Sincan ibni Sina lisesi Dijital Kitap Dergisi Mayýs 2011 Sayý: 04
encere
3
Kitapenceremiz Meral Güzelli
4
BÜYÜKELÇÝ Vahide Akdemir
5
ÜÇÜNCÜ GÖZ Leman Baþar
6
AFKANÝSTAN TÜRKLERÝ Hacý Yaman
8
ÖFKE DANSI Nazan Boztaþ
10
ÝNSAN NE ÝLE YAÞAR Zeliha Gedik
11
SAADET DEVRÝNDEN Efkan Vural
12
CUMHURÝYET TÜRK MUCÝZESÝ (ÝKÝNCÝ KÝTAP) Ali Fuat Doçan
13
SATRANÇ Arzu Özmen
14
RUMELÝ VE MUHTEÞEM ÝSTANBUL ÝSTANBUL YÜZLÜ KADIN Ýlkgül Çelebi
15
FELSEFE EÞLÝÐÝNDE AÞKA YOLCULUK Ayfer Özkan
16
SARIKAMIÞ Adile Güngör
17
AMERÝKAN SARGISI Sinan Kalaycý
18
ZAMANIN KISA TARÝHÝ Hasan Eldemir
20
HALLACI MANSUR Ahmet Can
21
PEGASUS SIRRI Esra Yaþar
22
TÜRKÇÜLÜÐÜN MANÝFESTOSU Ergün Coþkun
26
TÝYATRO Hülya Yamen
28
ÇÝZGÝNÝN DÝLÝ Meral Güzelli
encere
Gökkuþaðý Pencere'de Yedi renk kolkola girmiþ güneþe göz kýrparak giriyor penceremden, kitaplýðýmýn oluþturduðu tabloda her kitap bir fýrça darbesi olmuþ. Renk diyorum kitaplara çünkü hepimiz bir rengiz hayat tablosunda her birimiz ayrý bir duygunun yegâne þablonlarýyýz týpký renkler gibi! Hacmi
bizden
büyük
kitaplýklarýn
taþýyamadýðý onca serüven hafýzamýzda aðýrlýk Kapak Karikatürü: Medi Belortaja
yapmadan durmasý neyin delaleti?
(Arnavutluk)
Sincan Ýbni Sina Lisesi Dijital Kitap Dergisi
"Sanat algýlamaktýr." der, Pablo Picasso, yani farkýnda
olmak
görebilmektir
sanat.
Alýcýlarý
açmak, konuþmak, yorumlamak, analiz etmek
Sayý:04
yazmaktýr sanat, okumaktýr. Kimi hikâye özgürlüðü anlatýr mavidir, kimi
Editör
roman aþký anlatýr, kýrmýzýdýr, kimisi savaþý anlatýr
Ahmet Can Hülya Yamen
yani kontrasttýr. Bir kitap bitip diðeri baþlarken
Tashih
aradaki zaman siyah beyazdýr, zaman uzadýkça özlersin
rengi
ve
burnuna
deðen
mürekkep
A.Fuat Doçan N.Kemal Arýcý
kokusunu… Lakin okudukça cehaletin gürültüsü
Tasarým
biter, bilginin melodisi baþlar iletiþimin arka
SaÇe
Ýrtibat
fonunda. Bu gün pencerem de gökkuþaðý var; izin ver girsin içeri, doldursun tablonu belki milyonkezki fýrça darbesiyle. Sanma ki bitecek zira resmin sonu
kitapencere@gmail.com
yok!
Dijital Daðýtým http://issuu.com/ibnisina/docs
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Büyükelçi Emir Kývýrcýk GOA Yayýnlarý 224 Sayfa Vahide Akdemir Bu kitap II. Dünya savaþýnýn ayak seslerinin duyulmaya baþladýðý 1939 yýlýnda Fransa'ya Türk Büyükelçi olarak atanan Behiç ERKÝN'i anlatmaktadýr. Kitabý iki yýl önce okudum. Behiç ERKÝN ismini ilk defa bu kitap ile duydum. Kitabý okuduðumda ben bu ismi "nasýl ilk defa duydum" diye düþünerek, yakýn tarihimiz hakkýnda ne kadar az bilgiye sahip olduðumun farkýna vardým. Ankara'da Sincan-Kayaþ arasýnda ki tren hattýnda bulunan Behiçbey (Behiç Bey) istasyonuna niye bu ismin verildiðini anladým. 1 aðustos 1939 yýlýnda Fransa'daki bütün gazeteler baþ sayfalarýna Türkiye'nin Fransa'ya atadýðý yeni büyükelçiyi taþýmýþlar. Gazetelerin neredeyse tamamý "Yeni Türk Büyükelçi" diye baþlýk atarken, bir tanesi "Olaðandýþý Büyükelçi" tanýmýyla Behiç Bey'in kim olduðunu okurlarýna anlatmýþ. Kimdir peki Behiç ERKÝN? Türk tarihi için önemi nedir? Yaptýklarýna bakýldýðýnda O'nun günümüze ismi taþýnmamýþ gizli bir kahraman olduðunu düþünüyorsunuz. Neler mi yapmýþ Behiç ERKÝN? Çanakkale ve Kurtuluþ Savaþý'nýn lojistiðini gerçekleþtirmiþ, Demiryollarý için "hiçbir Türk iþletemez" diyen yabancýlara tarihi bir ders vermiþ. Kurtuluþ Savaþýndan sonra demiryollarýný yabancý iþletmelere geri vermek isteyenlere karþý gelerek, millileþtirilmesini saðlamýþ, Demiryollarýnýn iþletme lisanýný ve ÝTÜ'nün derslerini Türkçeleþtirmiþ, Türkiye Cumhuriyeti'nde ilk defa özerkleþtirilmeyi saðlayarak, ÝTÜ'yü özerkleþtirmiþ,
Ýlk kamu müzesini kurmuþ, Ýlk demiryollarý okulunu kurmuþ, Milli Ýstihbarat Teþkilatýnýn fikir babasý olup, kurucularýndan birisiymiþ, II. Dünya Savaþý esnasýnda 20.000'e yakýn Yahudi'nin hayatýný Türk Vatandaþlýk Sertifikasý vererek Nazi Soykýrýmýndan kurtarma cesaretini göstermiþ, Kitabýn konusu Behiç ERKÝN'in Nazi soykýrýmýndan kurtardýðý Yahudilerin hikâyesi üzerinedir. Kitabýn yazarý Emir Kývýrcýk Behiç ERKÝN'in torunudur. Emir Kývýrcýk kitabý yazarken ilgili dönemi iyi bilen kiþilerle konuþmuþ, Türkiye ve Fransa Dýþiþleri Bakanlýðý arþivleri dahil pek çok belge üzerinde dokuz senelik detaylý bir çalýþma gerçekleþtirmiþ ve dedesini bizlere tanýtmayý becermiþ. DÜNYAYA ÖRNEK BÝR TÜRK Hayatý boyunca Atatürk'ün fikir danýþtýðý ender isimlerden biri… Ýstiklal Madalyasý sahibi: 8 Þubat 1935'te Atatürk tarafýndan kendisine, her þart altýnda etkilenmeden karar alabilen anlamýna gelene "Erkin" soyadý yazýlý olarak verilen insan… Milli Ýstihbarat Teþkilatýnýn fikir babasý ve Atatürk ile birlikte kuruluþundaki 13 imzadan birinin sahibi… Fransa devletinin en yüksek niþaný olan birinci dereceden Leojion D'Homeur madalyasý ile Alman devletinin en deðerli niþaný olan birinci dereceden Demir Haç madalyasýna sahip bir Türk… (Arka kapak)
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Üçüncü Göz T.Lobsang Rampa AKAÞA Yayýnlarý 240 Sayfa Leman Baþar Robýn Sharma'nýn "Ferrarisini Satan Bilge"sini okuduðum günden beri saçlarýný sýfýra vurmuþ ,ateþ kýrmýzýsý kýyafetlerle, yalýn ayak gezen bilgelere bir merak oluþmuþtu. Aldýklarý eðitim,gizli öðretileri,esrarlý duruþlarý,sade yaþamlarý… Kitap yazarýn yaþam öyküsü. Tanýnmamak için isimleri deðiþtirerek vermiþ olaylarý, hayatýnýn belli bir kesitini. Ve o kadar sürükleyici bir üslupla anlatmýþ ki kitabý býrakamýyorsunuz. Babasý Tibet'li bir bakan ve annesi Tibet'in sayýlý ailelerinden biri olduðu için ülke yönetiminde sözü geçen bir aileden dünyaya gelen T.Lobsang Rampa'nýn çocukluk yýllarýndan baþlayarak hayatýný, manastýr yýllarýndaki güç koþullar altýnda aldýðý inisiyatik eðitimi, baþarýsýnýn denendiði inanýlmaz sýnavlarý anlattýðý ve insanýn özüne, varoluþun gizine ait bilgiler aktardýðý bir kitap . Bu kitap yani "ÜÇÜNCÜ GÖZ" Budizmin daha doðrusu Tibet Budizminin ve bilgelerinin yaþamlarýna pencere niteliðinde bir kitap. 17 yýldýr ilgi alanýma giren ve ilk ilgilendiðim yýllarda yeni ve olaðanüstü bir bilgiyi öðrenmenin heyecanýyla kiminle paylaþsam-bir iki kiþi hariç- safsata olarak deðerlendirilen parapsikoloji konularýnýn bir kýsmýný bulduðum bir kitap. Ayrýca yaklaþýk 1 yýldýr tasavvufbudizm-parapsikoloji arasýndaki
