Her Nefes - Mayıs 2014 / Bahar

Page 1

MAYIS 2014

56.say箪

Tasavvuf K端lt端r端 Dergisi

bahar


EDÝTÖRDEN... Merhaba Her Nefes dostlarý, Bahara merhaba dediðimiz þu günlerde Her Nefes imiz de mevsime uydu ve BAHAR konulu sayýsý ile karþýnýza geldi. Mayýs sayýmýzýn konularý arasýnda, büyük bir memnuniyetle hizmet etme lûtfuna sahip olduðumuz Uzaktaki Yakîn Uluslararasý Hz. Üftâde Sempozyumu na dair de gönlümüzden kalemimize düþen anlar var. Katýlan, katýlamayýp orada bulunmayý gönülden isteyen tüm dostlara ve elbette bizi muhteþem bir þekilde aðýrlayan Hz. Üftâde nin þereflendirdiði Bursalý dostlarýmýza gönülden teþekkür ediyoruz. Konu bahar olunca yeni baþlangýçlardan söz etmeden olamýyor. Doða bile bu aylarda canlanýp çoþuyor, rengârenk bereket sarýyor dört bir yanýmýzý çok þükür. Toprak, doða bu kadar çoþar da insan durur mu? Bahar gelince kanýmýz kaynýyor, hareketleniyoruz. Kendimizi bir anda sahillerde, parklarda, yürüyüþlerde, garip bir keyif ve neþe hâli içinde buluveriyoruz. Velhâsýl biz de doðamýz gereði yenileniyoruz baharla ve çoþuyoruz çok þükür. Ýnþaallah bu bahar, bizim ve siz dostlarýmýz için nice güzel tomurcuklarýn gönlümüzde yeþerdiði, çoþtuðu, daha iyiye ve daha güzele doðru yönelen, hayýrlarla dolu yeni baþlangýçlara vesilesi olur. Tüm kusurlarý bizlere, tüm güzellikleri sahibine ait olarak, Bahar a ve Her Nefes e hoþgeldiniz efendim. Yosun Mater



SOHBETLER

Güzide Hanýmefendi: - (Sobayý iþaret ederek) Demin sýcaktan yanýna yaklaþýlamýyordu. Þimdi hiçbir þey kalmadý, geçti gitti.

- "Her þey öyle deðil mi? Hep bir andan ibaret... Her þey haþr u neþri, yokluðu ve varlýðý göstermiyor mu? Aðaçlarý görmüyor musun? Baharda çiçekler açýyor, sonra yemiþ veriyor, fakat kýþ gelince onlardan eser kalmýyor. Denizlerin dalgalan da kabarýp yükseliyor. Sonra ne ses ne sadâ kalýyor, sükût... Bir de haþr u neþri inkâra kalkarlar. O senin kendi vücûdundadýr. Nasýl inkâr edersin? El'an haþr u neþr içindesin... Kâr ve zarar, haþr u neþr, herþey ondan... Senden sana sýðýnýrým ey Allah'ým! Nasýl Allah'ý inkâr edersin, kendi vücûdunu inkâr edebilir misin? Nerede o benim! diye yere göðe sýðamayanlar, nerede bütün o kuvvet ü kudret sahibi pehlivanlar? O yalan, bu yalan sen de var biraz oyalan!"

(Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, Ýstanbul, 2000, s. 129-130)

**** - "Bu kýþ mevsiminin gelmesi, nasýl aðaçlarýn yapraklarýna, dalýna budaðýna tesir ediyorsa, ölümün pîþdârý, öncüsü olan hastalýklar da bu vücut aðacýnýn yapraklarýna öylece tesir eder. Bundan kurtulmuþ olanlar, ancak kalplerinde yârin cemâlinin baharýna mâlik olanlardýr ki onlar için her dem tazelik ve bahar vardýr."

(Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, Ýstanbul, 2000, s. 263)

****


Birkaç günden beri hava gayet lâtif ve sýcaktý. Baharýn yaza baðlanan son günleri kadar güzeldi. Hocamýz, pencereden dýþarý bakarak: - "Bakýnýz, herkes paltosuz ve ceketleri iliksiz olarak dolaþýyor. Fakat bir an sonra bu güzel havanýn ne gibi bir deðiþiklik göstereceði bilinir mi? Anî bir sert rüzgâr çýksa, herkes titreye titreye yakalarýný kaldýrýp kaçmaya baþlar. Ýþte, tabiata hâkim olman, bu kuvvetin seni bir an sonra ne hâle çevireceðini bilmen ve mukadderâtýna hükmetmen imkânsýz iken tabiatýn yaratýcýsý ve hâkimi olan Hakk ý nasýl oluyor da inkâr edebiliyorsun? Ýnsan vücûdu içinde bir kulaðý, bir gözü dikkate al ve bu uzvun ne büyüklükler ihtivâ ettiðini bir düþün! Her birinin içinde ne kanallar, ne cidarlar, ne dehlizler, ne havuzlar, neler neler var... Peki, bir fabrikayý bile kurarken bunu bir akýl sayesinde planlýyor ve yapýyorsun da, hârikalarýn en mükemmeli olan insan vücûdunu ve bu kâinatý vücûda getirenin de bir kâmil akýl olduðunu nasýl inkâr edebiliyorsun? Sonra þunu da düþün... Sen fabrikaný kurarken ne müþkülâtlar çekiyorsun, temeller atýyor, binalar yapýyor, makineler getiriyor, yerlerine takýyor, tecrübeler ediyor ve nihayet iþletmeye muvaffak oluyorsun. Halbuki Allah, bu koskoca insaný bir katre sudan vücûda getiriyor. Bir kere þu insan vücudundaki azamete bak, sonra da o bir damla suyu düþün! Bâzý zavallýlar, kendilerini ilim sahibi sayarak, faraza týp bilgisi kazanmakla gurur ve benlik girdabýna düþüp oradan sesleniyor: Biz hekim olduk, hiç Allah diye bir kuvvete inanýr mýyýz? diyorlar. Halbuki asýl onlarýn inanmasý lâzým gelir. Çünkü insan vücudundaki azameti görüyor, biliyor ve tanýyorlar. Þu halde senden daha çok onlarýn bu azamet karþýsýnda eðilmeleri hayran olmalarý gerekir. Zîra bilgi arttýkça, o azamete karþý hayranlýðýn da artmasý tabiîdir. Fakat þu var ki, ezelde îman nasîbi olmayanlar, ne ölçüde büyüklük görseler yine de göremez ve anlayamazlar." (Ken'an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtý Neþriyâtý, Ýstanbul, 2000, s. 372-373)


