Her Nefes - Şubat 2012 / Peygamber

Page 1

ÞUBAT 2012

29.sayý

Tasavvuf Kültürü Dergisi

peygamber


editörden Sevgili Her Nefes Dostlarýmýz, 3 Þubat 2012 günü Peygamberimizin, o güzeller güzeli sultânýmýzýn dünyâyý teþriflerini kutladýðýmýz Mevlid Kandiliydi. Dolayýsýyla bu sayýmýz, idrâk etmeye çalýþtýðýmýz bu kandili ve o sultanlar sultânýný konu aldý. Hira Daðý ndaki küçücük maðarada Ýkra! ile baþlayan o mübârek Kur ân a ve yaratýlmýþ herþeyin bütünü ve sâhibi olan, o sonsuz tevâzû deryâsý, o tek gerçek kul Ahmed Muhammed Mustafa ya (s.a.s.) ayýrdýk bu sayýmýzý . O, yoluna canlarýmýzýn kurban olduðu Ahmed Muhammed Mustafa ya O na gelen mübârek kitaba sýðýndýk ve hazýrladýk sayýmýzý. O nun bir özelliðini anlatmak için aðaçlar kalem, denizler mürekkep olsa yetmez, bin misli daha gelse yetmez, yetiþmez denilen o sultâný anlatmaya elbette bizim küçücük kalemlerimiz ve gönüllerimiz de yetmez Yetemez . Olsun dedik, yolundayýz dedik ve denedik. Sonsuz kusurlarýmýz ve eksikliklerimiz ile dolu olan sayýmýzýn, siz okuyucularýmýz tarafýndan hoþ görülmesini diliyoruz Yosun Mater



Cemâlnur Sargut Hocamýzýn DOST gecesi açýlýþ konuþmasýndan ...Bize düþmediði halde O nu anmak, hele Pazar günü, daha yeni geldiðim o güzel ülkenin bütün enerjisi üstümdeyken gerçekten son derece heyecan verici. Daha geçen Cumartesi gecesi Hira Daðý nýn önündeydik, bütün grup hâlinde. Orada namaz kýldýk. Mübârek kokusunu hissettik, elimizi deðdik, tâ asýrlardan beri hiç deðiþmeyen gül kokusunu kokladýk orada... Hira Daðý nýn içinde. Namaz kýldýk sessizce. Kimse karýþmadan, kimse niye kýlýyorsunuz demeden, zevk içinde namaz kýldýk. Bugün gene ayný heyecan içerisinde Hira nýn önündeyiz. Kur ân ý anmak için... O hikmet dolu kitabý anmak için. O ana olan, O ümmî olan, yani Peygamber gibi nefsini araya sokmadan, Allah ýn mânâsýný öðreten gibi ümmî olan ümm ül kitabýn önündeyiz. O Oku diye baþlayan, baþtan aþaðýya Allah ýn zât-ý ilâhîsini bize öðreten kitabýn önündeyiz. O hikmettir, o kitap ve hikmettir. Kitap kýsmý maddî ilminin, þeriatýnýn tecellîsidir. O, bize iyiyi, kötüyü, doðruyu, çirkini, güzeli ayýrmayý öðretendir. O, kitabýn ötesinde hikmettir ki gönüllerin içine inmiþtir. O Belkýs gibidir. Hani Kur ân-ý Kerîm de Hz. Belkýs anasý ve babasý dünya ve âhireti temsil eden cin ve insan karýþýmýdýr ya, hikmet de öyle bir þeydir. Mânâsýyla öbür âleme, anlayabilmemiz için kelimelerin içine sýðýþýyla bu âleme âittir. O hikmet týpký Süleyman gibi akl-ý kül sâhibi tarafýndan çekilir, öðrenilir, hâl edilir, giyinilir ve bizlerin gönlüne aksettirilir. Öyle bir hikmet kitabýdýr Kur ân-ý Kerîm. Ýyi ki vardýr çünkü biz Peygamber i Kur ân-ý Kerîm den, Kur ân-ý Kerîm i Peygamber den öðreniyoruz. Onlarýn öylesine bir birliði var ki, Allah u Azîmüþ þân öbür âlemde imânýmýza dâir iki þâhit isteyecek ya, biri kitap öbürü Peygamber olan; biri ilim öbürü amel olan iki þâhitten bir tanesidir o kitap, Kur an dýr o. Her þeyin birleþimi hakikati özü, tevhididir.


Elif tir o: Elif gibi ahâdiyet anlatýr. Lâm dýr o: Allah ýn celâl tecellîsi ile gönüllerimizin içine nakþolur. Ve o Mim dir: Muhammed in ilminde âþikâr olur. Gene o Râ dýr; rahatlýk ve insân-ý kâmil olmayý öðretir, insaný kemâl noktasýna yükseltir. O, âriflerin gönlüne nakþolmuþtur. O, Hz. Muhammed e, o sultâna bir kerede inmiþtir. Hz. Peygamber in hakikatidir o, ama organlarýna yavaþ yavaþ inmiþtir ki her organ yanmadan o büyük mânâyý idrâk etsin diye. Öyle bir kitabýn önünde eðilerek bu geceye baþlýyoruz efendim. Konuþma gecesi deðil bu gece. Kur an gecesi, tilâvet gecesi bu gece, o mânâyý dinleme, o mânâ ile coþma gecesi bu gece, huzûrunda bulunduðum güzel insanlarýn Peygamber in dost ödülüne lâyýk olduðu gece. Efendim, hepinizi hürmetle selâmlýyorum, hoþgeldiniz diyorum ve kâmil insan ile ikiz olan Kurân ý kendi gönlünüz içerisinde yaþamayý ve yaþayan Kur anlar hâline geçmeyi Allah ýmdan niyâz ediyorum. Hoþgeldiniz... Teþekkürler ederim...




Sohbetler den... Kur'ân, baþtan aþaðý insân-ý kâmili söyler. Kemâli bulmak için insanýn nefsinin ayýplardan temizlenmesini tezkiyesini, ruhunun cilalanmasýný ve ona lâzým olacak amellerin îfâsýný söyler. Yoksa Kur'ân'dan maksat, sâdece onu tecvit üzre okumak deðildir. Mânâsýný anlamaktýr. Birkaç hoca toplanmýþlar, aralarýnda Fâtiha-yý Þerîfe deki dat harfinin hangi sesle okunmasý lâzým geldiðini konuþuyorlarmýþ. Ýçlerinden biri velezzâllîn diye okumuþ. Olmadý demiþler. Öteki veleddâllîn diye okumuþ, ona da Olmadý demiþler, üçüncüsü veleddellîn diye okumuþ, yine olmadý, olmadý! demiþler. Bu sýrada ezan okunmaya baþlayýnca münâkaþa eden hocalar namaza kalkmýþlar. Aralarýnda bulunup çekiþmeyi dinleyen bir derviþ ise yaktýðý çubuðunu içmekte devam ederek, namaz kýlacak olanlarýn arasýna katýlmamýþ. Hocalar Be adam, sen müslüman deðil misin, ne duruyorsun, namaza kalksana... diye çýkýþýnca, derviþ Kalkayým hocalar, kalkayým amma daha siz Fâtiha'ya karar veremediniz demiþ. Ýþte bu hikâyede iþaret edildiði gibi, Kur'ân'ýn mânâsý býrakýlýyor da teferruat ile uðraþýlýyor. Hâlbuki o teferruat, hep o mânâ içindir. *** Zamân-ý Saadette birisi müslüman olmuþ. Resûlullah Efendimiz sahâbeden birine bu adama Kur'ân-ý Kerîm hatmettirmesini emreylemiþ. Fakat müslüman olan bu zat Zerre miskal hayýr iþleyen hayýr bulur, zerre miskal þer iþleyen þer bulur âyetine gelince Bu bana yetti! diyerek fazla okumak istememiþ. Sahâbeden olan zat, Resûlullâh'ýn emrini yerine getiremediðinden bu hâli Efendimiz'e bildirmiþ. Kendileri de yeni müslüman olan zâtý çaðýrarak Kur'ân-ý Kerîm okumak istemeyiþinin sebebini sorduklarýnda adamcaðýz Yâ Resûlallah, ben bu âyetleri hâl edeyim, baþka bir þeye ihtiyâcým kalmaz demiþ. Bunun üzerine Efendimiz Býrakýn onu, bu adam fakîh oldu! diye emir buyurmuþlar. ***


