişmeleri ters yüz ettirmek için, onları geri teptirmek için, eylem hazırlığı için kurdurulmuştu. Bunun için özellikle Ankara’ da o zamanki ismiyle Efsane Yüzbaşı diye geçen Ali isminde soyadını (Çelik) hatırlayamadığım bir yüzbaşı vardı. O yüzbaşının marifetiyle Maraş’a önemli bir miktarda silah kaydırıldığını, sevkiyatı yapıldığını biliyorduk. Bunlar daha sonra yakalandı, yakalandıktan sonra bırakıldılar, ayrı bir şey ama. Yani o

dönem yüzbaşı marifetiyle Maraş’a silah ve patlayıcı madde sevkiyatı yapıldı. Hatta o patlayıcı maddelerin nerelere atılacağı, hangi camiye, hangi MHP’li iş adamının işyerine, hangi Alevilerin solcuların gittiği kıraathaneye, hangi imamın evine atılacağı bile not edilmiş halde yakalandı bu silahlar. 15 Nisan’da ETKO’ya bir operasyon yapıldı fakat olaylar örtbas edildi. Amaç neydi burada? Yani burada amaç; camiye atıp, “Aleviler, komünistler camiyi bombaladı” diyerek insanları galeyana getirmek. İmamın evini bombalayacaklar, “komünistler imamın evini bombaladı”, “camiyi bombaladı” yaygarasıyla insanları katliamlara sürüklemeye çalışacaklardı. O aylarda Maraş bu tür olaylarla yaşıyordu. Nitekim 15 Nisan’ da ETKO’ya bir operasyon yapıldı, yakalananlar oldu, bombalar ve silahlara el koyuldu, ama daha sonra kayboldu ve örtbas edildi. Ama o örgütlenmeler ve mühimmat Maraş’ta bir kere hayata geçirilmişti. Peki bu süre zarfında Yörükselim Mahallesi’nde ve diğer mahallelerde sorunlar yaşanıyor muydu? O zamanki şartlarda şehrin değişik yerlerinde ufak tefek öğrenci kavgaları, yolda giderken karşılaşma sonucu çıkan kavgalar aşağı yukarı her gün oluyordu. Özellikle okul çıkışlarında, okulda sol hakimiyeti olması nedeniyle ancak dışarıdan gelen sivil polislerin marifetiyle, çatışmalar çıkıyordu. Buna da en büyük desteği Yörükselim Mahallesi veriyordu. Bu mahalledeki insanlarımız yürüyerek okulun önüne geliyorlardı, dışarıdan gelen sivil polislerle bizim aramıza tampon oluşturuyorlardı. Biz okuldan çıkıp bu şekilde mahalleye gidebiliyorduk. Bu şekilde olaylar gelişip gidiyordu. Aralık ayına geldiğimizde artık şehirde bir zıtlaşmanın tavan yaptığı görülebiliyordu ama bunun bir katliam boyutuna ulaşacağını ya da katliam hazırlığı yapılacağını biz öngöremedik. Hiç hmediniz mi bir katliam olacağını? Biz bunu bu boyutta öngöremedik. Yani yine okul kavgaları olabilir, 1-2 yerde kahvehane taraması, bombalaması yaşanabilir gibi beklentilerimiz vardı ama biz 1 hafta sürecek bir katliamın hesabını yapamadık. Böyle bir öngörü eksikliğimiz vardı. Ben o zaman 22 yaşındaydım. Bu boyutta bir şeyi ne yaşadım ne gördüm, dolayısıyla böyle bir hesaba giremedik. Bu bizim eksikliğimiz olabilir, bunu kabul ederim. Aralık başlarında okul kavgaları en sert haline gelmişti, artık Yörükselim Mahallesi de tedirgin olmaya başlamıştı. Alevilerin en yoğun yaşadığı ve sol örgütlenmelerin kendine alan bulduğu en önemli yerdi. Yörükselim Maraş’ın en geniş sınırları olan mahallesiydi. Katliamdan sonra Yörükselim Mahallesi’ni ikiye böldüler, önemli bir kısmını Mağralı Mahallesi’ne kattılar. Hali hazırda hala Yörükselim Mahallesi var ama yarı yarıya bölünmüş durumda şu anda. Biz bu şartlarda yaşamayı yürütürken, ben de liseyi bitirmiş üniversite sınavına girmiş durumda, kendimce mahallede sol direnişleri yapan biriydim. GÜNEŞ 19 ARALIK’TA KARANLIK DOĞDU! 19 Aralık’ta sinemada yayınlanan “Güneş Ne Zaman Doğacak?” filmi var. Kırım Türkleri ve Rusya’ya karşı mücadelesini anlatan bu film es-

nasında sinema salonu içine bir bomba atıldı. Sonra neler yaşandı? 19 Aralık’tan 1 hafta öncesinde Maraş’ta Çiçek Sineması’na bir film getirdiler. Filmin konusu Sovyetler Birliği’nde Türkmen bir ailenin yaşadığı güya siyasi ve ekonomik sorunları, onların yaşamlarını sınırlayan ve gasp eden, Rus düşmanlığını körükleyen milliyetçi kökenli bir film gösterime sunuldu. Tek film olarak gösteriliyor ve sabah 11.00’de başlayıp gece 12.00’ye kadar tekrarlı halde gösteriliyordu. Bu film de herkese, sanki zorla getiriliyorlarmış gibi, bir coşkuyla, bir hazırlık içerisinde gibi izlettiriliyordu. Gelenlere slogan attırılma, sinemada heyecanlı konuşmalar yapılması, kapıda giriş çıkışta dergiler, bildiriler dağıttırılması, hatta çevre köylerden insanların bile araç ve kamyonlarla getirtilip, filmi izlettirilip onların o milliyetçi duygularını kabartmak üzere böyle bir film gösterime sunuldu. Filmin 3’üncü ya da 4’üncü günüydü tam hatırlamıyorum, akşam saatlerinde film oynatıldığı sırada kimsenin yara almadığı ses düzenekli bir bomba sinemada patlatılmış. Bu patlama sonucu zaten günlerdir duygusal olarak hazırlanmış olan kitle, özellikle Ecevit başbakanlığındaki hükümetin iş başında olmasından dolayı, sinemaya en yakın Cumhuriyet Halk Partisi binasına saldırmaları, ardından hükümetin bir resmi kurumu olan postaneye saldırmaları, ardından Alevilerin açtığı işyerlerine saldırmaları sonucu şehirde bir kargaşa ortamı yarattı. Hemen arkasındaki gün yine Alevilerin ve solcuların gittiği Yenimahalle’deki Akın Kıraathanesi’ni hem bombaladılar hem taradılar. MARAŞ KATLİAMI’NIN İLK ŞEHİTLERİ 21 Aralık öğlen saatlerinde Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşı adlı iki sol görüşlü Alevi öğretmen silahlı saldırı sonucu yaşamlarını yitirdi. Neler yaşandı 21 Aralık günü? Meslek lisesinde öğretmenlik yapan 2 yurtsever devrimci öğretmenimizi pusuya düşürüp katlettiler. O sıralar öğretmenler okuldan çıkıp Yörükselim’e yürüyerek gidip geliyorlardı. Çünkü okulla Yörükselim arasında herhangi bir ulaşıma gerek yok, yürüyerek gidip gelinebilecek bir mesafe. Böyle bir yürüyüş sırasında arkalarından gelen bir kişi iki öğretmeni haince katlediyor. Neden iki öğretmen direk hedef alınıyor? Öğretmenlerden bir tanesi Mustafa Yüzbaşıoğlu. Hem Sünni hem de önemli bir örgütlemenin sözcülüğünü yapan devrimci bir arkadaşımızdı. Diğer öğretmen arkadaşımız TÖB-DER üyesiydi. Mustafa Yüzbaşıoğlu ve Hacı Çolak isimli 2 öğretmenimizi böyle hain bir pusuyla katlettiler. Peki bu süre zarfı içinde öğretmenler hiç tehdit alıp da bildirmemişler mi? Tahmin ediyorum Mustafa Yüzbaşıoğlu’na önemli ölçüde tehditler vardı. Çünkü emniyetin kayıtlarında olduğu söyleniyor. Evet. Zaten Yüzbaşıoğlu olay yerinde ölmedi. Hacı Çolak olay yerinde ölmüştü. Biz haberi duyup Yörükselim’den olay yerine hızla yetiştiğimizde, Hacı Çolak olay yerinde şehit olmuştu. Mustafa Yüzbaşıoğlu ağır yaralıydı. Biz Yüzbaşıoğlu’nu ameliyat edilmesi için hastaneye naklettik hemen.