benzerlikler üzerinde çalýþtýðým iliþkilendirme çabalarýma da yeni bir kapý oldu bu kitap.(Tasavvufun üstün farklarýnýn farkýnda olarak yaptýðým iliþkilendirme diyeyim. Allah adýyla ,Allah yolunda, Allah diyen rehberlerin eþliðinde olanla diðerlerinin farkýný farkederek bir iliþkilendirme.) Parapsikoloji, spiritüalizm metafizik olaylara daha önce ilgi duymayýp araþtýrmadýysanýz bu kitap size hayal ürünü gelebilir.Ama yazar eserlerinde anlattýklarýnýn gerçek olduðunu "Bu kitap bir kurgu deðil, gerçektir. Bu ve diðer iki kitapta olan her þey doðrudur ve benim kendi kiþisel deneyimimdir. Yazacaðým þeyler, insan kiþiliðinin ve ruhunun anlaþýlmasý zor çeþitli yönleriyle ve geliþimiyle ilgilidir; bu da biz Uzak Doðulular'ýn üstünlüðe sahip olduðumuz bir konudur." gibi sözlerle ifade ediyor. Ama Ýmam-ý Rabbani'nin Mektubat adlý eserindeki bazý mektuplarda geçen ruhen yükselmelere inanýyorsanýz bu kitap da size hayal ürünü olarak gelmeyecektir.(Ýmani-Þeytani farklarýn farkýnda olarak tabi.) Ortalama yüksekliði 4900 olan yani kimi yerleri 6000 metrenin üzerinde olan bu ülkenin dünyanýn hiçbir yerinde soluyamayacaðýnýz gizemli atmosferini solumak Tibet Bilgelerini daha yakýndan tanýmak isterseniz sizi bu kitabýn sayfalarýna davet ediyorum.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Afganistan Türkleri Recep Albayrak Berikan Yayýnlarý 149 Sayfa Kitap 4 bölümden oluþmaktadýr. I. Bölümde Afganistan coðrafyasý mülki idari sistemi ve vilayetleri nüfus ve etnik yapý yer almaktadýr. II. Bölümde Afganistan Türkleri yer almaktadýr. III. Bölümde Afganistan'daki parti ve hizipler yer almaktadýr. IV. Bölümde kronoloji (1747-2002) yer alýyor. Ayrýca kitabýn sonuna yazar bir sonuç bölümü eklemiþtir. I. Bölüm Afganistan 29 22 53 ve 38 29 27 Kuzey enlem ile 60 2 41 ve 74 51 47 doðu boylamý arasýnda yer almaktadýr. Komþularý ise Ýran, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Çin ve Pakistan'dýr. Afganistan'ýn yüzölçümü 652.225 km2, nüfus 2002 verilerine göre 30 milyondur. Afganistanýn nüfüs ve etnik yapýsý ise; Peþtün %35, Özbek(Türk) %22, Tacik %18, Hazara (Türk) %6, Türkmen %5, Aymak %4, Arap %3, Kýzýlbaþ (Türk) 1,5, Ýsmaili (çoðu Türk) 1,5, Diðer %4. Türkler aðýrlýklý olarak Kuzey vilayetlerinde diðer bir ismiyle Güney Türkistanda yaþamaktadýrlar. Bunlar Faryab, Cevzcan, Ser-i Pol, Tahar'dýr. Bu vilayetlerin %90'ý Türktür. Ayrýca Badahþah ve Mezar-ý Þerif'in nüfüsünün %50'si Samangah'ýn %70'i Türktür. Baþkent Kabil'in %25'i de Türk'tür. Diðer vilayetlerinde çoðunda nüfüsun %10'u Türk'tür. II. Bölüm Afganistan'da yaþayan Türkler geçmiþleri hakkýnda bilgi verilmektedir. Bunlar Abdaliler, Afþarlar, Araplar (Türkleþmiþ), Aymaklar, Çaðataylar, Goriler, Halaçlar, Hazaralar, Karlýklar, Kazaklar, Kýrgýzlar, Özbeker, Türkmenler. Ayrýca kitapta Alim Kühler, Üstad Alim Lebib, Azimi Serhüli, Üstad Behlen, Mevlevi Cevheri, Esedullah Velvaki, Üstad Ebül Hayr Hayri, Hafizi Cevzcani, Muhammed Rafið Enber, Mahdum Sepuli, Mezihi Cilve, Mecid Ýþçi, Nurullah Altay, Dr.Yakup Vahidi gibi Türk yazar ve þairlere de yer verilmiþtir.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Hacý Yaman III. Bölüm Afganistan'da kurulan partilere ayrýlmýþ. Türklerin kurduklarý partiler; 1. Combeþ-i Milli Ýslami Afganistan (CMÝA) : 1992 yýlýnda :Org.Abdurreþid Dostum tarafýndan kurulmuþtur. Dostum 1979 yýlýnda SSCB'nin Afganistaný iþgali sýrasýnda Ruslara karþý savaþmýþtýr. Ruslarýn Afganistandan çekilmesinden sonra baþ gösteren iç karýþýklýkta Türklerin haklarýný savunan önemli bir lider olarak ortaya çýkmýþtýr. Atatürkçü bir kiþidir. Kuzey vilayetlerinde etkilidir. 2. Combeþ-i Milli Afganistan (CÝA) : Ýran'ýn etkisiyle CMÝA'nýn ikiye bölünmesi amacýyla yapay olarak kurdurulan bir partidir. 3. Gürûh-u Kâr : Kuzey vilayetlerinde etkili olan Türkperes, Anti-peþtun ve sosyal demokrat bir partidir. Türkmen, Özbek, Aymak, Hazara vb. Türk gruplarýna mensup Türkistanlý aydýnlarca desteklenmiþtir. 4. Hayriye Müesseseleri 1960 yýlýnda kurulmuþtur. Kabil, Meymene, Mezar-ý Þerif, Samangah'ta faaliyet göstermiþtir. Kuzey Afganistan'da Türklük bilincinin geliþmesine önemli katkýsý olmuþtur. 5. Hizb-i Vahdet-i Ýslami: Türk soylu Hazaralar kurmuþlardýr. Hazaralar mezhep olarak þii olmalarýna raðmen Afganistan Türklerin yanýnda yer almýþlardýr. 6. Mücahitler veya Kuzey Asganistan Ýslam Birliði: 1981-82 yýllarýnda kurulmuþtur. Daha sonra CMÝA'ya dönüþmüþtür. IV. Bölüm 1747-2002 yýllarýný kapsayan siyasi olaylarýn kronolojisinden oluþmaktadýr. 1747'de Ahmet Þah Dürrani tarafýndan Afganistan devleti kurulur. 22 Aralýk 2001'de ise Hamit Karzai ABD ve Ýngiltere'nin isteði doðrultusunda Afganistan'ýn baþýna geçmiþtir. Bu dönemde ise Anglosakson stratejiler, slav stratejistlerin oluru ile Güney Türkistaný Türk ve Türkistanlýlarýn gözünden gizleyebilmek için "Yeþil Kuþak" adýný verdikleri güvenlik þeridi politikasýndan vazgeçerek, Hamit Karzai'nin moda dergilerinde karizmatik folklor kýyafetlerinin öne çýkarýldýðý politikalara doðru yol almaktadýr. Sonuþ olarak Afganistan 250 yýldýr, Peþtun ve Tacikler tarafýndan yönetilmektedir. Türkler üçüncü unsur olarak kaldýklarý gibi devlet kademelerinde temsil de edilmemiþlerdir. CMÝA'nýn etkili olduðu dönemlerde parti içi çekiþmeler sebebiyle önemli fýrsatlar kaçýrýlmýþtýr.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Öfke Dansý Harriet Lerner Varlýk Yayýnlarý 208 Sayfa
fke bir iþarettir, hem de önemli bir iþaret. Öfkemiz incindiðimizi, haklarýmýzýn ihlâl edildiðini, gereksinimlerimizin ya da isteklerimizin doðru þekilde karþýlanmadýðýný ya da sadece, iþlerin yolunda gitmediðini gösteren bir ileti olabilir. Öfkemiz yaþantýmýzdaki duygusal sorunu ihmal ettiðimizi ya da iliþkimizde kendimizden- inanç deðer, arzu ya da hýrslarýmýzdan- çok þey ifade ettiðimizi g ö s t e r e b i l i r. Ö f k e m i z , b a þ a çýkabileceðimizden çok daha fazlasýný yaptýðýmýzý yada verdiðimizi gösteren bir iþaret olabilir…
Ö
Oysa kadýnlarýn öfkelerinin bilincine varmalarý ve öfkelerini ifade etmeleri hep engellenmiþtir. Hepimiz þeker ve baharat karýþýmýyýz. Bizler besleyici, yatýþtýrýcý, uzlaþmacý kiþiler ve devrilmek üzere olan gemilerin kurtarýcýlarýyýz. Dünyayý hoþnut etmek, korumak ve yatýþtýrmak bizim görevimiz. Tüm hayatýmýz buna baðlýymýþ gibi, iliþkilerimizi korumaya çalýþýrýz. Erkeklere duyduklarý öfkeyi açýkça ifade eden kadýnlara kuþkuyla bakýlýr. Eþitlik hedefimize toplum hoþ görse bile, "þu öfkeli kadýnlar"ýn herkesi çýlgýna çevirdiklerini biliriz. Öfkemizi
dolaysýz olarak ifade etmek bizi hanýmefendilikten, kadýnlýktan, annelikten, cinsel çekicilikten uzaklaþtýrýr, hatta "cýrtlak"laþtýrýr. Dilimiz bile bu tür kadýnlarý cadý, acuze, dýrdýrcý, erkek düþmaný…. Niteleyerek l a n e t l e r. O n l a r s e v e m e z v e sevilemezler. Kadýnlýktan yoksundurlar. Kimse onlar gibi olmak istemez. Öfke hissettiðimiz bir þeydir. Her zaman bir nedeni vardýr ve ilgi görmeyi hak eder. Hepimizin bir þeyler hissetmeye hakkýmýz vardýr ve öfke de buna istisna deðildir. Yi n e d e ö f k e k o n u s u n d a kendimize sormamýz gereken bazý sorular var. "Aslýnda neye öfkeliyim?" "Sorun ne ve kimin sorunu?" "Kimin neden sorumlu olduðunu nasýl ayýrt edebilirim?" "Öfkemi, kendimi güçsüz ve çaresiz hissetmeme yol açmadan nasýl ifade edebilirim?" "Öfkelendiðimde durumumu, savunuya ya da saldýrýya geçmeden ifade etmeyi nasýl öðrenebilirim?" "Daha dolaysýz ve kararlý olursam ne gibi risk ve kayýplarla karþýlaþabilirim?" "Öfkelenmek bana yaramýyorsa, baþka ne yapabilirim?"
