1: AŞOD SAHAG KASARCIYAN. KİŞİSEL ANILAR Çeviren: Sevan Değirmenciyan
Aşod Kasarcıyan Beyrut’ta. Fotoğrafı çeken Sarafyan Biraderler (Kaynak: Vahe Yakubyan koleksiyonu)
www.houshamadyan.org
2: 1883 yılında doğdu. 1894‟de Beyrut‟a geldi. KardeĢim Dikran‟ın ailesi ile. Beyrut S. NıĢan kilisesinin okulunda okumuĢ, bir yıl Ġstanbullu diakos Bay [adı belirtilmemiĢ, e.n.] ders aldım. 1898‟de Manchester‟daki (Ġngiltere) zengin tüccarlar tarafından himaye edilen ve Bay Vahan Kürkçüyan‟ın (Antepli) [1863 Halep doğumlu, fakat küçük yaĢta ailesiyle Antep‟e taĢınmıĢ, e.n.] müdür olarak bulunduğu okula devam ettim. Altı ay kaldıktan sonra Beyrut‟a dönmüĢ ve Cizvitlerin St. Joseph Üniversitesi‟nin ilkokulunda altı ay okudum.
Vahan Kürkçüyan 1899‟da Bay ArĢag Kalusdyan ile beraber, partili Vartanyan vasıtasıyla, TaĢnagtsutyun partisine üye oldum. Aynı yıl TaĢnagtsutyun‟dan baĢka üyeler ile Farhad da buradaydı. 1899 ve 1900‟de Beyrut‟taki Suk Ayası çarĢısında bulunan dükkanında kardeĢim Dikran‟ın yanındaydım. 1902‟de Adana‟daki dükkana müdür olarak yollandım (o yıl Sis, Adana ve Beyrut‟da [Kasarcıyan ailesine ait, e.n.] Ģubeler vardı). O tarihte (1902) Adana altkomitesinde [TaĢnagtsutyun‟un, e.n.] yaklaĢık iki yıl katip olarak bulundum (diğer üyeler Keremitçi Hanna ve Boğos ağalar, Cılbakyan ve çok varlıklı bir Adanalı olan Hagop Ağa Bızdigyan‟ın oğlu Bay Zakarya idi). 1903‟de, TaĢnagtsutyun‟un üç kurucusundan biri olan Simon Zavaryan ile bir görüĢme yapmak için yerel komite temsilcisi olarak Beyrut‟a geldim.
www.houshamadyan.org
3:
XX. yy. Başında Adana Vilayeti
Simon Zavaryan’la Beyrut’ta Görüşme, 1903
Beyrut mahallerinden bir kesit (Kaynak: Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris) O yıllarda Sultan Hamid‟in Ermenilere ve özellikle siyasi partilere karĢı yürüttüğü kırım ve vahĢet politikası, hat safhasına ulaĢmıĢtı. Simon Zavaryan tam da bu günlerde bir Rus arkeolog olarak Beyrut‟a (aynı zamanda Adana ve Sis‟e de gitti) gelmiĢti, fakat aslında parti çalıĢmalarını denetlemek ve daha geniĢ bir çalıĢma yürütmek için gelmiĢti. Ermenilerin, özellikle devrimcilerin maruz kaldığı sıkıntılar anlatılamaz. Dolayısıyla Zavaryan‟ın nasıl geldiği ve bizim onla ne cüretle görüĢmeye cesaret ettiğimiz tahayyül edilemezdi. GörüĢme yerini ve kendisiyle yapılan konuĢmayı kısaca anlatmak istiyorum.
www.houshamadyan.org
4:
Simon Zavaryan Zeytun mahallesi Beyrut sahilinde bulunur; daha ziyade Avrupalıların yaĢadığı ve Avrupai binaların ve otellerin bulunduğu bir yerdir. Otel sahipleri arasında Fransızlar da vardı. Simon Zavaryan onlardan birinin misafiri olmuĢtu. Partinin kurucusu ile görüĢmek için özel ve çok sıkı önlemler alınmıĢtı. O sırada Amerikan Üniversitesi‟nde öğrenci olan Dr. Nerses Bağdoyan‟a (Doktorlar Harutyun Boğosyan ve Topal Yakup o dönem Ermeni öğrenciler arasında bulunuyordu. Üçü de Antepliydi) Simon Zavaryan ile iletiĢim içinde olma görevi verilmiĢti. Bana eĢlik eden Nerses‟di. KararlaĢtırılan saatte oteline gittik. Otel sahibi Nerses‟i zaten tanıyordu ve bizi özel bir odaya aldı. Bir kaç dakika sonra doktor ayrıldı ve 10 dakika sonra otel sahibi ile Zavaryan‟ın özel odasına gittik. Odanın eĢiğine vardığımızda, kapı açıldı ve kısa boylu, zayıf yapılı, kısa sakallı, parlak, siyah gözlü ve çok sempatik, çekici ve güleç biri ile, Zavaryan‟la karĢı karĢıyaydık. Otel sahibi ayrıldı. Ġçeri girdim. O ana kadar Fransızca konuĢuluyordu. Yanlız kaldıktan sonra Simon “HoĢgeldin genç yoldaĢ AĢod. Senle Ģahsen tanıĢtığım için çok mutluyum ve Kilikya‟dan iyi haberler getirdiğine dair ümidim var. Eminim umutlarımızı gerçekleĢtirmek için elinden geleni yapıyorsundur. Kilikya yerel komitesinin kâtip üyesi olduğuna göre, parti çalıĢmalarında farkedilir geliĢme kaydedilmiĢ. Dolayısıyla, sevgili AĢod, daha çok baĢarıya ulaĢmak, parti temellerini daha sağlam temellere oturtmak ve nihayet amacımıza ulaĢmak için ne yapmalı ve biz Büro [TaĢnagtsutyun Partisi‟nin merkez yönetimi, e.n.] olarak size nasıl yardımcı olabilir? ĠĢte benim diyeceklerim. ġimdi konuĢma sırası sende”. Yerel komite çalıĢmaları hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra, Kilikya‟da parti hayatını daha güçlü bir seviyeye getirmek, faaliyet sınırlarını daha geniĢletmek, büyütmek ve nihayet beklenen sonucu elde etmek için paraya ihtiyaç olduğunu ekledim. Ġkincisi; neye ihtiyaç var? Yine paraya. Üçüncü olarak peki? Napoleon‟un dediği gibi, yine para. Üçüncüsünü sorarken, sesi düzenini yumuĢakca kaybetmiĢ, hüzünlü yüzünün bir azize benzeyen görüntüsü hissedilmeden değiĢmiĢ, fakat gül rengine bürünmüĢtü. Cevaplarımın kendisini sinirlendirdğini hissettim. Ne Ģekilde ve hangi sözcüklerle azarlanacağımı beklemeye baĢladım. Saniyelik bir sessizlikten sonra, Ģöyle dedi: “Genç, sana büyük ümitler bağlamıĢtık ve zengin Kilikya‟nın bizden parasal değil, sadece manevi destek isteyeceğini sanıyorduk. Hatta maddi anlamda bizim size değil, sizin bize yardım etmenizi beklerdik. Doğru, TaĢnagtsutyun‟un parası var, fakat o para fakir Ermenistan içindir [Burada adı geçen “Ermenistan”, Ġmparatorluğun doğuda bulunan altı vilayetini nitelemekte (Van, Erzurum, Harput, Diyarbekir, Sivas, Bitlis), e.n.]. Orada
www.houshamadyan.org
5:
açlık, kıtlık ve çıplaklık var, ve özellikle müdaafa ve mücadele için silaha ihtiyaç var”. Ellerini göğsü üzerine kavuĢturmuĢ, karĢı karĢıya durmuĢ, bir çeĢit kavgaya, düelloya davet ediyordu. Cüce aslana dönmüĢ, rakibini bir hamle de devirmek istiyordu. Bir anlık sessizliği bozup, Ģöyle dedim: “Evet, Kilikya maddi anlamda zengin, fakat milli karakter açısından fakirdir, özellikle devrim bağlamında sadece fakir ve sefil değil, kendini keyfine adayıp zevk-ü sefa içinde yaĢamaktadır. Ne Ermenistan‟daki kırım haberleri kendisini ilgilendirmekte, ne de o konudan haberdar olmak istemektedir. ĠĢte, altı asırdır öldürülüyoruz, Türkler gelinlerimizi ve kızlarımızı kaçırıyorlar, zenginliklerimizi ele geçirip, sahip olduklarımızı talan ediyorlar deyip halkı devrim bağlamında ikne etmeli, o yönde eğitmeli, yetiĢtirmeli, milletperver duygularını uyandırmalı ve en nihayet bilinç sahibi yapmalıyız. Gerçi Kilikya bu Ģeylerden kısmen muaf kalmıĢtı, fakat günün birinde bu topraklarda kana bulanacak. Dolayısıyla, koyun gibi kesilmemek için biz de mümkün olan her Ģekilde hazır olmalıyız. ĠĢte, sayın yoldaĢ, Kilikya komitesi, uygulanıĢının manevi çalıĢma ve kararlıktan ziyade, maddi fedakarlık isteyen bir görevin baĢında bulunmaktadır. Organize çalıĢmalarımızı para gücü ile geliĢtirebileceğiz. BaĢarılı olduğumuz takdirde, ki bundan eminiz, Kilikya verdiğiniz miktarı 10 katı faiziyle size geri verecektir. Bundan emin olunuz. Geçen yıl istediğiniz 100 Osmanlı Altınının 60 Altınını komiteden 3 yoldaĢ (Hanna, Boğos Keremerciyan 30 [altın], yoldaĢ Zakarya Bızdigyan 30 [altın]), 40 Altınını ise ben vermiĢtim borç olarak, fakat bu miktarı bize geri verecek biri olmayacağını düĢünüyorum. Tekrar olursa biz aynı miktarı cebimizden vermeye hazırız, fakat bunlar, istediğiniz gibi, Kilikya‟da geniĢ çevreli bir devrim partisi oluĢturmak için temel yöntemler değil ve olamazlar da”. Sözlerimi bitirdim ve sustum. Bekliyor ve kendisini izliyorum. Yüz hatları değiĢmiĢti, yani geçmiĢteki iyi gülümseyiĢi gözlerinin içindeydi. ġöyle dedi: “Dediklerini dinledim. Ġyiler. Fakat Kilikya için paramız yok”. BeĢ dakika daha parti meseleleri ile ilgili güncel konular hakkında öneri ve telkinlerde bulunduktan sonra, kalbimin derinliklerine kazınmıĢ unutulmaz bir anı ile kendisinden ayrıldım. Ve o günden beri, hemen hemen her zaman ve her yerde hayaleti benimle geziyor. Kilikya Kırımı‟ndan hemen sonra, hemen hemen 1909‟un Nisan sonunda Mersin‟de kendisi ile (S. Zavaryan) yaptığım görüĢmeyi anmak istiyorum.
Zavaryan Ġle Ġkinci Görüşme, 1909, Mersin
Mersin’den manzaralar (Kaynak: Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris)
www.houshamadyan.org
6:
Nisan 1909‟da Adana‟ya geldim (kırımdan sonra), talan ve yangından etkilenmemiĢ, yani kurtulmuĢ manifatura ürünlerini satmak için Mersin‟e taĢıdım. 10 gün geçmiĢti. Mersin‟in zengin tüccarlarından biri olan Kayserili Zelveyanların dükkanında, bir kaç tüccarla ticari bir konuda bir tartıĢma yaĢanır. ĠĢte bu sırada dükkanın önünden bir geçti. YürüyüĢü, boyu, Ģekli dikkatimi çekti. Hemen bu adamı bir yerde görmüĢ olduğuma dair bir fikir oluĢtu ve bir anda ilgim katlanarak zirveye ulaĢtı. Zemberekten boĢalırcasına, hiç bir nezaket kuralını dinlemeyip sohbete katılanlardan özür dilemeyerek, telaĢla dıĢarıya koĢtum ve gizemli yabancıyı takip etmeye baĢladım. Bu adamın kim olduğunu, nerede görmüĢ olduğumu düĢünüyordum devamlı. Adımlarımı yavaĢlatıp, bu fikirlerle meĢgul olarak yetiĢtim. Ġki adım arkasındaydım ki anlıyor, hatırlıyorum kim olduğunu. Sol elimi kendimden emin bir Ģekilde omuzuna koyuyorum: “YoldaĢ Zavaryan, dördüncüsü, yine paraya ihtiyaç var”.
Mersin’den manzaralar (Kaynak: Michel Paboudjian koleksiyonu, Paris) Kelimenin tam anlamı ile sefil bir durumdaydı. Ġskelete dönmüĢ, kamburlaĢmıĢ, halden düĢmüĢ, yürüyemez bir haldeydi; sanki Toros Dağı‟nı sırtlamıĢ ve o ağırlıkla hedefine ulaĢmak için ümitsizdi. ĠĢte birden ve beklenmeyen bu olay nedeniyle daha da solmuĢ olan yüzü geriye dönüp yüzüme baktı. Hemen hemen bir saniye kadar düĢündü. Rüzgar hızıyla geçen o bir saniyede, kurduğu partinin 18 yıllık tarihi büyük ve küçük bütün olaylarıyla, baĢarılı ve baĢarısız faaliyetleriyle, insanlarla yaptığı görüĢmeler ve konuĢmalarıyla, tartıĢmalar, münakaĢalar, kavga ve mücadelelerin tarihiyle, en küçük ve hatırlamaya değmez ayrıntılarıyla gözlerinin önünde canlanmıĢtı sanki. Tereddüt bile etmeden Ģöyle dedi: “Evet, AĢod, evladım, haklıymıĢsın; sen doğru, biz yanlıĢ”.
www.houshamadyan.org
7:
Simon Zavaryan Bu korkunç kırımın sorumlusu kimdi? Kendisi, sanki sorumlusu kendisi idi. Hayır, ne kendisi, ne de kendi yoldaĢlarıydı. Canavar Hamid‟in planıydı, fakat kendisi uygulayamamıĢtı, zira Avrupalı tüccarlar Kilikya‟daki Ermeni tüccarlarla ticarı münasebetlere sahiptiler ve onlarla ortaklıkları vardı. Aynı zamanda epeyce sayıda Avrupalılar ve Avrupalı tabaa bulunuyordu orada. Fakat Büyük Katil‟in yapamadığını çoluk çocuk, kadın erkek demeden Kilikya‟da 20000 masum Ermeniyi katlederek Jön Türkler yaptı. Fakat Zavaryan niçin buraya gelmiĢti? Bilmiyorum, sormadım da. Ondan sonra kendisini bir daha görmedim.
Simon Zavaryan’ın 1904’teki Kilikya Ziyareti
Adana (Kaynak: Mkhitarist Manastırı, S. Lazzaro, Venedik)
www.houshamadyan.org
8:
Simon Zavaryan‟ın 1904‟teki Kilikya ziyaretini anlatmak istiyorum. Zavaryan yaz mevsiminde Adana‟ya gelip, Rus Konsolosluğu tercümanı Jan Ardemis‟in eĢliğinde, yine bir Rus arkeolog olarak ünlü vali Bedirhanzade Bahri PaĢa‟yı (Kürt) ziyaret eder. KonuĢma sırasında vali, kötü bir isme sahip olan tercüman Adanalı Avedis Efendi Sisliyan Ģöyle der: “Bu beyfendiye Rus‟a benzemediğini söyle!” Zavaryan ise cevaben Ģöyle der: “Kendisi de Kürde benzemiyor.” Zira vali kumral, mavi gözlü, uzun boylu güzel yüzlü biriydi. Gerçi bu kiĢi hakkında o yıllarda olumlu ve olumsuz bir çok Ģey söylendi, fakat gerçekte görev yılları boyunca Ermenilere karĢı çok iyi niyetli ve her yönden Ermenilere öncelik veren ve onların haklarını savunan biri olmuĢtu. Hatta görevi sırasında, kırım yapmak için bir çok emir geldiği, fakat kendisinin farklı bahaneler öne sürerek uygulamadığı anlatılırdı. Oğulları her zaman zengin Ermenilerin çocuklarıylaydı. Türklere karĢı ise çok katıydı. Onları suç üstünde yakalamak ve cezalandırmak için fırsat kollardı. Mesela, Türk ileri gelenlerinden zengin biri olan Bağdadlızade ve maiyetini hükümete ihanet eden kiĢiler olarak suçlayıp her birini farklı bir yere sürgün etmiĢti.
