BiDergi Ocak 2014

Page 1






AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ

İÇİNDEKİLER SAHİBİ Bir Medya Adına T. Atakan AKMAN

OCAK 2014

GENEL YAYIN YÖNETMENİ Fatih TURBAY YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Sefa KÖYLÜ GÖRSEL SANAT YÖNETMENİ Ahmet ŞAHİN ART DİREKTÖR Selçuk USTA GRAFİK TASARIM Koray HASIRCI Muhammet Fazıl ATEŞ EDİTÖR Emine Hacer BİLGİN Esra BAYRAKTAR MUHABİR Kıymet AKBULUT DİJİTAL YAYIN Zihni ÖNER

06

İŞ SEYAHATİ / GIDA SEKTÖRÜ DUBAİ’DE BULUŞUYOR

MALİ İŞLER KOORDİNATÖRÜ Safure UMUTLU REKLAM DEPARTMANI T. Atakan AKMAN Fatih TURBAY Sefa KÖYLÜ YÖNETİM YERİ Yeniyol Mah. Gazi 12. Sk. No: 9/13 | Çorum Tel: 0364 225 66 64 www.birmedya.net www.bidergi.tv İletişim: iletisim@bidergi.tv YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli Yayın

08

RÖPORTAJ / Prof. Dr. Reha Metin ALKAN

14

BASIN ve SİYASET / Mustafa DEMİRER

BASKI & CİLT Ankara Okulu Basım Yayın Ltd. Şti. İstanbul Cad. No: 48/81 İskitler/Ankara Tel: 0312 341 06 90 BASIM TARİHİ OCAK 2014 Copyright© OCAK 2014 Bidergi Yayına sunduğumuz haber, fotoğraf ve metinlerin gerekli görülen düzeltmeler yapıldıktan sonra her türlü yayın hakkı yayınlandığı günden itibaren Bidergi’ye ait olup izinsiz olarak çoğaltılması ve yayınlanması yasaktır.

16

MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR / ÇORUM’A YENİ LEZZETLER

26

112’de BİR GÜN


49

İŞ DÜNYASI / ÇORUM MÜSİAD AÇILDI

52

FUTBOL ANALİZİ / Halil ÖZTÜRK

36

20

RÖPORTAJ / Prof. Dr. Arif ERSOY

RÖPORTAJ / Hüseyin KIR

18

SAĞLIK KÖŞESİ / HABERİNİZ VAR MI?

32

KÜLTÜREL DEĞERLER / KARGI BEZİ

56

GEZİ NOTLARI / TARİHİN EL DOKUMASI

47

EDEBİYAT / Turhan CANDAN


ÇORUM HİTİT GÜNEŞİ

4

|


EDİTÖRDEN SEFA KÖYLÜ

İz Bırakmak Adına Bidergi olarak ilk sayımızla siz değerli okuyucularımızla buluşmanın mutluluğunu ve gururunu yaşıyoruz. Ayrıca ilk sayının verdiği heyecanı yaşıyor ve bunu da sizlerle paylaşmak istiyoruz. Dergimiz 2 aylık periyotlarla siz değerli okuyucularımızla buluşacak. Yoğun bir çalışma temposunda hazırladığımız Bidergi, birçok açıdan “iz” bırakma adına tasarlandı. Global dünyanın gerçeklerini yok saymayarak, profesyonel bir yaklaşımla ama içimizdeki kaybetmediğimiz amatör ruhla; ilk sayıda çok önemli konuları, farklı bakış açılarıyla ele almaya çalıştık. Dergicilik serüvenine başlamaya karar verdiğimiz ilk an da “inanç”, “sorumluluk” çerçevesinde yol haritamızı çıkararak, belirlediğimiz hedefler doğrultusunda da içeriğimizi olabildiğince zengin tutmaya çalıştık. Dergimizin içeriğini hazırlarken en önemli çıkış noktalarımızdan biri de “kahve tadında” bir dergiyi okuyucularımıza sunmaktı. Her okuyucunun kendisinden bir parça bulabileceği ve severek paylaşmak isteyebileceği başlıkları ele almaya gayret ettik. İlk sloganımızda olduğu gibi bizim çalışma inancımızı ve çalışma gayretimizi de ‘hayat notalarınız değişecek’ algısı güçlendirdi. Elbette Çorum’da bu tarzda çıkacak ilk dergi olmanın da belli başlı sorumlulukları var. Bizde bu sorumlulukları yok saymadığımız için olabildiğince hassas davrandık. Haberlerimizi de, konularımızı da bu sorumluluk sahası içinde belirledik ve dergiyi yayına hazırladık. Hem sosyal, hem kültürel konulara imkânlarımız dâhilinde

yer vererek toplumsal sorumluluğu da göz ardı etmedik. Çorum’da çıkan bir dergi olarak bakış açımızı her zaman en üst seviyelerde tutmaya çalıştık. Ulusal ve yerel dinamikleri de bu bakımdan harmanlamaya özen gösterdik. Sığ denizler yerine, engin denizlere doğru yelkenimizi açtığımızı ve dümenimizi de “başarıya inanma”ya doğru çevirdiğimizi söyleyebiliriz. Bunun içinde Bidergi’nin planlamalarını yaparken de bütün ince detayları düşünerek, uzun soluklu bir çalışma olması için alt yapımızı bu yönde hazırladık. Dergimizle ilgili bu bilgilerden sonra ilk sayımızda yer verdiğimiz konular hakkında da kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Farklı sektörleri, farklı konuları bir arada, uyum içerisinde vermeye çalıştık. Eğitim sektöründen, otomotivle ilgili bilgilere, sosyal medyadan, kültür sanata kadar uzanan geniş bir içeriğe sahibiz. Bu içeriği oluştururken de hem gündemi düşündük, hem de sınır tanımadan her zaman geçerli olan bilgileri sizlerle paylaştık. Yaptığımız röportajlarda üstünde durduğumuz konu, sıra dışılığı yakalamaktı. Bunun içinde yaptığımız bütün röportajlarda bu kıstası korumaya özen gösterdik. Bu da içeriğimizin zenginliğine doğrudan katkı yaptı. Birkaç örnekle bunu anlatmak gerekirse eğer, son dönemlerde değişen ve hızlı bir şekilde gelişen İmam Hatip Okullarını eğitimci Hüseyin Kır’la ele aldık. Yine Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha

Metin Alkan’la sıra dışı ve özel bir röportaj gerçekleştirdik. Acil Sağlık Hizmetleri sektöründe çalışan personellerle bir gün geçirerek, çalışma şartlarını yakından takip ettik. Bunlar içeriğimizden birkaç güzel örnek… Tabi röportajların haricinde farklı haber çalışmalarına da imza attık. Bunu da birkaç örnekle anlatmak istiyorum. Çorum Leblebisinin tarihini anlattık. Bir fotoğraf karesiyle bir ömrü anlatmaya çalıştık. Kış şartlarıyla boğuşan sürücülere ipuçları verdik. Gezi notlarıyla güzel bir hafta sonu geçirebilmeniz için yol haritası sunduk. Bahsettiğim örneklerden de anlaşılacağı gibi farklı bir yapıda dergiyi hazırladık. Bunun içinde konuları belirlerken çok ince çizgiler üzerinde yürüdük. Dergicilik sektöründe zor olanı denedik ve bunu sizlerle paylaşmak istedik. Yazıma başladığımda bahsettiğim heyecan ve ilk sayımızı çıkarmamızdan dolayı editör yazısında dergi hakkında bilgiler vermeyi, hangi yaklaşımla konuları belirlediğimize dair birkaç ipucunu sizlerle paylaşmak istedim. Bizler heyecanla ve inançla bu yola çıktık. Bu yolda da çok güzel insanlarla, çok güzel şeylerle karşılaştık. Bu durum bizim inancımızı da, şevkimizi de daha da kuvvetlendirdi. Kendinize iyi bakın, bir sonraki sayıda buluşmak dileğiyle…

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014

|5


KOSGEB DESTEKLİ İŞ SEYAHATİ

GIDA SEKTÖRÜ DUBAİ’DE BULUŞUYOR Her sene binlerce kişinin ziyaret ettiği Dubai Gulfood Gıda Fuarı, 23-27 Şubat 2014 tarihlerinde Dubai Dünya Ticaret Merkezi’nde kapılarını yatırımcılar ve ziyaretçiler için bir kez daha açıyor. Dubai Gulfood Gıda Fuarı, katılımcı ve ziyaretçi ile gerek ticari açıdan, gerekse sektörden uzak kalmamak adına gıda sektörünün her dalında hizmet sunan firmalar tarafından önemle takip ediliyor. Gıda sektörünün buluşma noktası olmakla birlikte, en büyük satış ve kaynak platformu olma özelliğine de sahip olan Dubai Gulfood Gıda Fuarı, restoran ve cafe alanında mükemmel içerikler, hoş detaylar ve dizaynlar, son teknolojiler, çeşitli ürün seçenekleri, gıda yarışmaları ile birlikte gıda sektörünün profesyonellerini ağırlıyor.

DUBAI 6

|


2013 Dubai Gulfood Gıda Fuarı’nda 80 bin kişiye yakın ticari katılımcı yer alırken, 4200 firma da fuara katıldı. Ayrıca 152 ülkeden de temsilci gıda fuarındaki yerlerini aldı. Birçok ülkeden başkanların, bakanların ve bürokratların ziyaret ettiği fuar, bu açıdan da gıda sektörü için vazgeçilmez bir buluşma noktası olmuştur. YGT MEDYA TRAVEL, KOSGEB DESTEĞİYLE DÜNYAYA AÇILIYOR.

Y

apılan araştırmalarda Türkiye gıda sektörü için BAE’nin büyük bir pazar olduğu ortaya çıkarken, Türkiye’nin birçok büyük firması da Dubai Gulfood Gıda Fuarı’ndaki yerini alıyor. Çorumlu yatırımcılar için de bu pazarın açılması, gıda sektöründeki yeniliklerin takibi ve iş bağlantılarının oluşması için gıda fuarı büyük bir önem arz ediyor. Dubai Gulfood Gıda Fuarı’nda Çorum gıda sektöründe faaliyet gösteren firmaların da yer alabilmesi için YGT Medya Travel Turizm ve Seyahat Acentesi’nin yapmış olduğu proje KOSGEB tarafından onaylanarak, fuar ziyareti için KOSGEB desteği sağlandı. Toplamda 1150 Euro olan seyahat bütçesinin %60’ı KOSGEB tarafından karşılanıyor. Ayrıca KOSGEB veri tabanına kayıtlı her gıda firması seyahate katılıp destekten faydalanabiliyor. YGT Medya Travel tarafından Çorumlu yatırımcılara büyük bir fırsat sunularak, 3 gece ve 4 gün sürecek Dubai Gulfood Gıda Fuarı seyahatinde; otel konaklama, Türkçe rehberlik hizmeti, tüm transferler, İstanbul-Dubai gidiş dönüş uçak biletleri, BAE vizesi ve akşam yemekleri 1150 Euro’ya dâhil olarak sunuluyor. Detaylı destek bilgileri için 31 Ocak’a kadar YGT Medya Travel Turizm ve Seyahat Acentesi’ne müracaat ederek, Çorumlu yatırımcılar olarak bu büyük fırsatı yakalayabilirsiniz.

Zehra GÜCCAN AYDIN YGT MEDYA TRAVEL Yurtdışı Seyahat ve Acenta Yöneticisi

YGT Medya Travel Yurt dışı Seyahat ve Acenta Yöneticisi Zehra Güccan, Dubai Gulfood Gıda Fuarı projesinin yanı sıra YGT Medya Travel olarak yaptıkları diğer çalışmalar hakkında da kısaca bilgi verdi. Uçak Bileti Satışı: Firma çalışanlarınızın tüm destinasyonlara dilediğiniz tüm saatlerde uçuşunu

sağlamak bizim işimiz. Bizleri tercih etmeniz size; tüm havayolu firmalarının interaktif ortamda yayınladıkları fiyattan yurt içinde 5.00 TL, yurtdışında 5 Euro daha kazandıracaktır. Haftanın her günü, günün her saati sadece sizler için görevlendirilen Seyahat Danışmanımız sizlere hizmet vermek için hazır durumda olacaktır. Yurt içi - Yurt dışı Otel Rezervasyonları: Firmanızın yurt içi ve yurt dışında olası konaklama ihtiyaçlarına en güzel otel seçeneklerimizle sizleri memnun etmeye çalışıyoruz. Yurt içi otellerden aldığımız özel fiyatlarda ve sunduğumuz kaliteyle hem işten zevk alacak, hem de maddi anlamda içiniz oldukça rahat edecektir. Yurt dışı otel ihtiyaçlarınızda hem kaliteli otellerin araştırmalarını yaparak, hem de bölge olarak sizlere en güzel bölgeleri sunarız. Yurt dışında otelleriniz hariç tüm organizasyonlarınız tarafımızdan en güvenli şekilde yapılacaktır. Transfer Hizmeti: Firmamız bünyesinde bulundurduğumuz mevcut VIP aracımızla gelen misafirlerinizi istediğiniz yere, istediğiniz saatte en güvenli ve en rahat şekilde ulaştırma imkanı sunarız. Araç Kiralama: 81 ilde anlaşmalı araç kiralama filomuzla, istediğiniz ilde araç kiralama talebinizi bizlere geçerek, bulunduğunuz ilde, bulunduğunuz mevkii de aracınızın hazır olması hizmetini tarafımızdan alabilirsiniz. Bayi Toplantıları: Bayilerinizle olan toplantılarınızı, buluşmalarınızı adınıza yaraşır şekilde organize etmek bizim en çok önemsediğimiz iş başlıklarımız arasındadır. Bayi toplantıları dilediğiniz mekânda, dilediğiniz konsept de en uygun fiyatlara mal edilmektedir.

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014

|7


Prof. Dr. Reha Metin ALKAN Hitit Üniversitesi Rektörü

Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’la özel hayatına dair sıra dışı bir röportaj gerçekleştirdik. Rektör Prof. Dr. Reha Metin Alkan röportaj sırasında samimi açıklamalarda bulunarak, nasıl bir ailede büyüdüğünü, öğrencilik döneminde yaşadığı zorlukları, özel hayatındaki hobilerini okuyucularımız için açıkladı. Rektör Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ın açıklamalarında o kadar çok altı çizilmesi gereken konu var ki; röportaja geçmeden bazı satır başlarına da kısaca değinelim. En büyük fedakarlığı eşim ve kızım yapıyor. Kızım bir gün neden diye sorabilir. Eskiden komşularımız, akrabalarımızdı. Zorluk ve sıkıntılarla hayatı öğrendim. Bir maçı hiçbir zaman tam izlemedim. Askerliğimi Tarkan ve Mustafa Sandal'la birlikte yaptım. Sabahları hiç sektirmeden poğaça yerim. Perşembe ve Cuma günleri benim için önemlidir.

8

|


RÖPORTAJ ‘‘Hayatımda rol model olarak kimseyi örnek almadım. Her zaman hedefim, yaptığım işin en iyisini yapmaktı.’’ Nasıl bir ailede büyüdünüz, çocukluk yıllarınızla ilgili neler söylersiniz? Benim çocukluğum tamamen Çorum’da geçti. Baba tarafım Ahıska Türkleri’nden, anne tarafımda bildiğim kadarıyla tamamen Çorum’un yerlisi. Bir yüzyıl ve üzerini düşünür olursak, ailem Çorum’un yerli ailelerinden. Anne tarafım Kale Mahallesinden, baba tarafım da Ulukavak Mahallesinden. Ailemiz klasik Çorum aile yapısında, yani Anadolu aile yapısındaydı. Bu yapıda, özellikle kalabalık aileler de bir dede, bir babaanne veya anneanne ve ailenin diğer fertleri bir arada olurdu. Şimdiki gibi 18 yaşından sonra, aile fertlerinin imkânı olsa dahi, evden ayrılmak yoktu. Bizim büyümemizde Ulukavak Mahallesi’nde geniş bir ailede oldu. Daha sonra başka bir mahalleye geçtik ama dede, babaanne orada olduğu için onlar vefat edinceye kadar, 8-10 yaşlarına kadar çocukluğum orada geçti. Baba ve anne tarafımın esnaf kökenli olması sebebiyle Çorum’un bir klasiği olarak onların yanında hayatımızı sürdürdük. Çocukluğumuz, adına çırak diyemeyebiliriz ama erkek olmanın vermiş olduğu gelenekle babamızın, amcamızın, akrabalarımızın iş yerlerinde geçti. Babam aşağı sanayide yedek parça işiyle uğraşıyordu. Bu dönemde büyük zamanımız orada geçti. Ortaokul zamanımda, her zaman büyük bir saygıyla andığım amcamın oğlu Selim ve Ahmet Alkan’ın yanında çırak oldum. Biliyorsunuz anne, babanın yanında biraz şımarıklık olabilir düşüncesiyle bizleri olabildiğince başkasının yanına verirlerdi. Tabi orası benim için her anlamda bir okuldu. Onların bir kardeşi Orta Doğu Teknik Üniversitesi Bilgisayar Bölümünü bitirmişti. Çıraklık yaparken bize de bu sürede kurslar verirdi. Bu derslerin içinde sadece matematik, fizik gibi dersler yoktu. Bunlara ilave olarak Kuran-ı Kerim derslerine giderdik. Bizim oradaki büyüklerimiz bize her anlamda ağabeylik, babalık yapmışlardır. Mesela onlarla birlikte namaza giderdik. Bir medrese gibi hem pozitif bilimler, hem hayat ilimleri, hem de diğer ilimler dahil olmak üzere bir eğitim aldık. Eskiden babalarımızın hangi yetkileri varsa, komşumuzun babasının da o yetkisi vardı.

