CANADATURK, APRIL 2015

Page 1

If undelivered please return to: 2 Clanwilliam Ct., Toronto, ON M1R 4R2

of the Turkish Community Yýl/Year 8 Sayý/IssueThe 121Voice 1 Ekim/October 1, Canadian 2011 T: 416 462-1244 F: 416 444-4073 2 Clanwilliam Crt. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30

Yıl/Year 12 Sayı/Issue 163 Nisan/April 2015 T: 416 462-1244 2 Clanwilliam Ct. Toronto, ON M1R 4R2 info@canadaturk.ca www.canadaturk.ca ISSN 1923-7030 Fiyatı/Price $1 Yıllık Abonelik/Yearly Subscription $30

1

$

Bir Nisan klasiği Nisan ayının gelmesiyle birlikte soykırım savaşları yeniden başladı. Bu yıl, mücadelenin adresi Kanada Parlamentosu.

M

uhafazakâr Parti Milletvekili Brad Butt, Nisan ayının Soykırımı Hatırlama, Kınama ve Önleme ayı ilan edilmesini talep eden bir önergeyi Parlamento’ya sundu. Önerge, 24 Nisan’ın Ermeni Soykırımı

Anma Günü olarak kabul edilmesini de içeriyor. 26 Mart’ta sunulan ve M-587 olarak kayıtlara geçen Private Member’s Motion kategorisindeki Önerge, Türk ve Ermeni toplumlarını yine karşı karşıya getirdi. 5’TE

Gözü Türkiye’de

M

ontreal merkezli tren ve uçak üreticisi Bombardier, Türkiye’de

yerli metro vagonu üretimi için bir Türk firması ile ön anlaşma yaptı. 7’DE

AHF sayesinde Türkiye listede 5’TE

Bakan yerine müsteşar geldi

PİDE, LAHMACUN, DÖNER, İSKENDER VE KÜNEFE MUSTAFA’DA YENİR...

416 631-0300

866 WILSON AVE. TORONTO, ON M3K 1E5

8’DE

Baharın müjdecisi M

aple ağacı özünün kaynatılması ile elde edilen maple şurubu, mutfakların vazgeçilmezi olmasının yanı sıra uzun kışın ardından

baharın geldiğini haber veriyor. Maple şurubu festivallerini ise Kanada’nın Nevruz Bayramı olarak adlandırmak yanlış olmaz. 16’DA


2

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

3

Kimden, neyi saklıyorsunuz? K

anada’nın en sevdiğim taraflarından birisi kurumların şeffaf ve denetlenir oluşu. Ancak bu özellikler Türkiye’de ve Türkiye’nin yurt dışı temsilciliklerinde maalesef yok. Gerçi ülkenin kalbine dikilen sarayın maliyetinin bile gizlendiği bir ülkeden de başka bir şey beklemek fazlaca iyimserlik olur. Türkiye’de olanları Türkiye’de bırakıp işin Kanada Türk toplumuna bakan yönlerini ele alalım. Gerek Başbakanlık Tanıtım Ajansı, gerekse Türkiye’deki diğer kurum ve kuruluşlardan Kanada’daki hangi kişi ya da kuruluşlara ne kadar maddi destek verildiğini hiç öğrenemedik. Kanada Türk Dernekleri Federasyonu’nun bile kurulduğu ilk günden beri maddi destek aldığını, desteğin kesilmesiyle çıkan krizden sonra öğrendik. Ancak hâlen miktarı alan ve veren hariç bilen yok. Aynı şekilde Büyükelçiliğin birilerine maddi destek verdiğini bilmeyen yok. Ama kime ve hangi projelere? Büyükelçiliğin web sitesinde, Büyükelçiliğin desteğiyle gerçekleştirilen

kültürel, bilimsel ve tanıtıcı etkinlikler başlığı altında birkaç yılın bilgileri girilmiş ama onlar da eksik. Turkuaz TV örneğinde olduğu gibi doğrudan yapılan destekler listede yok. 2010 yılında kurulan Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) da eski devlet geleneğini devam ettiriyor. Çeşitli başlıklar altında proje başvurularına destek veren YTB, hangi projeye ne kadar destek verdiğini nedense kamuoyuna açıklamıyor. Bugüne kadar Kanada’da kimlere destek verildiğini YTB’ye defalarca sormamıza rağmen geri dönüş olmadı. Kanada’da her kurum hangi projeye, ne kadar destek verdiğini ilan ediyor. İsteyen herkes bu bilgilere web sitelerinden ulaşabilir. Şeffaflığın gereği bu zaten. Ama Türkiye tarafında olup bitenler devlet sırrı muamelesi görüyor. YTB şeffaflıktan korktuğuna göre düzgün olmayan şeyler yapıyor. Gerçi ne yaptığını tahmin etmemiz zor değil. Kanada genelinde son bir yıl içinde türeyen dernekler ve medyacılık oynayanlar bunun kanıtı. Paralar belli ki bazı kişi ya da kuruluşlara aktarılıyor. *** Montreal’de bir iş yerinde Islam & Anatolia adında A4 kâğıdı büyüklüğünde dört sayfa bir bültene rastladım. AKP Hükûmeti’nin politikalarını destekleyen, Sabah ve Yeni Şafak gazetelerinden alıntı İngilizce birkaç haber, bir

yemek tarifi, bir iki dinî içerikli yazı barındırıyor. Üzerindeki birkaç reklamdan Edmonton’da yayımlandığını anlıyoruz. Millî Görüş ile bağlantılı olduğu izlenimi uyandırıyor ama ilginç bir şekilde künyesi yok. Daha da ilginci arka sayfada yer alan YTB’nin logosu. Logonun üstünde ‘Sponsorumuza teşekkürler’ yazısı yer alıyor. Kanada Türk basınına yaptıkları bu büyük katkıdan dolayı biz de YTB’ye teşekkür ediyoruz! *** YTB’nin Kanada sorumlularından bir tanesi yaklaşık iki yıl önce bize gelerek proje bazlı destek verdiklerini, Canadatürk olarak bizim de başvuru yapabileceğimizi söylemişti. Biz vakıf veya dernek değiliz, ticari bir işletmeyiz dememize rağmen, yine de projenizi gönderin biz değerlendireceğiz yanıtını vermişti. Projemiz günlük bir haber sitesi üzerine idi. Bizim gibi birçok kuruluşa ısrarla proje hazırlatan YTB, nedense bu projelerin hepsine olumsuz yanıt verdi. Gelinen noktada anlıyoruz ki, bizden proje isterken asıl amaç destek olmak değil; projeleri Hükûmet yanlısı kişi ve kuruluşlara vermekti, ki bizim hazırladığımız proje başkası tarafından hayata geçirildi bile. *** Şu anda YTB’nin web sitesinde ‘YTB Sivil Toplum Destekleri Bilgi Sistemi’ üzerinden proje başvuruları kabul edilmeye başlandığı duyurusu var. Öncelikle, 73 ülkede 547 projeye verilen 53 milyon TL desteği, hangi

proje, kişi ve kuruluşun aldığını açıklasanız diyorum. Kimden neyi saklıyorsunuz?

Zorbalık bu olsa gerek Afrika kökenli bir Müslüman birkaç yıl önce Toronto’da bir mescit açmış. Hem mescidin imamlığını yapıyor, hem de kendi toplum üyelerine din hizmeti veriyormuş. Küçük ve mütevazi bu mescit, konumu itibariyle Türklerin de uğrak yeriymiş. Kısa bir süre önce Şehzade’nin Kanada’daki maaşlı elemanları bu kişiye giderek mescidi kendilerine devretmelerini istemiş. Hayır cevabı alınca mal sahibine ulaşıp çok daha cazip bir teklifte bulunmuşlar. Mal sahibi de zaman zaman kirasını aksatan İmam’a mescidi en kısa sürede boşaltmasını söylemiş. Olayın duyulması üzerine yakındaki bir Türk iş yeri sahibi İmam’a kendi dükkânının arka kısmını mescit yapmasını önermiş. Aradan birkaç gün geçmeden bu sefer Şehzade’nin elemanları bu Türk’ün mal sahibine gitmiş ve orada mescidin tekrar açılmasına engel olmuşlar. Bu olay gerçek ve yaşanmış. Bir mescide mafya usülü el konulduğunu böylece görmüş olduk.


4

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

AHF sayesinde Türkiye listede Geçtiğimiz yıl ücretsiz geziye giden Kanada Parlamentosu üyesi 60 milletvekilinden dördü AHF sponsorluğuyla Türkiye’ye gitti.

M

illetvekillerinin gittiği ülkeler arasında Türkiye de var. Toronto merkezli Anadolu Kültürleri Federasyonu’nun sponsorluğunda Türkiye’ye dört milletvekili giderken, One Free World International adlı organizasyonla da Türkiye, Ermenistan ve Irak’ı kapsayan geziye iki milletvekili katıldı. AHF’nin sponsor olduğu milletvekillerinden Muhafazakâr Parti’den Leon Benoit ve Russ Hiebert 1-7 Eylül 2014, Bev Shipley 29 Ağustos - Eylül, Terrence Young ise 20 Ağustos - 1 Eylül 2014 tarihleri arasında Türkiye’de bulundu. Leon Benoit ile birlikte bir diğer Muhafazakâr Parti milletvekili Brad Butt, One Free World International adlı organizasyonun sponsorluğunda çıktıkları üç ülkeyi kapsayan gezi kapsamında Türkiye’de bulundular. AHF’ye üye Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü, 2012 ve 2013’te yedişer milletvekiline sponsor olup Türkiye’ye götürmüştü. 2014 yılında AHF’nin düzenlediği gezi programı Ottawa Büyükelçiliği tarafından engellenmeye çalışılmış ancak bu girişim başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Conflict of Interest and Ethics Commissioner Mary Dawson tarafından açıklanan listeye göre, Tayvan’a 17, İsrail’e 12, Ermenistan’a 3, Azerbaycan’a ve Yunanistan’a birer gezi beyan edildi.

www.canadaturk.ca

5

Bir Nisan klasiği Nisan ayının gelmesiyle birlikte soykırım savaşları yeniden başladı. Bu yıl, mücadelenin adresi Kanada Parlamentosu.

M

uhafazakâr Parti Milletvekili Brad Butt, Nisan ayının Soykırımı Hatırlama, Kınama ve Önleme ayı ilan edilmesini talep eden bir önergeyi Parlamento’ya sundu. Önerge, 24 Nisan’ın Ermeni Soykırımı Anma Günü olarak kabul edilmesini de içeriyor. 26 Mart’ta sunulan ve M-587 olarak kayıtlara geçen Private Member’s Motion kategorisindeki Önerge, Türk ve Ermeni toplumlarını yine karşı karşıya getirdi. Ermeniler Önerge’ye destek vermek, Türkler ise Önerge’nin kabul edilmemesi için imza kampanyası başlattılar. Kanada, Holocoaust, Holodomor ve Ruanda soykırımları için anma günlerini daha önce kabul etmişti. Milletvekili Butt’ın Önergesi’nde bu soykırımları da içine alacak şekilde Nisan ayının ‘Soykırımı Hatırlama, Kınama ve Önleme Ayı’ ilan edilmesinin istenmesi, asıl niyetin 24 Nisan’ın Ermeni Anma Günü ilan edilmesinin olduğunu ortaya çıkartıyor. Kanada Ulusal Ermeni Komitesi de yaptığı açıklamada Önerge için Milletvekili Butt ile yakın çalıştıklarını açıkladı.