Soldan sağa Vahan Hubeseryan, Katolikos II. Sahak, Zakarya Bızdikyan,
www.houshamadyan.org
9:
1919-1920’lerde (Kaynak: Püzant Yeğiayan (Editör), Adana Ermenileri Tarihi, Antilias, 1970) YoldaĢ Zavaryan Adana‟da bulunduğu günlerde Jan Artemis‟le beraber hemen hemen her gün Rum mahallesinde bulunan tüccarlar borsasının kahvesine gidiyordu. Oranın müĢterileri daha ziyade Avrupalılar, yabancılar (Rum, Arap) ve bir kısım yerli Ermeni zenginlerdi. YoldaĢ Zakarya Bızdigyan da yakın dostlarıyla burayı ziyaret edenler arasındaydı. YoldaĢ Simon Ermeni olduğunu hissettirmeden konuĢmaları ilgiyle dinler, özellikle oradakilerin isimlerine dikkat ederdi. Zakarya‟nın yakın arkadaĢı Oksen Avedisyan (Adanalı çok ünlü bir aile üyesiydi ve vilayet sınırları dahilinde bir üne sahipti, yakıĢıklı) Ģöyle der: “Zakarya, bu adam daima sana bakıyor, tanıdıksın galiba.” Zakarya da geliĢmeleri takip etmiĢ ve yabancının gerçekten de kendisiyle meĢgul olduğuna kanaat getirmiĢti. Onla baĢbaĢa görüĢmek için bir vesile aramaya baĢlar. Ġmkanları vardı. Jan Artemis‟i yakından tanıyor ve samimi bir dostluğu vardı onunla, dolayısıyla ertesi gün ona baĢvurup Rus arkeologla baĢbaĢa bir görüĢme gerçekleĢtirmek istediğini iletip kendisi için ondan bir randevu almasını rica eder. Ġkinci gün iĢ hallolmuĢtu. GörüĢme aynı otel-kahvehanenin odalarından birinde gerçekleĢir. Ġlk önce Zavaryan konuĢur ve Ģöyle der: “Zakarya, ben seni arıyordum. Gerçi seni nihayet bulmuĢtum, fakat herhangi bir Ģekilde görüĢme imkanı bulamıyordum. ĠĢte sen bu zorluğu hallettin ve bu yüzden memnunum.” Sohbetin konusu daha ziyade Kilikya parti örgütlenmesine dair güncel çalıĢmalar olur. Uzun süren istiĢareler ve tahkikler sonucunda, Kilikya Ermenilerinin hemen hemen tümünün Ģehirlerde yaĢadıklarını, arazinin hem dağlık, hem ovalık bölgelerinde Ermeni köylerinin olmadığını (Ermeni nüfusun çok az olduğu 5-8 köy ve kasaba dıĢında) ve özellikle Kilikya‟nın Avrupa‟ya çok yakın bir noktasında ve büyük devletlerin deniz kuvvetlerinin daima Akdeniz‟de bulundukları göz önüne alındığında kırım veya benzer felaketlere Ermenilerin maruz kalmadığı sonucuna vardılar. Dolayısıyla TaĢnagtsutyun bütün imkanlarını Ermenistan‟ın müdaafasına tahsis etmiĢ bulunmaktadır. Orada her gün ölümler, talan, tecavüz ve kaçırılma olayları yaĢanmaktaydı. Fakat Kilikya‟nın yerel imkanlarla parti faaliyetlerini geliĢtirmesi ve kuvvetlendirmesi gerekiyordu. Tabii yerel yönetimlerin merkezle daimi iliĢki içinde bulunması ve oradan emirler alması, gerektiğinde oradan parti aktivistleri almak Ģartıyla. Zavaryan Adana‟dan sonra Kozan‟a hareket ediyor. BaĢpatrik Sahag‟la görüĢüp, manastırı geziyor, eski eserlere bakıyor. Kozan‟dan Hacın‟a ve oradan da ġar‟a geçiyor. ġar eski eserleriyle ünlü. DönüĢ yolunda Vahga‟ya (bugünkü adı Feke) uğrayıp ünlü ve benzersiz kalesini geziyor. Nihayet Dörtyol‟a gider. Sorup anlayamadım, ama burada birileriyle Ermenice konuĢtuğu için hükümet kendisini sorguya çeker, fakat kendisi Ermenice konuĢtuğunu inkar eder. Zakarya da ben de bu sorunun nasıl kapanmıĢ olduğunu da hatırlamıyoruz. Ġyi bildiğim Ģey, gezdiği Ģehir ve köylerde, yukarıda da belirttiğim gibi, Rus bir arkeolog olarak kendini tanıtmıĢtır. Ermenilere bile. BaĢpatriğe bile kim olduğunu söylememiĢtir. ĠĢte TaĢnagtsutyun‟un kurucu üĢlüsünün misyoneri; Zavaryan.
www.houshamadyan.org
10:
Sis/Kozan Kalesi (Kaynak: Mkhitarist Manastırı, S. Lazzaro, Venedik)
Sultan Hamid Döneminde Sis’te Gizli Parti Çalışması 1902 ve 1903‟de, Soğomon Efendi Kuyumcuyan (eniĢtem ve sandık emini), Santur Pekmezciyan‟ın (Vergi memuru ve BaĢepiskopos Giragos Pekmezyan‟ın yeğeni) çabaları ile TaĢnagtsutyun‟un temelleri atılmıĢtı. Destekleyen üyelerden biri de Matteos Efendi Nalbandyan‟dı (Sis‟in dört ağasından birinin evladı, 1912‟de Hınçak Partisi‟nden ünlü aktivisti Murad Boyacıyan‟ın yerine Kozan sancağından Meclis-i Mebusan üyesi seçilmiĢti). Çok geçmeden Mateos‟un büyük kardeĢi Garabed ve ikinci eniĢtem Hagop Güllücüyan da sempatizan oldular. Adana altkomitesi ile düzenli bir Ģekilde yazıĢma talimatı alınmıĢtı.
www.houshamadyan.org
11:
Taşnaktsutyun Partisi’nin Kilikya Merkez Komitesi mührü (Kaynak: Hagop Mancigyan, Ermeni Devrimci Federasyonu (Taşnagtsutyun) albüm-atlası, I. Cilt, Los Angeles, 1992) Mütevazi ve aynı zamanda cesur Sisli Ermeniyi burada anmak gerekir. Adana altkomisyonundan mektubları ve “DroĢak” gazetesini getirmeyi ve cevapları isteyerek, hiç çekinmeden ve korkusuzca götürmeyi üstlenmiĢti. Eğitimsiz ve güçlü olmamasına karĢın yaptığı rolün bilincindeydi. Hınçakyandı kendisi, fakat iki partiye de sadakatle hizmet ediyordu. Ait olduğu millete bir Ģekilde faydalı olmak tek amacıydı. Silahları taĢıyan da bu samimi Ermeniydi. Adı katırcı Avedik Dovletyan‟dı. Devrim tarihimizde adı bir çok baĢka Avedik‟le beraber hatırlansın.