Maraş Katliamını Anlattı Aralık 2018

5

www.haber24gazetesi.com

Hacı Çolak’ı da hemen gerekli müdahaleyi yaparak morga alınması için hastaneye götürdük. Biz bunun arka arkaya gelen planlı bir şey olduğunu hala göremiyorduk. En son yapacakları şey buydu. 2 devrimci öğretmenimizi katletmek, Maraş gibi bir yerde ciddi bir eylemdi, ağır bir eylemdi, sol için önemli bir tehditti. Ama biz bunun arkasından daha da değişik olayların sahneleneceğini hala hesaplayamıyorduk. Bizim önümüzdeki ilk şey o aşamada öğretmenlerimize layık, hak ettikleri ölçüde bir cenaze merasimi düzenlemekti. Nitekim bu bağlamda hazırlıklara giriştik. Hastane zaten Yörükselim Mahallesi’ndeydi. Ertesi gün Cuma günüydü, bir kortej yapma hazırlığına giriştik. Gece geç saatlerde Mustafa Yüzbaşıoğlu’nun da şehit olduğu haberi geldi. Ancak Mustafa Yüzbaşıoğlu ölmeden önce ifadesini verebilmiş, kimin vurduğunu bilmediğini, görürse tanıyabileceğini, boyunu, yaşını, kıyafetlerine kadar hepsini tarif etmişti. Tanımadığını ancak görürse tanıyabileceğini söylemişti. Bu kayıtlarda, belgelerde var. Cenazeler neden geç verildi? Bir kortej disiplini komitesi oluşturduk. Saat 12.00 civarlarında artık 2-3 defa arandıktan sonra korteje dahil olduk biz. Kortej hazır bekliyoruz fakat bir türlü cenazelerimizi hastaneden teslim alamıyoruz. Dönemin hastane Başhekimi Çetin Diker isimli doktor otopsi yapılıyor gerekçesi ile cenazelerimizi geciktiriyordu. Biz bunun bir saat anlamı olduğunu bilemiyorduk, cuma namazı çıkış saatine denk getirilmeye çalıştığını göremiyorduk ne yazık ki. Nitekim cuma namazı çıkış saatine denk gelecek bir zamanda, saat 2.00 gibi biz cenazelerimizi aldık. Cenazelerimiz önümüzde, biz kortejin arkasında, disiplin içerisinde yürümeye başladık. Çünkü Maraş’ta ve ülkenin pek çok yerinde cenaze arabaları pek yoktu. Cenazeler omuzda taşınır, mezarlığa kadar götürülür, defnedilir, gelinirdi. İlginçtir ki Yörükselim Mahallesi şehrin en kuzeyinde mezarlık ise en batıda, şehrin diğer tarafındaydı. Cenazenin omuzda yürüyerek yaklaşık 1 saat taşınması gerekiyordu. Kortej komitenin kararlarına uygun şekilde sloganlar atarak disiplin içerisinde yürüyüşünü sürdürürken, Maraş’ın en eski camisi olan Ulu Cami’de cenaze namazını kılacak daha sonra mezarlığa gidecektik. O camiye yaklaştığımızda caminin içerisinde çok müthiş bir kalabalığı gördük. O güne kadarki cuma namazlarına benzemeyen bir kalabalıktı. Dolmuş taşmış bir halde insanlar tam bir teyakkuz halindeydi. Güvenlik güçleri bizim korteji durdurdu. Onları dağıtamamış demek ki, bizi durdurdular. 15-20 dakikalık bir beklemeden sonra birdenbire camidekiler başta olmak üzere çevre binadakiler, apartmandakiler hatta tam sağımızda kalan Maraş Kalesi’nin üstündekiler, daha önce mevzilenmişler ve üstümüze saldırdılar. Hazırlıklıydılar yani? Tabi tabi. Birdenbire Maraş Kalesi’nin üstüne çıkıp da üstümüze saldırmaları mümkün değildi, birdenbire evlerden üstümüze yağmur gibi malzemelerin yağması mümkün değildi. Bunlar bir süre önceden hazırlanmış ve yerleştirilmişti. Aynı anda camideki kalabalık bize saldırmaya başladı. Bizim kortejimiz bunlara hazırlıklı değildi, 2-3 defa aranıp yürüyüşe gelmiştik. Dolayısıyla böyle bir çatışmaya hazırlıklı bir topluluk değildik. Kortejimizde kadınlarımız var, çocuklarımız var, yaşlılarımız var. Bu grup bir çatışmaya hazır değildi. Bizim yapabileceğimiz en önemli şey olarak kortejdeki insanları geldiği istikametten geriye Yörükselim’e çekme kararı verildi. Bu doğru bir karardı bence o şartlarda. Ve üstün bir çabayla, özellikle askerlerin yardımlarıyla belki de, onların cemselerini kullanarak, öncelikle kadınlarımızı ve yaşlılarımızı olmak üzere insanlarımızı geri geri çekerek Yörükselim’e gitmeye çalıştık. İki öğretmen cenazesine ne oldu olaylar sırasında? O kargaşada maalesef istemeyerek de olsa cenazelerimizi bırakmak zorunda kaldık. Çünkü ölümle karşı karşıyasın her an. Her tarafından yağmur gibi mermiler yağıyor, adam bir şey bulamasa üzerimize sehpasını, masasını, televizyonunu, taş atıyor. Sığınacak, saklanacak bir yer de yok. Kafamız gözümüz paramparça bir şekilde Yörükselim’e çıkmak zorunda kaldık. Biz cenaze kortejinde bu tür bir saldırıya karşı hazır bir kitle değildik, çünkü 2-3 defa polis aramasından geçmiş bir kortejimizdi.

Bu saldırılar sırasında biz cenazelerimizi bırakmak zorunda kaldık, onları askeri araçlarla yukarıya çıkarırken kortejdeki insanları da geldikleri istikametten Yörükselim’e çektik. Yörükselim’e vardığımızda pek çok insanın kafasının gözünün yarıldığını görüyorduk, kanlar içerisindeydik. Bir can kaybımız yoktu ama, önemli sayıda insanın kafası parçalanmıştı. Tam bir kaos yaşanıyordu. Herkes birbirini arar sorar haldeydi. Çünkü cenaze korteji için okullardaki bütün öğrenciler okulları boykot edip gelmişlerdi. Çevre yakın köylerimizden insanlarımız, diğer mahallelerden insanlarımız da gelmişlerdi dolayısıyla kortejdekilerin yarısı belki de dışarıdan gelen insanlardan oluşuyordu. KATLİAMA ÇAĞIRAN ANONSLAR Daha sonra neler yaşandı? Artık şehir tam bir teyakkuz haline gelmişti. Belediye hoparlörlerinden sürekli “Hatboyu’nda buluşalım” şeklinde anonslar geçiyordu. Bizim mahallede de hoparlör vardı. Hatboyu dediği yer de Maraş’ın Yörükselim’e giriş bölgesidir. “O bölgede buluşalım. Kızılbaşlara gereken dersi verelim. Şehitlerimize sahip çıkalım. Aleviler camiye saldırdı. İşte imamıza şey yaptı” gibi sapık propagandalarla hoparlörden sürekli yayınlar yapıyorlardı. “Allah için savaşın” gibi çeşitli sapıkça tahriklerle insanları sokağa çağırıyorlardı. Biz bunu ho-