Mürþid-i Kâmiller Uzaktaki Yakînlerdir

cemâlnur sargut

Efendim, ben akademisyen deðilim. Bu kadar güzel konuþmalarýn içerisinde edep ederek konuþuyorum. ( ) Bir hikâye ile baþlayayým ( ) Abdülkadir Geylânî Hazretleri, halka konuþacak ama biraz geç kalmýþlar. Oðlu bir ârif-i billah ve âlim. Babasý geç kalýnca o geçmiþ kürsüye ve çok güzel konuþmuþ. Babasý gelene kadar ortalýðý idâre etmiþ. Allah ýn ilminden, derinliðinden anlatmýþ. Sonra Abdülkadir Geylânî gelmiþ ve demiþ ki çok özür dilerim, yengeniz yumurta kýrýyordu, yumurta yere düþtü.. derken halk hüngür hüngür aðlamaya baþlamýþ. Oðlu þaþkýn, sormuþ: Baba sen niye böyle bir þey dedin de halk aðladý? Ben bu kadar derin þeyler anlattým, kimse aðlamadý? Demiþ ki: oðlum sen kâl ehlisin, ben hâl ehliyim. Yani hâl ehli olmak, gerçekten kâl ehli olmaktan üstündür. Ama her þey dinle diye baþlýyor. Yani eðer o sözler kulaðýmýza girip þu gönlümüzü uyandýrmazsa biz nasýl hâl ehli olacaðýz? Onun için iyi ki mürþid-i kâmiller var, iyi ki uzaktaki yakînler var ki biz hâl ehli olma gayreti içine giriyoruz. Ýki gündür konuþuluyor da konuþuluyor uzaktaki yakîn diye. Uzaktaki yakîn ismini de âcizâne ben koydum. Ýsim üzerine münakaþalar da oldu. Ben o ismi þöyle koydum: Hocam Ken an Rifâî Hazretleri ne bir mektup geliyor Erzurum dan. Diyorlar ki: hocam çok

uzaktayým, sizi göremiyorum, ciðerim yanýyor. Çok özledim. Hocam cevap yazýyorlar: Biliyor musun yavrum, Yemen dedir yanýmdadýr, yanýmdadýr Yemen dedir. Buradaki uzaktaki yakîn den kasit, Yemen dedir yanýmdadýr sözüdür. Yani öyle bir bakýþ açýsý kazanýr ki insan, gözleri sadece Allah a yönelir... Bir beyefendi Râbia tül Adviye yi çok methetmiþ ve demiþ ki size çok âþýðým; sizsiz yapamýyorum, siz bir dünya güzelisiniz, siz bir Allah sevgilisisiniz. Râbia iyi de, kardeþim var benim, arkadan geliyor. Daha da güzel, daha da Allah aþkýyla dolu. Adam hemen dönüp bakmýþ. Râbia da ensesine tokadý patlatmýþ: Sen daha beni sevdiðini söylerken baþkasýna bakýyorsun, ya Allah ý sevdiðini söylerken? demiþ. Ýþte Allah aþkýyla dolu kiþi gözünü miraçtaki gibi Allah a dikecek, baþka hiçbir þey görmeyecek þekilde, hiçbir þey... Nerede olursa olsun... Ýsterse dünyanýn öbür ucunda olsun Göz oraya dikili Ben anacýðýmda bunu gördüm. Çorbayý içerken Allah derdi. Ne güzel Allah yaratmýþ derdi. Otururdu Allah derdi, kalkardý Allah derdi. Bir dostum kalp krizi geçirmiþti. Oðlu gelmiþ demiþ ki niye durduðun yerde bu kadar heyecanlandýn? Alttaki fabrikanýn bütün âletleri Allah diye baðýrýyordu, ben hâlâ Allah demiyorum. Ondan utandým demiþ. Ýþte bu hâl, çan



sesinde bile Allah lafzýný iþitme, her zerrenin Allah dediðini iþitme, o uzaktaki yakînin hâlidir. Þeklen uzaklaþtýrýlmýþ, bu âleme atýlmýþ ama yakînden yakîn olmuþ. O kendi varlýðýndan soyunmuþtur. Hani Þems öyle demiþ ya --Makalât ta anlatýyor: Öbür âleme gittim, meleklere dedim ki, beni Allah ýn huzuruna çýkarýn. Dediler ki, nasýl çýkaracaðýz seni? Bende Allah da olmayan bir þey var, onunla geldim, onun için çýkarýn. Ya þeyh, biliriz biraz celâllisindir, biraz sinirlisindir ama sen de çok iyi bilirsin O nda her þey var. Ýsteðe ihtiyaç yok. Ben isteðimle O nun vericiliðine yaklaþýyorum. Ýþte uzaktaki yakîn budur. Niyaz hâliyle nazýna yaklaþmak... O ndan baþka hiçbir þey görmeksizin gözünü oraya dikmek...

cemâlnur sargut

Terki terk, ölmeden önce ölme seviyesine ulaþma hâlidir Hocam bu hâli Kabe kavseyn ev ednâ diye anlatýyor. Yani miraç hâli diye anlatýyor. Hocam, bu makamda, kalpten içeri ruha girilir. Nihâyet ruhtan sýrra, sýrdan Mevlâ ya yitilir. Hayvânî sýfatlardan kurtulunur. Bu da ancak Hak tan gayrýyla meþgul olmamakla olur der. Yani dört tekbiri birlemektir bu: Dünyayý terk, âhireti terk, nefsi terk, terki terk. Öyle bir hâl alýr ki o insan, o dakika þu hitâbý duyar -- Týpký kýyâmetteki gibi: Bugün mülk kimin? ve þu cevabý verir: Bende mülk filan yok, her þey senin. Ýþte bu hâl, terki terk hâlidir. Bu hâl, ölmeden önce ölme seviyesine ulaþma hâlidir.

Var böyle insanlar, yok deðil. Bu insanlardan bir tanesi Harakânî Hazretleri. Beni incecik bir telle assalar, üzerime dünyanýn bütün felâketlerini yollasalar, kýlým kýpýrdarsa adam deðilim diyor. Bu nasýl bir eminlik hâlidir, samimiyet hâlidir, kendine en yakîn olandan emin olma hâlidir... Niye kýmýldasýn ki eðer onun yaptýðý her þey benim hayrým içinse? Onbir çocuðunu birden Zümrüt Apartmaný çöküp altýnda kaybeden Konyalý Mehmet Emiroðlu nun dediði gibi Allah o apartmaný yapandan râzý olsun, zira sýrf benim duâm onu cennete sokar. Çünkü onbir çocuðumun birden cennete girmesine ve þehit olmasýna sebep oldu demesi gibi. Ýþte bu hâl, bu idrak, bu dokunulmaz hâl, dört tekbiri birlemek, uzaktaki yakîn olma hâlidir.