Hınçak ve Droşak Gazeteleri
www.houshamadyan.org
12:
Binanın temeli düzenli ve sağlam atılmıĢtı, fakat tamamlamak için büyük engeller vardı. Bu nedenle Sis komisyonu gerekli olduğu ölçüde dallanıp budaklanamadı. Buna rağmen, MeĢrutiyet öncesinde yayılıyor ve safları sıklaĢıyordu. Halkın her kesimi (Hınçak, tarafsız, sampatizanlar) TaĢnagtsutyun‟un Ermenistan‟daki kahramanlıklarını ve maceralarını büyük bir ilgiyle okuyor ve dinliyordu. Organizasyonun düzenine karĢı büyük bir hayranlık mevcuttu. Osmanlı Bankası baskını ve Yıldız Sarayı Bombası herkesde mucize etkisi yaratmıĢtı. 1902 sonlarında Jan takma adlı (asıl ismi Arsen‟di, fakat soyismini bilmiyorum, nereli olduğunu ve Adana‟ya nereden geldiğini de bilmiyorum) eğitimli, bilinçli ve iĢinde uzman Hınçak bir partili Adana‟dan Sis‟e geldi. Sis‟te arka arkaya 4-5 toplantı yapar. Bu toplantılara eskiden beri Hınçak üyesi olanlardan çok tarafsız gençler rağbet eder. Sis küçük bir Ģehir olduğundan Jan‟ın ismi Ermeni çevrelerinde hemen yayılır ve günlük konuĢmaların bir parçası haline gelip Ģehrin bir ucundan diğerine büyük ilgiyle karĢılanır. Jan daima genç bir Hınçak Partili olan, S. Sarkis kilisesinin zangoçunun büyük oğlu Mateos Cerecyan‟ın evinin gizli misafiri olur.
Hınçak Partisi’nin sembolü (Kaynak: Arsen Gidur (Editör), S.D. Hınçak Partisi Tarihi, 1887-1962, I.cilt, Beyrut, 1963) S. Sarkis kilisesinin papazı Yeznig Tur Sarkisyan Hacınlıydı ve bir dönem Sis Ermeni okulunda öğretmenlik yaptıktan sonra papaz olmuĢtu. Eski bir Hınçakyan ve Murad Boyacıyan‟ın yakın akrabasıydı. Bir süre hükümet nezdinde Ģüpheli bir kiĢi oldu, hatta devrimci olarak suçlanıp hapsedilmiĢti. Hınçak önemli bir aktivistin geldiğini duyup kendisiyle görüĢür. Onun hitabet yeteneğini ve ifade ettiği devrimci fikirleri takdir eder. Sis‟te eskiden beri süregelen bir gelenek vardı. Buna göre Ģehrin zengin ağası veya köyün kahyası bir papazı, öğretmeni, sıklıkla da bir rahibi hatta
www.houshamadyan.org
13:
episkoposu himayesine alırdı. Bu kiĢiler istedikleri zaman çekinmeden ağanın evine gidebilir, orada yemek yiyebilir ve istedikleri kadar konaklayabilirlerdi. Bu zaman içinde onlara hediyeler de verilirdi. Papaz Yeznig de Sis‟in dört ileri gelen ağalarından biri olan Hagop Ağa Nalbandyan‟ın himayesindeydi. Söylenmesi gereken önemli noktalardan biri de himaye edilenlerin bu ağaların sadık kulları olduğuydu. Bunlar kendiliğinden kilise, okul, siyasi, toplumsal yani her geliĢme hakkında sahiplerine bilgi vermek zorundaydılar. Papaz Yeznig de laf arasında, herhangi bir kötü niyeti olmadan, içtenlikle aktivit Jan‟ın Ģehirde olduğuna dair ağaya haber verir ve onun hitabet yeteneği ve yüksek eğitimi hakkında övgü dolu sözler söyler. Ağa Jan‟ı hemen yanına getirmesini emreder papaza. Papaz yaptığı hatanın farkına varır, fakat artık iĢ iĢten geçmiĢti. Mecburen Jan‟ gider ve ağanın kendisini görmek istediğini söyleyip beraber gitmeyi teklif eder. Jan kabul etmez. Papaz herhangi bir sonuç elde edemeden ağanın yanına döner ve Jan‟ın buraya kadar gelmemesi ile ilgili farklı mazeretler anlatır. Ağa kudurur, zavallı papazı Jan‟ın yanına tekrar gitmeye ve muhakkak onu getirmeye mecbur eder. Papaz tekrar Jan‟a gider ve akĢam beraber gitmeyi teklif eder. Jan ağa-mağa tanımadığını söyler sinirle: “Ağa benim yanıma gelsin!”
Sis/Kozan (Kaynak: Mkhitarist Manastırı, S. Lazzaro, Venedik) Ağa haberi aldığında Türk mutasarrıfa gider ve olayı olduğu gibi anlatır. O da gerekli olanın yapılması için polislere emirler verir. Gece 10-11 sıralarında sessizce ve uyandırmadan Jan‟ın kaldığı Cerecyan‟ın evini kuĢatıp mahallenin kaçıĢ yollarını kapatırlar. Bir saatlik bir operasyonla toplantıda olan insanları ve mahallenin göze batan gençlerini tutuklayıp katı bir kontrol altında hapise atarlar. Tutukluların sayısı 40‟a çıkıyordu. Fakat her yandan ve her imkanla yapılan müdahaleler sonucunda çoğu serbest bırakılır. Sadece Jan, Minas Martayan, Bedros Atmacıyan ve Mateos Cerecyan hapiste kalır. Onlar için yapılan çalıĢmalar sonuçsuz kaldı. Bir yıl Sis hapishanesinde ve
www.houshamadyan.org
14:
mahkemesinde süründükten sonra 10 yıl hapisle cezalandırıldılar ve Payas‟daki ünlü hapishaneye gönderildiler. MeĢrutiyet‟in ilanına kadar (1908) orada kaldılar. Jan‟ın yanında olan ve baĢka yerlerde el konulan belgelerin tercümesi için bazı Ermeniler çağrılır, fakat hepsi de farklı sebeplerle belgeleri tercüme etmezler. O sırada Ermeni okulu öğretmeni, Ermenice, Türkçe ve Fransızcayı çok iyi derecede bilen Harutyun Kederyan (Sarkis Dkhruni‟nin babası), ki bir hükümet görevi için baĢvuruda bulunmuĢtu, belgelerin tercümesini yapmak üzere çağrılır. Seve seve kabul eder ve bütün yazılarları harfiyen tercüme eder. Aynı gün içinde de göreve baĢlar. Bundan böyle gizli veya gizli olmayan belgelerin tercümesi bu Ģahıs tarafından yapılıyordu. Bu tarihten itibaren Hagop Ağa ve Kederyan Ermeni halkının sempatisini ve güvenini kaybetmiĢlerdi. Her hareketleri Ģüpheyle izlenir ve yanlarında milli ve siyasi konular konuĢulmazdı. Papaz da suçlu ve sorumlu görülüp halkın sevgisini kaybetmiĢti. Hapisten kurtulduktan sonra Bedros Atmacıyan TaĢnagtsutyun üyesi oldu ve organizasyon bağlamında önemli çalıĢmalar yaptı. Minas Martayan ve Mateos Cerecyan ise Hıncak olarak kaldılar. Hapisten çıktıktan sonra Jan‟ın nereye gittiği ve ne yaptığını ne çevrem ne de ben bilmiyorum.