Bize komşumuzun babası bir baktığı zaman, babamın bakmasıyla eş değerdi. Mesela ailemiz bir yere gittiğinde, evde olmadıklarında bizlerin sorumluluğu komşularımızdaydı. 10 yaşındaki bir çocuğun dışarıda beklemesi söz konusu değildi ve bizim annemiz, babamız komşularımız olurdu. Bunlar çok önemli değerlerdi. Bunlar çok değer verdiğim, çok önemsediğim, çok özlediğim konular. Hala komşularınızla görüştükleriniz var mı? Artık onlar bizim komşumuz değil, akrabamız. Çünkü onlar ailemizin bir parçasıydı. Zaten gitmezsek sitem ederler veya bir şey mi oldu diye merak ederler. Bu duygular çok güzel duygular ve kaybedilmemesi gereken duygular. Özellikle çocukluk döneminde örnek aldığınız ve rol model olarak düşündüğünüz biri var mıydı? Hayatımda rol model olarak kimseyi örnek almadım. Her zaman hedefim, yaptığım işin en iyisini yapmaktı. Şu kişi gibi olmak istiyorum diyerek kimseyi örnek almadım. Ama en büyük arzum da asker olmaktı. Eskiden çocukların ne olması isteniyorsa göbek bağları o mesleğin yapıldığı yere gömülürmüş. Annemden rivayet edildiğine göre benim göbeğim de kışladaymış. (gülerek) Yakın zamanda annem bana geçmişteki evraklarımı buldu. Onların bir kısmını saklar. Onların içerisinde hiç unutmadığım ama sonucunu hatırlayamadığım bir gazete testi yapılmıştı. Hangi meslekten olabilirsiniz diye bir test yapmıştı. Bende onu çocukken doldurup gazeteye göndermiştim ve o evrakların arasında gönderilen cevabı buldum. Orada şöyle yazıyordu; sizin araştırma odaklı bir çalışma içerisinde olmanız gerekli. Çorum’daki öğrencilik hayatınız ve üniversite yıllarınız nasıl geçti? Renkli ve harika bir öğrencilik dönemi geçirdim. Ortaokul döneminden sonra benim için çok eğlenceli bir dönemdi. Üniversite öğrenciliğimde Kredi Yurtlar Kurumunda kaldım. Hayatımın en güzel, en şekil verici dönemlerden bir tanesidir. Şu anki en iyi arkadaşlarım, o dönemdeki arkadaşlarımdır. Çünkü

yokluğu paylaştığımız dönemdi. Paramız yok, bir şeyimiz yok, ailemiz yok, herkes gurbette, iletişim yok, internet yok. Sadece sen varsın ve karşılıklısın. Bunun için o dönemde arkadaşlarımızla yokluğu paylaştık. Öğrencilik Döneminde burs aldınız mı? Türk Eğitim Vakfı bursu alıyordum. Daha sonra da Birlik Vakfı’nda burs aldım. O dönemde Feyzullah Kıyıklı Ağabeyimizle tanıştık. Hiçbir şeyimin olmadığı dönemde elimden tutmuş bir insandır. Feyzullah Bey benim ağabeyimdi. O zaman onun il başkan yardımcısı olduğunu bilmiyordum. Birlik Vakfı’ndan burs aldığımda da o zamanki Yönetim Başkanı Bahattin Cebeci’ye giderek, ben sizden burs alıyorum, bunun karşılığında bir şey yapmam lazım dedim. O dönemde çok hizmetini yapmışızdır. Vakıfta çok çalıştık. Bu yoğun tempo da ailenize vakit ayırabiliyor musunuz? Ailenizle ilgili neler paylaşmak istersiniz? Bir insanın hayatta yapacağı en önemli tercih eş tercihidir. Çünkü bu hayatı çok ciddi şekilde değiştiren, şekillendiren, her anlamda önemli bir seçim. Sanmayın ki sadece ben burada çok yoğunum, İstanbul’dayken akşamları eve gidince ailemle yemek yiyorum. Benim evde yemek yediğim sayılıdır. Çünkü bizim çalışmaktan başka şansımız yok. Bu duruma çok şükür mü desem, maalesef mi desem? Ki ben çok şükür diyorum. Şunu da belirtmem gerekiyor ki yapılan fedakarlıklara baktığımda rektörlüğü ben değil, eşim yapıyor. İstanbul’da tek başına hem kendi işleri, hem hayat mücadelesi, hem de kızımızın sorumluluğunu tamamen üstleniyor. Bu anlamda işi gerçekten zor. 2006 yılında, çocuğum 3 yaşındayken Kanada’ya gittim. Ve eşimin söylediği şu; “Senin akademik ilerlemen için gitmen gerekiyor, bize de fedakârlık düşüyor. Bizde bu fedakârlığı üstlenmeliyiz.” Ailenizi Türkiye’de bırakıp Kanada’ya neden gittiniz? Kanada’ya akademik çalışmalar için gittim. Oradaki hocamızla hala görüşürüz. Benim hatırım ve ricam için Türkiye’de bir

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014

|9


sempozyum olursa ve vakti de olursa gelir. Kanada’ya gitmemin üzerinden 7 yıl geçmesine rağmen hala önemli günlerde kendisiyle yazışır, telefonla görüşürüz. Oraya gitme sebebiyle TÜBİTAK’tan burs aldık. O dönemlerde biz yurt dışına zor koşullarda gittik. Sempozyuma gideceğim zaman oradaki ilgili kişilere yazardım. ‘Benim param yok veya kalacak yerim yok. Konaklamamı sağlar mısınız, kayıt parasını sağlar mısınız?’ diye yetkililere yazılar gönderirdim. Ben bu zorlukları gördüğüm için şimdi bütün Çorum’daki arkadaşlarıma gücüm yettiği kadar, onların yurt dışına gidip gelecek paralarını sağlamaya çalışıyorum. Çünkü ben çok zorluklar çektim. Öğrencilik döneminizde zor dönemler yaşadığınızı anlıyoruz. Bu süreç sizi nasıl etkiledi? Ben bu anlamda her şeyi gördüm. Cebimizde paramız olmadan yurttan okula çok yürüdük. Otostopla okuldan yurda çok döndük. Paramız olmadığından 3 kişi bir yemeği yedik. Sadece ekmek yediğimiz zamanlarda oldu. Zeytini dahi sayıyla yediğimiz oldu. Bunları yaşayınca hayat insanı çabuk olgunlaştırıyor. Yıpratıcı bir süreç olmasına rağmen hayatı daha iyi anlıyorsun. Bana bir öğrenci arkadaşımız yemek parasının olmadığını söyleyince, insanlara şaka gibi geliyor. Lakin ben yaşadım yoktu. 2 lira yemek paramız yoktu. Yokluğun karşılığı yok, yok işte. Mesela minibüse binmek bizim için bir ödüldü. Okula otobüsle gidip gelmek zorundaydık ve minibüse 15 günde bir biniyorduk. Bu da bizim için büyük bir ödüldü. Çünkü istediğimiz yerde inebiliyor, istediğimiz gibi yurda dönebiliyorduk. Otobüs gibi sadece duraklarda durmuyordu. Ben bunları yaşadım ve bundan dolayı da öğrencilerimi daha iyi anlayabiliyorum. “2.5 yıllık Çorum sürecinde ben ne yapıyorum? Ailem İstanbul’da, şimdi bunlara gerek var mı?” dediğiniz oldu mu? Bu sorunun cevabı hayata nasıl baktığınızla ilgilidir. Buna maddi sonuç olarak bakarsak buraya gelmeye zaten hiç gerek yoktu. Çok şükür bizler buraları hizmet makamları olarak görüyoruz. Benim olmazsa olmazım değil. Tabi bunun da bir bedeli var. En başta da kızımın 8-10 yaş dönemini göremedim. Geçenlerde de kızım sordu, “Baba bu işi yapmak zorunda mısın? Ben seni görmüyorum.” diye. Kızım çok metanetli olmasına rağmen bu duygu patlamalarını arada yaşıyor. Büyüyünce bu konuları tekrar gündeme getirebilir.

10

|

Askerliğinizi nerede yaptınız? Askerliğimi kısa dönem olarak Malatya’da yaptım. Askerliği kısa dönem olarak yapmama rağmen her zaman da uzun dönem mi yapsaydım diye düşündüm. Babam bana çok kızıyor. ‘Kısa dönem askerlik yaptın benden çok anın var.’ diyor. (gülerek) Mesela Tarkan, Mustafa Sandal bizim tertibimizdi. Günlük hayatta hangi isminizi kullanıyorsunuz? Reha ismini kullanıyorum. Metin ismini de dedem çok arzu etmiş. Hangi takımlısınız? Fenerbahçe takımını tutuyorum. Ama futbol kadar uzun bir şeyi kesintisiz seyredemiyorum. Bunun için maçlara gitmiyorum. Hatta hayatımda bir maçı baştan sona hiç izlemedim. Ben dikkatimi çekmeyen şeylerden sıkılıyorum. Bunun içinde maçları pek izleyemem. İspanyol ligini zaman zaman seyrediyorum. Ayrıca maçları izlerken yorulurum. Çünkü maçı izlerken de futbolcu topu hangi açıyla arkadaşına verdi, hangi köşeye nasıl attı diye hesaplar yaparım. (gülerek) Çorumluların pazarlık yapması meşhurdur. Peki siz pazarlık yapmayı sever misiniz? Alışverişlerde pazarlık yapmayı severim ama günümüzde pazarlık yapmak için uygun ortam yok. Eskiden pazarlık yapmanın bir adabı vardı. Hiç unutmam, bir araba alacaktım, birisi geldi bankaya borcu varmış. Arabanın değeri 11 bin lira ama 9 bin 500 liraya arabayı satıyor. Adama 9 bin desek onu da kabul edecek ama ben arabayı 11 bin liraya alırım dedim. Adam zorda kaldığı için ben 9 Bin liraya nasıl alırım onu. Adam bu cevabıma çok şaşırmıştı. Böyle değişik bir yapım var. Her şeyi hakkıyla yapmak gerekiyor. Gayet şık giyiniyorsunuz. Marka tutkunuz var mı? Marka tercihim yok. Lakin insanların ürettikleri kadar tüketmeleri gerektiğine inanıyorum. Temsil ettikleri pozisyonun gerektirdiği itinada giyinmeleri, konuşmaları gerektiğine inanırım. Bir marka takıntım yoktur ama düzgün bir şey olsun dediğimizde de belli markaları almak gerekiyor. Mutfakla aranız nasıl? Kendinize yemek yapar mısınız? Yemek yemeyi sevmem. Özellikle kendime

yemek yapmam. Ama yemek yedirmeyi ve yemek vesilesiyle bir arada olmaya bayılırım. Bir de yemek ısmarlamaya çok çok bayılırım. Çorumlu olmamdan ve annemden dolayı da hamur işlerini çok severim. Böreği, katmeri çok severim. Kuru mantıya, kokorece ve işkembeye bayılırım. Ayrıca sabahları da hiç sektirmeden poğaça yerim. Zeytinli poğaçayı çok severim. 2.5 yıllık süreç içerisinde Çorumda sizi çok sevindiren bir olay oldu mu? Hayatınızın en özel anlarından birini yaşadınız mı? Beni gerçekten çok mutlu eden, duygulandıran ve çok istediğim şeyleri Çorum’da yaşadım. Bir ülkenin milli marşı başka ülkede söylenmez, çalınmaz. Devleti temsil ettiği için bunun yurt dışında olması pek mümkün değil. Yurt dışında bir ülkeye gittiğim zaman İstiklal Marşı çalınmıştı. Bu beni çok mutlu etti, çok onurlandırdı. İkinci olarak da zenci öğrencilerde dâhil olmak üzere Çorum’a yabancı öğrencilerin gelmesi beni mutlu etti. Buradaki amacımda yabancı öğrencimiz var demek değil. Bizim Türk Cumhuriyetleri’nden buraya gelen arkadaşlarımızın unuttukları bazı kültürleri, dini unsurlarımızı, bizim sahip olduğumuz bir takım şeyleri paylaşmak beni en çok mutlu eden konular. Peki, bu sorunun aksini sorsak cevabınız ne olur? Sevindiklerimden daha çok üzüldüğüm konular vardır. Gece yatarken çok üzülerek yatıp, sabah kalktığımda ise ‘Çorumluyum, yapacak bir şey yok’ diyerek çok motive olup, yoluma devam ettim. Sinema ve müzikle aranız nasıl? Sinemaya gitmeyi, müzik dinlemeyi seviyor musunuz? Sinemaya gitmek için vaktim olmuyor. Eski Türk Filmlerine ve komedi filmlerine bayılırım. Mesela Anadolu’da görev yapacak herkes Kemal Sunal’ı izlemeli. Kemal Sunal filmlerinin toplumu çok iyi anlattığını ve filmlerinin çok iyi analizlerinin yapılması durumunda, çok güzel sonuçlar alınabileceğini düşünüyorum. Müziği ise çok severim. Psikolojime bağlı olarak her türlü müziği dinlerim. Lakin hızlı müziklerden de hoşlanmam. Tarz olarak türküleri severim. Müziğin içi, dolu olmalı. Sadece ticari amaçla yapılmış bir şarkıyı sevmiyorum. Son zamanlarda Orhan Gencebay’ın klasiklerinin başka sanatçılar tarafından söylendiği “Orhan Gencebay Bir Ömür” albümünü dinliyorum.


Enstrümantal müzikleri severim. Sözlü müzikler iş ortamında dikkati dağıtabilir ama sözsüz parçaların geri planda çalması hoşuma gidiyor. Televizyonla aranız nasıl, dizileri izler misiniz? Televizyonu eşim ve kızımla beraber izlerken çok severim. Komedi dizilerini izlemeyi seviyoruz. Yalan Dünya, Yahşi Cazibe, Çocuklar Duymasın gibi dizileri izliyoruz. Bir dönem fenomen olan Aşk-ı Memnu dizisindeki gibi insanların duygusunu ajite eden yapımlardan hoşlanmam. İnandığınız bir uğrunuz var mı? Burcunuz nedir, burcunuzun özelliklerini taşıdığınıza inanır mısınız? İnsanlar uğrunu, şansını kendisi belirler. Tabi bir işin maddi sebeplerine sarılmak kadar manevi olarak da, gücüm yettiği kadar insanların duasını almaya çalışırım. Bir işe maddi ve manevi olarak sarıldığın zaman sonuç ortaya çıkıyor. Batıl itikat olduğuna da inanmıyorum ama yapacağım şeyleri Perşembe ve Cuma gününde yapmaya özen gösteririm. Perşembe gününün benim için daha farklı bir gün olduğuna inanırım. Mesela Kamulaştırma Görüştürmesini Perşembe, Cuma günü yaptık. Yine aynı günlerde yapacağız. Bu da sonucu etkilesin diye değil, güzel işleri, çalışmaları bugünlerde yapmak rahat olmamı sağlıyor. Burcum terazi ve özelliklerini taşıdığıma inanıyorum. Sosyal Medya ile aranız nasıl? Sosyal Medyayı hiç kullanmıyorum. Bir dönem sosyal medyada hesaplarım vardı ama daha sonra sosyal medya hesaplarımın hepsini kapattım. Açıkçası kullanmayı da düşünmüyorum. Yerel ve Ulusal Basını takip ediyor musunuz? Çocukluğumda bizim evimize her zaman bir gazete girmiştir. Ekmek alınamadığı dönemlerde dahi gazete alınırdı. Bu noktada babam bizim için güzel bir rol model olmuştu. Şu an bulabildiğim bütün gazeteleri okumaya çalışıyorum. Ayrıca internet üzerinden de sürekli takip ettiğim gazeteler var. Gazetelerde özellikle köşe yazarlarını takip ederim. Birkaç köşe yazarını takip ederek farklı bakış açılarıyla olaylara nasıl baktıklarını, nasıl değerlendirdiklerini incelerim. Yerel basında ise bütün gazeteleri takip ediyorum. Çorum’daki basını diğer bölgelerle karşılaştırdığımızda yapıcı bir yapısı olduğunu da söyleyebilirim.

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014

|11


ŞİRKETLER DE “SOSYAL”LEŞİYOR

S

on yıllarda hem yerel hem de küresel şirketlerin ve internet dünyasında yer etmiş veya edinmeyi hedefleyen internet sitelerinin sosyal medyayı aktif olarak kullanmaya çalıştığını görüyoruz.

envanterine kadar inen, kişiye ve kitleye özel reklamlar almaya başladı. Bu da hem maddi kaynaktan tasarruf hem de istenilen kitleye istenilen ürünü sunmak açısından tartışılmaz bir avantaj sağladı diyebiliriz.

Sosyal medyanın getirdiği yeni düzen hayatın her alanında değişikliklere yol açtığı gibi, özellikle son dönemde tüketiciye ulaşmak isteyen kurumsal şirketlerin PR çalışmaları ve yatırım stratejilerinin ekseninde de yeni bir düzenlemeye gidilmesine sebep oldu. Geleneksel medyanın pahalı reklam ve tanıtımına karşın, sosyal medya buna nazaran daha masrafsız ve istenilen kitleye rahat ulaşabilen bir mecra olarak özellikle son 10 yılda ön plana çıkmaya başladı.

Sosyal medya kullanımının yaygınlaşması ve giderek daha önemli bir hale gelmesi ile birlikte şirketler bünyelerine sosyal medya uzmanlarını katmak için adeta birbirleri ile yarışıyor. Şirketlerin sosyal medya uzmanı arayışları her geçen gün artarken, sosyal medya eğitimi veren kurumların sayısı da hızla artıyor. Şirketler için arama motorları ve sosyal ağlar önemli bir pazarlama aracı haline geldi. Bunun sebebi, şirketlerin internet ve sosyal medyadaki büyümenin farkında olması ve bu pazardan en büyük kazancı elde etmeyi istemeleri.

Bu yeni akımla beraber farklı bir iletişim jargonu da oluştu. Şirketler de kurumsal kimliğinden ödün vermeden bu yeni iletişim ağında kendilerine yer bulmaya çalışıyorlar. Özellikle hedeflenen kitleye yönelik yapılan kampanyalarda, bu hedef kitlenin kişisel özellikleri (yaşı, hobileri, ilgilendiği alanlar) belirleyici rol oynuyor. Bu yüzden paket halinde sunulan geleneksel medya tanıtımı yerini artık bireylerin kişilik

12

|

Şirketlerin sosyal ağlardan maksimum kazancı elde etmelerinin temelinde ise, bu mecrayı etkin ve doğru şekilde kullanmalarıdır. Örneğin, yaklaşık 1 milyar üyesi bulunan Facebook, hedef kitlenize ulaşabilmenin en kolay ve maliyetsiz yoludur. Sosyal ağların gelişime bakılacak olursa, şirketlerinde bu alan olan yatırımlarının artacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.


Geç Kalmadan!

Kısaca; Neden Sosyal Medya • Marka farkındalığını güçlendirir

• Mesajların hızla yayılır olması

• Geleneksel medyaya göre reklam hazırlama ve yayınlama maliyetlerinin daha ucuz olması

• Markanızı beğenilme, takip edilmesi, tıklanması sonucu rakiplerinizle karşılaştırma şansı

• Hedef kitleye anında ulaşılabilmesi

• Reklam verdiğinizde reklam sonrası gidişatı gözlemleme şansı doğar

• Anında güncellenebilir olması • CRM (Müşteri İlişkileri Yönetimi) • Birebir müşteri iletişimini sağlaması • Satışlarda artışa neden olması • Müşteri sadakatini güçlendirmesi

• Takipçilerinizin neleri beğendiğini gözlemleme imkânı • Hedef kitlenizin kimler olduğunu görebilme • Promosyon ürünlerin reklamının daha kolay ve hızlı yapılabilmesi

• Arama motorlarında ön sıralarda yer alması ve daha fazla görünürlük

|13

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


BASIN& SİYASET Mustafa DEMİRER ÇORUM HAKİMİYET GAZETESİ Yazı İşleri Müdürü

Ç

orum’da reklam sektörünün iddialı firmaları arasında yer alan, özgün tasarımları ve insan ilişkilerinde gördüğümüz sıcak diyalogları ile dikkat çeken Bir Medya, yeni, meşakkatli ama bir o kadar da tatlı bir telaşın içine girdi. Bir Medya Ailesi, geçmişte birkaç örneğini gördüğümüz ancak uzun soluklu olamayan dergicilikle memleketi tanıştırma kararı almıştı. Haberi ilk duyduğumda sevindim. Teknik bakımdan güçlü bir ekip yayıncılığa adım atıyordu.

Yayıncılık zor iş haliyle...

Geniş bir yelpazede fikir üreten arkadaşlarımız, genç bir iletişimcinin koordinatörlüğünde çalışmalara başladılar. Yazar, çizer kadrosunda hangi isimlerin yer alacağını, neler yapmayı hedeflediklerini sağ olsunlar bizimle istişare ettiler, fikirlerimizi aldılar. Bize de vazife çıkardılar. İşte bu yazıyla o vazifeyi yerine getirmeye çalışıyorum.

Haber kaynakları ile düzeyli ilişki…

Yıllardır yerel gazeteciliğin tam göbeğinde, internet haberciliğinin içindeyiz. Dergicilik biraz daha farklı olmalı. Günü birlik, anlık haber yetiştirme telaşınız olmayacak. Önünüzde belirli bir zaman aralığı var. Sıradanlıktan uzak, özgün haber, yorum, röportaj, söyleşi, araştırma konuları ile farkı yakalayıp okurların dikkatini çekmek pek tabi mümkün.

14

|

Siyasetçi, iş âlemi, sivil toplum, sade vatandaş herkese hitap ediyoruz. Yaptığımız bir haberde doğruları aktardığımızda veya yorumunuzda ortak görüşü öne çıkaran tespitlerde bulunduğumuzda birilerinin hoşuna gitmeyebilir. Haklılığınız zaman içinde anlaşılacak olsa da, tazyiklere göğsünüzü siper etmek durumunda kalabilir, yıpranabilirsiniz.

Makamı, mevkisi, statüsü, gücü ne olursa olsun haber kaynaklarıyla kurulan ilişkide payda, topluma karşı duyulan sorumluluk olunca, eğriyi doğruyu ayırma daha kolay oluyor. Kimi gün gelir, dostluklar, arkadaşlıklar bile mesleğin kırmızı çizgilerini ikinci plana atmak için gerekçe olmamalı. Mesafeyi iyi ayarlamak... Yayıncılığın içinde bulunanlardan beklentisi olanlar, kullanmak isteyenler medyada hep var oldu. Yanılgıya düşüp safiyane niyetlerle karşılık verildiğinde gazetecin-liğ-in yandığı gündür.


