Her Nefes - Kasım 2013 / Kurban

Page 1

KASIM 2013

50.say箪

Tasavvuf K端lt端r端 Dergisi

kurban


EDÝTÖRDEN... Merhaba Dostlar, Mübârek Kurban Bayramýný içeren Zilhicce ayýný henüz tamamladýk ve bir diðer çok özel ve güzel aya, Muharrem ayýna eriþtik çok þükür. Öncelikle geçmiþ Kurban Bayramýnýzý ve Muharrem ayý ile baþlayan yeni senenizi Her Nefes ekibi olarak cân-ý gönülden kutluyoruz. Mübârek olsun efendim. Kasým ayý konumuz "KURBAN . Elbette kurban pek çok farklý anlama geliyor mübârek dinimizde. Yakýnlýk kurmak ( kurbiyet ) bunlardan sadece biridir. Ýslâm tasavvufunda en çok kullanýlan karþýlýðý ise nefsimizi Allah yolunda kurban etmektir. Bana göre Hz. Ýbrahim, oðlunu Allah a olan yakýnlýðýný ve sevgisini göstermek için teslimiyet taþýna yatýrmýþ, kesmeye niyet etmiþtir. Böylece evlâdýna olan sevgisi ile nefslerimiz ve dünya malýna olan düþkünlüklerimiz tasvir edilmiþtir. Özetle nefslerimizi ancak Rabbimize teslim olup O nun bize tenezzülü sâyesinde gönlümüze dolan O nun sevgisi ve aþký yardýmýyla kesebiliriz. O nun için en has kurban, Allah yoluna caný kurban etmektir. Böylece Rabbimize karýþýrýz. Gerçek kurban Allah ý için herþeyini vermektir dersek, elbette bunun en kýymetli örneðini de yine Peygamberimizin evlâtlarýnda görüyoruz. Hz. Peygamber in gözümün nuru dediði, Hz. Fatma ile Allah ýn aslaný Hz. Ali nin müstesnâ evlâtlarý Hz. Hüseyin ve âilesinin, baþlarýna gelecekleri bilmelerine raðmen gözlerini kýrpmadan þehâdet þerbetini içmeye gitmeleri bence kurban anlayýþýnýn zirvesidir. Ýnþaallah, Allah bizi de Rabbimize, Peygamberimize ve onun ailesine lâyýk evlatlardan kýlsýn. Benim gönlüme Mýsrî Niyâzi nin çok sevdiðim bu þiiri düþtü. Ýnþaallah Rabbim bize de kurbanýn, Allah a kurbiyetin ve þehâdetin hakikatini anlamayý nasip etsin


O cihanýn fahrinin sýrrýna kurbân olayým, Hutbe-i levlâk inen þânýna kurbân olayým. Kabe kavseyni ev ednâsýna kurbân olayým, Ben onun ilm ile irfânýna kurbân olayým, Ben onun esrâr-ý mirâcýna kurbân olayým. Ebûbekir, Ömer, Osman, Ali dört yârýdýr, Risâlet baðýnýn onlar gül-i gülzârýdýr, Cümle ashâbý hidâyet râhýnýn envârýdýr, Ben onun âline ashâbýna kurbân olayým, Ben onun ashâb u ahbâbýna kurbân olayým. Hasan Hazretlerine zehr içirdi eþkýyâ, Hem Hüseyin oldu susuzluktan þehid-i Kerbelâ, Ýkisidir, asl-ý nesl-i cümle âl-i Mustafâ, Ben onun âline evlâdýna kurbân olayým, Ben onun evlâdý ensâbýna kurbân olayým. Cümle ümmetten hayýrlýdýr o þâhýn ümmeti, Ümmetine cümleden çok eder Hak rahmeti, Enbiyâ onunla buldu bunca lûtf u izzeti, Ben onun lûtfuna ihsânýna kurbân olayým. Ben onun envâ-ý eltâfýna kurbân olayým Her ne denli enbiyâ ve mürselîn kim geldiler, Ümmeti olmayý Hak tan temenni kýldýlar. Evliyâ âna Niyâzi kul u kurbân oldular. Ben onun ayaðýnýn tozuna kurbân olayým. Yoluna gidenlerin izine kurbân olayým.


SOHBETLER

Aklýný pîþ-i Mustafâ'da kurban et ve bana Allah'ým yeter, de! Bunu diyen, Rabbim Allah'týr, deyip istikâmet etmekle korku ve kederden kurtulur. O halde sen kendini Hakk'a verirsen, elbet o da senin için olur.

Vâsýtalý olsun, vâsýtasýz olsun, her yerde tecellî eden Allah'týr. Tekkeleri kapadýlar, þöyle yaptýlar, böyle ettiler, deme... yaptýran Allah'týr. Bunu sen anlamamakla böyle olmamasý îcap etmez. Kimsede kabahat yoktur. Yapan, tertip ve tanzim eden hep Allah'týr. Bunu sen idrak etmemekle böyle olmamasý îcap etmez. Sen çocuðunu ateþe yaklaþmaktan men edersin ama o, bunu takdir eder mi? Kýzar ve aðlar. Hakk ýn da her yaptýðýnda bir hikmet vardýr. Bunu görebilmek de tevhîddir. Bu tevhîdi elde edip Hakk'ý her yerde görürsen gýybet, riyâ, kibir, benlik, tefâhür edemezsin. Eðer bunlarý bilir ve yaparsan, mührü basar, pasaportunu eline verirler. Kalbin selâmeti de baþka türlü olamaz. Bu olmadýkça da o kalp dâima puthânedir. Sen, istediðin kadar Allah'a tapýyorum da desen bunun hiçbir faydasý yoktur. Bir derviþ, her yerde Allah ile beraber olup her iþittiðinin ondan olduðunu bilmedikçe Allah'ta fânî olamaz. Fenâfillah mertebesi iþte budur. Nasýl benim yanýmda bir kimseyi gýybet etmeye utanýyorsan hâriçte de utanmalýsýn. Çünkü her yer huzurdur. Yemen'de de olsan Allah seninle beraberdir. Ýþin aslý bunu bilmektedir. (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2000, s. 214)

*** Denizden, römorköre baðlý bir kayýk geçiyordu: - "Bakýnýz talebe üstâdýna baðlý olduðu gibi, bu kayýk da öyle. Fakat yine de dümen mevkiinde bir adam var. Bundan þu anlaþýlýyor ki insan her ne kadar tarikat cihetiyle þeyhine baðlý ve mütevekkil olsa da yine akýl dümenini elinde tutup idâre etmesi, saða sola çarparak üstâdýna söz getirmemesi lâzýmdýr."


