AÐUSTOS 2010
10.sayý
Tasavvuf Kültürü Dergisi
m ü c â h e d e
editörden Aslýnda bu yazý, gerçekten, cân-ý gönülden mücâdele ve mücâhede eden, cihâdý ekber yapan dostlarým için yazýldý. Hz. Peygamberimiz, Kureyþ ahâlisi ile yaptýðý bir savaþtan dönerken Biz küçük cihaddan, büyük cihâda avdet ettik buyurmuþlar ve buradaki büyük savaþýnda nefs ile yapýlan savaþ olduðunu söylemiþlerdir. Nefsle yapýlan mücâdeleler, savaþlar türlü türlüdür. Mâlûmunuz, nefs çeþit çeþittir. Hatta tasavvuf büyükleri insanlarýn nefesi adedince nefs vardýr derler. Ve devam ederler: Bunlardan birinin baþýný kestin mi, yerine yüz tane çýkar. Onun için, nefsi eðitme yolu kanlý bir yoldur; bir sürü nefs baþý kesersiniz. Velhâsýl gerçekten büyük savaþtýr nefsi yola getirmek... Muhyiddin Arabî Hazretleri En zor baþ edilen þehvetlerden biri yeme-içme þehvetidir der ve ekler: Diðer nefsânî arzular zamanla bitse veya azalsa da yemek-içmek isteði ömür boyunca devam eder. Bu yüzden tasavvuf büyüklerinin çoðu özellikle yemek-içmek konusunda titiz davranmýþ az yemiþ, az uyumuþlardýr. Gelelim bizlere Bu mübârek Ramazan ayýnda inþaallah oruç ve zekât ibâdetlerimizi yerine getirmeye çalýþýyoruz. Yani yeme-içme nefsimizden ve maddî gücümüze göre paramýzdan vermeye çalýþýyoruz. Allah hakkýyla bu ibâdetleri yapabilmeyi nasip etsin. Ben kendi adýma yapabildiðimden çok emin deðilim. Nedenine gelince; yýllardýr oruç tutmaya çalýþýyorum. Çalýþýyorum diyorum; eskiden olsaydý Tutuyorum derdim. Artýk diyemiyorum Geçen sene Allah, Ramazan Umresi lûtfetti Aðustos ayýnda, Ramazan da, 50°C ta oruç tutmak nasip oldu Meðer ne zor ibâdetmiþ mübârek... Akþamüstü 16.0017.00 gibi, o bir bardak su ne kýymetli imiþ Ýftarý beklerken ve dünyanýz dönmeye baþladýðýnda Allahým! Ne olursun hayýrla iftara ulaþtýr! diye insan bu kadar mý dua edermiþ. Ezan okunduðu vakit, o bir bardak suya bu kadar mý þükredilirmiþ Öðrettiler, çok þükür! Sonra fark ettim ki ben o günlere kadar oruç tutuðumu sanmýþým. Klimalý evlerde ve iþyerlerinde oruç tutmak daha kolaymýþ Bunu niye anlattýðýma gelince Kimsenin tutuðu orucu yermiyorum, hâþâ! Sadece bize zor gelen, daha doðrusu nefsimize zor gelen þeylerin aslýnda daha da zor olabileceðini ve ne kadar lûtuflar içerisinde olduðumuzu fark etmek ve ettirmek için yazýyorum bunlarý Daha zoru var mý? derseniz Elbette var.. Zekât ibâdeti de bazen çok zor bir ibâdet olabilir. Hatta bazýlarý için en zor
ibâdet olabilir. Mâlûmunuz zekât sadece para ile olmaz. Büyüklerimiz, evlâdýn zekâtý, yetimi gözetmektir der. Evin zekâtý, misâfir aðýrlamaktýr derler. Bu liste uzar gider Hoþ, pinti bir insan için malýndan vermek de çok zor bir ibâdet olabilir. Yani Zorlu nefs savaþlarý kiþiye göre deðiþir. Bir diðer örnek de kendi güzelliðine düþkün birinin güzelliðini kaybetmesi, daha ötesi yaþlanmasýdýr. Ne zor bir durumdur bunu kabullenmek o kiþi için Allah yardýmcýlarý olsun Fark etmediðimiz nefislerle mücâdele de, bu görünen nefslerle mücâhede kadar zordur. Biz bu fark etmediðimiz nefslere Alýþkanlýk deriz ve iþin kötüsü o kadar bizle ve bizdendir ki, bizi kontrol ettiðini fark etmeyiz. Sanýrým bunlarýn en güncel olaný Sigara içme alýþkanlýðýdýr. Ben hiç kullanmadým, ama kullanan arkadaþlarým, bu alýþkanlýðý býrakmanýn çok zor olduðunu, hatta en zor þey olduðunu söylerler. Yýllar sonra bile düþkünlüðü devam edebiliyormuþ. Býrakana ne mutlu ki nefsinin önemli bir baþýný kesmiþ Evet söz mücâdeleden, mücâhededen, oruçtan, zekâttan ve infaktan buralara geldi Yukarýda kendimce anlatmaya çalýþtýðým tüm mücâdele ve mücâhedelerden Daha zoru var mý? derseniz VAR Hastalýklarla mücadele Ýþte tam bu nokta bu yazýnýn, yazýlma sebebi . Tüm eksikliðim ve âcizliðim ile duygularýmý can dostlarýmla paylaþmak için bu yazýyý kaleme almaya çalýþýyorum . Ýki-üç gün önce benim için çok özel bir dostu, can dostlarýmdan birini Hayýrlý Ramazanlar dilemek için aradým. Bana gülerek ve çok güzel, hatta hâlinden memnun bir ses tonu ile Hayýrlý Ramazanlar diledi. Sohbet sýrasýnda olur ya Nasýlsýn? Nerelerdesin? Ne âlemdesin? diye sordum. Ayný güzel ses tonuyla Hastanedeyim dedi. Elbette çok þaþýrdým, 2-3 senedir kanser denen sinsi misâfir ile hasbihal eden bu caným dostumun cevabý beni gerçekten sarstý! Nasýl yani? Niye? gibi bir dizi mânâsýz soru sordum ve bana gayet sâkin ve muhteþem bir ses tonuyla hastalýðýnýn nüksettiðini, bir süre hastanede kalacaðýný ve kemoterapi alacaðýný anlattý Ýþte o zaman mücâdele ve mücâhedenin anlamýný bir kez daha düþündüm Biz günlük hayatýmýzda, bize ters gelen meselelere sinirlenip üzülürken, gönlümüzü dünya çerçöpleri ile doldururken, gerçekten çok zor dünyevî sýnavlarda, savaþlarda olan can dostlarýmýz mücâdele ve mücâhedelerdeler Düþünün ki beden evine gelmiþ hastalýk misâfirini bile evin zekâtý misafir aðýrlamaktýr diyerek aðýrlýyorlar; güler yüzleri ile karþýlayýp þikâyet etmiyorlar. Ýþte onlar dünya ve âhiret için bihakkýn mücâdele ve mücâhede yapanlar deðil mi? Sanýrým Allah ýn arslanlarý böyle olmalý, onlar olmalý; deðil mi? Dilerim, mücâdele ve mücâhede gayretimiz makbul, muzafferiyetimiz dâim olur Yosun Mater