parlörlerden dinliyorduk sürekli. O sabah hastane önünde, Cuma günkü kortejde ölen katillerin cenazeleri hastaneye getirilmişti. Bunlar cenaze bahanesiyle hastane önünde büyük bir kalabalık oluşturmaya başladılar. Hastane Yörükselim Mahallesi sınırları içerisindeydi. Biz de bulunduğumuz yerden hastaneyi çıplak gözle görebiliyorduk. Aramızda 500 metre mesafe ancak vardı. Oradaki kalabalığı, birikenleri çıplak gözle görebiliyorduk. Asıl dikkatimizi bu taraftaki kalabalığa vermişken Yörükselim Mahallesi’nin Mağralı tarafından, yani doğu tarafından bir saldırı haberi geldi. Hemen hızlı bir hareketle o tarafa yöneldik ve oradaki saldırıyı kısa bir çatışma ortamı ile bertaraf ettik. Mahallemize sokmadık onları. Tekrar hastane bölgesine döndüğümüzde kalabalığın daha da çoğaldığını, ellerinde MHP, 3 hilal bayrakları, yeşil bayraklar, üzeri Arapça yazılı bayraklar, sloganlar, “Allah için savaşın, komünistlere ölüm, Alevilere ölüm, Alevilerin katli vaciptir” gibi sapık sloganlarla tam bir teyakkuz haline geçmişlerdi. Ancak grup mahalleye girmeye çekiniyordu. Çünkü Yörükselim Mahallesi onlar için de korkulu bir rüyadır, devrimcilerin, Alevilerin ve yurtseverlerin bir arada bulunduğu dayanışma içinde yaşadığı sıkı bir mahalledir, öteden beri mahalleden korkarlar. Bu yüzden Maraş’ın yerlileri kolay kolay Yörükselim mahallesine paldır küldür saldıramazlar, bunu göze alamazlardı. Ama bu hastane önünde biriken 5-6 bin kişilik grubun önlerinde değişik tipte insanlar çıkmaya başladı bir anda. Maraş’ta daha önce bu tipte insanlarla karşılaştınız mı? Biz bunları çıplak gözle görebiliyorduk. Bu tip insanlar şalvar giymişlerdi, kasket takmışlardı ama yabancı oldukları belliydi. Militan oldukları, başka yerden geldikleri, hazırlıklı oldukları, o insanları mahalleye saldırmak için kışkırttıkları belliydi. Şalvar falan giymişlerdi ama bir Maraşlı gibi değillerdi. Çünkü Maraşlı şalvar giydiği zaman yakışırdı. Köyden gelen bir insan şapkayı nasıl rahat takarsa, şehirdeki nasıl takarsa taksın şapka uymaz, sırıtır, o şekilde insanlar vardı. Onların bu baskısıyla kitle yavaş yavaş mahalleye doğru yürümeye başladı. Tam mahalleye doğru saldırıya geçtikten sonra da o öndeki kitleleri yürüten yabancı tipler ortadan kaybolmaya başladılar. Biz özellikle onları gözlüyo-

ruz çünkü onların davranışları bizim için önemli, onlar çünkü kitleyi harekete geçiriyordu ama ortadan kaybolmuşlardı. Kitle bu arada saldırıya başlamış haldeydi. Belli bir mesafeye kadar geldiklerinde biz de sonuçta korkuyorduk. Çünkü öyle bir çatışmaya direnebilecek bir deneyimimiz, malzeme hazırlığımız vardı diyemem, yoktu. Biz de korkuyorduk çünkü sonuçta seni öldürmeye gelen kalabalıkla, cahil, cani bir toplulukla karşı karşıyasınız. Ellerinde silahları, baltaları, nacakları, gaz bidonları var, dillerinde sapık sloganlar var. Yani karşınızda “Allah için savaşın” denildiği zaman hiçbir sorgulama yapmadan saldıran insanlar var. Artık biz de o korkuyla, daha fazla gelmesinler, dönsünler düşüncesi ile, tabancalarla karşılık vermeye başladık, küçük tabancalarla. Ancak henüz tabanca mesafesinde değillerdi. Yani onlara mermiler yetişmiyordu, o mesafede değillerdi. Biz sadece sesleri duysunlar, korksunlar, çekilsinler anlayışı ile yapıyorduk. Evet doğru, kitle bir anda durdu ama dediğim gibi menzili dışında oldukları için ulaşmamıştı hiçbir şey. ASKER SESSİZ KALDI Bu arada askerler olaylara müdahale etmiyorlar mı? Faşistlerin toplandığı o Çamlık Bölgesi’ne 4-5 tane askeri tankın gittiğini gördük. Tamam dedik bu sefer; tank, askerler gittiyse bunları da oradan dağıtır, rahatlatırız, kurtarırız, saldıramazlar diye düşünüyorduk. Bir süre sonra askerlerin yan yana geldiklerinde, buluştuklarında bu sefer saldırgan grupların tankların üzerine çıktığını, tankların üzerine bayrak diktiklerini, onların üzerinde şekillendiğini görüyorduk. Buna bir anlam veremedik ama 5 dakika sonra mesela, hızlı bir şekilde bu gelen askeri araçların gerisin geriye çekildiklerini gördük. Bu daha sonra öğrendiğimiz bir bilgiydi ki o askerlere şöyle bir bilgi gitmiş: askeri kışlayı bastılar, bütün şeyi bırakın, gücü oraya çekin diye, yandaki kışlayı basıp silahlarını almaya çalışmışlar diye bir haber gitmiş askerlere. Askerler de bunun üzerine oradaki operasyonu bırakıp kışlaya çekilmeye gittiler. Bu çekilmeyi saldırgan grup büyük bir coşkuyla karşıladı, askerler bize karışmadı, bize yol verdiler anlayışıyla daha da bir galeyana gelmişlerdi. İlk büyük çatışmalar bundan sonra mı başlıyor? Yörükselim Mahallesi’nin yukarı tarafından bizim insanlarımızın bağırışlar çağırışlar halinde aşağı doğru bizim olduğumuz kısma doğru kaçmaya, çekilmeye başladığını gördük. Aşağı inip sorduk ne oluyor, ne var, niye diye. Dediler Çamlık tarafından

geliyorlar, oradan saldırdılar, evlere girdiler, insanları öldürdüler diye bağırış çağırış. Çamlık tarafına doğru, saldırıların olduğu yere doğru koşmaya başladık biz. Gerçekten de oradaki ilk sıradaki evlere, ikinci sıradaki evlerimize girmişler. İnsanlarımız çekilmiş kaçmış ama o evlere girip yakılmış, yağmalanmış bir halde gördük. Biz karşılaştığımızda evlerden çıkardık bunları, tekrar geldikleri şekilde göndermek zorunda kaldık. Kaçıyorlardı, belki yaralananları vurulanları oluyordu ama hiçbirini bir yerde bırakmıyorlardı, hepsini paçasından tutup çekip çekip kaçıyorlardı. O şekilde uzun bir çatışma yaşandı orada da. Çünkü evlere girdikleri için ev ev onların kontrol edilmesi, onların tekrar evden çıkartılması bayağı ağır geçiyordu, zor geçiyordu. Tüm mahalle halkı büyük bir direniş gösteriyorlar… Evet. Yörükselim Mahallesi bu katliam sürecinde örnek olacak bir direniş ortaya koydu. Tüm mahalle insanıyla, tüm mahalledeki halkın desteğiyle ve devrimcilerin inisiyatifiyle, disipliniyle mahalleyi faşistlerin bu saldırılarından kurtardık, sokmadık mahallemize. Eğer ki o direnişleri örgütlemeseydik, mübalağa etmeden söyleyeceğim, Yörükselim Mahallesi’nde 30.000’e yakın insanımızı katlederlerdi

