Her Nefes - Nisan 2010 / Çocuk

Page 1

NÝSAN 2010

Tasavvuf Kültürü Dergisi

ç o c u k

sayý:7


editörden

Her Nefes ten Merhabalar, 23 Nisan Çocuk Bayramý münasebetiyle bu sayýmýzda çocuk ve maneviyat konusuna deðindik. Tüm Her Nefes yazarlarýnýn, çocuk denilen bu geniþ varlýk alaný üzerine her zamanki gibi çok güzel paylaþýmlarý var. Kendilerine teþekkür ediyorum. Cemalnur hocamýzla yaptýðýmýz söyleþiyi ise baþta anne babalar olmak üzere çocukla iletiþim de yol almak isteyen herkesin mutlaka okumasý gerektiðini düþünüyorum. Burada çocuktan maksadýn: Hz. Peygamber in Ben çocuklara peygamber olarak gönderildim hadisinde iþaret olunduðu gibi tüm Muhammed ümmeti olduðunu belirtmek isterim. Bununla beraber, her yeni günün acemisi olmak sebebiyle hepimiz aslýnda biraz çocuðuz, diye düþünüyorum. Hepimiz bir daha tekrar etmeyen tecellileri karþýlamadaki toyluðumuz ölçüsünde biraz çocuðuz. O halde bu sayýmýz ümmet-i Muhammed e Her Nefes ten bir armaðan olsun.Hepimizin 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk bayramýmýz kutlu olsun. Vesileyle miladi 20 Nisan 571 tarihli mevlid kandilinizi de kutlar, hayýrlara vesile olmasýný dilerim. Arzu Eylül Yalçýnkaya


içindekiler Söyleþi: Cemâlnur Sargut, Müge Uçan Doðan Sinemaskop: Hümanur Baðlý Ýki Yaþ Sendromu: Nazende Yýlmaz Besmele: Yavuz Celep Ruhum bir Kadýndýr : Yasemin Algül Alýntýlar: Ken an Rifaî Her Nefes Psikoloji: Sema Süvarioðlu Oyun: Gökhan Çalýþkan Ýlk Namaz : Melike Türkân Baðlý Çocuk Eðitimi: Neþe Taþ Nebevi Terbiyede Çocuk: Yasemin Algül Haber: Ümit Ceylan Tarif: Selamiçeþmeli Yakubi Baba


söyleþi MÜGE DOÐAN: Çocuk eðitiminde hassasiyetle üzerinde durmamýz gereken mânevî eðitimden biraz bahsedebilir misiniz? CEMALNUR SARGUT: Tabii.Senin mânevî eðitim dediðin þey hal eðitimidir. Hal eðitimi çocuk daha ana karnýndayken baþlar. Çocuk anne karnýnda eðitilmeye ve anne karnýndayken her þeyi idrak etmeye baþlar. O yüzden annenin kavgalarýný, sýkýntýlarýný, annenin taktýðý þeyleri, annenin yemek yerken duyduðu þehveti , her þeyi çocuk hisseder ve devralýr. Onun için annenin tamamen çocuðunun o hali alacaðýný bilerek hareket etmesi gerekir. O halde mânevî terbiye anne hamileyken baþlar. Zaten çocuk çok küçük bir yaþta, iki üç yaþýna gelene kadar þahsiyeti oturmuþtur. Yani o yaþa gelene kadar annesinin yalan söylediðini gören çocuk, yalanýn çok mübah bir þey olduðunu düþünür. Ailesi haram yiyorsa çocuk haramýn normal olduðunu düþünerek yetiþir. Onun için çocuða dýþarýdan verilen sözlü eðitimden çok halle verilen mânevî eðitim çok daha tesirli ve kalýcýdýr. Eðer anne ve baba sevgi dolu, Allah

aþkýyla dolu ve Allah a ibadet eden ve elele Allah a yürüyen kimselerse çocuðun da bunu kapýþý, öðreniþi ve ahlâkî yapýsýnýn geliþimi çok çabuk güzel bir þekilde zuhûra gelir. Daha sonraki senelerde ise artýk çocuða zaten varolmuþ þahsiyeti üzerinde meyvalar biriktirmek ,daha meyva verici hale gelmesini saðlamak lazýmdýr. Onun için de kendimiz her hareketimizde mânevî olmak ve örnek olmakla yükümlüyüz. MD: O halde çocuk eðitimi bizlerin yani anne babalarýn eðitimi oluyor aslýnda.. CS: Evet..Çok doðru anne baba eðitilir aslýnda.. MD: Çocuklarýmýza dini nasýl sevdirebiliriz? CS: Mesela onlar maddî bir þeyle meþgulken mânevî bir þey olursa o sýrada, mesela ezan okunuyorsa, maddî meþguliyetlerini kesmemek lazým. Onlar haþa din aleyhine bile konuþsa Allah lafýný etmiþ olduðu ve kafasý Allah la meþgul olduðu için üzerine gitmemek, hürmet etmek ve yavaþ yavaþ baþkasýna anlatýr gibi Allah ýn ne kadar affedici


ve sevgi dolu olduðunu anlatmak lazým. Onlarý hoþ görmek lazým, onlar Ýtirazlarýyla Yunus Emre devri yaþýyorlar, Mevlana devri yaþýyorlar..Hepsi çeþitli devreleri atlatarak o hale gelmiþler. Dolayýsýyla çocuklarý hoþgörü ile karþýlamak, hiçbir söylediklerini reddetmemek, atmamak, birleþtirmek lazýmdýr. MD: Peygamber Efendimiz Çocuklarýnýza güzel isimler koyun buyurmuþlar..Büyüklerimiz de ismiyle büyüsün inþallah derler... Taþýdýðýmýz ismin önemi ve bunun mânâsý nedir hocam? CS: Ýsimlerin enerjileri vardýr..Pozitif ya da negatif enerjili olabilir. Çocuðumuza isim koyarken ömür boyu o enerjinin ismiyle anýlacaðýný bilerek isim koymamýz gerekir.Mesela mânâsýz bir isim koyarsak nötr olan enerjisi her çaðrýlýþta çocuðun mânevî güzelliklerini nötre doðru götürecektir ya da negatife doðru indirgeyecektir. Onun için çocuða pozitif, yapýcý, olumlu isimler koymak onun vücut enerjisini yükseltmek için çok önemlidir çünkü her an o isimle çaðrýlýr. Mesela gül, cemal, muhabbet gibi aþki isimler koyulmuþ çocuklarýn her çaðrýlýþýnda

o enerjiyle yüklendiklerini düþünün... Düþünün, ne kadar pozitif ve bütün günün negatif enerjisini dengeleyen bir hal alýr.. MD: Peygamber Efendimiz Ben çocuklar için gönderildim buyurmuþlar.Bunun mânâsýný açarmýsýnýz lütfen? CS: Reþid makâmýný anlayabilmek için Nesefî Hazretlerinin Nur kelimesinin harflerini inceleyiþine bakmak lazým. Nesefi Hazretleri diyor ki Nur kelimesinin N harfi yani Nun u Hakikati Muhammedi dir yani yaradýlýþýn baþlangýcýdýr ve her þey orada tecelli etmiþtir. Hakikati Muhammedi nin bir diðer adý da aklý külldür. Akl-ý küll bu dünyayý deðil bütün ayný anda âlemleri idrak etmeye çalýþtýðýmýz Allah ýn aklýný idrak ediþimizdir. Þimdi bunu çok idrak edemeyeceðimiz için onun ikinci harfine bakarýz, ikinci harfi vav dýr. Vav bu aklýn velîde tecelli eden, velîde akseden, velîde nurunu alan akl-ý maad yani mânevî akýl haline dönüþmesidir. Ýþte r harfli kiþi ne zaman ki vav vasýtasýyla yani veli vasýtasýyla külli akla rabt olur ve kendi aklýný, maddî aklý bir kenara atar, o zaman reþid olur ve çocuk olmaktan kurtulur. Ýþte bu akla sahip


