Antalya Literary Express 8_9

Page 1

Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Antalya Literary Express Cilt: 1

Sayı: 8-9

14-21 Mart 2013

Fiyatı: PDF ücretsiz, basılı: 4 TL

Antalya Chess Express Cilt: 8

Sayı: 62-63

14-21 Mart 2013

Editörden Değerli okuyucular, bu çift sayımızı bu yıl ikincisi gerçekleşen Antalya Kitap Fuarı bağlamında kitaplara, yayınlara ve yayın dünyasına ayırdık. Uğraşlarınızda kolaylıklar, Dr. mult. Harun Taner, D. Sc., Editör

Yayın Dünyası 2. TÜYAP Antalya Kitap Fuarı

  

 2. Antalya Kitap Fuarı 13-17 şubat günleri arasında Cam Piramit Kongre Merkezinde yapıldı. TÜYAP tarafından düzenlenen fuarın bu yılki teması Kitap Akdeniz’e yelken açıyor idi. Fuara bu yıl geçen yıldan daha fazla yayınevi katılmasına rağmen hedeflenen yüz bin okuyucu sayısına ulaşılamadı.

Fuardan kısa kısa Geçen yıl 70 civarında olan yayıncı sayısı bu yıl 80 olarak gerçekleşti. Geçen yılın 82 bin olan ziyaretçi sayısı, bu yıl 98 bine çıktı. Yazar ve Eleştirmen Doğan Hızlan’ın 17 bin kitap bağışladığı Antalya Büyükşehir Belediyesi Doğan Hızlan kitaplığındaki kitap sayısı bir yıl içinde yapılan kitap bağışlarıyla 34 bin kitap sayısına ulaştı. Söyleşi, panel, şiir dinletisi gibi 20 etkinlik ve imza günlerinde 200 yazar okurlarla buluştu. Beş gün süresince etkinlikler kapsamında, Banu Avar, Can Dündar, Canan Tan, Doğan Hızlan, İlber Ortaylı, Muzaffer İzgü, Nedim Gürsel, Şükrü Erbaş, Türkan Şoray, Uykusuz Dergisi Çizerleri ve Penguen Dergisi Çizerleri kitapseverlerle buluştu. Etkinlik programını ve İmza günü olan yazarların listesini ilerleyen satırlarda alıntılıyoruz. Geçen yılki fuarda kitaplarını imzalayan Antalya’dan şair ve yazarların sayısı bir elin parmaklarını geçmezken, bu yıl kitaplarını imzalayan 50-60 civarında Antalyalı yazarı görmek gerçekten sevindiriciydi.


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Fuar etkinlik programı

Söyleşi: “Geçmişten Günümüze Antalya'da Edebiyat Dergileri”

13 ŞUBAT 2013 ÇARŞAMBA

Yöneten: Kâmile Yılmaz

DÜDEN SALONU

Konuşmacılar: Nuri Erkal, Neşe Karel, Hasan Varol

14.00-15.00

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

Söyleşi: “Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı”

15 ŞUBAT 2013 CUMA

Konuşmacı: İlber Ortaylı

DÜDEN SALONU

Düzenleyen: Timaş Yayınları

13.15-14.15

15.15-16.15

Söyleşi: Gizem Dolu Macera Romanı “Baykuş Yemini”

Söyleşi: “ Aşktır İlaçtır” Konuşmacı: Yüksel Pazarkaya

Konuşmacı: Yeşim Saygın Armutak

Düzenleyen: TÜYAP

Düzenleyen: Günışığı Kitaplığı

17.45-18.45

14.30-15.30

Şiir Dinletisi: “Şiir Ve İmge”

Söyleşi: “Bir Semt, Bir Dönem, Yeni Bir Yaklaşım: Espas”

Yöneten:: Yusuf Alper

Konuşmacılar: Semih Poroy, Selma Sancı

Konuşmacılar: Yunus Koray, Gazanfer Eryüksel, Murat Acar, Özlem Şahin

Düzenleyen: Sel Yayıncılık

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

15.45-16.45

14 ŞUBAT 2013 PERŞEMBE DÜDEN SALONU

Söyleşi: “Cumhuriyete Kalan Miras ve Türk Gençliği”

13.30-14.30

Konuşmacı: Ramazan Demir

Söyleşi: “Balkanlardan Çukurova’ya Bir Sevda Masalı Hürriyet”

Düzenleyen: Akdeniz Üniversitesi 17.00-18.00

Konuşmacı: Nur İçözü

Söyleşi: “Türk Şiirinde Antalya”

Düzenleyen: Altın Kitaplar

Yöneten: Gazanfer Eryüksel

14.45-15.45 Ahmet Tüzen

Konuşmacılar: Yunus Koray, Kubilay Köktürksuvarlı, Nisa Leyla, Hasan Varol

Düzenleyen: TÜYAP

Düzenleyen: Antalya Edebiyat Platformu

16.00-17.00

2916


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

16 ŞUBAT 2013 CUMARTESİ

Konuşmacı: Nedim Gürsel

DÜDEN SALONU

Düzenleyen: Doğan Kitap

13.15-14.15

14.30-15.30

Söyleşi: “Varolmayanlar”

Anma ve Söyleşi: “Ahmet Tüzün’ü Anma Etkinliği: Günümüz Türk Şiiri”

Konuşmacı: Doğu Yücel Düzenleyen: Doğan Kitap

Konuşmacılar: Yücel Kayıran, Mehmet Can Doğan, Yaşar Güneş, Mehmet Mülayim

14.30-15.15

Düzenleyen: TÜYAP

Söyleşi: “Yıldız Hilal ve Kalpak”

15.45-16.45

Konuşmacı: Banu Avar

Söyleşi: “Osmanlıda Aile Hayatı”

Düzenleyen: İlkim Ozan Yayınları

Konuşmacı: Yavuz Bahadıroğlu

15.30-16.30

Düzenleyen: Nesil Yayınları

Söyleşi: “Çocuğunuzun Başarısı Sizin Elinizde”

Ayrıca 14 şubat günü saat 15.00: Doğan Hızlan Aspendos Salonu’nda okuyucuyla buluşup söyleşti.

Konuşmacı: Özgün Kızıldağ Düzenleyen: Elma Yayınevi 16.45-17.45

İmza günleri Söyleşi: “Feklavye” Antalyalı yazarlar kitaplarını ANŞOYAD ve ANSAN standlarında imzaladılar.

Konuşmacılar: Semih Poroy, Turhan Günay, Şükrü Erbaş Düzenleyen: Sel Yayıncılık 18.00-19.00 Şiir Dinletisi: “Şiir İnsan Yanımız” Katılımcılar: Şükrü Erbaş, Aydın Şimşek, Şehmus Ay Düzenleyen: Kanguru Yayınları 17 ŞUBAT 2013 PAZAR DÜDEN SALONU 13.15-14.15 Söyleşi: “Aşk Kırgınları”

Gazanfer Eryüksel

2917


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

KKİİTTAAPP AAKKD DEENNİİZZ’’EE YYEELLKKEENN AAÇÇTTII

TÜYAP Fuarcılık Anadolu Fuarları Genel Koordinatörü İlhan Ersözlü, fuarda kültür yayınlarını ön planda olduğunu anlatan Ersözlü, en çok okunan yazarların ve en çok satılan kitapların yayınevlerinin katıldığını kaydetti.

Antalya Kitap Fuarı 13 Şubat 2013 Çarşamba günü Cam Piramit’te kapılarını ziyaretçilere açtı. Kuruluşumuz TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş. tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile Antalya Valiliği, Antalya Büyükşehir Belediyesi, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası katkılarıyla düzenlenen Antalya 2. Kitap Fuarı 13 Şubat Çarşamba günü saat 12.00’de düzenlenen törenle Antalya Valisi Sayın Ahmet Altıparmak, Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkanı Sayın Mustafa Akaydın, Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Sayın Çetin Osman Budak, Akdeniz Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sayın Muharrem Kılıç, Antalya İl Kültür ve Turizm Müdürü İlhan Acar, Antalya İl Eğitim Müdürü Sayın Osman Nuri Gülay, Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Sayın Metin Celal, Tüyap Kitap Fuarlar Danışma Kurulu Başkanı Sayın Doğan Hızlan, Tüyap Kültür Fuarları Genel Koordinatörü Sayın Deniz Kavukçuoğlu, Tüyap Fuarcılık Anadolu Fuarları Genel Müdürü Sayın İlhan Ersözlü tarafından, Cam Piramit, Sabancı Fuar ve Kongre Merkezi’nde açıldı.

Türkiye Yayıncılar Birliği Başkanı Metin Celal, Türkiye’de geçen yıl 480 milyon kitap üretildiği, kişi başına 7 kitap düştüğünü, en çok okuyanların ise 7-14 yaş grubu olduğu bilgisini verdi. Celal, “Yeni nesil daha çok okuyor. Bunda kitap fuarlarının büyük işlevi oluyor.” dedi. "ANTALYA’NIN EN AZ 10 BİN KİŞİLİK BİR KONGRE VE KÜLTÜR MERKEZİNE İHTİYACI VAR" ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ise Antalya’da kitap fuarı gibi kültürel organizasyonların daha çok yapılması gerektiğini söyledi. Bunun için Antalya’nın en az 10 bin kişilik bir kongre ve kültür merkezine ihtiyacı olduğuna değinen Budak, "2016 için de Expo ruhuna uygun, uluslararası bir kitap fuarını şimdiden konuşmalıyız." dedi. Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Akaydın, Antalya’nın son yıllarda kültür ve sanatla anılan bir kent haline geldiğine değinirken, Vali Dr. Ahmet Altıparmak bunu aksini iddia etti. Antalya’nın kültür ve sanatta yeterince ön planda olmadığını vurgulayan Vali Altıparmak, özellikle şehir merkezlerini büyük kitapevleri ile kütüphanelerin süslediği Avrupa şehirlerine bakıldığında bunun daha net anlaşıldığını dile

2918


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

getirdi. Altıparmak, Antalya’da etnografya ve güzel sanatlar müzeleri ile yeni bir kütüphane kurma çalışması içinde olunduğunu ifade etti.

Piramit dışında, daha büyük mekânlara gereksinim duyulacağını gösteriyor. Nitekim açış konuşmalarında da gelecek yıllar için büyük bir kültür merkezinin yapılmasından söz edildi. Fuarın daha genişleyebilmesi ve daha çok yayınevinin katılabilmesi için Akdeniz Üniversitesi de katkılarda bulunacağı konusunda söz verdi.

Vali Altıparmak, öte yandan Antalya’nı Türkiye’nin en çok okuyan şehri olduğunu söyledi. Altıparmak, Türkiye ortalaması kişi başına 7 olan kitap olan oranın Antalya’da 14 olduğunun altını çizdi.

Pazar akşamı sona erecek fuarda birçok yazar imza gününde okurlarıyla buluşacak, okurlar merak ettikleri soruların yanıtını bizzat yazarlardan alacaklar.

Konuşmaların ardından açılış kurdelesi kesilen fuar 5 gün boyunca 10.00-19.00 saatleri arasında ziyaret edilebildi.

*** TURİZMİN başkenti Antalya, kültür, edebiyat, sanat alanındaki çalışmaları ile kültür başkenti olma yolunda yükselişe geçti. Vali Altıparmak, Antalya’da 7-14 yaş arasındaki öğrencilerin kitap okuma oranlarını yükselttiklerini, Türkiye sıralamasında önemli bir yere geldiklerini belirtti. Yerel yönetim, önceden devraldığı yarışmaları sürdüğü gibi, başka türlerdeki yeni yarışmalarla da bu alanı genişletti.

Doğan HIZLAN dhizlan@hurriyet.com.tr 15 Şubat 2013 Fuar okurunu bekliyor

Kültür başkenti olma yolunda hiç kuşkusuz kitap fuarı eksikliğinin giderilmesi gerekiyordu, bence fuarın açılmasıyla kültür başkentine giden yolda epey mesafe alındı.

İKİNCİ Antalya Kitap Fuarı çarşamba günü saat 12.00’de gerçekleşen törenle açıldı. Açılışta Vali Ahmet Altıparmak, Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın da bulundu. Açılış töreninde iki ismin de bulunması, fuarın kent açısından öneminin bilincinde olduklarını gösterir.

Antalyalılar bu fuarla kitaplıklarını zenginleştirecekleri, sevdikleri yazarların yeni eserlerini bulacakları gibi, yeni yazarları da keşfedecekler.

İnsanların, yaşadıkları şehirlerde düzenlenen kitap fuarı gibi etkinliklere ilgi göstermesi gerektiğine inanırım. Vali ve belediye başkanı gibi idari amirlerin, seçimle başa gelenlerin de gerekli ilgiyi göstermesi ziyaretçi sayısının artmasında rol oynar.

*** HER kenti unutulmaz kılan edebiyat ustaları vardır. Ne zaman Antalya’ya gelsem Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Antalyalı genç kıza mektup’unu okurum. Antalya’da gözlerim palmiye ağaçlarını tarayıp deniz ufkuna bakarken mektuptaki bölüm belleğimde canlanır:

Gerek katılan yayınevlerinin, gerek ziyaretçi sayısının bir önceki yıla oranla artış göstermesinde, önümüzdeki yıllar için Cam

2919


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

“Sizin sahillerinizde, o denize bakarak, o lodos dalgalarını seyrederek, benim gençliğimde şimdikinden çok az verimli olan meyve bahçelerinde dolaşırken ilk şiirlerimi tasavvur ettim ve edebiyattan başka bir şey yapamayacağımı anladım. Yavaş yavaş bir hülya adamı oldum.”

ANTALYA Kitap Fuarı’nın açılışı ve adımın verildiği kütüphanenin yıldönümü töreni için Antalya’daydım. Kütüphane günden güne zenginleşiyor, okuru artıyor. Kütüphaneye adımı veren Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Mustafa Akaydın’a teşekkür borçluyum. Oranın gerçekleşmesinde verdiği emek için de, Fahri Özdemir’in adını anmalıyım.

Tanpınar Antalya’ya geldiğini yazıyor.

1916

Unutmayalım ki, kütüphaneyi yaşatanlar o kütüphanede çalışanlardır. Bu gerçeği yinelemeliyim. Benim kütüphanemdeki genç hanım arkadaşlarımın da emeği, yarınlar için bana büyük umut verdi. Kitabı seviyorlar, gelenlere yardımcı oluyorlar.

sonbaharında

Antalya denince, Baki Suha Edipoğlu’nun şiirini anımsamamak mümkün değil. Yine aynı şekilde, Melih Cevdet Anday’ın Raziye romanı da Antalya denince aklıma düşen kitaplardandır. Antalya kadirbilir bir kent. Yıllardır orada yaşayan sevgili dostum Fikret Otyam’ın adı bir sanat galerisine verilmişti, buna köşemde de yer vermiştim... Antalya bir zamanlar Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yarışması’nın da mekânıydı. Dünyanın en iyi ve tanınmış karikatürcüleri buraya gelir binlerce karikatür arasından ödül verilecekleri seçerdi. Burada karikatürcü dostlarımla yaptığım akşamüstü konuşmalarını hep hatırlarım.

