Avukatlar Ölüm Orucunda

Page 1

AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA “ŞIMDI HER ŞEY ÇOK SADELEŞTI, YA ÖLECEĞIM YA TALEPLERIM KABUL EDILECEK.” AV. EBRU TİMTİK

Ne Olmuştu? Çağdaş Hukukçular Derneği (“ÇHD”) üyesi on yedi avukat, 12 Eylül 2017 tarihinde gözaltına alınıp 20 Eylül 2017 tarihinde tutuklandılar. 1 yıl sonra ilk duruşmalarına çıktılar ve tamamı tahliye edildi. Savcılık tarafından tahliye kararına yapılan itiraz hafta sonu kabul edildi. Tahliye kararının ardından 8 saat sonra avukatlar hakkında “tutuklamaya yönelik yakalama kararları” çıkarıldı. İstanbul Barosu binasının önünden aralarında Av. Aytaç Ünsal’ın da bulunduğu 4 avukat gözaltına alınarak ikinci kere tutuklandılar. Selçuk Kozağaçlı, kendi gittiği mahkeme tarafından gözaltına aldırıldı ve ertesi gün tutuklandı. Davayı yürüten İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin heyeti değiştirildi ve dava atanmış heyet tarafından devam ettirildi. İki duruşma sonunda atanmış heyet tarafından avukatlara toplamda 159 yıl hapis cezası verildi. Av. Ebru Timtik, bürosu basılarak gözaltına alındı ve tutuklandı.

Aytaç Ünsal ve Ebru Timtik, kendilerinin ve müvekkillerinin adil yargılanması için ölüm orucunda.

Adil Yargılanma Haktır Meslektaşlarımız, 12 Eylül 2017’de gözaltına alındıkları günden bu yana hukuksuzluklarla dolu bir süreç yaşadık. Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın duruşmasından 2 gün önce büroları basılarak tutuklandılar. 6 ay boyunca haklarında iddianame hazırlanmadı, 1 yıl sonra 5 gün süren duruşmada avukatlık yapma biçimlerini anlattılar. Şöyle diyordu Özgür Yılmaz: “Onlar uyuşturucu satanları koruyor. Biz uyuşturucu satanlara karşı mücadele ediyoruz. Onlar uyuşturucuya karşı mücadele edip uyuşturucu tedavi merkezini işgal edip karakol yapıyorlar. Onlar parklar işgal edip karakol inşa ediyor. Biz halkın parklarının işgaline karşı duruyoruz. Onlar halkın finnlarına mühür vuruyor. Biz halkın ekmeğini çoğaltıyoruz. Onlar hasta ve yaşlıların kaldığı evleri basıyor. Biz hasta ve yaşlıların bakıcılığını yapıyoruz. Onlar balk bahçelerini yıkıyor. Biz halkın baheçesinde çapa vuruyoruz. Onlar halkın çocuklarını öldürüyor. Biz yaşamaları için bedenimizi siper ediyoruz. Onlar işkence yapıyor. Biz işkence kalksın diye işkence görüyoruz. Onlar

hapishane yapıyor. Biz hapishane yıkılsın dediğimiz için tutsak ediliyoruz. Onlar adaleti hukuku kanunları yok sayıyor. Biz halkın haklarının özgürlüğünün büyümesi için mücadele ediyoruz. Onlar ülkenin her karışını satıyor. Biz vatansız yaşanmaz diyoruz. Onlar emperyalistlere üsler veriyor. Biz üsler kaldırılsın diyoruz. Onlar yoksulluk kader diyor. Biz yoksulluğu yok edeceğiz diyoruz. Onlar gökdelenlerde plazalarda yaşıyor, biz gecekondularda. On1ar halkın arasında silahsız korumasız gezemiyor. Biz halkın evlerinde yaşıyoruz. Halk bağrına basıyor bizi. Onlar halkın cahil kalmasını istiyor. Biz halkın öğretmeni oluyoruz. Onlar zengin biz fakiriz. Bütün mesele bu zaten.”

