Halkın Hukuk Gündemi Sayı:1

Page 1

Halkın

hukuk gündemi

Halkın Hukuk Bürosu Bülteni

Sayı: 1

1-25 Aralık 2020

Merhaba, Adalet şehidimiz, halkın onurlu avukatı Ebru Timtik’in sıcaklığıyla selamlıyoruz hepinizi. Ebru fiziksel olarak aramızdan ayrılalı 3 ayı geçti. Ama acımız hala taze, öfkemiz hala diri. Değil 3 ay, değil 3 yıl, 3 asır da geçse acımız da öfkemiz de ilk günkü kadar diri olmaya devam edecek. Ve onu hep iyilikle, güzellikle anacağız. Dedik ya, bu yalnızca fiziksel bir ayrılık. Biliyoruz, Ebru hala bizimle. Adalet mücadelemizde yaşıyor. Ve daima yaşayacak. Ve biz dünyaya onun zalimlere öfke; halka, yoldaşlarına ve dostlarına sevgi dolu bakan gözleriyle bakmaya devam edeceğiz. Ve bugün onun yoldaşları, öğrencileri olarak, hayata onun gözleriyle bakarak; ülkemizde ve dünyada neler olup bittiğine dair bir şeyler paylaşalım istedik sizinle. İstedik ki; hukuk ne, adalet ne; kimin payına açlık, yoksulluk, adaletsizlik düşüyor; kim milyonlar açken saltanat sürüyor, bunları bilelim. İstedik ki; bizi hangi yalanlarla kandırmaya çalışıyor; gözlerimizi, beynimizi, bilincimizi nasıl köreltiyorlar, bunları yazalım. İstedik ki; halkın avukatı, halkın aydını olma sorumluluğumuzu yerine getirmek için biraz daha fazla gayret edelim. İşte bunun için Halkın Hukuk Gündemi adıyla bir bülten yayınlamaya karar verdik. Bültenimizde ülkemizde ve dünyada halkı ilgilendiren güncel hukuksal, siyasal ve toplumsal gelişmelere dair düşüncelerimizi paylaşmaya çalışacağız. Faydalı olacağını umuyor, iyi okumalar diliyoruz. Halkın Hukuk Bürosu


YARGIDA YİNE-YENİDEN REFORM YALANLARI: KİM İÇİN, NEDEN REFORM ? “...Tekeller Türkiye’de hukuksuzluğun ve adaletsizliğin bu ölçüde teşhir olmasından rahatsızdır. Ama dikkat edelim böyle olmasından değil, teşhir olmasından rahatsızdır. Bu yüzden şimdi reform edebiyatı yapılarak yargının prestiji kurtarılmaya çalışılıyor. Ancak hiçbir makyaj çürüyen düzenin kokmuş yargısının iğrenç yüzünü gizlemeye yetmeyecektir...”

Bizim beklentiform Reform, budur.“ miz yani biçim kökenindedi. Yalanlar den gelir. Kelime ankonusunda olarak lamı uzman Nazi badüzeltme, yeniden kanı Gobbels’i biçimlendirme dei z l e m e y e mektir. Bugünlerde devam ediyoryine sıkça bu kelilar. duyuyoruz. meyi Devleti yönetenler Ya l a n d ı r. bir reform seferberTürkiye’de yargı liği başlatacağını söylüyor. Daha önceki reyoktur, hukuk yoktur, kanun yoktur. Faşist formları hatırlayanlar ve devleti tanıyanlar hukuk sistemlerinde olduğu gibi her dosyada bunun ne anlama geldiğini biliyor. Düzeltmedevletin çıkarlarına bakarak karar verilir. Nazi lerin kimin adına yapıldığını hayat gösteriyor. Almanya’sının ya da faşist İtalya devletinin Hukuk alanında yeni “reformlar ” yapıla- yargı pratiklerinde Türkiye’ye benzer birçok cağı geçtiğimiz günlerde önce Cumhurbaşkanı örnek bulunabilir. Erdoğan tarafından, ardından da Adalet BaBakan yalan söylüyor. Bugün Türkiye’de kanı tarafından açıklandı. Bakan açıklamaladosyaya, hukuka, Anayasaya bakılarak görülen rında bir kez daha yalanlar söyledi. tek bir siyasi dava dosyası yoktur. Halkın Adalet Bakanı Abdülhamit Gül “Yargı kon- Hukuk Bürosu avukatlarının yargılandığı dava jonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Yargı dosyası, Halk cephesi davaları, Grup Yorum dosyaya, vicdanına, hukuka, Anayasaya bakar. yargılamaları bu gerçeğin en somut örnekle-


ridir. Bunun dışında Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş, Sözcü Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi yargılamaları gibi birçok örnek vardır. Faşizm kendi düzeninin muhaliflerini bile kanuna, hukuka bağlı kalarak yargılamamıştır. Bakanın sözleri çok açık bir yalandır.

lerine kadar hissettiği bir gerçektir. Bu adaletsizlik ortadan kaldırılmadan yargının görüntüsü dahi kurtarılamaz. İktidarın amacı birkaç göstermelik uygulamayla yargıda düzelme olduğu algısını yaratmak ve yaymaktır. Fakat bu amacı hayata geçirebilecek siyasi güç iktidarda yoktur. Tam aksine siyasi olarak ölmüş bir iktidarın yönetememe krizi her geçen gün daha da artmaktadır.

