MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE
OCAK-ŞUBAT 2019 / JANUARY-FEBRUARY 2019
Cora Black Available in blocks and slabs. ANTALYA KONYAALTI KENTSEL KIYI DÜZENLEMESİ ANTALYA KONYAALTI COASTLINE URBAN REHABILITATION ÖZER / ÜRGER + TUGAY MİMARLIK VE OLGU ÇALIŞKAN BEYKOZ KUNDURA FABRİKASI: KAZAN DAİRESİNDEN SİNEMA VE TİYATROYA TURES MİMARLIK & KUNDURA SİNEMA BEYKOZ SHOE FACTORY: FROM BOILER ROOM TO CINEMA AND THEATER TURES ARCHITECTS & KUNDURA CINEMA DOĞAL TAŞ TASARIMLARI ÖDÜLLENDİRİLDİ NATURAL STONE DESIGNS HAVE BEEN GRANTED AWARDS ESCAPEFROMSOFA’DAN DOĞAL TAŞ OLUŞUMLARIN ZENGİNLİK KATTIĞI PROJELER NATURAL STONE DESIGNS BY ESCAPEFROMSOFA MA YANSONG İLE SÖYLEŞİ AN INTERVIEW WITH MA YANSONG
temmermarble.com
İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ’NDE SON DURUM THE RECENT SITUATION OF ISTANBUL MUSEUM OF PAINTING AND SCULPTURE
www.esmarble.com info@esmarble.com Tel : +90 222 236 06 56 Fax: +90 222 236 06 46
Organize Sanayi Bölgesi 5.Cad.No:6 ODUNPAZARI
ESKiȘEHiR / TÜRKiYE
ESMER MERMER SANAYİ VE TİCARET A.Ş
40 BAŞLARKEN / INTRODUCTION EDİTÖRDEN / Editorial • 05 HABERLER / NEWS • 06 İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ARŞİVİ ERİŞİME AÇILACAK / ISTANBUL ENCYCLOPEDIA ARCHIVE WILL BE GRANTED ACCESS • 18 BREZİLYA’DA YER ALAN OKUL “DÜNYANIN EN İYİ YENİ YAPISI” SEÇİLEREK 2018 RIBA ULUSLARARASI MİMARLIK ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ OLDU / BRAZILIAN SCHOOL WINS RIBA INTERNATIONAL PRIZE 2018 FOR THE WORLD’S BEST NEW BUILDING • 20 4. İSTANBUL TASARIM BİENALİ SONA ERDİ Okullar Okulu’nu altı haftada 200.000’in üzerinde ZİYARETÇİ gezdi / THE 4th ISTANBUL DESIGN BIENNIAL CAME TO AN END The School of Schools attracted more than 200,000 visitors in the course of six weeks • 24 TÜRKİYE PAVYONU’NDA VARDİYA SONA ERDİ / “THE SHIFT” ENDS AT THE PAVILION OF TURKEY • 26 16. İSTANBUL BİENALİ’NİN BAŞLIĞI AÇIKLANDI: YEDİNCİ KITA / THE 16th ISTANBUL BIENNIAL UNVEILS ITS TITLE: THE SEVENTH CONTINENT • 32 İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ AÇILIŞINA ADIM ADIM / STEADY PROGRESS TOWARDS THE LAUNCH OF ISTANBUL MUSEUM OF PAINTING AND SCULPTURE • 36 MİMARİ / ARCHITECTURE KAPAK KONUSU / COVER STORY: ANTALYA KONYAALTI KENTSEL KIYI DÜZENLEMESİ ÖZER/ÜRGER + Tugay Mimarlık ve Olgu Çalışkan / ANTALYA KONYAALTI COASTLINE URBAN REHABILITATION ÖZER/ÜRGER + Tugay ARCHITECTS and Olgu Çalışkan• 40 MA YANSONG İLE SÖYLEŞİ / AN INTERVIEW WITH MA YANSONG • 48 ARTERY RESIDENCE - HUFFT • 54 BEYKOZ KUNDURA FABRİKASI: KAZAN DAİRESİNDEN SİNEMA VE TİYATROYA TURES MİMARLIK & KUNDURA SİNEMA / BEYKOZ SHOE FACTORY: FROM BOILER ROOM TO CINEMA AND THEATER TURES ARCHITECTS & KUNDURA CINEMA • 62 JACQUELINE DE ROMILLY ŞEHİR OKULU (ECOLE COMMUNALE JACQUELINE DE ROMILLY) STÉPHANE FERNANDEZ – ATELIER FERNANDEZ & SERRES / ECOLE COMMUNALE JACQUELINE DE ROMILLY (JACQUELINE DE ROMILLY MUNICIPAL SCHOOL) STÉPHANE FERNANDEZ - ATELIER FERNANDEZ & SERRES • 74 SJAIII / CDM CASAS DE MÉXICO • 80 KUMAON - ZOWA ARCHITECTS • 86 İç Mİmarlık / Interior Design escapefromsofa’dan doğal oluşumların zenginlik kattığı projeler / NATURAL STONE DESIGNS BY ESCAPEFROMSOFA • 94 AKSA AKRİLİK MERKEZ YAPISI – ESCAPEFROMSOFA / AKSA ACRYLIC HEADQUARTERS – ESCAPEFROMSOFA • 96 ÇEŞME EVİ – ESCAPEFROMSOFA / ÇEŞME HOUSE – ESCAPEFROMSOFA • 101 NAJJAR EVİ – ESCAPEFROMSOFA / NAJJAR HOUSE – ESCAPEFROMSOFA • 106
20
36 48
54
74
62 86
107
sektör / sector MALTEPE ÜNİVERSİTESİ DOĞAL TAŞ ATÖLYE ÇALIŞMASI / MALTEPE UNIVERSITY NATURAL STONE WORKSHOP • 110 Doğal Taş tasarımları ödüllendirildi / Natural stone designs have been granted awards • 112
96
editörden
başkan mesajı message from the chairmen
Değerli okuyucularımız, Günümüzde teknoloji, mimarlık ve tasarım disiplinleri için vazgeçilmez bir olgu. Bu noktada teknolojinin baş döndürücülüğü, tasarımcıların yanı sıra bireylerin de bakış açısını değiştirmede önemli bir parametre olarak karşımıza çıkmakta ve mimari tasarımlarda teknolojiyi fazlasıyla görmekteyiz. Dolasıyla, teknolojiyi arkasına alarak hayata geçirilen tüm tasarımlar; bir açıdan tüketiciye, diğer açıdan da üreticiye fayda sağlamalı ki sektörel büyüme Aydın Dinçer yakalanabilsin. İşte bu noktada biz Yönetim Kurulu Başkanı / Board Chairman sektör temsilcisi olarak “Turkish Stones” mottosuyla tüm dünyaya yayılmayı hedefliyoruz. Dünya ve Türkiye’de gerçekleştirilen tasarımlarda doğal taş zenginliğimizi gösterebilmek için çalışıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi 2019’un ilk aylarında ve sonrasında doğal taşın önemini, özelliklerini ve çok daha fazlasını tüm dünyaya duyurmak için çalışıyoruz. Bu çalışmamızın bir sesi olan Natura ile mimari ve tasarım odaklı tüm çalışmaları sayfalarımıza taşımaya devam ediyoruz. Bir sonraki sayımızda tekrar görüşmek üzere.
Dear readers, Today, technology stands for an indispensable element for the disciplines of architecture and design. At this point, the dazzling state of technology comes to the fore as a significant parameter in changing the perspective of the individuals as well as the designers, while we are also seeing more and more technology in architectural designs. Therefore, all of the designs that are realized with the support of technology should benefit consumers on one hand and producers on the other, so as to achieve sectoral growth. At this exact point, as a representative of the sector, we are aiming to spread to the entire world with the “Turkish Stones” motto. We are working to demonstrate the richness of our natural stones through various designs that are being implemented both at home and abroad. Just as in previous years, we are endeavoring to make the whole world aware of the importance, properties and further qualities of natural stone in the first months of 2019, while also aiming at the upcoming periods. We are continuing to feature all of the architecture and design-oriented practices with Natura, which stands for a voice of our endeavors. See you again in the next issue.
Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Aydın Dinçer Yayın Kurulu Editorial Commitee Aydın Dinçer Rüstem Çetinkaya Hasan Hüsnü Ayvacı Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com
2019’un ilk sayısını hazırlarken zor günlerin devam ettiğinin bilincinin yanı sıra üretilen iyiliklerin paylaşılmasının bir nebze umudu arttıracağını düşünerek masa başına oturduk. Her sayımızda iyi tasarım, iyi mimarlık ve düşündüren örnekleri irdeliyoruz. Doğal taşın önemini, özelliklerini ve dahası güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri; yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktadır. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle…
Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok hevalzelihaucok@gmail.com
Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım Tasarım / Design Kare Tasarım Zeynep Karakoyun Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Şener Sabırlı reklam@krmedya.com Baskı / Publishing Özlem Matbaacılık ve Reklamcılık Ltd. Şti. Maltepe Mahallesi, Litros Yolu Sk. 2. Matbaacılar Sitesi D:2BB4, 34010 Zeytinburnu/İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com
natura | 4
Sonsuz olasılıklarla dolu evren geleceği şekillendirecek yeni ihtimaller yaratmaya devam ediyor ve insan zekası, sınır tanımadan her adımını bir öncekinden daha cesur attıkça teknoloji de aynı cesaretle dönüşüp cevap veriyor. Elbette ki, yineleme insanın doğasında var. Tasarım ve mimarlık bu yönüyle iteratiftir diyebiliriz. Ancak yenilik ve gelişim de teknolojinin doğasında var. Böylece teknolojinin, hız kesmeyen, baş döndürücü gelişimi insanın bakış açısını da değiştirebiliyor. Dolayısıyla tasarımın da teknolojinin sunduğu araçları kullanmasıyla karmaşanın düzene, korkunun cesarete, teorinin pratiğe, bilginin güce ve dolayısıyla insanın, aslında teknolojiye dönüştüğü bir geleceğe bizi götürüyor. Bu noktada üç boyutlu yazıcıların maharetleri örnek olarak sayılabilir. Bu bağlamda, dijitalleşmeyi masaya yatırdığımız, dijital tasarım araçlarını nitelikli kullanan dünyaca ünlü bir mimar ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Kapak konumuzu metropol kentimiz dışından bir kamusal alandaki doğal taş uygulamasından seçtik. Yerel ve doğal ürünle gerçekleşen tasarımın önemini bir kez daha gözler önüne serdik. Hem yurtiçinden hem de yurtdışından seçtiğimiz ve doğal taşın kullanıldığı projelerde gerek mikro ölçekte gerekse makro ölçekte mermer kullanımı ile projenin nasıl iyi bir tat ve zenginliğe kavuşabildiğini anlatmaya gayret gösterdik.
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com
Konular Editörü Features Editor Selin Biçer
İMİB iletişim / IMIB Contact Ayşe Nur Döğme aysenur.dogme@immib.org.tr Can Erdem Kaya erdem.kaya@immib.org.tr
editorial
Söz uçar, yazı kalır… Full of infinite possibilities, the universe keeps creating new potentials that will shape the future, while human intelligence, knowing no boundaries, takes every step braver than the previous one, resulting in technology to transform and respond with the same bravery. Of course, repetition is inherent in mankind. We can say that design and architecture are iterative in this aspect. However; innovation and development is also inherent in technology. Thus, the ever-accelerating and dazzling development of technology can also change human perspective. Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok Therefore, with design using the tools offered by technology, we are moving towards a future where chaos transforms into order, fear into bravery, theory into practice, information into power and consequently, human into technology. At this point, it may be appropriate to point out the abilities of 3D printers as an example. In this context, we made an interview in which we discussed digitalization in detail, with a world-renowned architect who uses digital design tools dexterously. For our cover story, we have chosen a natural stone implementation in a public space outside our metropolitan city. Once again, we revealed the importance of design carried out with local and natural products. In the scope of the projects embodying natural stones, which we compiled both from our country and abroad, we endeavored to demonstrate how the use of marble can attribute a good style and richness to projects both on micro and macro-scale. While preparing the first issue of 2019, apart from being conscious of the fact that we are experiencing some difficult days, we set out with the idea that sharing some of the remarkable developments may foster hope to a certain extent. In every issue, we are scrutinizing successful design, successful architecture and thought-provoking examples. We are featuring outstanding projects involving the use of natural stones in every issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB, in order to introduce the importance, property and further the beauty of natural stone. The architectural and artistic works that we trace, embrace the examples where the local meets with the modern, and the craftsmanship with the aesthetics. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent...
natura | 5
haberler | news
haberler | news
AURUM MİMARLIK ÖĞRENCİ FİKİR YARIŞMASI: FÜTÜRİSTİK KENTLER II AURUM ARCHITECTURE STUDENT IDEA COMPETITION: FUTURISTIC CITIES II
Altınbaş University Faculty of Architecture is organizing “Futuristic Cities” student project idea competition for its second edition. The
Altınbaş Üniversitesi Mimarlık Bölümü, ikinci kez “Fütüristik Kentler” öğrenci proje fikir
The objective of the Aurum Architecture Student Idea Project competitions is to provide contribution to architectural education through the
yarışmasını düzenliyor. Son teslim tarihi 25 Ocak olan yarışmanın sonuçları 1 Şubat
culture of competition by creating a platform in which architecture students discuss their opinions. Architecture students are expected to
tarihinde duyurulacak.
competition’s deadline for submissions is January 25 and the results will be announced on February 1st.
detect the problems related to the environment in which they live and to produce architectural solutions. Organized for its second edition this
Aurum Mimarlık Öğrenci Fikir Projesi yarışmalarının amacı, mimarlık öğrencilerinin
year, the competition is open to all undergraduate and postgraduate students studying in architecture departments of Turkish universities.
fikirlerini tartıştıkları bir platform oluşturarak, yarışma kültürü ile mimarlık eğitimine
The competition focuses on the near future of architecture and urban life. “Futuristic Cities” aims to envisage what cities and daily life will be
katkıda bulunmaktır. Mimarlık öğrencilerinin yaşadıkları çevreye dair sorunları tespit
like in 50 years from now, in 2068, in the eyes of students. Students are allowed to choose a city or a region of their choice for their designs.
ederek mimari çözümler ortaya koyması beklenmektedir. Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan yarışmaya Türkiye üniversitelerinin Mimarlık bölümlerinde lisans ve yüksek lisans
Participants are expected to produce ideas on the cultural, economic, political, social and artistic structure of the city while also shedding light
eğitimi gören öğrenciler başvurabilir.
on its future problems and offering various solutions accordingly.
Yarışma mimarlık ve kent yaşamının yakın geleceğine odaklanmaktadır. "Fütüristik
“Technology” stands for one of the most pivotal concepts in the scope of Futuristic Cities competition: participants are expected to generate
Kentler" günümüzden 50 yıl sonra, 2068 yılındaki kentleri ve gündelik yaşantıyı öğ-
different scenarios on daily life practices, experiences and new urban space utilizations, which are evolving in accordance with the developing
rencilerin gözünden görmeyi hedeflemektedir. Öğrenciler tasarımları için kendi belir-
technology. The competition aspires to bring together future designers on a common platform and inquire what kind of a city they would like
ledikleri bir kenti ya da bölgeyi seçebilirler. Katılımcılardan seçtikleri kentin gelecekteki
to live in 50 years from now.
problemlerine ışık tutup çözümler ortaya koyarken kentin kültürel, ekonomik, politik,
The objectives of the competition are as follows:
sosyal, ve sanatsal yapısı üzerine de fikirler üretmeleri beklenmektedir.
• Carry out designs in an urban context
Fütüristik Kentler yarışmasındaki en önemli kavramlardan biri "Teknoloji"dir: Yarışmacılardan teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların değişen gündelik yaşam pratikleri, deneyimleri ve yeni kentsel mekân kullanımları üzerine farklı senaryolar oluşturması beklenmektedir. Yarışmanın amacı, geleceğin tasarımcılarını ortak bir platformda buluşturarak bundan 50 sene sonra nasıl bir kentte yaşamak istediklerini sorgulamaktır.
• Work on the spatial, functional and structural probabilities of design • Design a sustainable living and transport network • Reveal the impact of technology on architecture and built environment
Yarışmanın hedefleri,
• Create a holistic system of structures
• Kentsel bağlamda tasarım yapmak • Tasarımın mekânsal, fonksiyonel ve strüktürel olasılıkları üzerinde çalışmak • Sürekliliği olan bir yaşam ve dolaşım ağı tasarlamak
Based on the cities of their choice, designers are expected to detect the following problem(s) or the problem(s) that they will propose, and
• Teknolojinin mimarlık ve yapılı çevreye olan etkisini ortaya koymak
offer solutions accordingly:
• Bütüncül bir yapılar sistemi oluşturmaktır.
• Transport • Housing
Tasarımcıların seçtikleri kentler üzerinden aşağıdaki veya önerecekleri benzer sorunu/sorunları tespit etmesi ve çözüm önerileri sunmaları beklenmektedir:
• Energy efficiency
• Ulaşım
• Renewable energy resources
• Barınma
• Sustainability
• Enerji verimliliği
• Smart cities
• Yenilenebilir enerji kaynakları
• Future cities
• Sürdürülebilirlik
• Technology
• Akıllı şehirler
• Infrastructure (transport)
• Gelecek kentleri • Teknoloji
• Agriculture
• Altyapı (ulaşım)
• Human-computer interaction
• Tarım JURY MEMBERS
• İnsan bilgisayar etkileşimi
Advisory Jury Members JÜRİ ÜYELERİ
• Osman Nuri Uçan (Prof., PhD, Dean of AU Faculty of Engineering and Natural Sciences)
Danışman Jüri Üyeleri
• Ayşe Erdem Aknesil (Prof., PhD, AU)
• Osman Nuri Uçan (Prof.Dr., AU Mühendislik ve
• Orkunt Turgay, Interior Architect (Faculty Member, PhD, AU)
Doğa Bilimleri Fakültesi Dekanı) • Ayşe Erdem Aknesil (Prof.Dr., AU)
• Aykut Karaman, Şehir Plancısı-Mimar (Prof.Dr., AU) Jüri Başkanı
AURUM Competition I, 3rd Prize
Regular Jury Members
• Orkunt Turgay, İç Mimar (Dr. Öğr. Üyesi, AU) Asil Jüri Üyeleri
AURUM Yarışması I, 3.'lük ödülü /
• Aykut Karaman, Urban Planner-Architect (Prof., PhD, AU) Chair of the Jury AURUM Yarışması I, 1.'lik ödülü / AURUM Competition I, 1st Prize
• Funda Uz, Architect (Assoc. Prof., PhD, ITU) • Derya Güleç Özer, Architect (Assoc. Prof., PhD, YTU)
• Funda Uz, Mimar (Doç.Dr., İTÜ)
• Deniz Çetin, Architect (Lecturer, PhD, AU)
• Derya Güleç Özer, Mimar (Doç.Dr., YTÜ)
• Çağda Özbaki, Architect (Lecturer, PhD, AU)
• Deniz Çetin, Mimar (Dr. Öğr. Gör., AU) • Çağda Özbaki, Mimar (Dr. Öğr. Gör. Dr., AU)
natura | 6
natura | 7
haberler | news
İSTANBUL SANAYİ ODASI ODAKULE PASAJI ULUSAL TASARIM YARIŞMASI ISTANBUL CHAMBER OF INDUSTRY NATIONAL DESIGN COMPETITION FOR ODAKULE PASSAGE Odakule Pa sajı’nın yeniden düzenlemek için İstanbul Sanayi Oda sı tarafından düzenlenen yarışmanın son teslim tarihi 12 Şubat, sonuçlaın duyulma sı ise 26 Şubat. "İstanbul Sanayi Oda sı Odakule Pa sajı Ulusal Ta sarım Yarışma sı", yarışmaya konu olan ta sarım alanının kamusallığını yeniden yorumlayarak çağda ş̧, işlevsel ve yenilikçi çevre yaratılma sı anlayışı çerçevesinde çözümlenmesi amacıyla düzenlenmektedir. Yarışma konusu özelinde; güzel sanatların teşviki, kültür, sanat, bilim ve çevre değerlerinin rekabet yoluyla geliştirilmesi, ilgili mesleklerin gelişmesi için uygun or tamın sağlanma sı amaçlanmaktadır. "İstanbul Sanayi Oda sı Odakule Pa sajı Ulusal Ta sarım Yarışma sı", İstanbul Sanayi Oda sı tarafından düzenlenen, tüm ta sarım ve sanat alanlarından katılımcılara açık serbest ulusal ta sarım yarışma sıdır. Yarışmanın konusu, İstanbul Sanayi Oda sı Odakule Bina sı'nı Meşrutiyet ve İstiklal Caddeleri'ne bağlayan pa sajın, çağda ş kent sel ya şam koşulları doğrultusunda yeni fikirlere ve sanayinin sanat ve ta sarımla buluşma sına imkan verecek şekilde yeniden düzenlenmesidir. Yarışma alanı İstanbul İli Beyoğlu İlçesi, A smalımescit Mahallesi 303 Ada 56 Parsel içindedir. 2.057,50 m² alana sahip parselin ve üzerindeki yapının mülkiyeti İstanbul Sanayi Oda sı'na ait tir. Yarışma alanında sanayi odaklı, üretim kültürünün ve yerli üretimin önemine işaret eden, İstanbul Sanayi Oda sı'nın köklü geçmişini ve kurumsal kimliğini özgün bir bakış açısıyla destekleyen önerilerin geliştirilmesi hedeflenmektedir. O da kule Pa s a jı'nın t a s a r ımında , s a nayi olgusuna uygun, 20. yüz yıl moder n mima r lık mira s ımızın önemli bir pa rç a s ı ola n M ima r K aya Tec imen t a raf ında n t a s a r la na n O da kule B ina s ı ve çevresiyle ilişkili ya rat ı c ı f ikir ler üret ilmesi b eklenmek tedir. Kent in yaya t raf iğ inin en önemli omurga s ı ola n İs t ikla l C addesi üzer inde yer a la n pa s a jla r ın t a r ihsel süreç te bölgenin kimliğ i üzer indeki kat kıla r ı göz önünde bulundur ulma lı dır. Yarışma alanındaki yoğun yaya trafiği konforunu iyileştirmesi de beklenen öneriler, alanı daraltmamalı, yaya geçişini ve Odakule Bina sı'nın ve Surp Yerror tut yun Katolik Ermeni Kilisesi'nin algılanma sını engellememelidir. Malzeme seçimi ve detaylandırma konularında, ta sarımların açık alanda yer alacağı ve yoğun olarak kullanılacağı göz önünde bulundurulmalıdır. Yarışma alanında zemin kot ta bulunan ticari alanın işlevinin mevcut şekliyle devam edeceği ta sarım sürecinde dikkate alınacaktır. Pa sajın İstiklal Caddesi tarafında yer alan Atilla Onaran'ın "Gökta şı" ve Salih Acar'ın"Göçmen Kuşlar" adlı sanat eserlerinin korunarak yeni önerilerle bütünleştirilmesi beklenmektedir. Yarışma konusu sebebiyle, yarışmacıların disiplinlerara sı (mimar, peyzaj mimarı, şehir plancısı, endüstri ürünleri ta sarımcısı, ressam, heykeltıra ş, sosyolog, ekonomist, vb.) ekip çalışma sı yapma sı ve konunun niteliğine bağlı olarak diğer alanlardan ekip üyesi bulundurmaları veya danışmanlık hizmeti almaları jüri tarafından tavsiye edilir. Jüri Üyeleri ve Rapor törler
natura | 8
haberler | news
Danışman Jüri Üyeleri • İr fan Özhamaratlı (İSO Yönetim Kurulu Ba şkan Yrd.) • Memduh Hacıoğlu (İSO Meclis Onur Üyesi) • Na zmi Durbakayım ( Yönetim Kurulu Ba şkanı, Teknik Yapı) • Prof. Neslihan Pala (Heykel Bölüm Ba şkanı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) • Selçuk Tecimen (Bilgisayar Mühendisi) A sli Jüri Üyeleri • Prof.Dr. Murat Gül (Mimar, İstanbul Teknik Üniversitesi) - Jüri Ba şkanı • Prof.Dr. Ya sin Çağatay Seçkin (Mimar, İstanbul Teknik Üniversitesi) • Doç.Dr. Ece Ceylan Baba (Mimar, Yeditepe Üniversitesi) • Doç.Dr. Özgür Bingöl (Mimar, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) • Dr. Ser taç Er ten (Şehir Plancısı) • Dr. Öğretim Üyesi Beyza Şat Güngör (Peyzaj Mimarı, Özyeğin Üniversitesi) • Doç.Dr. Ahmet Zeki Turan (Endüstri Ürünleri Ta sarımcısı, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi)
Organized by Istanbul Chamber of Industry aiming at the rearrangement of the Odakule Passage, the competition’s deadline for submissions is February 12 and the results will be announced on February 26. “Istanbul Chamber of Industry National Design Competition for Odakule Passage” is organized with the objective to reinterpret the public image of the design area that is the subject of the competition and to resolve it within the framework of creating a contemporary, functional and innovative environment. In the context of the competition, it is aimed to promote fine arts, develop the values of culture, art, science and environment through competition, and provide a suitable environment for the development of relevant professions. “Istanbul Chamber of Industry National Design Competition for Odakule Passage” is organized by Istanbul Chamber of Industry as a free national design competition that is open to all the participants from the fields of art and design. The subject of the competition is the rearrangement of the passage that connects Istanbul Chamber of Industry Odakule Building to Meşrutiyet and İstiklal Avenues, in a way that allows the industry to come together with art and design, along with new ideas, in accordance with the contemporary urban life conditions. The competition area is located in İstanbul Province, Beyoğlu District, Asmalımescit Neighborhood, block number 1182 and lot number 10. The property of the lot with an area of 2,057.50 sqm and the building erected on the lot belongs to Istanbul Chamber of Industry. It is aimed for the competition area to develop industry-oriented proposals that emphasize the importance of production culture and domestic production and support the deep-rooted history and corporate identity of Istanbul Chamber of Industry through a unique perspective. In the framework of the design of Odakule Passage, it is expected to generate creative ideas in line with the industrial scope and in relation with the Odakule Building and vicinity, which were designed by Architect Kaya Tecimen, who stands for an important part of our 20th century modern architecture heritage. It is therefore essential to consider how the passages located on Istiklal Avenue, which are the most important backbones of the urban pedestrian traffic, contribute to the identity of the region in the scope of the historical process. The proposals that are expected to improve the comfort of the heavy pedestrian traffic in the competition area, should not restrict the field and block the view of Odakule Building and Surp Yerrortutyun Catholic Armenian Church. In terms of material selection and detailing, it should be taken into consideration that designs will be situated at an open space and will be used intensively. It will be taken into consideration during the design process that the function of the commercial area positioned at the ground level will continue as it stands. It is expected to preserve the works entitled “Meteor” by Atilla Onaran and “Migrant Birds” by Salih Acar, which are located on the side of the passage facing Istiklal Avenue, and integrate them with new proposals. Due to the subject of the competition, the jury recommends competitors to do an interdisciplinary (architect, landscape architect, urban planner, industrial product designer, sculptor, sociologist, economist, etc.) teamwork and have team members or receive consultancy services from different fields depending on the nature of the subject. Jury Members and Rapporteurs Advisory Jury Members • İrfan Özhamaratlı (Vice Chairman of Istanbul Chamber of Industry) • Memduh Hacıoğlu (Honorary Member of Istanbul Chamber of Industry) • Nazmi Durbakayım (Chairman, Teknik Yapı) • Prof. Neslihan Pala (Head of Department of Sculpture, Mimar Sinan Fine Arts University) • Selçuk Tecimen (Computer Engineer) Regular Jury Members • Prof. Murat Gül (Architect, PhD, Istanbul Technical University) – Chair of the Jury • Prof. Yasin Çağatay Seçkin (Architect, PhD, Istanbul Technical University) • Assoc. Prof. Ece Ceylan Baba (Architect, Yeditepe University) • Assoc. Prof. Özgür Bingöl (Architect, Mimar Sinan Fine Arts University) • Sertaç Erten (PhD, Urban Planner) • Beyza Şat Güngör (Faculty Member, PhD, Özyeğin Üniversity) • Assoc. Prof. Ahmet Zeki Turan (Industrial Product Designer, Mimar Sinan Fine Arts University)
natura | 9
haberler | news
haberler | news
MİMAR TURGUT CANSEVER MİMARLIK ÖDÜLLERİ 2018 ARCHITECT TURGUT CANSEVER INTERNATIONAL ARCHITECTURE AWARDS 2018
Özel Ödül
Bu yıl 5.’si düzenlenecek Antalya Kepez Belediyesi Mimar Turgut Can-
Asil Seçici Kurul
sever Uluslararası Mimarlık Ödülleri'ne son başvuru tarihi 21 Ocak.