Harper’ın mesajı ağır olabilir 24 Nisan’ın yaklaşmasıyla siyasi ve politik arenada soykırım savaşı daha da hızlanacak. Ermeniler her zaman olduğu gibi Büyükelçilik önünde gösteriler yapacaklar. Türk tarafı da Büyükelçiliğin çağrısıyla karşı gösteri için Ottawa’da olacak. Öte yandan, genel seçimlerin yaklaşması, Türkiye ile dostluğa önem veren John Baird’in Hükûmet’ten ayrılması ve Türkiye’nin uluslararası arenada etkinliğini yitirmesi gibi sebeplerden dolayı Başbakan Stephen Harper’ın 24 Nisan’da yayımlayacağı mesajın içeriğinin,önceki yıllara göre daha sert olacağı tahmin ediliyor.


6

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015

‘Toplum Kahramanları Ödülleri’ sahiplerini buluyor

IDI GTA (GTA Kültürlerarası Diyalog Enstitüsü) tarafından verilen Toplum Kahramanları Ödülleri’ni kazananlar açıklandı.

Gönülleri fethetti Y

önetmenliğini Hasan Kıraç’ın yaptığı “Birleşen Gönüller” adlı sinema filmi Toronto’da gösterildi. Kanada Türk Dostluk Vakfı tarafından 22 Mart’ta Toronto’da Albion Cinemas’ta gösterilen Birleşen Gönüller, seyirci akınına uğradı. Aynı anda iki ayrı salonda gösterilen filmi bazı seyirciler ayakta izlemek zorunda kaldı. Yoğun ilgi üzerine Birleşen Gönüller, 27, 28 ve 29 Mart’ta tekrar izleyiciyle buluştu. Çekimleri Türkiye ve Bulgaristan’da gerçekleştirilen film, İkinci Dünya Savaşı döneminde geçen bir aşk hikâyesini konu ediniyor. Filmin yönetmen koltuğunda Hasan Kıraç bulunurken, oyuncu kadrosunda Hande Soral, Serkan Şenalp, Sema Çeyrekbaşı ve Atılgan Gümüş gibi isimler yer alıyor. Kanada Türk Dostluk Vakfı’ndan yapılan açıklamada, filme gösterilen büyük ilgi nedeniyle bundan sonra da sinema etkinliklerine devam edileceği belirtildi.

G

TA’nın farklı bölgelerinden aday gösterilen 30 kişi arasından yapılan değerlendirme sonucunda Toplum Kahramanları Ödülü’ne hak kazanan isimler şöyle oluştu: Crispen Barnes (Toronto Police), Chris McPhee (Toronto Paramedics), Mina Rahavan (York Police), Sarah Salvis (Peel

Paramedics), Jeff McGrath (York EMS), Mandip Bhamber (Peel Police), Shaun Carter (Durham Police) ve Derek McDonald (RCMP). Bu yıl, RCMP de programa destek verenler arasına katıldı. Toplum Kahramanları Ödülleri fedakârlık, işine bağlılık ve topluma fayda başlıkları altında üç kriter üzerinden polis, itfaiye ve ambulans görevlilerine veriliyor. Öte yandan Toplum Kahramanları Ödül töreninde yakın bir zamanda emekliye ayrılacak olan Toronto Polis Şefi Bill Blair’e de Yaşam Boyu Başarı Ödülü (Lifetime Achievement Award) takdim edilecek. Toplum Kahramanları Ödül Töreni bu yıl 9 Nisan’da Oak Ridges Community Centre’da yapılacak.

Türkmenlerden anma töreni

28 mart 1991 tarihinde Altunköprü kasabasında Saddam Rejimi tarafından katledilen Türkmenler Toronto’da düzenlenen törenle anıldı.

K

anada Türk Dernekleri Federasyonu Merkezi’nde bir araya gelen 29 Mart’ta Toronto ve civar şehirlerde yaşayan Irak Türkmenleri, katliamın 24. Yılı dolayısıyla anma günü düzenlediler ve katliamda hayatlarını kaybedenler için Kur’an-ı Kerim ve Mevlid okudular. Kerkük ile Erbil arasında kalan Türkmen kasabası’nda 1991 yılında tarihe Altunkopru Katliami olarak geçen olay yaşanmış, bir Ramazan

günü Irak ordusu 100’e yakın -aralarında çocukların da olduğugençleri gece yarısı evlerinden alarak toplu infaz etmiş ve sonrasında toplu mezara gömmüştü. Anma gününde İŞİD terörü

de lanetlendi ve Türkmenlere destek çağrısı yapıldı.


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

7

Gözü Türkiye’de

Kanadalı firma ile anlaşma M yaptı

ontreal merkezli tren ve uçak üreticisi Bombardier, Türkiye’de yerli metro vagonu üretimi için bir Türk firması ile ön anlaşma yaptı. 2014’te 20 milyar dolar satış geliriyle dünyanın en büyük tren ve uçak üreticisi konumundaki Bombardier yönetimi, Türkiye’de yerli metro üretimi için bir Türk firması ile ön anlaşma sağladıklarını açıkladı. Ancak, son anlaşma henüz yapılmadığı için firma ismi verilmedi. Türkiye’nin metro üretiminde yüzde 53 oranında yerlilik istemesi nedeniyle Bombardier, bir Türk firması ile ortaklık

T

ürkiye’nin en önemli maden şirketlerinden olan Koza, Kanada merkezli Medgold Resources ile anlaşmaya vardı. Şirket tarafından yapılan açıklamada, Medgold’un Portekiz’de bulunan maden sahasında altın ve gümüş arama faaliyetleri, finansman sağlama konusunda anlaşma imzalandığı belirtildi. Gülen Hareketi’ne verdiği destekten dolayı Hükûmet’in hedefinde olan ve madenlerinin ruhsatları iptal edilen Koza, bir süre önce yurt dışında yatırım yapma kararı almıştı.

kurma ve üretim tesisi yatırımı için ön anlaşma yaptı. Bombardier’in bir yılı aşkın süredir üretim için Türkiye pazarında araştırma yaptığı öğrenildi. Bombardier, Türkiye’de metro ve tramvayın yanı sıra lokomotif ihaleleri ile de ilgileniyor. Bombardier’in taşımacılık şirketi yeni ürünü C30 Movia metro aracını, İstanbul’daki Eurasia Rail 2015 Fuarı’nda tanıtmıştı. C30 Movia, standart

metrolara

kıyasla yolcu sayısını yüzde 15 artırıyor ve enerji tasarrufu sağlıyor. Şirket Türkiye’de, 1986 yılından bu yana metro ve hafif raylı taşımacılık alanında çözümler sunuyor.

Ödülleri otomatiğe bağladı

2

008 yılından bu yana kendi alanında en iyi firma seçilen Victorious Flooring, bu yıl da birincilik ödülünü kimseye kaptırmadı. İnşaat alanında faaliyet gösteren şirketleri derecelendiren HomeStars’ın Best of 2014 ödülünü kazanan Victorious Flooring, üst üste yedinci kez aynı ödülü almış oldu. Victorious Flooring’in kurucusu ve işletmecisi Muzaffer Aydın, şirket olarak müşteri memnuniyetine

büyük önem verdiklerini belirtti ve mutlu müşterilerin de kendilerine birincilik getirdiğini söyledi. Muzaffer Aydın, ödülünü HomeStar’ın kurucusu ve CEO’su Nancy Peterson ile satıştan sorumlu Başkan Yardımcısı Ryan D’Souza’nın elinden aldı. Victorious Flooring, aralarında The Holmes Group, Virgin Mobile, GAP mağazaları, CBC, Shoppers Drug Mart, Payless Victorious Flooring işletmecisi Muzaffer Aydın Shoes gibi 400’ü aşkın kurumsal (soldan ikinci), HomeStar ödülünü eşi Gülfen işletmeye de hizmet veriyor. Aydın (sağdan ikinci) ile birlikte aldı.


8

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015

Kullanmalı mı, Bakan yerine kullanmamalı mı işte müsteşar geldi bütün mesele bu!

FATMA DURMAZ fatoshdurmaz@yahoo.com

B

ilindiği gibi, yurt dışında yaşayan Türk vatandaşları için 8 Mayıs 2015’te gümrük kapıları ve yurt dışı temsilciliklerinde oy verme işlemi başlayacak. Çeşitli sebeplerle geçen seçimlerde katılım beklenilenin çok altında olmuştu. Gerek oy verilecek lokasyonların -Kanada’nın büyüklüğüyle kıyaslanıldığında- sınırlı olması, gerekse kullanılan oyların burada sayılmayıp Türkiye’ye gönderilecek olması, katılımın beklenenin altında olmasının sebepleri

arasında sayılmıştı. Avrupa başta olmak üzere, dünyanın hemen her tarafında ve tabii ki Kuzey Amerika’da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı az değil. Onlarca yıldır Anavatan’dan uzakta, kendilerine yurt edindikleri memleketlerde yaşam sürseler de, tabii ki akılları ve gönüllerinin her zaman doğdukları topraklarda olması olağan. Buraya kadar her şey iyi, hoş ve normal. Yurt dışında seçim yapılması da, uzakta yaşayan vatandaşların hatırlanıp buna izin verilmesi de akla uygun geliyor öncelikle. Öte yandan, Kanada’nın vatandaşlarına koyduğu oy kullanma kısıtlaması da oldukça dikkat çekici. Canada Citizen Voting Act’a göre; “Canadian citizens who have lived outside the country for more than five years are not allowed to vote.” Yani kısaca; “Beş yıldan fazla yurt dışında yaşamış Kanada vatandaşları oy kullanamaz,” diyor.

Önce tuhaf gelmekle birlikte, demokrasi baz alınarak düşünüldüğünde güzel bir uygulama aslında. Seçimler neden yapılıyor? Seçilen, ülkeyi yönetsin ve o ülke vatandaşlarını temsil etsin diye. Burada amaç; insanların kendilerini yönetecek kişi ve partileri seçmesi ise, uzakta olduğu için bu durumla alakası olamayanların söz sahibi olması aslında ne kadar demokratik bir hareket! Eğer, siz yaşamadığınız bir yerde, orada yaşayanları yönetecekleri belirleyecek bir sürece bu kadar müdahil olursanız ortada bir haksızlık olur. Bunun yanı sıra Canada Citizen Voting Act’e karşı çıkan ve bu durumun çifte standart olduğunu düşünen ve hatta yasayı değiştirmeye çalışan insaların sayısının da oldukça fazla olduğunu belirtmekte fayda var. Bundan yola çıkılarak denilebilir ki: Oyu kullanmalı mı, kullanmamalı mı işte bütün mesele bu!

Taner Yıldız

D

aha önce Mart ayında Kanada’ya geleceği açıklanan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın yerine, Bakanlık Müsteşarı Metin Kilci başkanlığında kamu ve özel sektör temsilcilerinden oluşan bir heyet Kanada’ya geldi.

Ottawa’da Doğal Kaynaklar Bakanı Grec Rickford ile ve Parlamento Doğal Kaynaklar Komitesi üyeleriyle görüşen heyet, Ottawa ziyaretinin ardından gittikleri Alberta eyaletinde çeşitli temas ve incelemelerde bulunduktan sonra Kanada’dan ayrıldı.