1


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA

Avukatların Yargılanmasında Doğal Hakim İlkesi İhlal Edildi 16 Eylül 2017 Pazar günü bir gün önce gözaltına alınan avukatlardan Aycan Çiçek, Aytaç Ünsal, Engin Gökoğlu, Behiç Aşçı’nın çıkarıldığı mahkeme heyeti 37. Ağır Ceza Mahkemesinin hakimlerinden değil, yasal olmayan bir şekilde 29. Ağır Ceza Mahkemesi’nin hakimleri tarafından oluşturulmuştur. Diğer bir anlatımla tutuklama yasaca oluşturulmuş bir mahkeme tarafından gerçekleştirilmemiştir. Aynı gün hakkında yakalama kararı çıkarılan avukatlardan ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı duruşma salona girerek kendisini tanıtmış hakkında yakalama kararı çıkarıldığını öğrendiğini ve duruşmaya katılmak istediğini bildirmiştir. Kimlik tespiti sonrası duruşmaya devam etmesi gereken mahkeme heyeti anlaşılmaz bir biçimde Selçuk Kozağaçlı’yı duruşma salonunda gözaltına aldırmıştır. Ertesi gün ise mahkeme heyetine İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Akın Gürlek'in geçici olarak görevlendirildiği anlaşılmıştır. Mahkeme, avukatlarını duruşma salonundan attırarak Selçuk Kozağaçlı’yı müdafiisiz tutuklamıştır. Bu aşamadan itibaren davayı Akın Gürlek başkanlığındaki heyet yürüttü. Selçuk Kozağaçlı karar duruşmasında heyeti red taleplerini sunarken mahkeme heyetinin davaya yaklaşımını özetlemişti: “Sizi ret ediyorum, bana ihtiyaç yok, hazırlık soruşturmasında bu yargılanma tamamlanmış diyen ve bunu ara karara bağlayacak cesarete ve pervasızlığa sahip olan bir mahkeme heyetinin yargılama yapması mümkün değildir. Orada yargıç bulunması da mümkün değildir. Bu aynı zamanda, mesleğinin inkarıdır. Bir kişi ancak mesleğini inkar ederek böyle yapabilir.”

Atanmış Heyetin Başkanı Akın Gürlek Kimdir? İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesinde 20 avukat hakkında yürütülen yargılama; şüpheli şahıs B.E.’nin beyanlarına dayanmaktadır. Selçuk Kozağaçlı’nın ikinci defa tutuklandığı duruşmadan

Avukatlar Aytaç Ünsal, Aycan Çiçek, Behiç Aşçı, Engin Gökoğlu’nun ikinci defa tutuklandıkları duruşmadan

Mahkeme Başkanı Akın Gürlek’in yargılama konusu olaylara ilişkin; 1. Sulh Ceza Hakimi olarak itirafçı kişinin soruşturma aşamasında 2. İst. 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak itirafçı kişinin kovuşturma aşamasında 3. İst. 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak itirafçı kişi hakkında haber yapan Canan Coşkun’un davasında 4. İst. 37. Ağır Ceza Mahkemesinin Geçici Başkanı olarak Av. Selçuk Kozağaçlı’nın tutuklandığı duruşmada görev yapması, 5. Son olarak İst. 37. Ağır Ceza Mahkemesine HSK tarafından müstemir yetki ile atanması normal şartlarda açıklanamaz bir durumdur. Bu durum yargılamaya konu delil hakkında birçok farklı pozisyonda görüş belirtmiş olduğu anlamına gelmektedir

2


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA Gizli Tanıklar Mahkeme Başkanına Teşekkür Etti Yargılamanın temel dayanağı olan gizli tanıkların dinlenmesi sırasında mahkeme başkanı, tanıkları bütün itirazlara rağmen açıkça yönlendirdi.