Halvetten maksat, kendinden baþkasýyla meþgul olmayýp bütün hatâlarýn kendinde olduðunu idrâk etmektir Celvet, halvet.. bir sürü kavram anlatýldý.. Hocam, halveti þu hikâye ile çok basit bir þekilde anlatýr: Adamýn biri mürþidinin emriyle halvete girmiþ, halvette bir sene kalmýþ. Tam mürþidine dönecek, bir adam gelmiþ. Adam abdest almýþ, namaza duracak ama bizim halvetteki, adamýn abdest alýþýndaki hatayý görmüþ. Kardeþ, yanlýþ aldýn demiþ. Hocasý, ne yaptýn halvette? demiþ. Efendim, hârika geçti demiþ. Yalnýz bugün bir adam


geldi, abdest alýrken ben onun hatâsýný gördüm . Git, bir sene daha kal demiþ; hiç faydasý olmamýþ o halvetin sana demiþ hocasý. Bir sene daha kalmýþ. Bu sefer de namaz kýlanýn hatâsýný görmüþ. Bir sene daha kalmýþ. Bu sefer kim gelirse dönüp bakmamýþ. Ýþte halvetten maksat, kendinden baþkasýyla meþgul olmayýp bütün hatâlarýn kendinde olduðunu, eksikliðin, yanlýþýn kendinde olduðunu idrâk etme hâlidir. Bu hâle gelen insan, noktalar deðiþimine uðrar. Hani n harfi vardýr ya Arapça da, kayýk gibi, üstünde bir nokta vardýr. O nokta benim diyor Hazreti Ali. O noktayý aþaðýya indirirsek b harfi oluþur. B harfi Peygamber in mübârek vücududur. Yani üstten aydýnlanýp, nefsinden yok olmuþ adam altta nokta hâline gelince berzah olur, hizmete baþlar. Artýk hiçbir varlýðý kalmaz. Kendinde hiçbir güç kalmaz. Tamamen Allah ile birlikte halka hizmete döner. Yine Harakânî Hazretleri bu makamda, bu celvetîlik makamýnda þöyle diyor: Ârif kalkar, Allah ýna yaklaþýr. Zühd ehli kalkar, bugün ne ibâdet yapayým, diye düþünür. Âlim kalkar, ne ilim öðreneyim diye düþünür. Ben kalkarým, kime hizmet edeyim diye düþünürüm. Öyle bir hâle gelir ki, artýk kendi yoktur, baþkasý için yaþar. Bu týpký þunun gibidir: Mevlânâ ya soruyorlar: Sen zaten mükemmeldin, Þems sana ne yaptý? Þems sana ne öðretti, ne verdi ki bu kadar Þems diyorsun da baþka bir þey demiyorsun? Hazreti Pir diyor ki, Þems gelene kadar ben bir lokma yesem doyardým. Þems gelince dünyada bir tek aç varsa ben doymaz hâle geldim. Þems gelene kadar ben üstüme bir þey alýr üþümezdim ama artýk bir tane üþüyen varsa ben onu içimde


hissediyorum. Ýþte bu ahlâk, bu hâl Peygamber in ahlâkýdýr.

cemâlnur sargut

( ) Hazreti Üftâde nin, Aziz Mahmud Hüdâyî ye bir mürþid olarak yaptýðý þeyleri nur kelimesinin harfleriyle idrak edebiliriz. Nesefî þöyle anlatmýþ: Her þey nurdur ama nurun Nun u Allah ta teceli eden küllî akýldýr. Yani Nun; her þeyi idrak makamýdýr. Bizde o yok, o idrak yok. Peki biz o idrâki nasýl kazanacaðýz? Nur un ikinci harfinde Vav var. Ýþte o idrakten veli yararlanmýþ. Veli, Allah ýn idrakinden pay almýþ.O Üftâde o paya sahip. Ben de R yim. Eðer veli vasýtasýyla o nuru anlarsam, o zaman ben reþit oluyorum. Oyum, hakkým geçerli oluyor. Ýþte Aziz Mahmud Hüdâyî görüntüde bir kadý iken reþit olma seviyesine Üftâde ile çýkmýþtýr. Üftâde dedim de yanýldým ben, biliyor musunuz? Üftâde diye biri yok. Üftâde, yani uzaktaki yakîn Týpký bekle ya Muhammed, Rabbin salâtta hadisinin mânâsý gibi... Yani miraçta þu hadis zuhur etmiþtir ki, Peygamber, bütün gücüyle râziye makamýna kadar yükseldi. O güzel huyu, idrâki, ezelî nasibiyle Allah tan râzý olma, her verdiðinden memnun olma seviyesine yükseldi ama ondan sonra artýk Allah tenezzül ettiði için Peygamber râziyede oldu ve tenezzül ettiði için sâfiyeye yükseldi. Ýþte o tenezzül makamý, uzaktaki yakîn makamýdýr. Kabe kavseyn ev ednâ , Allah ýn o sevdiðine doðru eðilmesi, kendi hakikatini açmasý, izin vermesi, göstermesi, ortaya çýkarmasý Hocam Ken an Rifâî de biz bu hâli gördük. ( ) Hocamýn çok basitin içinde anlattýðý bu makamýn þöyle çok hoþ da bir anlatýmý var Hocam diyor ki

Ýnsanlýktan maksat her þeyi birlemektir. Fâil de, mevcut da yalnýz Allah týr. Onun için de kudret ve kuvvetin Allah a mahsus olduðunu idrak et, yeter. Meselâ görüyorsunuz, bir Rifâî derviþini topuz ve ateþ yakmýyor, kesmiyor. Ýþte lâ ilâhe illallah ýn mânâsý Bütün mevcûdad Allah ýn emrine zebûn olmuþ... ( ) Akýl sahibi olmayan, kendisi gücün kendinde olduðunu zannediyor. Hakk ýn fermânýna ateþ bile maðlûbtur. Yak emri vermezse, vermez.

Allah, sivrisineði ile bile meþgul O, gel diyor! Gene çok hoþuma giden bir yorumu var hocamýn. Diyor ki: Mikrop insanýn vücuduna girdiðinde -ödümüz kopuyor ya hani mi kroplunun yanýna girmeyelim, aman hastalanýrsak diyeAllah ona hastalýk yap emri vermezse mikrop hastalýk falan yapmaz. Sen orada Allah a duâ et de o emri vermesin diyor ve þöyle devam ediyor: Adamcaðýzýn biri ormandan geçerken bir aslana tesadüf etmiþ. Fevkalâde korkarak, aman ya aslan, ben Resûlullah ýn kölesiyim demiþ. Bunun üzerine aslan adamacaðýzýn yanýndan süzülerek çekip gitmiþ. Ýþte bu mensubiyeti, bir hayvan anladýðý gibi ateþ, taþ ve toprak da anlar ve idrak eder. Hâsýlý, insanlýktan maksat, her þeyin Allah olduðunu bilmektir. Fakat bu mânânýn hâsýl olmasý için de biraz sýkýntý çekmek gerek. Aziz Mahmud Hüdâyî iyi de, ben adam olmadým diyor. Koskoca Aziz Mahmud Hüdâyî, Üftâde nin


huzurunda, -her sorusunun cevabý hazýr, her rüyâsýnýn mânâsý hazýr- hâlâ adam olmadým diyor, tereddüdü var. Biz niye böyle hemen olalým diye bekliyoruz? Niye hepimizin derdi evliyâ olmak? Anneannem derdi ki, bir evliyâ görürsen þu sokaktan þu sokaða kaç ondan. Zordur kýzým, zordur derdi. Niye evliyâ olalým? Biz yok olalým, hiç olalým. Hazreti Þâzelî Allah ým beni sevseydin, ya evliyân olurdum, ya nebi, ya veli, bir þey yapardýn. Beni sevmiyor musun? dediðinde Allah tan nidâ geliyor: Ya Þâzelî, seni o kadar çok seviyorum ki, seni kendime çekmek için evliyâ yolladým, nebi yolladým. Derdim sensin, onlar deðil. Öyleyse derdi biziz Allah ýn... O sivrisineðiyle bile meþgul. O af sultaný,

O gel diyor, her dâim, her nefes... Görmeyen benim Ne güzel anlatýr Mesnevî Þakýr þakýr yaðmur görmüþ Hazreti Ayþe dýþarýda. Korku içinde Peygamber için ah ýslanacaklar efendim diye titrerken, Peygamber teþrif etmiþler. Bir damla bile su yok üzerinde... Efendim, hiç mi ýslanmadýnýz? deyince, yaðmur yaðmýyor ki Ya Ayþe demiþler. Nasýl olur? Gördüm deyince, üzerinde ne vardý ya Ayþe? diye sormuþlar. Sizi düþünüyordum, sizin mânânýzý giyinmiþtim diye cevap veriyor. O hâlde gördüðün rahmettir ya Ayþe. Allah tan her an seni kendine çekmek için yaðýyor da, beni düþünmeyen onu göremiyor buyurmuþlar.