{

NİSAN/APRIL, 2015

UXBRIDGE $405,000 Detached 3 park yeri 3 Yatak odası 2+1 Banyo Finished basement

BRAMPTON $459,000 DETACH 4 PARK YERİ GARAJ 3 YATAK ODASI AYRI 2 YATAK ODALI BASEMENT DAİRE

SOUTH ETOBICOKE $374,900 2 yatak odalı CONDO 1 park yeri 2 locker 2 Banyo Gol ve downtown manzaralı

SOUTH ETOBICOKE $399,900 2 YATAK ODALI 2 BANYO 1 PARK YERI LOCKER 900-1000 SQ FT

{

SOUTH ETOBICOKE $315,000 1 + den yatak odali 1 banyo 1 park yeri $401 maintenance fee 700 - 799 sq ft

DUFFERIN & EGLINTON $465,000

DETACHED 2 YATAK ODALI 1 PARK YERİ AYRI GİRİŞLİ BASEMENT APARTMAN

SCARBOROUGH $305,000

SOUTH ETOBICOKE $299,000

NIAGARA FALLS $299,000

NEAR DIXIE MALL $678,000

AJAX $750,000

CONDO 1+ den yatak odalı 1 banyo. 1 park yeri $365 maintenance fee 650-700 sq ft

DETACHED 3 YATAK ODALI 3 PARK YERİ GARAJ 2 BANYO 1 YATAK ODALI BASEMENT

FOR RENT

9

Semi-detach 3 yatak odalı 3 Banyo 3 park yeri Brock Üniversitesi yakını

DETACHED 4 YATAK ODALI 4 BANYO WALK OUT 2 YATAK ODALI BASEMENT DAİRE YÜZME HAVUZLU 2 GARAJ, RAVINE

SOUTH ETOBICOKE $1900

CONDO TOWNHOUSE 2 YATAK ODALI 1 PARK YERİ TOWNHOUSE

BANK SALE

www.canadaturk.ca

2 YATAK ODASI 2 BANYO 1 LOCKER KISA DONEM KİRAYA MÜSAİT. 850-900 SQ FT


10

{

www.canadaturk.ca

{

NİSAN/APRIL, 2015

Kanada’da 2 milyon ruhsatlı silah var

Ateşli silah atıcısı Muzaffer Aydın: 18 yaşından büyük, kriminal suçu olmayan ve bazı basit şartlara haiz her Kanada vatandaşı silah ruhsatı için başvurabilir. Çelik kasanızdaki yer ve kredi kartınızdaki limit kadar Türkiye ile kıyasladıgınızda gerek silah alabilirsiniz. spor anlamında, gerekse Türk

yapımı silahlar konusunda nasıl bir mukayesede bulunursunuz? - Türkiye’de bu dalın spor olabilmesi için ne yazık ki birçok kısıtlama var. En büyük kısıtlama yıllık 200 fişek ile istikakın sınırlı olması. Burada 200 fişeği, bir haftadan daha az bir zamanda sadece idman yaparken tüketiyoruz. Ayrıca Türkiye’de silah ithalatının devlet kontrolünde olması sebebiyle fiyatlar astronomik düzeyde yüksek. Türkiye’de $3000 USD olan Çekoslovakya yapımı CZ 75 SP 01 9mm tabanca, Kanada’da sadece $800. Girsan Yavuz (yerli üretim) 2390 ($1150 CND) burada ise aynı tabanca $550 Kanada doları.

Ç

ocukluğundan beri ateşli silahlara karşı büyük ilgisi olan Muzaffer Aydın, hobi olarak başladığı atıcılığı şimdilerde hem hobi, hem de spor olarak yapıyor. Aydın, bu yıl eyalet ve ulusal bazda yarışmalara katılmaya hazırlanıyor. Muzaffer Aydın ile silahlar ve atıcılık üzerine konuştuk. Söyleşimizde Aydın, Kanada’da silah ruhsatı almak isteyenlere de yol gösteriyor.

Muzaffer Aydın

HASAN YILMAZ/CANADATÜRK Silah merakın ne zaman ve nasıl başladı? - Babamın kendimi bildim bileli silahı vardı: İki tanesi tabanca ve biri av tüfeğiydi. Bana da 11 yaşındayken Almanya’dan bir havalı tüfek almıştı. Evimizin arka bahçesinde atış yapıyordum. Benim o havali tüfeğe verdiğim özen ve dikkat ilgisini çekmişti. Av tüfeği ile talim yaptırdı, av ve nişancılık derken bana silahlarını da kullanmayı öğretti. Sonrasında ateşli silahlara olan ilgim, askerlik görevimle daha da pekişti. Silah dendiğinde hep aklımıza kötü şeyler geliyor; kazalar, ölümler, savaşlar vs. Bu sizi rahatsız etmiyor mu? Eşiniz, çocuğunuz bundan huzursuz olmuyorlar mı? - Bu konuda şanslıyım, zira eşimin dedesi, babası, amcaları ve yakın akrabalarının görevleri gereğince hep beylik tabancaları olmuş. Çocukluktan beri alışkın olduğundan ötürü bir sorun olmadı. Oğluma da, babamın uyguladığı yöntem ile birkaç havalı tabanca aldım. Zamanla alınması gereken tedbir konularını pekiştirince kendi ateşli silahlarımı kullandırmaya başladım ve sonunda da kendisine tabancalar içinde en komplike mekanizmaya sahip olan 1911 adı verilen model bir tabanca hediye ettim. Sadece atıcılığı değil; mekanik kısmını da öğrenmesini istedim. Şu an tüm tabancayı kendi başına tamemen söküp, temizleyip toplayabiliyor. Tabi ki benim kontrolüm altında. Sizce silahlar neden az önce bahsettiğim olumsuz şeyler ile anılıyor? - Her alet ve aygıt gibi ateşli silahlar da kötü amaçla ve bilinçsizce kullanıldığında sonuçları ne yazık ki kötü olabiliyor. Kanada’da 2011 yılında yapılan bir araştırmaya göre, 39 bini aşkın insan kalp rahatsızlığına bağlı nedenlerden, 30 bini aşkını kanserden, 2 binden fazlası trafik kazalarından, bin kişi de iş kazalarından ölmüş. Ateşli silahlara bağlı hayatını kaybedenlerin sayısı ise toplamda 61 kişi. Kanada’da yasal ateşli silah

ruhsat sahipleri RCMP’nin 2014 istatistiklerine göre 2 milyona yakın. Silahlar konusundaki olumsuz imajın başlıca kaynağının Hollywood filmleri ile bilinçsiz ve eğitimsiz kullanımın olduğunu söyleyebiliriz. Eğer tüm dünyada ateşli silahlar yasaklansa, bu sefer ateşli silahların yerini bıçak, çekiç, makas, çatal vs gibi aletler alacak. Silah ister ateşli olsun, isterse basit bir alet, kullanım amacı neyse ona hizmet eder. Kanada dünyada en çok sivil ateşli silah sahibi olan 12’nci ülke. Türkiye 52, Somali 66, Kolombiya 91 ve Sudan 93’üncü sırada yer alıyor. Ateşli silahların daha az olduğu ülkeler, ateşli silah ile işlenen suç konusunda aslında listenin başında gelmesi beklenirdi ama gerçek öyle değil. Kaç tane silahınız var? Silah sahibi olabilmek için Kanada’da yasal bir limit var mı? - Birden çok tabancam ve tüfeğim var. Yasal olarak bir sınırlama yok. Dilediğiniz kadar ateşli silaha sahip olabilirsiniz. Diğer ateşli silah tutkunları ile bir araya geldiğimizde böyle bir soruya cevabımız ‘çelik kasanızdaki yer ve kredi kartınızdaki limit kadar alabilirsin’ oluyor. Aynı sınırlama fişekler (mermi) için de geçerli. Silah Ruhsatı nasıl alınıyor? Şartları neler? - Bu konuda ateşli silahlar üç gruba ayrılıyor: Yaygın olarak yarı otomatik tabancalar ve yarı otomatik tüfekler “Restricted” ve “Non-restricted” diye iki gruba bölünmüş durumda. Bir de “Prohibited” kategorisinde olan ateşli silahlar var. Bunlar kısa namlulu tabancalar ve otomatik tüfeklerden oluşuyor. 18 yaşından büyük, kriminal suçu olmayan ve bazı basit şartlara haiz her Kanada vatandaşı ruhsat için başvurabilir. 12 ve 17 yaş arası çocuklarda “Nonrestricted” grubu ateşli silahlar için ruhsat alabilirler. Bunun için yaklaşık üç günlük bir kurs alınması gerekiyor. Sonrasında yazılı ve sözlü bir testten geçilmesi lazım. Ardında da RCMP kişinin kendisi ve

istenilen iki kefille ile ilgili bir araştırma yapıyor. Ayrıca, başvuru sahibinin eşinin de bu araştırma kapsamında görüşü alınıyor. Ardından üç ila dokuz ay gibi bir süre sonucunda ruhsatınız veriliyor. Ruhsat sahibi olmanız ile birlikte RCMP tarafından sabıka kaydınız her gün, yılın 365 günü kontrol ediliyor. Eviniz izne bağlı olmaksızın RCMP tarafından aranabilinir. Emniyet güçleri ile her ne konuda olursa olsun bir temasınız olduğunda ateşli silaha sahip olduğunuz bilinmekte, bu sebeple daha fazla özenli bir yaşam tarzınızın olması gerekmektedir. Sizin silaha ilginiz hobi düzeyinde mi? - Hem hobi, hem de spor. Düzenli bir programım var. Haftanın iki günü üyesi olduğum atış kulüplerinde idman yapıyorum. Her ay asgari iki müsabakaya katılıyorum. Bu sene hem eyelet, hem de ulusal maçlara katılacağım. Şu anda eyalet bazında, kulüpler arası derecelerim var ve ilk sekiz içinde yer alıyorum. İmkân buldukça da bu spor ile tanışmak isteyenlere özel dersler veriyorum. Ayrıca bu yıl sponsorum da oldu.