Hüsniye Haným: Fakat kayýklarýn bâzýsýný, geminin tâ yanýna baðlýyorlar. Böyle borda bordaya baðlanan kayýklarýn içinde dümencinin bulunmasýna lüzum olmuyor. "O baþka mes'ele... O hâl müstesnâ ve enderdir. Ekseriyet ise kayýðý motorun arkasýna baðlar. O senin dediðin hâl, kendini Hakk'ýn varlýðýnda tamâmiyle fânî kýlmýþ olanlarýn mertebesidir ki, yakýnlýk ve beraberliklerinin kemâl derecesini bulmuþ olmasýndan dolayý, idârecileri de Hak olmuþtur. Onlar Akýl Mustafâ'nýn önünde kurbandýr/ Hasbiyallah de ki Allah yeter sýrrýna mazhar olanlardýr." (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2000, s. 353-354)

***

"Aþk ve âþýklarýn indinde korku ve hüzün yoktur. Çünkü bunlar, aþkýn din ve mezhebinde kurban olmuþlardýr. Bir kimseyi asrýn allâmesi de görsen, onun zâhirde olan ilim ve mârifetine bakmayýp, Allah'la ve halk ile olan ahdine vefâ edip etmediðine bak. Çünkü ilim, kabuk gibidir; ahde vefâ etmek de o ilmin özüdür. Ey âkil, sakýn sûrete bakma! Çünkü cinsiyet yâni ayný mayada olma sýrrý, sûrette deðildir. Sûret, taþ ve toprak gibidir. Câmidin, cinsiyetten haberi yoktur. Cinsiyet, mânâ cihetiyle kalplerin birbirine benzemesi, ruhlarýn ezelden biliþikli olmasý ve akýllarýn yekdiðerine uygun bulunmasýyle olur. Yoksa, sûrette ayný cinsten olmanýn faydasý yoktur." (Ken an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Yayýnevi, Ýstanbul 2000, s. 470)


Nefsinle mücâdele etmiyorsan, Nefsinle mücâdele etmiyorsan, kestiðin kurban, kurban deðildir kestiðin kurban, kurban deðildir. Röportaj: Müge Doðan Bir kurban bayramýný daha geride býraktýk ve bu ay bu bayramýn mânâsý ve hikmetleri üzerine Cemâlnur Sargut Hocamýzla konuþmak için biraraya geldik.

söyleþi: cemâlnur sargut

Müge Doðan: Ýbn Arabî Hazretleri diyor ki Allah, Ýbrahim kendisine misafir olduðunda oðlunun kurban edilmesi ile onu aðýrladý. Çünkü zevk, ancak keder ve üzüntü miktarýncadýr diyor. Bunun iç mânâsýný, Hz. Ýbrahim in gördüðü rüyâ ile iliþkilendirerek anlatabilir misiniz? Cemâlnur Sargut: Aslýnda burada anlatýlmak istenen, ilâhlarýmýzý kurban etmektir. Yani ilâhlarýmýzdan vazgeçmektir. Çünkü lâ demeden illâ Allah olmuyor. Ýllâ önce kurban edeceksin ama demek ki önce bir ilâh edinme devremiz var, sonra da bunlarý mutlaka vermek zorundayýz ki Allah ben buradayým diyebilsin. Hz. Ýbrahim rüyâsýnda oðlunu kurban ettiðini gördü ve bunu emir olarak addetti ve bunu tevil etmedi. Aslýnda onun tevil etme hakký vardý, çünkü o bir insân-ý kâmil idi ve hakiki bir peygamberdi. Dolayýsýyle o anlamýþtý ki, aslýnda kurban etmesi gereken þey, oðluna duyduðu aþýrý sevgi ve koruma isteði idi. Ancak bunlardan vazgeçtiði zaman, Allah onu kabul edecekti. Bunun için de Allah a karþý rüyâsýný hiç tevil etmeden yaþamaya karar verdi. Yani duyduðu sevgiyi oðlunu

öldürmekle yok edeceðini Allah a ispatlamak istedi. Tabiî bu, çok üst seviyede bir anlayýþtýr. Aslýnda burada evlâdýmýzý kesmek anlamýna gelmez, çünkü evlâd kesmek sevgiyi yok etmez. Aslýnda evlâdý kestikten sonra daha büyük acý ile evlâda baðlanýrsýn. Dolayýsýyle burada söylenmek istenen þey, aþýrý istek ve arzularýmýzý bir bir yok etmek ve kesmek mânâsýndadýr. Fakat Hz. Ýbrahim in, olur diyerek bu konuda gösterdiði çaba bile Allah ýn çok hoþuna gitti ve onu lâ ilâhe illallah addedip ona illâ Allah anlamýnda bir koyun yolladý. Yani koyun bize çok þükür, nefsini kesme zarâfetinde bulundun , bunun müjdesidir. Bu anlamda yollanýr ve koyunu kesmek de aslýnda nefsin arzu ve isteklerini kesmeye hazýrým, onun için de nefis koyunumu kesiyorum anlamýndadýr. Burada nefse çok büyük bir iyilik yapýlýr; çünkü nefsi tekâmülden engelleyen her türlü etken ortadan kalkýnca nefis tekâmüle baþlar. Koyuna da çok büyük bir iyilik yapýlýr çünkü koyun insan yediði zaman insana katýlýr ve insanýn yaptýðý bütün hayra eþlik ederek hayýr ehli bir koyun olmuþ olur. O bakýmdan insan hayvana lûtfetmiþ olur onu kesip yemekle. Müge Doðan: Gene Ýbn Arabî Hazretleri Ýnsanýn kendisi en büyük týlsým, en



saygýn kurbandýr. Onun vasýtasý ile insan dýþýndaki yaratýklar Allah a yaklaþýr. Bunun sebebi, insanýn, âlemin ve ilâhî mertebenin hakikatlerini kendinde toplamýþ olmasýdýr diyor. Ayný mânâ mýdýr acaba? Cemâlnur Sargut: Evet, insan kendi nefsini yok ederek kendine fayda bulur. Çünkü nefis tekâmülünü engelliyor arzu ve istekler. Bir yandan da bütün hayvanat, insana katýldýðý ölçüde insanlýk makamýna yükselir.

söyleþi: cemâlnur sargut

Müge Doðan: Yani ancak o zaman mý artýk gerçek anlamda hizmet etmeye ve faydalý olmaya baþlýyor? Cemâlnur Sargut: Evet bitki de böyledir. Bitki de insana katýlýnca insana verdiði güç ölçüsünde hizmet eder, çünkü bütün yaradýlmýþlarýn en kýymetlisi insandýr. Bunun sebebi de insanýn emâneti kabul eden tek varlýk oluþudur. Yani Allah ýn isimlerini kabul etmiþtir insan. Bunu da hem zâlim hem câhil olduðu için kabul etmiþtir. Câhildir, çünkü baþýna geleceklerden habersizdir. Zâlimdir, çünkü kendi nefsine zulmedecektir. Onun için kabul etmiþtir. Dolayýsýyle insan, bütün bunlardan habersiz olarak Allah a olan aþkýndan dolayý her þeye evet der. Hani nasýl evlenirken önce her þeye evet deriz, sonra hâdiseler yavaþ yavaþ gelerek bizim sevgimizi sýnar, bakalým hakikaten eþini seviyor mu diye... Sevmesen hiçbir þeye katlanamazsýn normalde. Allah ile iliþkide de bu böyledir. Tekâmülün için önce Allah ile iliþkiyi aþkla kabul edersin, belî dersin, sonra yavaþ yavaþ

hâdiseler gelir, seni zorlar, bakalým ahdinde haklý mý, vefâlý mý diye. O hâdiseleri aþabilen insan, kuvvetli gemi gibi artýk her türlü fýrtýnaya çýkabilir. Bu hâdiseleri aþamayan insan ise limanda kalan gemi olup hiçbir fýrtýnaya korkusundan çýkamaz ve onun sonu limanda yok olmak olur.