çünkü en az 5-10 bin kişi dışarıdan gelmiş misafirimiz vardı, yürüyüş için gelmiş, okul için mahallede bulunan insanlarımız vardı. Yani rahat bir 30.000 insanımızı belki de daha fazla insanımızı acımasızca katlederlerdi. Çünkü o anlayışta, o mantıkla gelmişlerdi. Onlara yapılan, verilen vaatlerde Alevilerin, komünistlerin katli vaciptir, onları öldürürseniz cennete gidersiniz, malları helaldir, namusları helaldir gibi sapık propagandalarla hepsi yola çıkartılmış tiplerdi bunlar. Bunların katliamları çok vahşice yaşanıyordu. BU KEZ HEDEF KARAMARAŞ MAHALLESİ Daha sonra Karamaraş mahallesine girmeye çalışıyorlar. Burada neler yaşandı? Yörükselim’e giremediler. Yörükselim’e giremedikten sonra yine Maraş’ta Alevilerin ya da …. bir arada yaşayabildiği bir mahalle daha vardı, Karamaraş Mahallesi diye bir mahalle. Bu da Maraş’ın Antep girişindeki mahalledir. İkinci olarak da o mahalleye saldırdılar. O mahallede de bizim daha önce haber salıp yardımını istediğimiz yoldaşımız Mehmet Mengücek’in yetişmesiyle, mahalleye girmesiyle o mahalledeki direnişin önünde durup faşistleri püskürtmesi sayesinde o mahallede bizim kaybımız pek yaşanmadı. Ama faşistler o mahalleye de giremediler. O mahallede muhtar Mehmet Mengücek yoldaşımız sonuna kadar direndi, çatıştı ve faşistleri püskürttü. Ancak bu arada yaralanmıştı. Yalnızdı kendisi. Faşistleri püskürttükten sonra askerlerle karşılaşıyor, askerler yakın mesafeden arkadaşımızı şehit ettiler, göğsünden vurarak öldürdüler arkadaşımızı orada. Bu şekilde Karamaraş’a giremedikten sonra faşistler bu sefer şehrin değişik mahallelerinde daha önceden zaman içerisinde yerleşmiş, iş yeri açmış ancak işaretlenmiş Alevi evlere, mahallelere, iş yerlerine saldırmaya başladılar. Asıl katliamlar da bu mahallelerde yaşandı. Öyle katliamlar yaşanmıştı ki artık bunları nasıl sözlü olarak ifade ederim bilemiyorum ben. Vahşice saldırılar, katliamlar yapmışlardı. İsterseniz bunlardan birkaç tane örnek izah etmek istiyorum ben. KATLİAM SOYKIRIMA DÖNÜŞTÜ Maraş Katliamı ara davasının gerekçeli kararından aynen okuyacağım. “Başlarında Cuma Yalçın, 529 numaralı sanık olduğu halde bir grup saldırgan, bu defa 80 yaşında, bir gözü sağlam diğer gözü çok hafif Cennet Çimen’in evine gelmişlerdir. Saldırganların geldiğini gören oğlu Hasan Çimen evden kaçmıştır. Saldırganlar yaşlı kadının, Cennet Çimen’in evinin içinden “Gel Nine, gel Nine” diyerek dışarı çıkarmışlardır. Bu yaşlı kadının “beni kurtarın” diye feryatlarına aldırmayarak ayaklarından tutup sürükleyerek yakındaki hela çukurunun oraya götürmüşlerdir. Orada Cuma Yalçın bu yaşlı kadının az gören gözünü tornavida ile oymuş, diğer saldırganlar da silah sıkarak Cennet Çimen’i öldürmüşlerdir. Saldırganlar bununla da yetinmemiş. Öldürdükleri Cennet Çimen’i baş aşağı hela çukuruna atmışlar ve üzerine at arabasını devirmişlerdir.” Buradaki vahşiliği ve katliamın yapılış şeklini, yazıldığı gibi okumak çok kolay görünebilir ama, o olayı gözünüzde canlandırırsanız, bunun bir insan silueti taşıyan birinin yapacağı bir şey olmadığını görürsünüz. Bu sapık bir ideolojinin, sapık bir katliamcının yapacağı, Yezid zihniyetinden gelen anlayışın yapacağı bir katliamdır. Düşünebiliyor musunuz? 80 yaşında bir kadının gözünü tornavida ile oyup, silahla sıkıp öldürüyorsunuz, bu da yetmiyor hela çukuruna baş aşağı gömüyorsunuz. Üstüne de at arabasını deviriyorsunuz. Bu ne intikam, bu ne hınç, bunu tarif etmek, anlatmak pek kolay değil. Bir de yine 11 yaşındaki bir çocuk katliamı var. Yine aynı bölgede evi bulunan Döne Tıraş saldırganların geldiğini görünce KaraMaraş’a doğru kaçmaya başlamış. Bir süre sonra oğlu Ali Tıraş da saklandığı yerden çıkarak annesinin arkasından gitmiştir. Afetevleri semtinde bir grup saldırgan Ali Tıraş’ı yakalayıp götürmüşlerdir. Ali Tıraş’ın cesedi olaydan 4 gün sonra Döne Tıraş’ın evinin ön tarafındaki Dilber Yılmaz’ın evinin bodrum katında bir kazan içinde yakılmış vaziyette bulunmuştur. Bu 11 yaşındaki bir çocuk, yakalamışlar, bacaklarını ve kollarını kesmiş halde yakmışlar, bir kazan içerisinde yakmışlar. Bu vaziyette çocuğun cesedi 4 gün sonra bodrum katında bulunmuştur. Bunu insanım diyen birinin yapması, insan silueti ile dolaşan birinin yapması mümkün değildir. Katliam sürecinde elbette ki sadece Aleviler değil, Maraş TÖB-DER üyesi olan demokrat, solcu ama Sünni bir öğretmenin katliamı var.


6

www.haber24gazetesi.com

2019'a Beş Kala Türkiye Özhan Mete

ozhanmetechp@gmail.com

Genellikle her senenin sonunda bir önceki sene için "iyisiyle, kötüsüyle koca bir seneyi devirdik" denir. Ben ise kendi payıma kötülüklerin çok daha fazla olduğu bir seneyi devirdik diyeceğim. Zira geçen koca bir yılda kayda değer bir gelişme göremedik. Hani yeni bir yılın başında "yeni seneden ne bekliyorsunuz?" derler ya. Ben eminimki ezici çoğunluk 2018'in başındaki beklentilerine bir cevap alamadı. Alamadığı yetmez gibi birde üzerine dahada kaybetti. Yurttaşlarımızın geneline bir sorsanız ve adaletli şekilde yayınlasanız bin ah işitirsiniz. Ancak buna rağmen AKP yine birinci parti ve Genel Başkanı'da Sn.Bahçeli desteğiyle Saray'da rahatça oturabiliyor. Türkiye'de doğru ve düzgün giden hiçbirşey yok. Ekonomi, dış siyaset, sosyal yaşam, sağlık, eğitim, özgürlük, barış, adalet. Yaşamımızı ilgilendiren ileriye dönük kat edilmiş bir yol olmadığı gibi tam tersine geri gidiliyor. Düzelebileceği hakkında ufukta bir umutta görülmüyor. Kısaca 16 yıllık AKP iktidarının karşılığı "sıfıra karşı sıfır elde var sıfır" dan ibaret. Sonuç (0) olunca eksili rakamların artık değeride kalmıyor. Yanlış dış politikalardan kaynaklanan Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik dar boğaz, bunların sonucu doların zamansız iniş, çıkışları ile bunun devamı enflasyon, enflasyonun tetiklediği zamlar, zamların yarattığı istikrarsız piyasalar, Halkın yaşam standardının her geçen gün dahada geriye düşmesiyle insanların sosyal yaşamındaki dejenerasyon da artıyor. Toplumsal ahlakın her geçen gün bozulması, insan ilişkilerinin kin ve nefrete dönüşmesi, kavgaların, psikolojik sendromların her alanda artması...daha bir çok olayları sayabiliriz. 11 bin dolar üzerinde denilen Milli Gelirin %10'nun bile insanların yaşamlarına yansımaması işte tüm bunların sebebidir. Doların düşmesi ve ekonominin kurtulmasını, faizleri artırmakta gören bir hükümetin zaten tüm ekonomik politikaları çoktan iflas etmiş demektir. Kısaca bugüne kadar AKP Hükümetleri ya faizleri yükseltip dövizi düşürmüş yada dövizi yükseltip faizleri düşürmüştür. Bu ikilemde nakit üzerine dönen bir piyasada sadece parası olan %10-15'lik kesim mutlu edebilmiş ancak Halkın %80-85'lik kesimi ya döviz yada faizlerin azizliğine uğrayarak borç batağına girmiştir. Önceleri düşük faizlerle borca zorlanan Halk zaman içinde dövizin yükselmesiyle yoksullaştırılarak, borcunu ödeyemez hale getirilmiş, şimdide yüksek faizlerle kredi alarak geçmiş borçlarını kapatabilmek durumuna düşmüştür. Geçmişte siyasette Halka yedirilmeye çalışılan "Özür dilemek" adeti şimdilerde ekonomiye uyarlanmıştır. 1. Yanlış alınan vergi yada cezaların bir kısmını yada tamamını önce tahsil etmek ve sonra pardon yanlış olmuş diye geri çekmek. Bu durumda ceza miktarına göre eğer yüksek bir rakam değilse kaç kişi gidip yanlış ödediği parasını geri almak için kendisine uzak yerlerde, kuyruklarda vaktini harcıyor? Bunlar Devlete kalmıyor mu? Devlete yine Milyarlarca haksız para girmiyor mu? yada geç tahsil edilen bu paraları Devlet bünyesinde değerlendirip bir nevi faiz getirisi elde etmiyor mu? Eğer bir yanlışlık varsa para iade edilirken vatandaşa faiz ödeniyor mu? Her özürde her bir kişinin her olayda hayatından yada izin aldığı iş yerinden bir günü gitmiyor mu? 2. Astronomik olarak, enflasyon yada döviz artışına göre yapılan doğalgaz, elektrik..vs kalemlerine yapılan zamlar seçimler öncesi bir parmak bal misali %10 kadarı geri çekilecek deniliyor. Bir bakıma yine bizler kandırılıyoruz. Zaten faizlerin artırılıp, dövizin düşmesi nedeniyle daha önce yapılan astronomik zamların geri iadesi gerekiyordu yani anormal birşey yok. Ancak Sn.CB. bunuda sanki Halka bir bağışmış gibi seçim yatırımına dönüştürmeye çalışıyor. Aslında bu haksızca zamların bir kısmının geri iadesidir. Peki bu paraların faizleri nerede? Yine Devlette. Buralarda Devletin Halktan zaten fazladan aldığı paraların bir kısmını geri ödeyip faizlerinin ise cebe atılarak, Halka bir kazançmış gibi sunulması çabaları vardır?. Bir başka Ülkede buna kim yada kimler inanır? Bunların siyasi bir bedeli olmaz mı? Sağlık...alanında hastaneler artık bedava deniliyordu. Özel hastanelere bir gidin bakalım. Sosyal güvenceniz olsa bile anlaşmalı hastanelerde muayene ücreti ortalama prof. 250, doc. 150, uzman ise 90 tl.dir. bunu ödemeden muayene bile etmezler diğer tahlil, röntgen, tetkik ve ameliyatları saymıyorum. İstersen acil durumda hastaneye git bedava diye o zaman hiç kapıdan giremezsin, acil servislerin bir anda kapısı kapanır. Ya yatak olmaz yada olsada pazarlık edip istedikleri parayı ödemeden kapı açılmaz. Olduda baskı yaptın açıldı diyelim. Bir anda senin aciliyetini normal müracaa çevirirler ve can havliyle bir çok belge imzalatırlar. Hani sağlık sorunu çözülmüştü? O da yok. Adalet.. Bunu anlatmaya gerek yok. Zengin ve paralılara göre bir Hukuk sistemi aynen devam ediyor. Paran varsa suç işlesen bile yanına kar kaldığı ve