Kütüphaneye kitap gelmesi için çok hoş bir yöntem bulmuşlar. Otel kapılarına asılan mukavvada üç şey yazılıdır: Birincisi kahvaltı kartelası, ikincisi rahatsız etmeyin uyarısı, üçüncüsü de odayı temizleyebilirsiniz yazısı. Kütüphane yönetimi de aynı onun gibi bir kartela bastırmış, üzerinde, “Okuduğunuz kitapları, kütüphanenizdeki bağışlanacak kitapları bize bildirin, gelip alırız” deniliyor. Bu çağrının arkasında da kütüphanenin telefon numarası var. Bir telefonla kitabınızın o kütüphaneye ulaşmasını sağlıyorsunuz, bu davet yöntemi kütüphaneye sekiz bin kitap sağlamış.

Şiiri iyi bilen Ali Ulvi’yi, sakin konuşmalarıyla karikatürün büyük ustası Turhan Selçuk’u, yalnız çizgileriyle değil fıkralarıyla da unutamadığımız Semih Balcıoğlu’yu anılarımda hep yaşatıyorum.

Ayrıca kitap sayfa ayırma kartları hazırlamışlar, ucunda da bir mavi boncuk sallanıyor. Okurların ilgisi, edebiyat öğretmenlerinin çocukları buraya getirmeleri beni sevindirdi.

***

Antalya’ya gittiğimde orada çalışıyorum. Bir gün yardımcıma yazı yazdırırken, sanırım sesim biraz yüksek çıkmış. Genç bir öğrenci kız yanıma gelerek beni şöyle uyardı: “Kütüphaneye adınızı vermişler ama bu size yüksek sesle konuşma hakkını vermiyor.”

DİLEĞİM, Antalya’nın kültür başkenti olma yolundaki çalışmaların artması.

18 Şubat 2013 Kütüphaneler ve kitap bağışı

2920


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

*** EDEBİYATIN iki ustası da üniversiteye bağışlayanlardan.

Çölgeçen’in milletvekilliğini İsmet İnönü alır ve geçim derdi için de şöyle söyler:

kitaplarını

“Hazinesini satsın onunla geçinsin.” Serüven bundan sonra başlıyor: “Sami Bey bu sözler kulağına gelince koleksiyonundan 300 parçayı Ankara Halkevi’ne hibe eder. Koleksiyonun listesi Halkevi yayınları arasında ve Müze ve Sergiler Şubesi Katalogu adıyla 1934’te Hâkimiyeti Milliye Matbaası’nda basılır. Eserleri içinde en önemlisi, Ahmed Karahisari’nin Kuran-ı Kerim’idir. Sami Bey 1935’te yeniden Çankırı milletvekili seçilir. Ne var ki kısa bir süre sonra hayata veda eder. 1950 yılında halkevlerinin kapatılması ile koleksiyon yok olur. Yıllardır her fırsatta resmi kurumlar nezdinde yaptığım başvurular ve araştırmalardan ne yazık ki hiçbir sonuç elde edemedim.”

Behçet Necatigil, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne, Adalet Ağaoğlu da, Boğaziçi Üniversitesi’ne. Erzurum Üniversitesi’ne gittiğimde Seyfettin Özege Kütüphanesi’ne hayran oldum, o bağışı yapanı andım. Hepsini kendi parasıyla almış ve buraya armağan etmiş. Eski harfli kitapların bulunduğu kütüphane, alanında dünyada bir numara.

Bu da bağışın bir başka sorunu, bir kurum kapanıyor, koleksiyon yok olup gidiyor. *** HER şeye esirgemeyin.

Kitaplıklar aileye bırakıldığında ziyan oluyor, çünkü artık evler bunca kitabı koruyacak büyüklükte değil, yeni kuşağın ilgi alanları da farklı olabiliyor.

rağmen

kitap

(*) NTV Tarih, sayı 49, Şubat, s.18

Benim tavsiyem, kitapların türlerine göre üniversitelere ya da kurumlara bağışlanması. NTV Tarih’te(*) okuduklarım, bu konuyu yeniden gündeme getirdi. ‘Evrak-ı Metruke’ başlıklı bölümde Çölgeçen Ailesi-James Bond, Indiana Jones ve Lawrence bir araya gelirse...’de Sami Çölgeçen’in hayatı, torunu Sami Çölgeçen tarafından yazılmış. İlgi çekici bir öykü, okumalısınız. Beni bu yazıda ilgilendiren bölüm, önemli belgelerin, arşivin yok olması. Sami

2921

bağışlarınızı


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Yazın

biten şeylerin tümünü bir fotoğraf makinesi gibi saptamıyor. Hoşuna gidenleri alıyor, gitmeyenleri de bırakıyor. Olayları hiç umurlamadan büyültüyor ya da küçültüyor. Ön planda yer alan nesneleri ikinci plana kaydırıyor, geride saklananları da göz önüne çıkarıyor. Kısacası işi, bir tarihçinin değil, bir ressamın işi.

Günlük Salâh Birsel: Sansür: Dünyamızın bir oyunu 7 ağustos 1989 TV Tarihten Sayfalar. Rabindranath Tagore’un [Thakur, 1861-1941] beden rasathanesi 7 ağustos 1941’de, seksen yaşında yıkılmış.

Bencesi, anıların her şeyden önce anı olmayı bilmesi gerekir. Bunun için anılar hiç kıpırdamadan, helvanın üstüne basmadan beklemelidirler. Günlük tatavadan, günlük hapır hupurdan iyice uzak durmalı, bir anılar dünyasına – Bu, folyalakların, feleğin gönlünü ikiye yaranların, konsantrasyon suratı kullananların dünyası değildir – ayak basacak günü kollamalıdırlar. 17 ağustos 1989 4 tane benexol aldığım için uykusuzluk bütün gece başucumda şıp şıp el vurdu. Çin sabah vaktinde göz kapaklarım ağırlaşmaya başlayınca, kendimi alapşap yatağıma taşıdımsa da, yine uykunun o sevdavi ülkesine ayak basamadım.

Kimi yazarlar anılarına son yıllarında el atar. Ben Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu’na elli dördümde sarılmıştım.

Tagore da anılarını ellisinde yazmıştır. 1912 yılında. Avrupa ve Amerika’ya gitmezden önce. Tagore: Alman ressamı Paul Klee de içinde yer yer beliren yüksek ısının tuzağına düştüğü geceler uykusuzluk vartasına kapılır. 1908 eylülünde

- Belleğimizin beyaz perdesine görüntüleri kimin çizdiğini bilmiyorum. Şu gerçek ki, bu tablolar birer sanat ürünü. Onları yapan, olup

2922


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

bir gece başına yine böyle bir patpatana gelmiştir. Ne ki, o zamanlar, otuzunda olduğu için dışarının ayazından yılmamış, koşup pencereyi açmış, taze ve serin havayı ciğerlerine pompalamıştır. Öyle bir saattir ki, bu, çevredeki apartmanların tüm ışıkları sönüktür. Yalnız çok uzaklardaki bir pencereden bir ışık sızıyordur. Klee o vakit dünyada (Münih’te) birinin daha uykusuzluk denizinde yüzdüğünü ve kendisinin gecenin fırfırında yalnız olmadığını çakar. Birden, bir yerlerden gani yürekli bir piyano sesi de, bir başka yaralının iniltisi de gelmeye başlar ki, bu da yüreğine billahlı, fillahlı bir dostluk boca eder.

1912’de tanıştığı ressam Kandinsky ile Franz Marc’a pek bağlıdır. Hele ikincisini kendisinin bir eşi sayar. Vardığı güzelliklerin çoğunu Franz Marc’ın kendisinden önce ele geçirdiğini söyler.

Klee çekemezlik nedir bilmez. Birini sevdi mi, onu eksiksiz ortaya koyar. İzlenimci ressamların başdiyakosu Manet’nin hemen bütün yapıtlarına değer gösterir. En çok da Absent içen adam’ına [Absinth içen adam] kesilir. Tablonun, kendini – tonlama çalışmalarında – iyisinden ululadığını açıklamaktan da çekinmez.

Ne var, sevmediği ressamlara kılçık atıp, kündeyi oturtmayı da savsaklamaz. 21 ağustos 1989 Canım kalktığından, yatmadan önce 5 bisküvi. Üstüne de nes. Van Gogh’a da pek tutkundur. Gerçi onun veli gidişli yanı içini pek açmaz, ama yine de bir dahi olduğuna inanır.

Gecenin biri. İkisi. Uykusuzluğum boyuna kaşındı durdu. Araplar, geceleyin göz

2923


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

yummayıp uyanık durmaya fetheteynle” derlermiş.

“El

seher

Fransız şairi Baudelaire de, [1821-1867] uykuya her gece yinelenen korkunç serüven gözüyle bakar.

-Uykusuzluk tıp bilimine yakın duranlar arasında ünlü bir hastalıktır. Ona tutulanlar her gece uyanamaz. Nedeni, safra ya da sevda ve melankolidir. Ya da onlara benzer makule’lerden kaynaklanır. 1 eylül 1989 Mis Sokağı (cinayeti) imza günlerinde Aziz Nesin [Mehmet Nusret, 19151995] sordu:

Ama insanların her gün büyük bir pervasızlıkla uyuduğunu da ekler. Ona göre bu pervasızlık da tehlikeyi kestirememekten doğmaktadır.

- Ne yapıyorsun da bu kadar zayıflıyorsun?

İbnülemin de [1870-1957], Mütercim Asım’ın [1775-1820] Kamus ül Muhit çevirisinde şöyle kılıç üşürdüğünü haber verir:

- Tuz yok, yağ yok, şeker yok, içki yok, cigara yok, et yok. Yani kırmızı et yok.

2924


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

- İyi doğrusu. Ben yapamıyorum.

günlüklerimi ablam alıp okuduğu için gizlilerimi oraya dökemiyorum. Ama bir kolayını buldum. Herkesin okumasını istemediğim duygularımı İngilizce yazıyorum. Ablam İngilizce bilmediği için buna çok bozuluyor.

İngiliz şairi Robert Browning de (1812-1889) son yıllarını benim gibi, sıkı bir perhizle geçirmiş. Dört dörtlük bir sakınım olmadan insan sağlığının tahtında duramayacağı sözünü de dilinden hiç düşürmezmiş.

Az biraz sonra günlükçü kızın yanında bir arkadaşı belirdi: - Sansürü sordun mu? O zaman ben konuştum: - Çok zor bir soru bu. Dünyamızın bir oyunu. Ahmak, ebleh, fitne yeşerten, harala gürele, zebani kılıklı, yılan bakışlı, taze kereste, tıngır elek, şaşkın şapalak, zihni bozuk, gözü bağlı şehbaz, zırtıl, gulyabani, zittirik bir sürü insanla aynı potada kaynarız da ağzımızı açıp bir şey söylemeyiz, söyleyemeyiz. Kimsenin kılçıklarını meydana vuramayız. Çünkü insanlar gerçeği değil, yalanı arıyor. -Ama kimse bu kuralın dışına çıkmamış mı? Nedir, 70 yaş barajını aşmış çoğu kimselerin, kiş kiş seslerine kulak asmadan, dünya nimetlerini hopur küpür atıştırdığı da oluyor. İşte benim sağlığımın kaldıramadığı şey budur: Yaşamın kepeği. Kendimi boyuna içeceklerden, yiyeceklerden koruyorum. Ama yine de aralık aralık, sahneden yuvarlanıyorum. 9 eylül 1989 Bakırköy’de Özgürlük Meydanı. Yeni Kuşak Dergisi’yle belediyenin el ele oluşturduğu kitap sergisi. İmzada iki yazar. Çiçeği burnunda bir genç kız gelip sordu: - Siz günlüklerinizi yazarken sansürden geçiriyor musunuz?

- Belki Lord Byron [1788-1824] çıkmıştır. Anılarında. Nedir, ölünce karısı da anılarını yakmış. Jean Jacques Rousseau’nun da kural dışı olduğu söylenebilir. Bir de, Oscar Wilde gibi İrlandalı olan Frank Harris var. O da anıcı. O da serüvenlerini yere düşürmeden anlatıyor. Günlükçüler arasında ise XVII. Yüzyıl Londra kentsoylusu Samuel Pepys [1633-1703] sayılabilir.

kendinizi

- Nasıl? - Ben de günlük tutuyorum. Ama insan her istediğini günlüğüne aktaramıyor. Sözlerine sansür uygulamak zorunda kalıyor. Benim

2925


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Yola çıkmaya teşneyseniz, Salâh Bey’in deneme vadilerinde merakınızın atına binip nefes almaya bile fırsat bulamadan kâh Japonların kiraz bahçelerine, kâh Neron’un sarayına gidersiniz. Nefes darlığı, şeker, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon türünden rahatsızlığı olanlar bir Salâh Birsel denemesi okumaya kalkışmamalıdır. Kurutulmuş Felsefe Bahçesi, Salâh Birsel "Charles Chaplin’in annesi, parasızlıktan davulu yarılsa da cumartesi oldu mu bir penilik şebboy almadan eve gelmezmiş.” Salâh Birsel’in, adını 14. yüzyıl Japonya’sında yaşayan Rahip Muso’nun dağlara doğru uzanmış, çağlayanlara benzer bahçelerinden alan “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” denemesi, bu cümleyle başlar. Onun hemen bütün denemeleri, böyle damdan düşer gibi bir hikâyenin ortasına bırakıverir okuru. Yola çıkmaya teşneyseniz, Salâh Bey’in deneme vadilerinde merakınızın atına binip nefes almaya bile fırsat bulamadan kâh Japonların kiraz bahçelerine, kâh Neron’un sarayına gidersiniz. Paris’in tren istasyonlarında birazcık oyalanıp oradan New York caddelerine ışınlanırsınız. Dünyanın altını üstüne getirdikten sonra “çok şükür, sağ salim ülkeme döndüm” diyerekten yan gelip yatacağınızı sanırsanız, adamakıllı aldanırsınız. Asıl seyirtmece şimdi başlıyordur: Saraylar, bahçeler, köşkler, padişah kaftanları, sultan kayıkları, suyolları, kayıkhaneler, kiliseler, manastırlar, sahaflar, hamamlar, lokantalar, sabahçı kahveleri derken, emdiğiniz süt burnunuzdan gelecek ve okurluktan istifa mırıltıları arasında Salâh Bey’in yüz metre gerisinden yayan yapıldak, üst baş perişan, dil bir karış dışarıda, oflaya puflaya denemenin bitiş çizgisine ulaşmaya çalışacaksınız. Uzun lafın kısası; nefes darlığı, şeker, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon türünden rahatsızlığı olanlar bir Salâh Birsel denemesi okumaya kalkışmamalıdır.

Gide ile Leautaud da gerçekleri dillendirmekle denizin murdar olmayacağına inanırlar. - Günlüklerinizi günü gününe mi yazarsınız? - Çokluk öyle. Kimi zaman da notumu alır, ertesi gün ya da daha başka bir gün yazarım. Günlüğe hemen saldırmamanın bir yararı vardır. Zaman içinde ayrıntılar su yüzüne daha bir kolaylıkla çıkar. Bu biraz da olanak işidir. Aralık aralık öyle yoğun yaşarsınız ki, günlüğünüze yanaşmaya vakit bulamazsınız. Samuel Pepys bunu en şıkırdak örneğidir. O, birikmiş günlüklerini gece yarılarında şölenden döndüğünde, çalışma odasına kapanıp yazmak zorunda kalır.

Acemi Salâh Birsel okuruna tavsiyeler

2926


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Ev içi gezgini

güzel ve iyi olan şeylere çekmek içindir. (…) Şuna inanırım ki toplumun mutluluğu, insanoğlu yüreğinin arınmasıyla gerçekleşebilir. İnsanların içine tek tek iyilik paraşütleri indirmeden toplumun kendine gelebileceğine hiç inanmamışımdır.”