kitapencere | mayýs 2011 - 04
“Yakýn iliþki modellerini deðiþtirmek isteyen kadýnlar için rehber”
Nazan Boztaþ Öfke duymak bir soruna iþaret etse bile, öfkeyi açýða vurmak sorunu çözmeyecektir. Öfkeyi açýða vurmak iliþkideki eski model ve kurallarýn korunmasýna, hatta bunlarýn daha da güçlenmesine ve dolayýsýyla deðiþimin gerçekleþmemesine yol açabilir. Duygusal yoðunluk yükseldiðinde çoðumuz, diðer kiþiyi deðiþtirmek adýna yararsýz çabalara giriþebilir ve bu yüzden, kendi benliðimizi açýða çýkarma yada deðiþtirme gücümüzü kullanamayabiliriz. Kavga etmemize raðmen sonunda haksýzlýklara boyun eðmeðe devam ediyorsak, yakýnmamýza raðmen kendi umutlarýmýza, deðerlerimize ve potansiyelimize ihanet ededcek bir þekilde yaþýyorsak ya da toplumun dýrdýrcý, þirret, öfkeli ve yýkýcý kadýn kliþesine uygun davranmaya baþlýyorsak, depresyon, kendine saygý duymama, kendine ihanet etme ve hatta kendinden nefret etme gibi duygularla karþýlaþmamýz kaçýnýlmaz olacaktýr. Öfkelerini etkin olmayan þekillerde ifade edenler sonunda, öfkelenmeye hiç cesaret edemeyenler kadar acý çekeceklerdir. Bildik öfke yönetimi yöntemleri iþimize yaramýyorsa , büyük olasýlýkla iki kategoriden birini uygulamaya baþlarýz. "Ýyi kýz" kategorisi, "þirret" kategorisi. "Ýyi kýz sendromu" Gerçekte öfke ya da tepki uyandýran durumlarda sessiz kalýrýz; yada gözyaþlarýna boðulur, kendimizi suçlar
veya öfkemizi saklarýz.Bu þekilde davrandýðýmýzda birincil enerjimizi, baþka bir insaný korumaya ve açýk bir benlik tanýmlayamama pahasýna, ,iliþkimizdeki uyumu korumaya yöneltmiþ oluruz. Diðer insanlarýn tepkilerini okumak ve tekneyi sallamamak için çok fazla çaba göstermemiz yüzünden kendi benliðimiz hakkýndaki açýklýðýmýzý yitirebilir, kendi düþüncelerimiz, duygularýmýz ve isteklerimizden habersiz kalabiliriz. Yaþamýmýz pes etmekten ve idare etmekten ibaret kaldýðýnda, baþka insanlarýn duygu ve tepkilerinin sorumluluðunu yüklendiðimizde, kendi geliþimimizi sürdürmek ve kendi yaþamýmýza nitelik katmak þeklindeki sorumluluðumuzu feda ettiðimizde, iliþkiyi sürdürmek benlik sahibi olmaktan daha önemliymiþ gibi davrandýðýmýzda, öfke kaçýnýlmaz olacaktýr. Ýyi kýzlar öfkeyi hissetmekte pek iyi olmamakla birlikte, kendilerini suçlamada çok baþarýlý olabilirler. …….. Kadýnýn öfkeli ve suçlayýcý bir konumdan, kendi karmaþasýyla yüzleþmeye doðru yaptýklarý yolculuklarý anlatan Öfke Dansý ,öfkenizi yapýcý bir güce dönüþtürerek yaþamýnýzý yeniden þekillendirebilmeniz için size rehberlik edecektir. Dr. Harriet Lerner, kadýn psikolojisi ve ailelerde deðiþim süreci konularýnda en saygýn otoritelerden birisi olduðunu belirtmeden geçemeyeceðim. Tavsiye ederim.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Ýnsan Ne Ýle Yaþar Tolstoy Þule Yayýnlarý 126 Sayfa
T
olstoy'un dünya klasikleri içinde yer alan "Ýnsan Ne Ýle Yaþar?" adlý kitabý kendi içinde birbirinden akýcý kýsa öykülerden oluþmaktadýr. Kitaba ismini veren "Ýnsan Ne Ýle Yaþar?" adlý öyküde bir melek olan Mihael'in Allah tarafýndan cezalandýrýlarak insana dönüþtürülmesi ile fakir bir karý-koca olan Simon ve Matryona'nun hayatlarýnda yer alacak insanýn ne ile yaþadýðýna dair üç sorunun cevabýný bulma sürecini sürükleyici bir dille anlatmýþ Tolstoy. Ýþte insanýn ne ile yaþadýðýnýn cevaplarý: 1. insanýn kalbine ne hükmede: sevgi 2. insana ne veilmiþtir: kendi ihtiyaçlarýnýn bilgisi 3. insan ne ile yaþar: hayat sahibi Allah'ýn varlýðý ile Bunlarla Tolstoy geçmiþten günümüze insaný ve var olmayý özetlemiþtir.Kitapta yer alan bir diðer öyküde ise bir kralýn hayatýnda aradýðý üç sorunun cevaplarýný anlatan "üç soru" adlý hikaye. Kral ülkesindeki bütün büyücü, falcý, kahin, bilim adamý ve münzevilere sormuþ hayatýndaki üç soruyu; sonunda kendi yaþayarak öðrenmiþtir.
Zeliha Gedik
Bu sorularýn cevaplarý: 1. Hayatta en önemli vakit: Ýçinde bulunduðunuz vakittir. Çünkü ancak o zaman elimizden bir þey gelir. 2. hayatta en önemli kiþi: Kiminle beraberseniz odur. Zira kimse bir daha baþkasýyla görüþüp görüþemeyeceðini bilemez. 3. hayattaki en önemli iþ: Ýyilik yapmaktýr. Çünkü insan bu sebeple dünyaya gelir. Tolstoy bu hikâye ile insanýn hayata bakýþ açýsýný yeniliyor. Kitapta yer alan diðer öykü ise "Ýnsana ne kadar toprak lazým?" Bu hikaye ise küçük bir kasabada çiftçi olan Pahom'un zamanla daha fazla topraða sahip olabilmek için hýrsla izlediði yollarý anlatmaktadýr. Pahom istediði kadar topraða sahip olduðunda ise hayat onun için çoktan bitmiþtir. Artýk sadece ihtiyacý olan toprak yalnýzca kendi bedeninin sýðabileceði kadardý. Hayattaki hýrslarýn anlamsýzlýðýný anlatan güzel bir hikaye… Bu kitapla insanýn hayata bakýþ açýsý deðiþiyor. Tabii bir de bunlarý uygulamamýz lazým. Umarým bu kitabý okuyarak hayatýnýzý yeniden yapýlandýrýrsýnýz…
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Saadet Devrinden Ahmet Lütfi Kazancý Semerkant Yayýnlarý
P
eygamber efendimizin doðduðu þu günlerde (20Nisan 571) ve Kutlu doðum haftasýnda O'nun doðumu,çocukluðu,gençliði,peygamberliði,savaþlarý ve vefatýný anlatan eserlerden bahsetmemiz gerekir. Çünkü Peygamberimizin yaþamý bizim için çok önemlidir. Ýslam dininin kurucusu olan Hz.Muhammad (s.a.v)'i çok iyi tanýmalýyýz. Peygamberimiz bizim için en güzel örnektir. O'nun merhametini, höþ görüþünü,kardeþlik anlayýþýný,barýþ anlayýþýný, yardým severliðini, adaletini, çalýþkanlýðýný, ibadetini, ahlaðýný ve diðer özelliklerini öðrenerek örnek almalýyýz. Kur'an-ý Kerimde Yüce Allah þöyle buyurur:"Peygamber size neyi haber verirse onu alýnýz. Sizi neden yasaklarsa ondan da vazgeçiniz."(Haþr suresi,59/7)"Allah'ý ve ahiret gününü umanlar,sizin için Allah elçisinde en mükemmel örnek vardýr."(Ahzab,33/21) Sizlere Peygamberimizin hayatýný romanlaþtýrarak altý cilt halinde kaleme alan Ahmet Lütfi KAZANCI'nýn eserinden bahsedeceðim. Eseri fakülte yýllarýnda okumuþtum. Elinize aldýðýnýzda býrakamayacaðýnýz bir eser. Peygamber efendimizin doðumundan vefatýna kadar hayatýnýn iþlendiði "Saadet devrinden"Serisi 6 kitaptan oluþmaktadýr. 1-Özlenen Þafak: Hz Muhammad (s.a.v)'in doðumundan peygamberlik görevini alýncaya kadar geçen hayatýný ve içinde yaþadýðý cahiliye çaðýný anlatmaya çalýþmaktadýr. 2-Aydýnlýklara Doðru: Hz.Muhammed (s.a.v)'in peygamber oluþundan hicrete kadar olan kýsmý anlatýlýr. Bu cilt sevgili Peygamberimizin ve deðerli Ashabýnýn çile devrini içerir. Peygamberliðin geliþinden itibaren hicretin noktalandýðý ana kadar geçen on üç yýl… 3-Doðuþ: Hz. Muhammed (s.a.v)'in hicretinden Bedir savaþýna kadar geçen zaman anlatýlmaktadýr. Bu ciltte Peygamberimiz hicretiyle Mekke'nin bunaltýcý havasýndan çýkýlmýþ Medine'nin gönüllere ferahlýk veren serinliðine kavuþulmuþtur. Artýk burada Ebu Lehebler, Ebu Cehiller yoktur. Peygamberimiz uðurunda malýyla ,canýyla savaþmayý,hatta ölmeyi þeref bilen insanlarla birliktedir. 4-Yükseliþ: Bu ciltte Uhud, Hendek savaþlarý ve Beni Mustalýk gazasý anlatýlmýþtýr. 5-Guruba Yaklaþýrken: Mekke'ye yöneliþ Hudeybiye Barýþý ve Mekke'nin Fethine kadar geçen süreyi anlatmaktadýr. 6-Kavuþma: Mekke'nin Fethi Veda haccý ve Peygamberimizin vefatý anlatýlmaktadýr. Hocamýz birinci cildin takdim yazýsýnda bu eseri yazmasýndaki beklentisini þöyle dile getirir. Olur ki,bu kitabý okuyanlar arasýnda "Efendimizi daha iyi tanýdým,daha çok sever oldum"diyen bir insan çýkar,huzur-u ilahide böyle þehadet eder. O zaman bu kitaptan beklenen mükafat elde edilmiþ olur.
Efkan Vural
Var mýsýnýz hep beraber Peygamberimizin hayatýný okumaya….