Bu spora gönül vermek isteyenler varsa tavsiyeniz nedir? - Kanada’da yaşayan Türklerin pek fazla ilgisini çeken bir hobi ya da spor dalı değil. Benim bildiğim benden başka Montreal’de yaşayan bir başla Türk daha atıcılık ile ilgileniyor. Kendisi ile ara sıra telefonda görüşüyoruz. Atıcılıkla ilgilenenlar bana telefon veya e-mail aracılığı ile ulaşabilirlerse kendilerine memnuniyetle yardımcı olurum. İrtibat bilgilerim: E-posta : HighCalibreTAPS@gmail.com, Telefon: (647) 693-4396


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

11


12

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015

BODRUM’UN MAViSi K

HALİT ANGINER /CANADATÜRK

endini Halikarnas Balıkçısı diye adlandıran veya dostları tarafından yalnızca Balıkçı diye çağrılan Musa Cevat Şakir Kabaağaçlı 1925 yılında Sıkıyönetim Mahkemesi’nce mahkûm edilir. Babası Atina Valisi, amcası ise Sultan Abdülhamit’in sadrazamıdır. Bir dergide bir hikâyesi yayımlanmıştır. Hikâye idama mahkûm olan asker kaçaklarının mütevekkil bir şekilde ölüme gidişlerini anlatmaktadır. Hikâyede bir suç unsuru yoktur ama derginin sorumlusu olan Zekeriya Sertel’i sevmeyen memleket yöneticileri, onu cezalandırabilmek için, orduyu isyana teşvik etmekten Zekeriya Sertel’i Sinop’ta, Cevat Şakir’i Bodrum’da üçer yıl kalebentliğe mahkûm ederler. Yazar, şair, çevirmen, ressam, karikatürist, tarihçi, arkeolog, mitolog, turizm rehberi, denizci, ziraatçi, çevreci, on parmağında on marifet olan Cevat Şakir böylece mükafatlandırılmış olur. Ama hayatla barışık, insanı ve tabiatı çılgınca seven bu deli dolu adamı sürgünle cezalandırmak mümkün olabilir mi! O günün şartlarında çok uzun süren bir yolculukla, jandarma nezaretinde Bodrum’a gelir, Balıkçı. Şöyle anlatıyor: “En nihayet yokuşun tepesine gelmiştik. Yolcular ‘Neredeyse Bodrum görünecek’ dediler. Tepedeki bir dönemeci dönünce denizin koyu mavisi göz alabildiğine yayılıverdi. Burada üstümüzü kapayan bir kubbe değil, sonsuz bir derinlik. Masmavi bir gürleyişti o. Yüz bin deniz mili, berrak bir açıklığa uzuyor. Doğduğum tepeden sonsuzluğu seyrediyormuş gibiyim. Hilal şeklinde iki liman, ortada kaleyi taşıyan yarımada. Bembeyaz yükseliyorlar.˝ Gördüğü andan itibaren derin bir aşkla tutulduğu Bodrum’un gerçekten mahpusu olmuş Cevat Şakir. Ayrılmak istememiş. Ama güzellik ve sevgiden nasiplerini alamamış olan muktedirler, cezasının kalanını İstanbul’da çekmesi için, onu Bodrum’dan çekip almışlar. Cevat Şakir cezası tamamlanınca, varını yoğunu satıp, heybesini binbir çeşit tohum, balıkçılık malzemeleri, kitaplarla doldurup, dosdoğru, 1930’lu yıllarda, yolu izi olmayan bu küçük kasabaya, Bodrum’a gitmiş, yerleşmiş. “Gökova körfezi içerlere uzanır. Nis’e, Montekarlo’ya, Dalmaçya kıyılarına taş çıkartır. Her koy, kokulu ağaçlarla çevrili, bir zümrüt parçasıdır. Denizlerinde uçan balıklar vardır. Dağlarında her biri binlerce portakal veren portakal ağaçları yükselir. Dünyanın hiçbir yerinde rastlanmayan buhur ormanları buradadır. Denize inen uçurumları mı isterseniz, irili ufaklı ada kümeleri mi istersiniz, altın renkli plajlar mı istersiniz? Ne istersiniz vardır burada.˝ İtalya’yı gör de öl, derler. Yok canım; Bodrum’u gör ve yaşa…” Yanında getirdiği tohumları dağlara, tepelere serpiştirmiş. Dostları aracılığıyla dünyanın öbür

ucundan ağaç fideleri getirtmiş. Kendi elleri ile bunları Bodrum ve çevresine dikmiş. 70 yıl sonra bu ağaçların bazılarını Bodrum’un meydan ve sokaklarında görmek mümkün. Üzerlerinde çakılı plaketlerde ağacın getirildiği anavatanı, Balıkçı tarafından oraya hangi tarihte dikildiği yazılıyor. Bir ara Bodrum Belediyesi’nin kadrolu bahçıvanlığını da yapan Balıkçı’nın Brezilya’dan dostları tarafından gönderilip, kendi elleriyle diktiği bir ağaç da Mausolus’un mezarının yanında. Anıtsal mezarların, adından türetilen Mozole - Moseleum olarak adlandırılmasının kaynağı olan Mausolus, Bodrumlu bir Kral. Pers İmparatorluğu›nun Muğla ve yöresi valisiyken, deniz taşımacılığının önemini kavradığından deniz yollarına hakim olabilecek bir başkent kurmayı düşünmüş. İşte Bodrum’u şehir olarak tasarlayan, cadde ve meydanlarını, binalarını inşa ettiren, döşeten, ve şehri kale duvarlarıyla koruma altına alan bu kralmış. Peki, niye anıt mezarlara mozole adı veriliyor? Mausolus kendisi ve aynı zamanda çağının tanınmış bir deniz amirali olan karısı Artemisia için bir anıt mezar yaptırmaya karar vermiş. Paradan kaçınmayarak zamanının ünlü sanatçılarını bu iş için davet etmiş. Mausolus ölünce yerine geçen karısı işi devam ettirmiş. O da ölünce sahipsiz kalan anıta, orada çalışan sanatçılar, heykeltraşlar, mimarlar, ustalar sahip çıkmışlar. Ve bunların fedakârlıklarıyla ortaya bir şaheser çıkmış. Yapıtın ünü yedi düvele yayılmış. Anıt, Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olarak kabul edilmiş. Yapıt heykellerle, mermer kabartmalarla süslüymüş. En üstte, yani 45 metre yukarıda, dört atın çektiği bir savaş arabasını süren Mausolus

ve Artemisia’nın heykelleri varmış. Savaşlar, depremler, mezara dadanan hırsızlar, bizlerin meraksızlığı ve Avrupalıların merakı, Osmanlı Devlet adamlarının: “Üç beş heykel ne olacak, verelim canım kaç para eder ki!” cömertliği bu anıtın bugün bizlere ulaşmasını engellemiş. Bazı heykeller, duvar panoları İngiltere’ye taşınmış. Cevat Şakir, bunların tekrar Bodrum’a geri gönderilmesi için İngiltere Kraliçesine bir mektup yazmış: “Bodrum’dan alıp Londra’ya götürdüğünüz Moseleum’un, arkasında Bodrum’un Mavisi yoksa hiçbir güzelliği yoktur.” Kraliçe’den şöyle bir cevap gelmiş: “Uyarınıza teşekkürler. Moseleum’un sergilendiği yerin duvarlarını Bodrum’un Mavisine boyatacağız.” Peki bu koca anıtın yapımında kullanılan taş ve mermer bloklara ne olmuş? Orta Doğu’daki Hristiyanları korumak amacıyla, Saint Jean Tarikatı’na mensup şövalyeler, Suriye ve Rodos’ta mühendislik harikası kaleler inşa etmişler. Bu kaleleri ziyaret ettiğimde, şövalyelerin geçmiş uygarlıkların anıtlarını söküp inşaat malzemesi olarak kullandıklarını görmüştüm. Bodrum’a da kale inşa etmeyi düşündüklerinde Mausolus’un mezarı akıllarına gelmiş. Buradan aldıkları her türlü taş ve mermer blokları kale inşaatında kullanmışlar. Mermer döşemelerin, mermer duvar kaplamalarının, heykellerin bir kısmını kireç ocaklarında yakarak kireç hâline getirmişler. Elde ettikleri kireç çok kaliteli olmalı ki, bu kirecin harcıyla ördükleri kale duvarları 600 yıl sonra bile yeni ve sapasağlam. Kale bir yarımada üzerinde. Kale yapılırken burası tam bir adaymış. Türkiye’deki kalelerin en güzeli sanırım Bodrum Kalesi’dir. İster gece, ister gündüz, nereden

bakılırsa bakılsın bu güzellik insanı çarpar. Basit ve küçük gibi görünür ama içine girilince bir labirent olur. Düşman toplarla dış kalede bir delik açsa ve içeriye girse bile içeride kaybolur. İç kale kapısını buluncaya kadar ok, taş, kızgın zeytinyağı yağmuru altında sağ kalma ve o kapıdan iç kaleye girme şansı hiç yoktur. Kale’de yol işaretleri takip edilmezse insan yolunu şaşırıp aynı yerden defalarca geçebilir. Kale şimdi bir müze: Müzede Anadolu insanının geçmişteki yaşamına ışık tutan denizdeki batıklardan çıkarılmış, günlük hayatta da kullanılan ticari mallar ve araç gereçler sergileniyor. Bir de zindanı var kalenin ve elbette işkence aletleriyle... Barbaros Hayrettin’in kardeşi Oruç Reis, Şövalyelere esir düştüğünde burada bir yıl hapis yatmış. Kale’de Bodrum’da yetişen birçok bitki örneği de bulunuyor. Bodrum’a gidilir ve bu Kale - Müze gezilmezse, Bodrum görülmemiş sayılabilir. Kale girişinde Cevat Şakir’in bir büstü karşılıyor ziyaretçileri ve şöyle diyor Balıkçı: “Bodrum doğanın olağanüstü güzelliğini ve tarihin şanlı hatıralarını kendinde toplayan bir Akdeniz köşesidir. Burası engin göklerin memleketidir. Bir türküyü kapıp koyuverin, uzaklaştıkça türkü gökte masmavi olur. Başka yerlerde ölüp nur içinde yatılır, Burada ise nur içinde yaşanır. Burada yıldızlar tek tük görülen şeyler değildir. Yıldız çokluğuna gece dar gelir. Hele ufuktan ay bir görünsün, evren bir peri masalına döner.” Peki ya Bodrum’un gece hayatı: Bodrum’un sonu gelmeyen doğal güzelliklerini, kültür zenginliğini araştırmaya dalınca, yorgunluktan kendimizi, bahçesi mandalin ağaçlarıyla süslü olan otelimize kadar ancak taşıyabiliyorduk. Diğer şeyler geçmişte, anılarda.


{

NİSAN/APRIL, 2015

{

Malzemeler -100 gr tereyağı -1 kg. dana antrikot veya -koyunun but kısmından -yarım çay bardağı zeytinyağı -1 küçük soğan -2 yemek kaşığı yoğurt -1 tatlı kaşığı kekik -1 çay kaşığı karabiber,tuz -1 tatlı kaşığı kırmızı toz veya pul biber

şekli vererek saralım. Ya 3 saat kadar dondurucuda bekletip daha sonra veya ne zaman pişirecekseniz 1 saat önceden dışarı çıkarıp ince ince dilimleyelim. (Fakat hepsini birden dilimlemeyin. Pişireceğiniz kadarını kesin. Çok miktarda tavaya koyarsanız sulanıyor özelliğini kaybediyor.) Eti kaç seferde pişirecekseniz o kadar parçaya ayıralım ve her bölümü

13

Kilo Dosyası

EV YAPIMI İSKENDER

Hazırlanışı Etlerimizi mümkün olduğunca ince ince doğrayalım. Bir kabın içine soğanı rendeleyelim. Zeytinyağı, yoğurt ve baharatları da ekleyip karıştıralım. Bu aşamada kesinlikle tuz atmayın ki etimiz sertleşmesin. Dilim halindeki etleri bu karışıma bulayalım. Her yerine bu sosun bulaştığından emin olun. Üzerine strech film gerip, bir gece buzdolabında bekletelim. Ertesi gün terbiye edilmiş etimizi streç filmden çıkarıp aralarına tuz serperek uzunlamasına dizelim. Bu malzemeyi sıkıca, rulo

www.canadaturk.ca

pişirmeden bir parça tereyağını atıp kızartalım. Daha sonra eti atıp yüksek ısıda kızarana kadar pişirelim. Üzerine, domates salçasıyla hazırlanmış sos dökebileceğiniz gibi, yanına patates kızartması da yapıp servis edebilirsiniz. Not: Tarif, “cahidejibek.com” adresinden, bazı değişiklikler yapılarak uyarlanmıştır.