• Prof.Dr. Süha Özkan (Mimar, Türkiye)
Antalya Kepez Belediyesi (Mimarlar Odası Antalya Şubesi ile işbirliği
• Prof.Dr. Celal Abdi Güzer (Mimar, Türkiye)
içinde ve Oda'nın koordinasyonu ile) bölge ile özdeş çalışmaları ile öne
• Richard England (Mimar, Malta)
çıkan Turgut Cansever'in anılması, kendisinin şehircilik ve mimarlık
• Raj Rewal (Mimar, Hindistan)
anlayışının tanıtılması, ulusal ve uluslararası ortamda, yere duyarlı ve
• Şevket Altındal (Mimar, Türkiye)
Jüri farklı özellikleri nedeni ile öne çıkartılması gerektiğini düşündüğü en fazla iki yapı ve mimarına jüri özel ödülü verebilir. Özel ödül yerel katılımcılar arasından da seçilebilir.
nitelikli mimarlık ürünlerinin öne çıkartılması, mimarlık ve çevre bilincinin gelişmesi, mimarlık ürünlerinin belgelenmesi, Türkiye ile ulusla-
Yedek Seçici Kurul
rarası ortam arasında mimarlık kültürüne yönelik iletişim ve tanıtımın
• Doç.Dr. Hacer Mutlu Danacı (Mimar, Türkiye)
geliştirilmesi ve güzel sanatların teşvik edilmesi amacı ile mimar Turgut
• Dr. Öğretim Üyesi Seda Şimşek Tolacı (Mimar, Türkiye)
Cansever adına "Uluslararası Mimarlık Ödülleri" veriyor. Her yıl Şubat ayında ödüle başvuran ve "inşa edilmiş" yapılardan oluşan bir mimar-
January 21 is the deadline for applications for the Antalya Kepez Municipality Architect Turgut Cansever International Architecture Awards, which will be
lık sergisi düzenlenir ve jüri tarafından seçilen eserlere "Mimar Turgut
organized for its 5th edition this year.
Cansever Mimarlık Ödülleri" veriliyor. Ödül töreni Turgut Cansever'in
Antalya Kepez Municipality (in cooperation with Chamber of Architects Antalya Branch and in coordination with the Chamber) is presenting “International
ölüm yıldönümüne denk gelen 22 Şubat haftasında düzenleniyor.
Architecture Awards” on behalf of the architect Turgut Cansever in order to commemorate Turgut Cansever, who came to the fore with his works coinciding
Turgut Cansever Büyük Ödülü
with the region, promote his urbanism and architecture understanding, highlight qualified architectural products that are sensitive to the their location
Ulusal ve uluslararası adaylar arasında farklılık gözetmeksizin mimari tasarım ve uygulama sürecinde yere ve bağlama duyarlılık, kültürel süreklilik, malzeme ve
in national and international milieu, develop architectural and environmental awareness, document architectural products, improve communication and
detay incelmişliği gibi öncelikler esas alınarak yaşam boyu proje ve çalışmaları ile çağdaş mimarlık ortamında farkındalık yaratabilecek, örnek ve rol-model olarak
promotion towards architecture culture between Turkey and international scene and foster fine arts. Each year, February sees the launch of an architecture
öne çıkartılabilecek bir mimara verilir.
exhibition comprised of “built” structures and projects applied to the awards program and accordingly, the works that are selected by the jury are granted
Turgut Cansever Yapı Ödülü
with “Architect Turgut Cansever Architecture Awards”. The award ceremony is held during the week of February 22, which is the anniversary of death of
Ulusal ve uluslararası katılımlar arasında farklılık gözetmeksizin mimari tasarım ve uygulama sürecinde yere ve bağlama duyarlılık, kültürel süreklilik, malzeme ve
Turgut Cansever.
detay incelmişliği gibi öncelikler esas alınarak çağdaş mimarlık ortamında farkındalık yaratabilecek, örnek olarak öne çıkartılabilecek iki yapıya ve mimar(lar)ına
Turgut Cansever Grand Prize
verilir. Bu ödül koruma dalında yapılan çalışmaları da içerir.
Without practising favoritism between national and international candidates, the prize is presented to an architect who has the ability the raise awareness
Turgut Cansever Yerel Başarı Ödülü
in contemporary architecture scene with their complete and ongoing projects and works, who can stand out as an example and a role model, grounding
Antalya bölgesinde gerçekleşmiş uygulamalar esas alınarak mimari tasarım ve uygulama sürecinde yere ve bağlama duyarlılık, kültürel süreklilik, malzeme ve detay
on priorities such as the sensitivity shown to the location and context during the architectural design and implementation phase, cultural sustainability, and
incelmişliği gibi öncelikler gözetilerek çağdaş mimarlık ortamında farkındalık yaratabilecek, örnek olarak öne çıkartılabilecek bir yapıya ve mimar(lar)ına verilir. Bu
refinement of materials and details.
ödül koruma dalında yapılan çalışmaları da içerir.
Turgut Cansever Building Award Without practising favoritism between national and international participants, the award is presented to two buildings and their architect(s), which have the ability the raise awareness in contemporary architecture scene and which can stand out as an example, grounding on priorities such as the sensitivity shown to the location and context during the architectural design and implementation phase, cultural sustainability, and refinement of materials and details. This award also includes works carried out in the conservation category. Turgut Cansever Local Achievement Award Based on implementations conducted in the Antalya region, the award is presented to a building and its architect(s), which has the ability the raise awareness in contemporary architecture scene and which can stand out as an example, grounding on priorities such as the sensitivity shown to the location and context during the architectural design and implementation phase, cultural sustainability, and refinement of materials and details. This award also includes works carried out in the conservation category. Jury’s Special Award The jury may grant this award to no more than two buildings and their architects, which they think should come to the fore for their different properties. This special award can also be granted to one of the local participants. Regular Selection Committee • Prof. Süha Özkan (Architect, PhD, Turkey) • Prof. Celal Abdi Güzer (Architect, PhD, Turkey) • Richard England (Architect, Malta) • Raj Rewal (Architect, India) • Şevket Altındal (Architect, Turkey) Reserve Selection Committee • Assoc. Prof. Hacer Mutlu Danacı (Architect, Turkey) • Faculty Member Seda Şimşek Tolacı (Architect, PhD, Turkey)
natura | 10
natura | 11
haberler | news
haberler | news
TÜRKİYE MİMARLIK YILLIĞI 2018 BAŞVURULARI DEVAM EDİYOR APPLICATIONS FOR THE ARCHITECTURE YEARBOOK OF TURKEY 2018 ARE STILL OPEN
YERYÜZÜNDE BİR SÜRGÜN AN EXILE ON EARTH
Son başvuru tarihi 15 Şubat olan Türkiye Mimarlık Yıllığı, 2018 yılında tamamlanmış, mimarlık, kentsel tasarım, peyzaj mimarlığı, iç mimarlık, koruma/onarım/restorasyon, geçici strüktür/yerleştirme alanlarından adayları bekliyor. Arkitera Mimarlık Merkezi'nin düzenlediği yıllık, yerli veya yabancı tasarımcılar tarafından, Türkiye'de, son bir yılda üretilen yapılı çevreyi belgeleme, sergileme ve tartışmaya açmayı amaçlıyor. Türkiye Mimarlık Yıllığı, Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından oluşturulan ve her yıl üyeleri değişen bağımsız bir seçici kurul tarafından, Türkiye Mimarlık Yıllığı Yönetmeliği'ne göre hazırlanmış şartname maddeleri kapsamında yapılacak açık çağrıya gelen başvuruların değerlendirilmesi ile oluşturulan bir proje listesi ve sergisidir. Buna ek olarak, 2018 yılından itibaren ilk defa bir dizi panel toplantısı aracılığı ile yıllıkta yer alacak olan 6 proje daha derinlemesine incelenecek ve tartışılacaktır. Mimarlık Yıllığı yayın, sergi ve panel olmak üzere 3 etaptan oluşur. 2014 yılından beri her sene derlenen Türkiye Mimarlık Yıllığı bugüne kadar, Studio-X Istanbul, İzmir Mimarlık Merkezi (İzmir Mimarlar Odası), Ankara Mimarlık Merkezi (TSMD), Uludağ Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Bursa Akademik Odalar Birliği’nde (Bursa Mimarlar Odası) ve Abdullah Gül Üniversitesi Sergi Salonu’nda sergilendi. Mimarlık Yıllığı, bu yıl da 14-25 Mayıs tarihleri arasında Studio-X Istanbul’da sergilenecektir. Bu yıl geçtiğimiz yıllardan farklı olarak, sergilenen projeler arasından seçilen 6 projenin, sergiyi izleyen günlerden yapılacak panellerde derinlemesine tartışılması da amaçlanıyor. Mimarlık Yıllığı Panelleri “halk oylaması ile seçilen 3 + seçici kurul tarafından seçilen 3” proje olmak üzere toplam 6 proje için, İstanbul’daki sergiyi izleyen 2 hafta içinde yapılacak. Proje müellifi (veya tasarım ekibinden bir temsilci) ve seçici kurulun moderatörlüğünde gerçekleşecek panellerde halk oylaması ile seçilecek olan “en çok tartışılmaya değer 3 proje” ve seçici kurulun bu seçim ile eşleştireceği 3 proje derinlemesine tartışılacak.
Zilberman Gallery, Çelenk Bafra’nın küratörlüğünde hazırlanan ‘‘Yeryüzünde Bir Sürgün’’ adlı uluslararası grup sergisine ev sahipliği yapıyor. Antonio Cosentino, Manaf Halbouni, Hiwa K ve Zeynep Kayan’ın Almanya’da bulunma deneyimleriyle son üç yılda ürettiği yapıtları bir araya getiren sergi, 2 Şubat tarihine kadar Zilberman Gallery-İstanbul’un Mısır Apartmanı’ndaki ana sergi mekânında görülebilir.
Having announced its deadline for applications as February 15, the Architecture Yearbook of Turkey is awaiting projects completed in 2018, in the fields of architecture, urban design, landscape architecture, interior architecture, conservation/renovation/restauration, and temporary structure/installation. Compiled by Arkitera Architecture Center, the yearbook aims to document, exhibit and open to debate the built environment produced by local and foreign designers over the course of the previous year in Turkey. The Architecture Yearbook of Turkey is a project list and exhibition formed after the evaluation by an independent selection committee, whose members are appointed each year by Arkitera Architecture Center, in order to assess the applications received via the open call that is held in the frame of the list of conditions, which is prepared in compliance with the Regulation of Architecture Yearbook of Turkey. In addition to this, six additional projects to be included in the yearbook will be thoroughly examined and discussed through a series of panel meetings for the first time starting from 2018. The Architecture Yearbook is comprised of 3 stages including publications, exhibitions and panels. Compiled annually since 2014, the Architecture Yearbook of Turkey has been exhibited in Studio-X Istanbul, Izmir Center of Architecture (Izmir Chamber of Architects), Ankara Center of Architecture (Association of Turkish Freelance Architects), Uludağ University Faculty of Architecture and Bursa Academic Chambers Association (Bursa Chamber of Architects) and Abdullah Gül University Exhibition Hall. This year, the Architecture Yearbook will be exhibited in Studio-X Istanbul between May 14-25. This year, unlike previous editions, it is aimed to select 6 projects among exhibited projects to thoroughly discuss them at panels to be held in the following days of the exhibition. The Architecture Yearbook Panels will be held in the scope of the two weeks subsequent to the exhibition in İstanbul, aiming at a total of 6 projects including “3 projects selected by public voting + 3 projects selected by the selection committee”. The panels to be moderated by the project owner (or a representative from the design team) and the selection commitee, will give place to in-depth discussions on “3 projects worthy of discussion” to be selected by public voting, along with 3 other projects that will be matched with the aforementioned selection by the selection committee.
Sergi adını sürgün ruhunu incelikle yansıtan İspanyol yazar Juan Goytisolo’nun ‘‘Yeryüzünde Bir Sürgün’’ adlı derleme kitabından ve yıllarını Almanya’da geçiren yazar Tezer Özlü’nün kendini yeryüzünün her yerinde sürgün görmesine referansla alıyor. Memleketlerini bırakarak başka yerlerde yaşayıp üretmeye devam eden, kendini bazen gezgin bazen sürgün ama her hâlükârda "yeryüzü sürgünü" sayan bu iki yazar, göçmen kimliğinin gölgesine sığınmaktansa küreselleşen dünyada sürekli olarak artan hareketlilik ve göçün hızla yeniden şekillendirdiği gerçeklik hakkında düşünüp ürettiler. Avrupa, son yıllarda savaş ve politik çalkantıların tetiklediği yeni göç dalgası ve yükselen yabancı düşmanlığı arasında sıkışırken Türkiye, sürekli göç alıp veren bir ülkeye dönüştü. Sergi, bu göç ikliminin nüvelerini sanat yoluyla anlamak adına yakın dönemde Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyadan Almanya’ya, özellikle de Berlin’e yerleşen ya da sadece bir misafir sanatçı programı için kentte geçici süreliğine yaşayıp çalışmayı deneyen sanatçıların çalışmalarına bakıyor. Memleketlerini geçici ya da kalıcı bir süre bırakıp Almanya’da üreten dört sanatçı, farklı üslup, deneyim ve bakış açılarıyla aidiyet, yabancılık ve yer değiştirme kavramları üzerine düşünüyorlar. Otobiyografik aktarımlarla kişisel ve psikolojik bir yolculuk olarak değerlendirdikleri göç ve sürgün kavramlarını bilinen kalıpların ötesine taşıyorlar. Sergi, Zeynep Kayan’ın Berlin’deki geçici atölyesinde bir yerden başka yere gitmek ya da arada kalmak kavramlarına dair içsel sorgulamalarıyla ortaya koyduğu performatif imgelerle açılıyor. Manaf Halbouni’nin yersiz-yurtsuz yollara düşenlere ithaf ettiği ilk serisi, sanatçının göçebe ruhuna ve bağımsız doğasına işaret ederken kamusal bir barış anıtı sayılan ikinci çalışması, son yılların en acıklı göç dalgasını yaratan Suriye İç Savaşı’nın gerçekliğini Berlin ve Dresden meydanlarına taşıyor. Aynı coğrafyadaki bir başka trajediden kaçan Hiwa K’nın sergideki ilk video-hikayesi Irak’tan Almanya’ya uzanan yolculuğuna ve sürgünlük deneyimine dair duygulu bir şiir gibi akarken, diğeri sığınmacı ve mültecilerin mütemadiyen yaşadığı resmi sorgulamalar kadar sert ve çarpıcı. Antonio Cosentino’nun Berlin’deyken rüyasında Berlin Duvarı’nın bir benzerinin İstanbul’u iki kutba ayırdığını görmesiyle tetiklenen üretimleri ise, sanatçının nereye giderse gitsin peşini bırakmayan aidiyet ve aidiyetsizlik hissinin tezahürü olmalı. ‘‘Yeryüzünde Bir Sürgün’’ için hazırlanan sergi kataloğu, küratör Çelenk Bafra’nın sergi ve yapıtlara dair kavramsal metninin yanı sıra İlksen Mavituna’nın yeni bir makalesine yer veriyor.
Zilberman Gallery-Istanbul hosts the international group exhibition “An Exile on Earth,” curated by Çelenk Bafra. Bringing together the works of Antonio Cosentino, Manaf Halbouni, Hiwa K and Zeynep Kayan that the artists produced in the last three years through their experiences in Germany, the exhibition is on view at the main gallery space in Mısır Apartment in Istanbul until February 2. The exhibition is titled with reference to the compilation “An Exile on Earth” by the Spanish author Juan Goytisolo, who tactfully reflects the spirit of the exile, as well as to the self-perception of Tezer Özlü, who spent many of her years in Germany. Having left their countries to live and produce elsewhere, both writers perceived themselves at times as travelers and at times as exiles, but always as “exiles of the earth.” Rather than seeking refuge in a migrant identity or identity politics, they thought and wrote about the reality which was constantly shifting due to increased mobility and migration in a globalizing world. While Europe got caught between a new wave of migration resulting from war and political turbulence and the rising xenophobia, Turkey has become a country of constant migration in and out. With the aim to understand the kernel of this climate of migration through contemporary art, the exhibition looks at works of two artists who have left the geography surrounding Turkey to settle down in Germany, and Berlin in particular, and two local artists that have lived and worked in the city through an artist residency program. The four artists who left their countries either temporarily or for good to work in Germany, deal with the issues of belonging, alienage and deterritorialization with a variety of styles, experiences and perspectives. In a manner of autobiographical conveyance, the artists carry the concepts of migration and exile that they consider as personal and psychological journeys beyond conventions. The exhibition opens with the performative images that Zeynep Kayan, in her temporary studio in Berlin, delivers as a result of internal questioning on the concepts of changing one place to another and/or that of staying in between two states. The first series of Manaf Halbouni dedicated to the uprooted on the road, implicate the artist’s nomadic spirit and his independent disposition, while his second work, perceived as a public monument for peace, carries the reality of the Syrian Civil War as one of the most tragic wave of migration of the recent years to the public squares of Berlin and Dresden. The first video-story of Hiwa K, who fled from another tragedy in the same geography, flows like a poem about the artist’s journey from Iraq up to Germany and his emotional experience of being on exile, while his second work is as touching and striking as the official interrogations that asylum seekers and refugees go through all the time. As to Antonio Cosentino’s works following one of his dreams in his studio in Berlin in which a wall not unlike the Berlin War has separated Istanbul into two parts, they must be the manifestations of his sense of alinage, belonging and not-belonging chasing him wherever he goes from Istanbul. An Exile on Earth exhibition is accompanied by a catalogue with a conceptual text on the exhibition and the works by curator Çelenk Bafra, as well as a commissioned article by İlksen Mavituna.
natura | 12
natura | 13
haberler | news
Roca Uluslararası Tasarım Yarışması jumpthegap ® heyecanı başladı Genç mimar ve tasarımcılar jumpthegap ® ’te yarışacak • Dünyaca ünlü armatür, vitrifiye ve seramik karo üreticisi Roca’nın, Barcelona Center de Disseny (BCD, Barcelona Tasarım Merkezi) iş birliği ile düzenlediği yarışma, mimarlık ve tasarım öğrencileri ile 40 yaşın altındaki profesyonellere yeteneklerini gösterebilecekleri bir platform sunmayı hedefliyor. • 2004 yılından bu yana 7 kez düzenlenen ve 134 ülkeden 20.600 kişinin katıldığı jumpthegap®, dizayn yarışmaları arasında uluslararası bir referans noktası olmuş durumda. • Geleceğin banyo alanı için kavramsal, sürdürülebilir ve yenilikçi çözümler arayan ve bu yıl 8’incisi düzenlenecek olan yarışmaya katılmak isteyenler, 27 Mart 2019’a kadar www.jumpthegap.net resmî web sitesinden kaydolabilecekler. • jumpthegap® hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler, 5 Mart’ta İstanbul’da gerçekleşecek olan ve Tabanlıoğlu Mimarlık’ın kurucu ortağı ve jüri üyesi Murat Tabanlıoğlu’nun konuşmacı olacağı jumpthegap®(talk)’a katılabilirler.
Mimari ve tasarım alanındaki profesyoneller bir arada
Banyoların her noktasını donatan ürünleriyle yüzüncü yılını geride bırakan Roca bugün, beş kıtada 170’ten fazla pazarda 78 üretim tesisine sahip ve 23.600’den fazla çalışana istihdam sağlıyor. 2016 yılından beri Türkiye’de de müşterilerine hizmet veren şirketin üretim tesislerinden biri de Eskişehir’de bulunuyor. Barselona’nın tasarım ve yenilikte uluslararası bir referans noktası olması için çalışan ve bu alandaki faaliyetlere öncülük eden BCD ise 40 yılı aşkın süredir şirketlere ve kamu kurumlarına hizmet veriyor. İlk yarışmadan bu yana mimari ve tasarım alanındaki ünlü profesyonelleri bir araya getiren jumpthegap® jürisinin bu seneki başkanı Brezilyalı ödüllü mimar Ruy Ohtake olacak. Jüri üyeleri arasında yer alan, Tabanlıoğlu Mimarlık’ın kurucu ortağı Murat Tabanlıoğlu yarışma hakkında, “Güncel tasarım ve teknolojiyle kolaylaştırılmış, sağlıklılaştırılmış banyo özellikleri üzerine düşünmek, özellikle genç fikirler üretmek, suyun bir gelecek endişesi olduğu günümüzde, kaynak kullanımı üzerine de düşünmek demek. Bunun yanı sıra ‘banyo’, tarih boyunca natura | 14
ortak ya da müstakil, huzurlu mekanlar olarak gelişmiş bir tasarım alanı. Bu mekanın geleceğini kurgulamak için yarışma bir fırsat.” dedi. Jürinin diğer üyeleri ise; Mexico City Dünya Tasarım Başkenti 2018’in ve Meksika’daki Tasarım Haftası’nın Direktörü Emilio Cabrero (Meksika), tasarımcı, sanatçı ve küratör Dorota Koziara (Polonya), VOX Architects Stüdyosu’nun baş mimarı ve uluslararası yarışmaların öncüsü Boris Voskoboynikov (Rusya), mimar, mühendis, MIT profesörü ve Carlo Ratti Associati’nin kurucu ortağı Carlo Ratti (İtalya), Roca Tasarım Merkezi Müdürü Josep Congost (İspanya) ile BCD Genel Müdürü ve eski BEDA Başkanı (Avrupa Tasarım Dernekleri Bürosu) Isabel Roig (İspanya) gibi dünyanın dört bir yanındaki prestijli profesyoneller olacak. We Are Water Foundation sürdürülebilirlik ödülünü kazananları belirleyecek jüride; We Are Water Foundation Vakfı Direktörü Xavier Torras (İspanya), Birleşmiş Milletler Bilgi Merkezi Müdürü Deborah Seward (ABD), Philips Tasarım Asya Yöneticisi ve Singapur’daki Philips’in Devlet ve Halkla İlişkiler Müdürü Low Cheaw Hwei (Singapur) yer alacak.
Kayıtlar 27 Mart’a kadar açık
Üç kategoride ödüllerin sahibini bulacağı yarışmada; 40 yaş altı profesyonel (çalışan) ve öğrenci kategorilerinde, her biri için 10.000 euro ödül, We Are Water Foundation kategorisi için de 6.000 euro ödül verilecek. 27 Mart 2019’a kadar www.jumpthegap.net resmî web sitesinden kaydolunacak yarışmaya katılacak projelerin 25 Nisan 2019’a kadar teslim edilmesi gerekiyor. Finale kalan projelere mayıs ayında bir rafineleştirme zamanı verilecek, alınacak nihai projeler arasından jüri haziran ayında seçimini yapacak. Ödül töreni ise, dünyanın dört bir yanından gelecek finalistler ile 10 Ekim 2019’da Barselona’daki Disseny Hub Müzesi›nde gerçekleşecek. Ayrıntılı bilgi ve kayıt için; https://www.jumpthegap.net/en/
C
M
Y
CM
MY
CY
CMY
K
haberler | news
PERA MÜZESİ’NDE İKİ YENİ SERGİ
ÜNLÜ YÖNETMEN VE SANATÇI SERGEY PARAJANOV’UN TÜRKİYE’DEKİ İLK SERGİSİ
TWO NEW EXHIBITIONS AT PERA MUSEUM
FIRST EXHIBITION OF RENOWNED DIRECTOR AND ARTIST SERGEY PARAJANOV IN TURKEY Pera Müzesi, ünlü yönetmen ve sanatçı Sergey Parajanov’un farklı malzemelerle, görsel sanatlar alanında verdiği eserleri Türkiye’de ilk kez izleyiciyle buluşturuyor. “Parajanov, Sarkis ile” sergisi, “Şiirsel Sinema”nın en büyük ustalarından biri olan sanatçının sıra dışı fantezi dünyasına ışık tutuyor. Usta sanatçı Sarkis de, bir selamlama niteliği taşıyan, Parajanov’a dair eserleriyle sergide yer alıyor. “Parajanov, Sarkis ile” 17 Mart tarihine kadar ziyaret edilebilir. Pera Müzesi’nin, Sergey Parajanov Müzesi iş birliğinde gerçekleştirdiği “Parajanov, Sarkis ile” sergisi, doğumunun 95. yıldönümünde, sinema tarihinin en önemli yönetmenleri arasında yer alan sanatçı Sergey Parajanov’un benzersiz dünyasını, tüm yönleriyle ilk kez Türkiye’ye taşıyor. Erivan’daki Parajanov Müzesi Müdürü Zaven Sargsyan küratörlüğünde hazırlanan sergi, sanatçının, gelenekselden pop-art’a, çok geniş bir yelpazede ürettiği, tüm dönemlerine ait işlerini bir araya getiriyor; resimler, kolajlar, desenler, film sahnesi eskizleri, kostüm tasarımları, mozaikler, objeler, fotoğraflar ve yerleştirmelerden oluşuyor. “Parajanov, Sarkis ile” aynı zamanda, bugüne dek dünyanın dört bir yanında 30’dan fazla şehirde sergilenen Parajanov koleksiyonunun "en büyük yurtdışı sergisi" olma özelliği taşıyor. Çalışmalarını Paris’te sürdüren Sarkis’in işleri ise bu sıra dışı yapıtlardan oluşan özgün sergiye farklı ve güncel bir boyut katıyor. Parajanov’a ve onun dünyasına tutkuyla bağlı olan Sarkis, bu sergide ondan esinlenerek yarattığı ve ona adadığı işlerini yeni düzenlemelerle bir araya getiriyor. Sarkis, neonlar, ekranlar ve çeşitli yerleştirmeler aracılığıyla Parajanov’la ilişki kuruyor, konuşuyor ve onu saygıyla selamlıyor. “Parajanov, Sarkis ile” sergisinin tasarımı Bülent Erkmen’in imzasını taşıyor. Sanatçının işlerinin filmlerinden sahnelerle birlikte kurgulandığı tasarımda Parajanov’un yaratıcılığı tüm yönleriyle, bütüncül bir biçimde ortaya koyuluyor. Sergiye eşlik eden yayın ise küratör Zaven Sargsyan, Jean Radvanyi ve Levon Abrahamian’ın metinlerini bir araya getiriyor. Serginin küratörü Zaven Sargsyan çok zor bir yaşam sürdürmesine ve büyük acılar çekmesine rağmen Parajanov’un eserlerinin “her zaman güzellik ve iyilikten ibaret olduğunu” vurguluyor ve şunları söylüyor: “İstanbul'da yapılan bu sergi, onun müze duvarları dışında hazırlanan en büyük sergisi. Onun sanatını 1989 yılında ziyaret ettiği zaman büyülendiği bu harika şehirde olabildiğince dolu dolu sergilemek istedik. Bu serginin insanların kalbini ısıtacağını ve halklarımızın yakınlaşmasına katkıda bulunacağını umut ediyoruz.” Kökleri Ermenistan’dan gelen, Gürcistan’da doğup büyüyen, Rusya’da öğrenim gören ve uzun bir dönem Ukrayna’da film yapan sanatçı Sergey Parajanov, tüm yapıtlarında Kafkasya’nın iç içe geçmiş, birbirlerine kenetlenmiş kültürlerini ve anlatılarını temel aldı. Parajanov, bir yandan İran medeniyetinden, öte yandan Antik Yunan’dan beslenen Kafkasya’nın köklü ve zengin birikimini, çocukluk, aile, din, esaret ve özgürlük gibi evrensel temalarla buluşturdu. Kültürel geleneklere, Avrupa ve Doğu sanatlarına ve antikacılık yapan babasından dolayı sanatsal objelere hep yakın oldu. 1945 yılında Moskova’ya yerleşti ve Sinema Araştırmaları Enstitüsü’nde eğitim aldı. İlk uzun metrajlı filmlerini 50’lerde çekti. “Unutulmuş Ataların Gölgeleri” ve “Sayat Nova” (Narın Rengi) filmleri başyapıtları arasında yer aldı. Yarattığı sınırsız fantezi dünyası ve sembolizmle bir obje sanatı ustasıydı ve bu çalışmaları ona bir anlamda özgürlük fırsatı sunuyordu. Güçlü yaratıcı enerjisi sinemasından sonra kolajlarında ifade buldu. Hayatını, sanata konu olması beklenmeyen, sıra dışı malzemelerden yaptığı kolajlarını çoğaltarak, sanat eserleri satarak sürdürdü. Tarkovski’den Fellini’ye, Maya Plissetskaya’dan Lily Brik’e kadar, özgür kalması için ona destek olan aydınlara bir saygı göstergesi olarak şapkalar, bebekler, objeler tasarladı. Parajanov’un filmleri bugün hâlâ tüm dünyada, “şiirsel sinema’””nın kilometre taşları arasında yer alıyor.