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Cumhuriyet Türk Mucizesi (Ýkinci Kitap)
Turgut Özakman Bilgi Yayýnlarý 848 Sayfa
K
itabýn 27. Basýmý Bilgi Yayýnevi tarafýndan Ekim 2010'da yapýlmýþ. Kitap 844 sayfa. Bir önsöz, 651 sayfa 29 Ekim 1923'ten baþlayan 10 Kasým 1938 ve sonrasýna uzanan yýl yýl düzenlenmiþ Cumhuriyet dönemi anlatýmý, bir sonsöz, Yazarýn teþekkürü, 655. sayfadan baþlayýp 816. sayfaya kadar süren Dipnotlar ve Açýklamalarýn ardýndan s. 817-845 arasý Seçilmiþ Kaynakça'dan oluþuyor. Ýlk defa þimdiye kadar hiç yapmadýðým bir davranýþta bulundum. Kitabý okurken bazý satýrlarýn altýný çizdim. Kitap Cumhuriyet kutlamalarýyla baþlýyor. Bu kutlamalarýn haberi, ilk olarak Ýstanbul Komutanlýðýný devralan Þükrü Naili Gökberk Paþa'ya Ankara'dan gelen bir telgrafla ulaþýyor. Bu sýrada Paþa, Ýstanbul Belediyesinin kendi onuruna verdiði yemekte bulunmaktadýr. Gelen telgrafý o toplantýda bulunanlara okur. Bulunduðu yeri büyük bir sevinç kaplar ve yemektekiler bu kararý alkýþlayarak sevinçlerini belirtirler. Cumhuriyet'in ilâný Ýstanbul'da 101 pare top atýþý ile duyurulur. Hemen ertesi günü Gazi Mustafa Kemal Paþa, Ýsmet Paþa'yý köþke davet edip kendisini Cumhuriyet'in ilk Baþbakaný olarak düþündüðünü söyler. Bu düþüncesini Ýsmet Paþa'ya açarken onun Lozan Konferansý sýrasýndaki çetin mücadelesini, karþýsýndaki görüþmecilerle nasýl mücadele ettiðini bilmektedir. Anadolu'da da böyle bir mücadelenin kendilerini beklediðini, bu mücadeleyi ancak Ýsmet Paþa'yla yapabileceðini, Ýsmet Paþa'nýn baþýnda bulunduðu bir kabineyle baþarabileceðini bilmektedir. Ülkenin durumunu özetler. Yapýlmasý gerekenleri karþýlýklý konuþurlar. Bir gün trenden Ankara Garýna yaþlý bir köylü iner. Bu yaþlý köylü Nuri Efendi'dir. Gazi ile görüþecektir. Köyünde kendine göre çok önemli bir iþ yapmýþtýr. Avrupa'dan bir mektup zarfý içinde pancar tohumu getirtmiþ, ekmiþ, ürünü kaldýrmýþ. Kendi imkânlarýyla o pancardan þeker elde etmiþ, elde ettiði þekerle de köpük helvasý yapmýþtýr. Köylüleri bunu görmüþ, þeker pancarý üretilebileceðini düþünerek birleþmiþlerdir. Nuri Efendi de bunun üzerine Gazi Paþa'dan Þeker Fabrikasýnýn kurulmasý için yardým istemeye gelmiþtir. Gazi Paþa, bu durumu duyunca sevincinden ayaða fýrlar ve köylüyü samimice kucaklayarak tebrik eder. Gereken kiþilerle Nuri Efendi'yi görüþtürür. Böylece ilk þeker fabrikasý kurulur. Cumhuriyet kurulmadan önce ülkede bulunan demiryollarý, Cumhuriyet kurulduktan sonra ilgili
Ali Fuat Doçan
devletlerden alýnmýþ durumdadýr. Bunlara yeni hatlar eklenmesi gerekecektir. Bu da büyük bir baþarýyla gerçekleþtirilir. Bu hatlar her gün metre metre ilerler. Anadolu'nun içleri demir aðlarla örülür. Bu arada 1924 yýlý içinde dönemin ünlü edebiyatçýlarý milletvekili seçilip Ankara'ya gelirler. Türk Ocaðý yeniden örgütlenir. Olaylar böylece yýl yýl Atatürk'ün ölümüne kadar sürdürülür. 29 Ekim 1923-31 Aralýk 1923 arasý kitapta 9-28. sayfalar arasýnda anlatýlýr. 29. sayfadan 1 Ocak 1924-31 Aralýk 1924 arasýndaki bir yýllýk olaylar anlatýlmaya baþlanýr. Bu anlatým 99. sayfaya kadar devam eder. 1925 yýlý olaylarý 100-220. sayfalar arasýnda anlatýlmýþ. 1926 yýlý 221-262. sayfalar arasýnda yer almýþ. 1927 yýlý 262-292. sayfalar arasýnda verilmiþ. 1928 yýlý 293-335. sayfalar arasýnda anlatýlmýþ. 1929 yýlý 336-357. sayfalarda yer alýyor. 1930 yýlý olaylarý 358-409. sayfalar arasýnda anlatýlmýþ. 1931 yýlý 410-430. sayfalar arasýnda. 1932 yýlý 431-460. sayfalarda. 1933 yýlý 461-498 arasýnda. 1934 yýlý 499-522. sayfalar arasý.1935 yýlý 523-548 arasýnda anlatýlmýþ. 1936 yýlý 549-579 arasýnda. 1937 yýlý 580-614. sayfalar arasýnda anlatýlmýþ. 1938 yýlý 615-651. sayfalar arasýnda verilmiþtir. Atatürk Orman Çiftliði'ni kuruþu dikkatimi çekti. Ankara'yý tanýyanlar, Atatürk'e o topraklarýn çorak, üzerinde hiçbir þey yetiþmeyeceðini söylemelerine raðmen sabýrla ve inanarak belli bir süre içinde verimsiz diye bilinen topraklarda neler yapýlabileceðini tüm çevresine göstermesi benim için ilginçti. Kitap roman. Ancak bir belgesel roman. Bir tarihsel roman. Kitabýn kapaðýnda roman yazmasa sanki Cumhuriyet'in ilânýndan itibaren baþlayan bir tarih kitabý okuyormuþsunuz duygusuna kapýlýyorsunuz. Atatürk'ün, yapmayý düþündüðü devrimleri zaman zaman yanýna gelen devlet erkânýyla birden bire konuþmaya baþlamasý dikkatimi çekti. Þunlarý yapmalýyýz, diyor. Ardýndan hemen veya çok kýsa bir süre sonra gerçekleþtiriyor. Bunlarýn bir hazýrlýk aþamasý olmalý, diye düþündüm kitabý okurken. Bu hazýrlýk aþamasýný, yani devrimlerin hazýrlýk aþamalarýný kitapta bulamadým. Bazý yýllardaki olay azlýðý ya da yazara göre önemli olaylarýn azlýðý o yýllara ayrýlan az sayfalarla bir anlamda gösterilmiþ. Yakýn tarihimizi roman formatýnda okuyarak öðrenmek isteyenlere önerebileceðim bir roman. Ýyi okumalar.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Satranç Stefan Zweig Can Yayýnlarý 88 Sayfa Arzu Özmen
...yalnýzlýk ; insana verilebilecek en büyük ceza.
H
ayatýnda birisi ile satranç oynamamýþ olan Dr.B adlý bir avukatýn, kitaplardan öðrendikleriyle bir dünya þampiyonu olan Mikro Czentoviç'i nasýl yendiðini anlatan sürükleyici bir kitap.
New York'tan Buenos'e giden yolcu gemisinde bir milyoner, dünya satranç þampiyonu Mikro Czentoviç'e ücret karþýlýðýnda satranç oynamayý teklif eder. Oyunu izleyen Avusturyalý Dr.B kendini tutamayarak oyuna karýþýr. Sonunda Dr.B'ye þampiyonla satranç oynamasý önerilir. Dr.B, Gestopo tarafýndan uzunca bir süre tek baþýna otel odasýna kapatýlmýþ ve sorgulanmýþtýr. Sorgulam sýrasýnda, gizlice ele geçirdiði bir satranç kitabýndan bu oyunun bütün inceliklerini öðrenmiþti. Ancak bu bilgileri uygulayacak bir satranç takýmý yoktur. Zamanla öðrendiði bilgilerle zihninde satranç oynamaya baþlar. Bu tutkusu bir süre sonra satranç zehirlemesine neden olur. Sonuçta, yalnýzlýk insana verilebilecek en büyük ceza...
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Rumeli ve Muhteþem Ýstanbul Münevver Ayaþlý Timaþ Yayýnlarý 144 Sayfa
Ýlkgül Çelebi
K
itabýn yazarý Münevver Ayaþlý, Selanik doðumlu. Babasý asker olduðu için Selanik'te görevli bulunduklarý bir sýrada dünyaya gelmiþ. Rumeli aþýðý olduðu için bu kitabý yazmaya karar vermiþ. Gazetecilik ve yazarlýk macerasý 1947 yýlýnda baþlýyor. Aslýnda bu kitabý annemin okumasý için arkadaþýmdan ödünç almýþtým. Hazýr almýþken ben de okudum. Kitapta daha çok Rumeli tanýtýlmýþ. Rumeli'li olmaktan bahsedilmiþ. "Muhteþem Ýstanbul" diyor yazar ama Ýstanbul'a fazla yer vermemiþ. Aile fertlerinden, hýsým akrabadan bahsetmiþ daha çok. Gereksiz birçok ayrýntýya girdiði için isim kalabalýðý da yapmýþ. Rumeli þivesi ve Nedim'in þu dörtlüðünden baþka; Bu þehr-i Stanbul ki bimisli behadýr Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadýr. Altýnda mýdýr üstünde midir cennet-i âlâ Elhak bu ne halet, bu ne hoþ ab-ý hevadýr. Bu kitabý çok severek okuduðum söylenemez.
Ýstanbul Yüzlü Kadýn Ahmet Günbay Yýldýz Timaþ Yayýnlarý 288 Sayfa
K
Ýlkgül Çelebi
itabýn arka yüzünde, yazarýn okurlarýný soluksuz ve þaþýrtýcý bir serüvene davet ettiðinden bahsediyor. Oysa baþtan sonunu hemen tahmin edebildiðiniz bir kitap… yani hayal kýrýklýðý.
Yazar bana çocukken bizim dönemin çokça okuduðu Kemalettin Tuðcu'yu hatýrlattý. Bol acýlý, ve karamsar. Bence güzel olan tek þey "vefa duygusunu" hatýrlatmasýydý. Ýnsaný hani insandan ayýran en önemli duygudur ya vefa duygusu. Çoðu vefanýn ne olduðunu bilmez. Vefa, arkanda býraktýðýný giderken yaktýðýný yabana atmamandýr. Vefa, dostluðun asaletine, verilen sözlere, kurulan hayallere ihanet katmamandýr. Vefa, sevgidir belki de þartsýz, hesapsýz, sonu olmayan bir sevgidir. Bir gönül borcudur… Yazar da þöyle diyor kitabýnda "Vefa nasýl bir þeydi? Hani Ýstanbul'daki malum semtin adýndan baþka hiçbir anlam taþýmýyor mu duygularýnýzda?" Gerçekten unuttuysak belki de hatýrlamanýn zamaný…
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Felsefe Eþliðinde Aþka Yolculuk Charlotte Greig Sel Yayýnlarý 238 Sayfa
F
elsefe Eþliðinde Aþka Yolculuk, kýzýmýn kitap fuarýndan tavsiye edilerek aldýðý bir kitap. Sýnavlarýndan dolayý, kitabý ilk ben okudum. Tüm ebeveynler de benim gibi düþünürdü herhalde iyi ki de ben okumuþum : Felsefe, özgür ruh, özgür düþünceyi ifade ediyor benim için. Kurallý ama kuralsýz yaþam! Susannah üniversitede felsefe okumaktadýr. Tez hazýrlamakta ve üç felsefecinin kaynaklarýndan yararlanmaktadýr. Bunlar Nietzche, Heidegger ve Kiergaard.
