Halkın Devrimci Yolu (Sayı 9)

Page 1

REJ‹M

Toplumsal muhalefetin kurucu dina mikleri: Savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi, hak

AKP faflizminin açmazlar›

1

mücadelesi1

Savafl, kriz ve seçim konjonktürüne giren AKP faflizmi, savafl ve kriz yönetimi temelinde “ milliyetçi cephe” iktidar›yla iflçi s›n›f›na, Kürtlere, Alevilere, kad›nlara karfl› “savafl hükümeti”yle girme hesaplar› yap›yor... Savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi, Kürt halk›n›n sosyalist öznelerinden ilerici ortas›n›flara, Alevilerden kad›n hareketine, yoksul güvencesiz kesimlere dayanan bir içeri¤e sahip olmal›d›r

Y

enisömürge kapitalizmi “‹slamc›-liberal” dinamiklere dayal› bir “geniflleme döneminin sonu”na geldi. Neoliberal yenisömürgecili¤in kriz dinamikleri olabildi¤ince büyüdü. On y›ll›k iktidar›nda, kriz dinamiklerinin yükselifliyle egemenli¤ini pekifltiren AKP, flimdi bu dinamiklerin “yönetilemezli¤i”nin kaç›n›lmaz sonuna sürükleniyor. Üzerinde yükseldi¤i ittifaklar› sürdürmekte zorlan›yor. Tek parti iktidar›nda, Erdo¤an sultas› alt›nda yeniden merkezilefltirilen “devlet kuvvetleri” aras›ndaki “ayr›l›klar” su yüzüne ç›k›yor. Müritlik, mücahitlik, din kardeflli¤i hukukunu ask›ya alan iktidar rasyonalitesi, “‹slamc› liderler ve yeni devlet seçkinleri” aras›ndaki çatlaklar› büyütüyor. Oligarflinin ve siyasal iktidar›n sürükleyici ittifak›n› oluflturan tekelci finans seçkinleri ile bunlar›n alttafleronluk zincirlerinde güç kazanan sermaye gruplar› aras›ndaki çeliflkiler keskinlefliyor. Suriye gerilimi, “savafl karfl›tl›¤›” olarak toplumsal muhalefetin “iç meselesi”ne dönüflürken; Kürt uluslaflmas›n›n “içerdeki” dinamiklerinin yan›nda “s›n›rötesi” politik dinamikleri de güçleniyor. Suriye fiyaskosuyla “bölgesel liderlik” rüyas›ndan kabuslarla uyanan “aktif tafleron”, daha düflük profilli yeniden görevlendirme umuduyla emperyalist güç merkezlerinin kap›s›n› afl›nd›r›yor. On y›ll›k bir geniflleme devresinden sonra savafl, kriz ve seçim konjonktürüne giren ülke siyasetinde bir sömürge tipi faflizm “klasi¤i” yaflan›yor. Anayasa haz›rl›k çal›flmalar›n›n t›kanmas› ve “baflkanl›k” geriliminin belirledi¤i cumhurbaflkanl›¤› seçimi h›zla yaklaflan bir rejim krizini iflaret ediyor. De¤iflen egemenlik iliflkilerine ve düzenin da¤›lan kuvvetlerine on y›lda bir “çekidüzen verme” gereksinimi bu sefer mecburen “darbesiz” gideriliyor. “2023 Siyaset Vizyonu”yla Recep Tayyip Erdo¤an, yeni ç›kar düzeninin egemenlerine “tek adam sultas›” alt›nda yeniden saflaflma ça¤r›s› yapmaktad›r. Tek parti çat›s› alt›nda “milliyetçi cephe” projesi, Türkiye sa¤›n›n ezeli ütopyas›d›r. Önceki on y›l›n› “ileri demokrasi”yle tahkim eden AKP faflizmi, sonraki on y›la, savafl ve kriz yönetimi temelinde yer alan “ milliyetçi cephe” iktidar›yla girme planlar› peflinde. Türkiye sa¤›n›n yeniden yap›land›r›lmas›yla ülke siyasetinde yeni bir “kuvvet merkezi” yarat›lmaktad›r. Silahl› kuvvetleri “yede¤ine alan”, ‹slamc›, milliyetçi, merkezci ana geleneklerin önemli k›sm›n› kendi çat›s› alt›nda toplayan AKP, s›n›fsal egemenlik iliflkilerine yeni bir temsiliyet biçimi dayatmaktad›r. Önceki on y›la egemenleraras› iktidar savafl›m›yla giren AKP faflizmi, sonraki on y›la, iflçi s›n›f›na, Kürtlere, Alevilere, kad›nlara karfl› “savafl hükümeti”yle girme hesaplar› yap›yor. Geniflleme devresi sona eren neoliberal ‹slamc› siyasetin özü, yenisömürge toplumunun dip çat›flmalar›nda yavafl ama kararl› ad›mlarla büyüyen iflçi s›n›f hareketinin yeni dalgas›na karfl› statükonun korunmas› için “kirli savafl”t›r. Ne var ki, kriz, savafl ve seçim konjonktüründe, bir yandan egemenleraras› çeliflkileri bast›r›rken, öte yandan iflçi s›n›f› hareketini zaptetmeyi hedefleyen yeni iktidar politikalar›, AKP faflizminin açmazlar›n› daha da büyütecektir. Ekonomide göreli canlanmalar yaratarak, emek sömürüsünü yo¤unlaflt›rarak ve iflçi s›n›f› hareketini bask› alt›na alarak sa¤lamay› vaat etti¤i kazançlar›n “götürüsü” “getirisi”nden fazla olacakt›r. Sa¤l›ktan sonra e¤itimin tam piyasalaflt›r›lmas›; Anadolu’da büyükflehirlefltirilmifl merkezler yaratarak, merkeziyetçili¤in ve sermaye denetiminin geniflletilmesi; inflaatla piyasalar›n canland›r›lmas› ekonomide göreli büyüklükler yaratsa da bu gidiflin sonu krizin genifllemesinden ve derinleflmesinden baflka bir yere varmayacakt›r. Yeni sendika yasas›, tafleron çal›flmay› düzenleme çal›flmalar›, emeklili¤i zorlaflt›rma giriflimleri gibi eme¤i bask› alt›na almaya yönelik politikalar›n sonuçlar›ndan do¤an dinamikler ise Suriye gerilimi, Kürt savafl› ve ekonomik krizlerden do¤an dinamiklerle buluflarak toplumsal muhalefetin-solun yeni kurulufl sürecinin sürükleyici gücünü oluflturacakt›r.

AKP iktidar›n›n açmazlar› 1. Suriye gerilimi “Komflularla ‘s›f›r’ sorun” hedefiyle yürürlü¤e sokulan “aktif tafleron” siyaseti, Türkiye’yi, Ortado¤u’da emperyalist ya¤ma savafllar›n›n istikrars›zl›¤›na sürükledi. Kürt sorununda, ‹ran, Irak, Suriye ve Türkiye ekseninde kurulan komflular›n “toprak bütünlü¤ü”nün korunmas› esasl› gerici tarihsel ittifak çözüldü. “Büyük Ortado¤u”nun emperyalist sisteme “yeniden” eklemlenmesini hedefleyen bölge projelerinin t›kanmas›yla, bölgesel konumunu güçlendirme hayalleri y›k›lan “aktif tafleron”, bu süreçte elde etti¤i kimi ekonomik avantajlar› da yitirme tehlikesiyle karfl› kar-

Veysel Dere

“Büyük proje”leri tüketen Erdo¤an’›n sundu¤u tek seçenek, tek adam sultas› alt›nda “istikrar”. Egemenlerin, fliddetten baflka seçene¤i kalmad›¤›nda, özsavunma hareketleri ve halk direniflleri, devrimci büyük fikirlerin gerçekle bulufltu¤u mevzilere dönüflür

fl›ya kalm›flt›r. Ekonomiye k›sa erimli can solu¤u kazand›ran Körfez sermayesinin süreklili¤i Erdo¤an’›n bölgesel performans›na ba¤l›. AKP iktidar›n›n en kuvvetli destekçilerinden Anadolu’nun “yeni sanayi odaklar›”n›n ihracat pazarlar› risk alt›nda. Ayn› flekilde savafl›n etkilerini y›k›c› biçimde hisseden s›n›r kentlerinde AKP’nin destek temeli de risk alt›nda. Sorun “aktif tafleron”un boyunu afl›yor. Ortado¤u devrimci kufla¤›n›n bugünkü sürükleyici halkas›n› oluflturan, neoliberal yenisömürgecili¤in krizinden do¤an “halk direniflleri” (Tunus, M›s›r), ABD hegemonyas›nda bölgesel fetih politikalar›n› ve bölgenin emperyalist zincire eklemlenmesi stratejisini iflasa sürüklüyor. Emperyalist strateji merkezleri, flimdi yeni stratejilerin, en az›ndan kuvvetli revizyonlar›n peflinde. Ne var ki, Il›ml› ‹slam devletinin “Yeniosmanl›c›” kibiriyle bölgeye sert dal›fl yapan AKP iktidar›, ayn› esnek strateji de¤iflimine yönelememektedir. Suriye krizinden rol kapma hayallari y›k›lan “aktif tafleron”, bir Erdo¤an-Davuto¤lu klasi¤iyle, gerilim politikalar›yla iflin içinden s›yr›lmaya çal›fl›yor. Bir yandan Kürt savafl›n› t›rmand›r›rken, öte yandan, ‹slamc› çetelerle Suriye topraklar›nda kontrgerilla operasyonlar› düzenliyor. 2. Kürt savafl› Suriye gerilimi ve Erdo¤an’›n “‹slamc›-milliyetçi bloka” dayal› cumhurbaflkanl›¤› planlar›, AKP iktidar›n›n Kürt sorunundaki açmazlar›n› da büyütmektedir. AKP faflizminin neoliberal asimilasyon politikalar› ifllememifl; “Kürt hareketinin tasfiye edilerek Kürtlerin neoliberal yenisömürgeci düzenle bütünlefltirmesi” stratejisi t›kanm›flt›r. Üstelik Kürt uluslaflmas› yeni dinamikler kazanm›flt›r. Birincisi, silahl› hareketin bölgesel yay›lma alan› genifllemektedir. Silahl› gruplar›n k›fl sürecine çekilmesinin beklendi¤i 2012 güz döneminden hemen önce, “fi›rnak çat›flmalar›”yla kendini gösteren yeni eylem çizgisi, Kürt hareketinin eyleme geçme ve sürdürme kapasitesinin genifllemesine iflaret etmektedir. Bu geniflleme, Kürt savafl›n› “paral› ordu”ya havale etme, “özel polis”i muharip güç olarak bölgeye sokma, koruculuk takviyesini sürdürme, gerici tarikat-cemaat odaklar›n› etkin kullanma, savafl-istihbarat teknolojisini yenileme, bölge karakollar›n› tahkim ederek sabit mevzileri güçlendirme politikas›n›n etkisizli¤ini göstermektedir. ‹kincisi, Kürt hareketinin kent yap›s›n›, temsilcilik a¤lar›n› ve parlamenter etkinli¤ini bask› alt›n alma hedefiyle yürütülen KCK operasyonlar›, Kürt hareketine yeni toplumsal muhalefet dinamikleri kazand›rm›flt›r. Kent hareketinde bir süredir gözlenen durgunluk e¤ilimi, yarg›lama sürecinin siyasallaflt›r›lmas›yla canlanm›flt›r. “Açl›k grevleri”, Kürt illerinde kitlesel tepkiler a盤a ç›kar›rken; Türkiye solunu, toplumsal muhalefeti ve ayd›nlar› harekete geçirmifltir. Uzun zamand›r hapishaneleri siyasal mücadelenin bir bilefleni olarak de¤erlendirmeyen Kürt hareketi, silahl› çat›flmalara s›k›flan sorunu yeni bir düzleme tafl›m›flt›r. Silahl› eylem kapasitesinin yan›nda kentlerde halk direnifllerinin de genifllemesiyle, özellikle Uludere katliam›ndan sonra Kürt illerinde AKP’nin prestiji daha da kaybolurken, Kürt hareketinin toplumsallaflma kapasitesi genifllemektedir. Üçüncüsü, AKP iktidar›n›n Suriye politikas›ndaki açmazlar› lehine çeviren Kürt hareketi, “s›n›rötesi-bölgesel” inisiyatifini genifllemektedir. “Stratejik bir de¤iflken” olarak, büyük bölge devletlerinin toprak bütünlü¤ü esasl› gerici ittifak›n›n çözülmesi, bölgesel Kürt varl›¤›n› güçlendirmektedir. Bugüne dek Kürt uluslaflmas›nda birinci dereceden belirleyici rol oynamayan Suriye Kürdistan›, di¤er Kürt bölgeleriyle etkileflim halinde özgül bir siyasal varolufl sürecine girmifltir. AKP iktidar› güdümündeki Barzani’nin Suriye Kürtlerini denetim alt›na almaya giriflmesi sonuçsuz kalm›flt›r. Özellikle PKK’nin, Kürt sorununu, uluslararas› çözüm düzlemine tafl›ma politikalar› giderek gerçek bir zemine oturmaktad›r. 3. Ekonomik kriz Ekonomik krizlerin y›k›c› sonuçlar› ve eme¤e bask› politikalar›n›n yo¤unlaflmas›, nesnel olarak, iflçi s›n›f› hareketinin ve hak mücadelesinin geniflleme e¤ilimini güçlendiriyor.

2

O

n y›ll›k iktidar›nda “neoliberal dönüflüm”ü tamamlayarak yenisömürge kapitalizmine “yeniden” yerlefliklik kazand›ran AKP, “2023 vizyonu”yla bir on y›l daha istemektedir. Asl›nda buna istemek denmez; dönüflümün tamamlanmas›yla “büyük proje”lerini tüketen yeni ç›kar düzeninin egemenlerine, yaln›zca statükonun süreklili¤ini vaat etmektedir. Neoliberal dönüflümün otuz y›ll›k tarihinde birbirini izleyen kriz dalgalar› alt›nda düzenin süreklili¤ini sa¤lamakta zorlanan egemenler için, “büyük proje” art›k sadece düzenin süreklili¤idir. “2023 vizyonu”, düzenin süreklili¤ini tehdit eden devrimci özne karfl›s›nda egemenlerin tam bütünleflmesi için istikrar politikas›d›r.

bulmufltur. Ancak neoliberal kapitalizmin krizinin derinleflmesiyle yeni ç›kar düzeninin süreklili¤i yine tehlike alt›ndad›r. Yükselen piyasalar t›kanma, geliflen dinamikler körelme, canlanan toplumsal yap› çürüme sürecindedir. Neoliberal ‹slamc› dinamizm yerini statükonun korunmas›na b›rakm›flt›r. “Büyük fikirler-büyük projeler” söylemiyle parlat›lan Erdo¤an’›n “2023 vizyonu”nun özü, “kazan›mlar›n korunmas› için istikrar”; istikrar için rejimin -AKP faflizminin- sertleflmesi siyasetidir. Yeni ç›kar düzeninin bozulmas› tehlikesi karfl›s›nda, çeliflkili ç›karlarla birbirine ba¤lanan s›n›fsal-toplumsal güçlere, AKP’nin ve Erdo¤an’›n mutlak sultas› alt›nda saflaflmaktan baflka ç›kar yol gösterilmemektedir.

Düzend›fl› politik kuvvetlerin bast›r›lm›fl oldu¤u flartlarda, çarp›k kapitalizmi istikrars›zl›¤a sürükleyen dinamikler, krizler üreterek de olsa varl›¤›n› sürdürebilmektedir. Ancak düzeniçi paylafl›m ve iktidar savafl›mlar›ndan do¤an istikrars›zl›klar, yeni egemenlik iliflkilerinin zaferiyle yerini k›sa süreli bir istikrara b›raksa da bu uzun ömürlü olmamaktad›r. Yeni egemenlik iliflkilerinden pay›na düflene politik-toplumsal gücü oran›nda r›za gösteren toplumsal s›n›flar, gücünü art›rd›kça iliflkileri zorlamaktad›r. 1980 sonras› neoliberal politikan›n ilk dalgas›na karfl› yükselen toplumsal muhalefetin bast›r›lm›fl oldu¤u koflullarda iktidara gelen AKP, dayand›¤› s›n›fsal güç iliflkileri ve yürüttü¤ü yap›sal uyum program›na ba¤l› “reformist” bir görünümü elden b›rakmam›flt›r. 2000’lerde yükselen kriz sonras›n›n karars›zl›¤› ve istikrars›zl›¤›, AKP faflizmini reformist görünüm tak›nmaya itmifltir. ‹ktidar›n, geleneksel devlet seçkinlerinin d›fl›ndan yükselen ‹slamc› kadrolarca ele geçirilmesiyle sonuçlanan iktidar savafl›mlar›nda, AB standartlar›n› ölçü alan “ileri demokrasi” söylemi, genifl bir ittifak ekseni olarak kullan›lm›flt›r. AKP faflizminin “ileri demokrasi” saflar›nda ittifaka giren egemen güçlerin hepsi mevcut gerçekli¤ine uygun bir geliflme kanal› bulmufltur. Neoliberal yap›sal uyum program›yla uluslararas› emperyalist odaklar›n etkin deste¤i sa¤lanm›flt›r. Yükselen tekelci finans seçkinleri ve tekelci sermayeye “alttafleronluk” iliflkileriyle eklemlenen küçük ve orta büyüklükteki sermaye kesimlerinin yükselifliyle oligarflinin güçler dengesi yeniden infla edilmifltir. Kaderini neoliberal dönüflümün kredi sistemine ipotek eden küçük burjuvazi (özellikle AKP döneminde yükselen “yeni” ortas›n›f) toplumsal çözülme ve “proleterleflme korkusu”nu yat›flt›rm›flt›r. Neoliberal ‹slamc› dayan›flma a¤lar›ndan toplad›¤› k›r›nt›larla yeni ç›kar düzenine eklemlenen yoksul halk kesimleri, yükselme umudu olmasa da, daha kötüye gitmeme güvencesini

Rejimin sertleflme yönelimi, yaln›zca, Recep Tayyip Erdo¤an’›n “tek adam sultas›” özleminden kaynaklanm›yor. Erdo¤an’›n kiflisel politik h›rslar›yla, sömürge tipi faflizmin mutlak e¤ilimi keskin bir tarihsel virajda çak›flm›flt›r. Sömürge tipi faflizmde “baflkanl›k”, “yar›baflkanl›k”, “güçlendirilmifl baflbakanl›k” ya da “güçlendirilmifl cumhurbaflkanl›¤›” gibi aray›fllar, derinleflen krizler karfl›s›nda düzenin süreklili¤ini sa¤layabilecek politik üstyap›sal kurumlaflman›n yarat›lmas› zorunlulu¤undan kaynaklanmaktad›r. Türkiye siyasetinin istikrars›zl›k temelinde yer alan s›n›fsal-siyasal parçalanm›fll›¤›n, sa¤›n ezici ço¤unlu¤unun tek parti çat›s› alt›nda toplanmas›yla, yak›n tehlike olmaktan ç›kar›lmas› sa¤›n ezeli ütopyas› idi. Erdo¤an, bir yandan, 2013-2015 seçimlerinde kendisinin ve partisinin avantajlar›n› art›racak formüllerin peflinde koflarken, öte yandan egemenlere bir on y›l daha istikrar vaat etmektedir. ‹slamc›milliyetçi ideoloji temelinde sa¤›n geleneksel dinamiklerini tek parti çat›s› alt›nda toplamas›, Erdo¤an’›n “olas› rakiplerini” devre d›fl› b›rak›rken, devletin tepeden t›rna¤a yeniden yap›land›r›lmas›n›n olanaklar›n› sa¤lad›. Liberallerce devletin demokratikleflme sürecinden bir sapma olarak nitelenen “demokratikleflme krizi”, neoliberal yenisömürge kapitalizminin derinleflen toplumsal krizidir. Ülkenin bütün kaynaklar›n›n sermayenin talan›na u¤rad›¤›, üretken kapasitenin tahrip edildi¤i, ilerici toplumsal güçlerin gerici saflaflmalarla bask› alt›na al›nd›¤›, ‹slamc›l›k afl›s›yla sald›rganl›¤› art›r›lan burjuva siyasal gericili¤in, toplumsal gerici güçlerle ve devlet fliddetinin en terörist biçimleriyle bulufltu¤u toplumsal kriz, sistem krizi yönünde derinleflmektedir. Yaklaflan ekonomik kriz, fliddetlenen Kürt savafl› ve savafl›n efli¤ine gelen Suriye gerilimi, AKP faflizmine yüklenen ifllev ve misyonun niteli¤ini belirlemektedir: ‹ktidar, bir “savafl ve kriz iktidar›” olarak tahkim edilmekte; yarat›lan sürekli savafl koflullar›yla, istikrars›z, k›r›lgan ve

3

7

EKONOM‹

Finans kapitalin partisi sona ererken…

fiimdi eme¤in flark›s›n› söyleme zaman› Zafer Ça¤layan ile Ali Babacan aras›ndaki “gaz-fren” tart›flmas›, farkl› ekonomi politikas› seçenekleri üzerindeki bir anlaflmazl›¤›n ötesinde, yeni sömürge kapitalizminin derinleflen krizinin yans›mas›d›r Mert Kazanc›

EKONOM‹

üzik durdu¤unda her fley bitmifl olacak. Ancak müzik çald›kça dans etmek zorundas›n›zd›r ve biz hala dans ediyoruz.” Önemli finans tekellerinden Citigroup’un bafl›ndaki kifli Chuck Prince’›n müzik diye bahsetti¤i fley para (likidite)… 2008 krizinden sonra bir türlü toparlanamayan dünya kapitalizmi, emperyalist merkezlerin finans piyasalar›n› sürekli olarak paraya bo¤mas›yla ayakta duruyor. Yani flimdilik dans ediyorlar ama solunum cihaz› ve serum takviyesiyle…

M

Citigroup CEO’su vaziyeti bu kadar aç›kça ifade ederken Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an AKP kongresinde ekonomi baflar›lar›n› övüyor, Türkiye’nin IMF’ye olan borçlar›n›n kendi iktidar› döneminde 22 milyar dolardan 3 milyar dolara indi¤ini, yak›nda IMF’ye borç vereceklerini anlat›yordu. Baflbakan’a göre Türkiye ekonomisi için müzik durdu¤unda her fley bitmeyecekti… Oysa tam da Erdo¤an bu konuflmay› yaparken Türkiye toplam 323 milyar dolar d›fl borç ile tarihi rekorunu k›rmaktayd›. AKP iktidar› döneminde devletin borç-

lar› 86 milyar dolardan 111 milyar dolara yükselmiflti. Hem de 10 y›lda yap›lan onca özellefltirmenin borçlanma gere¤ini azaltmas› beklenirken! (AKP 35 milyar dolar özelmefltirme geliriyle, toplam özellefltirme gelirlerinin %80’inden fazlas›n› elde etti) Borç yükünün büyük bölümü ise art›k özel sektörün omuzlar›ndayd›. Özel sektör borcu AKP döneminde 43 milyar dolardan 213 milyar dolara ç›km›flt›. Bunun gerekçelerine yaz›n›n ilerleyen bölümlerinde de¤inilecek; flimdi Erdo¤an’›n neye güvendi¤ine dönelim. AKP iktidar› döneminde 2008-2009 dönemi d›fl›nda müzik hiç durmad›. Bu y›l d›fl kredi musluklar› kurudu-kuruyor denirken Suudi Arabistan’dan gelen 10 milyar dolarl›k “hibe” hükümete soluk ald›rd›; Körfez sermayesine “helal faiz” vaat eden sukuk (‹slami finansman bonosu) arz› ile 1.5 milyar dolar daha topland›, durumlar 1-2 ay daha idare edildi. Ortado¤u’daki tafleronluk hizmetleri karfl›l›¤›nda Körfez sermayesinden sa¤lanan s›n›rl› katk›larla bu çark›n dönmeyece¤ini bilen hükümet, gözünü iki merkeze dikmifl durumda. Bunlardan biri AB Merkez Bankas› (ECB). ECB emek

Parçal› muhalefetin ortak keseni:

Savafl karfl›t› mücadele

S

avafl gündemi, 4 Ekim 2012 tarihinde TBMM’de kabul edilen tezkere ile egemen siyasette ön s›ralara ç›karken, ayn› günlerde toplumsal muhalefet de yayg›n ve kitlesel savafl karfl›t› eylemlerle soka¤a ç›kt›. AKP iktidar›na, bir y›l boyunca herhangi bir yabanc› ülkeye savafl ilan etme yetkisi veren 4 Ekim (Suriye) tezkeresinin a盤a ç›kard›¤› tehdit elbette dikkate al›nmal›d›r. Ne var ki savafl, 4 Ekim’de ciddiye binen bir ihtimal de¤il, Türkiye’nin uzun süredir bilfiil etkisi alt›nda oldu¤u güncel ve çokboyutlu bir gerçekliktir. Toplumsal muhalefet, böylesi bir tezkere ve Suriye

devleti ile resmi savafl olas›l›¤› söz konusu olmasa dahi etkili bir savafl karfl›t› mücadele örgütlenmesini gerekli k›lan bir çat›flma ile karfl› karfl›yad›r. Kürt savafl›, bölgesel bir boyut kazanarak fliddetlenmektedir. Suriye rejminin kriziyle ba¤lant›l› olarak, Bat› Kürdistan’da (Kuzey Suriye) yaflanan özerkleflme süreci 4 Ekim tezkeresinin ad› konmam›fl hedef ve gerekçelerinden birisidir. Di¤er yandan, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki (Kuzey Irak) PKK askeri varl›¤›na yönelik olarak s›n›r ötesi harekat yetkisini bir y›l uzatan 11 Ekim 2012 tezkeresi de, AKP’nin has›mlaflt›rd›¤› fiii a¤›rl›kl› Irak merkezi yönetiminin

AKP, Suriye politikas› üzerinden kendi halk›na karfl› savafl yürütmektedir. Bugün sosyalistler öncülü¤ünde örgütlenecek etkili bir savafl karfl›t› hareket ise yaln›zca Suriye halk›n›n eflitlik, özgürlük, demokrasi ve ba¤›ms›zl›k mücadelesi ile dayan›flman›n de¤il, Türkiye halklar›n›n AKP iktidar›na ve egemen s›n›flara karfl› mücadelesinin de bir gere¤idir. art›k aç›ktan itiraz etmesi nedeniyle 2007’den bu yana geçerli olan rutinin ötesinde bir anlam kazanm›flt›r. fiiddetlenen ve bölgeselleflme e¤ilimi tafl›yan Kürt savafl›; Antep ve Afyon vakalar›ndaki1 gibi faili meçhul patlamalar; Suriyeli mültecilerin bar›nd›¤› s›n›r illeri Hatay, Kilis, Urfa ve Mardin’de zaman zaman kitlesel çat›flmalara da dönüflen toplumsal gerilim ve fiili ola¤anüstü hal uygulamalar›; Suriye s›n›r›nda Akçakale olay›ndan çok önce bafllayan ve iki taraftan da ölüm ve yaralanmalara yol açan kas›tl›-kas›ts›z atefl açma vakalar›; ‹stanbul, Ankara, Malatya, Ad›yaman, Manisa ve Ayd›n gibi birçok ilde Alevilere dönük tehdit,

kundaklama ve kurflunlamalar› da içeren sald›r›lar; Türkiye kontrolündeki s›n›r bölgesinde Lübnanl› fiiilerin, Lübnan’da misilleme olarak Türklerin kaç›r›lmas›; AKP’nin çeflitli biçimlerde destekledi¤i paramiliter örgütlerin Suriye’de rejim güçlerine, Alevilere, Kürtlere, Filistin soluna sald›rmas› gibi geliflmelerin tamam› AKP’nin Suriye’ye karfl› yürüttü¤ü sald›rgan politika ekseninde geliflmektedir. Suriye savafl›, Kürt sorunundan Alevi sorununa, iktidar içi çeliflkilerin bast›r›lmas›ndan AKP’nin mezhepçi-floven bir temelde yürüttü¤ü sa¤›n birli¤i siyasetine, zamlardan acele kamulaflt›rma, y›k›mlar, santral projeleri gi-

16

17

28

29

D‹S‹PL‹N

B

ugün genellikle “ay›klama” anlam›nda kullan›lan tasfiye kavram›n›n Arapça kökeni “saf”tan gelir. Tasfiye, “ar›tma”, “temiz ve halis olma” anlam› tafl›r. Bu nedenle AKP’nin düzen içi rakiplerini tasfiyesinin büyük oranda tamamlad›¤› ikinci iktidar döneminin ard›ndan daha saf bir ‹slamc›l›k veya daha saf bir liberallik beklentileri oldukça yayg›nd›. Ancak tasfiye süreci kimilerinin bekledi¤i gibi ideolojik bir netleflme yaratmad›. Aksine, AKP’de tam anlam›yla her kafadan bir ses ç›kan, bir gün dedi¤ini öbür gün inkar eden, ne dedi¤i belli olmayan tam bir söylemsel kakofoni hali dikkat çekiyor. Bu çok seslili¤in tek ortak noktas› ise sa¤c›l›k.

KP’nin “aktif tafleron”1 diye nitelenmesi ABD emperyalizminin çözümsüzlü¤e düfltü¤ü cephelerde, Ahmet Davuto¤lu’nun Stratejik Derinlik kitab›ndaki kilit ifadeyle “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda” davranarak görev almas›ndan kaynaklanmaktad›r. Aktif tafleron, kendini ispat etmek için Suriye krizini bir f›rsat olarak görmüfl ancak f›rsat olarak gördü¤ü fley kendisinin krizine dönüflmüfltür. 30 A¤ustos 2012’deki Suriye gündemli Birleflmifl Milletler Genel Kurulu toplant›s›nda yaln›zca Rusya ve Çin’in de¤il ABD’nin de yaln›z b›rakt›¤› Davuto¤lu’nun durumu, idealist bir siyasetçinin öznel trajedisi olarak de¤erlendirilemez. Bu durum, Ortado¤u’nun emperyalist sistemle yeniden bütünlefltirilmesi sürecinde nesnel olarak çeliflkilerle kuflat›lan bir yenisömürge hükümetinin krizine iflaret ediyordu. Davuto¤lu idealizmini sahneye davet eden de, ilk baflta göklere ç›kar›lan Davuto¤lu’nu k›sa sürede yerin dibine sokan da bu nesnellikti.

A

Aktif tafleronun krizi Levent Kara

AKP’nin kendisine tehdit oluflturan düzen içi muhaliflerini “ay›klama”s›n›n ard›ndan, üçüncü iktidar döneminde sa¤›n tüm gerici ideolojik-politik birikimini seferber etti¤i günlerden geçiyoruz. Irkç›l›k, militarizm, kad›n düflmanl›¤›, mezhepçilik AKP’nin üçüncü iktidar döneminde emek düflman› neoliberal gündemle daha fazla melezlenmeye bafllad›. Liberaller ve Gülen cemaati, bu durumu “tasfiye” sürecinin tamamlanmamas›yla aç›klamaya çal›fl›yor. Ergenekon ve darbe tehdidi bitmedi ya, her fley o yüzden! Böylece emniyetteki, yarg›daki, bürokrasideki, medyadaki kendi misyonlar›n› ayakta tutmak istiyorlar. Demokrat maskeli her türden yandafl ise “sa¤›n tüm renklerini” çizgisine eklemleyerek, oldukça fanatik bir tonda popülerlefltirmeye çal›flan Tayyip Erdo¤an’›n arkas›n› toplamakla u¤rafl›yor. Her faflistlikte, her mezhepçilikte, her cinsiyetçilikte bir demokratik keramet ar›yorlar, aramak zorunda kal›yorlar.

Emperyalizm, gericilik, cinsiyetçilik, mezhepçilik, faflizm, kapitalizm vs… Halklara y›llard›r kan kusturan ne varsa bugün neoliberal ‹slamc›l›k giysisiyle halklara yeniden pazarlanmakta, ancak giderek daha zor kabul ettirilmektedir. Gelinen noktada neoliberal ‹slamc›l›¤›n krizi, düzenin yeni bir krizi olarak yaflanmaktad›r

‹slamc›l›¤›n krizi Düzenin krizi Azer Ulafl

Oysa AKP tasfiyede ilerledikçe geleneksel devlet reflekslerini daha fazla sergiliyor. “Eskinin” kadrolar›n›n tasfiye edildi¤i bir durumda, onlar›n ideolojilerini kendilerine eklemlemesi, ideolojik egemenli¤i pekifltirmek için daha mümkün ve risksiz hale geldi. Ve peflinden tasfiye etti¤i kesimlerin politik olarak daha ifllevli olan ideolojik söylemlerini neoliberal ‹slamc› iktidar›n çizgisine eklemledi. AKP bunu yaparken asker-sivil bürokrasiye karfl› mücadelede ittifak kurdu¤u, ancak tek bafllar›na toplumda ciddi bir ideolojik-politik gücü bulunmayan liberallere “ya tam biat et ya terk et” dedi. Peki AKP neden bu ideolojik-politik tahkimata ihtiyaç duydu, daha saf bir ‹slami gündemle yoluna devam etmedi. Bu sorunun en net yan›t› AKP’nin ve bununla ba¤lant›l› olarak neoliberal ‹slamc›l›¤›n krizidir. Giderek bir “savafl partisi”ne dönüflen AKP ve “savafl stratejisine” dönüflen neoliberal ‹slamc›, sa¤›n tüm gerici birikimini seferber etmeden ideolojik egemenli¤ini yeniden üretmekte zorlanmaktad›r. ‹flçi s›n›f›na karfl› savafl,

36

37

2012

y›l› Türkiye tarihine, AKP iktidar›n›n e¤itim alan›nda yapt›¤› radikal de¤iflikliklerle geçecek. K›saca 4+4+4 ad› verilen “‹lkö¤retim ve E¤itim Kanunu ile baz› Kanunlarda De¤ifliklik Yap›lmas›na dair Kanun” ile AKP, sermayenin y›llard›r birikmifl sorunlar›na/taleplerine yan›t verirken, di¤er yandan kendisini iktidara tafl›yan ve iktidarda kalmas›n› sa¤layacak gerici ideolojinin kurumsallaflmas›na yönelik önemli dönüflümler sa¤lad›. Asl›nda e¤itim alan›nda dönüflüm yapmak AKP için, iktidara geldi¤i günden beri hep ana amaçlardan biri oldu. Ne yapaca¤›n› bilse de nas›l yapaca¤›n› bir türlü bilemedi. Hem kanun hükmünde kararnamelerle hem de milli e¤itim kanununda yap›lan de¤iflikliklerle e¤itim sistemi altüst edildi.1 Dokuz buçuk y›lda dört Bakan eskiten ve her gelen bakan›n bir öncekinin yapt›¤›n› bozdu¤u bir alan oldu e¤itim. En son 4+4+4 kesintili zorunlu e¤itim modeliyle, çözülmeyi bekleyen bir sürü sorunun üzerine yenilerinin eklendi¤i yeni bir model AKP taraf›ndan uygulamaya konuldu.

4+4+4 Deniz Oktay

AKP’nin Türkiye’de uygulamaya çal›flt›¤› e¤itim modeli dünya kapitalist sisteminin önerdi¤i, daha do¤rusu dayatt›¤› model. T›pk› “Sa¤l›kta Dönüflüm” program›nda oldu¤u gibi “E¤itimde Dönüflüm” de uluslararas› kurulufllarla yap›lan anlaflmalar sonucunda belirlenen, kamusal alan›n piyasalaflt›r›lmas›n› amaçl›yor

Süreç öylesine h›zl› geliflti ki 4+4+4 Yasas› flubat ay›nda gündeme geldi, mart ay›nda yasalaflt›. Oysa böyle

Ve çok geçmeden anlafl›ld› ki AKP’nin Türkiye’de uygulamaya çal›flt›¤› e¤itim modeli dünya kapitalist sisteminin önerdi¤i daha do¤rusu dayatt›¤› modeldi. T›pk› “Sa¤l›kta Dönüflüm” program›nda oldu¤u gibi “E¤itimde Dönüflüm” de uluslararas› kurulufllarla yap›lan anlaflmalar sonucunda belirlenen, kamusal alan›n piyasalaflt›r›lmas›n› amaçl›yor. Yapt›r›m gücünü Dünya Bankas›’n›n (DB) oluflturdu¤u (çünkü paras›n›n bir k›sm›n› o veriyor) bu modelin arkas›nda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gözetiminde olmak üzere ABD ve AB programlar› var. Ancak yine anlafl›ld› ki AKP, di¤er konularda oldu¤u gibi (örne¤in d›fl politika) bu konuda da neoliberal politikalar› kendince en uygun biçimlere büründürerek hayata geçirmeye çal›flacak. “Kuran” ve “Peygamberin Hayat›” derslerinin seçmeli ders olarak konmas› –ki bu durum ço¤u okulda zorunlu ders olarak uygulan›yorve imam hatip ortaokullar›n›n (tekrar) aç›lmas›, Tayyip Erdo¤an’›n dedi¤i “kindar ve dindar bir nesil yaratmaya” yol açacak. Öte yandan bu dindar nesil ayn› zamanda düzeni sorgulamayan, sermaye için köle gibi çal›flacak bir insan y›¤›n›na dönüflecek. K›sacas› 4+4+4 e¤itim modelinde hem neoliberal e¤itim politikalar› hayata geçirilmekte hem de bu politikalarla ‹slamc› temellere dayand›r›larak muhafazakarl›¤›n gündelikleflti¤i bir toplum modeli oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r.

E¤itimde neoliberal politikalar›n tarihine k›sa bir bak›fl

1-Her düzeydeki e¤itimin amac›n›n ve içeri¤inin piyasan›n talepleri do¤rultusunda yeniden belirlenmesi. 2-E¤itimin finansman›n yeniden belirlenmesi. 3-E¤itimin toplumsal hareketlilikteki rolünün ve eflitlik-

69

Sömürge Tipi Faflizm (I) Celal K›raç

1

Kendi teorisinin ilerisine geçen devrimci pratisyen

Mahir Çayan

88

120

57

bir dönüflüm program› ne AKP’nin parti program›nda mevcuttu ne de AKP’nin seçim beyannamesinde (genel seçimin üzerinden bir y›l bile geçmemiflti.) Üstüne üstlük yasa teklifini haz›rlayan AKP’li 5 milletvekilinin 5’i de e¤itimci de¤ildi. Hatta Bakan, Bakan Yard›mc›s› ve Müsteflar da e¤itimci de¤il. Anlafl›laca¤› üzere yasa ›smarlama bir yasa idi ve AKP’liler sadece “kendilerini ilgilendiren” bölümlere, “dindar nesil” yetifltirme hedefiyle eklemeler yapm›fllard›. Bu durumu Baflbakan Erdo¤an, “Türkiye’de bugüne kadar ö¤retim verildi. E¤itim verilmemifltir” diyerek aç›kl›yordu.

E¤itimde neoliberal politikalar tüm dünyada 1980’li y›llarda DB denetiminde gerçeklefltirilen yap›sal uyum politikalar›yla bafllad›. O dönemde neoliberal politikalar aç›s›ndan e¤itim alan›ndaki “reformlar” flu üç bafll›k alt›nda toplanm›flt›:

F

Stratejik Derinlik’te, Türkiye’nin bir bölgesel güç olmak için gerekli ekonomik ve askeri araçlardan yoksun oldu¤unu kabul eden Davuto¤lu, buna karfl›n “strateji”nin önem tafl›d›¤› özel bir an›n yakaland›¤›n› söylüyor, stratejiyi de Ortado¤u ile yaln›zca co¤rafi de¤il kültürel ve tarihsel ba¤lara da sahip olan Türkiye’nin “hem bölgesel hem de küresel ölçekte uluslararas› sistemin merkez ülkesi” oldu¤u iddias›na dayand›r›yordu. Üstelik emperyalist sistemin baflat gücü ABD, mevcut stratejisinin tökezlemesi nedeniyle iflbirlikçilerinin inisiyatif almas›na ihtiyaç duyuyor, onlara baflat gücün vazgeçilmez ve yükselen bir orta¤› olma flans›n› sunuyordu. Davuto¤lu’nun düflüncesinde var olan ile dünya yüzünde yaflanmakta olan çak›flm›fl gibiydi.

Hillary Clinton “Suriye’ye bask› süreci Türkiye’nin öncülü¤ünde yürütülmeli” dedi¤inde, AKP medyas›nda “Türkiye’nin etkisi ABD’den fazla” manfletleri at›lm›flt›. Oysa ABD, Suriye’deki çok boyutlu çat›flmaya do¤rudan dahil olmak istemiyor, bu batakl›¤a AKP’yi önden buyur ediyordu. Bu durumu, bölgesel güç olma f›rsat› olarak de¤erlendiren AKP, zafere kofltu¤unu sanarak bata¤a saplanacakt›

E⁄‹T‹M

E⁄‹T‹M

E¤itimde neoliberal ‹slamc› dönüflüm:

aflizme Karfl› Mücadele, Türkiye devriminin stratejik çat›flma alanlar›ndan biridir. Konjonktürlerle birlikte çat›flman›n biçimi de¤iflebilir; ama yenisömürge kapitalizminin “devlet biçimi”ni oluflturan sömürge tipi faflizm ortadan kald›r›lmad›kça faflizme karfl› mücadele zorunlulu¤u ortadan kalkmaz. Faflist sald›r›ya karfl› özsavunma eyleminden yenisömürge devriminin “halk demokrasisi” program›n›n inflas›na dek ertelenemez görevler dizisinden oluflur. Bu görevler, direniflten devrime, kendini savunmadan halk demokrasisinin kurulufluna zengin içerikler sergiler. Nas›l ki kendini savunma, ertelenemez bir yaflamsal aciliyetse; halk demokrasisinin bugünden bafllayarak inflas› da ezilen halk kesimlerinin özgür varl›¤›n›n savunulmas›nda ertelenemez politik görevdir. Faflizme karfl› mücadele tarihinde 71 silahl› mücadelesi ve direnifl savafl› iki baflar›l› örnektir.2 12 Mart faflizminin, 12 Eylül faflizminin kal›c›l›¤›na göre, “baflar›s›z bir darbe giriflimi” olmas›n›n ard›nda, 71 silahl› mücadelesinin, krizli-istikrars›z güçler dengesini bozarak egemenlik iliflkilerini sarsmas› vard›r. “Erken do¤um” yapt›r›lmas›, 12 Mart faflizminin program›n›n yerleflik hale gelmesini engellemifltir. Yine, 70’lerin sonuna do¤ru derinleflen içsavaflta, sivil faflizmin yar›askeri (paramiliter) çeteci güçlerinin sald›rganl›¤› temelinde sa¤lanmas› hedeflenen “sa-

Peki neydi o nesnel çeliflkiler? ABD emperyalizmi 1970’lerden bu yana derinleflen egemenlik krizini Ortado¤u’nun ABD öncülü¤ünde emperyalist sistemle yeniden bütünlefltirilmesi ile aflmaya çal›fl›rken, Ortado¤u’yu “emperyalistler aras› rekabet”, “halklar›n emperyalizme karfl› direnifli” ve “ezilen s›n›flar›n egemen s›n›flara karfl› direnifli”nin en fliddetli çat›flma alan› haline getirmiflti. Ne var ki açt›¤› bu büyük savaflta hedeflerini tutturamay›nca ABD’ye karfl› rekabet ve direnme e¤ilimleri daha da güçlenmiflti. ABD iflbirlikçileri ise, tarihin belli bir an›nda ABD emperyalizminin bir ad›m geri çekildi¤i çat›flma alanlar›nda, konum de¤ifltirmedikleri halde kendilerini bir ad›m önde bulmufl, bu durumu tarihi bir avantaj olarak teorilefltirip kendi ç›karlar›n› ilerletmek iddia ve niyetiyle inisiyatif almaya giriflmifllerdi. Ahmet Davuto¤lu idealizmi böylece sahneye ça¤r›ld›.2

¤›n birli¤i” politikalar›, halk›n direnifl savafl›yla k›r›lm›flt›r. Yükselen toplumsal muhalefetin merkezine yerleflen faflizme karfl› aktif savunma çizgisi, Milliyetçi Cephe koalisyon hükmetlerinin istikrar›na ve kal›c› bir toplumsal temel yaratmas›na izin vermemifltir. “71 silahl› mücadelesi”nden “direnifl savafl›”na Faflizme Karfl› Mücadele, Türkiye solunun yeniden kurudu¤u bir dönem olarak yaflanm›flt›r. Bu dönemde “sol kurulufl” aç›s›ndan yolgösterici ilke ve deneyimler üretilmifltir. S›n›f savafl›mlar›n›n sürükleyici halkas› olarak öne ç›kan “Faflizme Karfl› Mücadele”, THKP-C ve Devrimci Yol’la, solun en dinamik devrimci gelene¤inin, genifl halk kesimlerini harekete geçiren militan kitle çizgisinin ve bir sol yenilenme dinamizminin yarat›ld›¤› çat›flma ekseni olmufltur. Solun kuruluflu ve devrimci hareketin yarat›lmas› için olmazsa olmaz üç politik güç bu çat›flma ekseninden do¤mufltur: devrimci öncü; politik halk hareketi; devrimci demokrasiden parti-cephe/s›n›f iliflkilerine dek devrimci-sosyalist örgütlenme çizgisi. ‹flte sömürge tipi faflizmi, akademik faflizm teorilerinden ay›ran nokta tam buras›d›r. Devrimci teorinin birincil görevi, faflizme karfl› mücadeleyi, s›n›f savafl›mlar›na devrimci bir müdahale olarak de¤erlendirmesidir. ‹flçi s›n›f› hareketini güçlendirecek tarzda s›n›f savafl›mlar›n›n yönünü de¤ifltirmek, çat›flan güçlerin konumlar›n›n tayin edil-

mesiyle yak›ndan iliflkilidir. Çat›flmada mevzilenmifl maddi güçlerin konum de¤iflikli¤ine zorlanmas›, Leninist “ihtilalci inisiyatif”in temelidir. ‹htilalci inisiyatif, düflman› hep “en olgun halleri”yle karfl›s›nda bularak onun “yenilmez güçleri” karfl›s›nda y›lg›nl›¤a kap›lanlar›n politik pasifizminden ve sürekli “büyük kader an›”n› (“büyük çat›flma”y›) bekleyen evrimci-ekonomist yaklafl›mlardan bu noktada ayr›l›r. Türkiye’de faflizme karfl› mücadelede devrimci hareketi, politik pasifizmin sa¤-sol, liberal-ulusalc› farkl› e¤ilimlerinden ay›ran, iflte bu ihtilalci inisiyatifin yarat›c› pratikleridir. Bunun yarat›lmas›nda THKP-C’den gelen kolektif birikimin, teorik pratik (ideolojik politik) öncüllerin -özellikle Mahir Çayan’›n- belirleyici rolü vard›r. Mahir, faflizme karfl› mücadeleyi sömürge tipi faflizm teorisiyle temellendirir. Yenisömürge devriminin devrimci stratejisini çizdi¤i Kesintisizler II-III’de3 teorinin kavramsal çerçevesini k›saca ortaya koyar. 12 Mart faflizmine karfl› silahl› mücadele, yakalan›fl›, yarg›lan›fl›, firar›, s›k› takip günleri ve K›z›ldere, Kesintisiz Devrim’leri tamamlama imkân› vermez. “Devrimci koflullar›n aciliyeti” yüzünden tamamlayamad›¤› “taslak”ta yine de mükemmel bir teori ortaya ç›kar. Teoriye mükemmelli¤ini veren metinsel zenginli¤i de¤il, devrimci pratik taraf›ndan s›nanabilmesi ve afl›labilmesidir. Solun geleneksel e¤ilimlerinin krizini derinlefltiren 12 Mart faflizmine karfl› mücadele koflullar›nda, Mahirlerin devrimci prati¤i, yenisömürge toplumunda yeni bir devrimci saflaflma sürecinin yolunu açar. “Parlamentarizm” ve “cuntac›l›k” e¤ilimleriyle sakatlanm›fl geleneksel Türkiye solu, 12 Mart’a karfl› do¤ru ve tutarl› bir politikan›n gelifltirilmesinde bocalar. ‹ster “burjuvazinin devrimci rolü”ne inanç olsun, isterse “küçük burjuva (Kemalist) ihtilalcili¤i”ne ba¤l›l›k olsun, kendi d›fl›ndaki güçlere bel ba¤lama tavr›, solun tutarl› bir faflizme karfl› mücadele program› ortaya koymas›n› engeller. ‘70’lerin yenisömürgecilik koflullar›nda geleneksel solun kimi e¤ilimleri parlamentoya, kimisi de darbeye “ilericilik” misyonu yükler. Oysa, emperyalizmin içselleflti¤i yenisömürge kapitalizminde, yenisömürgecilik iliflkilerine ba¤l› geliflen uzlaflmaz toplumsal karfl›tl›klar›n ürünü olarak yenisömürge devleti, sömürge tipi faflizm biçimine bürünür. Sömürge tipi faflizmde, “demokrasi ayg›t›” ile “terör ayg›t›”, örne¤in “parlamento” ile “darbe” birbirini bütünleyen ifllevler üstlenir. “Klasik burjuva demokrasilerine”, “klasik faflizmlere” ve “klasik diktatörlüklere” benzemeyen yenisömürgecilik sisteminin bu siyasal kurumlaflmas› karfl›s›nda, Mahirler, Türkiye devriminin yoluna ve devrimci güçlerin örgütlenmesine iliflkin, geleneksel soldan devrimci bir kopuflla militan bir hareket noktas› yarat›rlar. Emperyalizmin III. Bunal›m Döneminin devrimci kriz

konjonktüründe, devrimci öznenin maddi politik güçleri olarak iflçi s›n›f›, köylülük ve küçük burjuvazi yeni tarihsel rolleriyle sahneye ç›kar. Emperyalizme ve oligarfliye karfl› “demokratik halk devrimi”4, 1970’lerde, yenisömürge devrimcili¤inin temel ald›¤› politik gücün yolunu gösterir. Sömürge tipi faflizmin kurumsallaflt›rd›¤› gerici egemenlik iliflkilerine karfl›, özgürlükler ancak devrimci bir halk demokrasisi program›yla gerçekleflebilir. Ulusal kurtuluflçulu¤un “yurtseverlik” çizgisi, kesintisiz devrimde art›k iflçi s›n›f› mücadelesinin politik-demokratik görevleri aras›ndad›r. Ayn› süreç içinde birçok devrimci savafl›m›n verilmesi gere¤ini ilkesellefltiren Leninist kesintisiz devrim anlay›fl›, yenisömürge devrimcili¤inin ba¤›ms›z çizgisinde “iflçi s›n›f›n›n” ve “devrimci öncü”nin yeni rolünü tayin eder. Devrimin ertelenemezli¤i fikri bu nesnel temele dayan›r, ihtilalci inisiyatif öne ç›kar. Yenisömürge kapitalizminin s›n›f çeliflkileri ve politik egemenlik biçiminin halk katmanlar›nda yol açt›¤› “muhalif hareketlenmeler”, ancak “politikleflmifl askeri savafl” ekseninde geliflen halk savafl›yla devrimci bir güce dönüflecektir. Bütün kuvvetle as›l›nmas› gereken sürükleyici halka, halk›n üzerindeki politik kitle pasifikasyonunun (suni denge) k›r›lmas›d›r. Sömürge tipi faflizm teorisinin devrimci pratikle s›nand›¤› nokta iflte tam buras›d›r. Askeri yenilgi, örgütsel da¤›n›kl›k ve geleneksel yap›lar›n çözülmesiyle sonuçlanan faflizme karfl› 71 silahl› mücadelesi, yenilginin yan›nda devrimci bir saflaflman›n da bafllang›ç noktas›d›r. Politik kitle pasifikasyonunun k›r›lmas›n› hedefleyen devrimci eylem, bir sol yenilenmenin ve devrimci halk hareketinin yolunu açar. Bu bak›mdan, Mahir’i kendi teorisinin ilerisine tafl›yan devrimci pratik, basit anlam›yla politik bir tercih de¤il, yenisömürge devrimci stratejisinin kolektif zorunlulu¤udur. Basit politik tercih olsayd›, eylem sadece devrimci bir “rastlant›” ya da “keyfiyet” olarak de¤erlendirilebilirdi. Ancak o zaman onu “küçük burjuva radikalizmi” ya da “gençlik macerac›l›¤›”yla suçlayanlar da hakl› ç›km›fl olurdu. Oysa hemen birkaç y›l sonra derinleflen içsavaflta, faflizme karfl› mücadele çizgisinde, öncünün eyleminin kitlenin eylemine dönüflmesi, yenisömürge devrimci güçlerinin politik bir halk hareketi ekseninde saflaflmas›, sömürge tipi faflizm teorisinin s›nanmas› ve öncülerin devrimci eyleminin kitlesel eylem biçiminde afl›lmas›d›r. Mahirlerin eylemini, “öznel seçim” olmaktan ç›karan “silahl› mücadelenin zorunlulu¤u”, onu kendi teorisinin ilerisine tafl›yan devrimci pratisyen haline getirmifltir. Ne var ki faflizme karfl› halk›n direnifl savafl›n›n, 12 Eylül cuntas›n›n donan›ml› ordusuna karfl› uzun gerilla savafl›yla afl›lmas›nda ayn› ustal›k gösterilemez. Biçim de¤ifltiren çat›flman›n maddi güçlerine müdahalede direnifl savafl›n›n önderli¤ininin prati¤i, bu sefer, devrimci teorinin gerisine düfler.

89

Proleterlefltirme dalgas› ve Esen Özdemir

Bugünkü iflçilefltirme süreci, iflçi s›n›f› hareketinin bütün alanlar›nda oldu¤u gibi ekonomik mücadele alan›nda da al›fl›lageldik program, mücadele tarz› ve örgüt tiplerini iflgörmez hale getirirken, geçmifl 400 y›ll›k pratikte gördüklerimizden farkl› tipte bir sendikal hareketin do¤uflunu güdülemektedir

S

“endikalar iflçi s›n›f›n›n ekonomik-demokratik mücadele örgütleridir”. “Ekonomik-demokratik mücadele” iflçilerin ücretlerini, çal›flma koflullar›n› ve sosyal haklar›n› iyilefltirmek için yürütülen mücadelelerdir. Ekonomik-demokratik mücadelenin konusu sömürü düzenini y›kmak de¤il, iflçilerin gündelik olarak hissettikleri sömürüyü ve bask›y› azaltmakt›r. Sendikalar, iflçilerin bu ortak isteklerini zorlay›c› bir biçimde talep etmek üzere patronlar›n ve hükümetlerin karfl›s›na ç›kmak için oluflturduklar› birliklerdir. ‹flçilerin ortak, basit ve gündelik isteklerini patronlara ve hükümetlere kabul ettirmek amac›yla bir araya ge-

80

liflleri, taleplerinin genel çerçevesi ve güç uygulama biçimleri tarih boyunca çeflitli de¤ifliklikler göstermifltir. Bu de¤iflikliklerin arkas›nda, kapitalist üretimin örgütlenme biçimlerinin, çal›flt›rma biçimlerinin, emekgücü ordusunun yap›s›n›n geçirdi¤i de¤ifliklikler bulunmaktad›r.

Zanaatkar birliklerinde meslek esas›na göre bir araya gelen iflçiler, ekonomik mücadelelerini, kendi meslek alanlar›ndaki iflçilerin nerede, hangi statüyle ve nas›l çal›flabileceklerini belirleyen bir “meslek tekeli” oluflturarak yürütüyorlard›. ‹fl bulmak isteyen zanaatkar-iflçi de, bu zanaat dal›nda iflçi arayan patron da birli¤e ba¤›ml›yd›. Örgütlü iflçilerin bu savunma düzene¤ini ge-

yeni sendikal kurulufl süreci (1) lifltirmek ve pekifltirmek için gereksindikleri fley ise her fleyden önce “çal›flma yasalar›n›n ç›kar›lmas›”, eme¤e uygulanan vergilerin kald›r›lmas›, zanaat icras›nda kullan›lan mallar›n fiyatlar›n›n düflürülmesiydi. 19. yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren yaflanan iflçilefltirme süreciyle birlikte yeni bir sanayi devrimi yafland›. Bunun sonucunda, yar›vas›fl› emekgücünü ön plana ç›kt›¤› büyük sanayi iflletmeleri kapitalist üretimin merkezine yerleflti. Meslek sendikalar› ortaya ç›kan bu yeni iflçi kitlesini bir bütün olarak kapsayam›yor, büyük sanayi iflletmelerinde meslek esas›na göre oluflmufl birlikler etkili bir mücadele düzene¤i oluflturam›yordu. Meslek sendikalar› için yar›vas›fl› iflçilerden oluflan yeni iflçi kitlesi örgütlenmesi olanaks›z, vas›fs›z ve flekilsiz bir kitleydi; hatta bunlar› iflçi saymak dahi do¤ru de¤ildi. Yeni sanayi iflletmelerinin afl›r› disiplinli ezici koflullar› alt›ndaki iflçiler, sermayeye karfl› direnebilmek için, mesleki vas›flar› bir kenara b›rakt›lar ve ayn› iflkolundaki bütün iflçileri yeni bir talepler dizisi etraf›nda bir araya getirme yolunu tuttular. Bu talepler dizisi, ifl saatlerinin k›salt›lmas›, asgari ücret ve yönetime kat›lma gibi konular› öne ç›kar›yordu. ‹flçilerin mesleklerine göre de¤il, iflkollar›na göre bir araya geldikleri; bölgesel esasa göre de¤il, iflyeri esas›na göre örgütlenen; ekonomik haklar› ücret listeleriyle de¤il, “toplu sözleflme” arac›l›¤›yla düzenleyen; mücadele arac› olarak boykotu

de¤il “kitle grevini” öne ç›karan bu yeni sendikalara daha sonra genel olarak “Endüstri (‹flkolu) Sendikalar›” ad› verildi. Kitle grevleri ile ulusal çapta s›n›f seferberlikleri yaratabilen endüstri sendikalar›, genel ve eflit oy hakk› için mücadeleyi öne ç›kard›lar. Merkezinde, teknoloji yo¤unlu¤u yüksek, kitle üretimi yapan, metal, kimya ve tekstil sanayi bulunan “sanayi kapitalizmi”, bir yandan sermayenin merkezileflmesini, yo¤unlaflmas›n›, mali sermaye tekellerini yarat›rken, di¤er yandan da üretim disiplinini mücadele örgütlerine aktararak ulusal ölçekte örgütlenen büyük ve güçlü iflçi sendikalar›n›, yüksek temsil yetene¤ine sahip sosyal demokrat partileri yaratm›flt›. Endüstri sendikalar› ve iflçi s›n›f›n›n kitle partileri 20. yüzy›l boyunca sermayenin emek üzerindeki egemenli¤ini s›n›rlayan bafll›ca araçlar oldular. Ancak mali sermayenin 20. yüzy›l›n son çeyre¤inden itibaren izledi¤i ve dünya tarihinin en büyük iflçilefltirme dalgas›na yol açan neoliberal dönüflüm, sermayeye dayal› üretimin kompozisyonunu da radikal bir biçimde de¤ifltirdi. Geçmiflin “yüksek teknolojili a¤›r sanayii”leri sömürge ülkelere kayd›r›l›rken, kapitalist üretimin merkezine biliflim ve iletiflim tewknolojilerine dayanan tasar›m ve finansman düzenekleri yerleflti. Kapitalist meta üretiminde ve dünya ticaretinde muazzam bir geniflleme mey-

81


Toplumsal muhalefetin kurucu dina Savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi, hak Savafl, kriz ve seçim konjonktürüne giren AKP faflizmi, savafl ve kriz yönetimi temelinde “ milliyetçi cephe” iktidar›yla iflçi s›n›f›na, Kürtlere, Alevilere, kad›nlara karfl› “savafl hükümeti”yle girme hesaplar› yap›yor... Savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi, Kürt halk›n›n sosyalist öznelerinden ilerici ortas›n›flara, Alevilerden kad›n hareketine, yoksul güvencesiz kesimlere dayanan bir içeri¤e sahip olmal›d›r

Y

enisömürge kapitalizmi “‹slamc›-liberal” dinamiklere dayal› bir “geniflleme döneminin sonu”na geldi. Neoliberal yenisömürgecili¤in kriz dinamikleri olabildi¤ince büyüdü. On y›ll›k iktidar›nda, kriz dinamiklerinin yükselifliyle egemenli¤ini pekifltiren AKP, flimdi bu dinamiklerin “yönetilemezli¤i”nin kaç›n›lmaz sonuna sürükleniyor. Üzerinde yükseldi¤i ittifaklar› sürdürmekte zorlan›yor. Tek parti iktidar›nda, Erdo¤an sultas› alt›nda yeniden merkezilefltirilen “devlet kuvvetleri” aras›ndaki “ayr›l›klar” su yüzüne ç›k›yor. Müritlik, mücahitlik, din kardeflli¤i hukukunu ask›ya alan iktidar rasyonalitesi, “‹slamc› liderler ve yeni devlet seçkinleri” aras›ndaki çatlaklar› büyütüyor. Oligarflinin ve siyasal iktidar›n sürükleyici ittifak›n› oluflturan tekelci finans seçkinleri ile bunlar›n alttafleronluk zincirlerinde güç kazanan sermaye gruplar› aras›ndaki çeliflkiler keskinlefliyor. Suriye gerilimi, “savafl karfl›tl›¤›” olarak toplumsal muhalefetin “iç meselesi”ne dönüflürken; Kürt uluslaflmas›n›n “içerdeki” dinamiklerinin yan›nda “s›n›rötesi” politik dinamikleri de güçleniyor. Suriye fiyaskosuyla “bölgesel liderlik” rüyas›ndan kabuslarla uyanan “aktif tafleron”, daha düflük profilli yeniden görevlendirme umuduyla emperyalist güç merkezlerinin kap›s›n› afl›nd›r›yor. On y›ll›k bir geniflleme devresinden sonra savafl, kriz ve seçim konjonktürüne giren ülke siyasetinde bir sömürge tipi faflizm “klasi¤i” yaflan›yor. Anayasa haz›rl›k çal›flmalar›n›n t›kanmas› ve “baflkanl›k” geriliminin belirledi¤i cumhurbaflkanl›¤› seçimi h›zla yaklaflan bir rejim krizini iflaret ediyor. De¤iflen egemenlik iliflkilerine ve düzenin da¤›lan kuvvetlerine on y›lda bir “çekidüzen verme” gereksinimi bu sefer mecburen “darbesiz” gideriliyor. “2023 Siyaset Vizyonu”yla Recep Tayyip Erdo¤an, yeni ç›kar düzeninin egemenlerine “tek adam sultas›” alt›nda yeniden saflaflma ça¤r›s› yapmaktad›r. Tek parti çat›s› alt›nda “milliyetçi cephe” projesi, Türkiye sa¤›n›n ezeli ütopyas›d›r. Önceki on y›l›n› “ileri demokrasi”yle tahkim eden AKP faflizmi, sonraki on y›la, savafl ve kriz yönetimi temelinde yer alan “ milliyetçi cephe” iktidar›yla girme planlar› peflinde. Türkiye sa¤›n›n yeniden yap›land›r›lmas›yla ülke siyasetinde yeni bir “kuvvet merkezi” yarat›lmaktad›r. Silahl› kuvvetleri “yede¤ine alan”, ‹slamc›, milliyetçi, merkezci ana geleneklerin önemli k›sm›n› kendi çat›s› alt›nda toplayan AKP, s›n›fsal egemenlik iliflkilerine yeni bir temsiliyet biçimi dayatmaktad›r. Önceki on y›la egemenleraras› iktidar savafl›m›yla giren AKP faflizmi, sonraki on y›la, iflçi s›n›f›na, Kürtlere, Alevilere, kad›nlara karfl› “savafl hükümeti”yle girme hesaplar› yap›yor. Geniflleme devresi sona eren neoliberal ‹slamc› siyasetin özü, yenisömürge toplumunun dip çat›flmalar›nda yavafl ama kararl› ad›mlarla büyüyen iflçi s›n›f hareketinin yeni dalgas›na karfl› statükonun korunmas› için “kirli savafl”t›r. Ne var ki, kriz, savafl ve seçim konjonktüründe, bir yandan egemenleraras› çeliflkileri bast›r›rken, öte yandan iflçi s›n›f› hareketini zaptetmeyi hedefleyen yeni iktidar politikalar›, AKP faflizminin açmazlar›n› daha da büyütecektir. Ekonomide göreli canlanmalar yaratarak, emek sömürüsünü yo¤unlaflt›rarak ve iflçi s›n›f› hareketini bask› alt›na alarak sa¤lamay› vaat etti¤i kazançlar›n “götürüsü” “getirisi”nden fazla olacakt›r. Sa¤l›ktan sonra e¤itimin tam piyasalaflt›r›lmas›; Anadolu’da büyükflehirlefltirilmifl merkezler yaratarak, merkeziyetçili¤in ve sermaye denetiminin geniflletilmesi; inflaatla piyasalar›n canland›r›lmas› ekonomide göreli büyüklükler yaratsa da bu gidiflin sonu krizin genifllemesinden ve derinleflmesinden baflka bir yere varmayacakt›r. Yeni sendika yasas›, tafleron çal›flmay› düzenleme çal›flmalar›, emeklili¤i zorlaflt›rma giriflimleri gibi eme¤i bask› alt›na almaya yönelik politikalar›n sonuçlar›ndan do¤an dinamikler ise Suriye gerilimi, Kürt savafl› ve ekonomik krizlerden do¤an dinamiklerle buluflarak toplumsal muhalefetin-solun yeni kurulufl sürecinin sürükleyici gücünü oluflturacakt›r.

AKP iktidar›n›n açmazlar› 1. Suriye gerilimi “Komflularla ‘s›f›r’ sorun” hedefiyle yürürlü¤e sokulan “aktif tafleron” siyaseti, Türkiye’yi, Ortado¤u’da emperyalist ya¤ma savafllar›n›n istikrars›zl›¤›na sürükledi. Kürt sorununda, ‹ran, Irak, Suriye ve Türkiye ekseninde kurulan komflular›n “toprak bütünlü¤ü”nün korunmas› esasl› gerici tarihsel ittifak çözüldü. “Büyük Ortado¤u”nun emperyalist sisteme “yeniden” eklemlenmesini hedefleyen bölge projelerinin t›kanmas›yla, bölgesel konumunu güçlendirme hayalleri y›k›lan “aktif tafleron”, bu süreçte elde etti¤i kimi ekonomik avantajlar› da yitirme tehlikesiyle karfl› kar-

2


mikleri:

1

mücadelesi

fl›ya kalm›flt›r. Ekonomiye k›sa erimli can solu¤u kazand›ran Körfez sermayesinin süreklili¤i Erdo¤an’›n bölgesel performans›na ba¤l›. AKP iktidar›n›n en kuvvetli destekçilerinden Anadolu’nun “yeni sanayi odaklar›”n›n ihracat pazarlar› risk alt›nda. Ayn› flekilde savafl›n etkilerini y›k›c› biçimde hisseden s›n›r kentlerinde AKP’nin destek temeli de risk alt›nda. Sorun “aktif tafleron”un boyunu afl›yor. Ortado¤u devrimci kufla¤›n›n bugünkü sürükleyici halkas›n› oluflturan, neoliberal yenisömürgecili¤in krizinden do¤an “halk direniflleri” (Tunus, M›s›r), ABD hegemonyas›nda bölgesel fetih politikalar›n› ve bölgenin emperyalist zincire eklemlenmesi stratejisini iflasa sürüklüyor. Emperyalist strateji merkezleri, flimdi yeni stratejilerin, en az›ndan kuvvetli revizyonlar›n peflinde. Ne var ki, Il›ml› ‹slam devletinin “Yeniosmanl›c›” kibiriyle bölgeye sert dal›fl yapan AKP iktidar›, ayn› esnek strateji de¤iflimine yönelememektedir. Suriye krizinden rol kapma hayallari y›k›lan “aktif tafleron”, bir Erdo¤an-Davuto¤lu klasi¤iyle, gerilim politikalar›yla iflin içinden s›yr›lmaya çal›fl›yor. Bir yandan Kürt savafl›n› t›rmand›r›rken, öte yandan, ‹slamc› çetelerle Suriye topraklar›nda kontrgerilla operasyonlar› düzenliyor. 2. Kürt savafl› Suriye gerilimi ve Erdo¤an’›n “‹slamc›-milliyetçi bloka” dayal› cumhurbaflkanl›¤› planlar›, AKP iktidar›n›n Kürt sorunundaki açmazlar›n› da büyütmektedir. AKP faflizminin neoliberal asimilasyon politikalar› ifllememifl; “Kürt hareketinin tasfiye edilerek Kürtlerin neoliberal yenisömürgeci düzenle bütünlefltirmesi” stratejisi t›kanm›flt›r. Üstelik Kürt uluslaflmas› yeni dinamikler kazanm›flt›r. Birincisi, silahl› hareketin bölgesel yay›lma alan› genifllemektedir. Silahl› gruplar›n k›fl sürecine çekilmesinin beklendi¤i 2012 güz döneminden hemen önce, “fi›rnak çat›flmalar›”yla kendini gösteren yeni eylem çizgisi, Kürt hareketinin eyleme geçme ve sürdürme kapasitesinin genifllemesine iflaret etmektedir. Bu geniflleme, Kürt savafl›n› “paral› ordu”ya havale etme, “özel polis”i muharip güç olarak bölgeye sokma, koruculuk takviyesini sürdürme, gerici tarikat-cemaat odaklar›n› etkin kullanma, savafl-istihbarat teknolojisini yenileme, bölge karakollar›n› tahkim ederek sabit mevzileri güçlendirme politikas›n›n etkisizli¤ini göstermektedir. ‹kincisi, Kürt hareketinin kent yap›s›n›, temsilcilik a¤lar›n› ve parlamenter etkinli¤ini bask› alt›n alma hedefiyle yürütülen KCK operasyonlar›, Kürt hareketine yeni toplumsal muhalefet dinamikleri kazand›rm›flt›r. Kent hareketinde bir süredir gözlenen durgunluk e¤ilimi, yarg›lama sürecinin siyasallaflt›r›lmas›yla canlanm›flt›r. “Açl›k grevleri”, Kürt illerinde kitlesel tepkiler a盤a ç›kar›rken; Türkiye solunu, toplumsal muhalefeti ve ayd›nlar› harekete geçirmifltir. Uzun zamand›r hapishaneleri siyasal mücadelenin bir bilefleni olarak de¤erlendirmeyen Kürt hareketi, silahl› çat›flmalara s›k›flan sorunu yeni bir düzleme tafl›m›flt›r. Silahl› eylem kapasitesinin yan›nda kentlerde halk direnifllerinin de genifllemesiyle, özellikle Uludere katliam›ndan sonra Kürt illerinde AKP’nin prestiji daha da kaybolurken, Kürt hareketinin toplumsallaflma kapasitesi genifllemektedir. Üçüncüsü, AKP iktidar›n›n Suriye politikas›ndaki açmazlar› lehine çeviren Kürt hareketi, “s›n›rötesi-bölgesel” inisiyatifini genifllemektedir. “Stratejik bir de¤iflken” olarak, büyük bölge devletlerinin toprak bütünlü¤ü esasl› gerici ittifak›n›n çözülmesi, bölgesel Kürt varl›¤›n› güçlendirmektedir. Bugüne dek Kürt uluslaflmas›nda birinci dereceden belirleyici rol oynamayan Suriye Kürdistan›, di¤er Kürt bölgeleriyle etkileflim halinde özgül bir siyasal varolufl sürecine girmifltir. AKP iktidar› güdümündeki Barzani’nin Suriye Kürtlerini denetim alt›na almaya giriflmesi sonuçsuz kalm›flt›r. Özellikle PKK’nin, Kürt sorununu, uluslararas› çözüm düzlemine tafl›ma politikalar› giderek gerçek bir zemine oturmaktad›r. 3. Ekonomik kriz Ekonomik krizlerin y›k›c› sonuçlar› ve eme¤e bask› politikalar›n›n yo¤unlaflmas›, nesnel olarak, iflçi s›n›f› hareketinin ve hak mücadelesinin geniflleme e¤ilimini güçlendiriyor.