ZAMANIN KURALLARINI YIKAN SERGİ: “ZAMAN DEĞİŞMELİ” Pera Müzesi’ndeki diğer yeni sergi ise, zaman kavramını sorgulamayı amaçlayan “Zaman Değişmeli”. Alistair Hicks küratörlüğünde hazırlanan sergi, sanatçılar Cao Fei, Nilbar Güreş ve Raqs Media Collective’in bugün pek çok sistem tarafından dayatılan zaman kavramına, alışılmışın dışındaki yaklaşımlarını ortaya koyuyor. Sergi, 17 Mart tarihine kadar izleyiciyle buluşuyor. Pera Müzesi’nde yer alan, zaman kavramının yerleşik kurallarını yıkan, geleneksel zaman fikrine yeni perspektifler sunan “Zaman Değişmeli” sergisi, izleyiciyi, zamanı bir ölçü birimi olarak değil, bireylerin kendilerini anlamalarının bir yolu olarak değerlendirmeye çağırıyor. Serginin küratörlüğünü, güncel sanat alanında tanınmış küratör ve yazar Alistair Hicks üstleniyor. Sergi, üç farklı coğrafyadan; Çin, Türkiye ve Hindistan’dan sanatçıların çizim, video, fotoğraf, yerleştirme ve yeni medya çalışmaları ile zaman kavramlarına dair bir düşünce alanı yaratıyor. Sergide yer alan sanatçılar ise Cao Fei, Nilbar Güreş ve Raqs Media Collective. “Zaman Değişmeli” sergisindeki sanatçıların, sadece dış dünyayı değil, kendimizle olan ilişkimizi de anlamamıza yardımcı olabilecek, zamana odaklanan işler ürettiklerini hatırlatan küratör Alistair Hicks, üçünün de, sınırlı zaman algısının prangalarından kurtulmak için hayata dair alternatif yollar önerdiklerini belirtiyor. Hicks’e göre zaman, bu üç sanatçının en büyük düşmanı; bu noktada Nilbar Güreş eserleriyle eril zamanın düz çizgisini sorgularken Cao Fei gerçek ve sanal gerçekliğin birbirine karıştığı bir dünyada bize zaman üzerinde daha fazla kontrol sahibi olma imkânı sunuyor. Raqs Media Collective ise, hafıza kavramını farklı deneyimlerle ilişkilendirdiği çalışmalarında, zamanı özgürlüğüne kavuşturuyor. Sergiye eşlik eden yayın, küratör Alistair Hicks ve Raqs Media Collective’in makalelerini bir araya getiriyor. Küratör Alistair Hicks, sergi düzenlemesinin bir labirenti andırdığını ve bu labirentin, tıpkı zaman kavramı gibi bizleri yönlendirdiğini belirtiyor. Hicks, tasarıma yönelik şu açıklamalarda bulunuyor: “Genellikle sergi gezerken özgürce hareket edebilirsiniz ancak bu sergi kısmi bir labirent niteliğinde. Bu labirent, ayaklarınızın nereye gittiğini kontrol ediyor; yukarı baktığınızda Raqs Media Collective’in saatlerini ya da Nilbar Güreş’in etek totemini veya diğer sanat yapıtlarını görmenize imkan sağlıyor. Zaman için de durum aynı. Çoğumuz onun bizi kontrol altında tutmak için geliştirilmiş insan yapımı bir sistem olduğunu biliyoruz. Ancak kendimizi bilmez bir şekilde zamanın yolunu takip etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Umudumuz sanatçıların size bir çıkış yolu göstermesi.”
natura | 16
haberler | news
Pera Museum presents for the first time in Turkey the renowned director and artist Sergey Parajanov’s works, which he produced with different materials in the field of visual arts. “Parajanov, with Sarkis” exhibition sheds light on the extraordinary fantasy world of the artist, who is one of the masters of “Poetic Cinema”. Sarkis, as another master of art, takes part in the exhibition with his works created with respect and in homage to Parajanov. “Parajanov, with Sarkis” is open for visitors until March 17. “Parajanov, with Sarkis” exhibition, carried out in collaboration with Pera Museum and Sergey Parajanov Museum, presents for the first time in Turkey in its entirety the unique world of the artist Sergey Parajanov, one of the most important directors of the cinema world, on the artist’s 95th birth anniversary. Curated by Zaven Sargsyan, the Director of Parajanov Museum in Yerevan, the exhibition features works from all the periods of the artist, which he created in a wide spectrum ranging from the traditional to pop-art, including paintings, collages, drawings, storyboard drafts, costume designs, mosaics, objects, photographs and installations. “Parajanov, with Sarkis” also stands for the ‘largest overseas exhibition’ of the Parajanov collection, which has been exhibited in more than 30 cities all across the world. Continuing his studies in Paris, Sarkis’ works introduce a different and contemporary perspective to this unique exhibition comprising extraordinary works of art. Being very compassionate about Parajanov and his world, Sarkis in this exhibition brings together his recent works inspired by and dedicated to Parajanov through new arrangements. Sarkis communicates with, speaks to and salutes Parajanov through neons, screens and various installations. “Parajanov, with Sarkis” exhibition is designed by Bülent Erkmen. Featuring a layout in which the artist’s works are coupled together with scenes from his films, the design paves the way for holistically unveiling Parajanov’s creativity in its entirety. Accompanying the event, the exhibition catalogue includes texts by curator Zaven Sargsyan, Jean Radvanyi and Levon Abrahamian. The exhibition’s curator Zaven Sargsyan remarks that although Parajanov had a life full of difficulties and pain, “his works were always about beauty and goodness” and says: “The exhibition in İstanbul is his largest exhibition carried out beyond the walls of his museum. We endeavored to exhibit his art in this magnificent city, which fascinated him when he paid a visit in 1989, in the most comprehensive manner possible. We hope that this exhibition will warm the hearts of people, and contribute to bringing our communities together.” Having his roots in Armenia, born and raised in Georgia, studied in Russia and filmed for a long period of time in Ukraine, Parajanov in all of his works grounded on the intertwined and interlocked cultures and narratives of Caucasia. He introduced the deep-rooted and rich accumulation of Caucasia, fostered by Iranian civilization on one hand, Ancient Greek on another, to various global themes such as childhood, family, religion, captivity and freedom. He always stood close to cultural traditions, European and Eastern arts, and artistic objects, due to his father working as an antiquarian. In 1945, he moved to Moscow and studied at the Institute of Cinema (V.G.I.K). He shooted his first feature films during the ‘50s. “Shadows of Forgotten Ancestors” and “Sayat Nova” (The Color of Pomegranates) were among his masterpieces. He was a master of object art with the symbolism and endless fantasy world he created, which in a sense offered him a chance for freedom. His strong creative energy later sprang to life in his collage works, subsequent to his films. He maintained his life by selling artworks and duplicating his collages, which he made from extraordinary materials that could not be expected to be subjects to art. He designed hats, dolls and objects in homage to intellectuals who supported him to be freed, from Tarkovsky to Fellini, Maya Plissetskaya to Lily Brik. Today, Parajanov’s films are still among the milestones of “poetic cinema” in the entire world.
AN EXHIBITION BREAKING THE RULES OF TIME: “THE TIME NEEDS CHANGING” Another new exhibition at Pera Museum is “The Time Needs Changing”, which aims to question the notion of time. Curated by Alistair Hicks, the exhibition presents the unconventional approaches of the artists Cao Fei, Nilbar Güreş and Raqs Media Collective, who tackle the notion of time that is currently being imposed by numerous systems. The exhibition is open for visitors until March 17. Pera Museum’s “The Time Needs Changing” exhibition, which breaks the long-established rules of the time notion and offers new perspectives to the idea of conventional time, invites the audience to interpret time as a means of better understanding themselves rather than a mere unit of measurement. The exhibition is curated by Alistair Hicks, a writer and a renowned curator in the contemporary art scene. The exhibition creates a thoughtscape related to the notions of time that spans three different geographies with drawings, videos, photographs, installations and new media works by artists from China, Turkey and India. The participating artists include Cao Fei, Nilbar Güreş and Raqs Media Collective. Highlighting that the artists in the exhibition produce time-oriented works that can help us understand not only the external world but also our relations with ourselves, the curator Alistair Hicks states that all three artists suggest alternative ways of living in order to be freed from the shackles of a limited time perception. According to Hicks, the greatest enemy these three artists face is time; while Nilbar Güreş questions the mascular linear time in her works, Cao Fei provides us with the opportunity to have greater control in a world where real and virtual intersect. Additionally, Raqs Media Collective liberates time itself in their works that associate the concept of memory with different experiences. The exhibition’s accompanying publication compiles the articles of curator Alistair Hicks and Raqs Media Collective. Curator Alistair Hicks states that the exhibition layout resembles a maze, which guides us in the same way the notion of time does. Hicks makes the following remarks on design: “Normally, you are allowed to walk freely in exhibitions but this one has a partial maze. It controls where your feet are moving towards; it allows you to look up to observe the watches of Raqs Media Collective, the skirt totem of Nilbar Güreş and other works of art. It is the same with time. Most of us know that it is a man-made system developed to keep us under control. However, we cannot do anything but unconsciously follow the path of time. Hopefully the artists will show you a way out.”
natura | 17
haberler | news
haberler | news
İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ ARŞİVİ ERİŞİME AÇILACAK ISTANBUL ENCYCLOPEDIA ARCHIVE WILL BE GRANTED ACCESS SALT ve Kadir Has Üniversitesi’nin iş birliğiyle ba şlatılan üç yıllık bir projeyle Reşad Ekrem Koçu’nun yarım kalmış İstanbul Ansiklopedisi’nin basılı 11 cildi ve yayımlanmamış ciltlerinin içerik çalışmalarına dair binlerce belge dijital or tama aktarılıyor.
With a three-year project launched in collaboration with SALT and Kadir Has University, the 11 printed volumes of Reşad Ekrem Koçu’s unfinished Istanbul Encyclopedia and thousands of documents on the content studies of the unpublished volumes are being transferred to digital media.
SALT ve Kadir Has Üniversitesi, iki kurumun karşılıklı öğrenmeye In the second year of the collabodayalı or tak programlar gelişration protocol, signed by the two tirmesi amacıyla imzaladıkları iş institutions in order to develop joint birliği protokolünün ikinci yılında programs based on mutual learning, uzun vadeli bir arşiv ve ara ştırSALT and Kadir Has University are ma projesini hayata geçiriyor. Üç realizing a long-term archive and Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi için yaptırdığı yapı çiyıla yayılacak projeyle tarihçi ve research project. With the project, zimlerinden bir seçki romancı Reşad Ekrem Koçu’nun which will spread over three years, (1905-1975) yarım kalmış İstan- Fotoğraf: Mustafa Hazneci, SALT Araştırma ve Programlar the printed volumes of the historibul Ansiklopedisi’nin basılı ciltle- A selection of construction drawings procured by Reşad Ekrem Koçu an and novelist Reşad Ekrem Koçu’s ri ve yayınla ilgili muhtelif nite- for Istanbul Encyclopedia (1905-1975) unfinished Istanbul likte binlerce belge dijital or tama Photograph: Mustafa Hazneci, SALT Research and Programs Encyclopedia, along with thousands aktarılarak çok yönlü bir çevrimiof diverse documents related to pubçi yazılım aracılığıyla erişime açılacak. lishing, will be transferred to digital media and granted access via a versatile online software. Koçu, İstanbul’un “muazzam kütüğü”nü oluşturmak üzere 1944’te ba şladığı etraflı kaynak tarama ve madde yazıIn 1944, Koçu initiated his extensive literature review and item wrimı çalışmalarını 1973’e kadar sürdürür. Sokaklardan mimari ting studies to form the “great registry” of İstanbul, which continuyapılara, mühim ya da alelade şahıslardan şehrin âdetlerine, ed until 1973. Various subjects ranging from streets to architectural tarihî olaylardan şehir efsanelerine nice konu hikâyemsi anstructures, significant or prosaic individuals to traditions of the city, latımlarla ve resimlemeler eşliğinde kayda geçirilir. Dönemin annals to urban legends, had been recorded in company with storydeğerli tarihçi, edebiyatçı, akademisyen ve sanatçılarının katlike narratives and illustrations. Istanbul Encyclopedia, to which estekıda bulunduğu İstanbul Ansiklopedisi, tezkirecilik geleneğiyemed historians, writers, academicians and artists had contributed, le Batılı ansiklopedizmin -Koçu’nun kişisel ilgileri çevresinde became a unique blend of Western encyclopedism—shaped around şekillenen- benzersiz bir karışımı olur. Yalnızca bir ba şvuru the personal interests of Koçu—through the tradition of biography kaynağı, bir tanıklıklar derlemesi ya da İstanbul’a dair her collection. It is not only a source of reference, a collection of testişeyi içerme çabasında devasa bir girişim değil; bütün bu malmonies or a vast initiative to include everything related to İstanbul; zemeyi belirli önem hiyerarşileri ve içerme/dışlama stratejileri but also an extraordinary study that constructs a unique idea or imadoğrultusunda işleyerek kendine has bir İstanbul fikri ya da ge of İstanbul by processing all these materials in line with certain imgesi inşa eden sıra dışı bir çalışmadır. Koçu hayattayken hierarchies of significance and inclusion/exclusion strategies. When ancak G har fine kadarki ilk 11 cildi basılabilmiş olan İstanbul Koçu was alive, it was only possible to print Istanbul Encyclopedia’s Ansiklopedisi’nin sonraki ciltlerinin ham malzemesini oluştufirst 11 volumes up to the letter G, whereas other documents forming ran belgelerin akıbetiyse hep bir merak ve tar tışma konusu the raw material base of the following volumes have always been a olmuştur. matter of curiosity and controversy.
natura | 18
Kadir Ha s Üniversitesi’nin bu yıl, yakla şık 20 bin ögelik bir belge grubu hâlinde devraldığ ı İs t anbul Ansiklopedisi Ar şivi, Koçu’nun t a sar ı a şama sında kalmış gelecek ciltler için der leyip kurguladığ ı, yer yer kaleme aldığ ı kapsamlı malzeme ile şahsi kütüphanesinden 1.4 6 0 yayını içer iyor. SALT’ın geliş tir ilmesini üs tlendiği or t ak proje, İs t anbul Ansiklopedisi’ni çevr imiçi er işime sunarken söz konusu ar şivi gün yüzüne çıkararak çeşitli ara ş t ırma disiplinler inin perspek tifinden değer lendir ilmeyi hak eden bir ver i bir ikimini incelemeye açmaya ha zır lanıyor.
The Istanbul Encyclopedia Archive, which was taken over this year by Kadir Has University as a document group comprising approximately 20,000 items, features extensive materials compiled, assembled and at times indited by Koçu aiming at remaining volumes that were stuck in design phase, along with 1,460 publications from his private library. The joint project of which SALT undertook the development, with granting online access to Istanbul Encyclopedia, is preparing to open to scrutiny an accumulation of data that deserves to be evaluated from the perspective of various research disciplines by unveiling the relevant archive.
İstanbul Ansiklopedisi Arşivi, Koçu’nun çalışma yöntemlerine ve dolayısıyla 20. yüzyılın ikinci yarısında kısıtlı imkânlarla çok ciltli ve yazarlı bir yayın üretmeye dair verdiği fikirler açısından bir tür “medya arkeolojisi laboratuvarı” niteliği taşır. G-Z arası ciltlerde yer alması planlanmış ve arşivde bir listesi de bulunan maddelerin taslakları, yayımlanmış ciltlerdeki bazı maddelerin erken versiyonları, Koçu’nun kimi durumlarda malzemeye göre maddeler derlediğini düşündüren bağımsız metinler ile fotoğraf, çizim ve alıntılar gibi büyük bir çeşitlilik arz eden belge grubu, ansiklopedinin karma şık ve çok katmanlı oluşum sürecini ayrıntılandırır. SALT ve Kadir Has Üniversitesi’nin or tak projesi, bu bağlamda disiplinlerötesi fikir alışverişleri ve çalışma yöntemlerine olanak tanıyacak şekilde uzman ekipleri bağımsız araştırmacılarla bir araya getiriyor. Arşivin kataloglanmasında makine zekâsından yararlanılması planlanan proje, içerikler arasında bağlantılar kurarak yeni ara ştırma konularının önünü açacak bir çevrimiçi yazılımın sunumuyla tamamlanacak.
The Istanbul Encyclopedia Archive has the characteristics of a kind of “media archaeology laboratory” in terms of the insight it provides into the working methods of Koçu and thus producing a multi-volume and multi-author publication in the second half of the 20th century with such limited opportunities. Showing an extreme diversity with the drafts of items that were initially planned to be included in volumes between G-Z and also listed in the archive, the early versions of some of the items featured in previously published volumes, discrete texts that gives rise to the thought that Koçu, in certain cases, compiled items according to the material, along with photographs, drawings and quotations, the document group breaks down the complex and multi-layer formation process of the encyclopedia. In this context, the joint project of SALT and Kadir Has University brings together a team of specialists and independent researchers in a way that allows transdisciplinary idea exchanges and working methods. Adopting a plan to benefit from artificial intelligence in cataloging the archive, the project will culminate in the presentation of an online software that will pave the way for new research topics by establishing connections in between contents.
Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi için yaptırdığı portre çizimlerinden bir seçki Fotoğraf: Mustafa Hazneci, SALT Araştırma ve Programlar A selection of portrait drawings procured by Reşad Ekrem Koçu for Istanbul Encyclopedia Photograph: Mustafa Hazneci, SALT Research and Programs
Reşad Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nin yayımlanmamış S cildi için madde listesi The item list of Reşad Ekrem Koçu for the unpublished S volume of Istanbul Encyclopedia
natura | 19
haberler | news
haberler | news
BREZİLYA’DA YER ALAN OKUL “DÜNYANIN EN İYİ YENİ YAPISI” SEÇİLEREK 2018 RIBA ULUSLARARASI MİMARLIK ÖDÜLÜ’NÜN SAHİBİ OLDU BRAZILIAN SCHOOL WINS RIBA INTERNATIONAL PRIZE 2018 FOR THE WORLD’S BEST NEW BUILDING
Mimarların projeye bakış açısının odağında, mimarlığın toplumsal dönüşüm için bir araç olduğu fikri bulunuyordu. Mimarlar, çocukların okulla ilgili ihtiyaçlarını ve isteklerini tespit edilmek için onlarla birebir iletişim içerisinde çalıştılar. Çocukların hem bireysellik hem de aidiyet konularında temelli bir anlayış geliştirebilecekleri ve evlerinden uzaktayken de evlerindeymiş gibi hissedebilecekleri bir çevre yaratmayı amaçladılar. Kırk öğrenci için yatakhanelerin yeniden konumlandırıldığı yeni tasarım ile altı çocuğa daha samimi bir ortamda oda sağlanmış oldu. Özel alanların yanı sıra, kamusal alanlar da öğrencilere çalışabilmeleri, oynayabilmeleri ve rahatlayabilmeleri için geniş bir mekân sağlamak amacıyla tasarlandı. Yaklaşık 25.000 m2’lik bir alana yayılan Çocuk Köyü, biri kızlar için diğeriyse erkekler için olmak üzere iki özdeş kompleksten oluşuyor. Konutlar, yatakhanenin yer aldığı zemin kotta bulunan üç adet büyük, üzeri açık ve gölgeli avlu etrafında konumlanıyor. Birinci katta ise çocukların rahatlayıp oynayabilecekleri, okuma alanlarından televizyon odalarına, balkonlardan hamaklara kadar bir dizi esnek kullanımlı ortak alan bulunuyor.
(Fotoğraflar: Leonardo Finotti) Brezilyalı mimarlar Aleph Zero ve Rosenbaum tarafından yeni bir okul kompleksi olarak tasarlanan ve Kuzey Brezilya’nın yağmur ormanlarının eşiğinde konumlanan Çocuk Köyü (Children Village), 2018 RIBA (Birleşik Krallık Mimarlık Enstitüsü) Uluslararası Mimarlık Ödülü’nün sahibi oldu. RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü, her iki yılda bir tasarımda mükemmelliğin ve mimari tutkunun bir örneğini temsil eden ve aynı zamanda anlamlı bir sosyal etki yaratan yapıya veriliyor. Aday olan her yapının uluslararası uzmanlardan oluşan bir ekip tarafından ziyaret edildiği ödül programı, dünyanın en titiz değerlendirme sürecine sahip mimarlık ödüllerinden birine işaret ediyor. Bu bağlamda Çocuk Köyü, ba şkanlığını ünlü mimar Elizabeth Diller’ın (DS+R) yaptığı büyük jüri tarafından, finale kalan birbirinden özel dör t yeni yapının arasından seçildi. Çocuk Köyü, Canuanã Okulu’na giden ve yaşları 13 ila 18 arası değişen 540 çocuğa yatılı konaklama imkânı sunuyor. Öğrenciler okula ulaşmak için ülkenin uzak bölgelerinden uzun yollar kat ediyorlar, bazıları ise saatler süren tekne yolculukları yapmak durumunda kalıyor. Bradesco Vakfı tarafından finanse edilen Çocuk Köyü, Brezilya’nın dört bir yanındaki kırsal topluluklarda yaşayan çocuklara eğitim imkânı sağlayan bu vakıf tarafından yönetilen kırk okuldan yalnızca biri. Aleph Zero bünyesinde faaliyet gösteren mimarlar Gustavo Utrabo ve Petro Duschenes, Çocuk Köyü’nün tasarımı için, mimarlık ve tasarım stüdyosu Rosenbaum’dan Marcelo Rosenbaum ve Adriana Benguela ile iş birliği yaptılar. natura | 20
(Photographs by Leonardo Finotti) Children Village, a new school complex on the edge of the rainforest in northern Brazil designed by Brazilian architects, Aleph Zero and Rosenbaum, has won the RIBA International Prize 2018. The RIBA International Prize is awarded every two years to a building that exemplifies design excellence and architectural ambition, and delivers meaningful social impact. It is one of the world’s most rigorously judged architecture awards, with every longlisted building visited by a group of international experts. Children Village was chosen from a shortlist of four exceptional new buildings by a grand jury chaired by renowned architect Elizabeth Diller (DS+R). Children Village provides boarding accommodation for 540 children aged 13 to 18 attending the Canuanã School. Pupils come from remote areas of the country, some travelling many hours by boat. Funded by the Bradesco Foundation, Children Village is one of forty schools run by the foundation providing education for children in rural communities across Brazil. The architects, Gustavo Utrabo and Petro Duschenes from Aleph Zero, designed Children Village in collaboration with Marcelo Rosenbaum and Adriana Benguela from architecture and design studio, Rosenbaum. Central to their vision for the project was the idea of architecture as a tool for social transformation. The architects worked closely with the children to identity their needs and desires for their school. They wanted to create an environment that could be a home away from home, where children could develop a strong sense of both individuality and belonging.