Ayfer Özkan
Susannah, babasýný kaybedeli bir yýl olmuþ, ruh dünyasý karýþýk, uykularý düzensiz. Özel hayatýný kendince bir düzene oturmuþ kendinden on yaþ büyük jason adýnda bir antikacýyla birlikte yaþamaktaydý. Bu nedenle koþullarý sýradan bir öðrenci gibi deðildi, Mutluda deðildi. Bir gün yine kendi üniversitesinden Rob adýnda bir gençle tanýþýr ve iliþkileri hýzla ilerler, iki iliþki arasýnda seçim yapmak zorundayken, beklenmedik bir geliþme olur ve bir karar vermek zorunda kalýr. Bu karar hayatýný yönlendirecek bir karardýr. Bu kararý almaya çalýþýrken, ailesinin ve arkadaþlarýnýn deðil modern felsefenin üç önemli düþünürünün fikirlerinden yararlanýr. Sizde felsefenin hayatý dönüþtürücü gücüne tanýk olabilirsiniz…
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Sarýkamýþ (Beyaz Hüzün)
Ýsmail Bilgin Timaþ Yayýnlarý 304 Sayfa
P
ek çoðu 20 (yirmi) yaþ civarýnda olan eli silah tutan tüm erkekler askere çaðrýlmýþtýr. Erzurum'a gidip vatan savunmasýna baþlamalarý lazýmdýr. Herkesin içinde biraz hüzün, biraz cesaret ve birazda kýrýlganlýk vardýr. Erlerin bazýlarý Çanakkale'ye bazýlarý da Erzurum'a gideceklerini düþünürler. Seferberlik ilan edilince köylerde sadece kadýn, çocuk ve güçten düþmüþ yaþlýlar kalýr. Bir grup Faik Çavuþ mangasýna geçer. Faik Çavuþ Erzurum'a oradan da Allahü Ekber Daðlarý'nda geçerek Sarýkamýþ'a varmak için ilerlemeye baþlarlar. Ýþte roman asýl burada baþlar. Hüzün, zorluk, açlýk, paylaþým, fakirlik… en önemlisi VATAN SEVGÝSÝ. Her yerde kar vardýr. Hava soðuk ve erler yorgun bir halde ilerlemektedirler. Erlerin ayaklarýnda çarýk üzerlerinde kaftan dahi yoktur. Geri döneceði belli olmayan bir yolculuða çýkmýþlardýr. Erler ilerliyor, kar inadýna þiddetleniyor, soðuk zemheri oluyor, günler ilerliyor, ekmek tükeniyordu. Faik Çavuþ'un mangasýnda Ziver diye bir er vardý. Bu er hapishaneden gelmiþti. Seferberlik baþlayýnca hapishanedekilere taarruza katýlmalarý istenmiþ, eðer tekrar dönerlerse hürriyetlerine kavuþacaklarý söylenmiþti. Ziver neden hapse girdiðini söylememiþ, Faik Çavuþ'sa söylemesi için zorlamamýþtý. Ziver söyleniyor, geldiðine piþman oluyordu. Karný açtý ve üþüyordu. Faik Çavuþ Ziver'e kýzamýyordu, kendide üþüyordu, ne diyecekti ki? Haftalarca yürüdüler. Yiyecekleri tükendi. Erzurum'a haber uçurdular, acil yiyecek lazýmdý. Çatýþmalar oluyor ve iþin kötüsü askerler teker teker güçten düþüyor, hatta ölüyordu. E r z u r u m v a l i s i ü z ü l ü y o r, ç a r e l e r düþünüyordu. Halký topladý. Yiyecek ve içecek getirmelerini, erlerin aç olduðunu, acil yiyecek gerektiðini belirtti. Tüm halk ellerindeki unlardan getirmeye baþladý.
Adile Güngör
Beni etkileyen bölümlerden birisi þuydu; vali camdan bakarken yaþlý bir ninenin belinde un torbasýyla gittiðini görür. Vali koþar, bu nineyle konuþur. Ýþte o nine NENE Hatundur. Bir baþka sorunda vardý. Bu unlar nasýl ulaþtýrýlacaktýr. Erzurum'daki lise çaðýndaki erler bir köye kadar getirecek oradan da diðer köylüler götürecektir. Vatan uðruna yapýlan bu görev baþarýya ulaþýr. Faik Çavuþun Kadir Aða'nýn kýzý ile sevdalanma durumu olur. 31. kolordu ve 32. kolorduda bulunan Faik Çavuþ birbirlerinden habersiz Sarýkamýþ'a yakýn bir yerde Ruslarý ele geçirmek için ilerlemektedir. Bu bölümde de en ilginci 32. kolordunun 31. kolorduyu Ruslar sanýp iki Türk ordusunun çarpýþmalarý. Sarýkamýþ'a girmeye hazýrlanýrken de Ziver vuruluyor. Ziver ölmeden haftalar önce ben ölürsem kaftanýmý sen giyeceksin demiþti. Faik Çavuþ'a. Faik Çavuþ onun sýrtýndan kaftaný alýp üstüne giyer. Sarýkamýþ bizim olacaktýr. Ama planlar iyi gitmedi. Destek gelmedi, mermide kalmayýnca Faik Çavuþ Ziver'in kaftanýný bu vahim durumu yaþamasýn diye evlerden birinin duvarýna astý. Kendine yaklaþan Ruslar'a teslim olur. BU VATAN KOLAY KAZANILMADI. KOLAYDA KAYBEDÝLMEYECEK. Sevda demek, ardýnda sevdiklerini býrakarak, gitmek demek. Sevda demek, ekmeðin sertliðinden diþlerin kýrýlmasý demek, Sevda, vatan aþký yurdum insanýnýn hep içindedir ve hep orada kalacak.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Amerikan Sargýsý Fakir Baykurt Literatür Yayýnlarý 304 Sayfa
Ç
ok uzun yýllar boyunca Avrupa'nýn ve dünyanýn önemli bir bölümündeki ülkelerin sýnýrlarýný tayin eden II. Dünya Savaþý hakkýnda gerek öncesi ve gerekse de sonrasý bakýmýndan çok az þey biliriz. Hatta çoðu bildiklerimizin doðruluðu bile tartýþmalýdýr. Nedenine gelince okuma-araþtýrma alýþkanlýðýnýn çok zayýf olduðu ülkemizde bu konudaki bilgilerimizin çoðunu televizyonlarda izlediðimiz daima tek yanlý film ya da belgesellerden ediniriz. Þimdi bunun ne önemi var denebilir. Ama önemlidir. Çünkü bu savaþ sonrasý oluþan yenidünyada Avrupa kýtasý bir süre için huzuru bulmuþtur ama bizim gibi kýta dýþýnda kalanlar bitmez tükenmez çatýþmalar içine sürüklenmiþlerdir. Ýzlediðimiz hemen her yapýmdan batýlý müttefiklerin dünyayý nazi barbarlýðýndan ya da asyalý bolþevik selinden kurtardýðýný ve bundan sonra da gerektiðinde insanlýðýn emrinde olduklarý sonucunu çýkarýrýz. Propagandaya dayanan tüm bu faaliyetlerden benim anladýðým hep, dünyanýn her zaman bir tehtid altýnda olduðu ve insanlýðýn özlediði mutluluk ve huzuru ancak batý dünyasý ve onun önerdiði demokrasilerde bulabileceðidir. Bunu kabul etmeyen herkes düþmandýr, tehtiddir ve cezalandýrýlmalýdýr. Ýnsanlýk ve demokrasi aþýðý olan kahramanlarýmýz kimi zaman Nazi Almanya sýna kimi zaman da Stalin Rusya sýna dersini verirler. Barýþ zamanýnda ise "Barýþ gönüllüleri" adýyla ortaya çýkan ve savaþ sonrasýnda dünyanýn her yanýna yayýlan bu kiþiler yaptýklarý çalýþmalarla yukarýda andýðým kavramlarý yaymak suretiyle dünya barýþýna katkýda bulunmuþlardýr. Ancak dünyanýn neresinde görünmüþlerse orasý karýþmýþ ve nedeni bir türlü anlaþýlamayan kardeþ kavgalarý meydana gelmiþtir. Ne yazýk ki bizim yakýn tarihimiz de bunun sayýsýz örnekleriyle doludur.
Sinan Kalaycý
Yýllar önce okuduðum Amerikan Sargýsý bana bunlarý düþündürmüþtü. Gerçekten de bir zamanlar devasa iþ makineleri, cheddar peynirleri ve balýk yaðlarýyla ülkemizin de yardýmýna koþulmuþ ve köylere kadar hemen her bölgede hummalý bir çalýþmayla ülkemiz "medeniyet"le tanýþtýrýlmýþtý. Fakir Baykurt un bu eþsiz romanýnda Ankara nýn Çubuk ilçesi ne baðlý kýzýlöz köyünde Amerikalý yardýmseverler ve ne yazýk ki hep varolagelen iþbirlikçilerinin bu kendi halinde yaþayýp giden geri kalmýþ köyde yaptýklarý çalýþmalar ve köylünün olaný biteni anlama çabasý irdeleniyor. Amerikan yardýmý yalnýzca peynir ve süt tozuyla sýnýrlý kalmýyor elbette. Hemen her bahçeye dikilen tuhaf "faynapýl" lardan, köyün güneþini kesen tepenin dozerlerle dümdüz edilmesine ve türlü çiftlik hayvanýn daðýtýmýna kadar akla ne geliyorsa "pilot puruca" kapsamýnda uygulanýyor. Köylüye tümüyle yabancý olan bu yeni felsefenin ne demek olduðu ise yeni atanan köy öðretmeninin kýsa yoldan zengin olabilmek amacýyla iþini gücünü býrakýp define aramaya baþlamasýndan anlýyoruz. Evet çok çalýþýlýyor ama bütün bunlarýn bir karþýlýðý olarak mütevazi bir istekte bulunuluyor elbette. Kahramanlarýmýzý rahatsýz eden "kýzýlöz" adýnýn deðiþtirilerek "yeþilöz" yapýlmasý… Bu son cümlenin bile tek baþýna tüm yukarýda anlatmak istediklerimi yeterince açýkladýðýný düþünüyorum. Bu kitap hakkýnda düþündüklerimi bir sayfada anlatabilmem olanaksýzdýr. Geçmiþe takýlýp kalmak deðil belki ama geleceðin bazý ipuçlarýný bu eserde bulduðuma inanýyorum. Kitabýyla dünün ve bugünün olaylarýný anlamamýza, bu anlayýþla ülkemize ve geleceðimize sahip çýkmamýza katký saðlayan usta yazar Fakir Baykurt a olan þükran duygularýmla…
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Zamanýn Kýsa Tarihi
Büyük Patlama'dan Karadeliklere Stephen W. Hawking doðan Kitap 198 Sayfa
K
itabýn Orijinal adý A Brief History of Time'dýr. Profesör Stephen W. Hawking'in 1988 yýlýnda yazdýðý bir kitaptýr. Bu kitap popüler bilim kitaplarý arasýnda önemli bir yere sahiptir.
"Neden, geleceði deðil de geçmiþi anýmsýyoruz?»
