Her Nefes - Ağustos 2011 / Oruç - Sabır

Page 1

AÐUSTOS 2011

23.sayý

Tasavvuf Kültürü Dergisi

oruç- sabýr


editörden Merhaba Her Nefes Dostlarýmýz; Çok þükür yeniden bir aradayýz. Bu sayýmýz çok özel ve çok güzel bir aya, aylarýn sultaný Ramazan ayýna dair Ýnþaallah hepimiz Ramazan ayýnýn feyzinden, bereketinden, sabrýndan, tevekkülünden, vericiliðinden nasipleniriz. Konu Ramazan olursa elbette içinde oruç olur, sabýr olur ve zekât olur Bizler de inþaallah nefsimizin isteklerinden oruçlu, nefsimizle mücâdelede sabýrlý ve kötü huylarýmýzdan verici oluruz. Bu sayýmýz içinde yine birbirinden güzel yazýlarýmýz ve sohbetlerimiz var. Siz gönül dostlarýmýzla daha önce paylaþtýðýmýz bazý deðiþiklikleri dergimizde gerçekleþtirmeye devam ediyoruz. Yeni yazarlarýmýz da olsun istiyoruz ve bunun için siz gönül dostlarýmýzdan katýlým bekliyoruz. Lütfen o güzel gönül denizinizden bizleri de nasiplendirin. Gelin siz de bizimle beraber Her Nefes in bir sayfasýnda gönlünüzden bir nefes alýn ve bu nefesi kaleme alýp bize yazýn. Biz de bu güzel yazýyý tüm Her Nefes dostlarýyla paylaþalým. Siz yazýlarýnýzý bize yollayýn, biz de içlerinden en beðendiklerimizi dergimizde paylaþalým ve hep beraber okuyalým. Tüm âlemlerin Ramazân-ý Þerif i Mübarek olsun. Ýnþaallah hep beraber daha nice ramazanlara, bayramlara eriþelim; ramazaný, Hakk ý yerli yerine koyup gerektiði gibi ve O na, O âlemler sultanýna lâyýk evlât, mümin ve kul olacak þekilde yaþayabilelim. Nefisle gazamýz mübârek ola Yosun Mater



Sohbetler Hazret-i Rifâî Efendimiz'e, evlâtlarý, Kadir gecesi ne vakittir? diye sormuþ. Oðlum buyurmuþ, Eðer sen basîret gözünü cilâlandýrýrsan her ânýn Kadir'dir, senede bir gece deðil. Demek ki her þeyde hâkim olan akýldýr. Meselâ sen nesin? Fikrin ne ise sen osun. Hakîkî fikir ne demektir? Rûhânî, mânevî, ilâhî fikir demektir. Çünkü ancak insan o zaman irfan sâhibi oluyor, o vakit eþyânýn hakîkatini olduðu gibi görebiliyor ve Hakk ýn cemâlinden baþkasýna bakmýyor. Mârifet ne demektir? Mârifet, Cenâb-ý Hakk ýn rubûbiyetini yâni Rab oluþunu kemâliyle idrak eylemek ve kulluðun þânýna lâyýk olan ameller ve vasýflar ile de nefsini tanýmak ve hiçbir þeyin Allah'ýn emrinden hâriç olmadýðýný, rýzký da Cenâb-ý Hakk'ýn verdiðini bilmektir. Ýþte ancak bu kimse irfan ve zikir sahibidir. Bir de, vaktini dedikodu, mâlâyânî, boþ þeyler ve zevk u sefâ ile zâyi eden kendimizi düþünelim. Cenâb-ý Hak ferahlananlarý sevmez. Zîrâ ferahlanmak yâni kendini kaybedercesine zevk ve safâya dalmak, böylece de ferah ve sürûrun gafleti içinde erimek cinnet alâmetidir. Ken an Rifâî, Sohbetler. Kubbealtý Neþriyâtý, Ýstanbul, 2000, s. 73-74.


Hz. Peygamber Aleyhisselâm, "Oruçlunun aðzýnýn kokusu, Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir" buyurmuþtur. Kemâlâta erenlerin çoðu, ancak bu yolla ermiþlerdir. Çünkü bu yol, mücâhedelerin en zorudur. Bundan hâsýl olan maârif de en güzel nefhadýr. Kezâ güzel vakitlerde, bilhassa seher vaktinde rahmânî cezbeye de teþviktir. Çünkü seher vakti de uþþâka (âþýklara) nefha-i Rahmâniyye'dir, ve Yüce Allah'ýn huzûruna yaklaþma sebebidir. Bu, ancak bütün vakitleri kaplayan çok nâfile ibâdet yapmakla olur. Çünkü yüce Allah bir kudsî hadiste Kulum nâfilelerle bana yaklaþmaða devam eder, o kadar yaklaþýr ki kendisini severim. Ben onu seversem, onun kulaðý, gözü... olurum" buyurmuþtur. Ýþte bu sevgiye meyletmek, ilâhî nefhalara meyletmektir. Niyâzî Muhammed Mýsrîi Ýrfan Sofralarý


oruçver oruç ve ramazan

Ramazan beþ harften oluþan bir kelimedir. Ra (ra), mim (ma), dad (z), elif (a), nun (n). Ra harfi, rahmet ve re fetten gelir. Mim harfi mücâzat (bir þeyin karþýlýðýný verme) muhabbet ve minnetten gelir. Dad harfi sevâbý zamân etmekten (garanti altýna almak) gelir. Elif harfi, eneka (hoþnutluk) ve yakýnlýktan gelir. Nun harfi ise nur ve nevâlden (cömertlik) gelir.

Ramazan ý hakkýyla tamamlar ve onda gerekli olan ibâdetleri doðru bir þekilde yaparsanýz, bu sayýlan þeyler de Hak katýndan size gelir. Böylece dünyada iken kalblerinizle O na yakýnlaþýr ve kalplerinizi nurlandýrýrsýnýz. Hakk ýn cömertliðine, açýk ve gizli nimetlerine nâil olursunuz. Âhirette ise hiçbir gözün görmediði, hiçbir kulaðýn duymadýðý ve hiçbir beþerin kalbine gelmeyen nimetlere kavuþursunuz (Abdülkadir Geylânî, Yolun Esaslarý, s.132). Oruç farz bir ibâdettir. Allâhu Teâlâ, Kur ân-ý Kerîm de þöyle buyurmuþtur: Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kýlýndýðý gibi, sizin üzerinize de Allah tan korkmanýz için sayýlý günler olarak oruç farz kýlýndý. (Bakara, 183) (Ýsmâil Ankaravî, Minhâcu l Fukarâ, s. 165). Ramazan , Allah ýn isimlerinden bir isimdir. Bu ismin hilâli hangi kalbde

tulû etmiþse hakikatte orucu o tutmuþtur. Ramazan ayýnýn þânýný, ümmet-i Muhammed in ebedî felâha kavuþabilmesi, ilâhî sýfatlara girebilmesi için bir bahâne olduðunu Bakara Sûresi nin 185. âyeti ilân etmektedir: O sayýlý günler, Ramazan ayýdýr ki, insanlara doðru yolu gösteren, hidâyeti ve hakký bâtýldan ayýrmayý açýklayan Kur an, bu ayda indirildi. Sizden kim o aya eriþirse, oruçla geçirsin. Kim hasta ve yolculukta olur da oruç tutamazsa baþka günlerde kazâ eder. Allah size kolaylýk diler, size zorluk dilemez. Ki böylece sayýyý tamamlayasýnýz, sizi doðru yola ilettiði için Allah ý yüceltesiniz ve þükredesiniz (Bakara 185). (Þemsettin Yeþil, Ýslam Dininde Sarsýlmayan Esaslar, s. 412-413). Bu âyet Te vilât-ý Kâþâniyye de þöyle açýklanmaktadýr:

Nefsin, Hak nûru ile tutuþup yandýðý vakitte cem makamýna ulaþtýrýcý olan ve akl-ý Kur ânî olarak isimlendirilen icmâlî (toplu) ilim indirildi. Cemi itibâriyle insanlarý vahdete hidâyet ve cemi ile farktan yani akl-ý furkanî diye isimlendirilen tafsilî ilimden sýra sýra delillerle indirildi. Þimdi sizden her kim o vakitte hazýr olursa, yani zat makamýný görmeye (þuhud) vâsýl olursa, kendisinde Hak ile olamadýðý söz, iþ ve hareketten el çeksin. Kim bu þuhuddan


amazan

cemâlnur sargut

menedici, nefsânî hicablardan ibâret olan kalb hastalýklarý ile hasta oldu ise veyâ henüz sülûkta olup zâtý görmeye vâsýl olmadý ise ona bu makama ulaþýncaya kadar geçilecek diðer mertebeler vardýr. Allah Teâlâ Hazretleri, size tevhid makamýna eriþmek ve Allah ýn kudretiyle yardým görmekle kolaylýk murâd eyler. Âciz ve zayýf olan nefis ile iþlerin güçlükle yüklenilmesini murâd etmez. Ve sizin Hakk a ulaþtýrýcý bu mertebeler, hâller ve makamlarý kemâle erdirme ile faydalanmanýz ve sizi cem makamýna hidâyet etmesi üzerine Allah ý yüceltmeniz, azamet ve kibriyâsýný bilmeniz için ve belki istikametle þükredersiniz diye size bunlarý emretmiþtir. Ve bana teveccüh, itibar etmiþ olan sâlik ve tâlipler, benim mârifetimden sana suâl ettiklerinde hemen tahkik, ben zâhirim. Bana hâl ve istîdadlarý ile duâ edenlerin duâ ettiklerinde, hâl ve istîdadlarýnýn gerektirdiðini vermekle duâlarýný kabûl ederim. Ben onlarý zâtýma dâvet ve Bana sülûkun niteliðini öðrettiðimden, zühd ve ibâdetle istîdadlarýný temizlemekle benim rýzâmý talep etsinler. Ve temizlenme hâlinde onlarýn kalbleri aynasýndan Ben tecellî edeceðimden Ben i müþâhede etsinler. Ümid edilir ki, istikametle rüþt bularak, müstakîm ve sâlih olurlar. (Te vilât-ý Kâþâniyye, Kâþaniyyüs Semerkandî, s. 71-72).

Her gecesi diðer aylarýn gecelerine nisbeten bir Kadir Gecesi olduðu gibi, kendisinde Kur âný Mübin ile beyân edilmiþ olan bir de husûsî Kadir Gecesi vardýr. Ve bu merhamet (gufran) ayýnda hiçbir þey ile uslanmayan nefsin itaat dâiresine girmesi vardýr. Cenâb-ý Hak, irâde sýfatýný yalnýz insana bahþetmiþ, o sýfatýn da yalnýz insanda olduðunu oruç ile ortaya koymuþtur. Onun için oruç tutan kimse, Hakk ýn ihsân ettiði irâdeye sâhip olduðunu gösteriyor demektir. Yani oruçlu insan demek, sýfât-ý ilâhî ye bürünmüþ, Hak-sýfat olmuþ kimse demektir. Bakara Sûresi nin 187. âyetinde ise þöyle buyrulmaktadýr: Oruç tuttuðunuz günlerin gecelerinde hanýmlarýnýza yaklaþmanýz size helâl kýlýndý. Onlar sizin elbisenizdir. Siz de onlarýn elbisesisiniz. Allah sizin nefislerinize zulmettiðinizi bildi. Bunun üzerine tevbenizi kabul edip sizi baðýþladý. Þimdi artýk onlara yaklaþýn. Allah ýn size farz kýldýðýný talep edin. Fecirde beyaz iplik siyah iplikten ayýrdedilinceye kadar yiyin, için. Sonra orucunuzu geceye kadar devam ettirin. Mescitlerde îtikâfta iken (ibâdette iken) de hanýmlarýnýza yaklaþmayýn. Bunlar Allah ýn koyduðu sýnýrlardýr. Bunlara yaklaþmayýn. Allah insanlara âyetlerini iþte böyle açýklar ki, O ndan korksunlar. Bu âyet, Te vilât-ý Kâþâniyye de þöyle açýklanmaktadýr: Huzur zamânýnýzda zikir ve beyân edilmiþ olan imsakýn arasýna giren gaflet vaktinizde, sizin için nefsinizin zevklerine yaklaþmaya tenezzül, mübah ve helâl kýlýnmýþtýr. Zir mecbûrî bir iliþki


oruçver oruç ve ramazan

ile nefisleriniz sizin elbiseniz, siz de onlarýn elbisesi olmuþsunuz. Allâhu Teâlâ Hazretleri sizlerin sülûk, riyâzat ve huzur zamanlarýnýzda nefsânî nasip ve lezzetlerinizi çalmakla hýyânet eder olduðunuzu bildiðinden tövbenizi kabûl etti ve kusurunuzu affetti. Þimdi fenâdan sonra beka hâlinde, istikamet ve ihtiyat vaktinde gaflet zamanlarýnda nefsânî zevklerinize mübâþeret ediniz (iþe baþlama). Ve Allah ýn size farz kýldýðý takvâyý ve nefsânî zevkler sebebiyle istikâmet hukukunu çok bol olarak edâya, Allah ýn emrettiði ubâdiyet (kulluk) ve kendine dâvetle kýyâma (beka mertebesindeki istikamet) kudret talep ediniz. Size fecirden huzur ziyâlarý ve eserleri zâhir olarak gafletin zulmet ve karanlýðý üzerine galip olana kadar nefsinize refik olunuz. Sonra gaflet zamaný gelinceye kadar Hakk la huzûrunuzda zikir olunan el çekme üzere olunuz ki, eðer el çekme ve huzur sürekli olsa maaþ (yaþayýþ, dirlik) ve mühimmâtý (harp malzemesi, lüzumlu þeyler) maslahatlarýyla (iþ, emir, keyfiyet, sulh) kýyam (beka mertebesindeki istikamet) mümkün olmaz. Siz kalbleriniz mescitlerinde oturmuþ, ibâdete çekilmiþ ve hazýr olduðunuz halde nefislerinize yaklaþmayýnýz. Zîrâ nefislerinizin zuhûru ile vakitleriniz müþevveþ (belirsiz, karmakarýþýk) oluverir. (Te vilât-ý Kâþâniyye, Kâþaniyyüs Semerkandî, s. 71-72).