Bu kilo alıp verme işi oldukça can sıkıcı bir durum çoğu insan için. Bir de kilo alıp verememe durumu var ki bu daha da vahim. Bu sayımızda sizlere ufak tefek birkaç öneride bulunacağız, fitleşmenize yardımcı olabilirse ne mutlu. 1. Yediğiniz yemeklerin porsiyonunu küçültün. Sofradan tam doymuş şekilde kalkmayın. Böyle olduğunda ihtiyacınızdan fazla yemişsiniz demektir. Beynimizden midemize doyma emri (kişiye göre değişse de) yaklaşık 10 dakikadır. Eğer doymaya yakın, tam doymadan kalkabilirseniz sofradan, 10 dakika içinde açlık hissinizin geçtiğini göreceksiniz. 2. Porsiyonları azalltınız ya; bu yüzden ara öğünleri sıklaştırın biraz. 3. Ara öğünlerde, mümkün olduğunca kalorisi az meyve ve sebzeler, yoğurt veya biraz kuruyemiş gibi sağlıklı besinler seçip enerjinizi toplayın. 4. Bol bol su tüketmeyi sakın unutmayın. 5. Şekerli-gazlı içeceklerden (diyetleri de dahil) uzak durun. 6. Günlük ve düzenli yürüyüşler yapın. Mümkün olduğunca açık havaya çıkın, bilgisayar ya da tv başında daha az zaman geçirmeye çalışın. 7. Fastfood’dan uzak durun, kalorisi daha az, sağlıklı yemekler tüketin. Türk mutfağı eşsiz yemeklerle doludur, ondan vazgeçmeyin. 8. Gece geç saatlerde bir şey yemekten kaçının.


14

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

15


16

{

www.canadaturk.ca

{

NİSAN/APRIL, 2015

Baharın müjdecisi

Maple ağaçları delinerek özsuyu kovalarda ya da varillerde toplanıyor. Her bir delikten bir sezonda 20 - 40 litre özsuyu alınabiliyor.

Toplanan özsular ya geleneksel yöntemlerle ya da gelişmiş tekniklerle kaynatılıyor. Yaklaşık 40 litre özsuyundan bir litre maple şurup elde ediliyor.

Maple ağacı özünün kaynatılması ile elde edilen maple şurubu, mutfakların vazgeçilmezi olmasının yanı sıra uzun kışın ardından baharın geldiğini haber veriyor. Maple şurubu festivallerini ise Kanada’nın Nevruz Bayramı olarak adlandırmak yanlış olmaz.

E

şimin; “March Break geldi geçiyor, çocuklarla bir yerlere gidemedik!” serzenişi üzerine internette okul tatilinde çocuklarla neler yapılabilir diye araştırmaya başladım. Maple Şurup Festivalleri’ni de bu vesileyle yeniden keşfetmiş oldum. GTA sınırları içinde ya da arabayla bir saatlik mesafede onlarca yerde değişik isimler altında festivaller düzenleniyor. Bu festivaller Şubat sonunda başlıyor ve Nisan içinde sona eriyor. Orta Asya ve bazı Ortadoğu halkları için Nevruz neyse, Kanadalılar için de Maple Şurup Festivalleri bir anlamda aynı. Uzun kışın ardından baharı Maple Şurup ile karşılıyorlar. Maple şurup Kanada’da en fazla Quebec eyaletinde üretiliyor. Quebec ayrıca tek başına dünya maple şurup üretiminin dörtte üçünü yapıyor. Bir yağmurlu ve soğuk bir Pazar sabahı, aile üyeleri ile birlikte Toronto’nun kuzeyinde Auro yakınlarında bulunan bir çiftliğe doğru yola çıkıyoruz. Bir dostumuz da ailesiyle birlikte bize eşlik ediyor. Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuktan sonra çiftliğe varıyoruz. Hemen hemen tüm maple şurup üreten çiftlikler giriş ücreti alıyor. Bu ücret yetişkinler için 5 ila 10 dolar arasında değişiyor. Belli bir yaşın üstündeki çocuklar da ücrete tabi. Bazı çiftlikler giriş ücretini nakit alıyor, bazıları ise sadece İnternet üzerinden bilet satışı yapıyor. Yola çıkmadan önce bu ayrıntıya dikkat edilmesi gerekiyor. İstanbul’da park yerlerinde bekleyen değnekçileri andıran kişiye giriş ücretini ödedikten sonra içeri giriyoruz. İlk olarak köyümüzün eski evlerine benzer ama onlardan daha

küçük ahşap bir yapı bizi karşılıyor. İki katlı, her bir katında sadece bir oda olan ve şu anda küçük bir müze gibi kullanılan bu evde bulunan eşyaları görünce Kanadalıların 100 yıl öncesi yaşantısının bizim 1970’lere, yani benim çocukluk günlerime denk geldiğini anlıyorum. Kuzine soba, bağ bahçe işlerinde kullanılan aletler ve benzeri eşyalar bizim eskiden kullandığımız aletlerle bire bir aynı. Bu evde sergilenip de bizde olmayan tek şey buz patenleri. Karların erimeye başlaması ve yağan yağmur nedeniyle yolda yollar çamur deryası... Bu yüzden birkaç yüz metre ötedeki maple üretiminin yapıldığı alana traktör römorkunda gidiyoruz. Burası öyle çok büyük bir çiftlik değil. Girişte küçük eski bir ev, az ilerisinde çiftlik sahibinin kendi evi olduğunu tahmin ettiğimiz bir başka ev ve nihayetinde daha ileride çiftliği ziyaret edenlerin ağırlandığı genişçe bir kulübe var.

Bu kulübede hem çiftlikte üretilen maple şuruplarının satışı yapılıyor, hem de ziyaretçiler maple şuruplu pancake yiyebiliyor. Zemini toprak olan bu kulübe bana eski köy kahvehanelerini hatırlattı. Bu benzerlikleriyle bu çiftlik beni çocukluğumda bir yolculuğa çıkardı desem yalan olmaz. Kulübe ağaçlık bir alanda bulunuyor. Ağaçların çoğunluğu tahmin edeceğiniz gibi maple ağacı. Kimi maple ağaçlarında kovalar asılı, kimisine ise hortumlar bağlı. Maple ağaçları kış öncesi köklerinde nişasta depoluyor ve baharla birlikte bu nişasta şekere dönüşerek ağaç gövdesinden yukarı doğru çıkıyor. Öz suyun içindeki şeker de buradan geliyor. ‘Sugar maple’, öz suyunda bulunan yüzde iki şeker oranıyla en fazla tercih edilen maple türü. Onun yanı sıra black maple, silver maple, red maple, ash leafed

maple’dan da öz su alınıyor ancak bu türler sadece yüzde bir oranında şekere sahip. Ağaçların en az kırk yaşında, kalınlığının ise en az 15 inch olması gerekiyor. Öz suyu alabilmek için önce maple ağaçlarının gövdelerine delikler açılıyor, sonra plastik ya da metalden tap adı verilen musluk da diyebileceğimiz bağlantılar takılıyor. Bu bağlantılardan ağaçların içindeki sap denilen öz su doğrudan kovalarda ya da hortumlarla büyük varillerde toplanıyor. Ağaçların öz sularını bırakmaları için geceleri sıcaklığın eksiye düşmesi, gündüzleri ise sıfır derecenin üzerinde olması gerekiyor. Taplar yerden yarım ila bir metre yükseklikte, ağaçların güney veya güney doğuya bakan yani güneşi gören taraflarına takılıyor. Ağaçlardan elde edilen öz sular, gerek Kızılderililerden kalma geleneksel yöntemlerle, gerekse daha modern tekniklerle kaynatılarak maple şurup elde ediliyor. Yani öz su kaynatılarak su buharlaşması sağlanıyor. 40 litre ağaç öz suyundan sadece bir litre maple şurup elde edilebiliyor. Bu kaynatma işlemi oldukça zahmetli ve önemli. Havanın belli bir derecede olması, belirli bir süre kaynatılması ve kaynatma işlemi sırasında hiçbir kimyasal veya yabancı maddenin karışmaması gerekiyor. Bu maple şurup çiftliğini gördükten sonra bizim evin arka bahçesinde bulunan birisi devasa boyutta olan iki maple ağacı gözüme bir başka görünmeye başladı. Hangi tür maple oldukları konusunda bir fikrim yok ama homemade yani ev yapımı maple şurup yapma fikrini bu ağaçlarda hayata geçirmek fena olmayacak gibi. İhtiyacım olan bir matkap, tap, hortum ve kova...


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

17


18

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015

Algonquin YAPRAK GÜRDAL yaprakgurdal@hotmail.com

B

enim en sevdiğim parklardan biri Algonquin. Bu parka Toronto’dan arabayla ulaşım üç saat kadar sürüyor. Toronto’nun kuzeyinde, güzel bir vahşi doğa parkı burası.

Parkın içinde kayalıklar ve binlerce göl var. Burayı keşfetmenin en iyi yolu, kano ya da yürüyüş. Sekiz çadır kampı alanında kalınabilir ve on dört yürüyüş yolunda yürünebilir burada Ben bu parka pek çok kez gittim. Hem günübirlik gidip yürüyüş yaptım, hem çadır kampı yaptım, hem de park yakınındaki harika otel Deerhurst Resort’ta kaldım. Sonbahar için de özel turlar var yaprakların renk değişimini izlemeğe gidebileceğiniz. Her şey bir yana, sırf inanılmaz güzel manzaralı yolunu görmek için bile gitmeye değer buraya...


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

19


20

www.canadaturk.ca

{

KAR YAĞINCA Z

orlu bir kış geçirdik. Çocukluğumda olduğu gibi pencereden bakarak, bazen ince ince, donuk taneler hâlinde tıkırtılı sesler çıkararak, bazen de iri taneler hâlinde, sessizce yağan karı izlemeye, bol bol vaktim oldu. Yaş ilerledikçe insanın hayal gücü çocukluktaki zenginliği taşımıyor. Ben, acaba dışarıya çıkarsam hastalanır mıyım, acaba hiç çıkmasam mı, gibi hesaplar yaparken, ailemizin üçüncü nesli olan afacanlar, sıcacık odada, sözde karlara batan oyuncak arabalarına, oyuncak greyderleri ile karları temizleyerek yol açıyorlar. Sonra biri pencereye yaklaşıyor, cama yüzünü dayıyor ve dışarıda karların üzerinde sıçrayarak yol alan sincaba bakıyor. Nefesi camı buğulandırıp görüşünü kesince sincabı bırakıp parmağıyla buğulanan camda resim yapmaya başlıyor. “Ne yapıyorsun,” diyorum. Roket yapıyormuş. Sonra kendisini ve kardeşini rokete yerleştiriyor. “Peki, ben?” Bana yer yokmuş. Ben burada onların dönüşünü bekleyecekmişim. Peki, ne yapalım, ben de, onlar uzaydan dönünceye kadar, pencerede karın yağışını izlemeye devam ederim. Onların hayal roketiyle yapacakları hayal yolculuğuna, hayal gücümün dünya gerçekleriyle uğraşırken giderek zayıflayıp kaybolmasından dolayı katılamasam da, yaşadıklarımı hatırlayarak geçmişe yolculuk yapabilirim. Belki kendimi, hastalanmayacağım konusunda, hanımı da, yağan karda romantik bir yürüyüşün güzelliği konusunda ikna ederek, dışarıda şöyle bir küçük tur da atabilirim. Ah ah, eskiden böyle miydi! Yaşadığımız yere kar çok seyrek yağdığından, hasretimizi gidermek için çoluk çocuk yollara düşer en çok kar nerelere yağmış, oraya giderdik. Sanırım tehlikeyi bilmemenin verdiği cesaretle yapardık bunu. Çok badireler atlatırdık. Ama ertesi yıl, geçmiş yılda yaşadıklarımızı unutur, tekrar yollara düşerdik. Kar, büyülü, tılsımlı bir dünyanın temsilcisiydi; Çocukken, Hansel ve Gretel gibi karlar ülkesinde yaşamak isterdim. Annem doğduğu yerlerin karlı kışlı masallarını anlatırdı. Askere gideceğim zaman bir arkadaşımdan mektup aldım. Gitmeden önce ona uğramamı istiyordu. Arkadaşım Bayburt’un bir köyünde öğretmendi. Uzun ve maceralı otobüs yolculuklarından sonra köye vardım. Tam hayallerimdeki gibi karlara gömülmüş bir köydü. Arkadaşımın kaldığı ev köyün sınırında bir yamaçtaydı ve alt katı depo olan bir büyük odadan ibaretti. Odaya yamaçtaki yoldan, depoya ise yamacın altındaki yoldan giriliyordu. Odada bir mutfak eviyesi, bir çeşme