Başpatrik Sahag Ġle Görüşme, 1905, Sis
Sis/Kozan, Başpatrikhane külliyesi (Kaynak: Asadur Ebeyan koleksiyonu, Atina, Mayk-Mıgırdiç Tsilingiryan’a teşekkürlerimizle) 1905‟te Adana altkomitesi komite olmuĢtu. Sis grubu ve Adana komitesi tarafından BaĢpatrik Sahag ile bir görüĢme yapıp, partinin karar ve görüĢlerini kendisine iletmem ve kendisinden bunların uygulanması için yardımcı olması ve kolaylık sağlaması için ricada bulunmam üzere görevlendirildim. 1905‟te, Paskalya‟nın ilk günü, Sis Patrikhanesi‟nde resmi kabuller sona erdikten sonra, kapı görevlisi olan yamak-diyakos vasıtasıyla yarım saatlik bir kabul lütfetmesini rica ettim. Ricam hemen kabul edildi. Bu arada, o
www.houshamadyan.org
15:
diyakosun adı Küd idi, daha sonra rahip ve episkopos olacaktı. Önceleri TaĢnagtsutyun sempatizanı, daha sonra üyesi ve Sis Komitesi‟nin en faal ve hareketli üyesi oldu. BaĢpatriğin Ģahsi odasına (yatak odasına) alındım. Nezaket jestlerinden sonra söz alıp Ģöyle dedim. “BaĢpatrik hazretleri, TaĢnagtsutyun, Türkiye Ermenistanı ve Rusya Ermenistanı‟nında olduğu gibi, Kilikya‟yı da bir süredir faaliyet alanı içerisine aldığını size bildirmem için beni görevlendirdi. Organizasyon çalıĢmalarında baĢarıya ulaĢmıĢ ve çevresini günden güne geniĢletmektedir. Manevi desteğinizi esirgememenizi, çabalarını desteklemenizi ve siyasi alanda herhangi bir zorlukla karĢılaĢıldığında, gerekli görüldüğü takdirde, yüksek ve saygın müdahelelerinizi beklemektedir. Dikkatinizi Hagop Ağa Nalbandyan (Sis‟in ileri gelenlerinden, baĢpatriğin danıĢmanı ve yakını) ve Harutyun Kederyan üzerine çekmek isteriz. Bu Ģahıslar hat sahfada Türkofil oldukları için Ģüpheli görülmektedir, aynı zamanda hafiye ve jurnalci olmuĢlardır.” Bu iki adamın adını andığımda ve henüz sözlerimi tamamlamamıĢken, farkedilmeyen bir Ģekilde kızdı ve sinirlendi. ġöyle dedi: “Ne demek istiyorsun? Nesi var bu insanların? Ne yapmak istiyorsun?” Soğukkanlılık ve nezaketle millete zarar verecek bir çalıĢma yürüttüklerini, tuttukların yolun kendi konumları, adları ve özellikle gerçek ve titiz bir Ermeniye yakıĢmadığını söyledim. Bir kaç saniye süren sessizlikten sonra konuĢtuklarım hakkında çekinceler öne süreceğini ve onları iyi Ermeniler olduklarını söyleyip savunacağını düĢündüm. Ne onu, ne de diğerini yaptı. O perdeyi açıp, arkasına gizlenen hikayeyi incelemek istemedi. Kapalı gözlerini birden açtı ve “Sen ne zamandan beri partili oldun? Babanın komiteci olduğundan haberi var mı?” dedi. “Hayır, babamın haberi yok, fakat Beyrut‟taki abim Dikran Bey haberdardır” dedim.
www.houshamadyan.org
16:
BaĹ&#x;patrik II. Sahag Khabayan (1902-1939) (Kaynak: Hermann Goltz, Der Gerettete Schatz der Armenier aus Kilikien, Dr. Ludwig Reichert Verlag, Wiesbaden, 2000)
www.houshamadyan.org
17:
Dikran Kasarcıyan/Sahakyan (solda) ve Aşod Kasarcıyan (sağda) biraderler, 1910'lu yıllar, ABD (Kaynak: Vahe Yakubyan koleksiyonu) “Haberi olup da engelememesi ilginç”, dedi. Ailemizin, kendisinin de pek iyi bildiği gibi, milletperver ve millet için her Ģeyi feda etmeye hazır olduğunu söyledim. Tabii ki, bu sürpriz ve cürretkâr cevap karĢısında ĢaĢırmıĢtı. Gizli bir kızgınlıkla “Peki, babanı görüyorum, ve bütün bunları kendisine anlatacağım, sonra tekrar senle görüĢürüm” dedi. Sorularımın ve konuĢtuklarımın cevabı bu oldu. KonuĢmayı uzatmam faydasız, özellikle hoĢ olmayan tartıĢmalara vesile olabilirdi. Ayağa kalktım, tekrar elini öptüm, ve sadece Ģu bir kaç sözcüğü söyledim: “Ben sırrımı Kilikya BaĢpatriğine söyledim. Onlar hakkında iyi veya kötü karar vermek artık kendi bileceği iĢ”. BitmiĢti, dıĢarı çıktım. Diyakos orada, kapının önündeydi ve her Ģeyi iĢitmiĢti. Tebessümle Ģöyle dedi: “Son sözler yüreğine saplandı. Merak etme, eksik bıraktığını ben tamamlarım”. Gerçekten de ne babamla konuĢmuĢ, ne de dediklerim hakkında herhangi bir uygulama yapmıĢtı. Hissedilen sadece Ģu oldu: O iki insan görünürde kendi kabuklarına çekilmiĢlerdi, fakat aslında kötü yoldan gitmeye devam etmekteydiler.
Sis’teki Yeni Tutuklamalar 1907‟de Adana komitesi üyelerinden Hanna ve Boğos Tuğlacıyan ve Garabed Cıplakyan ve Sisli Garabed Efendi Fermanyan ihanete uğrayıp tutuklandılar ve Halep hapishanesine gönderildiler. Garabed Efendi Fermanyan Sis‟in en ünlülerinden ve ileri gelenlerinden ġahan Kehya‟nın evladıydı. Fermanyan soyadı Sultan [Sultan adının yanında boĢluk var. Muhtemelen yazar ilerde bu adı tamamlayacaktı, e.n.])‟ın verdiği fermanla verilmiĢtir. ġahan Kehya Kozanoğluların danıĢmanı, iç ve dıĢ iĢleri bakanı ve her Ģeyiydi. Türk hükümetinin resmen tesis olmasından (1860) baĢlayıp [yani bu bölgede Osmanlı merkez hükümetinin konumunu sağlamlaĢtırması], vefatına kadar ceza mahkemesi heyet üyesi olmuĢtur. Ermeni milletini bir çok felaketten ve kırımdan kurtarmıĢtır. Nihayet dönemin en etkin, akıllı,
www.houshamadyan.org
18:
diplomat, hazırcevap ve psikoloğu idi. Ġstanbul‟dan yeni bir mutasarrıf veya yüksek rütbeli bir memur Sis‟e yollandığında, Dahiliye Nezareti ġahan Kahya‟ya saygı gösterilmesi ve onun gösterdiği yolda gidilmesi hususunda özel nasihatler yapardı. Zekasının ve hazı cevaplılığını ispatlayan bir anektodu paylaĢmak isterim. Merkezi hükümet Adana vilayetine Sis için yeni bir mutasarrıf atandığını söyler. Vali de Ģu gün Ģu saatte paĢanın mutassarrıf olarak Sis‟e varacağını Sis‟e bildirir. Gelenek olduğu üzre, memurun vardığı gün memurlar, Türk ve Ermeni ileri gelenleri yeni geleni karĢılamak için Ģehrin 1 saat uzağında bulunan uygun bir yere giderler. Mutasarrıf belirlenen saatte heyeti ile birlikte Ģehre varır. Atlardan iner ve birbirlerini Türk usulüne göre temennayla selamlarlar. Bir memur orada bulunanları teker teker mutasarrıfla tanıĢtırır. Bu ritüel de sona erdikten sonra, mutasarrıf Ģöyle der ġahan Kahya‟ya:
Sis, panorama (Kaynak; Leon Alişan, Sisuan, Ermeni Kilikya‟sı kompozisyonu (Ermenice), 1885, Venedik, St. Lazar) “ġahan kahya, buraya Sis‟e gelen mutasarrıflar arasında en iyisi kimdi?” Kahya cevaplar: “En iyisi Hasan PaĢaydı!” PaĢa tekrar ne iyilik yaptığını ve ne meziyetlere sahip olduğunu sorar. Mahya cevaplar: “Efendim, meziyeti ve iyiliği o oldu ki Sis‟e girmeden burada öldü.” PaĢa‟nın ağzı bu cürretkar cevap karĢısında açık kalır. Daha bunun gibi çok hikayeleri var. ġahan Kagya‟nın kardeĢi de Artin Kahya idi. Cesur ve amansız bir asker ve o dönem karĢıt aĢiretler arasında yaĢanan çatıĢmaların komutanıydı. Nihayet hasta yatağında üzerine saldirip öldürmüĢlerdir. 1907 tutuklamalarından sonra Adana, Sis ve Ermenilerin yoğun olarak yaĢadıkları çevre yerleĢim birimlerinde korku hüküm sürer, çünkü tutuklamaların her tarafa yayılacağını ve nedensiz iftiralarla bir çok Ermeniyi hapislere dolduracaklarını düĢünüyorlardı. Özellikle konum sahibi kiĢiler çok endiĢeliydiler, çünkü Fermanyan gibi ünlü biri, tarafsız, yüksek rütbeli bir hükümet görevlisi ve son derece korkak bir kiĢi olmasına ve devrimle herhangi bir iliĢkisi olmamasına rağmen tutuklanmıĢ ve Halep hapishanesine
www.houshamadyan.org
19:
gönderilmiĢti. Fakat düĢünülen olmadı. Fermanyan ve diğerleri hüküm giymeden iki yıl hapis yattıktan sonra, MeĢrutiyet‟in ilanıyla serbest bırakıldılar. Bu kiĢilerin tutuklandığı dönemde Zeytun ve MaraĢ‟tan da Ermeniler tutuklanıp Halep‟e gönderildiler.