Abdülkadir Geylânî Hazretleri diyor ki: Âdeti terkedin, ibâdete yapýþýn. Allâhu Teâlâ için oruç tutun. Himmetlerinizi yemeye içmeye yoðunlaþtýrmayýn. Bu düþük bir himmettir. Hâlbuki rýzýk konusunda garantiniz var. Yemeyen ve içmeyen, samed (her þey kendisine muhtaç) olan Allahu Teâlâ ne yücedir. O rýzýk verendir, rýzýk verilen deðil. O yedirendir, yedirilen deðil. O sameddir, onun karný yoktur. O yemez, içmez, uyumaz. (Abdülkadir Geylânî, Yolun Esaslarý, s.134). Oruç tutan kimse, samediyet sýfatý ile sýfatlanmýþ olur. Samediyet sýfatýyla sýfatlanmýþ olan kimse, Allâh ýn vahdetini daha çabuk bulur. Onun için Allahu Teâlâ, oruç tutanlara karþý ecrini daha çabuk ve husûsî olarak vereceðini ifâde ederek þöyle buyurmuþtur: Oruç benim içindir. Ve onun ecrini ben bizzat kendim vereceðim. Bu âyet þunu kasdetmektedir: Bir kimse samediyet sýfatýyla ki bu Allah ýn sýfatýdýr muttasýf olarak orucunu ikame ederse, onun karþýlýðý daha bir apayrý olacaktýr (Ýsmâil Ankaravî, Minhâcu l Fukarâ, s. 165-166). Her ibâdete az çok riyâ karýþmak ihtimâli olabilir. Oruçta ise bu olamaz. Çünkü oruç, Allah ile kul arasýnda gizli bedenî bir ibâdettir. Oruç, yalnýz aç kalmak deðildir; ayný zamanda açý arayýp onu doyurmak da orucun gayelerinden biridir. Oruç, bütün


amazan

cemâlnur sargut

azânýn imân ettiðini isbat ve onlarýn ýslâhýný beyandýr. Meselâ dili ile gönül kýran kimse günlerce aç susuz kalsa hakîkatte oruç tutmamýþtýr.

Oruç tutmakla insan haþlanýp gönül yýkýlacaksa ona kim oruç tut dedi? Oruç Hazret-i Ýnsana farz olmuþtur. Oruç insanýn kafasýný vurmaz, bilâkis kafasýný düzeltir, kesâfetini letâfete inkýlâb ettirir. Oruç tutan, deðil kalb kýrmak, kýrýk kalbleri tâmir etmek, gönüllere sürur vermek için çalýþýr. (Þemsettin Yeþil, Ýslam Dininde Sarsýlmayan Esaslar, s. 414-415). Peygamber, Oruç cünnettir (sýðýnaktýr) der. Cünnet kelimesi, sâhibini örten ve sâhibinin üzerini kapatan þey demektir. Kalkana da micenne , yani sýðýnak denir. Çünkü kalkan sâhibini kaplar ve onu oklardan korur. Aklýný kaybetmiþ kiþiye de mecnun denir. Çünkü onun da aklýnýn üzeri örtülmüþtür. Oruç, verâ, takvâ ve ihlâs sahibi olan oruçlu için sýðýnaktýr. Çünkü sýðýnak onu dünya ve âhiret belâlarýndan korur. (Abdülkadir Geylânî, Yolun Esaslarý, s.135). Ýbn-i Arabî Hazretleri Fütûhat ýnda þöyle buyurmuþlardýr: Savm (oruç), lûgatte rifat mânâsýna kullanýlýr. Nitekim sâme en-nehâc (gündüz yükseldi) denilir. Orucun yükselmek mânâsýna geldiðini isbât eden bir hadîs-i þerîf

vardýr ki, onu Ýmam Nesâî Hazretleri rivâyet etmiþtir. Bu hadîs-i þerîfe göre adamýn biri Peygamberimize gelerek þöyle demiþtir: Ya Resûlallah! Bana bir iþ buyur ki, onu senden duymuþ ve senin isteðinle yapmýþ olayým. Resûlullah Efendimiz bunun üzerine þöyle buyurdular: Oruç tut, çünkü orucun misli yoktur. Yani benzeri yoktur. Orucun ibâdetler içinde husûsî bir yeri vardýr demektir. Allâhu Teâlâ bir hadîs-i kudsîsinde þöyle buyuruyor: Oruçlu olan bir kimsenin aðzýnýn kokusu, benim katýmda misk kokusundan daha güzeldir. Hakîkat ehline göre bu koku, burunla hissedilen koku deðildir. Bu koku bilâkis bâtýnî olarak idrâk edilen en güzel kokudur. Bu kokunun hâsýl olmasýnýn en büyük sebebi de Allah a itaat etmektir. Oruçlu insanýn aðzýnýn kokusu misk kokusundan güzeldir, çünkü aðzýnda hîle bulunmaz. Yalan, aðzýn semtine uðramaz. Çünkü kâinatta Allahsýz bir zerre görmez ki aldatmaya kalksýn. O, herhangi bir kötülükle karþýlaþtýðý zaman vicdanýndan Dikkat et! Oruçlusun. Yani Allahsýfatsýn. Ayýplarý örteceksin. Zýdlarý toplayýp neþe yaratacaksýn sesini duyar. Bir hadîs-i þerîfte Peygamberimiz, Oruç cennettir buyurmuþtur. Yani oruçlu kimse nefsinin ve þeytanýn vesveselerinden ancak oruçla kurtulabilir. Ýþte bu sâyede oruç insaný cehenneme giden yoldan alýkoyar ve o yolda bir perde olur. Oruç sâyesinde sâlik, melekût âleminin kapýsýný çalmýþ olur ki, bu kapýlarý çalan ayný zamanda açlýk ve orucun ruhâniyetiyle cennetin kapýlarýný da çalmýþ olur.


söyleþisö oruç miracve ramazan

Zîrâ Peygamberimiz bir hadîsinde Melekût âleminin kapýsý ancak açlýk ve susuzlukla çalýnabilir buyurmuþlardýr.

Hz. Lokman genellikle oðluna þöyle nasihat ederdi: Ey oðulcaðýzým! Mideni tamamiyle doldurma. Eðer mideni tamamiyle doldurursan fikrin uyur ve hikmet hapsolur. Âzâlarýn ise ibâdet etme husûsunda tembelleþir. Bir kimse çok yediði zaman zulûmatý tâbiyyeden (tabiî karanlýktan ve körlükten) kurtulamaz ve zekâsýna âit ýþýk söner. Iþýðý sönen bir zekâ ise mârifetle nurlanamaz. Bu kimsenin kalb aynasý gafletin kirlerinden, paslarýndan bir türlü kurtulamaz ve safâya eremez. Sâlik olan kimsenin midesi týpký neyin içi gibi boþ olmalý ki, aþk meydanýnda Allah a karþý tazarrû ettiðinde yapmýþ olduðu niyâzý ve yakarýþý samimi olsun, hoþ olsun.


öyleþisöyl cemâlnur sargut

Oruç Hazret-i Ýnsana farz olmuþtur. Oruç insanýn kafasýný vurmaz, bilâkis kafasýný düzeltir, kesâfetini letâfete inkýlâb ettirir.Oruç tutan, deðil kalb kýrmak, kýrýk kalbleri tâmir etmek, gönüllere sürur vermek için çalýþýr.


