Her Nefes - Aralık 2011 / Hz. Sultan Veled

Page 1

ARALIK 2011

27.say箪

Tasavvuf K端lt端r端 Dergisi

hz. sultan veled


editörden Her Nefes Dostlarýna kocaman bir MERHABA... Bu sayýmýzdan itibaren Her Nefes yeni bir oluþuma gidiyor. Artýk Her Nefes daha hareketli, yaþadýðýmýz hayatý daha çok yansýtan ve hayatý tasavvuf penceresinden nasýl yaþayabileceðimiz üzerinde daha çok duran bir dergi olacak. Tasavvufî kavramlarý ele almaya devam edeceðiz, ancak bu kavramlarýn günlük hayata nasýl geçirilebileceði konusunu daha fazla merkeze almaya çalýþacaðýz. Bu arada, sinema, kitap, yemek ve moda da bu çerçevede konularýmýz arasýnda olacak. Bu ay temel konumuz TÜRKKAD-Ýstanbul un fikir annesi ve düzenlemelerde paydaþý olduðu SIRRIN SIRRI ULUSLARARASI SULTAN VELED SEMPOZYUMU ... 9-11 Aralýk 2011 de Ýstanbul da ve 15-16 Aralýk 2011 de Konya da düzenlenen sempozyumda, bu sýrlanmýþ sultan ve konunun uzmanlarý, bilinenleri hatýrlatýp bilmediklerimizi öðrettiler bizlere... Bu sâyede bu muazzam gönüller sultanýný inþaallah biraz daha öðrendik ve anlamaya çalýþtýk. Emeði geçen tüm dostlarýmýza ve misafirlerimize minnettarýz. Bu ve bundan sonraki sayýlarýmýzda da katýldýðýmýz uluslararasý toplantýlarý, sempozyumlarý ve organizasyonlarý size duyurmayý, yaþadýklarýmýzý, gördüklerimizi sizlerle paylaþmayý istiyoruz. Yeni bir yýla girerken siz dostlarýmýzla her nefes büyüyen ve geliþen dergimizde yine ve nice seneler bir arada olmak istiyoruz. Birlikte büyümek ve daha iyiye doðru yol almak için elbette önerileriniz en büyük desteðimizdir. 2012 yýlýnda da -iki senedir olduðu gibi- inþaallah yine gönlünüzde ve bilgisayarýnýzda olmak dileðiyle, dergimiz ekibi adýna yeni yýlýnýzý kutluyorum. Yosun Mater





Sultan Veled e Övgü*

Bâb-ý kabûlü etme sed dergâha geldim kýlma red Bîçâreyim eyle meded yâ Hazret-i Sultân Veled Bû Bekr-i Hayder neslisin Monlâ-yý Rûm'un neclisin Fahr eylesek de haklýsýn yâ Hazret-i Sultân Veled Ey nûr-ý çeþm-i vâsýlîn v'ey 'ârif-i 'ayne'l-yakîn Sýrr-ý celîl-i þems-i dîn yâ Hazret-i Sultân Veled Þems-i hakîkat pertevi müþkil-güþâ-yý Mesnevî Mülk-i fenânýn Hüsrevi yâ Hazret-i Sultân Veled Sensin sehâvet ma'deni sensin kemâlât mahzeni Tûr-ý tecellî Eymen'i yâ Hazret-i Sultân Veled Ey 'ârifânýn sürûru v'ey 'âþýkânýn rehberi Meydân-ý 'aþkýn saf-deri yâ Hazret-i Sultân Veled Ey sâhib-i 'ilm ü hikem medhinde 'âcizdir kalem Mümkin mi vasfýn eyleyim yâ Hazret-i Sultân Veled Ey dâhil-i bezm-i visâl v'ey sâhib-i mecd ü kemâl Cem' oldu sende kâl u hâl yâ Hazret-i Sultân Veled Þemsî-i Mýsrî-i zelîl dergâhýna oldu dahîl Bî-çâreye ol sen delîl yâ Hazret-i Sultân Veled Mehmet Þemseddin Mýsrî *Eser Emre Ömürlü tarafýndan Hicaz makamýnda bestelenmiþ ve sempozyumda kendisi tarafýndan icra edilmiþtir.



þems ile aydýnlanan hz. veled Tasavvufta edep kavramý çok önemlidir, zirâ edep her yerde Allah ý görme seviyesine ulaþan kiþinin hâlidir. Bugün, Hz. Mevlânâ nýn sýrrýmýn sýrrý dediði ve ömrü boyunca yaþantý, tarz ve tavrýndan Hz. Pîr in sýrrýnýn edep olduðunu ispatlayan bir sultandan, Hz. Sultan Veled den bahsedeceðiz. Konumuz ezelden nasipli bu sultaný yetiþtiren mürþidi Hz. Þems ile iliþkisi ve mürid-mürþit anlayýþý. Bu konunun en güzel örneði Sultan Veled in Þam dan Konya ya dönerken Hz. Þems e refakat ediþ hikâyesidir. Sultan Veled, Ýbtidânâme sinde þöyle anlatýyor: Atlý olmak sana deðer padiþahým; çünkü sen sevgilisin, bense âþýkým, Sen, gerçekten de efendisin, bense kulum; hattâ sen cansýn, ben seninle diriyim, Benim yaya gitmem, senin ardýnda baþýmý ayak yapýp koþmam gerek, Böylece Veled, bir aydan fazla bir müddet yayan-yapýldak yürüdü: kimi iniþte, kimi yokuþta, durmaksýzýn yol aldý, Yol, yolculuk güçtü ama kolay göründü; çünkü o zahmet, definenin kapýsýndaki kilidi açmýþtý, Yolda O'ndan binlerce sýr duydu; göðün de ardýnda yüzlerce âlem gördü, Hiç kimseye bu, nasib olmamýþtýr;

onun her ihsânýndan yeniden yeniye sevinmedeydi. Hocam Kenan Rifâî, onu, Þemseddîn Tebrîzî nin hâlini giyen büyük sultan diye anlatýr. Öyle ya Hz. Þems Mevlânâ ya sana baþýmý ona sýrrýmý verdim buyurmuyor mu? Zirâ Ahmed er-Rifâî de, þeyhin hâli mutlaka müridlerde tezâhür eder, diyor. Gene hocam lâ mevcûde illâllah buyururken, mevcûdatta görünen þeylerin tümünün esmâ ve sýfat tecellîsine mazhar olduklarýný söyler. Tecellîye nihâyet yoktur, Cenâb-ý Hak her an baþka bir tecellîdedir. Abd bir mazhardýr, vücûdunda zâhir olan Hakk týr. Þu halde abd, kendisinde zuhûr eden tecellî itibariyle Rab dýr. Bakýn, ey mazhar-ý mürþidde tecellî eden Allah diyoruz. Rab da mukayyet bir vücuttan zuhûr etmesi itibariyle abddir. Eðer vahdet nûru tecellî ederse o kimse cümlede hakký müþâhede eder. Ýþte edebin mânâsý budur. Vahdet galebe gelince âþýklýk, mâþukluk, sizlik, bizlik kalmaz, hepsi bir olur derken Þems ile Sultan Veled in mürid-mürþit iliþkisini anlatýr. Þems in Veled in mürþidi olduðuna þüphe yoktur. Zirâ Þems in gaybûbetinde Hz.Mevlânâ oðluna hitâben Bahaeddin niye uyuyorsun, kalk þeyhini ara. Yine can burnunun


cemâlnur sargut onun güzel kokusundan mahrum kaldýðýný görüyorum diye baðýrýr. Sipehsâlâr da en büyük oðlu Sultan Veled onun müridiydi diyerek konuya açýklýk getirir. Sultan Veled in Þems e beslediði derin sevgi tartýþýlmaz. Hattâ bir yerde, insanlarýn bölük bölük ve her cinsin birlikte haþrolacaðýný anlatýrken, o gün Þemseddîn ve ben eþsiz bir sûrette ve herkesten ayrý olarak haþrediliriz buyurur. Hatta Sultan Veled in Hz.Þems in Makalatýný derleyen kiþi olduðu bilinmektedir. Sultan Veled týpký babasý gibi her yerde mürþidinden bahseder: Nasýl ki yarattýðý âlemi bize göstermek için "þems"i yâni güneþi, ýþýðý ve gölgeyi yarattýysa, kendi büyük hakîkatini daha iyi bilip görmemiz için de kâmil insanlarý, velîleri, mürþitleri halk etti. Ortadan ýþýk kalktýðý zaman nasýl hiç bir þey görünmeyecekse, o kâmil insanlarýn aydýnlatýcý himmetleri olmayýnca da en büyük hakîkati, yâni en büyük varlýðý, iyiliði ve güzelliði görmek mümkün olmaz (Þerhli Mesnevî-i Þerif, Kenan Rifâi,

Kubbealtý Neþriyatý, Ýstanbul 2000, s. 6566).