Yaz sıcaklarının 40 derecenin üzerinde seyrettiği tropikal iklim, mimarların ustalıkla ele almak durumunda kaldığı zorluklardan biri oldu. Bu bağlamda yapısını ahşap, çapraz lamine kiriş ve kolonların oluşturduğu geniş bir saçak gölgelendirmeyi üstlendi. Bu asma saçak, iç ve dış mekânlar arasında bir ara mekân oluşturarak yapıyı çevreleyen peyzaja bakan geniş bir veranda etkisi ve iklimlendirmeye ihtiyaç duyulmayan rahat bir ortam yaratmış oldu. Çağdaş bir estetik anlayışını geleneksel tekniklerle birleştiren Çocuk Köyü, jüri tarafından “Brezilya’nın geleneksel mimari dilini yeniden yaratan” bir proje olarak nitelendirildi. Yapı tamamen yerel kaynaklar ve teknikler kullanılarak inşa edildi. Arazide bulunan el yapımı toprak bloklar, termal, teknik ve estetik özellikleri göz önünde bulundurularak duvarların ve kafes çitlerin yapımında kullanıldı. Aynı zamanda uygun maliyetli ve çevresel açıdan sürdürülebilir olan bu yaklaşım sayesinde çevresiyle ve hizmet ettiği toplulukla güçlü ilişkiler kuran bir yapı elde edilmiş oldu. Büyük Jüri adına açıklamalarda bulunan Elizabeth Diller, şöyle konuştu: “Çocuk Köyü, mimari açıdan öne çıkan bir çalışma olmasının ötesine geçerek, Bradesco Vakfı’nın insanların okullara kısıtlı erişimi olmasının önüne geçen ve onlara fazlasıyla ihtiyaç duydukları imkânları sağlayan yardımsever misyonunun temelinde yatan cömertliği bünyesinde taşıyor. Aleph Zero ve Rosenbaum, Brezilya’nın ücra bir köşesinde bulunan bu binanın kullanıcılarının ağırlıklı olarak 13-18 yaş arasındaki gençler olacağı gerçeğini neredeyse unutturacak bir şekilde, detaylandırma ve inşa aşamalarında oldukça sofistike bir yaklaşım göstererek mütevazı bir kahramanlık ortaya koymayı başardı. Mimarlar, bölgenin geleneksel tekniklerini ve malzemelerini yaratıcı bir biçimde yeniden yorumlayarak, topluluk oluşturma ve eğitimde mekânın önemini kanıtlama bağlamında büyük bir başarıya imza attılar.” Aleph Zero’nun yöneticileri Gustavo Utrabo ve Pedro Duschenes şu sözlere yer verdi: “2018 RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü’ne layık görüldüğümüz için çok sevinçliyiz.
Replacing dormitories for 40 students, the new design provides rooms for six children in a more intimate environment. As well as private spaces, public spaces were designed to give ample space for pupils to study, play and relax. Covering an area of almost 25,000 sqm, Children Village is organised into two identical complexes: one for girls and one for boys. Residences are centered around three large, open and well-shaded courtyards at ground level, where the dormitory accommodation is located. On the first floor, there are a number of flexible communal spaces, ranging from reading spaces and television rooms, to balconies and hammocks, where the children can relax and play. The tropical climate, with summertime temperature in the mid-40 degrees, was one of the major challenges cleverly addressed by the architects. The large canopy roof, the structure of which is made up of cross-laminated timber beams and columns, provides shading. The overhanging canopy design has created an intermediary space, between inside and out, giving the effect of a large veranda overlooking the surrounding landscape and creating a comfortable environment with no need for air conditioning. Combining a contemporary aesthetic with traditional techniques, Children Village has been described by the judges as ‘reinventing Brazilian vernacular’. The building is constructed with local resources and based on local techniques. Earth blocks handmade on site were used to construct the walls and latticework, chosen for their thermal, technical and aesthetic properties. As well as being cost effective and environmentally sustainable, this approach creates a building with strong connections to its surroundings and with the community that it serves. Elizabeth Diller, on behalf of the Grand Jury, said: "Beyond being a standout work of architecture, Children Village embodies the generosity of the Bradesco Foundation's philanthropic mission to provide much-needed amenities to those who otherwise have limited access to schools. Aleph Zero and Rosenbaum have achieved a humble heroism, utilizing a sophisticated approach to detailing and construction that belies the fact that the building’s users are predominately teenagers, age 13-18, in a remote area in Brazil. The architect's inventive rethinking of the region’s traditional techniques and materials succeeds in building community and in proving that space matters in education." Gustavo Utrabo and Pedro Duschenes, directors of Aleph Zero, said: “We are thrilled to have been awarded the RIBA International Prize 2018. It has been a joy to see the children making the building their own and adapting the space to fit their needs. Kids will make their own play and have imagination to burn.
natura | 21
haberler | news Çocukların yapıyı kendi başlarına yaptıklarını görmek ve mekânı onların ihtiyaçlarına göre uyarlamak oldukça keyifliydi. Çocuklar burada kendi oyunlarını yaratacaklar ve hayal güçlerini harekete geçirecekler. Baskıcı olmadan kuralcı olmayı, kibirli olmadan destekleyici olmayı ve fazla korumacı olmadan büyümeyi ve gelişmeyi teşvik etmek istedik.” Rosenbaum’un yöneticileri Marcelo Rosenbaum ve Adriana Benguela ise şöyle konuştu: “RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü’ne layık görülmek bizim için büyük bir onur kaynağı. Bu ödül, mimarlığın toplumsal dönüşüm için bir araç olduğu fikrimizi güçlendiriyor; bu araç inşa sürecinin ötesine geçerek gençlerle ataları ve onların bilgi birikimi arasında güçlü bir bağ kuruyor. Mekân, kamusal ve özel arasındaki etkileşimi ve kolektif, doğal ve bireysel arasındaki sosyalleşmeyi kolayla ştırırken, çocukları ve gençleri köklerine ve onları çevreleyen ekosisteme yeniden bağlıyor.” Çocuk Köyü, aşağıda yer alan finale kalmış olağanüstü projelerin arasından sıyrılarak 2018 RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü’nü almaya hak kazandı:
Orta Avrupa Üniversitesi (1. Etap), Budapeşte, O’Donnell + Tuomey Budapeşte’nin kalbinde konumlanan bu yeni üniversite kampüsü, eski binaları ve avluları başarılı bir biçimde birbirine bağlayarak yeni ve dinamik mekânlar yaratıyor.
Toho Gakuen Müzik Okulu, Tokyo, Nikken Sekkei Geleceğin virtüözlerini yetiştiren bu yeni müzik okulu, çalışan müzisyenleri izole etmek yerine onları görsel olarak birbirine bağlamak amacıyla tasarlandı.
Dikey Orman (Il Bosco Verticale), Milano, Boeri Studio Milano’da ağaçların ve insanların bir arada yaşadığı iki kuleden ikincisi olan bu yapı, sürdürülebilir konut alanına yeni bir standart sunmak için tasarlandı. 2016 yılında verilmeye başlanan RIBA Uluslararası Mimarlık Ödülü ilk kez, Peru’nun başkenti Lima’da bulunan ve olağanüstü çarpıcılıkta bir üniversite yapısı olan Mühendislik ve Teknoloji Üniversitesi (UTEC) projesiyle Grafton Architects’e verilmişti.
natura | 22
We wanted to be prescriptive without being overbearing, to be supportive without being patronising, and to encourage growth and development without cosseting it.” Marcelo Rosenbaum and Adriana Benguela, directors of Rosenbaum, said: “We are deeply honoured to have been offered the RIBA International Prize. This award strengthens our understanding of architecture as a tool for social transformation, a tool that transcends construction and creates a deep connection between young people and their ancestors and knowledge. The space facilitates the interaction between public and private, and socialising between the collective, nature and the individual, reconnecting children and young people to their origins and with their surrounding ecosystem.” The RIBA International Prize 2018 jury was comprised of architects Elizabeth Diller (DS+R), Kazuyo Sejima (SANAA), Joshua Bolchover (Rural Urban Framework), Gloria Cabral (Gabinete de Arquitectura) and Peter Clegg (Feilden Clegg Bradley Studio). Children Village was selected as the winner of the 2018 RIBA International Prize from the following outstanding shortlisted entries:
Central European University (Phase 1), Budapest, by O’Donnell + Tuomey A new university campus in the heart of Budapest that successfully links old buildings and courtyards to create vibrant new spaces.
Toho Gakuen School of Music, Tokyo, by Nikken Sekkei A new virtuoso music school designed to visually connect, rather than isolate, practising musicians.
Il Bosco Verticale (Vertical Forest), Milan, by Boeri Studio The second of two residential towers in Milan in which trees and humans coexist, designed to set a new standard in sustainable housing. In 2016, the inaugural RIBA International Prize was awarded to Grafton Architects for their outstanding university building, UTEC (Universidad de Ingeniería y Tecnología) in Lima, Peru.
YILMAZ ZENGER Türkiye tasarım tarihinin kendine özgü isimlerinden Yılmaz Zenger’i 2 Ağustos 2018’de kaybettik. Kendisi hakkında detaylı bir sergi, SALT ve Studio-X İstanbul’da 15 Şubat tarihine kadar gezilebilir. Sergi, SALT Araştırma Mimarlık ve Tasarım Arşivi (SALT Araştırma / SALT Research) kapsamında yürütülen arşiv çalışması paralelinde, Studio-X Istanbul tarafından hazırlandı. Arşiv çalışması tamamlandığında Yılmaz Zenger Arşivi çevrimiçi erişime açılacak. Sergi ekibi, Yılmaz Zenger’i ve sergiyi şöyle anlatıyor: “Mimar, iç mimar, mobilya aksesuar-dekor tasarımcısı, endüstri ürünleri tasarımcısı, fotoğrafçı, sinemacı, ses ve görüntü uzmanı, ressam, heykeltıraş, eğitmen, yazar. Bilim ve teknoloji takipçisi, kullanıcısı, geliştiricisi. Kompozit malzemeyle ürün geliştiricisi, üretici. Kent hakkı, kentlilik hakkı savunucusu. Bilgisini paylaşma tutkunu, ona ait olsun/ olmasın tasarım geliştiricisi. Kimine göre bir 'Rönesans insanı', kimine göre 'dahi'. O ise ona yakıştırılanlar arasında en çok 'hayalci' sıfatını benimsedi; kendini en çok 'problem çözücü' olarak tanımladı. Tüm bu özellikleriyle Yılmaz Zenger, bir benzerine daha rastlaması zor, üretken bir yaşam sürdü. Ardında, etkisi sürecek derin izler bıraktı, bize de bu izleri bulmak, kaydetmek, çözümlemek, paylaşmak, yeniden okumak ve yeniden paylaşmak düşüyor. Sergiyi ve paralelindeki arşivleme çalışmasını onun dünyasına girmek için atılmış bir ilk adım olarak ele aldık. Bu çalışma onunla birlikte başladı. Onun işaret ettiği kişilerin katkılarıyla gelişti. Mimarlar, iç mimarlar, tasarımcılar, fotoğrafçılar, sanatçılar, sanat danışmanları, malzeme, üretim ve sağlık sektöründen profesyoneller, reklamcılar, yayıncılar, işverenler, akademisyenler, öğrencileri, ailesi ve ustabaşısı –bir başka deyişle yol arkadaşları– onun üretimini ve düşünce dünyasını yansıtan bireyler olarak devreye girdiler; sözleri, yazıları ve arşivleriyle dokümantasyon ve belgeme sürecine katkı verdiler. Araştırmacının erişimine açmak hedefiyle Yılmaz Zenger’in kendi arşivi üzerinde de çalışılmaya başlandı. Süreli yayınlar başta olmak üzere literatür taraması yapıldı. Bir noktada, işlerini bizlere, yani hepimize emanet ederek aramızdan ayrılan Yılmaz Zenger’in de arzu ettiği üzere, ürünleri, yapıtları, yazıları ve bu külliyatı içinde barındıran arşivi ile birikimlerinin ilerleyen tarihlerde yeni okumalara destek vermesini dileriz.” Yılmaz Zenger, a one of a kind name in Turkey’s design history, passed away on August 2, 2018. A comprehensive exhibition on Zenger can be seen in SALT and Studio-X Istanbul, until February 15, The exhibition is prepared by Studio-X Istanbu, in parallel with the archival work carried out under the SALT Research Architecture and Design Archive (SALT Araştırma / SALT Research). When completed, Yılmaz Zenger Archive will be available online. The exhibition team tells about Yılmaz Zenger: “Architect, interior designer, furniture-accessory-decor designer, industrial designer, photographer, filmmaker, sound and image expert, painter, sculptor, teacher, writer. Science and technology follower, user, developer. Manufacturer, product developer using composite materials. Advocate of city rights and urban rights. He has a passion for sharing his knowledge and develops design whether it is his or not. For some he is a “man of Renaissance” and, for others he is a “genius”. He adopted the title of “dreamer” among all the names used for him; he often describes himself as “problem-solver”. With all these aspects, Yılmaz Zenger has lived a productive life, which is hard to come across. He has left long lasting footprints behind him; and it is up to us to trace these footprints, record, analyze, share, reinterpret and re-share them. We have set forth the exhibition and the accompanying archival work as a first step to enter his world. This work has started with him. It evolved with the contributions of the people he referred to. Architects, interior designers, designers, photographers, artists, art consultants, material, production and health professionals, advertisers, publishers, employers, academicians, students, his family and foremen -in other words his companions- have stepped up as individuals reflecting his world of production and ideas and contributed to the documentation process with their words, writings, and archives. A study has also been carried out on the personal archive of Yılmaz Zenger with the aim of opening it to researchers. A literature review was carried out, especially on periodicals. We wish that his products, works, and the archive including this collection contributes to new interpretations in the future, in accordance with the wishes of Yılmaz Zenger, who has left among us at one point, after entrusting his work to us.”
haberler | news
haberler | news
4. İSTANBUL TASARIM BİENALİ SONA ERDİ Okullar Okulu’nu altı haftada 200.000’in üzerinde kişi gezdi THE 4th ISTANBUL DESIGN BIENNIAL CAME TO AN END The School of Schools attracted more than 200,000 visitors in the course of six weeks İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen 4. İstanbul Tasarım Bienali 4 Kasım Pazar günü sona erdi. Jan Boelen küratörlüğünde, Okullar Okulu teması altında gerçekleşen bienal, Beyoğlu’nda yer alan altı farklı mekânda 200’den fazla proje ve etkinliğe ev sahipliği yaptı. Kapılarını açtığı 22 Eylül’den itibaren ücretsiz olarak gezilebilen ve izleyicilerden yoğun ilgi gören 4. İstanbul Tasarım Bienali’ni açık kaldığı altı hafta boyunca 200.000’in üzerinde kişi ziyaret etti.
Organized by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the 4th Istanbul Design Biennial closed its doors on Sunday, November 4. Curated by Jan Boelen under the theme A School of Schools, the biennial hosted more than 200 projects and events in six different venues located in Beyoğlu. The 4th Istanbul Design Biennial, which could be toured free of charge starting from its launch and garnered a great deal of attention from the audience, attracted more than 200,000 visitors during the six weeks in which the biennial remained open.
Öğrenme Ve Ta sar ımla İlişkimizi Sorgulayan Bir Bienal: Okullar Okulu Tasarım eğitiminin nasıl farklı olabileceği, eskiden ve yeniden neler öğrenilebileceği, gelenekselle teknolojinin nasıl bir araya geleceği, farklı ağlar içinde nasıl farklı üretilebileceği ve nasıl alternatifler yaratılabileceği gibi soruları merkezine alan 4. İstanbul Tasarım Bienali’nde, haritalardan yiyeceklere, ölçüm birimlerinden zamana, zanaattan yapay zekâya, resimden uzay istasyonuna kadar tasarımı ve öğrenme biçimlerimizi farklı açılardan inceleyen projeler yer aldı. Jan Boelen’in küratörlüğünü yaptığı bienalde Vera Sacchetti ve Nadine Botha yardımcı küratör olarak görev aldı.
A Biennial That Questions Our Relationship with Learning and Design: A School of Schools Grounding on the questions of how can design education be different, what we can learn from the old and the new, how can we juxtapose the traditional with the technological, how can we produce differently in different networks and how can we create alternatives, the 4th Istanbul Design Biennial featured various projects that tackled design and our learning methods from different perspectives, ranging from maps to foods, scaling units to time, crafts to artifical intelligence, and painting to space station. Curated by Jan Boelen, the biennial welcomed Vera Sacchetti and Nadine Botha as associate curators.
Sayılarla Bienal
Biennial in Numbers
200.000 ziyaretçi 6 mekân 6 hafta 38 gün 21 ülkeden 200’ün üzerinde katılımcı 120 proje 148 etkinlik 59 panel, 137 konuşmacı 46 performans, 173 performansçı 35 atölye, 64 yürütücü, 418 atölye katılımcısı, 49 öğrenci 50 film gösterimi 1 fotoğraf sergisi 3 dilde çocuk kitabı 26 paralel etkinlik
Mekanlâr Sınıflara, Sokaklar Koridorlara Dönüştü
4. İstanbul Tasarım Bienali, ücretsiz sergi ve etkinlikleriyle Beyoğlu’nda yer alan altı mekâna yayılırken, her mekân tasarımı farklı bir açıdan sorgulayan bir okula dönüştü. natura | 24
200,000 visitors 6 venues 6 weeks 38 days More than 200 participants From 21 countries 120 projects 148 events 59 panels, 137 speakers 46 performances, 173 performers 35 workshops, 64 conductors, 418 workshops participants, 49 learners 50 film screenings 1 photography exhibition 1 Children’s book in 3 languages 26 parallel events
Akbank Sanat’ta Bozum Okulu, Yapı Kredi Kültür Sanat’ta Akışlar Okulu, Pera Müzesi’nde Ölçekler Okulu, Arter’de Dünya Okulu, SALT Galata’da Zaman Okulu ve Studio-X Istanbul’da Sindirim Okulu yer aldı.
Bienalin Uyduları
Bienal projeleri mekânların dışına taşarak uydu mekânlar aracılığıyla İstanbul’un farklı noktalarına da yayıldı. SO? Mimarlık’ın çeşitli kurumlarla beraber olası bir İstanbul depremi sonrası Haliç’e yerleştirilebilecek yüzen evlerden oluşan projesinin gerçek boyutlu bir prototipi, Dünya Okulu Uydu Mekânı Rahmi M. Koç Müzesi’ne yerleştirildi. Naho Kubota’nın İstanbul ve Ankara'da bulunan beş mimarlık okulunda çektiği fotoğraflardan oluşan Mimarlık Okulları adlı fotoğraf serisi iki hafta boyunca Taksim Meydanı’nda sergilendi. Tasarım kolektifi AATB’nin Eyess Isstanbul projesi kapsamında ise Uluslararası Uzay İstasyonu’nu (ISS) takip eden iki devasa göz, Ölçekler Okulu Uydu Mekânı The Marmara Pera’nın tepesindeki YAMA ekranına yerleştirildi.
Altı Hafta Süren Etkinlik Maratonu
The schools that took part in the scope of the biennial are: Unmaking School at Akbank Sanat, Currents School at Yapı Kredi Culture and Arts Center, Scales School at Pera Museum, Earth School at Arter, Time School at SALT Galata, and Digestion School at Studio-X Istanbul.
Satellites of the Biennial
The biennial projects extended beyond the venues and spread to different corners of İstanbul through satellite sites. A life-size prototype of the project designed by SO? Architects’ and collaborators, consisting of floating houses that could be placed in The Golden Horn in case of a possible earthquake in İstanbul, has been installed in The Rahmi M. Koç Museum, which is home to the Satellite Site of Earth School. A photography exhibition entitled Architecture Schools, featuring photos taken by Naho Kubota in five architecture schools located in İstanbul and Ankara, has been exhibited in Taksim Square for two weeks. In the scope of the design collective AATB’s Eyess Isstanbul project, two giant eyes tracking the International Space Station (ISS) have been installed at the YAMA screen on top of The Marmara Pera Hotel, the Satellite Site for the Scales School.
4. İstanbul Tasarım Bienali bu yıl, sergilerin ötesinde sunduğu 150’ye yakın etkinlikle altı hafta boyunca yaşayan bir üretme, paylaşma ve öğrenme platformuna dönüştü. Bienalin kamusal programı kapsamında söyleşilerden performanslara, yüz yogası egzersizlerinden blockchain atölyesine, koleksiyonerlik sohbetinden yemek atölyesine, kafe sohbetlerinden haritalama çalışmasına çok çeşitli aktiviteler gerçekleştirildi. Bienalde atölyeler Edding sponsorluğunda gerçekleşti.
A Six-week Long Event Marathon
Üniversiteler Bienalin Parçası Oldu
Universities Became a Part of the Biennial
Arter’de yer alan Dünya Okulu’nun tema sponsoru İstanbul Kültür Üniversitesi, Pera Müzesi’nde yer alan Ölçekler Okulu’nun tema sponsoru Yeditepe Üniversitesi ve bienale katkı sağlayan kuruluşlar arasında yer alan İstanbul Bilgi Üniversitesi de bienal süresince bienal mekânlarında ve üniversite kampüslerinde çeşitli paneller, sergiler, atölyeler ve söyleşilerden oluşan bir program sundu.
Istanbul Kültür University, the theme sponsor of the Earth School featured in Arter, Yeditepe University, the theme sponsor of the Scales School featured in Pera Museum, and Istanbul Bilgi University, one of the biennial’s contributing institutions, presented an extensive programme of panels, exhibitions, workshops and talks throughout the biennial at the biennial venues and university campuses.
4. İstanbul Tasarım Bienali, daha önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl da Türkiye’nin farklı kentlerinden ve yurtdışından birçok üniversiteyi bir araya getiren özel bir etkinlik serisi düzenledi. Bienal süresince devam eden Okullar Okulu: Akademi Günleri etkinlikleri aracılığıyla Türkiye çapında 20’den fazla üniversite, bienal teması etrafında gerçekleştirilen 40’a yakın projeyi bienal mekânlarında katılımcılarla paylaştı.
This year, the 4th Istanbul Design Biennial turned into a platform of production, sharing and learning over the course of six weeks, with nearly 150 events in addition to exhibitions. The biennial’s public programme included a wide range of activities, from interviews to performances, face yoga exercises, blockchain workshops, collector talks, food workshops, café talks, and mapping studies. The biennial’s workshops were sponsored by Edding.
Just as in the previous editions, the 4th Istanbul Design Biennial organized a special series of events that brought together various universities from different cities of Turkey and abroad. Through A School of Schools: Academy Days, which continued throughout the biennial, more than 20 universities showcased nearly 40 projects carried out on the axis of biennial’s theme at the biennial venues.
Venues Transformed into Classrooms, Streets Transformed into Hallways
While the 4th Istanbul Design Biennial spread over six different venues in Beyoğlu with its free-entry exhibitions and events, each venue transformed into a school that questioned design from a different perspective. natura | 25
haberler | news
haberler | news
TÜRKİYE PAVYONU’NDA VARDİYA SONA ERDİ “THE SHIFT” ENDS AT THE PAVILION OF TURKEY
The Pavilion of Turkey hosted world-renowned architects and designers
Mimar Emre Arolat, bu yıl düzenlenen 4. İstanbul Tasarım Bienali’nin küratörü Jan Boelen, dünyaca ünlü tasarımcı Tobia Scarpa, Finlandiya asıllı mimar Juhani Pallasmaa ve ABD’li mimar Peter Eisenman Türkiye Pavyonu’nda bir araya gelerek mimarlık ve bienal konuları hakkında görüş ve deneyimlerini paylaştı.
Architect Emre Arolat, Jan Boelen, the curator of this year’s 4th Istanbul Design Biennial, world-famous designer Tobia Scarpa, Finnish architect Juhani Pallasmaa and American architect Peter Eisenman came together at the Pavilion of Turkey and share their opinions and experiences on the relevant topics about architecture and biennale.
Pavyonda öğrenciler ve bienal ziyaretçilerinin katılımıyla gerçekleşen konuşmalar YouTube’dan ve vardiyaxpress.com adresindeki web sitesi üzerinden yayınlanan canlı yayınlarla dünyanın farklı yerlerinden izleyiciler tarafından da takip edildi.
In the framework of the pavilion, the talks that were held with the participation of students and biennale visitors were followed by viewers from different parts of the world via live broadcasts on YouTube and vardiyaxpress.com.
16 ülke, 41 okul, 485.000 km yol
16 countries, 41 schools and a 485,000-km-long route
“Bienal ne için var?”, “Bienal kimin için var?” ve “Bienal ne işe yarar?” sorularını merkeze alan Vardiya kapsamında, mimarlık ve tasarım dünyasının beş önemli ismi Türkiye Pavyonu’nun konuğu oldu.
Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi Türkiye Pavyonu’nda yer alan Vardiya projesi ve sergisi 183 günlük maratonun ardından tamamlandı. Venedik Mimarlık Bienali’ni 275 binin üzerine ziyaretçi gezdi. Vardiya hakkında detaylı bilgiye, duyurulara ve projenin küratörü Kerem Piker ile yaptığımız söyleşiye geçtiğimiz aylarda Natura’da yer vermiştik. The Shift project and exhibition featured in the Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition ended after a 183-daylong marathon. The Venice Architecture Biennale was attended by over 275,000 visitors. We gave detailed information and announcements about The Shift, along with an interview with the project coordinator Kerem Piker, in recent months in Natura.
Dünyanın önde gelen mimarlık etkinliklerinden Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi 25 Kasım Pazar günü sona erdi. İstanbul Kültür Sanat Vakfı koordinasyonunda gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda bu yıl, küratörlüğünü Kerem Piker’in, yardımcı küratörlüğünü Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev ve Erdem Tüzün’ün üstlendiği “Vardiya” projesi yer aldı.
The Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition, one of the world’s leading architectural events, has ended on Sunday, November 25. Coordinated by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), this year’s Pavilion of Turkey featured “The Shift” project, which was curated by Kerem Piker along with associate curators Cansu Cürgen, Yelta Köm, Nizam Onur Sönmez, Yağız Söylev and Erdem Tüzün.
Türkiye Pavyonu’nu salt bir sergi alanı olmanın ötesinde bir buluşma, karşılaşma ve üretim mekânına dönüştüren Vardiya projesi kapsamında, 16 farklı ülkeden 122 mimarlık öğrencisi, haftalık vardiyalar halinde Venedik’e gitti. Bienal sergilerini gezen öğrenciler, kamuya açık bir dizi etkinlik ve atölye çalışmasına katıldı ve film, enstalasyon, maket, fanzin, üç boyutlu baskı gibi pek çok farklı formatta özel içerikler üretti.
Transforming the Pavilion of Turkey into a venue for meeting, encountering and producing beyond a mere exhibition space, The Shift project gave place to 122 architecture students from 16 different countries who visited Venice in weekly shifts. Students visiting the biennale exhibition participated in a series of public events and workshops and produced special contents in a plethora of different formats such as films, installations, models, fanzines and 3D prints.
Geçen altı aylık süreçte bienalin bu yılki teması “Freespace / Serbestmekân” kavramı çerçevesinde bienali bir öğrenme platformuna dönüştüren Vardiya projesi, 13 atölye çalışmasının yanı sıra canlı yayınlanan çevrimiçi yuvarlak masa oturumları ve konuk konuşmacılarıyla birlikte mimarlığın gündeminde yer alan konuları tartışmaya açtı.
The Shift project, which transformed the biennale into a learning platform in the previous six-month period, in the framework of the event’s 2018 theme adopting the concept “Freespace”, opened the agenda items of architecture up for debate through 13 workshops, digital roundtable discussions which were broadcasted online, and numerous keynote speakers.
natura | 26
Dünyaca ünlü mimarlar ve tasarımcılar Türkiye Pavyonu’nun konuğu oldu
Grounding on the questions of “Why a biennale exists?”, “For whom a biennale exists?” and “What a biennale does?”, The Shift hosted five prominent figures of the architecture and design world in the scope of the Pavilion of Turkey.
Vardiya projesi kapsamında mimarlık öğrencilerine yönelik gerçekleştirilen uluslararası açık çağrıya toplam 29 ülkede eğitim gören 450’nin üzerinde mimarlık öğrencisi başvurdu. Üç aşamalı değerlendirme sürecinin ardından seçilen 122 öğrenci, farklı dönemlerde birer hafta boyunca Venedik’te kaldı.