3


Toplumsal muhalefette ve solda yenilenme ve solun yeniden kuruluflu üç eksende geliflen mücadelenin içinde olacakt›r. Türkiye solunun içinde flekillenece¤i politik eksenler, birbirini besleyen, birbirini güçlendiren özellikler bar›nd›rd›¤› gibi, her biri kendi içinde geliflme ve güçlenme e¤ilimi tafl›maktad›r.

Erdo¤an’›n birlik ça¤r›s› yapt›¤› oligarflinin yeni ittifak program›, s›n›f çeliflkilerini keskinlefltirmektedir. Finanslaflman›n sürdürülmesi, e¤itimin piyasalaflt›r›lmas›, inflaat›n ve enerjinin sürükleyici sektör haline getirilmesi, Anadolu’da büyükflehir merkezlerinin yarat›lmas› ve elbette mevcut bütün alanlarda sömürünün yo¤unlaflt›r›lmas›, sermaye birikiminin kanal› oldu¤u gibi, iflçi s›n›f› hareketinin toplumsal dinamiklerini de güçlendirmektedir. ‹çinde bulundu¤umuz iflçilefltirme dalgas›nda bir s›çrama hamlesini bafllatan egemenlerin yeni y›k›m politikas›, mülksüzlefltirme, yoksullaflt›rma ve iflçilefltirme derecesini kendilerinin de yönetemeyece¤i düzeye tafl›maktad›r. Kriz ve savafl konjonktürünü savuflturmak için yöneldikleri yeni sermaye birikim kanallar›, mülksüzleflme, yoksullaflma ve iflçileflmeyi büyüttü¤ü gibi, neoliberal ‹slamc› dayan›flma a¤lar›n› da göreli olarak daraltmaktad›r. Hak bilincini zay›flatarak yoksullar›n neoliberal kapitalist düzene eklemlenme kanal›n› oluflturan sosyal “tampon bölge”lerin kald›rma gücünün azalaca¤› bir döneme girilmektedir. Yoksullar›n beklentilerini ve umudunu canl› tutan “neoliberal ‹slamc› dayan›flma a¤lar›”nda ortaya ç›kan göreli daralma, “belediyeleri” siyasal-ekonomik çat›flmalar›n merkezine tafl›maktad›r. Bir sermaye birikim kanal› olarak piyasalara ba¤›ml› olan “sosyo-ekonomik neoliberal ‹slamc› dayan›flma a¤lar›”, kriz ve piyasalardaki t›kanmalardan etkilenmektedir. Bütün piyasa aktörlerinde görüldü¤ü üzere, bu a¤lar›n kaderi de piyasa hareketleri ve sermayenin ak›flkanl›¤›na ba¤l›d›r. Düzenle yoksullar›n aras›na kurulan “tampon bölge”de göreli daralma, AKP iktidar›n›, geleneksel sermaye aktarma kanallar›ndan biri olan belediyeleri daha etkin kullanmaya itmektedir. “Büyükflehir politikas›”n›n da gösterdi¤i gibi, Erdo¤an, belediyelere daha fazla yüklenerek olas› t›kanmalar› geçifltirme yoluna gitmekted›r. ‹slamc› burjuva siyasetin ak›ld›fl›l›¤› flu ki, Erdo¤an’›n idare-i maslahatç› “çözüm” politikalar›, yeni bir mülksüzlefltirme, yoksullaflt›rma, iflçilefltirme hamlesiyle daha büyük çeliflkilerin ve çat›flmalar›n altyap›s›n› haz›rlamaktad›r. Ayr›ca kriz ve güvencesizlikle birlikte, yükselen yaflam standartlar› risk alt›na giren ortas›n›flar›n kaderi, emekçi s›n›flarla nesnel olarak yeniden yak›nlaflma e¤ilimine giriyor. Neoliberal dönüflümle yaflam standartlar› yükselen küçük burjuvazinin (yeni ortas›n›f) deste¤ini kal›c›laflt›rmak, AKP iktidar› için yaflamsal de¤er tafl›yor. Birbirinin ard›s›ra gelen krizler, “kredi-tüketim döngüsü”yle sisteme ba¤l› ortas›n›f›n yaflam standartlar›n›n korunmas›n› giderek zorlaflt›r›yor. Ortas›n›fa yönelik piyasalar›n körüklenmesi bir sonraki afl›r› üretim krizini besliyor. Büyük ölçüde kredi sisteminin k›skac›nda büyüyen hizmet sektörüyse finansal döngüdeki k›r›lmalarla s›k s›k t›kan›yor. Hanehalk› borçlar› ve kredi borçlar› sürekli yükseliyor. Bu nedenle, emek-sermaye aras›nda karars›z gidifl geliflinde, ‹slamc› milliyetçi fikirlere dayal› ortas›n›f gericili¤inin güçlendirilmesi, iktidar lehine bir denge unusuru olarak kullan›l›yor.

AKP’nin açmazlar›nda toplumsal muhalefetin kurucu dinamikleri AKP faflizminin kriz ve savafl iktidar› olarak tahkim edildi¤i, yap›sal dönüflümlere gebe seçim sürecinde, toplumsal muhalefetin kurucu dinamikleri, savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesidir. Bu mücadele eksenlerinden yükselen toplumsal muhalefetin müdahalesi olmadan AKP faflizminin açmazlar› kendili¤inden onu y›k›ma götürmeyecektir. ‹flçi s›n›f› hareketi sistemin krizini devrimci krize dönüfltürmedi¤i sürece, egemenler, eme¤in s›rt›na basarak mutlaka bir ç›k›fl yolu bulacaklard›r. AKP faflizmi, 2013-2015 aras› uzun seçim sürecini Erdo¤an’›n “tek adam sultas›”n›n galip ç›kaca¤› bir rejim krizi olarak derinlefltirmektedir. Ancak bu süreçte siyasal iktidar›n içine düfltü¤ü açmazlar› toplumsal muhalefetin güçlendirilmesi do¤rultusunda derinlefltirmesi halinde devrimci güçler zaferle ç›kacakt›r. Kendini koruma reflekslerine daralan toplumsal muhalefetin ve solun geleneksel merkezlerinin krizinin derinleflmesi ve bu geleneksel zeminlerde içi doldurulamaz bir muhalefet bofllu¤unun ortaya ç›kmas› do¤ald›r. ‹çinde bulundu¤umuz toplumsal muhalefetin kurulufl dönemi tam da böylesi çözülme ve yükselifllerin yan yana görülece¤i müstesna bir dönemdir. Toplumsal muhalefetin geleneksel özneleri ve merkezleri çözülürken, savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi eksenlerinde olgunlaflan yeni dinamikler do¤um sanc›lar› çekiyor. Bu dönem ortas›n›f gericili¤ini referans alan politik projelerin pefline tak›larak AKP gericili¤ini ve kontrgerillay› güçlendiren geleneksel sol yap›lar›n çözüldü¤ü bir dönemdir. Çözülen, ulusalc› ve liberal güçlerin kimi toparlanma giriflimleri olmas›na karfl›n, k›sa vadede eski güçlü konumlar›na gelme flanslar› zay›ft›r. Küçük burjuva ilericili¤in emek hareketine, toplumsal muhalefete ve hatta Kürt hareketine yak›nlaflma e¤ilimleri nesnel olarak güçlenmektedir. Öte yandan, savafl ve kriz dinamiklerine ba¤›ms›z devrimci çizgiyi güçlendirecek bir tarzda müdahale etmek yerine, kendini koruma refleksiyle, çözülmenin içinde statükolar yaratmak, görece genifl birlik platformlar›na tutunmak ya da seçim sürecini “seçim partisi”yle de¤erlendirmek gibi e¤ilimler varl›¤›n› sürdürmektedir. Savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi eksenlerinden AKP faflizmine karfl› güçlü muhalefet hareketlerinin yükseltilmesinde, bu çevrelerin geleneksel kendini koruma refleksleri bir sorun olarak durmaktad›r. Kald› ki geleneksel sol merkezlerden, yüzünü hak mücadelesi gibi yeni çat›flma alanlar›na dönenler bile, yeni çat›flmaya hakk›n› vermek yerine, kendi al›flkanl›klar›n› buralara dayatmaktad›r. Toplumsal muhalefetin kuruluflunun üç ekseni, savafl karfl›t› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesidir. Toplumsal muhalefette ve solda yenilenme ve solun yeniden kuruluflu üç eksende geliflen mücadelenin içinde olacakt›r. Türkiye solunun içinde flekillenece¤i politik eksenler, birbirini besleyen, birbirini güçlendiren özellikler bar›nd›rd›¤› gibi, her biri kendi içinde geliflme ve güçlenme e¤ilimi tafl›maktad›r. Savafl karfl›t› mücadele Suriye gerilimini, içerde sa¤c› saflaflma ve kendi halk›na bask› politikalar›n›n kurucu unsuruna dönüfltüren AKP iktidar›, Alevilerden, Kürtlerden, sosyalistlerden yükselen kararl› bir savafl karfl›t› tav›rla karfl› karfl›ya bulunuyor. Alevilere bask›y›, “mezhep çat›flmas› tehlikesi” ad› alt›nda meflrulaflt›rmaya çal›flan Erdo¤an, “iktidar güçleri”ni daha merkeziyetçi bir tarzda tahkim ederek bu iflten kazançl› ç›kman›n peflinde. “Ümmet-millet-yurttafl” k›rmas› bir Türk-

4


‹slam senteziyle, toplumda ›rkç›-mezhepçi-cinsiyetçi bir saflaflma yarat›p, sola, Kürtlere, Alevilere, kad›nlara yönelik düflmanl›k e¤ilimlerini atefllemekte ve iktidar gücünü tahkim etmektedir. Ancak ‹slamc›-milliyetçi kitlelerin geleneksel “Kürt, Alevi ve sol” düflmanl›¤› duygular›n› uyand›rma giriflimleri her seferinde ters tepiyor. Çözülen geleneksel toplumsal muhalefet merkezlerinin d›fl›nda, Kürtler, Aleviler, emek örgütleri ve sosyalistler tepkilerini yeni muhalefet kanallar›yla ortaya koyuyor. Tepkilerini, Alevi örgütleri, Antakya yerel inisiyatifleri ve ilerici emek örgütleri üzerinden dile getiren Alevilerle Kürt hareketi aras›nda nesnel bir yak›nlaflma e¤ilimi beliriyor. Ancak Aleviler ile Kürtler aras›ndaki yak›nlaflma e¤ilimi iradi müdahaleler olmadan a盤a ç›kmad›¤› gibi, aksi durumlar da söz konusu olabilir. Kürt siyasi mahpuslar›n açl›k grevi eylemleri ekseninde geliflen ayd›n-toplumsal muhalefet eylemlerinin de gösterdi¤i gibi, savafl karfl›t› muhalefet ortam›, AKP iktidar›n›n d›fllad›¤› kesimlerin yak›nlaflma e¤ilimlerini güçlendiren zeminlerden birine dönüflüyor. Örne¤in, ekonomik krizler ve AKP gericili¤inin d›fllay›c› özelliklerinin artmas›yla birlikte yeniden canlanan küçük burjuva ilericili¤i, savafl karfl›t› mücadeleyle birlikte, toplumsal muhalefetin bileflenleri aras›na kat›lmaktad›r. Savafla karfl› mücadelenin ve AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesinin ortaya ç›kard›¤› nesnel duyarl›l›k, ortas›n›flarda emek eksenli ilerici dinamikler yaratma olanaklar›n› geniflletmektedir. Demokrasi mücadelesi Siyasal iktidar taraf›ndan d›fllanan iflçi s›n›f›, yoksullar, Kürtler, kad›nlar, Aleviler, ayd›n ve sanatç›larda ortaya ç›kan direnme e¤ilimleri, kriz ve savafl konjonktüründe yeni direnme merkezleri ve yeni kanallara yönelmektedir. Yeni kat›l›mlarla geniflleyen ve yeni içeriklere bürünen direnifl hareketleri, AKP faflizmine karfl› demokrasi mücadelesini, savafl karfl›t› hareket ve hak mücadelesiyle daha da yak›nlaflt›rmaktad›r. E¤itimde “4+4+4” politikalar›na karfl› etkin mücadele çizgisi izleyen kent yoksulu Aleviler, mezhepçi taleplerden çok demokratik taleplerle öne ç›kt›lar. “4+4+4” eylemlerinde ortaya ç›kan birikim, Alevilerin savafl karfl›t› e¤ilimlerini besledi. Kürtaj eylemlerinde oldu¤u gibi, AKP faflizminin cinsiyetçi sald›r›lar›na karfl› uzun süredir sokaklar› bofl b›rakmayan hemen her kesimden kad›nlar, demokrasi mücadelesinin en kararl› özneleri aras›nda yer almaktad›r. “4+4+4” eylemlerinde Alevi kad›nlar, Kürt savafl›nda ve açl›k grevlerinde “Bar›fl Anneleri” ve 29 Ekim “cumhuriyet eylemleri”nde küçük burjuva ilerici kad›nlar farkl› çizigilerden yükselen etkinlikliklerle demokrasi mücadelesini güçlendirmektedir. Hak mücadelesi Neoliberalizme “tepki” ve “kazan›lm›fl haklar›n korunmas›” çizgisinden sonra, iflçi s›n›f› hareketinin bugünkü dalgas›n› niteleyen hareket tarz›, “özsavunma hareketleridir”. Hak mücadelesi ekseninde ortaya ç›kan özsavunma hareketleri yayg›n halk direniflleri ve güvencesiz iflçi eylemleriyle kendini göstermektedir. Krizin y›k›c› etkilerine karfl› yayg›n tepkilerden, kamusal hizmetlerin tasfiyesi, kentsel-k›rsal yaflam›n metalaflt›r›lmas›, güvencesiz çal›flmaya ve yaflamaya mahkum edilmesine karfl› tepkiler de bu eksende ortaya ç›kmaktad›r. Bugüne dek kendi çizgisinde geliflen hak mücadelesinde geniflleme ve muhalefet yata¤›nda bir zenginleflme ihtiyac› ortaya ç›kmaktad›r. AKP faflizminin yeni sald›r› devresi, uzun y›llara yay›lan y›¤›naklarla belli bir birikim düzeyine ulaflan hak mücadelesinin muhalefet yata¤›n›n zenginlefltirilmesini gerektirmektedir. Savafl karfl›t› mücadelenin ve demokrasi mücadelesinin görevlerini de içerebilecek flekilde bir geniflleme, toplumsal muhalefetin kuruluflunun gerekleri aras›ndad›r. AKP faflizmine karfl› mücadele, savafla karfl› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesinde yeni yollar… Elbette bütün bunlar kendili¤inden gerçekleflmeyecek. Nesnel etkileflim alanlar› ve ortak özelliklerinde art›fl gözlense de toplumsal muhalefetin kurucu dinamiklerinin yak›nlaflmalar› ve birleflik hareket formlar›na bürünmeleri kendili¤inden olmayacakt›r. Ancak kuvvetli birliktelikler, var olan sol gruplar› basitçe bir araya getirerek de “halledilemez”. Kuflkusuz sol gruplar›n, bu dönem gittikçe birbirine daha fazla yaklaflarak ortak hareket etme çabalar› çok önemli. Bu çabalar›n mücadele konular›nda ve mücadele hedeflerinde gerçekleflmesi ise daha da önemlidir. Bu do¤rultuda, öncelikle, güvencesizlefltirilen, yoksullaflt›r›lan ve d›fllanan emekçi s›n›flar›n savafla karfl› mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin ve hak mücadelesinin kitlesel direnifller halinde örgütlenmesi yaflamsald›r. ‹kincisi, kitlesel direnifllerin politiklefltirilerek devrimci harekete dönüfltürülmesi sürecin tamamlay›c› unsurudur. Savafla karfl› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi ekseninde geliflen hareketleri, Türkiye solunun yeni döneminin kuruluflunun unsurlar› olarak örgütlemek, sürecin devrimci görevidir. AKP faflizmine karfl› mücadele, bu görevler çerçevesinde de¤erlendirilmelidir. Örne¤in, medyan›n yeniden yap›land›r›lmas›yla etkin bir ideolojik-politik sald›r› ayg›t›na dönüflen AKP’nin kara propaganda kuflatmas›n›n yar›lmas›, ancak bu temelde de¤erlendirildi¤inde sonuç al›c› olacakt›r. Egemenler aç›s›ndan “büyük projelerin ve büyük fikirlerin” tükenmesi, hegemonyan›n fliddet ve kara propaganda aya¤›n› daha da öne ç›karmaktad›r. Halk üzerindeki inand›r›c›l›¤› azalan AKP iktidar›na karfl› ideolojik mücadelenin parças› olarak kuvvetli bir propaganda çal›flmas›n›n yap›lmas› gerekmektedir. Sol kuruluflun etkin bir arac› olarak ele al›nmas› gereken propaganda çizgisi, ezilen Kürt halk›n›n sol-sosyalist öznelerinden çözülen ilerici ortas›n›flara, Alevilerden kad›n hareketi militanlar›na, yoksul güvencesiz kesimlere dek bir direnifl politikas›n›n sürükleyici merkezlerine dayanan bir içeri¤e ve biçime sahip olmal›d›r. Dipnot: 1

Güvencesizlefltirilen, yoksullaflt›r›lan ve d›fllanan emekçi s›n›flar›n savafla karfl› mücadelesinin, demokrasi mücadelesinin ve hak mücadelesinin kitlesel direnifller halinde örgütlenmesi yaflamsald›r. Kitlesel direnifllerin politiklefltirilerek devrimci harekete dönüfltürülmesi sürecin tamamlay›c› unsurudur. Savafla karfl› mücadele, demokrasi mücadelesi ve hak mücadelesi ekseninde geliflen hareketleri, Türkiye solunun yeni döneminin kuruluflunun unsurlar› olarak örgütlemek, sürecin devrimci görevidir.

Kürt hareketi Türkiye toplumsal muhalefetinden ba¤›ms›z bir geliflme çizgisine sahip oldu¤u için, toplumsal muhalefetin kurucu dinamikleri aras›nda de¤erlendirilmemektedir.

5


AKP faflizminin açmazlar› Veysel Dere

“Büyük proje”leri tüketen Erdo¤an’›n sundu¤u tek seçenek, tek adam sultas› alt›nda “istikrar”... Egemenlerin, fliddetten baflka seçene¤i kalmad›¤›nda, özsavunma hareketleri ve halk direniflleri, devrimci büyük fikirlerin gerçekle bulufltu¤u mevzilere dönüflür


REJ‹M

O

n y›ll›k iktidar›nda “neoliberal dönüflüm”ü tamamlayarak yenisömürge kapitalizmine “yeniden” yerlefliklik kazand›ran AKP, “2023 vizyonu”yla bir on y›l daha istemektedir. Asl›nda buna istemek denmez; dönüflümün tamamlanmas›yla “büyük proje”lerini tüketen yeni ç›kar düzeninin egemenlerine, yaln›zca statükonun süreklili¤ini vaat etmektedir. Neoliberal dönüflümün otuz y›ll›k tarihinde birbirini izleyen kriz dalgalar› alt›nda düzenin süreklili¤ini sa¤lamakta zorlanan egemenler için, “büyük proje” art›k sadece düzenin süreklili¤idir. “2023 vizyonu”, düzenin süreklili¤ini tehdit eden devrimci özne karfl›s›nda egemenlerin tam bütünleflmesi için istikrar politikas›d›r.

bulmufltur. Ancak neoliberal kapitalizmin krizinin derinleflmesiyle yeni ç›kar düzeninin süreklili¤i yine tehlike alt›ndad›r. Yükselen piyasalar t›kanma, geliflen dinamikler körelme, canlanan toplumsal yap› çürüme sürecindedir. Neoliberal ‹slamc› dinamizm yerini statükonun korunmas›na b›rakm›flt›r. “Büyük fikirler-büyük projeler” söylemiyle parlat›lan Erdo¤an’›n “2023 vizyonu”nun özü, “kazan›mlar›n korunmas› için istikrar”; istikrar için rejimin -AKP faflizminin- sertleflmesi siyasetidir. Yeni ç›kar düzeninin bozulmas› tehlikesi karfl›s›nda, çeliflkili ç›karlarla birbirine ba¤lanan s›n›fsal-toplumsal güçlere, AKP’nin ve Erdo¤an’›n mutlak sultas› alt›nda saflaflmaktan baflka ç›kar yol gösterilmemektedir.

Düzend›fl› politik kuvvetlerin bast›r›lm›fl oldu¤u flartlarda, çarp›k kapitalizmi istikrars›zl›¤a sürükleyen dinamikler, krizler üreterek de olsa varl›¤›n› sürdürebilmektedir. Ancak düzeniçi paylafl›m ve iktidar savafl›mlar›ndan do¤an istikrars›zl›klar, yeni egemenlik iliflkilerinin zaferiyle yerini k›sa süreli bir istikrara b›raksa da bu uzun ömürlü olmamaktad›r. Yeni egemenlik iliflkilerinden pay›na düflene politik-toplumsal gücü oran›nda r›za gösteren toplumsal s›n›flar, gücünü art›rd›kça iliflkileri zorlamaktad›r. 1980 sonras› neoliberal politikan›n ilk dalgas›na karfl› yükselen toplumsal muhalefetin bast›r›lm›fl oldu¤u koflullarda iktidara gelen AKP, dayand›¤› s›n›fsal güç iliflkileri ve yürüttü¤ü yap›sal uyum program›na ba¤l› “reformist” bir görünümü elden b›rakmam›flt›r. 2000’lerde yükselen kriz sonras›n›n karars›zl›¤› ve istikrars›zl›¤›, AKP faflizmini reformist görünüm tak›nmaya itmifltir. ‹ktidar›n, geleneksel devlet seçkinlerinin d›fl›ndan yükselen ‹slamc› kadrolarca ele geçirilmesiyle sonuçlanan iktidar savafl›mlar›nda, AB standartlar›n› ölçü alan “ileri demokrasi” söylemi, genifl bir ittifak ekseni olarak kullan›lm›flt›r. AKP faflizminin “ileri demokrasi” saflar›nda ittifaka giren egemen güçlerin hepsi mevcut gerçekli¤ine uygun bir geliflme kanal› bulmufltur. Neoliberal yap›sal uyum program›yla uluslararas› emperyalist odaklar›n etkin deste¤i sa¤lanm›flt›r. Yükselen tekelci finans seçkinleri ve tekelci sermayeye “alttafleronluk” iliflkileriyle eklemlenen küçük ve orta büyüklükteki sermaye kesimlerinin yükselifliyle oligarflinin güçler dengesi yeniden infla edilmifltir. Kaderini neoliberal dönüflümün kredi sistemine ipotek eden küçük burjuvazi (özellikle AKP döneminde yükselen “yeni” ortas›n›f) toplumsal çözülme ve “proleterleflme korkusu”nu yat›flt›rm›flt›r. Neoliberal ‹slamc› dayan›flma a¤lar›ndan toplad›¤› k›r›nt›larla yeni ç›kar düzenine eklemlenen yoksul halk kesimleri, yükselme umudu olmasa da, daha kötüye gitmeme güvencesini

Rejimin sertleflme yönelimi, yaln›zca, Recep Tayyip Erdo¤an’›n “tek adam sultas›” özleminden kaynaklanm›yor. Erdo¤an’›n kiflisel politik h›rslar›yla, sömürge tipi faflizmin mutlak e¤ilimi keskin bir tarihsel virajda çak›flm›flt›r. Sömürge tipi faflizmde “baflkanl›k”, “yar›baflkanl›k”, “güçlendirilmifl baflbakanl›k”, “güçlendirilmifl cumhurbaflkanl›¤›” ya da “partili cumhurbaflkan›” gibi aray›fllar, derinleflen krizler karfl›s›nda düzenin süreklili¤ini sa¤layabilecek politik üstyap›sal kurumlaflman›n yarat›lmas› zorunlulu¤undan kaynaklanmaktad›r. Türkiye siyasetinin istikrars›zl›k temelinde yer alan s›n›fsalsiyasal parçalanm›fll›¤›n, sa¤›n ezici ço¤unlu¤unun tek parti çat›s› alt›nda toplanmas›yla, yak›n tehlike olmaktan ç›kar›lmas› sa¤›n ezeli ütopyas› idi. Erdo¤an, bir yandan, 2013-2015 seçimlerinde kendisinin ve partisinin avantajlar›n› art›racak formüllerin peflinde koflarken, öte yandan egemenlere bir on y›l daha istikrar vaat etmektedir. ‹slamc›-milliyetçi ideoloji temelinde sa¤›n geleneksel dinamiklerini tek parti çat›s› alt›nda toplamas›, Erdo¤an’›n “olas› rakiplerini” devre d›fl› b›rak›rken, devletin tepeden t›rna¤a yeniden yap›land›r›lmas›n›n olanaklar›n› sa¤lad›. Liberallerce devletin demokratikleflme sürecinden bir sapma olarak nitelenen “demokratikleflme krizi”, neoliberal yenisömürge kapitalizminin derinleflen toplumsal krizidir. Ülkenin bütün kaynaklar›n›n sermayenin talan›na u¤rad›¤›, üretken kapasitenin tahrip edildi¤i, ilerici toplumsal güçlerin gerici saflaflmalarla bask› alt›na al›nd›¤›, ‹slamc›l›k afl›s›yla sald›rganl›¤› art›r›lan burjuva siyasal gericili¤in, toplumsal gerici güçlerle ve devlet fliddetinin en terörist biçimleriyle bulufltu¤u toplumsal kriz, sistem krizi yönünde derinleflmektedir. Yaklaflan ekonomik kriz, fliddetlenen Kürt savafl› ve savafl›n efli¤ine gelen Suriye gerilimi, AKP faflizmine yüklenen ifllev ve misyonun niteli¤ini belirlemektedir: ‹ktidar, bir “savafl ve kriz iktidar›” olarak tahkim edilmekte; yara-

7


Her f›rsatta tekelci sermaye temsilcilerine çekidüzen vererek hegemonyan›n süreklili¤ini sa¤layan Erdo¤an’›, geçen genel kurulda “Il›ml› Baflkan” Ümit Boynerle yat›flt›rmay› deneyen TÜS‹AD, bu genel kurulda da süt veren bir inek arma¤an etmeye haz›rlan›yor. Yanda müstakbel baflkan Sütafl’›n patronu Muharrem Y›lmaz’›n bir kampanya afifli.

t›lan sürekli savafl koflullar›yla, istikrars›z, k›r›lgan ve çeliflkili toplumsal dinamiklerin bask› alt›na al›nmas› planlanmaktad›r. Öte yandan kriz konjonktürüyle büyüyen tek adam sultas›n›n üzerinde yükseldi¤i s›n›fsal-politik açmazlar, ç›karlar› birbiriyle çeliflen egemen ittifak aç›s›ndan bu planlar›n hayata geçirilmesindeki zorluklar› da su yüzüne ç›karmaktad›r. Ortado¤u sokaklar›nda y›llard›r devam eden halk direniflleri, ABD hegemonyas›nda yürütülen sömürgesel fetih hareketlerini t›kanma noktas›na getirmifltir. AKP’nin, emperyalist Büyük Ortado¤u Projesi’nden rol çalan aktif tafleronluk siyaseti t›kanm›flt›r. Neoliberal yenisömürgecilik-ba¤›ml›l›k iliflkilerinin derinleflmesi ve tekelci sermaye egemenli¤inin genifllemesine ba¤l› olarak “kronik sermaye birikimi yetersizli¤i” de artm›flt›r. Art arda yaflanan ticari kriz, finansal kriz ve reel sektör krizi, Türkiye kapitalizminin derinleflen sistem krizinin farkl› görünümleridir. AKP iktidar›n›n dayand›¤› egemen s›n›flar ittifak›n›n geliflme kanallar›nda ortaya ç›kan t›kanmalar, bir yandan “gaz-fren” geriliminde görüldü¤ü gibi finans tekelleriyle finansal ba¤›ml›l›k içinde olan kesimler aras›ndaki gerilimi art›r›rken; öte yandan, k›sa erimli bir canlanma ve büyüme hedefiyle inflaat, enerji, hizmet gibi sektörleri öne ç›karmaktad›r. Kaderini neoliberal dönüflüme ba¤layarak gelece¤ini sermayenin ipote¤ine sokan küçük burjuvazi savafl, istikrars›zl›k ve kriz koflullar›nda, bir yandan, Erdo¤an’›n istikrar vaadinin en büyük destekçileri aras›nda yerini al›rken; öte yandan, yükselen piyasalar›n t›kanmas›yla toplumsal y›k›ma en yak›n kesimler aras›na sürüklenmektedir. Mülksüzlefltirilen, yoksullaflt›r›lan ve proleterlefltirilen halk katmanlar› neoliberal ‹slamc› dayan›flmac›l›k iliflkileriyle düzene eklemlenmifl; ekono-

8

mik ç›kar beklentileri (“nispi refah”) sürekli canl› tutulan yoksullar AKP’nin en genifl kitlesel deste¤ini oluflturmufltur. Ancak ayn› zamanda bir sermaye birikim düzene¤i olan neoliberal hay›rseverlik sistemi s›n›ra dayanm›flt›r. Yoksullarla düzen aras›na kurulan “tampon bölge” giderek erimektedir. Yeni sendikalar ve toplu sözleflme yasas›, emeklilik yafl›, tafleron çal›flt›rma, büyükflehir yasa tasar›s› ve benzeri düzenlemelerin gösterdi¤i gibi iktidar, yeni bir mülksüzlefltirme, yoksullaflt›rma, proleterlefltirme hamlesi peflindedir.

Kronik sermaye yetersizli¤inde art›fl “Yap›sal uyum” ve “güçlü ekonomiye geçifl” programlar› ad› alt›nda yürütülen neoliberal politikalarla, ülkede tekelci sermaye egemenli¤i genifllemifltir. Sermayenin, iktidarlarca güvence alt›na al›nan s›n›r tan›maz dinamik hareketleri, finansal entegrasyon ve finansal krizler, yaln›zca piyasalar› düzenlemekle kalmam›fl, yenisömürge kapitalizminin toplumsal çeliflkilerine de yeni bir içerik kazand›rm›flt›r. Tekelci sermaye egemenli¤i tam bir derinlik ve yayg›nl›k kazanm›fl; genelleflmifl meta ekonomisi bütün toplumsal, politik, ekonomik, kültürel dokulara ve ekosisteme uzanm›flt›r. Ne var ki uluslararas› emperyalist birikim modeline ba¤›ml› sermaye genifllemesi, ülkedeki “kronik sermaye birikimi yetersizili¤i”ni daha da art›rmaktad›r. Son otuz y›lda, emperyalist birikim stratejisi, üretken etkinliklerin tamam›n› uluslararas› tekelci sermayenin kontrolünde küresel kapitalist üretim zincirlerine ba¤lam›fl, bütün yerel sermaye birikim kanallar›nda çeflitli krizlerle kendini gösteren t›kan›kl›klar yaratm›flt›r. Üretilen toplumsal art›¤›n hemen hemen tümüyle uluslararas› tekelci sermaye kanallar›nda birikime dönüflmesi,


‹slamc› hareketten servet biriktirerek burjuvazinin kirli dünyas›na kat›lanlara,yine ‹slamc› hareketten gelen tepkiler liberallerce yere gö¤e s›¤d›r›lam›yor. Yeter ki muhalefet, toplumsal mülkiyetçili¤in devrimci kanallar›na yönelmesin.

finansal ba¤›ml›l›k düzenekleri, tekelci sermayenin ba¤›ml›l›k derecesini art›rd›¤› gibi, tekelci sermaye egemenli¤inin alt unsurlar›na dönüflmüfl olan küçük ve orta büyüklükteki sermaye kesimlerini (“KOB‹”) finansal ba¤›ml›l›¤›n alt çeperlerine ittirmektedir. Örne¤in 212,5 milyar dolara varan özel sektörün d›fl borç tutar›, ülke tarihinin en yüksek seviyesine ulaflm›flt›r. Emperyalist piyasa zincirlerine ba¤l› büyüme stratejisi, ülke ekonomisinde belli “büyüklükler” olufltursa da, üretici güçleri gelifltirmeyen ve iflsizli¤i art›ran d›fl finansmana ba¤›ml› büyüme modeli, kronik sermaye yetersizli¤ini derinlefltirmifl; ülkeyi finansal sömürü odaklar›n›n cazip bir av alan›na dönüfltürmüfltür. (Bak. “fiimdi Eme¤in fiark›s›n› Söylemek Laz›m”, sf. 28)

Oligarflinin yeniden inflaas›: tekelci finans seçkinleri ve alttafleronlar Tekelci burjuvazinin yükselen katmanlar›: finans seçkinleri On y›ll›k AKP iktidar› sürecinde neoliberal yenisömürge kapitalizminin yerleflmesi, oligarflinin güç dengelerinin de¤iflmesine, yeni çeliflki, çat›flma biçimlerinin ortaya ç›kmas›na yol açm›flt›r. Üretim, finans, ticaret, d›fl ticaret kanallar›nda büyüyen tekelci sermaye, bütün toplumsal üretim etkinliklerinin kendi bünyesinde bütünleflmesi ve üretimin toplumsallaflma derecesinin artmas›yla egemenli¤ini pekifltirmifltir. Emperyalist merkezlerin denetimindeki finansal hareketler ve finansal krizlerle, tekelci sermaye egemenli¤i, ekonominin bütün sektörlerine ve toplumsal iliflkilere genifllemifltir. Geleneksel s›n›fsal iliflkilerin önemli bir bölümü çözülmüfl, tekelci sermaye hegemonyas›

güçlenmifltir. Atlat›lan “sektörel krizler”den sonra en büyük vurgunlar› yine uluslararas› finans seçkinleri ve yerli iflbirlikçileri yapm›flt›r. Finans seçkinleri, uluslararas› tekelci sermayeyle bütünleflmeden ve banka-borsa piyasalar›ndaki egemenli¤inden kaynaklanan avantajlar›na dayanarak piyasalar›n aslan pay›na el koymufltur. Ayr›ca ihracata dayal› sanayileflme, özellefltirme, hizmet, inflaat, enerji gibi AKP’yle yükselen sektörlerden en büyük pay› yine finans seçkinleri kapm›flt›r. ‹ktidar›n tepesinde ‹slamc› hareketin “karizmatik lideri” bulunurken tekelci burjuvazi, devlet ihaleleri, vergi indirimi, teflvik yasalar›, istihdam paketi, ÖTV-KDV indirimi, k›sa çal›flma ödene¤i gibi devlet himayecili¤inin bütün olanaklar›n› sonuna kadar kullanm›flt›r. Tekelci burjuvazinin saf s›n›fsal örgütü TÜS‹AD’› her “siyasete bulaflt›¤›nda” h›rpalayan Erdo¤an, yine de onlar›n sermaye hareketlerine kap›lar› sonuna kadar açmaktan hiçbir zaman çekinmemifltir.

Alttafleronluk iliflkilerinde yükselen politik-s›n›fsal güç: “Anadolu Kaplanlar›” “Anadolu Kaplanlar›” olarak adland›r›lan güçler, Türkiye burjuvazisinin, ‹slamc› hareketin toplumsal, politik, ideolojik, kültürel temelinde geliflen katmanlar›d›r. Burjuvazinin tekeld›fl› kesimlerini; küçük ve orta büyüklükteki sermaye birikimleri üzerinde örgütlenen fraksiyonlar›n› niteleyen ‹slamc›l›k kavram›, dinsel adetlere s›k› s›k›ya ba¤l› sabit bir kadrosal-ideolojik kimli¤i tan›mlamaz. Tekelci sermayenin hegemonya kanallar›nda kendi özgül ç›karlar›n› temsil etme olana¤› bulamayan kimi sermaye kümelenmeleri, yine tekelci sermayenin alt unsurlar› olarak içinde olgunlaflt›klar› yayg›n “Anadolu

9


REJ‹M sermayesi” üzerinde fraksiyoner güç odaklar› yaratm›fllard›r. ‹slamc› kimlik, t›pk› laikli¤in burjuva s›n›f kimli¤inin ortaya ç›kt›¤›-olufltu¤u kanallardan biri olmas› gibi, “Anadolu Kaplanlar›-Anadolu sermayesi” olarak nitelenen burjuva fraksiyonlar›n›n (“‹slamc› burjuvazi”) s›n›f kimli¤inin bir oluflum kanal›d›r. ‹slamc› dayan›flma kanallar›nda, tarikat-cemaat örgütlerinde yer alman›n avantajlar›n› kullanarak sermaye biriktiren, yayg›n Anadolu sermayesinin geliflmesinde sundu¤u olanaklarla çekim merkezi oluflturan ‹slamc› odaklar, zamanla yayg›n bir temsiliyet yetene¤i kazanm›flt›r. Elde etti¤i s›n›fsal güç imkanlar›n› kullanarak toplumsal yaflam›n ve ülke politikas›n›n seyrini etkileyebilecek güce ulaflm›flt›r. ‹slamc› dayan›flmac›l›k, tüccarl›k, zanaatkârl›k ve küçük üreticilikten gelen s›n›fsal birikimi, neoliberal di-

namiklerin olanaklar›yla buluflturarak s›çramal› bir geliflim seyri izlemifltir. AKP iktidar›nda gücünün doru¤una ulaflan bu kesimler, tekelci sermaye egemenli¤ine alttafleron a¤lar›yla eklemlenerek Antep, Denizli, Kayseri Konya, Marafl gibi yeni sanayi odaklar›n›n itici güçlerine dönüflmüfltür. Emperyalist birikim stratejilerinin ihracata dayal› sanayileflme, finansal hareketlere ba¤l› büyüme, içpazara yönelik üretim stratejilerinin yaratt›¤› toplam büyüklükten ald›klar› paylarla birikimini göreceli art›rm›flt›r. Krizli Türkiye ekomisine geçici canlanmalar yaratan hizmet, medya, enerji ve inflaat sektörlerinde iktidar›n olanaklar›n› kullanarak yeni birikim imkanlar› ele geçirmifltir. ‹slamc› dayan›flma a¤lar› sadece “hay›rseverlik” düzene¤i olarak ifllev görmemekte; ayn› zamanda kökleri eskiye uzanan birikim kanallar›ndan birini oluflturmaktad›r. Tarikat-cemaat, vak›f, dernek fonlar› sermaye birikiminde belirleyici rol oynam›flt›r. ‹slamc›lar›n üzerinde yükseldi¤i sermaye hareketlerinin bafllang›ç noktas› bu dayan›flma düzenekleridir. Kombassan’›n Petlas’› sat›n

10

almas›nda görüldü¤ü gibi, ‹slamc› sermaye dayan›flma a¤lar›nda biriken “kay›td›fl› paralar”›n (hay›rseverlik aidatlar›, iflçi dövizleri) sa¤lad›¤› üstünlükleri tepe tepe kullanm›flt›r. Sermaye aktar›m›nda kullan›lan yerel yönetimler ve belediyeler de ‹slamc› fraksiyonlar›n geliflme kanallar›ndand›r. Özellikle 1994’ten sonra belediyeler kadrolaflma ve sermaye aktar›m›nda kullan›lm›fl, ciddi sermaye birikimi yaratm›flt›r. Ramazan çad›rlar› ve g›da-kömür da¤›t›mlar›yla gündeme gelen belediyelerin himayecilik ve hay›rseverlik etkinliklerini destekleyen-fonlayan sermaye kesimleri belli birikimler oluflturmufltur. Yerel yönetimlerin sabit sermaye aktar›m›, geleneksel belediye hizmetleri yan›nda özel hizmet sat›nal›m›, flirketlerin belediyelerin sosyal yard›m etkinliklerini ve himayecilik

iliflkilerini finanse etmesi, kaynak aktar›m›n›n kanallar› olmufltur. Ekonomik-politik rant kap›s› olarak kullan›lan belediyelerin, AKP’nin 2023 vizyonunda ve yeni sald›r› politikalar›nda yer almamas› flafl›rt›c› olurdu. Büyükflehir yasa tasar›s›yla belediyeler “yeniden”, yeni bir rant alan› ve s›n›f çat›flmas› alan› olarak gündeme gelmifltir. Devlet iktidar›n›n sermaye aktar›m arac› olarak kullan›lmas›nda aslan pay›n› hep tekelci güçlere kapt›ran ‹slamc›lar, Refah-Yol koalisyon iktidar›yla devletin kap›s›n› aralam›fl, ancak en büyük s›çramay› AKP iktidar›nda gerçeklefltirmifltir. Her ne kadar sermaye aktar›m› kütlesi tekelci burjuvazinin pay› kadar olmasa da alttafleronlara da önemli kaynaklar aktar›lm›flt›r. Özellefltirmeler yoluyla sermaye aktar›m›nda devlet ihaleleri (son zamanlarda TOK‹ kentsel dönüflüm piyasas›) etkin kullan›lm›flt›r. Neoliberal yenisömürge kapitalizminin kuruluflunda, sermayenin Anadolu’da yayg›nlaflmas›nda ve tüm toplumsal dokulara dek sermaye egemenli¤inin derinleflmesin-


REJ‹M de alttafleronlar ifllevsel bir rol oynam›flt›r. Tekelci sermaye egemenli¤ini yayg›nlaflt›r›p derinlefltirdi¤i ölçüde kendi güçlenme zeminlerini de yaratm›flt›r. Sahip oldu¤u yayg›n s›n›f ve kitle hareketleriyle, ‹slamc› gericili¤in kaynaklar›n› denetim alt›nda tutarak, AKP faflizminin kitle temelini güçlendirmifltir. Ekonomik, politik, s›n›fsal, kültürel, özellikle ideolojik alanlarda yenilenerek iktidara gelen ‹slamc› hareket, siyasal ‹slam›, neoliberal egemenli¤in dini haline getirmifltir. Yerel iktidar odaklar›na hükmeden kimi yerel seçkinler ulusal siyaset alan›na yükselerek yeni devlet ve semaye seçkinlerine dönüflmüfltür. KOB‹’ler, yerel sanayi ve ticaret odalar›, yerel iktidarlar›n dinamik, sürükleyici temsilcileri haline gelmifltir. Tarikat-cemaat örgütleri, vak›flar, dernekler, sanayi ve ticaret odalar›, MÜS‹AD,

Milli Görüflçü MÜS‹AD, Fethullahç› TUSKON ve AKP’yi iktidara tafl›yan öteki ‹slamc› fraksiyonlar, flimdi iktidara tutunarak krizin ötesine sürüklenme peflindeler. Din kardefli de olsalar, sermeyenin do¤as› yine hükmünü sürüyor: Acaba kim daha uza¤a sürüklenecek?

TUSKON, TOBB, T‹M, kalk›nma ajanslar›, kamu yönetimi birlikleri, ‹slamc› partiler (Refah Partisi-AKP) ‹slamc› frakiyonlar›n üzerinde yükseldi¤i s›n›f ve kitle hareketini oluflturmaktad›r. “‹slamc› sermayenin” güçlenmesinde, sermayenin en yayg›n birikim alan›n› oluflturan “küçük ve orta büyüklükteki sermaye” (KOB‹) kümeleri üzerindeki çat›flmalar belirleyici olmufltur. Tekelci burjuvazinin en genel ve uzun erimli ç›karlar›n› temsil eden TÜS‹AD (Türk Sanayicileri ve ‹fladamlar› Derne¤i, 1971), yükselen ‹slamc› fraksiyonlar karfl›s›nda 2004’te TÜRKONFED’i (Türk Giriflim ve ‹fl Dünyas› Konfederasyonu) örgütleyerek KOB‹’ler üzerinde egemenlik sa¤lamaya ve gündelik çat›flmalar›n seyrini belirlemeye giriflmifltir. Bunun karfl›s›nda ‹slamc› hareketin Nakflibendilik-Mili Görüfl çizgisinde geliflen fraksiyonu MÜS‹AD (Müstakil Sanayici ve ‹fladamlar› Derne¤i, 1990) ve Nurculuk-Fethullah Gülen çizgisinde geliflen fraksiyonu TUSKON (Türkiye ‹fladamlar› ve Sanayiciler Konfederayonu, 2005) AKP iktidar›n›n temelinde oluflturduklar› s›n›fsal güçbirli¤iyle, hem tekel-

lerle ittifaka girmifl, hem de tekellerden artakalanlarla kimi avantajlar elde etmifllerdir. (Enver Ören liderli¤indeki Ifl›kç›lar tarikat›, ‹hlas Holding çat›s› alt›nda, medya, madencilik, sa¤l›k ve ticaret sektörlerine yat›r›m yapan bir sermaye grubuna dönüflmüfltür.) Ne var ki Anadolu sermayesinin üretken gücü, ucuz emek kullan›m›na dayal› sermaye birikimi staretejilerinin yerel tafleronlu¤u üzerinde yükselen ‹slamc› fraksiyonlar›n, kriz ve savafl koflullar›nda avantajlar› sürdürme olanaklar› giderek daralmakta, s›n›f çat›flmalar› keskinleflmektedir.

Tekelci finans seçkinleriyle alttafleronlar aras›nda keskinleflen çeliflkiler Tekelci sermayeyle alttafleronluk iliflkileriyle bütünleflen (entegrasyon-eklemlenme) ‹slamc› fraksiyonlar (küçük ve orta büyüklükteki sermaye kesimleri), s›k s›k ba¤›ml› büyümenin krizini yaflamakta, fliddetlenen her kriz döneminde çeflitli ayakta kalma stratejileri gelifltirmek zorunda kalmaktad›r. Devlet iktidar›n› ve belediyeleri sermaye aktar›m arac› olarak kullanman›n avantajlar› yan›nda, yükselen piyasalar›n t›kanmas›yla, yeni piyasalara ve yeni ihraç pazarlar›na yönelerek varl›¤›n› sürdürmektedir. Ancak Avrupa ve dünya krizi, Ortado¤u ihracat›n›n tehlikeye girmesi, Suriye-‹ran-Irak-Rusya gerilimleri ve daha fazla finansman ihtiyac› tekelci finans seçkinleriyle ‹slamc› sermaye fraksiyonlar› aras›ndaki çeliflkileri keskinlefltirmektedir. AKP faflizminin “vurucu gücü”nü oluflturan ‹slamc› sermaye fraksiyonlar›yla finans tekelleri aras›ndaki ittifak dengesini sürdürmek, Erdo¤an’›n savafl ve kriz politikalar› alt›nda giderek zorlaflmaktad›r. Yak›n vadede bir politik temsil krizi görünmese de yeni bir istikrars›zl›k süreci her an kap›da beklemektedir. Tekellerle alttafleronluk iliflkileri vas›tas›yla bütünleflerek “ba¤›ml› büyüme”nin yaratt›¤› krizler, özellikle finansman ba¤›ml›l›¤›n›n t›kanma noktalar›nda, bu kesimlerin iktidardan beklentilerini de art›rmaktad›r. Örne¤in, Ali Babacan-Mehmet fiimflek ekibiyle Zafer Ça¤layan aras›ndaki “gaz-fren” sürtüflmesinin kayna¤› budur. Babacan-fiimflek ikilisi uluslararas› finansal merkezlerin finansal disiplin politikalar›n›n kat›ks›z yürütmesini temsil ederken, eski Ankara Sanayi Odas› Baflkan› Zafer Ça¤layan, alttafleronlar›n, ‹slamc› sermaye fraksiyonlar›n›n ve di¤er tekeld›fl› kesimlerin t›kanmas›n› önleyecek politikalar›n temsilcili¤ini üstlenmektedir.

Suriye krizi en fazla yeni sanayi odaklar›n› ve güney ekonomisini vurmaktad›r Daha çok tekelci sermayenin yöneldi¤i Avrupa pazar-

11


REJ‹M lar›n›n krize girdi¤i günümüzde KOB‹’lerin gelece¤i komflu ülkeler, Ortado¤u, Türki Cumhuriyetler, Kuzey Afrika ve Sahraalt› Afrika’ya yönelik ihracatla yak›ndan iliflkilidir. GÜNS‹AD (Güneydo¤u Sanayiciler ve ‹fladamlar› Derne¤i) ve TOBB’un verilerine göre gerilimli Türk d›fl politikas›n›n ve Suriye krizinin KOB‹’ler üzerine etkisi olumsuz bir yönelime girmifltir. “Komflularla s›f›r sorun” ekseninde tekelci-‹slamc› uzlaflmayla d›fl politika deste¤ini art›ran AKP iktidar›na yönelik deste¤in süreklili¤i, onun yeni ihracat pazarlar› yaratma yetene¤ine ba¤l›d›r. Devlet liderlerinin d›fl gezilere verdi¤i a¤›rl›k, emperyalist bölge tafleronlu¤u görevlerin yan›nda, Körfez sermayesini ülkeye çekme ve yeni ihracat pazarlar› bulma yükümlülü¤ünü de göstermektedir. Bir büyüklük ve övünme göstergesi olarak sunulan ihracat kapasitesinin ve yöneldi¤i bölgelerin genifllemesi, asl›nda, alttafleronlar›n ayakta kalma stratejisidir. 1994, 1998 ve 2000’lerde, önce Rusya, sonra Avrupa ve daha sonra “Geniflletilmifl Ortado¤u” pazarlar›na “aç›lma” örneklerinde görüldü¤ü gibi, KOB‹’ler, derinleflen krizleri ihracat pazarlar›n› de¤ifltirerek atlatmay› bir birikim stratejisi olarak kullanm›flt›r. Avrupa ve dünyada krizin yayg›nlaflmas› ve komflularla “s›f›r sorun” politikas›n›n iflas›ndan sonra, Anadolu’nun yeni sanayi odaklar›, ‹slamc› fraksiyonlar, güney kent ekonomileri ve Kürt burjuvazisi için tehlike çanlar› çalmaya bafllam›flt›r.

‹slamc› fraksiyonlar aras›nda çatlaklar Tekelci TÜS‹AD ve onun KOB‹ a¤lar› üzerindeki ç›karlar›n› temsil eden TÜRKONFED’e karfl› ‹slamc› fraksiyonlar MÜS‹AD-TUSKON ekseninde örgütlenmektedir. ‹slamc› fraksiyonlar›n üzerinde yükseldi¤i sermayenin ve ç›kar örgütlerinin merkezileflmesiyle oluflan bu merkezi fraksiyoner örgütler, temsil ettikleri kesimlerin salt farkl› ekonomik ç›karlar›n› de¤il, ayn› zamanda farkl› politik ve toplumsal ç›karlar›n› da temsil etmektedir. Türkiye siyasetinin kriz, Kürt savafl› ve Suriye gerilimi gibi istikrars›zl›k kaynaklar›, ‹slamc› güçbirli¤inin temelindeki kökleri eskiye uzanan çeliflkileri de büyütmektedir. Tayyip Erdo¤an-Abdullah Gül ikilisinin liderli¤inde temsil edilen Milli Görüfl-MÜS‹AD çizgisiyle Fethullah Gülen cemaatlerinin yayg›n a¤lar›n›n konfederasyonlaflmas›ndan oluflan TUSKON çizgisi aras›daki gerilimler “Erdo¤an-Gülen çeliflkisi” olarak kendini göstermektedir. Gerilimin t›rmanmas›, iktidar›n ittifak temelindeki çatlaklar› büyütmekte, siyasal istikrars›zl›k temelini beslemektedir. Gerilimin kökleri eskiye uzanmaktad›r. 1969’da Erbakan’›n TOBB genel baflkanl›¤›ndan polis zoruyla al›n-

12

Kredi sistemiyle kaderini neoliberal dönüflüme ipotek ederek profesyonel mesleklerden hizmet sat›n alan yeni ortas›n›f, finansal krizler ve içpazar›n daralmas›yla, yaflam standartlar›n› yitirme korkusuyla er geç yüzleflecek.

mas›, gerilimin tarihsel bafllang›ç noktas›d›r. Erbakan’›n flahs›nda TOBB’un yönetimini ele geçirmeye giriflen küçük ve orta ölçekli sermaye kümelerinin üzerinde oluflan ‹slamc› fraksiyonlar, “Erbakan Olay›”yla bast›r›ld›ktan sonra ayr› politik geliflme kanallar›na yönelmifllerdir. Tekelci sermaye egemenli¤ine karfl› kendini koruma refleksleri, prekapitalist s›n›flar› farkl› temsil kanallar›na itmifltir. Nakflibendilik siyasal ‹slamc›l›k kanallar›nda partileflerek Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi ve AKP’ye kadar kimi ‹slamc›lar›n burjuva s›n›fsal-politik kimli¤inin olufltu¤u bafll›ca kanal olmufltur. Temel geliflme kanal›n› ve en yetkin biçimlerini Fethullah Gülen hareketi içinde oluflturan Nurculuk ise her seferinde fark› merkez partilere yönelerek de¤iflken politik temsil kanallar› yaratm›flt›r. Bugün AKP’yi destekleyerek yeni bir geliflme kanal› açan Gülen hareketi, toplumsal, ekonomik a¤lar›, emperyalist istihbarat-güç odaklar›yla ba¤lant›lar› ve yeni devlet seçkinleri içindeki yerleflik kadrolar›yla ciddi politik güç oluflturmufltur. ‹slamc› fraksiyonlar aras›nda ikinci ciddi gerilim 28 fiubat “postmodern darbesi”yle kendini göstermifltir. Neoliberal dönüflüme ayak direyen Erbakan’›n liderli¤inde temsil edilen Milli Görüfl’ün geleneksel katmanlar› tasfiye edilirken, Fethullah Gülen hareketi ve Erdo¤an-Gül liderli¤indeki Milli Görüfl çizgisinde yeni temsil biçimleri oluflturan ‹slamc› fraksiyonlar, “Avrupa Birli¤i yandafll›¤›” ve “yap›sal uyum program›”na tutunarak yeniden saflaflm›flt›r. 1990’lardan bugüne MÜS‹AD’la TUSKON aras›ndaki fraksiyoner çat›flmalar, art›k iyice yer-


REJ‹M

‹slamc› dayan›flma a¤lar›, ayn› zamanda bir sermaye birikim kanal› oldu¤undan, krizin y›k›c› sonuçlar›ndan kendini kurtaram›yor. Yoksullarla düzen aras›na infla edilen “tampon bölge” giderek daral›yor.

lefliklik kazanm›fl olan neoliberal yenisömürge kapitalizminde ve geniflleyen tekelci sermaye egemenli¤inde pay kapma ve ileri pozisyon oluflturma savafl›mlar›d›r. Son zamanlarda a¤›rl›kla d›fl siyaset-Mavi Marmara, devlet bürokrasisinin yeniden yap›land›r›lmas› gibi konularda çekiflmeler su yüzüne ç›karken, dershanelerin kapat›lmas›na yönelik çal›flmalar, çat›flmaya yeni politik boyutlar eklemifltir. Ayr›ca s›n›flar savafl›m›n›n sürprizlerle dolu karmafl›k do¤as› geleneksel kamplaflmalar›n d›fl›ndan geliflen yeni çeliflki ve çat›flma biçimlerini de her zaman üretmektedir. Tayyip Erdo¤an-Abdullah Gül aras›nda Milli Görüfl hareketinin liderli¤inde beliren çatlaklar, egemen siyaseti çeflitlendiren yeni gerilimler ve dinamikler aras›nda say›labilir.

Statükonun süreklili¤iyle güvencesizlik aras›na s›k›flan küçük burjuvazi Neoliberal y›k›m programlar› do¤rultusunda geleneksel küçük burjuva (ortas›n›f) katmanlar›n çözülmesi, AKP faflizminin iktidar yap›s›, toplumsal temelinin ve kitle deste¤inin art›r›lmas›, yeni devlet seçkinlerinin oluflumu, gericili¤in-›rkç›l›¤›n toplumsallaflmas› ve ideolojik hegemonyan›n sa¤lanmas›nda berlirleyici rol oynam›flt›r. Çözülen küçük üretici-tüccar-zaaatkarlar›n bir bölümünün tekelci sermayeyle iliflki içinde, fason, tafleron üretim a¤lar›na eklemlenerek yükselmesi, tekelci sermaye egemenli¤inin Anadolu mekan›na ve toplumsal yap›n›n dip dokular›na dek genifllemesini sa¤lam›flt›r. Kendileri de oligarflinin say›sal a¤›rl›¤›n› oluflturan küçük ve or-

ta büyüklükte sermaye kütlelerinin aras›na kat›larak s›n›f atlam›fllard›r. Neoliberal ‹slamc› ilke ve kurallar çerçevesinde devletin yeniden yap›land›r›lmas›nda yükselerek yeni devlet seçkinlerine (bürokrasi, siyaset, belediye) dönüflen küçük burjuva katmanlar, AKP faflizminin “iktidar çekirde¤i”ni oluflturmaktad›r. AKP faflizmiyle yükselen yeni ortas›n›f katmanlara ve hizmet sunan profesyonel meslek sahipleri de yükselen arakatmanlar aras›nda yer alm›flt›r. Erdo¤an’la doru¤a ç›kan dönüflüm sürecinde kamusal ç›karlar› terk ederek, giriflimci, rantç›, flirket yöneticisi, dan›flman, kültür-sanat “erbab›”, borsa oyuncusu vb. profesyonel ortas›n›f hizmetlisine dönüflen katmanlar, iktidar›n› sürekli k›lmaya çal›flan yeni devlet seçkinlerine, profesyonel flirketlere ve tüketime düflkün ortas›n›fa, yani maddi-entelektüel talepleri yüksek topluluklara hizmet vermektedir. Bir hakikat iflçisi olarak “geleneksel ayd›n” tipinin çok uza¤›nda, AKP faflizminin propaganda hizmetlerini yürüten entelektüellerin maddi-s›n›fsal ç›karlar› burjuvazinin ç›karlar›yla bütünleflmifltir. Söz konusu AKP’nin-burjuvazinin “organik entelektüelleri” kaderini tümüyle neoliberal dönüflümle kurumlaflan yeni statükonun süreklili¤ine ba¤lam›flt›r. Tekelci-‹slamc› fraksiyonlar›n saf s›n›fsal ç›karlar›n› temsil eden AKP faflizminin kitlesel deste¤ini oluflturan küçük burjuvazinin, mülksüzleflen, yoksullaflan, proleterleflen s›n›flar›n düzene eklemlenmesinde, yarat›lan “nispi refah” görüntüsüyle beklentilerin canl› tutulmas›nda, iflçi s›n›f›n›n silahs›zland›r›lmas›nda ve toplumsal tepkilerin bast›r›lmas›nda rolü belirleyicidir. Kaderini neoliberal dönüflümle gelen statükonun süreklili¤ine ba¤layan yeni ortas›n›f, ekonomik krizler, Kürt savafl› ve Suriye-Ortado¤u geriliminin yaratt›¤› k›r›lgan atmosferde, bir yandan, Erdo¤an’›n istikrar vaadinin en büyük destekçileri aras›nda yerini al›rken; öte yandan, yükselen piyasalar›n t›kanmas›yla toplumsal y›k›ma en yak›n kesimler aras›na sürüklenmektedir.

‘Tampon bölge’de daralma: yeni mülksüzlefltirme, yoksullaflt›rma ve proleterlefltirme hamlesi Ekonomik kriz, Kürt savafl› ve Ortado¤u gerilimleri alt›nda büyük projelerini tüketen egemenler, çareyi, sömürünün yo¤unlaflt›r›lmas›, tek adam sultas› ve eme¤in-hak mücadelesinin-toplumsal muhalefetin bask› alt›na al›nmas›nda görmektedir. Bu noktada, fliddet ayg›tlar›n›n tahkimat›ndan sonra en büyük görev ‹slamc› harekete düflmektedir. Neoliberal yap›sal uyum programlar›n›n Türkiye’ye

13


REJ‹M

“Büyük fikirler”in adam› Erdo¤an’›n en büyük projesi, do¤al felaketleri toplumsal felakete çevirme ustal›¤›yd›. Kendisi de bir “damdan düflen” olarak, en iyi bildi¤i ifli yap›yor. Büyükflehir ve inflaat ifllerini yeni sermaye yat›r›m alanlar›na dönüfltürerek hem krizli ekonomiyi bir süre daha “idare etmeyi” baflar›rken hem de sermayeye yeni kar alanlar› aç›yor.

katt›¤› özgünlüklerden biri de ‹slamc› hareketin ifllevsel rolüdür. Mülksüzlefltirme, yoksullaflt›rma, proleterlefltirme-yeniden proleterlefltirme sald›r› dalgalar› alt›nda toplumsal y›k›m yaflayan halk katmanlar›n›n düzene eklemlenmesinde, devlet terörüyle yarat›lan politik kitle pasifikasyonuyla birlikte, ekonomik ç›kar beklentisinin canl› tutulmas› belirleyici olmufltur. Neoliberal “yoksullukla mücadele” programlar›, kredi sistemleri ve ‹slamc› dayan›flma a¤lar› ve himayecilik iliflkileri yoksullar›n ekonomik ç›kar a¤lar›na kat›l›m kanallar› olmufltur. Gün geçtikçe yukar› do¤ru toplumsal yükselme umudu azalsa bile “istikrars›zl›k ve kriz tehlikesinin kap›da bekledi¤i” flartlarda yoksullar, AKP iktidar›n›, en az›ndan daha kötüye gidiflin önünde bir “güvence” olarak görmektedir. Küçük bir az›nl›¤› oluflturan “örgütlü iflçi s›n›f›” d›fl›nda, geleneksel olarak sosyal güvenlik haklar›ndan yoksun kalm›fl, sosyal-kamusal haklar› s›n›f mücadelesinin bir kazan›m› olarak görmeyen, s›n›f bilincinden yoksun güvencesiz kitlelerin düzene eklemlenmesinde ‹slamc› hareket, AKP faflizminin operasyonel gücüdür. Tar›m-

14

sal-k›rsal alanlardan sökülüp kentlere göçerek, güvencesiz k›r yoksullar› kitlesinden güvencesiz kent yoksullar› kitlesine dönüflen toplumsal kesimler, küçük üreticiler, kay›td›fl› çal›flan s›n›fsal katmanlar, uluslararas› emperyalist merkezlerden aktar›lan fonlar, tekelci sermaye fonlar›, vak›flar ve sosyal kredi a¤lar›n›n yan›nda, ‹slamc› dayan›flma a¤lar›yla düzene eklemlenmektedir. S›rf “hay›rseverlik” de¤il, ayn› zamanda sermaye birikim a¤lar› olarak geliflen ‹slamc› dayan›flma a¤lar›, Anadolu’nun uzak köflelerine uzanarak, ‹slamc› fraksiyonlar›n s›n›f ve kitle gücü oluflturmas›nda bir üstünlük olarak ortaya ç›km›flt›r. ‹slamc› ideoloji, politik kültür ve himayecilik a¤lar›; s›n›f bilincinin, politik s›n›fsal tavr›n ve Kürt-Alevi-kad›n bütün ezilenlerin devrimci özne potansiyelini bask› alt›na alm›fl ve bugüne dek düflük yo¤unluklu bir “nispi refah” beklentisini de hep canl› tutmufltur. Ancak kitlelerin tepkileriyle, sermaye egemenli¤ini en ücra toplumsal hücrelere dek geniflleten neoliberal yenisömürgeci kapitalist düzen aras›nda “tampon bölge” olarak kurulan neoliberal ‹slamc› dayan›flmac›l›k düzenek-


REJ‹M

AKP’nin toplumsal muhalefeti terörle bast›rma politikas›na iflçi s›n›f› hareketinin, Kürtlerin, Alevilerin, kad›nlar›n yan›t› çok aç›k... Direnifl, özel teknikler, büyük donan›mlar ve ö¤retiler gerektirmeyen bir çocuk oyunudur!

leri, bugün, daralmaya bafllam›flt›r. Seçim politikalar› ortam›nda biraz yumuflat›larak gündeme gelse de yeni bir neoliberal s›n›fsal sald›r›n›n haz›rl›klar› gittikçe belirginleflmektedir. Büyükflehir yasa tasar›s›nda görüldü¤ü gibi, toplam köy varl›klar›n›n yar›s›n› ortadan kald›rarak Anadolu’da yeni merkezler yaratma planlar›yla gündeme gelen sald›r›, yeni göç dalgalar›, yeni mülksüzleflme, yoksullaflma ve proleterleflme süreçleri getirecektir. Örgütlenmeyi bask› ve denetim alt›na almay› planlayan Sendikalar Yasas› TBMM’den geçirilmifl, emeklilik yafl›n›n yükseltilmesi yeniden gündeme tafl›nm›fl, tafleronlaflt›rman›n pürüzlerini ay›klamay› ve tafleron iflçilerin örgütlenmesini zorlaflt›rmay› planlayan çal›flmalar TBMM gündemine al›nm›flt›r… Ancak giderek yükselen hak mücadelesi eksenli iflçi s›n›f hareketi, kazan›mlar›n› koruma mücadelesine daralm›fl geleneksel sendikal hareketin elini kolunu iyice ba¤lamay› hedefleyen yeni sald›r› dalgas› ve ç›kar eksenli himayecilik iliflkilerince bast›r›labilecek devreyi çoktan atlatm›flt›r. Bugün iflçi s›n›f›n›n özsavunma hareketlerini oluflturan güvencesiz iflçi hareketleri, hak mücadeleleri ve yayg›n halk direniflleri, düzenle yoksullar aras›na kurulan “tampon bölge” ve gerici himayecilik iliflkilerinde gedikler açmaya bafllam›flt›r.

yon hükümetleridir. AKP’nin “tek parti iktidar›” üzerinde ittifaka giren politik-s›n›fsal güçler, temsil krizini ve dolay›s›yla kronik siyasi istikrars›zl›k sorunlar›n› bir süreli¤ine ertelemifltir. ‹ttifak, iki konuda “mutlak uzlaflma” içine girmifltir: Neoliberal dönüflümün en genel çerçevesini oluflturan yap›sal uyum program› ve s›n›f düflmanl›¤›n›n gelmifl geçmifl en vahfli biçimlerinden biri olan neoliberal sald›r› politikalar›n›n gerçekleflebilmesi için iflçi s›n›f› hareketinin ve toplumsal muhalefetin bast›r›lmas›. Ancak gelinen noktada neoliberal yap›sal uyum program›n›n “büyük projeleri” art›k tükenmifltir. Kriz, Kürt savafl› ve aktif tafleronlukta t›kanma, derinleflen toplumsal krizi, sistem krizine dönüfltürmektedir. Erdo¤an’›n istikrar vaadi, toplumu, emperyalizmin, sermayenin, ideolojinin ve fliddetin en gerici temsilcilerinin arkas›na saflaflt›rmaktan baflka bir fley de¤ildir. Baflkanl›k, yar›baflkanl›k, güçlendirilmifl baflbakanl›k ya da güçlendirilmifl cumhurbaflkanl›¤›, biçimi ne olursa olsun “tek adam sultas›”, derinleflen ba¤›ml›l›klar, kronik yetmezlikler ve istikrars›zl›klar döngüsünde bocalayan AKP faflizminin, iflçi s›n›f› hareketini ve toplumsal muhalefeti (Kürtler, kad›nlar, Aleviler…) terörle bast›rmay› hedefleyen politik projesidir.