Sultan Bahaeddin Ýbtidanâme de mürþidini anlatýrken genellikle babasýyla olan iliþkisinden bahseder: Mevlânâ, Allah katýnda, gerçeklik, temizlik bakýmýndan herkesten daha

ileriydi, daha hastý, Allah, Þems'in ona yüz göstermesine, o sûretle de yakýnlýðýnýn daha da artmasýna râzý oldu, Diledi ki artýk baþkasýna tamah etmesin, baþkasýnýn sevgisini gönlünden atsýn; Âlemde, tek kiþi olsa, çaðýnýn özü-özeti bulunsa bile ondan baþka hiç kimseyi aramasýn; Kimseye bu ihsandaki özellik nasîb olmasýn, bu buluþmaya ancak o nâil olsun, Bir hayli bekleyiþten sonra Þems'in yüzünü gördü; sýrlar, ona gün gibi âþikâr oldu, Görülmesi mümkün olmayaný gördü; kimseden duyulmayacak þeyleri duydu, Niyâz ederek onun kokusunu aldý da perdesiz olarak yüzünü gördü, Ona âþýk olup elden çýktý; yanýnda yücelikle alçaklýk bir kesildi, Onu evine çaðýrdý; padiþahým dedi, bu sözü þu derviþten iþit; Evim sana lâyýk deðil ama gerçek olarak sana âþýkým ben, Kulun nesi varsa, ne elde ederse, þüphe yok ki hepsi, efendisinindir, Bundan böyle ev, senin evin; tam bir inançla dosdoðru hareket et, Bundan sonra ikisi de hoþ bir suretle yürüdüler; sevinerek, gülerek eve doðru yol aldýlar. Babasýyla mürþidinin iliþkisini böyle anlatan Sultan, kendi aþkýný ise þu sözlerle dile getirir: Bu bahsin ne sonu vardýr, ne baþlangýcý; sýrra dâir sözler söylemeyi býrak da olanlarý anlat, Veled, Þemseddîn'in huzuruna, temkinli


þems ile aydýnlanan hz. veled erenlerin padiþahýnýn tapýsýna varýnca, Gök gibi yere baþ koydu da ey meleklerin kendisine kul- köle kesildiði padiþah dedi; Ondan sonra edeple oturdu, O padiþah lütfedip iki dudaðýný açtý; Söze geldi, inciler yaðdýrdý; canagönüle yepyeni aþklar ekti, Hadîsin, Kur'ân'ýn sýrlarýnýn sýrlarýndan bahsetti, gizli sýrrý açtý, Veled'i kolsuz-kanatsýz göklere uçurdu; bedensiz olarak Arþ'ýn çevresinde Gönül gözünden perdeleri açtý da kapkaranlýk geceyi kuþluk çaðý gibi gösterdi, Bedenden karanlýðý giderdi; candangönülden coþkun akan sel gibi aktý, Ucu-bucaðý olmayan denize ulaþtýrdý: oraya varýnca da aman buldu, Tuzaktan kurtulmuþ kuþ gibi yokluktan da tümden kurtuldu tehlikeden de, Denize ulaþamayan katrenin yolunu ovada yol kesiciler vurur, Toprak, onu bir yana götürür, hava bir yana savurur; güneþin ýþýðýysa onlarýn yaptýðýnýn yüz mislini yapar ona, Böylesine yol kesiciler vardýr, sense gaflettesin; aklýn baþýna gelsin diye senden seni alýp götürürler, Bedenin testiye benzer, canýnsa suya: sebepler de yoldaki yol kesenlerdir, haramilerdir, Dünyâ mevkii, dünyâ makamý ve nîmeti, seni âhiretten mahrum eder, Bütün bunlar, seni o nimetlerden

mahrum býrakýr da her kötülükle anýlýr bir hâle gelirsin, Beden seni cehennemin dibine çeker; onun dileklerini dinlemede nîmetlere er, nîmetler yurdunun baþ köþesine geç. (Ýbtidâname den) Görülüyor ki, ezelden nasipli, parlamaya hazýr bir kibrit-i ahmer olan Hz.Veled ýþýðýn zerresiyle tutuþmuþ, varlýðýný aþýp kul olmuþ, râziye makamýna yükselmiþ, kanatsýz göklere uçup, baþtan aþaðý gönül kesilince, her yerde güneþ tecellî etmiþ. Sonra baþlamýþ güneþ, güneþ diye inlemeye. Ama kim anlar ki? Halk Allah ýn kýskançlýðýyla gizlediði Þems in hakikatini görmekten mahrum, Hz.Þems ise dünyâya gelmekten maksadýnýn Mevlânâ ve Sultan Veled olduðu idrakiyle memnun... Bu muhteþem üçlü, birin üçteki tecellîsidir. Üç demek küfr olur, bir demekse Allah a hürmetsizlik. Bu nasýl bir beraberliktir ki gene ancak Sultan Veled anlatabilir; Ansýzýn Þemseddîn gelip ona ulaþtý; nûrunun ýþýðýnda da gölge, yok olup gitti, Aþk dünyâsýnýn ardýndan defsiz, sazsýz aþk sesi eriþti, Maþuk hâllerini anlattý ona; böylece de sýrrý yücelerden de yücelere vardý, Dedi ki: Sen bâtýna rehin olmuþsun ama þunu bil ki ben, bâtýnýn da bâtýnýyým,


cemâlnur sargut Sýrlarý sýrrýyým ben, nurlarýn nûru; erenler, benim sýrlarýma eriþemez, Aþk da benim yolumda perdedir; diri olan aþk bile benim önümde ölüdür, Tümden maþuk olan dostlar, Allah'ýn rýzâsýný kazanmýþ erlerden de üstündürler, gerçekle bâtýlý ayýrd edenlerdende, Onlarýn hâli söze gelmez; söyle bakalým, onlarýn þarabýný kim içer? Zâhir bilgisi, yokluktan uzaktýr; ama onlarýn sýrrýný, yokluða da örtülüdür, Zâhir bilgisi, yokluktan uzaktýr; ama onlarýn sýrrý, yokluk dalarý tanýmaz, bilmez, Ebedîlik saltanatý âþýklarýndýr ama, mâþukun saltanatý, ondan da yücedir, Þems, Mevlânâ'yý þaþýlacak bir âleme çaðýrdý; öyle bir âlem ki ne Türk gördü o âlemi, ne Arap, Üstat Þeyh, yeni bilgi beller bir hâle geldi; her gün onun huzûrunda ders okumaya baþladý, Sona varmýþtý, yeni baþtan ders baþladý; kendisine uyulurken o, ona uydu, Bilgide tek olgun erdi ama onun gösterdiði bilgi, yepyeni bir bilgiydi, Gerçek âþýk pek az bulunur; o, sýr gibi insanlardan gizlidir, Dünyâda, inci gibi pek az bulunur; pek az kiþi onun belirtisini görür, ondan haber alýr, Âþýkýn hâli böyle olursa ey oðul, can gözünü aç da iyi bir bak Mâþukun hâli nice olur? O, anlatýlmaktan da dýþarýdýr,

söylemekten de, Ulaþýp buluþanlar bile onu tanýyamazlar; çünkü benzerini duymamýþlardý bile, Çünkü o güzellikten haberleri yoktur da baþka bir yere bakar dururlar, Tebriz'li Þems, o padiþahlardandý iþte; hâsýlý onu, oraya çaðýrdý O da onun cinsindendi de vardý, ona ulaþtý; can yoluyla canýnýn canýna kavuþtu, Tebriz'li Þems, o huyu kan dökücülük olan er, kýlavuz oldu, Bundan önce de hikâye etmiþtik ya; baþlangýçta ara onu, Ona ve onunla sohbet edenlere neler oldu; onun ayrýlýðýyla dostlar, ne hâllere düþtüler, Ayrýlýkla ne ciðerler kan kesildi; yâr da, aðyar da onun gamýyla nasýl figana geldi; Onun yüzünden âleme nasýl bir yanýþ düþtü; Âdemoðullarýný nasýl bir ateþe attý; Hepsinin de o solukta, soluðu nasýl kesildi, gözyaþlarý, nasýl deniz gibi aktý,, Amýca, bunu sözle anlatsam, taþ bile o gamlar erir-gider, Allah gamý, neþenin temelidir; mayasýdýr; mâmurluk, onun yýkýklýðýndadýr. Bütün bunlardan anlaþýlýyor ki mürþit mâþuk, mürid âþýktýr. Mâþuk naz, âþýk niyâz ehlidir. Mâþuk âþýðýn gönlündeki bütün kalýplarý yýkar, kendinden baþka bir þey býrakmaz. Ýþte hakîki mürþidin hâli budur. Mürþit kalplerin casusudur. O kalbe bakar, okur, neden zevk alacaðýný, ne dereceden konuþulmasý gerektiðini bilir. Sultan Veled anlamýþtýr ki, insanýn Allah ý görmesinin tek yolu Þems gibi bir mürþide sahip olmaktýr. Der ki;