Şimdi, söz meclisten dışarı, şu bizim paragrafı okuyan yahut bir Salâh Birsel kitabını karıştırmaya duran acemi okur sanır ki, bu adam bütün ömrünü dünyayı arşınlamakla geçirmiştir. Hayır, hayır! O bir gezgin değildir. Gezindiği olur ama evin içinde, salonda! Onun koridor voltaları pek meşhurdur. Mesela 3 Mart 1988 tarihli günlüğüne şöyle yazar: “Kafamın içini, la vallah, daha çok ışıldatmak için bir haftadır salonla yatak odası arasında fıştıkladığım voltaları artırdım. Kimi geceler altmışa, yetmişe çıkarıyorum. Dün seksen voltayla kendi rekorumu kırdım.”

Salâh Bey Tarihi’ni oluşturan beş kitap (Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu, Boğaziçi Şıngır Mıngır, Kahveler Kitabı, Sergüzeşt-i Nono Bey ve Elmas Boğaziçi, İstanbul/Paris) dışındaki eserlerinin, ki deneme, mektup, günlük, şiir, bir roman ve incelemeler dâhildir buna, uzun zamandır baskısı bulunmuyordu. Bendeniz, bu durumdan yakınarak “Salâh Bey’e bir yayıncı yok mu?” diye sormuştum bir yazımda. Her biri başka başka yayınevlerinden çıkmış ve artık yalnız sahaflarda bulunabilen bu kitapları bir yayınevinin toplu halde basması gerektiğini dile getirmiştim. Şimdi o arzumun gerçekleşeceğine dair bir ilk adımı görmenin sevincindeyim. “1001 Gece Denemeleri” dizisinin üçüncü kitabı Kurutulmuş Felsefe Bahçesi (Sel Yayıncılık) yeniden yayımlandı. Dilerim kitap, Salâh Birsel’le hiç tanışmamış okurların eline ulaşır. Onun yeni okurlar kazanması, deneme türünün daha çok tanınıp sevilmesi için önemlidir. Dilin günbegün daralıp yozlaştığı, has edebiyatın kan kaybettiği bir dönemde edebiyat ve Türkçe sevgisini çoğaltacaktır Salâh Birsel külliyatı. Genç okurların, “Edebiyat benim ekmeğim, suyum, havam, ateşim ve eşimdir. Ben gerçek bir edebiyat ürünü karşısında ya önümü ilikler, ya da hazırola geçerim.” diyen bir yazarı tanımaya hakkı vardır.

Ee, ne demek şimdi bu? Şu demek: Salâh Birsel’in çokbilmişliği gezginliğinden değil, çok okumuşluğundan gelir. Onun coğrafyası kitaplardır. Günlükler, biyografiler, seyahatnameler, anılar, şuara tezkireleri, tarihler ve akla hayale gelmedik ıvır zıvır kitabı… Salâh Bey, bir edebiyat arkeologudur. Okuduklarıyla yeni bir dünya kurabilen nadir yazarlardan biridir. Kafasının bir yarısı işinde gücünde iken öbür yarısı Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Barbaros Hayreddin’in hatıratında, J. J. Rousseau’nun İtiraflar’ında, Ahmet Rasim’in Şehir Mektupları’nda, Nerval’in Doğu Yolculuğu’nda, Flaubert’in yahut Kafka’nın mektuplarında, Papini’nin, Gide’in, Leautaud’un günlüklerinde haldır haldır çalışıyordur. Salâh Birsel’in denemeleri bir insanlık galerisidir. Dünya dolusu kitaptan derleyip getirdiği olaylar, insanlar ve kelimeler zihninde ha bire fink atıp durmaktadır. Durmaz olayları konuşturur; ister ki okur bunların salıncağında sallanırken kendiliğinden bir sonuca varsın. Denemeden muradı, bir şeyleri sevdirmektir. Şöyle der bir yerde: “Şu gizli kalmasın ki, benim hemen hemen bütün yazılarımda bir uyarı, bir dürtü vardır. Denemelerimde boyuna insan sevgisinden, doğa sevgisinden, sanat sevgisinden, kitap sevgisinden açışım insanları

Salâh Bey denemeciliğinin numunesi Kurutulmuş Felsefe Bahçesi için Salâh Birsel denemeciliğinin numunesi dense yeridir. Kitaptaki on bir deneme; yazarlar, kitaplar, fotoğraflar, aynalar, şehirler, bahçeler, yolculuklar, dostluklar ve insanın güneş görmemiş iç coğrafyasından söz açarken okuru edebiyatın hazlar bahçesine davet eder.

2927


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Kitabın ilk denemesi “İstanbul’dan Roma’ya Ayakta Yolculuk”ta, şairlerin, denemecilerin, romancıların yaşadıkları mekânları nasıl değiştirdiğini anlatır Salâh Birsel. “Yitik Kuşak”ta Scott Fitzgerald ve eşi Zelda ile Gertrude Stein ve Proust’un serüvenleri çıkar karşımıza. “Ziya Osman Fotoğrafçıda” denemesinde, Saba’nın çektiremediği o fotoğrafın hikâyesinden başka nice acaib ül garaib fotoğraflar sinema perdesine çıkarılır. “Kurutulmuş Felsefe Bahçesi” denemesi, bolca çiçeklerden açsa da, hüzünlü bir sonla biter: “Böyle bir dünyada ister kurutulmuş, ister kurutulmamış olsun elbet felsefe bahçelerine gerek duyulmayacaktır.” “Fırıldak Sarısı” ise dostluk üzerine adamakıllı düşündürür okuyanı. Kısacık “Saman Çöpleri” denemesinde anı, günlük ve otobiyografi yazarlarının kaçamak güreşmelerine eğilir Birsel. Kitaptaki her deneme, edebiyat okurunun bir yanından kapılıp gideceği konulara açılır. Hemen hepsinde bir aşinaya rastlamak an meselesidir. Bu yüzden Salâh Bey’in denemeleri, sürekli başka kitaplara, başka yazarlara götürür sizi. Onu, elinizde kâğıt kalemle okumanız gerekir, hiç duymadığınız kitapların, ruh akrabanız olduğuna vehmettiğiniz yazarların adını not etmek için. Elbet bir de ilk kez duyduğunuz ‘Salâhça’ kelimelerin altını çizmek için…

oturuyorsunuz, o bahçeye sessizce girin ve zevkine varın okumanın!

Birsel’in o kendine mahsus “eğlen- gör- işit” yöntemiyle kaleme getirdiği denemeler, “hiç merak etmediği ya da merak etmeyi aklından bile geçirmediği kimi konuları”, bilgileri ipe dizerken, okurun “yaşam görgüsünü genişletir, bakış çevresini durduğu yerden ötelere kaydırır.” Hiçbir şey yapmasa, ince ince gülümsetir insanı, “vay be!” dedirtir. İçinde daha çok okumaya, onunla da kalmaz, yazmaya dair kıvılcımlar çaktırır.

Ancak, bu kurslara, bu çalışmalara gidenlerin bir başka açıdan geliştikleri kanısındayım. İyi bir okur olabilirler, bunu da küçümsemesinler, en azından edebiyatı tanıyorlar, dünya edebiyatının ünlü yapıtlarından haberdar oluyorlar.Yaratıcı Yazarlık sözü beni her zaman düşündürmüştür. Yaratma sözünün dışlandığı bir yazarlık biçimi var mı? Ben bilmiyorum, bilenler beni uyarsın.

Yaratıcı Yazarlık üstüne

Doğan Hızlan’ın kaleme aldığı, üç kısımdan oluşan ve geçen hafta yayınlanan dizi yazıyı bütünlük içinde sunuyoruz. Umarız genç ve/veya yeni yazarlara yol gösterir. 20 Şubat 2013 Yazarlığa niyet okurluğa kısmet YARATICI YAZARLIK konusunda birçok kurs açıldı, birçok kitap yayımlandı. Hiç kuşkusuz bazı tartışmaları da beraberinde getirdi. Çünkü yararlı bir yanı olduğu kadar aldatıcı bir yanı da var. Birinci soru şu olmalı: Yaratıcı yazarlık kursuna giden biri gerçekten yazar olabilir mi? Benin yanıtımı merak ederseniz, yazayım. Eğer yetenek varsa, bu yeteneğini donanımlı kılar, içindeki yazarlık tohumunu yeşertebilirse, pekâlâ olabilir. Ben bilgi kadar yeteneğe de inanırım. Gelin görün, bu işin eğitimini alanlar bile mutlaka yazar olmuyorlar. Yani ispatlanmış, böyle bir süreç yok.

Yaratıcı Yazarlık kurslarının bir faydalı, bir de zararlı yanı vardır.

Eski okurlar, dilinizi yıkayıp durulamak için Kurutulmuş Felsefe Bahçesi’ni bir kez daha okuyun. Yeniler, siz uzun sürecek bir ziyafete

Eleştirmen, denemeci, edebiyat uzmanı, öğretim üyesi kişinin verdiği bilgiler büyük

2928


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

ölçüde nesnel olabilir, ama bir romancı romanı, bir şair şiiri, bir öykücü öyküyü anlatırken örnekler verirken acaba kendi anlayışından sıyrılabiliyor mu? Yoksa kendi edebiyat anlayışının izini sürüp, onları da peşinden mi götürüyor? Kendi anlayışını mı onlara öğretiyor.

Gerek kurslarda söylenenler, gerek kitaplarda yazılanlar, edebiyatı seven ama onunla fazla haşır neşir olmayanlar için bir fırsat. Daha doğrusu edebiyatla ilgilenmeyen birinin işinden çıktıktan sonra dünyasını zenginleştirecek, hayata ve dünyaya daha ilgi çekici bir gözlükle bakmasını sağlayacak bu kurslar. Şimdi yazacağım birilerini kızdırabilir. Edebiyatın hobi yapılması da güzel bir şey, bir kişi için kazanç.

Benim değişik mesleklerden arkadaşlarım, bu kurslara gittiler, hiçbirinin hedefinde yazar olmak yoktu, sadece iyi bir edebiyat okuru olmak için bunu seçmişlerdi.

Ama kimsenin de şevkini kırmayalım, belki bu bilgilerle, içindeki cevheri keşfeden de çıkar aralarından.

Genel bir edebiyat tarihini gözden geçirdiler, dünya edebiyatının okunması gerekli olan eserlerinin adını öğrendiler, bunları okuma yöntemi konusunda bilgi sahibi oldular. Bu kadarı bile bu kursların yararı için yeterli.

İki tarafı keskin bir bıçaktan söz ettiğimizi unutmayalım, bu kurslar sonunda ben oldum diyenlere de rastlayabiliriz.

Yazar olmaya gelince, herkes nasibi kadar bu işten yararlanır.

*** BU konuyu sürdüreceğim.

***

1) Hürriyet Gösteri dergisi, sayı 308, OcakŞubat-Mart 2013

BEN kendi yorumumu yaptıktan sonra, beni bu yazıya götüren nedenleri açıklamalıyım. Hürriyet Gösteri (1) ile Varlık dergisinde (2) bu konuda çıkan yazılara bir dipnot koyma gereği duydum. Değişik yazarların görüşlerinden bir bölümü yansıtacağım.

2) Varlık, sayı 1265, Şubat 2013

21 Şubat 2013 Çok yönlü bir çalışma M. SADIK ASLANKARA, Yaratıcı Yazarlık işliklerinde ‘drama’dan yararlanmak (1) yazısında, yaratıcı yazarlığın geldiği yeri özetliyor:

Kaynaklarda, olumlu ve olumsuz düşünceler çarpışıyor, ben bu çarpışma arenasından bazı sahneleri okurlarıma ileteceğim, bu konuda seçim yapma aşamasında olanlara da katkıda bulunmak isterim.

“Gerçekten de yaratıcı yazarlık kursları artık bir zamanların video kulüpleri, günümüzün bilgisayar marketleri, cep telefonu istasyonları, internet kafeleri gibi revaçta olan, belirgin ivmeye sahip konum belirliyor”. Yazar, bu çalışmalarda tiyatro yazarlarına, drama rehberliğini üstlenebilecek kişilere de yer verilmesi gerektiğini belirtiyor. Ayrıca, bu kursların/derslerin amacını da şöyle özetliyor:

Yalnız dergi sayfalarında değil, ayrıca kitaplarda da Yaratıcı Yazarlık için birçok bilgi bulabilirsiniz. Şimdilik bunlardan üçünün adını verebilirim: Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim?-Yaratıcı Yazarlık Dersleri, Murat Gülsoy’un Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık, Roland Fishman’in Yaratıcı Yazının Sırları.

“Yazarlık eğitimi vermek usta yazarlık değil usta eğiticilik gerektirir. Burada yazarlık

2929


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

eğitiminden çok daha önemli bir yaklaşım öne alınmalı: Kişilerdeki yazarlık yeteneğinin açığa çıkarılıp bunun öncelenmesini sağlamak”.

olmayan bir müfredatla karşılaşılır. Ancak yaratıcı yazma derslerini farklı kılan, içerik yapısından çok, dersin uygulanış biçimi ve öğretmenin kendisidir”.

Kanımca, buraya katılanların çoğunluğu da böyle bir amaç güdüyor.

Elif Batuman, “Gerçek bir diploma alın” yazısında, yazarlığın anatomisini gündeme getirdikten sonra, yazarlar/yazarlık için söyledikleri, yazanlar için de yazmaya başlayacaklar için de, okunması gereken saptamalarda bulunuyor: “Edebiyat yazarlığı, doğası gereği seçkinci ve pratiklikten uzaktır. Hastalığı doğrudan iyileştirmez ya da genellikle hayırsever amaçları destekleyecek kadar para kazandırmaz. Yazarlık, narsisist ve savurgan olduğundan şüphelendiği için, program tarafından disiplin altına alınmalıdır.”

*** VARLIK DERGİSİ’NDE Yaratıcı Yazarlık (2) dosyasını Barış Acar ile Mesut Varlık hazırlamış. İkisinin yazılarından Yaratıcı Yazarlık’ın dünyadaki geçmişi hakkında bilgi sahibi olabilirsiniz. Barış Acar, Yaratıcı Yazarlık Endüstrisi (Bir Tarihsel Arka plan Okuma Denemesi)’nde Avrupa ve Amerika’daki tarzının çoktan bittiğini, ancak üniversite kürsülerinde kendine yer bulamayan modern edebiyatı okura tanıtmakla bir işlevi yerine getirdiğini savunuyor:

*** YARATICI YAZARLIK konusunun başka ülkelerdeki tarihini öğrendikten sonra, bizim yazarlarımızın da ne düşündüğünü merak etmez misiniz?

“Edebiyatın, çarpık ders kitaplarının gösterdiğinin aksine bir zorunluluk değil, özgürlük alanı olduğunu, günümüz edebiyatının geçmiştekiyle radikal farklılıklar taşıdığını, dünyaya bakmada bambaşka yollar olabileceğini göstermek. Kafka’yı, Borges’i, Beckett’ı, Kundera’yı, Carver’ı, Oates’u ve Melih Cevdet’i, Cansever’i, Burak’ı, Edgü’yü, Mungan’ı kitlelerle bir araya getirmek... yani bildiğimiz örgün eğitimin yapması gereken öğretim faaliyetini onun yerine üstlenmek.”

Sıra ona da gelecek. 1) Hürriyet Gösteri Dergisi, sayı 308, OcakŞubat-Mart 2013 2) Varlık, sayı 1265, Şubat 2013

22 Şubat 2013 Yazar olabilirsiniz ancak... ÇOK bilinen, çok da yinelenen bir sözle yazıya başlayacağım.