Celâl, Allah ýn cemâline giden nurdur. Öyleyse gâye, uzaktaki yakîn olmak ise biz Peygamber i üzerimize giyinmekle vazifeliyiz. O nu tamamen üzerimize almakla, her an O nu düþünerek, O nunla birlikte olmakla vazifeliyiz. Bu cem ül cem makamýnda, yani uzaktaki yakîn olduðu halde kul, Peygamber in hem ilmine hem de ahlâkýna vâris olur. Kiþinin zâhiri þeriat, bâtýný hakikat olur. Bu da onun Kahhar ismini idrak etmesine sebep olup, onu celâl sahibi kýlar diyor hocam. Sonra da çok mühim bir þey söylüyor: Celâl nedir, biliyor musunuz? Allah ýn cemâline giden nurdur diyor. Cemâl mi istiyorsun, o mübârek yüzü mü görmek istiyorsun? Celâlin nûruyla görebileceksin ancak Ýþte burada Üftâde Hazretleri benim yolum belâ yoludur diyor.

cemâlnur sargut

Ben bu yolda çok insan gördüm; belâyý bal yapmýþ çok insan gördüm. Bu sempozyum bana annemi hatýrlattý, baþtan aþaðý. Onun 1960 yýlýnda babamý idam etmek üzere alýp götürdüklerinde mübârek baþýný secdede gördüðünde, çok þükür Hazreti Yusuf a eþlik eden bir aileyiz, ne mutlu bize deyiþini hatýrlattý bana. Kýzým öldüðünde, ne þanslýsýn Cemâlnur, secde et Ne þanslýsýn... Allah belâya uðrattýðýný cemâli ile müþerref kýlar dediðini duydum. Öyle ya, bizim istediðimiz cennet, hocamýzýn buyurduklarý gibi ne þehvet, ne yemek... Biz onlarý burada unutmaya çalýþýyoruz. Bizim istediðimiz cemâlullah.

Benim istediðim cennet nasýl bir cemâl? Bazen Kur an çalýþýrken biz grup olarak, bir kelime bizi o kadar hayrete, o kadar heyecana, o kadar þevke, o kadar lezzete düþürür ki aylarca o bir kelimeyle oturur, bir kelimeyle kalkarýz. ( ) Ýþte bu zevk, yalnýz Allah la meþgul olanlarla ilgili d u y u l a b i l i yo r. B e l k i C î l î n i n Bismillahirahmanirahim þerhini tercüme eden yazarýn önsözde þöyle demesi gibi: Ben, bu kitabý hiç anlamadým; ama zevk edindim. Bu zevk, Cemâlullah dýr. Bu zevkin zevkini size anlatamam. Dünya inlese, her þey yýkýlsa, zevklerin en güzeli, bütün ömrünce beklediðiniz her þey önünüze açýlsa, Allah ýn bir kelimesinden duyduðunuz hayret ve zevkin týrnaðýnýn kirinin derecesine ulaþamazsýn ama cemâlullah, ardý arkasý kesilmeden o ilmin bize naklolmasýdýr. Bizim burada zerresini hissettiðimiz ve günlerce titrediðimiz zevkin ardý arkasý kesilmeden dâimî olarak vücudumuzun üstüne gelmesidir. Ýþte o Cemâlullah dan Allah bizi ayýrmasýn. Uzaktaki yakîn olmaktan, Allah bizi ayýrmasýn. Yahut biz olamazsak onlara dost olmaktan ve ayaklarýnýn bastýðý yere toprak olmaktan Allah bizi ayýrmasýn. Âmin efendim... Not: Bu metin, Cemâlnur Sargut un Uzaktakî Yakin Uluslararasý Hz. Üftâde Sempozyumu nda yaptýðý konuþmadan deþifre edilerek alýnmýþtýr.



.


Bâð-ý aþkýn andelîbi Hazret-i Üftâde'dir. Dertli âþýklar tabîbi Hazret-i Üftâde'dir.

Vâsýl-ý kâmil odur tevhîd-i zâta þüphesiz, Dost ilinin rehnümâsý Hazret-i Üftâde'dir

Eyleyen rûhundan istimdâd eriþir matlûba, Halleden her müþkilâtý Hazret-i Üftâde'dir.

Mürþid-i âli dilersen dâmen-i pâkini tut Gösteren râh-ý Hüdâyý Hazret-i Üftâde'dir.

Sýdk ile kul ol Hüdâyî eþiðinde dâimâ, Bil hakîkat kutb-ül-aktâb Hazret-i Üftâde'dir.

Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri


sermâyem samimiyet olsun

Erden Hakk a ermek gerek Erenleri bulmak gerek Bulmaz isen sen onlarý Cân u dilden sevmek gerek Sevenler buldu anlarý Eriþdi Hakk a canlarý Bütün oldu imanlarý Cân u dilden sevmek gerek Hz. ÜFTÂDE

emine ebru

Mesnevî deki meþhur hikâyeyi bilirsiniz: Adamýn biri Hz. Ýsa nýn diriltme gücünü kendisine öðretmesini ister dururmuþ. Hz. Ýsa sonunda adama diriltme yeteneðini vermiþ. Adam karþýsýna gelen ilk iskeleti diriltmiþ ve bir anda iskeletten bir aslan canlanýp adamý yiyivermiþ. Hz. Ýsa nýn sorusu üzerine aslan açýklamýþ: Karþýnda oturup senden ilim öðreneceði yerde, senden ne alýp baþkasýna satabilirim in peþine düþmüþtü de ondan yedim. Ne yapsýn adamcaðýz, ahmakmýþ iþte Nûr iken adý oldu Niyâzi Bu sefer adý Üftâde idi. Muhammedî nûru taþýyan kandillerden bir diðeri... Ayný mânânýn farklý bir vechesi. Her karýþ topraðý bir baþka mübârek zatla mayalý Bursa da üç gün sürecek sempozyuma gelirken Mesnevî deki ahmaðýn durumuna düþmemek için niyaz ve duâ ile