içindekiler Cihad: Cemâlnur Sargut Ken an Rifai Hazretlerinden Sohbetler Begonvil: Mehmet Erkmen Âleme Hoþça Bakmak: Neþe Taþ Mensur Þiir: Arzu Eylül Yalçýnkaya Ýkarus un Yükseliþi: Nazende Yýlmaz Doðmak: Hümanur Baðlý Savm: Gökhan Çalýþkan Ada: Sesil Çetindað Hikaye-Bölüm 3: Yavuz Celep Tarif: Selamiçeþmeli Yakubi Baba
CÝHAD cemâlnur sargut
LÝEBFRAUENKÝRCHE KUTSAL KADIN KÝLÝSESÝ 9.11.2006 Konumuz savaþ ama ben bambaþka bir yerden baþlamak istiyorum. Kur an Mâide Suresi 82. ayette lütfen dikkatle dinler misiniz acaba- Ýnsanlarýn inananlara düþmanlýk bakýmýndan en azýlýsý olarak herhalde Yahudilerle Allah a ortak koþanlarý bulacaksýn. Ýnananlara dostluk bakýmýndan en yakýn olarak da herhalde Biz Hristiyanýz diyenleri bulacaksýnýz. Bunun sebebi, onlarýn içinde bilgin keþiþlerin ve dünyayý terketmiþ rahiplerin bulunmasýdýr ve bunlar büyüklük taslamazlar . Görüyoruz ki, Kur an savaþ deðil cihad anlatmýþtýr. Cihad ve savaþ iki çok farklý þeydir. Allah her þeyin yaratýcýsý bir dini kitapta bölünmeyi, parçalanmayý ve düþman olmayý emredebilir mi? Ama biz bölünmeyi seviyoruz. Bunun bir tek sebebi var. Allah Kur an-ý Kerim de sizi iki elimle yarattým, diyor. Allah ýn bir eli kuvvet ve kudretidir ki bir de þehvet ve ahlaksýzlýk olarak tecelli eder. Çünkü biz ego sahibiyiz. Biz egoistiz. Diðer elim merhamet, sevgi elimdir, diyor.
Bütün bir yaradýlýþ zýddiyetten zuhura gelmiþtir. Çünkü negatif, pozitif olmazsa elektrik olmaz. Enerji olmaz. Ama negatif pozitife düþman pozitif, pozitifte negatife düþmandýr. Bizim içimizde bu düþmanlýk var. Ama ikisi bir araya gelirse enerji oluþturur. Þimdi cihad insanýn kendi içindeki bu ikiliði bir yolda sýrat-ý müstakimde sabit kýlmasýdýr. Her insan cihad yapmakla vazifelidir. Çünkü kendi içinde huzuru bulmayan bir insanýn baþkasýna asla faydasý olamaz. Bu bakýþ açýsýndan cihadýn asýl manasý, iç savaþtýr. Neden? Þimdi bir egomuz var bir de aklýmýz var ve bu ikisi arasýnda devamlý savaþ var. Bu savaþ içerisinde acý ve sýkýntýlar var. Ýþte bu acý ve sýkýntýlara tahammül ettiðimiz ölçüde birleþip el ele verip bir olabiliyoruz. Kur an-ý Kerim den bir örnek vereyim. Kur an a göre en yüce haným Hz. Meryem dir. Meryem Kur an-ý Kerim der doðum acýsýyla aðaca yaklaþtý hurma aðacýna kendi içindeki bütün sýkýntýlarý birlemek için ve mana çocuðunu doðurmak için aðaca yaklaþtý. Aðaca deðdi. Aðaçtaki ölü hurmalar dirildi. Ýþte cihat acýdýr. Acýlar insaný birliðe götürür. Burada söylemek istediðimiz þu, insan kendi içinde
mutlaka bir olup güzelleþip doðru yolda ilerlemeli ki etrafa fayda verebilsin. Þimdi bambaþka bir yönden alayým olayý. Lâ ilâhe illallah diyoruz. Bu Müslüman olmanýn birinci þartýdýr. Lâ, yok demek. Ýlah, baþka þeye, Allah tan baþka þeylere tapmak demektir. Þimdi bu iki halde insanlar var. Lâ makamýndaki insan inançsýzdýr, yok der. Lâ makamý. Hepimizin inançsýz devreleri olabilir, hiçbir þey yok yalnýz ben varým, yalnýz ben biliyorum. deriz. Ateisti eleþtirmiyoruz. Çünkü Müslüman lâ ilâhe illallah derken inançsýzý da kabul eder. Sonra ilah edineni kabul eder ilah edinenleri. Þimdi hepimiz bakalým bir sürü þeyleri ilah ediniyoruz hayatýmýzda. Kocalarýmýz, hanýmlarýmýz, çocuklarýmýz, evimiz, arabamýz, paramýz, malýmýz, mülkümüz. Peki kim düþman? Kiminle savaþacaðýz? Ateisti kabul ettik, kafiri kabul ettik, kim düþman? Lâ ilâhe illallah diyen adama düþman olmaz. Onun düþmaný olamaz. Lâ ilâhe dediðimiz zamanda ilah yokmuþ Allah varmýþ, diyoruz. O halde insan her þeyi kabul ettikten sonra neyle mücadele eder. Ýki þekilde mücadele eder. Bir savunmak için ki Kur an
CÝHAD