Ýnsanýn insan olmasý için kendisine eziyet etmesi lâzým Müge Doðan: O hâlde kurban kesmek yerine bir yere baðýþ yapmak ayný þey olmuyor? Cemâlnur Sargut: Baðýþ, hiçbir þekilde kurban yerine geçmez. Baðýþ, zaten vazifemiz; devamlý yapacaðýz. Kurban, Allah için yapýlan bir ibâdettir ve Allah ýn emrettiði bir ibâdettir. Þekli de son derece önemlidir. Hattâ sana birþey söyleyeyim, Hz. Peygamber kurbaný Hz. Fatma ya kendi eli ile kestirtmiþtir. Demek ki kurbaný kesmek dahî, nefsi kesmekte ilk aþama oluyor. Çünkü kurban kesebilmek için önce hayvaný öldürmeyi göze alýyorsun, yani nefsini öldürmeyi göze almakla ayný þeydir. Müge Doðan: Þekil önemli dediniz Kurban kesilirken Allah ýn adýnýn zikredilmesinin mânâsý nedir? Cemâlnur Sargut: Allah ýn adýný zikretmek bizde nasýl yumuþama, iyi huyluluk oluþturuyorsa bütün mahlûkat üzerinde ayný etkiyi yaratýr. Bir kere kurban önce rahatlar, ondan sonra da


acý çekmeden Allah ýna kavuþur. Çünkü onun bir usûlü vardýr, hiç acý çektirmeden öldürmek gibi. Nedense kurbana itiraz eden insanlarýn çoðu balýk yerler, et yerler ve o etlerin de nasýl öldürüldüðünü hiç düþünmezler. Balýðýn olta ile çekilerek öldürüldüðünü düþünmezler. Ayrýca da haþlayarak yedikleri diri hayvanlar var, onlarý düþünmezler. Eðer hiçbir þey yemiyorlarsa bile mutlaka otlar bitkiler onlarý da koparýp yediklerini unutma-sýnlar. Dolayýsýyle bir þeyi insana katmak için mutlaka ona eziyet etmek lâzým. Ýnsanýn da insan olmasý için kendisine eziyet etmesi lâzým. Müge Doðan: Mâide Sûresi nde de diyor ki Allah ancak takvâ sahiplerinden kurban kabul eder. Neden? Cemâlnur Sargut: Evet, çünkü takvâ, Allah ile iliþki demektir. Allah ile iliþkide olmayan insan nefsi ile mücâdele edemez. Ýnsanýn nefsi ile mücâdelesinde en büyük silâh, Allah aþkýdýr. Allah ile beraberliktir ve ibâdettir. O zaman sen nefsinle mücâdele etmeyen bir insan isen kestiðin kurban, kurban olmuyor. Çünkü sen nefsinle ilgili isen, yediðin her türlü yiyecek ancak nefsine gidiyor. Nefsinin etrafa zarar veren hâline gidiyor. Onun için kurban olmuyor, anlatabildim mi? Kurban olabilmesi için o kurbanýn sen yedikten sonra senin ruhuna hizmet etmesi lâzým. Yani baþka insanlara ve hayra hizmet etmesi lâzým, ancak o zaman kurbanýn hakikati ortaya çýkmýþ oluyor. Allah hepimize nasip etsin inþaallah. Ama en nefsânî adamýn bile Allah için bir þey yapmýþ olmasý onda

bir baþlangýç ve takvâ oluþturabilir. Bu bakýmdan da eðer baþkalarýna gösteriþ için ya da sýrf cennete gideyim mantýðý ile yapmýyorsa o zaman kurban kabul olur. Müge Doðan: Her kim namazdan önce kurban keserse o ancak kendi nefsi için et kesmiþ olur, namazdan sonra keserse o kurban kesme ibâdetini tam yapmýþ olur diyor hadis-i serifte... Cemâlnur Sargut: Namaz secde demektir. Secde yok olmak demektir, yok olduðun zaman vücûdun artýk kendinde bir varlýk kalmadýðý için sen herkesi Allah a götürme seviyesine ulaþýrsýn. Dolayýsýyle, namazla tamamlan ve ondan sonra kurban kes. Hem Allah ýn emrettiði ibâdeti yaptýn, hem yok oldun. Ondan sonra da aslýnda kurban kesmeye tam lâyýk oldun. Kurban kesmeden önce namaz kýl diyor. Kýlmadan kurbaný kesme diyor. Namaz kýlmayanýn kurbaný kesmesi de kabul görmez. Boþuna kesiyor demek.

Ýnsan hayatýndaki en önemli gün arefe günüdür Müge Doðan: Kurbanlarýnýz semiz olsun, onlar sýratta bineklerinizdir hadis-i þerifinin mânâsý nedir? Cemâlnur Sargut: Yani bol ve çok faydalanacak þekilde nefsinizden verin. Çünkü verdiðiniz her kötü huy, sizi Allah a taþýyacaktýr demektir. Semiz olsun, yani toplu olsun, þiþman olsun, güçlü olsun.


Bir de verdiðin kötü huy, senin için çok önemli ise o semizdir. Zor verdiðin her þey, senin için Allah a daha götürücü ve daha faydalý. Müge Doðan: Peki hocam arefe gününün mânâsý nedir?

söyleþi: cemâlnur sargut

Cemâlnur Sargut: Ýnsan hayatýndaki en önemli iki gündür arefe günleri. Çünkü muhâsebenin yapýldýðý günlerdir. Meselâ þeker bayramýndan önce gerçekten orucumu tuttum mu, lâyýk mýyým bayrama, hazýr mýyým diye bir muhâsebenin yapýldýðý, kurban bayramýndan önce ise artýk nefsimin arzu ve isteklerinden geçtim mi ki ben hakikaten kurbana lâyýk mýyým, takvâ ehli miyim diye düþündüðü zamandýr. Müge Doðan: Ramazandan sonra þeker bayramý, sonra da kurban bayramý var. Üçü arasýndaki iliþki nedir? Cemâlnur Sargut: Ramazan, biliyorsun nefsinle mücâdele ettiðin aydýr. Son üçte biri çok önemlidir, çünkü Kur an iner. Nefsinle mücâdelede eðer kalp kýrmamýþ, gönül yýkmamýþ, insanlarý sevmiþ, kucaklamýþ, bol iftar vermiþ, fakire yardým etmiþ, yani tamamen Allah ile iliþki kurduracak vazifeleri yapmýþsan, sonuçta gerçekten sen þeker bayramýna eriþiyorsun. Ona eriþtiðin zaman Allah seni bayramla kutsuyor ve vücûdunu tatlý kýlýyor. Ondan sonra eðer iki ay boyunca onu devam ettirirsen o mânâyý, o birliði ve beraberliði, bu sefer Allah sana kurban kesme iznini veriyor. Bu izinle sen yeni bir bayrama çýkýyorsun, yani nefsimi kurban ettim, ramazanda

baþlayan edebimi muhâfaza ettim Allah ým diyebiliyorsun. Ýþte bu bakýþ açýsýnda kurban bayramý çok büyük önem taþýr ve tamamlanma bayramýdýr, kurban bayramý.