koyuldum yollara. Üftâde Hazretleri nin halefi bir diðer kâmil sultan Aziz Mahmud Hüdâyî Hazretleri nin duâsýna uygun olarak, ilim denizinde boðulmadan kabýmý ölçüsünce doldurma gayreti kuþanýrken, diðer taraftan mânâ ummânýndan alýp alabileceðimin ancak bir katreden ibâret olduðunu kendime telkin ederek geldim. Telkin ettim ki, dünyanýn yarattýðý sanrýlar içinde her dâim tuzaðýna düþtüðüm varlýk iddiam burada da hastalýk yaratmasýn üzerimde. Buz gibi bir havada kalýn bir yorganýn içinde olmanýn verdiði tatlý sýcaklýðý yaþadým üç gün. Sanki dýþ dünyaya burnumu çýkarsam tekrar içim üþeyecek, titreyecekmiþim gibi daldým mânâ sohbetlerindeki güzelliðe. Ýlmini sayfalara akýtmýþ onlarca profesör tebliðlerini sunarlarken kâh bir katre kopardým, kâh zerresini anlamadan içimdeki hayâllere daldým; ama her dakikasýnda tatlý bir huzur, bitmeyen bir zevk yaþadým. Bugüne kadar dünya sahnesinde gerçek olduklarýný sandýðým sanrýlarýmla yüzleþtim konuþmalar arasýnda: Bu âlem âhirette tâbir edilecek bir rüyâdan ibâret iken ne çok þeyi beynimin yarattýðý sanal gerçeklik içinde yaþýyormuþum. Dil ile lâ ilâhe illallah demek, hakiki tevhide ulaþmak için yeterli deðilmiþ; bunu hâl ile de tasdik etmek gerekliymiþ. Hakk ta bâkî olabilmek için kendi varlýk iddiandan bütünüyle soyunman ve yok olman gerekirmiþ. Týpký Kaknüs kuþu gibi Ýyi de Kaknüs kuþuna özensem de tekrar gençleþebilmek ve bekaya varabilmek için kendimi ateþe atar mýydým? Ateþe atýlmak da o kuþun


fýtratýndan gelmez mi? Hani ya gayret edersem herþeyi olabileceðimi sandýðým dünyevî sanrým neredesin? Söylesene ben bir Kaknüs kuþu olabilir miyim? Ayný mertebeden olanlar, ayný dili konuþup ayný mânâyý anlatýrlarken ben kimin kimden etkilendiðini idrâk etmeye çalýþýyorum, sanki öncelik ve sonralýk varmýþcasýna Ýlim diye tâbir ettiðim nur, onlarýn hakikati iken ve her þey nûru Muhammedî den ibâret iken, ey herþeyi doðrusal bir zaman boyutunda açýklamaya çalýþan dünya idrâkim! Ayný mânâya teknolojik tâbir ile yeni versiyon muâmelesi yapman mümkün müdür? Bu dünya sofrasýnda bütün zýddiyet, birbirini âþikâr etmek için bulunurken, þeklen uzakta olmak mânen yakîn olabilmek için bir þekil þartýndan ibâretmiþ yalnýzca. Kulluk için uzaklýk

gerekli iken kulluðun ortaya çýkmasý ancak yakýnlýk ile mümkünmüþ. Ancak yakîn olabilmek, yine yalnýzca ihsan ile olacak bir iþmiþ. Her ortamda iddiâda bulunan nefsim, söylesene Ýhsâný bulacaðýný garanti edebilir misin? Bu hayatta herþeyi çok karmaþýk sanýrdým. Oysa karmaþýk olan, boyumdan büyük iddiâlara kalkýþmaktan dolayýymýþ. Herþey aslýnda en basitin içinde gizliymiþ. Yok, vallahi yok! Hiçbir þey için garantim yok! Bu dünyada mürþidime duyduðum samimi sevgi ve baðlýlýktan gayri hiçbir sermâyem yok. Yolumu O nun yolu yapayým, hâlime ahvâlime bakmaksýzýn sâbit kadem huzûrunda olayým ve böylece kendi hakikatimi bulayým. Benim karmaþýkla iþim yok, herþey en basitin içinde ve sýr samimiyette. Gerisini O bilir zaten


güzel adýn iþideyim Görmez isem cemâlini Güzel adýn iþideyim ?Ýrmez isem visâline Güzel adýn iþideyim Bugün gördüm cemâlini Seyreyleyim kemâlini Kesbeyleyim visâlini Güzel adýn iþideyim Ne dilde kim ola zikrin ?Ýriþe gönüle fikrin Ýder dâim senin þükrün ?Güzel adýn iþideyim Güzel adýn rehber bize Aþkýn dahi server bize Cümle adýn ezber bize ?Güzel adýn iþideyim Gönül bulup cilâsýný Dahi Hakk'ýn rýzâsýný Cemâlinin safâsýný ?Güzel adýn iþideyim ??Üftâde'nin budur yolu Hak yoluna dedi belî Zikreyleye dâim dili ?Güzel adýn iþideyim Hz. Üftâde



melike türkân baðlý

BURSA NIN B SÝ

Sýk sýk soyadýmý hecelemem gerekiyor: Telefonda müþteri temsilcilerine, bankada giþe memurlarýna, hastanede iþlem yapan görevlilere Ad, yanlýþ yazýlýnca iþlemler hükümsüz oluyor. Yani bu mesele, kritik... Bu bakýmdan, adýmýn ve ikinci adýmýn doðru anlaþýldýðýndan nedense?genelde emin oluyorum da, sýra soyadýma gelince önce söyleyip ardýndan Bursa nýn B si ile diyorum Titizce Yanlýþa mahâl vermemek için Böylece Bursa, adýmla birlikte en çok andýðým þehirlerin belki de baþýnda geliyor. Mâlûm, B harfi mübârek bir harf: Arapça daki yazýlýþý ile altýnda bir nokta olan bir tekne Hz. Ali, Kur an da ne varsa Fâtihâ da, Fâtihâ da ne varsa Besmele de, Besmele de ne varsa baþýndaki B harfindedir. B harfinde ne varsa altýndaki noktadadýr. Ben B nin altýndaki noktayým buyuruyor. Cemâlnur Hocamdan öðrendiðimize göre, insân-ý kâmilin berzah olan vücûdu, B ile temsil ediliyor. Onlar, hiçliklerini kemâl ile bildiklerinden B nin altýndaki noktayý vücudlarýnýn kayýtlayan varlýðýndan sýyrýlarak tek baþýna býrakýyorlar. O zaman, o nokta Hazreti Nokta oluyor. Hz. Mevlânâ nýn, Mesnevî sine biþnev ( iþit / dinle ) diye baþlarken B nin hikmetini göstermek istediðine dâir yorumlar mevcut. Biþnev de B ile baþlýyor zirâ ***


Bursa nýn B harfinin altýndaki noktayý temsil eden ulu sultanlarýndan Üftâde Hazretleri, geçen ay büyük bir sempozyum ile kendi þehrinde anýldý: Dilleri ve gönülleri süsleyen ismi, bizleri nefislerimizin kirli oyunlarýndan kurtaracak büyük bir temizlik hareketinin hem sýrrý hem de remzi olarak þifâya vesile bir esmâ gibi bütün Bursa da yankýlandý. Þehrin kültür faaliyetlerine ev sahipliði yapan kýdemli yapýsý Tayyare Kültür Merkezi, Bursalýlarýn ve yakýndan ve uzaktan, aþký ile Bursa ya koþanlarýn bu sempozyum vesilesiyle toplandýðý mekân oldu. Üftâde Hazretleri, sempozyuma adýný veren uzaktaki yakîn ifâdesindeki gönül yanýklýðýný buram buram yüreklere taþýdý. Bu yanýklýk, asýl vatanýndan uzak düþen ve o vatanýn hasretiyle inleyen hepimizin, kemâlini insân-ý kâmilde bulan yanýklýðý Cemâlnur Hocamýz, konuþmasýnda Mesnevî nin B ye vücut veren kelimesine, yani biþnev e tekrar dikkat çekmek ister gibi þöyle diyor: Her þey dinle diye baþlýyor. Yani eðer o sözler kulaðýmýza girip þu gönlümüzü uyandýrmazsa biz nasýl hâl ehli olacaðýz? Onun için iyi ki mürþid-i kâmiller var, iyi ki uzaktaki yakînler var ki biz hâl ehli olma gayreti içine giriyoruz. Anlýyoruz ki, o uzaktaki yakîn dir; yani yine Mesnevî deki anlatýmla, sazlýktan koparýlmýþ ve Tanrý ile birlik hâlini özleyen ve o birlikten dem vuran ve bizleri o birliðin nûruna çaðýran ululardýr, sözleri dinlenilecek olanlar