bunu emreder. Tek bir savaþa izin vermiþtir Kur an. Yalnýz savunma savaþýna söylediklerimi Bakara Sûresi nde bulacaksýnýz. Asla ve asla hücum savaþýný Kur an kabul edemez. Asla ve asla intiharý kabul edemez. O zaman bütün bunlar Müslümanlýk olamaz. Bütün bunlar din adýna yapýlamaz. Çünkü Kur an dinler arasýnda ve peygamberler arasýnda fark yoktur, der. Sanki birbirinin tamamlayýcýsý gibidir peygamberler. Hatta þöyle izah edebilirim. Güneþ ilk doðduðu anda sadece dünya ne kadar ýþýða hazýrlýklýysa onu gönderebilir ancak. Ýþte Hz. Adem ki doðuþ anýdýr yavaþ yavaþ yükselir güneþte bir deðiþme olmaz. Sadece dünyanýn güneþe hazýrlýðý artar. Ve tam 12:00 de Hz. Muhammed tecelli eder. Çünkü artýk dünya hazýrdýr. Güneþ hep ayný güneþtir. Muhammed der ki; ben ahlâk binasýnýn son tuðlasýyým. O halde kurulmuþ bir bina tamamlanmýþtýr. Þimdi biz diyoruz ki 12:00 deki hali 11:00 deki haline düþman böyle bir þey olabilir mi? Böyle bir þey olmaz. Dinde düþmanlýk olmaz. Dinde ayýrým, ikileme, farklýlýk diye bir þey olmaz. Din adamý
birlemeli, din adamý kavga çýkaramaz. Din adamý aþk ve sevgi anlatýr. O halde bizim vazifemiz sevmektir. Her þeyi Yaradýlmýþ, her þeyi sevmektir. Sadece insaný sevmek deðil. Böceðe kadar sevmek.. Çünkü Ýslâm lâ ilâhe illallah , lâ faile illallah ve lâ ilâhe illahû der. Yani Allah tan baþka hiçbir þey yoktur. O halde yaradýlmýþ her þeyde onun bir ismi tecelli eder. Bir örnek vereyim. Bizim padiþahlarýmýzdan birinin kýz kardeþi bir cami yaptýrmýþ. Yollar yaptýrmýþ. Ve gitmiþ hocasýna demiþ ki Allah beni seviyordur deðil mi Efendim? Çünkü çok çalýþtým çok güzel þeyler yaptým. Hocasý demiþ ki Allah seni seviyor ama bunlardan dolayý deðil. Zaten bunlar vazifen çünkü çok paran var. Peki neden Efendim demiþ kadýn. Çünkü bir gün susuz bir köpek gördün bir kenarda ve ona su vermek için en sevdiðin elbiseni yýrttýn. Onu bir kuyuya gönderecek bir kovaya baðladýn ve su çekip ona içirdin. Ýþte Allah bir köpeðine merhamet gösteren kulunu çok sever. Þimdi böyle bir dinde savaþ, kötülük ve öldürmeden bahsetmekte mümkün olabilir mi? Asla. Peki peygamberden örnek verelim. Bir iki tane istersen, bir iki savaþýný anlatacaðým size. Yaptýðý 3
savaþta ölü sayýsý 100 bunun 70 i Müslüman 30 tanesi Müslüman olmayan buna savaþ demek mümkün mü? Uhud Savaþý düþünebiliyor musunuz? Peygamber savaþmak istemiyor. Çünkü 10 sene aç býrakýlmýþ, taþlanmýþ, pislikli iþkembeler baþýna geçirilmiþ. Çektiði sýkýntý inanýlmaz derecede ýzdýrap. Bir gün bile savaþmayý aklýna getirmemiþ. Medine ye göçüyor. Allah tan ayet iniyor artýk savaþ, diye. Uhud savaþýnda yenileceðini rüyasýnda görüyor. Fakat ertesi gün bütün komutanlarýný toplayýp istiþare ediyor. Onlarla tartýþýyor. Ve onlara diyor ki: savaþmak istiyor musunuz? evet diyorlar çok acý çektik çok kötü davranýyorlar bize Peki diyor ve yeniliyorlar. Diyor ki biliyordum rüyamda görmüþtüm. Peki neden diyorlar söylemediniz Efendim. Çünkü Kur an-ý Kerim de rüyana göre hareket et, emri yok. Halka danýþarak hareket et, emri var. Burada benlik yok. Burada bir þöhret davasý yok. Dinini yaymak diye bir problemi yok. Yemin ederim ki bugün bunun aksine hareket eden hiçbir kimse Müslüman deðildir. Yemi n ederim ki Kur an a uymayan ve Peygamber in davrandýðý gibi davranmayan hiç kimse Müslüman deðildir. O halde cihad dini yaymak
amacýyla olmaz. Cihad yalnýz ve yalnýz savunmak amacýyla yapýlýr. Allah ýn Bakara Suresi ndeki emri bu konuda dahi aþýrý gitmeyindir. Ve Allah yol göstermiþ. Nefse karþý ilimle savaþýn ise Peygamberin tarzý buydu. -Kur an söylüyor- Ya Muhammed ben seni niçin severim biliyor musun, diyor Allah. Çünkü sen halkýna iyi davranýyorsun. Çünkü sen yaradýlmýþý seviyorsun ve onu ilimle ve hikmetle kucaklýyorsun. Savaþýn en güzel yolu, cihadýn en güzel yolu aþk ve sevgidir. Ve iyi muameledir. Hz. Mevlânâ Mevlânâ Celaleddin-i Rumi bir þey öðretirken þöyle öðretin, fikrinizi savunurken þöyle savunun. Týpký bir ilkokul öðretmeni gibi olun diyor. Yazýsý çok çirkin olan öðrencinize deyin ki ne kadar güzel yazýyorsun sen böyle harikasýn sen. Ama bu kadar güzelliðin içinde A harfi hiç olmamýþ. Gel hadi A yý düzeltelim beraber. Çocuk öðretmene olan aþkýndan A yý düzeltir. Kendinden çok emindir zaten hocam beni beðendi çok iyi yazýyorum der. O zaman öðretmen der ki aman bu A çok güzel olmuþ B yi de düzeltelim. Böyle böyle bütün harfler düzelir. Ýþte Ýslâm ýn cihad anlayýþý budur. Sevgi, kucaklama, sarma ve hakikaten sevme. Yunus der ki Yunus Emre
CÝHAD Ýslâm da cihat birbirini sevmek için yapýlan mücadeledir. Birlik içinde olmak için olabilmeyi becerebilmek için yapýlan bir mücadeledir. Bütün kâmil insanlarda bunu görürsünüz. Onlar Hz. Ýsa gibi kendilerine kötü muamele yapanlarý severler.