Ramazan geldi; aþk ve îman pâdiþâhýnýn sancaðý eriþti! Artýk maddî yiyeceklerden elini çek! Çünkü, göklerden mânevî rýzýk geldi ve can sofrasý kuruldu! Can, bedenin hantallýðýndan kurtuldu; tabiatýmýzýn isteklerinin eli baðlandý! Aþk ve îman ordusu geldi, sapýklýk ve îmansýzlýk ordusunu kýrdý geçirdi! Bir bakýma oruç, bizim kurtuluþumuzun kurbâný sayýlýr; bizim canýmýz, onun yüzünden dirilik elde edecektir! Mâdemki gönül evine misâfir olarak can geldi, onun uðruna bedenimizi tamâmýyla kurban edelim! Sabýr, hoþ bir buluttur; ondan, hikmet, mânevî lûtuflar yaðar! Bu sebeptendir ki, Kur ân-ý Kerîm de bu sabýr ayýnda nâzil olmuþtur! Bizi kötü iþler, günahlar iþlemeye teþvik eden kirli nefsimiz, arýnmaya, temizlenmeye muhtaçtý! Ramazan gelince, günah zindanýnýn kapýsý kýrýldý; can, nefsin esâretinden kurtuldu, mîrâca çýktý, sevgiliye kavuþtu! Bu mübârek ayda gönül de boþ durmadý; ümitsizlik perdesini yýrttý, göklere uçtu! Can, zâten bu kirli dünyâya mensup deðildi, meleklerdendi; onlara ulaþtý! Ramazan günlerinde sarkýtýlan merhamet ipine sarýl da, þu beden kuyusundaki hapisten kendini kurtar! Yusuf Aleyhisselâm kuyunun aðzýna geldi, seni çaðýrýyor; çabuk ol, vakit geçirme! Îsâ Aleyhisselâm isteklerden, beden eþeðinin arzularýndan kurtulunca, duâsý kabul edildi! Sen de nefsânî isteklerden temizlen, elini yýka! Çünkü, gökyüzünden mânevî yemeklerle dolu sofra geldi! Haydi, elini aðzýný yýka; ne yemek ye, ne iç, ne de söyle! Hakîkate erdikleri, Hakk ý bulduklarý için susup duran ermiþlere gelen mânâ sözlerini, mânâ lokmalarýný ara! Hz. Mevlânâ, Divan-ý Kebir, Hazýrlayan: Þefik Can, Ötüken Yayýnlarý, Cilt 1, s. 459-460.



bir sonraki bayram

Hüseyin Çalýþkan

Çocukken annemin aldýðý yeni giysileri baþucuma koyup sabah olmasýný beklediðim günleri hatýrlýyorum. Bayram namazýna gidip önce babamla bayramlaþtýðým, sonra eve gelip sýradan dedeme kadar herkesin elini öpüp güzel bir kahvaltý sofrasýna oturduðumuz günler Komþular da dâhil, gördüðümüz herkesin bayramýný kutlayýp ceplerimize bozuk para, þeker, mendil doldurmalarýný beklemek nasýl bir heyecandý! Öðlene doðru mahalledeki çocuklarla bayram ganîmetlerimizi karþýlaþtýrýr, sonra bakkaldan çikolata, çiklet, gazoz alýp maytaplarý patlatmaya koyulurduk. Akraba ziyâretlerinde akranlarýmýzla oynamaktan bayramlýklarýmýz ter içinde kalýr, fanilalarýmýz deðiþtirilir, arkamýza tülbent konulur ve yarý þaka azarlanýlarak baklava yemek üzere büyüklerin yanýnda beþ dakikalýðýna oturtulurduk. Tüm bu anýlar bende eski bayramlarýn güzelliðini anlatan

hâtýralar olarak saklý kaldý. Yaþým ilerledikçe sanki bayramlardaki þevkim de azalýyordu. Öyle ya, artýk insan çocukluktan çýktýysa, þekerlemeden eski zevki almýyor, maytap patlamalarý onu heyecanlandýrmýyorsa bayram ne kadar keyifli geçebilirdi? Cemâlnur Abla yla tanýþtýktan sonra fikrim bir hayli deðiþti. Özellikle bayram ve kandil gibi vesîlelerde çocuklara verdiði enerji, onlarla ilgileniþi ve sanki her birini bir bahçývanýn meyve fidanlarýna verdiði can suyu gibi küçük küçük bilgilerle yeþertmesi bende bir güven uyandýrdý. Artýk yeni bayramlarýn daha da güzel olmasý gerektiðini düþünüyorum. Evet, bence artýk Ah o eski bayramlar! diyen kimse kalmamalý. Dahasý bir sonraki bayramýn daha dolu, daha kalabalýk, daha doyurucu kutlanacaðýna inanmalý


herkes. Çocuklar henüz büyümeden yaþlandýklarýnda daha ne güzel bayramlar kutlayacaklarýnýn hayâlini kurmalý. Her bayram daha da çok insan katýlmalý bu þenliðe. Daha çok insan Hz. Peygamberimize âþýk olmalý. Bayram hepimizin içinde sevgi bombalarý patlatmalý. Öyle ki yaþlýsýndan gencine herkesin gözlerinin içi gülmeli, parlamalý. Dýþarýdan görenler Bunlara da ne oluyor böyle? Ben de istiyorum ne yiyip ne içtilerse bu hale gelmek için! demeli. Yenilen içilen Allah aþký olmalý. Büyüklerin evlerinde toplanýlýp yirmilerle, otuzlarla bir araya gelinmeli. Hastasý yaþlýsý yalnýzlýk denilen þeyi unutmalý. Varlýklý olan vermekten, yoksul olan almaktan huþû duymalý, verenin de alanýn da yüce Allah olduðu idrâk

edilmeli. Mezar ziyâretleri dahî bir sevinç vesîlesi olmalý. Müslüman mezarlýðýnýn cennetten bir bahçe olduðu anlatýlmalý çocuklarýmýza. Býrakalým baþkalarý kendi mezarlýklarýnda korku filmleri çeksinler, biz ölüme düðün diyen Hz. Mevlânâ nýn torunlarýyýz. Bunu gerçekleþtirebilmek için özellikle küçüklerimize olan borcumuzu hakkýyla ödememiz þart. Onlara bayramýn ne kadar güzelliði varsa yaþatmamýz, Allah için vermek ve yine O nun rýzâsý için almanýn zevkini öðrenmemiz ve öðretmemiz gerekiyor. Bu bayram hepimiz Cemâlnur Abla nýn yaptýðýný yapalým. Çocuklarýmýzý Allah aþkýyla yeþertelim. Hep bir sonraki bayramý düþleyelim. Her bayram bir öncekinden daha da güzel olsun, cennet yeryüzüne insin.