þems ile aydýnlanan hz. veled Bir insan ateþe kavuþmak ve ondan faydalanmak isterse, hamamý ateþle kýzdýrýr ve hamam vâsýtasýyla ateþin vuslatýndan istifâde eder. Eðer doðrudan doðruya kendisini ateþe atarsa tabiatýyla yanar. Kemâle eren Tanrý adamlarý, semender gibi ateþ içinde ve balýk gibi suda yaþayabilirler; fakat diðer müminler ve hakîkat tâlipleri; doðruda doðruya ateþten istifâde etmek kuvvetine mâlik deðildirler (Maârif ten). Ýnsanýn mürþide ihtiyacý açýktýr. Baþka bir örnekte bir kova veya testiye benzettiði müridin içindeki suyu kirli suya benzeterek, denizden ayrýlan suyun vücûtta renk, koku ve tadýnýn kaybolacaðýndan bahseder. Fakat bu durgun suya Tanrý tarafýndan bir sel gelirse, suyu alýp tekrar denize götürür. Sultan Veled e göre bu sel ya bir þeyhin kâmil vücûdu ya da Hakk ýn cezbesinden bir cezbedir. Görülüyor ki, cezbe veya þeyh testinin içindeki damlayý deryaya ulaþtýrandýr. Biz Tanrý içiniz ve sonunda ona döneriz âyetinin zuhûra geliþidir. *** Yukarýdaki metin, Cemâlnur Sargut un Sýrrýn Sýrrý Uluslararasý Sultan Veled Sempozyumu nda sunduðu bildirinin kýsaltýlmýþ versiyonudur. Sempozyum bildirilerinin tamamý ileriki tarihlerde basýlacaktýr.


cem창lnur sargut


MEVLÂNÂ

Aþký ister þu gönül sâili Mevlânâ nýn Yâre vâsýl olamaz câhili Mevlânâ nýn Gizlenen sýrrý bulur ondaki ummâna dalan Bulunur sanma sakýn sâhili Mevlânâ nýn Kýbledir âþýða her dem yüce dergâhý yine Her zaman Hak iledir dâhili Mevlânâ nýn Þems-i tâban bile envârýna meftundu onun Yoktu Yezdân ile bir hâili Mevlânâ nýn Mesnevîsiyle eder âlemi hâlâ irþâd Kýlmasýn Öksüzü Hak gâfili Mevlânâ nýn Veysel Öksüz


fotoรฐraf: mehmet okutan


bir sempozyumun düþündürdükleri Günübirlik telâþ ve koþturmalarýn içinde algýlama yanýlsamalarýna kapýlmak çok kolay. Yoðun bir iþ trafiðinde kendimizi âniden sanki herþeyin tek sahibi veya yegâne varlýkmýþ gibi düþünevermek kabil, hem de hiç farkýna varmadan. Halbuki Hz. Kenan Rifâî sadece iki þeyin kendimize ait olabileceðini söylemenin mümkün olduðunu buyurmuþ: Kalbimiz ve vaktimiz. Kalb ve vakitlerimizi Allah, Hz. Peygamber ve Allah dostlarýnýn muhabbetiyle meþgul kýlmak veya baþka alâkalarla iþgâl etmek, þahsî tercih konusu. Hemen tercihimizi Hak tan yana yapmak nasibimiz olsun, âmin. Türkçemizde diðergâm denilen, sözlükte kendinden çok baþkalarýný düþünen, baþkalarýnýn iyiliði için fedâkârlýk yapacak yaradýlýþta olan kimse diye târif edilen, bugünkü dilde karþýlýðý belki paylaþýmcý olarak ifade edilebilecek güzel bir terim var. Asýrlardýr Türkiye de Hz. Mevlânâ Celâleddin Rûmî diye adýný söylediðimiz Allah ýn velîsine biz lisanýmýzda Mevlânâ diyoruz. Ona Efendimiz, Sahibimiz mânâsýndaki bu sýfatla seslenmeyi tercih ediyoruz. Günlük hayatta tasavvuf, hakkýyla her an yaþanýnca bir kültür hâline, lisandaki kelime tercihlerine dahî dönüþüyor. Efendimiz derken, paylaþýmcýlýk hâkim. Dâimî ve sonsuz bir vericilik, fedâkârlýk, kendinden önce baþkalarýný düþünmek var. Biz bize ait olan kalbimize Efendi

sýfatýyla andýðýmýz hocamýzý yerleþtirirken ayný zamanda candangönülden o kalbler sýrrýný bilen Allah dostunun sadece bize ait olmadýðýný Mevlânâ lakâbýyla asýrlardýr söylüyoruz. Þimdi de en sevdiðimiz, bizi hayatýmýzýn her müþkülünde muhabbet ve þefkatiyle kuþatan hocamýza Cemalnur hocamýz diyoruz. Hem onunla, hem onunla dolu paylaþým vehim ve zevkiyle onun bize tenezzül ediþini, tecellîlerin lutuf olduðunu inþaallah idrâk ediyoruz. Hz. Þems, Mevlânâ ya baþýmý, Veled e sýrrýmý verdim buyurduðunda, o bitmeyen sonsuz hazinenin bir tecellîsini söylüyor. O sýr, bugün Sultan Veled olmadan kalb ilmini öðrenmek mümkün deðildir diyen Allah ýn CemâliNûr unda âþikâr oluyor. Sultan Veled olmadan ilm-i aþk tahsili olmaz, olamaz diyenlerin þanýnda ciddi, ilmî ve akademik seviyede bir sempozyumu âzamî itina ile çok mânidâr bir þekilde, hem Ýstanbul ve hem de Konya da tertîb ederek bu eðitim ve öðretimin canlý yaþanmasýna vesile oluyor. O mübâreðin emekleri mahsulü canlar da, ne mutlu ki bu demde bu hâle þâhitlik ediyorlar. Hattâ sadece kendileri için deðil, bütün âleme bu þahâdeti zaman ve mekân farkýna raðmen sunarak hizmet ediyorlar. Diðergâmlýk, fedâkârlýk, vericilik, paylaþýmcýlýk, daha baþka nasýl yaþanýr? Emeði geçenlerden Allah râzý olsun, âmin. Ve s-Selâm!


cang端zel z端lfikar


sempozyum âdabý hüseyin çalýþkan Ýnsân-ý Kâmillerin birer birer ele alýndýklarý mûtad TÜRKKAD sempozyumlarý, tasavvuf yaþantýsýnýn yaygýnlaþtýrýlmasý için mükemmel bir hizmet aracý. Herbiri birer âlem olan hazretlerin özellikle de erenler topraðý olan Türkiye de çok daha iyi tanýnýyor olmasý gerekirdi. Bu açýðýmýzý her sempozyumda biraz daha kapatýrken, yeryüzündeki ilâhî yansýmalar olan büyüklerimize daha da yaklaþmak ve onlarýn rýzâsý için biraraya gelmek, beraber olmak çok huzur verici. Ýnsan insana irtibâtýn yoðunlaþtýðý bu organizasyonlar, sunduklarý tecrübe itibâriyle ayný konu üzerine bir kitap okumaktan çok daha farklý bir etkiye sahip. Onca insanýn haftasonlarýný deðerlendirmek için bu yolu tercih etmiþ olmalarý, derviþâne selâmlaþmalar, sohbetler ve sempozyum sýrasýnda anýlan hazretin bizzat orada olduðunu bilmek, insaný aslî vatanýna yakýnlaþtýran bir deneyim. Hiçlik siyahýna bürünmüþ hizmetlilerin herbirinde Cemâlnur Hocamýzýn zerâfetini ve sýcaklýðýný

hissetmek bu sempozyumlarý daha da çekici kýlýyor, misafirlerin ruhlarýný okþuyor. Oturumlar sýrasýnda kiminiz notlar alýrken, kiminiz kulaklýklardan yabancý dillerde anlatýlanlarý tâkip etmeye çalýþýrken ben çoðunuzun göremeyeceði bir yerde, yukarýda oluyorum. Görevim, sunumlarýn akýþýný idâre etmek. Burada çalýþmak çok eðlenceli, fakat bir o kadar da stresli bir iþ. Her konuþmacýnýn konuþmasýný kelimesi kelimesine tâkip edip doðru anda tercüme sayfalarýný deðiþtirmemiz gerekiyor. Çoðu konuþmacý daha önceden bize verdiði metni sunum sýrasýnda deðiþtirdiði için bu iþ devamlý bir yangýn söndürme havasýnda gidiyor. Önceleri bu olay benim gibi mühendis kafalý ve aþýrý sistemli birisi için çok eleþtirilesi bir konu oldu. Herkes bize verdiði metni olduðu gibi okusa, hem biz zorda kalmazdýk, hem de dinleyiciler tercümeyi daha doðru yerinden tâkip ederlerdi. Fakat sonralarý istisnâlarýn çoðunluk olduðunu görünce fikrim deðiþti. Özellikle Sultan Veled Sempozyumu nda bunu daha da çok hissettim: Bu aslýnda bir tür


sohbetti. Konuþmacýlar sunumlarý sýrasýnda Hazret in konuþmasýna vâsýta oluyorlardý. Sunumun içeriði her ne kadar akademik, târihî ya da baþka bir bir bilim dalý olsun, konuþmacý ana konusunu o ânýn gerektirdiði þekilde biçimlendirmek durmunda kalýyordu. Bu enerji bazen o kadar fazlalaþýyordu ki, oturum masasýndan kalkarak kürsüden konuþmayý tercih edenler oluyordu. Cemâlnur Hocamýzýn konuþmalarý kesinlikle bir metinden baðýmsýz olmak durumunda oluyor. Hocamýn konuþmasýný hazýrlamak için gecegündüz çalýþtýðýný, kendisine yakýn olan tüm öðrencileri bilir. Onun kadar çalýþkan ve iþini vaktinde yapan bir öðrenci görmedim. Fakat kürsüye çýktýðý an bambaþka bir dünyadan seslendiði için, o dünyada, hazýrladýðý metnin yeri kalmýyor, önceden düþünülenler hükmünü yitiriyor. Orada artýk Sultan Veled in sesleniþini hissediyorsunuz. Hâl böyle iken klasik bir sempozyum formatý, böylesine bir tecrübeyi

