Patlican 4

Page 1

KATLĠAM DEĞĠL SATLICAN DEĞĠL O HALDE NE ? ELBETTEKĠ PATLICAN!

GERÇEKTEN AKLINA ESTĠĞĠNDE ÇIKTI DERGĠ!YIL:3 SAYI:4 BĠR TEMMUZ 2016 EDERSĠZ DERGĠMSĠ FANZĠN ġEYSĠ


Büdü’törden… PATLICAN OTURTMA! Şimdi bu dergi, aklına estiğinde çıkacak müptela bir dergi idi, evet dediğini yaptı, ilk sayısı 1 Ocak 2014 üçüncü son sayısı 1 Mart 2014’te çıktıktan sonra dördüncü sayısına kısmet 1 Temmuz 2016 imiş ya! Elbette çok da şey yapmamak lazım. Aradan geçen iki yıla rağmen değişen ( iyiye doğru ) hiçbir şey olmadı. Bizim küçük sefih yaşantılarımız bu evrenin nereden gelip nereden gittiğine bir türlü kafa basamadı. Zamanın büyüklüğü ile ilgili algı boşluğu, tüm alanlarda kendini hissettirdi. Pis bir yaşamdan ibaret olan kısacık yaşamlarımız da, gereksiz ulvi düşüncelerimizle göksel rüyalara daldık, gene de bu rüyalara dalanlarımız, insanlık hesabıyla bir parça idare edilebilenlerdendi. asıl sıkıntıyı bu rüyaları görmeden, biat kültürü ile karanlık uyuyan, uykusunda karanlık gören ve karanlık olan kişiler bırakın idare olunmayı üstlerine pislenilmez dahi yaşanılmaz alanlar yaratıyorlar. Kendi anneleri, çocukları ve kutsiyetlerine aşırı sexle yaklaşıp, bizi dünyadan soğutan dahi dünya da para ve yalancı bir inançtan başka bir şeyleri olmayan hayvan ve insan dışı yaratıklar bırakın dünyayı evreni bize dar ediyorlar. Bizim yaratı damarlarımızı her türlü kurutup yaşantılarımızdan zevk almamamızı sağlıyorlar, bunu beceriyorlar, bizler bu duruma izin veriyoruz. Evren her zaman iyiye evrimleşmez, içimizdeki rahatı bir kenara bırakalım, İran olmak an meselesi, belki İran bizim varacağımız durağın çok gerilerin de bile kalabilir. Hayat bir şekil güzel, acaba karşı koymadan güzel olma şansı var mı, elbette yok. Bu sayın ve pek sevgili topluluğumuz, Dr.Hikmet Kıvıvılcımlı’nın dediği “ oy davarları “ her zaman ama her zaman kendi aleyhine ve zararına olabilecek insanları bulurlar. Onun için o gitmiş bu gelmiş bir önemi yoktur, aslı olan kötü kimlerdir onları bulup baş tacı etmektir amaç. Şimdi fanzini niye çıkartıyoruz, asıl yaşamsal olan konu şu an budur. Şu yazın, ağaç altında teksas-tommikis okunası, yılınası sıcağında, hayat her zaman güzel değil de bir ne? Bu mevsimde de dergi çıkmaz, elbette bu da bir dergi değil fanzin zaten. Gönlümü eğlendirirken acaba sizi de eğlendirebilir miyim acaba, diye düşündüm.

Boşuna bir çaba olduğunu elbette biliyorum. Bilginin hiçbir değer taşımadığı günümüz coğrafyasında, bırak bu işleri devlet su işlerinin bile büyük bir felsefik değer ve büyük anlam taşıdığı günümüzde iki metre don lastiği ile bir yarışma, bir dizi çeksek bundan daha muteber konumda olurduk. Şu an bu yazıyı okuyan sayılı kişilerden ( iki kişiden ) biri ( diğer okuyan benim ) olduğuna göre okumayı seviyorsun demek dostum. Biraz bir şeyler çizdik biraz bir şeyler yazdık, izleyip okuyun. Fanzinimiz ücretsizdir, internet ortamında sanal olarak takip edebileceğiniz gibi, dijital baskısını elden ücretsiz alabilirsiniz. Atilla YAKŞİ