Allah a yakýnlýk, kula yakýnlýkla olur Müge Doðan: Peki hacdaki kurban kesme ile nasýl iliþkilendiriyorsunuz hocam? Cemâlnur Sargut: Gerçekten hac yaparsan, hac arafat demektir. Arafat, ârif olma seviyesine ulaþmak demektir, yoksa gidip de taþlarýn üstüne bir gece beklemek deðildir. Âriflik, Havvâ ile Âdem in birleþmesi demektir. Havvâ, hevâ ve heveslerimizin ruhumuz önünde terbiye olmasý demektir. Âdem, ruh seviyesi... Dolayýsýyle bu birlik oluþursa vücud içerisinde, sen âriflik seviyesine yükselirsin. Âriflik seviyesine yükselen insan hac yapmýþ sayýlýr. Hac yapmýþsa o zaman mutlaka Allah ona hac yaptýðý için ve ârif olduðu için kurban hakký tanýr. Bayramýn da hakikatinde bu vardýr. Hac Sûresi nde kurbaný üçe bölmemiz, üçte birini kendimiz yememiz, üçte birini kurbiyet için komþularýmýzla ya da arkadaþlarýmýzla paylaþmamýz, üçte biri ile de fakirleri faydalandýrmamýz gerektiðini söyler. Bu çok önemlidir. Zirâ sen güzelleþtiðin zaman önce kendin bundan faydalanýrsýn, huzur ve mutluluk bulursun. Sonra o kadar güzelleþirsin ki akraban, ev çevren seninle yakýnlýk kurar, çünkü senin güzelliðinden yararlanmak


ve huzur bulmak isterler. Sonra mânevî fakirler senden bereket bulur, beslenir. Bu bakýmdan senin kurban oluþun üç bölümde insanlýk âlemine faydalýdýr. Ayrýca kurban etinin yenmesi de çok önemli, çünkü bu bayram herkesin birbiriyle yakýnlaþtýðý bayramdýr. Adý zaten kurban ve kurbiyetten geliyor. Allah a yakýnlýk, kula yakýnlýkla olur, dolayýsýyle sen ikram edeceksin, yemek vereceksin, aðýrlayacaksýn, gidip el öpeceksin. Bunlarýn hepsi akrabalar, komþular, sevdiklerin, büyükler, dargýnlar hepsinin birbiri ile yakýnlaþýp Allah ýn hoþuna gittiði bir þeyleri ya þ a m aya b a þ l a d ý ð ý za m a n d ý r. Müge Doðan: Çok teþekkürler.


asuman sargut kulaksýz

KURBAN


Kýnalansam bir güzel þöyle baþtan aþaðý, Avuç içim, alným, saçým hep kýna olsa, Sonra nefsin baþýna indirsem de býçaðý, Keþke kötü huylarým hemen yok olsa... Kurban olsa Allah'ým bu benlik artýk Her sarsýlýþta keþke baþý kalkmasa, Sevgiden sevgiliden nasibin alýp Koruk üzüm gibi ekþi kalmasa... Dünya ile uðraþým bir sona erse, Kalbimde güzellikler galebe gelse, Gönül yaratýlmýþý koþulsuz sevse, Kurban olsa Allah'ým bu nefsim artýk Olsa da hiçliðini, kulluðunu bilse... Koyun kesip kanlarýný akýtsam Etini budunu fakirlere daðýtsam, Her an namazda saçým aðartsam Neye yarar: nefis dimdik ayakta! Ýþ ki kurban olsun varlýðým, yok olsun Hak'ta..


MÜRÞÝD ÇADIRI

Sâlikin mürþîdine hizmeti þâhâne gerek, Eþiðine koya bâþýn diye þâhâ ne gerek. Hz. Niyâzi Mýsrî

Zilhicce nin 9. Günü Kurban Bayramý arefesi Ilýk ve güneþli bir sonbahar sabahýna uyandý Ýstanbul. Bayramýn tatlý telâþý bir yana dursun, bütün bir haftanýn tatil olmasýnýn verdiði dinginlik var havada. Kendimi alýþveriþ yapan kalabalýklar arasýna mý karýþtýrsam? Ya da Kadýköy den bir vapura mý binsem? Üzerimde hafif bir mont, vapurun yan tarafýndaki açýk kýsmýnda otursam, Sultanahmet, Ayasofya derken, martýlarýn müziðine bu mübârek þehirde yaþamanýn þükrünü mü karýþtýrsam?

emine ebru

Yok. Bu sabah vücudum þerbet tadýnda bir Ýstanbul havasýna uyanmýþ olsa da aklým ve gönlüm bambaþka bir âleme çoktan dalmýþ. Milyonlar yürüyor dünden beri içimde. Lebbeyk sesleriyle Arafat a yürüyor Bir gece önceden Arafat ýn yolunu tutmuþ; milyonlarca hacý adayýyla birlikte Cebel-i Rahme nin etrafýndaki çadýrlardan birinin içinde ruhum... Vakfe durmaya hazýrlanýyor Kendimi sokaða býrakýyorum. Ýçimdeki sesleri bastýrmak zor geliyor. Baðýrmak istiyorum, Bugün arefe, ârif olma günü diye Ne olur, boþ geçirmeyelim, içimizdeki Allah a ait ismi en güzel þekliyle ortaya çýkarabilmek için, her an huzurlu

ve huzurda olarak Hakk ýn rýzâsýna mazhar olabilmek için ve içimize yalnýzca O nun sevgisini koyabilmek için bugün bir fýrsattýr, boþ geçirmeyelim... diye baðýrmak istiyorum. Baðýrýrsam belki önce kendi kulaðýma girer diye Sonra kendimi Hocamýn ve dostlarýn yanýnda buluyorum. Televizyonu açýyoruz. Arafat tan canlý yayýn var. Ýçimize doluyor Arafat taki duâ: . Kâlü belâ da Sana verdiðimiz ahdimizi tazelemeye geldik. Bütün dünyalýklardan vazgeçerek, bütün dünyalarý arkamýzda býrakarak ihramlara bürünerek geldik. Kalbimizin bütün endiþelerini yüklenerek yüce huzuruna geldik. Habib-i Edib inin ifadesiyle ölmeden önce ölmeye niyetlendik. Lebbeyk nidalarýyla ruhumuzu kurtarmaya geldik. Sen Lebbeyk lerimizi karþýlýksýz býrakma Allah ým. Evimizden, yurdumuzdan çýktýðýmýz andan itibaren lebbeyk nidalarýyla Sana iltica ettik. Þimdi Vakfe de bir kez daha birlikte buyur geldim Rabbim diyerek Sana iltica ediyoruz. Lebbeyk Allahümme lebbeyk. Lebbeyk lâ þerike leke lebbeyk. Ýnnel hamde ven nimete leke vel mülk. La þerike lek Buyur Allah ým buyur, emrine amadeyiz, buyur. Senin eþin ve ortaðýn yoktur. Emrine amadeyiz. Hamd Senin. Nimet Senin. Mülk Senindir. Senin eþin ve ortaðýn yoktur diyoruz. Telbiyelerimizi sen karþýlýksýz býrakma Allah ým . Yirmi kiþi varýz. El açýp âmin diyoruz. Coþkumuz o kadar gerçek ve gözyaþlarýmýz o kadar içten ki salonumuz Arafat ta bir çadýr o anda. Bizi Arafat ta irfana erenlerden eyle ya Rabbi! Bizi kurbanýn mânâsýna uygun olarak kurbiyeti bulanlardan, yakýnlýðýna kavuþanlardan eyle. En güzel kulun, en sevgili Elçin Muhammed Mustafa nýn nefeslerinin


