ADALET VE DİRENİŞ

Page 1

10 Ekim 2018

Adalet Onun İçin Mücadele Edenlerle Anılır

HALKIN AVUKATLARININ DURUŞMASI 3-7 ARALIK’TA SİLİVRİ’DE!


Yeniden Merhaba,

2

Öncelikle sizleri umutla, inançla ve sevgiyle sımsıkı kucaklıyoruz. Yabancı değiliz birbirimize, tanıyoruz. İlla ki karşılaşmışızdır mahkemelerde, hapishanelerde, hastanelerde, adli tıplarda, herhangi bir şehirde. Bizlerden bir kaçımız bugün tutsaktır. Önemli değil ilk de değil. Bakın halen kaybetmedik inancımızı ve umudumuzu. Adalete olan açlığımızı. Mahkeme salonları savaş meydanımızdır. Savaşıyoruz. Yoksullar için, halk için, sınıfımız için savaşıyoruz. Defalarca büromuz basıldı, işkencelerle gözaltına alındık, tutuklandık, tecrit edildik. Sesimiz kesilmeye çalışıldı. Susmadık, daha yüksek sesle haykırdık haklılığımızı. Kimi savunduk bugüne kadar, en başta işçileri. İş kazası altında katledilen, sakat kalanları. Hem ailesi hem kendisi açlığa mahkum edilenleri. İşlerinden atılan emekçileri, yıllardır verdikleri emekleri hiçe sayarak atılan binleri. Çocukları katledilen anaları, babaları. Doğayı, vatan topraklarını ve bunlara sessiz kalmadığı için işkence gören, tutuklanan, katledilen devrimcileri. Yaptığımız avukatlık o kadar büyük bir suçtu ki manşetlerde yer aldık. Çıkan yalan haberlerle karalanmaya çalıştık. Klasörlerce hazırlanan iddianamelerle müebbet istendi. Hiçbir zaman yargılanan olmadık, yargılayan olduk. Hazırladıkları boş ve iftiralarla dolu iddianameleri yüzlerine çarptık. Uzun bir aradan sonra sizlerle tekrar

buluşmanın heyecanı içerisindeyiz. Yaşadıklarımızı, yaşadıklarınızı anlatacağız tek tek, satır satır. Çoğu zaman adaletsizliği, hukuksuzluğu anlatacağız ve elbette bununla birlikte verilen mücadeleyi, büyüyen umudu. Hani yargılıyorlar ya bizi, bunun nedenini göstereceğiz yani avukatlık pratiğimizi. İyi bir avukatın nasıl olması gerektiğini. Müvekkilleri için ölümü göze alan bir pratikten geliyoruz ve bu pratiği sürdürmekte oldukça kararlıyız. Her baskın her tutuklama her işkence bizi daha da güçlü ve öfkeli çıkarıyor meydanlara. Dünkü bir mesele değil anlatmak istediğimiz. Yüzyıllardır süregelen bir mücadelenin parçasıyız. Yüzyıllardır süregelen bir zulme direniyoruz ve biliyoruz ki geriye bir tek direnenler kalır. Biz direnenleriz ve buradayız. Bugün Fuat Erdoğan’ları anarak ilerliyoruz yolumuzda. Onlara layık olmaya çalışarak. Onlar canlarıyla ödediler bedelini. Unutmuyoruz. Anlatacak çok şey var elbet. Sizin de eklemek istediğiniz bir şey olursa başımızın üstüne. Son dönemlerden başlayacağız anlatmaya, yazmaya. Özellikle OHAL’le birlikte kat be kat artan hukuk terörünü. Tutuklanan binleri. Hala tutuklu bulunan müvekkillerimizin yaşadıklarını ve hukuksuzluğa son sürat devam eden mahkemeleri, hapishaneleri. Dışarıda yaşananları. Hepinize yeniden merhaba diyoruz. Yazmaya başlayalım...