Onun için Kur'ân-ý Kerîm'i her saat haldýr haldýr okumak deðil, okuduklarýnla amel eylemek lâzýmdýr. Böyle olmadýktan sonra ne fayda? Meselâ, Ömer... Þu mektubu al, postahâneye götür, teslim makbu¬zunu da getir! desem, Ömer de mektubu postahâneye teslim edeceði yerde, kâh parayý kâh mektubu evde unutarak muhtelif sebeplerle postahâneye boþuna gidip gelse, fakat mektubu bir türlü postaya veremese, matlûp hâsýl olur mu? Tabiî olamaz. Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah! diye günde on bin kere tesbih çekmiþ, yâhut günde on cüz okumuþsun veyâhut her gün yüz rekât na¬maz kýlmýþ veyâ her sene hacca gitmiþsin... Ýþte bunlarýn hepsi, Ömer, mektubu postahâneye götür! demek gibidir. Eðer mektubu postaya vermezsen, yâni matlûp olan irfâný hâsýl etmezsen, bütün zikir, ibâdet, hac ve namazlardan bir mânâ çýkmamýþ olur. Sen de o ezelde aldýðýn mektubu, o ilâhî emâneti, bu dünyâda mazhar-ý aþk olan Hakk'ýn halî¬fesine teslim edip kalb-i selîm makbuzunu almak lâzým gelirken, onu yapmayýp birçok namazlar kýlýp tesbihler çekmen ve hayratta bulun¬man, týpký Ömer'in birçok defalar postahâneye gidip gelmesi ve fakat mektubu kâh unutarak, kâh parasý bulunmayarak verememesi gibi faydasýz olmaz mý? Ýþte Ömer'in bu hareketinde kaç türlü sebep dikkate alýnabilir: Biri, mektubu alýp cebine koyduðu hâlde baþka þeylere dalarak onu yerine teslim etmeyi unutmasý. Ýkincisi, postahâneye gitmeye lüzum görmeyerek Ömer, þu mektubu al, postahâneye ver, makbuzunu da getir! sözünü sabah akþam tekrar etmesi. Üçüncüsü de, mektup cebinde olarak postahâne binasýna günde beþ on kere gidip gelmesidir. Emâneti cebinde unutmak, dünyânýn türlü zevklerine ve nefislerinin arzularýna kapýlarak Allâh'ý unutan kimselerin hâli gibidir. Ýkincisi, Allâh'a ve Resûlüne îtikâdý olup emirlerini lâfzen bilip söylediði hâlde amelde bulunmayan kimseler gibidir. Üçüncüsü de: Allâh'ýn emirlerini yapmaya gayret ederek amelde bulunan fakat asýl maksut olan mânâyý yerine getiremeyen kimselerin hâli gibidir. (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyatý, 2. Baský, Ýstanbul 2000, s. 496-498.)


Hz. Muhammed in (s.a.s) doðumu vesilesiyle her yýl düzenlenen Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri gecesinin sekizincisi bu yýl "Kur'an-ý Kerîm" konulu olarak 4 Þubat 2012 Cumartesi gecesi Ýstanbul Lütfi Kýrdar Uluslararasý Kongre ve Sergi Sarayý'nda gerçekleþtirildi. Ahmet Þahin ve Mehmet Kemiksiz in Kur an tilâveti ile baþlayan program, Türk Kadýnlarý Kültür Derneði Ýstanbul Þubesi Baþkaný Cemâlnur Sargut ve eski Diyanet Ýþleri Baþkaný Tayyar Altýkulaç ýn yaptýðý açýlýþ konuþmalarý ile devam etti. Gecede, Ýstanbul Müftüsü Rahmi Yaran da Kur ân-ý Kerîm konulu bir konuþma yaptý. Ana temasý Kur ân-ý Kerîm olan gecede, Mehmet Koþuk, Ömer Faruk Belviranlý, Ahmet Þahin, Mehmet Kemiksiz ve hâfýzlar topluluðu tarafýndan sýklýkla Kurâný Kerîm tilâvet edildi. Gecede çocuklar da Ýlâhiyât-ý Ken an dan Hakk ý Ýsteyene Lâzým Olan þiirini okudular.


2012 Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri; Ýslâm a yaptýklarý hizmetler vesilesi ile Prof. Dr. Ali Bardakoðlu na, The Qur an: A Biography isimli kitabý vesîlesi ile Prof. Bruce Lawrence a, son devir tefsir âlimlerinden Elmalýlý Muhammed Hamdi Yazýr a, Kur an tilâveti ve erken dönem Kur an nüshalarý üzerinde yaptýklarý çalýþmalar vesilesiyle Prof. Dr. Tayyar Altýkulaç a takdîm edildi. Kur'ân-ý Kerîm çevresinde þekillenen san'atlardan Hat san'atýnda Hattat Aziz Efendi adýna ailesine, Tezhip san'atýnda Muhsin Demironat adýna ailesine ve Cilt san'atýnda Ýslâm Seçen'e de 2012 Dost Ýslâm'a Hizmet Ödülü takdîm edildi. 2012 Dost Ýslâm a Hizmet Ödülleri gecesi, Lâ Edrî grubu tarafýndan icrâ edilen Türk Tasavvuf Müziði Konseri ile son buldu.


PERDE ARKASI 4 Þubat 2012 de gerçekleþtirilen DOST Ýslâm a Hizmet Ödülleri gecesine yaklaþýk iki hafta vardý. Organizasyonun en önemli kýsýmlarýndan birisi tabiî ki sahne Sahne için uzun zaman önce karar verilmiþti; sahnede Hira maðarasý olacaktý. Bunun için, en güzel açýdan çekilmiþ, en net Hira fotoðraflarý aranýyordu. Aramalar sürerken Suudi Arabistan da bulunan profesyonel bir fotoðrafçýnýn Hira fotoðrafý çekebileceði haberi geldi. Fotoðrafçýnýn oradaki özel alanlara giriþ izni olduðu için bizim istediðimiz fotoðraf karesini kolaylýkla elde edebilirdi. Tabiî ki ücreti mukabilinde Fotoðraflarýn bu fotoðrafçý tarafýndan çekilmesi son derece önemliydi. Çünkü fotoðraflar hem profesyonel olarak çekilmiþ olacaktý, hem de dilediðimiz þekilde bir kare isteyebilecektik. Ayrýca hem fotoðraflar son derece uygun bir netlikte çekilecekti, hem de yeni çekilecekleri için ilk defa kullanýlan fotoðraflar olacaktý. Tüm bunlara raðmen fotoðrafçýnýn istediði ücreti karþýlayamayacaktýk ve bu haberi kendisine ilettik. Herhâlde iletiþimde bir hatâ olacak ki, fotoðrafçý bizim için gidip Hira nýn fotoðraflarýný çekerek, bize de fotoðraflarý çektiði ve alabileceðimiz haberini gönderdi. Kendisine, istediði ücretin

karþýlanamayacaðý, çünkü bu gecenin toplum yararýna hizmet eden bir kuruluþ tarafýndan organize edildiði bilgisi nezâketle tekrar anlatýldý. Buna karþýlýk verdiði cevap þöyleydi: Tüm fotoðraflarý size ücretsiz göndermek istiyorum. Küçükken dedem bizi baþýna toplayýp þöyle bir nasihatte bulunmuþtu: OKUYUN, FÂZIL OLUN, RESÛLULLAH'A HÂDÝM OLUN..." Organizasyona bir hafta kalmýþtý. Bu önemli gecenin Ýstanbul un dört bir tarafýnda duyurulmasý amacý ile afiþ bastýrýlacaktý. Afiþleri asacak olan Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi idi. Afiþler basýma gittikten sonra belediyeden bizi aradýlar ve belediye logosunun uygun formatta olmamasý sebebiyle afiþlerin asýlamayacaðýný söylediler. Hýzlý bir þekilde matbaa ile irtibat kurularak baskýnýn durdurulmasý ricâ edildi. Ne yazýk ki geç kalýnmýþtý; iþimize yaramayacak çok miktarda afiþ yüksek mâliyetle basýlmýþtý. Kendi içimizde nasýl bir çözüm geliþtirebiliriz diye düþünürken, matbaadan telefon geldi; Afiþleri yeniden ücret almadan basabiliriz. Salon içerisindeki ses ve görüntü düzeni de en önemli çalýþmalardan birisi Tüm organizasyonu arþiv için kamera ile kaydediyoruz. Kamera ile yapýlan çekimler kaliteli olmalý ki hem arþiv kaydý, hem de o an salonda ekrana yansýtýlan görüntüler düzgün olsun.