büyük þair yardaýlmýþý severim yaradandan ötürü . O zaman insan karþýlýk beklemeden sevmeyi öðrenir. Karþýlýk beklemeyen insanda düþmanlýk zuhur etmez. Ýslâm böyle bir dindir. Aslýnda Hristiyanlýk da böyle bir dindir. Dinler arasýnda fark yoktur. Dinleri biz farklý görüyoruz. Dinler birbirinin tamamlayýcýsýdýr. Þimdi ben bugün size bir sürpriz hazýrladým. Baþak bir cihaddan bahsedeceðim. Siz buna dönen derviþler diyorsunuz. Bu sema törenidir. Ve Mevlânâ ya göre baþtan aþaðýya cihattýr. Neden, izah edeyim. Ben ben iken der Mevlânâ egon varken ben derken Allah dostu benliðini aþmýþ, Allah ýn manasýný aksettiren bir kamil insanýn etrafýnda dönmeye baþlarým. Ona hayran kalýrým. Ýþte bu esnada savaþ davullarý çalar. Neyler, kudümler meydan savaþ meydanýna döner. Ve her bir kudüm sesi þunu söyler. Hadi güzelleþ. Hadi güzelleþ. Ýnsan hakikaten güzelleþir. Týpký bu ney gibi ve o zaman kendi etrafýnda da dönmeye baþlar. Bu sema baþtan aþaðýya cihattýr. Ve bütün dünya atomundan güneþ sistemine kadar bu cihadý anlatmak üzere yaradýlmýþtýr. Cihadýn sonu bu neydir. Duyduðunuz en güzel seslerinden
biridir. Þimdi dikkat ederseniz bunun hakkýnda bilgi vereyim size Mevlânâ ya göre ney, mükemmel insaný, insan-ý kamili anlatýr. Çünkü bu ney sazlýktan koparýlmýþtýr. Týpký bizlerin ruhlar aleminden Allah tan kopup bu dünyaya geldiðimiz gibi sonra içi oyulmuþtur oyulmuþtur. Kendine ait hiçbir arzu ve istek kalmayana kadar oyulmuþtur acýlarla. Sonra Allah aþkýyla cayýr cayýr fýrýnýn içinde yakýlmýþtýr. Sonra üzerine 7 tane delik açýlmýþtýr. Her 7 seviyede insanýn halini anlar ve onlar gibi ses çýkarýr. Bir alýp üflerseniz hiçbir ses çýkaramazsýnýz. Çünkü kendi sesi yoktur. Yalnýz üfleyenin yani Allah ýn sesini verir. Ýþte cihad. Sonunda bu hale gelmek için yapýlan bir tecrübedir. Bir baþka cihat eden sultandan Hz. Ali den bahsetmek istiyorum. Üstüne doðru geliyor düþman askeri bir an kendinizi onun yerine koyun. O sultanlar sultaný gelen kafiri öldürecek, kendini savunacak. Kafir tükürüyor suratýna ve Hz. Ali kýlýcýný býrakýyor ve diyor ki ben artýk seni öldüremem. Demin kendimi savunuyordum. Ama þimdi seni öldürürsem nefsim için öldüreceðim. Egom için çünkü sen
bana tükürdün ve ben sana kýzdým. Ýþte o zaman bu düþman askeri Ya Ali sen beni aþkýn ve sevginle öldürdün . Ýslâm da cihat budur. Ýslâm da cihat birbirini sevmek için yapýlan mücadeledir. Birlik içinde olmak için olabilmeyi becerebilmek için yapýlan bir mücadeledir. Bütün kâmil insanlarda bunu görürsünüz. Onlar Hz. Ýsa gibi kendilerine kötü muamele edenleri severler. Derler ki onlarýn kötü muamelesi sayesinde ben Allah ýma senin her yarattýðýný sevebiliyorum görüyor musun, diyorum. Bu bakýþ açýsýndan bugün cihad diye anlatýlan þey mutasavvýf olanlar için asla kabul edilemez. Cihad kalemle yapýlýr. Cihad zulme karþý yapýlýr. Zalime karþý deðil. Ve cihad aþkla ve sevgiyle yapýlýr. Size milyonlarca örnek verebilirim Ýslam dan. Ama ne versem eksik kalýr. Çünkü Ýslam yaþamak ve her þeyi yerli yerine koymak demektir. Ve iyi bir baba olmak, iyi bir koca olmak, iyi bir dost olmak iyi arkadaþ olmak demektir. Bu dünyada Allah için huzur içinde yaþamak demektir.
Kenan Rifâî Sohbetler inden... Dün Semîha ya söylüyordum. Ýnsan, riyâzat ve mücahede külüngü ile hicaplarýný kazýyor, kaldýrýyor, altýndan mâ-i maîn çýkýyor. Yani kendinde olan emanetten haberdar oluyor. O emanetten haberdar olmayan kimsenin hâli ise, ata binip de atým nerdedir, diye arayan kimsenin hâline benzer. Ben taþrada arar idim- Ol can içinde can imiþ sýrrý iþte, o emanetten haberdar olmaktýr. Biliyorsunuz ki Beytullah ta her taraf kýbledir. Yâni Beytullah ýn içinde ne tarafa yüzünüzü döndürürseniz, her yandan kýbleye teveccüh etmi,þ olursunuz. Bu arada Beytullâh ý ortadan kaldýracak olursanýz herkesin birbirine teveccüh etmiþ olduðu görülür.
Nefsin arzularýn terketmedikçe insan, kâmil olamazmýþ: Þuna insan olamaz de.. Deðil kâmil insan, derviþ olamaz. O nefis öyle yamandýr ki, tamamen yakýp kurtulmadýkça, hîlesinden emin olamazsýn. Nefsini öldürmek için de mücâhede ve aþk lazýmdýr. Aþktan maksat da, insanda ondan gayrý birþey kalmamaktýr. Aþk ise rahmâni bir cezbedir ki onu vücut ocaðýnda bir kâmil insan uyandýrýr. Uyandý mý da ne kadar put varsa yakar yýkar.