Bi KÖŞE En iyisini yapma... Her işte eleştiren olmak kolaydır. Gazeteci de yazdıklarıyla, yaptığı haberlerle eleştirilir. Önemli olan gazetecinin neyi, niçin yaptığının hesabını öncelikle kendi vicdanına verebiliyor olmasıdır. Gazeteciliğin etik kuralları, gazeteci-siyaset ilişkisini de belirler niteliktedir aslında. Doğru haber, toplum yararı, özel hayatlara saygı vs. Gazeteci de insandır ve tüm iyi niyetine rağmen yanlış yapabilir. Böylesi durumlarda düzeltme hakkını haber kaynağına ya da haberin etkilediği tarafa sunmak şart. Toplam faydayı esas alma… Yayıncılık ciddî sorumluluk istiyor. Yazacağınız bir haber, yorum toplumun ekseriyetini olumlu veya olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle çok dikkatli olmak, kılı kırk yarmak gerekiyor. İnce eleyip sık dokuma tabiri vardır ya tam da öyle. Yapıcı, yön gösterici, üsluplu bir çizgi ile hareket edip toplam fayda hesap edildiğinde niyet hayır, akıbet hayır oluyor. Bir de şunu hiç unutmamak gerekiyor, yapmak zor, yıkmak ise her zaman en kolayı. Netice itibariyle siyaset ve medya her zaman iç içe oldu. Kimi zaman en bomba haberlerimize siyasetçiler kaynaklık etti. Kimi zaman da yaptığımız haber ve yorumdan dolayı en büyük tepkiyi onlardan aldık. Deyim yerindeyse ne onlar bizsiz, ne de biz siyaset olmadan işimizi tam yapmış sayılmayız. Siyasetçi ve gazeteci, her ikisi de işini toplum için yaptığını savunuyor. Her iki meslekten de işini iyi yapanları diğerlerinden ayırt etmek, halka, kamuoyuna, okuyucuya düşüyor.

|15

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


MUTFAKTA BİRİ Mİ VAR

ÇORUM’A YENİ LEZZETLER! Kasım ayında Mevlana Otoparkı karşında büyük bir açılışla hizmete giren Eninda Restaurant, Çorum’a yeni lezzetler sunma noktasında oldukça iddialı. Eninda Restaurant konseptiyle fark yaratırken, 5 yıldızlı otellerin kalitesini hiç ama hiç aratmıyor. Özellikle tasarım ve aşçılarıyla fark yaratma yoluna giden Eninda Restaurant’ın, bu açıdan da oldukça başarılı olmuş gözüküyor. Farkındalığı yaratmak için en ince detayların dahi düşünüldüğü Eninda Restaurant, özellikle sunum konusunda da başarılı bir çizgi sunduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Garsonlarından kasa görevlilerine kadar herkesin sıcakkanlı ve içten olduğunu da belirtmeden geçmek, sanırım doğru olmaz.

Mustafa KEÇECİ ENİNDA RESTAURANT Yönetici

16

|

‘Şık ve Leziz’


ÇESİAD kurucularından ve eski başkanlarından Mehmet Yıldırım ile Mustafa Keçeci’nin sahibi oldukları Eninda Restaurant’ın, Çorum’un yükselen imajına da katkı sağladığı yadsınamaz bir gerçek. Bizde bu sayımızda Eninda Restaurant’ın hem ortaklarından olan, hem işletmeciliğini yapan Mustafa Keçeci ile kısa bir röportaj gerçekleştirdik. Eninda Restaurant’ın ismi biraz değişik. Bu ismin bir hikâyesi var mı? Eninda Hititçe bir kelime. Sözlük anlamı “ekmek yeri”. Bizde bundan dolayı bu adı kullanmak istedik. Hititlerin başkentinde ekmek yenecek yerin hem kaliteli, hem de cazip olması gerektiğini düşündük. İsmimizle olsun, konseptimizle olsun fark yaratmak istedik. İsmimizin anlamını öğrenen konuklarımızdan da olumlu tepkiler aldığımızı belirtmek isterim. Konseptiniz de Eninda ismi gibi farklı? Biz bu yola çıkarken kriterlerimizi oldukça yüksek tutmak istedik. Konseptimizi etkileyen en önemli faktörü de çıtamızı yüksek tutmak olarak açıklayabilirim. Eninda olarak elit bir ortamda ve profesyonel kadromuzla ayrıcalığın farkını ortaya koymak ve bu sınıfın en üst kategorisinde hizmet vermeyi planlıyoruz. Biraz daha açabilir misiniz bu konuyu? Eninda Restaurant’ı 6 kattan oluşturduk. Her katın ayrı bir havası ve ayrı bir tarzı mevcut. Eninda’nın giriş katını kahvaltı ve çorba servisi katı olarak hizmete sunarken, 2. kat toplantılar için, 3. kat vip salonu, 4. katı da cafe olacak şekilde planladık. Ayrıca 5. Kat aile bölümü olarak hizmet verirken, son katımızda da mutfağımız var. Bu bilgilerin dışında neden Eninda Restaurant diye sorsam? Uzun yıllardır hizmet sektöründe faaliyet gösteriyoruz. Bilgi ve tecrübelerimizi buraya yansıtıyoruz. Balık ızgara, tava çeşitleri, kahvaltı ve öğle yemeklerinde iddialıyız. Eşsiz Türk Mutfağının yemekleri, birbirinden lezzetli kebap çeşitleri, usta ellerin hazırladığı spesiyal yemekleri konuklarımıza sunuyoruz. Amacımız; giderek ev dışında yemek yeme alışkanlığının arttığı günümüz koşullarında, kalite ve hijyenden ödün vermeden, değerli konuklarımıza Anadolu damak kültürünü yaşatmak ve ev yemeği tadında hizmet vermek istiyoruz. Kısacası, Eninda Restaurant her şeyiyle kendine özgü. Bu kadar özellikten sonra insanın aklına fiyatlarda gelmiyor değil? Az öncede bahsettiğim gibi biz bir çizgide ilerlemek istiyoruz. Elbette bunun içinde kaliteden ödün vermiyoruz. Ama bu kaliteyi sağlarken fiyatlarımız da öyle uçuk fiyatlar değil tabi ki. Kalite ve konfor denilince insanlarımızın aklına çok yüksek fiyatlar geliyor ama adisyonlarımız da misafirlerimizi şaşırtıyor. Son olarak şimdi bize ne yememizi tavsiye edersiniz? Ben yemeklerimizi ayırmasam da, tava çeşitlerinde gerçekten iddialıyız.

|17

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


SAĞLIK

Ruhunuz da Kış Mevsimine Maruz Kalmasın

KIŞ DEPRESYONUNDAN HABERİNİZ VAR MI?

18

|

Kış aylarında gün ışığının azalması, depresyon riskini artırıyor. Uzmanlar, bu duruma biyolojik ritmi ayarlayan beyindeki merkezin yetersiz uyarılmasının neden olabileceğini belirtiyor. Kış depresyonunun tedavisinde, kış güneşinden yararlanmak önem taşıyor. Havaların soğuması, günlerin kısalması ve puslu hava, depresyona davetiye çıkartıyor. Genellikle sonbahar aylarından başlayıp, kış aylarında devam eden ve ilkbaharda sona erdiği için “kış depresyonu” adını alan bu duygu durumu, toplumun %2- %5’lik oranında görülüyor.


Psikolojik olarak kendimizi kötü ve sıkıntılı hissetmemize neden olan kış depresyonuna iyi gelen yiyecekler başında orman meyveleri gelmektedir. Bilim adamlarının yaptıkları araştırmalar sonucunda kasvetli ve kapalı havalarda sıkıntı gidermek için ahududu, yaban mersini ve çileğin kimyasallarında reçeteyle verilen ilaçlarda da kullanılan duygu durum dengeleyici valporik asitle yapısal benzerlikler bulunmuştur. Orman meyvelerinin beyin fonksiyonlarını arttırması, antioksidan özellikte olması kış depresyonuna iyi geliyor.

K

ış mevsimini yaşadığımız bu dönemde sağlığımızı tehdit eden soğuklar, aynı zamanda eve kapanmamıza da neden olduğu için kış depresyonuna yakalanma riskimizi arttırmaktadır. Kış depresyonu, kışın pek çok kişide husule gelen sıkıntı, stres, hiçbir şey yapmak istememe, halsizlik gibi belirtilerle kendini gösteren bir sağlık sorunudur. En büyük sebebi de kışın havanın o baskınlığı ve iç karartıcı kasvetidir. Ancak kış depresyonundan kurtulmak ve kış depresyonunu sağlıklı bir şekilde önlemek için evimizde bulunan gıdalardan yardım alabiliriz. Belirtileri nelerdir? 1. Mutsuzluk, ümitsizlik, isteksizlik 2. Kendini değersiz hissetme, zaman zaman suçluluk duygusu içine girme 3. Uyku bozukluğu: Uykusuzluk, bazen da aşırı uyku hali 4. Enerji azalması: Çabuk yorulma 5. İştah değişikliği: İştah azalması veya artması. Daha çok karbonhidratlı yiyeceklere yönelme 6. Sinirlilik ve karamsarlık 7. Anksiyete 8. Konsantrasyon bozuklukları 9. Ölüm düşünceleri ve intihar arzusu

Kış Depresyonunda hangi besinleri tercih etmeliyiz Kış depresyonuna iyi gelen besinler arasında bulunan bir diğer gıda da, B12 vitamini ihtiva eden balıktır. Yorgunluk, halsizlik durumlarında B12 vitamini içeren balıktan faydalanabilirsiniz. Üstelik B12 ve folik asit içeren balık, kabuklu deniz ürünleri, süt, yoğurt, ıspanak ve baklagiller tüketilmelidir. D vitamini ve kalsiyum minerali içeren gıdaların tüketimine ağırlık vermek kış depresyonuna iyi geliyor. Kış aylarında kış depresyonu hastalığında tüketilmesi tavsiye edilen bir diğer yiyecekler ise bitter çikolata, somon, uskumru, sardalye, ringa balığı, portakal suyu, süt, peynir, yumurta sarısı ve yeşil çaydır. Üstelik çikolata tüketilmesi beyindeki serotonin kimyasalı seviyesini arttırdığı için, ruh halini de dengelemektedir. Yeşil çay ise depresif belirtilerin etkisi azaltmakta, ruh sağlığını düzeltmektedir.

|19

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Yeni Dönem Yeni Anlayış

İMAM HATİP OKULLARI

Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi Müdürü Hüse-

ra olan yaklaşımıyla yıktı. İmam Hatip Okullarının

yin Kır’la, İmam Hatip Liselerini ve günümüzdeki

son dönemdeki değişimini bizlerle paylaşan Hü-

eğitim sistemini, geçmişle mukayese ederek uzun

seyin Kır, hedeflerinden de bizlere ipuçları verdi.

uzun konuştuk. Hüseyin Kır açıklamalarında çar-

Bu ipuçlarını verirken vurguladığı konuların başın-

pıcı noktalara değinirken, sorularımıza verdiği cevaplarla modern ve yenilikçi olduğunu gösterdi ve okullardaki klasik müdür portresini de konula-

20

|

da da eğitimdeki değişim geliyor. Hüseyin Kır küreselleşmenin her alanda olduğu


‘ Şu anki şartlarda gençlerimiz daha dinamik, olaylara karşı daha duyarlı. ‘ gibi eğitim sektörünü de değiştirdiğini sözlerine eklerken, bazı ihtiyaçların da artık kaçınılmaz olduğunu anlattı. Bunun için Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin fiziki şartlarının daha üst düzeyde olması için başlatılan kampüs çalışmaları hakkında da bilgi verdi. İmam Hatip Okulları yakın tarihte büyük değişiklikler yaşadı. İmam Hatip Okullarına tekrar orta öğretim öğrencileri alındı. Bu konuda neler söylemek istiyorsunuz? İmam Hatip Ortaokullarının açılması ve öğrencilerin yeniden alınması çok önemli bir gelişmedir. Öncelikle İmam Hatip Okullarının ülkemiz için ne anlama geldiğini bilmemiz gerekiyor. İmam Hatip Okulları dini değerlerine önem veren halkımızın çocuklarının eğitiminde hem genel eğitim, hem de dini eğitim verme isteği doğrultusunda kurulmuş okullardır. Bu okullar günümüze kadar büyük zorluklar altında gelmiştir. İmam Hatip Okullarının orta kısımları daha önce 70’lerde kapatılmıştı. Sonra bu okullar tekrar açıldı. Ama 28 Şubat sürecinde orta kısımları tekrar kapatıldı. Orta kısımların kapatılmasındaki anlam çok büyüktü. Çünkü orta kısımlar okullar için büyük önem taşıyordu. 4 yıllık İmam Hatip Okullarının eğitimi ön hazırlıksız eksik kalıyordu. Öğrencilerin liseye hazır hale gelmeleri için orta kısımların da olması gerekiyordu. 4+4+4 sistemiyle orta kısımların tekrar açılması sağlandı. Ortaokul kısmı tekrar açıldığında bir kesimden de ciddi tepkiler geldi. Hatta bu konuda eylemler de oldu. Bu değişime tepki gösterenler hakkında neler düşünüyorsunuz? Farklı dünya görüşünde olan insanlar bu okullara hep şüpheyle bakmışlardır. Bu okulları ellerinden geldiğince kısıtla-

maya, engellemeye, kapatmaya çalışmışlardır. Halkın özgür iradesinin devlet yönetimine direk yansıdığı dönemlerle, bu okulların yükseliş tarihi paralellik arz eder. Halkın iradesi sandığa özgürce yansıdığı zaman bu okullar da canlılığını artırmış ve başarılar da gelmeye başlamıştır. Son dönemdeki canlanmayı da bu şekilde görüyorum. Halkımız İmam Hatip Okullarına büyük teveccüh göstermiştir. Çorum’da şu an 5 İmam Hatip Ortakulu açıldı. Okullarımızın fiziki kapasitesi yeni öğrencilerimizi almakta zorlanıyor. İmam Hatip Okulları halkımızın beklediği okullardı. Bu isteği şuan daha iyi görebiliyoruz. Bu okullarımızı kuran, yaşatan milletimizdir.

RÖPORTAJ

ce “din adamı” olmaları için değil; hem dini eğitim, hem de genel eğitim almaları için gönderiyor. Son dönemlerde eğitim ciddi değişimler yaşıyor. Bunlar okullara, öğrencilere nasıl yansıyor? Eğitimde yaşanan değişiklikler bir anlamda çok normal. Bu sadece bizim ülkemizle değil, diğer ülkeler için de geçerlidir. Modern dönemden post modern döneme geçiliyor. Arkasından

Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi bugüne kadar kendisinden beklenen başarıları yakalayabildi mi? İmam Hatip Liseleri her zaman büyük başarılara imza atmıştır. Özellikle Çorum İmam Hatip Lisesi de birçok iş adamı, siyasetçi, bilim adamı yetiştirmiştir. Bugün İmam Hatip okullarından mezun olanlar ülkemizi yönetmektedir. Başbakanımız İmam Hatip mezunudur. Yine birçok bakanımız bu okullarımızda yetişmiştir. Çorum İmam Hatip Lisesi mezunları da büyük başarılara imza atmışlardır. Birçok akademisyen, avukat, iş adamı Çorum İmam Hatip’ten mezundur. Çorum Belediye Başkanımız Muzaffer Külcü Bey de bu okuldan mezundur. İmam Hatip Liselerinde sadece din görevlisi yetişmiyor. Ama toplumda sadece din görevlisi yetişiyor algısı vardı. Bu algı yıkıldı mı? Bu algı her zaman olmuştur. Okulların ilk açıldığında da bu okullar için cenaze yıkayıcıların okulu diye söz edilmiştir. Halkımız bu okullara çocuklarını sade-

|21

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


farklı anlayışların olduğu döneme geçiliyor. Bilgiler eskiyor, eğitim tarzı değişiyor. Eskiden kuşaklardan bahsedilirken 10 yıllık bir süreçten bahsedilirdi. Şimdi ise yıllardan bahsediliyor. Her yılın farklı bir kuşağı oluyor. Bu kadar hızlı bir değişim varken, eğitimde yaşanan değişimler de normaldir. Sürekli değişim yaşanırken de bu değişimi iyi yönetmek gerekiyor. Bizim kültürel dinamiklerimizi esas alarak, medeniyet köklerimizden kopmadan, modern zamanlara, küresel çağa hitap edecek bir eğitim sistemini bulundurmamız gerekiyor. Çünkü bu durum toplumsal değişimin eğitime yansımasıdır. Gençliğin nasıl eğitilmesi gerekiyor? Şu anki şartlar içinde gençlerden neler bekliyorsunuz, gençlerden umudunuz, beklentileriniz var mı? Bir ülkede yapılan her şey gençliğe dayalı yapılmalıdır. Yenilikler gençliğe dayanmadığı zaman yapılamaz. Bizim, medeniyet olarak büyük bir sıkıntıda olduğumuzu baştan vurgulamamız gerekiyor. Bu sıkıntı 200 yıldır devam ediyor. Biz Müslüman milleti olarak medeniyetimiz açısından batı karşısında 200 yıldır bir yenilgi içerisindeyiz. Bunu bir defa tespit etmemiz gerekiyor. Biz bu yenilgiden kaynaklanan kültürel emperyalizme maruz kaldık. Biz hala teknolojinin üreteni değiliz, hala modanın üreteni değiliz, bilimin üreteni değiliz. Dünya siyasetine bizler yön vermiyoruz. Batılılar bu konularda hala dünyayı kendi istedikleri gibi yönlendiriyorlar. Son zamanlarda millet olarak büyük bir uyanışın içine girdiğimizi de düşünüyorum. Kendi sınırlarımız içinde kapanan, dışarıyla ilgilenmeyen bir ülkeden; her tarafa el atan, her tarafa ulaşan bir millet haline dönüştük. Bu alandaki çalışmaları gençlikle yapacağız. Gençlerimizin bu perspektif içerisinde yetiştirilmesi, vizyonlarının çok geniş olması gerekiyor. Ben bu gençliğin çok büyük başarılara imza atacağına gönülden inanıyorum.

22

|

Şu anki şartlarda gençlerimiz daha dinamik, olaylara karşı daha duyarlı. Bunun güçlenerek devam edeceğine inanıyorum, umut ediyorum. Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak öğrenciler sosyal aktivitelerde bulunuyor mu? Yönetim olarak öğrencilere bu imkânları sunuyor musunuz? Biz okulumuzda sosyal faaliyetler açısından, “Okullar Hayat Bulsun” projesi kapsamında birçok sosyal faaliyeti şu anda sürdürüyoruz. Okulumuz akşamları saat 9’a kadar, hafta sonları da tam gün açık. Okulumuzda gerek öğrencilere, gerekse velilere yönelik birçok kurs bulunmaktadır. Bu kurslardan birkaçını söylediğim zaman bu konu daha açık anlaşılacaktır. Ney kursu, gitar kursu, ebru kursu gibi sanatsal; basketbol, futbol, hentbol gibi sportif alanlarda birçok aktivitelerimiz var. Ayrıca hafta sonu da üniversiteye hazırlık kurslarımızla öğrencilerimizi destekliyoruz. Sosyal faaliyetlere bizler çok büyük önem veriyoruz. Çocuklarımızın kişilik gelişimi açısından da bu tür sosyal faaliyetlerin önemli olduğunu düşünüyoruz. Gençlerin yaşam tarzlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gençlerin sanata, modaya, spora olan yaklaşımlarını nasıl buluyorsunuz? Eğitimi sadece öğrenciye bilgi yüklemek olarak gördüğümüz zaman, eğitimin eksik kalacağını düşünüyorum. Bizim her alanda gençlerimizi eğitmemiz gerekiyor. Müslüman Türk Milleti olarak bu bahsettiğiniz alanların hepsinde büyük başarılara imza attık. Moda derken, neyi, nasıl giyineceğimize, içinde barındığımız binaları nasıl inşa edeceğimize, kullandığımız telefonların şekline kadar biz karar vermiyoruz. Biz birilerinin ortaya koymuş olduğu yaşam tarzlarını taklit

etmek, onlara ayak uydurmak için çabalıyoruz. Tekrar yeni şeyler söyleyen bir millet olmak, yeniden söz sahibi olmak için bugün bazı konuları bizim belirlememiz gerekiyor. Estetik algılarımızı kendimiz ortaya koymamız gerekiyor. Müslüman Türk Milleti olarak ortaya yeni şeyler koymak için geçmişimiz çok zengin. Musiki de, mimari de, edebiyat da çok zengin bir hazinenin üstünde oturduğumuzun farkında değiliz. Geçmişimize baktığımızda bu değerleri görebiliriz. Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi’nin Müdürü olarak konulara olan yaklaşımlarınızla klasik müdür portresini yıkarak, farklı bir tarzı ortaya koyuyorsunuz. Bu konuda kendinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu farkın ben de farkındayım. (gülerek) Bu sadece bir müdür, bir idareci olarak değil; ben hayatımda her alanda bu farkı hissediyorum. Farklı olunması gerektiğini de düşünüyorum. Önceden de bahsettiğim gibi artık farklı bir dönemde yaşıyoruz. Katı kuralların olduğu geleneksel dönemler bitti. Artık koltuğuna oturup emirler yağdıran bir idareci veya tehdit eden bir öğretmen anlayışıyla eğitim artık sürdürülemez. İmam Hatip liselerinde ise hiç sürdürülemez. Geleneksel dönemde öğrencilere uygulanan baskıcı, yasaklayıcı eğitim sistemi çocuklarda çok ciddi hasar oluşturmuyordu. Geçmişten gelen bir alışkanlık vardı ve çocuklar bunu kaldırabiliyordu. Günümüzde ise daha özgürlükçü, daha rahat, yasaklardan uzak bir ortamda büyüyen çocuklara göstereceğimiz sert tavırlar, çocuklarımızda travma oluşturuyor. Ben İmam Hatip neslinin kesinlikle bu tarzda bir eğitime maruz kalması taraftarı değilim. Yasakçılıkla bir yere varılamayacağını, çocukların özgür bırakıldığı zaman, iradelerinin önündeki engeller kaldırıldığı zaman doğruyu mutlaka bulacakları inancına sahibim. Müdürlüğüm süresince


Modern dönemden post modern döneme geçiliyor. Arkasından farklı anlayışların olduğu döneme geçiliyor. Bilgiler eskiyor, eğitim tarzı değişiyor. Eskiden kuşaklardan bahsedilirken 10 yıllık bir süreçten bahsedilirdi. Şimdi ise yıllardan bahsediliyor. Her yılın farklı bir kuşağı oluyor.