paylaþmak için yetersiz kalýyor. Ýleride düzenlenecek konferans ve sempozyumlarda hocamýzýn da köklü deðiþiklikler yapacaðýna iman ediyorum. Bundan sonraki düzenlemeler tasavvuf kültürüne, sohbet âdâbýna daha yakýn, dinleyiciyi daha çok içine alan, âdetâ bir zikir meclisini andýran nitelikte olmalý diye düþünüyorum. Yabancý dilde sunum yapan konuþmacýlarýn yanýnda herkesin gördüðü, konuþmanýn tümünü cümle cümle o an tercüme eden tercümanlarýn olmasý da bu enerjiyi olduðu gibi dinleyicilere yansýtacaktýr. Dinleyicilerin konuþmacýyla daha çok yaklaþmasý týpký sohbetlerde de þâhit olduðumuz gibi konuþmacýyý da etkileyecek, âdetâ anlatanýn da dinleyenin de bir olduðu bir aþk meclisini daha yoðun bir þekilde hissetmemiz mümkün olabilecektir. Tüm bu satýrlarý yazdýktan sonra aklýma hocamýn þu sözü geldi: Zaten önünde sonunda herþey onlarýn istediði gibi oluyor . Kimbilir önümüzdeki günlerde bir sempozyumla anacak olduðumuz Harakanî Hazretleri nasýl isteyecek?


Cemâlnur Sargut

Þems in Veled in mürþidi olduðuna þüphe yoktur. Zirâ Þems in gaybûbetinde Hz. Mevlânâ, oðluna hitâben Bahaeddin niye uyuyorsun, kalk þeyhini ara. Yine can burnunun onun güzel kokusundan mahrum kaldýðýný görüyorum diye baðýrýr. Sipehsâlâr da en büyük oðlu Sultan Veled onun müridiydi diyerek konuya açýklýk getirir. Sultan Veled in Þems e beslediði derin sevgi tartýþýlmaz. Hattâ bir yerde, insanlarýn bölük bölük ve her cinsin birlikte haþrolacaðýný anlatýrken, o gün Þemseddîn ve ben eþsiz bir sûrette ve herkesten ayrý olarak haþrediliriz buyurur. Hattâ Sultan Veled in Hz.Þems in Makalât ýný derleyen kiþi olduðu bilinmektedir.

Camille Helminski

Þems buyurmuþtur ki: Mevlânâ, kendini o dipsiz, uçsuz bucaksýz ummana atan dalgýç gibidir ve ben de, onun incilerini satýn alan tâcir. Sultan Veled, o incilerin bize ulaþmasýna yardým etmiþtir. Mevlânâ ve Þems ile, bizzat kendimizin de dalýp nasýl inci çýkartabileceðimiz gösterilir.

Kabir Helminski

Evliyâ, Tanrý nýn sýrlarýdýr. Sultan Veled in Maarif inde dediði gibi Her kim dâimâ Allah ýyla beraber bulunmak, onunla konuþmak isterse özü-sözü doðru sofilerle oturmalýdýr. Mevlânâ, Sultan Veled e Bahaeddin, benim bu âleme geliþim, senin zuhûrun içindir. Benim bütün söylediklerim, nihâyet sözlerimden ibârettir. Halbuki sen, benim iþim ve eserimsin" demiþtir.

Bilâl Kemikli

Sultan Veled, her þeyden evvel vefâlý, müellif ve teþkilâtçý bir kiþiliðe sahiptir. Bu yüzden yolun mimarý olmuþ, Mevleviliði teþkilâtlandýrmýþ, geleneði inþâ etmiþtir. Onun bu inþâ ettiði muhit, her biri birer seçilmiþ define olan yetiþtirdiði talebeleri ve sohbetinde bulunan zevat, kültür tarihimizde derin izler býrakmýþtýr. O bu defineleri nasýl seçmiþ, nasýl yetiþtirmiþtir? Bu sorular, adeta bir sýr olarak duracaktýr. Nitekim onun ifâdesiyle Sýr, söze bile sýðmýyor; akýl terazisi nereden tartacak onu?

James Morris

Mevlânâ nýn, genç oðlu Sultan Veled e söylediði bildirilen sözler, hâlen þiirlerinin ve sözlerinin âþýklarýna meydan okumaktadýr -ki bu sözler Hz. Peygamber in ilk devirlerde bu çýðýr açan deðiþime teþvikinin bir yankýsý gibidir. Bu þiirlerin ve sözlerin büyüleyici musýkisi bir niyaz gibi; daha derin bir niyet, hattâ belki de Tanrýsal bir emir: Benim bu dünyaya geliþim senin zuhûrun içindir. Benim bütün söylediklerim nihâyet sözlerden ibârettir ama sen benim iþim ve amelimsin.


sempozyum bildirilerinden birkaç satýr... Omid Safi

Veled, bir gece mübârek babasýnýn namaza durduðunu ve kendisinin de oðlu olarak yanýnda durduðunu anlatýr. Namazda kýyamdayken Mevlânâ Allah, Allah der. Daha sonra Mevlânâ nýn aðzý açýk kalýr, dudaklarý hareket etmez, ancak kalbinden Allah, Allah sesleri gelmeye devam eder. Mevlânâ nýn Sultan Veled ile paylaþmýþ olduðu özel mânevî iliþkiyi Þems de tasdik etmiþtir. Aslýnda Þems-i Tebrîzî, Mevlânâ dan almýþ olduðu lûtfun dört kiþiye iletildiðini belirtmiþtir: Þems, Selâhaddin, Hüsâmeddin ve Mürþidim diye tanýttýðý Sultan Veled.

Osman Nuri Küçük

Sultan Veled, kalblerdeki gizli sýrlarý bilme, olacak bir þeyi önceden haber verme gibi kerâmetler gösteren velîleri gerçek evliyâya nazaran çocuk mesâbesinde kabul eder. Çünkü Sultan Veled e göre hakiki evliyânýn sermâyesi aþktýr. Onlar Allah tan yalnýz Allah ý isterler. Bundan baþka her þey, onlara eziyet verir. Ýnsanýn baþýndan geçen bir þeyi ona haber veren bir þeyh, o kiþinin sahip olmadýðý bir bilgi ve hüneri ona saðlamýþ deðildir. Çünkü o kiþinin verilen bu bilgi ile ilmi artmamýþtýr. Ancak böyle olmayýp insanda var olduðu halde o kiþinin bulamadýðý ve keþfedemediði bir sýrrý söylerse esas keþif ve kerâmet budur. Bunu þöyle örneklendirir: Sözgelimi evin bir köþesinde sakladýðýn altýnlarý biri sana haber verse bunun sana ne faydasý olur. Sana faydasý olan esas þey, defineden haberin yokken evinde gömülü bir define olduðunu söyleyen ve seni buna inandýran kiþinin yaptýðýdýr. Sana asýl fayda verecek olan kerâmet, bu türden bir kerâmettir.

Mehmet Demirci

Sözlükte "Veled", çocuk, oðul mânâsýna gelir. Yani öyle özellikli bir anlamý yoktur. Ama isimlere deðer katan müsemmâlarýdýr, onu taþýyanlardýr. Sultan Veled'in ismi böyledir; mânâ sultanlýðýný hatýrlatýr, zihinde bir ihtiþam duygusu uyandýrýr. Burada "Veled", sýradanlýktan çýkarak bir kudsiyet ve derinlik kazanýr.

Ýbrahim Gamard

Sultan Veled in Ýbtidânâme kitabýndaki dizelerde, nefisten kurtularak ve yok olarak, hakiki bir âþýk derviþ olma yolundan bahsedilmektedir. Benlikten geçenler Allah ý sürekli seyreder. Kibir ve benlikten arýnanlar, kadeh ve þarap olmadan O nda sarhoþ olur, Hz. Ýsa gibi cennete bir binek olmadan yükselir ve Hz. Musa nýn ötesine geçerler.