iftâriyelik

Mezhepler arasýnda uygulamaya dâir farklý görüþler mevcut olsa da tek bir gerçek vardýr: O da Ramazan ayýnýn baþlangýcý için gökyüzünde hilâlin görülmesidir. Hilâl görüldüðü zaman Ramazan ayý ile birlikte oruç ibâdeti de baþlar. Ýslâm dininin de sembolü olan hilâl, Allah ýn mânâsýný ifâde eder. Ebced hesâbýnda Hilâl ve Allah kelimeleri ayný sayýyý verir. Zîrâ her iki kelime de, bir Elif bir He ve iki Lâm harfinden meydana gelir. Allah tan gafil olan vücûdun kalbinde Allah a âit bir mânâ zuhûr etmesi, Allah ýn görülmesi demektir. Çünkü Allah beden gözü ile deðil, kalb gözü ile görülebilir. Allah ý kalb gözü ile gören için artýk Ramazan baþlamýþtýr. Ramazan, sabýr ve zorluk demektir. O hâlde kalbinde Allah ýn mânâsý beliren kiþi için sabýr ve zorluktan ibâret olan bir hayat baþlamýþ demektir. Çünkü bu hayat, kiþinin Allah tan gayrý her þeyden bedenen ve kalben uzaklaþmasýný, kendini tutmasýný gerektirir. Oruçta aç kalmaktan maksat da midenin boþ býrakýlmasý deðil, bilinçli ve irâdeli olarak kendini tutmak ve alýkoymaktýr. Allah ýn isimlerinden biri olan Ramazan, hiçbir þeye muhtaç olmayan anlamýndaki Samed ismiyle ayný anlama gelir. Ramazan ayýnda oruç tutan kiþi, yaþamak için bedeninin ihtiyaç duyduðu þeylerden uzaklaþarak, Allah ýn Samed isminin mânâsýný idrak etme þansýný yakalamýþtýr. Bunun gibi beþeriyetinin gerektirdiði tarzda, sâdece dünyâya ait iþlerin peþinde, nefsinin iþâret ettiði þekilde yaþayan kiþi hayâtýný ancak bu þekilde devam ettirebileceðini zanneder. Fakat Allah tan gayrýsýndan uzaklaþýp Allah a yöneldiði an itibarý ile daha önceki nefsânî yaþamýndan ihtiyaçsýz hâle gelir. "...Fecrin beyaz ipliði siyah ipliðinden seçilinceye kadar yiyin, için (Bakara, 187) âyeti ile sâbit olarak Ramazan da günün yarýsýnda oruç tutulur, diðer yarýsýnda Allah'ýn helâl kýldýðý þekilde yenir ve içilir. Bunun bir mânâsý da þudur: Beyaz, aydýnlýk ve iman demektir. Siyah ise gaflete delâlet eder. Gaflet hâlinde iken gaflet yemeði yemek mümkündür. Varolan her þeyin Hakk ýn mazharý olduðunu bilmeyen kiþi, bu bilgisizliði sebebiyle cezâlandýrýlmaz. Fakat Hakk'ýn lûtfu ile îmânýn kalbde sâbitlenmesi sonucu olarak, aydýnlýk gafletten sýyrýlýr ve mâsivâya karþý tutulan oruç baþlar. Bu hâlden sonra vücûdun zâhir ve bâtýn âzâlarý kendi hakîkatlerinin gerektirdiðinden fazla ve eksik olmamak þartý ile sorumlu hâle


gelir. Allah verdiðinden baþkasýyla kimseyi sorumlu tutmaz (Talak,7). Nasýl ki, oruçlunun aðýz kokusu insanlar için hoþ deðildir fakat Allah indinde misk kokusundan daha güzeldir, bunun gibi mâsivâya karþý oruç tutan kiþinin meþrebi (kokusu) çevresini rahatsýz etmeye baþlar. Çünkü o artýk çevresinin isteði, doðrularý ve kurallarý gereðince hareket etmez. Sadece Hakk ile meþgûl olur ve tüm hayâtýný buna göre yönlendirir. Bu koku bazý insanlarý rahatsýz ederken Allah ýn huzûrunda en güzel koku olan misk ile eþdeðer hâl alýr. Hazreti Mevlânâ nýn Lokma eðer sende cevher oluyorsa, istediðin kadar ye. Fakat bu lokma, fenâlýklar doðuruyorsa, boðazýna kilit as emri ile sözümüze ara vererek, Ramazan ayýnýn mânâsýna uygun bir ömrü Allah tan niyâz ediyoruz Yavuz CELEP


sabýr pasif deðil, aktif bir hâldir. Sanýrým on beþ yýl kadar önceydi. Koltuðun üzerinde oturur vaziyetteyken içim geçmiþ. Âniden, Deðiþtirmeye gücün yetmiyorsa eðer, bari gönüllü ol yeter diyen bir sesle kendime geldim. Sese eþlik eden bir rüyâ görmüþ deðildim, gördüysem bile en azýndan hatýrlamýyordum. Ancak bunu bana söyleyenin Sâmiha Annem olduðuna kesinlikle emindim. Bu sözü zaman zaman hatýrlasam ve uygulamaya gayret etsem de ne denmek istediðini hiç anlamadýðýmý yeni fark ettim. Þimdi anladým mý ondan da emin deðilim ama bugünkü idrâkimle sabrýn en güzel târiflerinden biri gibi hissediyorum. Sabra ihtiyâcýmýz olduðu zamanlar hayâtýmýzýn zorlu günleridir. Bu günlerde çoðunlukla alýþtýðýmýz, kendimizi güven içinde hissettiðimiz þartlar deðiþmiþtir. Bu yeni þartlarla nasýl baþa çýkacaðýmýzý bilemez bir durumda, huzursuz ve mutsuz bir hâl içinde bulmuþuzdur kendimizi. Hâlimizden þikâyet etmeme terbiyesini almýþ olsak da içimizdeki mutsuzluk, huzursuzluk þikâyetin ta kendisi deðil midir? Bu þikâyetleri dile getirmeden, susarak, þartlarýn tekrar düzelmesini

sabýrsýzlýkla bekleyerek kendimizi sabrediyor sanmak gafletinden kurtulmanýn formülünü bu sözde bulmak mümkün sanýrým. Ne denmiþti? Deðiþtirmeye gücün yetmiyorsa eðer... Demek ki istenen sabýr pasif olmamalý. Þartlarý deðiþtirmek için sonuna kadar mücâdele etmekle yükümlüyüz; tâ ki gücümüzün yetmediðini idrak edene kadar... Sonra ne yapmamýz gerektiði söylenmiþti? bari gönüllü ol yeter Boyun eðmek zorunda kaldýðýmýz yeni durumda da pasif olmamýz istenmiyor. Yine aktif olmamýz, düþtüðümüzü sandýðýmýz yerden bize sunulan yeni þartlar çerçevesinde, mecbûren deðil, gönüllü olarak hayâta tutunmamýz gerekiyor. Allah ýn Sabýr isminin, bütün güzel isimlerinden sonra 99. olarak geliþi de sabrýn pasif bir durum olmadýðýnýn delili deðil midir? Sabra ulaþmak bütün güzel isimler hayâta geçirildikten sonra mümkün olmuyor mu? Beni makaslarla da doðrasalar, zemzemlerle de yýkasalar, benim indimde ikisi de birdir diyen Ahmed-er Rifâî Hazretleri ve diðer insân-ý kâmiller gibi farký hissetmeyecek hâlde deðiliz. Ancak yeni þartlarla gönüllü olarak yaþama gayretimizin bile yeteceði müjdesini almýþ bulunuyoruz. Ýnanýyorum ki o zaman Yüce Allah Sabýr ismini bize de lûtfedecektir. Meral Hasýrcý 11.07.2011