deðdiði, ayaklarýnýn bastýðý, sözlerinin yankýlandýðý þehirlerin anasý Mekke deyiz. Bizleri Ýbrahim in milletinden, Muhammed Mustafa nýn ümmetinden bir lâhza olsun ayýrma Allah ým O an biz Ýstanbul da mýyýz,yoksa Mekke de mi? Lâmekân O an kurban bayramýnýn ve haccýn yalnýzca Allah a yakýnlaþma gayreti için bir fýrsat olduðununa iman ettim. O zaman, þeklî olarak henüz varamamýþ olsam da Arafat a, bugünü ve yarýný yalnýzca bu gayret üzerine geçirmeyi dileyebilirim. Allâhu Ekber! diyerek baþlamalýyým bu gayrete. Dilim O nun büyüklüðünü tasdik etmeli. Sonra kendi arzu ve isteklerimi kenara býrakmayý becerebilmeliyim. Ýçimden O nun sevgisinin dýþýnda ne varsa çýkarabilmeliyim. Sonra belki Zilhicce nin 9. gününde Arafat ta açýlan bu kapýdan

içeri girer, irfana erenlerden olabilirim. Olabilir miyim? Hiçbir þey bilmiyorum. Bu ihtimallerin yarattýðý iddiayý da istemiyorum artýk. Yalnýzca mürþidimin yanýnda olmak istiyorum. Kalabalýklar içinde kaybolmamak için annesinin eteðine sýký sýký yapýþan küçük bir çocuðun içtenliðiyle O na yapýþmaktan gayri niyâzým yok o anda. Deðil mi ki O, mârifete çoktan ulaþmýþ bir ârif-i billahtýr imânýmda, býrakayým O beni nereye isterse oraya götürsün o zaman. Hac Arafattýr buyurmuþ ya Hz. Peygamber. Milyonlar bu dâvete icâbet ederek Arafat talar bu anda. Vakfe duruyorlar, af ve kurtuluþ ümidiyle... Biz de Arafat ta bir çadýrdayýz, direði mürþidimiz olan


NEFSÝN HAKKI

hüseyin gökhan

Ýslâm bir þeriat dinidir. Tüm kulluk görevlerinin hassas ölçülerle Peygamberimiz tarafýndan bize aktarýlmýþ birer þekli, rüknü, ve bu þekillerinin altýnda gizlenmiþ mânâ üzerine mânâlarý vardýr. Kurallarýna uymadan bu mânâ denizine vâkýf olmaya çalýþmak, Ýslâm ýn önerdiði bir yol deðildir. Orucun, namazýn ve diðer tüm ibâdetlerin hem bedensel faydalarý, hem de sevgili Peygamberimiz ve onun vârisleri tarafýndan þerh edilmiþ sýrlarý mevcuttur. Haccýn ölmeden önce ölmek, kefene remiz olan ihramlara bürünerek tüm nefsânî hasletlerden tövbe ederek Allah a yönelmek, O na teslim olmak mânâsýnda bir ibâdet olduðu mâlûm. Bu ibâdetten sonra hacýlarla beraber tüm müslümanlar, eðer güçleri yetiyorsa bir de kurban vazîfelerini îfâ ederler. Kur an-ý Kerim de Hz. Ýbrahim kýssasýnda kurban vazîfesinin mânâsý anlatýlmýþ, Allah dostlarý tarafýndan kat kat derinlikte açýklanmýþtýr. Bu açýklamalardan en temel olaný, Haccýn da mânâsý olan nefsinden ölme hâdisesidir. Bir anlamda kurbanlýk hayvan, nefsimize misaldir. Kendi nefsimiz yerine eti yenen bir hayvanýn kurban edilmesi þüphesiz çok büyük hikmetlere iþaret eder: Amaç, bir hayvanýn katledilip yok edilmesi deðil, bir hizmete sunulmasýdýr. Nefis de

böyledir: Amaç onu katletmek deðil, ümmetin hizmetinde olmasýný saðlamaktýr. Etler tartýlýr ve üç eþit kýsma ayrýlýr. Birinci kýsým fukaraya, ikinci kýsým eþ, dost ve akrabaya, üçüncü kýsým da kulun kendisine ve ailesine verilir. O halde týpký kurbanlýk gibi nefis de üç eþit kýsým halinde hizmete vakfedilmelidir. Birinci kýsým ihtiyaç sahiplerinin, ikinci kýsým sevdiklerimizin, yakýnlarýmýzýn, üçüncü kýsým da kendi nefsimizin hizmetinde olmalýdýr. Dileyen üç kýsmý da ihtiyaç sahiplerine verebilir ama kurban etinden yemek ehvendir. Çünkü nefsin de, týpký fukara gibi, akrabamýz gibi üzerimizde hakký vardýr. Ýslâm ýn ne kadar müthiþ bir yaþam dengesi olduðunu en âþikâr gösteren ibâdetlerden biridir kurban. Mutlak amaç, tasavvuf geleneðinde de anlatýldýðý gibi fenâfillah deðil, bekâbillah týr, yani Allah la var olmaktýr. Kurbaný gücü yeten keser fakat bayramý tüm müslümanlar yapmakla yükümlüdür. Bayramýn birinci günü oruç haramdýr. Özellikle Rabbimiz ve sevgili Peygamberimizin buyurduklarý gibi çocuklar, akrabalar, yaþlýlar sevindirilmelidir. Fakire verebilecek malý mülkü olmayan sadakalarýn en güzelini, güler yüzü baðýþlar. Aile büyüklerinin, özellikle yaþlýlarýn ziyaretlerine gitmek her müslümanýn görevidir. Çocuklarý, bilhassa de yetimleri sevindirmek, onlara bayram ettirmek bayramýn ta kendisidir. Akrabalar arasýnda dargýnlarý barýþtýrmanýn karþýlýðý ancak cennettir. Ýnsanlarý sevgiyle ülfet ettirmek bizâtihî


cennettir düþünebilenler için. Bu bayram özellikle büyüklerimiz, yaþlýlarýmýz için hatýrlanmanýn, ziyaret edilmenin ne kadar büyük bir lûtûf olduðunu hatýrladým. Belki yarým saatlik bir ziyaret, el öpüp hal hatýr sormak onlar için ne kadar büyük mutluluk vesilesi oluyor. Arefesinden son günü akþam ezanýna kadar kim bilir Allah ýn sýnýrsýz ilminde ne güzellikler cereyan etti bu dört bayram günü süresince Kur an ýn mânâ denizinden þüphesiz herkes ancak kendi kabýnca alýp tadabilir. Ýþte fakir de kabýna doldurup o mânevî denizden bunlarý tattý.