AKP faflizminin ‘büyük projesi’: tek adam sultas› Sömürge tipi faflizmin politik temsil iliflkilerinde görülen en belirgin istikrars›zl›k kaynaklar›ndan biri koalis-

15


Parçal› muhalefetin ortak keseni:

Savafl karfl›t› mücadele

S

avafl gündemi, 4 Ekim 2012 tarihinde TBMM’de kabul edilen tezkere ile egemen siyasette ön s›ralara ç›karken, ayn› günlerde toplumsal muhalefet de yayg›n ve kitlesel savafl karfl›t› eylemlerle soka¤a ç›kt›. AKP iktidar›na, bir y›l boyunca herhangi bir yabanc› ülkeye savafl ilan etme yetkisi veren 4 Ekim (Suriye) tezkeresinin a盤a ç›kard›¤› tehdit elbette dikkate al›nmal›d›r. Ne var ki savafl, 4 Ekim’de ciddiye binen bir ihtimal de¤il, Türkiye’nin uzun süredir bilfiil etkisi alt›nda oldu¤u güncel ve çokboyutlu bir gerçekliktir. Toplumsal muhalefet, böylesi bir tezkere ve Suriye

16

devleti ile resmi savafl olas›l›¤› söz konusu olmasa dahi etkili bir savafl karfl›t› mücadele örgütlenmesini gerekli k›lan bir çat›flma ile karfl› karfl›yad›r. Kürt savafl›, bölgesel bir boyut kazanarak fliddetlenmektedir. Suriye rejminin kriziyle ba¤lant›l› olarak, Bat› Kürdistan’da (Kuzey Suriye) yaflanan özerkleflme süreci 4 Ekim tezkeresinin ad› konmam›fl hedef ve gerekçelerinden birisidir. Di¤er yandan, Federal Kürdistan’daki (Kuzey Irak) PKK askeri varl›¤›na yönelik olarak s›n›r ötesi harekat yetkisini bir y›l uzatan 11 Ekim 2012 tezkeresi de, AKP’nin has›mlaflt›rd›¤› fiii a¤›rl›kl› Irak merkezi yönetiminin


AKP, Suriye politikas› üzerinden kendi halk›na karfl› savafl yürütmektedir. Bugün sosyalistler öncülü¤ünde örgütlenecek etkili bir savafl karfl›t› hareket ise yaln›zca Suriye halk›n›n eflitlik, özgürlük, demokrasi ve ba¤›ms›zl›k mücadelesi ile dayan›flman›n de¤il, Türkiye halklar›n›n AKP iktidar›na ve egemen s›n›flara karfl› mücadelesinin de bir gere¤idir art›k aç›ktan itiraz etmesi nedeniyle 2007’den bu yana geçerli olan rutinin ötesinde bir anlam kazanm›flt›r. fiiddetlenen ve bölgeselleflme e¤ilimi tafl›yan Kürt savafl›; Antep ve Afyon vakalar›ndaki1 gibi faili meçhul patlamalar; Suriyeli mültecilerin bar›nd›¤› s›n›r illeri Antakya, Kilis, Urfa ve Mardin’de zaman zaman kitlesel çat›flmalara da dönüflen toplumsal gerilim ve fiili ola¤anüstü hal uygulamalar›; Suriye s›n›r›nda Akçakale olay›ndan çok önce bafllayan ve iki taraftan da ölüm ve yaralanmalara yol açan kas›tl›-kas›ts›z atefl açma vakalar›; ‹stanbul, Ankara, Malatya, Ad›yaman, Manisa ve Ayd›n gibi birçok ilde Alevilere yönelik teh-

dit, kundaklama ve kurflunlamalar› da içeren sald›r›lar; Türkiye kontrolündeki s›n›r bölgesinde Lübnanl› fiiilerin, Lübnan’da misilleme olarak Türklerin kaç›r›lmas›; AKP’nin çeflitli biçimlerde destekledi¤i paramiliter örgütlerin Suriye’de rejim güçlerine, Alevilere, Kürtlere, Filistin soluna sald›rmas› gibi geliflmelerin tamam› AKP’nin Suriye’ye karfl› yürüttü¤ü sald›rgan politika ekseninde geliflmektedir. Suriye savafl›, Kürt sorunundan Alevi sorununa, iktidar içi çeliflkilerin bast›r›lmas›ndan AKP’nin mezhepçi-floven bir temelde yürüttü¤ü sa¤›n birli¤i siyasetine, zamlardan acele kamulaflt›rma, y›k›mlar, santral projeleri gi-

17


GÜNDEM bi mülksüzlefltirme uygulamalar›na kadar bütün iç siyaset gündemlerini de giderek belirleyen ana eksen haline gelmektedir. Ya da tersten, AKP ak›l d›fl› görünen Suriye siyasetiyle, bu krizli iç gündemleri de idare edebilmektedir. AKP’nin Suriye siyasetini belirleyen ve Ahmet Davuto¤lu “idealizmini” sahneye ça¤›ran, onu kuflatan nesnelliktir. Ancak bu nesnellik AKP’yi bata¤a sokma potansiyeli de tafl›maktad›r ve do¤rusu ifller iyi gitmemektedir. Bu durum bir yandan Türkiye sa¤›n›n tepesini birbirine kenetleyip sa¤ tabanda Alevi-Kürt düflmanl›¤›n› k›flk›rt›rken, bir yandan da halk›n büyük ço¤unlu¤unda bir hoflnutsuzluk yaratmakta ve kimi zaman soka¤a taflmaktad›r. Hoflnutsuzlu¤un mezhepçi-milliyetçi refleksleri besleyerek AKP politikalar›na destek oluflturmas› da olas›d›r; emperyalist müdahaleyi, savafl›, iflbirlikçili¤i, mezhepçili¤i ve flovenizmi karfl›s›na alarak AKP iktidar›n› zora sokacak savafl karfl›t› bir hareket içinde örgütlenmesi de. Böylesi bir hareketin potansiyel olarak güçlü bir toplumsal karfl›l›¤› vard›r. Halk›n ezici ço¤unlu¤unun savafla karfl› oldu¤unu gösteren kamuoyu araflt›rmalar›, a¤ustos ve eylül aylar›nda Antakya’da ve tezkerenin oyland›¤› gün pek çok kentte düzenlenen eylemler, s›n›r kentlerinde yaflanan sorunlar karfl›s›nda bölge halk›n›n gösterdi¤i refleksler buna iflaret etmektedir. Sosyalist hareket de, bu zeminde etkili bir savafl karfl›t› güç oluflturabilecek potansiyele sahiptir. Türkiye’yi ABD’nin Irak iflgaline ortak etmek üzere 1 Mart 2003’te TBMM’de oylanan tezkerenin reddedilmesini sa¤layan savafl karfl›t› hareket gibi bir deneyim, Türkiye sosyalist hareketinin hanesindedir. Üstelik o dönemde hareketi zay›flatan unsurlar olan, ‹slamc›larla ittifak tart›flmalar›, sol içindeki liberal hegemonya ve Kürt hareketinin isteksizli¤i gibi sorunlar bugünün nesnelli¤i içinde büyük ölçüde afl›lm›fl ve engel olmaktan ç›km›flt›r. Türkiye y›k›c› sonuçlar›n› yaflamaya bafllad›¤›m›z büyük bir çat›flman›n içindedir ve çat›flman›n seyrine ba¤l› olarak baz› taktik de¤iflikliklere giriflilse de, yaflananlar› geri sarmak mümkün de¤ildir. AKP, emperyalist ç›karlar ile bütünleflmifl kendi ç›karlar›n› ve iktidar›n› koruyabilmek ad›na aktif tafleron, mezhepçi ve floven bir politikayla bu çat›flman›n “cephe gerisini” örgütlemeye devam edecektir. ‹flin do¤rusu Suriye politikas› üzerinden kendi halk›na karfl› savafl yürütmektedir. Bugün sosyalistler öncülü¤ünde örgütlenecek etkili bir savafl karfl›t› hareket ise yaln›zca Suriye halk›n›n eflitlik, özgürlük, demokrasi ve ba¤›ms›zl›k mü-

18

Antakya’da aylar boyunca kentin rahats›zl›¤› flehir efsanelerini aflamam›flt›r. Ancak 25-26 A¤ustos tarihlerindeki “Bar›fla Ç›¤l›k” etkinli¤iyle o zamana kadar hayret verici bir suskunluk içinde bekleyen Antakya dile gelmifltir. Bu etkinlikle eflzamanl› olarak Suriye’de Emperyalist Müdahaleye Hay›r Platformu kurulmufl, Platform’un düzenledi¤i 1 Eylül Bar›fl Günü yürüyüflüne on bine yak›n kifli kat›lm›flt›r.


GÜNDEM cadelesi ile dayan›flman›n de¤il, Türkiye halklar›n›n AKP iktidar›na ve temsil etti¤i egemen s›n›flara karfl› mücadelesinin de bir gere¤idir.

Hesaplar tutmay›nca Türkiye, Beflar Esad yönetimi karfl›s›nda iktidar alternatifi bir muhalefet ve bir uluslararas› müdahale gerekçesi oluflturmaya yönelik giriflimlerde Katar ve Suudi Arabistan’›n finansal deste¤i ile önden inisiyatif alm›fl ancak baflar›s›z olmufltur. Bizzat AKP taraf›ndan örgütlenen Suriye Ulusal Konseyi ile Türkiye’de merkezi bir komutaya kavuflturulmaya çal›fl›lan Özgür Suriye Ordusu, de¤il Suriye’yi, Suriye muhalefetini bile ne kadar temsil etti¤i tart›flma götürür örgütler olarak kalm›fl, bu nedenle de uluslararas› destek bulamam›flt›r. Bu müdahaleler karfl›s›nda Esad yönetimi, devlet ayg›t› ile Sünni Halep ve fiam burjuvazisini de içeren toplumsal taban›n› koruyabilmifl, muhalefetin yabanc› müdahaleye karfl› unsurlar› silahl› hareketle aralar›na mesafe koymufl, bölgesel olarak ‹ran, Lübnan Hizbullah’› ve k›smen Irak; uluslararas› alanda da Rusya, Çin ve k›smen Hindistan Esad yönetimine destek ç›km›fl, bu denge do¤rudan d›fl müdahale önünde ciddi bir engel oluflturmufltur. Yaklaflan ABD seçimleri ve ekonomik krizin ortas›nda do¤rudan bir müdahalenin maliyetini üstlenmeye gönüllü bir devletin ç›kmamas› da d›fl müdahale seçene¤ini gündem d›fl›na ç›karm›flt›r. Öyle ki bir y›l önce ABD D›fliflleri Bakan› Hillary Clinton, “Türkiye Suriye konusunda inisiyatif almal›” derken 30 A¤ustos’ta Birleflmifl Milletler’e giderek Suriye’de tampon bölge oluflturma ça¤r›s› yapan Davuto¤lu, ABD temsilcisinin dahi gelmedi¤i bofl salona seslenip dönmüfltür. TSK’ya ait bir uça¤›n düflürülmesi ve Akçakale’de top at›fl› sonucu 5 sivilin öldürülmesi karfl›s›nda, NATO herhangi bir müdahalede bulunmay› reddetmifltir. Haliyle uluslararas› müdahaleye gerekçe oluflturacak bir mülteci krizi oluflturma plan› da ifle yaramam›flt›r. Daha çat›flmalar bafllamadan haz›rlanan ve Suriyelilerin ade-

ta davetiye ile ça¤r›ld›¤› kamplar, gün gelip çat›flmalar fliddetlenince dolup taflm›fl, AKP say›lar› yüz bini aflan mültecilerin yol açt›¤› toplumsal ve ekonomik maliyetle bafl bafla kalm›flt›r. ‹lk baflta 50 bin mülteci s›n›r›n›n afl›lmas›n› Suriye’ye tampon bölge kurmak üzere müdahale gerekçesi ilan eden AKP, say› 50 bine yaklafl›nca s›n›r› 100 bine çekmifl, 100 bine yaklafl›nca da sesini kesmifltir. Antakya’da, Kilis’te, Urfa’da kent halk› ile gerilimlere de yol açan mültecilerin ekonomik maliyeti resmi aç›klamalara göre, Ekim 2012 itibariyle 300-400 milyon dolar civar›ndad›r. Bu, savafl›n 14 ülkeye ihracat köprüsü olan lojistik sektörüyle Antakya ekonomisini felç etmesinin zincirleme maliyetinin yan›nda ihmal edilebilir bir miktard›r. AKP’nin planlar› tutmay›nca Türkiye, Esad yönetimi ile birlikte Lübnan direniflinin, ‹ran’›n, Rusya’n›n ve Irak hükümetinin, yani ayn› zamanda enerji ve güvenlik aç›s›ndan dostlu¤una muhtaç oldu¤u komflular›n›n düflmanl›¤›n› kazanm›flt›r. Suriye Kürtlerinin özyönetimler kurarak Suriye-Türkiye s›n›r›ndaki topraklar›n önemli bölümünü kontrol alt›na almas› ile Irak’tan Suriye’ye, Kürdistan Türkiye’nin en uzun s›n›r komflusu haline gelmifl, Türkiye’nin ummad›¤› türden bir “tampon bölge” oluflmufltur. Emperyalistlerin savafl konusundaki isteksizli¤ine karfl›n, vaktiyle ABD taraf›ndan teflvik edilen ancak flimdilerde daha s›k› denetim alt›na al›nmaya çal›fl›lan AKP art›k Esad’la köprüleri atm›fl, Suriye’deki iç çat›flmaya angaje olmufl ve bu süreçte Suriye Kürdistan› (Bat› Kürdistan ya da Rojava) gibi yeni bir “düflman” yaratm›flt›r. Yani geri dönülmez biçimde savafl›n içindedir ve bu savafl› ÖSO, El Kaide-El Nusra ve farkl› adlar alt›nda faaliyet yürüten “cihatç›”lardan oluflan alttafleronlar› arac›l›¤›yla sürdürmektedir. ÖSO’ya ba¤l› gruplar›n ekim ay› sonunda Halep’te ve Rojava’da Kürt gruplar› hedef almas› AKP-ÖSO aras›nda bir “tafleron-alttafleron” iliflkisi bulundu¤unu do¤rulamaktad›r. S›n›r boyunda giderek t›rmanan gerilim, bir

19


Akçakale’de Suriye taraf›ndan gelen bir bomba 5 sivilin can›n› ald›¤›nda soka¤a dökülen ilçe halk› Suriye’yi de¤il mülki amirlikleri hedef alm›fl, ertesi gün ziyarete giden bakan, komutan ve milletvekilleri protestodan nasibini alm›flt›r.

savafl bahanesi yaratma çabas›ndan çok, zaten yürütülmekte olan savafl›n sonuçlar›d›r. 4 Ekim’de Meclis’ten geçen tezkere ve karfl›l›kl› top at›fllar›, savafl› t›rmand›rma iddias›ndaki bir hükümetin güç gösterisinden çok savafla batm›fl bir hükümetin ç›rp›n›fl›d›r. Bu ç›rp›n›fl Türkiye’yi bata¤a daha da fazla çekme tehlikesini içermektedir.

Toplumsal hoflnutsuzluk Kamuoyu yoklamalar›na göre halk›n yüzde 60-70’i savafla karfl›d›r. Can ve mal güvenli¤inin tehlikeye düflmesi, ekonominin bozulmas›, mezhep geriliminin t›rmanmas›, Kürt düflmanl›¤›n›n harekete geçmesi, iktidar bask›s›n›n fliddetlenmesi toplumsal hoflnutsuzlu¤un temel kaynaklar›d›r. S›n›r illerinde silahl› gruplardan ve cihatç›lardan ayr›flt›r›lmam›fl mültecilerin kent halk› ile yaflad›¤› gerilimler t›rmanmaktad›r. Bu durum yaln›zca Antakya’da de¤il Kilis ve Urfa’da da geçerlidir. Silahl› muhalif gruplar›n Türkiye-Suriye s›n›r›n› sürekli ihlal ederek Suriye ordusunu k›flk›rt›p çat›flmay› Türkiye’ye çekmesi, sa¤l›k gibi kamusal hizmetlerden öncelikli olarak yararlanmas›, yerli halk ile kimi zaman kavgaya varan tart›flmalara girmesi, mülteci kamplar›nda güvenlik güçlerini yaralay›p Türk bayra¤›n› indirecek kadar serbestlik içinde hareket etmelerine izin verilmesi Alevisinden milliyetçi muhafazakâr›na genifl bir kesimde rahats›zl›k yaratmakta, bu durum ayn› zamanda gerici-floven tepkileri de tetikleyebilmektedir. Ancak Akçakale örne¤inde görüldü¤ü gibi, Suriye taraf›ndan gelen bir bomba 5 sivilin can›n› ald›¤›nda soka¤a dökülen ilçe halk› Su-

20

riye’yi de¤il mülki amirlikleri hedef alm›fl, ertesi gün ziyarete giden bakan, komutan ve milletvekilleri de protestolarla karfl›lanm›flt›r. S›n›r ekonomisi durma noktas›na gelmifltir. Türkiye’nin en büyük ikinci kara tafl›mac›l›¤› filosuna sahip Antakya, t›r mezarl›¤›na dönmüfl durumdad›r. Bu basitçe lojistik sektörünü de¤il, o t›rlar›n tafl›d›¤› mallar› üretenleri/ihraç edenleri de etkilemektedir. S›n›r ekonomisi durdu¤u gibi mültecilerin giderleri ve muhaliflere verilen destek de bir ekonomik yük oluflturmaktad›r. Bütçe dengelerinin sars›lmas› gerekçesi ile temel hizmetlere fahifl zamlar yapan hükümetin, büyük art›fl gösteren giderlerinden biri de Suriye krizinden ba¤›ms›z düflünülemeyecek savunma ve güvenlik (ve örtülü ödenek) harcamalar›d›r. AKP Suriye savafl›n› kendi taban›na hakl› gösterebilmek için Alevi düflman› bir dile sar›lmakta, buna Alevilere dönük gerici sald›r›lar efllik etmektedir. Aleviler aç›s›ndan, hükümetin Suriye politikas›, ayn› zamanda kendilerini hedef alan bir politika olarak görülmektedir. Halk› Suriye politikas›na ikna etmekte zorluk çeken AKP, Kürt düflmanl›¤›n› da bir koz olarak kullanmak istemektedir. Bat› Kürdistan’daki özyönetim ve özerkleflme sürecinin bir müdahale gerekçesi olarak belirtilmesi, milliyetçi duyarl›l›klar› savafla ikna etmek için kullan›l›rken, Kürtler aras›nda bir hoflnutsuzluk yaratmaktad›r. Aleviler gibi Kürtler de hükümetin Suriye politikas›n›, kendilerini hedef alan bir sald›r› olarak görmektedir. Ancak bu durum, sald›r›n›n hedefindekileri kendili¤inden bir araya getirememekte, parçal›l›k


Bat› Kürdistan’daki özyönetim ve özerkleflme sürecinin bir müdahale gerekçesi olarak belirtilmesi, milliyetçi duyarl›l›klar› savafla ikna etmek için kullan›l›rken, Kürtler aras›nda bir hoflnutsuzluk yaratmaktad›r.

ise iktidar›n ifline gelmektedir. Bu da birleflik bir mücadele perspektifinin önemini ortaya koymaktad›r.

Hoflnutsuzluktan muhalefete Halk aras›nda büyüyen hoflnutsuzluk; iktidar bask›s›, korku, medya manipülasyonu ve mezhepçi-milliyetçi refleksler nedeniyle kendili¤inden harekete geçmemektedir. Bu hoflnutsuzlu¤u ilerici bir muhalefete çevirmek için ciddi bir inisiyatifin ortaya ç›kmas› gerekmektedir. Bu konuda birinci örnek Antakya’daki durumdur. Aylar boyunca kentteki rahats›zl›k bir flehir efsanesi gibi flüpheyle yaklafl›lan bir durum olarak kalm›flt›r. Ancak 25-26 A¤ustos tarihlerinde Yeflilp›nar Belediyesi, pek çok ayd›n, sanatç›, milletvekili ve demokratik kitle örgütünün kat›l›m›yla “Bar›fla Ç›¤l›k” ad› alt›nda bir etkinlik düzenleyince, o zamana kadar hayret verici bir suskunluk içinde bekleyen Antakya dile gelmifltir. ‹ki gün boyunca kötümser tahminle 4-5 bin kiflinin kat›ld›¤› forumlar sayesinde, o güne kadar flehir efsanesi muamelesi gören sorunlar ülke gündemine girmifl, AKP’nin ulusal ve uluslararas› hukuku da ihlal ederek ülkeyi nas›l bir belaya sürükledi¤i gözler önüne serilmifltir. Bu etkinlikle efl zamanl› olarak kentteki kitle örgütlerinin kat›l›m›yla Suriye’de Emperyalist Müdahaleye Hay›r Platformu kurulmufl, platformun düzenledi¤i 1 Eylül Bar›fl Günü yürüyüflüne on bine yak›n kifli kat›lm›flt›r. Bu durum AKP’de rahats›zl›k yaratm›fl, halk›n tepkisini hafifletecek k›smi geri ad›mlar atan iktidar bir yandan da kentte eylemleri yasaklayarak fiili ola¤anüstü

hal ilan etmifltir. Ne var ki bu da tepkileri bast›ramam›fl, 16 Eylül’de ‹flçi Partisi’nin mitinginin yasaklanmas›n›n protesto edilmesi s›ras›nda ç›kan olaylar bir anda bütün kenti saran ve mahallelere yay›lan çat›flmalara dönüflmüfltür. Antakya, tarihinin say›l› militan ve kitlesel çat›flmalar›ndan birini sergileyerek polisi geri ad›m atmak zorunda b›rakm›flt›r. ‹kinci örnek savafl tezkeresinin kabul edilmesi karfl›s›nda düzenlenen refleks eylemlerdir. Muhalefetin parçal› gündemine ra¤men k›sa sürede örgütlenen eylemlerde, Halkevleri, ÖDP, TKP, HDK dörtlüsünün inisiyatif alarak yapt›¤› ça¤r›lar muhalefetin geri kalan›n› da yan yana getirmeyi baflarm›fl ve militan kitlesel eylemler gerçeklefltirilmifltir. 4 Ekim gününde ‹stanbul, Ankara, ‹zmir, Bursa, Mersin, Antalya ve Çanakkale’de; ertesi gün Trabzon, Sivas, Samsun ve Adana’da düzenlenen eylemler umut verici bir tablo a盤a ç›karm›flt›r. Burada hem savafl konusunun toplumsal muhalefetin parçal› gündemlerinin ortak keseni haline gelmesi, hem de ça¤r›c› inisiyatifin bu haliyle toplumsal muhalefetin geneline hitap edebilme yetene¤inin rolü vard›r.

2003’te yapt›k, peki flimdi? Türkiye toplumsal muhalefeti Kas›m 2002’deki militan sokak eylemlerinden bafllayarak, Meclis’in Irak savafl›na ABD ile birlikte kat›lma teklifini görüfltü¤ü 1 Mart 2003’te düzenlenen dev mitinge kadar t›rmanan bir savafl karfl›t› muhalefet süreci ile iktidar ve Meclis üzerinde ciddi bir bas›nç oluflturdu. Bu bas›nç, AKP’nin büyük u¤rafl vermesine ra¤men tezkereyi k›l pay› bir farkla geçirememesinde etkili oldu.

21


GÜNDEM

HDK savafl karfl›t› mücadelenin do¤al müttefiki olmakla birlikte, daha genifl ortak mücadele zeminlerine nas›l kat›laca¤› sorusuna henüz yan›t üretememesi ve Kürt hareketinin özel gündemleri nedeniyle kimi zorluklar yaflamaktad›r

Daha sonra sol içinde o dönem fazlas›yla güçlü olan liberal e¤ilim sayesinde hareket bölünmüfl, AKP’nin 1 Mart fiyaskosu basitçe bir iktidar oyununa indirgenmifl, hatta zaman zaman içerdeki ve Ortado¤u’daki AKP muhiplerince “AKP’nin 1 Mart’taki onurlu ve savafl karfl›t› duruflu” fleklinde safsatalar ortaya at›lm›fl olsa da 1 Mart genel olarak Türkiye toplumsal muhalefetinin, özel olarak da sosyalist hareketin baflar›s›yd›. Bu hakk› CIA’n›n eski Ortado¤u Masas› fiefi Graham Fuller bile teslim ederek; Türkiyeli sosyalistlerin cürmü küçük ancak sesi fazla ç›kan ve toplumun di¤er kesimlerini de etkileyebilen antiemperyalist bir güç oldu¤unu yazd›. Aradan neredeyse 10 y›l geçtikten sonra iki dönemi k›yaslad›¤›m›zda bugün çok daha avantajl› bir konumda oldu¤umuzu görüyoruz. Egemen s›n›flar o gün de Kürt meselesinden dolay› kimi çeliflkiler yafl›yor, baz› kesimler savafla girme konusunda çekimser davran›yordu. Ancak egemen s›n›flar aras› çeliflkilere karfl›n Irak uluslararas› ve bölgesel anlamda yaln›zlaflt›r›lm›fl, iflgal edilmesi kaç›n›lmaz bir kurband›. Ciddi bir iç, bölgesel ve uluslararas› deste¤e sahip Suriye konusunda ise böyle bir netlik yok. Öte yandan, AKP yaln›z b›rak›lma pahas›na ve geri dönemeyece¤i bir flekilde Suriye ile savafla giriflmifl durumda ve flu anda tezkere gibi her “ileri” ad›m›, asl›nda hesap etmeden girdi¤i bir batakta ç›rp›nmas›n›n eseri olarak bata¤a daha fazla saplanmas›ndan ibaret. Yani karfl›m›zda nesnel olarak daha zay›f ve k›r›lgan bir iktidar var. Irak savafl› her ne kadar Kürt meselesi gibi iç sorunlar› ilgilendirse de, ABD’nin Irak’a müdahalesi Türkiye halklar› aç›s›ndan büyük ölçüde d›fla dönük bir müdahaleydi. ‹tiraz “ABD askeri olmaya” ve topraklar›m›z›n savafl için kulland›r›lmas›nayd›. Hatta Kürt hareketi ABD’nin Irak’a müdahalesini, Kürtlerin hareket kapasitesini art›raca¤› ve TC’nin hareket kapasitesini s›n›rland›raca¤› gerekçesiyle, kendisi aç›s›ndan olumlu sonuçlar› da bulunan bir durum olarak de¤erlendiriyordu. Bu da Kürtlerle savafl karfl›t› hareket aras›nda bir mesafe oluflmas›na yol açm›flt›. Bugün Suriye’de ise AKP bu savafl› daha çok Aleviler ve Kürtler baflta olmak üzere Türkiye halklar›n› hedef alarak yürütmektedir. Yani Türkiye halklar›n›n nefsi müdafaas› savafl karfl›tl›¤› ile çak›flmaktad›r. Kürt hareketi de, Irak iflgali öncesindeki tutumunun aksine, Türkiye’nin Suriye’ye

22


GÜNDEM yönelik müdahalecili¤inin as›l olarak PYD’nin etkisizlefltirilmesi amacn› tafl›d›¤›n› savunarak askeri müdahale karfl›t› bir tutum benimsemektedir. BDP Efl Genel Baflkan› Gültan K›flanak’›n, Suriye’ye bir müdahale olursa oradaki Kürtleri korumak için tanklar›n önüne ç›kacaklar› fleklindeki aç›klamas› iki süreç aras›ndaki de¤iflimi ortaya koymaktad›r. Bir baflka avantaj, 2003’te savafl karfl›t› hareketin etkisizlefltirilmesine ve bölünmesine yol açan liberal e¤ilimin etkili bir inisiyatif alamayacak flekilde zay›flamas›d›r. Diktatörlü¤ünden çok Alevili¤inden dolay› Esad’a karfl› ç›k›p NATO’yu “Müslüman bir ülkeye” müdahaleye ça¤›ran, Hillary Clinton ile el ele verip Sabra fiatila katliamc›s› Falanjistlere alk›fl tutan “‹slamc›lar sa¤ olsun”; o zamanlarda hareketin bölünmesine vesile olan “‹slamc›larla ittifak” tart›flmas›n›n da art›k bir hükmü yok. Kimi dezavantajlar da var. D‹SK, TMMOB, KESK, TTB gibi o dönemde hareketin inisiyatif merkezi olan örgütler flimdi öne ç›kmaktan çekiniyor. Ancak yukar›da belirtildi¤i gibi, toplumsal muhalefetin geneline hitap eden yeni potansiyel inisiyatif merkezleri beliriyor ve bunlar muhalefetin çekingen ö¤elerini de harekete geçirebiliyor. AKP’nin son dönem politikalar› savafl›n bas›nc› alt›nda flekilleniyor. Hükümetin Kürt sorununa ve Alevilere yaklafl›m›ndan, ekonomi politikalar›na kadar bütün alanlarda savafl›n belirleyicili¤i kendisini hissettiriyor. 2013 bütçe planlamas›n›n, 2013 asgari ücret miktar›n›n belirlenmesinin, yeni zam ve kesintilerin de savafl›n bas›nc› alt›nda gerçekleflece¤i ortadad›r.

Dolay›s›yla Kürtleri, Alevileri, iflçileri ve di¤er hak mücadelesi öznelerini emperyalist savafla, savafl hükümetine, savafl zamlar›na, savafl bütçesine, savafl ekonomisine ve nihayet savafl rejimine karfl› ortak bir eksende (cephede) bir araya getirme olana¤› bulunmaktad›r. Böylesi bir birlikteli¤in anti-emperyalist, anti-kapitalist ve anti-faflist bir temelde örgütlenmesi ulusalc›, liberal vb. unsurlardan ar›nmak ve mücadelenin devrimci içeri¤ini a盤a ç›karmak aç›s›ndan kritik önem tafl›yacakt›r. Geriye bunun pratik hatt›n› ve araçlar›n› üretmek kal›yor...

Dipnotlar: 1 20 A¤ustos 2012’de Antep’te Karfl›yaka Polis Merkezi önünde bomba yüklü bir arac›n patlamas› sonucu 9 kifli öldü, 69 kifli yaraland›. Patlaman›n ard›ndan faflist güruhlar BDP il ve ilçe binalar›na yürüyerek kundaklama giriflimlerinde bulundu. AKP hükümeti bu sald›r›y› Esad rejimi ba¤lant›l› bir PKK sald›r›s› olarak yorumlad›. Ancak PKK bu sald›r›y› kendilerinin düzenlemedi¤ini aç›klad›. Bu olaydan iki hafta sonra, 5 Eylül 2012’de ise Afyon’da Kara Kuvvetleri Lojistik Komutanl›¤›’na ba¤l› cephanelik patlad› ve 25 asker öldü. Hükümet ve TSK kamuoyunu tatmin edecek bir aç›klama yapmad›. Ne var ki, arka plan› bilinmeyen bu sald›r›lara iliflkin çok say›da akla yatk›n senaryo uydurmak mümkündü. Çünkü AKP’nin iç ve d›fl siyaseti, ülke içinde ve komflu ülkelerde pek çok politik gücü düflmanlaflt›rm›fl ve Türkiye’yi toplumsal olarak k›r›lgan bir çat›flma alan› haline getirmiflti.

AKP Suriye savafl›n› hakl› gösterebilmek için Alevi düflman› bir dile sar›lmakta, buna Alevilere yönelik gerici sald›r›lar efllik etmektedir. Aleviler aç›s›ndan, hükümetin Suriye politikas›, ayn› zamanda kendilerini hedef alan bir politika olarak görülmektedir.

23


GÜNDEM

Suriye’de bir oyunbozan: Bat› Kürdistan AKP, Suriye politikas›n›n bütününde oldu¤u gibi Suriye Kürdistan›’na iliflkin siyasetinde de emperyalizmin ve iflbirlikçilerinin tasar›mlar›ndan ba¤›ms›z olarak var olan gerçekli¤i hiçe saym›flt›: Beklenenden çok daha dirençli ç›kan bir rejim, içlerinde Türkiye aç›s›ndan en önemlisi PYD olan ba¤›ms›z muhalif unsurlar...


GÜNDEM

18

Temmuz’da fiam'da Ulusal Güvenlik Kurulu binas›n› hedef alan bombal› sald›r›n›n Suriye’deki iç savafl›n seyrini de¤ifltirecek ölçekte sars›c› bir etkisi olmufltu. AKP’nin de dahil oldu¤u Esad karfl›t› cephe umutlanm›flt›. Ne var ki, AKP’nin umdu¤u ile buldu¤u aras›nda derin bir uçurum vard›. Esad rejiminin sonu gelmedi ama 19 Temmuz’da Suriye Kürtleri özyönetimlerini kurma karar› ald›.

Oysa, AKP’nin Suriye krizine aktif müdahale siyasetinin gerekçelerinden biri de Bat› Kürdistan’da meydana gelebilecek bir özerkleflme ya da ba¤›ms›zlaflma giriflimini engellemekti. Üstelik Bat› Kürdistan’daki özyönetimler ata¤› PKK’nin bütün bölgeye yönelik olarak gelifltirdi¤i KCK sistemi1 içinde yer alan Demokratik Birlik Partisi (PYD) ve ona ba¤l› Halk Savunma Birlikleri’nden (YPG) gelmiflti.

AKP’nin Bat› Kürdistan politikas› AKP, Suriye’nin istikrars›zlaflmas›yla Kürtlerin, Irak’ta oldu¤u gibi atak yapabilece¤inin fark›ndayd›. PYD liderli¤indeki olas› bir özerkleflme giriflimi, AKP’nin krizli Kürt siyasetini daha da ölümcüllefltirecekti. Üstelik Türkiye-Suriye s›n›r›nca uzanan Bat› Kürdistan, Suriye’nin tek do¤algaz ve petrol bölgesiydi.2 AKP’nin Suriye’ye iliflkin hesaplar›, Libya’daki gibi h›zl› bir geçifl sürecinin yaflanaca¤›, inisiyatifin AKP himayesinde oluflturulan Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) verilece¤i ve Kürtlerin taleplerinin bask› alt›na al›n›p devletin Müslüman Kardefller’in eline geçece¤i üzerine kuruluydu. Ancak bu hesaplar›n hiçbiri tutmad›. Bat› Kürdistan’da özyönetimlerin kurulmas›, SUK’un giderek etkisizleflip nihayet ABD taraf›ndan üzerinin

çizilmesi ve do¤rudan askeri müdahalenin görünür gelecekte imkan dahilinden ç›kmas›; Barzani arac›l›¤›yla siyasal müdahale ve iflbirlikçi muhalifler yoluyla askeri müdahale seçeneklerini öne ç›kard›. 16 Kürt örgütü, Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY) Baflkan› Mesut Barzani taraf›ndan Ekim 2011’de bir araya getirilerek, Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) oluflturulmufltu. Barzani, PYD’nin de Konsey içinde yer almas›nda ›srar ederek, Türkiye’nin ve ABD’nin bask›s›yla Kürtleri tek bir çat› alt›nda toplamak ve SUK içinde tutmak için özel bir gayret sarf ediyordu. Kürtlerin talepleri AKP’nin bask›s›yla SUK taraf›ndan sürekli reddedilmekle birlikte AKP, Kürtler’in ENKS arac›l›¤› ile birlik halinde SUK’a kat›lmas›n› da engellemeye çal›flt›. Kürtler’in SUK’a tek tek partiler olarak kat›lmas› dayat›lm›flt›. K›sacas› AKP, Barzani’ye örgütletti¤i ENKS’in varl›¤›ndan da rahats›z olmufltu. Suriye muhalefetinin 4 Temmuz Kahire toplant›s›nda, hem Türkiye’nin bask›s› hem Arap gericili¤inin etkisiyle Kürtlerin bir halk olarak hak ve talepleri kesin bir dille reddedildi. Bu durum ENKS’nin izledi¤i politikan›n iflas›yd›. ENKS’nin dolduramad›¤› bofllu¤a, askeri gücüyle ve atakl›¤›yla PYD yerleflti.

Suriye krizi ve PYD-YPG Mart 2011’de bafllayan isyana kadar PYD yeralt›nda örgütlenen, lideri kaçak durumda olan, binlerce üyesi cezaevinde bulunan bir örgüttü. Abdullah Öcalan’›n ve PKK kamplar›n›n bu ülkede uzun süren varl›¤›, Suriye Kürtleri için PKK’yi önemli bir güç haline getirmiflti. Sonras›nda Suriye Kürtlerinden çok say›da gerillan›n PKK saflar›nda savaflmas›, Bat› Kürdistan’da PYD’nin derinli¤ini art›rd›. 2003 y›l›nda kurulan PYD, gelenek-


sel Kürt hareketinin etkisizli¤i ve PKK’nin Suriye’de att›¤› temel üzerine örgütlendi. Öcalan, tecrit uygulamas› bafllamadan önceki son avukat görüflmelerinde Suriyeli Kürtlere (PYD), hangi taraf Kürt halk›n›n taleplerine olumlu yan›t veriyorsa onunla iliflki kurmalar›n›, aksi takdirde ba¤›ms›z politika izlemelerini önermiflti. PYD de bafl›ndan itibaren emperyalistlerin ve Türkiye’nin güdümündeki SUK’a mesafeli durdu. Bu tutum, Kürtler içinde destek buldu. SUK’un Kürtlerin taleplerini kabul etmemesi PYD’yi hakl› ç›karm›flt›. PYD, ENKS ile diyalo¤u koparmad› ancak Suriye muhalefeti ile iliflkisini, çok say›da sol e¤ilimli parti ve ba¤›ms›zlardan oluflan Ulusal Koordinasyon Kurulu içinde yer alarak sürdürdü. PYD, ulusal haklar›n› ancak özgücüyle koruyabilece¤i fikrinden hareketle kendi askeri, politik örgütlenmelerini kurmaya yöneldi. PKK saflar›ndaki Suriye kökenli Kürt gerillalar› bu konuda eflsiz bir kaynakt›. Çok say›da gerilla, 2011’de Bat› Kürdistan’a gelerek YPG’nin kurulmas›na önderlik etti. Yine PYD, halk›n özyönetim organlar› olarak Halk Meclisi’ni (Meclisa Gel) kurdu ve köylere kadar yaymaya çal›flt›. Bat› Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) ülke çap›nda merkezileflti. PYD’nin de içinde oldu¤u, çat› örgütü Demokratik Toplum Hareketi TEV-DEM oluflturuldu. AKP güdümündeki SUK, Kürt hak ve taleplerini yok sayarken, Suriye rejiminin flubat sonunda yapt›¤› yeni anayasa da Kürtleri hiçbir flekilde kapsam›yordu. Kürtler bir bütün olarak anayasa referandumunu boykot karar› ald›lar. Bu durum bütün Kürt güçlerinin, rejimden ve emperyalizmin güdümündeki Suriye muhalefetinden ba¤›ms›z kalarak birleflmesinin önünü açt›. 9-10 Temmuz’da Kürtlere ait iki büyük oluflum ENKS ve PYD-MGRK Erbil’de yap›lan bir toplant›yla güçlerini birlefltirme karar› ald›. Mesut Barzani’nin arabuluculu¤uyla yap›lan toplant›da 7 maddelik “Erbil Anlaflmas›” imzaland›. “Yüksek Kürt Konseyi” oluflturulmas›na karar verilen bu anlaflman›n arka plan›nda, iki örgütün farkl› hedeflerinden gelen rekabetleri ve çat›flma potansiyelleri bulunmaktayd›. YPG askeri alanda tek söz sahibi olmak istiyordu. As›l sorun buradayd›. Bat› Kürdistan’daki yegane askeri güç olan YPG’nin tekeli k›r›lmadan ENKS bir hiçti. Nihayet 18 Temmuz’da fiam’da Suriye rejiminin üst düzey yöneticilerinin ölümüyle sonuçlanan bombal› sald›r› sonras›nda, PYD-YPG, sürpriz bir atakla Kürt kentlerinin yönetimlerini ele geçirmeye bafllad›. Di¤er Kürt güçleri bu durumu onaylamak zorunda kald›lar.

26

A¤r› isyan›n›n yenilgisinin ard›ndan, Suriye Kürt hareketi Suriye Kürdistan Demokrat Partisi’nin kurulufluyla (1957) yeniden canland›. Suriye’nin 20 küsur Kürt partisinin kökü budur. PYD ise tamamen farkl› ve yeni bir Kürt hareketidir.

Kürtler AKP’nin oyununu bozdu PYD’nin özyönetimler kurma ata¤›, AKP’nin Suriye politikas›n› da Kürt politikas›n› da birbirine ba¤layarak yeni bir boyuta tafl›d›¤› gibi ENKS’de de huzursuzluk yaratt›. ENKS gücünü halk içerisindeki ba¤lar›ndan de¤il, geleneksel Kürt örgütlerinden oluflmas›ndan ve as›l olarak Barzani ba¤lant›s›ndan al›yordu. Rekabetçi gelenekleri, bölgedeki gerici güçlerle ve emperyalistlerle her tür pragmatik iliflkiye girebilme yetenekleri ile ENKS içindeki partiler, Kürtlerin hak ve ç›karlar›n› de¤il de kendi örgüt ç›karlar›n› temsil etmekteydi. Davuto¤lu, özyönetimlerin kurulmas› üzerine Barzani’yle görüflmek üzere 1 A¤ustos’ta Erbil’e gitmiflti. Türkiye’nin bast›rmas›yla Barzani’nin ev sahipli¤inde 2 Eylül’de ABD, ‹srail, Almanya, Türkiye ve KBY temsilcilerinin ve ENKS’nin içindeki Kürt partilerinden baz›lar›n›n temsilcilerinin haz›r oldu¤u bir toplant›n›n gerçekleflti¤i, PYD taraf›ndan a盤a ç›kar›ld›. PYD kendilerine ve Kürt mücadelesine karfl› komplo haz›rland›¤›n› söyleyerek, toplant›y› iffla etti. Toplat›da flu kararlar al›nm›flt›: “Türkiye, federal bir Kürdistan kurulmas›na engel olmayacak. PYD’nin askeri tekelinin k›r›lmas› ve sonras›nda bertaraf edilmesi için Barzani’nin örgütledi¤i güçler Bat› Kürdistan’da konuflland›r›lacak. PYD-Halk Meclisi’nin etkisizlefltirilmesi için karalama kampanyalar› yürütülecek. Türkiye, Dêrik, Cindirês ve Kobanê'de 3 askeri havaalan›n›n infla edilmesi için para yard›m›nda bulunacak.” ENKS, Barzani ve Türkiye’nin, PYD-YPG’ye karfl› gizli planlar yapmas› üzerine, YPG bir bildiri ile Yüksek Kürt Konseyi'nin kararlar›na uymayaca¤›n› aç›klad› ve bundan böyle bölgenin tek meflru savunma gücü oldu¤unu ilan etti. PYD, Yüksek Kürt Konseyi içinde kalmaya devam edecekti.


tampon bölgeler oluflturma projesini de gündeme getirmifltir. Akçakale’nin karfl›s›ndaki Arap yerleflim yerlerinin Bat› Kürdistan’›n tam ortas›nda bulundu¤u dikkate al›nd›¤›nda PYD-YPG ile ÖSO aras› bir çat›flman›n kuvvetle muhtemel oldu¤u görülecektir. BAAS’ç›lar›n Bat› Kürdistan ile Kuzey Kürdistan’› birbirinden ay›rmak için uygulad›¤› “Arap Kemeri’ni4 flimdi de AKP PYD’ye karfl› kullanmak istemektedir.

KCK, Bat› Kürdistan’da kendi hâkimiyetine karfl› olas› giriflimlere iki türlü yan›t verdi. Birincisi PKK’nin “alan hâkimiyeti” ad›n› verdi¤i yeni politikas› ile Suriye Kürtlerine müdahale edilirse neler olabilece¤ini gösteren bir çizgi izledi. ‹kincisi, PYD-YPG’nin, az say›da teçhizat› ve yetersiz askeri birimlerden oluflan askeri güçlerini üç kentte tugay seviyesinde örgütledi¤ini görüntüleriyle kamuoyuna duyurdu.

Laik, demokratik, sosyal, ba¤›ms›z Kürdistan’a karfl› gerici ittifak AKP, Kürtlerin hak ve taleplerinin inkar›na dayal› geleneksel politikas›ndan, Barzani arac›l›¤›yla ikinci bir Federal Kürdistan oluflturma politikas›na dönüfl yapmak zorunda kald›. Barzani’nin Türkiye ve emperyalistlerden ald›¤› Federal Kürdistan sözü, PYD’nin demokratik özerklik gibi daha “geri” talepleri karfl›s›nda çeliflki gibi görülebilir. Suriye’de de özerk bir Kürdistan’›n oluflumu kaç›n›lmaz hale geldikten sonra, AKP aç›s›ndan sorun bunun nas›l bir Kürdistan olaca¤›d›r. AKP’nin istemedi¤i fley PYD’nin temsil etti¤i laik, demokratik, sosyal ve emperyalizmden ba¤›ms›z Kürdistan’d›r. Bunun için de kurtuluflu Barzani’nin temsil etti¤i gerici, feodal, neoliberal ve iflbirlikçi bir Kürdistan seçene¤ini öne ç›karmakta bulmaktad›r. AKP’nin politik alandaki bu manevras›na, PYD’yi hedef alan askeri müdahale de efllik etmektedir. S›n›rdaki çat›flmalar› gerekçe göstererek askeri angajman kurallar›n›n de¤ifltirilmesinin ard›ndan AKP iktidar›n›n 3 Ekim’de Akçakale’ye düflen top mermisini bahane ederek ç›kard›¤› 4 Ekim savafl tezkeresi, PYD’nin özyönetimlerine yönelik bir müdahalenin yolunu da açmaktad›r. TSK bu sürecin çeflitli safhalar›nda aç›k gizli müdahalelerde bulunarak yer almaktad›r.3 4 Ekim Tezkeresi, ÖSO’yu kollama amaçl› gizli-aç›k

Suriye’ye do¤rudan askeri müdahalenin uluslararas› meflruiyetini sa¤laman›n zorlu¤u nedeniyle, AKP alttafleronlar› arac›l›¤›yla PYD’nin hakimiyetini k›rmaya dönük müdahalelerde bulunmaktad›r. ENKS’nin oluflturaca¤› askeri örgütlenmeler, ÖSO ve irili ufakl› cihatç› gruplar AKP kontrolündeki operasyonlarda alttafleronluk yapmaya adayd›r. Nitekim, Ekim ay› içinde Halep’te ve Afrin’de PYD kontrolündeki bölgelere kanl› sald›r›lar düzenlenmifl, bu sald›r›larda ‹slamc› Kürt örgütlerin ve ÖSO’nun ad› geçmifltir.

Bir ‘iç mesele’ olarak Bat› Kürdistan Bat› Kürdistan’da yaflananlar, AKP’nin Suriye ve Kürt politikas›n› do¤rudan ve y›k›c› bir biçimde etkileyerek, yaln›zca Kürt hareketinin de¤il Arab›, Türkü, Kürdü, Alevisi, Sünnisiyle bütün Türkiye halklar›n›n ve bütün toplumsal muhalefetin bir gündemi oldu¤unu ortaya koymufltur. Halklar›n hak ve özgürlük taleplerinin mezhepsel, etnik çat›flmalara bo¤ulmak istendi¤i Ortado¤u cehenneminde laik, demokratik, sosyal ve emperyalizmden ba¤›ms›z bir seçenek oluflturabilen PYD-YPG; yaln›zca bu yönüyle bile desteklenmeyi hak etmektedir. Öte yandan AKP’nin Türkiye halklar›n› etnik mezhepsel gerilimler ekseninde bölerek savafl ve talan politikalar›na raz› etmeye yöneldi¤i koflullarda; Bat› Kürdistan’daki özgürlük mücadelesiyle gösterilecek bir dayan›flma, AKP karfl›t› ilerici toplumsal muhalefet güçlerinin tamam› aç›s›ndan da bir zorunluluktur.

Dipnot: 1. PKK liderli¤i, Irak iflgali sonras› Kürdistan’›n bütününde yeni bir sürece girildi¤ini görmüfltü. Güney Kürdistan’da etkinli¤i zay›f olan PKK, Kürdistan’›n di¤er parçalar›nda ana güç haline gelmeyi hedefledi. PYD, 2003’te Irak ‹flgali s›ralar›nda Suriye’de kuruldu. Eflzamanl› olarak PJAK da ‹ran’da kuruldu. PÇDK yine efl zamanl› olarak Irak’ta kuruldu. Bugün üç parti de PKK ile birlikte KCK sisteminin parças›d›r. PYD ve PJAK h›zla geliflerek baflat güçler haline geldiler. Suriye krizi bafllayana kadar, Suriye rejiminin tehlike kategorisinde PYD birinci s›radayd›. Sadece Türkiye öyle istedi¤i için de¤il, Suriye kendisi için de tehdit teflkil etti¤ini düflündü¤ü PKK ve PYD faaliyetlerine göz açt›rmad›. Binlerce PYD üyesi tutukland›, PKK üyesi Türkiye’ye teslim edildi. 2. Baas rejimi taraf›ndan ismi El Malikiye olarak de¤ifltirilen Dêrika Hemko’da çok say›da baraj›n yan›nda do¤algaz ve petrol rezervleri bulunuyor. 3. 2 Ekim’de Dirbesiye’de devriye gezen YPG üyelerine s›n›r hatt›nda konufllu Türk askerlerinin atefl açt›. 1 YPG üyesi öldü, biri a¤›r olmak üzere 2’si yaraland›. 4. Arap Kemeri politikas›: Suriye’de BAAS rejimi Türkiye Kürdistan› ile Suriye Kürdistan›n› birbirinden ay›rmay› hedefleyen bir politika izledi. Türkiye s›n›r› boyunca Kürtler yerleflim yerlerinden sürüldü ve mallar›na, topraklar›na el konuldu. Yerlerine Arap milliyetçisi afliretler yerlefltirildi.

27


EKONOM‹

Finans kapitalin partisi sona ererken…

fiimdi eme¤in flark›s›n› söyleme zaman› Zafer Ça¤layan ile Ali Babacan aras›ndaki “gaz-fren” tart›flmas›, farkl› ekonomi politikas› seçenekleri üzerindeki bir anlaflmazl›¤›n ötesinde, yenisömürge kapitalizminin derinleflen krizinin yans›mas›d›r Mert Kazanc›

28


EKONOM‹

üzik durdu¤unda her fley bitmifl olacak. Ancak müzik çald›kça dans etmek zorundas›n›zd›r ve biz hala dans ediyoruz.” Önemli finans tekellerinden Citigroup’un bafl›ndaki kifli Chuck Prince’›n müzik diye bahsetti¤i fley para (likidite)… 2008 krizinden sonra bir türlü toparlanamayan dünya kapitalizmi, emperyalist merkezlerin finans piyasalar›n› sürekli olarak paraya bo¤mas›yla ayakta duruyor. Yani flimdilik dans ediyorlar ama solunum cihaz› ve serum takviyesiyle… Citigroup CEO’su vaziyeti bu kadar aç›kça ifade ederken Baflbakan Recep Tayyip Erdo¤an AKP kongresinde ekonomi baflar›lar›n› övüyor, Türkiye’nin IMF’ye olan borçlar›n›n kendi iktidar› döneminde 22 milyar dolardan 3 milyar dolara indi¤ini, yak›nda IMF’ye borç vereceklerini anlat›yordu. Baflbakan’a göre Türkiye ekonomisi için müzik durdu¤unda her fley bitmeyecekti… Oysa tam da Erdo¤an bu konuflmay› yaparken Türkiye toplam 323 milyar dolar d›fl borç ile tarihi rekorunu k›rmaktayd›. AKP iktidar› döneminde devletin borç-

M

lar› 86 milyar dolardan 111 milyar dolara yükselmiflti. Hem de 10 y›lda yap›lan onca özellefltirmenin borçlanma gere¤ini azaltmas› beklenirken! (AKP 35 milyar dolar özellefltirme geliriyle, toplam özellefltirme gelirlerinin %80’inden fazlas›n› elde etti) Borç yükünün büyük bölümü ise art›k özel sektörün omuzlar›ndayd›. Özel sektör borcu AKP döneminde 43 milyar dolardan 213 milyar dolara ç›km›flt›. Bunun gerekçelerine yaz›n›n ilerleyen bölümlerinde de¤inilecek; flimdi Erdo¤an’›n neye güvendi¤ine dönelim. AKP iktidar› döneminde 2008-2009 dönemi d›fl›nda müzik hiç durmad›. Bu y›l d›fl kredi musluklar› kurudu-kuruyor denirken Suudi Arabistan’dan gelen 10 milyar dolarl›k “hibe” hükümete soluk ald›rd›; Körfez sermayesine “helal faiz” vaat eden sukuk (‹slami finansman bonosu) arz› ile 1.5 milyar dolar daha topland›; böylelikle durum 1-2 ay daha idare edildi. Ortado¤u’daki tafleronluk hizmetleri karfl›l›¤›nda Körfez sermayesinden sa¤lanan s›n›rl› katk›larla bu çark›n dönmeyece¤ini bilen hükümet, gözünü iki merkeze dikmifl durumda. Bunlardan biri AB Merkez Bankas› (ECB).

29


EKONOM‹ ECB emek düflman› kemer s›kma politikalar› uygulayan AB üyesi devletlerden “ödül” olarak tahvil al›p piyasalara para sürmeye haz›rlan›yor ve bu paran›n k›sa vadede yüksek faiz geliri elde etmek isteyen Avrupa finans tekelleri eliyle Türkiye’ye de u¤ramas› umut ediliyor. AKP’nin gözünü dikti¤i bir di¤er merkez ise ABD. ABD Merkez Bankas› (FED) üçüncü doz parasal geniflleme hamlesine gidecek ve bu dozun bir bölümünün de finans kapitalin avlanma alan› olarak Türkiye’ye s›zmas› bekleniyor. Finans kapitalin yüksek faiz safarilerine ç›kaca¤› umudu, yenisömürge kapitalizminin neoliberal iktidar›n›n “ekme¤i”. Zira d›fl kredi musluklar›n›n k›s›ld›¤› 2009’da yaflanan %4,7 küçülme, Türkiye ekonomisinin kaderinin büyük oranda yüksek finans oligarflisine ba¤l› oldu¤unu aç›kça ortaya koydu. Nitekim sonraki “toparlanma”n›n da kayna¤› ayn› adres idi. FED’in kriz sürecinde ald›¤› parasal geniflleme kararlar›, Türkiye’nin d›fl borç ve cari a盤›n finansman› sorununu idare etmesini sa¤lad›. AB’de “borç krizi”nin derinleflmesiyle endiflelerin yükseldi¤i bir dönemde bu kez de imdada ECB yetiflti. ECB’nin 2011 sonras›nda bankalara enjekte etti¤i krediler, “yükselen piyasalar” denilen ülkelere ve Türkiye’ye de s›zd› ve rahatlat›c› etkisi oldu. 2012’nin ilk alt› ay›nda Türkiye’ye d›fl kaynak giriflleri bir önceki y›la göre neredeyse üçte bir oran›nda azalsa da ve bunun ekonomide ciddi daralt›c› etkileri olsa da, ABD’nin ard›ndan Avrupa’da uygulanmaya bafllanan parasal geniflleme politikas› büyük bir çöküflü önleyici faktör oldu.

D›fl krediye ba¤›ml›, sermaye tahakkümünün artt›r›lmas›na dayal› büyüme Peki “müzi¤in durmas›” nelere yol açar? AKP’nin üzerinde yükseldi¤i egemen s›n›f koalisyonunun iç çeliflkilerinin a盤a ç›kmas›na neden olacak. Zira yüksek finans oligarflisi ile Türkiye’deki irili ufakl› sermaye gruplar›n›n, kendi iç çeliflkilerini asgarilefltirerek eme¤e karfl› ortak bir siyasal proje etraf›nda birleflebilmeleri, aralar›ndaki saadet zincirinin süreklili¤ine ba¤l›. Bu zincir 10 y›l boyunca pamuk ipli¤ine ba¤l› olsa da büyük oranda varl›¤›n› korudu. Türkiye sermayesinin yap›sal zaaflar›ndan do¤an sürekli d›fl kredi talebiyle ve uluslararas› finans tekellerinin “faiz ifltah›”, 10 y›l boyunca birbirini büyük oranda destekledi. Bu ittifak›n “baflar›s›n›n” temeli AKP öncesine dayan›yordu. 2001 krizi sonras› Kemal Dervifl’in bafllatt›¤› ve AKP’nin derinlefltirdi¤i yap›sal dönüflüm, sermayenin tahakkümünün önündeki tüm engelleri kald›rm›flt›. Böylece AKP iktidar› boyunca d›fl krediye ba¤›ml›, eme¤in de¤ersizleflti-

30

rilmesine, do¤an›n-kentlerin ya¤malanmas›na, hizmetlerin piyasalaflt›r›lmas›na dayal› bir büyüme süreci yafland›. Bugün gelinen noktada ise bu sürecin devam etmesi d›fl kredinin ve sermaye tahakkümünün süreklili¤ine ba¤l›. D›fl kredinin kesilmesi sermaye tahakkümü yönündeki bas›nc› art›racak, üç y›lda üç seçime giderken sermaye tahakkümünün eme¤i tamamen saflaflt›rmadan

Cumhurbaflkan›’n›n uça¤›na doluflarak ihracat köprüleri kuran TUSKON’un yeni pazar aray›fllar›, “ekonomiyi kurtaracak mucize” olarak sunuluyor. Alternatif pazarlara yap›lan ihracat›n büyük bölümünü ise tekstil, ev teksitili, g›da gibi düflük katma de¤erli mallar oluflturuyor.

art›r›labilmesi ancak d›fl kaynak ak›fl›n›n devam etmesiyle mümkün olabilecek. Her ikisinde do¤acak eflanl› bir kriz ise AKP aç›s›ndan ölümcül bir krize dönüflür. Yani d›fl kaynak gelsin ya da gelmesin, her halükarda AKP’nin kaderi en genifl anlamda iflçi s›n›f›n›n direncine ve karfl› ataklar›na ba¤l›d›r. Zira kaynak ak›fl› devam etse bile sermaye tahakkümünü k›rmaya yönelik karfl› ataklar AKP için kriz anlam›na gelecektir. Kaynak ak›fl› devam etmedi¤inde ise AKP’nin tam anlam›yla eme¤e karfl› aç›k bir savafl hükümeti pozisyonuna geçmesi gerekmektedir. Son aylardaki “otoriterleflme” tart›flmalar›nda genelde ›ska geçilen, s›n›f savafl›n›n daha aç›k ve daha sert biçiminin, yeni sömürge kapitalizminin devaml›l›¤› aç›s›ndan zorunlu oldu¤u gerçe¤idir. Özetle s›cak para akmad›¤› müddetçe, “aç›l›m”/“ileri demokrasi” maskeleri inmekte ve s›cak savafl koflullar›na geçilmektedir. Ve görünen o ki musluk giderek k›s›lmaktad›r… Peki bu noktaya nas›l gelindi? Öncelikle d›fl krediye ba¤›ml›l›¤› derinlefltiren yap›sal ve konjonktürel geliflmeleri ele alal›m. AKP hükümetinin her f›rsatta övündü¤ü büyüme ve ihracat art›fl› ancak ithalat›n artmas›yla ile mümkün oluyor. Sorunun temelinde, yeni sömürge kapitalizminin yap›sal bir sorunu bulunmakta. Zira toplam ithalat›n %85’i yat›r›m mal›, ara mal ve ham-


EKONOM‹ madde ithalat›ndan oluflmakta. Yat›r›m mallar› baflta olmak üzere ithal girdilere mahkûmiyet, ba¤›ml›l›k, ihracat ve büyüme artt›kça ithalat› da büyütüyor. Sonuçta ekonomi büyüdükçe d›fl ticaret a盤› da büyüyor. Üretimdeki ba¤›ml›l›k d›fl›nda, büyüme yükseldikçe ithalat›n artmas›n›n daha evrensel gerekçesi Türkiye’de de geçerli. Ekonomik büyüme ithal tüketim mallar› talebi-

tikalar›yla dünyada genel olarak s›f›ra yak›n (hatta yer yer negatif) faiz oranlar› varken, Türkiye’de “Cari a盤›n finansman›” ad› alt›nda finans kapitalin avlanmas› için uygun bir ortam olufltu. Finans oligarflisi, bu saadet zincirinin sürmesi için devlet bütçesinin aç›k vermemesini istedi. Devlet bütçesinin giderler taraf› geleneksel neoliberal reçetelerle mümkün oldu¤unca bask›-

nin de artmas›na neden oluyor. Kredi genifllemesi ithal mallara talebi daha da k›flk›rt›yor ve cari aç›k büyüyor. (‹thalat ihracattan daha büyük oluyor.)

lan›rken, gelirlerin art›r›lmas› için sermayenin vergilendirilmesi tercih edilmedi. Bu yüzden, tüketimden al›nan vergilerin bütçe gelirleri içindeki pay› sürekli olarak art›r›ld›. Artan iç talep ve ithalat sayesinde tüketimden al›nan toplam vergilerin sürekli büyümesi, yüksek finans oligarflisinin “denk bütçe” talebinin hayata geçirilmesini sa¤lad›. K›sacas› son zam dalgas› do¤rudan yüksek finans oligarflisinin ç›karlar› do¤rultusunda yap›ld›.

Bir ülkenin harcanabilir gelirinin artmas› ithalat›n› artt›r›rken, ihracat›n artmas› mal satt›¤› ülkelerin harcanabilir gelirlerinin artmas›na ba¤l›. ‹flte tam bu noktada Türkiye ihracat›n›n yar›s›na yak›n›n›n yap›ld›¤› AB’deki krizin derinleflmesi cari aç›k problemini derinlefltirdi. AB’deki krizin derinleflmesi ile beraber ihracatta yeni pazarlara (özellikle Ortado¤u ve Kuzey Afrika) yelken açarak durumun kurtar›laca¤› iddia edildi ancak yeni pazarlar›n yetersiz kald›¤› her durumda, “cari aç›k” sorunu hesap oyunlar›yla hafifletilmeye çal›fl›ld›. Örne¤in, durumu idare etmek üzerine kurulu stratejinin ›fl›¤›nda AKP hükümeti devlet eliyle ‹ran’a “hayali ihracat” yapmaktan dahi çekinmedi. ‹ran’a yönelik ekonomik yapt›r›mlar nedeniyle petrol ve do¤algaz ithalat›n›n bedelinin banka transferleri ile ödenememesi hükümet taraf›ndan f›rsata çevrildi. Ödeme alt›n olarak yap›ld› ve bu alt›n ihracat› olarak kaydedildi.1 “Cari aç›k” sorunu olarak kodlanan bu kronik problem sürekli olarak “sermaye hesab›n›n” art› vermesiyle, yani ülkeye sermaye girifliyle idare edildi ve bu durum da uluslararas› finans oligarflisi için önemli bir getiri kap›s› oldu. Emperyalist merkezlerin gevflek para poli-

Türkiye oligarflisi borç bata¤›nda Tekrar etme pahas›na alt›n› çizmekte fayda var: Yüksek finans oligarflisinin bu vurgunlar›, Türkiye’deki irili ufakl› sermaye gruplar›n›n birikim süreçleri aç›s›ndan da yaflamsal öneme sahip. Zira yat›r›m mallar›, ara mallar ve hammadde tedariki için Türkiye oligarflisinin önemli bir bölümünün döviz fleklinde sermayeye ihtiyac› var. Ve daha da önemlisi, Türkiye sermayesinin döviz ihtiyac›, yani uluslararas› finans oligarflisine ba¤›ml›l›¤›n›n derinleflmesi sürekli olarak büyüyor. 2008’de patlak veren ve halen üstesinden gelinemeyen krizin etkileriyle dünya çap›nda daralan pazarlar, düflen kar oranlar› ve artan rekabet, ölçek ekonomilerini, daha yüksek teknolojiyi, sermaye yo¤un sektörlere geçifli vs. daha da fazla zorunlu k›l›yor. Bu durum zaten sürekli bir tasarruf yetersizli¤i yaflayan özel sektörü borç-

31


EKONOM‹ lanmaya zorluyor. Türkiye’de en büyük 500 flirketin (küçüklerden bahsetmiyoruz bile!) borç/özsermaye oran› son iki y›lda %120’den %150’lere yükseldi. (Bu oran AB’de ortalama %70 civar›nda) 2010'dan bugüne flirketlerin finansman giderlerinin art›fl› 2 kat› geçti. Bu noktada yeni sömürge kapitalizminin yap›sal bir sorunu olarak yüksek özel sektör borçlulu¤u AKP döneminde hep artarken, kriz bu sorunu derinlefltirdi ve 10 y›lda 10 kat art›fl yafland›. ‹SO Baflkan› Tan›l Küçük’ün sözleri durumu tüm ç›plakl›¤›yla ortaya koyuyor: "Sonuç parlak de¤il ve flirketlerin sermaye yap›s› gittikçe borca ba¤›ml› hale gelmekte."

Gaz m› fren mi: Ne yardan ne serden Sürecin en s›k›nt›l› kesimleri, finansal birikim aflamas›na s›çrayamayan, sadece üretimde ve ticarette varl›k gösteren sermaye kesimleri. Dünyada faizler s›f›r civar›nda seyrederken Türkiye’deki yüksek faizler bu kesimlerin kredi maliyetlerini artt›r›yor. Daha da ötesi yüksek faizle ülkeye çekilen para, Türkiye’de dövizin göreli olarak bol ve ucuz, dolay›s›yla TL’nin göreli olarak de¤erli olmas›na yol aç›yor. TL de¤erli, döviz ucuz olunca ihraç edilen mallar dolar/euro üzerinden daha pahal› oluyor. Oysa “rekabetçi kur” ad› alt›nda dünya çap›nda çok say›da ülke kendi paras›n› de¤ersizlefltiriyor, böylece ihraç etti¤i mallar› daha ucuz hale getiriyor. Türkiye’nin ihracattaki rakiplerinin bu sayede ihracatlar›n› artt›rmay› denedikleri bir ortamda

TL’nin de¤erli kalmas› baz› sermaye çevrelerini endiflelendiriyor. Finansal aflamaya s›çrayamam›fl irili ufakl› sermaye gruplar›, yüksek faiz politikas›n›n “rekabet gücünü” azaltt›¤›n› söyleyerek, ço¤unlukla Merkez Bankas›’n› yer yer de hükümeti (özellikle de Merkez Bankas›’na tam destek sunan Ali Babacan’›) elefltiriyorlar. Gülen cemaatine yak›n Türkiye ‹fladamlar› ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON) Baflkan› R›zanur Meral, “helal” devlet tahvili olan sukuka verilen yüksek faizleri flöyle elefltiriyor: “Türkiye halen faiz cenneti. Bence faizleri biraz afla¤› almal›y›z. Piyasan›n nabz›n› yoklamak laz›m. Faiz düflerse Türkiye'ye kaynak ak›fl›nda bir azalma olmaz. Aksine Türk giriflimcisinin rekabet gücü artar. Piyasa canlan›r.” Asl›na bak›l›rsa yüksek faiz oranlar› cemaatin tepesini fazlaca rahats›z etmiyor zira finansallaflm›fl cemaat sermayesi, yüksek faizlerden kazan›yor ve ihracattaki olas› zararlar›n› telafi ediyor. Ancak temsil etme iddias›nda olduklar› kesimler, hem artan kredi maliyetleri hem de de¤erlenen TL ve kaybedilen rekabet gücü nedeniyle yüksek faizlerden oldukça flikâyetçi ve Meral bu tepkileri temsil etmek zorunda hissediyor. Tersten, Garanti Bankas› Genel Müdürü Ergun Özen ise yüksek faiz ve de¤erli TL politikas›n›n “bir sürü fleyi” çözen bir politika oldu¤unu savunarak Merkez Bankas› ve Babacan’a sahip ç›k›yor, faizlerin düflmesi meselesine temkinli yaklaflt›¤›n› ifade ediyor. Gerilimin hükümet içine yans›mas›, Ekonomiden So-

Onlar›n bir “B plan›” yok Dünya kapitalizmi 2008’deki finansal çöküflün ard›ndan krizini aflam›yor. 2008’de ABD’de bafllayan büyük sars›nt›n›n merkez üssü AB’ye tafl›nm›fl durumda. Dünya kapitalist sisteminin kronik krizi, bu kez, AB’deki “borç krizi” olarak görünür oluyor. Ulus devletler ve uluslararas› kurumlar krizi sermaye lehine çözmek için seferber olmufl durumda ancak ellerinde çok da fazla seçenek yok. Reçete üç afla¤› befl yukar› ayn›: Geniflletici para politikalar› ve daralt›c› maliye politikalar›. Bir baflka ifadeyle, piyasaya para sürerek finansal tekelleri rahatlat, ancak vergi politikalar›yla ücretleri, emeklilik maafllar›n› ve kamu hizmetlerini mümkün oldu¤unca azaltarak eme¤in bo¤az›n› s›k! Banka kurtarma operasyonlar›yla bafllayan ve özünde yüksek finans oligarflinin egemenli¤ini pekifltirmeyi hedefleyen bu politikalar› dünyan›n dört bir yan›nda hedefleri ve talepleri ortaklaflm›fl bir hak mücadeleleri kufla¤› yarat›yor. ‹spanya’n›n madencileri, Kanada’n›n ö¤rencileri, M›s›r’›n tekstil iflçileri, Avusturalyal› inflaat iflçileri, Lübnan’›n enerji iflçileri, Hindistan’›n topraks›z k›r emekçileri, Peru’nun maden tekellerine direnen köylüleri “yedi iklim dört k›ta” sermaye tahakkümünün ilerletilmesine direnirken, yeni bir dünyan›n manifestosunu oluflturuyor.