ve tuvalet vardı. Tuvaletin kapısı vardı. Ama banyoyu ortalık yerde yapma durumundaydık. Suyu gaz yağı ocağında ısıtıyorduk. Yemeğimizi de aynı ocakta pişiriyorduk. Pek rahat bir yer değildi ama pencereden bakınca görülen manzara inanılmaz güzeldi. Hele bulutsuz gecelerde ay ışığı altında o beyazlığın güzelliğini tarif etmek imkânsız gibiydi. Köyün çoban köpekleri ayıyı çağrıştıran irilikteydiler. Boyunlarında kocaman demir dikenleri olan tasmalar taşıyorlardı. Bu köpekler gündüzleri uyurlar, geceleri ise geç vakitlere kadar kalın, boğuk sesleriyle havlarlardı. İlk gecemde bir ara köpeklerin seslerinin kesildiğini ortalığı garip bir sessizliğin kapladığını fark ettim. Arkadaşım: “Kurtlar,” dedi. Pencereden baktık, donmuş olan Çoruh Nehri’nin üzerinde, köpeğe benzer bir grup hayvan koşuşturuyordu. Yaklaştılar, sonra ulumalarını duyduk. İlk defa kurt görüyordum. Arkadaşım köpeklerin havlayarak kurtları ürkütmeye çalıştıklarını ama korkutamazlarsa evlere kaçıp saklandıklarını anlattı. Arkadaşım okulda derslere girdiğinden ben vaktimi avlanarak geçirmeye başladım. Donuk karda yürüyor, yorulunca ya da acıkınca ateş yakıyor, hem kendimi hem ekmeğimi ısıtıyor, sucuğumu pişiriyordum. Havada nem olmadığından her şey kupkuruydu. Karın içinden kuru dalları çıkarıyor, ırmak kenarından topladığım yosunlarla tutuşturuyordum. Her şey, ama her şey öyle güzeldi ki! Ava çıktığım günlerin sonuncusunda yine yaktığım ateşin başında, elimdeki çomakla yanan dalları karıştırır, saçılan kıvılcımların karlara değdiğinde çıkardığı sesi dinlerken zamanın nasıl geçtiğini fark etmedim. Köye doğru yola çıktığımda güneş artık varlığını hissettirmiyordu. Ortalık daha da kararırsa yolumu bulamam diye korktum. Önce hızlı hızlı, sonra koşar adım yürümeye başladım. Geçtiğim yerde seyrek de olsa ağaçlar vardı. İlerideki ağaçların altında köpekleri görünce köye geldiğimi sandım. Sonra ortalıkta köy evlerinin olmadığını fark edince bunların evin penceresinden gördüğüm kurtlar olabileceği aklıma geldi. Ve ulumaları kulağıma geldiğinde koşmaya başladım. Hem koşuyor hem de ne yaparım diye düşünüyordum. Kanter içindeydim. Yanımdaki birkaç fişek beni korumazdı ama bir ağaca çıksam, belki silah sesi duyulur, kurtarmaya gelirlerdi. Ya gelmezlerse, soğuk gecede ağaç üstünde ne kadar dayanabilirdim! Kurtların gittikçe daha çok yaklaştıklarını görüyordum. Belki de korkudan bana öyle geliyordu. Koşmaktan nefesim kesilip durduğum anda adımın çağrıldığını duydum. Değişik birkaç ses adımı tekrarlıyordu.

Kalbim ağzımda, nefes almaya çalışırken alaca karanlığın içinden arkadaşımın, yanında köylüler, geldiğini gördüm. Ellerinde tüfekleri, adımı seslenerek beni arıyorlardı. Ben gecikince telaşlanan arkadaşım kahveden köylüleri toplamış ve beni aramaya çıkmışlar. Tahmin edileceği gibi, sonraki günlerde avlanmaya filan gitmedim.

{

NİSAN/APRIL, 2015

Türk sporculardan Kanada çıkarması

Türkiye’den yirmi sporcu 2015 ISU Dünya Senkronize Buz Pateni Şampiyonası (2015 ISU World Synchronized Skating Championships) için Kanada’ya geliyor.

1

0-11 Nisan tarihlerinde Hamilton şehrinde, FirstOntario Centre’da düzenlecek Şampiyona için, Vizyon Buz Sporları Kulübü’nden yirmi sporcu, iki antrenör ve bazı Federasyon yetkililerinden oluşan kafile 7-12 Nisan tarihleri

arasında Kanada’da olacak. 8 ve 9 Nisan’da yapılacak hazırlık çalışmaları halka açık ve ücretsiz olacak. Yarışmalar için ise bilet fiyatları kısa programlar için 40 - 50 dolar, serbest programlar için ise 60 - 70 dolar olarak belirlendi.


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

21

Yobazlar, ‘barbar’ çamuru atarlar!

T

ürkiye’de çıkartılan İç Güvenlik Yasası’nın benzeri Kanada’da çıkartılmaya çalışılıyor. Başbakan Stephan Harper, Anti-Terör Yasası olarak pazarlanan C-51 nolu kanun tasarısı konusunda kamuoyu desteğini yitirdi. NDP’nin yoğun muhalefeti sayesinde pek çok muhafazakâr milletveklili Harper’a geri adım atması için çağrı yaptılar. PC Partisi içinde derin bir çatlak oluştu. Yaşanan politik kirlilikte Türkiye, Kanada, Fransa arasında karşılaştırma yapacağım. Muhafazakârların önde gelenlerinden Free Dominion’un kurucusu Connie Fournier, özel yaşam özgürlüğü ve ifade hürriyetini yok eden bu kanun konusunda çok acı konuştu. Parlamento Dinleme Komitesi’nde, ömrünü PC’ye vermiş bir emektar olarak, NDP’nin gelip ülkeyi muhafazakârlardan kurtarmasını dilediğini söyledi. AKP’nin iç güvenlik dayatması, muharebat devleti ile PC’nin ayrımcı despot davranışının eş zamanlı ortaya çıkması tesadüf olamaz. Kanun tasarısında Kanada’yı Kanada yapan değerleri inkâr etmek var. Mackenzei Enstitüsü’nden uzman Brian Hay, dilemmalara dikkati çekerek; “Hâkimlere kanunları ihlal etme yetkisi veriliyor, ayrıca Ontario’nun gurur kaynağı İnsan Hakları maddeleri yok sayılıyor,” diyor. Ayrıca birey özgürlüğü çiğnenerek, devletin ezici gücünün birey haklarını kısıtlamasına imkân tanıyor. Eski Güvenlik Komisyonu Başkanı Ron Atkey, bu saydığım bariz nedenlerden dolayı Anayasa Mahkemesi’nden yasanın geri döneceğinden emin. Harper, bireyler hakkını ararsa yüksek mahkemede nasıl olsa

alır; bunu bilmesine rağmen korkutucu bir duvar örme gayretinde. Peki, neden, kime karşı, düşman kim? Acaba Harper aklını mı kaçırdı? Veya kim baskı yapıyor? Harper’ın Ottawa Parlamentosu’ndan geçirmek için bastırdığı kanunun adı da bir tuhaf: “Barbar Kültürel Pratikler İçin Sıfır Tolerans Yasası”. Hukuki, siyasi, dinî ve mantıki gerekçelendirmeyi güya yapmışlar. Diyorlar ki: “Bu kanunla amacımız; çok eşlilik, toplumsal cinsiyet temelli aile içi şiddet, namus cinayetleri ve 16 yaşından küçük çocukların evlendirilmek üzere yurt dışına çıkmaya zorlanmasına engel olmak...” Görünüşte insan hakları açısından faydalı gibi duruyor. Ancak kazın ayağı öyle değil. Kanada hukukunda zaten bunlar yasak. O hâlde Harper’ın kafasında başka bir gizli agenda olmalı! Kötü niyet okuması yapacak değilim. Sosyal Hizmetler alanında çalışan herkes Harper’a karşı. Dinî gerekçelerle kürtajı yasaklamasına dair yasaya nasıl karşı çıktılarsa, bu yasada da bir Islamophobia olduğunu görüyorlar ve karşı çıkıyorlar. Asıl skandal, bu düzenleme önerisinin Adalet Bakanı Peter Mackay’den değil, Kanada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanı Christopher Alexander’dan gelmiş olması. O hâlde çok eşli Mormonların endişe etmesine gerek yok. Sudanlı, Somalili, Afganlı aileler hedefte. Bu saçmalık, açık ayrımcılık, ötekileştirme kuşkusuz Müslümanlarla ilgili. Irkçılık kartı yetmemiş gibi Harper, şimdi de “yabancı barbar kartını” oynuyor. Suçun kendisinin suç olması önemini kaybediyor. Bu suç türünün geri kalmış bir kültür ve din olarak karalanan Müslümanlarla ilişkilendirilmesi suçu ön plana çıkıyor. Bu ayrımcı bakış açısının kendisi zaten suç. Harper, sundukları başka bir yasa tasarısı, C-44 ile de Kanadalı hâkimlerin Kanada istihbaratına, kanuna bakmaksızın, “Kanada’nın güvenliğine yönelik tehditleri araştırma” yetkisi vermeyi hedefliyor. Türkiye’de çıkan MİT Yasası’na özendikleri veya kıskandıkları anlaşılıyor. Kanada’nın teröristlere beşiklik ettiği ve bazı Kanadalıların IŞİD’e katıldığı basına yansıdı. Türk polisine göre ise,