Bakan açıklamalarına şu sözlerle devam ediyor: “Hiç kimsenin tavsiyesine, talimatına bakarak değil, dosyaya bakarak, vicdanınıza Sonuç olarak bakanın yalanlarıyla propagöre karar verin. Bu konuda hakim ve savcıların yanında güçlü şekilde durmaya devam gandasını yapmaya çalıştığı reformlar halk için değil tekeller ve patronlar için yapılacaktır. Bu edeceğiz.” yüzden Adalet Bakanının gittiği ilk adres TÜTürkiye’nin son yıllardaki yargı tarihi siyaSİAD olmuştur. Oradan onay beklenmektedir. silerin talimatına Tekellerin rahatsızlıuymadığı için sür“...başaramayacaklar. Halkın avukat- ğıysa halka yapılan zugün edilen, ihraç lümler değildir. Zulmün edilen ve hatta tu- ları adalet mücadelesi vermeye devam teşhir olmasıdır ve yaediyor. Başaramayacaklar. Halk çocuktuklanan hakim savşanan yönetememe kricıların örnekleriyle ları zulme karşı mücadelesine devam zidir. Çünkü bu doludur. Yıllardır ediyor. Adaletsizlik sürdükçe halk adayönetememe krizi istikmahkemeler açıktan let mücadelesine devam edecektir. Yörarı bozmaktadır. Tekelsiyasi polis veya isnetememe krizi de büyüyecektir. Hiçbir ler ise karlarını tihbaratın notlarıyla göstermelik uygulama ya da söylenen arttırmak için istikrara kararlar veriyor. ihtiyaç duymaktadır. Bu Bakan sanki böyle yalan sorunu çözmeye yetmeyecektir...” reformlarla karlarını bir gerçek yokmuş arttırmaya çalışıyorlar. gibi halka açık açık yalan söylüyor. Bu reformlarla halkın yaşadığı zulmü gizleBakanın sözleri “bu zamana kadar yaptığı- meye, kendilerini aklamaya çalışıyorlar. mız gibi yapmaya devam edeceğiz” şeklinde Ama başaramayacaklar. Halkın avukatları anlaşılmalıdır. Çünkü gerçek budur. Hukuk readalet mücadelesi vermeye devam ediyor. Baformu tekellerin çıkarı için yapılacaktır. Emşaramayacaklar. Halk çocukları zulme karşı peryalist tekeller ve onların ülkemizdeki mücadelesine devam ediyor. Adaletsizlik sürişbirlikçileri bu düzenin gerçek sahipleridir. dükçe halk adalet mücadelesine devam edeYargı da onların hizmetindedir. Bu zamana cektir. Yönetememe krizi de büyüyecektir. kadar bütün reformlar onlar için yapılmıştır. Hiçbir göstermelik uygulama ya da söylenen Şimdi yapılacak olan da onlara hizmet edecekyalan sorunu çözmeye yetmeyecektir. tir. Adalet şehidi Av. Ebru Timtik’le ilgili birTekeller Türkiye’de hukuksuzluğun ve adaçok yalan söyleyen Adalet Bakanının halk ve letsizliğin bu ölçüde teşhir olmasından rahathukukçular nezdinde hiçbir inandırıcılığı yoksızdır. Ama dikkat edelim böyle olmasından tur. Reform yalanlarına karşı binlerce Ebru değil, teşhir olmasından rahatsızdır. Bu yüzTimtik’le halkın adaletini hayata geçireceğiz. den şimdi reform edebiyatı yapılarak yargının Reform yalanlarına karşı adalet savaşımızı büprestiji kurtarılmaya çalışılıyor. Ancak hiçbir yüteceğiz. Adaletli bir vatan kurulana kadar makyaj çürüyen düzenin kokmuş yargısının iğhalkın hukukunu uygulamaya devam edecerenç yüzünü gizlemeye yetmeyecektir. ğiz! Çünkü bugün adaletsizliği tüm halkın ilik-


“EKONOMİK SEFERBERLİK”, “ACI REÇETE” VS.

KİM İÇİN, KİME KARŞI?

AKP FAŞİZMİNİN ACI REÇETESİ HALKA DAHA FAZLA SÖMÜRÜ, DAHA FAZLA İŞSİZLİK, YOKSULLUK, AÇLIK DEMEKTİR SOYGUNUN, TALANIN FATURASINI BİZ ÖDEMEYECEĞİZ! “Dünyanın en güçlü ve zengin ülkelerinin dahi bir sonbahar yaprağı gibi savrulduğu böyle bir dönemde, Türkiye’nin maslahata uygun tedbirlerle yoluna devam etmesi gayet tabiidir. Bunun için yaşadığımız kritik dönemin ruhuna uygun şekilde, gerekiyorsa devlet ve millet olarak fedakârlık yapmaktan, acı da olsa doğru reçeteleri uygulamaktan kaçınmayacağız.”

Acı reçete kısaca; AKP’nin ülkemizi içine soktuğu, derinleştirdiği ekonomik krizin yükünü yine halkımızın sırtına yıkmasından başka bir şey değildir. Ancak şunu da hatırlatalım, acı reçete yalnızca ülkemize özgü bir kavram değildir. Esas olarak emperyalizm tarafından sonsuz bir borç girdabına sokulan bütün yeni sömürge ülkelerde, zaman zaman “kemer sıkma” olarak ifade edilen politikalardır bunlar.