32

Karfl› cephenin sözü de cephanesi de giderek tükeniyor. Ellerindeki tek silah olan para politikas› hiçbir ifle yaram›yor. Örne¤in ABD’de piyasalara “üçüncü doz” para sürülüyor, ancak faizler düflmüyor zira zaten s›f›ra dayanm›fl vaziyette. Düflse de yat›r›mlar artm›yor, zira yat›r›mlar›n azalmas› faizlerin yüksekli¤inden de¤il sermaye cephesinin kar oranlar›n› düflük bulmas›ndan kaynaklan›yor.2 Bu nedenle bas›lan her para yeni bir üretim de¤il ancak yeni bir balon yarat›yor, g›da fiyatlar›n›n art›fl› bu politikaya ba¤lan›yor. Asl›nda krizin patlad›¤› yere, finansal geniflleme yoluyla yeni bir balon fliflirmeye geri dönülüyor. Gelecekte el konacak art›-de¤erin realize olaca¤›na (üretim sürecinin tamamlan›p, mallar›n beklenen kar oranlar›yla sat›laca¤›na) dair flüpheler, kredi mekanizmalar›n›n krizi olarak cisimlefliyor. Art›-de¤er yarat›lmas› ve bunun realize olmas› teminat alt›na al›nmad›kça kredi sadece bir kere daha patlayacak ekonomik bir balon yarat›yor. ‹flte tam da bu nedenle hemen hemen tüm ülkelerde geniflletici bir para politikas›na eme¤e karfl› aç›k bir savafl efllik ediyor. Örne¤in AB’de Avrupa Merkez Bankas›’n›n (ECB) devlet tahvillerini sat›n alarak borçlu ülkeleri rahatlatmas›, IMF, AB, ECB troykas›n›n s›k› kemer


EKONOM‹ rumlu Baflbakan Yard›mc›s› Ali Babacan ile Ekonomi Bakan› Zafer Ça¤layan’›n “gaz-fren” tart›flmalar›yla ortaya kondu. Sürekli olarak “tabanda” temsil ettikleri tekel d›fl› sermaye kesimleriyle ve onlar›n örgütleriyle (TOBB gibi) iletiflim halinde olan Ça¤layan, faizlerin düflürülerek ekonominin canland›r›lmas› gerekti¤ini söylerken, Babacan “fren” vurgusuyla Merkez Bankas› politikalar›n› savundu. Sonuçta Merkez Bankas› sembolik bir faiz indirimi yapt› ve daha da önemlisi Orta Vadeli Program’da TL’yi önümüzdeki üç y›l içerisinde daha da de¤erlendirme hedefi ilan edildi. Bu durum da dünyaya göre oldukça yüksek faizlerden vazgeçilmeyece¤inin iflareti ve TL de¤erli iken sermaye “rekabet gücü” için baflka yollar bulmak zorunda. Görülebilen tek yol ise eme¤in de¤ersizlefltirilmesinin s›n›rlar›n› zorlamaktan geçiyor. Bütçe dengesi kayg›s›yla enerji fiyatlar›n›n artt›¤›, verilebilecek teflviklerin de s›n›r›na ulafl›ld›¤› bir ortamda eme¤in de¤ersizlefltirilmesi için bir büyük hamle daha yap›lmas› sermaye için kaç›n›lmaz olarak ortak bir talep haline geliyor. Sendikalar yasas›, kamu da esnek çal›flt›rman›n ve tafleronlaflman›n kural haline getirilmesine dair yasalar bu koflullar alt›nda gündeme geldi. Ancak üç senede üç seçim yap›lacak olmas› hükümet aç›s›ndan bu sald›r›n›n fliddetinde ince bir ayarlama yapmay› gerektiriyor. Özetle durumun idare edilebilmesi için faizlerin indirilmesine dair yap›sal s›n›rlarla, eme¤in de¤ersizlefltirmesine dair konjonktürel s›n›rlar aras›nda hükümetin fay hatlar› oynuyor.

Büyümek bir dert büyümemek baflka bir dert “Gaza m› bassak frene mi” derken, hükümetin inisiyatifinin d›fl›nda, büyük oranda d›fl kaynaklar›n kesilmesi ve iç talebin sert düflüflüyle beraber Türkiye ekonomisinin yavafllamas› sert oldu. Bir y›l önce %12 olan büyüme oran› %3’ün dahi alt›na düflme sinyalleri verdi. Yat›r›m harcamalar› bir önceki y›la göre %9 oran›nda azald›. ‹stanbul Sanayi Odas›’n›n (ISO) bir araflt›rmas›na göre 2011’in ilk 6 ay›nda yat›r›m yapmam›fl flirketlerin oran› %47 iken bu rakam 2012’nin ilk 6 ay›nda %58’e yükseldi. ‹kinci 6 ay için ise yat›r›m yapmay› düflünmeyenlerin oran› %59’a ç›kt›. ‹malat sanayinde kapasite kullan›m oran›, geçen y›l›n ayn› ay›na göre 1,8 puan azalarak yüzde 74,3 seviyesine geriledi. Hükümet tüm bu verilerde yine “kriz” görmedi. Aksine, üretim, yat›r›m ve tüketimdeki düflmeden kaynaklanan ithalattaki azalma sonucu cari a盤›n azalmas›n› baflar›

s›kma politikalar›na ba¤lan›yor. Eme¤in direnç gösterdi¤i her yerde, (en aç›k biçimiyle ‹spanya’da) kriz derinlefliyor. Krizin afl›lamamas› dünya sistemi içerisinde ciddi iç krizlere de neden oluyor. IMF’nin ve ECB’nin kimi parasal geniflleme politikalar›na, Almanya’dan ciddi itirazlar geliyor, “standartlar› gevfletmeyin” deniyor. IMF ABD’yi dolar›n de¤erinin düflmesine karfl› uyar›yor, uygulanan politikalar ülkeler aras› “kur savafllar›”n› tetikliyor. ABD’nin piyasaya dolar sürmesi ve böylece dolar›n de¤erinin düflmesi, bu ülkenin ticari ortaklar›n› (AB, Brezilya ve Çin gibi) zora sokuyor. Zira kendi paralar› dolara göre de¤erli olunca, mallar› ABD’de daha pahal› hale geliyor ve ihracatlar› olumsuz etkileniyor. Sonuç olarak sistem çürüyor ve çözülüyor. Tuzu kuru en zenginler bu e¤ilimi görüyor ve krizi aflmak için zenginlerin vergilendirilmesi gibi önerileri dile getirmeye bafllad›lar. Dünyan›n en zengin üçüncü adam› Warren Edward Buffet bunlardan biri. Ancak hepsinin bu “lüksü” yok. Zaten uygulanaca¤› da yok. Eme¤in ihtiyac› “eski mutlu günlere” dönüfl hayali de¤il, yeni bir dünyay› bugünden yar›na kurma iradesi.

33


“Yap›c›lar türkü söylüyor ama türkü söyler gibi yap›lm›yor yap›” Ucuz ve güvencesiz eme¤i tüketerek, ölüme sürükleyerek, yoksullar› kent çeperlerine sürerek yükselen inflaat sektörü büyük bir çöküfle sürükleniyor

olarak göstermekten bile çekinmedi. Oysa o s›rada Türkiye kapitalizmi için klasik bir “yorgan” vakas› yaflan›yordu. Yorgan bir tarafa çekilirken di¤er taraf aç›kta kal›yordu. Büyümenin azalmas›yla beraber cari aç›k sorunu azal›rken bu kez bütçe a盤› meselesi ve bunun sonucundaki zam dalgas› geldi. Peki neden büyüme düflüp cari aç›k azal›rken ille bütçe a盤› sorunu do¤uyor? Bu durumun en temel nedeni, rekabet gücü ve yat›r›m çekme kayg›s›yla patronlar›n vergilendirilememesidir. Bu nedenle asgari ücretliler için vergi/servet oran› %15 civar›nda iken Türkiye’nin en zengin 100 kiflisi için bu oran %6’ya bile ulaflamamaktad›r. Egemen s›n›flar›n gelirleri ve servetleri dokunulmaz kabul edildi¤i için, Türkiye’de vergi gelirlerinin yüzde 70 civar› harcamalardan al›nan KDV/ÖTV gibi dolayl› vergilerden oluflmaktad›r. Böylesi bir ortamda, büyümenin düflmesi, ithalat› ve tüketimi de azaltmakta, bu durum vergi gelirlerinin beklenenin alt›nda kalmas›na neden olmaktad›r. Bu nedenle “d›fl kredi ile büyü, artan ithalat ve tüketimden vergi topla, bununla bütçe a盤›n› kapat” döngüsü k›r›lmaktad›r. Tabii ki bütçe a盤›n›n tek sebebi dolayl› vergilerin azalmas› de¤ildir. Bütçenin gelirler k›sm›ndaki s›k›nt›lar›n yan› s›ra, giderler taraf›nda a盤› yükselten ek faktörler bulunmaktad›r. Bunlar›n bafl›nda personel (kadrolaflma) harcamalar› gelmektedir. Polis, asker, diyanet ve ö¤retmen (4+4+4 ile a盤a ç›kan ihtiyaç nedeniyle) baflta olmak üzere birçok alanda kadrolaflmaya yönelik h›zl› hamleler, bütçe giderlerindeki art›fl›n en temel nedenlerindendir. Bir di¤er h›zl› t›rmanan gider kalemi de sa¤l›k hizmetleridir. Personel harcamalar›n›n art›fl›n›n nedeninin emekçilerin göreli durumunun iyileflmesinden kaynaklanmad›¤› gibi sa¤l›k alan›ndaki harcama art›fl›n›n sebebi de “sa¤l›k hakk›”n›n genifllemesi ve genelleflmesi de¤ildir. Aksine sa¤l›kta piyasalaflma süreciyle beraber ilaç flirketlerine ve özel hastanelere yap›lan

34

yüksek ödemeler bu alandaki “kara deli¤in” bafll›ca nedenidir. A¤›rl›¤› daha az olmakla beraber artan savafl harcamalar› da bütçe aç›klar›n›n sebeplerindendir. Bütçede bu tip giderlerin yükselifli tamamen yeni bir olgu olmamakla beraber, h›zl› büyümenin sona ermesiyle beraber gelirler k›sm›n›n daralmas›, iktidar› çözülmesi zor bir denklemle karfl› karfl›ya b›rakmaktad›r. Gelir yaratmak amac›yla y›llar›n kamu birikiminin bir ç›rp›da sat›lmas› (özellefltirme) bir s›n›r›na gelmiflken, sat›lacak en büyük kalemler sat›lm›flken, uluslararas› kriz nedeniyle kalan özellefltirmelerde fiyatlar düflmüflken, ihalelerde talipli bile bulmakta zorluk yaflan›rken, tüm bunlar›n d›fl›nda vergi bar›fl› ile eskiye dönük vergiler bir düzeyde tahsil edilmiflken, bedelli askerlik gibi yollarla para toplamaya çal›fl›lm›flken yapacak fazla da bir fley kalmam›flt›r. Neoliberal bir iktidar›n bu denklem karfl›s›nda zam ve sosyal haklar›n gasp› d›fl›nda bir çözümü bulunmamaktad›r.

Bir egemenlik enstrüman›n›n çöküflü D›fl kaynaklar›n daralmas›n›n bir di¤er önemli etkisi de AKP’nin ve sermayenin halk s›n›flar› üzerindeki egemenli¤inin giderek önemini art›ran bir enstrüman›n iflas› olur. Eme¤in de¤ersizlefltirilmesi sürecinde yaflanan kredi genifllemesi, yaflanan yoksullaflman›n bir süre için “sürdürülebilir” hale getirilmesi, borçland›rma yoluyla eme¤in terbiyesi ve üretilen metalar›n iç piyasada sat›larak sermayenin karlar›n›n realizasyonu aç›s›ndan önemli bir araç olarak öne ç›kt›. Ancak krediye dayal› iç tüketim, hem içsel hem de d›flsal faktörlerin bas›nc› alt›nda bulunuyor. Öncelikle bu çark›n dönmesi merkez ülkelerdeki parasal genifllemenin süreklili¤ine ba¤l›. Bunun d›fl›nda ve belki daha da önemlisi, yüksek borçlanman›n içsel s›n›rlar›na da giderek yaklafl›l›yor. 2002 y›l›nda hanehalk› borçlar› gelirleninin %5.5’i iken bugün %56.4’ü düzeyinde. 2011’de kiflisel borçlar›n› ödemeyenlerin say›s› 538 bin iken 2012'nin da-


EKONOM‹ ha ilk 6 ay›nda 580 bine ulaflt› ve 2013 ve 2014’teki durgunluk y›llar›nda bu gidiflin h›zlanmas› bekleniyor. Özellikle inflaat sektöründeki daralma, afl›r› üretimin yan› s›ra borçlanman›n s›n›rlar›na gelinmesi ve buradan kaynaklanan talep yetersizli¤i ile aç›klan›yor. Konuta yönelik talep oldukça azald› ve 2010 y›l›nda %23, 2011 y›l›nda %13 büyüyen konut sektörü, 2012 y›l›n›n ilk alt› ay›nda %3.1 oran›nda büyüdü. Özel sektörün inflaat talebi ise tamamen dibe vurdu. Son 9 y›lda yap›lan 9 milyon konutun 1.5 milyonu al›c› bulamazken, bu rakam›n daha da kötüleflmesi oldukça muhtemel. Elde kalan konutlar nedeniyle televizyonlar, gazeteler ofis reklamlar›yla dolmaya bafllad›. Sektörün devlerinden Fi Yap›’n›n iflas›, A¤ao¤lu hakk›ndaki “bat›yor” söylentileri durumun kritik oldu¤unu gözler önüne serdi. Sektörde bat›k kredi miktar› ilk defa bu konuda sicili bozuk tekstil sektörünü bile geçti ve 1.6 milyar dolara yükseldi. Gayrimenkul Yat›r›m Ortakl›¤› Derne¤i (GYODER) sektördeki sert freni s›k› para politikalar›na ba¤layarak üstü kapal› biçimde Merkez Bankas›’n› suçlad› ve Ça¤layan’›n “faizi düflür-gaza bas” önerisine destek verdi. Öte yandan Merkez Bankas›’n›n para musluklar›n› gevfletmesi ve döviz kurunun art›fl›na göz yummas›, en fazla d›fl kaynak kullanan ve dövizle borçlanan sektör olan inflaat sektörünü altüst edebilir. K›sacas›, 350 alt sektörü canland›ran inflaat balonunun patlamas› tüm ekonomiyi yerle bir edecek bir deprem yaratma potansiyeli tafl›yor. Hükümet ise bu sektörün tüm ekonomiyi etkileyen özelli¤i nedeniyle “durmak yok” diyor. Belediyeler yasas› ile orman köylerinin “proje alan›” olarak ya¤malanmas›n›n önünü aç›yor. Kentsel dönüflüm ad›na “acele kamulaflt›rma”n›n, yani sermaye lehine mülksüzlefltirmenin s›n›rlar›n› köylere geniflletiyor. Sürekli olarak yeni inflaat üretimini destekleyerek, olas› bir krizin çap›n› büyütüyor.

Sonuç Ça¤layan ve Babacan-Merkez Bankas› aras›ndaki “gazfren” tart›flmas› gerçek bir alternatif yol tart›flmas› de¤il yeni sömürge kapitalizminin krizinin siyasi iktidardaki a盤a ç›kma biçimidir. Gaza bassa ithalat› ve dolay›s›yla cari a盤› büyüten, frene bassa azalan vergi gelirleri nedeniyle bütçe a盤›n› büyüten iktidar her iki durumda da yüksek finans oligarflisinin a¤›na düflmektedir. Ve her iki durumda da ortak çözüm eme¤e sald›r›d›r. Türkiye kapitalizminde cari a盤›n çözümü eme¤i de¤ersizlefltirerek ihracat› artt›rmak, bütçe a盤›n›n çözümü de sosyal harcamalar› azami ölçüde k›sarken zamlarla, vergilerle eme¤in bo¤az›n› mümkün oldu¤unca s›kmakt›r. Bu nedenledir ki Erdo¤an AKP’nin “bü-

yük” kongresinde ekonomik bir vaatte bulunamam›fl, sadece %5’lik büyüme plan›n› aç›klam›flt›r. BabacanÇa¤layan tart›flmas›nda, Ça¤layan’›n daha hakl› oldu¤unu aç›kça dile getirmifl ancak sonuçta frene bas›lm›fl, %5 rakam›yla önümüzdeki üç y›l da yavafl büyümenin devam edece¤i söylenmifltir. Merkez Bankas›-Babacan cephesi ise “fren” ›srarlar›na ra¤men, büyüme kayg›s›yla y›l içerisinde çeflitli kereler faiz indirimine gitmifl, ancak ekonomi yine de sert bir fren yapm›flt›r. Bütün bu verilerden anlafl›lan o ki AKP art›k ekonomiyi yönetememektedir. Büyük oranda kontrolü kaybetmifl, sadece durumu idare etmeye, kendisinin sürüklendi¤i mecburi fleritte ilerlerken flarampole yuvarlanmamaya çal›flmaktad›r. Yeni sömürge kapitalizmine özgü sorunlar, kapitalizmin klasik krizini pekifltirmektedir. Kapitalist geliflmeyle beraber kar oranlar› düflmektedir. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluflunun 2010’da %7.6 olan ortalama kar oran›, 2010’da %5.6’ya düfltü ve 2012 için beklenen rakam %3.5. Bu 500 firmadan 2010’da 8’de 1’i zarardayken, 2011’de bu oran 4’te 1’e ç›kt› ve 2012 tahmini firmalar›n en az yar›s›n›n zararla seneyi kapataca¤› yönünde. Üretken sermayenin karl›l›k krizi a盤a ç›karken faiz indirip ç›karmakla sermayenin dertlere derman olmas› mümkün de¤ildir, ç›k›fl olarak görecekleri tek yol eme¤e kuvvetli bir sald›r›d›r. Para musluklar›n›n daralma dönemlerinin AKP ve sermaye içerisindeki çatlaklar› geniflletece¤i aç›kça görülmektedir. Ancak onlar›n iç kap›flmalar›nda dahi ortak bir eme¤e sald›r› program› vard›r ve son günlerde yeni sendikalar yasas›nda ve zamlarda da görüldü¤ü gibi ad›m ad›m uygulanmaktad›r. Sermaye ve iktidar, “Musluklar daralacak m›, aç›lacak m›” diye tedirginlikle beklerken her duruma özgü eme¤e sald›r› planlar› yapmaktad›r. Ve büyük bir olas›l›kla o musluklar kuruyacakt›r. Ancak, her halükarda emek cephesi neoliberal AKP iktidar›na tekmeyi sallamak için “d›fl kredilerin” gidiflat›na de¤il, kendi ifline bakmal›d›r. Zira giderek kontrolü kaybeden ve sadece durumu idare etmek için direksiyonlara s›k› s›k› yap›flan iktidar› flarampole yuvarlamak, küçük olsa da bilinçli bir itme ile mümkündür. O itmenin ad›, giderek daha fazla güvencesizlefltirilen iflçi s›n›f›n›n hak mücadelesidir.

Dipnot: 1 Korkut Bortatav. “Türkiye, Güney Afrika gibi alt›n üreticisi ve ihracatç›s› bir ülke de¤ildir. Bu durumda alt›n, döviz yerine geçen bir ödeme arac›d›r; o kadar... Bu ödeme yöntemini, alt›n ihracat› olarak gösterirseniz, bir süre sonra döviz ihracat› diye bir kavram icat edersiniz ve milli gelir tahminlerini fliflirmenin bir yöntemini daha bulursunuz.” 2 ABD'nin Duke Üniversitesi 887 büyük flirketin Mali ‹fller Direktörleri (CFO) ile yap›lan ankette flu soruyu sordular: E¤er faizler, yüzde 1 düflerse yat›r›mlar›n›z› artt›r›r m›s›n›z? Anket kat›l›mc›lar›n›n yüzde 91'i bu soruyu "hay›r" olarak cevaplad›. Soru, “ yüzde 2 düflerse?" oldu¤unda yüzde 84'ü "artsa da olur artmasa da" dediler.

35


‹slamc›l›¤›n krizi Düzenin krizi Azer Ulafl

36


B

ugün genellikle “ay›klama” anlam›nda kullan›lan tasfiye kavram›n›n Arapça kökeni “saf”tan gelir. Tasfiye, “ar›tma”, “temiz ve halis olma” anlam› tafl›r. Bu nedenle AKP’nin düzen içi rakiplerini tasfiyesinin büyük oranda tamamlad›¤› ikinci iktidar döneminin ard›ndan daha saf bir ‹slamc›l›k veya daha saf bir liberallik beklentileri oldukça yayg›nd›. Ancak tasfiye süreci kimilerinin bekledi¤i gibi ideolojik bir netleflme yaratmad›. Aksine, AKP’de tam anlam›yla her kafadan bir ses ç›kan, bir gün dedi¤ini öbür gün inkar eden, ne dedi¤i belli olmayan tam bir söylemsel kakofoni hali dikkat çekiyor. Bu çok seslili¤in tek ortak noktas› ise sa¤c›l›k. AKP’nin kendisine tehdit oluflturan düzen içi muhaliflerini “ay›klama”s›n›n ard›ndan, üçüncü iktidar döneminde sa¤›n tüm gerici ideolojik-politik birikimini seferber etti¤i günlerden geçiyoruz. Irkç›l›k, militarizm, kad›n düflmanl›¤› ve mezhepçilik, AKP’nin üçüncü iktidar döneminde emek düflman› neoliberal gündemle daha fazla melezlenmeye bafllad›. Liberaller ve Gülen cemaati, bu durumu “tasfiye” sürecinin tamamlanmamas›yla aç›klamaya çal›fl›yor. Ergenekon ve darbe tehdidi bitmedi ya, her fley o yüzden! Böylece emniyetteki, yarg›daki, bürokrasideki, medyadaki kendi misyonlar›n› ayakta tutmak istiyorlar. Demokrat maskeli her türden yandafl ise “sa¤›n tüm renklerini” çizgisine eklemleyerek, oldukça fanatik bir tonda popülerlefltirmeye çal›flan Tayyip Erdo¤an’›n arkas›n› toplamakla u¤rafl›yor. Her faflistlikte, her mezhepçilikte, her cinsiyetçilikte bir demokratik keramet ar›yorlar, aramak zorunda kal›yorlar.

Emperyalizm, gericilik, cinsiyetçilik, mezhepçilik, faflizm, kapitalizm vs… Halklara y›llard›r kan kusturan ne varsa bugün neoliberal ‹slamc›l›k giysisiyle halklara yeniden pazarlanmakta, ancak giderek daha zor kabul ettirilmektedir. Gelinen noktada neoliberal ‹slamc›l›¤›n krizi, düzenin yeni bir krizi olarak yaflanmaktad›r

Oysa AKP tasfiyede ilerledikçe geleneksel devlet reflekslerini daha fazla sergiliyor. “Eskinin” kadrolar›n›n tasfiye edildi¤i bir durumda, onlar›n ideolojilerini kendilerine eklemlemesi, ideolojik egemenli¤i pekifltirmek için daha mümkün ve risksiz hale geldi. Bu sayede, tasfiye etti¤i kesimlerin politik olarak daha ifllevli olan ideolojik söylemlerini neoliberal ‹slamc› iktidar›n çizgisine eklemledi. AKP bunu yaparken asker-sivil bürokrasiye karfl› mücadelede ittifak kurdu¤u, ancak tek bafllar›na toplumda ciddi bir ideolojik-politik gücü bulunmayan liberallere “ya tam biat et ya terk et” dedi. Peki AKP neden bu ideolojik-politik tahkimata ihtiyaç duydu, daha saf bir ‹slami gündemle yoluna devam etmedi? Bu sorunun en net yan›t› AKP’nin ve bununla ba¤lant›l› olarak neoliberal ‹slamc›l›¤›n krizidir. Giderek bir “savafl partisi”ne dönüflen AKP ve “savafl stratejisine” dönüflen neoliberal ‹slamc›l›k, sa¤›n tüm gerici birikimini seferber etmeden ideolojik egemenli¤ini yeniden üretmekte zorlanmaktad›r. ‹flçi s›n›f›na karfl› sa-

37


GER‹C‹L‹K vafl, Kürtlerle savafl ve emperyalizmin tafleronu olarak Ortado¤u’da savafl yürüten AKP iktidar› aç›s›ndan bu üç cephede birden ilerleyen savafllarda, kitle deste¤ini tahkim etmenin tek yolu sa¤›n tüm birikimini seferber edebilmesinden ve sa¤›n birli¤ini temsil etme projesini hayata geçirebilmesinden geçmektedir. Türk sa¤›n›n sermayecilik, emperyalizm iflbirlikçili¤i, devletçilik, mezhepçilik-›rkç›l›k ve cinsiyetçilik olarak özetlenebilecek birikimi, AKP için oldukça önemlidir. Bu gerici birikim, AKP’nin üç cepheli savafl›nda ideolojik-politik mühimmat sa¤lamakta, ancak öte yandan siyasal ‹slam›n ve AKP’nin karfl›s›nda bir devrimci blo¤un oluflumu aç›s›ndan da olanaklar yaratmaktad›r. Neoliberal sald›rganl›k karfl›s›nda hak mücadeleleri, Ortado¤u’da aktif tafleronluk karfl›s›nda yükselen antiemperyalist tepkiler, eflit yurttafll›k/demokrasi/bar›fl mücadeleleri ve cinsiyetçili¤e karfl› yükselen kad›n militanl›¤› bu sa¤c› ideolojik-politik seferberli¤in karfl›s›ndaki güçlü direnme e¤ilimlerini temsil etmektedir. Bu direnme e¤ilimleri neoliberal ‹slamc› rejimin, o rejimin tek partisinin, o tek partinin ideolojisinin, ekonomik-toplumsal temellerinin ve tek adam›n›n krizini kolayl›kla derinlefltirmektedir. 4+4+4’e karfl› direnifllerin, Suriye’ye dair savafl karfl›t› eylemlerin, Kürt sorununda demokratik taleplerin ve kürtaj hakk› eylemlerinin yandafl medyada h›zla “fleytanlaflt›r›lmaya” çal›fl›lmas› bofluna de¤ildir. Savafl partisi olarak AKP’nin ve neoliberal ‹slamc›l›¤›n krizini, tarihsel arka plan›yla beraber ele almadan önce not düflmek gerekir: Türkiye’de ‹slamc›l›k her dönem düzenin krizine egemenler cephesinin bir yan›t› olarak var olmufltur. Bu nedenle tüm siyasal, toplumsal, iktisadi kriz dönemleri ‹slamc›l›¤›n da bir dönüflüm ihtiyac› ile karfl› karfl›ya kald›¤› dönemler olarak öne ç›km›flt›r. Buna ba¤l› olarak her kriz döneminde eski yap›lar ve kadrolar tasfiye edilirken, ‹slamc› hareket ve ‹slamc› ideoloji de yeni duruma özgü olarak yeniden yap›land›r›lm›flt›r. Arapça “ar›nma” anlam› da olan tasfiye süreci, ‹slamc›l›k aç›s›ndan yeni bir ideolojik aray›fl› ifade etmifltir. Bu aray›fllar dinin reforme edilmesi olarak de¤il, “öze dönüfl” iddias›yla meflrulaflt›r›lmak istenmifltir. Krizler karfl›s›nda çözümü, kutsal metinlere dönmekte bulan “öze dönüfl” iddialar›yla, kitlelerin din ile iliflkisini yeniden sahicilefltirilmifl, din “hayata” uydurulmufltur; bir baflka ifadeyle din yeni dönemin egemenlik iliflkilerinin yeni gereklerine göre uyarlanm›flt›r. S›ras›yla Osmanl›’n›n çözülmesi ve Cumhuriyet’in kuruluflu sürecinde, II.Dünya Savafl› sonras› yeni sömürgecili¤in inflas› sürecinde ve neoliberal yeni sömürgecilik dönemlerinde sadece düzenin de¤il ‹slamc›l›¤›n da restorasyonu yaflanm›flt›r. Tüm krizlerin oda¤›nda ise

38

kapitalist geliflme, emperyalistlerle iliflkiler, Anadolu co¤rafyas›n›n çok kültürlülü¤ü ve ‹slamc›l›¤›n devlete dair iddialar› olmufltur. Ancak içinden geçti¤imiz dönemde ‹slamc›l›k, bu bafll›klar alt›nda bir yenilenme ve “öze dönüfl” iddias› üretememektedir.

Kapitalizm, ‹slamc›l›k ve kriz “Kapitalizmin krizinden sermaye lehine gerici ç›k›fl›n asli öznesi” olarak AKP’nin iktidar›n› sürdürebilmesinin en önemli koflulu bu misyonu sürdürebilmesidir. Öyle ki, Kürt sorunundan Suriye’ye kadar di¤er tüm savafl cephelerindeki baflar›s›zl›klar›n›n iktidara zarar vermemesi, sermaye lehine savafltaki muzafferli¤ine ba¤l› görülmektedir. AKP bugüne kadar bunu büyük ölçüde baflarabilmifltir ancak küresel ekonomik kriz yay›ld›kça ve derinlefltikçe durum daha da çetrefilleflmektedir. Son dönemde ihracat rakamlar›ndaki azalma, “AKP tipi” ekonomik büyümenin simgesi olan Anadolu Kaplanlar› ve inflaat sektöründeki simge isimlerin (Hac›lar Holding ve Fi Yap›) iflas bayra¤› çekmeye haz›rlanmalar›, iktidar›n önümüzdeki dönem daha da sald›rganlaflmas› gerekti¤inin iflaretleridir. Eme¤e, do¤aya ve kentlere karfl› daha da büyük bir sald›r›n›n baflar›ya ulaflmas› ve eme¤in tam yenilgisinin sa¤lanmas›, en tepedeki finans oligarfliden irili ufakl› yerel-yandafl sermaye gruplar›na kadar sermayenin en genel ç›karlar›n› hayata geçirmek için kritik öneme sahiptir. Van depre-

2007 y›l›nda ölen Sabahattin Zaim, kapitalizmi ‹slami kavramlarla aklayan, çizginin kurucu isimlerinden. Abdullah Gül’ün hocas› olarak bilinen Zaim yeflil kufla¤›n Amerikanc› diktatörlerine hizmet etmifl, petrol zengini ‹slam ülkelerinin dolarlar›n› ‹slami dirilifl için f›rsat olarak gören ve ‹slami bankac›l›¤› icat etmifl bir isim. ‹sminin verildi¤i üniversite Tayyip Erdo¤an taraf›ndan haremlik selaml›k bir törenle aç›lm›flt›. ‹slamc› iktisatç›lar›n hocas› Zaim’in iktisat alan›na ‹slami yorum olarak sundu¤u tek fley ise kavramlar›n Arapçalar›n› veya dinen caiz olan›n› kullanmaktan ibaret: Faiz yerine kar pay› denmesi gibi…


GER‹C‹L‹K mi sonras› kentin yeniden inflas›n›n yandafl sermaye gruplar› lehine vurgun alan›na dönüfltürülmesi sadece halka karfl› sermaye yanl›s› fütursuzlu¤un bir göstergesi de¤ildir. ‹slamc› burjuvazinin daha fazla kay›r›lmas›na yönelik hamlelerin daha fazla gerekmesi neoliberalizmin kurmay partisi AKP’nin “sermayenin genel ç›karlar›n›n temsilcisi” pozisyonunu zedeleyebilecek, temsil gücünü belirli sermaye gruplar›na daraltabilecektir. Oligarfli içi çeliflkilerin ve çat›flmalar›n kriz nedeniyle keskinleflmesi ve en tepede finans oligarflisinin oldu¤u eklemlenmenin sürdürülememe olas›l›¤› AKP için büyük bir tehdittir. Bu tehlikeler nedeniyle AKP iktidar›, yükselen hak mücadelelerini yenilgiye u¤ratmak için daha agresif olacakt›r. ‹ktidar, içeride ve Ortado¤u’daki savafllarda bata¤a sapland›kça, en sa¤lam yerini koruma ad›na emek düflman› sald›rganl›k daha da önem kazanmaktad›r. Kriz, AKP’nin baflka bir sihrini daha tehdit etmektedir. AKP’nin en büyük yeteneklerinden biri, güvencesizli¤i bir himaye/patronaj iliflkisi olarak siyasi güç devflirmekte kullanabilmesiydi. Emekçi s›n›flar›n en alt kesimlerini hay›rseverlik a¤lar›yla himaye alt›na alan, daha yukar›daki kesimlerinde de patronaj iliflkileriyle “orta s›n›f” alg›s› yaratan AKP için bu sürecin devaml›l›¤› “Allah için kullan›laca¤›” vaat edilen birikimin süreklili¤idir. Himayenin ve patronaj›n eksik kald›¤› noktada ifl-

çi s›n›f›n›n çeflitli katmanlar› ve hatta küçük burjuvazi, mutlak bir güvencesizlefltirmede eflitlendikleri gerçe¤iyle yüz yüze kalmaktad›r. Hak mücadelelerinin bir söylemden öte gerçek bir harekete dönüflmeye bafllad›¤› koflullarda himaye ve patronaj iliflkilerinin zay›flamas›, iflçi s›n›f›n›n en genifl kesimlerinin AKP hegemonyas›ndan kopuflunu h›zland›rabilir. HES’lere direnen Tortumlu köylüler, 4+4+4’e karfl› imza s›ras›na giren dindar kad›nlar, Çanakkale’de alt›n madenlerine direnenler, elektrik özellefltirmesi ma¤duru Ni¤deli patates üreticileri, iflçi s›n›f› mücadelesinin a¤›rl›k merkezine oturmaya bafllayan güvencesiz iflçiler, ikinci ö¤renimde harçlar›n kald›r›lmas› mücadelesi yürütenler, hak mücadelesinin “sihir bozucu” etkisinin ipuçlar›n› vermektedir. S›n›fsal sorunlar büyüdükçe ve as›l olarak da bu sorunlara s›n›fsal müdahalelerde bulunuldu¤unda, bunlar› kimlik sorununa hapsetmek zorlaflmaktad›r. Neoliberal ‹slamc› y›k›m›n güncel örneklerinden 4+4+4’e karfl› mücadelenin “fleytan ifli” ilan edilmesinin, “PKK 4+4+4’e karfl›” söyleminin bizzat Milli E¤itim Bakan›nca dile getirilmesinin ne kadar etkili oldu¤u/olaca¤› flüphelidir. Emekçi kesimlerin kimlik üzerinden ideolojik temsilini zorlaflt›ran bir baflka faktör de kendi ideolojisinin en önemli tafl›y›c›lar›n›n rahats›zl›klar›d›r. AKP’nin herhangi bir zafiyetinde gemide iç huzursuzlu¤un bafl›n› çeken kesimlerin küçük burjuvazi olaca¤›na dair emareler de artmaktad›r. ‹slamc› militanl›¤›n (küçük) burjuvalaflmas› ve bürokratlaflmas›, orta-üst s›n›f yaflam kültürünün ve tüketim al›flkanl›klar›n›n muhafazas› kayg›s› AKP’nin giderek daha zaafl› bir yönünü oluflturmaktad›r.1 Bahsedilen kesimlerin pragmatik-dünyevi beklentilerinin karfl›lanamamas› halinde an›nda isyan ç›karaca¤› Yeni fiafak gazetesinde ücretlerin ödenmemesinin ard›ndan konunun “aile içinde” kalmamas› gibi birçok örnekte a盤a ç›kmaktad›r. Bu kesimlerin kopuflu AKP için büyük tehlikedir. Tarihten hat›rlayal›m: Neoliberal dönüflümün geleneksel siyasal aktörlerce sürdürüldü¤ü dönemlerin sonunda orta s›n›flar›n h›zla yoksullaflmas›, diplomal› iflsizler ordusunun büyümesi, bu geleneksel aktörleri seçenek olmaktan ç›karm›flt›. Siyasal ‹slam’›n gelifltirdi¤i himaye/patronaj iliflkileri üzerinden ise daha güvencesiz, tam da bu nedenle kendini orta s›n›f hissetmesi iktidara daha da ba¤›ml› olan bir kesim yarat›ld›. Bu kesim, sermaye program› olarak neoliberalizmin ve AKP gericili¤inin savunucusu haline getirildi. Neoliberal ‹slamc›l›¤›n dindarl›¤›, “kentli yeni elitlerin dindarl›¤›” olarak toplumsal yaflamdaki egemen ideoloji haline getirilebildi. Hem liberalizmin vaaz etti¤i gibi kendi ç›karlar›n›n peflinden koflan hem de dinin bekledi¤i gibi aileye, cemaate, ülkeye ve ümmete dair gö-

39


GER‹C‹L‹K AKP’nin neoliberal dönüflümüne karfl› ‹slami söylemlerle desteklenmifl yeniden bölüflümcü iddialar›yla ortaya ç›kan HAS Parti’nin sonu, bu çizgiye umut besleyenler için hüsran oldu. “Hüsran”›n nedeni basitçe Numan Kurtulmufl’un ihaneti de¤il ‹slamc›l›¤›n kapitalizmle evlili¤inin tabanda içsellefltirilmesinde AKP’nin ald›¤› küçümsenemeyecek yol idi.

revlerini unutmayan çal›flkan-giriflimci-hay›rsever dindar prototipi, ideal yaflam tarz› olarak sunuldu. Ancak bu kesimlerin rüyadan uyand›r›lmas›, AKP rüyas›n›n sonu anlam›na gelecektir. Böylesi bir tedirginlik atmosferinde, tam da beklenece¤i gibi, ‹slamc› entelektüeller aras›nda kutsal›n metalaflmas›n› sorgulayan iç tart›flmalar a盤a ç›kmaktad›r. Ancak AKP’nin de yandafllar›n›n da neoliberal kapitalizmin küresel krizi karfl›s›nda bir B plan› yoktur. Örne¤in ba¤›ra ba¤›ra gelen inflaat krizi karfl›s›nda ciddi bir ç›k›fl önerisi bile gelifltirilememifltir. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri neoliberal ‹slamc› bir iktidar›n kurulmas›yla ‹slamc› entelektüeller düzenin organik ayd›n› haline dönüflürken müthifl bir ideolojik k›s›rl›k yaflamalar›d›r. Neoliberalizmin “teknokrat” merkezli k›s›r düflünsel çizgisi, ‹slamc›lar› da derinden etkilemifltir. ‹ktidar›n ihtiyaç duydu¤u ideolojik destek büyük oranda liberal ayd›nlardan devflirilmifltir. Neoliberalizmin etkisi alt›nda kendini var eden ‹slamc›l›¤›n hiçbir düflünsel üretim gelifltirememesi çarp›c›d›r. Örne¤in ‹slamc› entelektüellerin yay›mlad›klar› eserler büyük oranda neoliberal gündemin konusu olan kültürel çal›flmalar ve Türkiye’de devlet gelene¤i (devlet-toplum dikotomisi) üzerinedir. “Baflka alternatif yok” slogan›yla yola ç›kan neoliberalizme iman, ekonomi alan›nda bir aray›fl›n olmamas›n›n bafll›ca nedenlerindendir. (‹slamc›lar›n ekonomi alan›ndaki en önemli çabalar› meflru faiz araçlar› yaratmak üzerinedir. Bu ihtiyaç büyük oranda körfez sermayesinin petrodolarlar›n› de¤erlendirmeyi dini olarak meflrulaflt›rma talebinden do¤maktad›r) Neoliberal ‹slam’›n giderek piyasa mekanizmas›n›n kurallar›n›n tafl›y›c›s› olmas›, baz› ‹slamc›lar aras›nda “bat›n›n s›zmas›”, “Protestanlaflma” ve “kültürel emperyalizm” ba¤lam›nda tart›fl›lmaktad›r. ‹slamc›lar meseleyi

40

“bat› etkisi” meselesi olarak tart›flarak bir kez daha kapitalizmle yüzleflmekten kaç›nmakta, dinselli¤in piyasalaflmas›ndaki kapitalizme özgü dinamikleri görmezden gelmeye çal›flmaktad›r. Bu nedenle ‹slamc›lar›n kendi krizleri karfl›s›ndaki çözüm aray›fllar›, as›l olarak (ve çok büyük oranda) kapitalizmle yeni bir uzlaflma aray›fl›d›r. Zaten ‹slamc›l›k her ne kadar “Bat› karfl›t›” sloganlar›yla anti-kapitalist görünümde olsa da daha en bafltan itibaren (19. yüzy›l sonu-20. yüzy›l bafl›) temel iddias› ‹slam ülkelerinin de kapitalistleflebilece¤idir. “Bat›”n›n Osmanl›’ya hasta adam dedi¤i ve geri kalm›fll›k olarak adland›r›lan geç kapitalistleflme meselesini kültürel nedenlere (‹slam’a) ba¤lad›¤› dönemde ‹slamc›l›k, bu görüfle reaksiyon olarak, kendi kültürünü koruyarak kapitalistleflmenin yollar›n› aramaktad›r. “Bat› karfl›s›ndaki yenilgimize din de¤il onun bugüne kadarki yorum ve yaflan›fl biçimi sebep olmufltur” diyerek kutsal kitab› bugüne uydurma çabalar›na “öze dönüfl” iddias›yla giriflilir. Ancak bu öze dönüfl iddialar›na ra¤men “geri kalma”n›n referans›n›n Bat› olmas› nedeniyle Osmanl› ‹slamc›l›¤› uzun zamanlar “bat›c› olarak” nitelenir. Yeni fiafak yazar› Özlem Albayrak bu görüflün tipik bir temsilcisidir: “‹slamc›l›k, dinden ar›nd›r›lm›fl Bat› medeniyetinin, ‘‹slam toplumlar› geri b›rakmaktad›r’ tezine karfl› verilmifl bir reflekstir ve bu refleks Bat›'n›n dili, kavramlar›, dünyay› alg›lama biçimi ve yöntemiyle verilmiflti. (…)Sonuç: sekülerleflmede z›dd›na benzeme.” Oysa, ‹slamc›lar›n ve kültürelci analizlerin gözünde “Bat›c›l›k” olarak görünen ve dile getirilmekten kaç›n›lan ise as›l olarak sermaye yanl›l›¤›d›r. ‹slamc›lar aras›nda Milli Görüfl’ten kopuflun bu ak›bete yol açt›¤›na dair tart›flmalar yaflansa da 1960’larda ‹slamc› hareketin a¤›rl›k merkezinde yer almaya bafllayan Milli Görüfl de as›l olarak kapitalizme de¤il, sermaye


GER‹C‹L‹K Türkiye’de ‹slamc›l›¤›n emperyalizmle ittifak›n› AKP ile, faflist karakterini ise AKP’nin üçüncü iktidar dönemiyle özdefllefltirenlere tarihten bir hat›rlatma… 1969’da ABD 6. Filo’suna karfl› gençlik eylemlerine yönelik kanl› sald›r›lar, ‹slamc›lar›n önemli isimlerinden Mehmet fievket Eygi’nin yönetti¤i Bugün gazetesi taraf›ndan tetikleniyordu.

içi hiyerarfliye itiraz ederek, daha geriden gelen sermaye kesimlerinin temsilcili¤ine soyunmufltu. Milli Görüfl çizgisinin sermayenin dar anlamda temsilcili¤i iddias› 1990’lara kadar devam etti. Neoliberal dönüflümle beraber, temsil etti¤i sermaye kesimlerinin büyüdükçe geliflen ihtiyaçlar› ve sistemin de¤iflen ihtiyaçlar› sonucunda siyasal ‹slamc› çizgi, sermayenin en genel ç›karlar›n› temsil etme iddias›n› kufland›. 1990’lar›n ortalar›nda ve 2000’lerin bafl›nda arka arkaya gelen krizlerle “düzenin geleneksel aktörlerinin y›prand›¤› koflullarda” bu iddiay› tafl›yabilen tek siyasi aktör haline geldi.2 Siyasal ‹slam AKP ile beraber neoliberalizmin, eme¤i siyasetin d›fl›na atmaya yönelik teknokratik-teknik yaklafl›m›n› tamamen içsellefltirdi. Kutsal yasalarla kapitalizmin ideoloji-siyaset d›fl› oldu¤u varsay›lan teknik-teknokratik akl› giderek uyumlulaflt›. Buna göre her türlü kriz, teknik sorunlar olarak kaderlefltirildi. Toplumun genifl kesimlerini çözümün bir öznesi olmaktan d›fllayan neoliberalizmin, tüm kritik kararlar› sadece belirli bir bilgi düzeyine haiz “teknokratlara” havale eden yaklafl›m› ‹slamc›larca da benimsendi. ‹flçi ölümlerinin iflçilerin teknik e¤itimleriyle, savafltaki ölümlerin de askeri teknolojinin gelifltirilmesiyle asgariye indirilece¤i, yoksulluk gibi tüm sosyal sorunlar›n siyasal olmayan, zekat gibi pratik yöntemlerle azalt›labilece¤i gibi tezler ‹slamc›lar taraf›ndan kolayl›kla sahiplenildi. Kapitalizmin mutlak rasyonalitesi ile ‹slamc›l›¤›n kadercili¤i uyumlulaflt›r›ld›. Neoliberal dogma ile dini dogma birbirini pekifltirdi. “Yeni bir ekonomik refah teolojisi” olarak de¤erlendirilebilecek bu dogma kendini ahlaki alanda muhafazakâr, ekonomide liberal diye tan›mlayan yandafl “giriflimci s›n›f”lar›n tafl›y›c›l›¤›yla yayg›nlaflt›r›ld›. Ancak bu ideoloji sadece sermayenin bir bölümünün de¤il tüm fraksiyonlarla oligarflinin egemenli¤inin güvencesi oldu.

Benzeri bir süreç bugün M›s›r’da yaflanmakta. Ayn› Türkiye’nin 2000’li y›llardaki krizinde oldu¤u gibi, 2008 krizinin ard›ndan yükselen Arap Bahar›’nda da “Saray soka¤a, sokak saraya hakim de¤il iken” bir çözüm olarak neoliberal ‹slamc›l›k ortaya ç›km›flt›. Ancak bu yeni sarayl›lar›n s›n›fsal pozisyonu iktidara gelir gelmez iflçi s›n›f› direnifllerine yönelik tav›rlar›yla ve IMF ile yapt›klar› anlaflmayla kendini gösterdi. ‹ktidar›n sokakta y›k›ld›¤› M›s›r’da, bu mobilizasyonun projelerde durdu¤u gibi durmamas› nedeniyle, neoliberal ‹slamc› dogma Türkiye’den daha h›zl› bir flekilde sars›lacak gibi görünmekte. Arap Bahar› ile bahar yaflayaca¤› düflünülen neoliberal ‹slamc› dogma, kapitalizmin içinden ç›kamad›¤› krizi ile çok erken bir kriz yafl›yor. Bu krizi politiklefltirecek, devrimci bir krize dönüfltürecek olan ise bu melez dogman›n her iki bileflenine, yani neoliberal dogmaya ve ‹slamc› dogmaya karfl› efl anl› müdahalelerdir. Bu sadece ideolojik düzeyde bir mücadeleyle de¤il, daha da önemlisi bu dogmalar etraf›nda kurulan yeni rejime ve toplum projesine karfl› demokrasi ve hak mücadeleleriyle sa¤lanabilir. Zira AKP en az›ndan k›sa ve orta vadede neoliberal sald›r›lar›n fliddetini art›rd›kça gericileflecek, gerici-faflist politikalar ekseninde girdi¤i iki savaflta sermayenin genel ç›karlar›n›n temsilcisi olarak neoliberal dönüflümü sertlefltirecektir. Bu durum gerici iktidara karfl› demokrasi mücadelesinin ve neoliberalizme karfl› hak mücadelelerinin daha da yak›nsamas›na neden olacakt›r.

Emperyalizm, ‹slamc›l›k ve kriz Antikapitalist olmayan bir sömürgecilik karfl›tl›¤› iddias›, ‹slamc›l›¤a 20. yüzy›l bafllar›ndan mirast›r. Ancak emperyalizm ça¤›nda antikapitalist olmadan sömürgeci-

41


GER‹C‹L‹K li¤e karfl› ç›kman›n olanaks›zl›¤›, Osmanl› ‹slamc›lar›’n›n trajedisiyle a盤a ç›km›flt›. Örne¤in Said Halim Pafla gibi ‹slamc›l›¤›n önde gelen isimleri, I. Paylafl›m Savafl›’nda Almanya ile iflbirli¤ini desteklemifl, hatta alt›na imza atm›flt›. Sonuç olarak ‹slamc›lar›n karfl› ç›kt›¤›n›n emperyalizm de¤il emperyalist sistem içindeki hiyerarflik dizilim oldu¤u bu dönemden itibaren birçok kez ortaya ç›km›flt›. 1950’lerde Demokrat Parti’nin ard›nda saflaflan ‹slamc›lar yeni sömürgecili¤in kurulufl sürecine önemli katk›larda bulunmufllard›. 1960’larda 3. Bunal›m döneminin temel özelli¤i olarak emperyalizm içselleflirken, siyasal ‹slamc›lar›n millici-sosyal adaletçi sloganlar› da düzen karfl›t› bir içeri¤i tafl›m›yordu. Zira o dönemde yeni sömürgecilik iliflkileri, gümrük duvarlar›n›n korumas› alt›ndaki ulusal pazarlarda ve gerekti¤inde iç pazar›n desteklenmesi üzerinden kurumsallafl›yordu. Bu yüzden anti-kapitalist içerikten yoksun “milli” ve “sosyal adaletçi” vurgular›n hepsi bu dönemin yeni sömürge kapitalizmiyle uyumluydu. AKP ise en bafltan beri neoliberal yeni sömürgecilikle bir sorunu olmad›¤›n› ilan ederek iktidara geldi. Düzen içi rakiplerini alt ederken emperyalistlerden büyük destek ald›. ‹flte tam bu noktada, ‹slamc› entelektüellerin, ekonomi alan›ndaki düflünsel fakirli¤inin bir benzerinin uluslararas› iliflkiler alan›na da yans›mas› ilginçtir. Bu ba¤lam›nda da, yeni sömürgecilik iliflkilerini veri alarak yola ç›kan ancak buradaki hiyerarflik dizilimde daha yukar›larda bir pozisyon talep eden neoliberal ‹slamc›l›¤›n bu alandaki tek düflünsel ürünü olan Davuto¤lu imzal› “Stratejik Derinlik”, daha 10 y›l› dolmadan büyük ölçüde itibars›zlaflt›. Emperyalizm ile daha yukar›nda bir pozisyonda uzlaflma aray›fl›n› ifade eden “aktif d›fl siyaset” ve “Yeni Osmanl›c›l›k” gibi kavramlar›n ömrü çok k›sa sürede tükendi. Gelinen noktada AKP’nin de (benzeri Müslüman Kardefller ve Tunus iktidar›n›n da) Ortado¤u’daki emperyalist hesaplara daha fazla angaje oldu¤u görüldü. Emperyalizmin Ortado¤u’daki tüm krizleri, do¤rudan ›l›ml› ‹slam’›n krizine dönüfltü. S›f›r sorundan tüm komflularla soruna giden çizgi, emperyalizmin hiçbir projesinin dikifl tutmamas›ndan dolay›, ciddi bir iç krize dönüflme e¤ilimine girdi. Emperyalizmin arkas›nda duramad›¤› projeler AKP’nin elinde kald›. Ortado¤u’da Hizbullah’›, ‹ran’› ve Esad iktidar›n› hedef alan fiii çemberini k›rma giriflimiyle dahil olunan savaflta gelinen nokta, ülke içinde ciddi bir prestij/inand›r›c›l›k kayb›na neden oldu. Emperyalizmle iflbirli¤i derinlefltikçe ve bu iflbirli¤i sonucu dahil olunan savaflta AKP batakl›¤a daha fazla

42

batt›kça “bat›” ve “d›fl düflman” karfl›t› söylemler artmaktad›r. Bu söylemler ço¤u zaman büyük patronun yan›nda niye daha aktif yer almad›¤›na, ifli hep taflerona b›rakt›¤›na dair bir hezeyan olarak patlak vermektedir. Emperyalizme karfl› tepkileri maniple etmeye yönelik bu tip refleksler, tasfiye etti¤i kesimlerden AKP’ye kalan bir mirast›r. Kürt savafl›ndaki çözümsüzlü¤ü y›llarca “d›fl destekçiler”e ba¤layan NATO komutanlar›n›n dili AKP taraf›ndan devral›nm›flt›r. Önümüzdeki dönemde savafl partisinin üç cephede (iflçi s›n›f›na karfl› savafl, Kürt savafl›, Ortado¤u savafl›) yaflad›¤› her sorun AKP taraf›ndan bu biçimde kodlanacakt›r: Suriye ve Kürt savafl›ndaki her batakl›k nas›l “bat›”ya ba¤lan›yorsa, 4+4+4’teki y›k›m›n sebebi “bat›c› laikler” ile, ekonomik kriz “Yahudi lobisi” ile, çevre mücadeleleri “yabanc› vak›flar” vs. ile iliflkilendirilecektir. Bu noktada antiemperyalizmin antikapitalist özünün korunmas› devrimciler aç›s›ndan oldukça kritik bir görevdir.

Genel olarak ‹slamc›l›¤›, özelde de AKP’yi, devletin kurucu ideolojisi Kemalist modernitenin otoriterli¤i karfl›s›nda, yönetim merkezlerinin d›fl›nda b›rak›lm›fl “çevre”nin bir tepkisi olarak ele alan liberaller, AKP’nin üçüncü dönemdeki gizlenemeyen “otoriterleflmesini”, “Kemalistleflme” ve/veya “‹ttihatç›laflma” olarak de¤erlendiriyorlar. Sömürge tipi faflizm kavram›ndan bihaberlik ve s›n›f perpektifinden yoksunluk, bu tarz zorlama de¤erlendirmelerin ortaya ç›kmas›na neden oluyor.

AKP kültürel olarak bat›c› (taklitçi) oldu¤u için de¤il kapitalistlerin partisi oldu¤u için emperyalizmin iflbirlikçisidir. Erdo¤an’›n “fiam’da inflallah namaz k›laca¤›z” fleklindeki dile¤i “fiam’da borsa açmak, ülkenin yeniden imar›nda ihale almak, boru hatlar›n› korumak” olarak okunmal›d›r. Öte yandan AKP’nin “bat›”/“d›fl güçler” karfl›t› söylemleri, antiemperyalizmden vazgeçmenin gerekçesi olamaz. Halihaz›rda AB’ci ve ‹srail dostu bir sol seçenek için projeler haz›rlanmaktad›r.

Devlet, ‹slamc›l›k ve kriz Devletin meflruiyetinin sa¤lanamad›¤› derin bir siyasal kriz ortam›nda t›rman›fla geçen ve iktidara gelen AKP devletleflirken krizleri de üstlenmifltir. Türkiye Cumhuriyeti’nin s›n›fsal ve ulusal meflruiyet krizleri neoliberal ‹slamc› iktidar taraf›ndan, dinin seferber edilmesiyle bir süre ötelense de, çözülemedi¤i oranda daha a¤›r biçimlerde yüklenilmifltir. Roboski katliam›n›n ve tecavüzcü ifl-


GER‹C‹L‹K kencecilerin korunmas› gibi olaylarla büyüyen devletin meflruiyet krizi art›k devlete hakim olan ‹slamc›l›¤›n meflruiyet krizidir. Bu meflruiyet krizi, ‹slamc› hareketin “devleti ele geçirme stratejisi”nin beklenen bir sonucudur. Devleti ele geçirme stratejisi ‹slamc› hareketin 1960 sonras› yükselen, 1990’larla reformize olan ana e¤ilimini ifade etmektedir. Bu nedenle ‹slamc› harekette iktidar iddias›n›n ortaya ç›k›fl› olarak 1960 sonras› kritik bir dönemeçtir. Bundan önce geleneksel ‹slamc›l›k, hem bir hareket hem de ideoloji olarak ba¤›ms›z bir iktidar hedefinden çok mevcut siyasal iktidarlar›n bünyesinde ve/veya çizdi¤i s›n›rlar içinde var olmufltur. Osmanl›’n›n son dönemlerinde yükselen ‹slamc›l›k ak›m›n›n do¤uflu, kapitalistleflme çabas›n› yans›tan Islahat hareketlerinin yarataca¤› sorunlar›n dinin kullan›lmas›yla afl›lmaya çal›fl›lmas›na dayan›r. ‹slamc›l›k özellikle, Osmanl› birli¤ini korumak için hilafeti hat›rlayan ve kullanmaya niyetlenen Padiflah II.

Abdülhamit’in kollar› alt›nda (‹ttihad-› ‹slam), sonra da ‹ttihat ve Terakki cemiyeti içinde serpildi. (Örne¤in ‹ttihatç›lar›n merkez yay›n organ›n›n ad› fiûrâ-y› Ümmet idi; yine ‹ttihatç›lar Uhuvvet-i ‹slâmiye -‹slam Kardeflli¤i- isimli bir örgüt kurmufllard›.) Bu nedenle ‹slamc›l›¤›n ‹ttihatç› gelene¤in muhalifi oldu¤u ve bunun sonucu olarak “ceberut devlet gelene¤i” karfl›s›nda sivil toplumu temsil etti¤i tezi, sadece yöntemsel olarak de¤il olgular üzerinden de problemlidir. Bugünkü ‹slamc›l›¤›n ilham kaynaklar›ndan olan Sait Halim Pafla’dan Mehmet Akif’e ve hatta Sait Nursi’ye kadar belli bafll› isimlerin hepsi ‹ttihat ve Terakki Partisi üyesi, yöneticisi ve hatta dönemin “derin devleti” Teflkilat-› Mahsusa’n›n elemanlar›d›r. Cumhuriyetin ard›ndan uzun süre toplumda tarikatlar-cemaatler üzerinden örgütlenerek “siyasal iktidarla d›flsal bir iliflki kuran” ‹slamc›l›k, düzen partilerinin eteklerinde ve onlar›n çizdi¤i s›n›rlarda varl›¤›n› sürdürdü. 1950’lerden itibaren

yeni sömürgecili¤in kurumsallaflmas› sürecinde ABD projelerine ‘yeflil kuflak’ olan ‹slamc› hareketin ba¤›ms›z partileflmesi ise 1960’lar› buldu. 1960 Anayasas›’n›n göreli demokratik olanaklar›ndan faydalanarak 1960’larda ‹slam dünyas›n›n kaynaklar›yla (özellikle 1928’de kurulan Müslüman Kardefllerin ve 1940’de kurulan Pakistan Cemaat-i ‹slami’nin fikirleriyle) gecikmeli de olsa buluflan ‹slamc› hareket, daha çok “ithal” bir çizgi olarak öne ç›kt›. Bu dönemki ‹slamc›l›¤›n Osmanl› ‹slamc›l›¤›’ndan (Geleneksel ‹slamc›l›k) farkl› oldu¤u, örne¤in daha “ihtilalci” oldu¤u vurguland›. Ancak bu “ihtilalci” görünümün arka plan›nda, dünyada yükselen proleter hareketler ve halk hareketlerinin devrimci dalgas› karfl›s›nda ‹slamc›lar›n da “yeni bir toplum” vaat etme zorunlulu¤u vard›. Türkiye ‹slamc›lar› da hem d›flar›dan siyasal ‹slamc› çizgiyi k›smen ithal etmeleri hem de Türkiye’de yükselen devrimci hareketler nedeniyle “yeflil kufla¤›” siyasal ve

daha radikal bir çizgi üzerinden sa¤lamlaflt›rd›lar. 2000’li y›llara kadar toplumu (Sünni) ‹slamlaflt›rman›n (toplumu gericilefltirmenin) bayra¤›, bu süreci kontrollü olarak yürüten geleneksel aktörlerden (merkez sa¤ ve TSK) giderek daha fazla ‹slamc›lar›n eline geçti. ‹slamlaflt›rman›n bayra¤›n›n, 28 fiubat balans ayar›n›n ard›ndan gerçek sahiplerinin, yani ‹slamc›lar›n eline geçmesiyle, kapitalistleflmenin, neoliberalizmin de bayra¤› el de¤ifltirdi. Zira neoliberal dönüflüme r›za üretmenin en kuvvetli arac›n›n el de¤ifltirmesi süreci tamamlanm›flt›. Siyasal ‹slamc›lar›n “Devletle milletin bar›flmas›n› biz sa¤lar›z” savlar›yla, yeni sömürge devletinin meflruiyetinin ancak ve ancak dinsel ideoloji üzerinden korunabilece¤i ima edildi. Öte yandan bu bayrak ‹slamc›lar›n baz› kanatlar›n›n, 1980 sonras› ‹ran devriminin ard›ndan kabaran kimi “ihtilalci” beklentilerinin k›r›lmas›yla hak edildi. ‹slam-

43


c›lar toplumsal yaflama dair muhafazakarl›klar›ndan hemen hemen hiçbir fley kaybetmeden ihtilalci fikirlerini bir kenara att›lar ve devletin y›k›larak yeniden inflas›n› bekleyenlerin de kat›l›m›yla devletin ele geçirilmesi noktas›nda birlefltiler. Mevcut devletin y›k›larak ‹slami devletin kurulmas› fikri, ancak mevcut devleti y›kmaya yönelik sosyalist bir tasar›m›n da oldu¤u koflullarda (örne¤in ‹ran’da) hayat buldu. Yani ‹slamc›lar devrimi çalmalar› gereken yerde çald›. Türkiye’de ise ‹slamc›l›k neoliberalizmin güvencesizlefltirici sald›r›lar›na karfl› ilk tepkileri maniple etti. Yani devrimci s›n›flar›n eski düzeni y›k›m an›nda de¤il, devrimci s›n›flar›n daha oluflum sürecinde erken bir müdahaleyle devreye girdi ve bu nedenle “ihtilalci” bir yön tafl›maya ihtiyac› kalmad›. Devleti ele geçirme stratejisi kolayl›kla düzenle daha da uyumlulaflt›r›ld›. Bu strateji, egemen s›n›flar›n tamam›n›n ortak program›n›n da tafl›y›c›s› olma iddias›n› zorunlu k›lmaktayd› ve gericili¤ini/muhafazakarl›¤›n› yitirmeden ihtilalcilikten vazgeçen ‹slamc›l›k h›zla neoliberalleflti. Yine bu strateji, sisteme dahil olmay› ve çeflitli ittifaklar› da gerekli k›ld›. Merkez sa¤, liberal sol, partileflmeyen cemaatler/tarikatlar ve milliyetçilikle ittifak›n ve koalisyon görüntüsünün temelinde bu yönelim de¤iflikli¤i yatmaktayd›. Bu durum AKP’nin ‹slamc› tabana vaatlerinin gecikmeli bir flekilde hayata geçirilmesine neden olsa da, tabanda büyük bir rahats›zl›k do¤mad›. Örne¤in “türban sorunu”nun AKP’nin iktidar olmas›na ba¤l› teknik/geçici bir düzenleme olarak sonuca ba¤lanmas›, c›l›z da olsa türbanl› vekil/kamu çal›flan› talebinin bast›r›lmas›, ‹mam Hatip meselesinin üçüncü iktidar dönemine kadar hallolmamas›, kimi daha ileri beklentilerin (ilkö¤retimde ve kamuda türban) ertelenmesi karfl›s›nda “devlet yönetme sorumlulu¤u”, “olaylara genifl bir çerçeveden bakmak laz›m” gibi söylemler etkili oldu. AKP’nin “tedrici” ‹slamlaflt›rma sürecinin taban› yönetmede baflar›l› olmas›nda, taban›n bu evrimsel ilerlemeyle yetinmesinde dünyevi taleplerin (kariyer, yard›m, himaye) öncelikli hale gelmeye bafllamas›n›n etkisi önemlidir. AKP’nin tedrici ‹slamc›laflt›rma süreci, taban baflka bir nedenle AKP ile çeliflki yafland›¤›nda bir s›k›nt› yaratmaktad›r. ‹ktidar›n s›k›nt› yaratan bu çeliflkileri aflmak ad›na bildi¤i tek yol ise ‹slamc›laflt›rmada vites büyütmektir. AKP’nin 4+4+4 bask›n› bir yönüyle, alelacele devreye sokulmufl bir taban› ikna operasyonudur. Dindar bir taban› kendine ba¤l› tutmak d›fl›nda kadrolar› yeniden üretebilmek için de dini e¤itimin yo¤unlaflt›r›lmas›n› hedefleyen bu düzenlemenin yaratt›¤› s›k›nt›lar›n AKP’nin taban›nda dahi ne kadar “memnuniyetle” karfl›land›¤› flüphelidir.

44

Devletin ele geçirilmesine ve siyasal iktidar›n korunmas›na odaklanm›fl strateji, ‹slamc›l›¤›n ideolojik yeniden üretiminin k›s›rlaflmas›na da neden olmaktad›r. Neoliberal ‹slamc› AKP’nin iktidar aday› olmas›ndan beri ‹slamc› entelektüellerin tüm enerjilerini gündelik siyasetin gerekleri için tüketmeleri, genel, evrensel, uzun vadeli fikirlerin üretilmesini engellemekte, bir ideoloji olarak ‹slamc›l›k k›s›rlaflmakta, varl›¤›n› büyük oranda neoliberal ‹slamc› rejime ba¤lamaktad›r. Bu konudaki en veciz saptamalardan biri Zaman yazar› Türköne’den gelmektedir: “Eski ‹slâmc›lar› k›rp›p k›rp›p politikac› yap›yorlar. Bu arada ‹slâmc›l›k politikada yukar›lara t›rmanmak için kullan›lm›fl ve ifli bitmifl bir uçan hal› olarak, özenle çerçevelenip duvara as›l›yor.” Bu elefltirinin Gülen hareketinin yay›n organ›nda ç›kmas› da manidard›r. Zira Gülen hareketi en bafltan beri Sünni ‹slam› toplum saflar›nda yayg›nlaflt›rma iddias›ndad›r. Onlara göre siyaset siyasetçilere b›rak›lmal›d›r. Bu çizgi gere¤i ‹slamc›lar›n ba¤›ms›z partileflmesine mesafe koyan Gülenciler, AKP’ye kadar hep merkez sa¤ partileri destekleyerek iktidar olanaklar›ndan nasiplenmeyi tercih etmifllerdir. Gelinen noktada Gülenciler, polisinden yarg›s›na devletin göbe¤inde güçlü pozisyonlar elde ederken siyasi riskleri üstlenmemektedir.


Mezhepçilik, ›rkç›l›k, cinsiyetçilik ve ‹slamc›l›k

Roboski katliam›, sömürge tipi faflizmin AKP eliyle devam etti¤inin simge vakalar›ndan biri oldu. ABD istihbarat› do¤rultusunda, ABD teknolojisiyle, yerli iktidar karar›yla vurulan Kürtlerin can›, iktidar ve yandafllar› taraf›ndan on paral›k tazminat sorunu olarak ele al›nd›. Roboski katliam›n›n ayd›nlat›lmas› mücadelesi, AKP’nin faflist, iflbirlikçi ve halk düflman› yönünü bir kez daha gözler önüne serdi.

‹slamc› aristokrasi ve ‹slami burjuvazi baflta olmak üzere ‹slamc› hareketin çeflitli unsurlar›n›n iktidar ba¤›ml›l›¤›n›n artmas›; yenisömürge devletinin tüm meflruiyet krizlerini de bu ba¤›ml›l›k nedeniyle üstlenmesi/derinlefltirmesi önümüzdeki dönem AKP’nin en zay›f yönlerinden biri olacakt›r. Devlet-millet bar›flmas›n› sa¤lama iddias›yla yola ç›kan siyasal ‹slamc›lar, halk›n neoliberal ‹slam’›n devleti araçsallaflt›rmas›na tepkilerinin hedefi haline gelmeye bafllam›fllard›r. Yenisömürge devletinin faflist-gerici özüne yönelik muhalefet ile AKP’ye karfl› muhalefetin giderek bir ve ayn› fley olmas›, güçlü bir demokrasi cephesinin inflas›n› daha olanakl› hale getirmektedir. AKP’nin daha çok ideolojik düzeyde etkiledi¤i ve iktidar olanaklar›ndan en az faydalanan kesimlerin düzenden kopufl e¤ilimleri a盤a ç›kt›kça AKP’nin yan›t› gerici-faflist söylemleri ve eylemleri t›rmand›rmak olacak, bu durum demokrasi cephesinin zorunlulu¤unu ve çap›n› büyütecektir.