Atanmış Heyetin Başkanı Akın Gürlek Kimdir? Akın Gürlek, yakın tarihimizde hukuksuzluğuyla bilinen pek çok kararın altına imzasını atmıştır. ● HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'a verilen 4 yıl 8 ay ve Eski HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’e 3yıl 6 ay ● Yazar İhsan Eliaçık’a, Demokratik İslam Kongresi’nde yapmış olduğu konuşmada ve 2015 ve 2016 yıllarında internet sitelerinde yayımlanan yazılarında, devlet-güvenlik güçlerinin bir kısım faaliyetlerini eleştirdiği için ● “Bu Suça Ortak Olmayacağız” bildirisini imzaladıkları için Türkiye İnsan Hakları Vakfı Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’ya,Türk Tabipler Birliğ Başkanı Gençay Gürsoy’a, Doç. Dr. Gülsün Güvenli’ye ● Gazeteci Ece Sevim Öztürk’e, sadece yaptığı haberler, attığı tweetler ve darbe girişimine dair yaptığı bir belgesel nedeni ile ● Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu’na 5 ayrı suçtan hapis cezaları vermiştir.

DOSYADA SAHTECILIK IDDIASI INCELENMEDI Yargılamanın diğer dayanağı olan dijital materyaller hakkındaki sahtecilik iddiaları dinlenmedi.incelenmedi. Oysa bu veriler hakkındaki uzman mütalaasında; “Dava konusu dijital delillere 21 Ekim 2016 tarihinde el konulmasına rağmen bu tarihten 167 gün sonraki 6 Nisan 2017 tarihinde deliller üzerinde çalışılmaya başlandığı, delil torbalarının açılması sırasında sanık, vekili veya herhangi bir hazırunun varlığına dair bir belgeye rastlanmadığı, delil bütünlüğünü gösteren HASH değerlerinin delillere el konulmasından 167 gün sonra hesaplatılmaya başlandığı, geçen 167 gün içerisinde delillerin değiştirilip değiştirilmediğinin veya delillere üzerinde herhangi bir manipülasyon yapılıp yapılmadığının kesin ve net olarak söylenemeyeceği, delil bütünlüğünün bozulduğu, dolayısıyla ilgili kanun, yönetmelik ve standartlara göre dava dosyasında yer alan delillerin “hukuki delil” olarak değerlendirilemeyeceği” açıklaması yapılıyor.

Akın Gürlek, Sulh Ceza Hakimliği yaptığı dönemde ise; ● Cumhuriyet Gazetesi internet sitesi haber müdür olan Oğuz Güven hakkında tutuklama kararı vermiştir. ● AKP'li Celalettin Güvenç'in Erzurum'da vali olduğu dönemde, S.Ö. adlı 15 yaşındaki bir küçük kıza 84 kişi tarafından tecavüz edilmesine dair dosyanın nasıl kapatıldığının ayrıntılarının yer aldığı “Mahrem / Gizli Belgelerde Türkiye’nin Sırları" adlı kitap dahil birçok yayın organındaki ilgili haberlere, aynı zamanda AKP Kahramanmaraş Milletvekili Güvenç'in talebiyle 28.09.2017 tarihinde erişim engeli getirilmiştir

3


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA Avukatların Mesleki Faaliyetleri Yargılama Konusu Yapıldı Soma Davası’nın avukatlarına Soma’ya neden gittikleri soruldu. Av. Behiç Aşçı mahkeme heyetine: “Soma katliamını tanık B.E.’ye sordunuz. Evet Soma katliamı davasına müdahale var. Davaya Erdoğan müdahale etti. Bizim de bir müdahalemiz olmuşsa bundan gurur duyarız. Ama B.E.’ye neden Soma’yı sordunuz? Patronlarıyla bir ilişkiniz var mı?” diye sordu.

Bütün bu hukuksuzluklarla , adil yargılanma hakkı ihlal edilerek avukatlar hakkında hükmedilen 159 yıllık hapis cezası İstanbul İstinaf Mahkemesi tarafından onandı. İstinaf Mahkemesi’nin kararı onamadan tarihi 8 Ekim 2019. Ancak dosya evrakında mahkeme üyesi hakimin 9 Ekim 2018 tarihinde itirazın redid yönünde görüş bildirdiği görülüyor. Mahkemenin inceleme yapmadan onama kararı verdiği anlaşılıyor. Aynı zamanda davaya başından beri müdahil olan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu 9 Ekim 2018 tarihinde CNN Türk’e yaptığı açıklamalarda avukatlara yönelik suçlamalarda bulundu. Süleyman Soylu’nun avukatların gözaltında olduğu 12 – 22 Eylül 2017 tarihleri arasında İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde bulunduğu biliniyor.