Bu sözler AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Emperyalizm, ekonomik ve siyasi olarak kendiErdoğan’a ait. Ekonomiden sorumlu Hazine ve Maliye Bakanı (ve Erdoğan’ın damadı) Berat Albay- sine bağımlı yeni sömürge ülkelere krediler-borçlar rak’ın istifasının ardından televizyon ekranlarından ve doğrudan yatırım gibi yollarla sürekli sıcak para akıtarak ekonomiyi denetim altında ve sürekli yaptı bu açıklamayı. “canlı” tutar. Bu ülkelerde ekonomi uluslararası serBu açıklamanın ardından burjuva medyada “ekonomide yeni dönem”, “normalleşme”, “adım- mayenin akıttığı sıcak para ile ayakta kalır, yeni serlar korkusuz ve gerçek olmalı” gibi laflar havada maye birikimi bu paraların girişine bağlıdır. uçuşmaya başladı. Oysa bu açıklamanın ardından Ekonomik ve siyasi nedenlerle bu giriş durduğunda normal olarak akıllara gelmesi gereken ilk şey acı üretime değil tüketime ve spekülasyona (Ticari hareçetenin ne anlama geldiği, neden ve kimin için yatta yakın veya uzak gelecekte meydana gelebileacı olduğudur. Ülkemizin gerçekliğini bilenler ve bu cek fiyat dalgalanmalarından yararlanarak haksız konuda samimi olanlar açısından acı reçetenin ne kazanç sağlama, yani vurgunculuk) dayalı olan ekoanlama geldiği açıktır. Acı reçete daha fazla sö- nomik sistemde kriz derinleşir, piyasa canlılığını mürü, daha fazla hak gaspı, daha fazla işsizlik, açlık kaybetmeye başlar. İşte burada ekonomiyi canlı tutve yoksulluk demektir. Elbette reçetenin acı kısmı mak için emperyalizm tekrar devreye girer. Çünkü ekonominin canlılığını sürdürmesi onun çıkarınadır. yoksul halkımızın payına düşmektedir.

Bu canlılık halkın değil hatta yerli sermayenin bile değil asıl olarak uluslararası sermayenin yani Ülkemizin ekonomik ve siyasi gerçekliğinden emperyalizmin çıkarına bir canlılıktır. Çünkü ulusaz çok haberdar olanlar, yakın tarihimizi hatırlayan- lararası mali sermaye (yani emperyalist tekeller) o lar bu kavramı da hatırlayacaktır. Halkımız ise acı ülke ve halkının çıkarlarını düşündükleri için, ülkeyi reçetenin ne olduğunu, ne anlama geldiğini gayet kalkındırmak için değil o ülkede üretimden elde iyi bilmektedir. O reçetenin acısını bugüne kadar edilen artı değerlerden (yani kardan), faiz vb. yoliliklerine kadar hissetmiştir ve hala da hissetmek- larla alabilecekleri en yüksek payı almak için gelir. tedir. Bu reçetenin acısı halkımızın açlığından, yok- Bu yüzden ekonominin canlı olmasını ister. Bu ülluğundan, yoksulluğundandır. kelere akıttıkları paraların güven içinde büyümesi Peki nedir “acı reçete” ve neden acıdır?


bağımlı hale getirmiştir. Bir tarafta kendileri saraylarda lüks ve şatafat içinde yaşarken diğer tarafta halkımız açlığın, yoksulluğun pençesinde kıvranmaktadır. Halktan kopuk, ülke gerçekliğinden uzak kimilerinin bu durum karşısındaki “yoksulluk edebiyatı” söylemleri evine ekmek götüremediği, çocuklarını okutamadığı, kirasını ödeyemediği, bakkala, manava, kasaba borçlarını ödeyemediği için intihar eden insanlarımızın televizyon ve gazeYeni sömürgeciliğin doğal sonucu olan bu eko- telere yansıyan haberleri karşısında bir anlam ifade nomik kriz zaman zaman derinleşmekte, zaman etmemektedir. Bugün derinleşen ve Hazine ve Maliye Bakanı zaman hafiflemekte ama hiç bitmemektedir. Kriz derinleştiğinde, bu ülkeler artık borçlarını ödeye- Berat Albayrak’ın istifasına neden olan krizin arkamez hale geldiğinde emperyalizm, başta IMF ve sındaki tablo budur. “Damat” Berat Albayrak’ın isDünya Bankası gibi kurumlar olmak üzere birçok tifası ülkemizdeki ekonomik krizle birlikte AKP’nin kurum aracılığıyla bu ülkelere çeşitli ekonomik yap- siyasi krizinin de derinleştiğinin göstergesidir. Artık mızrak çuvala sığmamış, “damat”ın yalanları da ültırımlar dayatır. İşte acı reçete denilen şey de “borç ödeme kri- kemizin içine sokulduğu krizin üstünü örtmeye yetzine giren ya da girmekte olan, sermaye için gü- memiştir. AKP geçmişte olduğu gibi bugün de venli bir ortamın oluşmadığı yeni sömürge manevra yaparak, “damat”ı feda ederek, krizin so(bağımlı) ülkelere, kaynakları uluslararası mali ser- rumluluğunu ona yükleyerek siyasi krizini hafifletmayenin, emperyalist tekellerin ihtiyacını karşıla- meye çalışmaktadır. bu canlılığa bağlıdır. Uluslararası sermaye kendini güvende hissetmediği her an çekilmeye, kaçmaya meyillidir. Bunu engellemenin yolu da ekonomik canlılığı yeniden sağlamak, sermayenin kendini güvende hissedeceği ortamı yeniden oluşturmaktır. Elbette emperyalist tekeller için söz konusu olan bu canlılığın ülkedeki karşılığı, halk için anlamı yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı ve hiç bitmeyen ekonomik krizdir.

maya, onlar için her zaman avantajlı ve güvenli bir ortam yaratmaya yönlendirmenin adıdır. Yani acı reçete, bütün kaynaklarımızın emperyalistler kar etmeye devam etsin diye, onların yararına kullanılmasıdır. Doğal olarak onların yararına olan şey halkın zararına olacaktır.

Acı Reçeteyi Reddetmeli, Kendi Çözümüzü Yaratmalı, Birlikte Mücadele Etmeliyiz.