HALKIN HUKUK BÜROSU


Adaleti Aramaya Ve Onun İçin Savaşmaya Devam Edeceğiz Çağdaş Hukukçular Derneği üye ve yöneti- devam etti.’’ cisi, Halkın Hukuk Bürosunun 20 avukatı Bir başka soru, Berkin Elvan için neden hakkında açılan dava 1 yıldır sürüyor. Bu açlık grevi yaptınız, çadır kurdunuz? Berkin’in sürede 17 avukatımız 1 yıl boyunca tutuklu davasını yıllarca açmayanların, sonunda bir kaldı. 1 yılın sonunda görülen davada tek polise dava açanların ve onu da bütün avukatlıklarını, faaliyetlerini anlattılar. Onlara açık delillere rağmen tutuklamayanların yöneltilen suçlamalar halkın avukatlığını yap- anlamadıklarından biri de bu. Hani mak. Onlar da halkın avukatlığını nasıl avukattınız, mahkemeler dışındaki bu işler de yaptıklarını anlattılar. ne oluyor demek istiyorlar. Buna verilen İddianamede Savcı, hapishane ziyareti cevap da açık: ‘’Avukatlık hayatın ta kendiyapmayı bir suç olarak göstermişti. Neden sidir. Sadece duruşmaya girmek olarak ele hapishanelere gidiyorsunuz, diye soruyordu. almıyoruz.’’ Halkın avukatları avukatlıktan ne Halkın avukatlarının cevabı açıktı: ’’Müvekkil- anladıklarını anlattılar: ‘’Onlar halkın evini lerimiz hızar yıkıyor biz engel oluyoruz, makinelerinde ‘’Onlar halkın evini yıkıyor biz onlar uyuşturucu satanları doğranmasın, kaengel oluyoruz, onlar uyuşturucu koruyor; biz tedavi mertledilmesin diye hapiskezleri kuruyoruz. Onlar satanları koruyor; biz tedavi halkın çocuklarını hanelere gidiyoruz.’’ merkezleri kuruyoruz. Onlar öldürüyor; biz ölmesin Hapishanelere halkın çocuklarını öldürüyor; biz diye bedenimizi siper gidilmesinden işkence teşhir edildiği için ölmesin diye bedenimizi siper ediyoruz. Onlar yoksulluk rahatsızlar. Kapatılmaya, ediyoruz. Onlar yoksulluk kader kader diyor biz yok tecride, işkenceye boyun diyor biz yok edeceğiz diyoruz.’’ edeceğiz diyoruz.’’ İşte bu eğmeyen tutsakların fikirler çarpıştı 5 gün iradesini anlayamayanlar boyunca duruşma saloişin kerametinin avukatlarda olduğunu da nunda. Halkın avukatları meşruluklarından düşünüyor ki avukatların hapishanelere gidip aldıkları güçle bu davanın sanığı, yargılananı müvekkillerini görmesini bir suç olarak değil yargılayanı oldular. Savcının tutuk değerlendiriyor. devam istemine şöyle cevap verildi: Yüksel Direnişinin avukatlığını yapmak “Olmamızı istediğiniz avukatlar olmayacağız. dosyadaki suçlamalardan biri, bu nitelendir Kovsanız gitmeyiz. Öldürseniz ölümüz bu meye şöyle karşılık verdi direnişin avukatları: topraklarda yatacak. Bize bu güne kadar ‘’Nuriye hayatını emeğiyle kazanma hakkını ‘kaçma şüphesi’ var diyenlerin yüzde 80’i korumak için, direnme hakkını korumak kaçtı. 1500 hakim-savcı kaçtı. En büyük için,insan onurunu korumak için çıktı. kaçma şüphesi olan sizlersiniz.” Mahkemede Direnme hakkı yoksa adalet korumasız kalır son gününü Silivri’ye kaçırdığı bu davadan ve sonunda yok olur. Yüksel direnişi siyasi bir bütün avukatları tahliye etmek zorunda kaldı. zaferdir. Zafer halkın sahiplenmesi ve yeni Faşizmin silkinip hukuk şalını üstünden direnişçilerin alana çıkmasıydı. Faşizmin atması da bundan sonra oldu. Tatil günlerinde çalışmayan mahkeme toplandı ve politikalarını boşa çıkarmış olmasıydı. Bizi savcılığın tahliyeye itirazını değerlendirdi. tutsak ederek direnişin akışına mani Mahkemece verilen tahliye kararlarına olamadılar. Açlık grevi bizden sonra da