söyleþi Peygamber bütün yaradýlmýþlarýn O ndan doðduðu, O ndan var olduðu hakikat olmasý hasebiyle annedir. olmak için bir velîye ihtiyaç vardýr dedik ya, o velînin hakikati Hz.Muhammed dir. O halde insaný reþit kýlan tek güç, Hz. Muhammed in hakîkati ve aklýdýr. Onu göremeyenler ise onun vârislerinin aklýndan yararlanarak reþit seviyesine ulaþabilirler. MD: O halde velîlik, gerçek anlamda annelik makamýdýr ve sizin de dediðiniz gibi bizi ilim sütüyle besler, olgunlaþtýrýr. CS: Evet..Peygamberimiz ümmî olarak adlandýrýlýr... Ümmî okuma yazma bilmeyen anlamýndadýr fakat buradaki ümmînin mutasavvýflarca anlamý ümm yani anne demektir. Peygamber bütün yaradýlmýþlarýn O ndan doðduðu, O ndan var olduðu hakikat olmasý hasebiyle annedir. Annelik makamýdýr. Yani Hz. Mevlana nýn adeta mahluk

deðil haliktir dediði kendi hakikatinden, kendindeki Allah ýn tüm isimlerinden diðer isimleri var etmiþtir. Bizler varlýðýmýzýn sebebinin Hz. Peygamber den almýþ olduðumuz isim olduðunu bilerek Peygamber e hamd ederiz. Dolayýsyla O olmasaydý biz bir hiçtik. Yani bugün bize ait ne güzellik varsa o Peygambere aittir, ondan almýþýzdýr. Dolayýsýyla o annedir, Peygamberin vârisleri de onun bu vazifesini yeni ilim içinde hâl edip uyguladýklarý için anne makâmý sayýlýrlar. Onun için Mevlana diyor ki Ben göðüslerimden mânâ ilminin sütünü akýtýrým ve evladlarýmý onunla beslerim. MD: Biraz Ken an Rifai Hazretlerinin çocukluðundan bahsedebilir misiniz? CS: Efendimiz de Rabbî tecelli olan bir anneyle yetiþmiþler. Valide Sultan kendileri için hem mürþid hem öðretmen hem de çok otoriter bir anne pozisyonunda. Efendimiz on sekiz yaþýna kadar çok ibadet etmediklerini söylüyorlar. Benim din adýna gördüðüm tek þey haftasonlarý annemin seccadedeki baþýydý diyorlar. Ama demek ki bu


mübarek baþ ona nasýl tesir etmiþ ki annesi vasýtasýyla bir mürþide (Hz. Ethem) el verdikleri andan itibaren yüzde yüz deðiþerek bambaþka bir insan olmuþlar. Mürþidimizin çok zeki olduðunu biliyoruz. Yani Galatasaray da okurken, Muallim Naci nin Yusuf-u Kenan mýsýn nesin diye þiir yazdýðýný biliyoruz kendilerine. Onun gerek zekasý, gerek güzelliði, gerek aklý insanlarý çok etkilemiþ.. Ama bir o kadar da yaramaz olduðunu biliyoruz. Yaramaz olduðu için de annesinden çok azar iþitip dayak yediðini de biliyoruz. Dolayýsýyla daha sonra çok mübarek oluþunda, ben baþtaki bu çocukluk yaramazlýklarýnýn çok faydasý olduðuna inanýyorum. Çünkü her mürþit kendisi onlarý yapmamýþsa etrafýndaki müridlerini hoþ görmek gibi bir mazhariyete kavuþmuyor ama mürþit kendisi hata yapýp yaramazlýk etmiþ ve bazý hadiseleri yaþamýþsa o zaman insanlara çok daha hoþgörü ile bakabiliyor. Mesela Mevlana Hazretlerinin bir sözü var, diyor ki En iyi polis eskiden hýrsýzlýk yapmýþ olandýr . Gandi nin de bir sözü var, diyor ki En büyük savaþým nefsimle yaptýðým savaþýmdýr ama hiç baþarýlý olamadým..Bundan da memnunum

çünkü etrafýmdaki köftehorlarý hoþ görebiliyorum . Dolayýsýyla Ýnsan-ý Kâmiller Zat þirki yapmazlar. Etraflarýndaki herkesin Allah ýn bir tecellîsi olduðunu bildikleri için onlarý kabul ederken bu iyi bu kötü bu Allah a yaramaz, bu þakîdir diye ayýrmazlar. Onlar herkesi kabul ederler. Þakîyi þekavetinde, saidi hidâyetinde yükseltirler. Efendimde bu hassa son derece gözüküyor. Mürþidin iki tane çok büyük özelliði Efendimde mevcut; bunda annesinin mürþidliðinin çok büyük etkisi olduðuna inanýyorum; birincisi dünya ile ahreti bir arada götürmesi, ikincisi de kendi mürþidliðinin farkýnda olmayýþý. Mürþid mürþidliðinin farkýnda olmaz, kendini kusurlu ve hiç olarak görür.Fakat nasýl enterasýndýr ki týp ki bir bal gibidir, bütün arýlar etrafýnda toplanýr ve içine girmek için yarýþýrlar. Bunu nasýl saðladýðýna da kendisi bile þaþýrýr kalýr. Efendimde de bu özelliði çok kuvvetle yaþayýp görüyoruz.



sinemaskop senin küçük çocuðunum hatýrladýn mý? beni yoktan var etmiþtin sonra gizlenip bütün aynalardan belirmiþtin eski filmlerdeki gibi gözyaþlarýyla ýslanmýþ yüzünü uzaklara çevirip "seni hiç sevmedim" demiþtin. sonra da döndürüp cemalini defalarca yüzümü öpüp sevmiþtin. ben senin küçük çocuðunum öyle yaklaþtýn ki, sana "baba" bile diyemedim. öyle yaklaþtýn ki, seni göremedim. hümanur baðlý

resim: hümanur, yaþ:10


iki yaþ sendromu

Batý dillerinin aksine, Arapçada,Farsçada ve dolayýsýyla Eski Türkçemizde hemen her kelime bir kavrama iþaret eder ve her kavramýn da, ikilik âlemine yaratýlmýþ olan her þey gibi iki kutbu, iki cephesi vardýr. Rahman Sûresi nde defalarca tekrar edilen Þimdi Rabbinizin hangi nimetlerine yalan dersiniz? (Febi eyyi âlâ-i Rabbikuma tukezzibâni) âyetinde geçen, Allah ýn iki eliyle, Celâl ve Cemâliyle yarattýðý nimetler de ayný ikiliðe iþaret eder. Akýl, aþk, erlik, kadýnlýk gibi kavramlar her idrak seviyesinde farklý bir mâna kazandýðý gibi, birbirinin zýddý anlamlar da giyinebilir. Kanaatimce çocuk kelimesine de böyle bakýlabilir. Nasýl mý? Diðerleri gibi ulvî ve süflî anlamlar kazanacak bir kelime gibi görünmese de, bu masumu da iki cepheden deðerlendirmek pekâlâ mümkündür. Gelelim ilk cepheden çocuk a bakýþýmýza.. Hepimizin aklýna gelen saflýk, temizlik, masumiyet unsurlarý taþýr bu kelime. Dünyaya geldiði anda ezel âlemiyle irtibatý henüz kesilmemiþ olan çocuk, Allah a olan bu yakýnlýðýyla tüm dikkatleri üzerine çeker. Ondaki nûru seyretmekten gözümüzü alamayýz. Aylar geçtikçe ve konuþmaya baþladýkça yüzünü bu dünyaya döner ve benliðini hissetmeye, anne babayý putlaþtýrmaya baþlarlar. Mesnevî nin ilk beyitlerinde geçen Dinle ney'den kim hikayet etmede, Ayrýlýklardan þikayet etmede misali bir aðlama meylindedirler, çaresini anneye yapýþmakta bulurlar.