Bir tarafta bunlar olurken diğer tarafta AKP’nin çok bilmiş kalemşörleri de hep bir ağızdan “piyasalara güven vermeniz”, “kemer sıkmanız”, “gerçekçi” politikalar uygulamanız lazım diyerek halkı “Büyük”, “Güçlü” Türkiye Neden Açı Reçeteye daha fazla açlığa, yoksulluğa razı etme çalışmalarına başladı bile. AKP kalemşörlerinin, çok bilmiş İhtiyaç Duydu? Elbette Türkiye’nin büyük ve güçlü; ekonomik, ekonomistlerin kurduğu bu cümleler gerçekte, askeri, siyasi her anlamda bağımsız bir ülke olduğu “bedeli ne olursa olsun ülkenin bütün kaynaklarını AKP’nin aldatmacasından başka bir şey değildir. öncelikle borç ödemeye, emperyalist tekelleri raAKP 18 yıllık iktidarı boyunca bir yandan “büyüyen hatlatmaya yönlendirmelisiniz” demekten başka Türkiye”, “güçlü ekonomi” masalları anlatırken, bir şey değildir. Bugün acı reçeteyle yapılacak olan “IMF’den borç alan ülke durumundan IMF’ye borç da budur. Bunun sonucu olarak işsizlik ve enflasyon veren ülke durumuna geldik” şovları yaparken bir artacak, halk daha fazla yoksullaşacak, daha fazla yandan da ülkemizi daha büyük bir borç batağına açlık çekecektir. Yani aslında kemer sıkması istenen sokmuştur. İşte bugün acı reçeteye ihtiyaç duyul- yine yoksul halkımızdır. Bunu reddetmeliyiz. Bu krizi yaratanlar ülkemizi soyup soğana çeması bunun sonucu, bunun itirafıdır. AKP ve temsil ettiği işbirlikçi sermaye kesimi, 18 yıllık iktidarları viren, halkımız açlık ve yoksullukla boğuşurken boyunca ülkemizin bütün yer altı ve yer üstü zen- kendi kasalarını doldurup saraylarda saltanat süginliklerini yağmalamış; kamuya yani halka ait ne renlerdir, AKP faşizmidir. varsa her şeyi yerli ve yabancı tekellere, emperyaBu krizi biz yaratmadık, krizin yükünü biz çeklizme peşkeş çekmiştir. Emperyalizmin dayattığı meyeceğiz. Bize dayattıkları daha fazla işsizlik, ekonomik politikalarla tarım ve hayvancılığı yok daha fazla açlık ve yoksulluktur. Bunu reddetmeli, etmiş, ülkenin üretime dayalı bütün ekonomik kay- bu dayatmaya boyun eğmemeli, birlikte mücadele naklarını tasfiye etmiş, ülkemizi her anlamda daha etmeliyiz.


FAŞİZMİN YARGISI TARİHSEL ROLÜNÜ OYNAMAYA DEVAM EDİYOR.

YARGI FAŞİZMİN KANLI EL HAVLUSUDUR

KEMAL KURKUT’UN KATİLİNİN AKP FAŞİZMİ OLDUĞUNU UNUTMAYACAĞIZ, UNUTTURMAYACAĞIZ! KATİLLERDEN ER YA DA GEÇ HESAP SORULACAK! Kemal Kurkut, 21 Mart 2017’de Newroz kutlamaları için gittiği Diyarbakır’da, arama noktasından geçtiği sırada sırtından vurulduğunda henüz 23 yaşındaydı. Olayın hemen ardından; - Valilik, Kemal Kurkut’un sırt çantasında bomba olduğunu ve herkesi öldüreceğini söylediğini, canlı bomba olma ihtimali değerlendirildiğinde müdahale edildiğini açıkladı.

anladık ki; polis, bir insanımızı daha elleri bile titremeden katletmişti. Görüntülerde Kemal yarı çıplak haldeydi, vücudunun üst kısmı çıplaktı. Yani Kemal’in bedeni gibi gerçek de çırılçıplak ortadaydı. Kemal’in sırt çantası değil çantası bile yoktu. Canlı bomba iddiası yalandı. FAŞİZMİN HUKUKU İŞLEMEYE DEVAM ETTİ, YARGILAMA OYUNUYLA KATİLLER “AKLANDI”

Soruşturmanın başından itibaren yalnızca iki polis gözaltına alındı, polis memuru Y.Ş hakkında açılan davada “olası kastla öldürme” suçu ile “müebbet hapis cezası” istendi ama polis memurları hiç tutuklanmadı. - Yalan ve halkı kandırmaya dönük valilik Aile avukatları tarafından defalarca polislerin açıklamasına ve cinayeti örtbas etmek için kolluk tutuklanması talep edildi, savcılık ve mahkeme baskısına rağmen gerçekler ortaya çıktı. gerekçesiz şekilde tutuklama talebini reddetti. Bir Daha sonra Kanun Hükmünde Kararname ile müebbet ile yargılanması ama kapatılan DİHA (Dicle Haber Ajansı) muhabiri Ab- kişinin durrahman Gök’ün çektiği 8 fotoğraf karesi ile tutuklanmaması, ancak devletin kolluk güçlerinin,

- Polis, alandaki tüm gazetecilerin fotoğraf makinalarını zorla ellerinden aldı, içindeki görüntüleri sildi. Delil olabilecek kayıtları yok etmek istedi. Delilleri karartmaya çalıştı.