Allah tan Yüz Çevirmek Geçen haftalarda TÜRKKAD Ýstanbul Þubesi, derginin bu sayýsýnýn da konusu olduðu üzere, Mevlânâ nýn sýrrýmýn sýrrý dediði oðlu Sultan Veled hakkýnda bir sempozyum düzenledi. Sempozyumda çokça anlatýlan hikâyelerden biri þu idi: Sultan Veled 40 günlük halvetten çýktýktan sonra babasý Mevlânâ, kendisine neler gördüðünü sormuþ. Sultan Veled in cevabý Allah benden yüz çevirmeniz dýþýnda bütün günahlarý affedeceðini söyledi olmuþ. Bu cevaptan inanýlmaz þekilde etkilenmekle beraber, bunu hem ilk duyduðumda hem de sempozyum süresince her duyuþumda içten içe bir sevinme ve rahatlama yaþadým. Bu rahatlamanýn sebebi ise kendi kendime, çok þükür, bugüne kadar bir sürü günah iþledim, bir sürü yanlýþ yaptým ama hep Allah a sýðýndým, O na döndüm demem oldu. Lâkin geçen sabah, Allah ýn Sultan Veled e verdiði bu sýrrý eksik anladýðýmý idrak ettim. Bu idrak sürecimin geliþimi ise þu þekilde cereyan etti. Sabah hazýrlanýrken, birisi hakkýnda düþünüyordum ve kendi kendime aman o kiþi de adam olmaz, ben de neden onunla muhattap oluyorum ki? dedim. Ve sonra bir anda anladým ki asýl Allah tan yüz çevirmek böyle oluyor. Hepimiz biliyoruz ki Allah elle tutulup gözle

görülecek bir varlýk deðil. Bununla beraber her yaratýlmýþýnda da tecelli ediyor. En çok da isim ve sýfatlarý ile insanda tecelli ediyor. Hatta Halk Hak týr gözün varsa, Hak Halktýr aklýn varsa diye bile söylendiðini biliyoruz. Bir anda düþündüm ki asýl Allah tan yüz çevirmek onun yarattýklarýndan yüz çevirmekle oluyor. Eðer bir insan ben Allah ýmdan hiç yüz çevirmedim diyorsa iki kere düþünmesi lâzým. Etrafýndakilere hizmet ediyor mu, yoldan geçen dilenciye para veriyor mu, kalbinin kýrýk olduðu bir kiþiye küsüyor mu? Eðer kiþi bunlarýn hiçbirini yapmýyorsa bana göre gerçekten Allah tan yüz çevirmemiþ demektir. Benim o kiþi için bir daha muhattap olmayayým gibi edep dýþý bir cümle sarf etmem ise, benim Allah tan sýkça yüz çevirdiðimin bir delili gibi olmuþ oldu. Mâlûmunuz yeni bir yýla giriyoruz. Yeni yýla girerken insanlarýn dileklerini yazmak gibi bir âdeti vardýr. Benim bu yýl için Allah tan dileðim ise kendisi ile halkýn iki farklý mefhum olmadýðýný bana idrak ettirmesi ve beni halkýna, kötü muâmele görsem dahî, dâim hizmetçi kýlarak kendi yoluna ve kendi yüzüne döndürmesidir. Nasip olsun inþaallah...


irem can esenkaya


SULTAN VELED ÝN SIRRI Zeynep Tokuþ Konya dayýz Sultan Veled Sempozyumu nu dinliyorum gözlerim kapalý! Biraz uykuluyum Hocam hep Mevlânâ nýn bir sohbet meclisinde uyuyan bir kiþi hakkýnda býrakýn uyusun, uyunacak buradan daha huzurlu bir yer mi var? deyiþini hatýrlatmasa bu kadar gönül rahatlýðýyla uyuklamazdým muhtemelen Konu tatlý, uyku tatlý, gözüm bir açýlýp bir kapanýyor. Bu arada yabancý konuþmacýlardan biri var ve konuþmasýnýn Türkçe çevirisi barkovizyonda yazýlý olarak veriliyor. Uykuyla uyanýklýk arasýndayken bir yandan da metni tâkip etme çabasýndayým. Her gözümü açtýðýmda bir kelime öne çýkýyor, ýþýldýyor sanki metinde ve her kapattýðýmda bir evvelkiyle birleþip yeni bir cümle oluþturduðunu fark etmeye baþlýyorum. Eskiden olsa tesâdüf der geçerdim belki ama hocamdan öðrenmiþtim yine güzeller güzeli Mevlânâ nýn sözünü Kimisi tesâdüf der þaþarmýþ, kimisi de tesâdüf diyene þaþarmýþ. Bu durumda doðrulup gözümü açýp kapattýkça beliren kelimeleri arka arkaya not ediyorum: YENÝ DÖNEM DÜZENLEYÝCÝ OLARAK GELÝYOR ÖÐRENCÝ DÜNYAYI DOLAÞARAK MODERN BÝR ÞEKÝLDE ERÝÞÝMÝ SAÐLAMALI ÞÝÝRLERÝNÝ AKADEMÝK OLARAK MÂNEVÎ ÇAÐDA YÂD ETTÝRMELÝ Konuþmacýnýn anlattýklarýný pek tâkip edememiþtim, biraz karmaþýk gelmiþti ama iþte apaçýk Sultan Veled bize mesajý vermiþti en anlaþýlýr hâliyle. Meðer bu, onun sýrrýnýn bir vasfýymýþ


2012 yle ilgili çok þey yazýlmýþ, çok spekülasyonlarda bulunulmuþtu. Bir çoðu kýyâmet diyordu. Evet kýyâmet belki ama bir yandan da kalbimizin arýnmasý, yeniden doðuþuydu. Yeni bir dönemin baþlangýcý... Þüphesiz Sultan Veled bunun müjdesini veriyordu bize. YENÝ DÖNEM DÜZENLEYÝCÝ OLARAK GELÝYOR: Evet, hepimizin hayatýmýza, kendimize çekidüzen vereceði, gereksizleri ayýklayýp güzelliklere yer açacaðý, insan olarak donanýmlarýmýzý fark edip bu vasýflarla vasýflanacaðý yeni bir dönem.

ÞÝÝRLERÝNÝ AKADEMÝK OLARAK MÂNEVÎ ÇAÐDA YÂD ETTÝRMELÝ: Hocama ilk sorduðum sorulardan biridir: Neden bize öðrettiklerinizi okullarda öðretmiyorlar? O da cevaplamýþtý: Bir gün olacak inþallah Olmaya da baþladý çok þükür. Herkesin artýk mâneviyata yöneldiði, içimizdeki boþluðu baþka þeylerin gideremediðini gördüðü bu mânevî çaðda, tüm ilimlerin anahtarý olduðuna inandýðým Efendimin ilmini, Mesnevî yi çalýþmalý Çocuklarýmýz dört þeritli otoban varken vakit kaybetmesinler çýkmaz sokaklarda. Ýstedim ki bilineyim Ýþte Hz. Mevlânâ nýn sýrrýmýn sýrrý dediði Sultan Veled böyle âþikar etmiþti kendini, adýna düzenlenen ilk sempozyumda

fotoðraf: mehmet okutan

ÖÐRENCÝ DÜNYAYI DOLAÞARAK MODERN BÝR ÞEKÝLDE ERÝÞÝMÝ SAÐLAMALI: Hepimiz öðrenciyiz ve öðrenci olduðumuz müddetçe de öðretmeniz. Bu hayata bir tek O nu bilmeye bulmaya ve paylaþmaya geliyoruz, o hâlde tüm dünyaya O nu sormalý O nu anlatmalý.


Ey Bahaeddin, Dâimâ cennette yaþamak arzu edersen, herkese dost ol, hiç kimsenin kinini gönlünde tutma. Daha fazlasýný isteme ve kimseden daha büyük olmaya çalýþma. Merhem ve mum gibi ol, batan bir iðne gibi olma.

Çünkü bir adamý dostlukla anarsan, dâimâ sevinç içinde olursun. Ýþte o sevinç cennetin ta kendisidir.

fotoðraf: mehmet okutan

Eðer hiç kimseden sana fenâlýk gelmesini istemezsen, fenâ söyleyici, fenâ düþünceli olma.


hz. mevlâna nýn hz. veled e nasihati Eðer bir kimseyi acý sözle anarsan, öfke sana misafir olur. Ýþte bu öfke de cehennemin ta kendisidir. Dostlarýný yâd ettiðinde, gönül bahçende saadet çiçekleri açar, gül ve fesleðenlerle dolar. Düþmanlarý andýðýn vakit, gönül bahçene dikenler ve yýlanlar doluþur; bîtap düþer, âtýl olursun. Bütün peygamberler ve veliler, bu ana hakikatin idrakindeydiler. Halk, onlarýn bu güzel edebine, huyuna maðlup olup tutuldu, hepsi gönül hoþluðu ile onlarýn yoluna revân oldular.


babalar ve oðullarý

Melike Türkân Baðlý Aralýk ayý... Güneþin kýþ dolayýsýyla azalan, seyrelen ýþýðý, daha mâsum, daha insaflý görünüyor gözümüze... Gözlerimiz, güneþ gibi hafif mahmur, uykuya dalmaya hazýrlanýrken Þems kelimesi ile güneþin hakikatine uyanýyoruz. Her Aralýk ayýnda olduðu gibi yüzümüzü Konya ya döndürme zamanýnýn geldiðini fark ediyoruz. Hz. Veled in, Hz. Þems in ayakkabýlarýný Konya ya doðru çeviriþi ile Hz. Þems, Konya yý tekrar teþrif etmek üzere yola çýkarken biz de sanki onunla ve Hz. Mevlânâ ile buluþmak üzere Anadolu nun bu merkez þehrine doðru hareketleniyoruz. Bu sefer maksadýmýz, Hz. Þems e Þam dan Konya ya kadar yaya olarak eþlik eden Sultan Veled Hazretleri ne sýr katan sýrdan nasiplenmek, keþkülümüzü o sýrra uzatmak... Önce Ýstanbul da buluþuyoruz. Sýrrýn Sýrrý Uluslararasý Sultan Veled Sempozyumu nu 9 Aralýk 2011 Cuma