Ramazan kutsal bir ay. Zîrâ Kur an bu ayda indirilmiþ. Kur an da bin aydan daha hayýrlý diye nitelenen Kadir Gecesi bu ayda. Ve bizler oruç ibâdetimizi bu ay yerine getiriyoruz. Birbirinden baðýmsýz gibi görünen onca þeyin bu mübârek ayda bir araya gelmiþ olmasý bir tesâdüf olamaz, Ramazan ýn bizlere fýsýldadýðý bir mesajý olmalý diye düþünmekten kendimi alamýyorum. Hep eskiler yâd edilir ya, benim de aklýma çocukluðumdaki ramazanlar geliyor; özellikle de anneannemle gittiðimiz, bana hiç bitmeyecekmiþ gibi gelen uzun terâvih namazlarý. Anneannemi taklit ederek kýlmaya çabaladýðým namazlarýn sonu hiç gelmez, sonunda mutlaka yaný baþýna kývrýlarak uyuyakalýrdým. Bir de son iki senedir Mescid-i Nebevî de kurulan uzun iftar sofralarýndan aldýðýmýz haz hep aklýmda. Sanmayýn ki bu damak zevki; tattýðýmýz ancak gönül zevki idi. Ýnsanlarýn koþuþturarak saatler öncesinden baþlayan sofra kurma telâþý, herkesin bir diðerini bu sofralara dâvet ediþi, sofranýn baþýnda baðdaþ kurmuþ, huþû içerisinde geçirilen son dakikalar, az sonra tüm hücrelerinizle hissedeceðiniz gümbür gümbür okunan ezan, su, hurma, yoðurt ve çörekle yapýlan iftar ve akþam namazýna yetiþmek için gösterilen telâþ ve sofralarýn alelacele toparlanýþý Ramazan ayý bence Allah ýn bizlere sunduðu en büyük lûtuflardan biri, sanki bizlere kulum, seni çok seviyorum diye sesleniþi. Zîrâ bu ay, bir arýnma ayý; nefsimizin aþýrýlýklarýnýn giderildiði, törpülendiði, hatâlarýmýzýn, günahlarýmýzýn affedildiði, iyi ve güzel ahlâkla ahlâklandýðýmýz en önemli fýrsatlardan biri. Ramazan sanki 30 günlük bir antrenman; araç olarak orucu kullanarak tamâmen yenilendiðimiz, bizi bize anlatan Kur an ýn öðretilerini de giyindiðimiz, âdetâ yaþayan Kur an haline geldiðimiz bir süreç. Aksi takdirde Peygamberimizin de dediði gibi, tuttuðumuz oruçla sadece aç ve susuz kalmýþ oluruz. Kur an Kadir gecesi ve oruç Hepsi aslýnda bir ve tek olan O na ulaþmak için deðil mi? Adý Kur an da geçen tek ay olan Ramazan da rahmetini, bereketini biraz daha fazla saçmýþ Yaradan. Bizler biraz daha yakýnlaþalým diye. Bu büyük lûtfa binâen bizler de bu fýrsatý yeterince idrak edip gereðini yerine getirelim inþaallah. Banu Yýlmaz


Allah ýn nidâsý Ramazan


unutma unutmayalým

BU RAMAZAN, ÝFTAR SOFRANIZDA AFRÝKA DAKÝ AÇLARI UNUTMAYIN! Bu Ramazan, Ýftar Sofranýzda Afrika daki Açlarý Unutmayýn

Ýftar yemekleri nasýl olmalý? Nelere dikkat edilmeli? Mevsime göre tavsiyeler vs. diye uzayýp giden listeler Bir de tüm duyu organlarýmýzý Afrika ya çevirelim. Orada yaþanan açlýk dramýna sessiz kalamayýz elbette ama ne yapýlabilir ki? diyenleri duyabiliyorum. Çünkü ben de ayný þeyleri söylerken, oraya yardým ulaþtýrmaktan çok kendimizin bu konuda neler yaptýðýmýzý düþündüm. Elbette ki yardýmlarý önemsiyorum ancak biz soframýzda nelere dikkat ediyoruz? Ekmek atýyor muyuz, artýk yemek býrakýyor muyuz, yemek seçiyor muyuz, çocuklarýmýza nasýl bir yeme alýþkanlýðý kazandýrýyoruz, misâfirlerimizi kuþ sütü-kuru üzüm eksik sofralarda mý aðýrlýyoruz, gösteriþ için mi yemek dâvetleri

veriyoruz? Daha da uzayýp giden bu listeyi yaparken iftarlarda hazýrlanacak sofralarýn çok mütevâzý olmasý gerektiðini düþündüm. Aslýnda düstur budur ama abartýyoruz nedense Maksat, sanki dost aðýrlamak deðil Ýþ, gösteriþ yapmaya varýyor. Açlýk içinde kývranan o Afrikalý çocuklarý düþündükçe kendi çocuðuma aldýðým onca yemekler adýna utanç duyuyorum. Tabaðýnda yemek býrakýrken hoþgörü gösterdiðimden dolayý kendime kýzýyorum. Oradaki insanlarýn kurtuluþunun bizlerin sofra kültürümüzü yeniden gözden geçirmekle mümkün olacaðýna inanmaktayým. Ne zamanki bizler tüketmek için deðil, gerektiði kadar yemek için anlayýþýný edinirsek o zaman kurtuluþ hem bizim için hem de Afrika daki insanlar için gelecektir. Denge, ancak dengesizlikleri ortadan kaldýrdýðýnýz zaman saðlanacaktýr. BM nin verdiði son rapora göre özellikle Afrika kýtasýnýn güneyinde yer alan Somali, son yýllarýn en büyük kuraklýðý ile karþý karþýya. Yaklaþýk 11 milyon Afrikalý açlýk ile mücâdele ediyor. Özellikle çocuklar büyük tehlike altýnda. Yetersiz beslenmenin yol açtýðý yeni doðan


ayalýmunu ümit ceylan

ve çocuk ölümleri en yüksek sayýya ulaþmýþ durumda. Medyadan dünyaya yansýyan Afrikalý bebek ve çocuk fotoðraflarýnýn içler acýsý görüntüleri yürekleri daðlýyor. Bu görüntülere duyarsýz kalabilir miyiz?


düþünceler... Ýnsan sabretmek durumunda olduðunu düþününce kendini hayâta baðlý hissetmekte zorlanýyor. Bir þeyleri beklediði hissiyâtýna kapýlýp içten içe bir kýzgýnlýk hâline giriyor, hýnçlanýyor âdetâ. Oysa düþününce, nedir beklediðimiz hayattan? Hani yaþamaktý iþimiz? Niyet etmek güzel. Ümit sâhibi olmak daha bile güzel ama zamanýn önüne geçmek sadece kendimizi hayâl dünyâsýna atmamýza sebep olmuyor mu? Ve hayâl dünyâlarý da eninde sonunda bizi hüsrâna uðratmýyor mu? Bütün iþimizin huzurda olmak olduðunu bilsebilsek keþke. Ve günü, hayâtýn getirdiði gibi yaþamak icâbettiðini idrak edebilsek Kimbilir kendimizi ne çok daha esenlik dolu hissedeceðiz o zaman. Ramazan geldi... Ramazan, oruç gerekçesi ile bize sabretmenin ehemmiyetini gösteriyor. Benim hayâtýmda yetiþkin hâlimle doya doya bir Ramazan yaþadýðým olmadý çok þükür. Ama çocukluðumdan çok güzel anýlarým var anne tarafýma âit. Çocukluðumda anneannem ve teyzem biz kuzenlere oruç tuttururlardý. Bizler de özenip üstümüze düþen vazifeyi yerine getirmeye çalýþýrdýk. Ben her defasýnda sofra hazýrlanýrken oruç olduðumu unutup aðzýma birþey atardým. Sonra üzülüp aðlardým. Teyzem her defasýnda beni orucumun

bozulmadýðýna ikna eder, gönlümü alýrdý. Anneannemde kaldýðým akþamlar anneannem beni terâvih namazýna götürürdü. Taa Cibâli den Fâtih e akþam akþam yürürdük el ele. Câmide feci sýkýlýrdým. Hiç gitmek istemezdim. Gidince de uykudan gözlerimi açýk tutamazdým oturduðum yerde. Anneannem gecenin sonunda eve yürürken dinledin mi hocayý, ne öðrendin? diye sorardý. Ben hiçbir þey hatýrlamadýðým için çok utanýrdým. O da utanacaðýna dinleseydin hocayý diye bana takýlýr, sonra ne öðrendi ise istesem de istemesem de, anlatýr dururdu yol boyunca. Hey gidi günler... Gel zaman git zaman, kendime gelip oruç tutmaya baþladýðýmda, maalesef bir baþýma ve sevdiklerimden çok uzaklardaydým. Her kýsmet gibi bu zamanýn da sebebi mâlûmdu elbet. Yalnýzlýðým sâyesinde tutunacak baþka mededim olmadý. Toplu iftarlarda bulunamadým. Sevdiklerimim çocuklarýna hediyeler alamadým. Annemin yemeklerinden tadamadým. Anneannemle terâvih namazýna gidemedim. Ne var ki bu þartlarda anladým asýl Ramazan aynýn kýymetini. Bütün gün Hak adýna birþeyler yapýyor olmanýn verdiði haz ile yaþamanýn kýymetini anladým.


sesil çetindað Sabahýn kör saatinde bir baþýna kalkýp yemenin ve kendi baþýna huzura durmanýn seni hayata ne kadar çok baðladýðýný anladým.