Yirmi aylýk kýzým -karþýsýnda annesi olduðu halde- kitabýn sayfalarýný çevirip, her satýrý anne ditti.. diye okurken ezel vatanýndan koparýlmýþ kamýþ gibi aslýnda özüne duyduðu hasreti dile getirmektedir herhalde. Zamanla Ben hayatýn merkezine oturur. Ýsteklerini filtreleyecek bir sistem henüz geliþmediðinden nefs-i emmâre gibi emir kipiyle hareket eder ve tatmin olmadýkça da çýldýrýr. Psikolojide buna iki yaþ sendromu denilmektedir. Ýþte ikinci cephesiyle çocuk kavramý bu noktada ortaya çýkar. Ýkinci yaþ sendromunu hiçbir zaman tam atlatamayan biz yetiþkinlerde.. Nefsimize zulmederek istediði her þeyi vermeye gayret eden bizler, onu þýmartarak ruhumuza da eziyet ederiz. Oyuncak mesâbesindeki deðerlerin peþinde koþarýz. Halbuki Hz. Ali Ben Rabbimi isteklerimin olmamasýyla bildim derken, bize de, çocuk nefislerimize nasýl bakmamýz gerektiði konusunda ne de güzel yol gösterir. Þimdi bizim emânet iki yaþýna geliyor. Bu dönemi nasýl atlatalým? Tek yolu kendi iki yaþ sendromumuzu atlatmak herhalde. Ancak kendi nefsine hâkim olan zâtlar, tabiata hükmedebildiklerine göre, evlâdýmýzý da ancak kendi nefsimize söz geçirebilirsek terbiye edebiliriz deðil mi? Peki nefse nasýl söz geçirilir? Size söz geçiren bir hocanýz varsa, davranýþý misal teþkîl eder. Haydi bakalým gazâmýz mübarek olsun.. Nazende Yýlmaz


3.Hani o ( Zekeriyya ) Rabbine gizli bir sesle yalvarmýþtý. 4.O þöyle demiþti: Rabbim! Þüphesiz kemiklerim gevþedi. Saçým sakalým aðardý. Sana yaptýðým dualarda (cevapsýz býrakýlarak) hiç mahrum olmadým. 5,6.Gerçek þu ki ben, benden sonra gelecek akrabalarým(ýn isyankâr olmalarýn)dan korkuyorum. karým ise kýsýrdýr. Bana kendi tarafýndan; bana ve Yakub hanedanýna varis olacak bir çocuk baðýþla ve onu hoþnutluðuna ulaþmýþ bir kimse kýl! ( Meryem Suresi )

Surenin devamýnda Allah'ýn Hz. Zekeriyya'ya Yahya isimli bir evlat verdiðini okuruz. Kendisi yaþlý ve karýsý kýsýr olan birinin Yahya, Ya Hayy, hayat veren, diri isimli bir çocuðunun olmasý Hakk' ýn lütfu elbet. Ancak neden lûtfa mazhar olanýn Zekeriyya olduðu da üzerinde durulmasý gereken bir konu. Zira çocuk ve ebeveyn karakterleri arasýnda çok ilginç bir tesadüf söz konusu. Hz. Zekeriyya'nýn duasý acizlik, hiçlik ifadesi ile baþlayýp Allah' ýndan emin olmayla bitiyor. Þüphesiz bu sadece o an için yapýlan bir dua deðil. Bu Hz. Zekeriyya'nýn halinin, karakterinin yansýmasý. Kendi güçsüzlüðünün yaný sýra Allah'ýn gücünden o kadar emin ki Allah tabiri caizse ölüyü diriltmek ve kendisinden diri bir çocuk zuhur etmekle adeta onu ödüllendiriyor. Ve Allah sanki þöyle diyor; maddi olarak ne kadar güçsüz olursanýz olun, manevi olarak güçlüyseniz, benden eminseniz siz güçlü ve dirisinizdir. Ve sizden zuhur edecek olanda diri (Ya Hayy=Yahya ) olacaktýr. Hz. Peygamber'in annelerinin adýnýn/hallerinin Amine ( kalbinde korku olmayan, emin olan kadýn ) ve babalarýnýn adýnýn Abdullah (Allah' ýn kulu) olmasý da yine ayný þekilde anne ve babanýn karakterinin çocukta yansýmasýnýn en güzel örneði.


Kendilerinin yaþadýðý devirde düþmanlarý tarafýndan bile en güvenilir kiþi olarak tanýtýlmasý ve onlarýn mallarýný emanet olarak saklamasý Amine ismine iþaret eden en güzel örnek. Abdullah isminin Hz. Peygamberde' ki kul tecellisine deðinmeye ise bilgim ve aklým yetmez... Malum-u âliniz Hz. Peygamber' i öldürmek için plan yapýldýðý duyulunca Peygamber Mekke'den ayrýlma kararý alýr. O sabah kendisini öldürmek isteyenleri atlatmak için yataðýna Hz. Ali girer ve hiçbir endiþe duymadan tam bir teslimiyet ve cesaretle yorganý çeker ve uyur. Yine Hz. Fatma' ya evlatlarýnýn birgün þehit olacaðý haberi verilince söyleneni hamd ile karþýlamasý Allah' a teslimiyetin en üst derecesini gösterir. Yani Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin 'in o sonsuz teslimiyetlerinin kaynaðý anne ve babalarýdýr. Efendim þu bir gerçek ki; anne ve baba ne ise çocuk odur. Çocuklarýmýzda gördüðümüz her problem, sýkýntý, güzellik, iyi ahlak, eksik, hata vs. bizim onlardaki yansýmamýzdan baþka bir þey deðil. Hamilelik döneminde annenin yaþadýðý herþeyin karnýndaki çocuðuda etkilediðini hepimiz biliyoruz. Bu gerçek doðumdan sonrada devam ediyor ve ebeveynler hangi karakterde, nasýl bir yaþam tarzýna sahip iseler çocuklarda buna paralel olarak yetiþiyorlar. Çocuðumuzu hangi hal üzere yetiþtirmek istiyorsak, önce kendimiz o hali giyinmeliyiz. Ýstenmeyen bir davranýþ sergiliyorlarsada herþeyden önce kendimize dönüp o kötü halin bizdeki benzerini yoketmekle iþe baþlayalým... Yavuz Celep


Kenan Rifâî Sohbetler inden... Evde çalýþan kýzlardan Suna hastalanmýþ ve her zaman takip ettiði Radyo Çocuk Saati'ni dinleyememiþti. O dinlemediði için Hocamýz ailenin çocuklarýný da bu eðlenceden istifâde ettirmedi ve Suna iyileþinceye kadar evin küçükleri bu programý takip edemediler.