polisinin, jandarmasının, kontrgerillasının sanık olduğu davalarda mümkündür. Bu davada da böyle oldu. Mahkeme katili sadece tutuksuz yargılamakla kalmadı, beraat ettirmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı. Yargılama aşamasında; dosya çok defa bilirkişi incelemesine gönderildi. - Jandarma Kriminal Laboratuvarı Kemal’in bedeninde çıkarılan, ölümüne sebep olan kurşunun sanık polisin silahından ve “direkt” çıktığına dair rapor hazırladı. - Adli Tıp Kurumu, kurşunun Kemal’in bedenine direkt değil “yerden sekerek” geldiği yönünde rapor verdi. - Ulusal Kriminal Büro’dan alınan bilirkişi raporunda Kemal’in ölümüne sebep olan kurşunun “kuşkuya yer bırakmayacak şekilde” sanık polis Y.Ş.’nin silahından ve doğrudan, hedef alınarak ateşlendiği tespitine yer verildi.. - Raporu beğenmeyen mahkeme dosyayı Ulusal Krimale geri gönderdi. Bu kez rapor “yerden sekerek” şeklinde düzeltildi (!) Faşizmin talimatlı yargısı, polisi korumak ve aklamak için dosyada polis lehine rapor gelene kadar bilirkişi raporu almaya devam etmiş, dosyaya son kez giren “kuşkuya yer vermeyecek” şeklinde katili ve silahın açısı tespit eden raporu bile değiştirtmiştir. BİR KEZ DAHA GÖRDÜK Kİ HALKIN TANIKLIĞININ FAŞİZM YARGISINA ETKİSİ YOKTUR YARGININ GÖREVİ FAŞİZMİN ELİNDEKİ KANI “TEMİZLEMEK”TİR. YARGI FAŞİZMİN KANLI HAVLUSUDUR Tetiği çeken katil polisi fotoğraflarda hepimiz gördük. Hepimiz bu cinayete tanıktık artık. Ancak faşizmin yargısında bunun da önemi olmadığını, yargının ne olursa olsun faşizmin çıkarlarını esas aldığını bir kez daha gördük.

silah sıkan elleri yalanlarla aklamak(!) bir devlet politikasıdır. Halka silah sıkan eller güçlensin diyedir. Çünkü faşizm istiyor ki halk korksun, halk korksun ki halkı daha rahat yönetebilsinler. Bunun için yargıyı kullanır, olayı soğutur ama sonuç değişmez. Bu bir devlet politikasıdır. Bu politikayı gizlemek için, bizi faşizmin adaletine inandırmak için her şeyi yapabilirler. Nadiren de olsa, Dilek Doğan’ın katiline sadece 6 yıl 3 ay ceza verilmesinde olduğu gibi, katillere göstermelik ceza vermek zorunda da kalabilirler. Ama ne olursa olsun katilleri koruyup kollama, halkı adaletsiz bırakma politikası değişmez. Kemal Kurkut’un katilini de katillerini kimin koruduğunu da, faşizmin yargısının onları yargılamak, cezalandırmak, adaleti sağlamak için değil onları korumak için işlediğini, halkı adaletsiz bıraktığını biliyoruz. 14’ünde sokak ortasında başından gaz kapsülü ile vurularak katledilen Berkin Elvan’dan, gece yarısı evlerini basmaya gelen katil sürülerine “galoş giyin” dediği için ailesinin gözü önünde katledilen Dilek Doğan’dan, misafir olduğu evde 15 kurşunla katledilen Günay Özarslan’dan, İnanç Özkeskin’den biliyoruz. 12 yaşında babası ile evlerinin önünde katledilen Uğur Kaymaz’dan, koyun otlatırken havan topu ile katledilen Ceylan Önkol’da, cenazesi günlerce ortada bırakılan Taybet Ana’dan biliyoruz. Bildiklerimizi saysak, ciltler dolusu kitap eder. Katilleri hakkında ya hiç dava açılmamasından ya da faşizmin yargısının katilleri korumak için her şeyi yapmasından biliyoruz. Katilleri cezasız, halkı adaletsiz bırakan aynı kişiler, aynı mekanizmadır. Bu mekanizmanın adı faşizmdir, faşizmin yargısıdır. Gerçek suçlular: Halkı katleden, halka zulmeden, halkı aç bırakan, halkı adaletsiz bırakan egemenlerdir. Kendileri güçlü zengin kalsın diye halka yaşayacak alan bırakmayanlardır.

Bugün Kemal’i katleden; tetiği çeken, çekSavcı “olası kastla öldürme” suçundan müebbet ilmesini teşvik eden, devlet politikası haline getiren istediğinde “acaba adalet mi?” dememizi istediler, annesini, babasını, halkı adalet için umutlandırdılar. ve sözde yargılamalarla katilleri aklayan AKP Ama öyle olmadığını hep birlikte gördük. Katil polise faşizmidir. “delil yetersizliği”nden beraat verildi. Oysa katili koTetiği çekenden adalet beklenir mi? rumak için delilleri yok edip yetersizleştirenler de FAŞİZMİN YARGISINDA EZİLEN HAKLAR İÇİN kendileriydi. ADALET YOKTUR Elbette bu sadece Kemal Kurkut’un katilini beADALET DİRENEN HALKLARIN ÇABASI İLE raat ettirmek için kırk takla atan mahkeme ile sınırlı bir durum değildir. Halkı katletmek ve ardından MÜMKÜNDÜR


Hukuk Tari �hi �ni �n En Presti �jli � Ödülleri �nden Bi �ri � Daha Halkın Avukatı, Adalet Şehi �di �mi �z Ebru Ti �mti �k’e ve Onun Şahsında Halkın Hukuk Bürosu’na Veri �ldi �

AVRUPA BAROLAR VE HUKUK BİRLİKLERİ KONSEYİ (CCBE) 2020 İNSAN HAKLARI ÖDÜLÜ EBRU TİMTİK’E VERİLDİ Ebru ve Aytaç Direnişleriyle Bütün Dünyayı Sarstı. F a ş i z m i n hukuksuzluğuna, Adaletsizliğine Karşı Avukatları, Baroları, Hukuk Örgütlerini Birleştirdi, Ayağa Kaldırdı. H a l k ı n avukatlarının, adalet savaşçıları Ebru ve Aytaç’ın adalet için, adil yargılanma hakkı için direnişi dünya halklarını sarsmaya, Ebru’nun adalet için mücadelede şehitliği meslektaşlarını, baroları, hukuk örgütlerini birleştirmeye devam ediyor. Hukuk tarihinin en prestijli ödüllerden biri olan Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi (The Council of Bars and Law Societies of EuropeCCBE)’nin 2020 İnsan Hakları Ödülü Mısır’da tutuklu bulunan 7 avukatla birlikte ölüm orucunda şehit düşen halkın avukatı, adalet savaşçısı Ebru Timtik’e verildi. Burada küçük bir ayrıntı da vardı; Ebru Timtik adına ödülü Avrupa’da bulunan, ödül törenine katılabilecek başka bir meslektaşının alması önerisine karşılık CCBE, ödülü Ebru Timtik adına bir Halkın Hukuk Bürosu avukatına vermek istediklerini, gerekirse online olarak (internet üzerinden yapılacak görüntülü-sesli bağlantı ile) verebileceklerini belirtmiş ve bunda ısrar etmişti. Bunun sonucunda ödülü Ebru Timtik adına, Ebru ile birlikte aylarca direnen halkın avukatı Aytaç Ünsal aldı. Yani

aslında bu ödül yalnızca Ebru Timtik’e değil, onun şahsında bu d i r e n i ş geleneğini yaratan Halkın H u k u k Bürosu’na verildi. Bu ödül bir lütuf değil, Ebru’nun canıyla, kanıyla kazandığı bir başarı nişanıdır. Ödülü veren hukuk örgütleri, Ebru’nun adalet için, adil yargılanma hakkı için canını ortaya koyması karşısında başka bir seçenekleri olmadığı için Ebru’yu bu ödüle “layık” gördüler. Elbette bir avukatın, bir adalet savaşçısının, bedenini yıllardır cübbesiyle savunduğu değerler için cübbe yapan Ebru Timtik’in böyle bir ödül almasının özel bir anlamı da vardır. Bu anlam da ödülü veren Avrupa Barolar Birliği Konseyi’nin ne olduğu, neyi temsil ettiğiyle de ilgilidir. Avrupa Barolar Birliği Konseyi; Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Hollanda ve Türkiye gibi 27 ülkeden 1 milyondan fazla avukatı temsil eden bir kurumdur. Bu yüzden bu ödül sıradan bir kurum tarafından verilmiş bir ödül de değildir. CCBE, burjuva hukuk sisteminin en gelişmiş olduğu ülkelerden en geri yasa devletlerine kadar birçok devletten hukukçuları temsil eden, kendi içinde de sol-sosyalist olandan liberal olanına hatta aşırı sağcı olanına kadar birçok


eğilimi barındıran bir kurumdur. Böyle bir kurumun adalet savaşçısı Ebru Timtik’e ve Halkın Hukuk Bürosu’na ödül vermesinin bir tek anlamı vardır. Bu ödül adalet için direnmenin, yıllardır cübbesiyle savunduğu adalet için canını cübbe yaparak direnmenin ve şehit düşmenin meşruluğuna verilmiştir. Bu meşruluğu ne faşizmin ne emperyalizmin ideolojik ve fiziki saldırıları yok edebilmiştir. Adalet için direniş kendi meşruluğunu dayatmış ve kabul ettirmiştir.

Timtik ve Aytaç Ünsal’ın haklı mücadelesine destek verdi, adalet istedi! - 20 ülkeden 356 avukat, Türkiye’den 400 avukat olmak üzere TOPLAM 756 AVUKAT DİLEKÇE ile Yargıtay’a başvurarak kararın bozulmasını ve tutuklu avukatların tahliyesini istedi.

- Savunmaya Özgürlük Koordinasyonunun yaptığı 10 günlük imza kampanyasında Haiti’den Suudi Arabistan’a, İtalya’dan Pakistan’a, ABD’den Japonya’ya 46 ülkeden 11 bin 633 kişi ve kurum Ebru ve Aytaç’ın direnişi, direnişin başından temsilcisi Ölüm Orucundaki tutuklu avukatlar Ebru itibaren giderek artan bir şekilde bütün dünyada Timtik ve Aytaç Ünsal’ın taleplerinin kabul edilmesi yankı buldu. İki avukatın adil yargılanma hakkı için için imza verdi. Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın tahliye bedenini ölüme yatırması, gün gün, hücre hücre edilmesini ve adil yargılama koşulları sağlanmasını eriyerek ölüme yürümeleri, yaşadıkları ve tanık istediler. oldukları adaletsizliği, faşizmin hukuksuzluğunu teşhir etmeleri dünya halklarını ayağa kaldırdı. - Avrupa Barolar Birliği (CCBE); Uluslararası Halkların enternasyonal dayanışma ve birlikte mü- Avukatlar Birliği (UIA); İtalya Barolar Birliği; yerel cadele ruhunu bir kez daha ve güçlü bir şekilde açığa baro ve demokratik kurumlardan oluşan 22 hukuk çıkardı. örgütü hazırladıkları 135 sayfalık raporda “Ulusal ve uluslararası kamuoyunda Halkın Avukatları, meşruiyeti olmayan, direniş devam ederken hukuksuzluklarla dolu 110 Ülkeden 2 milyon dosyada adil yargılanma avukatı temsil eden koşulları sağlansın!” dedi. uluslararası hukuk örgütlerini adalet mücade- Türkiye’den ve lesinde birleştirdi. dünyanın birçok ülkesinden 365 avukat Ölüm Oru- Dünya genelinde 110 cundaki tutuklu Halkın Ülkeden 2 Milyon Avukatı Avukatları Ebru Timtik ve Temsil Eden Uluslararası Aytaç Ünsal’ın tahliye Avukatlar Birliği (UIA), edilmesi çağrısında bulundu. Adil yargılanma - 24 ülkenin avukatları adına Demokrasi ve İnsan hakkının tesis edilerek, tutuklu avukatların tahliyesi istendi. Hakları İçin Avrupalı Avukatlar Birliği (ELDH) - 10 ülkenin avukatları adına Demokrat Avukatlar Birliği (ALD), - 26 ülkenin avukatları adına Uluslararası Demokrat Avukatlar Birliği (IADL), - Belçika ve Almanya’da 22 baro adına Fransızca ve Almanca Konuşan Barolar Birliği (OBFG), - Avrupa’dan milyonlarca avukatı temsil eden hukuk örgütü Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi (CCBE) ve - Türkiye’deki 79 barodan 39’u adil yargılanmak talebiyle Ölüm Orucu yapan halkın avukatları Ebru