AKP üçüncü iktidar döneminde savafl partisi olarak öne ç›kt›kça çok daha fazla Türk-‹slam partisi haline gelmektedir. ‹flçi s›n›f›na karfl› savafl, Kürtlerle savafl ve Ortado¤u’da savafl, AKP’nin bu kimli¤ini pekifltirmektedir. ‹flçi s›n›f›na karfl› savafl koflullar›nda ihtiyaç duyulan kitle pasifikasyonu için, toplumun önemli bir bölümünü d›fllay›c› söylemlerin, eylemlerin ve bask›n›n rolü artmaktad›r. ‹slamc› hareketin, “iyi yürekliler hareketi” görünümüyle hay›rseverlik üzerinden sa¤lad›¤› ve kolayca AKP’ye devflirilen himayeci politikalar› sürmekle beraber, seçmeci hay›rseverlikteki gizli d›fllaman›n yerini aç›k d›fllamaya b›rakt›¤› da görülmektedir. Burada, neoliberal dönüflümün etkisiyle “cemaat dayan›flmas›”n›n u¤rad›¤› çeflitli zafiyetlerin pay› da göz ard› edilemez. Zira cemaat dayan›flmas› her dönem ‹slamc›l›¤›n temel örgütlenme dinamiklerinden birisi oldu. Bu nedenle ‹slamc›l›k her dönem uzlaflmaz ç›karlara sahip s›n›flar aras›nda koporatist iliflkiler kurulmas›n› sa¤lad› ve bu aç›dan düzenin bekas› için önemli ifllevler gördü. Neoliberalizm öncesi çeflitli “sosyal koruma” mekanizmalar›n›n da¤›t›lmas›yla toplumun genifl kesimleri kendilerini daha fazla “risk” ve “tehdit” alt›nda hissetmeye, gelecekten korkmaya bafllam›fl ve ‹slamc›l›k, geçmiflteki günlere referans›n da deste¤iyle, bu risk karfl›s›ndaki kitlelerin güvenlik/himaye aray›fl›na yan›t vermeye yönelmiflti. ‹flte neoliberal ‹slam›n gericili¤i toplumsallaflt›rmas›nda ve iktidar olmas›nda bu yan›t›n önemli bir rolü oldu. Öte yandan gericilik toplumsallaflt›r›l›rken özellikle dinci gericilikteki çarp›c› de¤ifliklikleri de not düflmek gerekiyor. Türkiye’de kendini dindar olarak adland›ranlar›n say›s› çok az artarken, ibadet oran›n›n giderek azalmas› ‹slamc›l›¤›n stratejisinde de dönüflüme neden oluyor. ‹slamc›l›k cami/cemaat ekseninden biraz daha uzaklaflarak pragmatik gündelik ç›kar savunusuna ve bu ba¤lamdaki d›fllama/himaye mekanizmalar›na indirgeniyor. Çokuluslu ‹letiflim Pazarlama Hizmet Grubu fiirketi'nin araflt›rmas›na göre Türkiye'de kendini "dindar" olarak tan›mlayanlar›n oran› 10 y›lda fazla de¤iflmedi ve yüzde 80 oldu. Buna karfl›n, dini inanc›n›n hayat›na yön verdi¤ini söyleyenlerin oran› yüzde 72'den yüzde 66'ya, düzenli namaz k›ld›¤›n› belirtenlerin oran› yüzde 32'dan yüzde 29'a, düzenli oruç tuttu¤unu söyleyenlerin oran› yüzde 65'ten yüzde 50'ye geriledi. Dini pratiklerin uygulanmas›nda negatif bir de¤iflim gözlenirken kendini “dindar” olarak tan›mlayanlar›n oran›n›n korunmas› ‹slamc›lar aç›s›ndan dindar kesimler üze-

45


GER‹C‹L‹K krizinde hedefte art›k sadece ezilenler vard›r. Alevi’nin ibadethanesine ucube demenin de, Kürdü Zerdüflt ilan etmenin de, kuluçka makinesi olmay› reddeden kad›n› cad›laflt›rman›n da, piyasac› gerici e¤itim sistemine direnenleri fleytanlaflt›rman›n da amac› aç›kt›r: etnik-mezhepsel ve cinsel olarak d›fllanan kesimler vas›tas›yla neoliberal dönüflümün d›fllad›¤› genifl kesimlerin bir bölümüne “içeride” oldu¤u mesaj› vermek.

Temmuz say›s›nda Gökçek’i kapa¤a tafl›yan ‹slamc› elitlerin kad›n dergisi Ala, ideal tip “han›mefendi” figürünü anlamak için incelenmesi gereken bir dergi. Burada ideal tip kad›n, sadece iyi anne ve ücretsiz ev iflçisi olarak de¤il ayn› zamanda iyi bir tüketici ve emekgücü olarak resmediliyor.

rindeki ideolojik-politik egemenli¤inin bile yolunun daha fazla dünyevi araçlardan geçti¤ini gösteriyor. Dünyevi kayg›lara yan›t verecek olan öznenin iktisadi krizi ise bu araçlar› zay›flatmaktad›r. ‹slam ekonomisi uzman› Prof.Dr Murat Zizakça’n›n ifadesiyle vatandafl (belli ki burjuvaziyi kastediyor) “düflük vergi ve serbest piyasa yoluyla servet edinecek, sonra da bunu gönüllü olarak da¤›tacakt›r.”3 Ancak himayecili¤inin ekonomik kriz, artan rekabet, k›flk›rt›lan bireysellik gibi çeflitli sebeplerle zay›flama emareleri göstermesinin yan› s›ra Kürt savafl›, Ortado¤u savafl› ve kimi iktidar içi siyasi s›k›flm›fll›klar/gerilimler d›fllama politikalar›n› daha fazla öne ç›karmaktad›r. Yine bir ‹slamc› kalemden alal›m: “Her tarafgir ve her milliyetçi düflman›yla kaimdir. Düflman›n kaybolmas› ile birlikte derin bir varolufl krizine girer. Komünizm sonras› Türk milliyetçileri gibi. Bugün iktidar sonras› ‹slam tarafgirleri bir kimlik krizine girmifl bulunuyorlar. ‹slamc›l›k, dünyevi hedefine ulaflm›fl ve düflman›n› kaybetmifltir.” Düzen içi rakiplerini tasfiye eden AKP’nin her türlü yönetememe

46

‹slamc›l›¤›n büyük oranda bir d›fllama ideolojisi olarak geliflmesinde “yeni elit dindarl›¤›”n›n önemli bir pay› vard›r. En yukar›dan afla¤›ya örgütlenen ve özellikle orta s›n›flar vas›tas›yla tüm topluma yayg›nlaflt›r›lmaya çal›fl›lan bu dindarl›k tipi, patronaj iliflkileriyle gündelik ç›karlar›n tatmin edilmesi kadar, “güvenlik” ve “risksiz bir hayat” aray›fl› içerisinde, çeflitli “tehlikeli” kesimlerin (Alevi, Kürt, eflcinsel, kad›n gibi)d›fllanmas›n›/bask› alt›na al›nmas›n› içermektedir. Böylece neoliberalizmin derinlefltirdi¤i güvencesizli¤e karfl› olas› tepkiler, “öteki” kesimlerin yaratt›¤› bir tehdit olarak yans›t›l›rken, “huzur ve güven ortam›”n›n aile, cemaat ve iktidar üzerinden kurulan himaye iliflkileri üzerinden mümkün k›l›naca¤› vaaz edilmektedir. Yeni cemaatler, dini ibadet ortakl›¤› olarak de¤il, “düflman bir sosyal çevre ve kültür karfl›s›nda kuflat›lm›fl” varsay›lan gruplar›n zay›flama tehlikesi gösteren himaye ve giderek güçlenen d›fllama pratikleri üzerinden flekillenmektedir. ‹slamc› kimli¤i tafl›man›n gerektirdi¤i zorunluluklar›n göreli kolaylaflmas›, kimli¤in esnekleflmesi, neoliberal ‹slam’›n içerme yetene¤ini güçlendirdikçe d›fllaman›n meflrulaflt›r›lmas›n› sa¤lamaktad›r.4 Kapitalist toplumsal iliflkilere göre esnetilmifl neoliberal ‹slam’a içerilemeyenlerin fleytanlaflt›r›lmas›, daha “meflru” hale getirilmek istenmektedir. ‹deal tip muhafazakar birey tan›m› etraf›nda toplum saflaflt›r›lmaktad›r. Bu tipe uyanlar›n korunup kollanaca¤›, uymayanlar›n ise d›fllanaca¤› vaat edilmektedir. Bu nedenle dini ibadetlerdeki, imam hatiplere kay›tlardaki, genel olarak yaflam tarz›ndaki kimi “esnemeleri”, gericilikte bir esneme olarak alg›lamak oldukça sorunlu sonuçlara yol açabilir. Neoliberal gericilik, mevcut dünyan›n kurallar›na göre esnedikçe, d›fllay›c› yönü güçlenmektedir. Bu haliyle yaflananlar kiliseye gitme oranlar› düflerken yükselifle geçen Anglosakson yeni muhafazakarl›¤›n›n geliflim seyrine oldukça benzemektedir. Neoliberal dönüflümün “Baflka bir alternatif yok” iddias›n›n en güçlü oldu¤u y›llarda (1980’ler) yükselen Anglosakson yeni muhafazakarl›¤›na benzer biçimde, Türkiye’de de neoliberalizmin ve yenisömürgecili¤in siyaset alan›n›n oldukça daraltt›¤› bir ortamda siyasetin daha fazla inanca, kimli¤e, bedene ve genel olarak gündelik yaflama müdahale üzerin-


GER‹C‹L‹K den kurulmas› tesadüf de¤ildir. Otoriterlik, neoliberalizme özgü muhafazakarl›k tipi için bir istisna de¤il genel bir özelliktir. Neoliberal ‹slamc›l›¤›n Anglosakson yeni munafazakarl›¤›na en fazla yak›nsad›¤› bafll›klardan biri de kad›n meselesidir. Neoliberal dönüflüm ile birlikte derinleflen güvencesizlik, geleneksel aile kurumun önemini artt›rmakta öte yandan aile kurumu da bu dönüflümden nasibini almaktad›r. Eme¤in de¤ersizleflmesi sonucu, aile fertlerinin salt erke¤in emek gücü arz›yla yaflamlar›n› idame ettirmelerinin zorlaflmas›, kamusal güvencelerin ortadan kalkmas›n›n kad›nlar aç›s›ndan iki temel sonucu vard›r: Emek gücünü arz etmek ve eme¤in yeniden üretimine dair kamusal güvenceleri görünmeyen eme¤iyle ikame etmek. Emek gücü arz› zorunlulu¤u, geleneksel aileyi tehdit ederken buna yönelik endifleler de kad›na yönelik ikili sömürü mekanizmas›n› pekifltirmek için kullan›lmaktad›r. Kad›n›n ucuz emek gücü sat›c›s› olmas› da, eme¤in yeniden üretimi sorumlulu¤unu devletten devralmas› da aile kurumuna dair endiflelerin kafl›nmas›yla/yönlendirilmesiyle sa¤lanan hegemonya alt›nda sa¤lanmaktad›r. Üç çocuk do¤uran, onlar› kapitalist topluma kazand›ran, artan ev içi görevlerini yerine getiren (yafll›lar›n bak›m› gibi ek ifllerle), emek gücünü itaatle satan kad›n “han›mefendi” olmakta, di¤erleri de derhal cad›laflt›r›lmaktad›r. Kad›n›n bedeni ve yaflam› üzerindeki tahakküm bu gibi yollarla pekifltirilmek istenmektedir. Bir di¤er ayr›mc›l›k mekanizmas› Alevilere ve Kürtlere karfl› gelifltirilmektedir. Kürt savafl› ve Suriye savafl› ile etnik-mezhepsel ayr›mlar›n daha da öne ç›kar›lmas› sadece bu savafllarda AKP’nin çizgisini meflrulaflt›rmak için de¤il, s›n›f savafl›m›nda sermayenin karfl›s›ndaki cepheyi bölmek/maniple etmek, sermaye için zarars›z bir eksende politize etmek için kullan›lmaktad›r. Oligarflinin ‹slamc›lar d›fl›ndaki fraksiyonlar›n›n, AKP’nin Kürt savafl› ve Suriye savafl›na fazlaca itiraz etmeyifllerinin bir nedeni de budur. (Bu durum AKP’nin bu savafllardaki kimi afl›r›l›klar›n›n hiçbir rahats›zl›k yaratmad›¤› anlam›na gelmiyor.)

Ali Bulaç’›n kahraman›n› tan›yal›m Zaman gazetesi yazar› Ali Bulaç ‹slamc›l›¤›n krizi tart›flmalar›n›n starlar›ndand›. Gülen hareketinin önemli isimlerinden Ali Bulaç 23 A¤ustos’taki yaz›s›nda flöyle diyordu: “Derin bir krizden geçerken ‹slamc›l›k tart›flmas› akla Said Halim Pafla’y› getiriyor. Bize ‘Buhranlar›m›z’› isabetle ve dirayetle teflhis eden büyük devlet adam›, bir Said Halim Pafla laz›m. Türkiye içinden ç›kar›r, hatta AK Parti de!” Bulaç’›n kurtar›c› profili olarak gösterdi¤i örnek Türkiye’de ‹slamc›l›¤›n krizinin dönemsel de¤il yap›sal oldu¤unu, ‹slamc›l›¤›n nelerle malul oldu¤unu gösteriyor. Said Halim Pafla ‹ttihat ve Terakki Partisi’nin ‹slamc›l›¤› öne ç›kan isimlerinden. I. Dünya Savafl› bafllarken Türkçü Enver Pafla ile birlikte Almanya’yla gizli bir ittifak anlaflmas› imzalarken ve ordunun bafl›na Alman komutan Liman Von Sanders’i getirirken dönemin Sadrazam›, yani ikinci adam›yd›. Bu anlaflmalar bizzat Yeniköy’deki kendi yal›s›nda imzaland›. Bat› ile iliflkilerin sürdürülmesini her zaman savunurken “ahlaki yönden uzak durma” tezlerinin en bilinen kurucular›ndand›r. Said Halim Pafla’n›n b›rakt›¤› bir di¤er miras da Ermeni soyk›r›m›n›n bizzat örgütleyicisi olmas›d›r. 1921’de Roma’da bir Ermeni taraf›ndan öldürülür. Katliamc›, ›rkç›, iflbirlikçi ve bat› kapitalizminin hayran› bir ‹slamc›. ‹flte Bulaç’›n kahraman›!

Güçlü iktidar ve otoriter lider bu toplum tasar›m›n›n tamamlay›c›s›, olmazsa olmaz›d›r. Tek lider, neoliberal ‹slamc› rejimdeki ideal-aktif yurttafl tipinin en ideal biçimi olarak sunulmakta, toplumsal hegemonyay› sa¤lamlaflt›ran bir siyasi simge olarak öne ç›kmaktad›r. Erdo¤an’›n çizgi d›fl›na ç›kan herkesi h›zla düflmanlaflt›rd›¤› dedi¤im dedik üslubu, basit bir karakter bozuklu¤unun ötesinde bir stratejidir. Ancak Suriye ve Kürt sorununda oldu¤u gibi bu liderin sonsuz gücünün ol-

47


GER‹C‹L‹K mad›¤›n›n anlafl›ld›¤› veya devrimci müdahalelerle a盤a ç›kar›ld›¤› her dönem bir kriz a盤a ç›kmaktad›r. Liderin karizmas›n›n her sars›l›fl› veya Baflkanl›¤a geçme planlar›, ‹slamc› aristokrasiye dönüflmüfl cemaat/tarikat fleflerinin, bürokratlaflm›fl parti kadrolar›n›n ve neoliberal ‹slamc› rejimin organik ayd›nlar›n›n içinde bulundu¤u paylafl›m savafllar›n› fliddetlendirmektedir. (Özellikle 30 Eylül’deki kongre sürecini, öncesi ve sonras›yla, bir de bu gözle izlemek gerekmektedir.) Hareket/parti içi krizlerin artt›¤› ve himayecili¤in zay›flad›¤› bir konjonktürde d›fllanan toplumsal kesimlerin direnci AKP’yi zora sokacakt›r. Üstüne üstlük etnikmezhepsel olarak d›fllanmad›¤› varsay›lan kesimlerin deste¤i de cepte de¤ildir. ‹slamc› Kürtleri mezhepçilikle, dindarl›ktan yakalayamad›¤› Türkleri ise ›rkç›l›kla/militaristlikle kavramaya çal›flan AKP aç›s›ndan, d›fllaman›n t›rmand›¤› her an bu denklemi tersten bozmaktad›r. ‹dris Naim fiahin ve bizzat Erdo¤an bünyesinde k›flk›ran milliyetçilik, Kürtlerin ‹slamc›lar›n› dahi kendinden so¤utacak düzeye gelmektedir. ‹slamlaflt›rma yönünde at›lan daha keskin ad›mlar ve aç›k dinsel gerici söylemler, milliyetçi Türklerin önemli bir bölümünün de gözden ç›kart›lmas›n› gerektirmektedir. Tüm bunlar AKP’nin çok övündü¤ü Türkiye partisi olma iddias›n› sarsabilecektir. Bu durumda AKP’nin stratejisi üç afla¤› befl yukar› bellidir: Sa¤da birli¤i Türk-‹slamc› bir çizgi üzerinden sa¤lamaya her ne pahas›na olursa olsun devam etmek. Bu çizginin genel olarak sa¤› daraltsa da, Baflbakan›n istikbalini ve düzenin devam›n› teminat alt›na alaca¤› hesaplanmaktad›r. Ancak Baflbakan’›n tek adaml›¤›, oligarfli aç›s›ndan da mecburen girilmifl sonu belirsiz bir macerad›r. Ancak bu maceray› gerçek bir tehlikeye çevirecek olan da savafl partisinin “komutan›” Baflbakan’›n savafl yürüttü¤ü cephelerden muzaffer ayr›lamamas›d›r. ‹flçi s›n›f›na karfl› savafl, Kürt savafl› ve Suriye savafl› karfl›s›nda yükselen hak mücadeleleri, savafl karfl›t› mücadeleler, anti-emperyalist mücadeleler, eflit yurttafll›k mücadelesi ve demokrasi mücadelesi sadece Erdo¤an’›n de¤il düzenin de gelece¤ini yak›ndan etkileyecektir.

SONUÇ Bugün Türkiye’de ‹slamc›l›¤›n gündemi çok büyük oranda neoliberal ‹slamc› iktidar taraf›ndan belirlenmifl, iktidar d›fl› bir ‹slamc›l›k alan› büyük oranda tükenmifltir. ‹ktidar ‹slamc›l›¤›n tüm farkl› biçimlerini so¤urmaktad›r. Gülen cemaatinin daha görünür hale gelen iktidar ba¤›ml›l›¤›, alternatif olma iddias›yla ortaya ç›kan HAS Parti’nin trajedisi, El Kaide’nin AKP arac›l›¤›yla “uluslararas› düzen”in menfaatlerine eklemlenmesi ikti-

48

dar›n ‹slamc›l›¤›n tüm renklerini düzene eklememe gücünü gösterdi¤i kadar, Türkiye’de ‹slamc›l›¤›n s›n›fsal ve politik karakterini de a盤a ç›karmaktad›r. Bugün ‹slamc›lar›n “‹slamc›l›¤›n krizi” olarak tart›flt›klar› ve içinden ç›kamad›klar› durum asl›nda, krizlerine çözüm üreteceklerini iddia ettikleri neoliberal kapitalizmin, emperyalizmin ve yenisömürge devletinin krizleridir. Anti-kapitalist, anti-emperyalist ve anti-faflist olmadan bu krizden ç›kman›n olana¤› yoktur. Ancak ‹slamc›l›¤›n tarihsel birikimi ve bugünkü toplumsal temeli de bahsetti¤imiz koflullar›n hayat bulmas›n›n önünde çok büyük bir engeldir. Bugün siyasal ‹slam ile kapitalizm, kader birli¤i içindedir. ‹flte bu nedenle ‹slamc› ekono-

mistlerden “Ayd›nlanma ile kilisenin koydu¤u ahlaki kurallar y›k›l›nca kapitalizm sömüren kapitalizme dönüflmüfl” tarz› yorumlar duymaktay›z. (Örne¤in; Murat Zizakça, agm.) Zira onlara göre sorun kapitalizmde de¤il, (onlar›n ifadesiyle bat›n›n bilim-tekni¤inde de¤il) burjuvazinin “ilerici” dönemlerindeki “bol keseden verilmifl” vaatlerindedir. Ayd›nlanma ile beraber gündeme gelen eflit yurttafll›k (burjuva anlamda eflitlik), kad›n erkek eflitli¤i, oy hakk› gibi burjuva anlamda (dar anlamda) haklar ve özgürlükler dahi genelde kapitalizmin, özelde de neoliberal yenisömürgecili¤in bekas› için fazla gelmektedir. ‹flte tam bu noktada ‹slamc›lar, emperyalist-kapitalist sistemin genel e¤ilimini temsil etmektedir. “Devlet ve piyasan›n ‹slamc›laflmas›” bu genel e¤ilimin Türkiye’ye ve di¤er Müslüman toplumla-


GER‹C‹L‹K ra yönelik bir çözüm önerisidir. Ancak ‹slamc›l›¤›n devletleflmesi-piyasalaflmas› da iktidar›n ideolojik ve politik krizini derinlefltirmektedir. Dinin sermaye biriktirmek için araçsallaflt›r›lmas› “ekonomik cihat”, siyasi güç kazanmak için araçsallaflt›r›lmas› ise devleti ele geçirme stratejisinin bir parças› olarak baflar›yla uygulanm›fl olsa da dinin bu kez rejimin-devletin bekas› için araçsallaflt›r›lmas›, mecburen al›nm›fl büyük bir risktir. Kapitalizm ile siyasal ‹slam’›n ve devlet ile siyasal ‹slam’›n kader birli¤i sonucunda beraber bir çöküfl ihtimali ortaya ç›kmaktad›r. Kapitalizmin krizleri neoliberal ‹slamc› iktidar›n belirli misyonlar›n› (r›za üretme) zora sokmakta, neoliberal ‹slamc› iktidar›n zay›flamas› devletin zay›flamas› anlam›na gelmekte, buna karfl› re-

“Faflizme karfl› omuz omuza” slogan› Türkiye devrimçi hareketinin hiç bir zaman eskimeyen, güncelli¤ini yitirmeyen sloganlar›n›n bafl›nda gelmektedir. Slogan›n güncel gerçekleflme biçimi ise hak mücadeleleri, demokrasi ve bar›fl mücadelelerinin kapitalizme, faflizme, gericili¤e ve emperyalizme karfl›, AKP karfl›t› cepheleflmesi olacakt›r.

aksiyon olarak devlet zor ayg›tlar›na giderek daha fazla baflvurmaktad›r ve baflvurmas› beklenmelidir. Kürt savafl› ve son olarak buna eklenen Suriye savafl›nda gelinen durum, AKP’nin neoliberal dönüflümde esnekli¤ini yitirmesine neden olmaktad›r. Bu iki cephede batakl›k büyüdükçe köfleye s›k›flan AKP, oligarflinin birikime dair taleplerini karfl›lamak için daha canh›rafl sald›racakt›r. Ekonomik kriz koflullar›nda oligarfli içi çeliflkileri yönetmenin zorlaflt›¤› bir süreçte ancak eme¤e yönelik sald›r›lar› t›rmand›rarak iktidar›n› sürdürmek isteyecektir. Ancak Türkiye’nin içine girdi¤i üç y›ll›k seçim sürecinde bu mecburiyet AKP’ye pahal›ya patlayabilir. Bu nedenle neoliberal ‹slamc› iktidar, sermaye lehine savafl›nda oluflan tepkilerin maniple edilmesi, bö-

lünmesi, zarars›zlaflt›r›lmas› için de dinsel gericili¤e, milliyetçili¤e ve cinsiyetçili¤e daha fazla sar›lacakt›r. Otoriterleflme olarak görünen fley AKP’nin ve özel olarak Tayyip Erdo¤an’›n kiflisel hedefleriyle, oligarflinin taleplerini uyumlulaflt›rman›n tek yoludur. Zira Tayyip Erdo¤an ve AKP; içeride sa¤› kendi arkas›nda konsolide etmek, d›flar›da emperyalizmin cevval tafleronu olmak, bu sayede iktidar›n› bir ad›m daha ileri s›çratmak ad›na Kürt meselesinde ve Suriye siyasetinde “leopar›n kuyru¤unu” tutmufltur. fiimdi bu cephelerde içine düflülen kriz ortam›nda leopar›n kuyru¤unu b›rakmak, Erdo¤an’›n imzas›n› att›¤› stratejinin yenilgisini kabul etmek demek olacakt›r. Milliyetçi/›rkç› ve mezhepçi savafllardaki yenilgi tek adaml›k düflünün yenilgisi olacakt›r. (Bu ihtimal yüzünden AKP içerisinde Erdo¤an sonras› ihtimallere göre hesap yapanlar dikkat çekmeye bafllam›flt›r) Bu durumda yap›lacak tek fley, savafllar› bir biçimde (aç›k bir yenilgi durumu yaflamaks›z›n) sürdürürken en sa¤lam gördükleri yerin, ekonomik alan›n korunmas›d›r. Bu alanda oligarflinin ç›karlar› her ne pahas›na olursan olsun savunulacakt›r. Bu durum uzun bir süredir parça parça geliflen tüm halk ve hak mücadelelerinin asl›nda nesnel olarak tek bir hedefe vurmas›na yol açmaktad›r. Bugün neoliberalizmin sald›r›lar›na, gericili¤e, cinsiyetçili¤e, ›rkç›-iflbirlikçi savafllara direnme e¤ilimleri birbirini güçlendirecek biçimde cepheleflerek gelifltirilebilir. Neoliberal ‹slamc› savafl partisi AKP, her cephede patlak veren krizleri bir arada yönetmekte zorlanmaktad›r. AKP’nin her cephede ald›¤› yenilgi, di¤er cepheleri de olumlu etkileyecek, nesnel olarak Türkiye devrimci sürecini ilerletecektir. Hak, demokrasi ve bar›fl mücadelesinin AKP karfl›t› cepheleflmesi için bugün tam zaman›d›r.

Dipnot: 1 Yeni fiafak’›n eski yazarlar›ndan Mücahit Bilici, belki de “eski” olman›n hiddetiyle flunlar› söylüyor: “Mahrumiyet ve ma¤duriyet flartlar› izale olup yerine iktidar ve hakimiyet imkanlar› gelince eski ‹slamc›lar›n ço¤unun üzerindeki cila akmaya bafllad›. “Eski solcu”lar gibi, ‹slamc›lar da flimdi reklamc›, dan›flman, uzman, medyac›, stratejist ve hepsinden kötüsü yalaka oldular” 2 San›ld›¤› gibi siyasal ‹slam›n sermayenin genel ç›karlar›n›n savunuculu¤una soyunmas› (bir baflka ifadeyle Milli Görüfl gömle¤ini ç›karmas›) AKP ile bafllamaz. DYP ile kurulan koalisyon hükümeti bunun ilk provalar›ndand›r. Türkiye’de ‹slamc›l›¤›n önemli isimlerinden Prof. Dr. ‹smail Kara gömlek metaforunu flu sözlerle de¤erlendirmektedir: “Parti kuruldu¤u zaman ortada gömlek falan kalmam›flt›, üstleri ç›plakt›. E¤er Millî Görüfl gömle¤ini ç›karmaktan söz edilecekse bunu ilk ç›karan kifli, Refah çizgisinden itibaren, Erbakan’d›r” 3 Murat Zizakça, “‹slam ekonomisi kapitalizmin çirkinleflmemifl halidir”, http://m.stargazete.com.tr/yazar/fadime-ozkan/politika/islam-ekonomisi-kapitalizmin-cirkinlesmemis-halidir/yazi-674038 4 Ali Bulaç ‹slamc›l›¤›n krizine dair bir yaz›s›nda “Kitab›n bir bölümüne inan›p bir bölümünü inkar etmeyi göze alamayan her Müslüman bittabi ve bizzarure ‹slamc›d›r" dese de “Kitab›n” bir bölümünü, örne¤in faiz ile ilgili bölümleri görmezden gelen, finansal sermaye düzeyine ulaflan ve pazarlama flirketlerinde o “Kitab›” faizli kampanyalarla satan bizzat kendi cemaatidir. Bu nedenle Ali Bulaç’›n kendisi ‹slamc›l›¤›n krizinin kiflileflmifl temsilidir.

49


GER‹C‹L‹K

Dünden bugüne düzen ve Türk-‹slam sentezi Tekin C. Gürp›nar

Türk-‹slam sentezi her dönem oligarflinin iç birli¤inin ve ideolojik hegemonyan›n tesisi için sömürge tipi faflizmin resmi ideolojisi olmufltur. AKP tipi Türk-‹slam sentezi, basitçe Erdo¤an’a Baflkanl›k yolu açacak bir seçim takti¤i de¤il neoliberal yenisömürge kapitalizmi için mecburi istikamettir


GER‹C‹L‹K KP’nin üçüncü iktidar döneminde ›rkç›milliyetçi ve ‹slamc› politikalar›n eflanl› ivme kazanmas›, “Türk-‹slam sentezi”ni yeniden gündeme tafl›d›. Hem “sivil” toplumun devlete karfl› direnci olarak gösterilen ‹slamc›l›k hem de egemenli¤i tüm “millete” yayd›¤› savlanan milliyetçilik, Osmanl›’n›n son dönemlerinden beri egemen güçlerin ideolojileridir. A¤›rl›klar› (ve zaman zaman adlar›) de¤iflmekle beraber ço¤unlukla bir arada, birbirini destekler biçimlerde kullan›l›rlar. Hem egemenlerin birbirleriyle mücadelesinde hem de ezilenlere karfl› mücadelede bu ikisinin birbirinden kopmas› çok istisnai dönemlere özgüdür ve özellikle kriz dönemlerinde milliyetçilik/‹slamc›l›k birbirini besleyen ideolojik egemenlik araçlar› olarak yüksek dozajda topluma enjekte edilir.1

A

Yeni sömürge kapitalizmine içkin “sürekli kriz” durumu, egemenlere bu iki ideolojiden birini “saf” haliyle tercih etme flans› vermemektedir. S›n›f yap›s›n›n karmafl›kl›¤›, yani s›n›f fraksiyonlardaki say›s›z bölünmeler bir taraftan siyasal-ideolojik iliflkilerde çeflitlilik yaratmakta, di¤er yandan ideolojik hegemonyan›n tesis edilmesini zorlaflt›rmaktad›r. “Türk-‹slam sentezi” ise bir taraftan oligarflinin birli¤inin ifadesi di¤er taraftan da ideolojik hegemonyan›n tesisi için özgün bir formül olarak sömürge tipi faflizmin resmi ideolojisidir. Milliyetçilikle güçlendirilmeyen bir ‹slamc›l›k da, ‹slamc›l›kla güçlendirmeyen bir milliyetçilik de egemenlerin birli¤ini sa¤lamaya, ideolojik zafiyetlerini örtmeye, krizlerini gerici biçimlerde çözmeye yetmemektedir. Klasik faflizmden farkl› olarak, daha zay›f bir kitle temeli olan sömürge tipi faflizmin “kitle çal›flmas›” için Türklük ve ‹slamc›l›k tek bafl›na yeterli bir kitle deste¤i ve gerekti¤inde kitle mobilizasyonu üretememektedir. Bunun bafll›ca nedeni Türkiye topraklar›n›n bir türlü yok edilemeyen çok-kültürlü tarihsel miras› ve yenisömürge kapitalizminin uzlaflmaz çeliflkilerinin keskinli¤idir. Sonuçta yenisömürge kapitalizminin geliflme süreci, ayn› zamanda sömürge tipi faflizmin resmi/egemen ideolojisi olarak Türk-‹slam sentezinin olgunlaflma sürecidir.

En bafltan beri: “Türküz ve Müslüman›z” Türk-‹slam sentezinin devletin resmi ideolojisi haline geliflinin milad› olarak 12 Eylül darbesi gösterilir. Ancak “sentez”in kökeni Osmanl›’ya dayanmaktad›r. “Tek millet, tek dil, tek devlet ve hatta tek din” Osmanl›’n›n çözülüfl sürecinden beri egemenlerin bulduklar› çeflitli “birlefltirici” çözümlerin ifadesidir. ‹kinci Meflrutiyet dönemine damgas›n› vuran ideolojik iklimde yükselen Osmanl›c›l›k, Türkçülük ve ‹slamc›l›k ak›mlar›n›n birbiriyle iç içe geçen tezleriyle, Türk-‹slâm sentezi oldukça benzemektedir. Her üç ak›m da ortak olarak Osmanl›’n›n kapitalist geliflme anlam›nda modernleflmesini, ilerlemesini, muas›rlaflmas›n› savunmakta ancak bu sürecin politik-ideolojik üstyap›s› üzerinde bir tart›flma yürütmektedir. Ziya Gökalp’in “Türkleflmek, ‹slâmlaflmak, Muas›rlaflmak” isimli kitab› bu iklimin havas›n› anlayabilmek için önemli bir örnektir. Milliyetçilik hareketleriyle çok uluslu Osmanl› kimli¤inin çözülmesi karfl›s›nda önce ‹slamc›l›k birlefltirici bir kimlik olarak öne ç›kar›lm›fl; Ortado¤u’daki ve Balkanlar’daki Müslüman toplumlar›n ba¤›ms›zl›k taleplerinin sonucunda da yeni kimlik Türklü¤e daralm›flt›r. Yani bir ortak kimlik olarak Türklük tercihi, eski tip çok uluslu imparatorlu¤un kriziyle beraber yeniden kurgulanmas› flart olan “yeni millet”in Osmanl› veya ‹slam kimli¤i üzerinden birlefltirilememesinin do¤urdu¤u mecburiyettir. Ancak mecburiyet, ne ‹slami kimlikten ne Osmanl›c›l›ktan vazgeçilmesi anlam›na gelmektedir. Modern dünyada milliyetçili¤in ve kapitalist geliflmenin gerçekli¤ini kabul ederek bu konularda esneyip bir “içtihat kap›s›” aralayan ‹slamiyetin pekala Türk milliyetçili¤ine hizmet edebilece¤i ve dayan›flma/birlik duygusunu pekifltirebilece¤i, Türkçülü¤ün öncülerinden Yusuf Akçora gibi isimlerce dile getirilmifltir. Türk-‹slam sentezinin ikinci döneminde, ‹slam, Türklük içinde eritilerek, içsellefltirip afl›larak Cumhuriyete özgü kurucu ideoloji olmufltur. Kurtulufl Savafl› sürecinde reel politikan›n gerekleri do¤rultusunda, ismi henüz “Türk” olarak konulmayan millet, neredeyse tamamen din üzerinden tan›mlanm›flt›r. Savafl›n ard›ndan yeni rejimin as›l sahibinin belirlendi¤i, yani milliyetçili¤in öne ç›kt›¤› kurulufl y›llar›nda ise ‹slamc›l›¤›n daha geri planlara itildi¤i görülmüfltür. Ancak yine de dinin (ve ‹slamc›l›¤›n) devlet kontrolüne al›narak yeni rejim için tehdit olmaktan ç›kar›lmas›, hatta destek haline dönüfltürülmesi projesi ifllemifltir. Bu kapsamda Baflbakanl›¤a ba¤l› Diyanet ‹flleri Reisli¤i kurulmufl, Cumhuriyeti desteklemesi için çeflitli dinsel cemaat lideriyle iflbirlikleri

51


GER‹C‹L‹K yap›lm›flt›r. Milletin ad›n›n Türk olarak belirlenmesi ve Türklü¤ün resmi olmasa da z›mni olarak ‹slam üzerinden tan›mlanmas›yla Türkçe konuflmayan Müslüman etnik gruplar›n asimilasyonu, “yeni moderniteye kazand›r›lmas›” hedeflenmifltir.2 “Türklefltirerek modernlefltirme” ve yeni millet tan›m›na dahil etme hedefi Kürtler d›fl›nda büyük oranda baflar›lm›flt›r.

Yenisömürgecili¤in inflas› ve Türk-‹slam sentezi Sentezin üçüncü dönemi ise dünya emperyalist sisteminin yeniden kuruldu¤u 2. Dünya Savafl› sonras›na denk düfler. Savafl öncesi sistemin yaratt›¤› istisnai bir boflluk ortam›nda kendi uluslaflma/modernleflme/kapitalist geliflme sürecini dünya sisteminde göreli özerk bir hatta ilerletebilen Türkiye aç›s›ndan bir tercih zaman›d›r. Ülke, uluslararas› iflbölümüne tar›m ihracatç›s› olarak eklemlenirken “ar›za ç›kmamas›”, örne¤in toprak reformunun yap›lmamas› için, “afla¤›dan” r›za üretmek daha da zorlaflabilmektedir. Bu noktada yeni bir “içsellefltirerek aflma” süreci yaflan›r ve ‹slamc›l›k kurulufl döneminde itildi¤i geri plandan ön plana ç›kar›l›r. “Ezan›n dili, ah›r yap›lan cami vs…” derken yenisömürgecilik kurumsallafl›r. Demokrat Parti iktidar›yla, milliyetçilik ‹slamla tahkim edilerek, ‹slamc›l›k düzenin daha da “merkez”inde içsellefltirilir. Sentezin toplumda yukar›dan afla¤›ya yayg›nlaflmas›nda, yeni infla edilen kontrgerilla ayg›t›n›n örgütledi¤i eylemlerin pay› büyüktür. 6-7 Eylül olaylar› gibi gayrimüslim az›nl›klar›n hedef al›nd›¤› büyük kitle mobilizasyonu “Özel Harp Örgütü” ad› verilen kontrgerillan›n ilk büyük operasyonu oldu¤u kadar Türk-‹slam ideolojisinin toplumda yayg›nlaflmas› bak›m›ndan özel bir yere sahiptir. Selanik’te Atatürk’ün evinin sald›r›ya u¤rad›¤› fleklindeki yalan bir haberle bir K›br›s davas› yarat›l›rken, hem Türkçü hem ‹slamc› hem de Cumhuriyetçi (Atatürkçü) söylemler bir arada kullan›lm›flt›r. Türk-‹slam sentezinin ad›yla san›yla bir resmi ideoloji haline gelmesinin ilk ad›mlar› ise 1970’li y›llarda at›lm›flt›r. Türk sa¤›n›n önemli ideologlar›ndan Nihat Sami Banarl›, ‹brahim Kafeso¤lu ve Süleyman Yalç›n’›n kurdu¤u, bugün Tayyip Erdo¤an’›n bolca referans verdi¤i Necip Faz›l K›sakürek’in isim babal›¤›n› yapt›¤› Ayd›nlar Oca¤›, Türkiye’ye y›llarca damgas›n› vuracak bu ideolojinin organik ayd›nlar›n›n oda¤› olmufltur. Ayd›nlar Oca¤›, bir “merkez sa¤” (AP), bir ‹slamc› (MSP) ve bir ›rkç› partiyi (MHP) birlefltiren Milliyetçi Cephe hükümetlerinin ideolojik g›das›n› sa¤lam›flt›r. Burada MSP’de odaklanan ‹slamc›l›k, MHP’de odaklanan ›rkç›l›k ile AP’de odaklanan yenisömürge kapitalizmine

52

Türkçülük, ‹slamc›l›k ve Bat›c›l›k devlet-i Osmanl›’n›n kurtuluflu ad›na Abdülhamit döneminde yükselifle geçmiflti.

has bir kalk›nmac›l›k ideolojisi sentezlenmifltir. Bu sentez komünizmin panzehiri olarak görülmüfltür. 1970’li y›llarda sa¤ partiler aras›ndaki farklar giderek belirsizleflmifltir. ‹slamc› parti; ismiyle (Milli Selamet Partisi), gazetesiyle (Milli Gazete), teflkilat›yla (Milli Görüfl) ve kendini tan›mlamas›yla (milliyetçi-mukaddesatç›) milliyetçilik yar›fl›nda en öndedir. Milliyetçi parti ise “Tanr› da¤› kadar Türk” oldu¤u kadar “Hira da¤› kadar Müslüman” olarak kendini ‹slami vurgularla tan›mlam›flt›r. Merkez sa¤ parti (AP) ise ‹slam› ve milliyetçili¤i sentezlerken, bunu modern dünyan›n (kapitalizmin/emperyalizmin) güncel gereklerine en uyumlu hale getirme iddias›ndad›r. Partiler aras›ndaki tek fark sadece sentezin bilefliminde öne ç›kard›klar›d›r. Yaln›z siyasi partiler de¤il, Gülen cemaati de 70’li y›llarda Türk-‹slam ideolojisinin misyoneri olarak “taban” faaliyetlerine h›z vermifltir. Bu dönemde tarif edilen Türk-‹slam sentezinde din ve dil, milleti anavatanda birlefltiren iki ana unsur olarak tan›mlanm›flt›r. Ancak bu sentezde öne ç›kan, toplumu yeniden birlefltirmek, ya da daha do¤ru bir ifadeyle keskinleflen s›n›fsal çeliflkilerle inand›r›c›l›¤› kaybolan ulus kimli¤ini yeniden üretmek ad›na ‹slamc›l›¤a verilen iade-i itibard›r. Eski tip milliyetçilik afl›l›rken, ‹slamiyet’ten ayr› bir ulusçulu¤un var olamayaca¤› vurgu-


GER‹C‹L‹K saklanm›flt›r. “Bat›n›n kültürü ve moral de¤erlerini de¤il, sadece bilim ve tekni¤ini almakla yetinmek gerekir” tezi üzerinden yenisömürge kapitalizminin “ekonomik-teknik” geliflmesiyle uyum ilan edilmifltir. Yeni sömürge kapitalizminin gerçek y›k›mlar›na karfl› olas› tepkiler, ekonomik ve askeri alanda “bilim ve tekni¤in al›nmas›n›n gereklili¤i” teziyle karfl›lan›rken, kapitalist geliflmenin yaratt›¤› sorunlar›n “kültürel” nedenlerden kaynakland›¤› savunulmufltur. Böylece Cumhuriyet’in bafl›ndan beri devam eden ve giderek keskinleflen kapitalist modernleflme sürecine dair uzlaflmaz çeliflkiler kültürellefltirilerek yönetilebilir hale getirilmek istenir.

Neoliberalizm ve Türk-‹slam sentezi

AKP dahil ‹slamc› hareketin düflünsel miras›n›n belki de en önemli isimleri, klasik sömürgecilik ve eski tip çokuluslu imparatorluklar y›k›l›rken M›s›r’da Müslüman Kardefller’i infla eden Hasan El Banna ve yenisömürgecilik döneminde bu hareketin ideolojik pozisyonunu yeniden üreten Seyid Kutub’dur.

lanm›fl, “Türklük bilinci, ‹slamiyet’in içinde eritilmelidir” denmifltir. Bu sentezle ‹slamc›l›k bir kez daha içsellefltirilerek, Türklük bilinci sa¤lamlaflt›r›lmak istenmektedir. “Milleti millet yapan de¤erler” varsay›m›nda din bir kez daha ilk s›ralara yükseltilmektedir. Bunun için tarihten referanslar vererek (Kurulufl Savafl›, Mo¤ol istilas› vs.) “Türk milletinin varl›¤›n› ve birli¤ini devam ettirmesinde ‹slam’›n bafll›ca rolü oldu¤u” savunulmufltur. Sentez’in ‹slamc›lar için anlam› ise “‹slam birli¤ini kurmak, gelifltirmek” için en uygun ulusun Türkler oldu¤unun kabul edilmesidir. Türk-‹slam ideolojisine göre bu misyon Türkiye Cumhuriyeti’ne Osmanl›’dan mirast›r ve zaman›nda “‹slam’›n bayra¤›n› üç k›tada dalgaland›ran” Türkler yeniden ‹slam dünyas›n›n öncüsü olacakt›r. Asl›nda bu iddia d›flar›ya de¤il ülke içine dair bir iddiad›r ve “nüfusunun yüzde 99’u Müslüman” oldu¤u kabul edilen bir ülkede Müslümanlar içinde Türklerin üstünlü¤ü vurgulanmaktad›r. ‹flte bu iddialarla ‹slamc›lar, Türk-‹slam sentezinin "Milli kültür ve fluuru gelifltirmek suretiyle Türk milliyetçili¤i fikrini yayma" fleklindeki düsturuna sahip ç›km›fllar ve böylece Kürt sorununun kronikleflmesinde büyük rol oynam›fllard›r. Tüm bu Türklük ve Müslümanl›k vurgular›n›n arkas›nda “Bat›” olarak ifade edilen emperyalizmle iliflkiler

Türk-‹slam sentezinin fikir kulübü olan Ayd›nlar Oca¤› sadece ideolojik meselelerle ilgilenmemifl, neoliberal dönüflümün milad› say›lan 24 Ocak kararlar›n›n ilk halinin verildi¤i merkez olarak da öne ç›km›flt›r. Ayd›nlar Oca¤›’n›n kurucular›ndan Süleyman Yaflar’›n ifadesiyle “24 Ocak Kararlar›’n›n haz›rlan›fl› Ayd›nlar Oca¤›’n›n mahsulüdür.”3 O güne kadar fiilen egemen ideoloji olan Türk-‹slam sentezi, 12 Eylül ile beraber resmi ideoloji olarak ilan edilmifltir. Sömürge tipi faflizmin karakteristik özelli¤i olarak, devlet mekanizmas›nda piflirilen yeni faflist ideolojinin kitle taban› yukar›dan afla¤›ya oluflturulmal›d›r. Darbenin ard›ndan Devlet Planlama Teflkilat›’nda haz›rlanarak 1983 y›l›nda yürürlü¤e konan Milli Kültür Raporu’yla da bu süreç tasarlanm›flt›r. Neoliberal dönüflüm tasar›m›n›n merkezlerinden olan DPT’nin Türk-‹slam toplumunun da tasar›m›n›n merkezi olmas› tesadüf de¤ildir. Yenisömürgecili¤in neoliberal ilkeler çerçevesinden yeniden kuruluflu, ideolojik bir yeniden üretimi zorunlu k›lmaktad›r. Nitekim raporun ana hedefi “kalk›nmay› önleyici zararl› felsefe ve ideolojilerin önlenmesi” yoluyla model insan›n yetiflmesi olarak aç›klanm›flt›r. “Kalk›nmay› önleyici zararl› felsefe ve ideolojiler” diye kastedilen tabii ki soldur ve kalk›nma burada da yenisömürge kapitalizminin kod ad›d›r. Türk-‹slam sentezinin resmi belgelerdeki yol haritas›na göre “model insan” yetifltirilmesi öncelikle sola yönelik bask›yla mümkündür. Rapordaki ifadelerle ancak bunun ard›ndan “maneviyat e¤itimi, dini ve ahlaki terbiye, milli ve tarihi fluur” yoluyla “kalk›nmay› gerçeklefltirecek model insan tipi” ço¤alt›lacakt›r. Co¤rafya, tarih derslerinin bafl›na “milli” s›fat›n›n gelifli, içeriklerinin buna göre de¤ifltirilmesi, ‹slamc›lar›n ve faflistlerin devlerin stratejik kurumlar›nda istihdam edilmesi, ‹mam Hatip okullar›n›n say›s›n›n 盤 gibi artmas› DPT’nin bu raporunun ard›ndan h›zla haya-

53


D‹S‹PL‹N

Özal dönemi Türk-‹slamc›l›¤›n alt›n y›llar› oldu. Türk-‹slam sentezinin en fanatik savunucular›ndan biri Hasan Celal Güzel, 24 Ocak kararlar› al›n›rken ve darbe döneminde Türk-‹slamc›l›k ekonomik kalk›nma için bir gereklilik olarak “planlan›rken”, DPT’de Genel Sekreterlik de dahil kritik görevler üstlenmiflti. Güzel’in süslenmemifl, “aç›k sözlü”, “hoyrat” Türk-‹slamc›l›¤›, Özal’›n iste¤iyle 1983’te at›ld›¤› siyasette -iki kez bakanl›k yapmas›na ra¤menömrünün k›sa olmas›na yol açt›.

ta geçirilmifltir. Böylece din bir kez daha r›za üreten bir ideoloji olarak sistem taraf›ndan içerilmifl ve Türk‹slam sentezi sadece darbeciler taraf›ndan de¤il, ilk “sivil” iktidar olan eski MSP’li Turgut Özal’›n Anavatan Partisi’ne de rengini vermifltir. Özal iktidar› neoliberal dönüflüme Türk-‹slam senteziyle r›za üretmeye yönelik çabalar›yla, AKP’nin bugünkü çizgisine ilham vermifltir. Sonuçta toplam olarak 1980’de 30 bin civar›nda olan Kuran Kurslar›’ndaki k›z ö¤renci say›s› 1990’larda 100 bini aflm›fl, erkek ö¤renci say›s› ise iki kat›na ç›km›flt›r. 1980’lerde 45 bin olan cami say›s› ise 1990’larda 70 bine ulaflm›flt›r. 1980’de imam hatip okullar›na giden 200 bin ö¤renci varken bu rakam 1997’de 511 bine f›rlam›flt›r. Ayn› dönemde bu okullar›n say›s› 700’den 1200’e ulaflm›flt›r. Bu politikalar›n da etkisiyle Türk-‹slam sentezinde a¤›rl›¤›n› belirginlefltiren ‹slamc›l›k aç›s›ndan 28 fiubat bir balans ayar› ifllevi görmüfl, yenisömürge kapitalizmi ve sermaye birikimi aç›s›ndan s›k s›k ar›za vermeye bafllayan bir önceki ‹slamc›l›k biçimi afl›larak/uyumlulaflt›r›larak yeniden içerilmifltir. AKP iktidar› ise tersten, Ergenekon operasyonu ile milliyetçili¤i neoliberal yenisömürgecilik aç›s›ndan yeniden biçimlendirmifl ve ard›ndan “gönül rahatl›¤›” ile ideolojik hegemonya vas›tas› olarak kullanmaya h›z vermifltir.

AKP ve Türk-‹slam sentezi Neoliberal dönemde hem r›za üretimi hem de toplumsal muhalefetin bask› alt›na al›nmas› ancak sa¤›n tüm tarihsel gericilik birikimi seferber edilerek sa¤lanabilmektedir. Bu nedenle AKP’nin Türk-‹slam sentezi neoliberal yenisömürge kapitalizmi için mecburi istikamettir.

54

Öncelikle Türk-‹slam sentezinin neoliberal döneminde d›fllay›c› yönü artm›flt›r. S›n›fsal pozisyonu nedeniyle ekonomik, siyasi, toplumsal olarak büyük ölçüde d›fllanan genifl y›¤›nlar›n bölünerek, maniple edilerek, bask› alt›na al›narak düzen aç›s›ndan risk olmaktan ç›kar›lmas›nda Türk-‹slam sentezi önemli bir rol oynam›flt›r. ‹lk olarak, neoliberal dönem sermaye birikiminin ihtiyaç duydu¤u ucuz emekgücünün temini aç›s›ndan Kürtlerin ve kad›nlar›n bask› alt›na al›nmas›nda Türk-‹slamc› d›fllaman›n özel bir yeri olmufltur. Bu aç›dan Kürtleri ve kad›nlar› ikinci s›n›flaflt›ran, en güvencesiz iflçi s›n›f› katmanlar› haline getiren Türk-‹slamc›l›k, d›fla aç›lan ekonomiye rekabet gücü kazand›rm›flt›r. Türk olmayanlar› ve Sünni olmayanlar› d›fllama prati¤i, ayn› zamanda iflçi s›n›f›n› bölerek baz› kesimlerini düzene içerme, böylece neoliberalizme karfl› ilk tepkileri silahs›zland›rma, parçalama çabas›d›r. Türk-‹slamc›l›¤›n bu ifllevi, neoliberalizmin olgunlaflma dönemlerinde (2000’li y›llar) daha fazla öne ç›kmaya bafllam›flt›r. ‹slamc›l›k ile Türk olmayan Sünni kesimler, milliyetçilik ile de ‹slamc› olmayan Türkler düzene eklemlenmek istenmektedir. Ancak bu projenin denenmesi, önce ‹slamc›l›¤›n sonra da milliyetçili¤in düzenle uyumlulaflt›r›lmas›ndan sonra mümkün olmufltur. 28 fiubat ile uyumlulaflma evresini atlatan ‹slamc›lar, milliyetçili¤in uyumlulaflt›r›lmas›na öncülük etmifller ve sonuçta AKP, neoliberal dönem Türk-‹slam sentezinin kalesi olmufltur. 12 Eylül’ün “kalk›nma için model insan” yetifltirme ad›na gelifltirdi¤i Türk-‹slam sentezi, AKP elinde “dindar ve kindar nesiller” yetifltirme olarak formüle edilmifltir. Bu aç›dan 4+4+4 e¤itim modeli, mükemmel bir neoliberal Türk-‹slam sentezi prati¤idir: E¤itimin tümüyle sermaye denetimine girmesi bir yanda, model


GER‹C‹L‹K

Bu afifl geleneksel bir ulusalc›-militarist partiye ait de¤il. Neoliberal ‹slam’›n ideolojik egemenli¤inin millili¤in a¤›rl›¤›n› azaltaca¤›na dair liberal ve ulusalc› beklentiler fena halde çuvallad›. AKP, millili¤i de Türk-‹slamc›l›¤›n de¤iflmez unsurlar›ndan olan militarizmi de yeniden yorumlayarak düzen için daha sa¤lam bir ideolojik araç haline getirmeyi bildi.

insan olarak dindar nesiller di¤er yanda… Ancak Türk-‹slam’›n yeni kalesi oldukça k›r›lgand›r. Bunun birinci nedeni neoliberalizmin politik ve toplumsal olarak d›fllad›¤› genifl iflçi s›n›f› y›¤›nlar›n› düzene ba¤layan egemen kimliklerin maddi karfl›l›¤›n›n giderek zay›flamas›d›r. Ne köylünün jandarma karfl›s›nda “fiehitler ölmez vatan bölünmez” diye slogan atmas›, ne bar›nma hakk› mücadelelerinde Türk bayra¤› aç›lmas›, ne HES’lere karfl› direnen kad›nlar›n çarflaf› neoliberalizmin s›n›fsal d›fllay›c›l›¤›n› yumuflatamamakta/esnetememektedir. Güvencesizlefltirmenin genelleflmesine karfl› tepkiler, millet ve din kimli¤i ile sa¤lanmak istenen maddi olarak zay›f ve ço¤unlukla tamamen ideolojik güvenceleri anlams›zlaflt›rmaktad›r. K›r›lganl›¤›n ikinci nedeni, Türk-‹slam sentezi çerçevesinde yürütülen savafllardaki baflar›s›zl›klard›r. Kürt savafl› ve Suriye savafl› içeride ideolojik hegemonyay› tesis etmek için kullan›lmak istenmifl ancak her ikisinde de yaflanan baflar›s›zl›k, savaflta zafer ve güç üzerinden pekifltirilebilecek hegemonyan›n daha da sars›lmas›na neden olmufltur. Yenisömürge kapitalizminin bir kriz yönetim arac› olarak gündeme gelen Türk-‹slam sentezinin Türkiye’de sürekli kriz üreten fay hatlar›, bahsedilen baflar›s›zl›klar›n da etkisiyle, bugünlerde oldukça hareketlidir. Sentezin milliyetçilik vurgusu ulusal sorunu, ‹slamc›l›k vurgusu da laiklik sorununu sürekli olarak yeniden üretmekte, büyütmektedir. Bu koflullar alt›nda AKP’nin kitle gücünün ideolojik g›das› olan Türk-‹slam sentezini geriletmek mümkündür ve gereklidir. Ancak ideolojiler fikir tart›flmalar›yla de¤il, fikrin yaflam bulmufl hali olan politik-toplumsal mücadelelerle geriletilir. Neoliberalizme karfl› hak mücadeleleri, gericili¤e karfl› mücadele, faflizme karfl› mü-

cadele, kad›n mücadeleleri, Kürtlerin ve Alevilerin eflit yurttafll›k mücadeleleri, savafl karfl›t› mücadeleler AKP’nin bu ideolojik hegemonyas›n› k›racak mücadeleler olarak umut verici bir yükselifl içindedir. Ancak sorun AKP’nin Türk-‹slamc›l›¤›na karfl› mücadelenin “iki yaka”s›n› bir araya getirmekte yaflanmaktad›r. Gericili¤e ve ›rkç›l›¤a/savafla karfl› mücadeleler, bir baflka ifadeyle gerçek bir laiklik ve kardefllik/bar›fl mücadeleleri ancak AKP faflizmine karfl› ortak bir mücadele olarak vücut buldu¤unda bu iktidar püskürtülebilecektir. Bu noktada neoliberalizme karfl› hak mücadeleleri, asla tek bafl›na tüm bu mücadelelerin yerine ikame edilerek de¤il, bu mücadeleleri yak›nlaflt›rabilecek bir köprü olarak anlaml› katk›lar sa¤layabilir.

Dipnot: 1 AKP’nin üçüncü iktidar döneminde direksiyonu h›zla daha sa¤a k›ran politikalar› karfl›s›nda salt ‹slamc›l›¤›n› ya da salt milliyetçili¤ini hedef alan “muhalefet” biçimleri, Türkiye’de sömürge tipi faflizmin resmi ideolojisi Türk-‹slam sentezini ›skalamakla maluller. AKP’den milliyetçi olmayan bir ‹slamc›l›k/muhafazakarl›k ya da ‹slamc› olmayan bir milliyetçilik beklemek; yeni sömürge kapitalizminin milliyetçilik-‹slamc›l›k gibi d›fllay›c›-otoriter karakterli ideolojilere gerek olmaks›z›n kat›ks›z bir liberalizm ile sürdürülebilece¤ini beklemek kadar saçmad›r. Yenisömürge kapitalizminin ve sömürge tipi faflizmin giderek derinleflen kronik sorunlar› olarak Kürt sorunu ve laiklik sorununda AKP karfl›t› tav›r al›rken, birini görmezden gelmek (AKP’nin yan›nda tav›r alanlar› tart›flmak bile abes) Türk-‹slam ideolojisinin geriletilmesinde zafiyetlere neden olacakt›r ve olmaktad›r. 2 Müslüman olmayanlar›n az›nl›k say›l›rken, Müslüman TC vatandafllar›n›n “Türk” kabul edilmesi ve bunun uluslararas› anlaflmalarda da bu flekilde yer almas›, Türklü¤ün z›mni “Müslümanl›k” üzerinden tan›mland›¤›n›n göstergelerindendir. 3 Yaflar’›n anlat›m›:“Türkiye’nin sosyo-ekonomik ç›kmazlar› ve çözümleri ekonomik program› Turgut Özal haz›rlam›flt›r. ‹çimizde befl ayr› bafll›kl› oturum yapt›k. Sonunda bir model ç›kt› ve hakikaten o model fikri tatbik edildi.”

55


D‹S‹PL‹N

Aktif tafleronun krizi Levent Kara

Hillary Clinton “Suriye’ye bask› süreci Türkiye’nin öncülü¤ünde yürütülmeli” dedi¤inde, AKP medyas›nda “Türkiye’nin etkisi ABD’den fazla” manfletleri at›lm›flt›. Oysa ABD, Suriye’deki çokboyutlu çat›flmaya do¤rudan dahil olmak istemiyor, bu batakl›¤a AKP’yi önden buyur ediyordu. Bu durumu, bölgesel güç olma f›rsat› olarak de¤erlendiren AKP, zafere kofltu¤unu sanarak bata¤a saplanacakt› 120


KP’nin “aktif tafleron”1 diye nitelenmesi ABD emperyalizminin çözümsüzlü¤e düfltü¤ü cephelerde, Ahmet Davuto¤lu’nun Stratejik Derinlik kitab›ndaki kilit ifadeyle “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda” davranarak görev almas›ndan kaynaklanmaktad›r. Aktif tafleron, kendini ispat etmek için Suriye krizini bir f›rsat olarak görmüfl ancak f›rsat olarak gördü¤ü fley kendisinin krizine dönüflmüfltür. 30 A¤ustos 2012’deki Suriye gündemli Birleflmifl Milletler Genel Kurulu toplant›s›nda yaln›zca Rusya ve Çin’in de¤il ABD’nin de yaln›z b›rakt›¤› Davuto¤lu’nun durumu, idealist bir siyasetçinin öznel trajedisi olarak de¤erlendirilemez. Bu durum, Ortado¤u’nun emperyalist sistemle yeniden bütünlefltirilmesi sürecinde nesnel olarak çeliflkilerle kuflat›lan bir yenisömürge hükümetinin krizine iflaret ediyordu. Davuto¤lu idealizmini sahneye davet eden de, ilk baflta göklere ç›kar›lan Davuto¤lu’nu k›sa sürede yerin dibine sokan da bu nesnellikti.

A

Peki neydi o nesnel çeliflkiler? ABD emperyalizmi 1970’lerden bu yana derinleflen egemenlik krizini Ortado¤u’nun ABD öncülü¤ünde emperyalist sistemle yeniden bütünlefltirilmesi ile aflmaya çal›fl›rken, Ortado¤u’yu “emperyalistler aras› rekabet”, “halklar›n emperyalizme karfl› direnifli” ve “ezilen s›n›flar›n egemen s›n›flara karfl› direnifli”nin en fliddetli çat›flma alan› haline getirmiflti. Ne var ki açt›¤› bu büyük savaflta hedeflerini tutturamay›nca ABD’ye karfl› rekabet ve direnme e¤ilimleri daha da güçlenmiflti. ABD iflbirlikçileri ise, tarihin belli bir an›nda ABD emperyalizminin bir ad›m geri çekildi¤i çat›flma alanlar›nda, konum de¤ifltirmedikleri halde kendilerini bir ad›m önde bulmufl, bu durumu tarihi bir avantaj olarak teorilefltirip kendi ç›karlar›n› ilerletmek iddia ve niyetiyle inisiyatif almaya giriflmifllerdi. Ahmet Davuto¤lu idealizmi böylece sahneye ça¤r›ld›.2 Stratejik Derinlik’te, Türkiye’nin bir bölgesel güç olmak için gerekli ekonomik ve askeri araçlardan yoksun oldu¤unu kabul eden Davuto¤lu, buna karfl›n “strateji”nin önem tafl›d›¤› özel bir an›n yakaland›¤›n› söylüyor, stratejiyi de Ortado¤u ile yaln›zca co¤rafi de¤il kültürel ve tarihsel ba¤lara da sahip olan Türkiye’nin “hem bölgesel hem de küresel ölçekte uluslararas› sistemin merkez ülkesi” oldu¤u iddias›na dayand›r›yordu. Üstelik emperyalist sistemin baflat gücü ABD, mevcut stratejisinin tökezlemesi nedeniyle iflbirlikçilerinin inisiyatif almas›na ihtiyaç duyuyor, onlara baflat gücün vazgeçilmez ve yükselen bir orta¤› olma flans›n› sunuyordu. Davuto¤lu’nun düflüncesinde var olan ile dünya yüzünde yaflanmakta olan çak›flm›fl gibiydi.

57


Ancak yenisömürge Türkiye’de emperyalizm içsel bir olgudur. Egemen s›n›flar askeri ve ekonomik olarak ABD emperyalizmiyle bütünleflmifl ve bu bütünleflmeyi ortak olma de¤il ba¤›ml›laflma biçiminde yaflam›flt›. Kendi ç›karlar›n› ilerletmek iddias›yla ve do¤rudan talimat almadan hareket ettiklerinde de kaç›n›lmaz olarak ABD emperyalizminin ç›karlar› için hareket edecek, biçimsel olarak ba¤›ms›z ancak özü itibariyle ba¤›ml› bir politika izleyeceklerdi. Bu çeliflki Davuto¤lu’nun teorisi ile prati¤i, Erdo¤an’›n söylemi ile eylemi aras›ndaki utanç verici uyuflmazl›kta kendini gösterecekti. “Ka¤n› gölgesindeki it” misali, NATO’nun askeri gücünü ve tekelci sermayenin ekonomik gücünü kendi gücü sayarak çeflitli ad›mlar atacak, ayak sürüdüklerinde ya da fazla ileri gittiklerinde olanca güçsüzlükleri ile ortada kalarak, bütünlefltikleri emperyalist sistemin efendisi de¤il ufla¤› olduklar›n› göreceklerdi. Öte yandan AKP iktidar›n›n ABD ç›karlar› do¤rultusunda saf tuttu¤u mevcut çat›flma düzlemi, ABD’yi sistemin baflat gücü olmaktan ç›karma olas›l›¤› içermese bile, ABD’nin has›mlar›na kaç›n›lmaz olarak sald›r›p diz çöktürece¤inin ve müdahalelerinde mutlak baflar› elde edece¤inin garantisi de yoktu. Ankara’da 23 Temmuz 2012’de büyükelçiler için verdi¤i yemekte “Nerede dünyan›n bar›fl› savunan egemen güçleri” diyerek ABD emperyalizminin Suriye’ye sald›rmamas›ndan yak›nan Tayyip Erdo¤an’›n anlamakta güçlük çekti¤i gerçeklik buydu. Bu, ABD emperyalizminin hakimiyet krizinden beslenen çok boyutlu bir çat›flmayd› ve emperyalizm genel kural oldu¤u üzere Türkiye gibi yenisömürgelerine gücünü de¤il çeliflkilerini ihraç etmekteydi. ABD ç›karlar› ad›na inisiyatif alan aktif tafleron AKP, her koflulda ABD’nin hakimiyet krizinin bedelini kendi halklar›na ve ülkesine ödetmeyi bafltan kabul etti. Bununla birlikte, giriflimlerinin baflar›s›zl›¤› durumunda as›l iflveren ABD’yi yan›nda bulaca¤›n›n garantisi yoktu. Aktif tafleron, ABD’nin has›mlar› ile çat›flmay› kabul etti¤i gibi ifller yolunda gitmedi¤inde ABD taraf›ndan hizaya çekme müdahalelerine maruz kalacakt›. ‹flte bu gerçekli¤in kuflatmas› alt›nda, AKP Türkiye’yi Ortado¤u’daki çokboyutlu çat›flman›n ortas›na sürükledi. Bu çat›flma ne tek bafl›na bir emperyalist müdahale ile, ne tek bafl›na emperyalistler aras› rekabet ile, ne de tek bafl›na ezilen s›n›flar ile egemen s›n›flar aras›ndaki mücadele ile aç›klanabilir. Do¤rusu, üçünün de iç içe geçti¤i bir çat›flmad›r ve aktif tafleronun krizi, ABD emperyalizminin hakimiyet krizinin somutlaflt›¤› çeliflkilerin yenisömürgelere ihrac›nda yatmaktad›r. Bir yenisömürge hükümeti olarak AKP iktidar›n›n öznel katk›s›, bu çat›flmada ABD emperyalizmini mutlak özne, ken-

58

Arap halk hareketlerinin tetikledi¤i ve dolay›s›yla sistemin bütününü etkileyen de¤iflim dalgas› karfl›s›nda emperyalist müdahale kaç›n›lmazd›. Müdahale halk hareketleri karfl›s›nda emperyalist kapitalist sistemin genel ç›karlar›n› koruman›n yan› s›ra, emperyalistler aras› rekabetin de bir unsuru olacakt›. Bu da çat›flmay› s›n›fsal temelinden sapt›racak, ABD-‹srail karfl›t› ‹ran-Suriye-Hizbullah ekseninin ve onun ard›ndaki Rusya ve Çin’in etkisini s›n›rlayacak bir müdahale olmal›yd›. Böylece emperyalizmin do¤al müttefiki egemen s›n›flar›n yönetimdeki varl›¤› güvence alt›na al›nacak, emperyalistler aras› rekabet emperyalistler aras› do¤rudan bir çat›flma olmadan dolayl› yollardan yürütülecekti. Körfez ülkeleri ve Türkiye üzerinden tan›mlanan Amerikanc› Sünni ekseninin mezhep temelinde kendine bir meflruiyet arayan müdahaleci siyaseti bu ihtiyaca yan›t olarak üretildi.


ni öne sürdü¤ü bir dizi ülkeyi hedef tahtas›na oturttu. O¤ul Bush’un meflhur “Ya bizdensiniz ya onlardan” sözüyle bütün dünya, ABD politikas›na eklemlenmedikçe karfl› konulmaz askeri gücün gazab›na u¤ramakla tehdit edildi. Savafl, Ekim 2001’de ABD ve Birleflik Krall›k ordular›n›n Afganistan’› iflgal etmesi ile bafllad›. ‹lan edilen hedef, ülkede gizlenen El Kaide lideri Usame bin Ladin’in ve ona yatakl›k eden Taliban’›n ortadan kald›r›lmas› idi. Afganistan savafl› bu hedefe ulaflmadan Bush, “fler ekseni” diye tan›mlad›¤› Irak, ‹ran, Suriye ve Kuzey Kore’yi de askeri müdahale ile tehdit etmeye bafllad›. Bush yönetimi 2004’teki G-8 toplant›s›nda Büyük Ortado¤u Projesi’nden söz etti¤inde as›l amac›n Pakistan’dan Kuzey Afrika’ya, Kafkaslardan Arap Yar›madas›’na kadar bir alan›n zengin enerji kaynaklar›, enerji nakil hatlar› ve ucuz iflgücü potansiyeli ile neoliberal emperyalist egemenlik alt›na al›nmas› oldu¤unu a盤a vuracakt›.

disini mutlak öznenin muhtaç oldu¤u iflbirlikçi, di¤er unsurlar› da tarihin ak›fl› içinde “etkisiz eleman” kabul ederek fazla hevesli davranmas› ve böylece çeliflkileri Türkiye üzerinde yo¤unlaflt›rmas›d›r. Suriye meselesinde yaflanan budur. Türkiye halklar›n›n bu çat›flmadaki bilinçli eylemi de, Türkiye’nin ve Ortado¤u’nun siyasi gelece¤ini belirleyebilecek olan önemli unsurlardan biridir. Aktif tafleronun krizi, Türkiye ve Ortado¤u halklar› ile AKP iktidar› aras›ndaki ç›kar çeliflkisi üzerindeki perdeleri kald›rmakla kalmam›fl, emperyalizm iflbirlikçili¤inin somut örne¤i olarak AKP’yi halk›n ba¤›ms›z ç›karlar›na dayal› bir mücadele karfl›s›nda zay›flatm›flt›r. Öyleyse, halk›n bilinçli eylemi için, Ortado¤u’daki çat›flmay› aktif tafleronun krizi ve halklar›n devrimci siyasi seçene¤i ba¤lam›nda irdelemek gerekmektedir.