çocuklarımın önünü açmak, onlara inisiyatif vermek, güvenmek temel felsefem olacaktır. Çorum’da İmam Hatip Lisesi’nin yeri her zaman farklı olmuştur. Müdürlüğü kabul ederken neler yaşadınız? Bu görevdeki hedefleriniz neler? Çorum İmam Hatip Lisesi’nde müdür olmak çok ağır bir yüktü. Bu müdürlüğü kabul etmeden öncede bana teveccüh gösteren, müdür olmam için beni teşvik eden, bu konuda sürekli desteklerini sunan arkadaşlarımız, idarecilerimiz, yöneticilerimiz bu işi benim yapabileceğim konusunda beni cesaretlendirdiler. Fakat ben 50 yaşında müdür oldum. Genç bir yaşta olsaydım belki düşünmeden, hesap etmeden bir şeyler yapabilirdim. 50 yaş bu kararları almak için gerçekten geç bir yaş. Al-

tına girdiğim yükün ağırlığını iliklerime kadar hissediyorum. Başka bir okulda bu yükün altına asla girmezdim. İmam Hatip Lisesi olmasaydı bu görevi asla ama asla kabul etmezdim. Bizim belli bir amacımız var. Önümüze koyduğumuz belli bir hedefimiz var. Bu bahsettiğim amaç için, çalışma ortamının İmam Hatip de olduğunu bildiğim için, mezun olduğum okul olduğu için ben bu görevi kabul ettim. Ama karar aşamasında oldukça zorlandım. Müdürlüğe başladığım zaman karar vermekte zorlandığım konularda sürprizle de karşılaşmadım. Bu görevin de 50 yaşımdan sonra bana güzel şeyler kazandıracağını biliyorum. Onun için de idareci olarak elimden gelen her şeyi, küllerinden doğan İmam Hatip Lisesinde, yeni bir usulle yapmayı düşünüyorum.

Çorum Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne yeni bir kampüs hazırlanıyor. Bu konuda neler söylemek istiyorsunuz? İnşaat halindeki Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne geçmeden önce şunu söyleyebilirim ki, Çorum’da bu kadar büyük okul yok. 6 binası, 2 bin 500’ü aşkın öğrencisi ve 150’nin üstünde öğretmeni ile biz büyük bir okuluz. Bünyemizde anadolu bölümü, düz bölümümüz, pansiyonumuz var. Şu anki yerimizde kampüs gibi. Camisiyle, pansiyonuyla, binalarıyla bulunduğumuz alanın tarihi geçmişi bizim için çok önemli. Çünkü bu binalarda benim de katkım olsun diye; inşaatında çalışanlarından tutun, köy köy gezip ekin toplayanlara, kurban bayramında deri toplayıp satarak yardım edenlere kadar, adını bilmediğimiz birçok insanın alın teri, katkısı var.

|23

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Ama az önce bahsettiğimiz konulardan dolayı artık binalarımızın fiziki yapısı yeterli değil. Eğitim, öğretim açısından yeterli değil. Bahsetmiş olduğumuz hedefler açısından da binalarımız artık yetersiz kalıyor. Bu binalarda kalabilir, eğitim yine devam edebilir. Lakin bizim daha büyük ve daha yeni, daha işlevsel binalara ihtiyacımız var. Bu konuda da Çorum Belediyesi tarafından 45 bin metrekarelik, 6 tane bloğuyla, spor salonuyla, yurduyla, camisiyle büyük bir kampüs inşaatı başladı. Bu çalışmalar bizi heyecanlandırıyor. Bu büyüme ile ilerde o kampüsün de bizler için yeterli olmayacağını şimdiden görebiliyoruz. Çorum’da bir de şöyle bir şey var; tek İmam Hatip Lisesi, tek İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü anlayışı. Eski dönemlerde, bundan 30 sene önceki dönemde bu kadar kalabalık öğrencinin bir müdürlük tarafından idare edil-

24

|


RÖPORTAJ mesi kolaydı. Ama günümüzde, değişen gençliğe bu kadar kalabalık bir okulda hizmet sunma imkânımız yok. Okulların farklı müdürlükler altında ayrılması, farklı müdürlüklerin kurulması gerekiyor. Tabii bunlar ileride düşünülmesi gereken konular. Ama biz dört gözle yeni kampüsü bekliyoruz. 19 ayda biteceği söylenmişti. Şu anda taahhüt edilen tarihten daha da erken biteceğini tahmin ediyoruz. Diğer şehirlerdeki okullarla bağlantılarınız var mı? Kardeş okul veya buna benzer projeler yapıyor musunuz? Muhakkak diğer okullarla irtibat haline geçmemiz gerekiyor. Başarıları yakalayan okulların tecrübelerini görmemiz gerekiyor. Göreve başlayalı 2 ay olmasına rağmen büyük şehirlerdeki birçok okulla irtibata geçtim. Özellikle İstanbul’daki okullarla görüştüm. Kartal Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde arkadaşlarımız var. Okul müdürü ile telefonda görüşerek okulumuzdan bir ekiple okullarını ziyaret etmek, incelemelerde bulunmak istediğimizi kendilerine söyledim. Onlarda bu talebimizi kabul ettiler. Hatta kalabalık bir grupla gelebileceğimizi söylediler ve öğrencilerin birbirleriyle tanışmalarını da istediler. Yeni inşa edilen ve 45 bin metrekarelik alana sahip Emin Saraç Anadolu İmam Hatip Lisesi de mükemmel bir yapıya sahip. Orayı ziyaret ettik ve ben 2 gün pansiyonlarında kaldım. Tabi onlar artık en üst seviyedeler. Sadece Çorum’da değil, Türkiye’deki özel okullarda dâhil böyle bir yapının olacağını düşünmüyorum. Sadece pansiyonun içinde iki tane kapalı spor salonu, iki tane de cep sineması var. Pansiyonun odaları da yine aynı güzellikte. Eğitim açısından da böyle bir fiziki yapının eğitime katkısı muhakkak vardır. Bu okulu da tekrar ziyaret etmeyi düşünüyoruz.

Beyoğlu Anadolu İmam Hatip Lisesi de akademik başarılara imza atmaya başladı. Öğrencilerini yatılı olarak alıyorlar ve sivil toplum kuruluşlarıyla iç içe çalışıyorlar. En seçkin üniversitelere öğrenci gönderebiliyorlar. Bu okullarla bağlantılarımızı kurmak ve bağımızı geliştirmek istiyoruz. Bu çalışmalarımızı yürütürken sadece büyük illerle değil, diğer illerle de çalışmalarımız olacak. Öğrencilerimizin gelişimi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sizden önce müdürlük yapan eğitimciler hakkında söylemek istedikleriniz var mı?

de bizden esirgemiyorlar. Biz geçmişimize saygı göstermek, onlara vefalı davranmak zorundayız. Bunu yapmadığımız zaman İmam Hatip ruhuna aykırı hareket etmiş oluruz. Çok yakın zamanda okulumuz üst üste üzüntülü durumlar yaşadı. Okulda çok sevilen ve farklı bir kişiliğe sahip olan Salim Altunay’ı geçen sene trafik kazasında kaybettik. Bu olayı daha kabullenememişken, yerine bakan Müdür Baş Yardımcımız Nurullah Ceyhan’ı kalp krizinden kaybettik. Bu olaylar bizi sarsmıştır. Kendilerini her zaman saygı ve sevgiyle anacağız. İsimlerini okullarımızda yaşatmak için çalışmalarımız da olacak.

Biz önceki nesilleri, öncülerimizi hiçbir zaman unutmayacağız. Bu okulun kurulmasında çok büyük katkıları olan insanlar var. Onların adlarını yaşatacağız. Başta Necmi Şamlı olmak üzere ilk müdürümüzü, ilk öğrencilerimizi her zaman anacağız. Vefat edenleri rahmetle anıyoruz. Hayatta olanları da sürekli ziyaret ederek onların okulumuza katkısını istiyoruz, desteklerini talep ediyoruz. Sağ olsun desteklerini

|25

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Ç

orum 112 İl Ambulans Servisi Başhekimliği, vatandaşlara sundukları hizmetlerin standartlarını her geçen gün artırırken, bizde 112 istasyonlarında çalışan personelin hangi şartlar altında çalıştıklarını görmek ve kendilerini biraz daha yakından tanımak için personellerin 24 saatini ele almak ve yakından takip etmek istedik. Ambulans için 112 Acil’i aradığınızda acil hizmetlerin nasıl bir yaşam savaşına girdiğini, bu sırada personelin yaşadığı heyecanı, hüznü ve mutluluğu siz değerli okuyucularımızla paylaşmak ve 112 Acil’i daha yakından tanımanız için bu çalışmayı yapmayı planladık.

26

|

Bildiğimizi sandığımız ama bilmediğimiz birçok konuyla karşılaştık ki, yaşamın değerini 112 Acil personeli çok iyi biliyor ve vaka öncesinde, vaka sonrasında yaşanılanlar bunu fazlasıyla gösteriyor. 112 Acil personelinin yakından takibi için gerekli izinleri Çorum İl Sağlık Müdürlüğü’nden aldıktan sonra, Çorum 112 İl Ambulans Servisi Başhekimliği’nden Başhekim Dr. İlker Uzeli ile 112 Acil istasyonlarından hangisine ve hangi gün gideceğimize karar verdik. Elbette ki özel bir hazırlık olmaması için gün ve saati son dakikaya kadar, yani personele tarafımızdan zi-

yaret edileceği bilgisinin verileceğini, son ana kadar saklı tuttuk. Personel için mesai değişimi ve mesai başlama saati olan saat 8.30’da da 4 nolu 112 Acil istasyonunun kapısını çaldık. Bizi kapıda ATT Göksu Yıldız karşıladı. İçeri girerek diğer personellerle tanıştık. Ziyaret ettiğimiz gün 112 Acil istasyonunda görevli üç personel vardı. Bizi kapıda karşılayan ATT Göksu Yıldız, Paramedik Ayşegül Karataş ve Sürücü ATT Murat Alaçam’la güne başladık. Öncelikle istasyon hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz. Personelin kaldığı istasyon küçük bir ev şeklinde. Mutfağı,


112’de BİR GÜN

112 ACİL’in 24 saatini mercek altına aldık. dinlenmek için odaları ve oturma odası mevcut. Personelin rahatlığı ve iyi hizmet edebilmeleri için Çorum 112 İl Ambulans Servisi Başhekimliği tarafından her şey düşünülmüş. Oturma odaları hem çalışma, hem vaka bekleme salonu olarak dizayn edilmiş. Yani hazır kıta odası şeklinde tasarlanmış.

veriyor. Bu istasyonlardan 5 tanesi de Çorum Merkez’de.

İstasyona gelmemizin üzerinden çok ama çok kısa bir süre geçtiğinde bütün personel ambulansın yanına geçti. Öğrendik ki her gün ambulans kontrolden geçirilerek hazır hale getiriliyor. Ambulansta önceki günden kalan eksiklikler tamamlanırken, aracın motoruna kadar günlük kontroller tamamlanıyor. Açıkçası bunun günlük yapılması, özellikle araç motorunun dahi kontrol edilmesine şaşırıyoruz.

ATT Murat Alaçam: Bizlerin karşılaştığı en büyük sorun adreslerden kaynaklanıyor. Vatandaşlar olay yerini bildirirken komuta merkeze detaylı bilgileri vermiyorlar. Vatandaşlarımızdan beklediğimiz adres verirlerken belirteç bilgilerini de kullanmaları. Örneğin; cami, okul gibi yakınlarda bulunan ve herkes tarafından bilinen yerleri kullanarak adres vermeleri bizim daha hızlı hareket etmemizi sağlıyor. Bizim ilk sorunumuz vatandaşlarımızın tam adres bildirememeleri. Bizim için dakikalar hatta saniyeler çok önemli. Yaşamla mücadele ediyoruz.

Bizde hazır kıtaya geçip personeli ve çalışma şartlarını hem gözlemlemeye, hem de personelden gerekli bilgileri almaya başladık. Tabii personelin kulağı her dakika komuta merkez tarafından bildirilen anonslarda ve bu sürede sorularımızı sorarken bizim de kulaklarımız anonslarda. Biliyoruz ki asıl görevimiz ve gözlemimiz tam da bu sırada olacak. Şunu da belirtmemiz gerekiyor ki; vatandaşlar tarafından yapılan bütün çağrılar ambulans personeline değil, komuta kontrol merkezi adı verilen çağrı merkezine yapılıyor. Orada bulunan personel de vakayı istasyona bildirerek, ambulansın olay yerine gitmesi için bilgi veriyor. Bilmediğimiz bir konuyu daha bu sayede öğrenmiş oluyoruz. Personelden öğrendiğimiz kadarıyla Çorum 112 Acil Sağlık Hizmetlerinde yaklaşık 280 personel çalışıyor. Çorum ve ilçelerde toplam 22 istasyon hizmet

Biz personelden daha detaylı bilgiler ve bilmediğimiz konular hakkında bilgi almaya devam ediyoruz. Ama kulağımız hala anonslarda! Vakalarda karşılaştığınız sıkıntılar neler?

Paramedik Ayşegül Karataş: Özellikle kalabalık ortamlarda karşılaştığımız meraklı vatandaşlar istemeden de olsa sorun çıkarabiliyorlar. Vakaya olan müdahale alanlarımız kısıtlanabiliyor veya hastaya ilk yardımda bulunmak istiyorlar. Özellikle şunu belirtmek istiyorum. İlk yardım sertifikası olmayan vatandaşlarımız vakalara müdahalede bulunmasın. Bu ciddi sorunlar ortaya çıkarabiliyor. Biraz daha duyarlı ve biraz daha dikkatli olmalarını istiyoruz. Arkadaşımın dediği gibi biz saniyelerle yarışıyoruz. Ambulans ve itfaiyeler hep geç kalır algısı var. Bu sizce neden kaynaklanıyor? ATT Murat Alaçam: 112 Acil personeli hiçbir zaman kendi isteğiyle geç

kalmaz. Zaten bütün her şey ciddi bir kontrol altında. Dakikalarla yarışırken, yaşamla mücadele ederken bunun bilinçli yapılması söz konusu olamaz. Adres bilgisinin yanlış verilmesi, trafikte karşılaşılan sorunlardan dolayı gecikme söz konusu olur. Aksi takdirde böyle bir sorunla karşılaşmayız. Bizim amacımız hızdan önce güvenli bir şekilde olay yerine ulaşıp, güvenli bir şekilde hastayı hastaneye ulaştırmaktır. Çorum’da bu durum nasıl peki? Paramedik Ayşegül Karataş: Bizim vakalara hızlı ulaşma oranımız oldukça yüksek. Şehir içerisinde vaka yerine ulaşma oranlarımız, 2013 yılının ilk 6 aylık periyodunda, ilk 10 dakika içerisinde %96.54, kırsal alan için de 30 dakikada %89.16. Bu rakamlar vaka yerine zamanında ulaştığımızı en açık gösteren dereceler. Peki, asılsız çağrılarla komuta merkez meşgul ediliyor mu? ATT Murat Alaçam: Birçok çağrı merkezinde olduğu gibi 112 Acil’de de bu durum mevcut. 2012 yılında 467.815 çağrıdan 23.375 çağrı acil vaka. Oran farkını görebiliyorsunuz. Vatandaşlarımızın daha duyarlı davranmalarını istiyoruz. İstasyonda zamanınız nasıl geçiyor? ATT Göksu Yıldız: Burası bizim evimiz gibi. Bizim için evden bir farkı yok. Bu istasyonda 15 kişilik büyük bir aileyiz. Vakaya gitmediğimiz zamanlarda kulaklarımız sürekli anonslarda. Burada televizyon izleyebiliyoruz, kitap okuyabiliyoruz, sohbet ediyoruz. Kısaca bir evde neler yapabiliyorsak burada da bu imkânlara sahibiz.

|27

AKTÜEL AKTÜEL MAGAZİN MAGAZİN HABER HABER DERGİSİ DERGİSİ || OCAK OCAK 2014 2014


muta merkezine ilettiler. İstasyona tekrar döndüğümüzde ise, personeller komuta merkezi tekrar arayarak istasyona ulaştıklarını, yeni vakaya çıkabileceklerini bildiren aramalarını gerçekleştirdiler. Acil 112 personelinin her adımı kontrol ediliyor. Bu durum dahi bizi şaşırtıyor.

Ve yarış başlıyor Sorularımıza devam ederken beklediğimiz anons geliyor. Telsizden gelen ilk anonsla beraber ciddi bir hareketlenme başlıyor. Personeller o an bizi unutuyorlar ve hızlı bir şekilde ambulansa yöneliyorlar. Vaka bilgisi için komuta merkezinden adres bilgileri alınıyor ve yaşam yarışı için start veriliyor. Bizde arabamıza binerek, ambulansın arkasından vaka yerine giderken gözlemlerimize devam ediyoruz. Fark ettiğimiz bir konu var ki, ambulans trafikte belirlenen hız sınırlarını ihlal etmiyor. Sonradan öğrendik ki ambulans için özel bir durum söz konusu değil. Ambulansın yol için belirtilen hız sınırına uyma zorunluluğu varmış.

Yol boyunca yaşanılanlardan dolayı ambulansların neden geciktiğini anlamak da mümkün. Ambulansın siren sesini duyan vatandaşlardan panikleyenlerine de şahit olduk. Bilinçli vatandaşlar ise araçlarını sağa çekmeye başladılar. En ilginci ise paniklemekten dolayı arabasını stop ettiren vatandaştı. Ama yoldaki bu aksaklıklara rağmen 7 dakika içerisinde olay yerine ulaştık. Yüksekten düşen bir vatandaşa yapılan ilk müdahalenin ardından, bu defa hastaneye doğru bir yarış başladı. Bu defa yoldaki sürücüler biraz daha duyarlı ve bilinçli. Hasta hızlı bir şekilde hastaneye ulaştırılarak hastane personeline teslim ediliyor. Personeller ambulansa binmeden önce hastanın hastaneye teslim edildiğini ve istasyona döndüklerini ko-

Bu kontrolleri sorduğumuzda da bizim gözden kaçırdığımız görüşmeler hakkında da bilgi verdiler. Ambulansın ilk hareketini, olay yerine ulaşıldığını, hastanın durumu hakkında bilgiyi, hastaneye ulaşıldığını, hastaneden çıkışı, istasyona dönüldüğünü komuta kontrol merkeze bildirmek gerekiyormuş. Tam bir kontrol mekanizmasının Acil 112’de işlediğini söyleyebiliriz. İstasyona geldikten sonra tekrar kulaklarımız telsizde. Bütün personelde birer telsiz ve her an tetikteler. Bizde sorularımıza tekrar başlıyoruz. Vakalardan sonra gözleriniz ışıl ışıl? ATT Göksu Yıldız: Bizi bu mesleğe bağlayan en önemli noktalardan biri, bir hastanın hayat mücadelesini kazandığını görmek. Bunda dolaylı da olsa emeklerimiz mevcut. Az önceki vakanın güvenli bir şekilde hastaneye teslim edilmesinin mutluluğu gözlerimize yansıyor. Paramedik Ayşegül Karataş: Bazen insanlar bizi çaresizce karşılıyor. Bizlerden beklentileri çok büyük. O çaresizliğe rağmen vatandaşlarımız bizlere bakarken ki o gözlerindeki ışık, bu mesleğin en büyük yüzü. Bizlerden gelecek “hastamız iyi” kelimesi için insanlar dudaklarımıza bakıyor. Bunu söylemek, onları mutlu etmek bizi çok mutlu ediyor. Vakalarda bu durum duygusal anlara yol açmıyor mu? ATT Murat Alaçam: Bizim mesleğimizde duygusallığa yer yok. Müdahale anında tek düşündüğümüz hastanın hayata tutunması. Tabii bizde insanız ve

28

|


112’de BİR GÜN

yeri geldiğinde duygusal oluyoruz ama duygusal olmak, hastayı hastaneye teslim ettikten sonra başlıyor. Bazen empati kuruyoruz ve bu da bizi etkiliyor. Ama olay anında bundan bahsedemeyiz.

linde vakalarda karşılaştıkları durumları değerlendiriyorlar. Bir hastaya nasıl müdahale edilmesi gerektiğini sürekli konuşuyorlar. Bir anlamda beyin jimnastiğiyle sürekli kendilerini hazır tutuyorlar.