- Belçika’da; Uluslararası Af örgütü, Avrupa Barolar Konseyi CCBE, Sınır Tanımayan Avukatlar, Brüksel Barosu, Liege Barosu, Demokrasi için Avukatlar Sendikası ve Hakimler Sendikası Derneğinin 5 Nisan avukatlar günü ortak düzenledikleri gösteride ve açıklamada “Türkiye’de savunmayı savunuyoruz” açıklaması yaptılar. - Demokrasi için Avukatlar Sendikası temsilcisi Konsolosluğa, “Tutsak meslektaşlarımızın serbest bırakılmasını talep ediyoruz” denilen bir mektup verdi. - 18-20 Mart günlerinde İstanbul’da yapılan


ÇHD ve Halkın Hukuk Bürosu avukatlarının duruşmasına, Brüksel Barosu, Liege Barosu, Belçika’daki 11 baro ve 11 Alman Barosunun oluşturduğu avukat örgütlenmesi OBFG, Avrupa Barolar Konseyi CCBE ve Uluslararası Avukatlar Birliği UIA’dan olmak üzere çok sayıda Avrupalı hukukçu katıldı. - Türkiye’deki Avukatların %80’ini Temsil Eden 20 Baro, 15 Haziran’da, “Adalet sağlansın, Ebru ve Aytaç yaşasın!” diyerek meslektaşları Ebru Timtik ve Aytaç Ünsal’ın adil yargılanma taleplerini sahiplendi. - Halkın avukatlarına verilen haksız cezaya ve hukuksuzluklara ilişkin Türkiye’deki 39 baro ortak açıklama yaptı: Yüzlerce avukat destek ve dayanışmalarını sunan açıklamalarıyla birlikte; mahkemeler ve adliyeler önünde “adalet nöbeti” tuttular, “savunmaya özgürlük” ve “adil yargılanma” taleplerini haykırdılar. Bütün hukuki itiraz yollarını kullandılar. - 25 Ağustos’ta Belçika’da 10 avukat, Ebru ve Aytaç için Türkiye Konsolosluğu önünde açıklama yaptıktan sonra 1 günlük destek açlık grevi yaptı. - Halkın Avukatlarının Ölüm Orucu Direnişine Destek, Dayanışma Ve Çağrı İçin Yapılan KurguVideo Sayısı: 1104, - Direnişi Destelemek İçin Yapılan Eylem, Gösteri, Açıklama Sayısı: 1139 - Dünyanın Değişik Ülkelerinden Ve Türkiye’den 130 Avukat Video Çekimleriyle Meslektaşlarıyla Dayanışma İçinde Olduklarını Bildiren Mesaj Gönderdi. - Direnişin Taleplerini Destekleyen On Binlerce Kişi Facebook, Whatsup, Twitter Üzerinden Destek Ve Dayanışmalarını Sunarak Paylaşım Gösterdiler. Dünyanın birçok ülkesinden meslektaşlarının destek ve dayanışması, Ebru’nun şehitliğinden ve Aytaç’ın tahliyesinden sonra da devam etti.

devam ettiler. Faşizmin yargısının halkın avukatlarının adil yargılanma talebini yerine getirmek yerine, Ebru Timtik’i ve Aytaç Ünsal’ı günlerce hastanelerin tecrit hücrelerinde tutarak, Ebru’yu işkence ederek katletmesine duyulan öfke, dünya basınında da geniş yer buldu. 1 Milyondan fazla avukatı temsil eden ve 250 baronun üyesi olduğu Avrupa Barolar Federasyonu’nun (Federation des Barreaux d’Europe-FBE) üyesi olan tüm barolara yaptığı çağrıyla 7 Eylül günü onlarca ülkede,onlarca şehirde barolar, Halkın Hukuk Bürosu şehidi Ebru Timtik için 1 dakikalık saygı duruşunda bulundu. Fransa’da; Paris, Beauvais, Bourges, Castres, d’Amiens, d’Angers, Lyon, Limoges, Montpelliers, Nimes, Rennes, Hauts de Seine, Mans, Narbonne, Nimes, Poitiers, Saint Etienne, Saint Denis, Saint Brieuc, Strasbourg, Colmar, Cleremont, Rouen ve Nantes Baroları açıklama ve Ebru’nun fotoğraflarıyla anma düzenledi. Yine Fransa’da Fransa Ulusal Barolar Başkanı (Presidente du Conseil National des Barreaux) Christiane Feral- Schuhl, Paris Barolar Birliği ( Bâtonnier de l’Ordre des Avocats de Paris) Başkanı Olivier Cousi ve Fransa Baro Başkanları Konferansı (Conference des Bâtonniers) Helene Fontaine imzasıyla 28 Ağustos tarihinde Fransa Cumhurbaşkanlığı’na “Türkiye’deki avukatlar; Avukat Ebru Timtik’in ölümü, Avukat Aytaç Ünsal’ın serbest bırakılması” konulu bir mektup gönderdiler. Avrupa’da yaratılan sahiplenme ile birlikte, Fransa Dışişleri Bakanı da direnişimiz hakkında açıklama yapmak zorunda kaldı. Yine Fransa’da 28 Ağustos 2020 Cuma günü, Ulusal Barolar Konseyi de dahil olmak üzere hukuk mesleği temsilcileri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Adil Yargılanma Hakkının yerine getirilmesi talebiyle bir mektup göndermişti.