günü Yenikapý Mevlevîhânesi nde semâ ve duâlarla açýyoruz. Sonraki iki gün boyunca dilimizde Hz. Þems, Hz. Mevlânâ ve Hz. Veled... Dünyanýn ve Türkiye nin çeþitli noktalarýndan gelmiþ olan gönül insanlarý (hem teblið sunanlar hem dinleyiciler), ilk gün semâhâneyi doldurduklarý gibi, takip eden günlerde de toplantý salonunu ayný gönülle dolduruyorlar ve hazretleri aþkla anýyorlar. Bu aþkla anýþtan hepimize hakkýyla hâl edebilmeyi ümit ettiðimiz hikmetler lûtfolunuyor: Hz. Peygamber in Hz. Ali ye söylediði sýrlarý, bugün neyden dinliyoruz. Hz. Veled, Hz. Þems in sýrrýný taþýyan sultan... Hz. Mevlânâ, bu dünyaya geliþinin oðlu Veled in zuhûru için olduðunu belirtiyor. Evet, Sultan Veled, Hz. Mevlânâ nýn oðlu, yani babasýnýn oðlu ama aslýnda Cemâlnur hocamýzýn tâbiriyle babasýnýn babasý ... Týpký Hz. Fatma nýn babasýnýn annesi oluþu gibi... *** Sultan Veled, dünyada ilk defa bir sempozyumla anýlýyor. Sýrlar açýlýyor, bazý hakikatler ise hâlâ sýrlý olarak vaktin gelmesini bekliyor. Ýstanbul dan sonra Konya ya geçiyoruz. 15-16 Aralýk 2011 tarihleri itibariyle Konya ya kavuþmuþ durumdayýz! Hazretin adýyla anýlan salonda Konyalýlarla buluþuyoruz. Açýlýþ konuþmalarý sýrasýnda üst kattan çok sayýda çocuðun sesi geliyor. Bu, derneðimizin organize ettiði sempozyumlarýmýz için bir ilk Besbelli ki Hz. Veled, veled leri kendi salonunda, kendi toplantýsýnda aðýrlýyor. Omid Safi, James


Morris, Camille-Kabir Helminski, Mahmut Erol Kýlýç, Nuri Þimþekler ve Osman Nuri Küçük gibi isimler yetiþkinlerle birlikte çocuklara da hitap ediyorlar! Yâhut Hz. Veled çocuklar olarak çoðalmýþ bir hâlde kendisini dinliyor

gönlümüzü kucaklayan sûresi- Hz. Pîr in gününe damgayý vuruyor. Baba ve oðul birleniyor, birleþiyor; Þems in önünde, ilk ve son, son ama sonsuz o tek secdeyi birlikte yapýyorlar.

Dinleyiciler arasýnda Hz. Mevlânâ nýn ve dolayýsýyla- Hz. Veled in torunlarý da bulunuyor ve salon her dâim dolu... *** Sempozyum tamamlanýyor ve Þeb-i Arus a kavuþuyoruz.

Hz. Pîr in yeþil kubbenin altýndaki sandukasýnýn önünde hürmetle baþ kestiðimizde, ayný zamanda Sultan Veled in de önünde eðilmekte olduðumuzu, baba-oðulun yanyana ve birarada bizi selâmladýklarýnýn idrakini yeni yeni duyuyoruz. Hz. Mevlânâ yý ziyâret, bir yandan da Hz. Veled i ziyâret anlamýný taþýyor: Bu sene, Þeb-i Arus un mânâsý bir baþka Hepimiz heyecanlýyýz. Genç-yaþlý, çoluk-çocuk, kadýn-erkek bir aradayýz. Aramýzda farklý milletlerden, farklý dinlerden olanlar var: Fakat hepimiz ayný huzûru duyuyoruz. Yaradýlýþtaki aþký anlatan Rahman Sûresi, -bu kavuþma gününün

http://i1.trekearth.com/photos/31673/semazen.jpg

Vuslat gününde yüzlerce insan duâ için Hz. Pîr in huzûruna toplanýyor ve o kavuþma ânýnýn anýlmasýný bekliyor.


Sultan Veled in Eserlerinde Mürid Sultan Veled eserlerinde mürid kavramýný nâdiren açýkça tanýmlar. Bunu yaparken maksadý bir yandan konuyu yeni bir ifâde ile okuyucunun dikkatine sunmak, diðer yandan ise müridliðin âdâbý ile ilgili bir husûsa dikkat çekmektir. Bazen de müridliðin âdâbý ile ilgili bir meseleyi izah ederken aslýnda farklý özelliklerini öne aldýðý bir mürid tanýmý yaptýðý anlaþýlmaktadýr. Her hâlükârda müridlik ve müridliðin âdâbý meselesi onun tasavvuf anlayýþýnda içiçe geçmiþ konulardýr. Edeb konusuna deðinilmeden bir mürid tanýmý yapýlamayacaðý gibi, tekke âdâbýndan bahsederken de gerçek bir müridin örnekliði olmadan konu lâyýkýyla anlaþýlmýþ olamaz. Bu açýdan bakýldýðýnda Sultan Veled in Maârif adlý eseri bize onun mürid anlayýþý ve tabiî ki müridliðin âdâbý ilgili bir çok mâlûmât verir. Bu kýsa makalemizde Ýbtidânâme, Maârif ve Ýntihânâme adlý eserleri çerçevesinde Sultan Veled in müridliðin âdâbý ile ilgili görüþlerini ortaya çýkarmaya çalýþacaðýz. Buna göre: Cins cinsiyle kuvvet bulur ve cemâatte rahmet vardýr kaideleri uyarýnca mürîd, ayný yolda ayný murâda doðru birlikte yol aldýðý dostlarýndan ayrý düþmemelidir.

Tabîatte bile bunun örnekleri varken, mürîd bunun aksi yolu takip etmekten kaçýnmalýdýr (Sultan Veled, Maârif, s. 197). En önemlisi eðer henüz muhib seviyesinde bulunuyorsa, bu yola girme arzûsu içinde ise ilk iþ, bir mürþidin elini tutmalý, onun sohbeti halkasýna dâhil olmalýdýr. Zîrâ kendi ifâdesiyle, Azizlerin sohbeti, uzletten, vahdetten, mücâhede ve riyâzetten daha faydalýdýr ve insaný Tanrý'ya ulaþtýran bir sebeptir. Bir þeyhin sohbetinden bir günde elde ettiðin faydayý, aylarca ve yýllarca yaptýðýn mücahede, halvet ve zikirden temin edemezsin. Bunun için Peygamber Ýslâmiyette "papazlýk" yoktur, buyurmuþtur. (Sultan Veled, Maârif, s. 197). Mürid, mürþidinin kapýsýndan benliðini býrakarak içeri girmelidir. Benliði ile kaldýðý sürece ikiliktedir. Ýkilikte olan olan ise, hakikatte vuslatýn ta kendisi olan birliðe nasýl yetebilir? Mürid son konak olan birliðe erinceye kadar, mürþidine hizmet etmelidir (Sultan Veled, Ýbtidânâme, s.75). Derviþe, akýl divâne olsun diye; varlýk ise yok olsun diye verilmiþtir (Sultan Veled, Ýbtidânâme, s.78). Mürîd, bir mürþide intisâbla kendini görür. Ýntisâb bir nevi kendindeki hazîneleri bulma arzûsunun izhârý ve itirafýdýr. Þeyh ona hazineleri gösterir. Bu sayede mürid, hazineleri arar, bulur


dliðin Âdâbý ve þeyhin sohbetiyle kendini tamamiyle görür. Müridin hakikatte bu yolda kazanacaðý en büyük hazîne ise, kendisinden üstün olan bir insan olabileceðini bilmiþ olmaktýr. Mürid bunu önceden de bilmez deðildir, fakat þimdi bizzat o üstünlüðü ve kemâli görme ve örnek alma imkânýna sahip olmuþtur (Sultan Veled, Maârif, s. 181) Mürþidinin terbiyesi elinde mürid, her gün bir hâlden bir hâle geçerek ilerler (Sultan Veled, Maârif, s. 5). Daimâ yüzünde bir tebessümle kendisini karþýlayan mürþidinin kendisi için uygun gördüðü mücâhede ve riyâzatý nefsine zor gelse de, bu acýlýkta bir þeker tadý bularak uygular. Ve derviþ, nefsini aþk ve muhabbet potasýnda eriterek yeni bir kalýba döken mürþidinin elinde, gülerek ölendir. bir baþka yerde ise konuyla ilgili þunlarý söyler: Mürîde lâzým olan öðüt deðil, ölümdür (Sultan Veled, Maârif, s. 247). O emre itâatle güzelleþir ve huzûra liyâkat kazanýr (Sultan Veled, Maârif, s. 243). Mürîd sülûkunda ne bulur, hangi mânevî mertebeye ulaþýrsa o ancak þeyhin inâyetiyledir. Onun yardýmýyla hâlden hâle geçer. Burada Sultan Veled zerdali ve kayýsý aðacý arasýndaki akrabalýktan yola çýkarak verdiði örnek dikkat çekicidir. Nasýl ki zerdâli aðacýna kayýsý aþýsý yapýldýðýnda, bir süre sonra o da kayýsý meyvesi veriyorsa, bunun