HALKIN HUKUK BÜROSU

3


4

savcılık tarafından yapılan itiraz, aynı mahkeme tarafından kabul edilerek tutuklamaya yönelik yakalama kararları verildi.17 avukattan 12’si hakkında daha bir gün geçmeden yakalama kararları çıkarıldı. Sabah tahliye edilen avukatlar akşam aranır oldu. Aynı gün içinde beşi işkenceyle ailelerin arkadaşlarının yanında üstelik Aytaç Ünsal, Behiç Aşçı ve Aycan Çiçek İstanbul Barosundan gözaltına alındı. Ertesi gün adliyeye getirildiklerinde polis tarafından yerlerde sürüklendiler. Hakim adlarını sorduğunda yanıtları şu oldu: ‘’Adımın hiç bir önemi yok, adım Avukat Fidel Castro, Avukat Lenin, adımızın hiç bir önemi yok, biz Türkiye Halklarının avukatıyız. Bundan önce de halkın avukatıydık, bundan sonra da öyle olacağız.’’ Selçuk Kozağaçlı ise adliyeye avukat olduğunu söyleyerek girdi ve duruşma salonuna gitti. Mahkeme ise hakkında yakalama kararı çıkarttıkları avukatı duruşmaya dahil etmek yerine alelacele gözaltına aldırıp gönderdi. Mahkemeler polis

tutukla demeden tutuklayamaz hale gelmiştir. Adliyeye neden geldiğini de anlattı Selçuk Kozağaçlı: “Devrimci Avukatlar böyle ucuz tutuklama kararlarıyla yıldırılamaz. Kendi utanç ve korkularıyla yüzleşsinler diye geldim.” Kendi kararını hiçe sayan mahkeme heyetine ne mi oldu? Bir kararnameyle dağıtıldı ve hepsinin rütbeleri düşürüldü. Kararına sahip çıkma cesaretini bu korkular yüzünden gösterememişlerdi; ancak bu U dönüşü de onları kurtarmadı. Halkın avukatları tekrar tutuklandı, sekizi hakkında halen tutuklamaya yönelik arama kararı var. Avukatlar; içeride, dışarıda, mahkemelerde, meydanlarda, gecekondu mahallelerinde sürdürdükleri mücadeleye devam ediyorlar. Avukatlarımız meşruluğu bırakın kanuniliği olmayan kararlarla tutuklansalar da aransalar da halkın safında adalet mücadelesi veriyoruz. Adaleti aramaya ve onun için savaşmaya devam edeceğiz

HALKIN HUKUK BÜROSU


Katliamcı Acizlik Polis katliamlarına devam ediyor. Sarıyer’in Küçükarmutlu Mahallesi’nde bir uyuşturucu satıcısını cezalandırdığı iddiasıyla polis tarafından aranan İbrahim Devrim Top bulunduğu eve yapılan baskın sonucunda katledildi. Olay sırasında evde bulunan Hakan Yıldız ile eşi Sevgi Yıldız da gözaltına aldı. Mahalle halkı; önce evden silah seslerinin geldiği daha sonra polislerin ellerinde bir ceset torbasıyla dışarı çıktığını anlattı. Küçükarmutlu Mahallesi’nde daha önce de polis baskını esnasında “Ayakkabılarınızla içeri girmeyin, galoş giyin” dediği için Dilek Doğan, işinden çıkıp akşam vakti evine dönerken sokak ortasında Yılmaz Öztürk katledilmişti. Yine İstanbul’un çeşitli mahallelerinde eylem hazırlığında olduğu gerekçesiyle yapılan baskınlarda İnanç Özkeskin ve henüz çocuk olmasına rağmen kamuoyuna “örgüt yöneticisi” diye gösterilen Sıla Abalay polis kurşunuyla katledilmişti. Anlaşılacağı üzere polisin ne ilk katliamıdır bu ne de son olacaktır. Hiçbir haklı gerekçesi olmayan baskınlarda halk çocuklarının katledilmesi adeta günlük yaşamda sıradan bir hal almıştır. Bunun nedeni polisler aleyhinde açılan davalarda bırakın herhangi bir ceza çıkmasını, halkın adalet talebi göz ardı edilerek neredeyse yargılanan polislere ödül verilmesidir. Yargılama makamları tarafından kolluk kuvvetlerinin bu denli korunarak kendilerini güvende hissetmelerinin sağlanması yeni katliamlara davetiye çıkarır vaziyettedir. Evlatlarını kaybeden anaların adalet talepleri yok sayılmakta, halkın bedel ödeyerek kazandığı evrensel insan hakları ilkeleri ihlal edilmektedir. Mahkemelerde ifade veren polisler, ifadelerinde birbirlerini tekrar etmekte, katliam ge-