Dün Azîz Efendi anlatýyordu: Mýsýr'da bir neyzen, elinde neyi ile sokaktan geçerken, çocuklar: Dede efendi bize bir ney üfle de dinleyelim, demiþler. Neyzen hiç aldýrmadan geçip gitmiþ. Fakat kendisine öyle bir hal gelmiþ ki, uzun müddet ney üfleyebilmekten mahrum kalmýþ. Çünkü çocuklarýn bu teklifleri karþýsýnda nefsini alçaltýp dediklerini yapmadý ve onlardan söyleyenin de Hak olduðunu görmedi. Bunun için Allah, ney üfleyebilmek kabiliyetini bir zaman için olsun onun elinden aldý. Olsa istîdâd-ý arif kâbil-i idrâk-i vahy Emr-i Hak îsâline her zerredir bir Cebrail." Küçük Ahsen, büyük babasýnýn kucaðýnda idi. Kâh baþýný göðsüne koyuyor kâh ayaklarýný ceketin içine sokuyordu. Çocuðun bu tatlý nazlanýþýný bir müddet tebessümle seyrettikten sonra: - "Hangi biriniz þu hareketleri yapabilirsiniz? Bu, çocuk olduðu, masum bulunduðu için yapabiliyor, iþte, Allah'ýn sevgilileri de böyledir. Sizin hatânýz, onlarýn hasenatý olur."



her nefes psikoloji Erken çocuklukta eðitimin önemi sizce nedir? Erken çocukluktaki eðitim hem zihinsel hem de duygusal olarak belki de insan hayatýndaki en önemli faktör. Milyarlarca beyin hücresi yani nöronla dünyaya geliriz. Bu nöronlarýn bir kýsmý iç organlarýmýzýn çalýþmalarýný saðlamak üzere birbirleriyle baðlantý, geri kalaný ise baðlantý kurmak üzere hazýr beklemektedir, bu baðlantýlara snaps denir. Ýki yaþýndaki bir çocuðun beyninde bir yetiþkinin iki katý snaps vardýr. Bu sayý çocuk on yaþýna gelinceye kadar sabit kalýr ve on yaþýndan itibaren kullanýlmayan snapslar yok olmaya baþlar. Bu durumda çocuk erken yaþlarda ne kadar uyaranla dolu bir ortamda büyürse, ne kadar teþvik edilirse o kadar kolay öðrenir. Duygusal olarak da erken çocukluk öðrenmeleri çok önemlidir. Çocuk doðduðunda, kendine, ötekilere ve dünyaya iliþkin algýsý/bilgisi nötrdür; ya da yoktur. Dünyaya geldiðimiz andan itibaren karþýlaþtýðýmýz her tepki bu algýnýn oluþmasýný saðlar. Bebeklikte temel ihtiyaçlarýmýzýn giderilmesi sürecinde oluþturduðumuz intibalarýmýz zamanla kalýplaþmaya baþlar. Bu kalýplar, çocuðun kendine ve tüm dünyaya iliþkin algýlarýnýn artýk ona özel hale gelmesi ile oluþur ve artýk


bu kalýplarla yaþamaya devam eder. Bu kalýplara, psikolojide ÞEMA adý verilir. Dünyadaki insan sayýsý ve her insanýn her þeye dair oluþturduðu kalýp kadar þema vardýr. Yani çocuðun kendisine, diðerlerine (anne, baba, dayý, sevgili, tanýmadýðý insanlar vb.) ve dünyaya(nesne, eþya, hayat vb) dair çok sayýda þema sý olabilir. Dolayýsý ile erken yaþlarda, yani çocuk dünyayý henüz nötr olarak algýlýyorken ona verilecek tutarlý, doðru ve sevgi dolu mesajlarýn onun gelecekteki duygu dünyasýný ve algýlarýný birebir etkileyecektir. Mizahýn erken çocukluktaki önemi nedir? Mizahýn insanlar üzerindeki hem fiziksel, bedensel hem duygusal hem de zihinsel faydalarý çeþitli araþtýrmalarla kanýtlanmýþtýr. Bir çocuðu güldürmek yetiþkine oranla çok daha kolaydýr. Çocuklar biz yetiþkinlerden çok daha sýk, çok daha kolay gülerler, onlarý güldüren þeylerin sayýsý fazladýr. Ýnsanlar en çok beklemedikleri bir anda onlarý þaþýrtan þeylere gülerler ( tutarsýzlýk teorisi). Yukarýda bahsedilen henüz dünyayý nötr algýlamalarýndan ötürü, kýsaca daha saf olduklarý için çocuklar daha kolay gülerler.

Biz yetiþkinlere, ana babalara, eðitimcilere düþen rol þey bu gülme reflekslerini korumalarýna ve sürdürmelerine yardýmcý olacak ortamlar yaratmak. Gülmenin kabul edilebilir olduðunu hatta istenilen bir davranýþ olduðu mesajlarýný vermek. Tabii her þeyden önemlisi bütün bu davranýþlara model olmak. Özgürce gülebilmek, þaka yapabilmek, etrafta gülecek bir þeyler bulmak. Yaratýcýlýðýn geliþmesinde erken çocuklukta yapýlmasý ve yapýlmamasý gerekenler nelerdir? Yaratýcý olmanýn temel gereksinimleri kalýplarýn dýþýnda düþünebilmek, özgürce fikir üretmekten korkmamak, öðrenmeye, keþfetmeye istekli olmaktýr. Erken dönem çocuklukta, yani çocuklar okul öncesi eðitim alýrlarken bunlarýn çoðuna rastlarýz. Yuva ortamlarýnda çocuklar sorulan sorulara coþkuyla, hata yapma kaygýsý pek de duymadan özgürce cevap verirler. Bu dönemde sað beyin faaliyetleri çok yoðundur. Eðitimin ilerleyen yýllarýnda ne yazýk ki bunlarýn önemli bir kýsmýný terk edip, kýsýtlayýcý, yargýlayýcý ortamlar yaratýrýz.


her nefes psikoloji sema süvarioðlu YAPIN!

Öðrenme ortamlarýný renklendirin, zenginleþtirin. Çocuklara yaparak, deneyerek, farklý durumlarý gözleyerek zihinlerini zenginleþtirecek fýrsatlar yaratýn. Özgürce fikir üretmelerine, korkmadan aklýndan geçenleri söylemelerine müsaade edecek ortamlar saðlayýn. Farklýlarý destekleyin, yeni olan, deðiþik olan önerileri, düþünceleri ödüllendirin. Her zaman iþe yaramasalar da.. Mizaha ÇOK önem verin. Hem duygusal olarak hem de zihinsel olarak öðrenmeyi ve yaratýcýlýðý destekler. Hata yapýlmasýna izin verin. Çocuklarýn soru sormalarýný teþvik edin, çevrelerine sorgulayarak bakmalarýna yardýmcý olun. Yenilikçilik, yaratýcýlýk, farklýlýk kelimelerini sýklýkla kullanýn. Bu yöndeki beklentilerinizi dile getirin. Eski köye yeni adetler isteyin, bekleyin. Bunlarýn hepsine siz de yaparak model olun. Çocuklar daha çok sizin yaptýklarýnýzdan öðreneceklerdir.