bunun karşılığı garibanların ezildiği bir Ülke haline geldik. Fikir özgürlüğü yok. Siyasiler, gazeteciler, yazarlar, sanatçılar içerde yada bir kısmıda mahkeme kapılarında sürünüyor. Çete ve terör olaylarında gerçek suçluların yargılanamadığı, elini kolunu sallayarak gezdiği bunların yerine çoğunlukla ikincil derecede kullanılan kişilerin göstermelik olarak yakalanıp, tutuklandığı ve bir türlü işin özüne gidilemediğini gördük ve yaşadık. Eğitim...Tam bir kaos içinde. Aslında iyi denilebilecek konuştuğunda önemli sözler söyleyen, güzel projeleri olan bir sorumlu Bakan var. Ancak bu kişi ya sözleri ile özü farklı yada baskıyla yapabileceklerini hayata geçiremiyor. birileri önünü kesmeye çalışıyor olabilir. Zira öğrencilerin kafaları karışık, günübirlik değişen tedrisatlar, bir önceki sene farklı sonrası daha farklı bir eğitin sistemi kafaları karıştırmış durumda. Burdan ne sağlıklı eğitim nede yetişmiş bir insan çıkamaz. Maddi imkanı olanlarda bu Ülke okulları yerine dışarı kaçarlar. Özel imkanları olan paralı okulları bitirenlerde beyin göçleri hızla devam eder.. Dış siyasette ise savrulmalar devam edip durdu. Barış yerine savaş rüzgarları esti, halada farklı bir durum yok. Başta ABD ve bazı batılı Ülkeler ise devamlı taraf değiştirerek bizi oynatmaya devam etti ama ne istediyse de köşeye sıkıştırıp, almasını bildiler. Sonuçta son durumda Rusya ve Doğu Bloku'nun kucağına itildik. Şimdi bu bloktanda ilerde karşımıza ne sorun çıkacak? diye bekliyoruz. ABD Suriye'yi terk edecekmiş. Bu imkansızdır. Sadece taktik ve strateji değişikliğidir. İsrail Lobisi ve Ortadoğu'daki siyasi ve ekonomik çıkarları ortadayken bunları terk edip evine dönmesini beklemek iyimserliktir. Donald amcanın ABD ve Pentagon'un yıllara dayanan Ortadoğu politika ve planlarını bir anda çöpe atabilecek gücüde yoktur. Bunu sadece terör örgütleri dahil müttefiklerine gözdağı ve blöfü olarak görebiliriz. Yarın bir bahaneyle aynı bölgede bir başka yere taşınırlar. Elbetteki, bütün bu yanlışları biz ve bizler gibi düşünen insanlar her gün görüp, yaşıyorlar. Aslada yutmuyorlar. Ancak nefesimiz belli yere kadar ulaşıyor. Nedense hep %49'a takılıyor. Karşımızdakiler demokrat olmadıkları ve demokrasilerde azınlığında hakları umurlarında olmadığından %51'i kesimi üstünlük, bu oranın geri kalan %49'unu ise yok sayıyorlar. Bizler ise hala umut ve sabırla demokrasi mücadelesine devam ediyoruz. İşte bu nedenle AKP ve Saray bizleri hiç sevmiyor. Bu direnme gücümüz işlerine gelmiyor. susmamızı ve susturulmamızı istiyorlar. Saray'ın sevdiği kimseler sadece bunları yutturdum sandıkları Halk kitleleri ile susturup, sindirdikleri havuz medyası. Bu medyanın bir kısmınında zaten bir zamanlar Feto'nun yalaka ve sevicileri olduğunu biliyoruz. Bunlar Ergenekon ve Balyoz'larda bu çetenin kalemşörlüğüne soyunan, 17-25 Aralık'larda Feto yanında olarak bu sefer AKP'ye saldıran ve 15 Temmuz'dan sonra ise oyunları bozulunca korkudan yine saf değiştirerek tekrar Saray'a yamanmak zorunda kalan malum dönek ve pervane basındır. Geçtiğimiz 2018 yılında AKP, daha doğrusu Saray'ın Yönettiği Türkiye'nin mevcut durumu özetle bunlardır. Yerel Seçimlere gelince; Anamuhalefet partisi CHP ile İyi Parti anlaştı. CHP bilhassa Ankara ve İstanbul'da Büyükşehir adaylarını belirledi. Ankara'da Sn.Mansur Yavaş'a biraz itirazlar olsada İstanbul adayı Sn.İmamoğlu'na örgüt anlamında bir sorun olmadı. Büyük çoğunluk İstanbul adayını içine sindirdi ve kabul etti. Zira örgütten gelen ve İlçe Başkanlığı yapmış bir isim olması ile gençliği, dinamikliği ve denemiş vizyonuyla İstanbul için iyi bir aday olarak kabul gördü. Hatta öyleki AKP'liler karşısına liyakat ve tecrübe dolu Sn.Binali Yıldırım'ı bile yıprandığı için çıkarmakta tereddüt ediyorlar. Adını bile resmen açıklayamadılar. Umarım Ekrem İmamoğlu İstanbul için iyi bir aday tercihi olacaktır. Ve tabiki sadece Büyükşehir tek başına önemli değildir. Birde İstanbul'un İlçeleri vardır. Buraya atanacak adaylarında en azından Sn.İmamoğlu gibi davaya inanmış, genç, dinamik, geçmişte yıpranmamış, yaratıcı, Halk ve esnaf hatta Genel Merkez ve Yönetimlerle kavgası olmayan kişilerden oluşması gerekir. Ancak bu şekilde elbirliği, birlik ve beraberlik ile çalışmak sağlanabilir. İlçeler Anakent gibi büyük bir puzzle ın parçalarıdır. Bir tanesinin bile eksik olmaması gerekir. Sen kendine muhalif ve her alanda seni yıpratmak için partisini düşünmeden sadece kendi payına çalışan kişilerden "İlçe Belediye Başkan Adayları" yaparsan, yarım puanın bile önemli olduğu bir bütünde örgütü çalıştırıp beklediğin neticeleri alamaz, halkı ve esnafı sandığa götüremezsin. Belki rahatça kazanacağın yerleri yine kazanırsın ama sadece Başkan Adayı olacak kişileri ve ekibini tatmin ve memnun etmekten öteye geçemezsin. Koskoca bir yılı özetleyip, yorumla birlikte bu satırlara sığdırabilmenin zorluğu içinde yeni bir seneye 5 kala tüm Yurttaşlarımızın Yeni Yılını kutlar, sağlık ve huzur dolu bir 2019 dilerim.

ENGELLİLERİN YOL HARİTASI MALTEPE’DE ÇİZİLDİ

Aralık 2018

Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği “Engelliler Çalıştayı”, Süreyya İlmen Paşa Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi.