Kapak Atilla YAKŞİ


KARALANAN BEYĠTTĠR... Ne kadar dilimiz, sürçerse sürçsün, Kem sözler yine de sahibine aittir. Aslında kaĢınandır ama pirelenendir, YavĢak büyür ne olur? Evet bir bitdir. Onu öyle saçma sapan söyleten, Sanırım aldığı bir-iki duble içitdir. Bırakın istediği kadar ötsün kavga, Ama duyulmaz sesi, belki “dit, dit”dir. Tanıtım için bie yani, bu kadar olmaz, Her Ģeyimi razıdır, her Ģeyime fitdir. Gerçi çoğumuzun gözünden düĢtü Olabilir, bazılarına göre gene hitdir. Hadi, biz biraz cahil cömbelekiz diyelim, Ee be kardeĢim yani, o bir elitdir. Toplumdaki daltonlara laf sokuĢtururdu, Sözüm ona , bence, sahte RedKit’dir. Ġnsanlar ondan insanca laflar beklerdi, Normaldir, bekledikleri içerinde ümitdir. Olur ama bu kadar olamazdı ki, Hoppala kardeĢim, ordan ,hassittir! Hepimiz çocuk ruhluyuz, tamam anladık, Oyuncak değil ya bu iĢ, demek ki reĢitdir. Gözümde o kadar büyütmüĢüm ki, ġimdi ise bir solucan , belki Ģeritdir. O bir laf eyledi, mahvetti bizi, ġimdi ise hedef o, ok, kalem divitdir. Bunları yazarken bile üzülüyorum, Ama bey…it bu , yani karalanan beyitdir. YAġAR ARDA


Musakka “Elalem Teyze” bizden biri her

“-Üç numaranın gızı gece bibu-

geldiğinde ve gerekirse sonuna

çukta geldi, artık kendi mi geldi,

dek ondan da yararlanmasını bilir.

biri mi getirdi bilmem…

“Elalem Teyze” teknolojiye ayak

zaman yanımızda, yöremizde On- -Elinde çiçek vardı. Ama gül müydü? garanfil mi bilların bir de erkek modelleri var.

uydurmuĢ, o parmakla itilen “fırt

Onlara da “Elalem Emmi” diyebi- mem..Tam gapıdeyken merdivenin lambası söndü…” liriz. Kim mi bu Elalemler?

gözlükler çağ bardağı dibi, ekran

Bunlar, hani Ģu annelerimizin;

-Oğlanın biriyle gonuşuyormuş

sanal dedikoduda. Ya ekranı bü-

meye kamyonun altına girsen,

met’in urda inmiş diyolar. Taksi- Elalem Teyze dolmuĢta ayakta den inerken, oğlan dudandan duran güzel, genç kadını Ģöyle bir

fırt” telefonlardan almıĢ. Ama küçük… Elalem teyze zorlandı

yütmek gerek veya Doktor Me“Oğlum…kızım, sokağa çıkarken diyolar, bilmem…Salı öleden sona gırmızı taksiden Bakkal Him- te’ye gidip gözlükleri değiĢtirmek. bir de temiz giyin, Allah gösteryaralasan, ölsen…Hastanede o

beş gündür giydiğin donu Elalem öpmüş diyolar, bilmem…”

süzdü. Yanına baktı oturan yok.

görecek, Elalem ne der? Nasıl da Veya balkondan sarkıp, yoldan anası varmış, bunu sokağa nasıl geçene;

Kendisi 1.5 koltuk kapladığı için

salmış? demezler mi?” deki Ela-

döndü, bir baĢka “Elalem” oturu-

lemlerdir… Elalemler, sesle, kokuyla, altıncı, yedinci, onyedinci hisleriyle çalıĢır. Tercihleri tek katlı bahçeli ev-

Elalem: “Ettuu…Ettuuu, nereye gidiyong? O torbada ne va?” Ettu: “Anneme gidiyorum teyze…Ufak tefek işte…”

diğer yolcular ayakta. Arkaya yordu orada. “Çiroz… çiroz…”dedi güzel kadını kaĢıyla iĢaret ederek. Diğer “Elalem” de baĢıyla onayladı. Güzel kadın sı-

ler olmasına rağmen, apartmanla-

Elalem: “Koca çöp torbası, ufak

rın giriĢ katları ve ilk daireleri de

tefek mi olurmuş?”

konuĢlandıkları mekânlardır.

Ettu: “Annemde hiç çöp kalma-

“Çiroz”u aldı. DolmuĢa binen

Günün hangi saati olursa olsun,

mış…Çöp götürüyorum….”