Zamanýn kýymetini, ne kadar çok þeyle ne kadar boþ vakit geçirilebildiðini ve isterse insanýn, zamanýný çok güzel deðerlendirebileceðini anladým.

Ezan sesinin nasýl rûha þifâ olduðunu... Onun olmadýðý yerde insanýn en az sevdiði müezzinin bile sesine hasret kaldýðýný anladým.

Ve geçen sene tam Ramazan ayýnýn baþýnda ikinci gün oruçlu iken hasta olup bütün ay oruç tutamayýnca insanýn ne kadar âciz ve ayný zamanda bir o kadar kuvvetli ve dirençli olabildiðini anladým.

Ýftar vakti geldiðinde masanýn etrafýnda insan olmasýnýn ne kýymetli olduðunu anladým. Aslýnda midene giden þeyin ister kuru ekmek olsun, ister istakoz; aklýnda oluþan resimden ve kendi biçtiðin deðerden baþka hiçbir önemi olmadýðýný anladým. Oruç tutarken þâhit olduðum manzaralar karþýsýnda oruç tutmanýn sadece yemekten kesilmek olmadýðýný, aslen ele, göze ve en çokta dile oruç vurulmasý gerektiðini anladým. Dünyânýn bir adým gerisinde durabilince kendi müþâhedâtýný ne kadar geniþletebildiðini anladým. Doðadaki aðacýn, kuþun, böceðin, hakkýndan fazlasýna aslâ el uzatmadýklarýný ve herþeye raðmen yaþamaya devam ettiklerini anladým. Suyun ne büyük bir nimet olduðunu, insanýn susuz kaldýðýnda kalbindeki çeþmeden içip susuzluðunu dindirebileceðini anladým.

Belki de hiç birþey anlamadým... Ama öyle bile olsa bu ay yeniden Ramazan a hazýr gönlüm. Mevlânâ nýn dediði gibi, ...Bu yolda sabýr lâzým, çekilecek mihnetlere tahammül gerek . Bu ay ve her zaman huzurda kalabilmemiz dileði ile...

Ýftar vakti geldiðinde masanýn etrafýnda insan olmasýnýn ne kýymetli olduðunu anladým.


Bana Nasýl yaþamak gerekli? diye sorsalardý, Çok sevdiðim bir dostumun þu sözleriyle cevap verirdim: Farz et ki dünya bir sofra Ortasýnda buram buram tüten bir kap yemek duruyor. Artmayan eksilmeyen bir yemek Sofra baþýnda bir grup aç insan oturuyor. Ben de oradayým... Arada bu insanlardan yemeðe el uzatanlar, arzu ettiði kadar yiyenler var. Yan gözle bana bakýyorlar. Ben meþgûlum. Bu dünya sofrasýna kudret eliyle oturtulduðum günden beri elim defâlarca o nimete uzanmýþ. Fakat þimdi gözümü çevirip bakasým yok. Bakmamam gerekiyor, bakmamam bekleniyor. Ýþtihâ duymayan bir insan deðilim. Lâkin aç ya da tok da deðilim. Kimse bir þey söylemiyor ama sofranýn ortasýnda duran bu nimete karþý bir arzu duymayýþýmýn hoþ karþýlanmadýðýný hissediyorum. Bu hâlim, iþtahsýzlýðým ise bir eksiklik olarak kabul ediliyor. Çevremdekilerin bu hislerinin farkýndayým. Onlar da benim hislerimin farkýnda Ama tüm bu farkýndalýklarýn da beni etkilememesi isteniyor. Aç deðilim, tok deðilim. Yemekle doymayacak, yememekle güçten düþmeyeceðim. Bunu bilmiyorlar. Bilmemeleri sebebiyle de benim hakkýmda sonu gelmez zanlarda bulunmaya devam ediyorlar. Bir baþka gýdâ ile gýdâlandýðýmý ve bu gýdânýn verdiði güçle, dünya nimetleri sofrasýna karþý kayýtsýz olduðumu da bilmiyorlar. Þimdi geriye bir þey kalýyor: Üzerimde gezinen bakýþlarýn ve gittikçe yükselen imâlý seslerin ortasýnda, kendimden ve çevremden memnun olarak, mütebbessim bir çehre ve vakur bir ifâde ile bu sofrada oturmak. Nasýl yaþamalý? Hiçbirþeyle varlýðýnýn artmayacaðýný Ve eksikliðiyle azalmayacaðýný bilerek... Gelene ve gidene aldýrýþ etmeden, Fakat elinde bulunana þükrederek, Olanýn ve olmayanýn endiþesini duymadan, Ama her olanda bir hayýr olduðunu bilerek, Hareket ve sükûna muhtaç olmadan, Yalnýz ve ancak var olmanýn tadýný duyarak, Ve o tadý mevcûdâta duyurarak Pür zevk, pür neþe ve þevk ... Yaþayacaksýn.. Vesselâm.


nasýl yaþamalý?

arzu eylül yalçýnkaya


Âlem Zýddýyla Zâhir 3 D R A M A N L I YA H Y Â B E Y

Kýymetli karilerim, Bir ay daha nihâyet buldu. Buldu bulmasýna da, lûtfunun nâmütenâhiliðinden zerre kadar þek ve þüphe etmediðim yüce Yaradan, bir ayýn daha keyfini sürmeyi bizlere nasip etti ve elcaðýzýmýn kalem tutmasýný mümkün kýlýp, bu þehr-i Ramazan da da sizlerle, bu sâhifeler vâsýtasýyla olsa da vuslata erebildik. Aylardan Ramazan ayý olur da, bizim Pürteslim Müsbet Efendi ile Týknefes Menfî Efendiler in baþýndan bir vaka geçmemiþ olur mu? Seneler seneler önce, yine þehr-i Ramazan, senenin þemsin erken zuhûr edip geç gurûb ettiði vaktinde teþrif ettiði bir zamandý. Memleketin siyâsî vaziyeti, ilmin inkiþaf etmesini muhâl hâle getirdiði için, elektrik idâremiz þehir cereyan tasarrufuna gitme lüzûmu görürdü. Bu vaziyet de, zâten her hânede olmayan buzdolaplarýný, vardiyalý iþçiler gibi vazife görmesine sebebiyet verirdi. Ýftarda bir bardakçýk soðuk suyu içmek için, erken saatlerdeki imsak ile baþlayan orucun tâkatsiz býraktýðý vücûdumuz, mahalle mahalle buzcu aramaktan iyice bîtab düþürürdü. Bayýlýp bir kaldýrým kenarýna düþmezsek, þehrin ortasýnda serap görür gibi, hafif bir gaflet