arzu eylül yalçýnkaya gibi kabiliyetli bir mürîde mürþidi tarafýndan yapýlan inâyet aþýsý da bir müddet sonra ondan ayný meyvelerin zuhûruna sebeb olur (Sultan Veled, Maârif, s. 199). Mürîd, irâdesinde sâdýk olmalýdýr. Bunun alâmeti de onda gam ve kederin bulunmamasýdýr. Hak yoluna girmiþ, mürþidinin irâdesi eline sýký sýkýya yapýþmýþ olan için dert ve hüzün yoktur: Tanrý'yý tanýyan, gamsýz ve âsûde olur. Bunun aksine hareket eden bir kimse, dâimî bir sýkýntý içinde bulunur. Gam ve keder karartýlan, kalbinde toplanýr, dâimâ meydana çýkmak ister. Çünkü bu kimse, Tanrý'ya kuvvet ve ciddiyetle sarýlmamýþtýr. Eðer yüzünü Tanrý'ya çevirir ve dört elle ona sarýlýrsa, bu hayaller, bu gamlar ve kederler tamamiyle kalbinden kaybolur. Ýman tamamiyle zevk ve þevkten ibarettir" (H.) buyrulduðu gibi bu adam için her þey zevk ve þevk olur (Sultan Veled, Maârif, s. 187). Derviþ için onu yolundan alýkoyan maddîmanevi her þey bir engeldir. O, bu sebeble övgüye ve yergiye kulak asmaz, onlarýn üzerinde durmaz (Sultan Veled, Maârif, s. 184). Mürid, bal tutan parmaðýný yalama tehlikesinden uzak durmak için, ilim ve tevâzu suyunu kullanýr. Ne kadar candan ve yürekten riyâzât etse de, yine de nefs-i emmârenin yol üstünde pusuda beklediðini bilir, bilmelidir (Sultan Veled, Maârif, s. 184). Derviþ yolda karþýsýna çýkan tehlikelerden bir yolla kurtulur fakat tehlikelerin en büyüðü


Sultan Veled in Eserlerinde Mürid olan içindeki arzu ve düþüncelerdir. Bu bakýmdan kendi nefsiyle savaþý en zor cephelerden biridir. Ýþin aslý onun mücâdelesi ve savaþý kendisiyledir. Fakat müjdeli bir haber vardýr: Senin mükâfatýn, ektiðin zahmet ve meþakkat kadar olur. (Sultan Veled, Maârif, s. 167) Hakikatte þu âlemde kolay olan ne vardýr? Derviþlik ve müridlik de kolay deðildir: Her iþ, uðraþmakla, ona kendini vermekle ve onu düþünmekle ilerliyor, artýyor ve dâimâ senin için onunla doluyor. O halde mürid de, bütün gayret ve himmetini Hak yolunda ilerlemeye sevketmeli, maksûdu ve muradý kuyusunun kenarýnda tâ ki onun içine düþünceye kadar dolaþmalýdýr (Sultan Veled, Maârif, s. 159). Mürîd, intisâbýndan önce edindiði ilimlere deðer vermemeli, âlim de olsa bir ârife muhtaç olduðunu bilmeli ve dâimâ ona hizmette bulunmalýdýr. Aðacýn gövdesi, o büyüklüðüne ve ululuðuna karþýlýk tatlý bir meyve vermez; ince dallar ise, gövdenin yardýmý ve kuvvetiyle meyve verirler. Müridin, þeyhe dâimâ rûhu ve bedeniyle hizmet etmesi lâzýmdýr ki, ince zarif bir dal gibi olan þeyh de meyve versin (Sultan Veled, Maârif, s. 128).

Mürid, dünyâlýk olarak ne elde ederse onu mürþidine fedâ etmek kasdýyla elde eder. Varlýðýný tek sebebi onu Hak bildiði mürþîdine teslîm etmektir: Dünya'da, evliyânýn ve þeyhlerin önünde yok etmek niyetiyle, büyüklük, rütbe ve menzil elde etmek iyidir. Ayakta durmak þu bakýmdan faydalýdýr: Bu hareketten bir secde hâsýl olur; baþ kaldýrmak da baþka bir secde hâsýl olacaðý için iyidir. Kýyam ve kuud olmadan secde nasýl hâsýl olabilir? Bunun gibi insanda doðruluk, ululuk ve büyüklük olmazsa, tevazu nasýl görülebilir? Kendini, Allah yolunda ne kadar çok küçültürsen, o derece büyür ve ilerlersin. Þeyhlerin ve evliyanýn önünde izzet-i nefsini kýran ve zulmü, büyüklen-meyi bir tarafa birakan kimse, Allah'ýn inayeti ve yakýnlýðý ile mahsus olmuþtur. Hadîs'te bu hususta Ben kalpleri kýrýk olanlarlayým. (H.K.), buyrulmuþtur. Ýnkisâr, Allah'a yakýnlýða sebep olur. (Sultan Veled, Maârif, s. 8688). Derviþ, mürþidine olan aþkýnda sâbitse herþeye ve herkese ona gösterdiði hürmeti göstermelidir. Deðil mi ki onu bu âlem de buldu, o vakit onu içerisinde bulduðu âlemin taþýný topraðýný dahi ayný muhabbetle kucaklamalýdýr. Eðer sen âþýk ve sadýk isen! Herkese ayný hürmeti göstermen lâzýmdýr. Mecnun, Leylâ'nýn mahallesinin köpeklerini ziyarete gittiði zaman


dliðin Âdâbý onlarýn ayaklarýný öperdi. Sen de âþýksan, en kýymetsiz bir derviþe bile hizmet etmelisin. Aþk ne kadar çok olursa, hürmet ve tazim de o nispette olur. Hürmetinin çokluðundan derviþin eþiðini veya ayakkabýsýný öptüðün zaman, ne kundura ne de âþýk derviþin kendisidir ve ondan ayrýlmýþ parçalardýr. Bu, tazim ve mübalâða içindir. Yani bu, onun ayaðýný bastýðý yeri öpüyorum, demektir. Ýþte bundan senin sevgin ve baðlýlýðýn meydana çýkar. (Sultan Veled, Maârif, s. 89) Mürid mürþidini bulmakla arayýþýný býrakmaz. Mürþid her gün yeni bir þanla dirilen Hakk ýn aynasý olmasý sebebiyle yeni bir tecelliyle yüz gösterir. Mürid, onu her gün yenilenen bir aþkla arar, yeniden bulur ve ona her gün yeniden vurulur. Bir þeyi aramadan bulamazsýn. Fakat dost, bu kaideden müstesnâdýr. Onu bulmayýnca aramazsýn. (Sultan Veled, Maârif, s. 55) Gerçek, mürîd mürþidini yormayandýr. Ona bir iþaret, yahut falan kýssa demek yeter. (Sultan Veled, Maârif.) Derviþ tevâzû ehlidir. Izzet-i nefsini ve kibrini kýrar ve alçak gönüllülüðü kendine þiar edinir. Fakat bunu yaparken dikkatlidir. Sakalý hamam lifine dönmüþ dellaklar gibi her hamama gelenin ayaðýný öpmekle deðil,

arzu eylül yalçýnkaya fakat tevâzûyu lâyýkýyla yapar. Allah için ve Allah erinin huzûrunda nefsini yok eder. (Sultan Veled, Maârif, s. 82-83). Güneþin ýþýðýyla aydýnlanan ve zâhir olan bütün renklerin yine güneþten ibâret oluþu, ve insanýn baktýðý aynada kendini görüþü gibi derviþ de tüm âlemde kendi iç âleminin aksini, kendini ve daha da ileri gidilirse aslýný seyreder. Sultan Veled bu gerçeði Maârif te þöyle ifâde ediyor: Bütün acâib, garâib þeyler insanýn cüz üdür, hiç bir þey ondan hâli deðildir. Mevlânâ Celâleddin Rûmî nin bir beytini de vesileyle bize hatýrlatýyor: Bütün iyi kötü derviþin cüz üdür. Eðer böyle olmuyorsa, o dervîþ deðildir (Hülyâ Küçük, Ýntihânâme-i Sultan Veled, s. 257). ***Bu metin, Arzu Eylül Yalçýnkaya nýn Uluslar arasý Sultan Veled Sempozyumu nda sunduðu bildirisinin bir bölümüdür.


sempozyumu yaþamak Nuruyla aydýnlandýðýmýz sultanlar adýna düzenlenen sempozyumlardan bir tanesine daha þâhit olduk, çok þükür. Sultan Veled Hazretleri ile ilgili bu sempozyumda da gözümüzün gönlümüzün açýlmasý zevkini yaþadýk. Bu kadar zevk içinde olmanýn, bu lûtfa mazhar olmanýn elbette diyeti oluyor. Yani görünen büyük sistemin ardýnda mutlaka bazý aksaklýklar zuhûr ediyor. Fakat þâhit olduðumuz her hâdise bize bir ders ve tecrübe niteliði taþýdýðýndan, hâdiseler bu nazarla izlendiðinde sýkýntýlar yine lûtfa çevriliyor. Bunlardan bir tanesi de sempozyumun Konya bölümünde gerçekleþti Sempozyumdan birkaç gün önce hazýrlýklarý tamamlamak üzere Konya ya gittik. Kalacaðýmýz otele gidip yerleþtikten sonra, sempozyumda teblið sunacak akademisyenlerin geliþ-gidiþleri ve kalacaklarý oteller ile ilgili kontrolleri yapmaya baþladýk. Otel yetkilileri ile yapýlan görüþmeler ve kontroller sonucunda bir de baktýk ki, eksik bilgilendirmeler ve yanlýþ anlaþýlmalar sonucunda bazý akademisyenler ve dâvetliler için rezervasyon yapýlmamýþ. Yani düþünün ki; uluslararasý bir sempozyum yapýp dünyanýn çeþitli yerlerinden uzman kiþileri dâvet ediyorsunuz, format gereði tüm akademisyenleri ayný otelde aðýrlamak durumundasýnýz ve Hz. Mevlânâ nýn