In the scope of The Shift project, more than 450 architecture students studying in 29 different countries applied to the international open call aiming at architecture students. 122 students who were selected after the three-stage evaluation process stayed in Venice for one week in different periods.
Öğrenciler, hangi atölyelere katılacakları belirlendikten sonra yaklaşık bir aylık ön hazırlık süreci esnasında birbirleriyle ve atölye yürütücüleri ile sanal ortamda tanıştılar ve bir haftalık yoğun bir araştırma, öğrenme ve üretme sürecinin bir parçası olmak üzere ilk kez Venedik’te bir araya geldiler.
Following the specification of workshops in which the students would participate, they met each other and workshop coordinators in a virtual environment during the monthlong preliminary process and later came together for the first time in Venice to be a part of an intensive weeklong process of researching, learning and producing.
Türkiye’nin yanı sıra ABD’den Çin’e, Filistin’den Venezuela’ya, Kosta Rika’dan Almanya’ya 16 farklı ülkedeki okullarda eğitim hayatını sürdüren toplam 122 öğrenci 13 hafta süresince gerçekleşen vardiyalara katılmak üzere toplam 485.000 km yol kat etti. Öğrencilerin uçak biletleri, konaklama giderleri ve bir hafta boyunca Venedik’te yaptıkları harcamalar İKSV tarafından karşılandı.
A total of 122 students studying in schools located in 16 different countries from the US to China, Palestine to Venezuela, Costa Rica to Germany, in addition to Turkey, covered a distance of 485,000 km to participate in shifts that continued for 13 weeks. The students’ airline tickets, accommodation expenses and other charges they made in Venice during their weeklong stay have all been covered by İKSV.
13 atölye, 122 öğrenci, 60’ın üzerinde çevirimiçi konuşma
13 workshops, 122 students, more than 60 digital talks
Korku filmlerinden kent-çocuk ilişkisine, yapay zekâdan tasarım ve zanaat geleneği ile sosyal ve toplu konut üretimine uzanan çeşitli temalar etrafında gerçekleşen 13 atölye boyunca hem atölye konuları, hem de farklı konular etrafında toplam 60’ın üzerinde çevirimiçi konuşma düzenlendi.
More than 60 digital talks were held in relation with the workshop topics and various other subjects throughout 13 workshops, which were carried out on the axis of various themes ranging from horror films to city-children relationship, from artificial intelligence to social and mass housing production through design and crafts tradition.
Bienal süresince gerçekleşen 13 atölyeye davet edilen toplam 122 öğrenci ve sayısı 40’ı aşan akademisyen, mimar, sanatçı ve araştırmacı, süreç boyunca farklı konularda araştırma, tartışma ve belgeleme yapma olanağı buldu.
As the guests of 13 workshops carried out during the biennale, a total of 122 students and more than 40 academicians, architects, artists and researchers found the opportunity to conduct research, debate and documentation on different topics throughout the process.
natura | 27
haberler | news
Vardiya projesi kapsamında aralarında Cynthia Davidson, Bernard Khoury, Han Tümertekin, Francois Roche, Vasıf Kortun gibi mimar, düşünür, araştırmacı, küratör ve sanatçıların da yer aldığı konuşmacılarla gerçekleştirilen çevirimiçi buluşmalar projenin YouTube kanalı ve vardiyaxpress.com adresindeki internet sitesi üzerinden de canlı olarak takip edilebildi. Projenin sona ermesinin ardından da aynı kanallar üzerinden ulaşılabilen konuşmalarla Vardiya projesi aynı zamanda bir açık kaynak hâline geldi.
In the scope of The Shift project, digital meetings that were held with keynote speakers including architects, thinkers, researchers, curators and artists such as Cynthia Davidson, Bernard Khoury, Han Tümertekin, Francois Roche and Vasıf Kortun, were available to be followed live on the project’s dedicated YouTube channel and vardiyaxpress. com. Following the completion of the project, these talks that could be accessed through same channels transformed The Shift project into an open source.
Vardiya kitabına ödül
An award for The Shift Book
Vardiya kapsamında hazırlanan kalıcı eserlerden biri de dört kitaptan oluşan Vardiya yayını oldu. Okay Karadayılar ve Ali Taptık (ONAGÖRE) tarafından tasarlanan kitap, Grafik Tasarımcılar Meslek Kuruluşu (GMK) tarafından verilen 37. Grafik Tasarım Ödülleri’nde En İyi Kitap ödülüne layık görüldü. Kitabın ve projenin görsel kimliği Okay Karadayılar ve Ali Taptık (ONAGÖRE), serginin tasarımı KPM (Kerem Piker Mimarlık), projenin video içerikleri Can Tanyeli (SARRAF GALEYAN MEKANİK) tarafından yapıldı.
One of the lasting works that were prepared in the frame of The Shift turned out to be the official publication of the project, which is comprised of a set of four books. Designed by Okay Karadayılar and Ali Taptık (ONAGÖRE), the book received the Book of the Year Award at the 37th Graphic Design Awards, which is granted by Turkish Graphic Designers Association (GMK). The visual identity of the book and project was created by Okay Karadayılar and Ali Taptık (ONAGÖRE), the design of the exhibition was realized by Kerem Piker Architecture Office (KPM), and the video content of the project was carried out by Can Tanyeli (SARRAF GALEYAN MECHANICS).
Venedik Mimarlık Bienali’ne 275 binin üzerinde ziyaretçi
Venice Architecture Biennale attracted more than 275,000 visitors
26 Mayıs–25 Kasım 2018 tarihleri arasında gerçekleşen Venedik Bienali 16. Uluslararası Mimarlık Sergisi’nde küratörlüğünü Yvonne Farrell ve Shelley McNamara’nın üstlendiği “Freespace / Serbestmekân” başlıklı 71 katılımcının eserlerinin sergilendiği ana serginin yanı sıra Arsenale ve Giardini’de Türkiye Pavyonu’nun de aralarında bulunduğu 63 ülkenin sergileri yer aldı. Venedik Mimarlık Bienali tarafından açıklanan verilere göre, Türkiye Pavyonu'nun da yer aldığı Venedik Mimarlık Bienali'ni açık kaldığı 6 aylık süreç içerisinde 275 binin üzerinde ziyaretçi gezdi. Bienali gezen ziyaretçi sayısı 2016 yılında gerçekleşen bir önceki mimarlık bienaline kıyasla yüzde 6 artış gösterdi. Bienali gezen 26 yaşın altındaki ziyaretçi sayısı ise toplam ziyaretçi sayısının yüzde 50’si oldu. natura | 28
Organized between May 26-November 25, 2018, the Venice Biennale 16th International Architecture Exhibition featured works by 71 participants at the main exhibition having the theme “Freespace”, curated by Yvonne Farrell and Shelley McNamara, along with the exhibitions of 63 countries also including the Pavilion of Turkey, which were showcased at Arsenale and Giardini. According to the data released by Venice Architecture Biennale, more than 275,000 attendees visited the Venice Architecture Biennale, also including the Pavilion of Turkey, within the scope of the 6-month-long process in which the event was open for visitors. The number of attendees visiting the biennale increased by 6 percent compared to the event’s previous edition, which took place in 2016. The number of attendees under the age of 26 who visited biennale made up 50% of the total number of visitors.
haberler | news
haberler | news
AFİFE BATUR’U YİTİRDİK AFİFE BATUR PASSED AWAY Çok sayıda kitabın yazarı ve birçok mesleki ödülün sahibi olan, mimarlık tarihçisi Prof.Dr. Afife Batur 16 Aralık Pazar günü ya şamını yitirdi. Afife Batur’un cenazesi, 17 Aralık Pazar tesi günü Ta şkışla’da gerçekleştirilen törenden sonra Zincirlikuyu Camii’nden kaldırıldı. Yakınlarına ve mimarlık dünyasına ba şsağlığı dileriz. Afife Batur İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden 1959 yılında mezun oldu. 1960 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi Kürsüsü’nde asistan olarak ba şladığı akademik kariyerinde “Osmanlı Camilerinde Kemer/ Strüktür-Biçim İlişkisi Üzerine Bir Deneme (130 0 -1730)” konulu tezi ile doktor (1974), “Osmanlı Camilerinde Eğrisel Ör tüler/ Strüktür-Biçim İlişkis”’ ba şlıklı tezi ile doçent (1980) ve “İstanbul Metrosu ve Tüp Geçişi Güzergah Bölgelerinin Arkeolojik ve Mimari Etüdü” konulu ara ştırması ile profesör unvanlarını aldı. Afife Batur, geç Osmanlı mimarlığı ve sanatı, çağda ş mimarlık, çağda ş Türkiye mimarlığı gibi ağırlıklı lisansüstü dersleri ve rölöve-restorasyon projesi stüdyosu eğitimi vermekteydi. 14 doktora, 26 yüksek lisans tezinin danışmanı oldu. Ulusal ve uluslararası toplantılarda sunulmuş ve yayımlanmış çok sayıda Türkçe ve yabancı dilde (Fransızca ve İngilizce) bildiri ve makalesi vardır. Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi (Tarih Vakfı ve Kültür Bakanlığı Yay. 1994-1995) için yakla şık doksan adet maddenin yazımını üstlendi. Yayımlanmış kitapları: Osmanlı Camilerinde Kemer / Strüktür-Biçim İlişkisi Üzerine Bir Deneme (130 0 -1730), İstanbul, İTÜ Yay. (1974), Dünya Kenti İstanbul/ IstanbulWorld City, (ed.) Tarih Vakfı Yay. (1996), İstanbul: İnançların Buluştuğu Kent, Birlikte ve Yanyana, Milli Reasürans Yay. (1996), Dünya Kenti İstanbul Sergisi / Istanbul World City Exhibition, Tarih Vakfı ve YKY Yay. (1997), Bir Mimar, Bir Yorum: Alexandre Raymond, YKY Yay. (1999), Bir Usta, Bir Dünya: Mimar Vedat Tek, YKY Yay. (20 0 0), Atatürk İçin Düşünmek: İki Yapıt, natura | 30
Having numerous published books and various professional awards, the architectural historian Prof. Afife Batur (PhD) passed away on Sunday, December 16. Her funeral was held on Monday, December 17, at Zincirlikuyu Mosque, following the memorial service at Taşkışla. We extend our deepest condolences to her family and to the world of architecture. Afife Batur graduated from Istanbul Technical University (ITU) Faculty of Architecture in 1959. In 1960, she started to work at ITU Faculty of Architecture, Chair of Architecture History, which marks the beginning of her academic career, in which she received her PhD (1974) with her doctorate thesis titled “A Dissertation on the Arch/ Structure-Form Relation in Ottoman Mosques”; the title “Associate Professor” (1980) with her thesis titled “A Dissertation on the Curvilinear Coverings and Transition Elements/ Structure-Form Relation in Ottoman Mosques” and the title “Professor” with her research titled “A Site Study on the Evaluation of the Archaeological, Historical and Cultural Assets on the Routing of the Istanbul Metro and Bosphorus Tube Crossing”. Afife Batur gave predominantly postgraduate lectures such as the late Ottoman architecture and art, contemporary architecture and contemporary Turkish architecture, in addition to studio trainings on surveying-restoration projects. She supervised 14 PhD and 26 master’s theses. She has numerous proceedings and articles in Turkish and foreign languages (French and English), which were presented and published in national and international meetings. She wrote approximately 90 items for the Encyclopedia of Istanbul From Past to Present (Foundation of History and Ministry of Culture Pubs. 1994-1995). Published books: A Study on the Arch/ Structure-Form Relation in Ottoman Mosques (1300-1730), Istanbul, ITU Pubs. (1974), Istanbul World City (ed.), Foundation of History Pubs. (1996), Istanbul: The City Where Faiths Meet, Together and Side by Side, Milli Re Pubs. (1996), Istanbul World City Exhibition, Foundation of History and Yapı Kredi Culture Arts and Publishing (1997), An Architect, An Interpretation: Alexandre Raymond, Yapı Kredi Culture Arts and Publishing (1999), One Master, One World: Architect Vedat Tek, Yapı Kredi Culture Arts and Publishing (2000), Thinking for Atatürk: Two Works, Two Architects, Milli Re Pubs. (2000), Vedat Tek, An Architect on the Track of his Identity, Yapı Kredi Culture Arts and Publishing (2002), Seven Centuries of Ottoman Architecture (with ed. N. Akın and S.
İki Mimar, Milli Reasürans Yay. (20 0 0), Kimliğinin İzinde Bir Mimar, Vedad (Tek), YKY Yay. (20 02), Osmanlı Mimarlığının Yedi Yüzyılı, (ed. N. Akın ve S. Batur ile birlikte) YEM Yay. (20 0 0), İznik Çinisi ve Rüstem Pa şa Camisi / İTÜ Bilimsel CDROM Dizisi No:0 0 01 (DPT tarafından finanse edilen İznik Çinisi Geliştirme Projesi kapsamında ve beş kişilik ekiple çalışıldı), Doğu Karadeniz’de Kırsal Mimari, Milli Reasürans Yay. (20 05), Concise Histor y of Turkish Republican Architecture, Mimarlar Odası Yay. (20 05); Architectural Guide to İstanbul, Mimarlar Odası İst. Büyükkent Şb. Yay. (20 06), Mimar Kemaleddin Yapıları Rehberi, (ed. ve yazar), Mimarlar Odası İst. Büyükkent Şb. Yay. (20 07), Mimar Kemaleddin / Tarihin Dönüm Noktalarında Bir Ya şam, Mimarlar Odası Yay. (20 07). Mesleki ve akademik görevleri: TMMOB Yönetim Kurulu üyeliği, 1970 -71; Mimarlar Odası 2. ba şkanlığı 1971-72; Mimarlık Dergisi Yayın Komitesi Üyeliği 1972-73; UIA Ödülleri seçme komitesi üyeliği ve rapor törlüğü, 1974; UIA tarafından UNESCO için istenen “Or tadoğu Ülkelerinde Mimarlık Eğitimi ve Sorunları” konulu raporun hazırlık komitesinde üyelik ve rapor törlük, 1974; “Avrupa Mimari Miras Yılı: 1975” Türkiye Milli Komitesi Üyeliği, 1974-75 ve Yönlendirme Çalışmaları Dönem toplantılarına Türkiye Milli Komitesi adına katılım, Paris 1974; “Mimarlık Eğitiminin Çağda şla ştırılması” konulu UIA II. Bölge Sempozyumu düzenlenmesi, EMI 1977 (Şazi Sirel ile birlikte); UIA Mimarın Eğitimi Çalışma Grubu II. Bölge Sekretar yasında ve UIA Türkiye Milli Kesiminde temsilci üyelik; Türkiye Milli Komisyonu adına “World Ar t Nouveau/Jugendstil Architectural Heritage” UNESCO Projesine katılım, 19891994; Kültür Bakanlığı İstanbul III Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyeliği, 1995-96, 1998; İnsan Yerleşimleri Uluslararası Konferansı Habitat II İstanbul Zir vesi 1996 kapsamında “Dünya Kenti İstanbul” sergisi genel koordinatörlüğü ve yayınları; TMMOB İstanbul Büyükkent Şubesi Ba şkanlığı, 1998-20 0 0; Osmanlı Mimarlığının Yedi Yüzyılı Uluslararası Sempozyumu 1999 için İstanbul Büyükkent Şubesi adına genel koordinatörlük ve yayınlar; UIA 20 05 / Uluslararası Mimarlar Birliği Genel Kurulu ve Kongresi kapsamında Ar t Nouveau / Yeni Sanat Sergisi ve yayınları; mA AN20 05 Asya Modern Mimarlığı Kongresi eşba şkanlığı ve yayınlar; Mesleki ödüller: Mimari proje yarışmaları (S.Batur ile): Maçka Oteli, mansiyon, 1966; Zonguldak Kız Öğretmen Okulu, 3. ödül, 1967; Sayıştay Ek Binası, 2. ödül,1969. Ulusal Mimarlık Yarışması 2000, Mesleğe Katkı Ödülü; İTÜ 40. Hizmet Yılı Ödülü, 2000. İTÜ Vakfı Ara ştırma ve Yayın Dalı’nda 1. Ödül.
Batur) YEM Pubs. (2000), Iznik Tiles and Rüstem Paşa Mosque/ ITU Scientific CD-ROM Series No: 0001 (collaborated with a team of five members within the scope of Iznik Tile Development Project, funded by DPT, the State Planning Organization), Rural Architecture in the Eastern Black Sea Region, Milli Re Pubs. (2005), Concise History of Turkish Republican Architecture, Chamber of Architects Pubs. (2005), Architecturel Guide to Istanbul, Chamber of Architects, Istanbul Metropolitan Branch Pubs. (2006), A Catalogue of Architect Kemaleddin Buildings, (ed. and writer), Chamber of Architects, Istanbul Metropolitan Branch Pubs. (2007), Architect Kemaleddin / A Life Between the Milestones of History, Chamber of Architects Pubs (2007). Professional and academic duties: TMMOB Chamber of Architects, Board Member, 1970-71; Vice Chair of Chamber of Architects, 1971-72; Architecture Magazine Editing Committee Member, 1972-73; Union of International Architects (UIA), awards selection committee member and rapporteur, 1974; UIA for UNESCO, member and rapporteur of the preparation committee of the report entitled “Issues of Education in Architecture in Middle East Countries”, 1974; “Architectural Heritage Year: 1975” Turkish National Committee Member, 1974-75 and participation to UIA Guidance Studies Term Meetings on behalf of Turkish National Committee, Paris, 1974; Organization of UIA II Region Symposium titled “Modernization of Architecture Education”, EMI 1977 (with Şazi Sirel); UIA Training of Architects Work Group II Region Secretariat and UIA Turkish National Committee, alternate member; participation to the UNESCO’s “World Art Nouveau/Jugendstil Architectural Heritage” project on behalf of the Turkish National Commission 1989-1994; Turkish Republic Ministry of Culture Istanbul III Board for the Conservation of Cultural and Natural Heritage, Member, 1995-96, 1998; General Coordinator and in charge of the publication of “Istanbul World City” exhibition organized within the scope of Human Settlements International Conference Habitat II Istanbul Summit; TMMOB Chamber of Architects Istanbul Metropolitan Branch, President, 1998-2000; Seven Centuries of Ottoman Architecture Symposium 1999, general coordinator and publisher on behalf of the Istanbul Metropolitan Branch; Art Nouveau Exhibition and publications within the scope of UIA 2005 Union of International Architects General Board and Congress; mAAN2005 (Modern Asian Architecture Network) Congress, co-chair and publications. Professional awards: Architectural project competitions (with S. Batur): Maçka Hotel, honorable mention, 1966; Zonguldak Girls’ Teacher Training School, 3rd Prize, 1967; Supreme Court of Accounts Annex, 2nd Prize, 1969; National Architecture Competition, Grand Prix of Contribution and Service to Architecture, 2000; ITU 40th Year of Service Award, 2000; 1st Prize in ITU Foundation Research and Publication Category.
natura | 31
haberler | news
haberler | news
16. İSTANBUL BİENALİ’NİN BAŞLIĞI AÇIKLANDI: YEDİNCİ KITA THE 16th ISTANBUL BIENNIAL UNVEILS ITS TITLE: THE SEVENTH CONTINENT İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 14 Eylül-10 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenlenecek 16. İstanbul Bienali, insan faaliyetlerinin dünyada bıraktığı izleri araştırmak üzere yola çıkıyor. Nicolas Bourriaud’nun küratörlüğünde düzenlenecek bienal, odağına insanlığın yarattığı doğal ve kültürel atıkları alarak, sanatçılar, düşünürler, antropologlar ve çevrecilerle birlikte sanatın güncel durumunu inceliyor. 16. İstanbul Bienali’nin başlığı, 11 Aralık Salı günü İstanbul Özel Saint-Joseph Fransız Lisesi’nde düzenlenen bir basın toplantısında duyuruldu. İKSV Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer’in açış konuşmasıyla başlayan basın toplantısında bienalin küratörü, “İlişkisel Estetik” ve “Postprodüksiyon” gibi kitapların yazarı ve Montpellier Contemporain’in direktörü Nicolas Bourriaud, bienalin “Yedinci Kıta” başlığını taşıyacağını açıkladı. Ba sın toplant ısının gerçekleş tir ildiği İs t anbul Özel SaintJoseph Fransız Lisesi, 14 8 yıllık geçmişiyle Türkiye’nin ilk Doğa Bilimler i Merkezi’ne ev sahipliği yapıyor. Ba sın top lant ısına kat ılan konuklar, toplant ı öncesinde Türkiye’nin biyolojik çeşitliliğini gözler önüne seren bu merkez ile okulda yer alan Gece / Nuit sergisini de ziyaret etme f ırsat ı buldu. Merkezde sergilenen kolek siyon, Türkiye’de halen vahşi doğada, çoğu tükenme tehdidi alt ında ya şayan otuz bini a şkın hay van türü ile kırk bini a şkın bitki türünün yanı sıra beş bine yakın mineral ve fosil bar ındır ıyor.
Yedinci Kıta / The Seventh Continent
İçinde yaşadığımız dünyanın yeni bir jeolojik çağa girdiği konusunda pek çok bilim insanı hemfikir. Antroposen adı verilen bu yeni çağın en belirgin özelliği ise, ona jeolojik faaliyetlerden ziyade insan faaliyetlerinin yol açmış olması. Antroposen’de gezegenin insan eli değmemiş köşeleri gitgide azalırken, yerleşim merkezleriyle diğer canlıların paylaştığı kırsal arasında var olduğuna inanılan kültür-doğa ayrımı da ortadan kalkıyor. Dünya, şehirlerin tek bir megapolde birleştiği, merkezi olmayan, tamamen insan üretimi bir mekâna dönüşüyor. Canlılar ile makinelerin, doğal ile yapay zekânın iç içe geçtiği bu çağda sanat ise giderek insanı merkezine almaktan vazgeçerek yönünü insan ile insan olmayan arasındaki sınırın geçirgenleştiği bir dünyayı araştırmaya doğru çeviriyor. natura | 32
The 16th Istanbul Biennial, which will be organized by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV) between September 14-November 10, 2019, is setting out to explore the traces left on Earth by human activities. Hosting Nicolas Bourriaud as the curator, the biennial scrutinizes the current state of art with artists, thinkers, anthropologists and environmentalists by grounding on natural and cultural waste produced by humans. The title of the 16th Istanbul Biennial was announced at a press conference held on Tuesday, December 11, at Saint-Joseph Private French High School, Istanbul. Started with the opening speech by Bige Örer, the Director of Istanbul Biennial and İKSV’s Contemporary Art Projects, the press conference unveiled the biennial’s title as “The Seventh Continent” with an announcement made by the curator Nicolas Bourriaud, the writer of “Relational Aesthetics” and “Postproduction” and the director of Montpellier Contemporain (MoCo). Having hosted the press conference, the Saint-Joseph Private French High School, with 148 years of history, is home to Turkey’s first Natural Sciences Centre. Guests who attended the press conference also found the opportunity to visit the center showcasing Turkey’s biodiversity, along with the Night / Nuit exhibition which is currently on display at the school. The collection includes over 30 thousand animal and 40 thousand plant species, in addition to approximately 5 thousand minerals and fossils found in Turkey’s wilderness, a large number of which are currently endangered.
The Seventh Continent
Today, many scientists concur that the world in which we live entered a new geological era. The most distinctive feature of this new era, which is entitled Anthropocene, is that it was formed by human activities rather than geological events. In the frame of Anthropocene, the number of regions of our planet that were spared from human intervention are gradually decreasing, while the distinction between culture and nature believed to exist between settlements and rural areas hosting other creatures, is currently disappearing. The world is transforming into an entirely man-made, centerless place, in which cities converge in a single megapolis. In this era, where living beings and machines, natural elements and artificial intelligence are intertwined, art withdraws from centering on human and is gradually gravitating towards the exploration of a world where the line between humans and non-humans is becoming permeable.
Yedinci Kıta sanatı, insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlıyor. Bienal ana başlığını, Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu’nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Popüler bilimde “Yedinci Kıta” olarak anılan bu kütle, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor. İnsan atıklarının okyanusun ortasında yeni bir kıtanın oluşumuna sebebiyet verdiği bu olay, 16. İstanbul Bienali için ekolojik sorunlar karşısında sanatın güncel durumunu pek çok sanatçı, düşünür, antropolog ve çevreci ile birlikte araştırmak için bir çıkış noktası oluşturuyor.
The Seventh Continent defines art as an anthropology that investigates human effects, the paths it follows, the traces it leaves, and its interactions with nonhumans. The biennial takes its main title from the huge mass of waste in the middle of the Pacific Ocean, which is one of the most visible effects of the Anthropocene era along with global warming. Known as “The Seventh Continent” in popular science, this mass is made up of floating plastic with 3.4 million square kilometers of span and 7 million tons of weight. This phenomenon, where human waste has led to the formation of a new continent in the middle of the ocean, creates a starting point for the 16th Istanbul Biennial to explore the current state of art in the face of ecological issues, accompanied by numerous artists, thinkers, anthropologists and environmentalists.
16. İstanbul Bienali küratörü Nicolas Bourriaud
The 16th Istanbul Biennial curator Nicolas Bourriaud
Küratör, yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud, 1965’te doğdu. 1999-2006 seneleri arasında kurucuları arasında yer aldığı, Fransa’nın en büyük güncel sanat merkezlerinden Paris’teki Palais de Tokyo’nun eş direktörlüğünü üstlendi. 2004-2006 yıllarında Kiev’deki Victor Pinchuk Vakfı’nın kurucu danışmanlığını yaptı. 2007’den 2010’a kadar Londra’daki Tate Britain’da Gülbenkyan Küratörü unvanıyla görev aldı. 2010-2011 yıllarında ise Fransa Kültür Bakanlığı’nda öğrenim bölümünü yönetti. 2011’den 2015’e kadar Paris’teki École Nationale Supérieure des Beaux-Arts’ın direktörlüğünü yaptı. Halen kurucusu olduğu ve bünyesinde La Panacée sanat merkezi, Ecole Supérieure des Beaux-Arts ve 2019’da açılacak MoCo Müzesi’ni barındıran Montpellier Contemporain’ın (MoCo) direktörlüğünü yürütüyor.
Nicolas Bourriaud, born in 1965, is a curator, writer and academician. Between 1999-2006, he founded and co-directed the Palais de Tokyo, Paris, one of the largest contemporary art centers of France. From 2004 to 2006, he served as the founder advisor for the Victor Pinchuk Foundation in Kiev. He worked as Gulbenkian Curator for London’s Tate Britain from 2007 to 2010. Between 2011 and 2015, he headed the studies department at the Ministry of Culture in France. He directed the École Nationale Supérieure des Beaux-Arts de Paris from 2011 to 2015. He is currently the director of Montpellier Contemporain (MoCo), an institution he founded, embodying the La Panacée art centre, the Ecole Supérieure des Beaux-Arts and the MoCo Museum to be opened in 2019.