kurban olma murâdýyla... Mürid olmak, Allah yolunda kurban olmak demektir. Mürid, bu yolda kurban olmayý talep eden kiþidir. Allah yolu kanlý bir yoldur. Nefsinin arzu ve isteklerini kesip kanýný akýtmadan, gönlün vücuduna hâkim olamaz. Aklýný bu yolda fedâ etmeden talebine eriþemezsin. Dolayýsýyle mürid de olamazsýn. ***

banu büyükçýngýl

Ankara nýn büyük sultaný Hacý Bayram Veli Hazretleri ne padiþah çok hürmet edermiþ. Padiþah, sultanýn müridlerinden vergi alýnmasýn diye bir fetva yayýnlamýþ. Bunun üzerine hazretin müridleri dolmuþ taþmýþ. Herkesin mürid olmak yerine, vergi vermemek için hazretin müridi olduðu söylenir olmuþ. Bir gün padiþah, Hacý Bayram Veli Hazretleri ne kaç tane müridi olduðunu sormuþ. Hazret de çok deðil demiþ. Büyük bir çadýr kurdurmuþ ve benim müridim olan içeri gelsin demiþ. Bu arada çadýrdan dýþarýya kan akýyormuþ. Çadýra sadece birkaç kiþi girmiþ ve girenler de hakikati görmüþler. Dýþarýdaki halk, Hazretin ne yaptýðýný bilmediði için kaný görünce korkup geri çekilmiþler. Oysa sultanlar sultaný, içeride koç kesiyormuþ. Sonunda Hazret,

padiþaha sadece bir iki müridi olduðunu bildirmiþ. Belki de her mürþidin sadece birkaç tane müridi vardýr. Gerisi benim gibi sadece kuru kalabalýktýr. Yine de mürþidin sohbetinde bulunmak, azgýn nefislerimizi bir nebze de olsa dizginliyor. Hazreti Ali nin Kýrk gün sohbet dinlemiyenin gönlü kararýr sözüne istinâden en azýndan kalbimizde Allah ýn ýþýðýný tutuþturma gayretinde olmak bile bizi haram yollara sapmaktan korur diye düþünüyorum. Akýl ve nefis bizi Allah dan uzak tutan iki unsurdur. Akýl ile felsefeci aklý kast edilir. Þüphe eden, kýyaslayan, kategorize eden bir akýldan bahsedilir. Bu bizi ancak ilmin kapýsýna getirir, ama bu akýl ile içeri giremeyiz. Peygamber Efendimiz, mirâca çýkarken, O na rehberlik eden Cebrâil daha fazla gidemiyeceðini, yoksa yanacaðýný söylemiþti. Cebrâil aklýn en son noktasýydý, o meleklerin en akýllýsý ve Peygamber in mürþidiydi. Peygamber, Allah a doðru yükselirken aklýný býraktý ve gözünü sadece Allah a dikti. O nda ne arzu ne istek kalmýþtý. Yine de bizi unutmadý; ümmetim ümmetim! dedi.Biz Peygamber Efendimiz gibi olamayacaðýmýza göre bize Allah ý, Peygamber i öðreten birinin önünde oturup onun rengine boyanma çabasýnda olursak, biz de küçücük aklýmýzý derya olanýnkine katarsak, biz de o deryanýn içinde hiç olur gideriz. Ýþte o zaman kurban bayramý olur bizim için! Ýþte o zaman, ölmeden önce ölürüz!



melike türkân baðlý

Her yýl dâvetli olarak konferans vermek üzere pek çok defa yurtdýþý seyahati yapan Cemâlnur Hocamýz, yurtdýþý konferans sezonunu genellikle Almanya ile baþlatýyor. Almanya nýn Frankfurt þehri, 2003 yýlýndan beri her sene kendisini aðýrlýyor

ALMANYA DA ÝSLÂM IN SESÝ

Frankfurt un merkezindeki Kutsal Kadýn Kilisesi (Liebfrauenkirche), Haus am Dom ile birlikte hocamýz için önemli bir konferans mahalli Ýki mekân da her yýl bir öncekine göre çok daha fazla dinleyici ile doluyor. Bu durum, konferanslarýný tasavvufî bakýþaçýsý üzerine oturtan hocamýzýn tasavvufun ortak dil olduðuna dâir dâimâ ifade ettiði görüþünün isâbetinin bir izhârý olarak ortaya çýkýyor. Zira dinleyiciler, bu konuþmalarda, yaradýlýþ sýrrýný ifade eden ve kendi özlerini yansýtan hakikati buluyorlar. Herkes için müþterek olan bu hakikat, yine müþterek bir dil ile ifade edilince de, dinleyiciler, kendilerine benzeyen ve benzemeyen insanlarla bir ve beraber olmanýn, hayatý dolu dolu yaþamanýn, hâdiseler karþýsýnda yýkýlmamanýn, sabrýn ve imanýn ipuçlarýný veren bir yaþama sanatýnýn anlatýmý karþýsýnda bulunduklarýný idrak ediyorlar. Bu anlatým, özellikle çaðýmýzda bir hazine deðeri taþýyor ve her seviyeden insaný çevresine topluyor. Kutsal Kadýn Kilisesi, bu konferanslarda Türk misafirlerin yaný sýra Alman katýlýmcýlarý da aðýrlýyor. Bunlardan biri, esasen vazife icabý orada bulunuyor görünen, ancak her geçen gün hocamýza gönlünü kaptýrdýðý izlenimini edindiðimiz Prof. Haller... Kendisini dinine ve insanlara hizmete ve bu konudaki çalýþmalara adamýþ, imanlý bir Katolik tarikat mensubu Kutsal Kadýn


Kilisesi ndeki toplantýlarý o tertip ediyor, Cemâlnur Hocamýzý çok seviyor ve onu ýsrarla dâvet ediyor. Haller, genellikle kýsa açýþ konuþmasýnýn ardýndan kürsüyü hocamýza býrakýyor ve hocamýzýn konuþmasýndan sonra tekrar kürsüye gelerek bir toparlama konuþmasý yapýyor. Her yýl baþka bir temanýn seçildiði konuþmalar için hocamýzýn Ýslâm tasavvufu merkezli açýklamalarýna Hristiyanlýk ile ilgili örneklerle katkýda bulunuyor. Hocamýz, Kutsal Kadýn Kilisesi ndeki konuþmasýna bu sefer de tevhid fikrini vurgulayarak baþlýyor. Her þeyin Allah ý tesbih ettiðini, bu bakýmdan etrafýmýzdaki eþyalarýn dahî hürmete lâyýk olduðunu anlatýyor. Yaþadýðýmýz her bir ânýn tekâmül için deðerli olduðunu vurguluyor. Hastalarý ziyarete giden, yaþlýlara saygýyý tavsiye eden, eþlerine en nâzik þekilde davranan Ýslâm peygamberini anlatýyor. Dini güzel ahlâk ile eþ gören bu peygamberin, ahlâký en güzel þekilde yaþamýþ vârislerinden bahsediyor. Birliði yaþamak ve hissetmek için, Allah la irtibat kurmanýn þart olduðunu, bunun için de en etkili yolun aþk olduðunu dile getiriyor. Allah aþkýnýn, kiþiyi beþerlikten çýkarýp insan kýldýðýný söylüyor. Ýnsan ýn, kinden ve nefretten arýnmýþ, hâdiseleri olduðu gibi kabul eden, öfkeden ve benlikten uzak, herkesi bir gören, insanlar arasýnda ayýrým yapmayan, cömert, tevâzû ve hoþgörü sahibi, yalan söylemeyen, farklýlýklarý birleþtiren kiþi olduðunu belirtiyor. Evlilikte eþlerin birlikte Allah a doðru yürümesinin esas olduðunu açýklýyor. Kendilerinin konuþmasýnda dikkati