Maltepe Belediyesi tarafından düzenlenen “Engelliler Çalıştayı”, Süreyya İlmen Paşa Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun katıldığı etkinlikte konuşan Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Engelli kardeşlerimizin Maltepe’nin genelinde kocaman bir imzası olsun istiyorum. Bu nedenle bu dönem yapamadım ama inşallah bir daha seçilirsem, size söz veriyorum, bir otobüsümüz olacak ve bu otobüse sadece engelliler binerek rahatça isteklerini gerçekleştirebilecek” dedi. Maltepe Belediyesi’nin düzenlediği “Engelliler Çalıştayı”, Süreyya İlmen Paşa Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi. Çalıştaya birim müdürleri ve meclis üyelerinin yanı sıra Marmara İşitme Engelliler Derneği, İstanbul İşitme Engelliler Spor Kulübü ve Gençlik Derneği, Engelsiz Yaşamı Destekleme Derneği, Tomurcuk Kulübü, Glutensiz Hayat Derneği, Diyabet Vakfı ve Avrasya Özel Çocuklar Derneği ile engelliler, aileleri ve davetliler katıldı. İstiklal Marşı ve saygı duruşunun ardından toplantının açılış konuşmasını yapan Belediye Meclis Üyesi Tülay Düztaş, Üreten Engelliler Merkezi’nde evde

bakım hizmetine, Giymiyorsan Giydir projesinden akülü araç şarj dolum istasyonlarına kadar bir dizi belediye hizmetini davetlilere anlattı.Tülay Düztaş moderatörlüğünde düzenlenen çalıştayda Yeditepe Üniversitesi Bireysel Gelişim ve Destek Müdürü, Uzman Psikolog Özden Öz Uslu, “Engelliler, iletişim ve farkındalık”, Yeditepe Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Bengi Korgavuş, “Herkes için kentsel tasarım ve erişilebilirlik”, Avukat Adile Ünal Gönen “Engelli hakları”, Milli Sporcu Hamit Demir “Engellilerle spor ve azmin başarısı”, İstanbul Medeniyet Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Türk Musikisi Öğrencisi Rabia Aytek, “Otizm ve müzik” konulu sunumlar gerçekleştirdi.

Maltepe Belediyesi,Mevlâna Celaleddin-i Rumi’nin Hakk’a yürüdüğü 745. vuslat yılı nedeniyle, Prof. Dr.Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde,“Şeb-i Arus” etkinliği gerçekleştirdi. Maltepelilerin büyük ilgi gösterdiği anma programında,

Türkiye’nin ilk ve tek kadın neyzeniBurcuKaradağ ve ünlü aranjör Serdar Ayyıldız, “Bi Men Maro” (Bensiz Gitme) isimli müzikal projeleriyle aynı sahnede bir araya geldi. Karadağ ve Ayyıldız’ın, Mevlâna’nın Şems’e yazdığı “Bi Men Maro” isimli dizelerini

KILIÇ’TAN “ENGELLİ OTOBÜSÜ” SÖZÜ

Çalıştaydakonuşan Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç, “Bu toplumda engelli kardeşlerimiz birçok engelle karşılaşıyorsa bu, onlara kurduğumuz tuzaklar, dayatmalar nedeniyledir. Ben engelli kardeşlerime hiçbir zaman acıyarak bakmadım. Onlar, bu toplumun çok önemli bireyleri ve değerleri. Türkiye nüfusunun neredeyse yüzde 10’u bir şekilde engelli. Sorunları tamamen aşıyor muyuz? İşte burada soru işaretleri var. Göreve başladığımızdan bugüne kadar elimizden geleni yaptık ama yetmez. 4 engelli aracımız var ama ring seferi yapan bir engelli otobüsü de olmalı ve engelli kardeşlerimiz mahallelerinden bu araçlara binmeli ve gidecekleri yerlere gitmeli. Anne, baba-

sına ihtiyaç duymadan kendisi hayata katılmalı ki ailesi de pazara, işe gitmeli, rahat nefes almalı. Bu dönem yapamadım ama inşallah bir daha seçilirsem, size söz veriyorum, bir otobüsümüz olacak, sadece engelliler binecek” dedi. Türkiye’de ilk defa bir belediye başkanının seçimlere giderken halkına sesine kulak vererek çalıştaylar düzenleyip, yol haritası çizdiğini ifade eden Kılıç,sözlerini şöyle sürdürdü: “Daha önce kadınlar, gençler, hayvanseverler, iş adamları gibi çevrelerle görüştük ve yol haritası çizdik. Şimdi ve son olarak sizlerleyiz. Ben, engelli kardeşlerimizin Maltepe’nin genelinde kocaman bir imzası olsun istiyorum. Sizler de bana bir kez daha görev verirseniz, inşallah arzu ettiğiniz veya ettiğimiz diğer projeleri de gerçekleştireceğiz. Şunu ifade etmek isterim ki benim yaşam felsefem insana saygıdır. Siz hangi partiye oy verirseniz verin, hangi görüşten olursanız olsun önce insansanız ve ben insan karşısında düğmemi iliklerim. İşte hem sizin bu anlayışınız, hem de Maltepe’ye kattığınız sevgiden ötürüdür ki Maltepe Belediyesi, Türkiye’deki bütün ilçeler arasında yaşanacak 10. ilçe sırasına yükseldi.”

Mevlâna 745. vuslat yılında Maltepe’de anıldı

elektronik müzik ve neyle buluşturduğu çalışmaları, Maltepe’de hayat buldu. Eser, Farsça olarak İranlı sanatçı RezaHemmatirad tarafından seslendirildi.

SEMA GÖSTERİSİ BÜYÜLEDİ

Müziğe nefesiyle can veren neyzen Karadağ ve Ayyıldız,tasavvuf ve Türk musikisi eserlerini, geleneksel tınılarını koruyarak yorumladı. Türk

müziğinden çeşitli eserlerin ve yeni bestelerinde icra edildiği etkinlikte, dinleyiciler manevi bir yolculuğa çıktı. Eserlere çelloda Murat Süngü, kanunda Turgut Özüfler eşlik etti. Şiirlerin orijinali Farsça olarak, İranlı sanatçı BashirNaseri tarafından seslendirildi. Tasavvuf müziği eşliğinde sahne alan semazenlerin sema gösterisi de, izleyicileri büyüledi.


Aralık 2018

KARTAL’DA HÜSNÜ SÜSLÜ RÜZGARI ESTİ!

7

www.haber24gazetesi.com

LATMOS'A RAHMET GELDİ Ayşe SÖKÜLMEZ

a-soekuelmez@t-online.de

Bu kez Aydın Muğla Milas arası kayalıkların 124 metrekare alan üzerine kurulmuş bir tepedeyim. Oraya nasıl çıktım ne zaman çıktım neden çıktım bunu ben bile bilmiyorum. Gözümüzün önündekini görememek, burnumuzun dibini dahi, sormayın işte. Kayalıkların üzerindeyim. Sekizbinyıllık bir tarih var ayaklarımın altında ve uçsuz bucaksız topraklar, bereketli topraklar. Yerleşmiş göçmüş tüm halklarına kucak açmış rahmeti şefkati ve anaçlığı bariz belli olan ruh beni de bulup kucakladı işte ve tepedeyim. Modern zamanların alet edavatları var üzerimde, ne sandınız? Yani onlarla çıktım bu tepeye. Tralleis'li Seikilos'un mezar taşına yazdırdığı "Dünyanın İlk Notalı Şarkısı"nı dinliyorum. Tavsiye ederim yola çıkmadan siz de dinleyin ve yoldayken ve de ordayken tepelerde.. “Işılda henüz yaşıyorken Gamı tasayı at bir kenara Hayat çok kısa (hiç bir şeyin seni üzmesine izin verme) Ve her şey yenik düşerken zamana.” Kulağıma fısıldadı Seikilos vallah billah, mezar taşına vasiyet edip yazdırdığı yazıt taşıyla birllikte; yerinde değil. git bak dedi. Bulamazsın..! Kopenhag' a bir gün yolun düşerse ki düşsün, git orda! Gör bak. Oysa burda olayım isterdim tam doğduğum bu topraklarda. Sen beni devamlı dinle. Sesime kulak ver. Tıkama kulaklarını da gözünü de. Latmos'a Rahmet yağsın ve yağacak bir gün eninde, sonunda da.. Hani tüm dağlarına. Tepelerine. Dağ da denmiş tepe de ya hani. Beş Parmak Dağları. Saydım doğru. Bir iki üç dördüncüdeyim ve beş...