Mesut Varlık’ın, ABD’de yaratıcı yazarlığın doğuşuna ve gelişimine dair tarihsel notlar’da yaratıcı yazarlığın uygulanışı ve uygulayanı öne çıkarmasına katılıyorum.

Okumadan, iyi bir okur olmadan yazar olunmaz! Bazı kimselerle karşılaşmış ve şaşırmıştım. Yıllar önce, genç bir şair adayı demişti ki, “Hemen hemen hiçbir şairi okumadım, çünkü kendi şiir dünyamı etkilemesin, bozmasın istedim”. İlkel dehalara inansam da çok ender görülen bir hadise olduğunu bildiğim için,

Aslında bu hareketin önemi ve edebiyata katkısı da bu açıdan değerlendirilmelidir: “Yaratıcı yazarlık dersi verenlerin ifadelerine bakıldığında, dersin içerik yapısı konusunda, bilinen kompozisyon dersinden çok da farklı

2930


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

nezaketle ona bazı adlar önerdim ve iyi çalışmalar dileyerek görüşmeyi bitirdim.

Semih Gümüş’ün kitabının sonunda ustaların öğütleri, kendilerine göre düşünceleri yer alıyor. Hepsini uygulayın demem ama hiç olmazsa bu yazılar neyi kabul edeceğinizi neyi reddedeceğinizi size öğretecek.

Semih Gümüş’ün Yazar Olabilir miyim? Yaratıcı Yazarlık Dersleri kitabı (Notos Kitap) için yazdığı Önsöz’ündeki son paragrafı okuyun. Yazar adaylarına yol gösterici bir nitelik taşıyor:

Ben bu sözlerin içinde en çok Ernest Hemingway’in sözünü beğendim: “Hepimiz, kimsenin usta olamayacağı bir zanaatın çıraklarıyız.”

“Şuna inanıyorum: Doğru bir okuma biçimi edinmiş, dolayısıyla okuduklarının anlamlarını kendi başına sökebilen ve kendi yazdıklarını bütün yazınsal öğeleri soyutlayarak çözümleyebilen, eleştirebilen yazar adayı, aynı zamanda okumayla yoğun ve sürekli bir ilişki içinde yaşamayı başarabilirse, yazmayı da er geç başarır.”

Yazarların yazarlık ve yazmak üzerine söyledikleri kendi metotlarıdır aslında... Kendi yazın kuramlarıdır. Kuramları bizi bilgili kılar ama yaratıcılığı ne derece etkiler? Ben bunun kesin yanıtını bulamadım. Roland Fishman’ın Yaratıcı Yazının Sırları (Notos Kitap) adlı kitabı okunmalı, bir yazarı sadece bilginin ve kuramın içine hapsetmiyor, onu özgür bırakıyor. Ama nasıl özgürlük, disiplinli bir özgürlük. Yaratıcı yazarlığın belki de en önemli yolu, yöntemi bu. Öğrendiğini kullanmak ama kullanmadan önce unutmak. Yeniden kendi kurallarını koymak. Edebiyatın hizmetinde işe başlamak ama edebiyatın efendisi olarak yazmak.

Meraklı birinin önce kitap okuması, sonra da bu kitaplar aracılığıyla bir özeleştiri yapması gerekiyor. Ayrıca kendisi dışında üçüncü bir şahsın da eleştirisini dinlemesini anımsatalım. Bazı yazar adayları, yazılarını saklarlar ve bir türlü gün ışığına çıkarmazlar, belki kendilerince haklı gerekçeleri vardır ama başkasının eleştirisini öğrenmeyen biri kendi durumunu nasıl değerlendirecek?

Eğer yazacak düzeye geldiyseniz, destek de bulduysanız durmadan yazın.

Başkalarına göstererek kendini bir tehlikeden, megalomani batağından kurtaracak oysa. Bunca kitap okudum, bunca ders aldım, artık yazar oldum, demek gafletine düşmeyecek.

Belleğim beni yanıltmıyorsa, Çehov’un sözü size yol göstersin. “Yazın, mutlaka yazın, yazacak bir şeyiniz yoksa onu yazın.”

*** OKUMA kurslarına katılanlar hangi tür kitaptan zevk aldığının da farkına varacak. Ama eğer sadece kendi zevki doğrultusunda kitap okursa, edebiyatı geniş alanda değerlendirme yetisini kazanamaz, sadece o türün bir meraklısı olarak kalır.

Yaratıcı Yazarlık atölyeleri konusunda bazı kişilerin görüşlerini öğrenmek mümkün ama yaratıcı yazarlık kurslarına, derslerine katılanların düşüncelerini öğrenemiyoruz. Varlık’taki soruşturmada, Hüseyin Peker, Hüseyin Cöntürk’ün Yordam Dergisi çevresindeki toplantılardan yararlandığını açıklıyor. Şehmus Ay gibi düşünenlerin sayısı da az değil:

Yazdığı edebiyatın dilini iyi bilecek, edebiyat tarihinin ana hatlarını öğrenecek, ondan sonraki aşamada seçim yapacak.

2931


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

“Yazarlığın okulu yoktur. Sahici yazarlar, kitapların büyülü evreninde kendi yollarını kendileri çizer.”

Anahtar Kelimeler: Antalya Basını, Antalya’da Anadolu, Alanya Postası, Doğu, Çağlayan, Türk Akdeniz.

***

Giriş

BEN bu kursların yazardan çok, iyi okur yetişmesinde etkili olduğu kanısındayım.

Antalya’nın yerel basını hakkında, bu güne kadar kapsamlı bir çalışma yapılmamıştır. Bu sahada yapılacak olan incelemelere ışık tutmak için, Antalya’da Basın Hayatı (19201950) isimli bu çalışmayı hazırladık. Tespit ettiğimize göre, Antalya’da 1920 yılında başlayan basın hayatı, günümüzde de yoğun bir şekilde devam etmektedir.

ANTALYA’DA BASIN HAYATI (1920-1950)

ÖZET Antalya’da basın hayatı, 1920 yılında Haydar Rüştü (Öktem) Beyin, “Antalya’da Anadolu” isimli gazeteyi yayınlaması ile başlamıştır. Bu gazete, Millî Mücadele süresince önemli görevler yerine getirmiştir. Antalya İlinin merkezinde, “Antalya’da Anadolu” gazetesini, daha bir çok gazete ve derginin yayını takip etmiştir. Bunun yanında, incelediğimiz dönemde (1920-1950), Antalya’nın ilçelerinden birisi olan Alanya’da da, bir gazetenin yayınlandığını görmekteyiz. Ancak, Antalya’da yayınlanan gazete ve dergilerin, büyük bir çoğunluğu kısa süreli olmuştur. Antalya’da yayın hayatının başladığı dönemden günümüze, sadece, “Antalya Gazetesi” ile, daha geç dönemde yayınlanmaya başlayan “İleri Gazetesi” gelebilmiştir.

Ancak, bu çalışmamızda, 1920-1950 yılları arasında, Antalya Vilâyeti’nde çıkan gazete ve dergileri inceleyeceğiz. Alanya hariç Antalya’nın diğer kazalarında bu yıllarda herhangi bir süreli yayına rastlayamadık. Dolayısıyla Alanya’da, bu dönem içinde yayınlamış olan bir gazeteyi de, çalışmamız kapsamına dâhil ettik. Bu bağlamda, Antalya’da mevcut olan matbaalar da, çalışmamızda ele alınacaktır. I- Gazeteler 1. Antalya’da Anadolu Gazetesi Mondros Mütarekesi’nden (30 Ekim 1918) beri Ege’nin ve İzmir’in Türklüğünü savunan, Rumların ve İtilâfçıların bütün saldırılarını tek başına göğüsleyen Anadolu ve Duygu gazeteleri sahibi Haydar Rüştü (Öktem) Bey de, Yunanlılar tarafından hedef alınan kişiler arasındaydı. Haydar Rüştü Bey, Yunanlıların baskısı sonucu İzmir’den ayrılarak Antalya’ya geldi1.

Antalya’da gazete ve dergiciliğin yanında, matbaacılık sektöründe de fazla bir ilerleme görülmemiş ve uzun yıllar bir matbaa, halkın ihtiyacına cevap vermeye çalışmıştır. 1940’lı yıllarda ise, matbaa sayısında bir artış meydana gelmiştir.

Antalya’ya gelen, Haydar Rüştü Bey tarafından 19 Aralık 1920 tarihinde, Antalya’nın ilk gazetesi “Antalya’da Anadolu” adı ile yayınlandı. Gazetede; 6 Mart 1922 tarihinden itibaren, Haydar Rüştü, “sahip ve ser muharrir” olarak gösterilmekte ve sorumlu müdürlüğünde Hafız Zühtü’nün üzerinde

Böylece bütün olumsuz şartlara rağmen, Antalya’da yayınlanan gazete ve dergiler, millî kültürün gelişmesine önemli katkılar sağlamıştır.

2932


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

olduğu belirtilmektedir. Antalya’da Anadolu Gazetesi, 1922 yılının Haziran ayından itibaren, 4 sayfa olarak yayınlanmaya başlamış ve ayrıca gazetenin fiyatı da 100 paradan 5 kuruşa çıkmıştır2.

Ayrıca, gazetenin başlığı yanında; “Halka faydalı, memlekete yararlı, mesleğimize uygun yazılara gazetemiz açıktır. Gazeteye girmeyen yazılar geri verilmez. Gönderilecek yazılar ile, yazı işleri için imtiyaz sahibine müracaat olunur” ibaresi bulunmaktadır. Yine gazetenin ismi olan “Antalya” yazısının altında da “Cumartesiden başka her gün çıkar. Halkçı gazetedir” denilmektedir.

Cumartesi hariç her gün iki sayfa olarak yayınlanan gazetenin idarehanesi, debboy karşısında idi. Antalya’da Anadolu Gazetesi, 10 Eylül 1922 tarihli ve 533.nüsha ile yayınına son vermiştir3.

Adı geçen, enstitüde bulunan gazete nüshalarının fiyatının, 5 kuruş olduğunu görmekteyiz. Bunun yanında, Antalya Gazetesinin; 4 sayfadan müteşekkil olduğunu ve ayrıca her sayfada 5 sütun yazı bulunduğunu tespit etmekteyiz.

Antalya halkı, Haydar Rüştü’nün hizmetlerini unutmamış ve Cumhuriyet Halk Fırkası Antalya Heyet-i Merkeziyesi onu ve Mustafa Necati’yi fahri hemşeriliğe kabul ederek onurlandırmıştır(25 Aralık 1925). Bunun yanında Antalya Vilâyeti Belediye Dairesi de, 7 Kasım 1925 tarih ve 878 sayılı karar uyarınca, Haydar Rüştü ve Mustafa Necati’yi fahrî hemşehriliğe kaydetmiştir4.

Antalya Gazetesi, günümüzde de yayınlanmakta olup, bazı sayıları Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesinde ve Milli Kütüphanede bulunmaktadır6.

2. Antalya Gazetesi

3. Akdeniz Gazetesi

Antalya Gazetesi, 8 Eylül 1338/1922 tarihinden itibaren, günlük olarak sahipleri tarafından yayınlanmaya başlanmıştır. Antalya Gazetesinin İmtiyaz Sahibi; Mehmet Emin Efendi’dir. Yazı İşleri Müdürü de; Mehmet Enver Bey’dir. Zeki, Mustafa ve Şefik Beyler ise, gazetenin muharrirleridir. Antalya Gazetesi, kendi matbaasında basılmaktadır. 1925-1926 tarihlerine ait bilgilere göre, gazetenin günlük baskı adeti; 500 ile 750’dir5.

Günlük ve siyasî mahiyette olmak üzere, Antalya’nın merkezinde çıkan Akdeniz gazetesi; 9 Mart 1341/1925 tarihinden itibaren yayınlanmaya başlamıştır. Akdeniz Gazetesinin İmtiyaz Sahibi ve Baş Yazarı, Doktor Ferruh Niyazi Bey’dir. Gazetenin Sorumlu Müdürü; Kazım Azimet Bey’dir. Yine, gazetenin yazı heyetinde; Lütfi Mustafa, Niyazi Recep, Akif, Necati Kayı Alp, Mustafa Cavit, Fuat Atalay ve Nafiz Beyler bulunmaktadır. Ayrıca, Akdeniz Gazetesinin kendi matbaası mevcuttur7. Bunun yanında, Akdeniz Gazetesi, haftada iki defa, cumartesi ve çarşamba günleri çıkmaktadır. Gazetenin boyutu ise, 30X45.5 dur.

Antalya Gazetesinin 24 Ocak 1924 ile 16 Ocak 1925 tarihleri arasında çıkmış olan 100 civarında ki nüshası; Sun-İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü’nde bulunmaktadır.

Akdeniz Gazetesi’nin, Atatürk Üniversitesi Kütüphanesi’nde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi’nde muhtelif sayıları bulunmaktadır8.

Antalya Gazetesi’nin 4 Mart 1340/1924 tarihli nüshasında sahibinin; Mehmet Emin Bey, İdarehanesinin; kendi matbaasında olduğu ve gazetenin, Antalya’nın Şarampol semtinde hususî dairesinin bulunduğu yazılmaktadır.

4. Yeni Türkiye Gazetesi

2933


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

1 Ocak 1342/1926 tarihinde yayın hayatına başlamıştır. Yeni Türkiye Gazetesi haftada iki defa yayınlanmaktadır. Yeni Türkiye Gazetesi’nin İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Müdürü, Sabri Mağmumi Bey’dir. Gazetenin Baş Muharriri Azmi Bey ve Muharrirleri de, Doktor Cemil Süleyman ve Ziya Beylerdir. Yeni Türkiye Gazetesinin 1926-1927 yıllarında ki günlük baskı sayısı; 300-400 arasındadır9.

7. Yeşil Antalya Gazetesi Antalya’da, 15 Şubat 1946 yılında yayın hayatına başlayan Yeşil Antalya Gazetesinin Sahip ve Yayın Müdürü, Yusuf Ziya Öner’dir. Gazete başlığının altında,” Salı, Cuma günleri çıkar. Memleket gazetesi” ibaresi bulunmaktadır. Yeşil Antalya Gazetesi, Antalya Matbaasında basılmıştır. Gazete 2 sayfa ve sayısı 5 kuruştur. Yine, Yeşil Antalya Gazetesi’nin bir yıllık abone bedeli 500 ve altı aylık abone bedeli ise 300 kuruştur. Gazete, 41.5X29 boyutundadır13.

Yeni Türkiye Gazetesinin 10 Mayıs 1928 tarihli sayısında, Gazetenin, Sahip ve Sorumlu Müdürü’nün, Eczacı Nuri Ahmet Bey olduğu görülmektedir. Gazetenin idare yerinin de, Antalya’nın Yeni Kapıda Kale içerisinde mevcut olan, kendi dairesi idi. Gazetenin bir sayısının fiyatı 100 paradır. Gazetenin başlığı altında, “şimdilik haftada iki defa, Pazartesi ve Perşembe yayınlanır. Cumhuriyetçi Türk gazetesidir” ibaresi bulunmaktadır.

Bir müddet sonra, Yeşil Antalya Gazetesinin sahip ve yazı işlerini fiilen idare eden Murat Güler olmuştur. Gazetenin başlığı altında da” çarşamba ve cumartesi günleri çıkar. Memleket gazetesi” cümlesi vardır. Gazete bu dönemde 4 sayfa olmuştur. Gazetenin boyutu ise, 20 x 30dur14.