Halkın avukatı, adalet savaşçısı Ebru Timtik 27 Mektupta şu sözler yer alıyordu: Ağustos 2020’de, direnişinin 238. Gününde şehit düştüğünde birçok ülkeden meslektaşlar, barolar, ‘Türk meslektaşımız Ebru Timtik’in 238 günlük hukuk örgütleri, siyasi partiler, demokratik kitle açlık grevinin adil yargılanmaya başlaması ve yetkörgütleri, aydınlar, sanatçılar açıklamalarla, anma ililer tarafından haksız yere yargılanması ve taciz etkinleri ve eylemlerle Ebru’nun haklı ve meşru taleedilmesinin ardından öldüğünü öğrendik. Bu kadın, plerini savunmaya, mücedelesini sahiplenmeye


hukukun üstünlüğü ve mesleğimizin temel değerlerinin savunulması için son nefesine kadar savaşmış olacaktır. Ebru Timtik, terörle ilgili suçlar iddiasıyla son derece ağır hapis cezalarına çarptırılan, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) avukatlarından biriydi. Ebru Timtik, örgüt üyeliğinden 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı. Davası hala Yargıtay tarafından inceleniyordu. Üzüntünün ötesinde, Fransız Baroları bugün muazzam bir öfke dalgasıyla aşılırken, yüzlerce Türk avukat hala görevlerini yerine getirirken hapsediliyor, yargılanıyor ve taciz ediliyor. Adalet, hukukun üstünlüğü ve avukatlık mesleğini tehdit olmaksızın icra etme hakkı için savaşan Türk meslektaşlarımızla seferberlik ve tereddütsüz birlik içindeyiz. Bu nedenle, 200 günden fazla süredir açlık grevinde olan diğer Türk meslektaşımız Aytaç Ünsal’ın derhal ve koşulsuz serbest bırakılmasını ciddiyetle talep ediyoruz.’’ İspanya’da Barselona Barosu, İtalya’da Roma, Bologna ve Milano Barosu, Hollanda’da Amsterdam Barosu, Korsika’da Bastia Barosu da 7 Eylül’de, saat: 12:00 de meslektaşları için 1 dakikalık saygı duruşu yaptılar.

Şunları Söyledi: "Ebru Timtik, avukatlık mesleğinin onurunu savundu. Eğer hukukun gereği yerine getirilseydi onlar hiç tutuklanmazlardı; çünkü onlar sadece avukatlık yaptıkları için tutuklandılar. Cesur meslektaşımın ölümünden 30 gün sonra, Ebru Timtik'in fedakârlığını anıyor, O'nun yoldaşları tutuklu avukatlara ve açlık grevinin birçok katılımcısına dayanışma ve yakınlığımı ifade ediyorum." Dayanışma ve sahiplenme elbette sadece anmalar, eylem ve etkinliklerle sınırlı değildi. Birçok prestijli ödül de verildi Ebru şahsında direnen halkın avukatlarına. Bunlardan biri de Ludovic Trarieux İnsan Hakları Ödülüydü. Adil yargılanma hakkının alenen ihlal edilmesiyle bilenen dünyanın en ünlü politik davalarından biri olan 'Dreyfus Davası'nın avukatı Ludovic Trarieux adına düzenlenen ve Avrupa Baroları tarafından her yıl verilen Ludovic Trarieux İnsan Hakları Ödülü, bu yıl Türkiye'den halkın avukatlarına; adalet şehidi Ebru Timtik’e ve kardeşi ve aynı zamanda meslektaşı olan, tutsak halkın avukatlarından Barkın Timtik'e verildi.

Bordeaux Barosu İnsan Hakları Enstitüsü, Paris Barosu İnsan Hakları Enstitüsü, Brüksel Barosu İnsan Tunus’da ve Belçika’da da barolar aynı çağrıyla Hakları Enstitüsü, l’Unione forense per la tutela dei diritti dell’uomo (Roma’dan), Amsterdam Barosu, anmalar gerçekleştirildi. Cenevre ve Lüksemburg, Berlin Barosu, Union Inter11 Eylül günü ise İtalya Roma’da, demokrat nationale des Avocats (UIA) ve Avrupa’daki insan hukukçular ve demokratik kitle örgütleri, Ebru hakları avukatlarını temsil eden bir kuruluş olan Timtik için bir eylem düzenlediler. Avrupa Barosu İnsan Hakları Enstitüsü (IDHAE) Aytaç Ünsal da yapılan etkinliğe bir mesaj gön- tarafından birlikte verilen ödül töreninde konuşan dererek “Avukatlar, bedeli ne olursa olsun, halk jüri Başkanı Bertrand Favreau, ödülün amacının "Biri hakları için mücadele etmelidir. Ebru bugün yaşıyor. 18 yıl hapis cezasına çarptırılan ve diğeri adil Ebru artık benim kalbim. Ebru benim aklımdır. Ebru, yargılanma talep ettiği için ölüm orucunda şehit dünyanın her yerinde adalet isteyenlerin nefesidir. düşen kardeşlere şükranlarını sunmak" olduğunu açıkladı. Asla ölmeyecek.” dedi. Yine İtalya’nın birçok şehrinde, Halkın Avukatı Ebru Timtik’in katledilişinin 30. günü dolayısıyla anma etkinlikleri yapıldı. 29 Eylül'de İtalya Parlamentosu'nda Konuşan Adalet Komisyonu Başkanı Avukat Mario Perantoni

Ve son olarak Avrupa Barolar ve Hukuk Birlikleri Konseyi’nin (CCBE) verdiği ödül, direnişin haklılığının ve meşruluğun yarattığı gücü, bu gücün dünyada nasıl bir etki yarattığının en son ve en somut örneklerinden biri oldu.


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.