Hocamýzýn ifâdesiyle yakýndan da yakýn olan mânâsýndaki yakîn , ikiliði sonlandýrmýþ, her türlü ve þüphe ve tereddüdü geride býrakarak belki de ne uzak ne yakýn mertebesine ermiþtir O mertebe de, Hz. Peygamber in mertebesi ile doðrudan iliþkilidir. Yine hocamýz konuþmasýnda þöyle diyor: Gâye, uzaktaki yakîn olmak ise biz Peygamber i üzerimize giyinmekle vazifeliyiz. O nu tamamen üzerimize almakla, her an O nu düþünerek, O nunla birlikte olmakla vazifeliyiz. Aþaðý yukarý her yýl düzenlenen ve Allah ulularýný andýðýmýz bu sempozyumlarýn maksadý aslýnda bu son cümle ile ifâde ediliyor. Zira Hz. Üftâde de Hakk a ulaþmak Hz. Peygamber eliyle olur buyuruyor ve mürþidin kemâlini de müridini Hz. Peygamber e ulaþtýrmasý olarak görüyor. Allah bizleri, Allah a ve Peygamber e dâvet eden mürþidi olmanýn þükrünü edâ edenlerden kýlsýn. Âmin


HZ. ÜFTÂDE DEN... Hakk a vusûl Hz. Peygamber eliyle olur. Þeyhin kemâli odur ki mürîdi Cenâb-ý þeriflerine (Hz. Peygamber e) îsâl ede (ulaþtýra). Hz. Peygamber de müridi bir anda Hakk a îsâl eder. Ýlaç, Hz. âliyesinden yardým ve þefaat dilemektir. *** Allah Teâlâ Hazretleri nin emir ve yasaklarýný insanlara teblið etmek, onlarý Hak yola ve ebedî saadete dâvet etmek, gafletten uyandýrýp hidâyet yollarýný göstermek, yani irþad, peygamberlerin yoludur. Bu yola tâlib olan mürþidlerin firkat ile vuslatý cem ederek (birleyerek) celvet makamýna ulaþmalarý gerekir. Ayrýca bir mürþid veya bir veli, yumuþak huylu ve eli açýk olmalý, fitneye sebep olan þeylerden kaçýnmalý, Hakk ýn taatinde eser yel gibi olmalýdýr.



edep yâ hû! Umut Alihan Dikel

"Her þeyi nasýlsa öyle göster bana" Hz. Muhammed (sav)

Haddimizi aþýp görmeye niyetlendik. Kendimize yöneldik. Gözümüze görünenler oldu Hatâlarým, yanlýþlarým, eðrilerim, çirkinliklerim, hepsi tüm çýplaklýðýyla görünür oldu Aynanýn üzeri tozlar baðlamýþ. Evren aynasýný seyrederken kendimizi gözden kaçýrmýþýz. Dolayýsýyla itiraf ederim ki: Edepsizliklerimden çok utanmaktayým. Yine de görülenlere çok sevindik, çünkü Hatâlarý affediliþlere Yanlýþlarý ve eðrileri doðrulara Çirkinlikleri güzelliklere çevirmeye niyetlenebilirdik artýk. Nefsimize yine bir cihâdýmýz var. Onu aþýrýlýklarýndan men ederek Esas topraðýna gömme mücâdelesine giriþtik ki, Filizlensin, aðaç olsun Meyveleri olsun Çünkü bu olmamýþlýðým, hamlýðým hiç utanmadan bir ejder, canavar kesilmekte


Hele bir dursun, sessizleþsin. Sükûnete kavuþsun. Ölsün de yine ölsün. Nefis, hiçlikten ibâret olduðumuzla yetinecek Sonra o nefsi seveceðiz. Sevmekten baþka ne yapabiliriz ki? Her þey yalnýzca O iken her þeyi sevmeyip de ne yapýlýr? Tüm yokluðumla seviyorum: Bu zerre hâlim, baþtan aþaðý seviyor Eminim ki sevdikçe daha çok seveceðiz Dedemizi, annemizi, babamýzý, dostumuzu, çiçeðimizi, suyu, tevâzuu, seveni ve sevdireni Her nefeste daha da çok seveceðiz. Gün gelecek sevgimiz, aynayý pýrýl pýrýl kýlmýþ olacak. Sevildiðimiz için sevip sevdiðimiz için sevileceðiz Baþka hiçbir þey kalmayacak. Buna gücü yetecek olan da bir tek O'dur. Baþka güç kuvvet olsa yine O olurdu. Çok þükür. Ýnsan olma yolu baþlangýcýnýn baþýnda zuhur etmiþ tüm edepsizliklerimden affýnýza sýðýnýrým.


BAHARIM GELDÝ Âcizâne bana göre bahar en güzel mevsimdir. Her ne kadar son günlerde bir gün bahar, iki gün kýþ gibi geçse de... Doða, yeþerdikçe içimizdeki aþký da uyandýrýyor. Kýþýn uyuyan, sarýp solan, dökülen ve yok olan duygularýmýz ve ruhumuz, baharýn geliþiyle yeþerip yeni ilhamlarla aþkýmýzý tazeliyor.

banu büyükçýngýl

Önceleri baharýn doða üzerinde olduðu kadar insanlar üzerinde de yenileyici bir etkisi olduðunu bilmezdim. Tâ ki sevdiðimle tanýþana dek... Gerçi hep tanýrmýþ o beni. Ben de onu Ben unutmuþum onu, ama o unutmamýþ Görür görmez tanýdý beni. Gülümsedi. Hoþ geldin" dedi. Ben ona baktým, o da bana simsiyah gözleriyle baktý, gözlerimden içeri girdi. Zihnime, ruhuma, kalbime ve gönlüme baktý. O bakarken ben aðladým; sanki hiç susmayacaktým. O nereye baksa orayý düzeltiyor, yýkýyor gibiydi. Ýlk görüþmemiz bir-iki dakikaydý, fakat bana çok uzun geldi. Ýçimde bir mutluluk vardý. Artýk bana da bahar gelmiþti. Ýçimde çürümüþ solmuþ ne varsa yere düþtü ve yenisi çýkacakmýþ gibi bir sevinç baþladý içimde. Sevgilim vardý benim artýk. O beni seviyordu, ben de onu. Hattâ o beni daha çok seviyordu. O beni deniz gibi, ben ise onu köpük gibi seviyordum.