Yeni Türkiye Gazetesi, iki sayfa olarak yayınlanmakta ve her sayfada dört sütun bulunmaktadır. Boyutları ise, 35 x 23.5’dur. Gazete, Yeni Türkiye Matbaasında basılmıştır10.

Yeşil Antalya Gazetesi’nin yazarları arasında, Ali Rıza Bars, Kemal Akalın, Sadi Nayman, Talat Tuğ bulunuyordu. Bunun yanında, Yeşil Antalya Gazetesi’nde Şaban Tüzün ve Mehmet Beşkonak’ın şiirlerini de görmekteyiz .

Yeni Türkiye Gazetesi’nin bir nüshası, Milli Kütüphanede mevcuttur.

1950 yılına kadar yayın alanında kalan Yeşil Antalya Gazetesi’nin bütün sayıları Milli Kütüphanede bulunmaktadır.

5. Resmî Antalya Gazetesi Resmi Antalya Gazetesi, 29 Ekim 1927 tarihinde yayınlanmaya başlamış ve 1937 yılına kadar yayınını sürdürmüştür11. Antalya Vilâyetin resmî gazetesi olup, haftada bir defa neşir olunmaktadır. Kendi matbaası mevcuttur.

8. Alanya Postası Gazetesi Antalya’nın Alanya Kazası’nda çıkan ilk gazete Alanya Postasıdır. 1948-1958 yılları arasında yayınlanmış olan Alanya Postası Gazetesi, İstanbul’da yaşayan ve daha sonra Alanya’ya yerleşmeye karar veren, Alanyalı Cemaleddin Sarıkadıoğlu tarafından çıkarılmıştır. Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Alanya Postasının ilk sayısında, “Niçin Çıkıyoruz” başlığı altında şunları söylemektedir.”Her yenilik ve terakki müspet iş başarmakla kabildir.

6. Zümrütova Gazetesi Zümrütova Gazetesi, Antalya’da, 31 Aralık1927 tarihinde yayınlanmaya başlanmıştır. Gazete, haftalık bir gazetedir. Zümrütova Gazetesinin, İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Müdürü, Enver Mazlum beydir12.

Şüphesiz ki bu da ileri kültürle olur. Çok şükür kozmopolitleşmemiş olan halkımızın temiz

2934


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

zekası, Alanya’mızda ve diğer ilçelerde okuma kabiliyetini son yıllarda inkişaf ettirmiştir. Böyle bir münevver kütleye de, muhakkak bir kültür organı lâzımdır. İşte, biz bu organın naçiz bir hizmetkârı olarak ve hiçbir yabancı fikre hizmet etmeden, Büyük Türk Milleti’nin menfaati için çalışmayı, bu essiz güney şehirlerimizden olan Antalya, Alanya, Manavgat ve Gazipaşa’ya delice aşık olduğumuz için üzerimize almış bulunuyoruz”15.

Alanya Postası Gazetesinin yazarları arasında, Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Naciye Çağlayan, Tevfik Alanay, Said Sacid Çoksu, Hamdi Yiğit, Talat Büyükakın, Muzaffer Cellek, Halis Can ve İlhan Postalcı gibi isimler bulunuyordu. Bunun yanında, Alanya Postasında, Hüseyin Türkan ve Fahriye Bütün’ün şiirlerini de görmekteyiz.

Alanya Postası Gazetesi; başlangıçta haftalık olarak çıkmaya başlamıştır. Gazetenin bu dönemde sayfa sayısı dörttür. Yine, gazetenin ismi olan Alanya Postası yazısının altında, “haftalık siyasi memleket gazetesi” ibaresi bulunmakta idi.

9. Şelale Gazetesi

Alanya Postası Gazetesinin 1948-1958 yılları arasında çıkan 259 sayılık koleksiyon, Milli Kütüphanede bulunmaktadır.

8 Ocak 1947 tarihinde Antalya’da yayınlanmaya başlamıştır. Gazetenin sahibi Sadri Tunca, Yazı işlerini fiilen idare eden, Yazı İşleri Müdürü, Sıtkı Tekeli’dir. Turan Basımevinde basılan Şelale Gazetesi’nin idare yeri, belediye civarında ki 7 numaralı işyeridir. Gazetenin bir yıllık abone bedeli 480 kuruş, sayısı ise, 5 kuruştur. Şelale başlığının altında, “Cumartesi ve Çarşamba günleri çıkar, tarafsız memleket gazetesidir” ibaresi bulunmaktadır18. Daha sonra bu ibare, “tarafsız, siyasî memleket gazetesi” halini almıştır19. Şelale Gazetesi, 41 x 29 boyutundadır.

Gazetenin sahibi; Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Neşriyatı Fiilen İdare eden; Kenan Kutay’dır. Gazetenin İdarehanesi; İstanbul’un Galata Semtindeki Bankalar Caddesinde bulunan, Hazaran Handır. Basıldığı yer ise, İstanbulMillet Matbaasıdır16. Ancak Alanya Postası Gazetesi, daha sonra idarehanesini Alanya’nın İskele Caddesinde ki 31 numaralı işyerine taşımıştır. Ayrıca, gazete Antalya’daki Reklam Basımevinde, basılmaya başlanmıştır. Alanya Postası, bu dönemde 15 günlük olarak yayınlanmakta idi. Gazetenin çıktığı tarihten itibaren sayısı 10 kuruş ve yıllığı da 550 kuruştur. Gazetenin Alanya’ya taşınmasından sonraki dönemde, başlığının altında bulunan ve gazetenin kimliğini ifade eden cümle “siyasî demokrat memleket gazetesi” olarak yer almıştır. Bunun yanında gazetenin sayfa sayısında da bir azalma olmuş ve iki sayfa olarak çıkmıştır.

Şelale Gazetesinin, daha sonraki yıllarda, genel yayın yönetmeni ve baş yazarı, Kemal İşsezer, Yazı İşleri Müdürü, Hasan Gülel olmuştur20. Şelale Gazetesi, yayınlanmaya başladığı tarihten itibaren, 4 sayfa olarak çıkmıştır. Ayrıca, başlangıçta gazetenin her sayfasında 4 sütün yazı varken, bilahare ilk sayfadaki sütün sayısı 8, diğer sayfalardaki sütün sayısı değişik olmuştur21. Şelale Gazetesinin ilk sayısında, “Niçin çıkıyoruz” köşesinde, Sıtkı Tekeli gazetenin yayınlanma gayesi üzerinde durmakta ve şöyle demektedir.” Şelale de, memleketin mühim bir ihtiyacını karşılamak maksadı ile, meydana gelmiştir. Çıkarılmasında rastlanan güçlükleri yenmekle beraber, henüz çıkmış olan bir

Gazetenin bu döneminde yine sahibi ve baş yazarı Cemaleddin Sarıkadıoğlu, Neşriyatı Fiilen İdare eden ve yazı işleri müdürü ise, Naciye Çağlayandır17.

2935


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

gazete de arzu olunan tekamül yer bulmuş değildir. Fakat halkımızın rağbetine mazhar oldukça eksiklerin giderileceğini ummaktayız.

Şelale Gazetesi’nin bazı sayıları Kütüphane’de bulunmaktadır.

Milli

10. İleri Gazetesi

Gazete kültürel muhitlerde doğar ve yaşar. Her yerde gazete çıkarmanın imkanı bulunmaz. İmkân bulmuş muhitlerin muvaffakiyet sebeplerini incelersek, içtimai seviyelerindeki gelişmenin fiili bir neticesi olduğunu görürüz. Bundan da gazetelerin muhitlerinin içtimai ve diğer sahadaki inkişaf derecelerini izah eden, gösteren yeter bir ölçü olduğunu anlıyoruz. Antalya ili bu vasıfları çoktan kazanmış olmasına karşı, şimdiye kadar okuma ihtiyacına cevap verecek, fikri-içtimai bir gazeteye sahip bulunmamış olmasından, memleket kültürüne acıklı bir nazarla bakmak gerekir. Bunu memleket hesabına da nakise sayarım. Bu durum bizi üzdüğü kadar, hassas memleket gençliği de kaygıya düşürmüştür. Çok zaman bu gençlerin hasbıhalleri sırasında, Antalya’da kültüre hizmet eden bir gazetenin çıkartılmamasından şikayetçi olduklarını anladım. Kalem erbabına sütunlarını açarak, temiz duygularına makes olacak bir gazeteye susamış olduklarına şahit oldukça, derin teessür duyuyorum.

İleri Gazetesi, 21 Şubat 1949 tarihinde, Antalya’da çıkmaya başlamıştır. Sahibi, Mustafa Tüzün, Yazı İşlerini fiilen idare eden, Suphi Neş’et Türel’dir. İleri Gazetesi, İki Kapılı Han civarındaki 23 numaralı işyerinde faaliyet göstermektedir. Gazetede “İleri” başlığının altında,” günlük siyasî demokrat gazete” ibaresi bulunmaktadır. İleri Gazetesinin 1951 yılında bir yıllık abone bedeli 18 lira, sayısı ise, 5 kuruştur. Gazete, İleri Mürettiphanesinde dizilmekte ve Işık Basımevinde basılmaktadır. İleri Gazetesi, 4 sayfa olarak yayınlanmakta ve her sayfada 5 sütün bulunmaktadır. Gazete 42 x 29.5 boyutundadır23. Daha sonra ki yıllarda, İleri Gazetesinin sahibi, Serçin İnci Türel, Yazı İşleri Müdürü, A. Berrin Türel ve Başyazarı, Resiye Aslan olmuştur. Ayrıca, gazete kendi matbaasında dizilip, basılmaya başlanmıştır24. Günümüzde de yayınlanmaya devam eden İleri Gazetesinin, tam bir koleksiyonu bulunmamaktadır.

Memleket gençleri gazetenin kıymetini, faidesini ve büyük rolünü anlamış ve bilmişledir. Şelale gazetesi, gençliğin bu haklı arzu ve isteklerini hedef tutarak kudret ve vüsati nispetinde yerine getirmeye çalışacaktır. Bu gayeye erişmek için meydana atılmıştır”22.

II- Dergiler 1. Doğu Dergisi Doğu Dergisi; Antalya’da çıkan dergiler arasında ilk olanlardan birisidir. Doğu Dergisinin başlık kısmının altında; “yarım aylık edebî, terbiyevî mektebciler mecmuası” cümlesi bulunmaktadır. Doğu Dergisi, 1922 yılında Antalya’da yayınlanmaya başlamıştır. Derginin Sahibi ve Mesul Müdürü; Niyazi Recep Bey, Edebi Kısmı Müdürü de; Doktor Cemil Süleyman’dır. Derginin idarehanesi; Antalya’da ki debboy civarında bulunan, Anadolu Matbaasında ki özel dairedir. 8 sayfa olarak yayınlanan Doğu Dergisinin bir yıllık abone bedeli, posta dahil 200 kuruştur.

Şelale Gazetesinde, klasik gazete yazıları yanında, şiir ve hikâye gibi edebî türlerde de eserler neşredilmiştir. Gazetenin yazarları arasında, Sıtkı Tekeli, Şükrü Yılmazer, Muhittin Günenç, Hasan Gülel, Tarık Akıltopu, A.Hamdi Esmer ve Mehmet Sonsöz gibi isimler bulunmaktadır. Şelale Gazetesi 1990’lı yıllarda yayın hayatına son vermiştir.

2936


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Derginin tanesi ise 10 kuruştur. Derginin standart bir boyutu yoktur.

başlamıştır. Çağlayan Dergisinin Sahibi ve yazı İşleri Müdürü; Sıtkı Tekeli’dir. İdare Yeri, Antalya Milli Kütüphanedir. Derginin aylık fikir ve edebiyat dergisi olduğu, başlığın altında ifade edilmektedir. Derginin yıllığı 120 kuruştur. Dergi Antalya Basımevinde basılmaktadır Çağlayan Dergisinin sayfa sayısı 16 ile 24 sayfa arasında değişmiştir. Boyutları da, 29.5 x 21 dir30.

Doğu Dergisinin yazarları arasında; Necati Kayı Alp, Doktor Cemil Süleyman, A. Tevfik, Sadık Sungur Alp25, Süleyman Fikri (Erten) ve Abdullah Zühtü gibi kişiler bulunmaktadır. Ayrıca dergide, Doğu müstearını kullanan bir yazar da bulunmaktadır26. Doğu Dergisinde; şiir ve hikâyeler, seyahat yazıları, tarımla ilgili yazılar, tarih ve eğitim konulu yazıları yer almıştır.

Çağlayan Dergisi, 22 sayı çıktıktan sonra yayınına ara vermiş ve daha sonra, Mayıs 1943 yılında tekrar çıkmaya başlamıştır. Derginin bu döneminde de imtiyaz sahibi ve neşriyat müdürü; Sıtkı Tekelidir. İdare Müdürü ise, Mehmet Hikmet Önerdir. Ayrıca, idare yeri, Antalya-Milli Kütüphanedir. Çağlayan Dergisinin 6 aylık bedeli 120 ve 12 aylık bedeli 240 kuruştur.

Doğu Dergisinin bazı sayıları Milli Kütüphanede, Hakkı Tarık Us Kütüphanesinde ve Kastamonu İl Halk Kütüphanesinde mevcuttur27. 2. Ticaret Dergisi 1927 yılından itibaren, Antalya, Ticaret ve Sanayi Odası tarafından aylık olarak yayınlanmıştır. Ticaret Dergisinde, ticaret, ziraat ve sanayi gibi iktisadiyatın her sayfasından makaleler bulunacağı belirtilmiştir.

Çağlayan Dergisinin yeniden yayın hayatına başlaması ilgili olarak, “Tekrar Çıkarken” başlığı altında öyle denilmektedir. “ Memleket kültürüne hizmet gayesi ile ve hiçbir fedakârlıktan çekinmeyerek çıkartmakta olduğumuz Çağlayanın intişarı, elimizde olmayan bazı zaruri sebepler dolayısile, muvakkaten durmuştu. Olgun kalemlerin tok sesini yurdumuzun dört bir tarafına duyurmaya çalışan dergimizin bu muvakkat sükutuna bizden fazla okuyucularımızın üzüldüğüne eminiz. Bu gün sevgili okuyucularımızdan gördüğümüz mütemadi teşvik ve gayretlerle önümüzde beliren bütün mâniaları gözümüz görmemiş ve kıymetli elemanlarımızın coşkunluğu karşısında bunları adeta istihfaf ederek yeni bir ruh, sarsılmaz bir zindelikle tekrar mücadele sahasına atılmış bulunuyoruz. Bu cesaretimiz sırf gençlikten aldığımız ilham ve ruh, yarınki neslin önünde beliren ufku çok geniş ateşin görmekliğimizden ileri gelmektedir. Temiz ve şerefli bir mazisi olan mecmuamızın bu gün elimizde, geçmiş sayılarından bir tek bulunmaması, memleket ufuklarından taşarak uzak ülkelerde takip edilmesi şevkimizi bir kat daha arttırmıştır.