Bourriaud’nun daha önceki sergileri arasında Crash Test (Çarpışma Testi), La Panacée (2018); Back to Mulholland Drive (Mulholland Çıkmazı’na Dönüş), La Panacée (2017); Wirikuta, MECA Aguascalientes, Meksika (2016); The Great Acceleration / Art in the Anthropocene (Büyük İvmelenme / Antroposende Sanat), Taipei Bienali (2014); The Angel of History (Tarihin Meleği), Palais des Beaux-Arts (2013); Monodrome, Atina Bienali (2011) ve Altermodern, Tate Trienali, Londra (2009) yer alıyor. Nicolas Bourriaud aynı zamanda 2005’teki ilk ve 2007’deki ikinci Moskova Bienalleri'nin küratörleri içindeydi. Kitapları arasında The Exform (Verso, 2016), Radicant (Sternberg Press, 2009), Postproduction (Lukas & Sternberg, 2002 [Postprodüksiyon, Bağlam Yayınları, 2004]), Formes de vie: L’art moderne et l’invention de soi (Denoel, 1999) ve Relational Aesthetics (Presses du reel, 1998 [İlişkisel Estetik, Bağlam Yayınları, 2005]) bulunuyor.
Bourriaud’s recent exhibitions included Crash Test, La Panacée (2018); Back to Mulholland Drive, La Panacée (2017); Wirikuta, MECA Aguascalientes, Mexico (2016); The Great Acceleration / Art in the Anthropocene, Taipei Biennial (2014); The Angel of History, Palais des Beaux-Arts (2013); Monodrome, Athens Biennial (2011) and Altermodern, Tate Triennial, London (2009). Nicolas Bourriaud was also among the curatorial team of the first and second Moscow Biennials in 2005 and 2007. His books include The Exform (Verso, 2016); Radicant (Sternberg Press, 2009); Postproduction (Lukas & Sternberg, 2002, Bağlam Publishing, 2004), Formes de vie: L’art moderne et l’invention de soi (Denoel, 1999) and Relational Aesthetics (Presses du reel, 1998, Bağlam Publishing, 2005).
Nicolas Bourriaud’nun 2004 ve 2005 yıllarında Türkçe’ye çevirilen Postprodüksiyon ve İlişkisel Estetik kitapları Kasım ayında Bağlam Yayınları tarafından yeniden basıldı. Radicant kitabının Türkçe çevirisi ise Bağlam Yayınları tarafından 2019 yılında yayımlanmaya hazırlanıyor.
Nicolas Bourriaud’s books titled Postproduction and Relational Aesthetics, which were translated into Turkish in 2004 and 2005, have been republished by Bağlam Publishing in November. The publishing house is currently preparing to publish the Turkish translation of Radicant in 2019.
natura | 33
haberler | news
haberler | news
ArchIST Awards For Interior Design 2019 Başlıyor! KABUĞUNA SIĞMAYANLAR ArchIST Awards For Interior Design 2019 Kicks Off! THOSE BREAKING THEIR SHELLS
Bugüne kadar bu bahsettiğimiz yaklaşımın örneklerini pek fazlaca görüp tanık olamadığımız için tam olarak neyi kastettiğimi tanımlamakta zorlanıyorum, ama işte tam da bu noktada cevizin kabuğunu nasıl kıracağımız sorusuna cevap vermek gerekiyor." Atilla Kuzu’nun manifestosu ekseninde şekillenen ve İç Mimar Ali Doruk, MIMARSIV Kurucu Ortağı Aslı Sekmen, İç Mimar Atilla Kuzu, Mimar Görkem Volkan, Mimar Hakan Sekmen, MIMARSIV Kurucu Ortağı İlkay Öngün, İç Mimar Jale Kulin ve Mimar Levent Çırpıcı’dan oluşan organizasyon komitesi ile hazırlanan ArchIST 2019 yine pro-
MIMARSIV tarafından, mimar ve iç mimarlardan oluşan bir komite ile düzenlenen ArcHIST, ilk defa 2018 yılında gerçekleşti. Profesyonel katılıma açık olan ve 95 bitmiş projenin yarıştığı ilk sene ödüller Swissotel’de düzenlenen gecede sahiplerini buldu. ArchIST 2019’un manifestosunu Atilla Kuzu kaleme aldı. Metinden alıntı ile yarışma ikinci yılında şu konuları tartışmaya açıyor: "Mimari ya da iç mimari olarak bizim, projeyi herhangi bir tanımın sınırlarına mahkum etmemiz ne kadar doğru? Ya da bir projenin algısını, içeriğini, onaylanıp kabul görmesini, beğenilerimizi okşamasını ne kadar sağlayabiliriz? Beklentilerimizi ne kadar karşılayabilir? Günümüze gelene kadar mimari ve iç mimarinin geçirmiş oldukları değişim ve dönüşümler, birbirinin tam zıt fikirleri savunan manifestolarla oluşmuş akımlar, insanların ihtiyaçlarına ne kadar cevap verebildi? Mimari bir cevizin kabuğu ise, iç mimari de bu cevizin iç kabuğudur diye bir tanım yaparken, mimarinin bize sağladığı (verdiği) 90o’lik duvarlara sadık mı kalmalıyız? Fonksiyon bize neyi emrediyorsa ona bağlı kalıp, projelerimizi bir estetik değer katmamıza izin vermeyecek kurallara mahkum mu etmeliyiz? Yoksa bu cevizin kabuğunu kırmalı ve bulunduğumuz, koşullandığımız kalıpların ötesine mi geçmeliyiz? Ve bunu yaparken de bizi biz yapan, kendimiz olmamızı sağlayan, geçmişimizden gelip bizimle birlikte ilerleyip olgunlaşan kültürel yüklenmişliklerimizi, mesleki birikimlerimiz ile yoğurup korkmadan, çekinmeden ortaya mı koymalıyız? (Bunu söylerken tarihimizden gelen Osmanlı, Selçuklu motiflerini bezeme gibi mekana sıvamaktan bahsetmiyoruz.)
natura | 34
Organized by MIM AR SIV with a commit tee compr ised of architec t s and inter ior architec t s, ArchIS T’s firs t edition wa s held in 2018. In this firs t edition, which wa s open to professional par ticipation and included 95 completed projec t s, the awards were presented to laureates at the event held at Swissotel. Atilla Kuzu wrote the manifes to of ArchIS T 2019. W ith cit ations from the tex t, the competition in it s second year br ings for ward the follo wing issues: "How accurate is it for us, the practitioners of architec ture or inter ior architec ture, to confine the projec t to any given definition? Or, to what ex tent c an we ensure the perception, content, approval and appreciation of the projec t? To what ex tent c an it meet our expec t ations? To what degree the needs of people were met by the changes and trans formations that architec ture and inter ior architec ture have undergone until today, along with movement s created by the manifes tos defending opposing idea s?
fesyonel katılıma açık olacak. Başvurular 15 Aralık 2018 – 15 Şubat 2019 tarihleri arasında archist.mimarsiv.com üzerinden yapılabilecek. Kısa aday listesine kalan projelerden oluşacak sergi 21-22 Mart’ta Swissotel’de düzenenecek olan MIMARSIV Selection organizasyonunda açılacak. 22 Mart gecesi ise ödüller sahiplerini bulacak. Yarışmanın ödülü ilk senesinde olduğu gibi, Londra Tasarım Haftası gezisi... İç mimar, mimar, tasarımcı, akademisyen ve iş insanlarından oluşan ArchIST 2019’un jüri heyetindeki isimler ise şöyle; İç Mimar Ali Doruk, Yüksek Mimar Banu Uçak, İç Mimar Cem Tanrıkulu, Baksı Müzesi Kurucusu Prof.Dr. Hüsamettin Koçan, Yüksek Mimar Kurtul Erkmen, Derimod Yön. Kur. Bşk. Yrd. Sedef Orman, Mimar Şebnem Buhara, Boyner Holding Yön. Kur. Üyesi Ümit Boyner, İç Mimar Yalın Tan ve Doç.Dr. Zeynep Tuna Ultav.
Since we have been largely unable to see and witness the examples of the aforementioned approach, I am having trouble defining exac tly what I mean, although this is the exac t point where we should give an ans wer to how we crack the shell of the walnut." Shaped along the axis of the manifesto by Atilla Kuzu and prepared by an organization committee comprised of Interior Architect Ali Doruk, MIMARSIV’s Founding Par tner Aslı Sekmen, Interior Architect Atilla Kuzu, Architect Görkem Volkan, Architect Hakan Sekmen, MIMARSIV’s Founding Par tner İlkay Öngün, Interior Architect Jale Kulin and Architect Levent Çırpıcı, the ArchIST 2019 will once again be open to professional par ticipation. The applications can be made via archist. mimarsiv.com between December 15, 2018 – Februar y 15, 2019. An exhibition featuring shor t-listed projects will also make its debut at the MIMARSIV Selection organization to be held at Swissotel on March 21-22. And the night of March 22 will see the award presentation programme. The 1st prize of the competition is a visit to London Design Week, just as in the first year of the event... Comprised of interior architects, architects, designers, academicians and businesspeople, ArchIST 2019’s jur y includes; Interior Architect Ali Doruk, Architect Banu Uçak (MSc), Interior Architect Cem Tanrıkulu, Baksı Museum Founder Prof. Hüsamettin Koçan (PhD), Architect Kur tul Erkmen (MSc), Derimod’s Vice Chairman Sedef Orman, Architect Şebnem Buhara, Boyner Holding Board Member Ümit Boyner, Interior Architect Yalın Tan and Assoc. Prof. Zeynep Tuna Ultav.
When making a definition such a s 'if the architec ture is a walnut ’s shell, then the inter ior architec ture is it s inner shell', should we adhere to the 9 0 - degree walls that architec ture provides (gives) us? Sho uld we abide by what func tion commands us and confine our projec t s to rules that won’t allow us to add any aes thetic al values? Or, should we crack this walnut shell and go beyond the boundar ies in which we are present and conditioned? And in doing so, should we dar ingly and promptly put for th our cultural accumulations that make us who we are, that allow us to be ourselves, that advance and mature with us from our pa s t to present, af ter blending them with our professional exper iences? (In saying that, we are not t alking about pla s ter ing and decorating the space with the his tor ic al Ot toman and Seljukian motif s.)
natura | 35
haberler | news
haberler | news
İSTANBUL RESİM VE HEYKEL MÜZESİ AÇILIŞINA ADIM ADIM STEADY PROGRESS TOWARDS THE LAUNCH OF ISTANBUL MUSEUM OF PAINTING AND SCULPTURE Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
Karaköy antrepolar bölgesinde bulunan 5 numaralı antreponun İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne dönüştürülmesinde son aşamaya gelinmiş durumda… The transformation of the warehouse building number 5, which is located in Karaköy’s warehouse zone, into the Istanbul Museum of Painting and Sculpture, has reached its final phase... Ta s a r ı m l a r ı i ç i n y a b a n c ı m i m a r l a r ı n s e ç i l d i ğ i m ü z e l e rin açılış durumları ile ilgili belirsizlik hakim. Eczacıb a ş ı To p l u l u ğ u ’ n u n k u r u c u s u o l d u ğ u İ s t a n b u l M o d e r n S a n at M ü ze s i ’n i n ye n i b i n a s ı i ç i n R e n zo P i a n o i l e a n la şıldığı konuşulmuş tu. Hat ta Piano Ins tagram hesabından bir payla şım yapıp hemen silmiş ti. Sonra sında bir gelişme yayınlanmadı. Demet Sabancı Çetindoğan v e e ş i C e n g i z Ç e t i n d o ğ a n ’ ı n S ü t l ü c e ’d e y a p a c a k l a r ı konuşulan ama halen detaylar ı ve ne zaman yapılacağı belli olmayan müzesini Zaha Hadid Architec t s'in t a s a r l a y a c a ğ ı a ç ı k l a n m ı ş t ı . S u n a v e İ n a n K ı r a ç V a k f ı , F r a n k G e h r y ’ y e Te p e b a ş ı ’ n d a y a p ı l m a k ü z e r e m ü z e projesi ısmarlamıştı. Gehr y çizimleri de yapmıştı ama p r o j e d u r d u r u l m u ş t u . V e h b i K o ç V a k f ı ’ n ı n , Ç a ğ d a ş Sanatlar Müzesi mimari ta sarımı için aç tığı davetli yar ışmayı Grimshaw Architec t s ka zanmış tı. Henüz bir gelişme ya şanmadı. Tüm bunla r olur ken; t a s a r ım ı Emre A rolat M ima r l ık tarafından yapılan ve yapım sürecinde Emre Arolat i l e ü ze r i n e s öy l e ş i d e ya p t ı ğ ı m ı z İ s t a n b u l ’u n e n k ı ym e t l i b ö l g e l e r i n d e n b i r i o l a n K a r a k ö y ’d e k i R e s i m v e H e y ke l M ü ze s i ’n i n t a m a m l a n m a s ı n a ç o k ya k l a ş ı l d ı.
natura | 36
There is uncertainty about the launches of museums, to which foreign architects were assigned for their designs. There were discussions about an agreement with Renzo Piano regarding the new building of the contemporary art museum Istanbul Modern, which was founded by the Eczacıbaşı Group. Renzo Piano even shared a post on his instagram account and immediately deleted it afterwards. There were no further announcements after that. It was also announced that Zaha Hadid Architects would design the museum of Demet Sabancı Çetindoğan and her spouse Cengiz Çetindoğan, which would supposedly be located in Sütlüce, although there are still no further details and construction dates regarding the project. In addition to these, Suna and İnan Kıraç Foundation had commissioned Frank Gehry to build a museum in Tepebaşı. Gehry had already completed the drawings but the project was suspended for a while. On the other hand, Grimshaw Architects had won the invited competition launched by Vehbi Koç Foundation for the architectural design of Contemporary Arts Museum. There are still no further developments regarding the project. In the midst of all these developments, there are a few steps left for the completion of the Museum of Painting and Sculpture, designed by Emre Arolat Architecture and located in Karaköy, one of the most valued areas of İstanbul. We had also made an interview with Emre Arolat during the construction phase of the project.
natura | 37
haberler | news
haberler | news
Korunan betonarme gridin içine galeri mekânları yerleşiyor. Eserler üniversite danışmanlığında küratöryal bir yaklaşım doğrultusunda kategorize edilerek, gruplar halinde bu konteynerlerin içlerine yerleşecek. Yapı içerisindeki sergi alanları; koleksiyon sergileri, geçici sergiler için tanımlanmış alanlar ve dolaşım alanları çevresinde kurgulanmış mekanlarla yaklaşık 7.000 m2’ye yayılmış durumda. Aralarında geç Osmanlı’dan günümüze, modern Türk sanatının önemli eserlerinin de olduğu yaklaşık 8.000 esere ev sahipliği yapması planlanıyor. Çeşitli katlara yayılmış olan geçici sergi alanlarında ise değişen sergileri takip etmek mümkün olacak. Binanın giriş bölümünde yapı yüksekliğince kurgulanan atriyum karşılama alanını tanımlıyor. Buradan çok amaçlı salon, kütüphane, müze mağazası ve kafe gibi eğitim ve rekreasyon odaklı mekanlara ulaşabilir, ya da üst kotlardaki 4 ayrı sergi katına devam edilebilir. Karşılama bölümünün devamında ziyaretçilerin de şeffaf bir arayüzün ardından gözlemleyebileceği resim ve heykel restorasyon atölyeleri bulunuyor. Yapıyı saran şeffaf cephe, ziyaretçilerin bir sergi mekanından çıkıp diğerine doğru ilerlemeleri esnasında İstanbul manzarası ile karşı karşıya kalmalarına imkan veriyor. Yapının son katında bulunan 550 m2’lik restoran alanı ise, tarihi yarımada manzaralı açık ve kapalı alanlarıyla öne çıkıyor.” Fotoğraf: Cemal Emden
Yapının ne zaman açılacağı ile ilgili kesin bir bilgi ne yazık ki, bulunmuyor; tahminler 2019 ilk çeyreğinde inşai işlerin tamamlanması yönünde ancak resmi açılışın ne zaman olacağı bilinmiyor. Karaköy antrepolar bölgesinde bulunan 5 numaralı antreponun İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ne dönüştürülmesinde son a şamaya gelinmiş durumda. Yapı kabuğu tamamlandı, koleksiyondaki birbirinden özel eserlerin yerleştirileceği sergi alanlarında ise iç mekân düzenlemeleri büyük bir titizlikle sürüyor. İnşaatın durumu ile bilgileri Emre Arolat Mimarlık’ta projenin koordinasyonunu yürüten Natali Tombak’tan öğrenme imkânımız oldu. “Meclis-i Mebusan Caddesi'nde iler lerken yapının ana cephesinin res tora s yon ç alışmalar ı sonra sında t amamlanmış halini görmek mümkün. Özgün durumda yapının ofis bölümünü içeren bu cephe, yapının mimar ı Sedad Hakkı Eldem’in antrepo yapılar ında Türk mimar lığ ının kurucu elemanı olarak gördüğü ‘ç atkı’ya yapt ığ ı referansla vurguladığ ı ve kent sel bellek te yer tut an betonarme gr id ile bir lik te yapının özgün mimar isine ilişkin haf ızayı sürdüren ba şat unsur lar ından. Res tora s yon a şama sında da bu güçlü cephe kimliğinin gerek cephe elemanlar ı boyutlar ı gerek malzeme seçimler iyle güncel durumda da sürdürülmesine önem ver ildi. natura | 38
Unfortunately, there is no definite information on the launch of the building, although it is estimated that the constructional works will be completed in the first quarter of 2019, whereas the official launch remains unknown. The transformation of the warehouse building number 5, located in Karaköy’s warehouse zone, into the Istanbul Museum of Painting and Sculpture, has reached its final phase. The building envelope has been completed, while interior arrangements are continuing meticulously in the exhibition areas, where a series of special works in the collection can be installed in. We found the opportunity to learn the situation of the construction from Natali Tombak, who conducts the coordination of the project at Emre Arolat Architecture. “While walking down the Meclis-i Mebusan Avenue, it is now possible to observe the current state of the main facade, which was completed after the restoration studies. Originally embodying the office section of the building, this facade is highlighted by the building’s architect Sedad Hakkı Eldem over a reference to ‘carcass’, which he saw as the basic constructive element of Turkish architecture in warehouse buildings, while it also stands for one of the principal elements that maintain the memory related to the building’s original architecture along with the reinforced concrete grid that takes an important place in urban memory. During the restoration phase, it was emphasized to maintain this powerful facade identity with both facade elements and material selections.
The conserved concrete grid houses gallery spaces. With a curatorial approach in consultation with the university, the works will be categorized and placed inside these containers in groups. The exhibition areas in the building spread over approximately 7,000 sqm of area, including collection exhibitions, venues segregated for temporary exhibitions and venues designed along the axis of circulation routes. The building is planned to house nearly 8000 works, including the most prominent works of modern Turkish art ranging from late Ottoman period to our time. The temporary exhibition areas spreading over various floors will pave the way for following alternating exhibitions. The atrium designed in accordance with the building’s height, which is positioned at the entrance, defines the reception area. From here, you can reach education and recreation-oriented spaces such as multi-purpose hall, library, museum store and cafe, or you can move on to 4 different exhibition floors at the upper levels. There are painting and sculpture restoration studios next to the reception section, where visitors can observe them through a transparent interface. The transparent facade surrounding the building allows visitors to have glimpses on İstanbul view when circulating in between exhibition spaces. The 550-sqm restoration area situated at the top floor of the building, shines out with its indoor and outdoor spaces overlooking the historical peninsula.” Photograph: Cemal Emden
natura | 39
kapak konusu | cover story
ANTALYA KONYAALTI KENTSEL KIYI DÜZENLEMESİ ÖZER/ÜRGER + Tugay Mimarlık ve Olgu Çalışkan ANTALYA KONYAALTI COASTLINE URBAN REHABILITATION ÖZER/ÜRGER + Tugay ARCHITECTS and Olgu Çalışkan Ömer Kanıpak
natura | 40
kapak konusu | cover story
Doğal Taş: GRANİT Projede kullanıldığı mahal: YÜRÜYÜŞ YOLLARI / MEYDANLAR Ocak: BERGAMA Miktar: 6.635 M2 Natural Stone: GRANITE Location: SIDEWALKS / SQUARES Quarry: BERGAMA Quantity: 6,635 sqm
natura | 41
kapak konusu haberler | news| cover story
kapak konusu | cover story
Doğal Taş: DİYABAZ Projede kullanıldığı mahal: ARAÇ YOLLARI / MEYDANLAR Ocak: ALANYA Miktar: 60.500 M2 Natural Stone: DIABASE Location: ROADS / SQUARES Quarry: ALANYA Quantity: 60,500 sqm
Yaklaşık 100 hektarlık alanı kaplayan ve yeniden düzenlenen Antalya Konyaaltı Sahili Haziran 2018’de kullanıma açıldı. Söz konusu alan, 2014 yılında ulusal mimari fikir yarışması ile yeni önerilere açılmış ve Özer\Ürger Mimarlık’ın projesi uygulanmak üzere birinci seçilmişti. Müze Meydanı ve Varyant, Beachpark, Olbia Meydanı ve Akdeniz Bulvarı’nı içeren ve dört farklı karakterdeki alanın birleşiminden oluşan ve Tugay Mimarlık ile birlikte tamamlanan Antalya Konyaaltı kıyı düzenlemesi projesinin uygulanan ilk etabı Akdeniz Bulvarı oldu. Projenin temel amacı, sahil ve yerleşim dokusunu bölen karayolunun ayrıştırıcı hakimiyetini azaltmaktı. Bu amaçla, kentin mevcut merkezler sistemini batı kıyısında çeşitlendirecek şekilde Liman bölgesi ve müze arasında bir dizi tematik odak alanı yaratıldı. Projenin bir diğer hedefi ise kıyı şeridinin arkasındaki konut dokusu ile kıyı ilişkisini kuvvetlendirmek idi. Yerleşim alanlarındaki sakinlerin kullanımına sunulan rekreatif, kültürel ve sportif aktivite alanları bu amaçla kıyı boyunca projeye eklendi. Alandaki mevcut dikey ve yatay bağlantılar korunurken, yaya ile uyumlu araç trafiğinin yanı sıra nitelikli bir toplu taşıma ve bisiklet ulaşımı için altyapı hazırlandı. Rekreasyon, spor ve kültür faaliyetlerini içeren çoklu ve karma kullanımlarla kıyı yeniden işlevlendirilirken, her türden kullanıcı için alanı erişilebilir ve algılanabilir kılacak mimari öneriler geliştirildi. Kentsel peyzaj elemanları ise farklı işlevde modüller olarak tasarlandı. Oturma ve uzanma imkânı veren kentsel mobilyalar, gölgelikler, aktivite noktaları, su ve bitkisel peyzaj elemanları sert, yarı sert ve yumuşak peyzaj yüzeyleri ile birleştirildi.
Covering approximately 100 hectares of land, the rehabilitated Antalya Konyaaltı Coastline has been opened to the public in June 2018. This area was presented with new proposals through the national architectural idea competition held in 2014 and Özer/Ürger Architects’ project has been selected as the winner of the competition to be implemented in future. The Mediterranean Avenue became the first implemented phase of the Antalya Konyaaltı coastline rehabilitation project, which is completed in collaboration with Tugay Architects and comprised of four areas with different characters including the Museum Square and Variant, Beachpark, Olbia Square and the aforementioned Mediterranean Avenue. The main objective of the project was to reduce the segregating domination of the highway dividing the coastline and settlement texture. With this objective in mind, a series of thematic focal areas was created between the port area and museum, in a way that could diversify the city’s existing hub system on the western coast. Another objective of the project was to strengthen the connection between the coast and the residential texture behind the coastline. For this purpose, the recreational, cultural and sports-oriented activities presented to the residents of the neighborhood were articulated to the project along the coastline. In addition to the pedestrian-friendly vehicle traffic, an infrastructure for a more qualified public transport and bicycle transportation was achieved in the project, while also maintaining the existing vertical and horizontal connections on site. The project included new architectural proposals that would render the area accessible and perceivable for every user, while reprogramming the coastline with new functions through multiple and mixed uses including recreation, sports and cultural activities. Urban landscape elements are designed as modules having different functionalities. Urban furnitures, shading elements, activity spots, water and plantation landscaping elements that provide seating and reclining functions are all juxtaposed with hard, semi-hard and soft landscape surfaces.
MÜZE MEYDANI
MUSEUM SQUARE
Müze meydanı Antalyalılar için sahile giriş kapısıdır. Öte yandan, her ne kadar turistlerin uğrak yeri olsa da Antalya Müzesi, içine dönük bir yaşam önermektedir. Kentsel yenileme projesinde müze bahçesi ile meydanın bütünleşmesi amaçlanmıştır. Ayrıca denizden 40 m yukarıda bulunan seyir terası güçlendirilerek yeniden tasarlanmış ve müze meydanıyla bütünleştirilmiştir.
natura | 42
Projenin bu noktasında, "payla şımlı mekân" kavramı öne çıkar. Tramvay son durağının da yer aldığı geniş kavşak noktası bütünüyle yeniden düzenlenerek meydanla ştırılmış ve konvansiyonel kent meydanı anlayışından farklı olarak yaya ve aracın, yani iki farklı hareket biçiminin, birbirini engellemeden aynı mekânda var olabildiği "payla şımlı" bir alana dönüştürülmüştür.
BEACHPARK
Proje alanının önemli ve aktif noktalarından biri olan Beachpark, eskiden olduğu gibi, alış-veriş, yeme-içme, eğlence ünitelerini içermekte. Burada otoparka dönüşen sahil yolu ve girişteki otopark alanları kaldırılmış, yeşil alan ar tırılarak ser t zemin oranı düşürülmüştür. Bu alanda fonksiyonları dışında büyüyen eski büfeler yerine sadece kumsala hizmet eden büfeler planlanmış; eski ticari birimler yerine koru alanı ile kıyı bağlantısını güçlendiren birimler eklenmiştir. Kültür park alanına dikey bağlantı için iki asansör eklenerek iki kamusal alan birleştirilmiş, ahşap por tatif yollarla engellilerin ve çocuk arabalıların plaja kolay ula şımı sağlanmıştır. Beachpark alanındaki ticari birimlerin önlerine bir saçak eklenerek yayalar için Falez Meydanı'ndan Olbia Meydanı'na uzanan konforlu bir geçiş yaratılmıştır. Sahildeki duvarın kaldırılması ile kumsal ile çayır birbiri içine akan tek bir kamusal alan haline gelmiş ve kıyının engelliler tarafından da kullanılması sağlanmıştır. Kaldırılan araç yolunun izinde tasarlanan yaya ve bisiklet yolu sayesinde çayır alanı ile herkes için bir buluşma, spor ve eğlence alanında dönüştürülmüştür. Bu bölgede yeşil oranı yeni eklenen ağaçlarla ve yumuşak peyzaj yüzeyleri ile %30 ar tırılmıştır.
The concept of "shared space" comes to the fore at this stage of the project. The large intersection point including the last tram stop, has been completely reorganized and subsequently transformed into a square, culminating in a "shared" area differing from the conventional approach towards urban squares, in which pedestrians and vehicles, which stand for two different movements, coexist in the same space without inter fering with each other.