rekçelerini “O teröristti, vurmak istemedim ayağım kaydı o sırada silah ateş aldı, yanlışlıkla oldu” gibi insan aklıyla dalga geçen cümlelerle açıklamışlardır. Yargılama makamları bu gerekçeleri dikkate almış olacak ki; yargılanan hiçbir polis tutuklanmamıştır. Ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaşmaya devam etmişlerdir. Kimilerinin göstermelik olarak görev yeri değiştirilmiş kimileri ifade vermek için mahkemeye bile getirilmemiştir. Gerekçesi ise yine insan aklıyla dalga geçer gibi hep aynı: Güvenlik. Halkın sokak ortasına beyinleri akıtılırken, mahkemeler adalete dair hiçbir güvence veremezken devlet tarafından korunan polislerin güvenlik gerekçesiyle mahkemelere getirilemeyişi, katliam sorumlularının halkın karşısına çıkıp, halk ile yüzleşmekten korkmasından başka hiçbir gerekçe ile açıklanamaz. Açıkça anlaşılacağı üzere mahkemelerde güvende olmayan polisler değil, halkın bizatihi kendisidir.Sıra halka, avukatlara, sanatçılara,devrimci-demokrat ve muhalif insanlara gelince mahkemeler tarafından verilen tahliyeler birkaç saat içerisinde hukuksuz bir şekilde geri alınabiliyor. Sözde tarafsız ve bağımsız mahkemelerin, hükümet tarafında olup hükümete bağlı çalıştığı defalarca olduğu gibi bir kez daha tescillenmiş oluyor. Biraz cesaret gösteren adil davranma eğilimindeki hakim ya da savcılar bir kararnameyle ihraç ediliyor. Bütün bunlar halkı düşman olarak gören, kendilerine baş eğmeyenleri gözaltılarla, tutuklamalarla, işkencelerle yıldıramayıp katleden bir iktidarın acizliği ve yönetememe krizidir. Tarihte hiçbir devlet yoktur ki zulümlerle, işkencelerle ve katliamlarla ayakta kalsın.

HALKIN HUKUK BÜROSU

5


MHP Tarafından Verilen Ve Af Tasarısı Olarak Bilinen Kanun Teklifine Dair

6

Tasarı, belirlenen suçların cezasının infazında 5 yıllık bir indirim öngörüyor. Bu indirimle cezasının süresi bitecek olanlar şartla salıverilecek, bitmeyenler eksiltilmiş cezanın infazını tamamlayacak. Cezanın ancak bir miktarının affedilmesi şeklinde dolambaçlı bir af tasarısı hazırlanmasına mecbur eden af yasası için gerekli çoğuluğun sağlanamayacak olması. Tasarı mayıs ayında gündeme getirildiğinde 2016 tarihinden önceki suçları kapsayacağı açıklandı, son halinde bu tarih 19 Mayıs 2018 olarak değiştirildi. Bu değişikliğin gerekçesi tasarıda 19 Mayıs gününün önemi olarak gösterilmişse de aslının arada kalan dönemde işlenen suçların faillerini de korumak olduğu açıktır. Tasarı gerekçesinde bu düzenlemeye neden ihtiyaç duyulduğunu şu nedenlerle açıklıyor: Referandumla sağlanan toplumsal mutakabatın barışmayı gerekli kılması, Fethullahçı yargıçlar eliyle verilen kararların adil olmaması, hapishanelerdeki doluluk. Fethullahçı hakim,savcı ve polisler eliyle hazırlanmış onlarca dava devam etmektedir. Halkın Avukatlarına bu çete eliyle açılan dava devam ederken bu davanın delilleriyle yeni bir dava daha açıldı. Müvekkillerimiz hakkında Fethullahçı polislerin oluşturduğu delillerle açılan onlarca dava devam ediyor, onlarca yıla varan hapis cezaları isteniyor. Af tasarısı bu davalarda verilen kararları kapsam dışında bırakıyor. Fethullahçı yargı mensuplarının verdikleri kararlar yanlıdır da siyasi davalarda verdikleri kararlar mı doğrudur? Tutuklamanın, kapatılmanın en ufak bir itirazı bastırmak için doğrudan kullanılan araçlar haline gelmesi nedeniyle hapishaneler hıncahınç doludur. Cumhurbaşkanına hakaretten onlarca insan