10 Mart’ta Avukatlar Aytaç Ünsal, Ebru Timtik, Barkın Timtik, Oya Aslan açlık grevlerini süresiz açlık grevine çevirdiler. Açıklama metinlerinde “Açlığımızla seslendiğimiz; ‘Bu adaletsizlik bitecek elbet’ diye bekleyen kitlelerdir.” dediler. 5 Nisan Avukatlar Günü’nde Av. Aytaç Ünsal ve Av. Ebru Timtik ölüm orucuna başladıklarını duyurdular. Av. Aytaç Ünsal mektubunda şöyle diyor: “Şimdi biz müvekkillerimizi açlığımızla ölümüne savunuyoruz. 5 Nisan aynı zamanda benim doğum günüm. Bu direniş benim için en güzel hediyedir. Böyle bir şey nasıl “güzel” olarak tanımlanabilir diye düşünebilirsiniz. Nazım ustanın alıntısıyla anlatmak istiyorum: “Dünyayı, insanlar, memleketimi, yurdumu, insanlarımı düşünüyorum. Onlar için bugün en adi, en kepaze bir hadise haline gelen canımı olsun, hayatımı olsun, tehlikeye atamamak imkansızlığı, bu çocukça fakat yegane reel işi becerememek kızgınlığı beni kudurtuyor. Tasavvur edemezsin ne rahat, ne güzel, ne kadar faydalı ölebilirdim.”

Siyasi iktidarın başından beri her aşamasına müdahale ettiği dava şu anda temyiz incelemesi için Yargıtay’da bulunuyor. Yargıtay Başsavcılığı dosyanın onanması yönünde 3 Şubat 2020 tarihinde mütalaasını verdi.

2015 yılında Berkin Elvan’ın katillerinin bulunması için Berkin’in vurulduğu yerde açlık grevi yapan Av. Ebru Timtik’e Berkin Elvan’ın ailesinin avukatlığını yapmak suçlaması yöneltildi.

3 Şubat 2020 aynı zamanda dava dolayısıyla tutuklu bulunan avukatlar Aytaç Ünsal, Ebru Timtik, Aycan Çiçek, Engin Gökoğlu, Barkın Timtik, Oya Aslan, Selçuk Kozağaçlı ve dosyadan tutuksuz olmasına rağmen bürosu basılarak tutuklanan Ayşegül Çağatay’ın açlık grevine başladıkları tarih.

4


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA ÖLÜM ORUCUNUN TALEPLERİ

AVUKATLAR NE ISTIYOR? Tutsak avukatlar açlık grevine başlarken şöyle demişlerdi: “Bize diyorlar ki; “Hukuk yok, yasa çare değil, siz de tutsaksınız, artık avukatlık yapamazsınız!” Bize diyorlar ki; “Çaresizsiniz!” Çaresiz miyiz? Hak aramanın bütün yolları tükendi mi? Yani artık biz, topraklarımız delik deşik edilip zehirlendiğinde, suyumuz kurutulduğunda, havamız kirletildiğinde tekelci sermayeye karşı halkın avukatlığını yapamayacak mıyız? “Depreme teslimiyet gösterin” diyenlere “suçlusunuz” diyemeyecek miyiz? Çocuklarımızın tarikatların elinde oyuncak edilmesine, geleceklerinin ve dünyalarının karartılmasına, yakılmasına ses çıkarmayacak mıyız? Halkı din, mezhep, milliyet, giyim kuşam temelinde birbirine düşman edip bölenleri teşhir etmeyecek miyiz? Kürt halkının “terörist” ilan edilmesine, siyasi tercihlerinin yok sayılmasına, bombalanıp kurşunlanmasına sessiz mi kalacağız? Şimdi biz KHK’lar ile ihraç edilenlerin, ataması yapılmayanların