türbesi çevresinde Þeb-i Arûs döneminde otellerde boþ oda bulmak neredeyse imkânsýz. Nitekim bizim otelimizde de istediðimiz tarihler için boþ oda bulamadýk. Uzun süren çalýþmalar ve beyin fýrtýnalarý sonucunda þöyle bir çözüm önerisi ortaya çýktý: Ayný otelde kalmak için rezervasyon yaptýran arkadaþlarýmýzdan, odasýný akademisyenlere tahsis edip baþka bir otelde kalmasý için ricada bulunalým. Ya da otelden ayrýlmak istemeyenler için, baþka bir arkadaþýmýzýn odasýnda 2-3 kiþi kalacaklarý þekilde yeni bir düzenleme yapalým. Aksi halde, bazý akademisyenler sempozyumun yapýlacaðý yerden uzak mesafede bir otele yerleþtirilecek ve toplu hareket edebilme kabiliyetinde ciddi sorunlar ortaya çýkacak. O akademisyene bunun açýklamasýnýn nasýl yapýlacaðý da ayrý bir konu tabii Hani dedik ya yaþanan her þey bize bir ders niteliði taþýyor diye Bu olayýn çözümünde de buna þâhit olduk. Kendisinden bu konuda ricâda bulunulan bazý arkadaþlarýmýz, kalacaklarý odayý hiç tereddüt etmeden, sýkýlmadan býrakmaya razý oldular. Tabii onlarýn yerinde kim olsa ayný þeyi yapardý, fakat sýfýr kaprisle ve neden ben? diye sormadan yapar mýydý bunu düþünmek lâzým Bazý arkadaþlar tek kiþilik oda rezervasyonu yaptýðý hâlde odasýný býrakýp 3 kiþilik odaya geçmeye razý oldu. Ve çok þükür ki sonunda tüm


yavuz celep davetliler sorunsuz bir þekilde odalarýna yerleþtirildi Mutasavvýflarýn devamlý vurguladýðý gibi tasavvuf sadece okuyup ezberleyerek tamamlanan bilgiler bütünü deðil, bir yaþam tarzýdýr. Çünkü ancak yaþandýðý, vücut bulduðu zaman öðrenilen her þey anlam kazanýr. Organizasyon süreçleri de bizim öðrendiklerimizi ne kadar uygulayabildiðimizi test etmek için güzel bir platform oluþturuyor. Aslýnda bu süreçte vazife alan tüm arkadaþlarýn meþrebi, alýþkanlýklarý, çalýþma tarzý birbirinden farklý. Fakat tüm bu farklýlýklar o kadar güzel bir þekilde bir araya gelip, üstelik hiçbir karþýlýk gözetmeden, birbirine hürmet ederek birlikte çalýþýyor ki, ortaya müthiþ organizasyonlar çýkýyor. Allah hepimize farklýlýklarý kabul etme ve karþýlýk gözetmeden hizmet etme zevkini nasib etsin


ilmin kapýsý

Neþe Taþ Bazý veliler ünlüdürler, tanýnýrlar, bazýlarýysa gizli. Gizli olanlarýn mertebeleri, bilinenlerden üstündür. Bunun içindir ki büyük veliler dâimâ o gizli erenlerden birini bulmak isterler. Peygamberlerde de bu istek vardýr. Kur an da anlatýldýðý gibi Hz. Musa böyle bir Allah sevgilisi ile buluþmak ve tanýþmak için Allah a yalvarmýþ, onunla bir müddet birlikte olmuþ ve bazý gizli hikmetler öðrenmiþtir. Hz. Muhammed de bir gün Hz. Ayþe ye Tanrý haslarýndan birinin kapýlarýna geleceðini, evde bulunamayabileceðini, onu çok iyi aðýrlamasýný, gönlünü almasýný, evde misafir etmesini, þeklini kýyafetini, hâlini tavrýný iyice öðrenmesini, bunun bile insana faydasýnýn dokunacaðýný söylemiþtir. Cüneyd, yalnýzken Hak tan bir makam diledi. Ona bu makama riyâzat ve çileyle ulaþamayacaðý söylendi; ancak filan þehirde Ahmed-i Zýndýk ý bul, o seni muradýna erdirir dediler. Kalktý, söylenen þehre gitti. Ama bir Tanrý erini Zýndýk diye aramaya edeb etti, Ahmed-i Sýddýk diye çevredekilere sormaya baþladý. Þehir ahâlisinden hiç kimse böyle birini tanýmýyordu. Günler böylece geçti. En sonunda beni

sevgiliden ayýran edebden de illâllah diyerek Ahmed-i Zýndýk ý sormaya baþladý. Târif ettiler. Evi buldu, içeri girdi. Ahmed-i Zýndýk uzun zamandýr seni bekliyoruz, nerelerdeydin? dedi. Geçirdiðin bütün hâl ve makamlardan haberimiz var. Tanrý dan bir hâl istemiþtin ve O da sana bunu nasib etmemiþti. Lûtfundan, kereminden seni o duraða ulaþtýrmak için seni bana havâle etti. Bana bu haber iletildiðinden beri sana ne söyleyeyim, hangi mânâ incilerini deleyim diye düþünüp durmaktaydým. Ama hiçbir þey hatýrýma gelmedi. Sözüm, hâline uygun olmadýðý için özetleyip de sana anlatamýyorum. Ama karþýnda bir çark atayým da o sýr sana keþf olsun. Gözün yüzüme düþer düþmez hâlden hemen haberdar olursun, dilediðini elde edersin, þimdi uzak olduðun yakýnlýk âlemine girersin dedi. Önünde birkaç çark attý, Cüneyd de maksadýna ulaþtý. Ârifin biri Allah tan bir hâl istermiþ. Kendisine falanca câmiye git, bizim bir sevgilimiz sana orada nazar edecek demiþler. Peki, o kalabalýðýn içinde ben onu nereden bulup tanýyacaðým? diye sormuþ. Elindeki ibrik düþecek ve sen kendinden geçeceksin, denmiþ. Ýbriði alýp, câmiye gitmiþ. Câminin içinde gezinirken kendine bir hâl hâsýl olmuþ, elinden ibrik kaymýþ, düþmüþ bayýlmýþ. Kendine geldiðinde ne câmi cemaati ne de o zat varmýþ. Fakat isteði hâsýl olmuþ. Allah merdiyle bir dem sohbet yüzyýl ibâdetten üstündür diyor Hz. Mevlânâ. Ýnsan onun bir sözüyle, bir nazarýyla, kendi kendine çalýþýp


http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/2/28/Old_Santa_Fe_door.jpg

çabalamayla elde edemeyeceði sýrlarý ele geçirir. Eli yüzü açýlmamýþ güzellikteki mânâlar insana yüz gösterir. Sultan Veled de benim için bu konumdadýr. Hz. Mevlânâ nýn açmadýðý, üstünü örtme lüzûmunu hissettiði, gizlediði mânâlarý basit, sâde ve anlaþýlýr bir üslûpla anlatmýþ, içimdeki pek çok soru iþaretini bu sözleriyle silmiþtir. Adeta elinde gizli sýrlarýn anahtarý vardýr ve istediðine bu kapýyý açar. Kendisinin dediði gibi mânâ, evin kapýsýný çalar, evde biri varsa kapýyý açar ve onu içeri alýr. Yýllardýr sütleriyle beslendiðimiz bu mânâ erlerinden dolayý Hakk a þükürden âciziz. Ýyi ki varlar


selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan

nefes alan tarifler

brokoli brokoli çorbasý çorbasý


Malzemeler:

3 Adet Haþlanmýþ Orta Boy Patates ½ Kg. veya 1 Paket Brokoli 1 Büyük Baþ Soðan 1 Çorba Kaþýðý Pesto Sos 1 Çorba Kaþýðý Soya Sosu ½ Litre Light Süt Taze karabiber Tuzot veya Tuz Süslemek için Taze Fesleðen ve Parmesan Peyniri

Hazýrlanýþý:

Orta boy bir tencere içine rondodan geçirdiðiniz soðan ve brokolileri koyunuz ve bir kaþýkla 5-10 dakika karýþtýrýnýz. Sonra üzerine süt ve küçük parçalar halinde bölünmüþ patatesleri ilâve ediniz. Çorbanýz kaynamaya baþlayýnca parçalayýcý el mikserinizi tencereye daldýrarak tüm malzemeyi çorba kývamýna getiriniz. Daha sonra tuzot, karabiber, soya sosu ve pestonuzu ilâve ederek karýþtýrmaya devam ediniz. Eðer çorbanýzýn kývamý çok koyu olduysa daha fazla süt ekleyerek çorbanýzý dilediðiniz kývama getirerek 5 dakika daha kaynamaya býrakýnýz. Çorbayý tabaklara koyduktan sonra üzerine taze fesleðen ve rendelenmiþ parmesan peyniri ekleyerek servis yapabilirsiniz. Âfiyet Olsun.


görüþmek üzere...

yorum ve önerileriniz için h e r n e f e s d e r g i s i @ g m a i l . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.