yavuz celep Yapýlan baðlantýlar çalýþmalý ki kontrol odasýndan istenildiði zaman kamera görüntüsü ya da farklý görüntüler ekrana yansýtýlabilsin ve dikkat daðýtýcý kopukluklar yaþanmasýn. Ses düzeni saðlýklý olmalý ki görüntü ile ses arasýnda senkronizasyon problemi yaþanmasýn ve salon içinde rahatsýz edici sesler oluþmasýn. Ve daha birçok önemli ayrýntý Tüm bu iþleri kusursuz yapan arkadaþýmýz, iþ için uzun süreli olarak þehir dýþýna çýkmak zorunda kalýnca biraz korkmadýk deðil. Çünkü tüm sistemi bilen tek kiþi o idi. Daha önceki organizasyonlarda bulunmamýþ, fakat bu iþlerden anlayan bir arkadaþýmýzdan ricâda bulunduk ve saðolsun kabûl etti. Kameramýzý güzel bir yere konumlandýrdýk ve tam kamera altýnda bulunan genel baðlantý giriþlerine bir kablo ile kamerayý baðladýk. Ve tüm sistem böylelikle kurulmuþ oldu. Hâlbuki önceki salonlarda bir sürü cihaz arasýnda baðlantý kurmak için onlarca metre uzunlukta çok sayýda kablo baðlantýsý yapýlýrdý. Fakat bu sefer sistem bize hazýr olarak sunuldu ve sadece bir baðlantý yapmamýz istendi. Cemâlnur Hoca nýn sürekli anlattýðý bir hâdise vardýr; önceki Peygamber gecelerinden birinde, Peygamber adýna en güzelini yapmak uðruna hazýrlýklar devam ediyormuþ. Kendilerinin öðrencilerinden biri rüyâsýnda

Peygamber Efendimizi görmüþ. Peygamber Efendimiz demiþler ki: Cemâlnur a söyle, gece çok güzel olacak. Fakat onun istediði gibi güzel deðil, benim istediðim gibi güzel olacak. Hiçbir þey O ndan gayrý olmadýðýna göre, baþta bozan da O, sonra yoluna koyup yapan da O. Galiba bizim dikkatli olmamýz gereken kýsým ise þu sorularda saklý: Benim istediðim gibi olsun ya da ben olmadan olmaz gibi garip tutumlar içine giriyor muyuz? Bize göre negatif olan bir durum karþýsýnda stres ve sýkýntý içine girmek yerine, demek ki hayýrlýsý böyleymiþ, bundan sonra daha iyisi için ne yapabilirim? þeklinde çözümcü yaklaþýmlar sergileyebiliyor muyuz? Bu sorulara O nun istediði þekilde cevap verebilmek niyâzýyla


Hakk ý Ýsteyene Lâzým Olan Hak yolun arzû eden sâlik, sülûkü bilmeli Gittiði yolu ayaðý kaymamakçün bilmeli Dört makam var râh-ý Hak ta, hem de mâni dört hicâb Seyr için def-i gerektir bu hicâbýn bilmeli Âbdest olmazsa mümkün mü kýlýnmak hiç namaz Kalkmayýnca bu hucüb, maksûd bulunmaz bilmeli Çok güzel olmak gerek akvâl ü ef âl ile hulk Hem Hudâ nýn varlýðýnda kendini yok bilmeli Ýþte bunlar dört makamýn baþlýca mevký leri Ýnsan olmakçün bunu tahsîle mecbûr bilmeli Hýrs-ý mâl u câh u taklîd, hem de noksandýr hicâb Def-i lâzým nesne bunlar olduðunu bilmeli Ýhtilât u kavl ü nevmde et taâmda i tidâl Bu hicablardan hulâsâ çâre bunlar bilmeli Hakk ý âþýklar bulurmuþ kendi nefsinde hafî Bu visâle taþradan arzû abestir bilmeli Kendi kendine çalýþmak vâsýl etmez maksada Mürþid-i kâmilsiz olmaz bu hakîkat bilmeli Bir hakîkat yapraðýnda gördüðüm bu sözleri Gûþ-i cân etmek gerek insan için bilmeli Rehberi Kur ân dýr ancak bil tarîkat þehrinin Hak yolundan dönmeyen hiç nâdim olmaz bilmeli Olmayýnca kýþrý cevzin lübbünü bulmak muhâl Etmeyen kârý cihanda cehl ü aczin bilmeli Sanma þer in hârici vardýr tarîkat Ken ân a Varsa zýndýktýr bilâ-þek böylece hem bilmeli Ken ân Rifâî (2012 DOST Gecesinde çocuklarýmýz tarafýndan sahnede okunmuþtur).



hepimiz HÝRAMIZDAYDIK çiðdem yazýr

O kutlu gecede hepimiz Hira'daydýk; hakîkatimize doðuþumuzu kutlamak üzere, gönül gönüle, elele O gece orada Hz. Muhammed'in hakîkatindeydik, Kur'ân'ýn hakîkatindeydik, aslýnda kendi hakîkatimizdeydik, kendi Hira'mýzdaydýk. Oraya Nur indi o gece. Gecemiz nurlandý; gafletdeydik, uyandýk; doðduk hakîkatimize. Ýçimiz dýþýmýza taþtý; bâtýnýmýz zâhir oldu, biz ismimiz olduk. Nur olduk, kul olduk. Kur'an ziyâfetiyle "Oku!" emri geldi. Nur'la "oku"yu idrak ettik ve hep birlikte madenî rûhumuzdan ilâhî rûhumuza doðru hâl deðiþtirerek, yaþayan Kur'an'lar olmak üzere yolculuðumuza devam ediyoruz. Ýyi ki doðdun ki Sevgili Peygamberim, biz de doðabildik! Allah'a hamd ve senâlar olsun.



Kur'an-ý Kerim'den Hz. Peygamber'e Medhiyeler Dilek Güldütuna

Efendimiz e naat yazan þairler Kur ân-ý Kerim i en güzel medhiye kabul etmiþler ve kendi þiirlerinin ve þâirlik gücünün Allah kelâmý yanýnda hep âciz kaldýðýný, naat yazmadaki amaçlarýnýn da Cenâb-ý Hakk a uyma arzusu olduðunu belirtmiþler. Kur ân-ý Kerim in pek çok âyetinde Peygamber Efendimiz in yüce ahlâký, merhameti, sözleri, her yönüyle üstün ve örnek þahsiyeti bizzat Allâh-u Azîmüþþân tarafindan medhedilmektedir. Aþaðýda bu âyetlerden bir kýsmý yer almaktadýr: Gerçekten Allah ve melekleri Peygamber e salât ederler. Ey iman edenler! Siz de ona teslimiyetle salât ve selâm edin. (Ahzab, 56) * Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiyâ, 107) * Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve âhiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok zikredenler için en güzel bir örnektir. (Ahzâb, 21) * Rabbinin sana verdiði nimetlerle mecnun deðilsin Senin için bitmeyen, sonsuz mükâfat vardýr Þüphesiz sen, yüce bir ahlâka sahipsindir. (Kalem, 2-4) * Andolsun size içinizden öyle bir peygamber geldi ki, gayet izzetli ve þereflidir. Sýkýntýya düþmeniz ona çok aðýr gelir üstünüze titrer, müminlere gayet merhametli ve þefkatlidir. Eðer aldýrmazlarsa onlara de ki: Bana Allah yeter. O'ndan baþka ilâh yoktur. Ben O'na dayanmaktayým ve O, o büyük Arþ'ýn Rabbidir. (Tövbe, 128-129) * Andolsun ki Allah, müminlere kendilerinden, onlara kendi âyetlerini