Meşrutiyet’in Ġlanı, 1908
İstanbul, II.Meşrutiyet’in ilanından sonra yapılan Meclis’i Mebusan seçimleri. Fotoğrafta seçim sandığının bir törenle taşınması görülmektedir. (Kaynak: Salname-i Servet-i Fünun, İstanbul, 1910) 1908 Temmuz‟unda Jön Türklerin baskısı ve tehditi ile Sultan Hamid MeĢrutiyet‟i ilan ediyordu. Ġmparatorluğun dört bir yanında, özellikle Ermenilerin yaĢadığı bölgelerde, kilise çanları çalıp Osmanlı‟nın gökyüzünde parlayan özgürlük güneĢini müjdeler. Her yerde çoĢku, kutlama, mutluluk sesleri, toplantılar ve mitingler yapılıyordu. Türk ve Ermeni kardeĢliği için kadehler kaldırılıyor, insanlar birbirlerine sarılıp öpüĢüyorlardı. Türk ve Ermeni kardeĢ olmuĢlardı. Kilise ve camilerde Ermeni ve Türklerin katılıyla dualar yapıldı. “YaĢa” nidaları yeri göğü inletiyordu. Sultan için temenniler yapılıyor ve Jön Türklerin Ģerefine kadehler boĢalıyordu. Kutlamalar haftalar boyunca sürdü, sanki her gün Ermeniler için Paskalya, Türkler için ise Bayramdı. Nihayet dün yapılan kırım ve taĢkınlıklar, düĢmanlıklar ve nefret ebediyen unutulmuĢtu. Tüm Ermeniler yeni bir hayatın eĢiğindeydi ve güzel bir vizyonla, mutlu ve özgür bir geleceğin planlarını yapıyordu. Fakat maalesef bunları kötü günlerin de en kötüsü takip etti. Kilikya‟nın yıldızlı göğü birden karardı ve yeĢil ovalar evladlarının kanına boyandı. Ceyhan ve Seyhan kızıl akıyordu haftalar boyunca.
www.houshamadyan.org
20: Ġskenderun’a Doğru, 1909 Nisan Başı, Mehmet Efendi ile Yol Konuşması 2 Nisan 1909‟da, Paskalya‟nın ikinci günü, Sis, Hacın ve Ğars Bazar (bugün Kadirli) komitelerinin katılımı ile (kendilerine önceden Adana Merkez Komitesi ve Sis komitesi tarafından özel bir mektupla haber verilmiĢti), Ermeni Devrimci Federasyonu‟nun toplantısı merkez manastırında gerçekleĢir. Ana gündem maddesi Ġskenderun‟da gerçekleĢecek bölge toplantısına gönderilecek delegenin seçimi idi.
XX. yy. başında Sis/Kozan Sancağı YaklaĢık iki saat süren istiĢare sonunda, oy birliği ile beni delege olarak seçtiler. Gerçi bu üç bölgeden üç delege istenmiĢti. Zamanın uygun olmaması, yapılacak masraflar ve farklı engeller göz önüne alınıp sadece bir delege yollanması kararlaĢtırıldı. Toplantının ertesi günü, yani Paskalya‟nın üçüncü gününde, öğleden sonra, bir araba kiralayıp yoldaĢlar Sahag Ğıracyan, Stepan Keklikyan (bu ikisi Hacınlıydı, fakat Ğars Bazar‟a yerleĢmiĢ, ticaretle uğraĢıyorlardı, varlıklı ve para sahibi ailelerdi) ile Ğars Bazar‟a doğru yola çıktık. Orada gecenin 5/6 saati istirahat ettikten sonra, atla Aleksandret'e gidecektim. Bu, Sis‟den Ġskenderun‟a giden en kestirme yol sayılıyordu. Yolda baĢka bir araba bize yetiĢti. Ġçerisinde sadece iki Türk vardı. Biri Memed Efendi adında, bizle yaĢıt, hükümet katibi ve Sisli idi. Çok yakın ahbabımdı. Yalnızlıktan sıkıldığı için arabamıza binmek istedi. Tabii ki kabul ettik. Araba yola çıkmıĢtı ki ilk önce kendisi muhabbete baĢladı. Gelenek olduğu üzere, her sene, Paskalya‟nın üçüncü günü, Ermeni ve Türk herkes Ermeni Mezarlığı‟nda toplanır ve farklı oyunlar oynarlardı: Tura, rasdıkestı (burç) ve güreĢ. Mezarlıkta bir kavga olduğunu ve az daha kan döküleceğinden bahsetti. Yorgi adında 22 yaĢında Rum bir genç, bir çok kiĢi ile güreĢtikten sonra, herkesi yere yığıp, yenmıĢ. En sonunda Türkler Aydınlı büyük ve kuvvetli birini meydana getirip tehdit ederler. Onla da güreĢmeye mecbur kalır. Onu da yere yığar. Türkler bu zaferi görüp kudururlar ve Yorgi‟nin kanunsuz
www.houshamadyan.org
21:
yollarla baĢarılı olduğunu söyleyip, tekrar güreĢmelerini talep ederler. Ġki taraf da, Ermeniler ve Türkler, sinirlenirler ve kaçınılmaz sonu beklemeye baĢlarlar. Sonuç tabii ki kavgalı bir çatıĢma olacak, kan dökülecek ve Kırmızı Paskalya [Kırmızı, geleneksel olarak Paskalya yortusunun rengidir, çevirmenin notu] kırmızıya boyanacaktı. Dikkatsizce yapılacak küçük bir hareket veya eksik bir laf kaçınılmaz olan kavganın ateĢleyicisi olacaktı. Fakat Sis‟in önde gelenlerinden, etkili, fakat bir o kadar da iyi kalbli, hele bir de Ermenileri seven Halil Ağa Zade Hacı Ağa‟nın varlığı bir lütuf olur. Her zaman olduğu gibi, bu sefer de tüm etkisini ve iyi niyetini ortaya koyar ve meydana gelir. Kendine has kurnazca bir edayla “Kural dıĢı bir oyunla Aydınlıyı yendiğini ve onun senden çok daha kuvvetli ve iyi güreĢen biri olduğunu itiraf et” der. Yorgi ve orada bulunan tüm Ermeniler çoğunluk olmalarına karĢın, Hacı Ağa‟nın sözlerinin ardında gizli bir amaç olduğunu hissedip anlarlar. Onun kendileri lehine olduğuna da emindiler. Dolayısıyla her yandan Yorgi‟nin yenildiğini, kural dıĢı davranıĢından dolayı da Aydınlı‟dan özür dilemesi gerektiğini bağırırlar. Yorgi çoğunluğun sesine kulak verip yapılan önerileri tek tek uygular. Oyunlar, tartıĢmalar, aynı zamanda Paskalya bu Ģekilde sona erer. Halk korkmuĢ bir Ģekilde, düĢünceli ve öfkesini içine hapsetmiĢ olarak Ģehre geri döner. Hacı Ağa ise kan dökülmesine engel olduğu için mutludur gerçi, fakat derin düĢüncelere dalmıĢ olarak, Ermeni ve Türk ahbaplarıyla beraber evine döner. Bizimle seyahat eden dostumuz Memed Efendi bu hikayeyi anlattıktan sonra sustu. Kendisi daima mutlu ve gülümsemesi yüzünde bir kiĢi olmasına karĢın, o gün hüzünlü ve sıkıntılı düĢüncelere dalmıĢtı. Mahallemizde beraber büyüdüğümüz, babasının ve babamın samimi ve sadık dostlar ve bizim de yakın iliĢkilere sahip olduğumuz bu iyi