tutukludur, onlarca müvekkilimiz asılsız tanık beyanlarıyla hapishanelerdedir. Hapishanelerdeki doluluğu azaltmanın yolu af yasaları değil; tutuklamanın keyfi bir karar olmaktan çıkarılmasıdır. Tasarıyla af istenen suçlar bir sistematik içinde değil gelişigüzel seçilmiştir. Bu tasarı mafyalara, uyuşturu satıcılarına, çetelere, iş kazalarının sorumlusu patronlara af istiyor.Hasan Ferit'i katleden çeteciler serbest bırakıldı aradan altı ay geçmeden yeniden tutuklandılar. Af tasarısıyla serbest kalacak olan uyuşturucu satıcılarının, çetecilerin sonu farklı olmayacaktır. Soma maden katliamının sorumlularından Can Gürkan'ın her ölü madenci için bir haftaya denk gelen cezasından af tasarısıyla beş yıl eksiliyor. İş cinayetlerinin sorumlularına verieln cezalar da aflar ve indirimlerle hafifletiliyor. Bu dolambaçlı af yasasının kapsam dışında bıraktığı suçlardan uygulamada en sık karşılaşılanı Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar. Bu düzenin işleyişi en basit hak, adalet arayışında hemen tehlikeye girmektedir. Örneğin, halk meclislerinde halkın kendi sorunlarını kendisinin çözmeye çalışması anayasal düzenin işleyişine karşı gelmektir. Suç toplumsal bir olgudur. Suçu yaratan insanların suça meyli değil içinde yaşadığımız ekonomik sistem ve buna bağlı olan üretim ilişkileridir. Suç, kapitalist üretim ilişkilerinin içinde ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu sonucun nedenleri ortadan kaldırılmadan af yasalarıyla ne değiştirilebilir? Bu nedenleri seçim sandıklarından çıkan sonuçların sağladığı iddia edilen mutakabatlar değiştirebilir mi? Değişen kısa süreliğine hapishanelerdeki tutukluluların adları ve yüzleri olur.

HALKIN HUKUK BÜROSU


GAZİ HALK MECLİSİ DAVASI

Gazi Mahallesi, İstanbul’a 70’lerde gelen yoksul halkın devrimcilerle beraber kurdukları bir mahalledir. Geçim sorunu nedeniyle köylerini terk etmek zorunda kalıp gelenler ile dönemin devrimci örgütleri her gece bir gecekondu yaparak mahalleyi kurmuşlar. Gazi mahallesini kuruluşuna baktığımız zaman oradaki yaşamın en başından itibaren kolektif, dayanışmacı bir şekilde geliştiğini görüyoruz. Bugün mahalle halkı bu geleneği devam ettirmektedir.

misyonlarda sorunlar ele alınıyordu.

Halkımızın kendi arasında geliştirmiş olduğu bu yöntem geçmişten beri etkilidir. Bugün mahallede uyuşturucu, mafyalaşma, hırsızlık, fuhuş, yozlaşma ve bunun gibi birçok sorun var. Devlet bu sorunlara sorunu çözen değil; aksine destekleyen, önünü açan tavırda olduğunu görmekteyiz.

-Uyuşturucu satan torbacılar ile fuhuş yapanlar mahalleye teşhir edilmiş ve mahalleden kovulmuş

Halkın Sorunlarla Mücadele Yöntemi: Halk Meclisleri Mahallede birlik içinde kendi sorunlarını Gazi Halk Meclisi çatısı altında çözmeye çalışıyordu. Sorunları birlikte tartışıyor, çözüm üretiyor, birlikte aldıkları kararları çözüme kavuşturuyorlardı. Uyuşturucudan, kira sorunlarına, esnaf sorunlarından aile içi sorunlara kadar pek çok sorun Halk Meclislerine taşınıyordu. Meclis çalışması altında kurulan ko-