Bir bahar ayý olan Nisan ýn 30 unda karþýlaþtým sevgilimle. Aradan altý yýl geçti. Hâlâ elele yürüyoruz. Ben arada geri kalýyorum, yoldan çýkýyorum. Sonra önüme bakýyorum, o hep ilerliyor hiç takýlmadan. Oysa ben ya kýzmýþým bir þeye ya da takýlmýþým bir hâdiseye. Sevgilimi ise Allah ýn karþýsýnda boynu bükük, ama hâdiseler karþýsýnda baþý dik görünce kendimden utanýyorum ve arkasýndan koþuyorum yetiþmek için. Tek gayem, ona birazcýk benzemek, ama ben dünya nimetlerine bakýp dalýyorum. Þaþýrýyorum ve takýlýyorum nefsânî isteklere ve hâdiselere. Sonra sesini duyuyorum sevgilimin gel diye seslenen. Hep güzele ve doðruya iten sözleri geliyor kulaðýma. Silkelenip kalkýyorum. Bir ilüzyondan gerçeðe döner gibi þaþýrýyorum kendime; kýrýldýðým, kýzdýðým ve takýldýðým hâdiselere. Sevgilim anlatýyor: Biz hâdiselere takýlýnca ölüymüþüz. Ne zaman ilâhî aþk, gönlümüze yerleþir, o zaman dâimâ diri oluruz, diyor. Ýlâhî aþk Bu yolun baþý da sonu da aþk deðil mi sevgilim? Hattâ her adýmýmýz ona ulaþma çabasý. Bana bahar geldi Yine günlerden 30 Nisan. Ne deðiþti bilmiyorum. Ben yine nefis ehli bir kul. Þimdi biliyorum da üstelik bu yolun gereklerini. Her ne kadar kul ve kusurlu olsam da en azýndan bu yolda sabit kalma gayretindeyim. Affýna, rahmetine sýðýnýrým. Nefsin elinden kurtarýrsýn inþaallah. Ben baharýmdan önce mutlu deðildim. Baharým geldi ben ayný anlamazlýktayým


ama mutluyum. Zevk içinde seninle ordan oraya ilerliyorum. Anlamasam da seninle olmanýn güzelliði ve tatlýlýðý var içimde. Ah sevgilim, gözümün önünden hiç ayrýlmasan. O günleri de görecek miyim acaba? Ýçime bu isteði sen vermiþsindir inþaallah. Peygamberimin (sav) bir sözünü duydum bugün, bir iþin sonuna sabretmek de ibâdettir diye.

O zaman âmin


BÝZ BAHARI Bu sene kýþ pek bir hafif geçti. Özellikle Ýsviçre de Alpler hariç, hiçbir yere kar yaðmadý. Karsýz olduðu kadar, kuru da bir kýþ geçirdik. Yaðmur da çok az yaðdý. Geçen gün okudum ki 1970 yýlýndan beri en ýlýman kýþ sezonunu bu sene yaþamýþýz. Ben Kasým ayýndan beri neredeyse her sabah perdeyi aralayýp, Acaba bu gece kar yaðdý mý? diye dýþarý bakarken, hava gün ve gün bahara döndü yüzünü. Mart ayýndan beri hiç alýþýlmamýþ bir sýcaklýkta palto bile giymeden gezebiliyor, piknik yapabiliyoruz nehir kenarýnda. Bahar erken geldi Hattâ belki hiç gitmedi bu sene Kendime soruyordum Niye bahar böyle erken geldi? Çiçekler niye böyle erken açtý?' diye. Ýçimden Kesinlikle küresel ýsýnmanýn etkisi diye geçiriyordum.

sesil pir

Dün tekrar baþýna döndüðüm Mesnevî de þu sözler ile karþýlaþtým: Ey Can! Evvelâ farenin þerrini def et, sonra buðday toplamaya çalýþ! Kitabýn þerhinde ve sözlü ders açýklamasýnda þöyle diyordu öðretmenim bu hikaye için: Ambardan murat, insan vücudu, buðdaydan murat, ruhun baþardýðý iþ ve fareden murat nefistir. Yahudi veziri nasýl bir þeytan

vazifesi görerek, hristiyanlarý kandýrýyorsa insan vücudundaki nefis de ayný þeytanlýkla ruhun iyi hareketlerini kötüye götürüp iyilikleri yok ediyor. Demek ki herþeyden evvel fare den, yani insanýn kendi nefsinden korunmayý öðrenmesi gerekiyor. *** Bu hikâyenin ne alâkasý var bahar ile? diyebilirsiniz. Haklýsýnýzdýr da Bu hikâye beni, iþin özüne götürdü. Ýþin özü... Yani edep; yani nefsimize sahip çýkmak. Birçoðumuz genelde ancak yaþadýðýmýz zorluklardan, baþýmýza gelen sýkýcý olaylardan sonra sýnandýðýmýzý fark eder, belki de piþmemiz , yani kendi seyahatimizde olgunlaþmamýz gerektiðini anlarýz. Benim uzun zamandýr aklýmda hep ülkem var, milletim var. Uykularýmda bile insanýmýzý görüyorum, o derece bir hassasiyet, bir duâ var içimde. Dolayýsýyla, ben þöyle yorumladým baharýn erken geliþini, Mesnevî'deki hikâye üstünden Bahar tasavvufta yeniden doðuþu simgeler. Bahar, doðanýn yeniden can bulmasýyla, insanýn kendisine, hayatýna dýþarýdan bakabilmesi, belki de kötü düþüncelerinden, davranýþ ve alýþkanlýklarýndan kurtulmasý için bir fýrsattýr. Týpký evlerimizde bahar temizliði yaptýðýmýz gibi, içimizde de bahar temizliði yapmamýz beklenir bu güzel mevsimde. Peki biz ne yapýyoruz?


Biraz evvel aklýmda hep ülkem var dedim. Mâlûmunuz dünyada ve özellikle ülkemizde çok sancýlý bir süreçten geçiyoruz yaklaþýk bir senedir. Direniþler, isyanlar, isyancýlar, söylevler Daha neler neler Neredeyse her gün yeni bir manþet ile baþlýyoruz güne. Ben baharýn erken geliþini ve belki de hiç gitmeyiþini Rabbimin bizlere yeniden doðuþ için zevk vermesi ve hattâ yaþanan olaylar karþýsýnda bizi tefekküre yöneltmesi için olduðuna yordum. Sanki biz inatla nefsimize tutunurken, inatla herþeyi bildiðimizi sanýp herkese hükmettiðimizi düþünürken, yaratýcýmýz inatla kendimizi sorgulamamýz gerektiðini söylüyordu bize. Bu yüzden bütün güzellikleri ile baharýn belirtilerini sundu önümüze. Bak dedi âdetâ, bak, yenilenme vakti geldi . Dur dedi sanki, dur ve düþün, nereye gidiyorsun. Birleþtir dedi belki de, ayýrma, birleþtirici ol . Gel gör ki insan nefsine yenik düþmeyegörsün. O fare ambara girdi mi bir defa, maalesef ne göz görüyor, ne kulak duyuyor, ne gönül hissediyor Ne yapacaðýz peki? Uyanacaðýz Allah ýn izniyle. Bir bir, bireysel olarak uyanacaðýz uyuduðumuz uykulardan. Ki zaman içinde toplumsal bir deðiþime uðrayabilelim. Ben bu kadar þiddetli bir bahar haykýrýþý sonrasý, yeniden uyandým resmen. Bugüne kadar biraz bir yola baþ koyduðumdan, biraz baþka þeylere