okuyan, onlarý arýndýran ve onlara kitab ve hikmeti öðreten bir Peygamber göndermekle büyük bir lûtufta bulunmuþtur. Oysa onlar, daha önce apaçýk bir sapýklýk içindeydiler. (Âl-i Ýmran, 164). * Biz her peygamberi, Allah'ýn izniyle, ancak kendisine itaat edilmesi için gönderdik. Eðer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan baðýþlanmayý dileseler, Resûl de onlar için istiðfar etseydi Allah'ý ziyâdesiyle affedici, esirgeyici bulurlardý. (Nîsâ, 64) * Peygamber, mü'minlere kendi canlarýndan daha önce gelir. (Ahzab, 6) * Battýðý zaman yýldýza andolsun ki, arkadaþýnýz (Muhammed) sapmadý ve bâtýla inanmadý; o, arzusuna göre de konuþmaz. O(nun konuþmasý kendisine) vahyedilenden baþkasý deðildir. (Necm, 1-4) * Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse iþte onlar, Allah'ýn kendilerine lûtuflarda bulunduðu peygamberler, sýddîkler, þehidler ve sâlih kiþilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaþtýr! (Nîsâ, 69) * Þüphesiz ki sen doðru bir yola (sýrât-i müstakîm), göklerde ve yerde bulunan her þeyin sahibi Allah ýn yoluna hidâyet etmektesin. (Þûrâ, 52-53) * De ki: Eðer Allah ý seviyorsanýz bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah çok merhametli ve baðýþlayýcýdýr. De ki: Allah a ve Peygambere itaat edin! Eðer yüz çevirirlerse muhakkak ki Allah, kâfirleri sevmez. (Âl-i Imran, 31-32) * Kim, Resûl e itaat ederse Allah a itaat etmiþ olur. (Nîsâ, 80)


heplikten hiçliðe... Bir insan düþünün, tek bildiði ben di, tek meþgalesi nedenler, niçinlerdi. Evrenin baþka iþi yokmuþ gibi, hep kendisine karþý bir oyun tezgâhladýðýný sanýyordu. Ne büyük gaflet, deðil mi? Nedenler, niçinler öyle çok kuþatmýþtý ki onu, gerçeði göremeyecek kadar kördü. Yaþarken komada gibiydi; hep soruyor, sorguluyordu. Ne büyük aymazlýk, deðil mi? Allahým, neden ben? , yine mi ben? sorularý çepeçevre esir almýþtý onu. Kötü kader diye tanýmlýyordu olaný biteni, sanki kötü bir kader varmýþ gibi. Ne büyük edepsizlik, deðil mi? Ýþte o bendim ya da ben olduðunu sandýðým kiþi Sonra bir gün bir kitap geçti elime. Bir arkadaþým tavsiye etmiþti kitabý. Kenan Rifâî ile Aþka Yolculuk tu kitabýn adý Bir gecede soluksuz okudum Daha önce hiç tanýmadýðým biri, o kitapta öyle þeyler anlatýyordu ki, neden, niçin diye sorduðum sorularý bir bir yüzüme vuruyordu. Gözlerim aðlamaktan, yüzüm utançtan kýzarmýþ hâldeydi Gerçekleri acý acý ya da tatlý tatlý yüzüme vuran ise Cemâlnur Sargut tu. Ýlk keþfettiðim, bana ilk öðrettiði hiçlik oldu Kimileri diyor ki, insan hiç olur mu yâhu, sen þöylesin, sen

böylesin, nasýl hiç olabilirsin? Ýdrak ne önemli þey diyorum kendi kendime Hiç olmayý negatif bir þeymiþ gibi algýlayanlar adýna insan içinden vah vah diyebiliyor en fazla. Hiçlik, pozitifliðin ta kendisi aslýnda. Hiçliði öðretenden Allah râzý olsun Sonra nedenleri unutturdu bana; hep der ya yapan, yaptýran Allahtýr diye Artýk biliyorum: Olan, olmasý gerektiði için oluyor. Teslimiyeti öðretti sonra, teslim olunca sýrtýnýzdaki yükleri bir bir býrakýyorsunuz, bir bir terk ediyorsunuz zîrâ Öðrendim ki kader keder demek deðilmiþ, mutluluðun anahtarýymýþ aslýnda Affetmeyi öðrendim; kin imiþ beni hasta eden, mutsuz eden Kendimi çok þey zannederek salýnmayý insan olmakla eþdeðer tutmuþum yýllarca Tüm bunlarýn üstüne bir de inançlý zannediyoruz ya kendimizi, iþte en acýsý o. Sâdece iþim düþtüðünde sýðýnýyormuþum meðer, yerlerin ve göklerin sâhibi Yaradan a O bana þahdamarýmdan daha yakýnken, ben onu uzak yerlerde arýyormuþum. Bir de Allah tan sâdece korkulur sanýyordum, aklýmda olan sâdece onu cezâlandýrýcý sýfatýymýþ. Rabbini bilenin, kendini bileceðini, onu incitmemek


ferda yýldýrým adýna yanlýþa düþmeyeceðini sonra sonra öðreniyor insan Hiçliðin deðil hepliðin kutsandýðý bir çaðda, Hiçlik Aðacý nýn kendisiyle tanýþýnca bir anda yön deðiþtiriyor insanýn hayâtý. Artýk baþkasýný, kendinizi bile deðil, Yaradan ý memnun etmek adýna yaþýyorsunuz. Hoþ, o Hiçlik Aðacý siz onu nasýl görürseniz görün, o aðaçtaki yaprak olarak bile düþünmüyor kendini Hiçlik Aðacý ndaki o yapraðýn adý Cemâlnur Sargut Aþk, edep, irfan ve ilim yolcusu diyorum ben ona Hem imâný, hem aþký güçlendirenden Allah yine râzý olsun. Ne büyük lûtuf, deðil mi? Cemâlnur Sargut bunlarý öðretti bana. Öðrettiði, daha doðrusu kazandýrdýðý, kaybetmeye yakýn duran bir yaþamdý Ben bitkisel hayattaydým, þimdi onun sâyesinde nefes alabiliyorum. Lûtuflarýn en çeþitlisini sunan Yaradan, dilerim ki bir ayna görevi gören Cemâlnur Sargut gibi yolcularla aþkýmýzý dâim eyler Bir de, ne geçmiþ, ne gelecek, ne de þimdiki zamanda, zamansýzlýkta, sonsuzlukta yaþamayý, sadece bir kul olarak yaþamayý kýsmet eyler seferimiz bitmeden Ne de olsa irfan, gönül almaktýr seferin bitmeden Ne büyük güzellik deðil mi?


SÂMÝHA AYVERDÝ DEN... Eðer Kur an, yalnýz dýþ mânâsý mütâlaa edilmekle (deðerlendirilmekle) iktifâ edilecek (yetinilecek) olur da, onun insan yaratýlýþýndaki tesîri üstünde derinleþilip spritüel hudutlarýna vâsýl olunamazsa, zâten yeryüzünde bir tasavvuf meselesinin söz kapýlarý idrakler üzerine kapalý demektir. Hattâ Kur an bir felsefî eser olmadýðýndan, Ýslâm tasavvufunun fezâsýnda uçmak ve derinlerinde yüzmek için kendini îman ve aþk kanatlarý arasýna býrakamayanlarýn da gene, bu fezâlara ve bu derinliklere yol bulamamalarý tabiîdir. Öyle ki Kur an ý bir iðreti elbise gibi taþýmak deðil, ona temessül etmek (onu özümsemek); mermer tozu imiþcesine suyun dibine çöküp kalmak deðil, þeker tozu imiþcesine onda erimek gerekir. Ýmânýn dýþ yüzüne demir atýp kalmýþ olanlar için yalnýz þeriat vardýr. Hâlbuki þeriat, tasavvufa açýlan bir kapýya benzer. O da týpký Kur an gibi peçesi açýlmaya, keþfedilmeye muhtaçtýr. Þeriat insan gibidir. Ýnsanda saklý irfan ve bilgi nasýl birdenbire inkiþaf edemezse (geliþmezse), þeriatte gizli tasavvuf sýrlarý da elde bir adese, bir büyütücü olmadýkça sezilemez, görülemez. Ýþte o adese de Kâmil Ýnsan dýr. Ya Kâmil Ýnsan kimdir? Alâmeti iþâreti nedir? dersek, kemâli ile aczini bilip varlýðýný, benliðini Bâkî nin yolunda aþk ateþi ile yakýp nefsinin esâretinden kurtulup hürriyet sýnýrlarýný atlamýþ kimsedir, demek lâzým gelmez mi? Doðru ve sâdýk gösterici bir adeseye benzeyen Kâmil Ýnsan ýn yardýmý ve delâleti ile þeriatýn derinliklerine nüfûz edilince de, onun katý ve kayýtlý bir þekilden ibâret olmadýðý, aksine, cihanþümûl (evrensel) bir varlýk olduðu meydana çýkar. (Bir Dünyâdan Bir Dünyâya, Kubbealtý Neþriyatý, Ýstanbul, 2005, s. 77).