Devlet halkın kendi gücünü ortaya çıkartan bu tür örgütlenmelerden rahatsız oldu ve meclis çalışanlarına yönelik operasyonlar yaptı. Meclisin kullandığı yeri yıktı, halkı tehdit etti. Meclise gelip sorunlarını anlatan, çözüm arayan halk bugün Anayasayı İhlal suçu ile yargılanmakta ve haklarında ağır cezalar istenmektedir. İddianameden bir örnek:

-Mahallede kumar oynatarak, gencecik çocukları kumara alıştırmak isteyen kumarhaneleri mahalle halkıyla gidip, mahallenin dışarısına taşınmaları istenmiş.. Meclis çalışmaları iddianameye bu şekilde yansımıştır. Peki haklarında istenen suç ve ceza nedir? Suç : TCK md.309 (Anayasayı İhlal Suçu) Cezası : Ağırlaşmış müebbet hapis cezası Anayasayı ihlal Suçu TCK madde 309’da

HALKIN HUKUK BÜROSU

7


düzenlenmiştir. Kanun koyucu “cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs “ etmeyi cezalandırmaktadır. Suçun oluşması için neticenin gerçekleşmesi aranmaz. Fiilin cebir ve şiddet içermesi ve anayasal düzeni değiştirmeye yönelik icra hareketlerinin başlamış olmasına düzenler kanun koyucu. İddianame kapsamında düşündüğümüzde aklımıza bir soru gelmektedir. Örneğin, Bu dosyaya baktığımızda gazi mahallesindeki halkın başlatmış olduğu icra hareketleri tamamlansa idi, gerçekten de kanun koyucunun korumak istediği anayasal düzen ihlal edilmiş olacak mıydı?

8

Halkın sosyal, ekonomik, kültürel sorunlarına çözüm bulmak için yürüttüğü çalışmalar anayasal düzeni nasıl etkileyecekti? Bir devletin temel görevi halkın güven ve huzurunu sağlamak, refah düzeyini yükseltmek, ekonomik sorunları çözmek, temel ihtiyaçların karşılanmasını sağlamak değil midir? Devlet halka hizmet için vardır. Öyle ise halkın kimseye bağlı kalmadan çözüm bulması, örgütlenmesi, dayanışmayı büyütmesi, değerlerini koruması neden suç kapsamı altına alınmış ve yargılamaya konu olmuştur. Bizim gibi ülkelerde halkın örgütlülüğünü güçlendiren oluşumlar bir gizli tanık, iki gizli belge ile terör faaliyeti olarak gösterilmektedir. Son dönemlerde büromuzun yabancı olmadığı, bilindik bu yöntemler; tanık ve gizli tanık beyanları. Ancak bu dosyada daha

önemli bir husus daha vardır. Dosya kapsamında anlatılan olayların tanığı olduğu iddia edilenlerin neredeyse hepsi duruşmalara gelip, karakolda zorla kendilerinden imza alındığını, neye imza attıklarını bilmediklerini itiraf etmişlerdir. Dosyanın temel delilleri tanıklar ve gizli tanıklar olmasına rağmen dosya kapsamında savcılığın istediği ceza miktarı değişmemiştir. Gazi mahallesi siyasi iktidarın hedefinde olan bir mahalledir. Bu durum Berat Albayrak’ın gizli maillerinde de kendini göstermiştir. İktidar istemediğini yok eder. Burada gördüğümüz Halk Meclisine gidenlere, burada bir araya gelenlere, halk meclisi çalışanları üzerinden gözdağı verilmek istenmesidir. Kentsel dönüşümlerle Gazi Mahallesi bir rant alanına dönüştürülmek istenmektedir. Tüm bunların karşısında halk birlik içinde mücadelesine devam ediyor; çünkü ekonomik kriz, zamlar ve sermaye sömürüsü altında aç bırakılmış, yoksullaştırılmış, barınma, insanca yaşama hakkı elinden alınmak isteniyor ve bunun değiştirilmesi için mücadele etmektedir. Bu zamanla büyük bir dayanışma gücünü oluşturmuştur. Egemen sınıflar halkın mücadelesini ve örgütlü gücünü bitirmek için mahkemeleri bir araç olarak kullanmaktadırlar. Bugün de Gazi Mahallesi’nde kendi sorunlarını çözmek için bir araya gelen ve yaşları 18’den 60’a kadar değişen bu insanlardan bunun hıncını almak istemektedirler. Tarih her zaman meşru ve haklı olanı aklamıştır. Bu dosyada da gerçekler gün yüzüne çıkmıştır. Ve yarın meşru ve haklı olan halk tarih tarafından aklanacaktır.