Sefer oldu, zafer olmad› ABD direnifl karfl›s›nda tökezledi El Kaide örgütünün düzenledi¤i iddia edilen 11 Eylül 2001 sald›r›lar›n›n ard›ndan, ABD “teröre karfl› savafl” konseptini ortaya at›p, teröristleri bar›nd›rarak ya da kitle imha silahlar› bulundurarak dünyay› tehdit etti¤i-

ABD bu siyasetiyle bir yandan emperyalizmle henüz bütünleflmemifl ülkeleri sisteme dahil etmeyi hedeflerken, bir yandan da Büyük Ortado¤u’nun zengin enerji ve iflgücü kaynaklar› üzerinde denetim kurarak ve ABD dolar›n›n uluslararas› geçerli kur konumunu koruyarak3 emperyalist sistem içindeki baflat güç konumunu sa¤lama almak istiyordu. Yani ABD müdahalesi yaln›zca, biat etmeyen rejimleri de¤il, bu rejimlerin yönetimi alt›ndaki halklar› ve rakip emperyalist güç ve güç adaylar›n› da tehdit ediyordu. Bu çokboyutlu çeliflkiler daha Irak savafl› bafllamadan harekete geçti. Dünya halklar› bu iflgale karfl› olduklar›n› kitlesel eylemlerle ortaya koydu. ABD’nin kitle imha silah› bar›nd›rd›¤› bahanesi ile Irak’› iflgale kalk›flmas› dünyan›n pek çok ülkesinde düzenlenen ve bir günde 15 milyon kifliye varan kitlelerin kat›ld›¤› gösterilerle protesto edildi. Birleflmifl Milletler’de yaln›zca Rusya ve Çin de¤il Fransa ve Almanya da ABD ve ‹ngiltere’nin iflgal gerekçelerine uzun süre direndi. Ancak ABD’nin ›srar› karfl›s›nda, Birleflmifl Milletler’deki direnç, yerini çekimser bir onaya b›rakt›. Halklar›n ba¤›ms›z eylemine dayanan savafl karfl›t› hareket ise ABD askerlerinin Irak’a Türkiye üzerinden giriflinin oyland›¤› 1 Mart 2003 Tezkeresi’nin reddedilmesi gibi k›smi kazan›mlar elde ederek geri çekildi. Irak’tan sonra hedefte oldu¤u belirtilen Suriye ve ‹ran çat›flma içinde olduklar› Saddam rejiminin devrilmesini sessizce onaylad›. Saddam rejimi de çok bir direnç gösteremeden k›sa sürede devrildi. Ne var ki bu emperyalist müdahale basitçe ABD ile Saddam rejimi aras›ndaki bir savafl de¤ildi. Bir yanda

59


DÜNYA emperyalizm di¤er yanda halklar, bir yanda çok uluslu tekeller di¤er yanda emekçiler, bir yanda ABD di¤er yanda rekabet içindeki (geleneksel ve yeni yükselen) emperyalist güçler ve bu dengeler içinde sistem içi bir konum tutan hedefteki di¤er rejimler (‹ran, Suriye, Kuzey Kore...) vard›. Irak’ta Saddam’›n devrilmesinin ard›ndan geliflen iflgal karfl›t› direnifl bir süre sonra ABD’nin tek tarafl› müdahalecili¤i ile tehdit edilen bütün rakip ve karfl›t ç›karlar ile ABD aras›ndaki çat›flman›n dü¤üm noktas›na dönüfltü. 4

Merkezkaç ve direnifl e¤ilimleri Eski rejim kal›nt›lar›n›n eylemlerinden, iflgal ile birlikte yaflam koflullar› tahrip edilen halk›n ba¤›ms›z ve örgütsüz tepkilerine uzanan bir yelpazede bafllayan direnifl, bir süre sonra Irak’› ABD iflgal güçlerinin elini kolunu ba¤layan bir batakl›¤a dönüfltürdü. ABD askeri ayg›t›n›n karfl› konulmazl›¤›na dair kabulü sarsan direnifl, bir süre sonra siyasi arenada söz sahibi olmak isteyen bütün aktörleri sahneye davet etti. fiii lider Mukteda es Sadr ve Sünni afliretler gibi ilk baflta ekonomik paylafl›m ve siyasi kat›l›m kanallar›n›n d›fl›nda b›rak›lan kesimler de ülke içindeki müttefikleri kanal›yla bölgesel etkilerini art›rmak isteyen ‹ran gibi bölge devletleri de silahl› direnifle do¤rudan ya da dolayl› olarak dahil oldu. ABD Irak batakl›¤›nda cebelleflirken Afganistan’da Taliban geri dönerek Pakistan’a do¤ru geniflletti¤i savaflla ülkeyi ABD için ikinci bir batakl›¤a dönüfltürdü. Hedefteki rejimler ABD müdahalesi tehdidini en az›ndan bir süre öteleyerek savunmalar›n› gelifltirme ve bölgesel ve uluslararas› ittifaklar kurma ya da var olan ittifaklar› pekifltirme flans› yakalad›. Ortado¤u’da ‹ran’›n bafl›n› çekti¤i Suriye, Hizbullah (Lübnan) ve Hamas’› (Filistin) da kapsayan ABD-‹srail karfl›t› eksen öne ç›kt›. ABD karfl›t› sol popülist iktidarlar›n pefli s›ra yönetime geldi¤i Latin Amerika ülkeleri, “Amerika Amerikal›lar›nd›r” söylemi ile k›tada ABD d›fl› bir emperya-

AKP 2009-2010 y›llar›nda Davuto¤lu’nun “komflularla s›f›r sorun” diye adland›rd›¤› bir politika izleyerek vizelerin kald›r›lmas›; serbest bölge, ortak yat›r›m ve ticaret anlaflmalar›n› içeren ikili ekonomik anlaflmalar ve Suriye ile 2009’da bafllat›lan “Ortak Bakanlar Kurulu” gibi entegrasyon projelerine giriflebildi. Ayn› politika Libya’dan ‹ran’a, Lübnan’dan Irak’a bütün Genifl Ortado¤u’da ilerletiliyordu. Bu, ABD emperyalizminin askeri müdahalelere giriflmedi¤i bir dönemde bölgenin neoliberal emperyalizme entegrasyonu fleklindeki genel hedef ile çak›fl›yordu.

60

list güç varl›¤›na izin vermeyen Monroe Doktrini’ni çöpe att›. ABD ile askeri ve ekonomik anlaflmalar s›n›rlanarak bir yandan ALBA, UNASUR, BankSur, MercoSur, PetroSur gibi dayan›flmac› bölgesel birlikler bir yandan da Avrupa, Rusya ve Çin ile iliflkiler kuruldu. Ortado¤u’da ABD askeri ayg›t›n› meflgul eden bir iflgal karfl›t› direnifl ve onun ileri hedefleri önüne barikat çeken bir direnifl ekseninin oluflmas› sayesinde, Rusya ve Çin kendi nüfuz alanlar›n› koruyup geniflletme ve enerji kaynaklar› üzerinde denetim kurma yar›fl›nda hamlelerini s›klaflt›rd›. Bu nedenle de ‹ran ve Suriye örne¤inde oldu¤u gibi Ortado¤u’daki ABD karfl›t› eksene yönelik askeri müdahale tehditlerine karfl› ç›kt›. NATO’nun Asya’daki etkisini ortadan kald›rmay› hedefleyen fiangay ‹flbirli¤i Örgütü’nde Çin ile birlikte hareket eden Rusya; Orta Asya ve Kafkasya ülkeleri ile askeri, ekonomik ve siyasi iliflkilerini yeniden gelifltirerek ABD askeri varl›¤›n› s›n›rlamaya ve boru hatt› projeleri ve ticari anlaflmalar kanal›yla enerji kaynaklar› üzerinde tekel kurmaya giriflti. H›zl› ekonomik büyümesi ile öne ç›kan Çin; Afrika, Güneydo¤u Asya, Ortado¤u ve Latin Amerika’da enerji, g›da, hammadde kaynaklar› ve pazar yar›fl›nda öne ç›kmaya bafllad›. Avrupa ülkeleri ise ABD’nin ambargo talepleriyle çeliflen ikili enerji anlaflmalar› ve Nabucco gibi boru hatt› projeleriyle Orta Asya, Kafkasya ve Ortado¤u enerji kaynaklar›na daha avantajl› pozisyonlardan eriflmeye yöneldi. Bu çok boyutlu ç›kar çeliflkileri, ABD karfl›s›nda, emperyalist güçler ile ezilen halklar› ç›kar ortakl›¤›nda buluflturmuyor, aksine emperyalistler aras› rekabeti k›flk›rtarak faturas› halklara ödetilen çat›flman›n giderek uzamas›na ve yayg›nlaflmas›na yol aç›yor ancak kendini ba¤›ms›z bir siyasal güç olarak ortaya koyabilen her aktörün ABD karfl›s›nda merkezkaç ve direnme e¤ilimini güçlendiriyordu.


DÜNYA

2006-2009: Zorunlu strateji de¤iflimi “Teröre karfl› savafl” stratejisi 2006’da duvara toslad›. Irak direnifli tüm maliyetleriyle birlikte iflgali uzatt›, Irak’›n kaynaklar›n› emperyalist merkeze aktaracak istikrarl› bir yönetim kurulmas›n› engelledi ve ABD’yi, yönetimde BAAS’ç›lar ve ‹ran müttefiki fiiiler gibi “güvenilmez” unsurlar›n yer almas›n› kabul etmek zorunda b›rakt›. Afganistan iflgali Taliban’›n geri dönüflüyle birlikte bir yandan çat›flmay› Pakistan’a yayarken bir yandan da Irak benzeri bir batakl›¤a dönüflerek, ABD’yi Afganistan-Pakistan bölgesine daha fazla askeri y›¤›nak yapmak zorunda b›rakt›. ABD’nin Ortado¤u’daki yenilmez askeri uzant›s› ‹srail, Temmuz 2006’da Lübnan’a yönelik iflgalinde 33 gün süren Lübnan direnifli taraf›ndan yenilgiye u¤rat›ld›. O¤ul Bush yönetimince Irak, ‹ran ve Suriye’yle birlikte “fler ekseninde” ilan edilerek hedef tahtas›na konan Kuzey Kore, atom bombas› elde ederek hem dokunulmazl›k kazand› hem de hedef tahtas›ndaki di¤er ülkelere en etkili savunma yolunu göstererek nükleer tekelinde küçük ama önemli bir gedik açt›. ‹flte bu y›l ayn› zamanda ABD’nin Irak ve Afganistan’daki kay›plar›n›n ve sars›lan imaj›n›n yaratt›¤› iç huzursuzluk nedeniyle Kongre seçimlerinde Cumhuriyetçilerin Demokratlar karfl›s›nda kaybetti¤i ve Bush yönetiminin özelefltiri ve iç düzenlemeye gitti¤i bir y›l oldu. Bush seçim de¤erlendirmesinde halk›n Irak’ta bir politika de¤iflikli¤i beklentisi içinde oldu¤unu kabul ettiklerini ve bu nedenle Pentagon’un bir strateji de¤iflikli¤ini önüne koydu¤unu söyledi. Bush, askerlerin geri çekilmesi talebi ile ilgili “Ben de askerler eve dönsün

istiyorum. Ancak zaferle dönmeliler” diyerek ABD’nin gelecek dönem hedefini ortaya koymufltu. Irak iflgalinin mimarlar›ndan ABD Savunma Bakan› Donald Rumsfeld Kas›m ay›nda istifa etti. Pefli s›ra ABD Genelkurmay Baflkan› Org. Peter Pace’in emriyle, ordu Irak'ta strateji de¤iflikli¤i üzerine çal›flmaya bafllad›. 2006 NATO Riga Zirvesi’nde ABD “demokratik çok tarafl›l›k” ad› alt›nda küresel iflbirli¤i siyasetini ortaya att›. ABD bundan sonra daha fazla askeri müdahalecilik yerine diplomasiyi, tek tarafl›l›k yerine çok tarafl›l›¤› öne ç›karacak, Irak ve Afganistan’dan Bush’un dedi¤i gibi “zaferle” geri dönmeye bakacakt›. Bu zaferin gerçekte iki karfl›l›¤› vard›: Birincisi, düflman ilan edilen rejim ve örgütün ortadan kald›r›lmas›; ikincisi, emperyalist ç›karlar›n güvence alt›na al›nmas›. Bundan sonraki süreç ABD kamuoyu ve Kongrenin, asker çekme yönündeki bas›nc› ile Bush’un asker çekme yasa tekliflerini reddetti¤i bir çekiflme ile belirlendi. Ancak ABD’deki strateji de¤iflikli¤inin somut ad›mlara dönüflmesi için buna uygun bir yönetimin iktidara gelmesi gerekecekti. Seçimlere kadar ABD siyasetinin en önemli gündem maddelerinden biri Bush’un tek tarafl› müdahalecilik siyaseti üzerine tart›flmalar ve özel olarak da Irak’taki durum oldu.

Obama: Bush’tan koparak Bush’u sürdürmek Kas›m 2008’deki ABD Baflkanl›k seçimlerinde belirleyici gündem maddeleri henüz patlak veren küresel finans krizi, milyonlar› d›fllayan sa¤l›k ve sosyal güvenlik sistemi ile Irak ve Afganistan’da süren iflgallerin gelece¤i idi. Cumhuriyetçisinden Demokrat›na bütün adaylar Bush dönemi politikalar›n› elefltirirken, seçimi Irak’tan çekilme konusunda net tarih veren Barack Obama kazand›. Kas›m’daki seçimleri kazand›ktan sonra 20 Ocak 2009’da yönetimi devralan Obama, karfl›t› gibi göründü¤ü Bush’un ABD’nin strateji de¤iflikli¤ine gitti¤i 2006’da sarfetti¤i “Ben de askerler eve dönsün istiyorum. Ancak zaferle dönmeliler” sözlerinin gere¤i ne ise onu yapt›. Bush’u “Do¤ru bir amaçla bafllad›¤› bir savafl› yanl›fl yönetti” sözleriyle elefltiren Obama, askeri gücün yan› s›ra daha fazla diplomasi ve uluslararas› iflbirli¤ini öne ç›karan “ak›ll› güç” siyasetini izleyece¤inden söz ediyordu. Bu sözler Bush’un ilk baflta ilan etti¤i “tek tarafl›” ve “müdahaleci” siyasetinden bir kopufltu ancak strateji de¤iflikli¤ine gidilen 2006’da yine Bush yönetimi taraf›ndan ortaya at›lan “Irak ve Afganistan iflgallerinde zafer elde edip askerleri geri çekme” ve “çok

61


DÜNYA tarafl›l›k” siyaseti ile süreklilik arz ediyordu. Öte yandan Irak’tan çekilme takvimi aç›klayan Obama, bir yandan da Bush dönemini bile geride b›rakarak II. Dünya Savafl› sonras›n›n en yüksek askeri bütçesini onayl›yordu.5 Irak’tan asker çekme plan› 30 Haziran 2009’da hayata geçirilmeye bafllad›.6 Daha sonra Pakistan’a uzat›lan Afganistan iflgalinin gerekçesi olarak gösterilen Usame Bin Ladin’in 2 May›s 2011’de öldürülmesi de Afganistan’dan asker çekme planlar›n›n h›zland›r›lmas›na yol açt›. ABD’nin Irak ve Afganistan’dan ç›kard›¤› ders, tek tarafl›l›¤›n ve iflgallerin ABD’nin hakimiyet krizini derinlefltiren y›prat›c› savafllara yol açt›¤›yd›. ‹flgal karfl›t› direniflin uzatt›¤› savafl ve askerileflmenin genifl bir co¤rafyaya yay›lmas›, bir taraftan silah sanayisine can verirken di¤er taraftan da 2012’de bütçe a盤› 1,2 trilyon dolar› bulmas› beklenen ABD aç›s›ndan kald›r›lamaz bir mali yük yarat›yordu. Brown Üniversitesi Watson Uluslararas› Çal›flmalar Enstitüsü taraf›ndan 2011’de yay›mlanan “Savafl›n Maliyetleri” çal›flmas› ABD’nin Irak, Afganistan ve Pakistan’da yürüttü¤ü savafl›n, ABD’ye 10 y›lda 8 bin 300’den fazla can kayb›na ve 4.4 trilyon dolara mal oldu¤unu ortaya koydu.7 Obama, 2012 Baflkanl›k seçimleri kampanyas›nda ise 10 y›l› kapsayan yaklafl›k yar›m trilyon dolarl›k bir kesinti plan› haz›rlad›. Obama asl›nda, Bush gibi ABD’nin genel ç›karlar› do¤rultusunda Büyük Ortado¤u’nun emperyalist sistemle yeniden bütünlefltirilmesi ve emperyalist sistem içindeki merkezkaç e¤ilimleri frenleme amac›n› koruyor, yaln›zca bu yolda baflar›s›z olmufl bir yöntemi de¤ifltiriyordu. Uzayan iflgal ABD askeri ayg›t›n› bata¤a çekti¤i, tek tarafl›l›k da iflgallerin baflar› getirmedi¤i koflullarda merkezkaç ve direnme e¤ilimlerini tetikledi¤i için de¤ifltirilmeliydi. Askerileflmeyi t›rmand›rarak8 diplomasiyi devreye sokmak dünyan›n emperyalizmle bütünleflmemifl unsurlar›n› ABD hakimiyetini kabule zorlaman›n, çok tarafl›l›k ve daha fazla iflbirli¤i de dünyay› dize getirmenin maliyetlerini ihraç ederek merkezkaç e¤ilimlerini frenlemenin yoluydu. Öte yandan ABD askerileflmeden vazgeçmezken, göreve gelirken kabul edilen rekor askeri bütçenin yerini ikinci seçim kampanyas›nda savunma harcamalar›nda kesintiler al›yor, askerileflme (insani ve mali boyutuyla) art›k iflbirlikçilere ihraç ediliyordu.

Davuto¤lu’na ‘sefer görev emri’ Çat›flma Ortado¤u’da dü¤ümlenmiflti ve neoliberal emperyalizmle uyumlu Sünni-‹slamc› bir hükümet taraf›n-

62

dan yönetilen NATO üyesi Türkiye, ABD’nin arad›¤› bölgesel iflbirli¤i için elveriflliydi. Zaman, “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda” davranmaktan kaç›nmayan ve Türkiye’yi bölgesel ve küresel ölçekte uluslararas› sistemin merkez ülkesi sayan Ahmet Davuto¤lu’nun zaman›yd›. Obama’n›n göreve bafllamas›ndan üç ay sonra, 1 May›s 2009’da Davuto¤lu D›fliflleri Bakan› oldu. Ortado¤u’daki iflbirli¤i alanlar› olarak flunlar öne ç›k›yordu: Irak ve Afganistan’daki çekilme sürecinde ABD ç›karlar›n›n güvence alt›na al›nmas›; ABD-‹srail karfl›t› ‹ran-Suriye-Hizbullah-Hamas ekseninin bir tehdit olmaktan ç›kar›lmas›. Büyük Ortado¤u’nun zengin enerji

kaynaklar› ve ucuz iflgücü deposu ile emperyalist sisteme entegrasyonu da bu özel hedefleri de kapsayan genel bir hedef olarak ortada duruyordu. Bu bütünleflme sorunu karfl›s›nda “çözüm için ben var›m” diyen Davuto¤lu’nun hayalinde Türkiye’nin Ortado¤u ile tarihi ve kültürel ba¤lar›n›n sa¤lad›¤› potansiyeli harekete geçirmek, elinde ise uluslararas› sermayeyle bütünleflmifl bir ekonomik güç ve NATO ile bütünleflmifl bir askeri güç vard›. Ancak Davuto¤lu Ortado¤u’da emperyalist ç›karlar do¤rultusunda “çözüm için ben var›m” demenin gerekti¤inde çat›flman›n da en önünde yer almak anlam›na geldi¤ini, “tarihi ve kültürel ba¤lar” dedi¤i fleyin asl›nda bir çat›flma unsuru oldu¤unu, sahip oldu¤unu varsayd›¤› ekonomik ve askeri gücün ise efendisi de¤il ufla¤› oldu¤unu görecekti.


DÜNYA

2009-2011 aras› çat›flmas›z dönem Ekonomik entegrasyon, mezhepsel entegrasyon AKP 2009-2010 y›llar›nda Davuto¤lu’nun “komflularla s›f›r sorun” diye niteledi¤i bir politika izleyerek vizelerin kald›r›lmas›; serbest bölge, ortak yat›r›m ve ticaret anlaflmalar›n› içeren ikili anlaflmalar ve Suriye ile 2009’da bafllat›lan “Ortak Bakanlar Kurulu” gibi projelere giriflebildi. Ayn› politika Libya’dan ‹ran’a, Lübnan’dan Irak’a bütün Büyük Ortado¤u’da ilerletiliyordu. Bu, ABD’nin as-

lan, ABD-‹srail karfl›t› direnifl eksenine karfl› ifllevsellefliyordu. Türkiye Siyasal ‹slam’›n›n Suudi Arabistan baflta olmak üzere Körfez gericili¤i ile geçmifle dayanan ideolojikekonomik ba¤›, her iki taraf›n da d›fl politikada ABD’ye yaslanmas› ve Körfez sermayesinin cezbedicili¤i nedenleriyle AKP Körfez ülkelerinin bafl›n› çekti¤i ‹ran karfl›t› Sünni eksenine kolayl›kla dahil oldu. AKP Filistin konusunda inisiyatif alarak Filistin direniflinin baflat gücü Sünni Hamas’› ‹ran, Suriye, Hizbullah ekseninden uzaklaflt›rmaya çal›flt› ve bu konuda son

Emperyalizmle uyumlu Sünni‹slamc› bir hükümet taraf›ndan yönetilen NATO üyesi Türkiye, ABD’nin arad›¤› bölgesel iflbirli¤i için elveriflli ülke konumundayd›. Zaman, “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda davranmaktan kaç›nmayan” ve Türkiye’yi hem bölgesel hem de küresel ölçekte uluslararas› sistemin merkez ülkesi sayan Ahmet Davuto¤lu’nun zaman›yd›. Obama’n›n göreve bafllamas›ndan üç ay sonra, 1 May›s 2009’da Davuto¤lu D›fliflleri Bakan› oldu.

keri müdahalelere giriflmedi¤i bir dönemde bölgenin neoliberal emperyalizmle bütünlefltirilmesi fleklindeki genel hedef ile çak›fl›yordu. Öte yandan AKP ekonomik ad›mlar›n yan›s›ra bölge siyasetini de flekillendirmeye çal›fl›yor, burada Davuto¤lu’nun “strateji”sini dayand›rd›¤›, tarihi ve kültürel ba¤lar harekete geçiriliyordu. Bölgeye yüzy›llarca hükmetme deneyimini bar›nd›ran Osmanl› geçmifli ve Sünni ‹slam kimli¤i mezhepçi ve fetihçi bir söylem eflli¤inde devreye sokuluyordu. Osmanl›’ya referans ABD emperyalizmine ba¤›ml›l›k gerçe¤ini perdeledi¤i için, hem ABD hem AKP aç›s›ndan ifllevseldi. Sünni ‹slam mezhepçili¤i ise ABD iflbirlikçisi Sünni Körfez hanedanlar›nca “fiii ekseni” diye tan›mlanarak s›n›rlanmaya ve bölgesel anlamda kuflat›lmaya çal›fl›-

hamleler Katar ve M›s›r taraf›ndan yap›lm›fl da olsa, baflar›l› oldu. ABD askerlerinin çekilmesinin ard›ndan Irak’ta ‹ran ile iyi iliflkilere sahip fiii a¤›rl›kl› bir hükümet oluflmas› ihtimali karfl›s›nda 2010 y›l› bafl›ndan Kas›m seçimlerine kadar süren siyasi krizde Sünnilerin temsilcisi Tar›k Haflimi’yi aç›ktan destekledi. Ne var ki bu kez yanl›fl ata oynayarak, seçimle iflbafl›na gelen Nuri el Maliki Hükümeti’nin düflmanl›¤›n› kazand›. AKP Esad yönetimi ile kol kola girdi¤i 20092010 döneminde dahi Suriye’de Müslüman Kardefller’i desteklemekten geri durmuyordu. Sünni eksenine dahil olan Türkiye “s›f›r sorun” henüz yürürlükteyken dahi askeri anlamda olmasa bile siyasi anlamda müdahaleci bir pozisyona ilerlemifl, çat›flma ve kriz biriktirmeye bafllam›flt›.

63


DÜNYA

Arap halk hareketlerinin sahne al›fl›: Yan›lsaman›n sonu Aral›k 2010’da Tunus’ta patlak vererek di¤er pek çok Arap ülkesine de yay›lan halk hareketleri dalgas› emperyalizm iflbirlikçisi despotik rejimleri devirerek yola ç›kt›¤›nda, belli bir stratejiden yoksun olsa da bu kez ezilen halklar sahne alm›fl ve çeliflen ç›karlar›n savunulaca¤› yeni bir çat›flmal› süreci tetiklemiflti. Bu durum emperyalizmi Ortado¤u’daki devrimci potansiyeli bo¤acak ve emperyalist ç›karlar› do¤rultusunda manipüle edecek müdahalelere yöneltti. Emperyalizmle hedefteki ülkeler (burada sald›r›n›n hedefi kimi zaman Libya örne¤indeki gibi “rejim”, kimi zaman da Bahreyn örne¤indeki gibi “halk hareketi” olmufltur) aras›ndaki çat›flma, hem halklara hem de rakip emperyalist ç›karlara karfl› aç›lm›fl bir savaflt›. Ne var ki, ABD emperyalizmi Irak, Afganistan ve Pakistan’daki askeri tökezlemeden askeri harcamalar› azaltma ve do¤rudan askeri müdahalelerden kaç›nma fleklinde bir ders ç›karm›flt›. Öyle ise hem emperyalist kapitalist sistem içinde çarklar›n dönmesi hem de bu çarklar›n dönmesini tehdit eden hareketlerin bast›r›lmas› için ABD emperyalizmi ad›na baflkalar› silahlanmal› ve askeri müdahalelere giriflmeli; yani askerileflme ihraç edilmeli, iflbirlikçilerin silah tüketimi t›rmand›r›lmal›, çat›flma taflerona verilmeliydi.9 Tunus ve M›s›r’daki halk isyanlar› karfl›s›nda devrilen emperyalizm iflbirlikçisi despotlar›n yerine ‹slamc›-neoliberal seçenekler oluflturulmas›, Suudi Arabistan ve Katar taraf›ndan finanse edilen En Nahda (Tunus), Müslüman Kardefller (M›s›r) ve El Nur (M›s›r) partilerinin iktidar yolunda önünün aç›lmas› ile hayat buldu. Bahreyn’deki halk isyan› a¤›rl›¤› Suudi askerlerinden oluflan CIA güdümlü Körfez ‹flbirli¤i Konseyi’nin (Suudi Arabistan, Katar, Bahreyn, Ürdün, Umman, Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri) iflgali ile bast›r›ld›. Libya savafl›nda yine Körfez ‹flbirli¤i Konseyi diplomatik ve askeri olarak inisiyatif ald›; Katar’a ba¤l› özel birlikler ve Katar taraf›ndan finanse edilen paral› askerler Türkiye’nin de ani bir manevrayla dahil oldu¤u NATO müdahalesi ile eflgüdüm içinde Libya’da iç savafla kat›ld›. Suriye’de Beflar Esad yönetimine karfl› savaflan cihatç›lar Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye’nin silah, para ve lojistik deste¤iyle sahneye ç›kt›. AKP çokça iddia edilenin aksine çark etmemifl, 20092011 aras›ndaki çat›flmas›z dönem politikalar›n›n temelinde yatan egemen s›n›f ç›karlar› yeni koflullarda neyi gerektiriyorsa onu yapm›flt›r. AKP’nin ekonomik entegrasyon yolunda att›¤› ad›mlar, as›l olarak uluslarara-

64

s› tekelci sermayenin ç›karlar›na tabiydi. O ç›karlar Libya’da NATO iflgaline dahil olmay› gerektirdi¤inde de öyle yap›lacakt›. Nas›l ki Kaddafi’den seçim kampanyas› için para yard›m› alan Sarkozy, Libya’ya ilk bombay› att›¤›nda temel politikas›ndan çark etmemiflse, birkaç ay önce Kaddafi ‹nsan Haklar› Ödülü’nü alan Tayyip Erdo¤an da “NATO’nun ne ifli var Libya’da” dedikten iki hafta sonra TSK’y› NATO’nun Libya’ya müdahalesi için seferber etti¤inde, ‹ran’a karfl› NATO füze kalkan›n› Malatya Kürecik’e kurdurdu¤unda temel politikas› itibariyle çark etmemiflti. Sadece AKP’nin “Yeniosmanl›c›l›k” kodlamas›yla asl›nda ABD emperyalizminden ba¤›ms›z hareket edebilen bir bölgesel güç oldu¤u yan›lsamas› ortadan kalkm›flt›. Ortado¤u halklar› ile AKP iktidar› aras›ndaki ç›kar çeliflkisi üzerinden perdeleri kald›ran bu süreç, Türkiye’nin ABD’nin has›mlar›n›n düflmanl›¤›n› kazanmas›na da yol aç›yordu. O has›mlar aras›nda emperyalist müdahaleye direnen halklar ve rejimler ile rakip emperyalist güçler vard›. Üstelik bu düflmanl›k karfl›s›nda Davuto¤lu’nun stratejisini temellendirdi¤i Osmanl› geçmifli ve Sünni ‹slam kültürü, asl›nda avantajdan çok dezavantaj yarat›yordu. Arap halklar› Osmanl› egemenli¤ini güle oynaya de¤il, silah zoruyla kabul etmifl ve f›rsat buldukça isyan etmiflti. Arap halklar›n›n boyunduruk alt›na al›n›fl›n› an›msatan Osmanl› ve Türk sözcükleri, Arap halklar› aras›nda sempatiden çok olumsuz ça¤r›fl›mlara yol aç›yordu. Benzer durum Osmanl›n›n ezeli hasm› ‹ran için de geçerliydi. Sünni ‹slamc› bak›fl ise ‹ran’›, Suriye yönetimini, Irak toplumunun büyük bölümünü oluflturan fiiileri, Lübnan’da fiilen en etkili güç olan Hizbullah’› karfl›s›na al›yordu. AKP’nin hayalinde bir ifle yaramad›¤› görülen Osmanl›c›l›k, elinde de uluslararas› tekelci sermayeyle bütünleflmifl bir ekonomik güç ile NATO ile bütünleflmifl bir askeri güç vard›. AKP, sahip oldu¤unu varsayd›¤› ekonomik ve askeri gücün efendisi de¤il ufla¤› oldu¤unu görecekti. Aktif tafleronun a盤a ç›kan krizinin ölümcül bir vaka halini almas› Suriye’de yaflanacakt›.

Aktif tafleronun krizi ölümcüllefliyor ABD D›fliflleri Bakan› Hillary Clinton, 20 Kas›m 2011’de Amerikan MSNBC televizyonuna verdi¤i demeçte, “Bu süreç (Suriye'ye bask› süreci), Arap Birli¤i ve Türkiye'nin öncülü¤üyle mi yürütülmeli?” fleklindeki bir soruyu “evet” diyerek onaylad›¤›nda AKP medyas›ndan Sabah bunu “Türkiye’nin etkisi ABD’den fazla” bafll›¤›yla duyuruyordu.


DÜNYA

Lübnan ‹ç Savafl› benzeri mezhepçi bir iç savafl stratejisinin henüz baflar›ya ulaflamad›¤› Suriye bölgesel olarak Hizbullah, ‹ran ve k›smen de Irak’›n; küresel olarak da Rusya, Çin ve k›smen Hindistan’›n deste¤ine sahip. Bu denge emperyalist müdahale karfl›s›nda on y›llarca sürecek y›k›c› bir savafla zemin oluflturuyor.

AKP en önden davranarak kültürel ve tarihi ba¤lar›n› harekete geçirerek mezhepçi bir temelde bir muhalefet infla etmeye giriflti. Suriye Ulusal Konseyi ve Özgür Suriye Ordusu Türkiye’de üslendi ve kurumsallaflt›. Osmanl› padiflahlar›n›n ad›n› tafl›yan tugaylar, Esad’›n Nusayri kimli¤ine yap›lan vurgu, Erdo¤an’›n “fiam’a gidip Emevi camiinde namaz k›laca¤›m” benzeri mezhepçi-fetihçi söylemleri, iç kamuoyunu Suriye’ye yönelik müdahalecili¤e haz›rlama ad›mlar›yd›. Katar ve Suudi Arabistan’la birlikte muhaliflere silah, para ve lojistik deste¤i sunuldu. Türkiye-Suriye s›n›r› muhalifler için fiilen güvenli üs bölgelerine dönüfltürüldü. Uluslararas› bir müdahaleye zemin haz›rlamak için daha çat›flmalar yokken kurulan kamplarla bir mülteci krizi planland›. Oysa Obama yönetimi daha sonraki aç›klamalar›nda ortaya koydu¤u gibi Irak iflgalinden ders ç›karm›flt›. Nitekim 12 A¤ustos 2012’de Türkiye’ye gelen Hillary Clinton, AKP ile yapt›¤› görüflmede Suriye’de devletin toptan çöküflüne yol açacak bir müdahaleye giriflmeyeceklerini belirtti. ABD, Irak iflgalinden ç›kar›lan ac›

dersler do¤rultusunda art›k devleti ortadan kald›rmadan rejim de¤iflikli¤ine gidilmesini tercih ediyordu. Ancak bu, rejim ile devletin ayr›flt›r›lmas›n›n mümkün olmad›¤› Suriye gibi bir ülkede çok zor bir tercihti. Suriye’deki rejimi bir “Alevi rejimi” olarak tan›mlayan mezhepçi cahiller, burada da “çözüm için ben var›m atakl›¤›nda” davranmaktan geri durmad›. Clinton’un aç›klamalar›n›n ard›ndan, AKP, Faruk el fiara liderli¤inde bir geçifl süreci önerisinde bulundu. fiara’n›n önerilmesinin tek gerekçesi Sünni olmas›yd›. Oysa, Haf›z Esad döneminin D›fliflleri Bakan›, Beflar Esad döneminin ise Cumhurbaflkan› Yard›mc›s› olan fiara, Baas rejiminin kilit adam›yd›. AKP’nin mezhepçi kurgusu, Suriye’de Sünnilerin Bakanl›klar, Valilikler ve devlet destekli Halep-fiam burjuvazisi içinde halihaz›rda ço¤unlu¤u oluflturmas› karfl›s›nda anlams›zlafl›yordu. Haliyle fiara önerisi ciddiye al›nmad›. Clinton’un ziyaretinden üç gün sonra yine Suriye ile ilgili konuflan ABD'nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone ise daha aç›k sözlüydü: “Askeri çözümlere baflvurmak istemiyoruz. ABD'de kimse askerimizi yabanc› bir ülkede savafla göndermek istemiyor. Tampon ya da uçufla yasak bölge kavramsal olarak konuflmas› kolay, gerçeklefltirmesi zor konulard›r.” Zorluk, iflgalleri emperyalizm aç›s›ndan y›prat›c› batak-

65


DÜNYA

Büyük batakl›kta koflar ad›m... Esad yönetimi ile bütünüyle ipleri kopard›¤› ve siyasal iddias›n› Esad’›n devrilmesine ba¤lad›¤› için Tayyip Erdo¤an ve Ahmet Davuto¤lu ikilisi geri dönüflsüz bir yolda ilerliyor. 3 Ekim günü Akçakale’ye düflen ve 5 kiflinin yaflam›n› yitirmesine yol açan top mermisi, Suriye ordusu ile çat›flan isyanc›lar›n Akçakale’yi siper haline getirmesi sonucu topraklar›m›za düfltü. AKP s›n›r güvenli¤ini sa¤lamak yerine, çat›flmay› t›rmand›rabilecek bir askeri misilleme yolunu tercih etti. Üstelik bu ilk de¤ildi. Eylülden beri top mermileri s›n›rdan içeri düflüyor, TSK da Suriye’ye misilleme yap›yordu. Akçakale olay›ndan bir gün önce de Suriyeli iki Kürt milisi s›n›r› ihlal iddias›yla öldürülmüfltü. Akçakale olay›n›n ertesi günü, 4 Ekim’de jet h›z›yla TBMM’ye getirilip gizli oturumda görüflülen savafl tezkeresi de AKP ve MHP’nin oylar›yla kabul edildi. AKP bunun bir savafl ilan› de¤il uyar› oldu¤unu söylese de tezkere AKP iktidar›na tuhaf bir biçimde bir y›l boyunca istedi¤i herhangi bir ülkeye savafl açma yetkisi tan›yor. “Geleneksel düflmanlar Yunanistan ve PKK”nin üstüne Suriye, Irak ve ‹ran’› da düflman hanesine ekleyen AKP’nin elindeki bu tezkereyle ülkeyi bir dünya savafl›n›n oda¤›na dönüfltürmek bile mümkün. Üstelik böylesi bir durumda gerilimi t›rmand›rmaktan kaç›nmas› beklenen hükümet ateflle oynamaya devam ediyor. AKP 10 Ekim’de CIA’den gelen istihbarat üzerine Rusya’dan fiam’a giden bir Suriye uça¤›n› indirerek zorla arama yapt› ve uça¤›n yasal kargosuna “askeri amaçl› oldu¤u” iddias›yla el koydu. Rusya lideri Vladimir Putin de, Türkiye ziyaretini iptal etti. AKP Rusya’n›n resmi aç›klama ve kargonun iadesi talebini bir hafta geçmesine ra¤men karfl›lamad›. Suriye’nin üstüne Rusya’y› da k›flk›rtan bu hareketin nelere yol açaca¤›n› zamanla görece¤iz. Uçak krizinin ard›ndan Türkiye ve Suriye karfl›l›kl› olarak hava sahalar›n› birbirlerinin uçaklar›na kapad›. 11 Ekim’de de Suriye’nin Türkiye’den elektrik al›m›na son verdi¤i aç›kland›. 15 Ekim’de bu kez insani yard›m tafl›yan bir Ermenistan uça¤› indirildi. AKP bunu bir kararl›l›k göstergedi olarak sundu. Tüm bunlar iki haftadan k›sa süre içinde yafland›. Bu süre içinde ayr›ca “PKK ile mücadele” gerekçesiyle Irak topraklar›na asker gönderme tezkeresi de kabul edildi. Ancak 2007’den beri tekrarlayan bu durum karfl›s›nda Irak hükümeti art›k sessiz kalm›yor. Irak yönetimi, s›n›rlar› içinde yabanc› askeri varl›¤›na izin vermeyen bir yasay› k›sa süre önce onaylam›flt› ve Türkiye’nin Suriye uça¤›n› indirdi¤i gün de Rusya’dan hava savunma sistemleri al›yordu. O gün Maliki’nin “Türkiye’nin küstahl›klar› durdurulmal›” sözleri dünya bas›n›na düfltü. AKP’yi bugüne kadar Esad’› y›pratma ve güdümlü bir muhalefet oluflturma konusunda teflvik eden emperyalistler, mevcut durumu müdahaleye elveriflli görmüyor. Ayr›ca Türkiye-Suriye geriliminin, Libya’da ABD elçisini öldürecek kadar ileri giden cihatç›lara alan açt›¤›n› ve sürecin kontrolden ç›kma riski tafl›d›¤›n› gördükleri için AKP’yi uyarma ve kontrol alt›nda tutma, onun bu s›k›fl›k durumunu de¤erlendirme çabas›ndalar.

66

l›klara çevirerek kendini Irak ve Afganistan’da ispatlam›fl direnifl potansiyelinden ve ABD müdahalecili¤ine karfl› geliflen bölgesel/küresel sistem içi itirazlardan kaynaklanmaktad›r. Esad yönetimi, bölgesel olarak Hizbullah, ‹ran ve k›smen de Irak’›n; küresel olarak da Rusya, Çin ve k›smen Hindistan’›n deste¤ine sahiptir. ‹ç savafl yoluyla sürdürülen bu dolayl› müdahalenin uzamas› rejimin direncini ve toplumsal destek temelini de güçlendirince ABD daha az müdahaleci bir pozisyona, hatta müdahalecilere ayar veren bir pozisyona geri çekilmifltir. Bir mucize gerçekleflmezse de (yeni yönetimin oluflturulmas› ve haz›rl›k aflamas› hesaba kat›ld›¤›nda) 2013 ilkbahar›na kadar bir ABD müdahalesi söz konusu de¤ildir. O zaman geldi¤inde böyle bir müdahale karar›n›n al›naca¤›na dair de bir garanti yoktur. 31 Eylül’deki Suriye gündemli Birleflmifl Milletler Genel Kurulu toplant›s›na yaln›zca Çin ve Rusya’n›n de¤il ABD’nin de kat›lmad›¤›n› gören ve s›n›rl› say›da ülke temsilcisine sitem ederek konuflan Ahmet Davuto¤lu’nun hali ibretliktir. Emperyalizmin askeri ve finansal tökezlemelerle pekiflen egemenlik krizini f›rsata çevirme niyetiyle, emperyalist ç›karlar ad›na durumdan vazife ç›kart›p inisiyatif almaya çal›flan “aktif tafleron”


DÜNYA AKP iktidar›, müdahalecili¤in yar› yolda yaln›z kalmak dahil bütün risk ve maliyetlerini üstlenmenin ne demek oldu¤unu görmüfltür. Suriye krizinde kendi bafl›na kald›ramayaca¤› ancak art›k geri de dönemeyece¤i bir sürece giren AKP; kendi halk›n›, Ortado¤u halklar›n›, bölgesel ve küresel güçleri çat›flmaya davet etmifl ancak bu çat›flmada güvendi¤i da¤lara kar ya¤m›flt›r. Suriye’deki savaflta Suriye rejimi, Suriye halk›n›n önemli bir kesimi, Irak, ‹ran, Lübnan Hizbullah’›, Bat› Kürdistan, Rusya ve Çin’i karfl›s›na alan AKP içerde de Kürtleri ve Alevileri düflmanlaflt›rmaktad›r. AKP’nin Suriye üzerinden çat›flma davetine bölgesel ve uluslararas› güçler kendi ç›karlar› do¤rultusunda yan›t vermektedir. Bu davete Türkiye halklar›n›n da aktif tafleron AKP’yi durdurma hedefiyle icabet etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde çat›flman›n faturas› AKP’nin siyasi gelece¤ine mal olsun ya da olmas›n Türkiye halklar›na ödetilmeye bafllam›flt›r.

Dipnot: 1 HDY, say› 2, Emperyalist Açmazda Aktif Tafleron Türkiye. 2 Davuto¤lu “büyük eser”ini 2001’de yay›mlad›; 2003’te büyükelçi, 2009’da da D›fliflleri Bakan› oldu. 3 Saddam Hüseyin liderli¤indeki Irak yönetimi, ABD müdahalesinden k›sa süre önce petrolü ABD dolar› ile de¤il Euro ile satma karar› alm›flt›. 4 “Merkezkaç e¤ilimi” kavram›, bir sistemin parças› olan unsurlar›n, ters yöndeki kuvvetlerin itkisiyle giderek sistemin ana ekseninden uzaklaflmas›n› tan›mlamak için kullan›lmaktad›r. Emperyalist sistem içi iliflkilere dair güncel de¤erlendirmelerde de, ABD’nin hakimiyet krizine ba¤l› olarak, sistem içi unsurlar›n sistemin baflat / merkezi gücü olan ABD ile giderek mesafelenmesini tan›mlamak için kullan›lmaktad›r. Bu, sistem karfl›t› bir kopuflu ya da uzlaflmaz çat›flmay› de¤il, henüz sistem içinde var olan bir e¤ilimi tan›mlar. 5 Büyük Bunal›mdan bu yana yaflanan en büyük ekonomik krizin ortas›nda, Mart 2009 verilerine göre 1.7 trilyon dolarl›k bütçe a盤› ve 8.1 milyon iflsiz iflçisi olan ABD’nin yeni baflkan› Obama toplamda 800 milyar dolarl›k bütçeyi onaylad›, 85 milyar dolar da ek bütçe istedi. Askerileflme bir yandan da kriz karfl›s›nda ABD ekonomisini canland›rman›n bir arac› olarak öne ç›kt›. Ekim 2008’le birlikte küçülmeye bafllayan ABD ekonomisi fiubat 2009’da askeri siparifllerin tetiklemesiyle yeniden toparlanmaya geçmiflti. 6 Irak hükümetinin Ulusal Egemenlik Günü ilan etti¤i bu gün ayn› zamanda petrol sahalar›n›n özellefltirilerek çokuluslu konsorsiyumlara verildi¤i gündü. Ülkenin en büyük petrol yataklar›n›n bulundu¤u güneydeki Rumeyla Sahas›, ‹ngiliz BP ve Çin CNPC'nin de dahil oldu¤u bir konsorsiyuma verilmiflti. ABD zafer kazanm›flt›; Saddam devrilmifl, Irak petrolü özellefltirilmifl ve dolarla ticaret sürdürülmüfltü. Ancak bu çat›flman›n baflka kazananlar› da vard›. ABD’nin rakipleri de dahil olmak üzere genel olarak emperyalizm kazanm›flt›; örne¤in Irak’›n en büyük petrol sahalar›n›n özellefltirme ihalelerini Çinli ve ‹ngiliz petrol flirketlerinin oluflturdu¤u konsorsiyumlar kazand›. Direnifl zafer kazanm›flt›; ABD askerlerini çekmeye bafllam›fl, Saddam’›n yerini alan yönetim ABD’nin atamas› ile de¤il direnifli müzakerenin bir arac› olarak kullanan Irakl› güçlerin ABD ile pazarl›¤› sonucu belirlenmiflti. Suriye, ‹ran ve Kuzey Kore askeri sald›r› tehdidini en az›ndan bir süreli¤ine ötelemiflti. Bat› Avrupa, tek tarafl›l›k siyasetinden vazgeçmek zorunda kalan ABD karfl›s›nda emperyalist sistem hiyerarflisinin alt basamaklar›na itilmekten kurtulmufltu. Rusya ve Çin’in Asya’daki ç›karlar›n› tehdit eden ABD-NATO iflgallerinin genifllemesi durmufltu. 7 Savunma Bakanl›¤›’na Kongre'den verilen savafl ödene¤i: 1,3 trilyon dolar. ‹lave bütçe ödenekleri, bunlar›n faizleri, gazilerin t›bbi bak›m, savafl sebebiyle üçüncü ülkelere yard›m, ülke içi ek güvenlik ve di¤er savafl masraflar›yla bu rakam 2,331 ile 2,657 trilyon dolara ulafl›yor. Savafl gazi ve malullerine 2051 y›l›na kadar yap›lacak tahmini bak›m ve tedavi taahhütleri (589 ile 934 milyar dolar), bunlara 2011’e kadar yap›lan sosyal yard›mlar (295 - 400 milyar dolar) eklenince buraya kadarki toplam bedel 3,215 ile 3,991 trilyon dolar aras›na yükseliyor. Savafl›n 2020’ye kadar sürece¤i varsay›larak buna 453 milyar dolar daha askeri harcama ilave edilince tahmini toplam: 3,668 ile 4,444 trilyon dolar oluyor. Proje grubu 2020’ye kadar bunun da üzerine 1 trilyon dolar faiz ödemesi eklenebilece¤ini öngörüyor. 8 2008’de NATO üye aday› Gürcistan’›n Rusya taraf›ndan iflgali ile gerçek bir dirençle karfl› karfl›ya oldu¤unu gören ABD ve Bat› Avrupa, NATO’nun Kas›m 2010’daki zirvesinde Asya’y› hedefe oturttu. ‹ran ve dolayl› olarak Rusya’y› hedef alan füze kalkan› projesi bu sürecin ürünü olarak gündeme geldi. Asya’n›n yan› s›ra Latin Amerika’da da ABD karfl›t› sol popülist iktidarlar› s›n›rlamak için darbeler (2009 Honduras darbesi), yeni askeri üsler (Kolombiya) ve 4. Filo’nun aktiflefltirilmesi ile yeni bir askerileflme süreci bafllat›ld›. 9 ABD önümüzdeki 10 y›l içinde savunma harcamalar›nda 500 milyar dolar civar›nda kesintiye gitmeyi hedeflerken, bütçesine göre silahlanmaya en çok pay ay›ran ilk iki ülke Suudi Arabistan ve Katar’d›r. Türkiye’nin 2012’deki askeri harcamalar›nda Kürt savafl›na ve örtülü ödenek harcamalar›na ba¤l› olarak astronomik bir yükselifl yafland›.

67


E⁄‹T‹M

E¤itimde neoliberal ‹slamc› dönüflüm:

4+4+4 Deniz Oktay

AKP’nin Türkiye’de uygulamaya çal›flt›¤› e¤itim modeli dünya kapitalist sisteminin önerdi¤i, daha do¤rusu dayatt›¤› model. T›pk› “Sa¤l›kta Dönüflüm” program›nda oldu¤u gibi “E¤itimde Dönüflüm” de uluslararas› kurulufllarla yap›lan anlaflmalara uygun biçimde, kamusal alan›n piyasalaflt›r›lmas›n› amaçl›yor


E⁄‹T‹M

2012

y›l›, Türkiye tarihine, AKP iktidar›n›n e¤itim alan›nda yapt›¤› radikal de¤iflikliklerle geçecek. K›saca 4+4+4 ad› verilen “‹lkö¤retim ve E¤itim Kanunu ile baz› Kanunlarda De¤ifliklik Yap›lmas›na dair Kanun” ile AKP, sermayenin y›llard›r birikmifl sorunlar›na/taleplerine yan›t verirken, di¤er yandan kendisini iktidara tafl›yan ve iktidarda kalmas›n› sa¤layacak gerici ideolojinin kurumsallaflmas›na yönelik önemli dönüflümler sa¤lad›. Asl›nda e¤itim alan›nda dönüflüm yapmak AKP için, iktidara geldi¤i günden beri ana amaçlardan biri oldu. Ne yapaca¤›n› bilse de nas›l yapaca¤›n› bir türlü bilemedi. Hem kanun hükmünde kararnamelerle hem de milli e¤itim kanununda yap›lan de¤iflikliklerle e¤itim sistemi altüst edildi.1 Dokuz buçuk y›lda dört Bakan eskiten ve her gelen bakan›n bir öncekinin yapt›¤›n› bozdu¤u bir alan oldu e¤itim. En son 4+4+4 kesintili zorunlu e¤itim modeliyle, çözülmeyi bekleyen bir sürü sorunun üzerine yenilerinin eklendi¤i yeni bir model AKP taraf›ndan uygulamaya konuldu. Süreç öylesine h›zl› geliflti ki 4+4+4 Yasas› flubat ay›nda gündeme geldi, mart ay›nda yasalaflt›. Oysa böyle

bir dönüflüm program› ne AKP’nin parti program›nda ne de AKP’nin seçim beyannamesinde mevcuttu (genel seçimin üzerinden bir y›l bile geçmemiflti.) Üstüne üstlük yasa teklifini haz›rlayan AKP’li 5 milletvekilinin 5’i de e¤itimci de¤ildi. Hatta Bakan, Bakan Yard›mc›s› ve Müsteflar da e¤itimci de¤il. Anlafl›laca¤› üzere yasa ›smarlama bir yasa idi ve AKP’liler sadece “kendilerini ilgilendiren” bölümlere, “dindar nesil” yetifltirme hedefiyle eklemeler yapm›fllard›. Bu durumu Baflbakan Erdo¤an, “Türkiye’de bugüne kadar ö¤retim verildi. E¤itim verilmemifltir” diyerek aç›kl›yordu. Ve çok geçmeden anlafl›ld› ki AKP’nin Türkiye’de uygulamaya çal›flt›¤› e¤itim modeli dünya kapitalist sisteminin önerdi¤i daha do¤rusu dayatt›¤› modeldi. T›pk› “Sa¤l›kta Dönüflüm” program›nda oldu¤u gibi “E¤itimde Dönüflüm” de uluslararas› kurulufllarla yap›lan anlaflmalar sonucunda belirlendi¤i gibi, kamusal alan›n piyasalaflt›r›lmas›n› amaçl›yor. Yapt›r›m gücünü Dünya Bankas›’n›n (DB) oluflturdu¤u (çünkü paras›n›n bir k›sm›n› o veriyor) bu modelin arkas›nda Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) gözetiminde olmak üzere ABD ve AB programlar› var. Ancak yine anlafl›ld› ki AKP, di¤er konularda oldu¤u gibi (örne¤in d›fl politika) bu konuda da neoliberal politikalar› kendince en uygun biçimlere büründürerek hayata geçirmeye çal›flacak. “Kuran” ve “Peygamberin Hayat›” derslerinin seçmeli ders olarak konmas› –ki bu dersler ço¤u okulda zorunlu ders olarak uygulan›yorve imam hatip ortaokullar›n›n (tekrar) aç›lmas›, Tayyip Erdo¤an’›n dedi¤i “kindar ve dindar bir nesil yaratmaya” yol açacak. Öte yandan bu dindar nesil ayn› zamanda düzeni sorgulamayan, sermaye için köle gibi çal›flacak bir insan y›¤›n›na dönüflecek. K›sacas› 4+4+4 e¤itim modelinde hem neoliberal e¤itim politikalar› hayata geçirilmekte hem de bu politikalarla ‹slamc› temellere dayand›r›larak muhafazakarl›¤›n gündelikleflti¤i bir toplum modeli oluflturulmaya çal›fl›lmaktad›r.

E¤itimde neoliberal politikalar›n tarihine k›sa bir bak›fl E¤itimde neoliberal politikalar tüm dünyada 1980’li y›llarda DB denetiminde gerçeklefltirilen yap›sal uyum politikalar›yla bafllad›. O dönemde neoliberal politikalar aç›s›ndan e¤itim alan›ndaki “reformlar” flu üç bafll›k alt›nda toplanm›flt›: 1-Her düzeydeki e¤itimin amac›n›n ve içeri¤inin piyasan›n talepleri do¤rultusunda yeniden belirlenmesi. 2-E¤itimin finansman›n yeniden belirlenmesi. 3-E¤itimin toplumsal hareketlilikteki rolünün ve eflitlik-

69


çi politik ifllevinin yeniden düzenlenmesi. Bu hedefler do¤rultusunda insanlar, ekonomik süreçlerin bilgi ve mesleki beceriler yüklenmesi gereken girdileri olarak de¤erlendirilmeye bafllanm›fl, e¤itimin finansman›na yönelik reformlar as›l olarak e¤itime ayr›lan kamu harcamalar›n›n k›s›lmas› anlam›na gelmifltir. E¤itim sistemi, fayda, maliyet, finansman, performans, paydafll›k, verimlilik gibi kavramlarla tart›fl›lm›fl, dolay›s›yla bu dönüflüm programlar›n›n özünü piyasan›n dilinden beslenen, piyasan›n kurallar›na tabi ve piyasan›n ihtiyaçlar›na cevap veren bir e¤itim modeli oluflturmufltur. Bu sürecin baflat ideolojik argüman› ise e¤itimin toplumsal fayda sa¤lad›¤› kadar bireysel fayda da sa¤lad›¤› yönündeydi. ‹lk piyasalaflt›rma hamleleri liberal ideolojinin bahsetti¤i “bireysel faydan›n” en yo¤un oldu¤u üniversitelerde bafllad›. Üniversite e¤itiminin bir meslek kazand›rd›¤› ve dolay›s›yla bu e¤itimi alan kiflilerin toplumun di¤er kesimlerine göre ifl edinmede avantajl› olduklar› savunusu harçlar›n artt›r›lmas›, üniversite içi hizmetlerin ticarilefltirilmesi gibi uygulamalarla üniversitelerde kendine yer bulmaya çal›flt›. Ancak ö¤renci hareketlerinin karfl› tepkisiyle üniversitelerdeki piyasalaflt›rma süreci yoluna a¤›r aksak devam edebildi. Bugün, yüksekö¤retimde bafllatt›klar› sürecin ilkö¤retime kadar yay›ld›¤› bir dönem yafl›yoruz. fiunu da eklemek gerekir ki e¤itimin piyasaya aç›lmas› sadece katk› pay› ve harç gibi paral›laflt›rma uygulamalardan ibaret de¤il. Bugün DB’nin e¤itim reformu daha çok insan yetifltirme, yönetiflim, yerelleflme, okul temelli iflletmecilik, özel okulculu¤un teflviki, ö¤retmen yetifltirme ve verimlilik gibi konulara odaklan›yor. Türkiye’de e¤itimdeki neoliberal dönüflümün bafllang›ç tarihi de 1980’li y›llara dayan›yor. Milli E¤itim Kanunu’nda yap›lan de¤ifliklikler ve YÖK’ün kurulmas› bu alanda at›lan ilk ad›mlar oldu. Ancak as›l uygulamalar 1990 y›l›ndan itibaren DB, Avrupa Birli¤i (AB), DTÖ gibi kurumlarla yap›lan anlaflmalarla bafllad›. DB ile Milli E¤itim Bakanl›¤› (MEB) aras›nda imzalanan bir protokolle uygulanmaya bafllanan Milli E¤itimi Gelifltirme Projesi, ilkö¤retim ve ortaö¤retimin yerelleflmesi temelinde yeniden yap›land›r›lmas›n›, ö¤retmen e¤itiminin yeniden düzenlenmesini ve e¤itim yönetiminde yeniden yap›lanmay› hedeflemifltir (MEB, 2000). Yine Yap›sal Uyum Program› çerçevesinde gündeme gelen ve daha sonra 2000 y›l›nda Avrupa Konseyi ile imzalanan protokolle sürdürülen “Temel E¤itime Destek Projesi” ile de ilkö¤retim ve yetiflkin e¤itimi/halk e¤itimi alan› yeniden yap›land›r›lmaktad›r. 1998 y›l›nda imzalanan Hizmet Ticareti Genel Anlaflmas› (GATS) ile de Türkiye e¤itimin piyasalaflmas›n›n koflullar›n› kabul etmifltir. Or-

70

Burjuvazinin tarihsel olarak en büyük baflar›s›, “kendi ç›kar›n› toplumun tamam›n›n ç›kar› olarak” gösterebilmesidir. fiimdi sormak gerekir; meslek lisesi memleket meselesi midir, yoksa as›l olarak sermayenin meselesi mi?

taö¤retimin paral›laflt›r›lmas› Yedinci Befl Y›ll›k Kalk›nma Plan›'nda öngörülmüfl ve 15. Milli E¤itim fiuras›’nda kabul edilerek, 1994 y›l›ndan itibaren uygulanmaya bafllanm›fl ve “katk› pay›” ad› alt›nda para toplanmas› giderek sistematik hale getirilmifltir. Bugün e¤itimin sözde paras›z oldu¤u devlet okullar›nda velilerden yaklafl›k 40 farkl› kalemde (okul iflletmeleri için, karne, kay›t, malzeme, ›s›nma, temizlik, bak›m gibi) para toplanmaktad›r.2 DB’nin 2012 Ocak ay› bafl›nda haz›rlad›¤› “Türkiye’de Temel E¤itimde Kalite ve Eflitli¤i Artt›rmak: Zorluklar ve Seçenekler” konulu raporda erken çocukluk dönemi e¤itimi, ö¤retmen havuzunun kalitesinin yükseltilmesi, e¤itimde daha etkin ve adil bir finansman sisteminin gelifltirilmesi gibi bafll›klarda hedefler ortaya koyulmufltur. Tahmin edilece¤i gibi bu hedeflerin hepsi piyasan›n ihtiyaçlar›na göre içeriklendirilmektedir. Örne¤in “…kamu-özel sektör ortakl›klar› yoluyla özel sektör ile güçlerin birlefltirilmesi ve erken çocukluk e¤itiminin faydalar› ve önemi hakk›nda çok kapsaml› bir tan›t›m kampanyas› ile birlikte yürütülmesi halinde bu övgüyü hak eden giriflim azami getiri sa¤layabilir...” denilerek hükümetin zorunlu hale getirmekte ayak diredi¤i okul öncesi e¤itim için özel sektör yolunu göstermektedir. Ö¤retmenlerle ilgili önerilerse e¤itim sisteminin baflar›-


s›zl›¤›n› ve baflar› olanaklar›n› tamamen ö¤retmenin üzerine y›kan nitelikte. “…Türkiye’nin daha yüksek kaliteli bir ö¤retmen havuzuna sahip olabilmek için odaklanmaya bafllayabilece¤i üç alan flunlard›r: a) destek ve hesap verebilirli¤in gerekli oldu¤u staj y›llar›; b) ö¤retmenlik mesle¤ine yönelik teflvikler (parasal ve parasal olmayan); c) ö¤retmen e¤itim modaliteleri (hizmet öncesi ve hizmet içi) ile stratejilerinin (örne¤in; efller aras› a¤lar, baflö¤retmenler) uyumlaflt›r›lmas›...” Görüldü¤ü gibi son y›llarda yetkin mühendislik, stajyer avukatl›k gibi uygulamalarla mezuniyet sonras› eme¤ini ucuza satan “beyaz yakal›lar” kervan›na “staj y›llar›” ile ücretli çal›flma biçimleriyle zaten ma¤dur olan ö¤retmenler de kat›lm›fl olacak. Bu raporda DB, e¤itimin finansman›n› da gündem yapm›flt›r; öneri ise daha öncekilerden farkl› de¤il: “…kifli bafl›na ödemeler yoluyla kamu e¤itim sistemi finansman› için formül esasl› bir sistemin uygulamaya konulmas›…” Bu hedef e¤itim harcamalar› için kredi vererek borçland›rma ve kamunun özel sektöre ö¤renci bafl›na para aktarmas›na kadar birçok metodu içermektedir. DB’yle yap›lan çeflitli anlaflmalara bakt›¤›m›zda e¤itim sistemindeki de¤iflikliklere neyin kaynakl›k etti¤ini daha iyi anl›yoruz. “DB Çok Tarafl› Yat›r›m Garanti Kurumu’nun Türkiye Cumhuriyeti ile 2008–2011 Mali Y›l Dönemi ‹çin Ülke ‹flbirli¤i Stratejisi” belgesinde e¤itim Türkiye’nin gelece¤i bak›m›ndan kritik önemli bir alan olarak tan›mlan›yor ve bu alan için “Banka’n›n bilinçli olarak göreceli risk almay› planlad›¤› aland›r” ifadesine yer veriliyor. Ayn› raporda Milli E¤itim Bakanl›-

¤›’n›n, Türkiye Sanayiciler ve ‹fladamlar› Derne¤i’nin (TÜS‹AD) ve di¤er sermaye gruplar›n›n s›k s›k dile getirdi¤i hedeflere rastl›yoruz: “…ortaö¤retimin ve teknik e¤itimin gelifltirilmesi ile gençler aras›nda giriflimcili¤inin özendirilmesi yoluyla yaflam becerilerinin ve okuldan ifle geçiflin iyilefltirilmesi ve baflta yoksullar ve iflsizler olmak üzere, iflgücü piyasas›na yeni girenler ve mevcut çal›flanlar için, gerçek talebe dayal› olarak, yeterlilik-bazl› bir beceri gelifltirme sisteminin oluflturulmas›… özel sektörün ihtiyaçlar› ile daha uyumlu mesleki ve teknik e¤itime destek… özel üniversitelerin kurulmas› ve üniversite ö¤renci kredilerinin uygulamaya konulmas› için finansman sa¤lanmas›…” Bu strateji belgesindeki üç konu yani mesleki e¤itim, özel üniversiteler ve ö¤renci kredileri konular› ülkemizde sermaye çevrelerinin de s›k s›k dile getirdi¤i konulard›r. Örne¤in özel üniversite meselesi birçok özel okul patronu için dört gözle beklenen bir konudur. Forbes dergisinin “e¤itim patronlar›yla” yapt›¤› röportajlarda bütün özel okul sahiplerinin özel üniversite yasas›n› beklediklerini ›srarla belirtmeleri ve özel üniversitenin liberal ekonomiye daha uygun oldu¤unu söylemeleri bofluna de¤il. (fiu an birçok insan›n özel üniversite dedi¤i üniversiteler asl›nda vak›f üniversitesi ve vak›flar kanunu kar amaçl› iflletme kurulmas›n›n önünde engel.) Ö¤renci kredileri meselesi ise bizlere daha çok fiili, ABD, Kanada gibi ülkelerde ç›kan ö¤renci isyanlar›ndan tan›d›k geliyor. Yüksek miktardaki ö¤renim paralar› ve giderlerini karfl›layabilmek için devlet garantisi ve üniversite banka iflbirli¤iyle ö¤rencilerin bankalardan kredi almas›, böylece ald›klar› e¤itimin bedelini borçlanarak ödemeleri üzerine kurulu bu sistem ülkemizde de birçok liberal ekonomistin, YÖK'ün ve rektörlerin önerdi¤i bir yöntem. Ak›l hocalar› ise görüldü¤ü gibi DB. Ne var ki bu yöntem dünyada uyguland›¤› birçok ülkede borçlar›n› ödeyemez hale gelen gençlerin isyanlar›na neden oldu. Amerika'daki “iflgal et” hareketinin en önemli nedenlerinden biri de bu ö¤renci borçlar›.

Sermaye için 4+4+4: Mesleki e¤itimin yayg›nlaflt›r›lmas› DB raporlar›nda s›k s›k dile getirilen mesleki e¤itim meselesini biraz daha yak›ndan inceleyelim. Mesleki e¤itimin yayg›nlaflt›r›lmas› y›llad›r uluslararas› kurulufllar›n telkin etti¤i, Koç grubunun “meslek lisesi memleket meselesi” sözüyle sloganlaflt›rd›¤› bir konu. Uluslararas› piyasalarda ucuz ve kalifiye iflgücüyle de yer etmek isteyen sermaye aç›s›ndan mesleki e¤itim iflgücüne nitelik kazand›rmak aç›s›ndan oldu¤u kadar iflgücüne kat›lma yafl›n› erkene çekme aç›s›ndan da önem-

71


E⁄‹T‹M li. 2011 y›l› Ulusal ‹stihdam Strateji belgesinde üzerinde en çok durulan bafll›klardan biri “e¤itim – istihdam iliflkisinin güçlendirilmesi.” Bu bölümde e¤itimin sunumuna ve finansman›na paydafllar›n kat›l›m›n›n düflük olmas›, okul-ifl dünyas› iliflkisinin yetersizli¤i, iflgücünün e¤itim düzeyinin düflük olmas›, hayat boyu ö¤renme yaklafl›m›n›n örgün e¤itim, yayg›n e¤itim ve çal›flma hayat›yla yeterince iliflkilendirilememesi, aktif iflgücü piyasas› programlar›n›n etkin flekilde uygulanamamas›, ‹l ‹stihdam ve Mesleki E¤itim Kurullar›’n›n yeterince etkin çal›flamamas› sorun olarak tan›mlanm›flt›r. Bu sorunlar›n giderilmesiyle ilgili politikalar ve tedbirler k›sm›nda ise tamamen sermaye talepleri do¤rultusunda kararlar al›nm›flt›r.3 Aç›kt›r ki hükümetin istihdam stratejisi ve mesleki e¤itim stratejisi birbirinin neredeyse ayn›s›d›r. Amaç e¤itim vermek de¤ildir. Amaç sermayenin ihtiyaçlar›na cevap verecek emekgücünü k›sa yoldan kitlesel olarak yetifltirmektir. Burada al›nan kararlar›n birço¤u yasal düzenlemelerle ve fiili durum yarat›larak hayata geçirilmifltir. Okullar›n atölyelerinin flirketlere aç›lmas›, stajyer çal›flt›rma için önflartlar›n kapsam›n›n daralt›lmas›, stajyer maafllar›n›n düflürülmesi, sigorta primlerinin devlet taraf›ndan ödenmesi, stajyerlerin kendi kusurlar›ndan kaynaklanan ifl kazalar›n›n ve meslek hastal›klar›n›n sigorta kapsam› d›fl›nda b›rak›lmas›, çeflitli vergi indirimleri gibi uygulamalar flimdiden bafllad›. Milli E¤itim Kanunu’nda yap›lan son de¤ifliklikle organize sanayi bölgeleri içinde meslek okullar› aç›lacak ve bu alanlarda özel okul yap›lmas› halinde devlet özel okul patronlar›na ö¤renci bafl›na 1500 lira ödeyecek. Bu da yeterli görülmemifl olacak ki; meslek okullar›n›n “e¤itimlerinin” önemli bir dilimini iflyerlerinde verdikleri düflünülürse, stajyerlik ad› alt›nda “ucuz çocuk iflçili¤i” de yasallaflt›r›l›yor. Mesleki e¤itimle ilgili yap›lan düzenlemeler bunlarla s›n›rl› de¤il elbette. MEB, Türkiye Odalar ve Borsalar Birli¤i (TOBB) ve Türkiye ‹fl Kurumu (‹fiKUR) iflbirli¤iyle yap›lan Uzmanlaflm›fl Meslek Edindirme Merkezleri, ifl kanunlar›nda yap›lan düzenlemeler, AB'nin finanse etti¤i Türkiye’de Mesleki Yeterlilik Kurumu gibi mesleki e¤itim üzerine birçok çal›flma ve düzenleme yap›lmaktad›r. Ço¤unlu¤u 2011 sonras› olmak üzere 2004 y›l›ndan bafllayarak Milli E¤itim Bakanl›¤› Mesleki ve Teknik E¤itim Müdürlü¤ü taraf›ndan gelifltirilen proje say›s› 48’dir. Maliye Bakanl›¤› döneminde Kemal Unak›tan'›n sarf etti¤i “Avrupa'n›n Çin'i olaca¤›z” laf› bofluna de¤il. Mesleki e¤itimin yayg›nlaflt›r›lmas›, stajyer çal›flt›rma, sermayeye bu alanda verilen teflvikler; iflte patronlar›n mesleki e¤itimden anlad›¤› bundan ibarettir.