Bu soru cümlesi aslýnda iþin ne kadar çetrefilli olduðunu galiba açýklýyordur? Hawking bu kitapta Evreni nasýl gördüðümüzden, uzay zamanýn deðiþebilirliðine, Big bang teorisinden belirsizlik ilkesine, karadeliklerden zamanýn oku'na kendi sistematiði içinde açýklamalar getirmeye çalýþmýþtýr. Bu tarz kitaplarda genel olarak beklenen dilinin biraz aðýr olmasýdýr fakat bu kitapta dilin oldukça sade olduðu görülmektedir. Yer yer matematiksel açýklamalarda yok deðil ama meraklýsýna az çok anlaþýlýr gelecek bir kitaptýr. Kendimizi þaþýrtýcý bir dünyada bulmaktayýz. Çevremizde gördüðümüz her þeyden bir anlam çýkarmak istiyor ve þu sorularý soruyoruz: Evrenin doðasý nedir? Onun içindeki yerimiz ne, o ve biz nereden geldik? Evren niye böyle? Önceleri genel inanýþ stabil evren kuramýna yönelikti. Evrene bugünkü bakýþ açýmýz ise ancak gökbilimci Edwin Hubble'ýn samanyolunun evrendeki tek galaksi olmadýðýný gösterdiði 1924 yýlýnda biçimlenmeye baþladý. Gerçektende aralarýnda uçsuz bucaksýz boþluklar bulunan çok sayýda baþka galaksiler vardý. Bu galaksilerde bizden uzaklýklarýyla orantýlý bir þekilde müthiþ hýzlarla uzaklaþýyorlardý. Yani evren geniþliyordu. Yaklaþýk ayný yýllarda(1926) bir baþka biliminsaný Werner Haisenberg ünlü belirsizlik ilkesini ortaya atýyordu. Schrödinger ise ismiyle anýlan schrödingerin kedisi þeklindeki düþünce deneyini dillendiriyordu. Belirsiz ilkesine göre eðer bir parçacýðýn konumunu kesin olarak ölçersek hýzýný ölçemiyoruz veya hýzýný kesin olarak ölçersek bu seferde konumunu kesin olarak ölçemiyoruz. Ýþte bu durum bugünlerin en popüler fizik kuramý olan kuantum fiziðinin doðuþuna neden oldu. Demek ki evrende kesinlikten söz edilemiyordu. Örneðin elektronun atomun etrafýnda ki hýzý ölçüldüðünde elektronun konumu tesbit edilemiyor ve elektron ayný anda her yerde oluyordu. Yani bir dalga gibi. Yine bir baþka bilim insaný olan De Broglie de þunu diyordu "her parçacýða bir dalga eþlik eder." Kuantum fiziði deneylerinden biri olan çift yarýk deneyinde elektronlar tek tek perde önünde bulunan çift yarýktan geçirilerek perde üzerinde bir desen elde edilmektedir. Buradaki ilginçlik þudur elektronlarý dedektörle gözlediðimizde tanecik gibi davranýyor ve perde üzerinde iki çizgi oluþuyordu. Elektronlarý gözlemediðimizde ise ayný ýþýkta ve su dalgasýnda olduðu gibi perde üzerinde giriþim deseni oluþturuyordu. Ýþte ilginç olan þu ikinci durumun oluþabilmesi için elektronun ayný anda iki deliktende birden geçmesi gereklidir. Bu ise belirsizlik ilkesinin bir sonucudur.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Stephen W. Hawking
Hasan Eldemir
Küçüklerin dünyasýnda bu madde dalga iliþkisi o kadar belirgindir ki bir yerde tanecik olarak görülürse baþka biryerde dalga özellikli olmaktadýr. Örneðin bir adamýn önünde beþ tane kapý olsun bu adam seslendiðinde ses bir dalga olduðu için sesi bütün kapýlardan ayný anda geçecek ve arka taraftakiler adamý iþitecektir. Fakat adam bu kapýlardan geçmek istediðinde ise yalnýz birinden geçebilecektir. Yani sesi dalga özellikli kendisi ise tanecik özelliði gösterecektir. Burada aklýma Aþýk Nesimi'nin meþhur bir þiirindeki bir beyit geldi. Þöyle ki; "Kâh çýkarým gökyüzüne, seyrederim âlemi Gâh inerim yeryüzüne, seyreder âlem beni» Bunun dýþýnda; Her þey insanoðluna feda iken, Ýnsanoðlu ise kendine cefa olmuþtur." "Sen teninle hayvan, ruhunla meleksin, Bunun için hem topraða hem feleðe gidersin.» (Aþkýn Gözyaþlarý kitabý s.13-17.) Ýþin özü Kuantum fiziði, karadelikler, zamanýn göreliliði, uzay zaman eðriliði, solucan delikleri, paralel evrenler, string teorisi, 11 boyutlu evren modelleri vb. Aslýnda hepsi bize kim olduðumuzu söylemek için ortaya atýlmýþ ve Haisenberg'in belirsizlik ilkesi gereði kesinliði olmayan ama yolumuzu bir el feneri boyutlarýnda aydýnlatan konulardýr. Sonuç olarak Hawking bütün bu konularýn hepsine cevap verebilecek Herþeyin Teorisi'ne de bu kitapta bir açýklama getirmektedir. Meraký olanlar için Zamanýn Kýsa Tarihi iyi bir kitap.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Hallac-ý Mansur W.Günter Lerch Yurt Kitap 238 Sayfa
A
min Maalouf'un Semerkant'ýný okuyanlar bilirler: Ýki ayrý hikaye zamaný vardýr ve bunlar ortak bir unsur ile ki orada bu bir kitaptýr, birleþtirilirler. Wolfgang Günter Lerch de benzer bir teknikle yazmýþ Baðdat'ta Ölüm HALLAC-I MANSUR adlý romanýný. Her iki romanda da asýl anlatýlmak istenen tabiî ki günümüze yakýn zamanda yaþayan karakter deðil tarihi olan karakter ya da karakterler. A. Maalouf Ömer Hayyam'ý, W. G. Lerch de adýndan da anlaþýlacaðý gibi Hallac'ý anlatmak istemiþlerdir eserlerinde. Karþýlaþtýrma yapmamý isterseniz eðer açýk ara Amin Maalouf derim, üstelik yalnýzca Semerkant ile de deðil. Günter Lerch, Kýzýlderili hikâyesinde olduðu gibi, yaþamýn karmaþasý içinde çok fazla koþturan bizlere yetiþmek isteyen ruhlarýmýzý beklememizi, onlarla tekrar birlikte yürümemizi istiyor sanki bu romanýnda. Teknik olarak olay örgüsünü nasýl kurduðundan söz etmek istemiyorum. Çünkü bir filmi izlememi isteyen arkadaþýmýn o filmi bana anlatmasýna kýzarým. Býrakayým okuyacak olan daha fazla zevk alsýn. Bu tarihi romaný okuyacak olanlar, günümüze yakýn zamandaki Ýran'ý bir batýlý gözüyle izleme imkânýný bulurken asýl olarak Hallac'ý yakýndan tanýma fýrsatýna kavuþacaklar. Günter Lerch'in ne düzeyde fýkýh, kelam, siyer ve tefsir eðitimi aldýðýný araþtýrmadým ama bu romanýn yazýlabilmesi için bu alanlarda orta düzeyde bir eðitimin gerektiðini söyleyebilirim.
Ahmet Can
Roman günümüzde de süren tartýþmalarý yeniden açýyor ve sanki tarihi kaynaklarýna bir yolculuk yapmamýzý istiyor. Þia-sünni tartýþmasý, tasavvuf anlayýþý, tasavvuf anlayýþýnýn Budizm ve manihaizim arasýndaki iliþkiler daha çok bir belgesel metni tadýnda okura sunuluyor. Yazýmý romandan birkaç alýntý ile bitireyim: "Ey Ýnananlar! Bilin ki vakti geldiðinde her canlý ölümü tadacaktýr. Yaþayan Allah böyle der ve onu yakýnda ben de tadacaðým. Henüz bugün, güneþ batmadan önce, vadem dolmuþ olacak. Oysa sizin de bildiðiniz gibi daha önce en az bin kez ölmeme raðmen. Hiçliðe ulaþmaya çabalayan bizlerin kendimize þiar edindiðimiz sözü bilirsiniz: Ölmeden önce ölün!" "Görevlerden söz ediyorsunuz. Onlarý elinizden almak istemiyorum. Hac görevi de dahil olmak üzere üzerime düþenlerin tümünü yerine getirdim. Tam dört kez kutsal topraklara gittim. Tam dört kere Kâbe'yi tavaf ettim ve þ e y t a n ý t a þ l a d ý m . Ta m d ö r t k e z Peygamber'in ve Havva'nýn mezarýný ziyaret ettim. Tam dört kez kutsal topraklarda kurban kestim. Fakat gerçek hac insanýn içine yapacaðý, ruhun tüm görkemiyle Rabbinin karþýsýna çýkacaðý bir yolculuk olmalýdýr." Hallac'ýn "ENEL HAKK" aþamasýna nasýl geldiðini de okuyarak siz izleyin. O yüzden o bölümlere ait alýntý almadým. Ýyi okumalar.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Pegasus Sýrrý Gregg Loomis Nesil Yayýnlarý 204 Sayfa Esra Yaþar
Long ekstrelerden bulduðu bir antikacýya gider ve kardeþinin "kýrsalda çobanlarý gösteren" bir resim aldýðýný öðrenir. Araþtýrmalarý sonucunda bu resmin Hz. Ýsa'nýn mezarýnýn yerini gösteren bir harita olduðunu öðrenir. Hâlbuki Hz. Ýsa kiliseye göre öldürülemezdi. O'nun vücudu ve ruhu yukarýdaydý. Eðer Hz. Ýsa'nýn mezarý ortaya çýkarsa kilisede yalaný ortaya çýkacaktý. Bu iki milyar Hýristiyan'dan saklanan bir sýrdý.
G
regg Loomis tarafýnda yazýlan bu kitapta nefes kesici bir olay anlatýlmaktadýr.
Amerika'da avukat olan Longford Reilly'nin kýzý kardeþi Janet Hiolt, Fransa'da kaldýðý evinde evlatlýk çocuðu ile öldürülür. Olay ilk baþta kaza gibi görülür. Eski bir ajan olan Long, Fransa'ya gelir. Janet'in evinde patlayýcý izlerine rastlar ve bu olayýn peþine d ü þ e r. K a r d e þ i n i n k r e d i k a r t ý harcamalarýna bakar ve ölmeden önce yaptýðý alýþveriþleri görür.