Kanada casusu Türkiye’ye 33 kere Suriye pasaportuyla giriş yapmış ve Kanada’ya da seyahat etmiş. Britanyalı üç genç kızın IŞİD kontrolündeki Suriye topraklarına kaçmasına yardım eden Suriye istihbarat casusunun aynı zamanda Kanada istihbaratı için çalıştığına dair Türkiye’nin yaptığı suçlama da mevcut. Kanada F-18’lerini IŞİD’le savaşmaya gönderen ve bununla övünen Harper, Kanada askerlerini öldüren İslamcı katillerle bir ilgisinin olmadığını açıkladı. Ancak IŞİD’in elinde rehin olan Kanadalı El Cezire muhabiri Mohamed Fahmy’yi ülkeye getirmekte başarısız kaldı. İslamcı katil olmaz Harper. Dine yafta takılmaz. Aslında biraz geriye giderseniz, tam peçe takan Müslümanlara yönelik bir karalama kampanyası ile söz konusu yasanın medyada öncelik aldığını göreceksiniz. Quebec eyaletinde başlayan peçelilere kamu alanı kullanma yasağı tartışması, Ontario’ya farklı biçimde sıçradı. Fransa’da 2010 yılında çıkartılan kanunla peçeli kadınların devletin otobüsü, parkı, kütüphanesi dahil sokağa çıkması yasaklandı. Quebec 2011’de bu yasağı ithal etti. Tüm Fransa halkı, âdeta, Paris’te yaşayan 1900 peçeli kadına karşı birleşti. Sanki tüm Müslüman kadınlar peçeli gibi davranıldı, Islamophobia pompalandı. Fransa’da 1994 yılında Stasi Komisyonu, başörtülülerin lisede başörtüsü takmasını yasaklamıştı. Bu travma, ülkemizdeki laikleri azdırmış ve 28 Şubat’ı tetiklemişti. AKP; kin ve nefret politikası, başörtüsü popülizmi ve istismarı ile iktidara geldi. Dr. Fernando Mayanthi’nin Fransa’da Cumhuriyetçi laiklerin sona ermek bilmeyen Müslümanlara baskılarını antropolojik olarak inceleyen kitabını okudum. Türkiye ve Quebec modelini Fransa’dan aldığı için önemli bir akademik eser. Laftan anlamayan, ayrımcı, diktacı katı Fransız laikler Fransa’da Müslümanları nasıl eziyorsa, Harper benzer yaftalarla Müslümanları öteki yapıyor. Dr. Mayanthi, “radikal seküler popülizm” ile “İslamist popülizm” arasında fark göremiyor. Harper’ın “muhafazakâr

popülizm”i de benzerdir. PC ile AKP, işte bu ayrıştırmadan besleniyorlar. “Peçe”, Harper için bir politik oyuncak ise, Recep Tayyip Erdoğan için “Paralel” yaftası kullanışlı bir politik oyun aracı. Politikacı ahlakı pek değişmiyor. Dr. Mayanthi’nin çözüm önerisi, gerçek Müslümanlarda bulunan kendini Allah’a adayıp, ona köle olma, insanlara, liderlere kul olmamaktır. Dr. Mayanthi, devlet İslam›ı veya Hıristiyanlığı dayatarak hem Fransız hem de Müslüman Fransıza zulmeden ulus devletini zararlı buluyor. Dr. Mayanthi’ye göre “Devlet İslam”ı ile halkı kontrol etme, despot parti devleti kurma devri sona erdi. Bu faşizm insan haklarına, moderniteye, barışçıl, kültürlere saygılı laikliğin özüne aykırıdır. Tam kitabı bitirmiştim ki, ülkemizden nahoş bir ses duydum. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan Cemaat’le yaptıkları kavgada Diyanet İşlerini de göreve çağırdı. “Devlet İslam›ı gel, Sivil İslam›ı döv” demek istiyordu. Fernando, ne yazdıysa tam tersini savunuyordu. “Vehhabi İslam”ı yerine “Yaşayan ve Sivil İslam”ı uygulayın diyen Fernando, Müslüman bile değil. İşte bu nedenle antropolojik ve sosyolojik araştırmalara ihtiyaç var. Gerçekler yalın ortaya çıkıyor. Yobazlık yapan Akdoğan’a göre, Cemaat “barbar”, bir “ulusal güvenlik meselesi”, sakıncalı dinî anlayışını Diyanet yok etmelidir! Bu ayrımcılığı ile Harper’ın “Barbar Kültürel Pratikler İçin Sıfır Tolerans Yasası” aynı gayeye hizmet ediyor. İkisi de bağnazlık ve yobazlık. Bu tür ayrımcılık, eşitsizlik, adaletsizlik, haksız rekabet ve despotluk, Orta Çağ›da din ve mezhep savaşı çıkarmıştı. Akdoğan’ın Cemaat’e karşı Diyanet göreve talebi, Katolik Papalığın farklı dinî grup cemaat ve dindarı öldüren Engizisyon mantığıyla aynıdır. Engizisyon denince kilise ve Orta Çağ›da kurulan mahkemeler, cadı avı akla gelir. Akdoğan, Diyanet’ten işte bunu talep ediyor. AKP’nin ülkemize “Kur’an İslam”ı adı altında “Paragöz Vehhabi İslam”ı çaktığı açık. Anadolu bu yobazlara direnecektir. Anadolu İslam›ı sahabelerle, evliyalarla, Sufilerle yoğruldu, “Vehhabi İslam”ını asla kaldıramaz. “Diyanet İslam”ı devletçidir, AKP’yi paklayamaz. Öte yandan Kanada’da da Müslümanlara “barbar” çamuru çalmakla da Harper’ın başı göğe ermez.


22

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015

Kanada Ekspres Giriş Sistemi’ndeki 5 ve 6’ncı çekilişler yapıldı MURAT KANDEMİR murat_kandemir@outlook.com

K

anada Vatandaşlık ve Göçmenlik Bakanlığı (CIC) tarafından iş teklifi ya da herhangi bir eyalet aday sertifikası olmayan bazı adaylara da göçmenlik başvurusu davetiyesi (ITA) gönderildi. Kanada göçmenliğinde bu sene uygulamaya konulan Ekspres Giriş Sistemi’nde daha önceki çekilişlerden farklı olarak ilk defa Kanadalı bir işverenden iş teklifi olmayan ya da herhangi bir eyalet tarafından aday gösterilmeyen kişilere göçmenlik başvurusu yapma davetiyesi gönderildi. CIC son çekilişi 27 Mart’ta yaptı ve ortalama 453 puanı olan 1237 adayı göçmen olarak kabul etti. 20 Mart’ta yapılan 5. Çekiliş›te ise Ekspres Giriş Sistemi’ndeki havuzda bulunan 481 ve üstü puan alan toplamda 1.620 adaya göçmenlik başvurusu yapmaları için davetiye gönderildi. Önceki çekilişlerde özellikle Ekspres Giriş Sistemi’nde pozitif LMIA (İş Gücü Pazarı Etki Değerlendirmesi) eşliğinde bir iş teklifi olanlar ya da Kanada’daki eyaletlerden birisi tarafından aday gösterilenlerden seçiliyordu. Bu zamana kadar sadece iş teklifi olan adaylara davetiyeler gönderilmesi çeşitli çevrelerce eleştirilmiş ve az sayıda göçmen alınarak yıllık göçmen kotasına ulaşılamayacağı yorumları yapılmıştı. Ben de bu durumu eleştirmiş ve sadece iş teklifi olanların alınmasıyla Kanada Göçmenlik Programı’nın önceki Geçici Yabancı İşçi Programı›na benzer şekilde yürütüldüğünü ve bu hâliyle Göçmenlik Programı olarak sayılamayacağını savunmuştum. Bir iş teklifinin göçmene kazandırdığı puanın 600 olduğunu ve önceki çekilişlerde kabul edilen göçmenlerin puanlarının ortalama 800 ve üstü

olduğu hatırlandığında Ekspres Giriş Sistemi’ne kabul edilen ve ortalama 400 civarında puan alarak havuza yerleştirilen adayların bu sistemde şanslarının zor olduğunu düşünmemiz gayet kabul edilebilir bir durumdu. Ne var ki CIC’nin son yaptığı çekilişte 450 civarı puan alan adayların da kabul edilmeye başlanması havuzda bekleyen ve iş teklifi olmayan adayları hayli sevindirdi. Artık seçilmeyeceklerini düşünmeleri için bir sebep yok! Tekrar belirtmekte fayda var. Her ne kadar puanı düşük olan adayların da artık göçmenlik davetiyesi almaları iyi bir haber olsa da, diğer çekilişleri de göz önüne aldığımızda iş teklifi veya eyalet aday sertifikası olan adayların Kanada göçmeni olma şansları çok yüksek. Bu son çekilişle puan verilirken göz önüne alınan insani faktörlerin çok önem arz ettiğini sanırım söylememize gerek yok. Örneğin daha iyi dil sınav sonuçları olan, eğitim seviyesi yüksek ve iş tecrübesi fazla olanların havuzdaki diğer adaylara nazaran şansları daha fazla olacaktır. Kanada göçmenlik şansını arayan tüm profesyonel meslek sahiplerine tavsiyem iyi derecede alınmış bir IELTS test skoru çok önemli. Bunun dışında beş sene süreyle geçerli olacak ECA (Eğitim Değerlendirme Raporu) belgesi ellerinde hazır bulunmalı. Ekspres Giriş Sistemi’ne ilk başvuru yapıldığında bu iki

belge adaylara çok gerekli olacak. Aday çeşitli sebeplerle eşik puanı alamadığı için havuza yerleştirilmezse kendini güncelleyerek istediği zaman şansını tekrar deneyebilir. Daimi göçmenlik davetiyesi alan adayların nihai başvurularını yapmaları için 60 günleri var. Bu süre içinde tüm formların eksiksizce doldurulması ve istenen belgelerin başvuru ile birlikte sunulması gerekiyor. 60 gün limitini uzatmak kesinlikle mümkün değil! O yüzden havuzda bekleyen adayların hem formları, hem de istenilen belgeleri önceden hazırlaması onların yararına. Sağlanan tüm formlar ve belgelerin herhangi bir olumsuz sonuçla karşılaşılmaması için doğru şekilde

doldurulup sunulması gerekiyor. Yalan beyanda bulunmak ya da sahte evrak sunmak beş yıl Kanada göçmenlik başvurusu yapmaktan ya da Kanada’yı ziyaret etmekten men cezası almanıza sebep olabilir. *Murat Kandemir, (Member of ICCRC)


{

NİSAN/APRIL, 2015

{

www.canadaturk.ca

23

Altın çocuklar

Nil Akademi öğrencileri Toronto Bilim Fuarı Proje Yarışması’nda altın madalya kazandılar.

N

il Akademi Erkek Lisesi 11. Sınıf öğrencileri Mert Serinken ve Gürhan Üzüm, “Preventing Formaldehyde Emission in the Particle Boards while using Cupule (bur) of endangered American Chestnut (Castanea Dentate)”adlı projeleriyle altın madalyanın sahibi oldular. Proje, ağaç yongalı kompozit malzeme üretiminde kullanılan kanserojen etkisi olan formaldehit salınımının türü yok olmak üzere olan Amerikan kestanesi kupulası kullanılarak önlenmesini ele alıyor. Kompozit ağaç yongalı levhalar (sunta, MDF vb.), ağaç lifi ve yongalarına tutkal etkisi olan formaldehitle karıştırıldıktan sonra yüksek sıcaklık ve basınç altında preslenmesiyle üretiliyor. Ancak, bu levhaların en içindeki kanserojen etkisi olan formaldehit zamanla dışa salınıyor. Nil Akademi öğrencileri, projelerinde formaldehit ile kimyasal bağ oluşturabilen tanik asitleri yüksek miktarda barındıran

Gürhan Üzüm Mert Serinken

Amerikan kestanesi kupulalarını kullanarak kanserojen formaldehit salınımını azaltmayı başardılar. Serinken ve Üzüm, altın madalyalı Projeleriyle 1-2 Nisan tarihlerinde yapılacak The Ontario and Canada Research Chairs

Symposium ile 10 Haziran’da düzenlenecek World Congress 2015 on Medical Physics and Biomedical Engineering adlı etkinliklerde Nil Akademi’yi temsil edecekler. Toronto Bilim Fuarı Proje Yarışması’nda altın madalyanın

yanı sıra Nil Akademi bir gümüş, bir de bronz madalya kazandı. 7. Sınıf öğrencisi Bahaar Samadi “Nature in Bottle” projesiyle gümüş, 9. Sınıf öğrencisi Feyza Lafçı ise ”Organic Citrus Essential Oil” adlı projesiyle bronze madalya kazandı.