kalbli ve Ermenileri seven genç adam acaba Adana‟da ve Adana‟nın tüm ovalarında bulunan Ermeni köy ve kasabalarındaki Ermenilerin, Paskalya‟nın ilk gününden beri, üç gündür kesildiğini, mal varlığının talan edildiğini ve evlerinin yangın alevleriyle yok olduğunu biliyor muydu? Nihayet Kilikya kılıç ve ateĢ arasındaydı. Sis ve civarındaki Ermeni nüfus, Ğars Bazar, Vahga, Hacin ve çevresi olaydan habersizdi. Zira Jeunes Turque‟ler Hamid‟ten daha sistematik ve akıllı bir Ģekilde tasarlamıĢlardı bu kırımı. Kırıma uğrayan Ģehir yada köy katı ve sıkı bir kuĢatma zinciri içine alınmıĢtı ve kuĢların bile oralarda yapılan taktil ve kıtâlin haberini dıĢarıya taĢımaları engellenmiĢti. Yol boyunca sohbet sıklıkla Sis mezarlığında yaĢanan olay hakkındaydı. Biz üç arkadaĢ, özellikle ben, bazen kötü, bazen iyi derin düĢüncelere dalmıĢ, olay hakkında hiç bir Ģekilde bir çıkıĢ ve açıklama bulamıyordum. Gerçi olay bir taraftan önemsiz gözüküyordu, fakat diğer yandan da çok önemli ve hayati olan kötü sezgiler bütün benliğimi kuĢatmıĢ, bana eziyet ediyordu. Dostlarımla fikir alıĢveriĢinde de bulunamadık, çünkü Türk dostumuz iyi derecede Ermenice biliyordu.
www.houshamadyan.org
22: Ğars Bazar’da. Kırım Hakkında Ġlk Haberler ve Cin Toros AkĢama doğru Ģehre vardık ve YoldaĢ Keklikyan‟ın evinde kaldık. Türk de bizimleydi. Yemekten sonra Memed Efendi bir akrabasının evine gitti, biz de misafirhanemize gittik. Yani çoğu zenginin misafirhanesi, kendi yaĢadıkları evden ayrı, bitiĢik veya biraz uzakta bir yerde bulunurdu. Keklikyanların evi hükümet binasının hemen hemen yanında bulunuyordu, misafirhanesi ise caminin diğer tarafında, evlerinin tam karĢısındaydı. Misafirhaneye geçtikten az sonra, oradaki yoldaĢlardan bazıları bizi görmeye geldiler. Günün konusu bölge toplantısına tarafımızdan sunulacak maddeler ve herkesin kafasını meĢgul eden Sis Mezarlığı‟ndaki olaydı. Saat 12‟de misafirler ayrıldılar ve biz de yoldaĢ Stepan ile yanlız kaldık. Hizmetkârları da oradaydı. Yattık. Gecenin 4‟ü olmuĢtu ve benim yola çıkma zamanın gelmiĢti. Sokaktan bir ses “Bay AĢod” bağırıyordu. Yatağımdan fırladım ve sokak penceresini açıp “Kim o? Ne istiyorsun?” diye seslendim. “Ğıracyan‟ım, hemen kapıyı açın!”. O sırada hizmetkâr ve yoldaĢ Stepan da kalkmıĢlar, emir bekliyorlardı. Hizmetkâr aĢağıya indi ve kapıyı açtı. YoldaĢ Ğıracyan nefes nefese ve hepten kendinden çıkmıĢ bir halde, doğrudan Ģöyle dedi: “Adana ve bütün o civarlarda üç günden beri kırım yaĢanıyor ve bu sabah erkenden Ğars‟a da saldıracaklar ve Ermenileri kesecekler”. Nereden ve nasıl anlamıĢ ve haber almıĢtı? ĠĢte hikayesi. Hacınlı, Ğars Bazar‟da yaĢayan ve orada zabtiya olarak görünen Deli Cin Toros Dardağanyan üç dört günden beri baĢka Türk zaptiyelerle beraber köylere vergi toplamaya gitmiĢti. Son gece Ğars yakınlarında bir köye (Vayvaylı veya Yalınız Köyü) gelirler ve kahyanın evine misafir olurlar. Yemekten sonra Türk zaptiyeler dolaĢma bahanesiyle kahyanın evinden çıkarlar, Cin Toros ise yatar. Henüz uyumuĢtu ki ev sahibinin kızı (Burası bir Türk köyüdür, dolayısıyla kahya ve diğer sakinlerde Türk‟tü.) sessizce Toros‟un yanına gelir,ancak duyulan bir sesle onu uyandırır ve Ģöyle der: “Hemen üzerini giyin,atını hazırlamıĢım , bin ve gürültü çıkarmadan kaç.” Sebebini sorduğunda kız kısaca Adana ve çevresindeki kırımdan bahsedip Ģöyle der: “ġimdi burada bu bölgede de tertiplemiĢler, Ğars yakınlarındaki köylere toplaĢmıĢlar ve sabah erkenden Ğars‟a saldıracaklar, biraz sonra da seni burada iĢkence ederek öldürecekler. Vakit kaybetmeden hemen kaç.”
Cin Toros Dardağanyan (Kaynak: Bibliothèque Orientale-USJ)
www.houshamadyan.org
23: Bu beĢ dakikalık hikaye sırasında Toros giyinmiĢ, silahını almıĢ,atının yanına gelmiĢti bile. Ata binip karanlıkta kaybolur. Çok geçmeden Toros‟un kaçmıĢ olduğunu anlarlar, çok ararlar fakat onu bulup yakalayamazlar. Nihayet Toros Ģehre ulaĢır ve doğrudan YoldaĢ Ğıracyan‟ın evine gidip duyduklarını ona anlatır. Ğıracyan yanıma geldi. Toros ise niçin olduğu bilinmez hükümete gider ve olayı bildirir. Fakat ortalığı karıĢtıran, yalan haberler yayan ve huzuru bozan biri olarak suçlanıp tutuklanır ve kaymakam vekili Cemil Bey‟in emriyle gözaltına alınır. Burada bu canavar kaymakam vekilinin ,daha doğrusu geçici kaymakam vekilinin, kim olduğunu hatırlatmakta fayda var. Ğars kaymakamı görevden alınmıĢ ve makamı boĢtu, baĢkatip kaymakamın görevini yürütüyordu. Bu canavar aslen Kozanlıydı. Babasının adı Taptap Hacı Mehmet Efendi‟ydi. (Garip bir yürüyüĢü olduğundan alaycı bir Ģekilde taptap derlerdi.) Muhtar olan bu kiĢi yobaz bir Müslümandı. Üç erkek evladı vardı ve üçünü de Ġstanbul‟a yollayıp onlara yüksek eğitim aldırmıĢtı. Evlatları da kendisi gibi yobaz ve özellikle Sultan Hamid‟ten ilham alıp büyümüĢ ve Ermenilerden nefret eden çakallardı. Çok az Kozan‟a gelirlerdi: Görevleri daima farklı sancaklarda idi. Bu sıralar bu bölgelerde görev yapmayan bu katilin (kaymakam vekilinin) birdenbire nereden ortaya çıktığı belli değildi. Tam da Ğars‟a geldiğimiz gün kendisi de (Cemil Bey) geçici kaymakamlık görevi ile buraya gelmiĢti. Ġlerde anladık ve teyit ettik ki Ġstanbul‟dan özel olarak yollanmıĢtı. Adana kırımı henüz baĢlamamıĢtı: Oraya vardığında hiç mola vermeyip Kozan‟a gelir ve aynı gün içinde Ğars‟taki kırımı organize etmek ve baĢarılı kılmak için Ğars‟a hareket eder.