72

Bu konuda sermaye gruplar› aras›nda bir tercih fark›ndan söz etmek yerinde olacakt›r. TÜS‹AD, 4+4+4 Yasas› gündeme ilk geldi¤inde bu yasan›n baz› maddelerine karfl› oldu¤unu ifade etmiflti, as›l karfl› oldu¤u yönün ise bu yasan›n haz›rlan›fl sürecinde toplumsal kesimlerin (asl›nda kendilerinin) görüfllerine baflvurulmad›¤› idi. TÜS‹AD, bu yasan›n uygulanmas›yla niteliksiz iflgücü yarat›laca¤› ve özellikle kad›nlar›n da iflgücü olarak de¤erlendirilmesi yerine eve kapat›laca¤› vurgusunu yap›yordu. Çünkü TÜS‹AD toplulu¤unun as›l ihtiyac›; nitelikli emekgücü ve kad›n eme¤inden maksimum yararlanmak. Ayr›ca TÜS‹AD, AKP’nin TOBB ile, özellikle R›fat Hisarc›kl›o¤lu üzerinden tekelci sermaye ile iliflki kurmas›ndan da çok rahats›z. Tekelci sermaye gruplar›n›n kendi içindeki ihtiyaç farkl›l›klar›nda AKP’nin sürekli olarak siyasal aidiyeti ve dini özellikleri gözetmesi ülkedeki kapitalist iflleyiflin çarp›kl›¤›na iliflkin bir baflka önemli gösterge. K›saca 4+4+4, e¤itim alan›na iliflkin bir düzenleme olmas›na ra¤men bir baflka “çat›flma” konusunun da alan› haline getirildi.

Sermaye için 4+4+4: Kamu Özel Ortakl›¤› 4+4+4 modelinin sermaye aç›s›ndan desteklenmesinin en önemli nedenlerinden biri de Kamu Özel Ortakl›¤› (KÖO) düzenlemesinin getirdi¤i yeni yat›r›m alanlar›. DB raporlar›nda da erken çocukluk dönemi ve sonras›nda okullaflma oran›n›n artt›r›lmas› için s›k s›k sözü edilen önerilerin bafl›nda KÖO gelmektedir. Kökenleri, 80’lerin ortalar›ndan itibaren yap-ifllet-devret, yap-ifllet, yap-kirala-devret ve iflletme hakk› devri gibi yöntemlere dayanan bu model giderek kamu hukuku d›fl›nda bir model olan KÖO modeline dönüfltü. Sa¤l›k alan›nda uygulanmaya bafllanan bu model bugün e¤itim alan› için de öngörülmektedir. KÖO’nun sa¤l›k alan›nda uygulanmas› “Sa¤l›kta Dönüflüm Projesiyle” bafllad›. Yap›lan yasa ve yönetmelik de¤ifliklikleriyle ihaleyi alan flirketler morg, gasilhane, personelhane, hastane dan›flman›, sterilizasyon, bak›m onar›m, park, bahçe, taksi, otel, klinik hizmetleri verebiliyor. Bu proje çerçevesinde planlanan en büyük rant alan› ise sa¤l›k kampuslar›. Ankara Etlik Entegre Sa¤l›k Kampusu’nun ihalesini 2011 y›l›nda Türkerler Holding ve ‹talyan Astaldi (Üçüncü Köprü ihalesini de yine benzer bir ortakl›kla alan flirket daha birçok alanda kamuya hizmet sat›yor) ortakl›¤› ald›. Kampus için 2,4 milyar lira harcanacak. ‹flte KÖO ile sermayenin a¤z›n› suland›ran projelerin boyutu bu dereceye kadar var›yor. E¤itim alan›nda KÖO’nun uygulanmas›n›n altyap›s› a¤ustos sonunda ç›kan 652 say›l› KHK ile belirlendi.


E⁄‹T‹M

Foto¤raf tamam; her fley var: siyasi erkin sahibi ile kendisine tekelci sermaye içinde yer açmak isteyenlerin temsilcisi. Aralar›ndaki ba¤› kuran, gelecek tarihe yaz›lm›fl çek. Ve duruma fetvas›yla flahitlik eden “fleyhülislam”...

Milli E¤itimin Bakanl›¤›’n›n “e¤itim kampuslar› kuraca¤›z” cilalamas›yla anlat›lan proje 4+4+4 yasas›ndan önce düzenlendi¤i halde yasa ç›kt›ktan sonra tan›t›lmaya baflland›. MEB bünyesinde KÖO uygulamalar›n› yapacak birim flimdilik “‹nflaat ve Emlak Grup Baflkanl›¤›” olarak görülüyor. Bu birimin bafl›nda sa¤l›kta dönüflüm projesinde çal›flm›fl bir bürokrat olan Mustafa Murat var. Mustafa Murat MEB’in sitesinde KÖO’yu flu flekilde anlatmaktad›r: “Özel sektör finansman kaynaklar›n›n kamu yat›r›mlar›nda kullan›lmas›, özel sektörün h›zl› karar alma ve bu kararlar› uygulamaya koyma becerisi, riskin paylafl›lmas›, e¤itim ö¤retim tesisi faaliyete geçirilinceye kadar kamu ad›na herhangi bir maliyet üstlenilmemesi, ödenek yetersizli¤i nedeni ile kamuda uzun y›llar› bulan bina yap›m süresinin k›salt›lmas› ve k›s›tl› kamu kaynaklar› üzerindeki yat›r›m yükünün kira bedeli ödeme düzeyinde uzun y›llara yay›lmas›, e¤itim ö¤retim hizmetleri d›fl›ndaki hizmet ve alanlar›n iflletilmesinin özel sektöre yapt›r›lmas› gibi temel unsurlar› ve avantajlar› içeren KÖO finansman modelinin uygulanmaya bafllanmas›yla e¤itim ve ö¤retimde dönüflüm hedeflerinin gerçekleflmesi mümkün olabilecektir.” Bu projenin sahipleri aç›s›ndan KÖO, e¤itim alan›ndaki bütün problemleri çözmek için sihirli bir de¤nek. Oysa sonuç, özel sektöre kamu kayna¤›n›n aktar›lmas› ve e¤itimin tamamen bir piyasa alan› olmas›ndan baflka bir fley de¤il. 13 Haziran günü neredeyse tüm ulusal gazetelerde bir gayrimenkul de¤erleme flirketinin genel müdürünün 4+4+4 modeliyle e¤itimde ihtiyaç duyulan yat›r›m miktar›yla ilgili aç›klamalar› ç›kt›. Bir gayrimenkul flirketinin gözünü e¤itime çevirecek konu elbette ki büyük rantt›r. Bu flirketin verilerine göre sadece bu y›l birinci s›n›fa bafllayacak 2 milyon çocuk için 100’ü ‹stanbul’da olmak üzere 800 okul gerekecek. Bu okullar›n

yap›m maliyeti ise 1,9 milyar lira. Yine benzer bir veri de Türkiye Ekonomik Araflt›rmalar Vakf›’ndan geldi. 2017 y›l›na kadar MEB’in yüzde 100 okullaflma hedefine ulaflmas› için toplam derslik maliyeti 36,6 milyar lira. ‹flte bu noktada KÖO devreye girmektedir. Devlet e¤itim hizmeti vermeye devam ederken “iflletmecilik” özel sektöre devredilmektedir. Devletin özel sektöre arazi tahsis etmesi, devletin özelden okul kiralamas›, at›l durumdaki bir okulun özel sektöre kulland›r›lmas› gibi farkl› yöntemlerle yap›laca¤› söylenen bu uygulamalar›n ilk aflamadaki karfl›l›¤› ise inflaat sektörüne can verilmesi olacak. Özellikle e¤itim kampuslar› projesi ile entegre (yani okul öncesi, ilkö¤retim ve ortaö¤retimin ayn› kampus içinde oldu¤u) bir model düflünüldü¤ünden ortaya ç›kacak inflaat rant› çok daha büyük olacak. Ancak sadece inflaat sektörü yararlanmayacak bu uygulamadan. Mustafa Murat’›n bu noktada mal›n› iyi pazarlayan bir tüccar edas›yla patronlara önerdi¤i bir fley daha var: “Sa¤l›kta devlet 7-24 kullan›yor binay›. Biz saat 16.00’da terk ediyoruz okullar›. Binalar› yükleniciye b›rak›yoruz. ‹stedi¤in kadar ifllet, kullan, kulland›r diyoruz. Spor tesisleri kulüp yap›labilir, otopark iflletilebilir vb…” Mant›k ortadad›r: Okullar›n fiziki olanaklar›yla gerçek birer iflletmeye çevrilmesi. ‹flletme esas›na göre çal›flan bir mekan›nsa e¤itim kurumu olamayaca¤› çok aç›kt›r. Mustafa Murat’›n bu aç›klamas› MEB’nin bolca reklam›n› yapt›¤› “okullar hayat olsun” projesinin de arka plan›n› göstermektedir. Amaç okul alanlar›n› halka açmak de¤il iflletmeye açmakt›r. E¤itim alan›nda sermayeye vaat edilen bir di¤er güzellik de bu alanda yat›r›m yapacak flirketlerin “beflinci bölge” teflviklerinden yararlanmas›. (Alt› teflvik bölgesi içinde devlet deste¤inin en fazla, vergi ve yasal sorumluluklar›n en az oldu¤u ikinci bölge.) KÖO ile yap›lacak tüm ihalelerin t›pk› Fatih Projesi’nde ol-

73


E⁄‹T‹M du¤u gibi kamu ihale kanunu d›fl›nda tutuldu¤unu da unutmadan ekleyelim. Yani yap›lan ihalelere mevcut hukuk sistemi içinden itirazda bulunma flans› yok ve ihalenin kurallar›n› tamamen hükümet belirliyor.

Sermaye için 4+4+4: E¤itimin bir sektör haline gelmesi Nihai hedef “e¤itimi rekabet içinde bir sektöre çevirmek” olunca sermaye de üzerine düflen görevi yapmak için haz›rlanmaktad›r. 4+4+4 yasas› ile ilk harekete geçen sektör inflaat sektörü olacakt›r belki ama pastada as›l pay özel okulculukta. E¤itimde dönüflüm projesi özel okul patronlar›n›n tek tek ç›k›p daha fazla teflvik ve özel üniversite gibi taleplerini yüksek sesle söylemelerine yol açt›. 4+4+4’ün devlet okullar›nda niteli¤i iyice düflürecek olmas› ve ailelerin alternatiflere yönelecek olmas› e¤itim patronlar›n›n flimdiden gelir düzeylerine göre farkl› fiyatlarda okullar açmas›na neden oldu. Son günlerde gazetelerin sektör sayfalar›nda s›k s›k boy gösteren Bahçeflehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti ve U¤ur E¤itim Kurumlar› Baflkan› Enver Yücel’in flu aç›klamas› konuyu özetliyor. “fiahsen bu modelle birlikte bir ad›m daha ileriye gitmeyi düflünüyorum. Özel sektörün sadece fiziksel mekanlar infla etmek yerine e¤itim hizmeti vermesi gerekti¤ine inan›yorum ve bu da ancak özel ö¤retim yoluyla sa¤lanabilir.” Bu konuda sözü yine Mili E¤itim Bakanl›¤›’n›n Sa¤l›k Bakanl›¤›’ndan transfer etti¤i bürokrat Mustafa Murat’a b›rakmak gerek: “dünyada özel sektörün e¤itimdeki pay› yüzde 15’lerde, bizde ise yüzde 3 civar›nda. Özel sektörün pay› yüzde 10’lara dahi gelse neredeyse 50 bin derslik özel sektörden olacak.” Sanki as›l amaç, özel sektöre derslik yapt›rarak devletin masraf›n› düflürmekmifl! Türkiye’de e¤itim gören 15 milyonun üzerindeki ö¤rencinin 500 bini yani yüzde 2,8’i özel okullarda e¤itim görüyor. 2011 sonu itibariyle özel anaokulu, ilkö¤retim ve lise e¤itiminin pazar büyüklü¤ü 4,7 milyar lira olarak gerçekleflti; bir baflka ifade ile bu 500 bin ö¤renci velisinin cebinden özel okul patronlar›na 4,7 milyar lira transfer oldu. AKP hükümetinin hedefinde, bu 500 bin ö¤renci say›s›n› ilk hedefte 2,5 milyona (yüzde 15), sonra da 5 milyona (yüzde 30) ç›karmak var. Böylece özel okul patronlar› 2011’de elde ettikleri 4,7 milyar liray› 25 milyar liraya ve daha sonra da 50 milyar liraya ç›karabilecekler. Özel okul sahipleri 5 milyon paral› ö¤renci bulamayacaklar›n› bildiklerinden, bu konuda da devleti “yard›ma” ça¤›r›yor. AKP’nin ö¤renci bafl›na önerdi¤i 1500 liray› az buluyor, 3000 lira olmas› gerekti¤ini söylüyorlar. Sanki o devletin paras› bütün halk›n de¤erlerin-

74

den sa¤lanm›yormufl da Tayyip Erdo¤an'›n çebinden veriliyormufl gibi! Tüm Özel Ö¤retim Kurumlar› Derne¤i Yönetim Kurulu Baflkan› Enver Yücel de özel okulculu¤un teflvik edilmesi gerekti¤ini belirtiyor. Bunun için devletin çocu¤unu özel okulda okutacak veliye katk› sa¤layabilece¤ini söylüyor: “Devlet, bir ö¤renci için yapaca¤› masraf›, çocu¤unu özel okula gönderen veliye katk› pay› olarak öder. Türkiye’de bu konu, 7 y›l önce gündeme geldi. Bugünkü hükümet, ‘ö¤rencilerini özel okula gönderen velilere katk› pay› verelim’ dedi ama bu Anayasa Mahkemesi’nden geri döndü. fiu anda yine hükümetin bu konuda çal›flmas› var. Çocu¤unu özel okulda okutan veliye 3 bin lira civar›nda bir katk› pay› sa¤lanabilece¤i belirtiliyor. Say›n Baflbakan›m›z›n da bu konuda ifadeleri var. Bu da özel okulculu¤un gelifliminde önemli bir at›l›m yapabilir.” Devletin özel sa¤l›k kurumlar›ndan hizmet sat›n ald›¤› gibi özel okullardan da hizmet sat›n alabilece¤ine dikkat çeken Yücel, Çocu¤unu özel okula gönderecek bir velinin, anaokulundan üniversite mezuniyetine kadar harcamak zorunda oldu¤u para 1 milyon dolar› geçecek. Elbette bu paray› almak için yüzlerce özel okul haz›r.

“Bugün verilen sa¤l›k hizmetinin yüzde 30’unu özel sektör karfl›l›yor. Devletin özel sektörden de e¤itim hizmeti sat›n almas› flartt›r” piflkinli¤inde. Pasta bu kadar büyük olunca aktörler de iflinin ehli olmak zorunda. Bu aktörlerin en büyüklerden birini daha yak›ndan tan›makta yarar var: Do¤a Koleji. Sahibi Fethi fiimflek. Bu flahsiyet ayn› zamanda Türkiye’de “e¤itimci idealistli¤in” nereden nereye geldi¤ine de mükemmel bir örnek. Üniversite e¤itimini kimya ve biyoloji ö¤retmeni olarak tamamlam›fl olsa da kendisi e¤itmenlik yapmay› hiç düflünmemifl; “kendimi bir e¤itimciden çok giriflimci gibi hissediyorum. E¤itimi de para yat›r›lacak ve kazan›lacak bir ifl kolu olarak gördüm” diyor. Zihniyet böyle olunca, okullar›nda çal›flt›rd›¤› ö¤retmenleri de Carrefour’a, Toys’r Us’a ve hatta akflamlar› da lüks lokantalara broflür da¤›tmaya göndermekte bir beis görmüyor Fethi bey. Televizyon dizileri de özel ilgi alanlar›ndan. “Okul ça¤›ndaki çocuklar›n oynad›¤› dizilerin hepsinde Do¤a Koleji’ni göre-


E⁄‹T‹M bilirsiniz” diye övünüyor. Giriflimci bu kadar cevval olunca, paran›n kokusu alan sinekleri de kendine çekiyor. Özel sermaye fonu Turkven, Do¤a Okullar›’n›n yüzde 50 hissesini 2011’de sat›n ald›. Bu ortakl›k do¤al olarak, e¤itim “sektör”üne daha azg›n bir giriflimci ruhuyla el atmalar›na neden olmufl durumda. 2016 için hedefleri; 150 kampüs, 350 okul, 100 bin ö¤renci ve 1,5 milyar ciro. Ama Do¤a Okullar›’n›n bir de eksi¤i var; üniversite. Fethi Bey, üniversite açabilmek için Do¤a E¤itim Vakf›’n› kurmufl ve üniversite izni için YÖK’e baflvurmufl, iznin ç›kmas›n› bekliyor. Fethi fiimflek’in çok daha büyük bir arzusu ise “özel üniversite” açmak. fiimflek’in bu arzusuna bak›nca, bu gidiflat›n çok k›sa bir zaman içerisinde borsalarda ifllem gören özel okul ve hatta üniversite hisse senetlerini getirece¤ini tahmin etmek zor de¤il. 4+4+4 Yasas›, patronlar›n masas›na konan çok büyük bir pasta, “özel üniversite yasas›” ise bu büyük pastan›n üzerindeki büyük çilek olacak.

üniversite mezuniyetine kadar harcamak zorunda oldu¤u para 1 milyon dolar› geçecek. ‹flte AKP’nin “e¤itimde devrim” olarak anlatt›¤› düzenlemelerin sermaye aç›s›ndan özeti bu flekilde. Daha iyi e¤itim hizmeti safsatas›yla anlat›lan projelerin hepsi paral› ve sadece sermayenin eleman ihtiyac›n› karfl›layacak bir e¤itime yol açacak. Sermayenin beklentileri ve kar zarar hesab›yla düzenlenen e¤itim sisteminin iddia edilen amac›ndan daha fazla sapaca¤› çok aç›kt›r. Çünkü böyle bir sistemde toplumsal yarar de¤il, sermayenin kar hesab› öncelikli olacakt›r. Ayr›ca böyle bir sistemde stok fazlas›n› eritmek için yap›lan süt da¤›t›mlar›ndan zehirlenmeler, “dershanelere ba¤›ml›l›¤› azaltaca¤›z” denilerek s›nav say›s›n›n artt›r›lmas› ve dershane say›s›n›n iki kat›na ç›kmas›, s›navlarda kopya, flifre gibi skandallar, yalandan yay›mlanan “okullarda para toplanmayacak” genelgelerinin hemen peflinden kay›tlarda toplanan binlerce lira ve daha fazlas›n› yaflayaca¤›m›z çok aç›kt›r.

Ümmet-yurttafl yaratmak için e¤itimde dönüflüm

Bilindi¤i gibi “özel üniversite” açmak yasal olarak mümkün de¤il, bu yüzden birçok patron biraz prestij, birazdan çok, faaliyet gösterdikleri di¤er sektörlere eleman yetifltirmek için ama as›l olarak özel üniversitelerine haz›rl›k yapmak için, “Vak›f Üniversiteleri” açm›fl durumdalar. Vak›flar kar amac› güdemeyece¤i için, flu an sahip olduklar› üniversitelerden para kazanam›yorlar, kazansalar bile bu paray› vak›f faaliyetleri için harcamak zorunda kal›yorlar. O yüzden dertleri büyük. Ama umutlar› da büyük. 100 milyon cirolu Kültür Üniversitesi’nin Mütevelli Heyeti Baflkan› Ak›ngüç Günver, Cumhurbaflkan› Abdullah Gül’le görüflmelerinde “özel üniversite” konusuna çok s›cak bak›ld›¤›n› gördüklerini, Baflbakan Erdo¤an’›n da ayn› yaklafl›mda oldu¤unu söylüyor. E¤itim “sektörü”nde faaliyet göstermeyenler de dahil neredeyse büyün büyük sermaye gözünü “özel üniversite” yasas›na dikmifl durumda, hepsi “e¤itim flart” diyor. Çünkü yap›lan araflt›rmalara göre, çocu¤unu özel sektörde e¤ittirecek bir velinin, anaokullundan

4+4+4 kesintili zorunlu e¤itim modeli sadece imam hatip ortaokulu açma projesi de¤ildir. Ama imam hatip ortaokullar›n›n aç›lmas› etraf›ndan kopar›lan hükümet propagandas› da bofluna de¤ildir. Ömer Dinçer bu yasal de¤ifliklikle ortaokul bölümünde sadece imam hatip ortaokullar›n› açt›klar›n› gururla söylemektedir. 4+4+4 Yasas› ile imam hatip ortaokullar›na toplam 109 bin 810 ö¤renci kay›t yapt›rd›. Türkiye genelinde, 733'ü ba¤›ms›z olmak üzere bin 141 imam hatip ortaokulu aç›ld›. ‹stanbul'da 91'i ba¤›ms›z olmak üzere aç›lan 124 imam hatip ortaokuluna bugün itibar›yla toplam 25 bin 109 ö¤renci kay›t yapt›rd›. Ancak yurt genelindeki yeni aç›lan ba¤›ms›z imam hatip ortaokullar›ndan 3'ü ‹stanbul'da olmak üzere 73'üne hiçbir ö¤renci kay›t yapt›rmad›. Ayr›ca toplam 703 imam hatip lisesi var. Bu y›l 41 bin 638'i anadolu imam hatip liselerine olmak üzere 125 bin ö¤renci daha imam hatip lisesine kay›t yapt›rd›. AKP, 4+4+4'ün içine soktu¤u imam hatip liselerinin orta bölümlerini yeniden açma uygulamas›yla asl›nda birkaç hedefini birden yerine getirmeyi umuyor. Kuflkusuz bunlar›n en önemlisi, bu kadar sermaye yanl›s› bir yasay› kamufle etmek. Üzerinde yükseldi¤i sa¤c›-muhafazar taban›n dini beklentilerini karfl›lamak amac›yla din e¤itiminin a¤›rl›kta oldu¤u okullar› yayg›nlaflt›rmak, sermaye yanl›s› uygulamalar› kabul ettirmeyi beraberinde getirecektir. (Öte yandan toplumun laiklik hassasiyeti olan kesimleri aç›s›ndan da bu dönüflümün serma-

75


E⁄‹T‹M ye rasyonalitesine uygun oldu¤u üzerinden propoganda yap›lmaktad›r.) ‹mam hatip okullar› as›l olarak yoksullara yöneliktir. Bu tercih, 367 AKP’li aras›nda çocuklar›n› imam hatip liselerine gönderenlerin oran›n›n yüzde 5’i bile bulmamas›ndan, bu say›n›n en fazla 10-15 olmas›ndan anlafl›labilir. Hatta ‹HL'lerin en ateflli savunucular›ndan olan AKP milletvekili Ali Bo¤a'n›n, torununu Frans›z okulunda okutmas›ndan da anlafl›labilir. Ki o Ali Bo¤a, “Bütün okullar› ‹HL’ye dönüfltürme flans› yakalad›k” aç›klamalar›yla manfletlerde yerini alm›flt›. Tayyip Erdo¤an ve Ömer Dinçer'in de çok iyi bildi¤i gibi imam hatip ortaokullar›n›n tekrar aç›lmas›, AKP kitlesi üzerinde 28 fiubat'›n rövanfl›n›n al›nd›¤› izlenimi de oluflturacak. Ve daha da ilerisi, rejimin eski elitleri ile sürdürdü¤ü “savafl”›n hala devam etti¤ini tekrar hat›rlatacak. Bunlar› çok iyi bilen Ömer Dinçer diyor ki: “28 fiubat kararlar›yla yaklafl›k 600 civar›nda okulun kapat›ld›¤›n› varsayarsan›z, 730 civar›nda okul açm›flsan›z, o okul say›s›nda afla¤› yukar› yüzde 20'ye yak›n art›fl var demektir. Ayr›ca ö¤renci say›s› itibariyle bak›ld›¤›nda da benzeri durumu görürsünüz. Türkiye'de yeniden normal bir sürecin ifllemeye bafllad›¤›n› söylemek mümkündür.” Bu ifadeden de anlafl›laca¤› üzere AKP kurmaylar›n›n “normal bir süreç”ten anlad›klar›, 28 fiubat kararlar› ile kesintiye u¤rad›¤›n› düflündükleri sürecin tekrar iflletilmesini sa¤lamakt›r. O ezberlerindeki sürecin köfletafllar›ndan birini, eski hocalar› Necmettin Erbakan bunlara ö¤retmiflti: “‹mam hatipler bizim arka bahçemizdir.” Di¤er yandan 4+4+4 de¤iflikli¤inin Baflbakan’›n talimat›yla k›sa süre içinde haz›rlan›p jet h›z›yla meclisten geçirildi¤i dönemde ne tesadüftür ki Tayyip Erdo¤an ve Fethullah Gülen cemaati aras›nda M‹T, emniyet ve özel yetkili mahkemeler ekseninde bir kriz yaflan›yordu. ‹mam hatip ortaokullar›n›n aç›lmas› karar› bu krize eklenen bir halka daha oldu. Fethullahç›lar uzun süre buna direndi ve hala da çok hoflnut de¤iller. Çünkü onlara göre bu uygulama bir taraftan onlar›n örgütlenme ve etkinlik alanlar›n› daraltaca¤› gibi, as›l olarak devlet denetiminde verilecek din e¤itiminin kontrolörlü¤ünün sürekli de¤iflme tehlikesi bar›nd›racak olmas›d›r. Oysa cemaat, kendi etkinlik alan›na devleti kar›flt›rmayan, kendi etkinliklerinden do¤ru devlet iflleyifline müdahale eden bir tarz› tercih etmifltir sürekli. ‹mam hatip ortaokullar›n› “modas› geçmifl” proje ilan ettiler. Dershanelerle ilgili tepki ise çok daha fliddetli oldu. Zaman yazar› ‹brahim Öztürk “Bu okullar umutsuz yüz binlerin bafl›n›n okfland›¤›, onurlu milletimizin

76

hay›rsever 'harçl›klar›' ile ayakta duran kurumlar. 28 fiubat'ta yap›lamayan›, flimdi kalk›p bu hükümet mi yapacak?” diyerek cemaat dershanelerini kapatmaya karfl› olduklar›n› aç›kça ifade etti. Ne var ki Tayyip Erdo¤an'›n plan›, onun cemaate de¤il, cemaatin ona ba¤›ml› oldu¤u bir iliflkinin tesisi yönünde olmakta. K›sacas› e¤itim gibi çok önemli bir konu bile iktidar hesaplar›n›n, kiflisel planlar›n çarp›flt›¤› bir alan haline getirilmifl durumda. Ancak AKP’nin en önemli hamlesi imam hatipler de¤il. Zaten dördüncü s›n›ftan itibaren zorunlu olan din e¤itimi bundan sonra, Kur’an, Peygamberin Hayat›, Arapça gibi derslerle pekifltirilecek. Ömer Dinçer bu derslerde kur sistemi uygulanaca¤›n› söylüyor. Yani 5. s›n›fta bafllanan Kuran dersine 12. s›n›fa kadar devam

‹çlerinde AKP’li vekillerin çocuklar›n› ya da torunlar›n› bulmak imkans›z. Çünkü onlar çocuklar›n›n istikbalini Kuran kurslar›nda ya da imam hatiplerde de¤il, geliflmifl kapitalist ülkelerin e¤itim sisteminde görüyorlar. Buralar sadece yoksul çocuklar› için.

edilebilecek. Bu derslerin ad› “seçmeli ders” ama bu dersleri seçmeyenlerin okulda görece¤i ayr›mc›l›¤› bir yana b›rakal›m; zaten mevcut okul sisteminde ö¤retmen ve s›n›f yetersizli¤ini düflündü¤ümüzde bu derslerin fiilen zorunlu hale geldi¤ini görebiliriz. Bunlar›n yan›nda MEB’in en son yay›mlad›¤› 4+4+4 broflüründe birinci s›n›ftan itibaren, “ahlak e¤itimi, de¤er e¤itimi veya karakter e¤itimi gibi uygulama temelli derslere” yer verilebilece¤i ifade edilmifltir. Ömer Dinçer bu dersler için ö¤retmen a盤› yaflanmayaca¤›n› gönül rahatl›¤› ile söylemektedir. Çünkü 4+4+4 yasas› ç›kar›lmadan önce MEB’in görev ve yetkilerinde de¤ifliklik yapan KHK ile Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤› ile din e¤itimi konusunda iflbirli¤i yapma karar› al›nm›fl, bu çerçevede imamlar›n ve ilahiyat fakültesi mezunlar›n›n ilkokullarda ders vermesi, Diyanet ‹flleri’nin çocuklar için e¤lenceli din kitaplar› haz›rlamas› çoktan projelendirilmiflti. Üstelik AKP’nin gerici bir toplum yaratma projesinin tek arac› yasal düzenlemeler de¤il. Bu y›l ilk defa okullarda


E⁄‹T‹M haftalarca kutlanan “kutlu do¤um haftas›”, 40 hadis ezberleyenin umreye götürülmesi, k›z ve erkek çocuklar›n yan yana durmalar›n› yasaklayan keyfi kurallar, etek boyu ölçüsü vs. derken toplumsal muhafazakarl›k e¤itim sistemi içinden yeniden üretilmektedir. Sonuçta Kuran dersini 402 bin ö¤renci, Hz. Muhammed'in Hayat› dersini ise 256 bin ö¤renci seçti. Bu kadar yayg›n yap›lan din e¤itimi AKP’nin uzun zamand›r yükseltti¤i milliyetçi-mezhepçi e¤ilimleri güçlendirecektir. Bu durumdan ilk ve en çok etkilenecekler de kuflkusuz Aleviler olacakt›r. AKP tarihsel olarak, Sünni bir taban›n üzerine infla edilen bir kitle partisi oldu ve bu özelli¤ini kendi iç motivasyonunda sürekli “de¤erlendirdi.” D›fla karfl› zaman zaman “Alevi aç›l›m›” gibi sahtekarl›klara giriflse de s›k›flt›¤› her durum-

nün aç›lmas› ve aç›k ö¤retimin zorunlu e¤itim yöntemi olarak uygulanmas› k›z çocuklar›n›n erken yaflta karma ve örgün e¤itim sisteminin d›fl›na itilmesi anlam›na geliyor. Sekizinci s›n›f› bitiren k›z çocuklar› “normal” bir okulda e¤itim hayat›na devam etmezse ya örgün e¤itime “haremlik selaml›k” bir imam hatip okulunda devam edecek ya da aç›k ö¤retimle eve kapat›lacak, belki ucuz iflçi olarak emek piyasas›na kat›lacak ya da evlenip ona vakfedilen kutsal annelik rolüne soyunacak. Bu düzenlemeleri bir de Erdo¤an’›n “üç çocuk do¤urun”, “kürtaj cinayettir” aç›klamalar›yla okuyunca kad›na biçilen toplumsal rolün e¤itim sistemiyle pekifltirilece¤i ve cinsiyetçili¤in her geçen gün daha çok artaca¤› görülmektedir. Tüm bu düzenlemeler Abdullah Gül’ün, Tayyip Erdo¤an’›n ve Ömer Dinçer’in baflrolde oynad›¤›, k›z çocuklar›n›n okula gönderilmesi için ve çocuk gelinlere karfl› yap›lan üç kamu spotunun televizyonda döndü¤ü günlerde meclisten geçirilmifltir.

4+4+4'ün uygulamada yaratt›¤› sorunlar

da Sünni kimli¤ini sergilemekten geri durmad›.4 AKP, sonuçta bir Sünni partisidir ve böyle bir partinin e¤itim politikas› da Sünni mezhebinin ö¤retilerine göre flekillenmektedir. Bunun yarataca¤› durum Alevi çocuklar›n›n asimilasyonudur.5 Bu etkinin mutlaka bir tepkisi de olacakt›r. Bu tepkinin ise do¤all›¤›nda Alevilerin mezhep vurgular›n› daha fazla yapt›¤› bir içe dönme fleklinde yaflanaca¤›n› söylemek kehanet olmaz. Sonuçta ise mezhepler ekseninde saflaflm›fl bir toplumsal yap›ya do¤ru h›zla gidilecektir. E¤itim sürecinde yaflanmas› gereken sosyal birliktelik, AKP’nin 4+4+4’ü sayesinde tam tersi sonuçlar do¤uracak. Yani e¤itim yine bir baflka saflaflman›n alan› haline getirilmekte. Neoliberal sald›rganl›kla dinci gericili¤in uyumlulaflt›¤› bir rejimin inflas›nda kad›nlar, AKP aç›s›ndan kritik öneme sahip. AKP gericili¤i, e¤itim sistemindeki düzenlemelerle kad›nlar üzerindeki iktidar›n› da pekifltirmeye çal›fl›yor. Dördüncü s›n›ftan sonra imam hatiplerin tercih edilebilir olmas›, lisedeyken evlenmenin önü-

4+4+4’ün uygulanmas›na bafllanmas›yla birçok okul tafl›mal› e¤itime geçti. Büyük flehirlerde sabahç› ö¤lenci uygulamas›yla okul sorunu k›smen çözüldü. ‹lkokullarda beflinci s›n›flar›n olmamas›, birinci s›n›fa kaydolan fazladan ö¤rencinin s›n›f sorununu çözmüfl oldu. Ancak tadilat gibi nedenlerle çeflitli okullar birlefltirildi ve bu kalabal›k s›n›flara yol açt›. Okullar›n bölünmesi ya da imam hatipe dönüfltürülmesi birçok veliyi ma¤dur etti. Çocuklar› evlerinden uzaktaki okullara gönderilen veliler eylemlerle tepkilerini dile getirdi ve ço¤u zaman kazand›. Liselerde ö¤renciye sorulmaks›z›n merkezi sistem üzerinden imam hatip liselerine kay›t yapt›r›ld›. Ancak oluflan tepkiler bu durumu hemen düzeltmelerini sa¤lad›. Bu yap›lan cinliklerin tuttu¤u yerler de oldu elbette. Okullarda s›n›flardan ders kitaplar›na kadar birçok konuda sorun var. Meclisten apar topar geçirilen yasa uygulamada da iyi haz›rlan›lmadan baflland›. Ancak AKP ilk baflta göze çarpacak ve tepki toplayacak 5 buçuk yafl, okul kalabal›¤› gibi sorunlara geçici çözümler bulduysa da bunlar kal›c› çözüm olmayacak. Yasa ile e¤itim sisteminde yap›lan en büyük de¤ifliklik okula bafllama yafl›n›n 72 aydan 60-66 aya çekilmesi olmufltu. Yasan›n 11 Nisan’da Resmi Gazete’de yay›mlanmas›n›n ard›ndan çocuk geliflim uzmanlar›, sivil toplum kurulufllar›, e¤itimciler, sendikalar 60 ayl›k çocuklar›n “Henüz tuvalet al›flkanl›¤› kazanmad›klar›, kural alg›s›n›n oluflmad›¤›, kalem tutma becerisi edinmedikleri”, dolay›s›yla okula bafllamalar›n›n yanl›fl oldu¤u elefltirilerini getirmiflti. Bu tart›flmalar sonras›nda

77


MEB bir genelge yay›mlayarak, okula bafllama yafl›n› 66-72 ay yafl grubunu kapsayacak flekilde düzenledi. 60 ay›n bir genelge ile 66 aya ç›kar›lmas› bir geri ad›m olarak yafland› ve böylece ç›kar›lan yasay› ilk delen MEB’in kendisi oldu. MEB ayr›ca yasaya ra¤men alt norm düzenlemesi yaparak hukuk garabeti yaratt›. Okula bafllama yafl›n›n geri çekilmesi ile birlikte, okula bafllayacak ö¤renci say›s› 1 milyon 258 bin 839’dan 2 milyon 313 bin 888’e ç›km›flt›. (Bu say›ya, okula bafllamas› karar› aileye b›rak›lan 60-66 ay yafl grubundaki çocuklar da dahil.) Okullar›n, 5-5 buçuk yafl çocuklar›n›n fiziksel özelliklerine uygun olarak düzenlenmemesi, can güvenli¤i tehlikesini de beraberinde getirmekte. Hat›rlanaca¤› gibi ‹stanbul Maltepe Dumlup›nar ‹lkö¤retim Okulu anas›n›f› ö¤rencisi 6 yafl›ndaki Efe Boz, yaln›z bafl›na gönderildi¤i tuvalette yerine tutturulmayan lavabonun k›r›lmas› ve flah damar›n›n kesilmesi sonucu ölmüfltü. Öte yandan biliflsel, sosyal, özbak›m becerileri aç›s›ndan yafl›n›n üstünde performans sergilemeye zorlanan çocuklarda (farkl› ortamlarda tuvaletini yapamama gibi zorluklar yaflayan çocuklarda) onar›lamayacak zedelenmelere yol aç›lacak. Bu düzenlemelerle okullarda okutulacak derslerin içeri¤inde de de¤ifliklik olaca¤› söylendi. Ancak okullar aç›lal› 3 ay geçmesine ra¤men hala “yeni müfredat” denilebilecek bir fley yok. Ö¤retmenler yeni sisteme haz›rlanmad›, bu y›l yap›lan seminerler telekonferans yoluyla yap›ld›. E¤itim sürecinin en önemli unsuru olan ö¤retmenler, bu sürecin tamamen d›fl›nda b›rak›lmaktad›r. DB raporlar›nda da görüldü¤ü gibi e¤itim sistemindeki niteli¤in düflük olmas›n›n yükü tamamen ö¤retmenlere mal edilmektedir. Bu bahaneyle performans sistemi, stajyerlik, hayat boyu ö¤renme gibi yöntemlerle ö¤retmenlik mesle¤indeki sorunlar, iktidar›n e¤itim politikalar›n›n sorunu olmaktan ç›kar›p ö¤retmenin bireysel olarak çözmesi gereken sorunlara indirgenmeye çal›fl›lmaktad›r. Dolay›s›yla bu yasan›n ilk uygulamalardaki en belirgin y›k›m› ö¤retmenler üzerinde oldu. Çok h›zl› bir flekilde çal›flma koflullar› de¤iflen ö¤retmenler sürgün edildi. Birçok ö¤retmen norm kadro fazlas› olarak ya baflka ifllerde görevlendirildi ya da baflka branfllarda ö¤retmenlik yapmaya zorland›. Ayr›ca yeni haz›rlanan Ulusal Ö¤retmen Stratejisi ile ö¤retmenler için performansa göre yükselme ve ücretlendirme modeli ve s›nav sistemi getirilecek. Halen atamay› bekleyen 300 bin ö¤retmenin ak›beti ise belli de¤il. Bu da yetmezmifl gibi Ömer Dinçer ö¤retmenlere “ille de ö¤retmenlik yapmak zorunda de¤ilsiniz, baflka alternatifler de düflünün” diyebilmektedir.

78

Bileyledikleri kaderleri mi, öfkeleri mi? AKP kaderi, iflçi s›n›f› öfkeyi bileyliyor. Kaderin de¤iflimi, öfkenin bileylenmesiyle bafll›yor.

Sonuç itibariyle, ustal›k dönemi olarak tan›mlanan üçüncü iktidar dönemi, AKP aç›s›ndan var›lacak yere arkadan dolanarak varma taktiklerinin bir kenara at›ld›¤›, her türlü hedefin do¤rudan hem yasal hem de fiili olarak uyguland›¤› bir dönem oldu. 4+4+4 modelinde neoliberal e¤itim politikalar› dinci gericili¤in talepleri bahane edilerek hayata geçiriliyor. Üstelik yasalara dayan›larak kurulan bu gerici e¤itim modeli bundan sonras› aç›s›ndan bafl›na gelen her felaketi kader say›p flükreden nesiller yetifltirmek içinde uygun zemini sunuyor. AKP’nin e¤itim sisteminden geçenlerin paras› kadar hak sahibi olmay› kabullenmifl müflteri-yurttafllar olmas› hedefleniyor. Yine ayn› süreçte dinci gericili¤in kodlar›yla kendi haklar›n›n bilincinde olmayan ümmet–yurttafllar6 da bu e¤itim modeli içinden ç›kacak.

Bu proje durdurulmal›d›r AKP 10 y›ld›r e¤itim sisteminde de¤ifliklikler yap›yor. Sermayenin taleplerine ve kendi ideolojisine uygun bir formülasyonu ad›m ad›m hayata geçiriyor. 4+4+4 uygulamas›yla hükümet bir at›l›m gerçeklefltirmektedir. Ancak bu at›l›m; e¤itim diye dinci-gericili¤in beyinlerine yerlefltirildi¤i, ö¤retim diye patronlar›n ihtiyaç duydu¤u bilginin depoland›r›ld›¤› bir kuflak yaratacak. Üstelik paras› da bu kufla¤›n ailelerinin cebinden ç›kacak. Oysa Türkiye’de e¤itim, on y›llard›r yayg›n ve paras›z olarak sahip olunan bir hak oldu¤u için bu hakka sahip ç›kma bilinci de güçlüdür. Her ne kadar bu alanda piyasan›n kurallar›n› uy-


runlar için veliler, ö¤renciler ve ö¤retmenler bir arada hareket ettiyse o vakit birliktelik duygusu oluflmufl ve mücadele toplumsallaflm›flt›r. Bu nedenle e¤itim hakk› mücadelesi konu ne olursa olsun (ister ö¤retmenlerin özlük haklar›yla ilgili, ister paras›z e¤itim için) birlikte verilmelidir. Ö¤rencilerin, ö¤retmenlerin ve velilerin bir arada örgütlendi¤i meclis tipi örgütlenmeler e¤itim hakk› mücadelesini ilerletecektir.

gulamaya çal›flsalar da her y›l kay›t dönemlerinde velilerden yükselen sesler e¤itimin eflit ve paras›z verilmesi gerekti¤i bilincinin hala diri oldu¤unu göstermektedir. Baflta e¤itim hakk› mücadelesi veren herkesin bu bilinci koruma ve güçlendirmesi gerekmektedir. Neoliberal safsata öncelikle hak bilincine sald›rmaktad›r. Oysa insan, sahip oldu¤u haklar›n bilincine e¤itimle ulafl›r. Bugün aç›s›ndan e¤itim sisteminde yap›lacak dönüflümün durdurulmas› hem sermayenin hem de siyasal iktidar›n çok önemli bir projesinin bertaraf edilmesi anlam›na gelecektir.7 AKP e¤itim alan›nda yapt›¤› düzenlemelerle uzun vadeli bir toplumsal dönüflümü hedeflemektedir. Ayr›ca bir kamusal alan daha tamamen sermaye egemenli¤ine aç›lmak istenmektedir. Üzerinde bu kadar önemle durduklar› bir projenin engellenmesinin sistemi krize sokmayaca¤›n› kim söyleyebilir? Di¤er yandan e¤itim alan›nda yaflanan sorunlar tek bir kesimi ilgilendirmemektedir. Çocu¤unun gelece¤inden kayg› duyan bir velinin hangi partiye oy verdi¤i önemsizdir. Öncelikle okullarda okuyan ö¤renciler, e¤itim sürecini s›rtlanan ö¤retmenler ve veliler; bu üç bileflen e¤itim hakk› mücadelesinin asli unsurlar›d›r. Bu üç bileflen neoliberal e¤itim politikalar›yla birbirlerine düflman hale getirilmeye çal›fl›lmaktad›r. Veli e¤itim sistemindeki sorunlar›n nedenini ö¤retmene yüklemekte, ö¤retmen kötü ve güvencesiz çal›flma koflullar›n›n yaratt›¤› stresi veliye ve ö¤rencilere yans›tmaktad›r. Ancak mücadele birlefltiricidir. Ne vakit okullarda yaflanan so-

4+4+4 modeliyle art›k e¤itimde yaflanan sorunlar sadece kay›t paras› toplanan okullar› ya da atamas› yap›lmayan ö¤retmenleri ilgilendirmemektedir. Sorun genelleflmifltir. Bugün tüm ülkede e¤itim hakk› mücadelesi ayn› düzeyde verilebilir. Okul mekan›yla ilgili sorunlar, yaflla ilgili sorunlar, müfredatla ilgili sorunlar, zorunlu din e¤itimi, ö¤retmenlerin çal›flma biçimleri, para toplanmas›, çocuk iflçili¤i, okul mekan›n›n iflletmeye aç›lmas›, niteliksizlik ve daha birçok sorun bafllang›ç noktas› olabilir. Ama tüm bunlar› örgütlerken her zaman hat›rlat›lmas› gereken konu, bu y›k›nt›n›n nedeninin 10 y›ld›r iktidarda olan AKP hükümeti oldu¤udur. Her Milli E¤itim Bakan› sanki kendinden önceki de ayn› partiden de¤ilmifl gibi e¤itim sistemindeki büyük sorunlardan bahsederek yeni düzenlemeler yapt›. Ama flimdi e¤itim hakk›na sahip ç›kanlar›n sokaklara ç›k›p daha cüretkar ve güçlü bir sesle “10 y›ld›r iktidardas›n›z, bu y›k›nt›n›n sahibi sizsiniz” demesi gerekli. Gelece¤imizi AKP’nin ellerine teslim edemeyiz.

Dipnot: 1 635, 650, 651, 653, 666 say›l› KHK’ler ve Milli E¤itim Temel Kanunu ve ‹lkö¤retim ve E¤itim Kanunu’nda yap›lan de¤ifliklikler. 2 Dr. Fevziye Say›lan, AÜ E¤itim Bilimleri Fakültesi. 3 Genel ve mesleki e¤itimin kalitesi ve etkinli¤inin artt›r›lmas›, kamu kesiminin, mesleki e¤itimden kademeli olarak çekilerek bu konudaki inisiyatifi yerel aktörlere ve/veya özel sektöre b›rakmas›, ülke genelinde mevcut olan atölye, laboratuar, makine, donan›m ve teçhizat›n ortak ve daha etkin kullan›m›n› sa¤layacak “Hayat Boyu Ö¤renme Merkezleri”nin oluflturulmas›, teknik ve endüstri meslek lisesinin atölyeleri modernize edilerek, örgün ve yayg›n ö¤retim ile iflgücü e¤itimlerinde kullan›lmas›, meslek yüksekokulu ö¤rencileri 3308 say›l› Mesleki E¤itim Kanunu kapsam›na al›nmas›; hastal›k, ifl kazas› ve meslek hastal›¤› sigortas› primi kamu kaynaklar›ndan karfl›lanmas›, Mesleki E¤itim Kanunu’nda de¤ifliklik yap›larak, yirmiden fazla iflçi çal›flt›ran iflyerlerinde yap›labilen staj uygulamas›n›n kapsam› geniflletilerek beflten fazla iflçi çal›flt›ran iflyerlerinin sisteme dahil edilmesi, ayr›ca, stajyerlere halen brüt asgari ücretin yüzde 30’u olarak ödenen staj ücretinin net asgari ücretin yüzde 30’u olarak düzenlenmesi, mesleki ve teknik e¤itim mezunlar› ile iflgücü yetifltirme kurslar›n› bitirenlerin e¤itim ald›klar› alanda istihdam edilmeleri halinde, ilk y›l boyunca sosyal güvenlik primi iflveren pay›n›n devlet taraf›ndan karfl›lanmas›, e¤itim – iflgücü piyasas› aras›nda uyum sa¤lanmas›. 4 Davuto¤lu’nun ‹ran ve Suriye yönetimlerine iliflkin sürekli fiii vurgular› yapmas›, Ramazan ay›nda davulcu tacizine maruz kalan Alevi ailenin tutumuna iliflkin AKP’lilerin aç›klamalar›, Cemevlerine iliflkin de¤erlendirmeler vs. 5 Sosyalistler aç›s›ndan mezhep özelliklerinin sönümlenmesi elbette tercih edilmesi gereken bir süreçtir. Ancak buradaki durum bir mezhebin di¤er mezhep üzerindeki tahakkümü olacakt›r. 6 Burjuva yurttafll›¤›n›n “kanun önünde eflitlik” dedi¤i soyut eflitlik tahayyülü gerçek eflitsizliklerle inand›r›c›l›¤›n› yitirdi¤i için milliyetçilik ideolojik bir örtü olarak kullan›lagelmifl, bunun yetersiz kald›¤› neoliberal ça¤da dincilik (ümmetçilik) imdada yetiflmifltir. 7 Buradan, mücadelenin sadece “eski”yi korumakla s›n›rl› kalmas› gerekti¤i anlam› ç›kart›lmamal›, tam tersine eskinin de de¤ifltirilmesi hedeflenmeli

79


Proleterlefltirme dalgas› ve Esen Özdemir

Bugünkü iflçilefltirme süreci, iflçi s›n›f› hareketinin bütün alanlar›nda oldu¤u gibi ekonomik mücadele alan›nda da al›fl›lageldik program, mücadele tarz› ve örgüt tiplerini iflgörmez hale getirirken, geçmifl 400 y›ll›k pratikte gördüklerimizden farkl› tipte bir sendikal hareketin do¤uflunu güdülemektedir

S

endikalar iflçi s›n›f›n›n ekonomik-demokratik mücadele örgütleridir”. “Ekonomikdemokratik mücadele” iflçilerin ücretlerini, çal›flma koflullar›n› ve sosyal haklar›n› iyilefltirmek için yürütülen mücadelelerdir. Ekonomik-demokratik mücadelenin konusu sömürü düzenini y›kmak de¤il, iflçilerin gündelik olarak hissettikleri sömürüyü ve bask›y› azaltmakt›r. Sendikalar, iflçilerin bu ortak isteklerini zorlay›c› bir biçimde talep etmek üzere patronlar›n ve hükümetlerin karfl›s›na ç›kmak için oluflturduklar› birliklerdir. ‹flçilerin ortak, basit ve gündelik isteklerini patronlara ve hükümetlere kabul ettirmek amac›yla bir araya ge-

80

liflleri, taleplerinin genel çerçevesi ve güç uygulama biçimleri tarih boyunca de¤ifliklikler göstermifltir. Bu de¤iflikliklerin arkas›nda, kapitalist üretimin örgütlenme biçimlerinin, çal›flt›rma biçimlerinin, emekgücü ordusunun yap›s›n›n geçirdi¤i de¤ifliklikler bulunmaktad›r.

Zanaatkar birliklerinde meslek esas›na göre bir araya gelen iflçiler, ekonomik mücadelelerini, kendi meslek alanlar›ndaki iflçilerin nerede, hangi statüyle ve nas›l çal›flabileceklerini belirleyen bir “meslek tekeli” oluflturarak yürütüyorlard›. ‹fl bulmak isteyen zanaatkar-iflçi de, bu zanaat dal›nda iflçi arayan patron da birli¤e ba¤›ml›yd›. Örgütlü iflçilerin bu savunma düzene¤ini gelifltirmek ve pekifltirmek için gereksindikleri fley ise her


yeni sendikal kurulufl süreci (1) fleyden önce “çal›flma yasalar›n›n ç›kar›lmas›”, eme¤e uygulanan vergilerin kald›r›lmas›, zanaat icras›nda kullan›lan mallar›n fiyatlar›n›n düflürülmesiydi.

de¤il “kitle grevini” öne ç›karan bu yeni sendikalara daha sonra genel olarak “Endüstri (‹flkolu) Sendikalar›” ad› verildi.

19. yüzy›l›n ortalar›ndan itibaren yaflanan iflçilefltirme süreciyle birlikte yeni bir sanayi devrimi yafland›. Bunun sonucunda, yar›vas›fl› emekgücünün ön plana ç›kt›¤› büyük sanayi iflletmeleri kapitalist üretimin merkezine yerleflti. Meslek sendikalar› ortaya ç›kan bu yeni iflçi kitlesini bir bütün olarak kapsayam›yor, büyük sanayi iflletmelerinde meslek esas›na göre oluflmufl birlikler etkili bir mücadele düzene¤i oluflturam›yordu. Meslek sendikalar› için yar›vas›fl› iflçilerden oluflan yeni iflçi kitlesi, örgütlenmesi olanaks›z, vas›fs›z ve flekilsiz bir kitleydi; hatta bunlar› iflçi saymak dahi do¤ru de¤ildi.

Kitle grevleri ile ulusal çapta s›n›f seferberlikleri yaratabilen endüstri sendikalar›, genel ve eflit oy hakk› için mücadeleyi öne ç›kard›lar. Merkezinde, teknoloji yo¤unlu¤u yüksek, kitle üretimi yapan, metal, kimya ve tekstil sanayi bulunan “sanayi kapitalizmi”, bir yandan sermayenin merkezileflmesini, yo¤unlaflmas›n›, mali sermaye tekellerini yarat›rken, di¤er yandan da üretim disiplinini mücadele örgütlerine aktararak ulusal ölçekte örgütlenen büyük ve güçlü iflçi sendikalar›n›, yüksek temsil yetene¤ine sahip sosyal demokrat partileri yaratm›flt›.

Yeni sanayi iflletmelerinin afl›r› disiplinli ezici koflullar› alt›ndaki iflçiler, sermayeye karfl› direnebilmek için, mesleki vas›flar› bir kenara b›rakt›lar ve ayn› iflkolundaki bütün iflçileri yeni bir talepler dizisi etraf›nda bir araya getirme yolunu tuttular. Bu talepler dizisi, ifl saatlerinin k›salt›lmas›, asgari ücret ve yönetime kat›lma gibi konular› öne ç›kar›yordu. ‹flçilerin mesleklerine göre de¤il, iflkollar›na göre bir araya geldikleri; bölgesel esasa göre de¤il, iflyeri esas›na göre örgütlenen; ekonomik haklar› ücret listeleriyle de¤il, “toplu sözleflme” arac›l›¤›yla düzenleyen; mücadele arac› olarak boykotu

Endüstri sendikalar› ve iflçi s›n›f›n›n kitle partileri 20. yüzy›l boyunca sermayenin emek üzerindeki egemenli¤ini s›n›rlayan bafll›ca araçlar oldular. Ancak mali sermayenin 20. yüzy›l›n son çeyre¤inden itibaren izledi¤i ve dünya tarihinin en büyük iflçilefltirme dalgas›na yol açan neoliberal dönüflüm, sermayeye dayal› üretimin kompozisyonunu da radikal bir biçimde de¤ifltirdi. Geçmiflin “yüksek teknolojili a¤›r sanayi”leri sömürge ülkelere kayd›r›l›rken, kapitalist üretimin merkezine biliflim ve iletiflim teknolojilerine dayanan tasar›m ve finansman düzenekleri yerleflti. Kapitalist meta üretiminde ve dünya ticaretinde muazzam bir geniflleme mey-

81


EMEK dana gelirken, kapitalist üretimin kompozisyonunda hizmet sektörü, sanayi ve bankac›l›¤a eflit bir a¤›rl›k kazand›, hatta merkez ülkelerde bask›n unsur haline geldi. Endüstri sendikalar› ve kitlesel iflçi partileri kapitalist toplumun üretimin dayand›¤› toplumsal temeldeki ve örgütlenmesindeki bu büyük de¤ifliklikler karfl›s›nda etkili bir savunma düzene¤i oluflturamad› ve güçten düflmeye bafllad›. SSCB da¤›lmadan ve sömürge devrimleri dalgas› geri çekilmeden çok önce Avrupa sendikal hareketi ve iflçi hareketi etkisizleflmeye ve geri çekilmeye bafllad›. Sömürge devrimleri dalgas›n›n sona ermesi ve SSCB ve Do¤u Avrupa’n›n kapitalizme iltihak› neoliberal sald›rganl›¤› daha da güçlendirdi. Proleterlefltirme ve yenidenproleterlefltirme, sömürgelefltirme ve yenidensömürgelefltirme mali sermaye egemenli¤inin temel politikalar› olarak daha da vurgu kazand›.

Türkiye’de proleterlefltirme süreci ve sendikal hareket Dünya çap›ndaki büyük iflçilefltirme dalgas›, Türkiye’de neoliberal yenisömürgecilik programlar› çerçevesinde yafland› ve önemli ölçüde tamamland›. Yoksul, küçük ve orta köylülük, zanaatkarlar, devlet memurlar› ve serbest meslek sahiplerinin büyük kitlesi geçti¤imiz 30 y›l içinde proleterleflmenin standart yolundan geçtiler. Yani, geçim araçlar›ndan ve geçim yollar›ndan kopar›ld›-

Geleneksel sendikal merkezler yitirdikleri güçlerini yeniden kazanmak, kapitalist üretimin yeni yap›lanmas› içerisinde yeniden ifllev kazanmak için çeflitli antikriz politikalar› oluflturmaya yöneldilerse de bugüne dek belirgin bir çözüm oluflturamad›lar. Sendikal hareketin bu tarihsel geliflme sürecini konumuz aç›s›ndan de¤erlendirdi¤imizde flu sonuçlara ulafl›yoruz: a- Tarihteki her iflçilefltirme dalgas› ayn› zamanda bir ilkel sermaye birikimi ata¤›d›r. Kapitalist üretim bu ilkel birikim temeli ve oluflan yeni iflçi kitlesi üzerinden yeni bir kompozisyonla örgütlenmektedir. b- Bu yeni temel iflçi s›n›f›n›n bir önceki dönemine özgü örgütlenme ve mücadele biçimlerini etkisiz hale getirmektedir. Ama bu iflçi s›n›f› hareketini sona erdirmemekte, yeni bir tarihsel evresinin do¤mas›na neden olmaktad›r. Sermaye egemenli¤inin yeni biçimine karfl›l›k veren yeni örgütlenme ve mücadele biçimlerini üreten dinamizm yeni iflçi kitlesinin öz niteliklerinden do¤maktad›r. c- ‹flçi s›n›f› hareketinin bu de¤iflimleri, mevcut örgütlenme ve mücadele biçimlerinin süreklili¤i içindeki bir evrim çizgisine de¤il, yeni iflçi s›n›f› kitlesinin geleneksel iflçi örgütlenmesi ve mücadele biçimlerinden koparak gerçeklefltirdi¤i devrimci s›çramalara dayanmaktad›r. d- ‹flçi s›n›f› hareketinin her yeni tarihsel döneminde, ekonomik mücadele ile politik mücadele düzlemleri, bu mücadele düzlemlerinin örgütleri ve bunlar aras›ndaki iliflkiler yeniden oluflmaktad›r. Bu yeniden oluflum süreci ayn› zamanda yeni iflçi s›n›f›n›n kendi somut tarihsel bilincine vard›¤› yeni bir ideolojik biçimlenme dönemidir de.

82

lar, mülksüzlefltiler, s›radanlaflt›lar ve geçimlerini sa¤layabilmek için emekgüçlerini satmak zorunda olduklar› koflullar taraf›ndan kuflat›ld›lar. Ortaya, s›n›f deneyimi ve bilinci zay›f, çok büyük bir iflçi kitlesi ç›kt›. Büyük y›¤›nlar›n geleneksel geçim araçlar›ndan ve yollar›ndan “ayr›lmas›” süreci di¤er yanda daima bir sermaye birikimi sürecini yarat›r. Yeni bir iflçi kitlesini tarih sahnesine ç›karan süreç, yeni bir sermaye kitlesini de do¤urur. Sermayenin bu “genifllemesi”, ortaya ç›kan mülksüzler y›¤›n›n› iflçileflme yoluna sokan istihdam iliflkilerinin temelini oluflturur. Neoliberal yenisömürgecilik programlar›na ba¤l› olarak yaflanan iflçilefltirme süreçlerinde, “mülksüzlefltirme” ulusal ekonomi boyunca yaflan›rken, “birikim” ulusal ekonomi çerçevesinde de¤il, emperyalist-kapitalist dünya sistemi çerçevesinde gerçekleflmektedir. Bu nedenle, yeni sömürge ülkelerde ortaya ç›kan yeni mülksüzler ordusunun istihdam› ve iflçileflmesi, emperyalist üretim zincirine tabi olarak gerçekleflmektedir.


EMEK Türkiye’deki mülksüzlefltirme süreci de sermayenin, meta üretiminin ve iflçi s›n›f›n›n yeni bir kompozisyonunun do¤mas›na neden olmufltur. Ortaya ç›kan bu yeni koflullar, Türkiye’deki sendikal örgütlenmenin varl›k koflullar›n› köklü bir biçimde de¤ifltirmifl ve daraltm›flt›r. Yaklafl›k 20 y›ld›r “sendikalar›n krizi” olarak adland›r›lan durum, Türkiye sendikal hareketinin, Türkiye iflçi s›n›f› içerisinde, gündelik ç›karlar› iflçi s›n›f›n›n geri kalan (yeni) kitlesinden ayr›flt›r›labilen ve her geçen gün eriyen küçük bir “çekirdek iflçi” grubuna daralt›l-

Güney Afrika madencileri hala militan sendikac›l›k gelene¤ini sürdürüyorlar. Platin madenlerinde iflçiler greve gidince, bir yandan bir zamanlar›n efsane konfederasyonu COSATU’nun yozlaflan yönetimiyle, öte yandan, polis terörüyle karfl› karfl›ya kald›lar. 30’un üzerinde iflçinin kurflunlanarak katledildi¤i direnifller gerçeklefltiren madenciler, geri ad›m atmad› ve önemli kazan›mlar elde etti.

m›fl olmas›ndan kaynaklanmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n iktidar mücadelesiyle ba¤lar› kopar›lm›fl olan sendikalar iflçi s›n›f›n›n geçirmekte oldu¤u yap›sal dönüflümü kucaklayan bir mücadele ve örgütlenme çizgisine yönelmemifllerdir. Sendikal yönetimler, taban bask›s› ile mücadeleci göründükleri durumlarda da mücadelelerini “üyelerinin ç›karlar›n› koruma” ile s›n›rland›rm›fllard›r. Bu süreç elbette Türkiye’de kendi özgün tarihsel biçimi ile yafland›, politik mücadele alan›nda 12 Eylül yenilgisiyle, ekonomik mücadele alan›nda 24 Ocak kararlar›yla simgeleflen sömürge tipi faflizm koflullar›nda uygulanan neoliberal yenisömürgecilik program›yla biçimlenen s›n›fsal güç iliflkileri içinde yaflanan iflçi s›n›f› hareketi yenilgisi bu sürecin ana belirleyeni oldu. Bugün, ülke tarihinin en büyük proleterlefltirme sürecinin yafland›¤› 30 y›l›n sonunda mevcut sendikalar, günümüz Türkiye’sinin 20 milyonu bulan iflçi s›n›f› kitlesinin ancak yüzde 2,5’ini kapsayabilmektedir ve daha da önemlisi, geri kalan yüzde 97,5’ini kapsama yetene¤inden de yoksundur. 20 y›ll›k deneyim boyunca,

mevcut sendikal örgütleri yeni iflçi kitlesini kapsayacak yap›lara dönüfltürmeyi hedefleyen yukar›dan afla¤› reform çabalar› karfl›l›ks›z kalm›flt›r. Geleneksel sendikal yap›lar›n, “güvencesizlik”le damgal› yeni iflçi kitlesinin sermaye karfl›s›nda örgütlenmesi ve çal›flma koflullar›n›n belirlenmesi sürecine müdahale edebilir hale getirilmesi, bu örgütlerin ne yönetici kadrolar› içerisinde ne de “tabanlar›nda” bir karfl›l›k bulmufltur. Bu olgu, geleneksel sendikal örgütlenmelerin yeni iflçi kitlelerinin özsavunma ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktaki “yeteneksizli¤i”nin, bu örgütlerin yönetim kadrolar›na veya kitlelerine ait “sübjektif” bir yetersizlikten kaynaklanmad›¤›n›n, yeni iflçi kitlelerini sendikal mücadele d›fl›nda b›rakan s›n›f uzlaflmac›l›¤› çizgisinin objektif bir temele sahip oldu¤unun karinesi (kan›tlay›c› delili) olarak kabul edilebilir. Bu dönem içinde iflçilefltirilen kimi küçük burjuva katmanlar›n yeni s›n›fsal gerçeklikleri içinde ‘90’l› y›llar›n bafl›ndaki kamu emekçileri hareketi, 2000’li y›llarda TTB’nin öncülük etti¤i “herkese sa¤l›k, güvenli gelecek” mücadelesi örnekleri gibi gelifltirdikleri; “yeni iflçi hareketi”nin görünümleri olarak ortaya ç›km›flt›r. Ancak bu deneyimlerde de örne¤in kamu çal›flanlar› sendikalar›n›n mücadelelerini birleflik bir emek hareketinin yarat›lmas› yönünde gelifltirmek yerine memur sendikac›l›¤›n› kabullenme e¤ilimi ile kamu personelinin “kazan›lm›fl haklar›n› koruma” ve gelifltirmeyle kendini s›n›rlam›fl ya da meslek örgütleri “sendika gibi hareket etme” ile “neoliberal sömürge kapitalizmine eklemlenme” seçenekleri aras›nda “orta yol” bulmak durumunda kalm›flt›r. “Kazan›lm›fl haklar›n korunmas›”na dayanan savunma çizgisinin ise örgütlü emek hareketinin yenilenmesine de¤il çözülmesine hizmet etti¤i görülmüfltür. Geleneksel sendikal yap›lar art›k, iflçi s›n›f›n›n sömürüyü s›n›rland›rma mücadelesine hizmet etmemekte, tam tersine, s›n›fiçi hiyerarflinin (ve rekabetin) derinlefltirilmesinde rol alarak, sömürünün fliddetlenmesine katk›da bulunmaktad›r. Dolay›s›yla iflçi s›n›f›n›n büyük ço¤unlu¤unun gündelik ç›karlar›na denk düflen bir sendikal mücadele stratejisinin, mevcut sendikal hareket düzlemi taraf›ndan belirlenen geleneksel sendikal örgütlere ve bu örgütlerin kapsad›¤› iflçi s›n›f› kitlesine odaklanamayaca¤› ortadad›r. Yaflad›¤›m›z dönem say›lan bu olumsuzluklar›n içinde neoliberal yenisömürgecilik sürecinin mülksüzlefltirdi¤i, yoksullaflt›rd›¤› ve iflçileflmeye sürükledi¤i genifl y›¤›nlar içinde yüzü “iflçi s›n›f› hareketinin gelece¤ine” dönük direnifl e¤ilimleri de geliflti. Bu direnifl e¤ilimleri-

83


EMEK nin hayat verdi¤i hak mücadeleleri, “toplu sözleflme sendikac›l›¤›”n› aflan yeni bir ekonomik-demokratik mücadele alan› flekillendirmeye bafllad›.

‹flçi s›n›f› hareketinin yeniden kuruluflu Sermaye, meta üretimi ve iflçi s›n›f›n›n yeni kompozisyonu, sendikal hareketin gelece¤ini “kurucu” bir bak›fl aç›s›yla ele almay› zorunlu hale getirmektedir. Yaflamakta oldu¤umuz iflçilefltirme sürecinde, yeni iflçi hareketlerini, iflçi s›n›f›n›n kendi kendisini oluflturma hareketleri olarak kavramam›z gerekir. Yeni iflçi hareketleri, oluflmakta olan bir iflçi s›n›f›n›n gelifltirdi¤i özsavunma hareketleridir. Günümüzde iflçi s›n›f›n›n kitlesel özsavunma hareketlerinin temel eksenini “güvencesizlefltirmeye karfl›” mücadeleler oluflturmaktad›r. Güvencesizlefltirmeye karfl› mücadelelerden anlafl›lacak olan tek bafl›na “güvencesiz iflçilik statüleri”ne karfl› mücadele de¤ildir. Güvencesiz çal›flt›rma zorlamas› yaln›zca mülksüzlere yönelik bir zorlama da de¤ildir. Geleneksel sendiklarda örgütlü iflçiler de “güvencesiz iflçilik” koflullar›yla kuflat›larak güvencesizlik temelinde yeniden iflçilefltirilmektedir. Benzer flekilde geçmiflte mesleki koruma flemsiyesi alt›nda az çok güvenceli çal›flma olanaklar›na sahip olan teknik/t›bbi/sanatsal mesleklerin mensuplar›, neoliberalizmin, bu meslekleri s›radanlaflt›ran uygulamalar›yla “iflçilefltirilmekte” ve güvencesiz çal›flma koflullar›n›n tehdidini yak›ndan hissetmektedir. Genifl yoksul halk y›¤›nlar›n› bu statüler alt›nda çal›flmaya boyun e¤diren özel koflullar olmaks›z›n güvencesiz çal›flt›rma biçimlerinin flimdiki engel tan›maz flekilde yayg›nlaflt›r›labilmesi mümkün de¤ildir. Sözünü etti¤imiz özel koflullar emekgücünün yeniden üretilme sürecinin piyasalaflt›r›lmas›yla ortaya ç›kan koflullard›r. T›pk› iflçi s›n›f›n›n daha önceki oluflum süreçlerinde görüldü¤ü gibi, iflçi s›n›f›n›n özsavunma hareketleri, hemen, do¤rudan do¤ruya ve tamam›yla bildi¤imiz anlamda sendikal hareketler de¤ildir. Bu süreçte, al›flt›¤›m›z anlamda sendikal, hatta ekonomik dahi olmayan, son derece zengin direnme pratikleri yaflanmaktad›r. Yeni sendikal hareket bütün bu özsavunma hareketleri ile birlikte, yan yana ve kimi zaman da iç içe geliflecek ve bu tepkisellikten yeni bir s›n›f bilincinin ve s›n›f hareketinin geliflmesinin bafll›ca kanal›n› oluflturacakt›r. Di¤er yandan yeni sendikal hareket, do¤as› gere¤i çokmerkezli ve çokeksenli olan bu hareketlenmeler sürecini sentezleyebildi¤i ölçüde güçlü bir geliflme temeli edinebilecektir.