Yoğun bir koşturmacadan sonra biraz yorgun düşen personeli daha fazla yormamak için bizde sorularımıza burada son vererek, gözlemlerimize devam ediyoruz.

Oturma odasındaki masada Çorum’un büyük bir haritası var. Oradaki cadde ve sokak isimleriyle kendilerine bir oyun dahi yapmışlar. Oyuna bizde dahil oluyoruz. Gözlerimizi kapatıyoruz ve oradan belirledikleri bir adresi bizlere soruyorlar. Tabii adresi en geç bulan da

Acil 112 personeli sıcak bir sohbet ortamına dalıyor. Ama sohbetlerinin gene-

biz oluyoruz. Kısaca kaybettik… Acil 112 kısa zamanda bizi de ailesi gibi görüyor ve sıcak, samimi ve güzel bir ortamda günümüzü sonlandırıyoruz. Personel birkaç vakaya daha çıkıyor ama biz kendilerini rahatsız etmemek için istasyonda kendilerini bekliyoruz. Akşam olup yanlarından ayrılırken kendilerine kolaylıklar diliyor ve Acil 112’yi biraz daha yakından tanımanın ve tanıtacak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

|29

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


TIKLAMADAN DÜŞÜNÜN!

30

|


ÇEVRE DOSTU

Günlük hayatın gerektirdiği sebeplerden dolayı kullandığımız elektronik cihazların doğaya verdiği zararları hiç düşündünüz mü? Bilgisayar başında geçirdiğiniz her dakika doğaya zarar veriyor. Sadece laptoptan bir arama yapmak doğaya 0.2 gr karbondioksit salınımına neden oluyor. Daha duyarlı olmak için tıklamadan bir kez daha düşünün!..

|31

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


KARGI BEZi G

ünümüzün unutulmaya yüz tutmuş yöresel el sanatlarından biri olan ‘’Kargı Bezi’’ dokumacılığı yaklaşık 1850’li yıllara dayanmaktadır. O tarihlerden bu yana Kargı İlçe ve köylerinde pek çok evde bulunan dokuma tezgâhlarında (işlik) dokuma yapan kadınlar, ev halkının temel giysi ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, birbirinden zahmetli ve aylar sürecek göz nuru isteyen işlemelerle gelinlik kızlarına çeyizler hazırlıyorlardı. Marifetli yöre kadınları tarafından pamuk kullanılarak dokunan kumaşlar terletmemesi sebebi ile iç çamaşırı, kadın ve erkek gömleği, çocuk kıyafeti, peşkir, perde, önlük, örtü ve daha pek çok alanda yaygın olarak kullanıyordu. İpek kullanılarak yapılan dokumalar (ibrişim) çeyizlerin olmazsa olmazı iken, şık ve zarif örtüler olarak da değerlendiriliyordu. Özellikle 1960’lı yıllarda neredeyse her evde bulunan dokuma tezgâhları ile Kargı Bezi altın çağını yaşadı. Ancak teknoloji ve sanayinin gelişmesi ile birlikte sanayi ürünü olan makine dokumaları hem kolay hem de emeksiz bir biçimde elde edilmeye başlayınca, Kargı Bezi gibi çok yoğun emek gerektiren tarihi bir sanat büyük zarar gördü. Buna, özellikle Kargı’da çok ciddi boyutta olan köyden kente göçte eklendiğinde bir kültür mirası neredeyse yok olma noktasına geldi. 2011 yılının başından beri kültür mirasımıza sahip çıkmak adına yapılan çalışmalar neticesinde Kargı ilçesinde yeniden orijinal tezgâhlar kuruldu. Bu sanatın son temsilcileri ve son ustaları tekrar tezgâh başına geçtiler. Ninelerimizin çeyizlerinden kıyılıp da kimselere gösterilmeyen nefis dokuma örnekleri çıkarıldı ve ilçe bayanlarına Kargı Bezi dokuması üzerine aylar süren eğitimler verilmeye başlandı.

32

|

Bugün gelinen noktada tarihsel doku en ufak bir zedelenmeye ya da değişikliğe uğramadan, yöresel motifler günün ihtiyaçlarıyla buluşmaya başladı. El tezgâhlarının başındaki kadınlar bir kültür mirasını ekonomik bir değer haline getirmenin hazzını yaşamaya başlarken, Kargı Bezi’nin sonraki nesillere aktarılmasının önü de sonuna kadar açıldı. Dokuma: Dokuma, pamuk ipliğinden yapılmaktadır. İp, denk halinde pazardan temin edilebilmektedir. İşlik denilen tezgahlarda dokunur. İpliğin kumaş haline gelmesi sabır isteyen, zor ve zaman alıcı bir iştir. Ekonomik açıdan pahalıya mal olmaktadır. İpler: Atkı ipliği, Çözgü ipliği Atkı ve çözgü ipliklerinin incelik-kalınlık itibari ile farklılıkları vardır. Dokuma için alınan iplikler önce büyük kelepçeye (çembere) takılır. Sonra el çıkrıkları ile masuralara sarılır. Bu sarma esnasında kopan ipler tek tek ulanır. Masuraya sarılan iplikler, masuralarla birlikte hazırlanan büyük kazanlar içerisindeki çirişlere sokulur. Bu iplikler kazan içerisinde kaynayan suda birkaç saat haşlanır. Masurada sarılı iplikler, kazanın dibine çöker. Başka bir kapta hazırlanan un bulamacı, kaynar sudaki masuraların bulunduğu kazana dökülerek karıştırılır, tekrar kaynatılır. Böylece iplerin çirişleme işlemi yapılmış olur. Çirişleme, ipliğin dayanıklılığını artırmak için yapılır. Çirişlenen ipler, kazanlardan çıkarılarak bir hafta süreyle kurumaya bırakılır. Kuruyan ipliklerde, işliklerde dokunacak kumaşın yapılacağı işe göre çözgüsü yapılır ve işliğe geçirilir. İşliğin tarakları hazırlanır, iplikler dokumaya hazır hale getirilir. Her türlü işlem bittikten sonra dokumaya geçilir. İpliğin hazırlanması, masuraya alınması çirişlenmesi, tekrar

masuraya sarılması, çirişlenen ipliklerin kurutulması, kısacası dokumaya geçiş safhası 15 günlük bir zaman almaktadır. Kargı Bezi dokuması kendi arasında ikiye ayrılır • İnce kenarlı dokumalar: Daha kıymetli ve zarif görünümdedir. Bu dokuma içerisine, dokumanın yapıldığı yıllarda ipek kozası ipliklerinden, dokuma aralarına şerit veya yolluk şeklinde ilave edilerek hoş bir görünüm kazandırılırdı. • Kalın kenarlı dokumalar: Dokunuşu ve yapılışı ince kenarlı dokuma gibidir. Tek farkı dokuma ipliğinin biraz kalın olması ve dokumanın daha sık ve kalın olma özelliğidir.

Ayrıca; Kargı Halk Eğitim Merkezi “Kargı Bezi” dokumacılığının gelişmesi ve korunması için birçok projede yer almış ve birçok kursiyere dokumacılığı öğretmiştir. Halen aktif bir şekilde hizmet veren Kargı Halk Eğitim Merkezi, dokumacılıkla ilgilenen vatandaşları bekliyor.


KÜLTÜREL DEĞERLER Kargı Halk Eğitim Merkezi’ne katkılarından dolayı teşekkür ederiz.

|33

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Ç

orum’un köklü şirketlerinden Ar-San Makina, tuğla ve kiremit teknolojileri sektöründe 40 yılı geride bıraktı. 40. yılını “Hiç olmadığımız kadar deneyimli, hiç olmadığımız kadar dinamiğiz!” sloganıyla kutlayan Ar-San Makina, 1973 yılından itibaren sektörünün güçlü firmaları arasında yer alarak Çorum’un sanayisine de önemli katkılarda bulundu. Müşteri mutluluğunu sağlamayı ulusal ve uluslararası pazarda rekabet edebilmenin temel koşulu olarak gören Ar-san Makina’nın, firmanın tüm süreçlerinin uluslararası kalite seviyesinde gerçekleştirilmesi, faaliyetleri sırasında çevrenin korunması, işçi sağlığı ve iş güvenliğine uygun çalışma ortamının korunması, ürünlerinin; pazarın ekonomik ve teknik gereksinimlerine en uygun biçimde imal edilmesi vazgeçilmez prensipleri arasında yer alıyor. Yaptığı başarılı çalışmalarla beraber vizyonunu da yukarılara taşıyan şirket, hedeflerini tuğla ve kiremit sektöründe, yurt içinde ve yurt dışın-

34

|


SANAYİ

da doğru teknolojiler ile anahtar teslim katma değerli çözümler sunan, teknolojik gelişmelere hızla uyum sağlayan, gelişimi yönlendiren, kullanıcı ve çalışan memnuniyetini de en üst düzeyde tutan, yerli ve yabancı iş ortaklarının birinci derecede tercih ettiği sektörde dünya firması olmak olarak belirledi. Ar-San Makina’nın 40. kuruluş yıl dönümü büyük bir programla kutlandı. Çorum Organize Sanayi Bölgesindeki fabrikada çok sayıda konuğun katılımıyla gerçekleştirilen kutlamada, Ar-San Makina Kurucusu ve Onursal Başkanı İsmail Kayılı ve Ar-San Makina Yönetim Kurulu Başkanı

Zafer Kayılı tarafından karşılanan konuklar arasında Çorum protokolü, sanayici ve iş adamlarının yanı sıra müşteriler ve tedarikçiler de yer aldı. Ar-San Makina Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kayılı, organizasyona katılan davetlilere teşekkür ederek, “Gerek telefon ve telgrafla, gerekse çiçek ve çelenkleriyle tebriklerini ileten tüm dostlarımıza şükranlarımızı sunuyor, hep birlikte nice yıllara ulaşmayı diliyorum” dedi. Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Kayılı, Arsan Makina hakkında da açıklamalarda bulunarak “40 yıl önce kurulan Ar-San

Makina, tuğla ve kiremit sektörüne yönelik makine, ekipman ve komple anahtar teslim sistemler üretiyor. Aynı zamanda çimento, kömür ve tuz gibi maden işleme tesisleri için de üretim yapan firmamız bünyesinde 100’ü aşkın kişi istihdam ediliyor. Üretimini gerçekleştirdiğimiz makineler, Kuzey Afrika, Orta Doğu ve Türkî Cumhuriyetler başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine ihraç ediliyor. İskenderun’da kurulu bulunan Artuğ Pazarlama A.Ş., Kahramanmaraş’ta bims üretimi gerçekleştiren Arsan Bims İmalat İnşaat Nakliye Ticaret Sanayi A.Ş. ile Çorum’da döküm imalatı yapan Arsan Döküm A.Ş. de firmamız bünyesinde faaliyet gösteriyor.”dedi.

Emektarlar da unutulmadı Müzik dinletisi, hediye ve ikramlarla devam eden programda emektar firma çalışanlarına plaket verildi. Ar-San Makina bünyesinde 10 yılı aşkın süredir hizmet veren 17 çalışan düzenlenen programda plaket aldı.

|35

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


MİLLİ GÖRÜŞ PERSPEKTİFİNDE YEREL YÖNETİMLER

Ç

orum’da 1994 - 1999 yılları arasında ilk dönem Çorum Belediye Başkanlığı, 1999 - 2002 yılları arasında da ikinci dönem Çorum Belediye Başkanlığı’nı yapan, Milli Görüş’ün teorisyenlerinden Prof. Dr. Arif Ersoy’la Ankara’da buluşarak hem Çorum hakkında, hem de Türkiye’nin şu anki dinamiklerini oluşturan faktörler konusunda bir röportaj gerçekleştirdik. Şu an Ankara’da yaşayan ve Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü Başkanı ve Üniversite Yönetim Kurulu üyesi olan Prof. Dr. Arif Ersoy’un Çorum’u her zaman özlediğini, şu sözlerinden daha sonra çok daha açık ve net bir şekilde anladık. “Çorum’un havasıyla doldurdunuz ortamı, Çorum Saat Kulesi’nin rüzgârını getirdiniz bana. Teşekkür ederim.”

Çorumlular sizi 94 belediye seçimleri ile tanıdı. Çorum’da 2 dönem Belediye Başkanlığı yaptınız. Nasıl bir Belediye Başkanlığı dönemi geçirdiniz? Paylaşımcı demokrasi ilkelerine dayalı yeni bir belediyecilik modeli geliştirdik. Çorumlular beni 94 yılında Çorum’a davet ettikleri zaman, bu modeli de uygulamak ve şehrime olan borcumu ödemek için aday oldum. Sağ olsunlar birleştiler ve bizi seçtiler. Çorum’a 8,5 yıl hemşerilerimizle birlikte hizmet ettik. Tabii o zaman Çorum’un birçok sorunu vardı. Sorunların başında da şehrin su sıkıntısı geliyordu. Su sıkıntısı hat safhadaydı. Alt yapı yetersizdi. Şehrin büyük bir bölümü-

36

|

nün imarı yoktu. Daha da önemlisi Çorum’da geçmişten gelen, yani 1980 olaylarından dolayı şehrimiz adeta ikiye bölünmüştü. İlk yaptığımız iş Çorum’u bir bütün olarak kabul etmek ve hemşerilerimiz arasında dayanışmayı arttırmaktı. Bunu o dönemde önemli ölçüde gerçekleştirdik. Çorum’un su sorununu çözdük. Hisse tapulu alanları imarlı hale getirdik. Yeni arsa ürettik. İki uydu kent projesi hazırladık. Kentsel dönüşümü başlattık. Alt yapı sorununu önemli ölçüde çözdük. Böylece Çorum’da Paylaşımcı ve Katılımcı Demokrasi modelini uyguladık. Şeffaf ve katılımcı belediyecilik uygulamalarımız o dönemde birçok şehirde ‘Milli Görüş Belediyecilik’ olarak örnek alındı. Hemşerilerimizle beraber şehrimizin sorunların üstesinden geldik. Hemşerilerimizle birlikte Çorum’u örnek kent


haline getirdik. Çorum’un temizliği ve örnek belediyeciliği ulusal ve uluslararası basında örnek gösterildi.

ye Başkanı seçtiler. Geliştirdiğimiz Paylaşımcı-Katılımcı Demokrasi modelini Çorumlularla birlikte uyguladık.

Ak Parti’nin kurulduğu yıllarda ve daha sonraları da aktif siyaset yapmanız için teklifler gelmesine rağmen, teklifi kabul etmediniz. Kamuoyunda milletvekilliğiniz ya da belediye başkanlığınız Ak Parti’ye geçtiğinizde garanti olarak görülmesine rağmen neden böyle bir tercihiniz olmadı?

Çorum Belediye Başkanı olmadan ve başkanlıktan ayrıldıktan sonra bu modeli Ankara’da siyasilere anlattım. Refah Partisi, Hak ve adalet merkezli bu modeli “Adil Düzen” adıyla 1989 yılında ülkemizin siyasi gündemine taşıdı. Halkımız bu modele büyük ilgi gösterdi. Bundan dolayı Refah Partisi, 1994 Yerel seçimlerinde büyük başarı gösterdi. Belediyecilik konusunda ülkemizde “bir devrim” gerçekleştirdi. Yerel yönetimlerde uygulanan “Milli Görüş Belediyeciliği” Refah Partisi’nin 1995 seçimlerinde en büyük parti olmasına ortam hazırladı. Refah Partisi’nin Muhterem ve Merhum Genel Başkanı 1996 yılında Cumhuriyet tarihinin en başarılı hükümeti olan 54. Cumhuriyet Hükümetini kurdu. Eğer dâhili ve harici haramiler kahraman ordumuzun bazı mensuplarıyla işbirliği yaparak 28 Şubat Post Modern darbesini yapmasaydılar, ülkemizin makûs talihi değişecek ve Türkiye 2010 yılında gelişmişlikte Almanya’nın seviyesine getirilecekti. Çorum Belediye Başkanlığı görevini yaparken 54. Cumhuriyet Hükümeti’nin çalışmalarına teknik düzeyde bir bilim adamı olarak katkıda bulunmaya çalıştım. Böylece hayatımın üçüncü 20 yılını geliştirdiğim teorilerin uygulanması için Çorum Belediye Başkanı ve ilim adamı olarak çalıştım. Kanunların ve imkânların elverdiği ölçüde bilgilerimi uygulamaya gayret ettim. Şimdi de ömrümün dördüncü 20 yılında öğrendiğim, doğrulunu araştırdığım ve uyguladığım bilgimi Ankara’da, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi lisans, lisansüstü ve doktora öğrencilerimle paylaşmaya çalışıyorum. Kitap ve makaleler yazıyorum. Yurt içinde ve yurt dışında verdiğim konferanslarla bilgi ve deneyimi diğer insanlarla paylaşmaya çalışıyorum. Yeni araştırmalar yapıyorum. Uluslararası toplantılara katılıyorum. Dolayısıyla benim için her dönemin bir işi var. Her dönemin işi, o dönemde yapılmalı. Ben hayatımda her işi, yapılması gereken dönem ve zamanda yapmaya çalıştım.