CANADATÜRK SATIŞ NOKTALARI Canadatürk gazetesi her ay bine (1,000) yakın adrese posta ile ücretsiz gönderiliyor. Hedefimiz aylık 3 bin gazeteyi doğrudan adreslere göndermek. Siz de adres listemizde yer almak istiyorsanız, 24’üncü sayfadaki formu eksiksiz doldurup bize postalayabilir ya da isim ve adres bilgilerinizi info@canadaturk.ca email adresine gönderebilirsiniz. EDMONTON

MONTREAL

Anatolia Food Market 15920 Stony Plain Rd. 587 521-4004

Anadolu Kültür Merkezi 11280, av Jules-Dorion 514 852-2223

KITCHENER

Antep Baklava 5098 Jarry Est 514 419-8758

Anadolu Kültür Merkezi Lawrence Ave. 519 954-1773

LONDON Anadolu Kültür Merkezi 193 Homestead Cres

MISSISSAUGA Adonis 1240 Eglinton Ave W. Master Delight 7033 Telford Way Unit 2&3 905-671-9229 Tahsin Meat Products 755 Queens Way E. Unit 16 905 272-1300

Turquoise Pide 3662 Rue Fluery Est 514 903-9571

Chef 47 879 Wilson Ave. 647 430-2178

OTTAWA

Dr. R.N. Sezer & Associates 1273 Broadway Ave. 416 429-3317

Anadolu Kültür Merkezi 335 Michael Cowpland Dr. 613 829-7787

Atlas Boucherie et Grillades 1905 Henri-Bourassa Est 514 388-2888

TORONTO

Çiçek Pastanesi 3656 rue Fluery E. 514303-5361

Accurate Accounting 450 Wilson Ave. Unit 2 416 638-0700

Efes Pastanesi 689, Rue Saint-Roch 514 495-6535 Gold Scissors Kuaför Salonu 698 Rue Saint-Roch 514 273-8947 Marche Ayder 3791 Willeray (514) 722-1835

Al Premium Food Mart 1970 Eglinton Ave E Can-Turk İpek Mobilya 1179 Finch Ave W. Suite #13 416 736-4473 Nesli-Osman Dino 101 - 8800 Dufferin Street 416 661-7880

Eren’s Hair Salon 893 Wilson Ave 416-638-1530 Iqbal Halal Foods 2 Thorncliffe Park Drive Kanada Sufi Kültür Merkezi 270 Birmingham St. Mustafa Turkish Pizza 866 Wilson Ave. 416 631-0300 Narin Pastanesi 881 Wilson Ave. 416 631-7500 Nile Academy Erkek Lisesi 135 Plunkett Rd. 416-285-0115

Nile Academy İlköğretim & Kız Lisesi 5 Blue Haven Crst. 647 748 6453 Nuri Sansarlıoğlu 754 Wilson Ave. 647 343-6113 Pizza Pide 949 Gerrard St. E. 416 462-9666 Polat Auto Services 14 Sable St. 416 630-1444 Sofra Grill 1166 St. Clair Ave. W. 416 653-6536 Sunny Foodmart 747 Don Mills Rd. Unit 60


24

www.canadaturk.ca

{

{

NİSAN/APRIL, 2015


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

25

Kanada’yı kimler yönetiyor!

S

ayısalcıların Kanada’nın yönetiminde çok fazla söz sahibi oldukları söylenemez. Örneğin bir mühendisin milletvekili olduğu pek görülmemiştir. Sözelciler fazlasıyla ağırlıkta. Buna karşın Türkiye’de ise mühendisler başı çekiyor. Müteahhitleri de, para pul hesabı içinde olduklarından sayısal kategorisinde değerlendirebiliriz! Ancak her iki ülkede de siyasiler arasında avukatların sayısı bir hayli fazla. Hele Kanada’da çoğunluk onlardan oluşuyor. Bırakın sıradan milletvekilini Kanada’nın gelmiş geçmiş başbakanlarının çoğunun avukat olduğunu görüyoruz. 1867 yılında kurulan Kanada’nın ilk Başbakanı Sir John Alexander Macdonald dahil, görev yapmış 22 başbakandan 18’i avukat. Geriye kalan dört başbakanın meslekleri ise şöyle: Kanada’nın ikinci Başbakanı Alexander Mackenzie iş adamı, editör ve taş ustası; Sir

Mackenzie Bowell editör, matbaacı; Sir Charles Tupper diplomat ve doktor; Lester Bowles Pearson yazar, diplomat, akademisyen ve bürokrat; şimdiki Başbakan Stephen Harper ise yazar ve ekonomist. Kanada’nın avukatlara teslim olması iyi mi, yoksa kötü mü karar veremedim ancak geriye kalan üç başbakanın mesleklerinin gazetecilik ve yazarlık olmasına ziyadesiyle sevindim. Cumhuriyet kurulduğundan beri Türkiye’de görev yapmış 26 başbakan arasında beşer kişi ile askerler ve iktisat mezunları başı çekiyor. Listede üç avukat, üç mühendis, iki de akademisyen var. Diğer başbakanlar ise doktorluktan, gazeteciliğe değişik meslek gruplarından geliyorlar. Kanada’da: - Sir John Alexander Macdonald Kanada’nın ilk başbakanıdır. - 39 yaşında göreve gelen Joe Clark en geç, 74 yaşında göreve gelen Charles Tupper ise en yaşlı başbakanı ünvanına sahip. -Sir John A. Macdonald(1891) ve Sir John Thompson (1894) başbakan iken hayatlarını kaybettiler. -Joe Clark (1939), John Turner (1929), Brian Mulroney (1939), Kim Campbell (1947), Jean Chretien (1934) ve Paul Martin (1938) hâlen hayatta olan eski başbakanlar. -Kanada’nın tek kadın başbakanı 1993 yılında yaklaşık 5 ay görev yapan Kim Campbell’dir.

B

Spotted Lake

C’ye bağlı Okanagan Vadisi içinde yer alan Osoyoos kasabasındaki ‘Spotted Lake’in deniz ile bağlantısı olmayan ancak tuzlu- sodalı bir göl olduğunu, çok çeşitli ve yüksek oranda mineraller barındıran gölün sularının yazın buharlaşmasıyla renkli mineral yataklarının ortaya çıktığını, renklerinden dolayı yerlilerin bu

göle ‘Khiluk’ adını verdiğini, kutsal saydıklarını ve suyunun şifalı olduğuna inandıklarını, 2001 yılında gölün içinde olduğu arazinin yerliler tarafından satın alındığını ve girişi önlemek için gölün etrafının tel örgülerle çevrildiğini, yakınından geçen otoyolun kenarında durarak gölü uzaktan görmenin mümkün olduğunu biliyor muydunuz?

Türkilizce denen yeni dil Türkilizce diye bir yeni dil doğuyor Kanada’da fark etmişsinizdir. Bu dilin kullanıcıları her iki dilin kelimelerini karıştırarak kullanıyor. Örnek mi? -Bu iddianı apruv etmezsen şerefsizsin sen -Uçak biletimi kensıl yaptım -Toplum olarak integritimizi ve dignitimizi kaybetmememiz lazım -Okula recistır oldum -Cebime hiç keş girmedi bu aralar -Ekkauntumu kensıl yapacağım -Şuuların çok güzel -Neyllerini yeme -Kuaföre gidip saçlarımı kat yapacağım -Bir ay vokeyşın alacağım -Acaip bir tiripti -Bugün offum -Ran yapma, düşcen -Senin gibi drayvırın ben... -Hendlerini oğuşturma hemen -Sit şuraya -Hay söyle çocuklara -No problemmiş -Tam bir idiyıt -Sori demeyi halen öğrenemedi ... Arada “sick mi oldun” gibi bazı kötü anlamlara çekilebilecek cümleler SÖZÜN ÖZÜ

de dökülmüyor değil bu yeni dili kullananların ağzından. Kötü anlamlara çekilebilir dedikten sonra bir camide Cuma vaazında hocanın söyledikleri ile yazıyı bağlayalım. Hoca, İslam’ın zengin olmaya verdiği önemden ve fakirlere yardım edilmesinden bahsediyordu. Hoca’nın kendisi büyük ihtimal Arap kökenli idi, vaaz ise İngilizce. O da Türkilizce kullanıcıları gibi bir dilin içine bir başka dilden kelimeler katarak konuşuyordu. Vaazında poor demek yerine Arapça bir kelime olan “fakır diye telafuz edilen, İngilizce yazılımı ile faqir” kelimesini kullanmayı tercih etmişti hoca. “We have to support faqir people” gibi. Türkçe’de de fakir olarak bu kelimeyi kullandığımızdan işin aslını kavramam uzun sürmedi. Ancak camiye beraber gittiğim Kanadalı bir arkadaşım eğiliyor, büzülüyordu. Hatta bir ara; “Ne diyor bu hoca,” diyerek bana baktı. Kendisine fakır diye duyduğu ve kötüye yorduğu kelimenin anlamının poor olduğunu açıklayınca derin bir nefes aldı.

Kuvvetine güvenerek zayıfları hor görenin kuvveti başına bela olur. Hint Atasözü

26’ıncı sayfadaki çengel bulmacanın çözümü

Yayıncı/Publisher BestOne Media Inc.

E: info@canadaturk.ca W: www.canadaturk.ca

Genel Yayın Yönetmeni / Editor-in-chief Hasan Yılmaz

Canadatürk’te yayımlanan yazıların her türlü sorumluluğu yazarına aittir. Canadatürk, yayımlanan reklamların içeriğinden, reklamı yapılan ürün ve hizmetin alınması veya kullanılması sonrasında oluşabilecek olumsuzluklardan sorumlu tutulamaz.

Yazarlar/Writers Akif Eren, Engin Sezen, Faruk Arslan, Fatma Durmaz, Halit Angıner, Murat Kandemir, Yaprak Gürdal Görsel Yönetmen/Art Director Hasan Yılmaz Adres/Address 2 Clanwilliam Crt. Toronto ON, CANADA M1R 4R2 Phone: 416 462-1244

ISSN 1923-7030 CANADA POST AGREEMENT  NUMBER 42779532 We acknowledge the financial support of the Goverment of Canada through the Canada Periodical Fund of the Department of Canadian Heritage.


FRUITERIE ERMIS Günlük taze meyve ve sebzeler Türk gıda ürünleri Tel: 514 329-2220 3257 Henri Bourassa E. Coin (corner) St-Michel, Montreal, QC H1H 1H3

ŞİFRE:


NİSAN/APRIL, 2015

{

{

www.canadaturk.ca

27



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.