HALKIN HUKUK BÜROSU


3. Havalimanında Yaşananlar Üzerine Önce çevre katliamı, sonrasında iş cinayetleri ile gündeme gelen 3. Havalimanı inşaatı geçtiğimiz günlerde yaşanan, 10.000 işçinin katıldığı işçi eylemleri ile tekrar gündemde. 7 bin 650 metrekarelik alana yayılan ve Yapİşlet-Devret modeli ile yapılan 3. Havalimanı inşaatının yapımı ve işletilmesi için İstanbul Grand Airport (İGA) adıyla 10 Temmuz 2013 tarihinde kurulan konsorsiyum tarafından sürdürülüyor. 14 Eylül 2018 sabahı, en son yaşanan servis kazasında iki işçinin yaralanması, yağmur altında uzayıp giden servis kuyrukları üzerine eyleme geçen işçiler bir araya gelerek bir talep listesi hazırladı. Bu taleplerden öne çıkanlar şöyle; -Koğuşlarda tahtakurusu var, uykumuzu alamadan işe çıkıyoruz. -Sürekli banyo ve tuvaletlerin suları kesiliyor... Buna bağlı yazın sıcağında 5 gün banyo yapamadığımız oldu... -Yemekler berbat ve çok yağlı... -Sabahları işe gelirken ve paydos saatlerinde servisler yetersiz. Uzayan servis kuyruklarında yağmurdan ıslanıyoruz. -Taşeron işçilerin maaşı geç ve eksik yatıyor. Sigorta primleri aldıkları maaş üzerinden yatmıyor... -Revirdeki sağlık personeli bizimle ilgilenmiyor, azarlıyor… Olaylar sırasında, jandarmanın hazırladığı tutanaklara göre 2000 işçinin katılımı ile başlayan eylemlere katılan işçi sayısı 10.000’i buluyor. 15 Eylül Cumartesi sabah 02.00 sıralarında eylemleri bastırmak için işçilerin kaldığı koğuşlara baskın yapan jandarma 400’den fazla işçiyi gözaltına aldı. İşçilerin anlatımlarına göre; baskın sırasında 200’den fazla yangın tüpünü işçilerin üzerine sıkarak boşaltan kolluk yine yangın tüpleri ile işçilerin kaldığı koğuşların kapılarını kırdı. Gözaltına alınan işçilere avukat görüşü yaptırılmadığı gibi, işçilerden mülakat adı altında kanunsuz, hile ve işkence ile ifade alındı. Gözaltına alınan 43 işçiden 24’ü kamu malına zarar vermek, toplantı ve gösteri

yürüyüşleri kanununa muhalefet, görevi yaptırmamak için direnme ile iş ve çalışma hürriyetinin ihlal suçlamaları ile çıkartıldıkları Gaziosmanpaşa Sulh Ceza Hakimliği tarafından tutuklandı. 19 işçi ise adli kontrol tedbiriyle serbest bırakıldı. Jandarmanın yaptığı baskın sırasında koğuşların kapılarını yangın tüpleri ile kırması ve yangın tüplerini işçilerin üzerine sıkarak boşaltması, savcı tarafından işçilerin karşısına mala zarar verme suçlaması olarak çıkartıldı. Savcı, tutuklama talebine gerekçe olarak ise, işçilerin jandarma baskını sırasında slogan atarak kolluk kuvvetinin müdahalesine engel olmaya çalıştıklarını, "Grup Direniş" isimli WhatsApp grubu oluşturmalarını gösterdi. İnşaat sektörü iş cinayetlerinin en çok yaşandığı, örgütlenmenin en düşük olduğu, hak ihlallerinin en sık yaşandığı iş koludur. AKP hükümeti güdümünde üretilen komplo teorileri, karalama ve iftiralar inşaat işçilerinin çalışma koşullarını saklamaya yöneliktir. AKP'nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana geçen 16 yılda 21 bin 201 işçinin 'yeterli tedbir alınmadığı' için iş cinayetlerinde hayatlarını kaybettiğini açıkladı. Her 3 inşaat işçisinden biri kayıt dışı; 750 bin inşaat işçisi sigortasız çalıştırılıyor. Bir inşaat işçisinin haftalık ortalama çalışma süresi 53.4 saat, 1 milyon işçi yasal süre sınırlarının üstünde çalıştırılıyor. İnşaat işçilerinin neredeyse yarısı taşeron işçi. 3. Havalimanı işçilerinin durumu da inşaat işçilerinin büyük çoğunluğunun yaşadığı durumdan farklı değil. İşçilerin yukarıda okuduğumuz tahtakurusu, sorunu; yatakhane, banyo, tuvalet temizliği; revirde tedavi olabilme, servis sorunu gibi talepleri işçilerin eylemlerini duyururken kullandıkları başlığın yerinde olduğunu gösteriyor: Köle Değiliz! Gerçekten de günümüzde çalışma koşullarını anlatırken modern kölelik tabirini kullanırız. Havalimanı inşaatında işçilerin yaşam ve çalışma şartları ise köleliğin moderni ile ilkeli arasında hiçbir fark olmadığını ispatlıyor.