haklarını aramayacak mıyız? İşsizliğe mahkûm edilen işçinin, hakkını arayan emekçinin omuz başında duramayacak mıyız? Şimdi biz memleketin dağının taşının, kurdunun kuşunun, havasının suyunun, meydanının kondusunun hakkını aramayacak mıyız? 12 Eylül zindanlarında duvarlara şöyle yazarlardı; “Burada Allah yok!” Amaçları kişinin dua etme “çaresini” bile elinden almaktı. Bugün aynı politika devam ediyor. Halka “çaresizsiniz” diyorlar. Bize “elinizden bütün mücadele araçlarını aldık”, “teslim olun”, “çareniz kalmadı” diyorlar. Direnen, teslim olmayan çaresiz kalmaz.” Avukatlar özcesi halkın avukatlığını yapmaktan vazgeçmedik demişlerdi. Halkın avukatlığını yapmalarının önüne geçmek için verilen 159 yıllık hapis cezasının bozulmasını ve avukatlık faaliyeti yargılama konusu edilemeyeceği için tahliyelerini ve beraatlerini istiyorlar.

5


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA Avukatlar açlık grevine başladığında müvekkilleri Grup Yorum üyeleri ve Mustafa Koçak ölüm orucundaydı. Tıpkı tutsak avukatlar gibi Mustafa KOÇAK ve Grup Yorum üyeleri de yalnızca gizli tanık ifadeleriyle tutuklanmışlardı. Mustafa KOÇAK sadece gizli tanık beyanıyla savcı Mehmet Selim Kiraz dosyasıyla ilişkilendirilmiş ve kendisine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmişti. Mustafa KOÇAK hakkındaki beyanlarının işkence altında alındığını söyleyen tanık mahkeme tarafından dinlenmedi, adil yargılanma hakkı açık şekilde ihlal edildi. Mustafa KOÇAK ölüm orucunun 297. Gününde hayatını kaybetti. Grup Yorum üyeleri ise konser yasaklarının kaldırılması, üyelerinin serbest bırakılması, İdil Kültür Merkezi’ne baskınların son bulması,

üyelerinin “arananlar listesinden” çıkarılması talepleriyle ölüm orucunda. Helin BÖLEK ölüm orucunun 288. Gününde hayatını kaybetti. İbrahim GÖKÇEK ölüm orucunu sürdürüyor. Avukatlar müvekkillerini savunmanın bir yolunu bulacaklarını söylemişlerdi: “Hakkını aramamız için bize güvenip vekâletle geleceğini teslim edeni savunmayacağız, öyle mi? Müvekkillerimiz hukukun bir masal olarak bile söylenemeyeceğini gördüler ve açlık grevlerine, ölüm oruçlarına başladılar. Peki, biz şimdi onların vekâletinin gereğini yapmayacak mıyız?” Ölüm orucu taleplerine müvekkillerinin taleplerinin kabul edilmesini de eklediler.

Av. Ebru Timtik Grup Yorum Sahnesinde

“ARAMA LİSTELERİ” KALDIRILSIN Halkın Avukatları Arama Listelerinden Çıkarılsın İçişleri Bakanlığı’na bağlı üyelerinin isimleri açıklanmayan bir komisyon tarafından hazırlanan Arama Listeleri 5 bölüme 5 farklı renk verilerek ayrılmış durumda. Bu listelerin nasıl hazırlandığı herhangi bir kanun, yönetmelik, genelge bulunmuyor. Yalnızca Terörle Mücadele Kanunu’nun Ödüllendirme başlıklı 19. Maddesi’nde; İşlenişine iştirak etmemiş olmak koşuluyla bu Kanun

kapsamına giren suçun ortaya çıkarılmasına veya delillerin ele geçirilmesine ya da suç faillerinin yakalanabilmesine yardımcı olanlara veya yerlerini yahut kimliklerini bildirenlere para ödülü verilebilir. Ödül miktarının belirlenmesi ve ödülün verilmesine ilişkin usul ve esaslar İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle belirlenir. İlgili madde yalnızca para ödülü verilmesini, yönetmelik de bu para ödülünün miktarının belirlenmesini düzenliyor.