“Çiroz” asabi bir “Elalem” e ben-

apartman veya sokak sakinlerin-

Elalem: “Selam söyle, gomşusu

ziyordu…Birinci “Elalem” biraz

den birinin, sokağa çıkıĢını veya giriĢini hisseder, pencere önünde,

Ülviye’nin İstanbul’daki torunu- toparlandı. “Çiroz Elalem” onun yanına oturdu. Otuz saniyeden nun kaynanasının eltisi de has-

balkonda veya kapının göz deli-

taymış diyolar, nasıl olmuş aca-

kısa sürede birbirlerini tanıdılar ve

ğinde yerlerini alırlar. Gecenin

ba?”

dedikodunun belini bir kırdılar

üçbuçuğu olsa bile kapıda ayakka- Ettu: “Ülviye kim?” bıları düzelten bir Elalem ile karYan balkondaki diğer Elaleme ĢılaĢmak olasıdır. Gelenin nefesinseslenerek: den, nereden ve hangi ruh haliyle geldiğini, ne aldığını, kaça aldığı- “-Pek hakikatli çocuktur…her nı, kimden anında algılar, yorum-

nıfta kaldı. DolmuĢ duraktan bir baĢka

ki… Ne Yılmaz BüyükerĢen kaldı, ne deTopal Hacı’nın “Okuyan Kızı… Elalemlerin maceraları tükenmez… :

gün annesine bir şey götürür…”

lar ve çözer. Votkalı enerji içecek- ve Ettu Efendi üzerinden gıybet yoğunlaĢır… lerini bile kıskandıracak, bitmek

ze transfer ettiğimiz gayri trans biraderimiz

tükenmek bilmeyen bir enerjiyle

Arthur Palavraciyan"

Elalem Teyze’nin teknolojiyle

balkon ve kapı önü sohbet ve gıy- arası yoktur ama iĢ Elalemliğe betlerinin konusu hazırdır:

"Çok büyük zorluklarla Mozambik'ten dergimi-



EY BU ENFLASYON UĞRUNA Ey bu enflasyon mokuna ücreti eriyen Açper Vergi dıĢı bırakılsa asgari ücret, ne eder? Ne bir yüksün ki, seni gidi ha, seni gidi Ancak gerçek Demokratlar seni anlar idi. Sana az gelmeyecek zamları kimler yapsın? Buraya kafiye uymadı, peki bu Ģair ne yapsın? Cartı curt edildin hep, ne haldesin … bitap! Sana ancak sendikacılık eder anam istiap Bu maaĢındır diyerek, kasayı yığsam baĢına Bir kilo et atabilsem, tencerende aĢına Sendika yasasını alsamda tüm endamiyle DeğiĢtirsem Ģöylece bütün o haliyle Kırık kiremitle dolu salonuna , çatsam da tavan, Kaç lira oldu ulan..?. … Bir kilo soğan! Senin bu pahalılıktan sürüngene dönen canına Yüklenirken, indirimler getiriversem pazarına Bugün yarın diyerekten, birkaç sene bekletsem.

SEN..DĠK A...damsın SEN DĠK Adam..! Ben halkıma hizmeti koymuĢum bu kafaya

Bırak akbaba yesin Ģu cansız naaĢımı

ġAġIYORUM SANA BĠLĠYOR MUSUN?

Bu Ģiirle yerinden fırlıyor ise gözler

Kızaracaksa biraz, bazı Çok Ģükür adım çıkma- utanmaz yüzler Sadece gocunana, kimmıĢ yalakaya ġaĢıyorum sana biliyor seye değil sözler! Sırt dayayayım diyen, musun? Boyun eğersem eğer, dikkat etsin arkaya Tepkin yok, ruhun yok, Ne derlerse hee diye sal- sürüsün naaĢımı “tık” etmiyorsun. lar isem baĢımı Vermezseniz vermeyin, Dön bir bak çevrene neHaram bir lokma geçer- üç kuruĢ maaĢımı ler dönüyor se kesin Ģu boğazımı ******************** Ağzını büküp de Ģöyle Kimse edemediyse sen BOġVER GĠTSĠN.. “cık” etmiyorsun. incit Ģarlatanı Aman elini sakın bola YaĢamak mucizeyken PiĢman olup da deme, kaldırma, bu toz dumanda, sakın aman amanı, Hak ettiyse hıyar, döSıksalar gırtlağını “gık” Yakarım devse bile çatır vüver gitsin etmiyorsun. çatır çıranı Baktın laftan anlamıSanırım zaten anadan Yüz vere böyle ite, Ģöyle yor, o zaman , sarhoĢsun, çat bir kaĢını Aç ağzını yum gözünü Hık mık et diyorum yiSadakam olsun deyip sövüver gitsin. ne “hık” etmiyorsun. veriver maaĢını Yalakalık batağına da- Sokakta bağıranlaBırak yağcı sürüsün lıp giderek, ra Ģöyle takılsan bile, onun iĢi hatırla, Aldanıp deme sakın Spor olsun diye belki Korkma olmaz birĢey “övüver gitsin” “sık”etmiyorsun, bu çatır ve patırla Nedir bu aymazlık yıl- Ġçi boĢaltılmıĢ, kırık ĢiĢe Kafan bozulursa bile bu lardır böyle gibisin sözümü hatırla Sen de üzerine biraz dü- Akıp gidiyorsun boĢa, Ziyafete “hastir” de, iç Ģüver gitsin. “lık” etmiyorsun. simitle çayını, Laf olsun diye sanki ya- Ġkinci kıtada yazdığım Böyle dürzülerin ver ratılmıĢlar, üzereeeee … ağzının payını ĠĢe yaramaz eli kolu bü- Diyelim hık ettin, “mık” küver gitsin. etmiyorsun, YaĢamı eğri büğrü zik Yıllardır ezim ezim ezzakla dolu diler seni.