O dönemde bazı arkadaşlarımızla anlaşamadığımız için beraber hareket etmedik. Yoksa o arkadaşlarımızla beraber biz 30 yıl çalıştık. Ülkemize beraber hizmet ettik. Beraber olamamamızın sebebi de temel ilkelerin belli bir ölçüde farklı olmasından kaynaklanmaktaydı. AK Parti’yi kuran ve yönetenler yakın arkadaşlarımızdır. Zaman zaman uyguladıkları politikaların eksikliklerini dile getirdik. Hiçbir zaman arkadaşlarımızın aleyhinde konuşmadık. Biz Çorum’da bilinen klasik siyasetten farklı bir siyasi üslup ve yöntem uyguladık. Arkadaşlarımızın şehrimize ve ülkemize hizmetlerinde başarılar diledik. Hizmetlerinde başarılı olmalarını istedik ve yeri geldiğinde de gücümüz ölçüsünde destekledik. 2009 yerel seçimlerinde Saadet Partisi’nden Belediye Başkan adayı oldunuz. Belki de kazanamayacağınızı biliyordunuz. Bu vefanın kaynağı nedir? Şöyle ki; ben illa kazanayım diye değil, belli prensipleri halkımla paylaşmak istedim. O dönemde daha önce paylaşmadığım ilkeler vardı. Ben de bundan dolayı bu ilkeleri paylaşmak istedim. O zaman da, “Beni davet ettiniz, benim görevim gelmektir, oy verip vermemek sizlere aittir.” demiştim. Çoruma gittim, çalıştım. Bilgimizi hemşerilerimle paylaştım. Beklenen oyu alamadım. Çorumluların kararını saygıyla karşıladım. Neticeden de herhangi bir şikâyetim olmadı. Tercih halkındır ve bunu istediği gibi kullanır. Çeşitli üniversitelerde ders veriyorsunuz. Siyaset mi, üniversite hocalığımı sizinle daha çok bağdaşıyor? Her yaşın bir işi var. Belli dönemde üniversitede bulunmamız çok önemliydi. Dolayısıyla o dönemlerde üniversitede bulunduk. Hayatımı 4 bölüme ayırdım. Bu dört bölümde 20 yıllık periyotlardan oluştu. Birinci 20 yıllık dönem öğrenme dönemiydi. Bu liseyi bitirinceye kadar ki zamanı içermekteydi. İkinci 20 yıllık dönem ise araştırma dönemiydi. Bu dönemi iyi değerlendirmeye çalıştım. Yurt içinde ve yurt dışında araştırmalar yaptım. Yurt dışında üniversitelerde ders aldım ve ders verdim. Şehrimin ve ülkemizin gelişmesi için plan ve stratejiler hazırladık. Türkiye’nin neden geri bırakıldığı konusunda makaleler yazdım. Şehrimizin ve ülkemizin gelişmesine yönelik yeniden yapılan modeli geliştirdik. Üçüncü 20 yıllık dönemde de uygulamak için Çorum Belediye Başkanlığı’na aday oldum. Hemşerilerimiz parti farkı gözetmeden birleşerek bizi Çorum Beledi-

Milli Görüş’ün teorisyenlerinden biri olarak siz ve partinin üst düzey yöneticileri Türkiye’deki değişimi neye bağlıyorsunuz? Bu değişime Milli Görüş teşkilatı olarak adapte oldunuz mu? Milli Görüş hareketi kendi dünya görüşünden zorla ve baskıyla uzaklaştırılan bir milletin yeniden kendi görüşüne dönüş hareketidir. Milli görüş milletimizin hak ve adalete dayanan ortak görüşüdür. Dolayısıyla biz üniversite yıllarımızda, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci iken arkadaşlarımızla Türkiye’nin gelişmesi ve ileri bir demokrasiye sahip olmasını ve dünyada örnek ülke haline gelmesini kendimize hedef edindik. Bu bir araya gelerek şu sorulara cevap bulmaya çalıştık: Batılılar neden geliştiler ve ilerlediler de biz niçin geri kaldık? Ülkemizi nasıl geliştirebiliriz? Türkiye’yi nasıl önder ülke haline getirebiliriz? Araş-

|37

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


‘‘Ülkemiz için birlik ve beraberlik içerisinde çalışmalıyız.’’ tırmalarımızda Batılılar, kendi dünya görüşleri ve değer ölçülerine göre ülkelerini yönettiklerine ve ülkelerinin sorunlarını bu sayede çözdükleri için geliştikleri neticesine ulaştık. Ya biz neden geri kaldık? “Çünkü biz, milletimizin dünya görüşü ve değer ölçülerimize göre yönetemediğimiz ve sorunlarımıza çözüm üretemediğimiz için geri kaldık” dedik. Öyleyse bu ülkeni insanları olarak biz ne yapmalıyız? “Yeniden Büyük Türkiye” inşası için ne yapmalıyız? Arkadaşlarımızla karar aldık. “Biz bu ülkenin insanları olarak milletimizin dünya görüşü ve değer ölçülerini esas alarak yeni bir sosyal ve iktisadi yapılanma modeli geliştirmeliyiz. Türkiye’yi insan hakları ve adalet konusunda örnek ülke haline getirmeliyiz.” dedik. Batılıları taklit etmek zorunda mıyız? Taklit edenler taklit ettiklerini asla geçemezler. Onları hep geriden takip ederler. Dolayısıyla bu inançla yola çıktık. Çalışmalarımızı bu doğrultuda yaptık. Siyasete girişimiz de bu amaçlaydı. Bu çalışmalarımız Türkiye’de büyük değişimlere ortam hazırladı. Milli Görüş hareketinin doğrudan yaptığı hizmetler var, dolaylı hizmetleri var. Bu harekette biz 1969 yılında “önce ahlak ve maneviyat” ilkesini gündeme taşıdık. Sonra ülkemizin sanayileşme politikasını tamamen değiştirdik. Milli sanayinin kurulmasını, fabrika yapan fabrikaların kurulmasını, Türkiye’nin teknoloji üretme aşamasına geçmesini hep savunduk. Bunlar Türkiye’de önemli ölçüde gerçekleşti. Milli Görüş, zihni bir değişim gerçekleştirerek ülkemizin teknoloji üretebileceği anlayışını geliştirdi. Şu anda Genel Sekreterliğini yaptığım Ekonomik Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) 1969 yılında kuruldu. O zaman ESAM’ı yöneten arkadaşlarımız, küçük sanayi sitelerinin kurulup desteklenmesi gerektiğini savundular. O zaman Devlet Planlama da çalışan ve ESAM’ı kuran arkadaşlarımız ülkemizde organize sanayi bölgelerinin kurulması gerektiğini savundular ve bu konuda yoğun gayretler sarf ettiler. ESAM, bir araştırma merkezi olarak ağır sanayinin kurulması ve ileri teknoloji projelerinin geliştirilmesinde aktif rol oynadı. Fabrika yapan fabrika vizyonunu Türkiye’nin gündemine taşıdı. ESAM, 1980’li yıllarda “Adil Düzen Projesini” geliştirdi. Bu proje, Refah Partisi tarafından 1989 yılında ülkemizin siyasi gündemine taşındı. “Adil Düzen” milletimizin dünya görüşü, değer ölçülerine dayalı ilmi ölçütlere dayanılarak geliştirilen hak ve adalet merkezli “Paylaşımcı- Katılımcı bir Demokrasi Modelidir”. Bu

38

|


RÖPORTAJ model ülkemizde yasaların ve imkânların elverdiği ölçüde belediyelerde ve 54. Cumhuriyet Hükümeti döneminde uygulandı. Bu çalışmalarımız Çorum’da ve ülkemizde bir zihni devrimin gerçekleşmesine ortam hazırladı. Biz Anadolu halkının aktif siyaset katılmasında aktif rol aldık. Hem Anadolu’nun sanayileşmesi, hem de kitlelerin siyasette daha aktif rol almasına yönelik büyük gayretler sarf ettik. Kitlerin siyasete katılım bilincini geliştirmeye çalıştık. Bugün benim gibi işçi çocukları olan Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız siyasette bu noktalara gelmişse, Milli Görüş Hareketi’nin Türkiye’de gerçekleştirdiği zihni inkılâbın bir neticesi olarak değerlendirilebilir. Diğer partilerin tarihimiz ve milletimizin dünya görüşü ve değer ölçüleriyle ilgili tavırlarının değişmesine bu çalışmalarımız ortam hazırladı. Ülkemizde farklılıkların çatışma için değil, dayanışma için bir zenginlik olacağını söylem ve uygulamalarımızla ortaya koyduk. Siyasetin millete hizmet uğraşısı olduğunu uygulamalarımızla ortaya koyduk. İslam’ın, milli birlik ve bütünlüğümüzün harcı olduğunu önemli ölçüde kitlelere benimsettik. Milletin inancı ve giyim-kuşamıyla uğraşmanın yanlış olduğunu her ortamda dile getirdik. Devlet, millet kaynaşmasının gereğini hem anlattık, hem de belediyelerde ve hükümet düzeyinde uygulamalarımızla ortaya koyduk. Sonra laik, anti laik, alevi, sünni, sağ, sol ayrımının anlamsız olduğunu anlattık. Bugün bu konularda bizim savunduklarımız büyük halk kitlesi tarafından benimsendi. Dolayısıyla bu çalışmalarımızla Türkiye’de büyük bir halk inkılâbının gerçekleşmesine katkımız oldu. Bundan dolayı da bu durum için Allah’a hamd ediyoruz. Dua ediyoruz. Tekrar aktif siyasetin içinde olmayı düşünüyor musunuz? Biz şu an şu ilkeyi benimsedik. “Gençleri desteklemeliyiz. Onları öne çıkartmalıyız. Onlara bilgi ve deneyimlerimiz ile yardımcı olmalıyız. Biz hayatımızın bu aşamasında gençlerin önünü açmamız ve onlarla deneyimlerimizi paylaşmamız gerekmektedir. Bizde bunu yapıyoruz. Şu anda siyasetle aktif uğraşmıyorum. Üniversitede bölüm başkanı ve üniversite yönetim kurulundayım. Yasalara göre aktif siyaset yapmam doğru değil. Lakin ülkenin siyasetini yakından takip ediyorum. Kamuoyunda Saadet Partisi içinde sıkıntıların olduğu izlenimi var. Çünkü büyük bir liderin boş-

luğunu doldurmak kolay değil. Zaman içerisinde bu değişmeler olacak. Belki ileriki tarihlerde Türkiye’de siyasi tabloda farklılaşmalar olacak. Onun da bu sıkıntıları zamanla atlatacağı kanaatindeyim. Yakın bir gelecekte hem Saadet Partisi’nde, hem Ak Parti’de önemli değişmeler ve gelişmeler olacaktır. Bizim başlattığımız hamleler daha da geliştirilecektir. Ülkemiz, insan hakları ve ileri demokrasi konusunda mutlaka coğrafyamızda ve dünyada örnek bir ülke olacaktır. Bu idealimizi koruyoruz. Bu idealler için doğrudan olmasa dahi ilmi platformlarda çalışmalarımıza, araştırmalarımıza devam ediyoruz. O zaman gençlere mesajlarınız olacaktır? Gençlerimiz geleceğimizin teminatıdır. Onlar ‘Yeniden Büyük Türkiye’yi’ inşa edeceklerdir. Onun için zamanlarını iyi değerlendirmeye çalışmalıdırlar. Dinlediklerini, öğrendiklerini ve araştırarak vardıkları neticeleri ileride milletimiz hizmetinde nasıl kullanacaklarına şimdiden kendilerini hazırlamalıdırlar. Üniversitemizde gençlerle yakından ilgilenmekteyiz. Gençleri üniversite çalışmalarında destekliyoruz. Ayrıca akademik çalışmalara hazırlıyoruz. Kendilerini geliştirmeleri için belli alanlarda öğrencilerimize araştırmalar, ödevler veriyoruz. Bizim şimdiki hayatımız önceki hayatımızdan daha aktif. Çorum’un yerel siyasetini takip ediyor musunuz? Çorum’un siyasetini kent ölçeğinde gün be gün takip edemiyorum. Şehrimizde meydana gelen önemli gelime ve değiş-

meleri fırsat buldukça yerel basın aracılığıyla takip etmeye çalışıyorum. Çorum’da olup biten önemli olayları yakinen izlemeye gayret ediyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz günlerde Ak Parti, Çorum Belediye Başkan Adayını yine Muzaffer Külcü olarak belirledi. Belediye’nin çalışmaları ve Muzaffer Külcü hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? Eski belediye başkanı olarak şu anki belediye başkanı hakkında konuşmama prensibimizi uygulamaktayız. Halkın seçtiğini halk daha iyi değerlendirir. Bundan dolayı kendilerine başarılar diliyorum. Burada önemli olan şehrimize hizmet edecek arkadaşlarımızın seçimde yarışmaları ve kendilerini halka anlatmalarıdır. Çorum’a hizmet etmek için aday olan arkadaşlarımızı tebrik ediyoruz. Kendilerini Çorumlulara anlatmalarında başarılar diliyoruz. Çorum’un birliği ve gelişmesi için düşünce ve projelerini Çorumlulara anlatmaya çalışsınlar. Çorumluların 30 Mart 2014 tarihinde sandığa yansıyacak kararlarını hep beraber saygıyla karşılamaya hazırlanmalıyız. Seçim için yarışan adaylara başarılar diliyorum. 30 Mart 2014 yerel seçimlerinde hemşerilerimizin desteğine mazhar olacak arkadaşımızı şimdiden tebrik ediyor, hizmetlerinde başarılar diliyorum. Bütün hemşerilerime selam ve saygılarımı arz ediyorum. Şimdiden yerel seçimlerin şehrimiz için hayırlı hizmetlere vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyorum.

|39

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


KOSKOCA 80 YIL...

F

otoğraf anı ölümsüzleştirmek ise bu fotoğrafla bunu başardığıma inanıyorum. Hatta ve hatta anı değil, tam 80 yılı bir fotoğraf karesinde anlattığımı hissediyorum. Elleri öpülesi ninemiz fotoğraf çekildiğinde torunlarıyla şakalaşıyor, torunlarına ezgiler söylüyordu. O güzel kareleri çekerken öyle bir an geldi ki, deklanşöre nasıl bastığımı bilmiyorum. Fotoğrafla o şakalaşmaların, o eğlenmelerin en derinlerine kadar inmiş ve bir hayatın en hüzünlü sahnesini yakalamıştım. Böyle bir kare için mutlu mu olmalıydım? Bir fotoğrafçı olarak evet diyebilirim. Lakin duygularını hala kaybetmemiş bir insan olarak, bu kare için hayır cevabımı her zaman saklı tutuyorum. Kendisini her ziyaret ettiğimde, beni gülücüklerle ve sevgiyle karşılayan ninemi ilk defa bu kadar hüzünlü görmem, açıkçası beni de derinden yaraladı. Hem de gülüşmeler içindeyken! O zaman fark ettim ki 80 koca yıl kolay geçmemiş. Yüzün de derin izler, bakışların da büyük bir elem. Belki de dile gelmeyen kim bilir neler var neler… ‘‘Anadolu Kadını’’ tabiri vardır ya, işte öyle bir anadır kendisi! Yıllara meydan okuyan; sorunları, sıkıntıları olsa da elinden geldiğince dışa vurmayan ama en saf halinde o yüzüne vuran yılların zor yaşanmışlığı. Fotoğrafa her baktığımda boğazıma düğümlenen sözcükler, duygular!.. Bu fotoğrafı paylaşmak istedim. Sadece paylaşmak, belki kendi hikâyemizi bir kez daha yaşamak istedim. 80 koca yılı bir karede sizlere anlatmak istedim. Az önce sorduğum soruyu tekrar kendime soruyorum. Bu fotoğraf için mutlu muyum? Kim bilir…

40

|


BİR FOTOĞRAF, BİR HİKÂYE

Not: Çektiğiniz fotoğrafları hikâyesiyle beraber paylaşmak isterseniz, bizimle irtibata geçebilirsiniz.

Fotoğraf: Sefa KÖYLÜ / Olympus E 300: ISO 200, DİYAFRAM F:5.4, ENSTANTANE 1/60 sn

|41

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Leblebi ilk defa Şeyh Murat Gazi Hazretleri tarafından 1370-1390 yıllarında bulunmuştur. Özellikle nohutun ısıtılıp bekletilmesini keşfetmiştir. Efsaneye göre leblebinin serencâmı şu şekilde başlamış: Kırık olan nohutların içine Şeyh Murat Gazi’nin gözyaşları damlamış ve nohut kırıkları birleşerek leblebi tanelerine dönüşmüş. Leblebiciliğe, uğruna gözyaşı dökülebilecek kadar kıymet vermesiyle meşhurlaşan Şeyh Murat Gazi, İstanbul’da medfundur. 42

|


HABERİN VAR MI?

LEBLEBİNİN DE BİR TARİHİ VAR

LEB DEMEDEN LEBLEBİ! Evliya Çelebi, 17. yüzyıl leblebinin İstanbul’da yaygın şekilde tüketildiğini ve bu işle uğraşan 100 dükkân ve 400 çalışanın olduğunu belirtmektedir. Türkiye’de yalnızca 3 yerleşim yerinde üretilen leblebiler tescillenmiştir. Bunlar 2002 yılında Çorum, 2003 yılında Tavşanlı ve 2009 yılında Serinhisar leblebileridir. Leblebi üretimde kırmızı ve iri nohutlar kullanılır. Çorum bölgesinde üretilen leblebiler daha çok sarı leblebiye dönüştürülürken, Ege bölgesinde yetiştirilen nohutlar daha çok beyaz leblebiye(sakız leblebisi) dönüştürülür.

Besİn Kaynağı Oldukça önemli bir protein kaynağı olan leblebinin %74’ü suda çözünen karbonhidrat, % 22’si proteindir. Leblebinin bel ağrılarına, diş etlerine ve bağırsaklara iyi geldiği, vücuttaki su miktarını dengelediği bilinmektedir. Ayrıca yok denecek kadar az yağ içeren leblebi, vücuttaki asit fazlasını alarak mideyi rahatlatmaktadır. Aynı zamanda kilo kaybında da etkisi olduğu söylenmektedir. Leblebinin ham maddesi olan nohut ise kolesterolü kontrol eden asitler içermektedir. Medikal olarak ise afrodizyak, bronşit, nezle, kolera, kabızlık, ishal, mide rahatsızlıkları, yılan ısırması, güneş çarpması ve siğiller için kullanılmaktadır.

|43

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


T

ürkiye ve Çorum’un kalkınmasında ihtiyaç duyulan ara kademe eleman yetiştirmek amacıyla 1976 yılında açılan ve 40 yıla yakın bir süredir nitelikli iş gücünün insanlığın hizmetine sunulması noktasında eğitim-öğretim faaliyetlerine devam eden Hitit Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu’nda, en son teknoloji ile donatılacak ve modern tasarıma sahip yeni binaların temel atma töreni 29 Kasım 2013 tarihinde yapıldı.

Hitit Üniversitesi, temeli atılan yeni binalarla öğretim üyeleri, idari personel için ofisler, Uzaktan Eğitim Merkezi, İl Sınav Merkezi, konferans salonu, sosyal tesis, yemekhane, kantin, kapalı otopark ve konukevinin bulunacağı toplamda 17.200 m2 kapalı alana sahip, çağdaş tasarımın izlerini taşıyacak yeni bir yerleşkeye kavuşuyor.

Hitit Üniversitesi artık daha güçlü Hitit Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu bahçesinde düzenlenen temel atma törenine Vali Sabri Başköy, eşi Fatma Başköy, Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, Garnizon Komutanı J. Alb. Ahmet Çelik, Emniyet Müdürü Halil İbrahim Doğan, Belediye Başkan Yardımcısı Alper Zahir, MYO Müdürü Prof. Dr. Menderes Suiçmez, TSO Başkan Yardımcısı Yakup Karaca, Ticaret Borsası Başkanı Ali Bektaş, fakülte dekanları, öğretim üyeleri ve çok sayıda davetli katıldı. Temel atma töreninde açılış konuşmasını yapan Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, 1970’lerde kurulan ve Türkiye’nin 13 Meslek Yüksek Okulu’ndan biri ola-

rak hizmet veren okulda, 40 yıldır temel atılmamış olmasının üzüntü verici olduğunu, ancak kendileri açısından da bu temel atma töreninin heyecan ve mutluluk verici olduğunu söyledi.

dünyasının çıktısı, iş dünyasının girdisi” olan bu öğrencilerimizi, sanayi ve hizmet sektörlerinin önde gelen temsilcileri ile birlikte, beklenti ve ihtiyaçlara yönelik yetiştirmek nihai hedefimizdir.

Hitit Üniversitesi’nden mezun olacak öğrencilerin iş yaşamına tam donanımlı hazırlanması için önemle konunun üzerinde durduklarını ifade eden Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, “Öğrencilerimize mesleklerinde bilimsel yöntemleri bağımsız olarak uygulama ve yaratıcı faaliyet gösterme yeteneğini kazandırmak amacıyla gerek akademisyenlerimiz, gerekse idari personelimiz tek yürek olarak çalışmalarını sürdürmektedir. “Eğitim

Türkiye’nin geleceği bir anlamda mesleki eğitime endekslidir. Elinde mesleği olan, iş gücü yaratan, ürettikleriyle de yaşam kalitemizi yükselten teknik elemanlar yetiştirmediğimiz sürece ülkemizin kalkınması mümkün değildir. Bu bilinçten hareketle ülkemizde üretim kapasitesi ve nitelikli eleman ihtiyacının her geçen gün arttığı düşünüldüğünde Meslek Yüksekokullarının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır.” dedi.


EĞİTİM


Çorum daha hızlı büyüyecek Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan, “Meslek Yüksekokulları bizler için üniversite kapılarında yığılmaları önleme aracı değil, gerçek anlamda gerek ilimiz ve bölgemizin, gerekse ülkemizin daha hızlı büyüyüp gelişmesi ve küresel pazarda rekabet edebilirliğinin artması için vazgeçilmez bir unsurdur. Bu kapsamda sahip olduğumuz birikim ve tecrübelerimizi, nitelikli insan yetiştir-

me noktasında ülke hizmetine sunacağımız değerli öğrencilerimize daha iyi ortamlarda aktarabilmek adına ortak kullanım mekânlarımızı yenileme ve geliştirme çabasıyla çıktığımız bu yolda bugün temelini atacağımız binalarımızın en kısa sürede başarıyla tamamlanıp hizmete açılması temennisiyle, yeni binalarımızın üniversitemize, ilimize ve bölgemize hayırlı olmasını dilerim.” dedi.