BEGONVÝL
Bahçemizde iki tane begonvil var. Babam birini önceki yýllarda budamýþ, Diðerini de geçen sene. Evvelce budanmýþ olanýn her yaný çiçekle dolu. Geçen sene budanmýþ olan ise yeni yeni çiçeklenmeye baþlamýþ. Ýkisi de çok güzel; biri çiçeðiyle, diðeri yapraðýyla... Evveli marifetiyle, âhiri hakikatiyle
Mehmet Erkmen
âleme hoþça bakmak neþe taþ
Hayatýn sýrrý insanýn kendinde ve bütün yaratýlmýþta Allah ý görmesidir. Bu sýrra ermek için de insanýn eline mücahede ve riyazat kazmasýný alýp vücudunun bina olunduðu bütün beþeri tabakalarý birer birer yýkmasý gerekmektedir. Nefs yýkýlýp harap olunca, yani insan kendisinin mevhum bir vücuttan ibaret olduðunu idrak edince, hiçliðini, yokluðunu, kendinin yaradana karþý ihtiyacýný ve mecburiyetini hissedince kin, kibir, yalan, riya gibi nefsin yedi baþýný oluþturan ejderhalar birer birer yok olup gider. Niyazi Mýsrî nin dediði gibi, Ben sanýrdým âlem içre bana hiç yâr kalmadý Ben beni terk eyledim bildim ki aðyâr kalmadý, Sýrrý ortaya çýkar. Âlemi, benim bakýþým ve zanlarým var ediyor. Herkese bir kaftan giydiriyorum, kimini beðeniyor kiminden hoþlanmýyorum, kiminin
haksýzlýk ettiðini, kiminin yalancý ve riyâkar olduðunu düþünüp kendi yarattýðým zanlar âleminde hakikatmiþ gibi yaþýyorum. Peygamber Efendimiz bir gün Hz. Ebubekir le yolda giderlerken bir köpek leþi görmüþler. Görüntünün rahatsýz ediciliðinden Hz. Ebubekir aman diyerek kafasýný çevirmiþ. Peygamber Efendimiz ise ne kadar güzel diþleri var deðil mi? Demiþler. Bu hikaye bize aslýnda âlemdeki hiçbir þeyin mükemmel olmadýðýný ama mutlaka iyi bir tarafýnýn da bulunduðunu açýklýyor. Nazarlarýmýzý eksik, yanlýþ ve çirkine odaklayacaðýmýza onun içindeki güzellikleri görmeye çalýþmak peygamberin izinden gitmektir. Her tarafý dikenlerle dolu bir kýr bitkisinin bile Allah tepesine zarif ve çok güzel rengi olan bir çiçek konduruveriyor. Bir yýlanýn zehri öldürücü olduðu kadar tedavide de kullanýlabiliyor. Aleyhinde bulunduðumuz bir insandan hiç ummadýðýmýz bir zamanda bir iyilik görerek utanabiliyoruz. Cümle alemle bir ve beraber olabilmek için insanýn kendisini ayrý bir varlýk olarak görmekten kurtulup varlýk deryasýna dalmasý gerekmektedir. Önce can sonra canan diyenler bu yolda kalýrlar ve Allah ýn cemalini görmekten mahrum olurlar. Allah cümlemize nasip etsin
Mücadeleden soruyorlar? Ben mücadeleyi ne bileyim? Ferhat olup daðlarý mý deldim, Mecnun olup çöle mi düþtüm, Yusuf gibi kuyulara zindanlara mý atýldým, Yakup gibi evlat acýsý mý gördüm? Ben deðirmene buðday mý taþýmýþým, güneþin alnýnda çapa mý yapmýþým, Yemen açýklarýnda bir gemi güvertesinde gölgeliksiz nöbet mi tutmuþum.. Ben mücadeleyi ne bileyim, nerden bileyim? Denize düþüp de bir yunusa yem mi oldum, Tih sahralarýnda yolumu izimi mi unuttum, laf anlamaz söz dinlemez bir ümmete mürebbi mi oldum? Ben onu nerden bileyim? Bir zalimin elinden kurtulmak için bin bir gece masal mý söyledim, Zümrüd-ü Anka ya meftun olup Kaf daðýný mý aradým, bakýrý altýn etmek için ömrümü mü harcadým? Maden ocaðýnda gün yüzü görmeden geceyi mi bulmuþum, cephede süngü kýlýç kuþanýp savaþan er mi olmuþum; ben bir ülkü uðruna varýmý yoðumu terkedip yollara mý düþmüþüm ki mücadeleyi bileceðim. Ne dergâha odun taþýdým, ne ayaðýma bukaðý vurdular... Ne kuru ekmeðe talim ettim, ne boynuma keþkül astýlar... Daða çýkýp halvete girmedim, þehr içinde sabredemedim, Ne zahid olup elim çektim, ne iki ayným sýrladýlar... Mücadeleden soruyorlar... Ben mücadeleyi ne bileyim nerden bileyim? Hayatta ne görmüþüm, ah ne bilmiþim ki onu bileyim. Ben bir seni görmüþüm. Seni sevmiþ, seni bilmiþim. Bir, Sana, Aþýk olmuþ Aþký bilmiþim. Baþka bir þey de bilmem. Hal böyleyken, Ah söyle sevgili, Söyle ben, mücadeleyi nerden bileyim? A.Eylül Yalçýnkaya
ikarus un yükseliþi
nazende yýlmaz
Bir varmýþ, çok yokmuþ... Sonra O Bir bilinmeyi aþk etmiþ; Ol! demiþ ve bu celalle çok olmuþ. Daha sonra da bu çokluk cüzler hâline bütünden koparak madde âlemine inmiþler. Daðlar, taþlar, denizler, bitkiler, hayvanlar olmuþlar. O ise kendi hakikatini bunlarda görmek istemiþ. Ne var ki hiçbiri bunu kaldýramamýþ; daðlar parça parça olmuþ, denizler kurumuþ, tek zerresiyle aðaçlar kýrýlmýþ. Sonra O, Ýnsan ý yaratmýþ ve bu emaneti yalnýz ona üflemiþ. Çünkü insan cahil ve zalimmiþ. Cahilmiþ; çünkü emaneti unutmuþ, zalimmiþ; çünkü nefsini ruha çevirmek yerine, ne isterse verirmiþ. Melekler bu duruma pek þaþýrmýþlar ve yaradana, henüz Âdem e secde etmemiþ akýllarla itirazvâri sormuþlar: Bu kan dökücü, bozguncuyu niye yarattýn? diye. Gerçek Ýnsan daki nûru gördükten sonra ise, O nun çýkacaðý yüksekliðe, Sidre den ötesine kendilerinin dahi geçemeyeceklerini anlamýþlar... Ýþte yaratýlýþ maceramýz böyle baþlar. Gelelim buradaki hâlimize. Hâlimiz Yunan mitolojisindeki Ýkarus un haline benziyor; labirentten kurtulalým diye babamýz iki kanat vermiþ. Bir de tenbih etmiþ Ne güneþe çok yaklaþ, ne de denize, orta yoldan itidalli uç . Týpký