LÂLE DEVRÝ ÇOCUKLARI Melike Türkân Baðlý

Ýstanbul un nasipli mekânlarý var Ýçlerinde mânâ konuþuluyor, mânâ söyleniyor, mânâ iþitiliyor. Þubat ayý içerisinde Lütfi Kýrdar Uluslararasý Kongre ve Sergi Sarayý da bu þanslý mekânlar arasýnda yer aldý. 4 Þubat 2012 günü, DOST gecesi dolayýsýyle bu güzel salonda görevliydik. DOST un misâfirlerini aðýrlamaktý vazifemiz DOST un gecesinde DOST a DOST olanlarla hemhâl olmaktý Ve bu gece için þükretmekti DOST u idrak edebilmekti duâmýz O nu idrak edebilmek ne mümkün? Bir yandan bunu derinden derine hissederken, bir yandan da bu dünyâda baþka hiçbir zevkin hakiki olmadýðýný, O nu idrak iþtiyakýndan baþka hiçbir þeyimiz olmadýðýný bilmek Bu gece, bu en yakýcý aþkýn bir kere daha topluca hissedildiði bir gece olacaktý. Bu gece, yaradýlýþýn sebebi ve mânâsý olan Hz. Peygamber (s.a.s.), dünyâyý teþriflerinin yýldönümü vesilesiyle ismini dudaklarýmýza, dilimize söyletecek, bizlere bir kere daha tenezzül edecekti. Bu yýlki tema, Kur an-ý Kerim in Hakikati olarak belirlenmiþti. Bizzat Kur an ýn kendisi olan DOST, biz

ümmetine kendi hakikatini nasibimizce hissettirecekti. Kimimiz kapýda görevliydik, kimimiz sahnede, kimimiz sahne arkasýnda Hepimiz siyahlar içinde Kimimiz genç hattâ çocuk!-, kimimiz yaþýný aþmýþ gençlerden Kimimiz boylu poslu, kimimiz ufak-tefek Ama hepimiz gecenin feyzinden nasipdâr olabilmek için oradaydýk. Kur an, sohbet ve mûsýkî ile bezeli bu gecede Lütfi Kýrdar Salonu da hâlinden gayet memnun görünüyordu. Nasýl öyle olmasýn ki, biz insanlar gibi cemâdât da O nun mânâsýna âþýk Taþ, toprak ve demir de yüzlerini O nun ýþýðýna döndürmüþler, Allah ýn isimlerinden isim taþýmaktalar. *** Üç gece sonra... Ayný grupla, hocamýzýn eþliðinde tekrar Lütfi Kýrdar dayýz. Bu sefer görevli deðil, misâfiriz. Bu sefer rengârenk giyinmiþiz Bu sefer bir konser için buradayýz. Ýki gece önce sahnede Hira vardý. Þimdi bir saz ekibi sahnede parýltýlý ýþýklarýn altýnda vazife yapýyor Þarkýlar söylüyoruz sahnedeki sanatkârla beraber: Nasýl geçti habersiz Yanýyor mu yeþil köþkün lâmbasý Bir yangýnýn külünü Ve bir þarký daha: Lâle devri çocuklarý Sözlerini dinliyorum þarkýnýn: Çok geç kalmýþýz caným, vakit bu vakit deðil Eski radyolar gibi, çatýya saklanmýþ aþk Öyle sanmýþýz caným, artýk ölümsüz deðil Leylâ yla Mecnun gibi çoktan masal olmuþ aþk Þarký bütün romantizmine ve melodisinin güzelliðine raðmen, bir yanýlgýyý terennüm


ettiriyor, þarkýya sesleriyle ve gönülleriyle iþtirak eden seyircilere Zirâ biliyoruz ki, her devir ayný devir; aþk hâþâ!ölümsüz ve bir masal olmaktan çok uzak, tam bir hakikat! Sözleri duymaya devam ediyoruz: Lâle Devri çocuklarýyýz biz, zamanýmýz geçmiþ Aþk þarabýndan kimbilir en son, hangi þanslý içmiþ Aþka âþýk olan Lâle Devri çocuklarýnýn zamaný geçer mi? Aþk þarabýndan içmeyen var mý? On sekiz bin âlem baþtan aþaðý aþktan yaratýlmýþsa, hangi vücut aþktan uzak? Ancak âþýk olduðundan habersiz olanýmýz çok! Neye âþýk olduðunu bilmeyenimiz çok! Asýl mâþuktan habersiz olanýmýz çok! Nefsinin zulmü altýnda inleyenimiz çok! Þarkýnýn devâmý: Ben derim utanma iftihar et, sevmeyenler utansýn Aþksýzlýða mahkûm edildiyse, bu dünya yansýn Biz kendi kendimizi aþksýzlýða mahkûm ediyorsak, aþkýn nefsimizden geçirtecek sesine kulak vermiyorsak, dünya yanýyor, ortalýðý alevler sarýyor Ümmetinin her dâim kardeþliðini ve birliðini arzu eden DOST, Ýman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de (gerçek anlamda) iman etmiþ sayýlmazsýnýz hadis-i þerifinden de anladýðýmýz gibi sevgiyi neredeyse farz kýlýyor.

Öyleyse aþk, DOST u yaþamaktýr. Aþk, her dâim yaþayan DOST u tanýmaktýr. Aþk, DOST un tenezzülüdür. Þarkýda devri geçtiði söylenen Lâle Devri ni yaþamakta olduðumuzun ispâtý olan DOST gecesinin ardýndan bir kere daha geldiðimiz Lütfi Kýrdar, bu aþka þâhittir. Hem þâhit, hem de sýrdaþtýr


KUR ÂN YOLCULUÐU... Meral Hasýrcý

Kuran ýn Hakikati temalý DOST gecesinin ardýndan hayatýmýn son yirmi yýllýk dönemini tefekkür etmeye çalýþtým. Son yirmi yýldýr Kur an a doðru, Kur an la, Kur an da yürümeye çalýþmaktayým. Peygamber Efendimiz, Ben ilmin þehriyim, Ali onun kapýsýdýr buyurmuþlar. Peygamber Efendimize, O nun ilmini, yani Kur an ý öðrenmeden ulaþamayýz. O ilmi de ancak mürþit kapýsýndan geçerek öðrenmeye, tâlim etmeye baþlayabiliriz. Benim elimden de Meþkûre Annem tuttu, diðer elimi de Cemâlnur Hocama teslim etti. Böylece mûcizevî bir þekilde iki kapýdan ayný anda geçerek önce Mesnevî, sonra Kur an dünyasýnda Peygamber Efendimize doðru yolculuk etmeye baþladým. Hocalarým bana, þu anda kapalý zannedilen diðer kapýlarýn da sonsuza kadar açýk olduðunu öðrettiler ve Nazlý Anne kapýsýný, Sâmiha Anne kapýsýný ve nihâyet Ken an Rifâî kapýsýný gösterdiler. Onlarýn ve kendilerinin ahlâklarýný öðrenerek, görerek Yaþayan Kur an olan Peygamber Efendimizi tanýmaya baþladým. Onun aþk kanatlarýnýn altýna sýðýnarak Allah a doðru, Allah la, Allah ta yolculuk etmeye baþladým. Allah, cümlemizi Kur an þehrinden ve velâyet kapýsýndan haberdar etsin. Âmin



KANDÝL Bir salonun köþesinde oturmuþum. Nedense salonlara girerken hep sola yönelirim. Göðsümün sol yaný hiç durmaksýzýn çarptýðý için midir sultanýný görmenin heyecanýyla, bilinmez. Ben hep solda beklerim O nu. Sabah dinlediðim bir radyo programýnýn tesirindeyim. Orta Anadolu da ve Doðu ülkelerinde araþtýrma yapan bir NPR (National Public Radio ABD nin en tarafsýz vakfa baðlý radyo kurumlarýndan biri) röportajlarýný özetliyor. Bir örgütlenmeden bahsediyor, Ýslâm yandaþlarýnýn anlaþýlmaz bir cihad peþinde olduklarýndan Allah yolunda herþeyin mübah görüldüðünü söylüyor...

sýrrýný kendine açmasýna daha vakit olduðunu görmesine raðmen, bir bütünü en mükemmel þekilde temsil ettiðine ve bahsi geçen Ýslâm ýn hoþgörü üzerine kurulu, en birleþtirici araç olduðuna inanýyor.