anýnda kendimizi Dicle nehri kenarýnda su içerken hayâl ederdik. Vakti evvelde bir sene Ramazan-ý þerifin ilk günü yine ilk mesâî gününe tevâfuk etmiþti ve bendeniz de âdet olduðu üzere, Pürteslim Müsbet Efendi nin kendi tâbirleriyle fakirhânelerinde ilk terâvih namazýna ve ardýndan sahura dâvet edilmiþtim. Pürteslim Müsbet Efendi den diþ kirâsýnýn fevkinde bir ikram görmeye alýþýk olduðum için, akþam yemeðini mümkün mertebe hafif tutup, akþam namazýný evde edâ ettikten sonra, kendisinin konaðýna vardým. Bütün bunlar olurken, Týknefes Menfî Efendi den hiç ses çýkmýyor, dediðinizi duyar gibiyim. Merak etmeyin muhterem karilerim, kendisi konakta terâvih için yer kalmaz, dýþarýda kýlmak zorunda kalýrým, Allah vermeye Ýstanbul un akþam rüzgârýnýn da eseceði tutar da, secdedeyken sýrtýma sýrtýma esip tüm Ramazan kulunçlarýmýn aðrýsýný çekerim deyip yersiz bir kerâmet gösterip konaðýn kapýsýnýn tokmaðýný o akþam ilk kullanan þahs-ý muhterem olmuþtu. Bendeniz içeri girdiðimde zevattan bâzýlarý da teþrif etmiþ, ikrâm edilen þerbetler yudumlanýrken, Ramazan ýn geliþine þükredilen kavî bir sohbet vukû buluyordu. Selâmlýk dâiresini ilk temâþâ e t t i ð i m d e Tý k n e fe s Efe n d i y i göremeyince þaþýrmýþtým ama abdest tâzelemeye gittiðini söylediklerinde þaþkýnlýðýmýn yersiz olduðunu fark ettim. Gerçi vakit ezaný okunana kadar Týknefes Efendi, her zamanki evhamýyla iki kere daha abdest tâzeleyecekti. Ben kendime münâsip bir yer bulup


oturduktan sonra geldikleri için, benim yanýma yerleþen Týknefes Menfî Efendi nin kýsa bir selâm kelâmýnda sonra aðzýndan dökülen ilk cümle Yarýn da mesâînin ilk günü. Hafta sonu rahata alýþýp rehâvete kapýlýyoruz. Allah vere de sahur sebebiyle sabah uyuyakalmayalým oldu. Ben evhâmý teþvik etmemek için, Allah büyüktür Efendim, siz endiþe buyurmayýn dedim. Dedim demesine de, Týknefes Efendi, duymak istediði cevâbý benden alamayýnca, hemen diðer tarafýnda oturan zevattan birine ayný meâlde cümleler sarf etmeye baþladý. Neyse ki, ikinci cümlesi aðzýndan dökülürken, cümlesini yarým býraktý ve Yâhu kollarýmý yýkarken, dirseklerimi unuttum galiba deyip, birden tekrar abdest alýnan tarafa doðru gitti. Derken efendim, terâvih namazýný cemaatle huþû içinde edâ edip, sahura kadarki vakti geçirmek için, konaðýn bahçesine indiðimizde, Pürteslim Müsbet Efendi nin dâvetlileri arasýndaki zamânýn perestiþ edilen mûsýkîsinaslarý, Ramazan ilâhilerini terennüm etmeye baþladýlar. Þerbetler ikram edilip arada hoþ menkýbeler anlatýlýrken, birden Týknefes Menfî Efendi nin hâzirûn içinde bulunmadýðýný fark ettim. Bir süre sonra çýkageldi ve yine bendenizin yanýna oturduðunda, ben hiç sormadan Efendim, abdest alýrken, imam efendinin pek îtina etmediðine þâhit oldum. Ne olur ne olmaz, maazallah imamýn abdesti yoksa, kýldýrdýðý namaz da kabul olmaz. Ben iþimi saðlama alayým dedim. 33 rekâtý kýldým deyince, ben de Allah kabul etsin, bari demekten kendimi alamadým. Elbette her Ramazan da olduðu gibi o Ramazan da da evde iftar etmek nasip

olmadý; her gün bir hâneye dâvet edildik. Týknefes Menfî Efendi de, müezzini zan altýnda býrakacaðýný düþünmeden her seferinde iftârý açmakta acele etmesek iyi olur, maazallah erken okunur, sonra 61 günü müezzin deðil biz tutarýz deyip, hâzirûn arasýnda kendisini tanýmayan zevâtý evhamlandýrmak vazîfesini bihakkýn yerine getirdi. Her iftar, eksik olmasýn, berâber olduðumuz için 30 günün otuzu da bir fýkra olacak þekilde geçti. Ancak maalesef sâhifeler bunlarý anlamama müsaade etmiyor. Bir sonraki sayýda Süleymâniye Câmii nde kýldýðýmýz bayram namazýyla hemhâl oluruz inþaallah.


selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan

nefes alan tarifler

ýZGARA SeBZELi mAKaRna


500 gr. Penne, Ziti veya Rigatoni cinsi makarna 5 Diþ ince dilimlenmiþ sarýmsak 3 Adet dilimlenmiþ kabak 3 Adet dikey dilimlenmiþ kýrmýzý biber 3-4 Adet taze kuþkonmaz 2-3 Adet taze temizlenmiþ soðan 10 Adet 4 e bölünmüþ kokteyl domates 1 Çorba kaþýðý sýzma zeytinyaðý veya piþirme spreyi 1 Tatlý kaþýðý pesto sosu Kýrmýzý pul biber Tuz-Karabiber Taze veya Kuru Fesleðen 2-3 Çay Kaþýðý Kekik 50gr. Rendelenmiþ Parmesan Peyniri

Hazýrlanýþý:

Geniþ sos tavasýnýn (wog) içerisine bol miktarda piþirme spreyini sýkarak veya tavaya zeytinyaðý koyarak sarýmsaklarý altýn rengine gelene kadar piþirin. Daha sonra kýrmýzý pul biberi, tuzu, karabiberi, kokteyl domatesleri ve pesto sosunu ekleyerek piþirin. Fesleðen, kekik ve önceden kýzgýn demirde ýzgara yaptýðýnýz sebzeleri ekleyin. Markarnanýzý piþireceðiniz tencerenizi suyla doldurun ve içerisine 2-3 tatlý kaþýðý tuz atýn. Su kaynayýnca makarnanýn tamamýný suya boþaltýn. Makarnanýzýn markasýna göre piþme süreleri farklý olacaktýr. Bu sebeple 5 dakikadan sonra diþinizle piþip piþmediðini kontrol edin*. Makarnanýz piþene kadar wog içindeki malzemelere makarnanýn suyundan 34 çorba kaþýðý ilâve ederek piþirmeye devam edin. Makarna piþtikten sonra süzgece boþaltýn, süzgeçteki makarnayý wogun içindeki sebzelerle karýþtýrýn. Daha sonra tabaklara servis yapýn ve üzerine rendelenmiþ parmesan peyniri ekleyin. * Hakiki Ýtalyan Makarnasý sert olur ve Al Dente (diþinize yapýþacak þekilde) kývamýnda piþirilir. * Piþen makarnayý asla soðuk sudan geçirmeyin, aksi halde bütün vitamini kaybolacaktýr. * Makarnanýzýn haþlama suyuna asla yað ilâve etmeyin. Bu, makarnanýn yapýþmasýný önlemez. Zira yað suyun üzerinde yüzer. Suyun içindeki tuz, makarnanýn yapýþmasýný önler. Âfiyet olsun.


görüþmek üzere...

yorum ve önerileriniz için h e r n e f e s d e r g i s i @ g m a i l . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.