bize bu dünyada verilen korku ve ümit kanatlarý gibi... Sýrattan çýkarsak, Ýkarus un akýbeti gibi gayyaya düþmemiz çok kolay. Ýnsanýn bu dengeyi kurarak tekrar özüne dönme mücadelesini semâ âyini de ne güzel anlatýr. Aslýnda bu bir mücadele den ziyade mücahede dir. Yani günümüzün sakýncalý addedilen kelimlerinden cihad . Bu kelime Arapçadýr; her türlü meþakkat ve zorluða göðüs gerip çalýþmak, çabalamak ve gayret etmek gibi mânâlara gelir. Peygamberimizin fizikî savaþtan döndüklerinde þimdi küçük cihaddan, büyük cihada döndük. buyurmalarý da iþte nefisle yapýlan bu mücahedeyi anlatýr. Kudümler dövülür, âdetâ Ol emri duyulur ve bu cihadla sema âyini baþlar... Þu bizim zavallý Ýkarus da Ýslam , yani teslim olabilseydi, kibre kapýlmayýp, sýratta kalmak için nefsiyle muharebe eder, özüne, özgürlüðüne kavuþurdu. Tevhid ve itidal fikrinin olmadýðý Yunan kültürünün hemen bütün hikayeleri böylesi hüsranlarla biter. Kim bilir bu sebeple Eflatun, çocuklara bu hikayeleri anlatmanýn sakýncalý olduðunu bildirmiþtir. Müslüman bir Ýkarus, korku ve ümit kanatlarýyla hakikatine doðru orta seviyeden, Allah ýn istediði hatt-ý istivâ dan uçar. Düþüp denize çakýlmak yerine semâ eder, semâlarda, arzdan arþa çýkar. Çokluk âleminden birliðe geçer ve yine meselimiz baþa döner, O na döndürülür ; Bir varmýýþ, çok yokmuþ...
Doðmak istemeseydik gelmezdik buraya Doðmak istemeseydi getirmezdi Acýktýk, doymaya ve dolmaya doymadýk Açlýk ve tokluktan münezzeh olmasa doyurmazdý Týrmanmazdýk istemese, Elimizden tutup sakince zirvesine kendisi koysa da bizi Unutmazdýk, bir unutup bir hatýrlamazdýk, Bilinmek istemese...
Hümanur Baðlý
savm gökhan çalýþkan At binmek kolay deðildir. Atýn binicisine alýþmasý zaman alýr. Eðitimli bir at dahi binicisinin davranýþlarýndan hoþlanmazsa onu sýrtýndan atýverir. Ýlk baþlarda dizginlerle dahi ata sahip çýkmakta zorlanýrken, zamanla at, binicisinin isteklerini neredeyse hisseder. O nereye bakarsa oraya gider. Durmak istediðinde durur. Hangi hýzda koþmasý gerektiðini anlayýverir. Etraftaki hiçbir þey onun dikkatini daðýtmaz. Ýyi bir at, tamamen binicisine tabidir. Þimdi bu atla binicisini; savaþ çýðlýklarýnýn yükseldiði, kýlýçlarýn þakýrdadýðý, tozun dumana katýldýðý, sert rüzgarlarýn estiði bir savaþ meydanýnda düþünün. Atýn savaþtan haberi yoktur, o muzaffer olmayý bilmez, onun için sadece binicisine itaat vardýr. Ýtaatinden ödün verecek at ise, ona binen mücahidin hayatýna mal olur. Araplar savaþ atlarýný özel bir eðitimden geçirirlerdi. Bu eðitimde atýn zor þartlara alýþtýrýlmasý esastý. Uzun süre yemsiz ve susuz býrakmak bu eðitimin birinci adýmýydý. Atlarýn taarruz anýnda sert rüzgarlara karþý koþabilmeleri için ise onlarý bu rüzgarlara karþý saðlam
durmak üzere eðitirlerdi. Ýþte bu eðitime savm denilirdi. Savm ayný zamanda Türkçe de oruç olarak bilinen ibadettir. Týpký savaþ atlarýnýn savm edilmesi gerektiði gibi, en çetin savaþ için hazýrlanan nefis atlarýnýn da oruçla hazýrlanmasý gerekir. Savm sadece aç ve susuz kalmak deðildir. Savm, cenk meydanýnda çetin rüzgârlara karþý saðlam durabilmektir. Bunlarýn arasýnda en þiddetlileri þehvet rüzgârý, hýrs rüzgârý, kýskançlýk rüzgârý gibi rüzgârlardýr. Cenk meydanýnda kýlýçlar çekilmiþtir. Sahip olduðumuzu zannettiðimiz herþey bize yara vermek üzere þakýrdayan keskin kýlýçlar gibidir. Baþkalarýnýn hakkýmýzda düþündükleri savaþ naralarýdýr adeta. Nefis atý tüm bu debdebe içerisinde dahi gerçek istikametinden sapmamalýdýr. Onun gözleri sidret ül-müntehada 'Gözü kaymadý, asla þaþýrmadý ve haddini aþmadý. (Necm, 17) ayetinin muhatabýnýn gözleri gibi olmalýdýr. Bir ay boyunca nefis bineðini savm ile terbiye eder inananlar. Tan aðarmasýndan güneþ batýncaya kadar yemeden içmeden münezzeh Rab lerinin sýfatýný giyinir, O nunla bir ve beraber olmaktan kendilerini
alýkoyan her ne varsa ona karþý dimdik durmaya çalýþýrlar. Bunu herkes kemaliyle beceremez belki ama, þüphesiz çalýþan da karþýlýðýný alýr. Her Ramazan da binicisi atýný biraz daha ehlileþtirir. En baþta onu sýrtýndan atýp en rezil durumlara düþüren nefsi, sonunda dizginlere bile gerek kalmadan binicisi nereye isterse oraya gider. Bir bakýþ yeter yönünü çevirmek için. Binicisi de artýk deli bir atýn üzerinde durmaya çalýþan ve düþmediðine þükreden bir acemi deðil, cenk meydanýnda atýnýn her adýmýnýn hesabý olan yavuz bir cengâver olur. Allah Sevgilisi nin en büyük cihad olarak adlandýrdýðý savaþa atlarýmýzý hakettikleri gibi hazýrlamamýzý niyaz eder, hepinize hayýrlý Ramazanlar dilerim. Gazamýz mübarek olsun.