6


AVUKATLAR ÖLÜM ORUCUNDA Herhangi bir belirlilik olmadan düzenlenen ve hukuki güvenceyi yok eden bu listeler İçişleri Bakanlığı tarafından düzenli olarak güncelleniyor. 13.12.2019 tarihinde yapılan güncellemeden sonra 1302 kişi bu listelerde yer alıyor. Savcılık veya mahkemeler tarafından İnterpol’den arama talep edilen; ancak yeterli delil olmadığı gerekçesiyle arama talebi reddedilen kişilerin bu listelere alındığı bilinmektedir.

Bu listelerle haklarında herhangi bir yargı kararı bulunmayan kişiler terörize ediliyor. Bulunduklarında işkence görmelerinin, tutuklanmalarının hatta yakalama esnasında katledilmelerinin zemini oluşturuluyor. Av. Özgür YILMAZ ve Av. Şükriye ERDEN herhangi bir gerekçe gösterilmeden arama listelerine konuldu . Av. Oya ASLAN ise tutuklanmasından kısa bir süre önce bu listelere alınmıştır. Av. Oya ASLAN hakkında mahkemeler tarafından verilmiş herhangi bir hüküm yok. Av. Oya ASLAN sokak ortasından gözaltına alınmasına rağmen hakkında baskın yapılarak gözaltına alındığına dair yalan haberler servis edildi.

Yargı Mekanizması Adaletsizliğin Kaynağı Haline Gelmiştir Yargı mekanizması, halkı adaletsizliğe mahkûm etmenin, siyasi muhalifleri ve devrimcileri tasfiye etmenin aracı haline getirilmiştir. Halka yönelik katliamların, işçi cinayetlerinin, devletin faili olduğu suçların, idarelerin ihmalleri sonucu öngörülen, yol verilen “kazaların” yargılama oyunuyla aklandığı, suçluların cezasız bırakıldığı, suçların meşrulaştırıldığı bir “adaletsizlik kazanı” olarak kaynamaktadır “yargı”. Gizli tanıklık, etkin pişmanlık gibi uygulamalarla kolluk kimi cezalandırmak istiyorsa onu cezalandırabilir haldedir. Polis fezlekeleri, iddianameye, iddianameler, gerekçeli kararlara dönüşmektedir. Avukatın, savunmanın etkisi hiçleştirilmiştir. Gizli tanık aldatmacası, itirafçılık/iftiracılık, SEGBİS dayatması, delilsiz, varsayımlara, soyut iddialara dayalı hüküm kurma, ceza yargılama ilkelerinin yok sayılması ile yüzlerce yıla varan cezalar verilmektedir. Yargının tanık/gizli tanık beyanlarına dayanarak hüküm kurması işkence ile ifade alınmasının önünü açmaktadır. Hukuk alanı yalnızca egemenlerin zulmünün meşruluk örtüsü değil; halkların binlerce yıllık hak mücadeleleri tarihinin de bir mevzisidir. Bugün bütün hak ve özgürlüklerimiz faşizmin saldırısı altındadır. Sendikal haklardan örgütlenme özgürlüğüne, gösteri yürüyüşü düzenlemekten yazı yazmaya, konuşmaktan yaşam hakkına, iş güvencesi hakkında doğal temiz bir çevrede sağlıklı yaşama hakkına, adil yargılanma hakkından lekelenmeme hakkına kadar, tüm hakların özlerine dokunulmuş, etkisizleştirilmiş ya da tamamen gasp edilmiştir. Adaletsizliğin kaynağı haline gelen bu uygulamaların son bulması ölüm orucunun taleplerinden biri.

ADİL YARGILANMA HAKTIR AVUKAT AYTAÇ ÜNSAL VE AVUKAT EBRU TİMTİK’İN TALEPLERİ KABUL EDİLSİN

7


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.