Ticaret Dergisi, Antalya matbaasında basılmıştır. Dergi, 18.5X27.3 boyutundadır. Ticaret Dergisi’nin Beyazıt Devlet Kütüphanesinde bir nüshası bulunmaktadır28. 3. Yeni Hayat Dergisi Yeni Hayat Dergisi, 1920 yılında itibaren, Antalya Muallimler Cemiyeti tarafından, on beş günde bir yayınlanmıştır. Yeni Hayat Dergisinin, Sorumlu Müdürü, Hakkı Nezih ve Baş Yazarı, Vamık Kemal’dir. Yeni Hayat Dergisi’nin, Milli Kütüphanede bazı nüshaları vardır29. 4. Çağlayan Dergisi Antalya’da yayınlanan dergilerden birisi olan Çağlayan, 10 Aralık 1935 yılında yayın hayatına

2937


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Bütün bunların fevkinde olan, cumhuriyet temelleri ise, bizleri büsbütün başka bir hamle hızı, yorulmak bilmeyen, ihtiyarlamayan bir zihin ve fikir membaı bahşetmiştir. Bununda diğerlerine inzimamı ile harekete gelmek isteyen Çağlayan ailesi bu vaziyet karşısında daha fazla nasıl sükût edebilirdi”31.

folkloru vardır. Eski ve yeni Antalya arasında mukayeseli vesikalar elde etmek, ancak mahallinde mümkün olabilir. Antalya, son bahar yaprakları ile, ilk bahar filizlerinin öpüştüğü baharlar diyarıdır. Asılardan beri, Avrupa edebiyatına ilham veren portakal bahçeleri, Antalya’nın en karakteristik özelliğini teşkil ediyor. Hem de bu gün bir çok sıcak iklim nebatları yetiştirilmektedir ki, bu manzarayı daha gönül alıcı şekle getirdi. Tabii membalarımızın zenginliği, zirai ve iktisadi faaliyetler, her an yeni bir inkişaf sahası buluyor. Bütün bunlardan başka, yurdumuzun her köşesi gibi, Antalya’mızda; cumhuriyetimizin feyizli verimleri ile, her alanda günden güne, çok ileri adımlar atıyor, güzelleşip zenginliyor. İşte, muhitimizin bu geniş varlığını Akdeniz kıyılarından bütün yurda ulaştırmak ve onun tarihi ve coğrafi vesikalarını toplamak istediğimiz için, “ Türk Akdeniz” i çıkarıyoruz. Dileğimiz, dergimizi okuyanlara her sayfamızda, daha ziyade Antalya’yı ve Türk Akdeniz’i göstermektir33.

Bu dönemde 13 sayı çıkan Çağlayan Dergisi, Mayıs 1944 tarihinde yayın hayatına son vermiştir32. Çağlayan Dergisinde, fikrî ve edebî yazılar yanında, edebiyat, ekonomi, tarih ve sanat tarihi, halk kültürü, biyografi, eğitim gibi konularda muhtelif yazılar yayınlanmıştır. Çağlayan Dergisinin yazar ve şairleri arasında, Muammer Lütfü Bahşi, Kemal Kaya, Baki Süha, Reşat Oğuz, M. Aşır Aksu, Süleyman Fikri Erten, Hamit Macit Selekler, Sıtkı Tekeli, Nuri Özboy, Neyfel Türeli, Ziya İlhan, M. Sadi Fırat, Faruk Ediz, Şaban Tüzün, Naci Kum Atabeyli, Mehmet Kaplan, Kemal Tahir, Sadeddin Buluç, Ahmet Ateş, Arif Nihat Asya, M. Kaya Bilgegil, Cahit Külebi bulunmaktadır.

Türk Akdeniz Derginin Genel Müdürü; Muammer Lütfü Bahşi, Yazı İşleri Müdürü, Kemal Kaya’dır. Derginin İdare Yeri ve Sahibi; Antalya Halkevidir. Derginin basıldığı yer ise, Antalya Basımevidir. Türk Akdeniz Dergisinin boyutları; 20.5 x 29.5 dur. Sayfa sayısı ise, 18 ve yukarısıdır. Türk Akdeniz Dergisinin bir sayısının fiyatı 15 kuruş, yıllık abone bedeli ise, 90 kuruştur34. Ancak, derginin 6. Sayısından itibaren yıllık abone bedeli 100 kuruşa çıkarılmıştır35.

Çağlayan Dergisinin ilk dönem çıkan sayılarından 1-18. sayılar ile, ikinci dönemi yayınlanan 13 sayı, Milli Kütüphanede bulunmaktadır. 5. Türk Akdeniz Dergisi Türk Akdeniz Dergisi, Antalya Halkevi’nin yayın organı olarak, Şubat 1937 Tarihinden itibaren iki aylık olarak yayınlanmaya başlamıştır. Türk Akdeniz Dergisinin yayınlanma gayesi, birinci sayıda şöyle belirtilmektedir.” Denizimizin dalgalarında, dağlarımızın kayalarında, ovalarımızın topraklarında, her devirde, eski tarihleri katlayıp, yeni tarih açan asil milletimizin şan ve şeref sesleri yükselmektedir. Antalya ve civarındaki eski esereler bir çok yabancı alimlerin bile tetkik mevzu olmuş, bunlar hakkında ciltlerle kitaplar yazılmıştır. Bu havalinin ayrıca zengin bir

Türk Akdeniz Dergisinin 5. Sayısından itibaren, Derginin Genel Müdürü olan Muammer Lütfü Bahşinin, Kuşadası Hakimliğine tayin edilmesi münasebeti ile, Genel neşriyatı idare etmek görevi, Yazı İşleri Müdürü Kemal Kaya’ya verilmiştir36. Ayrıca, Türk Akdeniz Dergisinin 13. Sayısından itibaren Neşriyat Müdürü; Kemal Ant olmuştur37. Derginin 14. Sayısından itibaren de Sahip ve Mesul Müdürü; Lütfü Gökçeoğlu38, Neşriyat Müdürü

2938


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

de, Kemal Ant’tır39. 15. Sayıdan itibaren ise, derginin sahibi olarak, Antalya Halkevi ibaresi geçmeye başlamıştır40.

Yedi yıl içinde, 34 sayı yayınlanmış olan, Türk Akdeniz Dergisinde, bibliyografya, biyografi, coğrafya, edebiyat ve edebî türler, eğitim, ekonomi, halk kültürü, monografi, sağlık, tarım, tarih, sanat tarihi konulu yazılar ile, haberler ve muhtelif yazılar olmak üzere, toplam 266 yazı yayınlanmıştır.

Türk Akdeniz Dergisi, 16. Sayıdan itibaren Isparta Matbaasında, basılmaya başlanmıştır41. Türk Akdeniz Dergisinin, 23. Sayıdan itibaren bazı ekonomik ve teknik sebeplerden dolayı, yayınına bir müddet ara verilmiştir. 24. Sayı ise, 06.11.1942 tarihinde çıkmıştır42 . Türk Akdeniz Dergisinin, bu sayıdan itibaren Neşriyat Müdürü; Kemal Ant ve Yazı İşleri Müdürü; Enver Akcan olmuştur. Ayrıca, Türk Akdeniz Dergisi, yeniden Antalya Matbaasında yayınlanmaya başlamıştır43.

Türk Akdeniz Dergisinin yazar ve şairleri arasında, Muammer Lütfü Bahşi, Kemal Kaya, Tayyar Anakök, Burhanettin Onat, Osman Andıç, Osman Bahadırlıoğlu, Reşat Oğuz, Enver Akcan, Faruk Ediz, Macit Selekler, Şaban Tüzün, Ali Sami Yen, Cemal Gültekin, Naci Kum ve Süleyman Fikri Erten başta gelmektedir . Türk Akdeniz Dergisinin bütün sayıları, Milli Kütüphanede bulunmaktadır.

Türk Akdeniz Dergisinin 11. ve 12. Sayıları, Cumhuriyetin ilân edilişinin 15. Yılı münasebeti ile, özel sayı olarak birlikte çıkmıştır. Bu sayı 150 sayfa olarak, İstanbul Ülkü Basımevinde basılmıştır44. Ayrıca, Türk Akdeniz Dergisi, bu anıt sayının yanında, üç tane de ek vermiştir. Bunlar, Tayyar Anakök’ün, Antalya İli Coğrafyası45, Galip Uz’un, Korkuteli Yavuz Köyü46 ve Mitat Karabıyık’ın, Akseki Ormana Köyü47 isimli çalışmalarıdır.

III- Matbaalar Antalya’nın ilk matbaası, Haydar Rüştü Bey tarafından 1920 yılında kurulan Anadolu matbaasıdır. Bu matbaanın 1922 yılında İzmir’e taşınması ile, Mehmet Emin Bey tarafından Antalya Matbaası faaliyete geçirildi. Antalya Matbaası, 1922-1978 yılları arasında, bazı kesintiler hariç, Antalya Gazetesini basmakta kullanılmıştır49.

Türk Akdeniz Dergisinin, 1944 yılında Şubat ile Temmuz arasında 32-34 sayıları birlikte çıkmıştır. Yine, Türk Akdeniz Dergisi, bu sayı ile, yayın hayatına son vermiştir48.

1934 yılına ait bilgilerde de, Antalya’da Mehmet Emin veresesi, Mazlum Adıson idaresinde, Antalya matbaasının bulunduğu görülmektedir50. Antalya Matbaası, 1978 yılına kadar Antalya Gazetesinin ve diğer bazı yayınların basıldığı yerlerden birisi olmuştur. Bu tarihten sonra, Antalya Gazetesinin yöneticileri tarafından, Antalya Gazeteciler Cemiyetine bağışlanmış olan Antalya Matbaası, bu gün Antalya Özel İdare binasının önündeki açık hava müzesinde sergilenmektedir51.

2939


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

16 Alanya Postası Gazetesi, Sayı 1, 2 Kasım-1948.

Antalya’da, 1940’lı yıllarda, Antalya matbaasının yanında Turan Matbaası52 ile, Işık Basımevi53 gibi matbaalar bulunmakta idi.

17 Alanya Postası Gazetesi, Sayı 244, I Ocak 1958. 18 Şelale Gazetesi, Sayı:1, Antalya-8 Ocak 1947, s.4.

Görüldüğü gibi, Antalya’da, incelediğimiz dönemde basın hayatı, fazla canlı değildir. Bunun yanında Antalya’da yayınlanan gazete ve dergiler de fazla uzun ömürlü olmamıştır. Sadece Antalya ve İleri Gazetesi günümüze kadar ayakta kalabilmiştir. Bütün bu olumsuzluğa rağmen, Antalya’da yayınlanan, gazete ve dergiler, yayınlandıkları döneminin sosyal, siyasal, ekonomik, v.b. gibi yönlerini biz yansıtmakta ve birer tarihî belge olmaktadır.

19 Şelale Gazetesi, Sayı:13003, (Antalya-5 Ocak-1990), s.1. 20 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-5 Aralık 1990, s.4 21 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-8 Ocak-1947, s.1-4, Sayı:13003, Antalya-5 Ocak-1990, s.1. 22 Şelale Gazetesi, Sayı 1, Antalya-8 Ocak 1947, s.1-2. 23 İleri Gazetesi, Sayı:222, Antalya-2 Ocak 1951, s.1-4. 24 İleri Gazetesi, Sayı:14223, Antalya-1 Temmuz 1990, s.2. 25 Doğu Dergisi, Sayı:7, Antalya-1 Mayıs 1338/1922, s.1. 26 Doğu Dergisi, Sayı:9, Antalya-31 Temmuz 1338/1922, s.1. 27 Hasan Duman, a.g.e. I/266.

1 Zeki Arıkan, Mütareke ve İşgal Dönemi İzmir Basını (30 Ekim 1918- 8 Eylül 1922), Ankara 1989, s.73.

28 H.Duman, a.g.e. II/851. 2 Haydar Rüştü Öktem, Mütareke ve İşgal Anıları, Hazırlayan Zeki Arıkan, Ankara-1991, s.16.

29 H. Duman, a.g.e., II/937. 30 Çağlayan Dergisi, I, Sayı:1, Antalya (Aralık 1935), s.1.

3 Muhammet Güçlü, XX. Yüzyılın İlk Yarısında Antalya, Antalya1997, s.91-92.; Muhammet Güçlü,” Antalya’da Mahalli Basının İlk Yirmi Yılı (1920-1940)”, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Düşünceler Dergisi, İzmir-1996, 9/177.

31 Çağlayan Dergisi, III, Sayı:23/1, Antalya-Mayıs-1943, s.3. 32 Çağlayan Dergisi, III, Sayı:23/8-13, Antalya-Ocak-Mayıs 1944, s.3.

4 H. R. Öktem, a.g.e., s.18.

33 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:1, Antalya- Şubat-1937, s.7.

5 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1925-1926), İstanbul 1926, s.355-356.; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi ( 19261927), (b.t.y.y.), s.556.

34 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:1, Antalya-Şubat 1937, s.1-28. 35 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı:6, Antalya-Aralık 1937, s.40

6 Hasan Duman , Osmanlı Türk Süreli Yayınları ve Gazeteleri (1828-1928), I, Ankara 2000, s.141.

36 Türk Akdeniz Dergisi, I, Sayı: 4, Antalya-Ağustos 1939, s.26. ;Kemal Kaya, Antalya Kültür (Milli Eğitim) Müdürüdür. Türk Akdeniz Dergisi, Cilt:2, Sayı:8, Antalya-Mart 1938, s.38.

7 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1925-1926), İstanbul 1926, s.355-356. 8 H. Duman, a.g.e. I, s.118.

37 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:13, Antalya-Mayıs 1939,s.34, (Kemal Ant, Antalya Lisesi öğretmenidir.)

9 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1926-1927), (b.t y.y), s.556.; Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1927-1928), İstanbul-1928, s.454.

38 Antalya Belediye Reisi ve Halkevi Başkanı. Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:13, Antalya-1939, s.32 39 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:14 , Antalya-Temmuz1939, s.36.

10 Yeni Türkiye Gazetesi, 10 Mayıs 1928, s.1.

40 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:15, Antalya- Ekim 1939, s.20.

11 M.Güçlü, a.g.e, s.92.

41 Türk Akdeniz Dergisi, III, Sayı:16, Isparta-Aralık 1939, s.18.

12 Türkiye Cumhuriyeti Devlet Salnamesi (1927-1928), İstanbul1928, s.454

42 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı: 24, Antalya-Kasım 1942, s.1

13 Yeşil Antalya Gazetesi, 15 Şubat 1946, s.1-2.

43 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı 24, Antalya-Kasım 1942, s.18.

14 Yeşil Antalya Gazetesi, 4 Ocak 1950, s.1.

44 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 11-12, İstanbul-Ülkü Basımevi 29 Ekim 1938

15 Alanya Postası Gazetesi, 2 Kasım 1948, s.1,3.

2940


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

45 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 8, Nisan-1938, 8 sayfa.

değil mi? Biz, dergileri erdemli kılmaya onları okuyarak çıkmalarını devamlı kılmaya çalışmalıyız.

46 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 9, Haziran-1938, 12 sayfa. 47 Türk Akdeniz Dergisi, II, Sayı 10, Ağustos-1938,18 sayfa.

Antalya’da bugüne değin çıkan edebiyat dergileri konusunda bir iki yazı okudum. Derli toplu olan bir yazı rahmetli Ahmet Tüzün arkadaşımındı. Ahmet’in yazısını Cahit Kesre, seçkisinde yayımlamış. (Edebiyatımızda Antalya, S’imge Edebiyat Yayınları, sponsoru İlyas Şimşek).

48 Türk Akdeniz Dergisi, IV, Sayı 23-24, Antalya-Şubat-Temmuz 1944. 49 M. Güçlü, a.g.e., s.92. 50 M. Güçlü, a.g.e., s.92. ; Server R. İskit, Türkiye’de Neşriyat Hareketleri Tarihine Bir Bakış, Ankara-2000, s.192. 51 Abdullah Özdoğan,” Antalya Gazetesi 83 Yaşında”, Yeni Çağ Gazetesi, İstanbul-22 Eylül 2004, s.13.