ada
sesil çetindað Denize karþý oturmuþtuk. Önümüz yakamoz Havalar serin diye üzerimize birer hýrka almýþtýk, önümüzde demli çaylar Ne güzeldi adalar Eskiden oralara prens ve prensesleri sürgüne gönderirlermiþ, biliyor muydunuz? Yüzünde tek yanlý bir gülümseme oluþtu. Hep böyle olurdu, o birþeyleri bildiðinde, susardý, gözlerine kalbinin esenliði, dudaklarýna tek taraflý bir tebessüm vururdu. Öyleydi ya, insan insana zulmetmek istediðinde ceza vermeye çalýþýrdý kendince. O garipler de adalara sürgün ediliyorlarmýþ Belki de dünyanýn en güzel adalarýna Oysa insan kime neyi zindan ederdi? Ne düþündünüz? Aslýnda insan; neresi zindan, nedir tasa, ceza ne, Aþk a düþünce anlar Ve zamanla zor olanýn yalnýz vera olduðunu öðrenir, yani kýsaca, bizlerin iþi mücadele... Aþk ý yaþamakta gerçekten böyle
miydi? Birþeyleri býrakýp gitmek, koparýlmak mý gerekiyordu neredeyse O na kavuþmak için Aklýna sigara ile mücadelesi geldi. Öyleydi, zordu bu iþler Kaç defa elindeki paketi çöpe atýp, bu son dediðini hatýrladý. Her defasýnda da kendisine yenik düþmüþtü. Sabah namazýný kýlarken gönlünden geçenlere günlerce, aylarca, yýllarca, tövbe de eklemiþti. Fakat her seferinde öyle bir anlýk boþlukta, gidip çekmeceden yýllanmýþ paketi çýkarýp, bir tane daha yakmýþtý. Ýþte nefs böyleydi. Ýnsan anlýk zayýflýðýna yenik düþebiliyordu. Hep ayýk olmak gerekiyordu, hep uyanýk, hep dinç. Ama emirlere sarýlmak ve yasaklardan sakýnmak zordu. Günlük hayat telaþýnda çok zor geliyordu. Gece olunca kendimi yalnýz hissediyorum. Yalnýz deðiliz dedi, O hep bizimle sen görmesini bil yeter. Ben niye kendimi hep yenik hissediyorum? Sanki hep birþeyleri eksik yapýyormuþum gibi? Öðrendiðimi zannedip, kendime yine yeniden yenik düþüyorum? Böylesi caiz mi? Yine sustu. Bu sefer dudaklarýnda o
tebessüm yoktu. Belki verecek cevabý da yoktu. Ýçinden, ögretmenim olsa þimdi burada o enfes kýsýk sesiyle bütün sorularýma açýklama getirirdi diye geçirdi. Ýnsanýn öðretmenini paylaþmasý ne zordu Yüzünü resimlerden, sesini sadece videolardan duymasý... Acaba yaný baþýndakiler gibi, uzaklarda, çok uzaklarda, O nun müridi olmak için can atanlarý da sever miydi?
bu idi. Rabb i O nu görecekti. Kalbinin sadece O nun sevgisi ile dolu olduðunu bilecekti. Belki düþüp kalkacaktý, hatta yara da alacaktý ama yüzünü O ndan çevirmeyecekti ve Rabb i O nu böyle de sevecekti. Hayat bir mücadele idi. Mücadele ve riyazat... Ýnanmýþtý.
Sustunuz? Allah Teâlâ Uðrumuzda mücahede edenlere, mutlaka yollarýmýzý göstereceðiz" buyurmuþtur (Ýbrahim, 14/12). Ýnsan sýrf mücahede ile huylarýný kökünden söküp atamaz. Onlarý ancak faydalý hale getirir. Nitekim Rasulullah: "Birinin tamamen huyundan vazgeçtiðini duyarsanýz inanmayýnýz" buyurmuþtur. Ruhi hayat mücahede ve riyazatla elde edilir, güven.
Yatsý namazýndan sonra Gazali okudu. Þöyle diyordu Gazali: Zühd ile vera her gece kalbleri dolaþýr, iman ve haya bulunan kalblere yerleþir, böyle olmayan kalblerde durmaz, geçip giderler.
Ýçine adeta sevinç, kucak dolusu umut doldu. O zaman belki sürreel bir hayatta, dünya zenginlikleri arasýnda calýþmak zorunda olsa bile, belki þükran evresine ermediðini düþündüðü insanlara destek olmak gerekse bile, kendi sofrasýndan kimse bilmeden aç kalkýyorsa dileði
Bu gece yatmadan Gazali oku. Ayaðýnýza saðlýk, yine gelin lütfen.