"Latmos' a Rahmet Geldi" adlı bir oyunu Berlin'de sergilemek amaçlı, onları sadece davet edecek bir kurum kuruluş şahıs arayışına giren çok duyarlı keyifli bir arkadaş topluluğu tesadüf bana kadar ulaştı. Birincisi son derece mutlu oldum. Zira burnumuzun ucunu görmeyecek kadar kör olmuş yanı başımızdakinin sesini duymayacak kadar da sağır olmuşuz artık. Bu kesin ve bariz. Biliyorsunuz hep bencillikten yakınırım bomboş şişik egolardan insan egolarından, Hani aslanların, Ormanda kükreyen masallarda hikayelerde... Bildik kükremeler ve kendini beğenmişlik Bir şey olduk afra ve tafraları enerjimizi boşuna harcatan... Oysa doğru, gerçek kayda değer kıymetlerini sonsuza kadar her ne pahasına olursa olsun yüreklice bedeninde ruhunda taşıyan yüklenen güzel yürekli insanlar da var bu dünyada. Bencillikten uzak halleriyle ve tavırlarıyla iki yıldan beri uğraş verdikleri “Latmos' a Rahmet Geldi “oyunlarının sahnelenmesi için yine güzel deli yürekli dostların el atmasını beklediğim içindir bu yazıyı kaleme alışım... Oyunun mutfağında bizzat bulunan ve oyunun tanıtım iletişim bilişim her tür organizasyonunu yapan sevgili Canan Hanım'ın da kısa tanıtım yazısını ekliyorum. Değerlerimiz ve kıymetlerimize bugün değil yarın değil ŞİMDİ sahip çıkmanın fikir ve düşüncesinde olan tüm canlara bin selam olsun...

Kartal’da CHP’den Belediye Başkan Aday Adayı olan Doç. Dr. Hüsnü Süslü, ‘Birlikte Yöneteceğiz Platformu’nun düzenlemiş olduğu etkinlikte yüzlerce Kartallı ile bir araya geldi. Bankalar caddesinde toplanan Kartallılar Hüsnü Süslü’yü, ‘Kartal’ın evladı Hüsnü Başkan’ sloganlarıyla karşılayarak sevgi gösterisinde bulundular.

Kartal’da CHP’den Belediye Başkan Aday Adayı olan Doç. Dr. Hüsnü Süslü, ‘Birlikte Yöneteceğiz Platformu’nun düzenlemiş olduğu etkinlikte yüzlerce Kartallı ile bir araya geldi. Bankalar caddesinde toplanan Kartallılar Hüsnü Süslü’yü, ‘Kartal’ın evladı Hüsnü Başkan’ sloganlarıyla karşılayarak sevgi gösterisinde bulundular. Kartal’da sosyal medya üzerinden örgütlenen ve kendilerini ‘Birlikte Yöneteceğiz Platformu’ olarak tanıtan Kartallılar Ankara Caddesi’nde düzenledikleri etkinlikle Hüsnü Süslü’yü Kartal Belediye Başkan adayı olarak görmek istediklerini deklere ettiler. ‘Çayı demli sohbeti koyu sevenler Hüsnü Süslü ile buluşuyor’ slo-

ganı altında Kartal Ankara Caddesi’nde bir araya gelen Birlikte YöGönüllüleri Hüsnü neteceğiz Süslü’yü alkış ve sloganlarla karşıladı. Kartallıların yoğun ilgi gösterdiği buluşmada Süslü, cadde boyunca vatandaşlarla tokalaşarak ayaküstü sohbet etti. Kalabalığın yoğun baskısı üzerine kısa bir konuşma yapan Hüsnü Süslü etkinliğin düzenlenmesinde emeği olan tüm gönüllülere teşekkür ederek, Kartal’ın geleceğini tüm Kartallılarla birlikte inşa edeceklerini vurguladı. BİRLİKTE YÖNETECEĞİZ Aday adaylık başvurusuyla birlikte ‘Sözümü Var! Birlikte Yöneteceğiz” sloganını kullandıklarını belirten Süslü, sloganın ortaya nasıl

çıktığını ise şöyle anlattı; ‘Birlikte Yöneteceğiz’ sloganı 2013 yılından bu yana Kartal halkının talep ve önerileri doğrultusunda yaptığımız çalışmaların sonucunda ortaya çıktı. Katılımcı demokratik yönetim anlayışı ile yaşam alanlarımızla ilgili alınacak her kararda kentin sakinleri karar verecek. Bunun için göreve gelir gelmez her mahallede kuracağımız ‘Mahalle Komiteleri’ ile halkın yerel yönetimlerde doğrudan söz sahibi olmasını sağlayacağız” şeklinde konuştu. GURUR DUYULACAK BİR KENT YARATACAĞIZ Seçime ilişkinde konuşan Hüsnü Süslü, Kartal’ı tekrardan kazanacaklarına olan inançlarının sonsuz olduğunu ifade ederek “Seçimi

kazanacağız. Bundan zerre şüphemiz yok. Belediyeyi aldığımızda 5. yılın sonunda gurur duyabileceğimiz bir yönetim modeli ve kent yaratacağız. Bunu birlikte başaracağız. Bu yalnızca benim başarım olmayacaktır. Tüm Kartal halkının başarısı olacaktır. Çünkü şehrimizi hep birlikte yöneteceğiz” diyerek sözlerini sonlandırdı. Konuşmanın ardından gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren etkinlikte, vatandaşlarla ayak üstü de olsa sohbet eden Süslü, kendisine yöneltilen soruları da içtenlikle yanıtladı. Güler yüzlülüğü ve umut vadeden projeleriyle vatandaşlar tarafından takdirle karşılanan Süslü, kendisi ile fotoğraf çektirmek isteyenler vatandaşları da kırmadı.

ZEYNEP SU HAYALİNDEKİ PİYANOYA KAVUŞTU

Ataşehir Belediyesi, işitme engelli 9 yaşındaki Zeynep Su Emanet’e destek olmak için, ona çok istediği piyanoyu hediye etti. Bir yaşından beri kulağındaki implant sayesinde duyabilen ancak buna rağmen müziğe büyük yatkınlığı olan Zeynep Su, hayalindeki piyanoya kavuştu. Bir buçuk yıldır piyano dersleri alan 5. sınıf öğrencisi Zeynep Su’ya sahip olduğu org yeterli gelmiyordu. Öğretmeni, ailesini çağırarak Zeynep’in müziğe çok yatkın olduğunu bu yeteneğini geliştirebilmesi için kendisine bir piyano alınmasının iyi olacağını söyledi. Ekonomik durumu yeterli olamayınca ailenin bu isteğini Ataşehir Belediyesi yetkilileri gerçekleştirdi ve Zeynep’in evine bir

piyano gönderildi. Ataşehir Belediyesi’ne teşekkür için gelen Zeynep Su, belediyede bulunan piyanoyu çaldı. Ona destek, olan sesini duyan herkese

teşekkür etti. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle Zeynep Su’nun bu hayalinden haberdar olduklarını dile getiren Ataşehir Belediye

Başkan Vekili İlhami Yılmaz, “Ataşehir Belediyesi olarak engelli vatandaşlarımızın önündeki engelleri kaldırmak için yüreğimizle çabalıyoruz. Bu yönde önemli çalışmalar yaptık ve bu yüzden çok mutluyuz. İhtiyacı olan Zeynep’e de bir piyano hediye ettik, onun ileride başarılı bir müzisyen olmasını diliyorum” dedi. Zeynep’in annesi Emriye Emanet, “Sanata büyük merakı olan Zeynep Su, müziğin yanında resim ve drama dersleri de alıyor. Müzik, kızımın işitme yeteneğine büyük katkı sağlıyor. Kızım bir piyanosu olmasını çok istedi, ona kavuşunca da hemen çalmaya başladı” dedi.


www.haber24gazetesi.com

ENGELLİ MİLLİ YÜZÜCÜ HAMİT DEMİR ‘DEN DALLI’YA ZİYARET 24 SAAT YERELDEN ULUSALA HABERLER

El ve ayakları olmayan milli yüzücü Hamit Demir, Maltepe Kaymakamı Meftun Dallı’yı ziyaret etti.