HALKIN HUKUK BÜROSU

9


Müvekkillimiz Ayten Öztürk, 8 Mart tarihinde Lübnan Havalimanında gözaltına alınıp 13 Mart tarihinde Türkiye'ye iade edilmiştir. 13 Mart-28 Ağustos arasında Kontrgerilla'nın elinde tutulmuş. İşbirliği yapmayı red ettiği için her türlü işkenceye maruz kalmıştır.Kontrgerilla'nın elinde kaldığı 6 ay boyunca, Elektirik (Vücudundaki yanık izleri bunu açıkça yansıtıyor), tazyikli su, askıya alma, falaka gibiAhlak dışı ve fiziki her trlü işkenceye maruz kalmıştır.Seni arayan sorn yok, sahip çıkan yok diyerek psikolojik işkence de yapılmıştır.Ayten Öztürk, 28 Ağustos günü akşam saatlerinde bulunduğu yerden alınıp bir buçuk saatlik bir yolculuk sonunda bir araziye bırakılmıştır. Ankara siyasi polisi Ayten Öztürk'ü kontrgerilladan bu araziden teslim almıştır. Gözaltına alındığında bu yana 22 kilo vermiştir..

Direnç Çiçeği (...) gazetelerde resimlerinle dolarken sayfalar nedense söyleşilerde yalnızca beyin hücrelerine yöneltiliyor sorular sense ölüm rengine inat tan maviliğince susuyorsun yalnızca geçmişin gelecekteki ölümsüz sesini yanıtlıyorsun hani çok çok övmekten korktuğun o bin renkli açelyanın inançlı sesini yanıtlıyorsun-gülümsüyorsun-susuyorsun

ve bıçak sırtı bir dönem uğruna bütün zamanı omuzlarına aldığından beri adın bir açelyadır artık senin koynuna ölüm düşürülen bütün topraklarda bir açelya

bağrıdaki besteler / yüzündeki ezgiler dile gelmez sözlerin / bilinmez ki ne söyler dilleri utandırır gözündeki söz senin / içindeki öz senin

yepyeni sözcükler yeşeriyor şimdi alnının ışıklı yamaçlarında yüreğini içmek gerek duymak için soluğunu solumak gerek her dalıp gidişinde bin şiir çıkarıyor belki gözlerin yaşama gözlerinle dalmak gerek

ey ovaların ateş ateş çölleştiği yerde toprağın ırmak ırmak yüreklenişi sen yarınlara selamını iletsin diye adın damarlarına bağlanan yaşamı ölümü kucaklarken ellerinle kopardın kurtarmak için enginlerin anlamını gökyüzünü yere indirdiğinden beri ya da silmek için bir damlanın yüzünü bir okyanusun kucağına bastığından beri

askıda falakada / her mevsimde dört açan hücrede zindanlarda / güneşsiz ışık saçan günleri utandırır gözündeki söz senin / içindeki öz senin

bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına dolar dolar gözlerin / varılmaz ki gizine bir damlası bile / dökülmez ki yüzüne selleri utandırır gözündeki söz senin / içindeki öz senin

Adnan Yücel


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.