Long'ýn araþtýrmalarý O'nu tekrar Fransa'ya götürür. Mezar oradadýr. Mezarý bulur. Long mezarýn bulunduðu maðaraya girince elleri silahlý dört kiþi tarafýndan kaçýrýlýp iþkenceye maruz kalýr. Daha sonra Long bu sýrrý saklamak için onlardan yýllýk yarým milyar dolar parayý kýz kardeþi ve yeðeni için açýlan fona yatýrmalarýný ister. Adamlar kabul eder ve bu sýr saklanýr. Pegasus Sýrrý ilk sayfasýndan baþlayýp okuyucuyu maceranýn içine çeker. Fantastik ve heyecan yüklü bir macera romanýdýr.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Türkçülüðün Manifestosu Fuat Uçar Fark Yayýnlarý 400 Sayfa "Vatan-millet idealini biz mektebimizden deðil, tesadüfen elimize geçen ecnebi kitaplarýndan yahut etrafýmýzda, içimizde yaþayan yabancý milletlerin faaliyetlerinden öðrendik. Þu söylediklerim acý ise hakikat deðil midir?" Yusuf Akçura(Türk Yurdu, 1911, sayý: 16; 488) Kitap böyle baþlýyor. Tam bu yazýyý okuduðumda sevdiðim bir yazarýn sözü geliyor aklýma: "Biz vatan-millet sevgisini Avrupalýlar gibi mekteplerde öðrenmedik; ninemizin þefkatli ve mübarek , babamýzýn gür ve tok sesi sesinden öðrendik." Belki bu bizim Orta Asya'dan gelirken bedenimizde ve ruhumuzda bir gen olarak geldi. O yüzden kahve sohbetlerinde, evlerimizde, içimizde hep vardý. Ama Osmanlýydýk; öyle düþünmeli, öyle yaþamalýydýk. Ýhmal ettiðimiz kimliðimiz Kuruluþ Savaþý öncesi bütün aðýrlýklarýndan kurtuldu. Giriþ: Osmanlý'nýn son dönemine vurgu yapýlmýþ bunalýmlar ve çareler kýsaca açýklanmýþtýr. "Eser üç bölümden oluþmaktadýr. Birinci bölümde Yusuf Akçura'nýn hayatý, eserleri; ikinci bölümde Osmanlý Ýmparatorluðu'nun son dönemlerine iliþkin siyasi ve sosyal yapýyý içeren, Tanzimat ve Batýlýlaþma süreçleri ile bu dönemlerde oluþan çeþitli fikir hareketlerinin incelenmesiyle 'tarihsel ve sosyolojik alt yapý'nýn oluþturulmasý ve çeþitli yönleriyle Yusuf Akçura'nýn incelenmesi, üçüncü bölümde Üç Tarz-ý Siyaset'in asýl metni ile bazý ilaveler yapýlarak konunun sistematik olarak bütünlüðünün saðlanmasý amaçlanmýþtýr." "Geçmiþte olduðu gibi günümüzde de unutturulmaya, Anayasa'dan çýkarýlmaya, hatta silinmeye çalýþýlan "Türk" kavramýna sahip çýkmak ve Türklüðü doðru anlayabilmek için Yusuf Akçura'yý ve Üç Tarz-ý Siyaset'i yeniden anlamaya ihtiyaç vardýr. Böyle bir çalýþma ile kýsmî de olsa bu boþluðu gidermek yeni çalýþma, araþtýrma ve incelemelere ýþýk tutabilmek hedeflenmiþtir."(Fuat Uçar, 2008)
Ergün Coþkun
1.BÖLÜM Yusuf Akçura'nýn Hayatý, Eserleri 2.BÖLÜM 3.Meþrutiyet dönemi fikir hareketleri Osmanlýcýlýk Ýslamcýlýk Türkçülük Batýcýlýk 4.Çeþitli yönleriyle Üç Tarz-ý Siyaset a. Sosyal yönü ile Üç Tarz-ý Siyaset -Osmanlýcýlýk açýsýndan Üç Tarz-ý Siyaset -Ýslamcýlýk açýsýndan Üç Tarz-ý Siyaset -Türkçülük açýsýndan Üç Tarz-ý Siyaset b. Kültürel yönü ile Üç Tarz-ý Siyaset -Osmanlýcýlýk açýsýndan kültürel yapý -Ýslamcýlýk açýsýndan kültürel yapý -Türkçülük açýsýndan kültürel yapý -Siyasî Türk yönü ile Üç Tarz-ý Siyaset -Ýdeolojik yönü ile Üç Tarz-ý Siyaset -Üç Tarz-ý Siyaset'e yönelik eleþtiriler ve önemi 3. BÖLÜM 1) Akçura' nýn Ýslam dini ile ilgili görüþleri a) Yaþlanmýþ ve kurumakta olan Ýslamiyet aðacýný milliyet aþýsý ile ayaða kaldýrmak b) Yaþlý aðaç benzetmesinin tersine birinci maddeye zýt olarak çocukluk devresinde bulunan Türk Birliðini saðlamak için teþkilatlý "pür hayat ve pür heyecan" olan Ýslamiyeti ýrklara, Türkler için Türkçülüðe hizmet edici olmasýný istemektir. 2)Akçura ve Tarih : Samet Aðaoðlu, Akçura için; bir yandan sosyalist bir içtimai görüþü romantik bir akýl iþi halinde yürütürken, öte yandan koyu milliyetçi bir inancýn sahibiyeti ve bu fikrin yarattýðý tezat kýskaçlarý arasýnda bocalamalarý oluyordu. Bunun içindir ki kendisine içinde bunaldýðý bu tezatlarý izah edecek bir çalýþma köþesi ararken siyasi tarihi seçmiþtir. Akçura'ya göre tarih biliminin ana problemi toplumsal hareketlerin ana meselesini çözmektir.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
1. BÖLÜM YUSUF AKÇURA'NIN HAYATI Türk düþünce tarihinde önemli bir yere sahip olan tarihçi, yazar, siyasetçi, iktisatçý, düþünür ve siyasi Türkçülüðün ya da "Ýleri Türkçülük Düþüncesi"nin sahibi Yusuf Akçura ; Ýdil-Ural bölgesinde Volga boyunda, Tataristan Muhtar Cumhuriyeti'nin güneyinde Simbir (Ulyanovsk) þehrinde doðdu. (2 Haziran 1876) 3 yaþýnda babasýný kaybeder. 1895 Ýstanbul depreminde annesini kaybeder.
tarih profesörlüðüne getirilmiþtir. Ancak saðlýðý bozulmaya baþlar ama o çalýþmaktan vazgeçmez. 11 Mart 1935'te Kars milletvekili iken Ýstanbul'da kalp krizinden dolayý hayatýný kaybeder. Selma Hanýmla evliliðinden biri kýz (Ülken), diðeri oðlan (Tuðrul) iki çocuðu vardýr. Edirne Kapý Þehitliðinde yatmaktadýr. (Allah rahmet eylesin. ) YUSUF AKÇURA'NIN ESERLERÝ
Yusuf Akçura, Atatürk ile ayný eðitim sürecinden geçmiþ, aldýðý manevra ve strateji dersleri sayesinde yaptýðý her iþi kitaba vurmayý, gerçekçi planlar yapmayý bu þeklide ilke edinmiþtir. Birkaç defa tutuklanmýþ, 84 arkadaþý ile Fizan'a sürülmüþtür. Sürgün dönüþü Harbiye kaleminde öðretmenlik yapmýþtýr. 1899 da Fransa'ya gitti. Siyasi bilimler okulunda eðitim gördü. Okul üçüncüsü olarak mezun oldu. Rusya'ya gitti. ( Ýsmail Gaspýralý eniþtesi olur. ) 1908 yýlýnda Meþrutiyetin ilanýndan sonra Ýstanbul'a döndü. Türkçülük faaliyetlerine baþladý. Türk Yurdu Dergisini çýkarmaya baþladý. 1. Dünya Savaþý'nda yayýn hayatýna devam etmiþ, eski harflerle 17 yýl Yusuf Akçura'nýn yönetiminde, onun katkýsýyla yayýnlandý. 25 Mart 1912'de Türk Ocaðý'nýn kurulmasýna öncülük etti. Mondros'tan sonra Milli Türk Fýrkasýnýn kuruluþunda rol oynadý. Ýngilizler tarafýndan tutuklandý. Anadolu'daki milli mücadele hareketine katýldý. 1923 yýlýnda Atatürk'ün isteði üzerine Ýstanbul milletvekili seçilir. 1925 Ankara Hukuk Mektebinde tarih dersleri verir. 1931 de Atatürk'ün Türk Tarih kurumunu kurmakla görevlendirdiði heyet içerisinde yer aldý. 1932'de Türk Tarih Kurumu baþkanlýðýna getirildi. 1933'te Ýstanbul üniversitesinin siyasi
Birçok gazetede birçok makalesi ve Üç Tarz-ý Siyaset dýþýnda; --Mevkufiyet Hatýralarý --Baþýmdan Geçenler --Defter-i Amalim --Türk Yýlýnda Kýsa Bir Hal Tercümesi --Alim Can-el Barudi Tercüme-i Hali --3 Haziran Vaka'i Müessifesi --Kader --Þark Meselesine Dair --Rusya Ýhtilaline Dair --Nur ve Zulmet --Bir Tavsiye --Türk, Cermen ve Ýslav Halklarý Arasýndaki Tarihi Münasebetler --Rusya'daki Türk-Tatar-Müslümanlarýn Þimdiki Vaziyeti ve Emelleri --Muasýr Avrupa Siyasi ve Ýçtimai Fikirler ve Fikri cereyanlar --Siyaset ve Ýktisat --Cihan Harbine Ýþtirakýmýz ve Ýstikbalimiz (Nutuk) Akçura 60 yýllýk hayatýnda sadece Osmanlýyý deðil, bütün dünyayý sarsan olaylara tanýklýk etmiþtir. 1877-178 Osmanlý-Rus Savaþý (93 Harbi) 1897 Yunan Savaþý 1911 Trablusgarp Savaþý 1912 Balkan Savaþý 1914-18 I. Dünya Savaþý 1919-1921 Kurtuluþ Savaþý
kitapencere | mayýs 2011 - 04
2. BÖLÜM ÝKÝNCÝ MEÞRUTÝYET DÖNEMÝ FÝKÝR HAREKETLERÝ Osmanlý Daðýlma sürecine girdiðinde bunalýmlara çözüm aranmýþ ve günümüzde de farklý üsluplarla devam eden Batýcýlýk, Ýslamcýlýk, Türkçülük, Turancýlýk, Adem-i Merkeziyetçilik gibi tartýþmalara neden olmuþtur. Tarýk Zafer Tuna, 2. Meþrutiyet Dönemi için : "Cumhuriyet'in siyasi laboratuarýdýr." diyor. Gerçektende öyledir. Bana göre 1. Meþrutiyet aydýnlarý, meþrutiyeti sihirli bir deðnek sandýlar ve Osmanlýyý bu þekilde daðýlmaktan kurtaracaklarýný düþündüler. 2. Meþrutiyette çok farklý sayýlmaz. Her iki devrin aydýnlarý, siyasetçileri ve askerleri Osmanlýyý yürekleriyle kurtarabileceklerini sandýlar ama bunu gerçekleþtiremediler. Cumhuriyet fikrinin olgunlaþmasý büyük, savaþ ve felaketlerden sonra gelmiþtir. OSMANLICILIK 1856'da Paris ve Londra'da hazýrlanan ve Sultan Abdülmecit tarafýndan kabul edilen Islahat Fermaný ile Osmanlýlýk kimliði, daha önce tanýnan din, dil, mezhep farklarýnýn da üzerinde bir siyasi birliktelik meydana getirmeyi amaçlamýþtýr. Tanzimat devrinde, devletin resmi ideolojisi oldu. Yusuf Akçura, Osmanlýcýlýk fikrini þöyle eleþtiriyor: "Osmanlý halklarýnýn tarihinin fiziksel bir tarih olmasý, ruhsal olmamasý, ayný halklarý þimdi ve gelecekte baðlayacak bir ülkünün bulunmamasý, ne Türkler ne de Türk ve Müslüman olmayan halklarýn bir Osmanlý milleti içinde eriyip yok olmayý istememesidir." Ayrýca bunun boþ bir hayal olduðunu düþünüyor. Bu düþüncesiyle Jöntürk hareketinden kopmuþtur. Zaman onu haklý çýkarmýþtýr. ÝSLAMCILIK 2. Abdülhamit döneminde uygulanan Ýslam birliði düþüncesi, 2. Meþrutiyet döneminde, imparatorluðun uzak çevresinde Hindistan'da þekillenmiþ, 1870lerden sonra güçlenen bir akým haline gelmiþtir. Akçura eserinde "Ýslamcýlýk siyaseti üzerine olumlu etkenlerden bahsetmesine raðmen, bu politika onun için ö n c e l i k t a n ý m a m ý þ t ý r. U z u n v a d e d e gerçekleþebilir reel bir siyaset olduðunu da belirtmektedir.