çeken husus, dünyadaki hayatýn önemi ve aile hayatýnýn tekâmüldeki yeri Hocamýz, peygamberimizin hayatýndan örneklerle, ayrýca âyet ve hadislerle bu hususu açýyor. Bu anlatým, mâneviyâtý yaþamada ruhbanlýk fikrini ve dünya hayatýndan el çekmeyi esas almýþ olan Hristiyan görüþünden ayrýlýyor. Cemâlnur Hocamýzýn vurguladýðý bir nokta da, hoþgörü kavramýyla ilgili Batý da bu kelimenin karþýlýðý yok; onlar tolerans tan bahsediyorlar ve tolerans , tahammül etmek ve katlanmak anlamýný taþýyor. Bu kelime, hiyerarþik bir üstünlük bir görüþünü esas alýyor ve Ýslâm ýn yaradýlmýþý yaratandan ötürü sevme anlayýþý ile baðdaþmýyor. Konuþmanýn sonunda sorular da cevaplandýktan sonra Haller söz alýyor ve þunu söylüyor: Söylediklerinizin hepsine katýlýyorum. Hocamýzýn söylediklerinin hepsi , Kur aný Kerîm in âyetleri, Peygamberimizin hadisleri ve Ýslâm mutasavvýflarýnýn bunlara dayalý hikmetleri ve hâlleri hakkýnda... Haller, bu sefer, Hristiyanlýk ile ilgili bir þey söylemiyor ve Hristiyanlýk ile Ýslâm arasýnda herhangi bir karþýlaþtýrma zemini oluþturacak bir giriþimde bulunmuyor. Haller, hocamýza hem hâl diliyle hem de söz diliyle yine gelin, her zaman gelin diyor. Bu hâl ve söz, Sizin anlattýðýnýz bu irfan ve aþk çeþmesinden istifâde etmeye çok ihtiyacýmýz var anlamýný taþýyor. Sahih hadislerin ve Ýslam âlimlerinin ifadelerinde belirtildiði þekilde Hz. Ýsa nýn âhir zamanda yeryüzüne indirildiði vakit peygamberlikle vazifeli olarak yeni bir þeriat getirmeyeceði, peygamberimizin yoluna uyacaðý ve Kur an âyetlerine göre


hükmedeceði biliniyor. Hocamýzýn da açýklamasýndan öðrendiðimiz üzere, Hz. Ýsa nýn evlâtlarý bugün kendi din evlerinin çatýsý altýnda, Rabbü l Âlemîn olan Hz. Muhammed in tevhid dinini âdetâ bu hadislerin zuhuru olarak tasdik edip keþküllerini bu aþk çeþmesine uzatýyorlar. Hz. Ýsa nýn talebeleri, yüzyýllardýr bir yanaklarýna yedikleri tokadýn peþine öteki yanaklarýný da tokat atan ele uzatmayacak kadar onun þeriatýndan uzak ama bir o kadar Müslüman þeriatýna yönelmeye yakýnlar. Ýþte bugün Hz. Peygamber in rahmeti, Müslüman bir mürþid aracýlýðýyla Ýsa nýn evlâtlarýný kucaklýyor. Hz. Ýsa, çekildiði gökyüzünden devrin Ýsa sýnýn mesâisini huzurla seyrediyor. Evet, devir âhir zaman, devir devrin Ýsa sýnýn devri...

melike türkân baðlý

Günümüz, yalnýzca tasavvuf dilinin tercüme ve þerh ettiði Ýslâm bilgisi ile, yani Kur an ile anlaþýlabilir. Ve bir rahibin, bir Hristiyan mâbedi içinde þâhitler huzurunda bunu tasdik ediþinin, kendisinden sonraki Ahmed isimli peygamberi müjdelemek üzere geldiðini ilân eden ve Rûhullah olan Hz. Ýsa yý ziyadesiyle memnun etmiþ olduðuna hiç þüphe yoktur.



yavuz celep

ÝSYAN Bir damlaydým kurban seçildiðim vakit, Bir ummânýn hedefine düþtüm. Benden ne istedi her þey kendisi iken? Bir parça yokluk, bir tutam cürüm, Bir avuç isyan Bilemedi mi? Buydu kendisine seçtiði kurban Hüseyin gibi bir yiðit olaydým, Yüzbin Kerbelâ nýn kanla dolmasý revâydý. Ya Hasan gibi bir güzel olmalý ki, Küp küp içilirdi zehirler, aslýnda baldý Kendine hayrý olmayan bir zavallý, Ýrâdeden yoksun bir âciz Ne Hamza gibi Esedullah, Ne Ali gibi bir Seyfullah Neyime göz koydu ki herþeyin mâliki, yüce Allah? Bilmiyorum fakat direniyorum! Ýnatçýlýðý rehber edinip ayak diriyorum. Varlýða hayran kýlýnmýþ bir caným var, Onu yoklukla nikâhlamamaya çalýþýyorum Ýstenmeyen düðünler, rýzâsýz gelinler Ve karþýlýksýz mehirler. Bu sahte merâsimlerin ortasýnda ben, Varlýðý muhakkak olan bir mücevher uðruna adanmýþken, Direniyorum,


Naz ehli deðilim ama, kimbilir? Belki de nazlanýyorum Hadsizlik mi? Arþý kucaklayan bir idrak, Ve tükenmez nefis vesvesesi. Bir ahlâk âbidesi, Ve Lût gölünün en derini, Buz ve ateþ, hava ve su, ay ve güneþ Her biri farklý kurþun, ayrý bir kýlýç darbesi. Vücudumun kullaným amacý buydu iþte; Birbirinin düþmaný kutuplarýn meydan muhârebesi Ben zavallý bir kukla, Kudretten yoksun bir avuç toprak Kendine söz geçiremeyen terbiyeci, Günah maskarasý mütereddid ahmak. Ve benim seçilen kurban, Ýþte bu komik! Meryem de sormuþtu bu imkansýzý, Ve Cibril cevaplamýþtý; Kâle kezâlik!


ali vefâ büyükaksoy DÝLENCÝ


Bugün þirketin bahçesinde dostumla çay içerken bir dilenci yanýmýza geldi. Arkadaþým Allah ým, sen bizi bu hâle koyma diyerek dilencinin eline bir lira sýkýþtýrdý. Tüylerim diken diken oldu. Kendimi adamcaðýzdan farklý hissetmiyordum. Dilenci bir lira istedi ve o bir lira birkaç saniye sonra avucunun içindeydi. Ben de iki gün önce Allah ým bana bir iþ diye dua etmiþtim ve anýnda bu iþe kabul edilmiþtim. Birbirimizden zerre kadar farkýmýz yoktu. Ýkimiz de, hattâ o parayý eline sýkýþtýran dostum da, Allah ýn dilencileriydik. O an idrak etmeye baþlamýþtým. Çevremizdeki insanlara adlar takýp onlarý dilenci, öcü böcü diye nitelendirip kendi aklýmýzca onlarýn hâllerini nefsimize göre isimlendiriyor, sonra da Allah ým, sen koru ya Rabbim! diyerek ortalýklarda geziniyormuþuz. Cahilce ve piþkince þirke devam deyip sonra da Çok þükür bugün de iyilik yaptým, fakire yardým ettim diyerek hayýflanýyoruz. Halbuki bizlerin de Allah ýn bir fakiri olduðumuzu anlayamýyoruz! Hakk ýn tecelliyatý o kadar güzel ve yerli yerinde ki bize sadece celâl ve cemâle karþý Ýstedim ki bilineyim þükrünü yaþamak kalýyor. Yaþadýkça bazý ilimleri idrak edebiliyoruz. Her gün gördüðümüz bir dilenci, onca zaman bir mânâ ifade etmiyor olabilir fakat bir an geliyor ve bize bambaþka bir halde zuhur ediyor. Yaþadýkça ve kendimizi hay tuttukça veya gözlerimizi açtýðýmýzda bizlere zaten her þey gösteriliyor.