Programý dinlerken çok içleniyorum. Salonda gönül vâlidemi beklemenin heyecaný bile unutturmuyor sýkýntýmý. Zirâ doðru bulmuyorum söylenenleri. Daha doðrusu, arzu ile tevhid inancýnýn peþine düþmüþ ve hattâ yol seçimini yapmýþ, bildiði herþeyi yýkýp yeniden kurmayý göze almýþ kalbim, kendi yoluyla baðdaþtýramýyor söylenenleri.

Peki nedir Peygamber ahlâký? Nedir bu ahlâký bu kadar câzip kýlan? Hz. Peygamber, Kurân-ý Kerim dir, arkadaþlar Peygamber Efendimiz, Kurân-ý Kerim in yaþayan hâlidir. Kurâný Kerim, semâvî ve ilâhî kitaplarýn sonuncusu olarak insanlara hitap eder. Ýnsanlarý faziletli, ahlâklý, olgun birer kimse olma yolunda terbiye eder. Ömrünün çoðunu Hristiyanlýk dinini okuyarak geçirmiþ biri olarak Kurân-ý Kerim de beni en çok þu etkilemiþtir: Kurân-ý Kerim insanlarýn körükörüne inanmalarýný istemez. Tam aksine, sýk sýk bakýn, görün, düþünün, ibret alýn gibi ifâdelerle bizi tefekküre dâvet eder.

Çünkü O, deðil bir insaný öldürmek, bir kuþa, bir böceðe ve hattâ üstüne bütün gün bastýðý ayakkabýsýna bile hürmet ediyor. Pabuçlarýný ayaðýndan her çýkarýþýnda, tek tek silip temizliyor meselâ. Ve lâkin Kurân-ý Kerim in

Derken, bir gül kokusu deðiyor burnuma. Gözlerim açýlýnca, bir bakýyorum kürsüde sultaným... Ve inanýn, þöyle baþlýyor sözlerine: Bizler bu dünyâya Peygamber ahlâkýný yaþatmak üzere geldik. Ýþte bu diyorum içimden. Ben Hakîkati Muhammediye yi bulmaya, onu yaþatma mücâdelesi vermeye geldim. Benim cihâd ým bu...


sesil çetindað O nun gayesi þüphesiz güzel ahlâktýr. Ýnsan olma sanatýdýr. Peygamber Efendimiz ise Kur an ýn yaþayan hâlidir. O, bizler için bir eðitim tablosudur, bir þemadýr âdetâ. Hayatý, vasýflarý, sýfatlarý, hadisleri ile bizleri insanlýða dâvet eder. Biliyoruz ki çocuklarý bile odaya girince ayaða kalkarlarmýþ. Böyle bir edepten bahsediyoruz, insan olma yolunda... Kat î surette kul hakký yemiyor. Yine geçenlerde Çaðan Irmak ýn Dedemin Ýnsanlarý adýnda filmini izledik; kumaþçý bey torununa zanaat öðretirken kumaþtan her zaman dört parmak fazla keseceksin diyor, kul hakký geçmesin diye... Sultanýmýn hikâyesidir; evlâdýna servisi ile çarpan beyin sýkýntýsýný gidermek üzere onu eve yemeðe dâvet eden bir komþusu var Ýþte böyle bir hoþgörüden bahsediyoruz. Kýsaca Ahmed iken Muhammed olma yolunda gayretten bahsediyoruz. Kâmil olma yolunda bir seyahatten feyz alýyoruz. Ýþte bu bilinç ile Hz. Peygamber i bu ay Mevlid Kandili vesilesiyle andýk yeniden. Allah bu kandili nice defalar kutlamayý bizlere nasip eylesin


NAATLER Hz. Peygamber in sonsuz güzelliðini, baþta Hz. Allah (c.c.) Kur ân-ý Kerîm de bizlere bildirmiþtir. O cemâl sultanýna, o yaratýlmýþlarýn en güzeline, O nun yolundan giden insân-ý kâmiller de, sayýsýz medhiyeler, naatler yazmýþlar. Peygamberimizin yolunda olan ve hattâ ilmin kapýsý Ali makamýndaki çok müstesnâ bu güzellere de, sadece Peygamberimizin ahlâkýný giydikleri ve O nun yolunda Hakk la yürüdükleri için naatler yazýlmýþ. Bu vesileyle Ken an Rifâî Hazretleri nin bir eserini sizlere takdim ediyoruz.


Na t-i Pîrân Ey Habîb-i muhterem, yâ emnete l-emn l-eman Biz günahkâr kullara lûtfun senin dârü l-emân Âsiyiz ammâ ki þefkat, merhamet ummânýsýn Hâssaten sensin kýyâmette þefî-i ins ü cân Dergehin Kýtmîr iyim, pîrim Rifâî el-meded Kimsesizler sâye-i lûtfunda olmuþ sâyebân Rahmet ü lûtfun senin çok, dertliler dermânýsýn El-meded, ey kutb-i kevneyn, melce-i bî-vâyegân Ben dehâlet eyledim Sultân Abdülkadir e Dest-gîr-i âþýkândýr, melce-i bîçâregân Kutb-i Rabbânî vü gavs-i a zam-i Sübhânîdir Pîr-i evvel hem habîb-i Zülcelâl-i Müsteân Þems-i Tebrîzî ye döndüm baþ açýk yâlýn ayak Hîç ümîdim kesmem ondan lûtfu bol þâh-ý cihân Bu zünûbum dâðýný yakýp remâd ü hâk eder Hâr ile mestûr iken eyler onu bir gülistan Þem i aþkýnla bu cismim yandý Mevlânâ meded Etmede nây-i vücûdum an-be-an âh ü figân Eyledim uðrunda vârým, âr u câným hep fedâ Dest-gîrimsin benim ey Merkez-i devrân-ý cân Kulunum, kurbânýným ey þâh-ý Edhem ben senin Sâye-i lûtfunda buldum her ne buldumsa hemân Dönmem hiç bâbýndan aslâ nerde olsam ben senin Dâimâ pervânenim ey kutb-i aktâb-ý cihân Dergeh-i lûtfun eþiðine koyup Ken ân seri Yalvarýr aðlar demâdem der, þefâat el-amân Ken ân Rifâî, Ýlâhiyât-ý Ken an, Hazýrlayan: Yusuf Ömürlü, Dinçer Dalkýlýç , Ýstanbul. s. 53