Kalbi delice attý. Dileði bu gece kendisine de uðramalarýydý. Bu gece ve her gece
hikâye-bölüm III yavuz celep Tavandan tabana kadar zümrüt yeþiline boyanmýþ bir odanýn içindeyim. Ýçinde hiçbir eþya bulunmayan bomboþ odayý yeþil bir duman kaplýyormuþ gibi, havasý dahi yeþil... Onu ilk defa bu yeþil odanýn içinde görüyorum. Tam da odanýn yeþil nuruna uygun renkte, yemyeþil gözleri, yeþil elbisesi ve yeþil baþlýðý ile, odanýn ortasýna yeþil bir postun üzerine oturmuþ birþeyler okuyor. Ya sessiz okuyor, ya kulaklarým saðýr, hiçbirþey duymuyorum. Gördüðüm herþeyden, herkesten o kadar farklý ki, zihnime kaydedilmiþ bütün kelimeleri, mânâlarý kullansam dahi, O nunla ilgili yaptýðým her tasvir, her taným, her anlatým eksik kalýr... Sert, cansýz, ruhsuz olan demirin, enerji dolu diri bir mýknatýsa çekilmeme imkaný yoktur ya, demirin mýknatýsa çekilmesi gibi karþý konulmaz bir güçle ona doðru akýyorum. Gözbebeklerimden hücrelerime nüfuz eden bir bakýþla bakýp Gel diyor. Hiç duraksamadan karþýsýna geçip onun gibi dizlerimin üzerine
oturuyorum. Sað elini kalbine sokup nurla yazýlmýþ cümleler çýkarýyor. Avucuna doldurduðu kalbî cümleleri önce okuyor uzun uzun, sonra gönlüme nakþediyor. Gözlerini gönlüme dikip boþ avuçlarýný bana uzatýyor ve Oku diyor. Vücudumun her zerresi, emir bekleyen emir erinin aldýðý komutla harekete geçmesi gibi itaatkâr biçimde çalýþmaya baþlýyor. Gayri ihtiyari sisteme ayak uydurup okumaya baþlýyorum; ben okudukça odanýn duvarlarý O nun sesi ile yankýlanýyor... Noktasý dahi bana ait olmayan fakat bütünüyle benden tecelli eden eserin sahibine, kâinat kudretinin eline býrakýyorum kendimi... Binbir çeþit nimetle donatýlmýþ bu mâidenin kaldýrýlmamasý için, aðzýma býrakýlan hiçbir lokmaya itiraz etmeden, bir defada yutmaya devam ederken, karþýmda O nun yerinde yeþiller içinde kendimi görüyorum; kâinatýn ihtiyacý olan enerji benden daðýlýyor. Kuþlarýn cývýltýsý, çaðlayanlarýn, ýrmaklarýn þýrýltýsý, bülbüllerin þakýmasý, göklerin gürültüsü, rüzgar uðultularý, yaprak hýþýrtýlarý... Her ne var ise sesininefesini benden alýyor, her ne var
ise benim gönlümden çýkan nurî kelimelerle vücûda geliyor. Öyle bir an içindeyim ki kâinat benim ve herþey benim bir uzvum gibi... Ýþte o an sol kulaðým bir sese kabarýyor; Sana da vahyolunuyor!
Vehm ü ilhâm cihâdýnýn Pâyâný ulu sücûddur Melhame-i Kübrâ dýr ol Ki meydan yeri vücûddur Her neferi Hakk bilmeyen Alemde adû var sanýr Sýrr-ý kevni bilen nefis Cümleye serbesücûddur
..................................................
Korktum... Bilmekten, bilip de görememekten, görüp de sahiplenmekten korktum... Olmaktan, yetmekten, yetip de salýverilmekten korktum. Herbirþeyden vazgeçip teslim oldum, kendi içime gizlendim. Simsiyah, zifiri karanlýk vücudumun içine... Ne zaman ki her gölgeyi aslýna iade edip sonsuz bir siyahlýða tutsak oldum, o zaman bir kandil olup asýldý, kubbe-i hadranýn nuruyla aydýnlanan zümrüt yeþili gönlüm, ezelden ebede...
Þiddetli bir gökgürültüsü ile sarsýldým. Huzur dolu yeþil âlem yerini, gürültüyle öfke saçan simsiyah bir gökyüzüne býraktý. Sanki gökyüzünün mavisini çalmýþým, yaðmurunu kurutmuþum, kuþlarýný yoketmiþim, güneþle arasýndaki dostluðu ben bozmuþum da, bu yüzden onun en büyük düþmaný olmuþum gibi, þiddetinin tek hedefi ben oldum. Ve az önce içinde bulunduðu âlemde bütün kâinatýn kendisi olan ben, vehmime bir an kulak verip, itibar ettiðim için artýk zavallý bir halde ve yapayalnýzdým... Yanýbaþýmda açýk duran kitaba iliþti gözüm. Sanki yalnýzlýðýmý yokedip beni teselli edecekmiþ gibi, kendimden bile gizlediðim bir ümitle elime aldým kitabý...
selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan
nefes alan tarifler
ÝFTAR ÝÇÝN HAFÝF SEÇENEK:
incir tatlýsý Malzemeler: 8-10 adet incir Bal Tarçýn Ceviz Ýçi Gül suyu
Hazýrlanýþý:
Ýncirleri üst kýsmýndan aþaðýya doðru dörde bölün içerisine ceviz içi, bal, tarçýn ve gül suyu ekleyerek servis yapýn. Afiyet Olsun...
selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan
nefes alan tarifler
Malzemeler:
1 adet hazýr pide 1 adet etsuyu bulyon 500gr. yoðurt 500gr. kýyma Kimyon Karabiber Kýrmýzýbiber Tuz 2-3 sap maydonoz 2 adet soðan 4-5 diþ sarýmsak 4-5 adet domates
Hazýrlanýþý:
Pideyi elinizle parça parça yapýp tepsi içine koyun. 200 dereceye ayarlanmýþ fýrýnda 15-20 dakika ýsýtýn. Etsuyunu 1 bardak kaynar suyun içerisinde eritip pidelerin üzerine dökün. Kýymaya, kýrmýzýbiber, karabiber, bir tutam tuz, bir çay kaþýðý kimyon, rendelenmiþ soðan, sarýmsak ve maydonoz ekleyerek karýn ve köfte yapýn. Sonra tavada veya kýzgýn demirde ýzgara olarak piþirin. Piþirdiðiniz köfteleri pidelerin üzerine koyun. Ayrý bir sos tavasýnda dilimlenmiþ sarýmsak, soðan, tuz, karabiber ve rendelenmiþ domatesleri 30dk. piþirerek bir sos yapýn. Tepsinin üzerine sarýmsaklý yoðurt ve sosu dökerek servis yapýn.
görüþmek üzere...
yorum ve önerileriniz için h e r n e f e s s @ g m a i l . c o m