Çorum büyük bir sinerji yakaladı Temel atma töreninde Hitit Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Reha Metin Alkan’ın konuşmasından sonra kürsüye davet edilen Vali Sabri Başköy de, Hitit Üniversitesi’nin yeni binalarına kavuşacak olmasından dolayı memnuniyetini aktardığı konuşmasında, başarının her-

kese ait olduğunu, hiç kimsenin bu şehrin moralini bozmaya hakkı bulunmadığını belirterek, Çorum’un tüm kesimleriyle birlikte el ele verip, büyük bir sinerji yakaladığını, Çorum’un dışarıdan görünüşünün her zaman takdir ve imrenmelere vesile olduğunu sözlerine ekledi.

Eğitimciler unutulmadı

46

|

Temel atma töreninde konuşmalardan sonra plaket töreni yapıldı. Meslek Yüksekokulu’nun ilk müdürü ile okulda ders veren Yusuf Bahri Diker, Gülhan Karagözoğlu, Metin Ayman, Şükrü Kılıç, Necati Temiz, Sami Göktepe,

Adnan Türkoğlu, Aydan Türkoğlu, İsmail Çevik, Osman Müftüoğlu, Hayrettin Koyuncu, İbrahim Hakkı Özel ve İlyas Damar’a hizmetlerinden dolayı plaket verildi. Törende hazır bulunan hocalara plaketlerini Vali Sabri Başköy,

eşi Fatma Başköy, Garnizon Komutanı Jandarma Kıdemli Albay Ahmet Çelik, Belediye Başkan Yardımcısı Alper Zahir ve İl Emniyet Müdürü Halil İbrahim Doğan verdi.


EDEBİYAT

YAZGI Bir mektup getirir anneye melek Göklerden belli belirsiz mektup Düşlerini koyar anne yazgı olsun diye Zarfın içine Yüreğini koyar En güzel motiflerle süsler satırları

Turhan CANDAN

Kirpikleri yıldız yıldız ışıldar

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Çorum Şubesi Başkanı

Bir ömür bahar olsun diye Kışları ısıtır, yazları ılıtır nefesiyle Hayalin en münbit bahçelerinde büyütür çiçekleri Dizer ömrünün yollarına Dizgi değişir de Yazgı değişmez Melekler söylemezler anneye Yazgının gözümüzü bağladığını Körebe oynadığımızı hayat sahnesinde Yanık türküler söyleyelim diye Ayrılık ateşine düşeceğimizi Hasret aleviyle pişeceğimizi Söylemez melekler

Oysa yazgıdır bilemezsin Hangi dağın rüzgârı dağıtacak saçlarını Yüreğini hangi merhem yaralayacak Acemice verilmiş bir sözün Hangi hüzün şarkısını bestelediğini… Yavuz bir iklimde hicran nağmeleri inlerken Ezgi değişir de Yazgı değişmez. Gecelerde avutup öksüz sevdamızı Avuçlarımızda güneşi uyandırsak mı yine Tutsak mı bir meleğin eteğinden Güvercin adımlarıyla gitsek mi cennete Yakarışlar bulur çizgisini nihayet Çizgi değişir de Yazgı değişmez

|47

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


PORTRELER Prof. Dr. Recep KAYMAKCAN KREDİ ve YURTLAR KURUMU Genel Müdürü

ÇORUMLU OLDUĞUNU BİLİYOR MUYDUNUZ ? Çorum’dan birçok isim şuan Türkiye’de önemli görevlerde bulunuyor. Bizlerde bu isimleri hem hatırlamak, hem de hatırlatmak için dergimizde hemşerilerimizin kısa bir portresini çizmek istedik. İlk sayımızda hemşerimiz Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü Prof. Dr. Recep Kaymakcan’a yer verdik. 1966 yılında Çorum’un İskilip ilçesinde doğan Recep Kaymakcan, ilkokulu Ebusuud Efendi İlkokulu’nda, ortaokulu ve liseyi de İskilip İmam Hatip Lisesi’nde okudu. 1990 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun olduktan sonra 3 yıl Ankara’da liselerde Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olarak görev yaptı. 1993 yılında YÖK tarafından merkezi olarak yapılan yurtdışı lisansüstü burs sınavını kazanarak İngiltere’ye din eğitimi alanında doktora yapmak üzere gönderildi. Doktorasını 1998 yılında İngiltere Leeds Üniversitesi’nde tamamladı. Aynı yıl Sakarya Üniversitesi’ne yardımcı doçent olarak atandı. 2000-2001 yılında TUBA bursiyeri olarak İngiltere’de misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. 2002 yılında doçent unvanını alan Kaymakcan 2007’de profesör oldu. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Eğitimi Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi ve Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanı olarak görev aldı. Alanıyla ilgili ulusal ve uluslararası dergilerde makaleleri yayınlanan Kaymakcan, yurt içi ve yurt dışında birçok bilimsel toplantıya (Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler Medeniyetler İttifakı Projesi, UNESCO, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı vb. tarafından düzenlenen toplantılar dâhil) davetli olarak katılmıştır. 2013 yılında Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararıyla, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürü olarak atandı.

48

|

Akademik Uzmanlık ve İlgi Alanları Değerler ve eğitimi, karşılaştırmalı din eğitimi, çoğulculuk ve din eğitimi, insan hakları dini özgürlükler ve din eğitimi, din eğitiminde program geliştirme ve değerlendirme, gençlerin değerleri ve dini yönelimleri, hoşgörü eğitimi, İslam dışı dinlerin öğretimi, Yüksek din öğretimi.


İŞ DÜNYASI

ÇORUM MÜSİAD AÇILDI Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Çorum Şubesi, düzenlenen törenle hizmete açıldı. Türkiye’nin saygın iş adamlarını bünyesinde toplayan MÜSİAD, yurt çapındaki 69. şubesini de Çorum’da hizmete sunmuş oldu. Yavruturna Mahallesi Kavukçu Sokakta gerçekleşen açılışa Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas, Çorum Valisi Sabri Başköy, , Çorum Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, Çorum İl Emniyet Müdürü H.İbrahim Doğan, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, diğer protokol üyeleri, sanayici ve iş adamları ile davetliler katıldı. Açılışın ardından Anitta otelde düzenlenen gala programı, MÜSİAD multivizyon gösterisiyle başladı. Açılış konuşmasını MÜSİAD Çorum Şubesi Başkanı Rumi Bekiroğlu’nun yaptığı programda; MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, Belediye Başkanı Muzaffer Külcü, Sağlık Bakan Yardımcısı Agâh Kafkas ve Vali Sabri Başköy de konuşma yaptı. ‘‘Çorumluyuz, birbirimizden sorumluyuz.’’ Açılış konuşmasını yapan MÜSİAD Çorum Şubesi Başkanı Rumi Bekiroğlu,”Manevi ve kültürel değerleri taşıyan, toplum yararını kişisel çıkarlarının üstünde tutan, ülke kalkınmasına ve ihtiyaçlarına cevap verecek beceri, deneyim ve teknolojiye sahip arkadaşlarımızla bir araya geldik. Elbette bu çatı altındaki başarılarımız, ekip ruhuyla çalışmanın bir sonucu olarak elde edilecek. MÜSİAD, ulusal ve uluslararası üretim ve ticaret dünyasındaki rolünü artırmayı hedeflerken, Çorum da hedeflerine üyelerimizle birlikte ulaşacak. Çorum’un Anadolu’nun kuzeyinde parlayan bir yıldız olma arzusu üyelerimizin gayretleriyle gerçekleşecek. En büyük gücümüz sahip olduğumuz birikim. Sonuçta başarı, şehrimizin ve dolayısıyla ülkemizin olacak. Çorum insanı, her şeyi devletten beklemeyen girişimci yapısı ile ‘Kalkınmada Çorum Modeli’ diye nitelendirilen, bir kalkınma modeli oluşturmuş, Türkiye’ de örnek olmuş bir şehir. Tarihten süzülen şehir olmakla beraber aynı zamanda bir sanayi şehri olan Çorum, Cumhuriyet ile birlikte ticari hayatı hızla gelişen ve bugün sanayi faaliyetleri ile ülke ekonomisine de önemli katkılar sunan bir kent.

MÜSİAD Çorum Şubesi, müteşebbislere yön göstermek, hedeflenen değerlere ulaşabilmek amacıyla, şehrin sanayisini bir adım daha ileri taşıyarak, dışa açılmasını sağlayan bir araç olacak. Kendi kazandığını kendi memleketinde yatırıma dönüştüren müteşebbisleri sayesinde bugün Türkiye’nin, cari açık ile mücadeleye katkı veren en önemli illerinden bir tanesi haline gelen Çorum, demiryoluna kavuşması halinde ülkemize sağladığı katma değeri katbe kat artıracak. MÜSİAD’ın tecrübelerini ve vizyonunu, şubemizdeki girişimcilerle paylaşmak suretiyle, inanıyorum ki Çorum’a çok ciddi katkılar sağlayacağız. Çorum halkının sıkça kullandığı bir sözle konuşmamı tamamlamak istiyorum. ‘Çorumluyuz, birbirimizden sorumluyuz’.”dedi. “MÜSİAD büyüdükçe Türkiye de büyüyecek.” MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak gala yemeğindeki konuşmasında, “Binlerce yıldır Anadolu geleneğini devam ettiren güzide şehrimiz Çorum’da, hizmet noktamızı tekrar faaliyete geçiriyoruz. Kültürel zenginliği açısından adeta bir açık hava müzesi olan ve bilim adamlarının ilgi odağı haline gelen, ‘Anadolu’nun Kültür Gelişim Merkezi’ olarak da nitelendirilen Çorum’da bulunmanın mutluluğunu yaşıyoruz. MÜSİAD, geride bıraktığı 23 yılda; 7 bini aşan üyesi ile 35 bine yakın işletmeyi temsil eden ve yaklaşık 1,5 milyon kişiye istihdam sağlayan bir iş adamları derneği oldu. Bugün MÜSİAD, yurtiçinde 69 noktada; yurtdışında ise, 60 ülkede, toplam 143 noktada hizmet veren bir STK. Bu büyük aile içerisinde, üyelerimiz ve ülkemiz için; bıkmadan, yorulmadan ve durmadan çalışmaya devam ediyoruz. Ulusal ve uluslararası faaliyetlerimize ara vermeden devam ediyoruz. Bugün, Çorum Şubemizden sonra, 27 Aralık’ta Manisa ve 3 Ocak’ta Sinop şubelerimizin açılışlarını yapacağız. 21 Aralık’ta ise Diyarbakır’da Başkanlar Toplantımızı gerçekleştireceğiz. İş birliği-güç birliği, inancını taşıyan işadamları olarak, ülkemizin her köşesinde, iş adamlarını bir araya getiriyoruz. Çorum’da da bu birlikteliği sağlayan, Başkanımız Rumi Bekiroğlu ve ekibine teşekkür ediyorum. Her zaman söylediğimiz gibi, üyelerimiz büyüdükçe MÜSİAD, MÜSİAD büyüdükçe de Türkiye büyüyecek.” dedi.

|49

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


50

|


Sosyal Medya’nın gücü her gün biraz daha artarken, insanların birbirleriyle olan paylaşımları da aynı doğrultuda artıyor. Peki, bizim liderlerimiz twitter da neler paylaşıyor. Biz sizin için binlerce mesaj arasında küçük bir derleme yaptık.

|51

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


Çorum Hâkimiyet Gazetesi Spor Yönetmeni Halil Öztürk, Çorum’daki futbol takımlarını ele alarak, Çorum futbolunun analizini yaptı.

52

|


FUTBOL

Ç

orum ve futbol denilince ilk akla gelen, yıllardır Çorumspor ve zaman zaman genç takımlar düzeyinde alınan geçici başarılardır. Son yıllarda Çorumspor’un inanılmaz hızlı çöküşünden sonra Çorum’la özdeşleşmeye, daha doğrusu meşrulaşmaya çalışan ve bu yılda hiç de fena gitmeyen Çorum Belediyespor gündeme gelmiştir. Kamuoyunda kendinden bahsettiren, profesyonel takım olmanın verdiği avantajla ilginin üzerine yoğunlaştığı bir Çorum Belediyespor ortaya çıkmıştır. Bu noktada asıl önemli olan Çorumspor’un veya Çorum Belediyespor’un, Çorum için ne kadar ihtiyaç olduğu ve bu futbol takımlarının gerekip gerekmediğinin tartışılmasıdır. Çorum insanı gerçekten girişimci bir ruha ve özgüvene sahip. Yıllardır devletten hemen hemen hiçbir şey beklemeden, kendi girişimcilik ruhu ve cesaretiyle yatırım yapan, demiryolu olmayan, havayolu ulaşımı olmayan, denize ve limana uzak olan, son yıllardaki gelişim öncesinde köy yolları ile çevreye bağlantılı bir şehirdi.

Çorum Sporuna Yeterli Desteği Vermiyoruz. Sahipsiz bir şehir konumundaki Çorum, “Anadolu Kaplanı” olmayı başardı. Lakin irili ufaklı yüzlerce fabrika, işletme ve kobilerle binlerce insana istihdam sağlamış, katma değer üretmiş ve üretmeye devam eden Çorum sanayicileri ve iş adamları nedense spora ve futbola her zaman uzak durmaya çalıştılar. Zaman zaman mecburiyetten sporun içine giren, hatta kıyısından köşesinden ilgilenen insanlar da en kısa sürede spordan uzaklaşmaya, kaçmaya gayret ettiler. Hatta yatırımcılar ve iş adamları kongre zamanlarında şehrin Valisi, Belediye Başkanı, Milletvekilleri, ‘bizleri arayarak yönetime gir ya da başkan ol’ der diye şehri terk ederek bu olaydan kaçmaya çalıştılar. Her zaman gönüllü olarak ellerini taşın altına koymaktan kaçındılar. Yıllardır Çorumspor’a rica ile yönetici bulundu. Daha sonraki yıllarda ise maalesef zorla da olsa bulunamadı. Tabi bunları söylerken maddi gücü kastederek söylüyorum. Yani kendi imkânlarıyla bu işi götürebilecek, yalnız kalsa da bu işin altından kalkabilecek güçte olanları kastediyorum. Yoksa bu işin gönüllüleri tabi ki var. Fakat onların da maddi güçleri çok zayıf. Çorum’da çok büyük sanayi kuruluşları, çok büyük holdingler olmadığı için bulunan sanayici ve iş adamlarının da futbol kültürlerinin, hatta spor kültürlerinin zayıf olması, Çorumspor’un

geçici bile olsa büyük başarılar kazanamamasının ana nedenlerinden birisidir. Tabi bu nedenleri daha da artırmak mümkün. Birlik ve Beraberlik Şart Bu nedenler arasında bence en önemli neden ise Çorum Halkının maalesef hemen hemen hiç bir konuda birlik ve beraberliği sağlayamamasıdır. Bu sadece sporda değil hayatın birçok yerinde böyle. Böyle olunca da parçalanmış bir yapı meydana geliyor ve bütünlük sağlanamıyor. İnsanların spordan, futboldan kaçmaları, uzak durmaları da kolaylaşmış oluyor. Bütün bunları söylemeden, bunları anlamadan ‘Çorum’da futbol neden böyle?’, ‘46 yıllık Çorumspor neden amatör kümede ve düşmeme mücadelesi veriyor?’ demenin, bu durumda suçlu aramanın, birilerini suçlamanın hiçbir anlamı ve manası yok. Çorum’da Birleştirici Unsur Futbol Hâlbuki bu şehri yönetenler şunu tam bir anlayabilseler ve Çorum’un sosyal yapısını iyi analiz edebilselerdi şu an bunlar yaşanmazdı. Çorum’da tek birleştirici unsurun Çorumspor olduğunu, hemen hemen hiçbir ortak noktada buluşamayan insanların hafta sonu soğuk, sıcak demeden, üstelik ceplerinden para vererek sadece stadyumda bir araya geldiklerini, sevinçlerini ve üzüntülerini burada paylaşabildiklerini, tek toplanma yerlerinin olduğu-

nu bir bilseydik, bunlar yaşanmazdı. Çorum’da sosyal barışın, kardeşliğin, huzurun tesisinde bu materyali kullanma cesareti ve basiretini gösterebilmiş olsalardı, Çorum’da futbol denilince akla bugünkünden çok daha iyi, çok daha övünç kaynağı olabilecek başarılar kazanma şansımızın çok yükseklerde olacağını söylemek hamaset olmazdı. Bütün bunları tespit ettikten sonra yapılan ve yapılmayan birçok nedeni de altına sıralamak mümkün. Diyelim ki durum böyle, profesyonel takım için çok para gerekli ve bu bir şekilde temin edilemiyor. Böyle olunca da Çorum’da sporu yönetenler, spora gönül verenler şunu da yapabilirlerdi. Alt yapılara, amatör takımlara destek verip farklı bir strateji uygulayabilirlerdi. Fakat bu da yapılmadı. Günü birlik yönetimler, günü birlik başarıları getirdi. Senede üç genel kurul yapan, bir başkan bulmak için insanlara yalvarma derecesine gelen bir yapı elbette ki kalıcı ve istikrarlı bir sonuç meydana çıkaramazdı. Zaten öyle oldu. Geçmişe Takılmak Futbolumuza Zarar Veriyor Hiç kimse çıkıp da ‘şu şöyle, bu böyle yaptı’ gibi lafları söylemesin. Herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün. Çorum’da futbol neye layık ise aynen öyledir. Şu anda birisi profesyonel, ikisi amatör üç takımımız şehrimizi temsil ediyor. Çorum Belediyespor şu anda

|53

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


‘‘Eğer gerçekten alt yapımız olsun, oradan iyi futbolcular çıksın, Çorum’u temsil etsin, gurur kaynağımız olsun, milli takımlarda forma giysin istiyorsak, bunun için gerekli şartları oluşturmamız lazım.’’

54

|


FUTBOL iyi gidiyor. Eğer daha dikkatli olunursa üst lige çıkmaması için hiç bir neden yok. Bir de Çorum Belediyespor’un başarılı olma zorunluluğu vardır. Neden derseniz, yıllardır insanların futbol olarak tek sevinç ve üzüntü kaynağı olan, herkesin etrafında birleştiği kırk yıllık Çorumspor’un yerini almak istemesidir. Bu da ancak ve ancak başarıyla olur. Çorum Belediyespor’u yönetenler bunu kabullenmek, buna göre plan yapmak durumundalar. Çorumspor ise gerçekten çok zor şartlar altında mücadelesine devam ediyor. Bir avuç gönüllü insan bu koca çınarı ayakta tutmak için çaba sarf ediyor. Ancak bu şartlar altında yaşaması, ayakta kalması mucize gibi bir şey olarak görülüyor. İskilip Belediyespor da bu kadar olmasa da zor şartlar altında mücadele etmeye, bir şeyler yapmaya çalışıyor. Fakat görünen o ki yeterli imkân bulunmadan, gerekli ortam sağlanmadan, maddi şartlar temin edilmeden ne kadar özveriyle uğraşırsan uğraş bir yere kadar gidebiliyorsun. Ondan sonra tıkanıp kalıyorsun. Onun için bu planlamalar yapılmadan, fiziki şartlar oluşturmadan başı çuvala misali ortaya çıkmak, bir şeylerin mücadelesini yapmaya çalışmak sonuçsuz kalıyor. Bu durum, bu işe yüreğini koyan insanları yıpratıyor. Nihayetinde bu işlerden soğutuyor ve maddi, manevi zarara uğratıyor. Rakiplerimiz Şimdi Önemli Kulvarlarda Mücadele Ediyor Şu anki tabloyu gören insanlar, geçmişteki 2.lig mücadelemizi yad ediyor. Bunuda başarılı bularak kendilerini kandırıyorlar. Bizimle maç yapan birçok takım Süper Lig’de, PTT 1. Ligi’nde mücadele ederken, saha başarısının yanında tesis olarak bizleri ikiye üçe katlarken isyan ediyoruz, ‘Biz neden oralarda değiliz.’ diye. Nedeni ise az önce ortaya koyduğumuz sebeplerden kaynaklanıyor. Aynı ligde oynadığımız ancak şu anda

üst liglerde mücadele eden takımların durumunu iyice araştırıp, bize göre neleri doğru yaptıklarını, neleri etkili olarak kullandıklarını öğrenirsek, ona göre plan, program yaparsak istikrarlı yönetimler ve başkanlar bulursak o zaman bu seviyeleri yakalayabiliriz.

larda yeterli eğitimi almayan hocalardan, bu yetersiz sistemden açıkçası fazla bir şey beklemememiz gerekiyor.