Ğars Bazar’daki Ermeniler ve Türkler: Genel Bakış ġimdi YoldaĢ Ğıracyan‟ın bilgilerine dönelim. BeĢ dakikalık istiĢareden sonra hiç vakit kaybetmeden aĢağıdaki adımların atılmasına kesin olarak karar verildi: 1-Acilen bütün Ermenilere silahlarını almaları ve Ermeni mahallesinde toplanmaları için haber ulaĢtırmak. Yiyecek stoklarının mümkün olduğunca çok olmasını da unutmasınlar. 2-Hınçak Komitesi‟ne de sorumlularını seçmelerini ve istiĢare toplantısı tertiplemek için onları Ermeni mahallesine göndermeleri konusunda haberdar edilmesi, 3-Herhangi bir sürpiz karĢısında halk toplanana ve diğer güçler hazır olana kadar, mahalleyi savunmaları için seçkin ve cesur insanlardan oluĢan grubu hazır tutup Ermeni mahallesinin önemli noktalarına yerleĢtirmek, 4-Parti temsilcilerinden ve halkın ileri gelenlerinden bir komisyon oluĢturup hükümetin fikrinin ne olduğunu ve nasıl bir tutum takındığını anlamak için hükümete baĢvurmak. Onun duruĢu ve konumu tabiki malumumuzdur. Fakat bu ilerde gerekli olduğu zaman sadık yurttaĢlar olarak bizleri savunması ve kırımı engellemesi için kendilerine baĢvurduğumuzu söylemek için bir çeĢit göstermelik prosedür. 5-Aynı Ģekilde önceden belirlenmiĢ temsilciler, müdahale etmek ve güruhun Ģehre saldrımasını engellemek için Türk ileri gelenlerine baĢvuruda
www.houshamadyan.org
24:
bulunacaklar. Aynı Ģekilde iyi kalpli dostlar olarak, kendi manevi güçlerini ve etkilerini birleĢtirerek hükümeti kırımı engellemeye zorlamalarını sağlamak. Ğars Bazar‟daki Ermeni ve Türk ileri gelenlerini, aynı zamanda TaĢnak Sütyun ve Hınçak partilerinin temsilcilerini burada tanıtmamız gerekli. Türkler: 1-Arif Efendi Müftüzade: Babası çok etkili bir müftüdür. Kozan sınırlarından MaraĢ‟a, Ğars‟ın dağlık ve ovalık bölgelerinin tek sahibi, büyük bir misafirperver ve aynı zamanda Ermeni dostu. GeniĢ misafirhanesinin ve evinin yöneticisi ve muhasebecisi bir Ermenidir. Müftü yıllar önce öldü, en büyük oğlu olan Arif babasının makamına oturdu. Arif, babasının tam tersi idi. Müsrif bir hayat yaĢar ve Ermenilere de iyi davranmazdı. Kırım sırasında köyünden ayrılmadı ve takındığı ikircikli politika nedeniyle Ermeniler çok zarar gördüler. 2-Veli Efendi: Muhtar, hiçbir faydası olmadı. 3-Meherri Mehmet Efendi: Hiçbir faydası olmadı. 4-Tekerlekzade Hasan Efendi: Hiçbir faydası olmadı. 5-Çıldıroğlu Ġbrahim Efendi: Hiçbir faydası olmadı. 6-Tevfik Efendi: Mahkemenin baĢkatibi. Epeyce faydalı oldu. 7-Ġdem Efendi, Kırıntılı Vais Ağa‟nın oğlu: Çok çalıĢtı ve çok faydalı oldu. Çok iyi kalpli, vicdanlı ve Ermenilere karĢı büyük sempatisi vardı. Çok etkiliydi ve yaygın bir ismi vardı. 8-Çerkez Nuri: VahĢi bir canavardı, iki yüzlü ,riyakar bir yaramaz. Kendisi hakkında ileride tekrar konuĢacağız. 9-Musa Ağa‟nın ve Ahmet Ağazade‟nin (Tatarlı) oğulları; Mehmet ve Hüsnü Efendiler: Ġstanbul‟da okumuĢlar, medeni ve çok nazik, Avrupai bir eğitimleri ve tavırları vardı. Baba ve oğullar olarak felaketi engellemek adına bütün imkanları ve etkilerini kullandılar. Fakat imkansızlık karĢısındaydılar, çünkü ağaların çoğunluğu hükümetten yana tavır alıp kırımı desteklediler. Dolayısıyla bu alanda baĢarılı olamadıkları için dolaylı yolardan çalıĢmaya baĢladılar. Bir çok Ermeni‟yi kendi himayelerine alıp kurtardılar. Kırımdan sonra da maddi ve manevi olarak destek verdiler. Nihayet, kelimenin tam anlamıyla insansever ve özellikle Ermeni dostuydular. Olayların anlatımı sırasında isimlerine tekrar rastlayacağız. Ermeniler: 1,2- Panos Efendi Ğaramanyan (Böyük Panos) ve Panos Efendi Ğaramanyan (Güççük Panos): Yıllar boyunca mahkeme üyesi olmuĢlardır. Birbirlerinden kurnaz ve politik. Türk psikolojisini iyi bilirlerdi. Ġkisi de aynı derecede maddiyatçıydılar. 3-Arakel Efendi Çakalyan 4-Krikor Efendi Çakalyan 5-Nazar Efendi Acemyan (Müstantıklık görevlisi) 6-Toros Ağa Dumanyan: Manifatura zengini bir tüccar, Hacınlı. 7-Asdur Ağa Keklikyan (YoldaĢ Stepan‟ın babası): Ġyi niyetli bir insan, manifatura zengini bir tüccar, Hacınlı. 8-YeğiĢe Efendi Keklikyan: Kurnaz, hazırcevap, Ģakacı, sempatik hareketler ve konuĢmaya sahip, oldukça cesur, Hacınlı. 9-Garabed Ağa Toscıyan:Hacınlı
www.houshamadyan.org
25:
10-Dolabcıyanlar: MaraĢlı 11-Yağlıdyan: Ğars ve Kozan‟daki tüm bölgelerde çiçek hastalığı aĢısı hekimi. Gözleri zayıf olduğundan „Kör Hekim‟adıyla tanınırdı. Komik, Ģakacı, içkici, zevk adamı, iyi bir Ermeni‟ydi. Ğars Bazar‟daki Ermeni Nüfusu: 360 aile. KarıĢık,her yerden gelmiĢ. Asıl Ğarslılar çoğunluğu Hacınlılar ikinci çoğunluğu oluĢtururdu. MaraĢlılar, Kayseriler, Çokaklılar da vardı. Çokak, Ğars dağlarında eski dönemlerde kalmıĢ, ulaĢılamaz bir konumda bulunan hemen hemen tümüyle Ermenilerin yaĢadığı bir köydü. Halkı cesareti ve cürretkarlığıyla ünlüydü. Çevredeki Türkler onların intikamından korkardı. Gars Bazar‟da Zeytunlular da vardı. Ğars Bazar‟daki Türk Nüfusu: 150 aile. Fakat bir çok çevre köyün nüfusu tamamen Türk‟tü.
www.houshamadyan.org