YAPMAYIN!

Yukarýda sayýlanlarýn karþýtý olan davranýþlarý yapmayýn, alýþkanlýklarýmýzýn, yatkýnlýklarýmýzýn çoðu bunlar olsa da Kýsaca ezberinizi bozun



oyun Deniz henüz üç yaþýnda. Çok güzel bir çocuk. Çutuata, pardon çukulata yemeyi, yer kapmaca oynamayý ve þarký söylemeyi çok seviyor. Genelde insanlar o anlayabilsin diye komik bir dille konuþuyorlar onunla ama bence o adam yerine konulmaktan daha çok hoþlanýyor. Bu yüzden ben onunla bazen yeðenim deðil de iþ yerinden bir arkadaþýmmýþ gibi konuþuyorum. Anlamadýðý cümlelerimin üzerinde pek durmadan, anladýðý kadarýyla benimle sohbet ediyor. Þimdilik bana ismimle hitap ediyor. Zaten amca nýn ne anlama geldiði konusunda pek bir fikri olduðunu zannetmiyorum. Bazen onu uzaktan seyretmeyi seviyorum. Mesela yemek yerken. Annesi babasý ona balýk yedirmeye çalýþýrken o devamlý oyun oynamanýn peþinde... Faydalý bir þeyi severek yediði az oluyor. Bir þeyi sevebilmesi için ya diþlerini çürütmesi, ya da içinde daha gýda uzmanlarýnýn bile hangi zararlara sebep olduðunu tam anlayamadýðý renklendirici kimyasallarýn olmasý gerekiyor. Açlýktan bayýlmadan biraz önce de balýk, sebze, peynir gibi þeyler yiyebiliyor. Çok þükür Hasan ve Ekin bu konuda onu kendi haline býrakmayacak kadar iyi birer anne baba. Genelde mutlu bir çocuk. Devamlý gülümsüyor. Ama etrafta biraz eðlence havasý varsa ölümcül bir inatla uyumayý reddediyor. Buna birkaç kere þahit oldum. Artýk gözkapaklarý tonlarca aðýrlýkla aþaðý çekilmesine raðmen uyumayý reddetmeye kararlýydý. En sonunda o kadar yoruldu ki sinirleri bozulup sebepsiz yere baðýrýp çaðýrmaya, aðlamaya baþladý. Bu sýrada baþta annesi olmak üzere hepimiz onu uyumaya ikna etmeye çalýþýyorduk. Çok tecrübesiz bir insan olduðu için, etrafýnda sürekli daha önceden çocuk olmuþ bizim gibi yetiþkin lerin olmasý gerekiyor. Yoksa kendi arzu ve istekleri doðrultusunda maddi ya da manevi hiç de arzulamayacaðý bir yöne doðru gidebilir. Onun problem ettiði, aðladýðý


þeylerin çoðuna içimizden gülüyoruz. Uðruna dakikalarca göz yaþý döktüðü bir oyuncaðýn onu belki bir dakika bile oyalamayacaðýný önceden kestirmek bizim için iþten deðil. Bir gün onun da kendi tecrübelerini yaþayarak bizler gibi olmasýný bekliyoruz. Yazýdaki Deniz ve diðer tüm karakterler gerçek. Ancak ben bu yazýyý sizlerle bir oyun oynamak için yazdým. Sizden istediðim Deniz in yerine isminiz neyse onu koymanýz. çocuk yerine beþer , yetiþkin yerine de insan ý koyun. Sonra yazýyý tekrar okuyup bir düþünün. Nasýl? Zannettiðimiz kadar yol katetmemiþiz deðil mi? Gökhan Çalýþkan


ilk namaz melike türkân baðlý

i esir u hâr gibi alnýmý okþayan nazik eliyle, nazik ince parmaklarýyla saçlarýmý tarayarak: Ömer Seyfettin in o büyülü Haydi Ömer'ciðim kalk, demiþti, hikâyesini tekrar okumak istiyorum: kalk, haydi yavrucuðum. Ben gözlerimi açmýþtým. Köþedeki Hayatýnýn ilk sabah namazý için küçük yazýhânemin üzerindeki uyandýrýlan o çocuðun, Niye bu yanan küçük gece kandili ah, saatte uyandýrýldým? Daha uyumak bunu unutamam, bu bir kedi kafasý istiyordum diyerek itiraz etmek idi iki pencereli olan odamýn yerine sâkin sâkin kalkýp huzur beyaz, muþamba perdelerinin içerisinde annesinin yanýnda sabah esmerliklerini aydýnlatýyor ve yeþil namazýný kýlmasýný anlatan, sabahýn camdan gözleriyle bakýyordu. ilk ýþýklarý gibi temiz, duru ve parlak Fakat anneciðim, demiþtim, daha hikâyesini gece... Her vakit öptüðü yerden, sol kaþýmýn Ýlk Namaz hikâyesini kaç yaþlarýmda ucundan tekrar öperek: okuduðumu hatýrlamýyorum ama Yok yavrucuðum, saat oniki, muhakkak ki ilk namazýmý sonra vakit geçer... kýlmýþtým. Ama hikâyedeki Ömer in Diye koltuklarýmdan tutarak kaldýrdý. kýldýðý o ilk namaz öyle bir namazdýr ki, þimdi bile o namazý imrenerek Ömer in namazdan önce aldýðý anýyor, o namazdaki saflýðý hâlâ abdest de adým adým, aramakta olduðumu fark ediyorum. öðretilircesine anlatýlýr ve biz de o soðuk kýþ sabahý onunla birlikte Bu arayýþla, elektronik imkânlardan âdeta abdest alýrýz da faydalanarak internetten . hikâyeyi tekrar buluyor ve oku Hýrkamý çýkardýlar, kollarýmý yorum: sývadýlar, abdest leðeninin yanýna çömeldim. Anneciðim: Galiba yine böyle bir kýþtý. Onun Öyle yorulursun. odasýna bitiþik olan küçük odamdaki Diye küçük bir iskemleyi altýma küçük karyolamda uyurken bir bûse- koydu, ona oturdum:


Haydi, besmele çek!.. Pervin ýlýk suyu ellerime döküyor, annem baþ ucumda. Yüzünü... Kollarýný, yine üç defa... Diye fýsýldýyor, unuttukça: Aa, hani baþýna mesh? Gibi ihtarlarla yanlýþlarýmý bana tekrar ettiriyordu. Abdest bitince annemle beraber yavaþ bir sesle namaz duâlarýný okuyarak kollarýmý ve yüzümü kuruladýk. Ömer, daha sonra annesiyle birlikte namaz kýlar ve duâ eder. Ama nasýl duâ edileceðini annesine sorar: Duâ ederken sordum ki: Nasýl duâ edeceðim anne? O duâ ediyor ve dudaklarý hareket ettikçe baþ örtüsü de ihtizâz eder gibi oluyordu. Baþýný salladý, duâsýný bitirdikten sonra, daha hâlâ hatýrýmda: Evvela Ýslam olduðum için ey cenâb-ý vâcibül-vücut hazretleri sana hamd ederim, de... Sonra vatanýmýzýn düþmanlarýný periþan etmeni senden istirham ederim, de... Sonra da bütün eziyet çeken, hasta


olan, felakette bulunan, fakir olan Müslümanlarýn selamet ve sýhhatlerini senden temeni ederim, de... Kendin için, kendi iyi olman ve þeytanýn yalanlarýna aldanmaman için duâ et! Demiþti. Namazýn ve duânýn arkasýndan annesiyle birlikte ders çalýþýr.