BEACHPARK
As one of the important and active points of the project area, Beachpark, just as before, includes shopping, F&B and entertainment units. The coastal road previously turned into a parking lot, along with other parking areas at the entrance, have been removed, while the footprint of green spaces has been increased and the ratio of firm grounds has been reduced. This area was subject to a planning that included smaller kiosks providing ser vices to public in lieu of the old ones which expanded beyond their functions; along with new units replacing the old commercial units, which strengthen the connection between the grove and the coast. Two public spaces have been merged by adding two elevators in order to provide ver tical access to the cultural park area, while por table wooden paths provide easy access to the beach for people with disabilities and for parents with strollers. The eaves added in front of the commercial units in the Beachpark area provide a comfor table passage for pedestrians, extending from Cliff Square to Olbia Sqaure. The removal of the wall on the coastline paved the way for the beach and the meadow to transform into an integrated public space that transitions into one another, while also providing coast access to people with disabilities. Thanks to the pedestrian and bicycle road designed along the previously removed lane, the meadow has been transformed into an inviting place for meeting, spor ts and enter tainment. The green space ratio here is increased by 30% with newly planted trees and soft landscape sur faces.
Doğal Taş: BAZALT Projede kullanıldığı mahal: YÜRÜYÜŞ YOLLARI / MEYDANLAR Ocak: DİYARBAKIR / Miktar: 51.720 M2 Natural Stone: BASALT Location: SIDEWALKS / SQUARES Quarry: DİYARBAKIR Quantity: 51,720 sqm
The Museum Square stands for the entrance gate to the coastline for the citizens of Antalya. Besides, as much as it is a frequented place for tourists, the Antalya Museum actually proposes a self-enclosed living experience. With the urban renovation project, it was aimed to integrate this square with the museum garden. In addition, the viewing terrace positioned 40 meters above sea level has been reinforced, redesigned and further integrated with the museum square.
natura | 43
kapak konusu | cover story
kapak konusu | cover story
Doğal Taş: TRAVERTEN Projede kullanıldığı mahal: TİCARİ ÜNİTELER DIŞ CEPHE KAPLAMASI Ocak: ANTALYA Miktary: 6.850 M2 Natural Stone: TRAVERTINE Location: COMMERCIAL UNITS, FACADE CLADDING Quarry: ANTALYA Quantity: 6,850 sqm
OLBİA MEYDANI
OLBIA SQUARE
Akdeniz sahilinin Dumlupınar Bulvarı birleşiminde yer alan Olbia Meydanı, spor, eğlence ve kültür aktiviteleri için mekânsal imkânları olan, alana giriş kapısı gibi davranan bir kent meydanı olarak planlandı. Meydandaki interaktif su gösterileri eğlencenin yanında serin bir güneşlenme imkânı sunar. Çok amaçlı spor alanları ise her yaştan kullanıcıya spor ve eğlence altyapısı sağlar. Kentin zengin kültürel hayatının etkinliklerini sahile taşıyan Amfi Tiyatro, denizden bakıldığında alana kimliğini veren bir heykel işlevi görür. Ticari ve idari yapıların önündeki çayır alandaki kay kay pisti, uçurtma tepesi ve eğlence alanları ise alternatif rekreasyon çeşitliliği yaratır.
Located in the juxtaposition of the Mediterranean coast and the Dumlupınar Avenue, the Olbia Square was planned as a city square that acts as a gateway to the area, offering spatial possibilities for sports, entertainment and cultural activities. The interactive water shows in the square offer a cool sunbathing opportunity in addition to entertainment. The multi-purpose sports areas provide sports and entertainment infrastructure for users of all ages. Carrying the activities of the city’s rich cultural life to the beach, the Amphitheater, when viewed from the sea, serves as a sculpture that presents the area with its identity. The skateboarding field, kite-flying peak and entertainment areas situated at the meadow by the commercial and administrative structures, create an alternative recrational diversity.
AKDENİZ BULVARI
MEDITERRANEAN AVENUE
Projenin uygulanan ilk etabı olan Akdeniz Bulvarı yoğun trafiğe rağmen kent için önemli bir rekreasyon alanıdır. Proje ile Olbia Meydanı'ndan Boğa Çayı’na uzanan yol 2 şeride düşürüldü ve otopark alanları yeniden düzenlendi. Tasarlanan yol geometrisi ve yüzey malzemesi sayesinde trafik yavaşlatılarak Akdeniz bulvarı yaya odaklı hale getirildi. Öte yandan Kuzeydeki yerleşim alanları arasındaki yeşil koridorların izleri sahile dek uzatılarak bu hatlar kıyıda yeşil alanlarla sonlandırıldı. Kıyı boyunca canlı, ulaşılabilir ve zengin bir kent yaşamı için projede farklı ölçekteki odakları içeren bir program zinciri ve bir fonksiyon menüsü tasarlandı. Bu menüdeki işlevler, Akdeniz Bulvarı’na paralel geniş şerit üzerinde uygun noktalara yerleştirildi. Bu tasarım fikri, değişebilecek talep ve ihtiyaçlara göre menü parçalarının gerekli yerlere eklenebilme ve çıkartılabilme esnekliğini de sağladı. Sahil boyunca, 150 metre ara ile büfeler projelendirilmiş ancak yaya öncelikli hale gelen kıyının kuzeydeki konut bölgesini ileride dönüştüreceği öngörüsüyle, bu büfelerin hizmet kapsamları genişletilmemiştir. Bulvar boyunca tasarlanan engelli rampaları sayesinde ise engelli, yaşlı ve çocuk arabalı kentlilerin kıyıya rahatlıkla ulaşması sağlanmıştır.
natura | 44
The Mediterranean Avenue, which is the first implemented phase of the project, is an important recreational area despite heavy traffic. With the project, the route extending from Olbia Square to the Taurus Creek was reduced to two lanes and the parking lots were reorganized. Thanks to the redesigned road geometry and surface material, the traffic was slowed down and the Mediterranean Avenue was presented with a more pedestrian-oriented character. On the other hand, the traces of the green corridors between the residential areas in the north have been stretched all the way to the coastline, and these corridors were culminated in green spaces on the coast. A programme chain and function menu including focal points with different scales were designed to provide a vibrant, accessible and rich urban life along the coast. The activities in this menu were placed on relevant spots on the wide strip running parallel to the Mediterranean Avenue. This design idea also provided a flexibility to add and remove menu items depending on the demands and requirements that can be changed in the future. The kiosks were projected along the coastline with 150-meter intervals, however, due to the projection that the now pedestrian-oriented coast will potentially transform the residential area in the north, the scope of their services has not been extended any further. Thanks to the disabled ramps designed along the avenue, it is ensured that people with disabilities, elders and residents with strollers can easily reach the coast.
natura | 45
kapak konusu | cover story
kapak konusu | cover story
KÜNYE Proje Adı: Antalya Konyaaltı Sahili Kentsel Tasarım Projesi (Ulusal Yarışma-1. Ödül) Proje Yeri: Antalya İnşaat Başlangıç – Bitiş: 2017- 2018 Mimari Yarışma Ekibi: A hmet Mucip Ürger, Ali Özer, Şemsettin Tugay, Olgu Çalışkan Seda Gecü, İsmet Güngör Proje Ekibi: Ahmet Mucip Ürger, Ali Özer, Şemsettin Tugay, Seda Gecü, İsmet Güngör, Elif Düzel, Neval Tarım, Beyza Derbentoğlu, Uğur Sarışen, Hasan Burak Hamurişci, Buket Mucuk Ortak Ofis: Tugay Mimarlık Danışman: Olgu Çalışkan, Suveyda Bayraktar (Saa.), Erdem Özlü (İDEArc) İşveren: Antalya Büyükşehir Belediyesi Arsa Alanı: 1.000.000 m2 Kapalı Alan: 8.000 m2 Statik: EN Proje Mekanik: STSO Enerji Elektrik: UTK Elektrik Peyzaj: ÖZER/ÜRGER Fotoğraflar: Yerçekim Mimari Fotoğraf
Credıts Project Title: Antalya Konyaaltı Coastline Urban Design Project (National Competition – 1st Prize) Project Location: Antalya Construction Start-Completion: 2017-2018 Architectural Competition Team: Ahmet Mucip Ürger, Ali Özer, Şemsettin Tugay, Olgu Çalışkan, Seda Gecü, İsmet Güngör Project Team: Ahmet Mucip Ürger, Ali Özer, Şemsettin Tugay, Seda Gecü, İsmet Güngör, Elif Düzel, Neval Tarım, Beyza Derbentoğlu, Uğur Sarışen, Hasan Burak Hamurişci, Buket Mucuk Collaborators: Tugay Architects Consultants: Olgu Çalışkan, Suveyda Bayraktar (Saa.), Erdem Özlü (IDEArc) Client: Antalya Metropolitan Municipality Project Area: 1,000,000 sqm Indoor Area: 8,000 sqm Structural Engineering: EN Project Mechanical Engineering: STSO Energy Electrical Engineering: UTK Electricity Landscape Design: ÖZER/ÜRGER Photographs: Yerçekim Architectural Photography
natura | 46
natura | 47
proje | project
proje | project
MA YANSONG İLE SÖYLEŞİ AN INTERVIEW WITH MA YANSONG Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
“Nasıl ki yapay zekânın bir gün bizim yerimize geçeceğini söylüyorsak, dijitalleşmenin mimariyi değiştireceğini düşünmek de bunun gibi bir şey.” “Just like we are saying that artificial intelligence will replace us one day, thinking that digitalization will change architecture is something of the same nature.” Son yıllarda mimarinin geleceğinin nasıl olacağı tar tışılıyor. Bu bağlamda pek çok konferans ve etkinlik düzenleniyor. Bu konudaki etkinliklerin sonuncusu, Şişecam Düzcam tarafından “Mimarinin Şeffaf Yüzü” sloganıyla Arkitera Mimarlık Merkezi işbirliğiyle T Buluşmaları kapsamında gerçekleşti. Şişecam Düzcam, İş Sanat Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdiği etkinlik kapsamında, Çin mimarlık ofisi MAD Architects’in kurucu ve yürütücüsü Ma Yansong’u ağırladı. Ma Yansong, T Buluşmaları özelinde hazırladığı “Doğayı İnşa Etmek” ba şlıklı sunumunda mimariye bakış açısını ve güncel projeleriyle ilgili deneyimlerini aktardı. Mimari ile toplum, kent ve çevre arasında yeni bir denge hayal eden ve şehir ile doğanın harmanlanması gerektiğini dile getiren ödüllü mimar Ma Yansong mimarlar, tasarımcılar ve yapı sektörü profesyonellerinin katıldığı konferansta mimariye bakış açısını ve deneyimlerini payla ştı. Ma Yansong sunumunda, “Dünyada sürekli yepyeni binalar, birbiriyle yarışan daha yüksek gökdelenler inşa ediliyor. Ancak bu projelerde maalesef doğanın izlerini göremiyoruz. Oysa hayata geçirdiğimiz her projede doğadan ilham alabiliriz. Doğa sadece ağaç ve yeşillikten ibaret değildir. Benim için doğa dünyadır,” dedi.
natura | 48
F i z i k s e l dü nya n ı n i n s a n l a r i ç i n r u ha n i b i r b oy u t u nu n o l duğ u nu d i l e g e t i r e n M a Ya n s o ng, “Ay n ı du r u m ş e h i r l e r i ç i n d e g e ç e r l i. B u n e d e n l e m i m a r i ye f a r k l ı ya k l a ş m a l ı, p r o j e l e r i m i ze da ha f a z l a a n l a m k at m a l ı y ı z. B i na l a r ya ş a m a l a n ı d ı r a m a m i m a r i t a s a r ı m l a r a f o n k s i yo nu n öt e s i n d e d e a n l a m l a r y ü k l e m e l i y i z. Ş e h i r l e d o ğ ay ı ha r m a n l a m a k du r u m u n da o l duğ u m u zu dü ş ü nü yo r u m . B i na l a r ı d oğ a i l e ha r m a n l a r ke n s ü r dü r ü l e b i l i r l i k k av r a m ı n ı n ö n e ç ı k t ı ğ ı n ı g ö r ü yo r u z,” d e d i. 2006 yılında Architectural League of New York tarafından genç mimar ödülü alan Ma Yansong, 2008 yılında ICON dergisinin düzenlediği "En Çok Yankı Uyandıran 20 Mimar" listesine girdi. Fast Company dergisi de, Ma Yansong’u 2009’da "Mimarlıktaki En Yaratıcı 10 İsim" ve 2014 yılında "İş Dünyası’ndaki En Yaratıcı 100 İsim" listesine aldı. 2010 yılında RIBA üyesi olan ilk Çin mimar oldu. 2014 yılında Dünya Ekonomik Forumu’ndan "Genç Küresel Liderler" (YGL) ödülüne layık görüldü. 2012 yılında Mississauga Kanada’da bulunan, ikiz konut kulesi “Absolute Towers” projesi Council on Tail Buildings and Urban Habitat (CTBUH) tarafından "Amerika Kıtası’nın En İyi Gökdelenleri" listesine girdi. Referanslarına ve söylemlerine bakıldığında mimarinin yenilik ve dijitalleşmenin avantajını kullanan fütüristik yönünü temsil ettiğini söyleyebiliriz. İstanbul’a gelmişken Ma Yansong ile mimarinin geleceği kapsamında bir söyleşi gerçekleştirdik.
Expressing that the physical world has a spiritual dimension for people, Ma Yansong said: “The same applies to cities. Therefore, we should approach architecture in a different manner and add more meaning into our projects. Buildings are living spaces but we also need to add meanings to architectural designs beyond mere functionality. I think at this point, we have to merge city with nature. We see that the concept of sustainability comes to the fore when merging buildings with nature.” Having awarded by Architectural League of New York with the young architect award in 2006, Ma Yansong was also included in the ’20 Most Influential Young Architects’ list, which was organized by ICON magazine in 2008. Fast Company magazine respectively named him as one of the ’10 Most Creative People in Architecture’ in 2009 and one of the ‘Most Creative People in Business’ in 2014. In 2010, he became the first architect from China to be a member of RIBA. In 2014, he was deemed worthy of the ‘Young Global Leaders’ (YGL) award by the World Economic Forum. In 2012, his twin residential tower project entitled “Absolute Towers”, located in Mississauga, Canada, was included in the Best Tall Building in the Americas list by the Council on Tall Buildings and Urban Habitat (CTBUH). By looking at his references and narratives, we can easily say that he represents the futuristic side of architecture, which benefits from innovation and digitalization. When he was in İstanbul, we made an interview with him on the future of architecture.
Tasarım ve mimarlığın geleceğine yön veren çalışmalarınız var. Çalışmalarınızdaki tecrübeleriniz sonucunda farklı disiplinlerin bir arada çalışması konusunda neler söylemek istersiniz? Mimarlık ve tasarımın geleceği sadece mimarlar ve tasarımcıların elinde midir? Sosyolog, kent planlamacı, teknoloji üreticileri ile birlikte çalışmak gerekir mi?
You have studies that steer the future of design and architecture. What would you like to say about different disciplines functioning altogether based on the experiences that you have gained from your studies? Is the future of architecture and design in the hands of solely the architects and designers? Is it necessary to cooperate with sociologists, urban planners and technology manufacturers?
The recent years saw many discussions on what the future of architecture will be. Various conferences and events have been organized in this context. The last one of these events on this subject was held in the scope of ‘T Gatherings’, which was organized by Şişecam Düzcam in cooperation with the Arkitera Architecture Center, having the motto of “Transparent Side of Architecture”. In the scope of the event held at İş Sanat Culture Center, Şişecam Düzcam hosted Ma Yansong, the founder and coordinator of Chinese architecture studio MAD Architects. For T Gatherings, Ma Yansong prepared a special presentation titled “Building Nature”, during which he conveyed his perspective towards architecture, along with his experiences from his latest projects. Imagining a new balance between architecture and society, city and environment, and further stating that city and nature should be merged, the award-winning architect Ma Yansong shared his perspective and experiences at the conference, which was attended by architects, designers and professionals of the building sector. “Brand new buildings and higher skyscrapers competing with one another are constantly being built in the world. However, we sadly cannot see the traces of nature in these projects. In fact, we can still draw inspiration from nature in every project. Nature is not only about trees and greenery. For me, nature is the world itself,” said Ma Yansong in his presentation.
natura | 49
proje | project
proje | project
Mimarlık tek başına bir disiplin değil. Zaten mimarda bir sürü değişik disiplin bulunuyor. Yarattığınız şey toplumu, tarihi, geleceği nasıl anladığınızla ilgili bir şey. Tabii ki, yaptığınız işi arkadaşlarınızla, meslektaşlarınızla tartışabilirsiniz ama o yaratıcılık o tartışmalardan doğmuyor. Çözüm belki tartışmalardan doğar. Ama çözüm yarattığınız şeyden farklı bir şeydir. Değişik insanlar arasında tartışmalar yapmak mimarların işlerinde başarmasına yardımcı olabilir. Ekibinizi ortağınızı seçtiğiniz zaman zaten ne istediğiniz biliyorsunuz. Bazen hani halk için tasarlıyoruz diyoruz, peki halk kim? Ama insanlar çok farklı. Bir de gelecekteki insanlar nasıl biri olacak onu da bilmiyorsunuz. Onun için gelecek için ne iyi olabilir, onu öngörebilmeniz gerekiyor. Bunu da tarih bilginize dayanarak yapabileceğiniz bir şey. Yaratıcının her zaman Allah’a ihtiyacı vardır. Yaratımın her zaman bir riski var.
Architecture is not a discipline on its own. Granted, there are various different disciplines in architecture. What you create is something about how you understand the society, history and future. Of course, you can discuss your works with your friends and colleagues but that creativity is not derived from those discussions. Solutions may derive from discussions. However, solution is different from what you have created. Holding discussions with different people may help architects excel at their practices. You already know what you want when you choose your team and your partner. Sometimes we say that we are designing for society, yet who constitute this society? Whereas it is much different when it comes to people. Moreover, you don’t know how the people of future turn out to be. Therefore you need to envision what would be good for the future. And you can achieve this by grounding on your knowledge of history. A creator always needs a god. There is always a risk in creation.
Tasarım sürecinin de tasarlanması gerektiği konusunda neler düşünüyorsunuz? Tasarım bir bilim değil. Değişik insanların değişik tarzları var. Geriye dönüp, bu kültürel mirasa baktığımız zaman bu mirasın içinde çok hikâye olduğunu söyleyebilirim. Bu miras tabii, çok kişisel. Her tasarım, insanlardan doğar ve kişiseldir. Eğer tasarımda kişisel bir duygu olmazsa, tasarımlar nasıl insanlarla bütünleşebilir? Çeşitliliğe saygı göstermemiz gerekir.
What are your opinions on the fact that it is also necessary to design the design process? Design is not a science. Different people have different styles. When we look back at this cultural heritage, we can say that there are many stories inside this heritage. Of course, this heritage is too personal. Each design is derived from people and is personal. If there were no personal feelings in design, how would design become integrated with people? We need to respect diversity.
Dijitalleşmenin mimarlık ve tasarım âlemine yansımaları sizce neleri değiştirdi? Dijital, eskiden gerçekleştirilmesi zor olan şeyleri hatta birçok şeyin gerçekleştirilmesine yardımcı olabilir. Ama benim için her zaman için bir araçtır dijital. Düşündüğüm şekli değiştirmez. Ben çizimlerimi her zaman kendi kendime, elimle yapıyorum.
What do you think has changed with digitalization making an impact on the world of architecture and design? The digital can help realize things that were difficult to do before, even numerous other things. Although, personally, the digital is always a tool. It doesn’t change the way I think. I always do my drawings myself, manually.
natura | 50
Bu dijital araçların sunduğu yenilikçi yaklaşımları farklı coğrafyalardaki işverenleri / yatırımcıları nasıl karşılıyor? B i r a r a ç o l a r a k ku l l a n ı l a b i l i r a m a a m a ç f a r k l ı d ı r. D e ğ i ş i k b ö lg e l e r d e d e ğ i ş i k m i m a r i l e r ay n ı a r a c ı ku l l a n ı l a r a k ya p ı l a b i l i r. Ya n i b i r a r a ç , i s t e d iğ i n i z ş ey i n n e o l a c a ğ ı n ı d e ğ i ş t i r m e z.
How do clients/investors in different geographies welcome the innovative approaches presented by these digital tools? They can be used as a means but an end is completely different. Different architectural works can be carried out in different regions with the same means. It means that a tool will not change the outcome of what you aspire after.
Tasarım ve mimarlığın geleceği sizce nasıl olacak? 30 yıllık dijitalleşme geçmişi ile bu aşamaya gelindi ise, hemen her mimari ofise 3D printerların girdiğini düşünürsek bizi nasıl bir süreç bekliyor? Nasıl ki, yapay zekânın bir gün bizim yerimize geçeceğini söylüyorsak dijitalleşmenin mimariyi değiştireceğini düşünmek de bunun gibi bir şey. Deneyime dayanan bir şey. Mesleğin değeri, teknoloji ve deneyime dayanan bir şey. Ama ben böyle düşünmüyorum. Böyle düşünürseniz o zaman yapay zekâ da insanların yerini alabilecek diyebiliriz. Ama bir insan olarak, kendinizi bir yazar, sanatçı olarak düşünüyorsanız veya bir şair olarak, ressam olarak çok öngörülebilir olursunuz. Çünkü her şeye siz kendiniz duygu katıyorsunuz, duygusalla ştırıyorsunuz. Bu da bir değer. Yapay zekânın tehdidi, mimarinin ne olduğunu anlamamızda bize yardımcı olabilir. Bugünkü mimarinin çoğu deneyim ve bilgiye dayanır. Duygulara yeterince dayanmıyor.
How do you think the future of design and architecture will be? Considering the fact that we have reached this stage following a 30 yearlong digitalization period and 3D printers made their way into almost every architecture office, what kind of a process should we expect? Just like we are saying that artificial intelligence will replace us one day, thinking that digitalization will change architecture is something of the same nature. It is something based on experience. It grounds on the value of the profession, technology and experience. However, I don’t exactly think like that. If it were true, then we would easily say that artificial intelligence will replace humans one day. But from a human standpoint, if you see yourself as a writer, an artist, a poem or a painter, then you will be very predictable. Because you personally add emotions to everything and make them emotional. This is also a value. The threat of artificial intelligence is that it can help us understand what architecture is. Today’s architecture mostly relies on experience and knowledge. It doesn’t rely as much on emotions.
Zaha Hadid Architects ve Eisenman Architects’te çalıştınız. Bu aşamaya gelmenize katkılarından biraz bahsedebilir misiniz? Bunlar dönemimizin kahramanları. Ana akım mimariyi son derece eleştirdiler, her biri kişiseldir ve sanatçıdırlar. Gelecekle ilgili olarak çok kuvvetli bir vizyonları vardır. Bugünün mimarisinde çok nadir şeyler bunlar. Zaha’nın kendisi zaten mimarlık tarihi gibi… Tarih varsa, bu Zaha Hadid olduğu içindir demek mümkün. Bugün, mimarinin tarihi nedir diye düşünmemiz lazım. Soyut bir tarih, kişisel bir iz olmazsa, farklı bir felsefe ya da değer olmazsa tarih de olmaz.
You worked at Zaha Hadid Architects and Eisenman Architects. Could you please tell us about how they contributed to you in terms of reaching this point? They are the heroes of our time. They majorly criticized the mainstream architecture, each one of them is personal and each one of them is an artist. They have very strong visions about the future. This is a rare thing to see in today’s architecture. Zaha herself is just like an history of architecture... It is quite possible to say that if history exists, then it’s because of Zaha Hadid. Today, we need to think about what is the history of architecture. If there is no abstract history, a personal trace, a different philosophy or value, then history cannot exist.
Shanshui Cit y k avr amından bir a z bahset mek istiyoruz. Yüzen ev gibi çığır aç an projeleriniz var. Bize bir a z hangi projeler üzerinde ç alış t ığınızı anlat ır mısınız? Son proje nizi sizden dinlemek isteriz.
We would like to mention the concept of Shan-shui City. You have groundbreaking projects such as the floating house. Could you please tell us about the projects that you are currently working on? We would like to hear your latest project directly from you.
Birçok projem var. Lucas Museum, Los Angeles’ta Lucas Müzesi tanımsal sanat müzesi olacak. Bu müze, Star Wars’ın yaratıcısı olan George Lucas için. Çok büyük bir müze. Bulut gibi bir bina oluşturmak istiyorum. Çünkü bulut anlam olarak bana çok şey ifade ed.
I have many projects. The Lucas Museum in Los Angeles will be a narrative art museum. This museum is for George Lucas, the creator of Star Wars. It is a giant museum. I want to create a cloud-like building. Because cloud means a lot to me by definition. It evokes a feeling like lightness, swimming or flying.
natura | 51
proje | project
proje | project
Ma Yansong Hakkında
For me, cloud stands for something that really ascended from the ground into the sky. It means that if you are to embark on a journey, you will eventually ascend to a cloud. This is eventually a journey for an adult. Cloud is a metaphor for many things. Meaning that it is a metaphor for numerous concepts. For me, a museum is a place visited by people who are curious about the world. Therefore cloud is presented with a mysterious feature. There is also the Quzhou Sports Campus and Stadium, which we built near the east coast of China. It is comprised of a couple of large buildings. We can say that it is an olympic center, there is a swimming pool inside. When it comes to sports centers, they usually construct enormous buildings. But we nestled all these buildings into mountains. This center has the appearance of a giant park, a gigantic park that has a couple of volcanoes. We can say they are green volcanoes. People are able to walk around freely and climb mountains. This place stands for a landscape art. It is something of that nature. There is a stadium in this center. It is a green park but it’s not only about greenery, it is art. Meaning that it is an architectural and urban area that has a spiritual character. This is what I am looking for.
Yapımda hangi malzemeleri tercih edersiniz? Kültürel referansı olmayan malzemeleri seviyorum. Malzemenin soyut olmasını seviyorum Malzemesizleştirilmiş malzemeleri seviyorum. Böyle olunca mekân ve ışık daha hâkim hale geliyor. Bazen su kullanıyorum. Bazen suyu ve ışığı bir arada kullanıyorum. Bu iki malzemeden çok şey hayal edebilirsiniz. Mesela, ahşap ve betonun çok kuvvetli kültürel referansları var. Onun için onlardan hep uzak durmaya çalışıyorum. Çünkü benim için bir bina onlardan bağımsız bir şey. Bir sahne bir atmosfer yaratmak istiyorum. Ama işte ışıktı, yok hangi malzemeden yapılmıştı gibi şeylerle ilgilenmiyorum.