Tavaf yani Kâbe etrafýndaki dönüþ, insanlýðýn kendi içine yaptýðý yolculuktur. Bu, Âdemoðlunun bu dünyâya ayak bastýðý günden beri sorguladýðý varoluþunun nedenini arama seyahatidir. Yüzyýllardýr birçok düþünürün üstüne kafa yorduðu, felsefe dedikleri dalýn oluþmasýna sebep olan bu varoluþ meselesini anlama yolculuðunun noktalandýðý yerdir Kâbe. Zaman ve mekânýn olmadýðý, takvim yapraklarýnýn önemini kaybettiði, renk, dil, ýrk, mezhep farkýnýn anlamýný yitirdiði, insanlýðý tek potada yoðurup eriten bir yerdir Kâbe. Kâbe yi ilk gördüðünüzde ayaklarýnýz yerden kesilir; bu, mekân kavramýnýn Kâbe de olmadýðýný anlatýr. Gece ve gündüz, yani aydýnlýk ve karanlýk bir gibidir; bu Kâbe de zaman kavramýnýn olmadýðýný anlatýr. Ýnsanlýk burada hepsi bir gibi görünür ve çoðu zaman kendinizi o kalabalýkta bir katre olarak bir ummanla buluþmuþ gibi hissedersiniz. Milyonlarca yürek, koskoca tek bir yürek hâlinde atar. Yoðun bir his dünyâsýnýn içinde gerçekleþtirilen tavaf, sizi bir merkeze doðru, yani kendinize ve kendi hakikatinize çekmek içindir. Bu, öyle bir çekim gücüdür ki atomlarýn, yani en küçük zerrenin en büyük varlýða kadar bir merkez etrafýnda döndüðünü göstermek içindir. Dönme, fizikî olarak bir merkez kuvvetin varlýðýný ispat ettiðine göre, Kâbe de insanlýðýn tavâfý da sembolik olarak da olsa büyük bir gücün etrafýnda döndüðümüzü gösterir. O hâlde her þey, kelimenin içinde hapsolamayacak kadar büyük bir varlýðýn etrafýnda dönmektedir. Bu dönüþ, canlý bir harekettir. Yani Hay dýr. Ýþte tam burada bu canlýlýðýn içinde anlamamýz gereken tek þey, bu dönüþün varacaðý noktanýn birlikte yeniden doðacak olmasýdýr. O yüzden meselemiz büyük, dâvâmýz güçtür. Güçlük, her an yeniden zuhûr eden âna þâhitlik edebilmektir. Bu güçlük, tavaf yolculuðunda ayaðýmýza çelme takmak isteyen, kafamýzý karýþtýran, birçok vesveseyi kulaðýmýza fýsýldayan þeytanýn ayak oyununa gelmeden dönüþü tamamlamanýn güçlüðüdür. Ýþte bu devrede muazzam bir kuvvet devreye girer. Elinizi sýmsýký kavrar, düþsen de defalarca yerden kaldýrýr. Eli hep elimizin üzerindedir. Kýzsa da, baðýrsa da aslýnda her þey bizim iyiliðimiz içindir. Týpký bir annenin çocuðuna baðýrmasýndaki merhamet gibidir O. Umut serpintileri gönderir hayatýmýza yaðmurlar gibi. O korur. O sevgilidir. O sarsýlmaz. Anlamazsak nasýl anlayacaðýmýzý O bilir. Biraz sarsar ki yüreðimiz yerinden oynasýn. Çünkü yeryüzündeki halifesinin idrâki içinde olmamýzý ister. O na döneceðimizi sürekli hatýrlatmak ister. Çünkü sürekli unutuyoruz. Bu dünyâdaki dönüþün tamamlandýðý ve yeni bir varoluþ için hazýrlanacaðýmýz o kavuþma gününe hazýr olmamýzý ister. Yüzümüzü Kâbe ye çevirmemizi, O nu kýble yapmamýzý ister ki; her yerde O nu görebilelim. Ýster ki ölümümüz bir Þeb-i Arus olsun. Her zaman ve her an O var ve þunu söylüyor bize: Muhabbet ve ünsiyet bütün varlýklarýn zikir ve þükür içinde, tefrikaya düþmeden, hep birlikte Allah ýn ipine sarýlmalarýdýr. Çünkü yüzleri ayný kýbleye bakarak secde eden inananlar ve sâlih ameller iþleyerek Sýrât-ý Müstakimde olanlar için dönüþ, gerçekten de muhteþem olacaktýr.


fotoðraf ve grafik uygulma: aygül okutan

DÖNÜÞÜN MUHTEÞEM OLSUN


SON PEYGAMBER Hüseyin Gökhan Son peygamber Aslýnda ilk, tek ve son peygamber Kardeþim dediði nebiler onun ayrý ayrý vecheleri Hepsinin önünde mîracdan önce imamlýk yapýyor. Âlemler onun için yaratýlmýþ, o ise Allah (c.c.) için Ahmed, Muhammed, Mahmud, Mustafa, Müctebâ, sallâllahü aleyhi vesellem Tâ Hâ, Yâ Sîn, Tâhir (temiz), Resûlür rahmeh (merhamet resûlü), sallâllahü aleyhi vesellem Kâmil, habîbullah (Allah ýn sevgilisi), hatem ül enbiyâ (son nebî), hatem ürresûl (son resûl), Nûr, Veliyy, Hakk, Kaviyy (kuvvetli), Emîn, Kerîm, Sýrât-ý müstakîm, Zikrullah, Seyfullah (Allah ýn kýlýcý), Sâlih, Sâdýk, Seyyidül mürselîn (resûllerin efendisi), Ýmâm ül kýbleteyn (iki kýblenin imamý), Mukaddes, Miftah ul cenneh (Cennet in anahtarý), Ýlm ül yakîn, Sâhib ü- þefaah (þefaat sahibi), Rauf (çok acýyan, merhametli), Rahîm, Seyyid ül kevneyn (iki cihanýn efendisi), Azîz Sallâllahü aleyhi vesellem Sâdece onun hürmetine mâmur edilmiþ bir þehir: Medine-i Münevvere Sâdece onun için dolup taþan bir milyonluk bir câmi: Mescid-i Nebevî... Ýçinde her an ibâdet ediliyor. Mübârek huzûru binlerce kilometreyi sâdece ona selâm vermek için gelenlerle dolup taþýyor. Makam âþýðý nefislerin düþünmekte dahî âciz kalacaklarý Makam-ý Mahmud un sâhibi Böylesine


desen ve foto: hümanur baðlý

bir ihtiþâmý, böylesine saygýyý ne bir padiþah, ne bir imparator görmüþ. Sallâllahü aleyhi vesellem Kral Fahd kapsýndan girip, kýble yönünde Mescid-i Nebevî nin koridorlarýndan birinde aðýr adýmlarla ilerliyorum. Kucaðýmda bir yaþýný yeni geçmiþ Hasan Kenan... O da meraklý gözlerler saflar boyu dizilip namaz kýlanlarý seyrediyor. Ýkimiz de sessiziz. Huzûruna yaklaþtýkça düþündüðümün de fevkinde bir azameti olduðunu hissediyorum. Sütun sütun koridorlarý geçiyoruz... Kocaman mekânýn içinde küçülüp kayboluyoruz. Huzûra çok az bir mesâfe kala Hasan Kenan ýn uyuduðunu farkediyorum. Ne olacaðýný merakla bekliyorum: Beni Ali yle Allah tan baþkasý bilmedi sözünü söyleyeni ben ne bilirim? O huzûra tüm bu anlattýðým ihtiþam okyanusunu geçip de vardýðýmda gördüðüm karþýsýnda âdetâ eziliyorum. Sanki kalbimi avucuna almýþ kuvvetle sýkýyor birisi. Tüm bu madde ve mânâ azametini, tüm bu madde ve mânâ azametinden de yüce bir tevâzuyla yok etmiþ. Anlamak mümkün deðil. Ýdrâkimizin katbekat ötesinde bir makamda olup, bize bizden birisi olarak gözükmüþ. Çenem çözüldüðünde Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah diyebiliyorum. Cevap veriyor O nu görenlerin hep anlattýklarý gibi bir hüzün var sesinde: Ve aleyküm selâm, ve rahmetullâhi ve berekâtu Hû!