TÜRKÇÜLÜK Yazar, "Türkiye'deki ilk Türkçüler Tanzimat edebiyatçýlarý olmuþtur."diyor. Tarihte Türkçülüðe kaynaklýk eden çeþitli faktörler þu þekildedir: "Dünya tarihinde milliyetçiliði devlet politikasýna temel yapan ilk devlet adamý Türk hükümdarý Çi-Çi'nin politikalarý, (Bana göre, Mete'nin Türk Milletine kazandýrdýðý millet olma þuurudur. ) "8. Yüzyýlda dikilen Orhun Abideleridir. Bu kitabeler, Türklerin milli þuura sahip millet olduklarýnýn bilincine varmalarýnda etkili olmuþtur. "1072 yýlýnda Divan-ý Lügati Türk adlý eserinde, dünyayý idare etmek için yaratýlan bir millete Türk adýnýn Tanrý tarafýndan verildiðini ileri süren Kaþgarlý Mahmud'un hareketi, "15. Yüzyýlda Ali Þir Nevai'nin Muhakemetül Lügateyn adlý eserinde, Türk'ün Fars'tan; Türkçenin de Farsçadan üstün olduðunu savunan görüþleri Türkçülüðün tarihsel kökenleridir. Türkçülük, Ruslarýn Kuzey Asya'dan sonra Orta Asya ve Kafkaslarda yayýlmasýna ve giderek artan hegomonyasýna bir tepki olarak Kazan Tatarlarýnýn öncülüðünde, bütün Türk asýllý kavimleri birleþtirmek üzere ortaya çýkmýþtýr. Böylece Türkçülük bilinçli olarak Rusya'daki Türkler arasýnda baþlamýþtýr. Türkçülüðün, Türk milliyetçiliðine dönüþmesi Ýttihat ve Terakki ile olur. "Türkler, imparatorluðun saltanatýnýn bekçisi sýfatýyla sürekli kanýný dökmüþ ve saltanatýn hazinesini doldurmak içinde ter dökerken nüfusu daima azalmýþtýr. Böylece kaný ve malý eksilmiþtir. Halbuki Hýristiyan unsur sürekli para kazanmýþ, nüfusu artmýþ ve ülkeye hakim olmaya çalýþmýþtýr. Yüne Müslüman olup da Türk olmayanlar bile, ayrýlýp baþlarýnýn çarelerine bakmak istemiþlerdir. Egemen zümre hala Osmanlýlardan, yani muhtelif milletlerin sivrilmiþlerinden oluþtuðu için, Türk'ün ýzdýraplarýna ses veren, dinleyen kimse yoktu. Esas düþündükleri her zaman saltanat, yani kendilerinin konforlu hayatlarý olmuþtur. Akçura, Üç Tarz-ý Siyasette tercihini Türkçülükten yana kullanmýþtýr.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
Ergün Coþkun BATICILIK Türkiye'de gerçek anlamda Batý ve Batýlý hayatý kavrayan, çeþitli Batýlý fikirlerin deðerini anlayarak bunlarý yazan, dilimize sokan ilk yazar ve devlet adamý Sadýk Rýfat Paþa'dýr. Batýcýlarýn ýlýmlý ve aþýrý kanatlarý genel olarak Batý'nýn üstünlüðü konusunda birleþmiþlerdir. Fakat din, gelenek ve batý konusunda anlaþamamýþlardýr. Tanzimat döneminde reformist, Tanzimat sonrasý radikalist, cumhuriyet dönemi liberalist bir tutum sergilemiþlerdir. Tarýk Zafer Tuna'ya; Batýcýlýðýn amacýnýn, yeni bir devlet kurmak deðil, eski bir devleti restore etmek olduðunu, bu nedenle devrimci sayýlamayacaðýný, imparatorluðun nedenle batýcýlarýn, batýlýlaþmakla kurtulacaðýna inandýklarýný ve rasyonalist bir temele dayandýklarýný belirtmektedir. Batýcýlar arasýnda esaslý bir fikir birliði yoktur, görüþünü savunur. Fuat Uçar, Üç Tarz-ý Siyaseti, sosyal, kültürel, siyasi ve ideolojik açýdan teker teker deðerlendirerek açýklamýþtýr. Ayrýca Üç Tarz-ý Siyasete yönelik eleþtirilere de yer vermiþtir. Bu eleþtiriler içinde en dikkate deðer olanlarýndan biri, Amerikalý yazar C. W. Hostler in eleþtirisidir: "ideolojik boyutunda milliyetçi çevrelerde 1848 Komünist manifestosunun M a r k s i s tl e r ü z e r i n d e o y n a d ýð ý r o l ü oynamýþtýr."demektedir ki bu çok doðru bir tespittir. Akçura, Türkçülüðe siyasi bir boyut kazandýrarak pantürkizmin yaratýcýsý olarak tanýmlanmýþtýr.
3. bölümde çeþitli yönleriyle Yusuf Akçura deðerlendirilmiþtir. Akçura ve Din Akçura ve Tarih Akçura ve Tanzimat Akçura ve Ceditcilik Akçura ve Türk Ocaðý Akçura ve Þark Meselesi Akçura ve Ýktisadi görüþleri Akçura ve Türkçülük Projesi geniþ açýklamalarla verilmiþtir. Akçura'nýn etkilendiði kaynaklar ise üç baþlýk altýnda toplanýr: i.Tatar ýslahatçýlýðý ii.Kültürel Türkçülük iii.Paris'te öðrendiði fikirler Yazar, Akçura'yý çaðdaþý aydýnlarla da karþýlaþtýrmýþtýr. Kemalizm ve Akçura'da Atatürkle yakýn iliþkileri açýklanýyor; Ziya Gökalple karþýlaþtýrýlýyor, hem de enine boyuna. Bence bu tespitler ilk defa yapýlmýþ, hem de çok etkileyici... SONUÇ Yazar son kýsýmda Üç Tarz-ý Siyaset adlý makalesinde ne Osmanlýcýlýk ne de Ýslamcýlýk politikalarý ile Türklerle diðer unsurlarýn asla kaynaþamayacaðýný sebepleri ile ortaya koyuyor ve dayanýlacak tek unsurun Türkler olduðunu belirtiyor. Yusuf Akçura'dan bir asýr sonra Türkiye aslýnda hala üç tarz-ý siyaset arasýnda seçim yapmaya çalýþýyor. Bu yüzden Üç Tarz-ý Siyaset okunmalý, sonrada Türkçülüðün manifestosu. . . Çünkü bu eser üç tarz-ý siyasetin bir tefsiri gibi. Yusuf Akçura, hem Osmanlýn, hem Türkiye Cumhuriyeti dönemlerinde yaþayan biri olarak bütün yönleriyle deðerlendirilmiþtir. Þiddetle okunmasýný tavsiye ederim. . .
Üç Tarz-ý Siyasete en aðýr eleþtirileri Dahiliye Nazýrý Ali Kemal (Ýngiliz Kemal) yapmýþtýr. Sert ve alaylý bir üslupla "Cevabýmýz" denilen bir makale yazmýþtýr. Hem Ýslamcýlýðý hem Türkçülüðü boþ bir hayal olarak görmüþtür.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
erde Pencere
Ýþte Baþ Ýþte Gövde Ýþte Kanatlar Devlet Tiyatrolarý
B
u oyun Sevim Burak'ýn Yanýk Saraylar adlý kitabýndan uyarlanmýþ. Sevim Burak'ý tanýmadan oyununu anlamak pek kolay deðil.Bu yüzden önce onu biraz tanýyalým. Sevim Burak, Bulgaristan'dan gelip Ýstanbul Kuzguncuk'a yerleþmiþ bir göçmen ailenin kýzý. Babasý yakýþýklý bir kaptan. Seyfi Kaptan, onun oyunlarýnda ve düz yazýlarýnda hep yer almýþ. Kendini bir söyleþide kýsaca þöyle tanýtýyor: "1931'de Ýstanbul'da doðdum. 21 yaþýma kadar Kuzguncuk'un tepesindeki evimizde babaannem ve büyükbabamla yaþadým. Bu yüzden çocukluðum ve büyüklüðüm arasýnda büyük fark yok gibidir. Aile çevremizde, çocuktan çok yaþlý komþular, yaþlý akrabalar bulunduðu için, onlarýn arasýnda, yaþlý bir insan gibi yetiþtim. Ýlkokulu Kuzguncuk'ta, Ortaokulu Tünel'deki Alman Lisesi'nde bitirdim. Öðrenimim bu kadardýr.(Söyleþi, Mübeccel Ýzmirli)"
10 yaþýnda kalp romatizmasý geçiren Burak, 1978'de iki kalp ameliyatý geçirir, iyi bakýlmaz ve felç geçirir. "Ölüm" bütün hikayelerinde düþman olarak geçer. Ölü adamlar konuþur onun oyunlarýnda ve hepsi hükmedicidir. Annesinden gelen Yahudiliði ise onun edebiyatýný besler. Gazap tanrýsý Yehova'dýr onu besleyen ve sonsuz acýlar çektiren, onu "öteki" yapan.
Aslýnda Sevim Burak'ý tanýmak için onun iki önemli özelliðini bilmek gerekir. Kalp hastalýðý ve annesinden gelen Yahudiliði.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
erde Pencere
Hülya Yamen
Oyuna gelelim; oyun da böyle kopuk kopukmuþ hissi veren bir örgüye sahip. Perdeye iðnelenmiþ de sonradan bir araya getirilmiþ hissine kapýlýyorsunuz. Oyun ilerledikçe hayatlarý ellerinden alýnmýþ, evlat edinilmiþ, koparýlmýþ, evlendirilmiþ, tecavüz edilmiþ, çocukluklarý ellerinden alýnmýþ, sýkýþmýþ kalmýþ, açlýkla terbiye edilmiþ, aþýk olmalarý engellenmiþ iki kadýnýn hikayesiyle karþýlaþýveriyorsunuz. Ýlginç bir yazý tekniði vardýr. Sevim Burak'ýn küçük kaðýtlara aklýna gelen her þeyi yazar Burak. Yazdýklarýný evin perdelerine iðneler. Birbiriyle pek ilgisi yokmuþ gibi duran küçük yazýlar, bilinç akýmý yöntemiyle öyle bir harmanlanýr ki hayatlarý ellerinden alýnmýþ ne kadar insan varsa kesik kesik, kopuk kopuk anlatýr hikayesini.
Bilinç akýmýyla yazýlmýþ romanlarý seviyorsanýz, Sevim Burak'ýn hayattan korkan ve bir o kadar da hayata baðlý yazýlarýný seviyorsanýz, "öteki"leri anlamaya çalýþmayý göze alabilenlerdenseniz; bu oyunu izleyin. Funda Gökgücü ve Evlin Beþikçioðlu, SevimBurak'ýn hayattan korkmuþ gözleriyle bakacaklar etrafýnýzda dönen sahneden size.
kitapencere | mayýs 2011 - 04
ç
izginin dili
Meral GĂźzelli