Antalya’da ilk dergi 10 Aralık 1935’te Çağlayan dergisi çıkmış.

52 Şelale Gazetesi, Sayı:1, Antalya-8 Ocak-1947, s.4. 53 İleri Gazetesi, Sayı:222, Antalya-2 Ocak 1951, s.4.

Şubat 1937’de Türk Akdeniz dergisi, 1959’da Kırkgöz dergisi yayımlanmış. Geçmişten Günümüze Antalya'da Edebiyat Dergileri

Sonrasında bir sessizlik olmuş, yeni bir dergi çıkmamış. Bu dergiler kaçar sayı yayımlandılar o konuda da bilgi edinemedim.

13-17 Şubat günlerinde Antalya Cam Piramit, Sabancı Kongre Ve Fuar Merkezi’nde düzenlenen ve geniş bir katılımla gerçekleşen Kitap Fuarı sona erdi. Öğrencilerin, yayıncıların ve Antalyalıların büyük ilgi gösterdiği fuarda çeşitli etkinlikler de vardı. Bu etkinliklerden birinde Ahmetler’in şairi Hasan Varol da görev aldı. 14 Şubattaki “Geçmişten Günümüze Antalya'da Edebiyat Dergileri” söyleşisine katılan Hasan Varol, “Antalya’da Çıkan Edebiyat Dergileri” başlıklı bildirisini sundu.

1990’lı yıllara geldiğimizde, Akdeniz Sanat, 5 sayı çıkmış. İnsan Dergisi 33 sayı çıkmış, Kedi Şiir Seçkisi, Mavi Akdeniz ve S’imge dergisi ve bu günlerde S’imge Edebiyat Seçkisi Hüseyin Cahit Kerse tarafından çıkarılmıştı, bunlardan yaşamına S‘imge seçkisi çıkmaya devam ediyor. Kırkmerdiven dergisi önce Serik Postası Gazetesi’nin sanat eki olarak ve fotokopi ile çoğaltılarak çıkarılmıştı. Sonraları Yunus Yaşar’ın, İsmet Dikmen’in sahipliğinde ve sanat yönetmeni olan Nuri Erkal tarafından yayımı sağlanmıştır. (1 Nisan 1990’dan itibaren matbaa baskılı çıkmıştır). Kırkmerdiven 44. sayıya kadar çıkmış ve kapanmıştır.

ANTALYA’DA ÇIKAN EDEBİYAT DERGİLERİ Şiir, insanın hallerinden insan-insan, insandoğa vb ilişkilerinden doğar, beslenir. Bireysel doğar, toplum bireylerince paylaşılır, ortak okunur, insanları besler. Malzemesi dildir.

Bahçe dergisi, Mehmet Tosun’un yönetiminde 33. sayıya ulaşmış. ANSAN’ın yayın organıydı.

Paul Valery’nin “Küçük dergiler, edebiyatın, şiirin laboratuarıdır” sözü oldukça anlamlıdır. Bir dergide buluşan yazılar dizilir, denetlenir, daha bir donanımlı hale gelir ve okuyucuya ulaşır. Yine Gustav Flaubert, “Dünyadaki bütün dergiler erdemli olmak niyetiyle çıkmıştır; ne var ki hiçbiri öyle olmamıştır.” Diyor, ilginç

Morca dergisi yine ANSAN’ın yayın organıydı. Ansan Sanat dergisi ANSAN adına sahibi Dr Necati Koç tarafından Ekim 1994’te çıkmış.

2941


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

Alanya’da yaşayan şair Gülümser Çankaya tarafından Etken dergisi ve Şiir Saati dergisi çıkarılmıştır. Şiir Saati yayımına hâlâ devam etmektedir.

çıkmış Antalya’da. Modern Zamanlar Dergisi’nin oldukça iyi olduğu söylendi.

Yine Alanya’da çıkarılan bir dergi de Güncel Sanat, Aslan Bayır tarafından çıkarılmaktadır.

Not: 1- 14 Şubat 2013 günü, saat 17.00’de Antalya 2. Kitap Fuarı süresi içinde Düden Salonunda tarafımdan sunulan bilgilerdir.

Hasan Varol

Antalya Kültür Sanat Bülteni (Yıl 1, sayı 1, Ağustos 1999) rahmetli kültür müdürü Musa Seyirci tarafından çıkarılmıştır, uzunca yıllar çıktı.

2- Cam Piramitteki Söyleşiden fotoğraf:

Yağmur Kuşları dergisi Osman Ulutürk tarafından Finike’de çıkarılmış, iki sayı yaşayabilmiştir. Portakal dergisi, Antalya TÖMER Şubesi’nce çıktı. İsim babası benim. TÖMER Antalya Şubesi Müdürü Dursun Köse ve Edebiyatçı Ergun Özsoy ile ben çıkardık dergiyi. İlk sayının künyesinde: Dursun Köse, Genel yayın yönetmeni. Yazı İşleri müdürü Ergun Özsoy. Genel koordinatör Hasan Varol. Dergi daha sonra Mavi Portakal (Mehmet Hengirmen’in isteğiyle) adıyla devam etti ve Ankara’da basıldı.

Hasan Varol, Neşe Karel, Kamile Yılmaz, Nuri Erkal

Yayınevlerinden Haberler ve Yeni Yayınlar

Haddeden geçmiş zarafet Yal ü bâl olmuş sana

Yine bir dergi daha: Portakal dergisi de AKSAV Yönetim Kurulunca, Giray Ercenk tarafından çıkarıldı (Ocak 2003 ilk sayısı)

Mey süzülmüş şişeden Ruhsar-ı al olmuş sana

Hasan Polat’ın sahipliğinde çıkan bir dergi de Kalekapısı, iki sayı çıkar 2007 yılında.

Olabildiğince abecesel sıra ile featuring:

Düşlük Dergisi, Nadiye Şahin’in sahipliğini yaptığı bir dergidir, Yüksel Andız yönetiminde çıkar.

Akdeniz Üniversitesi Yayınları: Maalesef geçen yılki gibi üniversitenin bastığı yeni yayınlara rastlayamadık. Yayınevi standı sadece bir profesörün kitaplarına ve imza gününe ayrılmış izlenimi verdi. Umuyorum ki üniversite gelecek yıla şanına lâyık biçimde yeni yapıtlarla hazırlanır.

Lara Sanat Seçkisi, Lara Hastanesi’nden Dr Necdet Özkaya’nın sahipliğinde çıkar 2005’te. TÜYAP Kitap Fuarı tarihleri içinde Campiramit’te Antalya’da Çıkan Edebiyat Dergileri panelinde öğrendiğim dergiler: İklim Dergisi, Öykoop Dergisi, Akdeniz Edebiyat Dergisi, Modern Zamanlar Dergisi gibi dergiler

Altın Kitaplar: Altın Kitaplar, Agatha Christie polisiye dizisini yeniden basıyor. Satranç Masasında Cinayet henüz yeniden basılmadığından briçten örnek veriyorum: Briç Masasında Cinayet:

2942


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

oldukça kararlı davrandıkları asırlık İslam yazıtlarının tüm bu olup bitenlerle ne gibi bir ilişkisi olabilir? Bu soruların cevapları Cabrillo’yu tarihin derinliklerine ve sonuçları, ülkelerin kaderini etkileyecek ve bu kez radikal teröristlerle karşı karşıya gelmesine neden olacak yeni bir deniz savaşına sürükleyecektir. Korsan Gemisi’nde inanılmaz makinelere, insanların heyecan, cesaret, kahramanlık dolu maceralarına ve Clive Cussler’ın dehasına bir kez daha tanıklık edeceksiniz.

Oldukça havalı biri olan Bay Shaitana evinde bir briç partisi düzenler. Ev sahibinin ansızın öldürülmesi, eğlenceli briç partisini bir cinayet soruşturmasına dönüştürür. Partiye davetli olan dört soruşturmacı -Hercule Poirot, Müfettiş Battle, Albay Race ve Ariande Oliverdiğer dört davetliden birinin cinayeti işlediğini düşünmektedir. Üstelik dört davetlinin de bu cinayeti işlemeleri için uygun fırsatları ve gizleyecek önemli sırları olduğu soruşturmalar sonucu ortaya çıkar. Acaba soruşturmacılar, hangi davetlinin ev sahibini öldürecek kadar önemli sırlar ve sönmeyen bir nefret taşıdığını bulabilecekler midir? Yoksa tüm davetliler ortak bir sırra ve geçmişe mi sahiptir?

April Yayıncılık: Olasılıksız ve Şahane Hatalar gibi çoksatarları yayınlayan April Yayıncılık, John Perkins’in Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları dizisini de (şimdilik 3 kitap, devamını bekliyorum) basıyor.

Yeni çıkan Clive Cussler kitabını da tanıtalım:

Atatürk Araştırma Merkezi: Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e ALANYA (1908-1938) , Ali Rıza GÖNÜLLÜ, 210 sayfa, Ankara, 2008.

Amerika Birleşik Devletleri dışişleri bakanı Libya’daki bir toplantıya giderken uçağı kaybolur. Libyalılara güveni olmayan CIA, bakanı bulması için özel ajan Juan Cabrillo’yu tutar. Cabrillo ve adamları uçağın yerini tespit eder, ancak bakan kayıplara karışmıştır. Toplantıyla ilgili olarak terörist bir hücrenin sorumlusunun bambaşka planları vardır ama Cabrillo bu planların gerçekleşmesine izin vermeyecektir. İki yüz yıl önce yaşanmış bir deniz savaşının ve Libyalıların bulmakta

Atatürk Kültür Merkezi: Türk Dünyası Edebiyatı Tarihi, 9 Cilt, Ankara, 2007.

2943


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

yazışmalarından bir kitap yaptılar. Auster ve Coetzee'nin iki yılı aşkın bir süre boyunca Amerika ile Avustralya arasında gidip gelen mektupları, sanattan siyasete, spordan savaşlara, ekonomiden insan ilişkilerine kadar iki yazarın pek çok konudaki duygularını, düşüncelerini, gözlemlerini ve çok ilginç saptamalarını içeriyor. Bu mektuplar ayrıca, sadece iki romancının düşünce dünyasını ve çağımıza tanıklıklarını değil, aralarındaki insan sıcağını da aktardığı için benzersiz. Sevgili Paul, Dostlukları, nasıl kurulduklarını bazılarının böylesine uzun, kimi zaman (yanlış bir tanımla) açığa vurulmamış bir biçimi olarak yorumlandıkları tutkusal bağlardan da daha uzun sürmelerinin nedenini düşünüyordum. Sevgili John, Bu, yıllar içinde uzun uzun düşündüğüm bir mesele. Dostluk hakkında tutarlı bir görüş geliştirebildiğimi söyleyemem, ama (kafamda bir düşünceler ve anılar girdabını tetikleyen) mektubuna cevap olarak, belki de şimdi bu görüşü geliştirmenin zamanıdır. (Tanıtım Bülteninden) 272 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 20 cm Çeviri : Seçkin Selvi.

ATSO Yayınları: “Antalya’nın tutanakçısı” Hüseyin Çimrin’in yeni kitapları okuyucuyla buluştu: Antalya Folkloru; Antalya Teke Yöresi Ağzı ve Deyimleri; Giray Ercenk: Dünden Bugüne Döşemealtı. Kitapları, en azından ben yeni fark ettim. Bilgi Yayınevi: Tiyatro dizisinden (Haldun Taner tiyatrosunu da içeren) yeni kitaplar çıktı. Mizah dizisinden bir kitap tanıtalım: Ayıya Bak

Caretta Yayınları: 100 yıl (100 yılla yüzleşme – Anlaşılır Tarih) dizisinin 3. kitabı 100 Yılın Örgütü’nde, Kerem Çalışkan İttihat ve Terakki Cemiyeti’ni anlatıyor.

Yaşadığınız günlerin kitabı. Gönlümüz, güncelliğini en kısa sürede yitirmesini diliyor. Kitaplarıyla milyonlarca okura ulaşan, adı edebiyat ve sinema ödülleriyle anılan ve ülkemizin en çok okunan yazarı Muzaffer İzgü, öyküde gülmeceyi her zaman canlı tutmayı başarıyor. Titiz bir gözlem gücünün, hoşgörüyü elden bırakmayan bir eleştiriyle bütünleştiği; sağlıklı gülmecenin, somut gerçeği aşan sıcak, iyimser ve parıltılı bir sentez biçiminde göz doldurduğu yapıtların yazarı Muzaffer İzgü'den...

Cem Yayınları: Tüm Eserleri dizilerinden yeni yayınlar çıktı. Şair Rainer M Rilke’nin bütün şiirleri Türkçeye çevrildi. Çeviriyi almanca yapıtları da yeni yayınlanan Yüksel Pazarkaya üstlendi. Cumhuriyet Kitapları: Necati Cumalı’nın bütün eserlerini basıyor. Bir kitap: Osmanlılardan Cumhuriyete Bilim, Osman Bahadır, İnceleme, Cumhuriyetin kuruluş felsefesini ortadan kaldırmak isteyenlerin günümüzde yürüttükleri kampanyanın birbiriyle doğrudan ilişkili iki yönü var: Osmanlıyı yüceltmek ve Cumhuriyet devrimlerini değersizleştirmek. Bugün her iki doğrultuda da olağanüstü yaygın

Can Yayınları: Şimdi ve Burada (Mektuplar 2008 - 2011) John Maxwell Coetzee , Paul Auster Okyanus aşırı ülkelerde yaşayan çağımızın iki büyük yazarı, Paul Auster ile J.M. Coetzee,

2944


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

bir yanıltma eylemi karşısındayız. Osmanlıyı parlaklaştırmaya ve Cumhuriyet devrimlerini karalamaya çalışanlar, Osmanlı Devleti'nin son iki asrındaki büyük modernleşme mücadelesini, en hafif deyişle, anlamakta yetersiz kalanlardır. Çünkü bunu anlamış olsalardı, Cumhuriyetin tarihsel kökleri ve hangi engelleri aşarak başarıya ulaşmış olduğu konusunda da bazı temel fikirlere sahip olabileceklerdi. Bu kitap, Osmanlıyı Cumhuriyete çıkaran en önemli etkenin, bilimin ve bilimsel düşüncenin ülkemiz tarihindeki özgün rolünü ve etkisini inceliyor, Bunu yaparken de şu iki şeyi; Osmanlılardan Cumhuriyete bilimimizdeki farklılığı ve bilimin Osmanlılardan Cumhuriyete ülkemizin gelişiminde yarattığı büyük farklılığı göstermeye çalışıyor. (Tanıtım Bülteninden) 173 s. -- 2. Hamur-- Ciltsiz -- 14 x 21 cm.