84

Toplumun eme¤iyle geçinen bütün kesimlerinin iflçileflmekte oluflu, bu toplumsal çözülmelere neden olan temel politikalara karfl› geliflen iflçi s›n›f› direnifllerine öncü, toparlay›c›, örgütleyici bir anlam kazand›rmaktad›r. Köylülerin, kamu çal›flanlar›n›n, serbest meslek sahiplerinin neoliberal politikalara ba¤l› olarak “aras›n›f” konumlar›n› yitirirken girifltikleri hareketler iflçi s›n›f› hareketiyle “do¤al” bir yak›nl›k içinde olmaktad›r. Eme¤iyle geçinen bütün toplumsal kesimleri içine alan bugünkü iflçileflme sürecinin en do¤rudan sonucu, bütün somut emek biçimlerinin s›radanlaflmas› ve s›n›fiçi rekabetin bugüne dek görülmemifl boyutlara ulaflmas›d›r. Bu koflullar, emperyalist sermaye birikimi süreci içinde emek piyasas›na eklemlenen yoksul y›¤›nlar›, orta vadede kazanan› olmayan bir “dibe do¤ru yar›fl”a sürüklemektedir. Böylesi bir ortamda sermayeye karfl› direnifl, mülksüzlefltirmenin, k›r›lganlaflt›rman›n, iflçilefltirmenin bütün alan ve düzeylerini kapsama e¤ilimindedir. Daha önce emek-sermaye çat›flmas›n›n do¤rudan bir ifadesi say›lmayan cinsiyetçilik, ekolojik y›k›m, militarizm, ulusal bask› ve d›fllama gibi toplumsal sorunlar›n, iflçileri emek piyasas› karfl›s›nda dayan›ks›zlaflt›ran yönleri ön plana ç›kmaktad›r. Daha önce s›n›fd›fl› olarak nitelendirilen toplumsal sorunlar iflçi hareketinin do¤rudan konusu haline gelmekte ve proleterleflmektedir. “Serbest emek piyasas›”n›n biçimlendirdi¤i yeni iflçi s›n›f› kompozisyonu, yeni iflçi hareketlerinde, geleneksel iflçi hareketi içinde yer almayan veya ikinci planda kalan nüfus gruplar›n› ve çal›flan s›n›f kesimlerini öne ç›kmaya zorlamaktad›r. Ezilen ulus ve inançlara mensup iflçilerle kad›nlar›n harekete kat›l›m düzeyinin art›fl› beklenmesi gereken bir geliflmedir; yeni iflçi hareketlerinin inisiyatif merkezleri aras›nda kamu çal›flanlar› ve hizmet iflçilerinin özel bir konum kazanmas› beklenmelidir. Özellikle yenisömürge toplumlar›nda devasa göç hareketlerine yol açan bu süreç mali sermayeye, temel hizmetlerin özellefltirilmesi ve sosyal güvenlik sistemlerinin tasfiyesi için de uygun koflullar sunmaktad›r. Temel gereksinimlerin ancak sat›n alma yoluyla karfl›lanabilir hale getirilmesi, emek piyasas›ndaki “serbestli¤i” daha da güçlendirmektedir. Parasal gelire olan gereksinim, emekçilerin bütün yaflama alanlar›n›n meta üretimi için de¤erlendirilebilmesine olanak sa¤lamaktad›r. Evler, sokaklar, kald›r›mlar, bodrumlar, bofl arsalar, geceler ve gündüzler meta üretimi taraf›ndan zapt edilmektedir.

Kamusal hizmetlerin ve sosyal güvenlik sisteminin bu-


Endüstri-iflkolu sendikalar› ve iflçi s›n›f›n›n kitle partileri 20. yüzy›l boyunca sermayenin emek üzerindeki egemenli¤ini s›n›rlayan bafll›ca araçlar oldular. Kitle grevleriyle genifl çapta s›n›f seferberlikleri yaratt›lar. Genel ve eflit oy hakk› için mücadeleyi öne ç›kard›lar. Üretim disiplinini mücadele örgütlerine aktararak güçlü iflçi sendikalar›n›, yüksek temsil yetene¤ine sahip sosyal demokrat partileri yaratt›lar.

günkü iflçileflme düzeyine göre yeniden örgütlenmesini talep eden yeni toplumsal talep dizilerinin geliflmesi, hak mücadeleleri alan›nda giderek s›kl›kla gündeme gelen bir olgudur. Emekgücünü yeniden üretim alan›ndaki mücadelelerinin oda¤›nda temel yaflamsal gereksinimler bulunmaktad›r. E¤itim, sa¤l›k, enerji, su, bar›nma, beslenme, ulafl›m gibi alanlarda geliflen bu mücadeleler, de¤iflik s›n›f ve gruplardan tüm halk kesimlerini kapsamaktad›r. Emekgücünün yeniden üretim alan›n›n mali sermayenin de¤erlenme alan› olarak örgütlenmesine yönelik neoliberal politikalar karfl›s›nda halk direniflleri, halihaz›rda bu alandaki mücadelenin asli biçimini oluflturmaktad›r. ‹flçi s›n›f›n›n emekgücünün yeniden üretim alan›na iliflkin s›n›f perspektifi, yoksul halk›n yaflamsal gereksinimlerinin kamusal yollarla karfl›lanmas›n› yani temel hizmetlerin toplumsallaflmas›n› öngören bir hak mücadelesi çizgisinde somutlaflmaktad›r. Halk›n haklar› mücadelesi soyut genel s›n›fd›fl› bir mücadele de¤il, tam tersine toplumsal s›n›f mücadelelerinin temel güncel odaklar›ndan biridir. Halk›n haklar› mücadelesini yeni iflçi s›nf›n›n ekonomik mücadelesinin oluflum sürecinin ana mecras› olarak tan›mlanmas› sendikal örgüt kavram›n›n da bu mecra içinde yeniden kurulmakta oldu¤u anlam›na gelmektedir. Hak mücadelesinde belirginleflen toplumsal talepler, emekçilerin bireysel pazarl›k gücünün genel seviyesini yükseltmeyi hedefleyen önlemler olarak önem tafl›maktad›rlar. Böylece sendikal hareketin talepler çerçevesi ciddi bir genifllemeye u¤ramakta ve yoksul mahallelerde bar›nma, ulafl›m, su, enerji gereksinimlerinin bir kamusal hizmet konusu olarak ve kamusal yollarla sa¤lanmas›na yönelik mücadeleler, paras›z e¤itim ve sa¤l›k hakk› için mücadeleler iflçi s›n›f› mücadelesinin öne ç›kan temalar› haline gelmektedir. Bu ise iflçi s›n›f›n›n ekonomik mücadelesinin mekan›n›, kitlesini, örgütlenme fle-

mas›n› önemli ölçüde de¤ifltirmektedir. Emekçilerin emek piyasas›na kat›l›m koflullar›n›n kamusal denetim alt›na al›nmas› da serbest emek piyasas›n› denetim alt›na almaya yönelik bir baflka mücadele düzlemini oluflturmaktad›r. Tafleronlaflt›rman›n s›n›rland›r›lmas› ve sendikal haklar› güvence alt›na alan kurallara ba¤lanmas›, evde çal›flma, part-time çal›flma gibi düzensiz çal›flma biçimlerine standart getirme, fason üretimin yasaklanmas› için mücadeleler bunlardand›r. Bu mücadeleler, “sekiz saatlik iflgünü”, “angarya yasa¤›”, “örgütlenme özgürlü¤ü” gibi konular› iflçi s›n›f› mücadelesinin yeniden ön s›ras›na ç›karmaktad›r. Geçti¤imiz on y›l içinde TTB ve SES’in önderli¤inde geliflen ve baflta Halkevleri olmak üzere tüm ilerici toplumsal muhalefet güçlerinin de katk› sa¤lad›¤› sa¤l›k hakk› mücadeleleri, kamusal sa¤l›k birimlerinde “as›l iflin tafleronlaflt›r›lmas›” uygulamalar›na karfl› mücadele için Devrimci Sa¤l›k-‹fl’in etkin mücadelesinin de etkisi ile kimi hukuksal kazan›mlar da içinde olmak üzere elveriflli bir ortam sa¤lam›flt›r. Bu iflyerlerinde çekirdek iflçilerle tafleron iflçiler aras›nda bir emek denetimi unsuru olarak kullan›lmamakta ya da s›n›rl› rol oynamaktad›r. SES ve TTB az çok etkili bir örgütlenmeye sahip oldu¤u iflyerlerinde örgütlü çekirdek emekçi tafleron iflçilerin as›l iflveren iflçisi say›lmas› için mücadele etmeye teflvik eden önemli pozitif unsurlard›r. Halkevleri’nin sa¤l›k hakk› mücadelesine kat›l›m› tafleron sa¤l›k iflçilerinin direniflleri ile yerel Halkevleri aras›ndaki etkili iflbirliklerinin kurulmas›n› çok kolaylaflt›rm›fl, direnifller mahallelere tafl›nabilmifltir. Kamusal sa¤l›k kurumlar›ndaki tafleron iflçilerin güvencesizlefltirmeye karfl› mücadelelerinin güncel somut taktik hedefini “kadro de¤il güvenceli ifl” talebi oluflturmaktad›r. Al›nan “muvazaa kararlar›” ve sendikal› iflçilerin ifl kanunundan kaynaklanan haklar›n›n kulland›rt›lmas› dahi ihtiyaç du-

85


EMEK yulan personeli tafleron flirketler üzerinden çal›flt›rmay› giderek pahal›land›rmakta, Sa¤l›k Bakanl›¤›’n› yeni statü aray›fllar›na yöneltmektedir. Devrimci Sa¤l›k-‹fl’in bu baflar›s› kamu hizmetlerinde ve sanayide as›l iflin tafleronlaflt›r›lmas› vas›tas› ile sürdürülen ifllerin tümüne uygulanabilir bir “stratejik model” oluflturmaktad›r. Yine, inflaat ve tershanecilik gibi ölümlü ifl kazalar›nda büyük ölçüde baflta gelen kay›td›fl› çal›flma koflullar›nda yürütülen ve hiçbir iflgüvencesi sunulmayan, özellikle de tar›msal y›k›m ve içsavafl nedeniyle geçim araçlar›n› tamamen kaybetmifl “köylü”, “Kürt” iflçilerin ço¤unluk oluflturdu¤u bu alanlarda son y›llarda ölümlü ifl kazalar› ve ücretlerin ödenmemesine yönelik tepkiler ve eylemler yo¤unlaflm›flt›r. Tershanelerdeki ölümlü ifl kazalar›n›n ani yo¤unlaflmas› karfl›s›nda geliflen iflçi tepkisi, Limter-‹fl sendikas›n›n önderli¤inde irili ufakl› iflçi derneklerinin de kat›l›m›yla gerçeklefltirilen eylemlerle gündeme tafl›nd›. Ayr›ca, madencilik ve kot kumlama gibi alanlarda gösterilen tepkiler bir dönem boyunca ölümcül sektörlere yönelik bir toplumsal duyarl›l›¤›n oluflmas›na yol açt›. Bu süreç siyasi düzleme yaratt›¤› bask›yla k›smi iyilefltirilmeler yap›lmas›n› sa¤lad›. Enerji-Sen’in örgütçülü¤ünü yapt›¤› enerji sektöründeki tafleron iflçilerin örgütlenmesine dair deneyimler, bir yandan enerji hakk› mücadelesi ekseninde halk›n talepleriyle bütünleflme zeminini gösterirken; öte yandan, tafleron çal›flt›rma biçiminin sorgulanmas›n› ve kazan›mlar elde edilmesini sa¤lad›. Bu alandaki ölümcül kazalara dikkat çekilmifl oldu. Bu süreçte ayn› zamanda yüksek vas›f gerektiren hekimlik, mühendislik, tiyatro-sinema sanatç›l›¤› gibi mesleklerde neoliberal strateji gere¤i “iflçilefltirme politikalar›n›n” hedefinde oldular. Bu kesimlerin meslek örgütlerinde sendikal ifllevler üstlenme e¤ilimleri geliflti. Sa¤lkta dönüflüm program› ile yüzyüze gelen TTB karfl›s›ndaki s›n›fsal dönüflümü do¤ru biçimde kavrayarak meslek örgütü fonksiyonu ile sendikal örgüt fonksiyonunu birlefltiren bir mücadele program›na yöneldi. TMMOB’ye ba¤l› odalar›n ö¤renci örgütleri büyüdü; mühendis odalar›nda ücretli mühendis a¤›rl›¤› büyümeye bafllad›. Mühendisler uzun y›llardan sonra ilk defa halk›n su hakk›n›, enerji hakk›n›, bar›nma hakk›n›, ulafl›m hakk›n› savunan toplumsal muhalefet hareketlerinde etkin rol almaya bafllad›lar. Devlet ve fiehir Tiyatrolar›’n›n özellefltirilme hamlesine karfl› sokak hareketlerinde kendini gösteren sanatç›lar, sanata müdahaleye karfl› “özgür sanat” talepleri ile güvencesizlefltirilmeye ve emeklerinin de¤ersizlefltirilmesine karfl› talepeleri birlefltirmeye bafllad›lar.

86

Neoliberal tar›m politikalar› ile geçimlik tar›m›n ortadan kald›r›lmas› ve büyük g›da tekellerinin denetiminde ticari tar›m› empoze etmesi, bir yandan tar›mda ücretli eme¤i yayg›nlaflt›r›rken, di¤er yandan küçük üreticiyi, ucuz ücretli emek kullan›m›yla ucu ucuna yaflam›n› sürdürebilecek bir konuma sürükledi. ‹htiyaç duyulan geçici ve ucuz emek, göçmen Kürt tar›m iflçileri taraf›ndan sa¤lan›r oldu. K›rsal alana yönelik neoliberal sald›r›lar sendikal düzlemi henüz güçlendirmese de yayg›n ve çeflitli eylemlere sahne oldu. Bu süreçte as›l dinami¤i ise do¤an›n ve suyun metalaflt›r›lmas›n›n arac› olarak HES projelerine karfl› yaflam alanlar›n› ve üretim alanlar›n› korumaya dönük mücadele süreçleri içine giren köylüler oluflturdu. HES karfl›t› mücadelelerin toplamda tar›msal üretime iliflkin taleplerle kaynaflt›¤› görüldü.

Sendikal mücadelenin yeni zemini Yeni bir iflçi hareketinin, içerisinde geliflti¤i kurucu mücadeleler esas olarak “Hak Mücadeleleri”, “Güvencesiz iflçili¤e karfl› mücadeleler” ve “Kimlik Hareketleri” biçimleri alt›nda geliflmektedir. Bu mücadele süreçleri içerisinde, sendikal mücadelenin zeminini yeniden tan›mlanmakta, yeni sendikal örgütlenme düzlemi, bu genifl zemin üzerinden yeniden oluflma yoluna girmektedir. Hak mücadeleleri ana bafll›¤› alt›nda toparlanabilecek mücadeleler, halk›n genel ç›karlar› ile her bir üretim alan›ndaki emekçilerin özel ç›karlar› aras›nda yeni bir birliktelik oluflturarak geliflmektedir. E¤itim, sa¤l›k, ulafl›m, bar›nma gibi temel hizmet alanlar›nda yaflanan “mülksüzlefltirmelere” karfl› halk direniflleri, emek ve meslek örgütleri ile ilerici halk inisiyatiflerinin birlikteli¤i ile güçlü birer toplumsal muhalefet mecras›na dönüflmektedir. Bu mücadele süreçlerinde giderek daha etkin bir biçimde yer almaya bafllayan emek ve meslek örgütlerinin geleneksel örgülerinin d›fl›na taflma e¤ilimi gösterdikleri görülmektedir. Bu e¤ilim, sendikal mücadele düzleminin eme¤in yeniden üretim sürecini içeren bir tarzda genifllemesinin somut alg›s›n› oluflturmam›za da yard›mc› olmaktad›r. Sendikalar ve meslek örgütleri, hak mücadelelerine etkin bir biçimde kat›ld›kça, bu mücadele düzlemlerine kat›l›m›n örgütsel yap›lar›n› da oluflturma e¤ilimine girmektedirler. Güvencesiz iflçili¤e karfl› mücadeleler, sendikal hareketi “yasal toplu sözleflme düzlemi” ile s›n›rlayan yaklafl›m›n ötesine geçmekte ve flu an için baflta tafleron sistemi olmak üzere bütün güvencesiz statülere karfl› kitle militanl›¤›na dayanan mücadelelerle söz konusu gü-


‹fl, Yeralt› Maden lunda ko ifl madencilik ikal devrimci send li em ön çizginin en rkiye temsilcisi. Tü iflyeri a, nd r› toprakla eylerns ko ve ite m ko f n› s› l› ine daya le örgütlenmesiy alsy so r bi ci devrim n› fl› y› la an m iz yeflertmifltir.

vencesiz istihdam yöntemlerini s›n›rlayan sonuçlar yaratabilmektedir. Baflar›l› mücadelelerin tümünde, emekçiler aras›ndaki statü ayr›mlar›n› aflan bir örgütlenme ve mücadele anlay›fl›n›n önplana ç›kt›¤› görülmektedir. Sa¤l›k alan›nda, meslek örgütleri, kamu çal›flanlar› sendikalar› ve iflçi sendikalar›n›n gelifltirdikleri birleflik mücadele kültürünün, sa¤l›k alan›ndaki güvencesiz çal›flt›rmaya karfl› mücadelelerde ald›¤› baflar›l› sonuçlar bu bak›mdan öncü bir rol oynamaktad›r. E¤itim, enerji ve çevre hakk› mücadelelerinin yak›n bir gelecekte bu alanlardaki güvencesiz çal›flt›rma biçimlerine karfl› mücadelede farkl› statülerden emekçilerin de¤iflik tipten örgütleri aras›nda benzer bir mücadele kültürü yaratmas› beklenmelidir.

nin etkili unsurlar› olarak yer almas›, bu sektörlerdeki emekçi hareketlerine özgün renkler kazand›racakt›r. Sonuç olarak, bugünkü iflçilefltirme süreci, iflçi s›n›f› hareketinin bütün alanlar›nda oldu¤u gibi ekonomik mücadele alan›nda da al›fl›lageldik program, mücadele tarz› ve örgüt tiplerini iflgörmez hale getirirken, geçmifl 400 y›ll›k pratikte gördüklerimizden (meslek sendikac›l›¤› ve kitle sendikac›l›¤›ndan) farkl› tipte bir sendikal yap›n›n do¤uflunu güdülemektedir.

Di¤er yandan güvencesiz çal›flmaya karfl› militan kitle mücadelesinin iflyerinde ve iflyeri d›fl›nda yürütülmek zorunda olmas›, sendikal örgütlenmenin geleneksel endüstriyel hiyerarflinin “esiri” olmaktan ç›kmas›na da yard›mc› olmaktad›r. Güvencesiz çal›flma sistemlerinin kurulmas›nda, zorunlu göç ma¤duru Kürtler, kad›nlar ve gençlerin özel bir yer tutmas›, güvencesizli¤e karfl› mücadele ile kimlik mücadeleleri aras›nda nesnel bir iliflkinin kurulmas› için güçlü bir temel sunmaktad›r. Türkiye’de halihaz›rda kimlik mücadeleleri ile güvencesizli¤e karfl› mücadeleyi iç içe geçiren etkileyici deneyimler yaflanm›fl de¤ildir. ‹nflaat iflçili¤i, tersane iflçili¤i, geçici tar›m iflçili¤i gibi “Kürt iflçili¤i” ile özdeflleflen sektörlerde; “serbest bölge” iflçili¤i, tekstil iflçili¤i gibi kad›n eme¤inin fliddetli sömürüsüne dayanan sektörlerde Kürt ulusal özgürlük hareketinin ve feminizmin örgütlenme süreçleri-

87


Sömürge Tipi Faflizm (I)

1

Kendi teorisinin ilerisine geçen devrimci pratisyen

Mahir Çayan

F

aflizme Karfl› Mücadele, Türkiye devriminin stratejik çat›flma alanlar›ndan biridir. Konjonktürlerle birlikte çat›flman›n biçimi de¤iflebilir; ama yenisömürge kapitalizminin “devlet biçimi”ni oluflturan sömürge tipi faflizm ortadan kald›r›lmad›kça faflizme karfl› mücadele zorunlulu¤u ortadan kalkmaz. Faflist sald›r›ya karfl› özsavunma eyleminden yenisömürge devriminin “halk demokrasisi” program›n›n inflas›na dek ertelenemez görevler dizisinden oluflur. Bu görevler, direniflten devrime, kendini savunmadan halk demokrasisinin kurulufluna zengin içerikler sergiler. Nas›l ki kendini savunma, ertelenemez bir yaflamsal aciliyetse; halk demokrasisinin bugünden bafllayarak inflas› da ezilen halk kesimlerinin özgür varl›¤›n›n savunulmas›nda ertelenemez politik görevdir. Faflizme karfl› mücadele tarihinde 71 silahl› mücadelesi ve direnifl savafl› iki baflar›l› örnektir.2 12 Mart faflizminin, 12 Eylül faflizminin kal›c›l›¤›na göre, “baflar›s›z bir darbe giriflimi” olmas›n›n ard›nda, 71 silahl› mücadelesinin, krizli-istikrars›z güçler dengesini bozarak egemenlik iliflkilerini sarsmas› vard›r. “Erken do¤um” yapt›r›lmas›, 12 Mart faflizminin program›n›n yerleflik hale gelmesini engellemifltir. Yine, 70’lerin sonuna do¤ru derinleflen içsavaflta, sivil faflizmin yar›askeri (paramiliter) çeteci güçlerinin sald›rganl›¤› temelinde sa¤lanmas› hedeflenen “sa-

88

¤›n birli¤i” politikalar›, halk›n direnifl savafl›yla k›r›lm›flt›r. Yükselen toplumsal muhalefetin merkezine yerleflen faflizme karfl› aktif savunma çizgisi, Milliyetçi Cephe koalisyon hükmetlerinin istikrar›na ve kal›c› bir toplumsal temel yaratmas›na izin vermemifltir. “71 silahl› mücadelesi”nden “direnifl savafl›”na Faflizme Karfl› Mücadele, Türkiye solunun yeniden kuruldu¤u bir dönem olarak yaflanm›flt›r. Bu dönemde “sol kurulufl” aç›s›ndan yolgösterici ilke ve deneyimler üretilmifltir. S›n›f savafl›mlar›n›n sürükleyici halkas› olarak öne ç›kan “Faflizme Karfl› Mücadele”, THKP-C ve Devrimci Yol’la, solun en dinamik devrimci gelene¤inin, genifl halk kesimlerini harekete geçiren militan kitle çizgisinin ve bir sol yenilenme dinamizminin yarat›ld›¤› çat›flma ekseni olmufltur. Solun kuruluflu ve devrimci hareketin yarat›lmas› için olmazsa olmaz üç politik güç, bu çat›flma ekseninden do¤mufltur: devrimci öncü; politik halk hareketi; devrimci demokrasiden parti-cephe/s›n›f iliflkilerine dek devrimci-sosyalist örgütlenme çizgisi. ‹flte sömürge tipi faflizmi, akademik faflizm teorilerinden ay›ran nokta tam buras›d›r. Devrimci teorinin birincil görevi, faflizme karfl› mücadeleyi, s›n›f savafl›mlar›na devrimci bir müdahale olarak de¤erlendirmesidir. ‹flçi s›n›f› hareketini güçlendirecek tarzda s›n›f savafl›mlar›n›n yönünü de¤ifltirmek, çat›flan güçlerin konumlar›n›n tayin edil-


Celal K›raç

mesiyle yak›ndan iliflkilidir. Çat›flmada mevzilenmifl maddi güçlerin konum de¤iflikli¤ine zorlanmas›, Leninist “ihtilalci inisiyatif”in temelidir. ‹htilalci inisiyatif, düflman› hep “en olgun halleri”yle karfl›s›nda bularak onun “yenilmez güçleri” karfl›s›nda y›lg›nl›¤a kap›lanlar›n politik pasifizminden ve sürekli “büyük kader an›”n› (“büyük çat›flma”y›) bekleyen evrimci-ekonomist yaklafl›mlardan bu noktada ayr›l›r. Türkiye’de faflizme karfl› mücadelede devrimci hareketi, politik pasifizmin sa¤-sol, liberal-ulusalc› farkl› e¤ilimlerinden ay›ran, iflte bu ihtilalci inisiyatifin yarat›c› pratikleridir. Bunun yarat›lmas›nda THKP-C’den gelen kolektif birikimin, teorik pratik (ideolojik politik) öncüllerin -özellikle Mahir Çayan’›n- belirleyici rolü vard›r. Mahir, faflizme karfl› mücadeleyi sömürge tipi faflizm teorisiyle temellendirir. Yenisömürge devriminin devrimci stratejisini çizdi¤i Kesintisizler II-III’de3 teorinin kavramsal çerçevesini k›saca ortaya koyar. 12 Mart faflizmine karfl› silahl› mücadele, yakalan›fl›, yarg›lan›fl›, firar›, s›k› takip günleri ve K›z›ldere, Kesintisiz Devrim’leri tamamlama imkân› vermez. “Devrimci koflullar›n aciliyeti” yüzünden tamamlayamad›¤› “taslak”ta yine de mükemmel bir teori ortaya ç›kar. Teoriye mükemmelli¤ini veren metinsel zenginli¤i de¤il, devrimci pratik taraf›ndan s›nanabilmesi ve afl›labilmesidir. Solun geleneksel e¤ilimlerinin krizini derinlefltiren 12 Mart faflizmine karfl› mücadele koflullar›nda, Mahirlerin devrimci prati¤i, yenisömürge toplumunda yeni bir devrimci saflaflma sürecinin yolunu açar. “Parlamentarizm” ve “cuntac›l›k” e¤ilimleriyle sakatlanm›fl geleneksel Türkiye solu, 12 Mart’a karfl› do¤ru ve tutarl› bir politikan›n gelifltirilmesinde bocalar. ‹ster “burjuvazinin devrimci rolü”ne inanç olsun, isterse “küçük burjuva (Kemalist) ihtilalcili¤i”ne ba¤l›l›k olsun, kendi d›fl›ndaki güçlere bel ba¤lama tavr›, solun tutarl› bir faflizme karfl› mücadele program› ortaya koymas›n› engeller. ‘70’lerin yenisömürgecilik koflullar›nda geleneksel solun kimi e¤ilimleri parlamentoya, kimisi de darbeye “ilericilik” misyonu yükler. Oysa, emperyalizmin içselleflti¤i yenisömürge kapitalizminde, yenisömürgecilik iliflkilerine ba¤l› geliflen uzlaflmaz toplumsal karfl›tl›klar›n ürünü olarak yenisömürge devleti, sömürge tipi faflizm biçimine bürünür. Sömürge tipi faflizmde, “demokrasi ayg›t›” ile “terör ayg›t›”, örne¤in “parlamento” ile “darbe” birbirini bütünleyen ifllevler üstlenir. “Klasik burjuva demokrasilerine”, “klasik faflizmlere” ve “klasik diktatörlüklere” benzemeyen yenisömürgecilik sisteminin bu siyasal kurumlaflmas› karfl›s›nda, Mahirler, Türkiye devriminin yoluna ve devrimci güçlerin örgütlenmesine iliflkin, geleneksel soldan devrimci bir kopuflla militan bir hareket noktas› yarat›rlar. Emperyalizmin III. Bunal›m Döneminin devrimci kriz

konjonktüründe, devrimci öznenin maddi politik güçleri olarak iflçi s›n›f›, köylülük ve küçük burjuvazi, yeni tarihsel rolleriyle sahneye ç›kar. Emperyalizme ve oligarfliye karfl› “demokratik halk devrimi”4, 1970’lerde, yenisömürge devrimcili¤inin temel ald›¤› politik gücün yolunu gösterir. Sömürge tipi faflizmin kurumsallaflt›rd›¤› gerici egemenlik iliflkilerine karfl›, özgürlükler ancak devrimci bir halk demokrasisi program›yla gerçekleflebilir. Ulusal kurtuluflçulu¤un “yurtseverlik” çizgisi, kesintisiz devrimde art›k iflçi s›n›f› mücadelesinin politik-demokratik görevleri aras›ndad›r. Ayn› süreç içinde birçok devrimci savafl›m›n verilmesi gere¤ini ilkesellefltiren Leninist kesintisiz devrim anlay›fl›, yenisömürge devrimcili¤inin ba¤›ms›z çizgisinde “iflçi s›n›f›n›n” ve “devrimci öncü”nin yeni rolünü tayin eder. Devrimin ertelenemezli¤i fikri bu nesnel temele dayan›r, ihtilalci inisiyatif öne ç›kar. Yenisömürge kapitalizminin s›n›f çeliflkileri ve politik egemenlik biçiminin halk katmanlar›nda yol açt›¤› “muhalif hareketlenmeler”, ancak “politikleflmifl askeri savafl” ekseninde geliflen halk savafl›yla devrimci bir güce dönüflecektir. Bütün kuvvetle as›l›nmas› gereken sürükleyici halka, halk›n üzerindeki politik kitle pasifikasyonunun (suni denge) k›r›lmas›d›r. Sömürge tipi faflizm teorisinin devrimci pratikle s›nand›¤› nokta iflte tam buras›d›r. Askeri yenilgi, örgütsel da¤›n›kl›k ve geleneksel yap›lar›n çözülmesiyle sonuçlanan faflizme karfl› 71 silahl› mücadelesi, yenilginin yan›nda devrimci bir saflaflman›n da bafllang›ç noktas›d›r. Politik kitle pasifikasyonunun k›r›lmas›n› hedefleyen devrimci eylem, bir sol yenilenmenin ve devrimci halk hareketinin yolunu açar. Bu bak›mdan, Mahir’i kendi teorisinin ilerisine tafl›yan devrimci pratik, basit anlam›yla politik bir tercih de¤il, yenisömürge devrimci stratejisinin kolektif zorunlulu¤udur. Basit politik tercih olsayd›, eylem sadece devrimci bir “rastlant›” ya da “keyfiyet” olarak de¤erlendirilebilirdi. Ancak o zaman onu “küçük burjuva radikalizmi” ya da “gençlik macerac›l›¤›”yla suçlayanlar da hakl› ç›km›fl olurdu. Oysa hemen birkaç y›l sonra derinleflen içsavaflta, faflizme karfl› mücadele çizgisinde, öncünün eyleminin kitlenin eylemine dönüflmesi, yenisömürge devrimci güçlerinin politik bir halk hareketi ekseninde saflaflmas›, sömürge tipi faflizm teorisinin s›nanmas› ve öncülerin devrimci eyleminin kitlesel eylem biçiminde afl›lmas›na tan›k olunmufltur. Mahirlerin eylemini, “öznel seçim” olmaktan ç›karan “silahl› mücadelenin zorunlulu¤u”, onu kendi teorisinin ilerisine tafl›yan devrimci pratisyen haline getirmifltir. Ne var ki faflizme karfl› halk›n direnifl savafl›n›n, 12 Eylül cuntas›n›n donan›ml› ordusuna karfl› uzun gerilla savafl›yla afl›lmas›nda ayn› ustal›k gösterilemez. Biçim de¤ifltiren çat›flman›n maddi güçlerine müdahalede direnifl savafl›n›n önderli¤ininin prati¤i, bu sefer, devrimci teorinin gerisine düfler.

89


FAfi‹ZM

Devrimci teori 5

Sömürge tipi faflizm

Faflizm; sermayenin, devletin, toplumun en sald›rgan güçlerine ve ›rkç›-floven, dinci, cinsiyetçi ideolojilere dayanan kapitalist devlet biçimidir. Burjuva demokrasisinin kurum ve kurallar›yla, burjuva egemenli¤in sürdürülemez oldu¤u emperyalizm, savafl ve proleter devrimler ça¤›nda Avrupa’da tarih sahnesine ç›km›flt›r. Kapitalist düzenin varl›k koflullar›n›n sürdürülmesi, krizin, sömürge kurtulufl hareketleri ve proleter devrimlerin bast›r›lmas›na ba¤l›d›r. Emperyalizmle birlikte tekelci kapitalizmin her alan›nda görünen gericilik e¤ilimi, kapitalist devletin yap›s›nda faflizm biçiminde ortaya ç›km›flt›r. Komintern’in (Dimitrov) ünlü faflizm tan›m›nda, burjuva siyasetin gericilik yöneliminin itici güçleri anlat›lm›flt›r: “Faflizm, mali sermayenin en gerici, en floven, en emperyalist unsurlar›n›n aç›k terörcü diktatörlü¤üdür.”6 Sömürge tipi faflizmin ortaya ç›k›fl› da yine özgül bir kriz konjonktürüne tekabül eder. Emperyalistleraras› rekabetin, tekelci birikimin ve yenisömürgecilik sisteminin öne ç›kard›¤› kriz dinamikleri, sömürge tipi faflizmin en genel koflullar›n› oluflturur. Emperyalizmin üçüncü bunal›m döneminin krizini, devrimci kriz konjonktürü olarak de¤erlendiren yenisömürge devrimci dalgas› sömürge tipi faflizmle bask› alt›na al›nmaya çal›fl›l›r. Yenisömürgecilik sisteminin politik üstyap›sal kurumlaflmas› sömürge tipi faflizm biçimine bürünür. Sistemin ba¤›ml›l›k ve s›n›fsal egemenlik iliflkileri ancak faflizme dayanarak sürdürülebilir. Faflizmin, Türkiye’nin yenisömürgecilik koflullar›na özgü biçimlenifli, “klasik faflizm”lerden (Almanya-‹talya faflizmi) farkl› bir seyir izler. Özellikleri flunlard›r: Sömürge tipi faflizm; 1. Yenisömürge kapitalizminin özgül krizinin ürünüdür; 2. S›n›fsal temeli oligarflidir, gerici oligarflik s›n›flar ittifak›na hizmet eder; 3. Kurumsald›r; kurucu ve vurucu gücü devlettir (kurumsal faflizm); 4. ‹slamc›l›k ve milliyetçilik gibi sa¤›n köklü ideolojilerine dayan›r; 5. Gerici-faflist toplumsal tabakalar devlet güdümünde saflaflt›r›larak faflizmin kitle temeline dönüfltürülür, faflist devlete toplumsal temel yarat›l›r; 6. Gizli ve aç›k faflizm kategorilerinde farkl› rejim biçimlerine bürünür.

Yenisömürgecili¤in krizi ve yükselen devrimci dalgan›n bast›r›lmas› Sömürge tipi faflizmin müdahale etti¤i krizin niteli¤i Tarihsel olarak sömürge tipi faflizm, emperyalizmin üçüncü bunal›m dönemine ve yenisömürgecilik iliflkile-

90

Leninist ihtilalci inisiyatif, çat›flmaya önden müdahale ederek onun yönünü de¤ifltirmektir. Düflman›n olgunlaflmas›n› beklemeden s›n›f savafl›mlar›nda mevzilenmifl maddi güçlerin konum de¤iflikli¤ine zorlanarak inisiyatif al›nmas› onun Leninist özünü oluflturur.

rine rastlar. Bu dönemin zay›f halkas› durumuna gelen yenisömürgecili¤in, krizinin ve yükselen devrimci dalgan›n bast›r›lmas› görevini üstlenir. Bu döneme iki büyük kriz dinami¤i damgas›n› vurur: Tekelci sermayenin 1945 sonras› birikim tarz›nda ortaya ç›kan kriz ve emperyalist entegrasyon iliflkilerinde ortaya ç›kan kriz. S›n›flar aras›ndaki uzlaflmaz çeliflkiler, emperyalist ba¤›ml›l›k iliflkilerinin yaratt›¤› çat›flmalar ve emperyalistleraras› çeliflkiler, yenisömürgecili¤in krizini derinlefltirir. Yenisömürgelerde yaflanan politiktoplumsal krizlerin fliddeti, çeliflkilerin birikimi ve keskinli¤i onu emperyalist zincirin zay›f halkas› haline getirir. Sömürge tipi faflizm ve yenisömürge toplumundaki devrimci saflaflma bu temelde karfl› karfl›ya gelir.

Çarp›k kapitalizm Sömürge tipi faflizmin altyap›s› Çarp›k kapitalizm kavram›, yenisömürge kapitalizminin geliflim seyrini nitelemek için kullan›l›r. Türkiye kapitalizmi, emperyalist d›fl dinamiklerin ve yukardan afla¤› devletin gücüyle geliflen bir kapitalizmdir. ‹çsel dinamikler, yani sermaye birikim süreçleri ve s›n›f savafl›mlar›n›n “ola¤an” seyri bu güçlerin bask›s› alt›nda çarp›k geliflmektedir.

Çarp›lma üç temelde ortaya ç›kar: ‹lkin çarp›kl›k sermaye birikim süreçlerinde kendini gösterir. Ülkedeki c›l›z sermaye birikimi, yenisömürgeci ba¤›ml›l›k iliflkileriyle tümüyle kronik bir yetmezlik içine sürüklenir. Genelleflmifl meta ekonomisinin yayg›nlaflmas›, birikimin iç pazarda y›¤›lmas›n› getirmez; tersine emperyalist birikimin uzant›s› olarak, kaynaklar emperyalist merkezlere aktar›l›r. Sermaye birikiminde kronik yetersizlik, kriz ve istikrars›zl›klar› beraberinde getirmektedir. ‹kincisi, çarp›kl›k egemen s›n›flar›n kompozisyonunda orta-


ya ç›kar. ‹çselleflen emperyalizm ve do¤ufltan ba¤›ml› da olsa görece s›çramal› geliflen tekelci burjuvazi, kendi geliflimine ayak ba¤› olan tekel d›fl› kesimlerle ve prekapitalist s›n›flarla ittifaka (oligarfli) mecbur kal›r. Ç›karlar› çeliflen s›n›flar›n gerici s›n›fsal ittifak›, dayand›¤› ekonomik temele koflut, zay›f ve istikrars›z bir siyasal egemenlik biçimi yarat›r.

sifikasyonuyla varl›¤›n› sürdürebilir. Kapitalizmin çarp›kl›¤›na yol açan çeliflkilerin ve onlar›n yönünün belirlenmesi, kitle seferberli¤inin üzerinde yükseldi¤i devrimci stratejinin belirlenmesi aç›s›ndan önemlidir.

Son olarak demokratik kitle seferberli¤inin olmay›fl› ve meydan›n sermayenin ve devletin kurumsal giriflimlerine kalmas› çarp›kl›¤›n politik aya¤›n› oluflturur. Demokratik kitle seferberli¤i, burjuva demokratik devrimin ve burjuva demokrasisinin geliflimi bak›m›ndan telafi edilemez bir eksikliktir. Zira burjuva demokratik devrimin “demokratik unsurlar›” sermayenin evriminin do¤al bir sonucu de¤il, ço¤unlukla burjuvaziye karfl› zorlu mücadelelerle kazan›lm›flt›r. ‹flçi s›n›f› hareketinin, sistemin krizini devrimci krize dönüfltürme kapasitesi, yüzlerce y›ll›k taleplerinin ve kazan›mlar›n›n kurumlaflt›r›lmas›n› sa¤lam›flt›r. En genel anlam›yla çarp›k kapitalizm, ba¤›ml›l›k iliflkilerini, içsel dinamiklerin bask› alt›na al›nmas›n› ve burjuva demokratik devrimin tamamlanamam›fl olmas›n› ifade eder. Burjuva demokratik devrimin yar›m kalmas›, art›k ça¤›n devrimci s›n›f› olarak, iflçi s›n›f›na demokrasi sorunu, feodal gericilikten arta kalan sorunlar, ulusal sorun, cinsiyetçilik gibi demokratik devrimin görevlerini de (kesintisiz devrim) yükler. Demokrasinin varl›¤› ya da yoklu¤u, kapitalizmin çarp›kl›¤›na de¤il, özünde devrimci s›n›f seferberli¤ine ba¤l›d›r. ‹çsel dinamikleriyle “normal” geliflen, yani “çarp›k olmayan” kapitalist ülkelerin otomatik olarak demokrasiye e¤ilimli olduklar› anlam› ç›kmaz; tersine sermaye hareketlerinin “do¤al evrimi” kapitalizmde her çizgide gericilik e¤ilimleri yarat›r. Çarp›k dinamikler üzerinde yükselen yenisömürge kapitalizmi ancak egemenlerin gerici s›n›fsal ittifak›yla ve ezilenlerin politik kitle pa-

Oligarflik diktatörlük, yenisömürge kapitalizminde burjuva diktatörlü¤ün somut biçimidir. Burada sermaye egemenli¤i, “burjuvazinin mutlak egemenli¤i” biçimini alamam›fl; “eski” egemen s›n›f katmanlar›yla k›r›lgan bir s›n›fsal ittifak› ayakta tutarak kendisine toplumsal bir temel oluflturabilmifltir. Ülke kapitalist pazar iliflkilerine eklemlenmifl olsa da “geleneksel ekonomi”de hâlâ varl›¤›n› sürdüren feodal kal›nt›lar, büyük toprak sahipleri-a¤alar ve prekapitalist tefeci-bezirgan ekonomisinin kalburüstü asalaklar›yla ittifak kaç›n›lmaz olmufltur. Oligarfli, farkl› sistemlere, farkl› üretim tarzlar›na, farkl› sömürü ve bask› biçimlerine ait egemenlik iliflkilerini, yenisömürge kapitalizminin geliflimi temelinde yeniden üreten gerici s›n›fsal egemenlik biçimidir. Oligarflik diktatörlükte s›n›fsal-siyasal iktidar, egemenlerin en seçkinlerinden oluflan küçük bir az›nl›¤›n elindedir.

Oligarflik diktatörlük Sömürge tipi faflizmin s›n›fsal temeli

‹çsel olgu haline gelmesi emperyalizmi oligarflinin do¤rudan parças› haline getirir. Sermaye yat›r›mlar›, borçland›rma düzenekleri gibi sermaye hareketleriyle emperyalist tekeller ülke içindeki s›n›fsal yap›da temsil edilmektedir. Ç›karlar› birbiriyle çeliflen s›n›flardan oluflan oligarfliye, emperyalizm ve ba¤›ml› tekelci burjuvazi önderlik eder. Oligarflinin küçük burjuvaziyle (Kemalist asker-sivil bürokrasi seçkinleri) kurdu¤u nispi denge7 de, özellikle ‘70’lere kadar oligarflinin çeliflki odaklar›ndan biridir. ‹ttifak, dönemin gereklerine ve de¤iflen güç dengelerine uygun olarak sürekli yeniden yap›land›r›l›r.

91


FAfi‹ZM Oligarfli içindeki “eflit olmayan” güçler aras›ndaki denge geçici, istikrars›zl›k (çat›flma) ise mutlakt›r, kal›c›d›r. Emperyalizme ba¤›ml›, uluslararas› tekellerle bütünleflmifl, onlar›n bir uzant›s› haline gelmifl bulunan iflbirlikçi “yerli” tekelci burjuvazinin oligarfli içinde belirleyici duruma yükselmesi, gerilimli, çat›flmalarla dolu bir süreçtir. Zamanla, tar›mda ve ticarette varl›¤›n› sürdüren kapitalizm öncesi (prekapitalist) unsurlar› kapitalist iliflkilere kazanm›fl, orta burjuvaziyi ve küçük burjuvazinin bir bölümünü tekelci sermayeye ba¤›ml› hale getirmifl, geri kalan k›sm›n› ise çeflitli biçimler alt›nda proleterleflmeye sürüklemifltir. Yerli tekelci burjuvazinin, oligarfli içindeki di¤er s›n›flar üzerindeki belirleyici konumu hiyerarflik bir üstünlü¤e dönüflmüfl, emperyalizmin oligarfli üzerindeki politik hakimiyeti ise bu geliflmeyle do¤ru orant›l› olarak artm›flt›r. Bu geliflme seyrine ba¤l› olarak, oligarfli içinde önceleri tekelci sermayeyle prekapitalist unsurlar aras›ndaki çeliflkiler belirleyici durumdayken zamanla tekelci sermaye içi çeliflkiler belirleyici duruma gelmifltir. Di¤er çeliflkileri ikincil plana iten bu geliflmeyle oligarflinin egemenlik iliflkileri tekelci sermayenin egemenli¤inin sürdürülmesine daralm›fl, tekeld›fl› kesimler ancak tekelci sermayeye dayanarak sistemle bütünleflme olana¤› bulmufllard›r. S›n›f savafl›mlar›n›n, tekelci sermayenin uluslararas› hareketlerinin ve emperyalistleraras› gerilimlerin fliddetlenmesiyle, oligarfli içindeki çeliflkiler de keskinleflmektedir. Siyasal istikrars›zl›¤›n temel kaynaklar›ndan biri olan çeliflkilerin birikimi ve keskinli¤i, egemenlerin s›k s›k yönetemez duruma düflmesine ve politik krizin derinleflmesine yol açmaktad›r. Egemen s›n›flar›n hiçbirinin mevcut egemenlik iliflkilerinin verili kurum ve kurallar›yla di¤erleri üzerinde hegemonya oluflturamad›¤› bu durumlarda rejimin sertleflmesiyle hegemonya yeniden tesis edilmektedir. Hegemonyan›n yeniden tesis edilmesi, iflçi s›n›f› hareketi, halk›n ve devrimcilerin üzerindeki bask› ve terörün art›r›ld›¤› genel

92

atmosfer içinde sa¤lanmaktad›r. Faflist iktidarlar, oligarfliye ve tekelci sermayeye hizmet etmelerine karfl›n, sistemin süreklili¤i aç›s›ndan, halk›n-milletin temsilcisi gibi görünmeye mecbur kal›rlar. Bütün s›n›flardan görece özerk bir görünüm, s›n›flarüstü bir alg› yarat›rlar.

Kurumsal faflizm Sömürge tipi faflizmin kurucu gücü Afla¤›dan yukar›ya kitle hareketine dayanarak iktidar›n ele geçirildi¤i faflizm tiplerinden farkl› olarak, yenisömürge toplumunda faflizmin inflas›, yukardan afla¤›ya devletin kurumsal gücüyle gerçekleflir. Her ne kadar görüntüde “parlamenter demokratik rejim” olarak adland›r›lsa da devletin biçimi “burjuva demokrasisi” de¤il faflizmdir. Sömürge tipi faflizm, devlet biçimidir. Türkiye’de devletin, emperyalizmin yenisömürgecilik iliflkilerinin, çarp›k kapitalizmin ve s›n›f savafl›mlar›n›n kendine yükledi¤i görevleri yerine getirebilmesinin koflullar›, sömürge tipi faflizmin bask›, terör ve hegemonya ayg›tlar›nca sa¤lan›r. Burada devlet basit olarak ne emperyalist dengelerin ifllevsel bir arac›s›d›r ne de birikim rejimlerinin bire bir yönetsel bir ayg›t›d›r. Çarp›k kapitalizminin istikrars›z do¤as› ve s›n›f savafl›mlar›n›n karmafl›k yap›s›, devlete her zaman karflmafl›k-çoklu görevler yükler. Devletin görevlerinden biri, toplumun uluslararas› sermaye birikim sürecinin gereksinimlerine göre biçimlendirilmesidir. Ülkenin tekelci birikimin parças› haline getirilmesi, mülksüzlefltirme, metalaflt›rma ve proleterlefltirme süreçlerinin emperyalist birikimin gereklerine göre yönetilmesine ba¤l›d›r. Emekgücünün yeniden üretimi, piyasa koflullar›n›n belirlenmesi, art›¤›n kullan›m biçimi ve do¤al kaynaklar›n aktar›lmas› gibi yerel birikimin ö¤eleri emperyalist birikimin ilkelerince de¤erlendirilir. Politik fliddet ayg›t› olarak son derece güçlü görünen “yenisömürge devlet”i, özünde zay›f ve istikars›z k›lan iflte bu

Georgi Dimitrov. Bulgar devriminin önderi. III. Enternasyonal’in (Komintern) emektar militan›, bir dönem genel sekreteri. Faflizmi kalemiyle yarg›layan devrimci. Yapt›¤› devrimci savunmayla Leipzig duruflmalar›nda (1933) Nazi faflizminin komplocu mahkemesini tarihin huzurunda makum etti.


FAfi‹ZM noktad›r. Asl›nda devletin ekonomik temeli ve yerel birikim üzerindeki denetimi son derece zay›ft›r; çünkü yerel sermaye birikimini güçlendirmenin de¤il, yenisömürgelerdeki kronik sermaye yetersizli¤ini derinlefltirmenin bafll›ca kanal› ve güvencesi olarak yap›land›r›lm›flt›r. Çarp›k, istikrars›z ve krizli egemenlik iliflkileri ve toplumsal s›n›flar, genifl bir bask› ve terör ayg›t› arac›l›¤›yla egemenlik alt›nda tutulur. Bunun güvencesi devlettir. Devlet bu güvenceyi, sömürge tipi faflizmin kurumsal yap›s›n› koruyacak tarzda sürekli yeniden yap›land›rarak sa¤lar.

Faflist örgüt Kwame Nkrumah. Gana’l› devrimci, ilk devlet baflkan›. Afrika’da sömürgecili¤e karfl› mücadelenin önderlerinden. “Yenisömürgecilik” üzerine çal›flmalar›yla yenisömürge devrimcili¤ine kat›lar› büyüktür.

Sömürge tipi faflizmin kurumsal yap›s› Türkiye’de kökleri eskiye uzanan devletin bask› ve fliddet gelene¤iyle yenisömürgeci politik bask› ve denetim teknikleri kaynaflt›r›larak faflist bir devlet yap›s› ortaya ç›kar›lm›flt›r. Burjuva demokratik devrimin tamamlanamam›fl olmas›n›n da bir göstergesi olarak, demokrasi gelene¤i c›l›z devlet yap›s›, sömürge tipi faflizmin yap›land›r›lmas›na çabuk uyum sa¤lam›flt›r. Osmanl›’dan ve Kemalist küçük burjuva diktatörlü¤ünden “bürokratik askeri devlet” gelene¤i devral›nm›fl ve ça¤›n gereklerine uygun gelifltirilmifltir. Halk›n üzerinde kuvvetli bir bask› arac› olarak ordu, polis, yarg› ayg›tlar›yla kolu her yere uzanan merkezileflmifl devlet gücü ortaya ç›km›flt›r. Böylece sistematik fliddetle terörün tüm topluma yay›larak politik kitle pasifikasyonu sa¤lanmaktad›r.

Sistematik fliddet, fliddetin her zaman ve her yerde kesintisizce uygulanabilecek flekilde devletin yap›s›nda içselleflti¤ini gösterir. Ancak burada özgün olan, sömürge tipi faflizmin ikili iktidar yap›s›na sahip olmas›d›r. Sömürge tipi faflizmde, parlamenter rejim gibi ça¤›n gere¤i olarak art›k yads›namaz bir noktada bulunan burjuva demokrasisinin genelgeçer kurumlar›yla (sand›ksal demokrasi) bask› ve terör ayg›tlar›, fliddetin uygulanmas›nda birbirini bütünleyecek flekilde yap›land›r›lm›flt›r.

‹kili karakteri faflizme pratikte esneklik kazand›rmaktad›r. Bu sayede, en vahfli fliddet uygulamalar›, “demokratik” bir atmosfer içine yerleflebilmektedir. Biçimsel parlamenter rejim görüntüsü, oligarflinin kendi aras›ndaki demokrasi gereksinimini ve sisteme kat›lma kanal›n› oluflturmas› yan›nda, as›l olarak, faflizme süreklilik ve esneklik kazand›ran bir ifllev görür. Böylece her türlü terör, devlet güçlerince hukuksal-yasal kurallarla meflrulaflt›r›larak uygulanabilir. Yasallaflt›r›lm›fl devlet fliddetinin etkisinin art›r›lmas› ve terörün tüm halka yay›lmas› için, yine devletin güdümünde kontrgerilla örgütlerinin yasad›fl›-yeralt› fliddeti ve yar›askeri sivil faflist hareketlerin fliddeti örgütlenir. Askeri ve politik fliddetin en etkin ayg›tlar›ndan biri olarak kullan›lan kontrgerilla, faflizmin yukardan afla¤› devlet yap›s›na hakim k›l›nmas›nda en etkili operasyonel araçt›r. Kontrgerilla, sömürge tipi faflizmin örgütleyici merkezi, devrimci s›n›flara yönelik savafl politikas›n›n bir arac›d›r.

Türk-‹slam sentezine liberal yedek Sömürge tipi faflizmin ideolojisi Sömürge tipi faflizmin kal›c›l›¤›, kendini meflrulaflt›rma kapasitesini geniflletmesine ba¤l›d›r. Sistem ideolojik ayg›tlarla terör ayg›tlar›n› birlikte kullanarak kendini meflrulaflt›r›r. Egemenlerin fikirlerinin halk›n üzerindeki inand›r›c›l›¤›n›n artmas›, halk›n beklentilerini canl› tutan nispi refah koflullar›n›n sürdürülmesi temelinde faflist terörün yayg›nlaflt›r›lmas›na ba¤l›d›r. Yap›sal olarak krizden ç›k›fl mümkün olmad›¤›na göre, egemenler, kendi krizini iflçi s›n›f› hareketinin krizine dönüfltürerek ç›k›fl aramaktad›rlar. Böylece devrimci hareketin, sistemin krizini devrimci krize dönüfltürme kapasitesi bask› alt›na al›nm›fl, sistemin krizi ve çeliflkileri bir süreli¤ine daha bast›r›lm›fl olur. ‹flçi s›n›f›n›n parçalanmas›nda, devrimci hareketin bölünmesi ve kitlesel ba¤lar›n›n kopmas›nda faflist ideolojinin ‹slamc›-floven etkilerinden; iflçi s›n›f› saflar›nda sendikalizm ve reformizm

93


FAfi‹ZM gibi burjuva ideolojisinden ve kendili¤indencilik gibi küçük burjuva ideolojisinden yararlan›l›r. Bu dönemlerde iflçi s›n›f›n›n politik taktiklerinde ekonomizm e¤ilimleri artmaktad›r. Halk›n politik pasifikasyonunun sürdürülmesinin zorlaflt›¤› anlarda, halk›n geleneklerinde yer etmifl “en güvenilir” gericilik dinamikleri yeni biçimlerde yeniden devreye sokulmaktad›r. Bu durumlarda sa¤ ideolojik gelenekler yenisömürgeci ilkeler çerçevesinde yeniden yap›land›r›l›r. Türkçülük (milliyetçili¤in hemen her biçimi), ‹slamc›l›k ve liberalizmden yararlan›l›r. ‹slam milliyetçilefltirilirken, milliyetçilik ‹slamc›laflt›r›l›r. Zaman zaman liberal fikirlerin deste¤ini alsa da, zaman›n flartlar›na göre sa¤ ideolojik gelenekleri yeniden saflaflt›ran faflist ideolojisinin birlik merkezi Türk-‹slam sentezidir.8

‘70’lerin sonlar›nda vurucu güç olarak kitle faflizminin belirleyici oldu¤u içsavafl, faflist kitlelerin ciddiye al›nmas› gere¤inin en ciddi örne¤ini oluflturur. Faflizmin kitle temelinin ve faflist iktidarlar› destekleyen emekçi s›n›flar›n, devletin basit manipülasyonlar›ndan öte nesnel bir gerçekli¤i ve politikleflme potansiyeli oldu¤u bir gerçektir. Sömürge tipi faflizmin kitleleri etkileme gücü salt terörle politik kitle pasifikasyonu yaratmas› üzerinden olmamaktad›r. Nispi refah ortam›n› bozan istikrars›zl›k ve kriz, mülksüzlefltirme, metalaflt›rma ve proleterlefltirme dalgas›n›n ezilenleri parçalayarak ucuz ve güvencesiz iflçili¤e sürüklemesi, emekçi s›n›flarda ve özellikle küçük burjuvazide, bir yandan “servet-zengin düflmanl›¤›” yarat›rken, öte yandan proleterleflme korkusu yaratmaktad›r. Böylece faflist hareketlerin beslen-

Yoksul gecekondu halk›yla girdi¤i eski çarp›flmalar› kaybeden kontrgerilla, yeni kent savafllar›nda, ilkin, panzerlerin ve tanklar›n manevra yapabilece¤i genifl yollar yapt›r›yor. Ne var ki, y›k›lan duvarlar›n alt›nda kalan eski çarp›flman›n›n izlerinin, bugün bar›naklardan yükselen hak mücadelesinin rengine kar›flmas›n› engelleyemiyor.

Sivil faflist hareket Sömürge tipi faflizmin kitle deste¤i Yenisömürge toplumunda gerici -karfl›devrimci- bir saflaflma yaratmadan oligarflik diktatörlü¤ün sürdürülmesi imkâns›zd›r. Devletin yönlendirdi¤i ve denetim alt›nda tuttu¤u kontrgerilla provokasyonlar› ve sivil faflist örgütlenmeler arac›l›¤›yla sömürge tipi faflizme toplumsal bir temel oluflturulmaktad›r. Yukardan afla¤›, devletten topluma geliflme seyri izleyen faflistleflme politikalar›n›n ilk hedefi, politik bir kitle hareketi ve kitle deste¤i yaratmak; sermayenin en gerici kesimlerini, en gerici toplumsal kesimlerle ve en gerici ideolojik ak›mlarla buluflturmakt›r. Komünizm, Kürt ve Alevi düflmanl›¤› bu kitlelerin en belirgin ortak özelli¤idir. Yukardan afla¤› geliflim seyri, faflizmin toplumsal-kitlesel dinamiklerinin önemsiz oldu¤u anlam›na gelmez.

94

di¤i

toplumsal

atmosfer

ortaya

ç›km›fl

olur.

Gizli faflizm, aç›k faflizm ve geçifl süreci Sömürge tipi faflizmin rejim biçimleri Mevcut “rejim biçimi”yle egemenlik iliflkilerinin sürdürülemez oldu¤u, çeliflkilerin keskinleflti¤i, krizin derinleflti¤i anlarda, egemenler sahaya yeni kuvvetler sürerek rejim de¤iflikli¤ine gitmektedir. Sömürge tipi faflizm, “aç›k faflizm” ve “gizli faflizm” gibi kategorik olarak fakl› biçimler gösterdi¤i gibi, “askeri faflizm”, “12 Eylül faflizmi”, “AKP faflizmi” gibi gündelik propaganda terimleriyle ifade edilen biçimler de gösterir.9 Rejim de¤iflikli¤inde de¤iflimin yönü aç›k faflizm ya da gizli faflizm olabilir; her iki durumda da geçifl sürecinin faflizme karfl› mücadelenin somut politik takti¤inin belirlenmesi önem tafl›maktad›r.


FAfi‹ZM Egemen s›n›flar›n, “sand›ksal demokrasi”nin kurallar›na ba¤l› kalarak toplumsal muhalefeti bast›ramad›klar› zamanlarda ya da kendi aralar›ndaki çeliflkileri çözemedikleri zamanlarda, sürecin yönü aç›k faflizme dönmektedir. ‹flçi s›n›f› hareketi terörle bast›r›larak, oligarfli içi bozulan dengeler yeniden kurulur, egemenlerin sars›lan hegemonyas› yeniden yap›land›r›l›r. Örne¤in 12 Mart ve 12 Eylül gibi askeri faflist rejimlerde ordu, do¤rudan tekelci sermayenin partisi gibi davranm›flt›r. Gizli faflizmde demokrasi kurumlar› öne ç›kmaktad›r; ancak her zaman belirleyici olan bask› ve terör ayg›tlar›d›r. Ordu, polis, parlamento, yarg›, yasalar ve ana-

12 Haziran 1980 ‹zmir ‹nciralt› Ö¤renci Yurdu Katliam›

yasa gibi devlet kurumlar›, rejimin yönelimine göre esnek ifllev tafl›yarak faflizmin icras›n› güçlendirecek biçimde yap›land›r›l›r. Demokrasi ayg›tlar›yla bask› ve terör ayg›tlar› aras›ndaki iliflkilerin dengeli ifllemesine özen gösterilmektedir. Aç›k faflizmde terör ayg›tlar› tek bafl›na belirleyici konuma yükselir. Ancak sistemin kal›c›l›¤› aç›s›ndan mümkün oldu¤unca gizli faflizm, yani sand›ksal demokrasi görünümünün korunmas› esas al›nmaktad›r. Rejim de¤iflikli¤i egemen güçlerin keyfi hareketine dayanmaz. ‹ktidar›n s›n›fsal temelinin ve kitle deste¤inin sa¤laml›¤›, oligarfli içi ve devlet içi çeliflkilerin keskinli¤i, en önemlisi iflçi s›n›f› hareketinin müdahalesi rejim de¤iflikli¤inin yönünü belirlemektedir. Örne¤in 12 Mart aç›k faflizminde, s›n›fsal-kitlesel deste¤in yetersiz-

li¤i parlamentonun ve siyasal partilerin kapat›lmad›¤› parlamenter bir görünümü zorunlu k›lm›flt›. Bütün c›l›zl›¤›na karfl›n yerlefliklik kazanm›fl “parlamenter gelenek”, gerek emekçi s›n›flarla egemen s›n›flar aras›ndaki çat›flmalarda gerekse de egemen s›n›flar›n kendi aralar›ndaki çat›flmalarda parlamentoyu görece etkin araçlardan birisi durumuna getirmifltir. Kuflkusuz bundan, s›n›f çat›flmalar›n›n temel olarak parlamenter zeminde geçti¤i fleklinde bir anlam ç›kar›lmamal›d›r. Ülkemizde s›n›flararas› çat›flmalar temelde bask› ve terör yöntemleriyle çözülmekte, ancak bu temelde oluflan zemin parlamento düzeyinde esnetilmektedir. Fakat tüm s›n›flar›n c›l›z yap›s› bu esnekli¤e, bu s›n›rl› alana dahi tahammüllerini zorlaflt›rmakta, uzlaflma ve çat›flmalar a¤›rl›kla bu s›n›rl› çerçeve etraf›nda meydana gelmektedir. Parlamenter gelene¤in ola¤anüstü dönemlerdeki ifllevsizli¤i nedeniyle, a¤›rl›kla sadece tekelci sermayenin programlar›n›n uyguland›¤› aç›k faflizm dönemleri, oligarflinin di¤er kesimlerinde ciddi huzursuzluklara yol açarken, emekçi s›n›flarda da tepkisel birikimlere yol açmaktad›r. Ülkemizde aslolarak gizli faflizmin kurumlar› olan parlamenter kurumlar, siyasi partiler kendi do¤alar›n›n gere¤i kendilerini ifllevsel k›lan gizli faflizmden yana çaba sarf ederler. 10 Geçifl süreçlerinin demokrasiye ya da teröre yönelimi, daima onlara önderlik eden güçlerin s›n›fsal politik niteli¤iyle do¤rudan orant›l›d›r. Örne¤in “demokrasiye geçifl” diye yutturulan fley, özünde, aç›k faflizm koflullar›n›n kurumsal yap›s›n›n sivil koflullarda sürdürülme zemininin yarat›lmas›d›r. Bu durum rejimin temel özelliklerinden kaynaklan›r. Bir sonraki dönemin yap›sal çerçevesi aç›k faflizm dönemlerinde yeniden çizilmekte ve bu çerçeve sonraki dönemde ancak s›n›flar mücadelesinin geliflim seyrine paralel olarak bir ölçüde esnetilebilmektedir. Bu nedenle aç›k faflizm dönemleri, ülkemizde devletin yap›lan›fl›n›n temel olarak yeniden biçimlendi¤i dönemler olmaktad›r. Bu dönemlerde nispi demokrasi ö¤eleri rafa kald›r›lmakta, geriplana itilmekte ya da etkisizlefltirilmekte; aç›k bask› ve terör yöntemleri önplana ç›kmaktad›r. Bu iflleyifl, 12 Eylül faflizmine dek, kendi silahl› gücü sayesinde, cuntan›n tekelci sermayenin siyasi partilere yükledi¤i ifllevleri krizin derinleflti¤i dönemlerde kendi bünyesinde toplayarak, kendi fiili, faflist mekanizmalar›n› yaratarak yönetmesi fleklinde geliflmifltir. Gerek aç›k faflizm dönemlerinin gerekse de gizli faflizm dönemlerinin kendi içlerinde baz› ortak özelliklere sahip olmalar› yan›lt›c› olmamal›. Zira, ülkemizde faflizm dairesel bir geliflim çizgisi (yani k›s›r bir dön-

95


Faflizme karfl› direnifl savafl›nda halk hareketinin militanlar›na dönüflen yoksul kad›nlar, Mahirlerin bir “rastlant›” olmad›¤›n›n kan›t›yd›lar: Direniflte ve derimci yaflam›n inflas›nda ustayd›lar.

gü) de¤il, aksine s›n›flar mücadelesinin ortak bir kesifleni olarak sarmal bir geliflim çizgisi izler. ‹ster gizli ister aç›k olsun, sürecin her aflamas›nda kendisini bir üst düzeyde yeniden üreten faflizmin yeni dönemdeki yap›lan›fl›, geçmifl dönemlerdeki yap›lan›fllara benzemez. Kendisinden önceki aç›k faflizmin kurum ve kurallar›n› örtük bir flekilde bar›nd›ran ve bunlar›n yeniden üretildi¤i bir gizli faflizm dönemi, bir önceki gizli faflizm döneminden önemli farkl›l›klar tafl›r.11 Liderlerin kiflisel diktatörlük e¤ilimleri bireysel bir rastlant› de¤ildir. Her ne kadar “tercihler” gizli faflizmden yana olsa da sürecin mutlak geliflim e¤ilimi aç›k faflizm yönündedir. Yenisömürge kapitalizminin do¤as› gere¤i kaç›n›lmaz olan çeliflkilerin keskinleflti¤i ve krizin derinleflti¤i anlarda, en nihayetinde devrim koflullar›nda egemenlerin mecburi silah› aç›k faflizm olacakt›r.

Devrimci pratik Faflizme karfl› mücadele Sömürge tipi faflizme, bir teori olarak mükemmelli¤ini veren kavramsal zenginli¤i de¤il, devrimci pratik taraf›ndan s›nanmas› ve afl›lmas›d›r. Mahirleri, kendi teorisinin ilerisine tafl›yan ‘71 silahl› mücadelesi ve Devrimci Yol’u, politik halk hareketine tafl›yan direnifl savafl›n›n pratikleri, burjuva siyasetin en karanl›k güçlerinin yenilgiye u¤rat›ld›¤› ve proleter siyasetin kurucu öznelerinin s›nand›¤› devrimci pratiklerdir. (…) Sürecek.

96

Dipnot: 1 Bafll›kta Etienne Balibar’›n Lenin hakk›nda yazd›¤› bir makaleden esinlenme var: “Siyasette Savafl›n Belirledi¤i Felsefi U¤rak: Lenin 1914-16”, Yeniden Lenin: Bir Hakikat Siyasetine Do¤ru, Der. S. Zizék, S. Budgen, S. Kouvelakis, Otonom Yay., ‹stanbul, 2007. 2 Faflizme karfl› mücadelenin süreklili¤i aç›s›ndan farkl› dönemlerde izlenen politik taktiklerin, do¤ruluk, yanl›fll›k ve yetersizlik ölçütleri temel al›narak, de¤erlendirilmesi gelecek say›larda baflka yaz›lar›n konusu olacak. Bak. Bu Tarih Bizim: THKP-C’den Devrimci Yol’a Geçmiflin De¤erlendirilmesi, Devrim Dergisi Yay›nlar›, ‹stanbul, May›s 2006. 1990’lar›n faflizme karfl› demokrasi mücadelesi, neoliberal sald›r›n›n ilk dalgas›n› k›ran-yavafllatan toplumsal muhalefetin yolunu açan öncü direniflleri yaratm›fl olmas› d›fl›nda, öncüllerinin gösterdi¤i baflar›y› gösteremez. 3 Mahir Çayan, Toplu Yaz›lar, Devrimci Yol Yay›nlar›, Ankara, Ocak 1978 4 Demokratik Halk Devrimi, 1970’lerin yenisömürgecilik koflullar›nda, gizli iflgal alt›ndaki bir ülkede halk savafl› stratejisini temel alan devrim anlay›fl›d›r. Devrim, karfl›devrim cephesinin s›k› denetim alt›na ald›¤› flehirlerden de¤il, sistemin yumuflak karn› olan k›rlardan flehirlere do¤ru bir rota izleyip, çeflitli ara aflamalardan geçerek halk›n örgütlü savafl›yla gerçekleflecektir. Devrimci proleter partinin yönetti¤i savaflta, ideolojik önderlik iflçi s›n›f›nda olmakla birlikte, devrimde s›n›f kat›l›m› olarak temel rolü iflçiler de¤il, köylüler oynayacakt›r. 5 Gelecek say›da “Devrimci Pratik: silahl› mücadele, direnifl savafl› ve faflizme karfl› demokrasi mücadelesi” bafll›¤› alt›nda faflizme karfl› mücadelenin farkl› dönemleri, devrimci politika ve taktikleri de¤erlendirilecek. 6 Georgi Dimitrov, Faflizme Karfl› Birleflik Cephe 7 Oligarfliyle küçük burjuvazi aras›nda oluflan dengeye “nispi denge” denir. 8 Bak. “Türk-‹slam Sentezi”, Halk›n Devrimci Yolu, s. 9 (bu say›da), Ekim-Aral›k 2012 9 Faflizmin analizinde kapitalist devlet üç düzlemde irdelenir: “Devlet tipi”, “devlet biçimi” ve “rejim biçimi”. Devlet tipi üretim tarz› ve s›n›fsal egemenli¤i gösterir; örne¤in devletin tipi kapitalist devlettir ve burjuvazinin s›n›fsal diktatörlü¤ünü sa¤lar. Devlet biçimi, kapitalist devletin nas›l biçimlendi¤i, yani s›n›fsal egemenli¤in hangi kural ve kurumlar alt›nda sa¤land›¤›yla ilgilidir; örne¤in devlet, “burjuva demokrasisi” ya da “faflizm” olarak biçimlenir. Rejim biçimiyse, faflizmin ya da burjuva demokrasisinin nas›l yürütüldü¤üyle ilgilidir; örne¤in aç›k faflizmin bir yürütülüfl flekli olarak “askeri faflizm”, bir rejim biçimidir. 10 “Ülkemizde Faflizmin Tarihsel Geliflimi ve Bugünkü Niteli¤i”, Emperyalizme ve Faflizme Karfl› Devrimci Gençlik, s. 1, Ocak 1990 111 Devrimci Gençlik, agy.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.