Çevir tersine, zak – zik’i Böcek gibi değilsin ver gitsin “vıck” etmiyorsun Al eline bir iğne, ip ve- Yazgıdır bu diyorsun Yollara düĢürüp seni, Bize artık laf değil toplu yahut kırnap biraz da kötekletsem sinene çekip sözleĢme lazım Ne kadar delik varsa Ġstediğin o zammı yapaYüreğinden ağzına Böyle saçma gidiĢe artık dikiver gitsin masam da maaĢına “çık” etmiyorsun, “Seni arıyo” aynı yaĢa- Bezgin Bekir olmuĢ yaElimden bir Ģeyler gel- dur demek lazım mın bir film mez yerde yatan naaĢı- Hadi gel Sendikaya, Ģar gibisin na olur mu neme lazım! Kal olduğun yerde ve de Oynatıp parmağını çekiver gitsin! Hee, diye sallar isem “Ģık…Ģık” etmiyorsun inan ki Ģu baĢımı ******************* ******************** ********************




BENCE PAPYON Hayatım boyunca papyonu sadece sünnet düğünün de taktığımdan olsa gerek, ne zaman papyon dense malum yerimde ince bir sızı duyumsarım. Okulda kravat takmamak için gömleğin üzerine bisiklet yaka giyen bir nesil olarak ( sanki, bisiklet yaka kazağın altında kravat var gibi gibi olurdu da ) papyon zorunluluğu olsa boğazlı kazak mı giyerdik acaba ? Malumatınız bir de evlenirken papyon takan damatlar vardır, ne akla hizmet olarak taktıklarını bir kendileri bir de yenge biliyor olsa gerek. Papyon takan garsonlardan da ince bir kıllanmıyor değilim, - ne vereyim abime, çok güzel ŞİŞ kebabım var, bir, bir buçuk, maazallah içeride bir yerlerde bir yerlerinden bi şeyler mi budayıp getiriyor. Fransızcası Papillon olmakla, bunu at kulağına konanı da var. Hele bir filmi var ki gerçek hikayeden alınmış olup Steve McQueen, Dustin Hoffman ile birlikte oynar, akıllara zarar, 50 kere seyretsen 50 kere daha seyredersin dadından yenmez ayarında, pes etmemenin öyküsüdür, boğaz düğümletendir… Bir de 1898 doğumlu Zati SUNGUR vardır, çırağı Sermet ERKİN ,her ikisinde de papyon olan… Almanya da ilizyon’a ilgi duyan SUNGUR daha sonra Latin Amerika’da Kont Sati von Richmond adıyla gösterilere çıkmış 1966 ya kadar da gösterilerini sürdürmüştür. Papyon deyip Atayı anmamak olur mu ? Ben de daim şıklığı çağrıştırmıştır Atatürk’ün papyonları. Elbet papyon çenesinin altında gölgede kalır… Düğünler de koltuğa atılana fiyong denirse de makarna gibi, bence o da sandalyenin papyonudur, aklı olan papyonu çözer de oturur, yoksa kucağa gelmiş olma ihtimali bir dem vardır. Eliniz de tuttuğunuz PATLICAN ise boynunuza bağ, aklınıza yağ gibi gelecektir. Papyon diye bir de müzik grubu var 1988 de kurulan şarkıları da şu http://fizy.com/ #s/3wsahq .Derginin çizerlerinin efendiliği tüm kainatta yer tutmuş, papyonsuz gezmez olup, kravatlarının tamamını terzilere verip papyon olarak kısalttırmışlardır. Bağlaması ise sanki nah yapar gibi olmakla beraber, dünyada son papyon ve ben kalsak ben bunu katiyetle bağlayamam aga! Atilla YAKŞİ



Bence anlaşılmayacak hiçbir şey yok!



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.