konsantre olduðumdan, hiç yapmadýðým þeyleri yapmaya baþladým. Örneðin, ülke dýþýnda yaþasam da ülkem adýna gönüllü projelere katýlmaya baþladým. Türkiye ye daha sýk gidip gelir oldum. Örneðin, Türk aileleri daha çok evime dâvet etmeye baþladým. Dâvetlerde bilerek sohbetler açtým. Ýsteyerek biz kardeþiz demeye çalýþtým. Kýsaca, çuvaldýzý kendime batýrdým. Bilmem doðru mudur yaptýklarým ama baharýn habercisine Yenilenmeye çalýþýyorum diyebilmek istedim sesim çýktýðý kadar. Ýnancým odur ki hepimizin yenilenmeye ihtiyacý var bu bahar mevsimi ile. Dilerim hepimiz benzer uyanýþlardan geçer, tez zamana huzura doðru adým atarýz inþaallah. Zira bir el girmeli ki duvarýn altýna, baþka bir el için umut doðsun taþýn oynayýþýndan. Bedenen yaþamaya devam ederken insan olmanýn çok aðýr olduðu bu dönemde, gönüllerimizin hep bahar kalmasý dileðimle


NE HABER? Bir Sempozyum Daha Geçti: Uzaktaki Yakîn ULUSLARARASI ÜFTÂDE HAZRETLERÝ SEMPOZYUMU

ümit gülbüz ceylan

18-20 Nisan 2014 tarihleri arasýnda Bursa da Tayyare Kültür Merkezi nde "Uzaktaki Yakin" Uluslararasý Hz. Üftâde Sempozyumu gerçekleþtirildi. Türk Kadýnlarý Kültür Derneði Ýstanbul Þubesi nin Bursa Büyükþehir Belediyesi ve Kerim Eðitim, Saðlýk ve Kültür Vakfý ile ortaklaþa düzenlediði uluslararasý sempozyum, 18 Nisan Cuma günü Hazreti Üftâde nin türbesinde yapýlan duânýn ardýndan baþladý. Açýlýþta Türk Kadýnlarý Kültür Derneði Ýstanbul Þubesi baþkaný Cemâlnur Sargut bir konuþma yaptý. Sargut konuþmasýnda geçen yýl düzenlediðimiz Hacý Bayram Veli Sempozyumu nun ardýndan Oxford Üniversitesi nde Hazret hakkýnda bir ders açýlmasý memnuniyet vericidir. Dileðimiz, diðer büyükler de Harvard, Oxford gibi büyük üniversitelerde

okutulsunlar dedi. Ýslamofobinin ancak akademilerde gerçek Ýslâm ýn öðretilmesi ile kurtulunabileceðini belirten Sargut, Hazreti Peygamber in aynadaki aksini Hazret te görebilmenin idrakini yaþayalým dileði ile konuþmasýný tamamladý. Cemâlnur Sargut un konuþmasýnýn ardýndan Kerim Vakfý Baþkaný Sait Kayahan ve Bursa Büyükþehir Belediye Baþkan Vekili birer konuþma yaptýlar. Uludað Üniversitesi Ýlahiyat Fakültesi öðretim üyesi Süleyman Uludað, tasavvufun temellerini anlatan bir açýlýþ tebliði sundu. 19 Nisan Cumartesi günü Baþbakan yardýmcýsý ve Bursa milletvekili Bülent Arýnç ýn da hazýr bulunduðu oturumlarla sempozyum devam etti. Sempozyumunun bu ikinci gününde Bülent Arýnç bir konuþma yaptý. Yerli ve yabancý 26 akademisyenin teblið sunduðu sempozyum, Bursa dan ve Bursa dýþýndan gelen binlerce izleyici tarafýndan ilgi ile takip edildi. Sempozyumda sunulan tüm tebliðler Bursa Büyükþehir Belediyesi tarafýndan kitap hâline getirilecek.



dekorasyon

EVDE HUZURsýn! a l þ a B ý r a l k ý l r ý z a H Balkon

duygu tükek aydýn

Balkonunuz küçük dahi olsa kendiniz için bir keyif köþesi hazýrlayýn. Saksýlarda çiçekler ve renkli mumlarla romantik bir balkon dekorasyonu hazýrlayabilirsiniz.

Çiçekler balkonun vazgeçilmezleridir. Çiçeklerle doðayý evinize taþýyabilir, balkonunuza renk katabilirsiniz.


Gündüz rahat rahat uzandýðýnýz sedirinizi minik ýþýklar, mumlar ve kandillerle gece romantik bir köþeye çevirebilirsiniz.

Raflý dolaplar, küçük balkonlar için iyi bir fikir olabilir. Böylece birçok eþyanýzý, çiçeklerinizi koyabileceðiniz daha çok yer saðlamýþ olursunuz.


SELÂMÝÇEÞMELÝYÂKUBÝ BABA

nefes alan tarifler

ý l a m kre s e t a t a p


Kremalý Patates Malzemeler Her bir diþi ortadan ikiye bölünmüþ 1 baþ sarýmsak 2-3 yemek kaþýðý zeytinyaðý 1kg patates 250ml krema 400ml süt Taze rendelenmiþ muskat 50g rendelenmiþ parmesan veya gravyer peyniri Kaya veya deniz tuzu, karabiber Kýrmýzý pul veya toz biber (isteðe baðlý)

Hazýrlanýþý: Fýrýný 200 derecede ýstýn. Fýrýna dayanýklý cam kabýnýzý (Graten Tabaðý) hafif yaðlayýn. Patatesleri güzelce soyun ve dilimleyin. Bir sos tavasýnda zeytinyaðýný, ikiye bölünmüþ sarýmsaklarý, süt, krema ve muskatý hafifçe ýsýtýn ve kaynamaya yakýn ateþten indirin. Patatesleri sos tavasýndaki karýþýmýn içine ekleyin ve yapýþmamasý için hafif hafif tavayý sallayarak 10 dakika kaynatýn. Ortasý delikli büyük yemek kaþýðýyla patateslerin yarýsýndan graten tabaðýnýn içine bir katman oluþturun ve üzerine rendelenmiþ peynirinizin yarýsýný patesleri kaplayacak þekilde serpin. Tuz ve karabiber ekledikten sonra kalan patatesleri en üste yayýn. Sos tavasýnda kalan sarýmsaklý sýcak sütü en üste boca edin. Daha sonra kalan peyniri serpin. Tuz ve karabiber ekledikten sonra kabýn aðzýný kapamadan 3040 dakika patatesler altýn renginde piþip kýzarana kadar fýrýnlayýn. Âfiyet olsun.


görüþmek üzere...

i l e t i þ i m @ h e r n e f e s . c o m w w w . h e r n e f e s . c o m w w w . n e f e s y a y i n e v i . c o m facebook.com/HerNefesDergisi twitter.com/HerNefesDergisi


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.