Birçok Akdeniz tarihçisinin kabul ettiği üzere, Akdeniz yalnızca bir deniz değildir. O bir denizin içerdiği anlamlardan daha fazlasını içerir. Diğer tüm denizler tarih sahnesine sonradan dahil edilmişken, bu “iç deniz” en başından beri Eski Dünya’nın kaderini tayin ediyordu. Tarih anlatıları herşey burada başlamıştı ve burada bitmişti diye yazıyor. Yüzlerce doğuş ve yükseliş hikâyesi bu dev maviliğe eşlik etti. Burada sayısız ada ve yarımada var. Her ada kendi güzelliğinden bir efsane yaratmış. Bu deniz kendi sularında küçük denizlere ayrılıyor: Sardunya Denizi, Adriyatik Denizi, Ege Denizi... Limanlar, karmaşık ticarî ağlarla örülüyor. Girift körfezler, yüzlerce girintili-çıkıntılı şekiller, eşyaları, su bitkilerini ve canavarları andırıyor. Herkes burada toplanmış: Tacirler, maceraperestler, korsanlar, güçlü hatipler, sessiz ve dağınık yaşayan halklar, kentdevletleri, koloniler, deniz cumhuriyetleri ve sırtını denize yaslamış imparatorluklar... Burası büyük dinlerin ve kutsal kitapların güzergâhı. Maşrık’ın Mağrib’e aktarıldığı yer, Batı’nın Doğu’ya baktığı ilk pencere. Arapların bilimi, İspanya şiiri, Etrüsk sanatı, Minos çömlekleri, Miken vazoları, Roma mimarisi, Yunan estetiği bu havzada gelişip büyüyor. Ticaret ve pahalı savaş sanatları uzun tecrübelerden sonra burada öğreniliyor. Küçük topluluklar oligarşik, tirancı, demokratik yapılarıyla kibirli. İlk kültürel birlikler deneniyor. Birbirine komşu ülkeler, karşıt kıyılarda yer alan karma halklar buradan farklı dünyaları seyrediyor. Bu bakış açılarından, antik şehirlere ilişkin bizim merak ettiğimiz yaşam üslupları doğuyor. Kudüs, İskenderiye, Venedik, Cenova ve Marsilya... Bu

Dergah Yayınları: TÜRK ROMAN VE HİKÂYESİ ÜZERİNE, Bilge Ercilasun’un akademik hayatı çerçevesinde yaptığı araştırmalar ve sunduğu tebliğler Türk edebiyatı alanındaki birçok mevzuyu ve konu başlığını barındırmaktadır. Elinizdeki eserde ise Bilge Ercilasun’un Türk romanı ve hikâyesi üzerine muhtelif zamanlarda yazdığı makaleleri ve sunduğu tebliğleri bulacaksınız. Türk Dünyasındaki birçok yazar ve eser, Türk hikâyeciliğinin tarihî seyri içindeki önemli kişi ve eserler bu kitabın içindeki yazılara konu olmaktadır. 549 sayfa, İstanbul, 2013 Doğan Kitap: Gabo ve Mario: Sağlam bir dostluktan küskünlüğe, iki tanınmış yazarın ilişkilerini ve Latin Amerikan edebiyatından birçok bilinmeyen ayrıntıyı okuyucuya sunuyor. Ruzi Nazar: CIA’nın Türk Casusu, Enver Altaylı yeni çıktı. Doğu Batı Yayınları: Doğu Batı dergisi Sayı 34 Akdeniz

2945


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

şehirlerin elverişli koşulları, doğal güzelliği, siyasî başarıları övgüyle dile getiriliyor. Cicero: “Siraküsa tüm Yunan kentlerinin en büyüğü ve tüm kentlerin en güzelidir... Hem doğal konumundan ötürü güçlüdür, hem ister denizden, ister karadan, hangi taraftan yaklaşılırsa yaklaşılsın çarpıcı bir görüntüsü vardır.” Ancak Sicilya da öyledir, Korsika da, Kıbrıs da, İstanbul da... Her millet denizle mesafesini farklı düzeyde, farklı çıkar ilişkileriyle kurmuş. Tüm bu çeşitlilikler arasından tek bir Akdeniz söylemi, tek bir Akdeniz kimliği çıkaramayız. Ayrı köklerden beslenen Sezarcı hırslarla denizin melankolisini taşıyan edebî kahramanlar çift karaktere sahip. Akdenizlilik tarifleri hep geneldir ve kimin Akdeniz’i temsil ettiği de tartışmalıdır. Tüm karşıtlıklar burada birbirine meydan okuyor. Predrag Matve-jević’in Akdeniz için çizdiği şemaya göre: “Evrenselliğe karşı yerellik. Agora’ya karşı labirent. Dynoissos neşesine karşı Sisyphos kayası. Alet-hia’ya karşı enigma. Atina’ya karşı Sparta. Roma’ya karşı barbarlar. Doğu İmparatorluğu’na karşı Batı İmparatorluğu. Kuzey kıyısına karşı güney kıyısı: Avrupa’ya karşı Afrika. Hıristiyanlığa karşı İslâm. Katolikliğe karşı Ortodoksluk. İsa’nın öğretisine karşı Musevi soykırımı.” Haritada Akdeniz’in sınırlarını tespit etmek kolay görünebilir ama bu sınırlar etkisi bakımından çok daha geniş bir alana yayılıyor. Akdeniz tipik bir güneyli ve güneyin tam da kendisi olarak bilinse de, karadaki orta bölgelere, kuzeyin sınırlarına dayanan, çölün içlerine uzanan bir hareketliliğe sahip. Akdeniz’i bir kıyı şeridi boyunca takip edemezsiniz, onu dağların ve yolların arasına katmanız gerekecektir. Romalılar donanma gücüne önce karadaki güvenilir yollardan ulaşıyor. Ticaret yolları, verimli topraklar, zengin maden yatakları bu denizin sınırlarını genişletiyor. Ve Avrupa Akdeniz’den doğuyor. Akdenizsiz bir Avrupa ‘Kara Avrupa’sıdır, fazlasıyla renksizdir. Bu sayıda Akdeniz’in zaman çizgisinden yalnızca bir bölüm olayı,

mekânı ve kişileri aktarıyoruz. Özellikle XVI. yüzyıla kadar Akdeniz’in parlak renkli sayfaları ayrı başlıklar altında incelenmeye değer. Türklerin Akdeniz’le olan ilişkisi daha ayrıntılarıyla tasvir edileceği gibi, Roma ve Yunan uygarlıkları, İtalyan Rönesansı, Akdenizlilik ve Akdeniz kimlikleri gelecekteki başka sayılarımızın konusudur. İletişim Yayınları: 1983 yılında Murat Belge tarafından kurulan İletişim Yayınları 30. Yaşını kutluyor. 30 yılda binlerce kitap yayınlayan sol cenahtaki İletişim’i ben de kutluyorum. İlkim Ozan Yayınları: Ayda bir çıkan Düşün Yazıları dergisini de yayınlayan Haydar Çakmak’ı kutluyorum. Yeni çıkan 21. sayının kapağı ve içindekileri:

Almanya’da ‘Enkaz’ Edebiyatı ve Wolfgang Borchert -Levent ÖzübekOrtadoğu -Nurgül DönmezZihinleri Temizlemek Mümkün mü? -Mehmet Tanju AkadYazar Ahlakı ve Acıtan Gerçeklik -Öner YağcıOnurlar Haraç Mezat -Ahmet DoğanBaşkanlık Sistemi Bahane, Padişahlık Şahane -Onur AksoyBatı Emperyalizmi, Türkiye ve “Bop” -Fikret Babuşİçinizdeki İnsanı İçinizdeki Mezardan Çıkarın! -Mahmut AyazÇığlık -Levent Özübek-

2946


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

2001 Şubat Krizi ve AKP ekonomisi -Melisa Kohen-

Oğlak Yayınları: Geçen sene fuara katılarak yeni yapıtlarını, bu arada belki de başyapıtı Sinema Tarihi’ni imzalayan yazar ve eleştirmen Rekin Teksoy kısa bir süre sonra aramızdan ayrılmıştı. Yayınevi bu yılda fuarda kuşe kâğıtlı yeni basılarıyla okuyucularının karşısına çıktı. Okuyuculara hararetle öneririz:

Empati ve Devrim -Emre ErdikGeliştirilmiş Büyük Ortadoğu Projesi İçinde Siyonizm’in Yeri -Haliy PayzaÖzelleştirmeler, Halkbank, Otoyollar ve Diğerleri -Prof. Dr. Cihan Dura(Tanıtım Bülteninden)

Sel Yayınları: İki kitabın adını analım: Rakım Sıfır ve Espas.

Kaynak Yayınları: Türk Devriminin Yayınevi sloganını kullanan yayınevi, 30 ciltlik Atatürk’ün bütün eserleri dizisini tamamladı.

Tarihçi Kitabevi: Ummanda Kapışan İmparatorluklar: Osmanlı ve Portekiz, Salih Özbaran, 328 sayfa.

Kırmızı Kedi Yayınları: Romanov Komplosu, Glenn Meade, 504 sayfa. Dr Lauro Pavlov, 20. Yüzyılın en büyük muammalarından birine ışık tutacak gizemi çözmek üzeredir. Rusya’nın Yekaterinburg kentinde yapılan bir kazı sırasında, son çar ve ailesinin 1918’de infaz edildiği bölgede, buz içinde bozulmadan kalmış bir ceset bulunur. Bu yeni bulgu, Romanov ailesinin ortadan yok olmasıyla ilgili yeni ipuçları sağlar. Ailenin bilhassa da kızları Prenses Anastasia’nın ölümü ardında birçok soru işareti bırakmıştır. Bu keşif Pavlov’u yıllardır saklı kalmış bir görevin peşinde; sırların, yalanların, aldatmacaların girdabı içinde geçmişe doğru bir yolculuğa çıkarır.

TÜBİTAK Yayınları: Yayın politikası değişikliğinden dolayı popüler bilim kitapları dizisi kitapların yeni basımlarının yapılmadığı izlenimini edindik. Daha çok, çocuk ve gençlere yönelik yeni kitapların basıldığını gözlemledik. Yapı Kredi Yayınları: Behçet Necatigil Bütün Eserleri çıktı. 2320 sayfa. Ahmet Hamdi Tanpınar, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi

Metis Yayınları: Şifrepunk: Özgürlük ve Internetin Geleceği’nde WikiLeaks kurucusu Assange ve kankaları internetin geleceğini tartışıyor. 30 yaşını deviren Metis yayınlarını (kuruluş: 1982) da kutluyorum. En büyük arzuları: “Türkiye’de bir eleştirel düşünce geleneğinin oluşması ve buna değer veren bir demokratik kültürün güçlenmesi”

“Eski edebiyatımız dil bakımından aralarında hiçbir yakınlık bulunmayan, zaman itibarıyla aynı çağ içinde muayyen fasılalarla teşekkül etmiş iki edebiyatın, Arap ve Fars edebiyatlarının kuvvetli tesirleri altında müşterek medeniyetin son yaratıcı büyük halkası olarak teşekkül eder. Bugünkü Arap edebiyatının başlangıç noktası olan Cahiliye kasideleri ve Kuran ile İran edebiyatının asıl kendisini idrak ettiği ana kitap diyebileceğimiz Şehnâme arasında ancak dört asırlık bir zaman vardır. Yine Kuran ile İslâmlaşmadan evvelki ilk büyük dil vesikamız olan Orhon Kitâbeleri

Yarınki Yüzün 3: Zehir, Gölge, Veda, J Marias, YY dizisinin son kitabı olarak çıktı. YY1: Ateş ve Mızrak; YY2: Dans ve Rüya, Alıntı: “… Çünkü şimdi şiddete başvurup başvurmama konusunda bir seçimle karşı karşıya kalan kişi bizzat kendisi”

2947


Antalya Literary Express cilt 1 sayı 8

arasında ancak bir asırlık bir zaman bulunduğu halde, Anadolu lehçesinin kendisini idraki demek olan Yunus Divanı XIV. asrın başlarında, Moğol istilâsından sonra teşekkül eden her üç lehçede dil zevkinin dönüş noktalarını veren, Ali Şîr Nevâî, Necâtî ve Fuzûlî divanları ise XV. ve XVI. asırlardadır. Kuruluşuna büyük kitleler ve yaratıcı hamleler hâlinde iştirak ettiğimiz bir medeniyetin içinde bu gecikmenin başlıca sebebi şüphesiz İslâmlaşma tarihimizin kendisidir. Filhakika İslâm dini, Türkleri, İranlılar gibi muayyen bir coğrafyada ve kesin neticeli bir muharebenin sonunda bulmaz. Türklerin İslâmlaşması Orta Asya’dan garba doğru, dört asırdan fazla süren parça parça bir akışla ve bütün Müslüman Orta Asya tarihini yapan büyük birleşmeler, çoğu istikrarsız siyasî teşekküllerle olur. Kültürünün çekirdeği olacak dini böyle ayrı ayrı zamanlarda ve daima başka coğrafyalar arasından geçerek alması, her yerleşme ve teşekkülün başta geçilen yol ve yerleşilen kıt’a olmak üzere ayrı şartlara bağlı oluşu, büyük ve siyasî kültür merkezleri kurulur kurulmaz, hemen arkadan gelen kitlelerle kavmî geleneklerin bu merkezlerin tesirine az çok aksülamel yapacak derecede beslenmesi, yerleşilen kıt’anın yerli halk ve komşu kültürle olan münasebetleri, din ve tarikatlar tarihimizde olduğu kadar dil ve edebiyat tarihimizde de tesirleri iyiden iyiye araştırılması gereken büyük tarihî realitelerden biridir.”

satış azlığı) gibi etmenlerin caydırdığı anlaşılıyor.

yayıncıları

TÜYAP ile ilintili nedenlerden dolayı, sanırım konaklama ücretlerini bu yıl TÜYAP’ın karşılamamasından dolayı birçok yayınevinin (bilhassa İstanbul’dan) imza günü için yazar getirememesi dikkat çekti. Örneğin, Cumhuriyet Kitapları geçen yıl fuarda aralarında Oral ve Kırıkkanat’ın da bulunduğu 6 yazarı okuyucuları ile buluşturabilmişti. Bu yıl ekonomik nedenlerden dolayı hiçbir yazarı fuara davet edememişlerdi. Çocuk ve gençlere yönelik yayınlardaki artış bu yılki fuarda da gözlemleniyordu. Sonuç olarak, Antalya’da kitap maalesef Antalyalılardan yeterli ilgiyi bu yıl da göremedi. Ben de kitap fuarlarında yaşadığım kalabalık ve izdihamdan bu yıl da mahrum kaldım. Hem kitap satışı hem de ziyaretçi sayısı bakımından Antalya Kitap Fuarı, Çukurova’da altıncısı düzenlenen fuara kıyasen çok daha sönük ve daha az canlı geçti. Yılın yazın olayı: Binbir Gece Masalları nihayet Türkçede

Denizci Sinbad’ın maceralarını bilmeyeniniz var mıdır? Ya da Alaaddin’in sihirli lambasını? Veyahut Kırk Haramileri? Arap Edebiyatının doruk noktalarından Binbir Gece Masalları külliyatı nihayet tümüyle Türkçeye çevrilebildi. Kitap Fransızca edisyonundan Alim Şerif Onaran tarafından çevrildi.

Jack London, Moskova Çestnova’ya karşı

Bu yıl fuarda yer almayan yayıncılardan gözüme çarpan birkaçı: İş Bankası Yayınları, Everest yayınları, Ayrıntı Yayınları, Remzi Kitabevi, Inkılâp, Okuyanus, Optimist, Arunas, Aspendos, İstiridye, Yabancı, Trend, Nemesis, İthaki, Kolektifkitap,

Antalya’dan Dergiler: Bağlantılar:

Akdeniz / Simge: http://simgesiir.wordpress.com/

Stand kiralarının pahalı olması; fuar süresinin 5 gün ile sınırlı kalması; henüz Antalya’da kitap satın alan okurun pek bulunmaması (kitap

İlkim Ozan Yayınları: http://www.ilkimozanyayinlari.com/

2948


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.