sana onu öðretir. O melâikeler bu gece de, uykumda bana dersimi öðretmiþlerdi. Küçük çocuk dersini de çalýþtýktan sonra, yine annesi tarafýndan yataðýna, huzurlu bir uykuya yollanýr. Ama anne, hafif bir sesle pencerenin kenarýnda Kur an okumaya baþlar; çocuk yattýðý yerden onu bir meleðe benzetir ve etrafýnýn meleklerle dolu olduðunu düþünerek yavaþ yavaþ uykuya dalar:

Annem seccadeyi toplayarak bana uyuyup uyumayacaðýmý sordu, uykum var mýydý? Bunu bilmiyordum... Cevap vermedim. Yüzümün üstünde, ahirette güller Haydi öyleyse, git kitabýný getir, bitecek ve cehenneme girecek dersini dinleyelim. olursam katiyyen yanmayacak olan Peki. sol kaþýmýn ucunda tatlý bir ürperme Artýk esmer ve duman gibi bir duyuyor, sonra annemin münevver aydýnlýkla tenevvür eden sofadan bir zambak aydýnlýðýyla parlayan hýzla geçtim. Odamýn perdeleri biraz dudaklarýnýn kýmýldamasýna beyazlaþmýþ, küçük gece kandilinin bakarak.... O görülemeyen melâike yeþil gözleri sönerek siyah iki nokta kanatlarýnýn saçlarýma, annemin gibi kalmýþ; sanki, geceleri kendisine þimdi Kur'an tutan ince bakarak uyuduðum bu kedi kafasý parmaklarýyla okþadýðý sarý ve çok ölmüþ, terk-i hayat etmiþti. saçlarýma dokunduklarýný hisseder Yazýhânemin üstünde açýk duran gibi oluyor ve dalýyordum. kitabýmý kaptým, annemin yanýna *** koþtum, hiç yanlýþým çýkmadý. Annem geceleri derdi ki: Yatmazdan evvel dersini üç defa oku, yavrum, uyurken melâikeler


Ýlk Namaz daki Ömer, güneþten önce kalkmanýn dirilticiliðini, abdestle hayat buluþu, namazýn verdiði huþûyu, duâ etmenin rahatlatýcýlýðýný yaþar. Ve bütün bunlarý yaparken annesinin yanýnda oluþunun ve sevgisinin verdiði huzuru da tâ içinden hisseder. Bu, güne baþlangýçtýr. Böyle baþlayan bir günün bereketli ve mutlu geçeceði âþikârdýr. (Ömer in sabah kontrol edilen okul ödevi de tamdýr). Ve böyle baþlayan bir hayatýn, böyle geçen bir çocukluðun yetiþkinliðe baðlandýðý yerde emniyet, inanç ve ebediyet hissi hâkim olacaktýr. Ýlk Namaz, yalnýzca tatlý bir hâtýra deðil, bir formül gibidir. Hayatta neyin önemli olduðunu hatýrlatan ebedî bir formülün zihnimize kazýnýþýdýr. Çocukluk, formüllerin belirlendiði, hâtýralarýn formüllendiði bir bahçedir. Ve geride býraktýðýmýz çocukluðumuzun hâtýralarýnýn öðreticiliðinden faydalanmayý ihmal etmemelidir.

Çocukluk, formüllerin belirlendiði, hâtýralarýn formüllendiði bir bahçedir. Ve geride býraktýðýmýz çocukluðumuzun hâtýralarýnýn öðreticiliðinden faydalanmayý ihmal etmemelidir.


çocuk eðitimi neþe taþ Ýnsan kelimesi ünsiyet kökünden gelir. Yani baþkalarý ile iyi geçinen bireye insan denir. Beþerden insana tekamül etmek için en güzel eðitmen farklý meþreplere hürmet edilerek yaþanan bir ailede birliðin zevkini tatmaktýr. Aile hayatýný bir ibadet, evini de bir mabed bilen kadýn, çocuklarýný yetiþtirirken küçük yaþlardan baþlayan þahsiyet kazanma devresinden itibaren onlara tersliklerle güreþecek kuvveti öðretir, gurur yerine tevazuyu sevdirir ve yaþayarak gösterir, hayatýna affediciliði yerleþtirmesi yolunda destek olur. Bir gence bundan daha güzel bir miras verilebilir mi? Kýz ya da erkek olsun evi sevdirilen çocuk hayatý tatsýz bir yük olarak deðil aksine sevimli, maddi-manevi sorumluluklara açýk bir yol olarak görecektir. Çünkü çocuk kumbara gibidir. Taþ toprak doldurulursa elyüz çamurlanýr. Gerekli deðerler biriktirilirse getirisi aileyi de ülkeyi de zengin eder. Eðer çocuk baþkalarýný mutlu etmenin en az kendi mutluluðu kadar güzel olduðunu, þefkat ve muhabbetle

iyilik yapmayý, hoþ görmeyi, kendi çektiði acýlarý baþkalarýna çektirmemenin insanoðlunun varabileceði üst duraklardan biri olduðunu ailesinin içinde görerek öðrenmesi iç formasyonunun oluþmasýnda en güzel yardýmcý olacaktýr. Þunu da bilmeli ki yetiþmelerinde görevli olunan gençler ana-babanýn kendine ait olan varlýklar deðildirler. Onlara kazandýrýlan güzellikler doðruluklar suya atýlan taþýn yaptýðý halkalar gibi dalga dalga toplumda gidebileceði kadar gidecektir. Aile içindeki iliþkiler, ilgi, sorumluluk, sevgi, saygý ve bilgiyle beslendiðinde bireyler kendi güçlerini yaratacak hale gelerek yalnýz emek verdiði þeyleri isteyen alçakgönüllü bütünlüðü koruyan, öz güven sahibi ve dayanýklý kiþiler olacaktýr. Çocuklarýn ve genç nesillerin yetiþmesinde annelere düþen vazifeyi Samiha Ayverdi þu sözleriyle dile getirmektedir: Evlât ne bir müstemlekedir ne de bir çiftlik. Ancak Allah ýn emanetidir ve ana ve babanýn vazifesi de bu


emaneti en iyi þekilde yetiþtirmektir. Aþýrý tasarruf, baský ve müdahale, þahsiyet yapýsýnýn teþekkülünü zorlaþtýrýr ve iradeyi zayýflatýr. Çocuklarýnýzý kontrol edin, fakat bunu onlara, mümkün olduðu kadar hissettirmeden yapýn. Çocuklarýn yetiþmelerinde en müessir ve baþarýlý taktik, onlara hem arkadaþ olmak, hem de araya bir saygý mesafesi koymaktýr. Evlatlarýmýza öðretmek istediðimiz deðerleri, hikâye, hatýra ve mecazlar içinde, bilhassa, sýcak aile toplantýlarý arasýnda söyleyin. Çocuklarýn isteklerine ne her zaman evet ne de her zaman hayýr deyin. Makul olanlarý yapmak vazifemiz olduðu gibi, tehlikeli, zararlý ve aþýrý istekleri yolunca reddetmek de vazifemizdir. Onlara en körpe çaðlarýnda, gene misaller ve hikayeler yahut da yaþanmýþ hayat maceralarý yolu ile, haramý, helali, günahý, sevabý, maddi manevi manada cömert, fedâkâr, vefâkâr ve ferâgatli olmayý, vatan ve iman aþkýný öðretin. Eðer çocuk, baþkalarýný mesut etmenin, en az kendi saadeti kadar güzel olduðunu, ailesinin içinde görerek öðrenirse iç formasyonunun teþekkülüne bundan güzel yardýmcý