Alt Yapıyı Geliştirmeden Başarılı Olmak Mümkün Değil

Çocuk yetiştirmek, sporcu yetiştirmek, onlara insanlığı öğretmek, büyüğe saygı, rakibe saygıyı öğretmekten daha çok; ne şekilde olursa olsun maçı kazanmaya yönlendirmek, kazananın her zaman haklı olduğu duygusunu aşılayarak geleceğe ve hayata daha değişik bir bakış açısını meşru göstererek yapılan bir alt yapıdan ne çıkarabilirler ki.

Fakat bu zamana kadar bizim şehrimizin ve bizim insanlarımızın buna ihtiyaç duydukları gibi bir hava yok. Belki de kimsenin böyle bir derdi de yok. Eğer futbolda şu anki durumumuzdan üzüntü duyuyorsak ve bir şeyler yapmak, Çorum’da futbolu ayağa kaldırmak gibi bir düşüncemiz varsa, bu insanlar bir araya gelebilecek ve aynı düşünce etrafında birleşebilecekse; tespiti iyi yapmadan, Çorum’da ki yapıyı iyi analiz etmeden, teşhisi iyi koymadan yapılacak hiç bir çalışma sonuç vermez. Bir zamanlar Çorumspor’un alt yapısı şöyle iyi, böyle iyi diye sevinir, gururlanırdık. Fakat son yıllarda bu da geri gitmeye başladı. Bunun önemli nedenlerinden birisi de kesinlikle fiziki şartların çok iyi olmamasındandır. Eğer gerçekten alt yapımız olsun, oradan iyi futbolcular çıksın, Çorum’u temsil etsin, gurur kaynağımız olsun, milli takımlarda forma giysin istiyorsak, bunun için gerekli şartları oluşturmamız lazım. Kara düzen şekilde çalışan alt yapımızı düzeltmemiz gerekiyor. Küçük sahalarda dört takımın aynı anda antreman yaptığını görüyoruz. Antremandan sonra duş alma imkanı olmayan, sığıntı gibi soyunma odaları olan tesislerde gelişmemiz mümkün değil.

Spor Ahlakı Olmadan Büyük Futbolcu Çıkaramayız

İşte bu olumsuz şartları ne zaman düzeltirsek, birlik ve beraberliğin önce kendimizin bir adım geri atmasıyla başlayacağını, hiç kimseyi dinlemeden tanımadan yargılamayacağımızı, başkalarının da fikir ve düşüncelerine tahammül ederek, onlara saygı duymayı öğrendiğimiz zaman bu işlerin altından kalkabiliriz. Bütün bunları sadece Çorum için Çorumspor için söylemiyorum. Türk futbolunun da sorunları hemen hemen hep aynı. Türkiye liglerindeki kulüpler, 75 milyon nüfuslu topraklardan yetişen yetenekleri bırakıp, iki milyon Türk’ün yaşadığı Avrupa ülkelerinde yetişen futbolculara neden yöneliyor acaba. Şu anda Süper Lig’deki kulüplerde yüzün üzerinde Avrupa’da eğitim görmüş ismin forma giymesinin altında yatan gerçek nedir ki acaba!

Çocukların antremana yetişmek için aç ve susuz bir şekilde antreman sahasına koşa koşa geldiği, gelişimleri için gerekli olan besinleri alamadıkları bir alt yapıda başarılı olmak maalesef gerçekçi değil. İnsan psikolojisinden, özellikle çocuk psikolojisinden anlamayan, bu konu-

|55

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


TARİHİN EL DOKUMASI

Göynük/BOLU Göynük, geçmişten bugüne yolculuk yapabileceğiniz, tarihin derinliklerinde saklı kalan ruhu hissedebileceğiniz “Yaşayan Tarihi Bir Kent’’. Göynuk Bolu ili sınırları içerisinde merkeze 98 km. uzaklıkta, 1437 km’lik bir alana kurulu şirin bir ilçe. Anadolu’da Türk yaşamının, Türk kültürünün önemli örneklerinden biri. “Tarihin El Dokuması” görünümüyle yüzyıllardır farklı kültürlere, farklı uygarlıklara yaptığı ev sahipliğinin yıllara meydan okuyan güzelliğini sergileyen, gizli bir cennet köşesi. Akşemseddin Hazretlerinin türbesiyle oluşan manevi ve uhrevi havayla nefes alacağınız “Diyar-ı Akşemseddin’’.

KONAK*

Göynük 20. Yüzyılın başlarına ait Türk evleriyle, tarihi Zafer Kulesiyle, keşfedilmeyi bekleyen yaşayan konaklarıyla, yöresel yemekleriyle, gölleriyle, camileriyle ve sözlere dökülemeyecek daha nice güzellikleriyle, her ziyaret edildiğinde yeniden keşfedilecek, tarihin ilmek ilmek dokunuşunu yüreğinizle hissedebileceğiniz bir şehir.


GEZİ NOTLARI Tarihin bütün görselliğiyle sizi karşıladığı Göynük, koynunuza bıraktığı büyü ile unutamayacağınız zamanların fotoğraf karelerinde yerini alacak. Tarihe dokunmak bu şehrin sokaklarında gerçekleşiyor. Göynük geçmişi bir nefes gibi içinize çekmek ve güzellikler içinde kaybolmak için muhteşem bir yaşam şehri. Zaman duruyor Göynük’ün araziye göre biçimlenen dar sokaklarında. Bazı güzellikleri yılların eskitemediğini, “o zamanlarda” bıraktığını görüyor ve sakinliği, sadeliği, huzuru koklayarak yürüyorsunuz gizli cennetin Arnavut kaldırımlı sokaklarında. Ahşap cumbalı evlerin içindeki yaşamı düşleyerek, yemyeşil vadiyi izleyerek tarihi bir sahnenin içine giriyor, tarihi atmosferin doğayla muhteşem birleşimini yaşıyorsunuz. Beton yığınlarının arasından sıyrılıp kuşların sesleriyle sabaha uyanmak, gözünüzü enfes manzaralara açmak için fırsat sunuyor Göynük. Bu şehirde güneş, doğarken bir başka ve batarken bir başka sefa sunuyor bizlere. Büyüleyici tarihi ve huzurlu doğasıyla Göynük keşfedilmeyi bekliyor…

ZAFER KULESİ*

SÜNNET GÖLÜ


ÇUBUK GÖLÜ*

Göynük’te Yaşayan Tarih Göynük, Anadolu’nun tarihiyle paralellikleri içinde barındıran bir şehirdir. Yörenin ilk yerleşimcileri İskitlerden Traklara, Bitinya’dan Friglere, Romalılara, Bizanslılara, Selçuklulara ve Osmanlılara kadar Anadolu’nun ve Bolu’nun yaşadığı bütün değişimleri içinde hisseder. Roma ve Bizans dönemlerinde, daha sonra da Osmanlı döneminde Anadolu’yu Avrupa’ya bağlayan bir konumla tarihteki canlılığını her daim sürdürmüştür. Evliya Çelebi, Göynük`ü “8 mahallesi 2000 kadar evi vardır, ahalisi tamamen Türk`tür. 20 Sıbyan mektebi varsa da medrese yoktur.” diye anlatır ünlü Seyahatnamesinde… Osmanlı sarayının “arka bahçesi” olarak da nitelenen Göynük, o dönemde sarayın pek çok ihtiyacını karşılayan bir nitelik taşıyordu. O dönemde bu bölgedeki Türkmenler Osmanlı sarayının atlarını yetiştiriyorlardı. Bu Türkmen Atları bütün Avrupa’da ün salmıştı.

SALON*

Göynük 2 vadi ve 5 tepe üzerine kurulmuş bir yerleşim yeri olup 10 Ekim 1923’te il olan Bolu’ya bağlı 4 ilçeden biridir. 1967 yılında ki deprem ile tarihi dokusunun bir kısmını kaybetse de buna rağmen tarihi evleriyle günümüze kadar gelir. Bu doğal afete karşın küçük bir Osmanlı şehrini içerisinde barındırır. Yeni yapılan yapıların da bu tarihi doku ile uyumlu olması sağlanarak, 1987 yılında Kentsel sit alanı olarak kabul edildi. Göynük ülkemizde eşine az rastlanan geleneksel bir doku ile korunur.


GEZİ NOTLARI *Fotoğraflar: Mustafa ABADAN

İlçede, 7 cami, 3 türbe, 1 hamam, tarihi Zafer Kulesi, eski belediye binası, eski hükümet konağı, 2 çeşme, 1 tarihi çınar ve muhtelif mimari özelliklerinden dolayı tescillenmiş sivil mimari örneği konut ve işyerleri ile birlikte toplam 127 adet tescilli eski eser mevcuttur. Bunun yanı sıra 40 adet cephe korumalı sokak dokusuna katkısı olan binalar vardır. Göynük, Arnavut kaldırımlarıyla, dar sokaklarıyla, tarihi eserleri ve eski evleriyle, nostaljik bir görünüme ve küçük bir Osmanlı kasabası olma özelliğine sahiptir. Bütün bu güzelliklerin birleştiği bir tarih sahnesidir. Göynük, ağırlıklı olarak Osmanlı’dan kalma tarihi dokusunun yanında Roma ve Bizans eserleri ile de bizi karşılıyor. Tarihin her safhasında yer alan şehir, bu özelliğiyle bizlere tarihi bir şölen sunuyor.

SALON*

AKŞEMSEDDİN TÜRBESİ*


K

ış şartları otomobil kullanmayı daha da zor hale getirirken kazalardaki en büyük etken, sürücülerin gerekli önlemleri almaması. Bozuk yolu, kötü sürücüsü, gereksiz kasis ve yetersiz sinyalizasyonuyla Türkiye’de otomobil kullanmak gerçekten zor. Kış şartları otomobil kullanmayı daha da zor hale getirirken kazalardaki en büyük etken, sürücülerin gerekli önlemleri almamasıdır.

Zaman zaman tüm yurdu etkisi altına alan dondurucu soğuklar ve yoğun kar yağışı, yollarda kayan otomobilleri ve kazaları da beraberinde getirdiğini görüyoruz. Haber bültenleri kayan otomobilleri ve sürücülerin yaşadığı zorlukları gösterirken, kışın araç kullanma tekniklerine önem verilmesi gerektiği bir kez daha ortaya çıkıyor. Burada yazılanlar karda araç kullanırken dikkat etmeniz gereken ve hayatınızı kolaylaştıran bazı ipuçları. Ancak siz yine de karlı günlerde mecbur kalmadıkça otomobilinizi kullanmayın ve toplu taşımayı tercih edin.

Yağış Koşullarında Sürüş Karlı zeminlerde en iyi tutunmayı kış lastikleri sağlıyor. Ayrıca bu lastiklerin sadece kar ve buzlu zeminde değil, hava sıcaklığının +7 derecenin altına düştüğü durumlarda daha iyi frenleme ve tutunma performansı verdiğini unutmamalıyız. Karda araç kullanırken dikkat etmeniz gereken en önemli unsur sürüş stilinizi değiştirmek olmalı. Aracınızı asfaltta kullandığınız şekilde kullanmanız kontrolü kaybetmenizi kolaylaştıracaktır. Fren ve gaz pedalının sert kullanımından ve ani direksiyon hareketlerinden kaçınmalısınız. ABS sistemine sahip bir aracınız varsa frene sonuna kadar basmaktan çekinmeyin. Sistem tekerleklerinizin kilitlenmesini önleyecektir ve yönlendirme imkanı bulabileceksiniz. Eğer aracınız eski tip fren sistemine sahipse, fren pedalına hafif hafif dokunarak lastiklerin kilitlenmesini engellemeye çalışın. Manuel vitesli bir araç kullanıyorsanız debriyajın sert kullanımı aracın dengesini bozabilir. Bu sebeple fren ve gaz pedalında olduğu gibi debriyaj pedalını da olabildiğince yumuşak kullanın. Vites geçişlerini devir yükselt-

60

|

meden yapmanız patinaja düşmenizi engelleyecektir. Patinaja düştüğünüz durumlarda ise ayağınızı gaz pedalından çekin ve aracın tekrar yere tutunmasını bekleyin. Yokuş aşağı indiğiniz durumlarda ise inişe başlamadan hızınızı ayarlayın ve kontrolsüz bir şekilde yokuşa girmeyin. Aracın motor fren gücünden yararlanmak ve lastikleri kilitlemeden hafif fren yapmak iniş için en uygunu. Karlı zeminlerde yolculuğa başlamadan uygun bir alanda ani fren yapmanız zeminin kayganlığı hakkında fikir vereceğinden sürüş stilinizi ayarlamanıza yardımcı olacaktır. Yağış durumunda trafikte diğer sürücüleri uyarmak için sis lambalarınızı ve farlarınız yakmanız doğru bir davranış. Don olayının yaşandığı bölgelerde, silecekler ile camın arasına bir karton koymanız cama yapışmalarını engeller ve daha hızlı bir şekilde yola çıkabilmenize imkan sağlar. Görüş alanınızı tamamen kapatan buğu ise kış günlerinin diğer sıkıntısı. Camlarınızda oluşan buğudan, araç kaloriferinden gelen sıcak havayı ön cama

üfleterek kurtulabilirsiniz. Klimalı araçlarda ise klimayı çalıştırıp ön cama üfletmeniz yeterli olacaktır. Yeni model araçların çoğunda bu sorundan tek bir düğmeye basarak kurtulabiliyorsunuz zaten. Kışın kar yağmasa da, aracınız elektronik ve mekanik gelişmiş çekiş sistemleriyle de donatılsa da 7 derecenin altındaki sıcaklıklarda kış lastiği kullanılmalıdır. Bunun nedeni sadece kış lastiklerinin yaz lastiklerine göre özel profillerinin olması değildir. Yaz lastiklerinin malzemesi düşük sıcaklıkta sertleştiği için yola tutunması zayıflar. Kış lastiklerinin ise üretildikleri malzeme daha yumuşaktır ve soğuk hava şartlarında kuru asfalt veya karda tutunmayı artırır.


OTOMOBİL

|61

AKTÜEL MAGAZİN HABER DERGİSİ | OCAK 2014


DÜĞÜN DERNEK Yönetmen: Selçuk Aydemir Oyuncular: Ahmet Kural, Murat Cemcir, Rasim Öztekin, Barış Yıldız, Devrim Yakut Tür: Komedi Konusu: Sivas’ın Esenyurt köyünde yaşayan İsmail’in oğlu Tarık bir gün yurt dışından çıkagelir. Önce her zamanki gibi bir memleket hasreti gibi görünse de bu ziyaretin altındaki esas neden çabuk ortaya çıkar: Tarık görevli olarak çalıştığı Letonya’da Monica adlı bir kızla beraberdir ve aynı ülkede çalışmak için tek yol evlenmeleridir! Kendisinin

olurunu almaya gelen oğlunu düğünsüz evlendirmemeye kararlı olan İsmail, Tüpçü Fikret’i, Çetin’i ve köyün öğretmeni Saffet’i seferber ederek elde avuçta para yokken 10 gün içerisinde sazlı-sözlü bir düğün hazırlığı içerisine girer!

HOBBİT: SMAUG’UN ÇORAK TOPRAKLARI Yönetmen: Peter Jackson Oyuncular: Martin Freeman, Ian McKellen, Andy Serkis, Richard Armitage Tür: Macera, Fantastik Konusu: Hobbit üçlemesinin ilk filmi olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk’un devam filmi olan yapımda Shire’lı Hobbit Bilbo Baggins, Thorin Meşekalkan’ı ve beraberindeki 12 cüce ile çıktığı yolculuğu doğuya, Kuytuorman’a doğ-

ru sürdürmektedir. Ejderha Smaug’un yıllardır hüküm sürdüğü Yalnız Dağ’a ve kayıp Erebor Cüce Krallığı’na ulaşmak için atıldıkları macerada başlarına yine akıl almaz belalar gelecektir.

ERKEKLER Yönetmen: Faruk Aksoy Oyuncular: Fikret Kuşkan, Asuman Dabak, Ali Poyrazoğlu, Güneş Emir Senaryo: Faruk Aksoy, Yılmaz Okumuş, Hilal Çelenk Yapımcı: Faruk Aksoy Tür: Komedi Konusu: Çektiği Fetih 1453 filmiyle sinema tarihinde bir gişe rekoruna imza atan Faruk Aksoy, bu kez erkeklerin dünyasını merceğine alan bir komedi filmiyle sinemaya geri dönüyör. Aksoy

Film’in yapımcılığında gerçekleşen filmin başrollerinde başarılı oyuncular Ali Poyrazoğlu ve Fikret Kuşkan bulunuyor.


SİNEMA PATRON MUTLU SON İSTİYOR Yönetmen: Kıvanç Baruönü Senarist: Yılmaz Erdoğan Oyuncular: Tolga Çevik, Ezgi Mola, Murat Başoglu, Erkan Can, Ersin Korkut Tür: Komedi Konusu: Yapımcı İsfendiyar, senaristlik yapan Sinan’ı romantik komedi filmi senaryosu yazması için Kapadokya’ya gönderir. Burada bir butik otele yerleşen Sinan zor durumdadır. Çünkü ne yazacağı konusunda hiçbir fikri yoktur. Üstelik düşünmek için yeterli zamana sahip değildir. Patronu, işini bir an önce bitirmesi için ona baskı yapmaktadır. Sinan, butik otelin sahibi olan İzzet Bey’in kızı Eylül’le tanışır ve ondan çok etkilenir.

Hatta ondan ilham alarak yazacağı senaryoyu onun üzerine kurmaya karar verir. Ancak bir sorun vardır: Eylül, ünlü bir oyuncu olan Faruk’la nişanlıdır. Faruk ile Sinan birbirlerini uzun zamandır tanımaktadırlar ve bu tanışıklık pek hoş anılarla dolu değildir. Çünkü Sinan, zamanında yakın arkadaş olduğu Faruk’un sevgilisini çalmıştır; bu yüzden de Faruk, Sinan’ı düşman ilan etmiştir.

SENİN HİKÂYEN Yönetmen: Tolga Örnek Oyuncular: Timuçin Esen, Selma Ergeç, Nevra Serezli Tür: Dram, Komedi Konusu: Hakan ve Esra iyi anlaşan, kariyerlerinde oldukça başarılı olan bir çifttir ve yedi yıldır devam eden evlilikleri önemli bir dönemden geçmektedir. Çocuk sahibi olmaya karar veren çift, bu konuda ailelerinden de fazlasıyla destek görür. Öyle ki Hakan’ın annesi Meral, haber sonrasında oldukça heyecanlanır ve kendini bu sürece tam anlamıyla dahil eder; bu da işleri karışık ve eğlenceli bir noktaya doğru sürükler.

YUNUS EMRE AŞKIN SESİ Yönetmen: Kürşat Kızbaz Oyuncular: Altan Erkekli, Devrim Evin, Burak Sergen, Bülent Emin Yarar, Sinan Albayrak Senaryo: Kürşat Kızbaz Yapımcı: Kürşat Kızbaz, Bülent Vural Tür: Macera, Tarih Konusu: Aşkı arayan bir dervişin şair olma öyküsüdür, ‘Yunus Emre Aşkın Sesi’. Anadolu’nun derinliklerinden yayılan ışığın; sevgiyi ve aşkı harmanlama öyküsüdür. Kan ve savaşın ortasında kalan Anadolu köylüsü Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli’nin verdiği nefesi kabul etmez, buğday ile avunur. Kısa sürede yaşadığı pişmanlık

Yunus’u zamansız bir ilahi aşk arayışına sürükler. Artık ne buğday vardır ne de Yunus. Aşkı arama yolunda Yunus tüm sevdiklerini feda ederken dünyevi aşkla bağlandığı Balım Kızı’da görmezden gelir. Yunus Anadolu’nun tüm erenlerini ilahi aşkı arama yolunda ziyaret edecek, gerçek sevgiyi ve aşkı bulmaya çalışacaktır.


64

|




Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.