El ve ayakları olmayan milli yüzücü Hamit Demir, Maltepe Kaymakamı Meftun Dallı’yı ziyaret etti. Bedensel engelli milli yüzücü Hamit Demir, Avrasya Özel Çocuklar Derneği kurucusu Aysu Umut ile birlikte Maltepe Kaymakamı Meftun Dallı’yı ziyaret etti. Ziyarette, milli mayoyu ilk kez 2013'te Brezilya'da giydiğini ve sonrasında başarı yelpazesi genişlediğini an-

latan Hamit Demir, "Paralimpik yüzme branşı milli sporcusuyum. Doğuştan, her iki elim ve her iki ayağım yok. Doğumsal gelişen bu durum bende, bir tramvaya neden olmadı. Bir şeyler yapabileceğini düşündüm ve yüzme sporuna başladım. 2015 yılında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldum. Aynı zamanda Gazi Üniversitesi'nde master eğitimime, siyaset ve sosyal bilimler ala-

nında devam ediyorum. 12 yıldır yapmış olduğum yüzme sporunda, son 6 yıldır milli sporcuyum ve bu süreçte birçok uluslararası ve ulusal dereceler elde ettim. 2020 Olimpiyat - Paralimpik oyunlarına hazırlandığımız bu süreçte 2-4 Mart 2018 tarihinde Kopenhag'da gerçekleştirilen uluslararası dünya serileri yarışmasında yüzdüğüm 5 yarışın 5'inde de kota alarak, 2019 Ağustos'ta İrlanda'da yapılacak Avrupa Yüzme

Şampiyonasına ülkemizi temsilen katılım sağlayacağım. Uluslararası arenada yeni başarılar elde etmek, kariyerimize başarı puanları katarak, uluslararası arenadaki sıramızı üst noktalara taşımak amacı ile 23-28 Nisan tarihlerinde Brezilya'da yapılan uluslararası Dünya şampiyonasına katıldım. Buradan da 2 altın madalya ile döndüm. Ulusal ve uluslararası yarışmalarda toplam 84 madalya kazandım. Engelliler camiası adına Türkiye'yi bu anlamda iyi bir şekilde tanıtmak istiyorum" dedi. Şampiyon sporcu Hamit Demir’in kendisini ziyaretinden duyduğu memnuniyeti belirten Kaymakam Dallı, “Hamit’in azminden, iradesinden, başa-

rısından hepimiz gurur; bugünkü ziyaretinden de büyük bir mutluluk duyduk. Kendisinin de ifade ettiği gibi, engel diye bir şey varsa o öncelikle kafanızda ve gönlünüzdedir. Azmin önünde hiçbir şey duramaz. Hamit’in başarılarının, daha doğrusu kendisinin bütün çocuklarımıza model ve örnek olmasını diliyorum. Kendisine ayrıca gençlerimizle söyleşiler yapmak suretiyle başarılarını, düşüncelerini aktardığı için de teşekkür ediyorum. Başarılarının artarak devamını dilerim.” diye konuştu. Ziyaret sonrası Kaymakam Dallı, bedensel engelli milli yüzücü Hamit Demir’e hediye vererek, hatıra fotoğrafı çektirdi.

Rauf ikinci klibi 'HEVESİM KAÇTI' ile hayranlarıyla buluştu

2018 yılının hit şarkısı 'Yaz geldi' ile youtube'da milyonlarca kez izlenen Şarkıcı Rauf ikinci klibi 'Hevesim Kaçtı' ile yine sevenleriyle buluştu. Geçtiğimiz yaza damga vuran 'Yaz Geldi' şarkısıyla

herkesi etkilemeyi başaran genç şarkıcı ikinci klibi 'Hevesim Kaçtı' ile yine hayranlarıyla buluştu. Sosyal medyada önemli bir takipçi sayısına sahip olan genç şarkıcının seslendirdiği şarkılar rekordan

rekora koşuyor. İlk klibi "Yaz Geldi" ile dünyanın en çok ziyaret edilen video izleme sitelerinden biri olan Youtube'de çok kısa sürede milyonlarca kez izlenmeye ulaşan Rauf ikinci klibi 'Hevesim kaçtı' ile sevenlerinin karşısında çıktı. Bir çok you tuber ve mankenin rol aldığı 'Hevesim Kaçtı' klibi yayınlandığı saatten itibaren yüzbinlerce kez izlenmeyi başardı. İşte Rauf'un sevenlerini hayran bıraktığı o şarkının linki: https://www.youtube.com/ watch?v=AX5BFutL3_M

Genç Başkan Meclis Üyesi Aday Adayı oldu

CHP Maltepe eski gençlik kolları başkanı Bülent Akkılıç, Maltepe Belediyesi Meclis Üyesi Aday Adayı oldu. CHP Kademelerinde yıllarca görev yapmış genç, tecrübeli ve deneyimli Akkılıç, yeni dönemde Maltepe’ye sözüm olsun ki; Ezilenden yana, mazlumun hakkı için çalışacağım. "Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen" için çalışmak için meclis üyeliğine aday olduğunu açıkladı. Benim kentim MALTEPE ; Biz Maltepeyiz; engelsiz yaşamı, toplumsal cinsiyet eşitliğini, çocuk haklarını, yaşlıların sosyal yaşama katılmasını, hayvan haklarını, esnafın, öğrencinin, gençlerin geleceğini, yaşanılabilir bir kentte bireylerin haklarını savunmak için yola çıkıyorum. Maltepe’nin tüm değerleriyle birlikte daha güzel günleri olsun diye; EMEĞİMİZİ VE GELECEĞİMİZİ yüceltmek için Maltepe’de bende varım. Biz Maltepe’yiz çünkü; bu kentte

yaşayanların ortak yararını belirleyip gerçekleştirmeye yönelik her türlü düşünce, söylem ve eylemlerin üretilerek geliştirildiği bir anlayışın hakim olması için çalışacağım. Her şey yerelden başlar biliyoruz; demokrasi, adalet ve eşitlik yolumuzdur. Emeği savunacağız; ötekileştirmeden, ayrıştırmadan kentte yaşayan her bireye eşit yaklaşacağımız bir kent düşlüyoruz. Evinden, sokağından, caddesinden, parkına kadar yaşamın olduğu her yerde güvenli ve huzurlu bir yaşam inşa edeceğiz Maltepe’de. Caddeleri ve sokakları temiz; insanı mutlu; semti ve mahallesi huzurlu; esnafı, engellisi, genci, yaşlısı hep birlikte kol kola olduğumuz bir Maltepe’miz olacak. Maltepe’de yeşili ve maviyi büyüteceğiz.

Maltepe’ye sözüm olsun ki; Ezilenden yana, mazlumun hakkı için çalışacağım. "Ne ezen, ne ezilen, insanca, hakça bir düzen" için çalışacağım. Kadınlarımız, çocuklarımız ve engellilerimiz ile el ele, geçmişini bilen, geleceğini hayal eden, mücadeleyi akıl ve bilimin rehberliğiyle yükselten, ilçesinin her karışında yaşayan herkesin,

ayrım gözetmeksizin seven ve saygı duyan biri olarak Maltepe’de mücadeleye hazırım. Sesimizi geleceğimiz için yükseltelim. Gelecek biziz; Biz Geleceğiz! Emeğimiz var; geleceğimizde de sözümüz olacak! Maltepe; Yeniden Yerelde İktidara

hazırız. Çünkü; “İnsanca, Birlikte Yaşanabilir Bir Kent” Benim kentim “MALTEPE” Ben de varım. BÜLENT AKKILIÇ CHP Maltepe Belediye Meclis Üyesi Aday Adayı Bülent AKKILIÇ Kimdir?

(2010-2011) Yıllarında Cumhuriyet Halk Partisinde Maltepe Gençlik Kolları Başkan Yrd. (2011-2012) Yılları arasında;CHP Maltepe İlçe Gençlik kolları Başkanı (2012-2014) Yıllarında; CHP İstanbul Gençlik Kolları,Basın Yayın ve Bilişimden Sorumlu Bşk.Yrd. (2012-2014) CHP İstanbul Gençlik kolları İl delegesi, Genel Merkez Kurultay Delegesi, (2012-2014) CHP Maltepe İlçe Ana Kademe Kongre delegesi, (2015) Genel Seçimlerinde, İstanbul 1.Bölge Gençlik Koordinasyon Sorumlusu, (2016-2017) CHP İstanbul İnsan Hakları Komisyon Başkan yardımcısı ve CHP Maltepe İnsan Hakları Komisyon Başkanı 2018 CHP Maltepe İlçe Ana kademe delegesi, CHP İstanbul İl Ana Kademe Kongre Delegesi,


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.