olamaz. Dil ne kadar güzel söylerse söylesin, fiil ve hareketlerin tesiri ile asla yarýþamaz. Yaradanýn her varlýðý sayarak yarattýðý düþünülürse, yeryüzünde saygý duyulmayý hak etmemiþ hiçbir yaradýlmýþ olmadýðý idrak edilebilir. Dolayýsýyla saygý eðitimin hak duygusu ile verildiði bir ailede dengeye esas olan doðruluðun insanýn kendi idrakine kalmadan ahlak, vicdan, bilgi ve emek noktasýna eriþmek olduðunun bilinci geliþecektir. Hak kavramýný ailede kavramýþ çocuk hakkýnýn talebini bilecek ama baþkalarýnýn da taleplerine saygýlý olacaktýr. Çünkü sorumluluk ve adalet saygý ile birlikte deðilse zorbalýða dönüþecektir. Ýhtiyarýn gence bakarak dünkü ben, gencin ihtiyara bakarak yarýnki ben diyebildiði, sabýr, þefkat ve muhabbetle zorluklarý kolaylýkla çözebildiði bir aile dolayýsýyla toplum, oturmuþ bir zemin üstünde çalýnmasý, kaybolmasý, yanmasý, yýkýlmasý, tükenip iflas etmesi mümkün olmayan tek ve gerçek varlýk olarak yarýna taþýnabilecektir.


Velhasýl, aileyi oluþturan bireyler önce insan olup, sonra aile içindeki mevkilerini alýrlarsa ve aile içindeki diðer kiþileri sevip sayýp kendilerine aitmiþ gibi düþünmeden korurlarsa aile bir arada durabilmeyi baþaracaktýr. Belki de kuþlardan öðrendiðimiz gibi o sýrada yüksekten uçmakta olan baba kuþun altýnda kalmayý becerebilen anne kuþ ya da yüksekte uçan diþi kuþla çarpýþmamak için alçalabilen erkek kuþ örnek yaþantýlarýyla hakiki bir aile oluþturacaktýr.


Ken an Rifai Hazetlerinin annesi Hatice Cenan Sultan oðluna þu öðüdü vermektedir: Ýnsanlarý seveceksin. Senin içinde tükenmez af, merhamet ve müsamaha hazineleri var. Onun için yalnýz insanlarý deðil, bütün mahlukatý ayný yorulmaz hýz ve ayný tükenmez iþtiyakla seveceksin. Sende mevcut cevheri cömertce harcamalýsýn. Ýnsanlarý insanlara iþtirak ederek, hatalarýnda ve sevaplarýnda onlarla bir olarak seveceksin. Doðumlarýyla çoðalýp, ölümleriyle eksilecek kadar onlarla olacaksýn. Senin bir insan olarak vazifen, insanlarýn yüzünü müþterek, samimi bir gayeye, bir ideale çevirmektir ve bunun birçok yollarý vardýr. Fakat en kestirme, en güzel, en büyük yol aþk ve iman yoludur. Hudutsuz bir insanlýk aþký... Beþeriyetin tek selamet kapýsý her zaman budur. Ýnsan kemale, beþerilikten uluhiyyete, kýsacasý Allah a ancak ve ancak bu yoldan ulaþýr.


nebevi terbiyede çocuk yasemin algül

Çocuk cehennemle, cezayla korkutulmamalý, hatta ergenlik Hz. Peygamber,bir sohbetinde dönemi öncesi günah kavramýyla muhtemelen biz ümmetini dahi tanýþtýrýlmamalýdýr. Böyle kastederek, Bu dünyaya çocuklar davranýrsan Allah seni sevmez vb için gönderildim buyurmuþlar. Bu laflar çocuðun iç dünyasý için son söz bana, çocukluðun sadece belirli derece zararlýdýr. Bunun yerine bir yaþ aralýðýyla mahdud olarak Allah ýn kendisini ve baþkalarýný çok tanýmlanamayacaðýný hatýrlatýr. sevdiði, ne yaparsa yapsýn bu Yetiþkinlik; bireyde, - yaþa baðlý sevginin kendisine karþý hiç fiziksel olgunluðun ve becerilerin azalmayacaðý çocuða sýklýkla telkin dýþýnda- idrak seviyesi, ruhsal edilmelidir. tekamül, olgunluk vb. soyut Özellikle yedi yaþa kadar olan kriterlerin oluþmuþluk derecesiyle dönem, somut düþünce dönemidir. de deðerlendirilir. Çocuklar soyut kavramlarý idrak Etrafýmýzda fizik yaþlarý büyük, ama edemezler. Allah ý kendi kafalarýnda kendileri küçük olan bir çok kimseyi somut olarak tasarlayabilirler . görmüþüzdür. Halk arasýnda Evlerinde aramaya kalkabilirler, ya yerleþmiþ bazý deyiþler vardýr. Çocuk da gökten onlara bakan bir dede vb gibi tutturma!, arsýz olma!,tepinme!, hayal edebilirler. Bunlar normaldir. çocuk gibi ortalýðý velveleye verme! Çocuða anlayamayacaðý kavramlarý vb. deyiþler bizleri yetiþkin deðerleri çok küçük yaþlarda yüklememeli, olan mantýða, soðukkanlýlýða davet bunu yaþýyla olgunlaþan idrakine eder. Benzer þekilde, yaþlarý küçük, býrakýp, Allah la ilk iliþkisinin saðlam ama kendileri büyük kimseler için ve samimi olmasýna çalýþýlmalýdýr. Bir gün Hz. Peygambere bir çocuk de halk arasýnda büyümüþ de þikayet edilir. Çocuk devamlý olarak, küçülmüþ gibi denir. ezaný, kelimeleri eðip bükerek alaylý Hz. Peygamber çocuða, yetiþkin bir þekilde okuyordur. Hz. gibi muamele edilmesini, Peygamber, çocuða arkadaþlarýyla hoþgörüyle, daim olarak sevgiyle oynarken yaklaþýr. Saçýný okþar. Ve yaklaþýlmasýný öðütler. Nebevi Ne güzel sesin varmýþ senin diye terbiyede ceza, kýnama, çocuðu arkadaþlarýnýn arasýnda çocuðu taltif küçük düþürme asla yer almaz.