EVE DÖNMEK Zeynep Rânâ Mekke yi terk etmeden bir gün önce günlük hayatýma dönmeye hazýrdým: Çocuk oyun gruplarý, parkta gezintiler, yemek piþirmek, çamaþýr, bez deðiþtirmek Siyah örtülerimden çýkýp evime dönmek için sabýrsýzlanýyordum. Mânevî yerlerin þehirleþme gerçeði bir tezat yaratarak beni yormuþtu, kafam karýþmýþtý. Ýçeride erkekler ve kadýnlar ibâdetle meþgulken, dýþarý çýkar çýkmaz parfüm dükkânlarý, zincir restoranlar ve devâsâ oteller sanki bir yarýþa girmiþçesine maddî dünyayý besliyorlardý. Sürekli olarak belediye baþkanlarýnýn ya da yöneticilerin bu mübârek yerleri daha çok aðaçlandýrarak yapýlaþmaya neden daha az izin vermediklerini, daha uzaða kurulmasý gereken otellere ulaþým için daha verimli toplu taþýmacýlýk projeleri yapmadýklarýný, daha sâde ve karmaþadan uzak þekilde bu yerleri korumadýklarýný düþünüyordum. Bir yandan da bu düþüncelerin beni burada daha derin bir mânevî tecrübe yaþamaktan alýkoyduklarýný düþünüp üzülüyordum. Evet, bir haftanýn sonunda otobüse binip havaalanýna doðru yola çýkmak beni rahatlatmýþtý. Fakat otobüsün tekerlekleri dönmeye baþlar baþlamaz içimi açýklayamadýðým bir huzursuzluk kapladý. Bir þey mi unutmuþtum? Almam gereken bir þey mi vardý? Birisi için etmem gereken bir duâyý mý unutmuþtum? Bir þeyi kaybetmiþçesine endiþe ve hüzün duymamýn sebebi neydi? Belki de bu yüzden rüyâlarým uçaða binip benimle eve dönmek yerine ýsrarla orada kalmayý tercih ettiler. Bu yarým býrakýlmýþ iþ hissi beni geceleri tekrar oralara geri götürüyor, tâ ki adýmlarýmý ve yaptýklarýmý tekrar edeyim. Sanki kabýmý dolduramadan geri dönmüþüm, bir þeyi arkamda býrakmýþým gibi Bir tavaf daha yapsaydým, iki rekât daha namaz kýlsaydým, Kâbe ye bir kez daha bakabilseydim... Neden daha fazlasýný yapmadým? Kocam, her otele geliþimizde


desen ve foto: hümanur baðlý

tekrar geri dönmek isterken ben neden yorgun argýn yataða uzanmak isteðiyle doluydum diye soruyorum kendime her hatýrlayýþýmda. Kendi cenâzeme yukarýdan bakýp ayný sorularý sorarken buluyorum kendimi. Neden daha fazlasýný yapmadým? Cehennem korkusu ya da Cennet ödülü için deðil de sâdece ve sâdece kýymeti olan tek þeyin bu olduðunu daha açýk anlýyorum. Mekke de bu gerçekleri algýlayabilmek için fazla yakýndaydým. Misk, amber ve tütsülerin kokusu o kadar þiddetliydi ki, burnum algýlayamadý. Zaman ve mekânýn yardýmýyla daha küçük parçalara ayrýlmalarý gerekti idrâkim için. Kocam ve diðer arkadaþlarýmýz Hira Daðý ndan çöp topladýklarýný söylediklerinde hayâlkýrýklýðýna uðramýþtým. Fakat Ýstanbul a dönünce, üzerini kaplayan tüm o plastik þiþelere ve kâðýt parçalarýna raðmen günýþýðý bu daðý tüm ihtiþâmýyla tekrar gösterdi bana. Ýslâm týpký Hira gibi muhteþem ve muazzamdý. Zaman içinde kimi üzerine çöpünü býraktý, kimi de bunu temizledi. Kimi taþlarýna ismini boyadý, kimi o taþlarda secde etti. Ama hiçbir þey onun þânýna ne bir zerre ekledi, ne de ondan bir þey eksiltti. Döneli yedi gün oldu fakat ancak dün ayaklarým yere bastý. Bir haftadýr ne oradaydým ne de burada. Bu gecelerden birinde namaz kýlarken seccâdemin üzerine nakþedilmiþ yeþil Kâbe motifi siyaha bürünüp odamýn duvarlarýný esneterek büyüdü ve gerçek boyutunda karþýma dikildi. Dudaklarýmda engelleyemediðim bir gülümseme belirdi. Duvarlar mermer taþlara, tavan da yýldýzlý bir geceye döndü. Bir anda herþey eski hâline döndü, sâdece artýk yalnýz deðildim. Doðu da, Batý da, Kuzey ve Güney de odalarýnda dizilmiþ deðiþik yönlerden ayný noktaya yönelerek ibâdet eden insanlarý gördüm. Omuzlarýný omuzlarýmda hissettim; içiçe girmiþ sonsuz halkalar oluþturmuþtuk. Ýþte o zaman artýk eve döndüðümü anladým.


CÂN-I CANDIR... Zeynep Gencer

Dergimizin bu sayýsý için benden, hocamla birlikte calýþma lûtfuna mazhar olduðum Cân-ý Candýr Hz. Ahmed Muhammed Mustafa eseri ile ilgili bir yazý istediklerini söylediklerinde âdetâ elim ayaðýma dolaþtý. Bir süre neyi nasýl anlatýrým diye düþünüp durduktan sonra en samimi ve en doðrusunun bu tecrübeyi anlatamayacak oluþumu anlatmak olduðuna karar verdim. Hocam bana birlikte çalýþacaðýmýzý söylediðinde, bunun ne demek olduðunu hiç anlamadýðýmý itiraf etmek isterim. Þimdi düþündüðümde ise hayatýmýn bu en özel günlerini lâyýkýyla anlamaya, idrâkimin ve ömrümün yetmesini Allah'tan niyâz ediyorum. Çünkü bu tecrübe yaþanmýþ ve bitmiþ olamayacaðý gibi, hocamýn sonsuz tevâzuu ile gönlüme ektiði tohumlarýn günden güne peygamber sevgisi olarak yeþeriyor olduðunu hissediyorum. Bu kitabý, yani hocamýn peygamberine duyduðu sonsuz aþkýný anlamak ve yazdýklarýný idrak etmek haddim deðil, biliyorum; fakat sen bu kitaptan ne öðrendin derseniz, ben bu kitabý zevk ettim. Ben Allah'ýn sonsuz tenezzülünü ve bununla birlikte sonsuz vefâsýný hissettim. Bana kendisi ile meþgul olma fýrsatýný lûtfeden güzel peygamberimin rahmetinin büyüklüðünü hissettim. Hocamýn bildiðimi sandýðým yokluðunu ve hiçliðini, yine onun sâyesinde her zerremde hissettim, gözlerimle gördüm. Vahyin ne olduðuna þâhit oldum. Hocam kitabýný tamamladýðýnda bitmiþ olmasýndan dolayý çok üzüldüðümü hatýrlýyorum. O gün nasýl bilebilirdim ki aslýnda benim için herþeyin henüz baþlýyor olduðunu? Bana gösterdiði ve yaþattýklarý için kendisine sözlerimle teþekkür etmek ne kadar da hafif kalýr. Hocama þükranýmý ifâde edebilmek için, Allâh'ýmdan, kendisine lâyýk bir kul, peygamberime lâyýk bir ümmet, hocama lâyýk bir evlat olabilmeyi niyâz ederim.



selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan

nefes alan tarifler

hurmalý yoðurt tarif 1


Malzemeler:

12 adet çekirdekleri çýkarýlmýþ hurma 3 adet portakalýn suyu 250gr. light yoðurt 100gr. light labne veya kaþar loru ya da mascarpone peyniri Portakal kabuðu rendesi Tarçýn Bir çay fincaný ceviz içi Bir paket çam fýstýðý

Hazýrlanýþý: Hurmalarýn çekirdeklerini çýkardýktan sonra minik minik kesin ve portakal suyunun içinde hafif ezilinceye kadar bir tencere veya sos tavasýnda piþirin ve soðutun. Üzerine tarçýn ve portakal kabuðu rendesini ekleyin. Önceden suda beklettiðiniz cevizleri de ekleyin. (Suda beklemiþ cevizler taze ceviz gibi olur.) Yoðurt ve labneyi karýþtýrdýktan sonra hurmalý sosu ve yoðurdu küçük cam bardaklara veya dondurma kaplarýna paylaþtýrýn. Sos altta veya ortada olabilir. Üzerine bir-iki parça ceviz koyabilirsiniz. Âfiyet olsun.


selamiçeþmeli YÂKUBÝ BABA dan

nefes alan tarifler

hurmalý yoðurt tarif 2


Malzemeler: 12 adet hurma 1 paket çam fýstýðý 100gr. bal 250gr. light yoðurt

Hazýrlanýþý:

Çam fýstýklarýný çok az kavurun, hurmalarý parça parça doðrayýn ve birlikte yoðurdun üzerine koyduktan sonra üzerine 1-2 çorba kaþýðý bal ilave edin. Âfiyet olsun.


görüþmek üzere...

yorum ve önerileriniz için h e r n e f e s d e r g i s i @ g m a i l . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.