Ken ân Rifâî Hazretleri nin sohbetlerinde öyle bir þey okudum ki bu duruma tercüman oluyor: Ýnsan demek, göz demek, görmek demektir. Ýnsan vücudu içinde, görücü, bilici ve idrak edici olan nûra insan, geri kalan kýsmýna, kemik ve et denir. Bir kimse gördüðü, bildiði ve sohbet ettiði ile tartýlýr. Ne gördü, ne bildi, neye muhabbet eylediyse seviyesi ve kýymeti ancak odur. Yani talebin ne ise sen de osun. Bir insanýn kýymeti himmetiyle mütenasiptir. Himmeti ulvî ise kendi de ulvîdir. Himmeti süflî ise kendi de süflîdir. Çünkü her þey kendisini çekene meyleder.


sesil pir


dilek Ah, bir kibrimi kurban edebilsem bu bayram, Kibrin gözlerimi kör ettiðini anlayabilsem Bu körlük içinde kendimi ne kadar özel bir kiþi olarak hissetiðimi Ah, bir açgözlülüðümü kurban edebilsem bu bayram, Komþunun malýna göz dikmenin beni hasta ettiðini anlayabilsem Elimdekinin kýymetini bilmenin beni gerçek mutluluða götüreceðini Ah, bir hýrsýmý kurban edebilsem bu bayram, Hýrsýn acelecilik getirdiðini anlayabilsem Aceleciliðin de kaynak israfý ve baþarýsýzlýk getirdiðini, asýl baþarýnýn azmetmekten geçtiðini Ah, bir tutkumu kurban edebilsem bu bayram, Tutkunun baðýmlýlýk yarattýðýný öðrenebilsem Sevmenin ise özgür býrakmak olduðunu Ah, bir kuþkumu kurban edebilsem bu bayram, Kuþkunun duygusal körlük yüzünden önyargýya sebep olduðunu anlayabilsem Önyargýlarýn ise öðrenmeyi kýsýtladýðýný, öðrenmenin yolunun açýk gönüllülükten geçtiðini Ah, bir þehvetimi kurban edebilsem bu bayram, Þehvetin beni sonunu düþünmeden hareket etmeye ittiðini anlayabilsem Gerçek özgürlüðün iç dünyamdan beslendiðini Ah, bir benliðimi kurban edebilsem bu bayram, Ah, keþke


melike türkân baðlý

NE HABER? HARAKÂNÎ HAZRETLERÝ NÝN HUZURUNDA Bundan birkaç yýl önce uçaðýmýz Erzurum a inip de baþýmýzda Cemâlnur Hocamýz olduðu hâlde bizi oradan alan ve Kars a doðru götüren otobüslere bindiðimizde gökyüzünde parlak bir güneþ vardý. O tatlý bahar gününde Kars a doðru yol alýrken hayatýmýza yeni bir can katacak olan Harakânî Hazretleri ni henüz tanýmýyorduk. Kars a varýnca târifsiz lezzetteki bir kokuyla kokan huzurlarýnda mest olmuþ ve bizi sabah Erzurum da karþýlayan parlak güneþin mânâsýnýn aslen kendileri olduðunu idrak etmiþtik. O gün bugündür, yüreðimizin bir köþesi her zaman Kars için attý ve hâlen de atmakta Cemâlnur Hocamýz, o günden bugüne sýk sýk Kars a dâvet olunuyor ve bu sultanýn mânâsýný anlamaya ve hâkim kýlmaya hizmet etmek maksadýyla düzenlenen toplantýlarda konuþmalar yapýyor. Geçen yýl olduðu gibi bu yýl da, Kafkas Üniversitesi Ebu'l Hasan Harakânî Uygulama ve Araþtýrma Merkezi ile Seyid Ebu l Hasan Harakânî Vakfý nýn birlikte tertiplediði bir program

gerçekleþtirildi. Bu seneki programýn konusu "Ebu'l Hasan Harakani'de Civanmertlik idi. 24-25 Ekim 2013 tarihlerinde Kars da Evliya Câmii'nin yerleþkesinde bulunan Ebu'l Hasan Harakânî Kültür Merkezi ndeki programýn açýlýþ panelinde bir konuþma yapan hocamýz, orada bulunuþumuzun sebebini bütün misafirler için þu þekilde açýkladý: Kula, yani Allah ýn ahâlisi, Allah ýn haremi olan insanlýða hizmet etmeden Allah bizi kabul etmiyor. Belki mutasavvýflarýn bizlere öðretmek istedikleri bu. Hizmet edin Halka hizmet edin! Sabah kalkýp gözünü açýp bugün kime hizmet edeceðim diyen bir sultan için buraya toplandýk. Halka hizmeti Hakk a hizmet bilen bir sultan için toplandýk. Ýbâdetin en önemlisini, namazýn hakikatini insanlýk âlemine hizmette bulan bir sultan için toplandýk. Cemâlnur Hocamýz, toplantýya ismini veren civanmertlik kelimesini de þerh etti: Civan lýk kulluk, mert lik ise kutupluk Kendilerinin açýklamalarýndan öyle hissettik ki, kulluk halka hizmet ile gerçekleþiyor Ve yine öyle algýlýyoruz ki, kutupluk, kulluðu gerçek mânâda gerçekleþtirebilen, hiçliði hissedip yaþayabilen hakiki erlerin makamýdýr. Hocamýz, Ýbn Arabî Hazretleri nin


Harâkânî Hazretleri nin mânâsýný açan þu açýklamalarýyla sürdürüyor konuþmasýný: Kutup bir bakýma Âdem den kýyamete kadar tek kiþidir, o da Hz. Muhammed dir. Fakat O nun mübârek varlýðý þeklî olarak bu âlemden göçtüðünde kutuplar çoðalýr. Bu anlamda kutup velî olup gavs ve sâhib ül vakttir. Bu kutup, hakiki kutbun vekilidir. Hocamýzýn bu açýklamalarýndan, Hz. Harakânî gibilerin kendi varlýklarýndan tamamen sýyrýlarak Allah ýn nûrunu bu

âleme yansýttýklarýný bir kere daha öðreniyoruz. Hz. Harakânî gibi sultanlarýn ýþýðýnýn Allah ýn ýþýðý olduðunu anlýyoruz. Onlar olmadan ne bizi yarataný, ne de kendimizi anlayabileceðimizi fark ediyoruz. Böylece kendilerinin huzurunda duyduðumuz huzurun aslýnda neden bu kadar husûsî bir özellik taþýdýðýný idrak ediyoruz. Bir kez daha huzurlarýna varabilme niyâzýyla huzurlarýndan ayrýlýyoruz.


dekorasyon

duygu tükek aydýn

EVDE HUZUR


Kafes Gece Lambasý Kuþlarý özgür býrakýp onlarýn kafeslerinden gece lambasý yapmaya ne dersiniz? Birçok maðazada dekorasyon amaçlý da satýlan bu birbirinden þýk kuþ kafeslerine lamba yerleþtirerek onlarý çok þýk birer gece lambasý hâline dönüþtürebilirsiniz. Kafesleri evinizin dekorasyonuna uygun çiçeklerle süsleyerek onlarý daha da sevimli hâle getirebilirsiniz.


SELÂMÝÇEÞMELÝYÂKUBÝ BABA

nefes alan tarifler


Selâmiçeþmeli Yakubî Baba nýn tariflerine, içinde bulunduðumuz Muharrem ayýna hürmeten bu sayý için ara verilmiþtir.


görüþmek üzere...

yorum ve önerileriniz için i l e t i þ i m @ h e r n e f e s . c o m


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.