eder. Burada Efendimizin çocuðu yüzlemediði gibi saçýný okþama ve takdir gibi iki önemli sosyal ödülü verdiðini görmekteyiz. Çocuðun arkadaþlarý arasýnda taltifi de onun açýsýndan ayrý bir onurlandýrma olmuþtur. Arkasýndan Hz. Peygamber kendileri bir kere ezaný okurlar. Takibinde de kýsým kýsým okuyarak çocuðun kendi arkasýndan tekrarlamasýný isterler. Çocuk tekrarlar. Hz. Peygamber Aferin sana, çok güzel okudun diyerek takdir eder, yani bir baþka sosyal ödül daha sunarlar. Ve ceplerinden keselerini çýkartýp, birkaç altýn vererek çocuðun bu davranýþýný maddi olarak da ödüllendirirler. Bir zaman sonra, çocuk Peygamberin yanýna gelir, Beni imam olarak falanca yere atar mýsýn ? der. Hz. Peygamber burada çok rahat olarak, sen henüz çocuksun, böyle þey olmaz deme yetkisine sahipken, büyük bir olgunlukla çocuða verdiði deðeri gösterip, onu imam olarak atarlar Çok seneler sonra, çocuk sahabe büyüyüp artýk yaþlandýðýnda , o zamana kadar hiç kesmediði, ördüðü saçlarý da bir fileye zor sýðar hale gelip çirkin bir görüntü oluþturuyorlardýr. Yanýna gelen

kimseler bu durumun sýhhi olmadýðýndan dem vurduklarýnda, gözleri yaþaran artýk çok yaþlanmýþ olan sahabe, peygamberle çocukluðunda yaþadýðý hatýrasýný anlatýr. Küçüklüðünde, ezaný bilmediðinin çevreden anlaþýlmamasý için kelimeleri eðip bükdüðünü belirterek; fark yaratan davranýþlarýn, tutumlarýn seneler geçse de kadrinin bilindiðini gösteren bir yanýt verir bize : Siz bu saçý kim okþadý, biliyor musunuz? Nebevi terbiye tarzýnda bireyi irþad; ona olduðu gibi deðil, olabileceði gibi davranýlmasý öngörülerek yapýlýr. Bir gün Peygamberimizin huzurlarýna bir genç gelerek zina yapma isteðini belirtir. Hz. Peygamber genci suçlamadýðý, azarlamadýðý gibi uzun nasihatler de vermez. Bazý sorular sorarak empati yapmasýný saðlar. Annene, ablana, teyzene, halana birilerinin bu þekilde yaklaþmasýný ister misin diye sorar. Genç olumsuz olarak tepki verdiðinde, zina yapmak istediði kiþinin de birisinin annesi, ablasý, halasý yada teyzesi olabileceðini hatýrlatarak, onun kendisine dýþarýdan bir bakýþ geliþtirmesini saðlarlar.


olmalýdýr. Atalarýmýz lafla peynir gemisi yürümez derler. Yani davranýþlarýmýzýn sözlerimizi teyit etmesi çok önemlidir. Çocuk duyduðunu deðil, gördüðünü uygular. Örneðin verdiðimiz sözü tutmuyorsak, ya da zamana riayet etmiyorsak çocuðumuzdan bu konularda hassasiyet de bekleyemeyiz. Ailede çocuk ve ebeveynler her konuda birbirleriyle konuþabilmeli, aile toplantýlarý yapýlarak, topluca, olumlu, ortak davranýþlar geliþtirilmeye, olumsuz Burada esas olarak uygulanan davranýþlarýn, ve alýþkanlýklarýn anahtar prensip; eðitimde býrakýlmasýna çalýþýlmalýdýr. suçlamanýn, kýyaslamanýn asla olmamasý, ve çocuklarýn yaptýklarý Ebeveynlerin bu konulardaki kendi dürüstük ve samimiyetleri çocuða her olumlu davranýþýn anýnda pekiþtirilmesi, yani maddi manevi da aksedecektir. Mühim olan tüm takdir edilerek ödüllendirilmeleridir. bunlarýn bir eðlence ve yarýþma Merkezde çocuklara çeþitli görevler havasý içerisinde yapýlmasýdýr. verilir, masa kurulmasý, toplanmasý, Deðiþim kültürünü tüm ailede yaratmak, öncelikli olarak gerekli bulaþýklarýn yýkanmasý vb .. Ýstemeyerek bulaþýk yýkayan çocuk olan motivasyonun saðlanmasýyla bir tabaðý yýkayýp durduysa olumsuz mümkündür. Davranýþ sürekliliðinin de maddi manevi ödüllerle davranýþ görmezden gelinerek desteklenmesi büyük önem taþýr. yýkadýðý tabaktan duyulan memnuniyet anýnda dile getirilir. Bir baþka önemli husus, çocuða davranýþýna yönelik olarak anlayýþ kazandýrmak terbiyede temel nokta Davranýþ, kiþiliðin karakterin kendisi, yani bütünü deðildir. Kiþilere olduklarý gibi deðil, olabilecekleri gibi davrandýðýmýzda, potansiyellerinin gizli, atýl kalmýþ olan kýsýmlarýný açýða çýkarýrýz. Ýngiltere de aþýrý yaramazlýklarýndan, davranýþ bozukluklarýndan dolayý hiçbir yuvaya kabul edilmeyen çocuklar toplanarak ayrý bir program içine alýnýr, bu çocuklarýn saðaltýmý, topluma uyumlarý saðlanmaya çalýþýlýr.




HABER

Cemalnur Sargut, 13 Mart 2010 tarihinde Kadýn Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi nin , Ýstanbul 2010 Avrupa Kültür Baþkenti projesi kapsamýnda yer alan Tasavvuf ve Kadýn panelinin davetlisiydi. Sargut, konuþmasýný hocasý Samiha Ayverdi ýþýðýnda Ýslam Tasavvufu nda Kadýný anlattý. Ünlü edebiyatçý, mütefekkir Samiha Ayverdi hakkýnda Devrin Râbiasý olan Hocam Sâmiha Ayverdi ise iman, ihlas, insaf, doðruluk, cömertlik, feragat, fedakarlýk, güzel ahlak, vatan aþký, hikmet ve irfan gibi ulvi vasýflarý mayalandýrýp etraflarýna taþýyandý. Görülüyor ki tekliðe bakmayý bilen göz, çokluða hürmeti bilen gönlün meyvesidir diyerek hocasýný anlatmaya çalýþtý. Sargut, Ýslam tasavvufu kadýný iki özelliðiyle inceler ve yüceltir. Biri tekamül etmiþ diþiliði, diðeri ve en önemlisi analýðý. Diþiliðinin hürriyeti, kadýna, beþeri özelliklerine hakim olmayý, söz geçirmeyi öðretir, dedi. Panelde Cemalnur Sargut un iki yakýn öðrencisi Neþe Taþ ve Nazlý Kayahan da konuþmacý olarak katýldýlar. Panel çok yoðun bir ilginin olduðu Kütüphane salonunda gerçekleþtirildi. Panel soru cevaplarla sona erdi. Haber: Ümit Gülbüz Ceylan Fotoðraf: Kadýn Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi


selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan

nefes alan tarifler


meyveli krep 2 adet yumurta 1 su bardaðý un 1/2 su bardaðý sýcak su Yarým su bardaðý süt 1 çay kaþýðý tuz piþirme spreyi 1 paket Vanilya Kivi Muz Çilek Elma Frambuaz Bal Tarçýn

Hazýrlanýþý

Un, süt ve suyu hiç topak kalmayana kadar iyice çýrpýn. Yumurtalarý ekleyin biraz daha çýrpýn. Akýcý bir kývamda hamur elde edin. Orta Boy Teflon tavaya piþirme spreyini sýkýn. Tavaya 1 kepçe hamuru dökerek yayýn. Her iki tarafýný çevirerek orta ateþte piþirin. Daha sonra kreplerin üzerine meyveleri ekleyin en son tarçýn ve bal dökerek servis yapabilirsiniz.


görüþmek üzere...

yorum ve önerileriniz için h e r n e f e s s @ g m a i l . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.