Which materials do you opt for in the framework of construction? I love materials that don’t have cultural references. I love abstract materials. I love materials that have been dematerialized. In this case, space and light become more dominant. Sometimes I use water and sometimes I use water with light. You can envision a lot of things with these two materials. For example, wood and concrete have very powerful cultural references. That’s why I try to stay away from them. Because for me, a building must be something independent from them. I want to create a scene, an atmosphere. But I am not interested in things like light or which material was it made of.
natura | 52
N
Hafiflik, yüzme, uçuşma gibi bir his. Benim için bulut, gerçeğin üs tünde gerçek ten yukar ı yük selmiş bir şey demek. Yani eğer gerçek ten yolculuğa çıkac ak sanız, bir bulut a çıkac ak sanız. Bu bir er işkin için sonuç t a bir yolculuk. Bulut, birçok şey için mec a zdır. Diğer bir değişle, birçok anlam için met afordur. Benim için bir müze dünya hakkında merakla dolu insanlar ın git tiği bir yerdir. Esrar lı bir özelliği oluyor bulutun. Bir t ane de Çin'in doğu kıyısında inşa et tiğimiz Quzhou Spor Kampüsü ve St adyumu var. Birkaç büyük bina. Hani, olimpik merkez diyebilir iz, içinde yüzme havuzu var. Dünyada spor merkezi denilince genelde, koc aman binalar inşa eder ler. Ama biz bütün bu binalar ı dağlar ın içine gömdük. Bu merkez, birkaç volkanı olan koc aman bir park gibi gözüküyor. Yeşil volkanlar diyebilir iz. İnsanlar yürüyor rahatç a, dağlara t ırmanabiliyor. Ara zi sanat ı dediğimiz yer bu. Yeşil bir park a slında ve sadece yeşillikle alakalı değil, sanat bu; ruhani özelliği olan mimar i ve kent sel bir alan. Aradığ ım bu benim.
0
5
10
20m
ROOF PLAN
Çin’den dünyaya açılan fütürist mimar Ma Yansong, Pekin İnşaat Mühendisliği ve Mimarlık Enstitüsü’nün ardından 2002 yılında Yale Üniversitesi Mimarlık Okulu’ndan yüksek lisans derecesi ile mezun oldu. 2004’te MAD ofisini kurmadan önce Zaha Hadid Architects ve Eisenman Architects’te çalıştı. Son yıllarda Ma’nın pek çok tasarımı, mimari ile toplum, kent ve çevre arasında yeni bir denge hayal eden “Shanshui City” kavramı üzerinden ilerliyor. 2002 yılında tasarladığı Floating Island (Yüzer Ada) projesinden beri Shanshui City kavramını uluslararası projelere de taşımaya başlayan MAD, bu bağlamda Lucas Museum of Narrative Art, Absolute Towers, Harbin Opera House, Hutong Bubble 32, Ordos Museum, Chaoyang Park Plaza, Huangshan Mountain Village gibi bir dizi hayalci projeyi hayata geçirdi. 2014 yılında Lucas Museum of Narrative Art müzesi projesini kazanan MAD Architects denizaşırı bir ülkede simgesel yapı tasarlayan ilk Çin ofis oldu. Ofis ayrıca Danimarka, Hong Kong, Dubai, Singapur, Malezya, Japonya ve Kosta Rika’da projelendirilen büyük ölçekli kamusal alan ve konut projelerine de imza attı.
About Ma Yansong Opened up to the world from China, the futurist architect Ma Yansong graduated from the Beijing Institute of Civil Engineering and Architecture and received his master’s degree in 2002 from Yale University School of Architecture. He worked at Zaha Hadid Architects and Eisenman Architects before establishing his MAD architecture studio in 2004. In recent years, many designs of Ma have been proceeding with the concept of “Shan-shui City”, which imagines a new balance between architecture and society, city and environment. Having introduced the concept of Shan-shui City into international projects since the Floating Island project that he designed in 2002, MAD in this context has realized a series of visionary projects such as Lucas Museum of Narrative Art, Absolute Towers, Harbin Opera House, Hutong Bubble 32, Ordos Museum, Chaoyang Park Plaza and Huangshan Mountain Village. Having won the Lucas Museum of Narrative Art museum project in 2014, MAD Architects accordingly became the first Chinese office to design a landmark building overseas. The office also realized large-scale public space and residential projects that were conceptualized in Denmark, Hong Kong, Dubai, Singapore, Malaysia, Japan and Costa Rica. natura | 53
proje | project
ARTERY RESIDENCE HUFFT
proje | project
Projede kullanılan renk paleti, cesur kütleleri ve mimariyi karakterize eden net doğrusal biçimlere karşı, sıcak ve doğal tonları dengeliyor. Fransız kireçtaşı ve beyaz sıva duvarların zarif bir tuvali, bronz alüminyum gölgelikler ve açık gri pencere çerçeveleri ile iç ve dış mekânlarda canlandırıldı. Gri doğrama işleri ve kapılar, yaşama mekânları boyunca kullanılan kireçtaşı zemin karolarını ve yatak odalarındaki meşe döşemeyi tamamlıyor… The color palette used in the project balances warm and natural hues against the daring masses and crisp linear forms that characterize the architecture. A refined canvas of French limestone and white plaster walls is revitalized both indoors and outdoors by bronze aluminum shades and light gray WINDOW frames. Gray woodwoorks and doors complement limestone floor tiles used throughout the living spaces and the oak flooring in the bedrooms...
Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 54
natura | 55
proje | project
proje | project
“Projede doğal taş kullanılmasının temel nedeni, malzemenin özünün doğal olması. Projelerimizde gerçek ve doğal ürünleri kullanmaya özen gösteriyoruz. Doğal taş, projede kullanılan diğer doğal malzemeleri tamamlıyor. Ayrıca hem mukavim, hem mümkün olduğunca uzun ömürlü olması için hem de kesinlikle, güzelliği nedeniyle tasarımlarımızda kullanıyoruz. Yeryüzüne bir yapıyı yerleştirirken doğal malzemelerin, özellikle de doğal taşların, mekânın güzelliğine katkıda bulunacakları konusunda eminiz…” The main reason why we used natural stones in the project is that the essence of the material is natural. We are attentive towards using real and natural products in our projects. Natural stone complements other natural materials used within the scope of the project. In addition, we introduce them to our designs for making them as durable and long-lasting as possible, apart from their distinctive beauties. We are positive that natural materials, especially natural stones, contribute to the beauty of the space when erecting a structure on ground...”
İşveren çift, ARTnews tarafından hazırlanan dünya çapındaki çağdaş sanat koleksiyoncuları arasına art arda ilk 200’e giren kişiler listesinde yer aldığı için bu konuta Artery* Residence adı verildi. Bu evin odak noktasını sanat koleksiyonu oluşturuyor. İki tanınmış çağdaş sanat koleksiyoncusu ve hayırsever için Hufft’ın tasarladığı bu özel konutun kalbinde sanat yer alıyor. Evin tasarımı, 20 yıl boyunca toplanmış resimler, fotoğraflar ve heykellerin yer aldığı galeri boşluğuna odaklanıyor. bu tür eserlerin korunması ve sergilenmesi için özel aydınlatma ve iklim kontrolü tasarımı yapıldı. Koleksiyon galeri boşluğundan, yaşam alanlarını galeriye bağlayan iki kat yüksekliğindeki atriyuma doğru adeta akıyor. Bu sanat yüklü dolaşım geçişleri, konuta adını veren “arterler” haline geliyor. Evin üst katında beş yatak odası, işverenlerin ayrı ayrı ofisleri, üst düzey kalitede bir mutfak ve zarif bir yemek odası bulunuyor ve tüm mekânlar sanat eserlerine ev sahipliği yapıyor. Evin dış mekânları ve peyzaj tasarımı konutun avlusu ile heykel bahçesi arasındaki çizgiyi bulanıklaştırıyor. Büyük ölçekli heykeller, teraslar boyunca ilgi çekici anlar yaratmak ve arka bahçedeki havuzla bütünleşmek için evin etrafına kasıtlı olarak yerleştirildi. Hufft bu projede sanatı deneyimlemek için anlar ve mekânlar yaratmaya çalıştığını belirtiyor. Böylece tüm ev, sokaktan bakıldığında “sanat eseri” kimliğini kazanıyor… *Artery kelimesi ile ilgili kelime oyunu yapılmıştır; Türkçe anlamı arter olan kelimenin ilk hecesi olan “art” İngilizce’de sanat anlamına gelmektedir.
natura | 56
This home was named Artery* Residence as the client couple has been included repeatedly in the top 200 global contemporary art collectors list, which is compiled by ARTnews. Art collection constitutes the focal point of this house. Art lies at the heart of this private house, which is designed by Hufft for two prominent contemporary art collectors and philanthropists. The design of the house is centered on a gallery space that includes paintings, photographs and sculptures spanning 20 years of collecting practice. A specific lighting and climate control design was carried out to preserve and exhibit such works. The collection virtually transitions from the gallery space into the doubleheight atrium that connects the gallery and living spaces. These art-laden circulation paths become the “arteries” that entitle the residence. The upper floor of the house contains five bedrooms, individual offices of the clients, a high-end kitchen and an elegant dining room, all of which hosting various artworks. The house’s exterior spaces and landscape design blur the line between the residential courtyard and sculpture garden. Large-scale sculptures are intentionally placed around the house so as to create intriguing moments along terraces and integrate with the pool in the backyard. Hufft remarks that it strived to create moments and spaces to experience the art throughout the project. Therefore the entire house is attributed a “piece of art” identity when viewed from the street... *The word ‘Artery’ stands for a pun; the first syllable of the word points out the word ‘art’ while the rest addressing ‘artery’. natura | 57
proje | project
proje | project
Projede Kullanılan Doğal Taş Malzemeler: Dış Kaplama: Yerel kaynaklı kireç taşı, sedir ve paslanmaz çelik Döşeme: Sonoma Tilemakers / Carrara Mermer Mozaik Karo (Ana Banyo) Legos / Mavi Kireçtaşı Yer Karosu (Yaşam Alanı + Ofisler) İç Mekân Ürünleri: Legos / Mavi Kireçtaşı (Şömine) Kalküta Mavi Mermer (Ana Şömine Kaplaması) Tezgâh Malzemeleri: Caesarstone / Kuvars (Mutfak) Richlite / Northwest Paper Countertop (Ofisler) Bitiş Malzemeleri: Crossville / Duş Fayansı (Misafir Banyosu) Sonoma Tilemakers / Carrara Mermer Mozaik Karo (Ana Banyo) Natural Stone Materials Used in the Project: Facade Cladding: Locally sourced limestone, cedar and stainless steel Upholstery: Sonoma Tilemakers / Carrara Marble Mosaic Tile (Master Bathroom) Legos / Blue Limestone Floor Tiles (Living Spaces + Offices) Interior Products: Legos / Blue Limestone (Fireplace) Blue Calcutta Marble (Main Fireplace Coating) Countertop Materials: Caesarstone / Quartz (Kitchen) Richlite / Northwest Paper Countertop (Offices) Finishing Materials: Crossville / Shower Tiles (Guest Bathroom) Sonoma Tilemakers / Carrara Marble Mosaic Tile (Master Bathroom)
natura | 58
natura | 59
proje | project
proje | project
KÜNYE Projenin Yeri: Kansas City, Missouri Projenin Tarihi: 2016 Proje Ekibi: Matthew Hufft, Dan Brown (Sorumlu Müdür) ve Scott Beattie (Üretim Müdürü) Yüklenici: Hufft İç Mekân Tasarımı: Hufft Peyzaj Mimarı: 40North Yapı Mühendisi: Bob D. Campbell Cephe Danışmanı: Zahner Aydınlatma Tasarımcısı: Derek Porter Toplam İnşaat Alanı: 989,4 m2 Arsa Alanı: 4.046,9 m2 Fotoğraflar: Michael Robinson
Credıts Project Location: Kansas City, Missouri Project Year: 2016 Project Team: Matthew Hufft, Dan Brown (Managing Director) and Scott Beattie (Production Manager) Contractor: Hufft Interior Design: Hufft Landscape Architect: 40North Structural Engineer: Bob D. Campbell Facade Consultant: Zahner Lighting Designer: Derek Porter Gross Construction Area: 989,4 sqm Land Area: 4,046,9 sqm Photographs: Michael Robinson
natura | 60
natura | 61
proje | project
proje | project
BEYKOZ KUNDURA FABRİKASI: KAZAN DAİRESİNDEN SİNEMA VE TİYATROYA TURES MİMARLIK & KUNDURA SİNEMA BEYKOZ SHOE FACTORY: FROM BOILER ROOM TO CINEMA AND THEATER TURES ARCHITECTS & KUNDURA CINEMA
BEYKOZ KUNDURA FABRİKASI’NIN KAZAN DAİRESİ YAPILARI RESTORASYON VE REKONSTRÜKSİYON PROJESİNİN İLK ETABI TAMAMLANDI. SİNEMA SALONU, TİYATRO SALONU, SERGİ VE ETKİNLİK SALONLARI OLARAK YENİLENEN KAZAN DAİRESİNDEKİ SİNEMA SALONU KASIM AYINDA AÇILDI. KUNDURA SİNEMA, 2018-2019 PROGRAMINDA “ŞEHİR” KONULU ÇEŞİTLİ FİLMLERİN GÖSTERİMİNE VE ETKİNLİKLERE YER VERİYOR. KAZAN DAİRESİNDEKİ TİYATRO SALONU KUNDURA SAHNE’NİN AÇILIŞI DA YAKIN ZAMANDA GERÇEKLEŞECEK. The first phase of the restoration and reconstruction project of the boiler room structures of Beykoz Shoe Factory (Beykoz Kundura) has been completed. November saw the opening of the cinema situated at the boiler room, which was renovated to include a cinema and theater hall, along with exhibition and event halls. In the scope of its 2018-2019 programme, Kundura Cinema features screenings of various films adopting the theme “city”, in addition to various events. As for Kundura Stage, the theater hall situated at the boiler room, it will make its debut in the near future.
Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
natura | 62
natura | 63
proje | project
proje | project
BEYKOZ KUNDURA KAZAN DAİRESİ YAPILARININ MİMARİ PROJELENDİRMESİ, KADİR HAS ÜNİVERSİTESİ CİBALİ MERKEZ KAMPÜSÜ, CUMHURBAŞKANLIĞI ATATÜRK MÜZE KÖŞKÜ, DİYARBAKIR SURP GİRAGOS KİLİSESİ, KIZ KULESİ RESTORASYON VE REKONSTRÜKSİYON PROJELERİNİ DE GERÇEKLEŞTİRMİŞ OLAN, EUROPA NOSTRA ÖDÜLLÜ TURES MİMARLIK TARAFINDAN YAPILDI. The architectural project of Beykoz Kundura’s boiler room structures was undertaken by Tures Architects, the Europa Nostra Award-winning studio, which previously realized the restoration and reconstruction projects of Kadir Has University’s Main Cibali Campus, Presidential Atatürk Museum Villa, Surp Giragos Church, Diyarbakır, and Maiden’s Tower.
Uzun yıllar faaliyet gösteren, endüstriyel kültür mirası Beykoz Kundura’da sinema kültürü, hem çalışanlarının hem de Beykoz halkının katılımıyla gerçekleşen film gösterimleri sayesinde fabrika döneminde gündelik hayatın önemli bir parçasıydı. Kundura Sinema, mekânın tarihinden ve geçmişindeki bu gelenekten yola çıkarak, fabrikanın kalbi olarak nitelendirilen kazan dairesinin bir bölümünü sinema salonuna dönüştürdü. Özel küratöryel içerikleri ve yan etkinlikleri ile misafirlerini filmler üzerine düşünmeye ve konuşmaya çağıran Kundura Sinema, 2018-2019 programında şehri hikâyenin merkezine koyan film programı seçkisine yer veriyor. Film tutkunlarını ilk modern kentlerden günümüze; devasa metropollerden geleceğin distopik şehirlerine; New York’tan Paris’e, Berlin’den Meksika’ya, Tokyo’dan İstanbul’a kadar farklı coğrafyalara, dünyanın dört bir yanına uzanan filmleriyle yıl boyu sürecek bir yolculuğa çıkarıyor. Program kapsamında kurmacadan deneysele, dramdan komediye, film noir’dan bilimkurguya farklı türlerde ve daha önce sinemada izleme şansı bulamadığımız filmler beyaz perdede hayat bulacak. Ön gösterimini 3 Kasım günü, Amerikalı yönetmen Jules Dassin’in 1948 yapımı “New York Esrarı” filmiyle gerçekleştiren Kundura Sinema, yıl boyu sürecek olan alternatif film programı ile birlikte sinemaseverlere farklı bir deneyim sunacak.
The cinema culture at Beykoz Kundura, an industrial cultural heritage that operated for many years, was an important part of daily life during the factory period thanks to the film screenings attended by both its employees and the residents of Beykoz. Starting off from the venue’s history and the tradition of its past, Kundura Cinema transformed a section of the boiler room, which was defined as the heart of the factory, into a cinema. Inviting its guests to dwell and speak on films through special curatorial contents and side events, Kundura Cinema with its 2018-2019 programme features a film selection programme that brings city to center stage. It takes film enthusiasts on a year-long journey through various films that extend to all corners of the world, spanning different geographies from the first modern cities to our time, major metropolises to dystopian cities of the future, New York to Paris, Berlin to Mexico, Tokyo to İstanbul. Within the scope of the programme, films with diverse genres ranging from fiction to experimental, drama to comedy, film noir to science fiction, which we didn’t have the chance to watch in theaters before, will come to life through the screens. Having held its pre-screening on November 3, with American director Jules Dassin’s “The Naked City (1948)”, Kundura Cinema will present a different experience to cinephiles with its year-round alternative film programme.
BEYKOZ KUNDURA FABRİKASI
BEYKOZ SHOE FACTORY
Kuruluşu 1810 yılına dayanan, esas amacı olan deri ve kundura üretimi dışında kâğıt ve mum üretimine de ev sahipliği yapmış, 182.705 m² üzerine kurulmuş olan Beykoz Kundura Fabrikası, İstanbul Boğazı’nın en özel endüstriyel mirası alanlarından biridir.
Established in 1810, Beykoz Shoe Factory is one of the most special industrial heritage sites of Bosphorus, having hosted paper and candle productions in addition to leathers and shoes, which stood for its primary field of production, on an area of 182,705 sqm.
natura | 64
Fabrika üretimini 1999 yılında durdurmuştur ve arazi üzerindeki tüm endüstriyel, kültürel, doğal değerleri ile birlikte özelleştirilme kapsamına alınmış, Yıldırım Holding tarafından 2005 yılında satın alınmıştır. Mevcutta bulunan 29 adet yapı 2. Derece Korunması Gerekli Kültür Varlığı olarak, 11 adet ağaç Korunması Gerekli Anıt Ağaç olarak 2007 yılında tescil edilmiştir. Hazırlanan genel proje çerçevesinde, tescilli yapıların restorasyonları devam etmektedir. Projenin genel amacı, tarihi endüstriyel alanları turizm ve kültür işlevleri barındıran bir komplekse dönüştürmektir.
The factory stopped its productions in 1999 and came under privatization with all of its industrial, cultural and natural assets on site, until it was bought by Yıldırım Holding in 2005. In 2007, the existing 29 buildings have been registered as 2nd Degree Cultural Property In Need of Protection, while 11 trees have been registered as Monumental Trees In Need of Protection. Within the framework of the previously prepared general project, the restorations of the registered structures continue. The general purpose of the project is to transform historic industrial sites into a complex embodying tourism and culture-related functions.
BEYKOZ KUNDURA KAZAN DAİRESİ YAPILARININ DÖNÜŞÜM SÜRECİ
THE TRANSFORMATION PROCESS OF BEYKOZ KUNDURA’S BOILER ROOM STRUCTURES
Projeye nihai bakışın belirlenme süreci:
Process of determining the final look to be taken at the project:
Parselin “Turizm tesis alanı imarı” bulunmaktadır ve yapılan fizibilite, etüd ve projelendirme sonucu otel ve ilgili işletmelerin yanı sıra uzun dönem kiralanabilir konutların bulunduğu bir master plan hazırlanmıştır. 30 adet tescilli yapının restorasyonunun tamamlanarak genel proje içinde yerini alması düşünülmüştür.
The lot holds a “Zoning permit for tourism establishments” and following the feasibility, survey and planning studies, a masterplan was accordingly prepared to include hotels, relevant enterprises, along with long-term rental dwellings. It was envisioned to complete the restoration works of 30 registered buildings to incorporate them into the general project.
Beykoz’un konumunun erişim zorlukları, tarihsel sorumluluk bilinci, yatırımcı Yıldırım Beykoz Kundura AŞ'nin proje alanını kendisi için “prestij alanı” olarak görmesi gibi etkenlerin yanına parsel üzerinde kendiliğinden organik olarak gelişen film-dizi platosu talepleri, parselin bundan sonraki geleceğini planlamak için turizm odaklı olmayan farklı bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya koymuştur.
Various factors such as the accessibility challenges regarding the location of Beykoz, historical responsibility awareness, the investor Yıldırım Beykoz Kundura Inc. tackling the project site as an “area of prestige”, accompanied by demands coming from film-tv show plateaus that were developed organically on the lot, have all revealed the necessity of a non-tourismoriented approach so as to plan the future of the lot.
190 yıl boyunca bir endüstri bölgesi olarak var olmuş olan Beykoz Kundura artık bir “kültür ve sanat semti” olmaya evrilmektedir. Yatırımcı, tüm teknik araştırma ve çalışmaların, deneyimlerin yanı sıra parselin bu organik evrilme isteğini göz ardı etmeden değişimin arkasında durmayı tercih etmiştir.
Beykoz Kundura, which had functioned as an industrial zone for 190 years, is currently evolving into a “culture and art district”. The investor preferred to stand behind this change following all of the technical research/studies and experiences, without also ignoring the lot’s desire to evolve organically.
Yapılan planlama sonucu 30 adet tescilli yapı sırası ile restorasyonlarını tamamlamak üzere 4 gruba ayrılmıştır. İlk grup “Kazan dairesi” yapılarıdır.
As a result of the planning studies, 30 registered buildings have been respectively divided into 4 groups in order to have their restoration works completed. The first group stands for the “Boiler Room” structures.
Kısa tarihçe:
A brief history:
Kazan dairesi yapıları, 1845 yıllarında yapımına başlanılmış olan, zaman içerisinde ihtiyaca göre sayısı artan toplamda beş adet binadan oluşmaktadır.
The boiler room structures comprise a total of 5 buildings, the constructions of which started around 1845 and increased in number over time in line with the demand.
natura | 65
proje | project
proje | project
Yapım tekniği:
Building technique:
Ya p ı l a r 19. yüzyılın 2. yarısında tuğla hatıllı, moloz taş almaşık duvarlı kâgir yapı o l a r a k y a p ı l m ı ş t ı r. B e t o n a r m e ko l o n l a r ve d ö ş e m e s o n r a k i dönemde e k l e n m i ş t i r. Çatı k o n s t r ü k s i y o nu , N P I p r o f i l l e r v e kalın masif demir elemanların o l u ş t u r d u ğ u ç e l i k ko n s t r ü k s i yo n m a k a s l a r d a n o l u ş m a k t a d ı r. Ç a t ı ö r t ü s ü M a r s i l y a k i r e m i t i d i r.
The structures were built in the second half of the 19th century as buildings with masonry walls also embodying alternating rubble stones. The concrete columns and slabs were articulated to the structures in the following period. They were constructed as high-ceilinged single-story buildings. The roof construction is comprised of steel construction trusses formed by NPI profiles and thick solid iron elements. The roofing is clad in Marseille tiles.
Yapıların özgün işlevleri:
Unique functions of the structures:
Yapıların içerisinde fırınlar, kazanlar, yeraltı ve yerüstü kanallar, buhar iletim boruları, vanalar, transformatörler gibi birçok fonksiyonel obje bulunmaktadır. Buhar ve enerji üretimi için yakıt olarak öncelikle uzun bir süre kömür kullanılmıştır. Kömür, kıyıdaki tarihi iskeleden gemiler ile gelmekte, dekovil sistemi ile santral bölgesine aktarılmaktaydı.
There are various functional objects inside the structures such as furnaces, boilers, underground and aboveground drains, steam transfer pipes and transformers. Coal had been used for a long time as the primary fuel for steam and energy production. It was procured by ships from the historic pier near the coast and then transferred to the power station site through a narrowgauge railway system.
Üretilen buhar ile enerji elde edilmesinin yanısıra iletim hatları ile buhar fabrika içinde dağıtılmaktaydı. Buhar hem üretim hem de ısınma için kullanılmıştır.
In additon to generating energy, the produced steam was also distributed into the factory through transmission lines. Steam was used for both production and heat.
Projelendirme süreci:
Planning process:
Proje kapsamında, günümüzde var olan 8, 9a, 9b, 9c nolu yapılar ve rekonstrüksiyon yapısı olan 10 nolu yapı olmak üzere toplam beş adet kazan dairesi yapısı bulunmaktadır. Ayrıca yapıların kendi bodrumları ile bağlantılı yapıların dış kısmında genel bir bodrum alanı bulunmaktadır. Toplam proje alanı 3.100 m²’dir. Rölöve ve iki dönem restitüsyon projeleri koruma kuruluna onaylatılmıştır.
Within the scope of the project, there are a total of five boiler room structures, including pre-existing 8, 9a, 9b and 9c buildings along with the building number 10, which stands for the reconstruction structure. Additionally, there is a general basement area on the outside of the structures connected through their basements. The total project area is 3,100 sqm. The surveying and two-term restitution projects have been approved by the committee on conservation.
Yapıların yeni fonksiyonlarının kültür, sanat aktivitelerine olanak tanıyan, halka açık alanlar olarak tanımlanması ana fikri benimsenmiştir.
It was adopted as the main idea that these structures would function as public spaces that allow culture and art activities.
10 numaralı rekonstrüksiyon yapısının içinde yapılması planlanan 120 seyirci kapasiteli tiyatro salonu, projenin önemli bir dinamiği olarak değerlendirildi ve tiyatronun projeye doğru konumlandırılması için araştırmalar başladı. Tiyatro mimarı Sir Andrew Todd ile birlikte proje üzerinde yapılan değerlendirme sonucunda, tiyatro salonunun 10 no’lu binada olması halinde sıradan bir çözüm olacağı, onun yerine daha az kapasiteli de olsa çarpıcı ve özellikli bir tiyatronun 9c no’lu yapıda olacağı görüşü öne çıktı. Ayrıca diğer yapıların fonksiyonlarının da tekrar gözden geçirilmesi gündeme geldi.
The 120-seat theater hall, which was planned to be constructed within the reconstruction building number 10, has been evalauted as a pivotal dynamic of the project, which gave place to research studies aiming at the theater hall to be positioned correctly within the project. As a result of the evaluations carried out with Sir Andrew Todd, the architect of the theater hall, it was brought to the agenda that it would be an ordinary solution if the theater hall was located in the building number 10, and therefore it was concluded that a hall in the building number 9c, even with less capacity, would be much more striking and feature-rich. Re-evaluating the functions of other structures also came to the fore after this evaluation.
Studio Andrew Todd firmasının kurucusu olan Sir Andrew Todd, İngiltere kökenlidir, Fransa’da yaşamaktadır ve son tasarımlarından birisi de Fransa’daki “Hardelot Theatre” dır. Pas-de-Calais bölgesindeki tiyatro şu anda aktiftir. Hardelot Theatre çevre dostu, konstrüksiyonu genelde ağaç ve bambulardan yapılmış, düşük enerji tüketimli, doğal havalandırmaya sahip bir yapı olması ile de ön plana çıkmaktadır. 388 kişi kapasiteli salon aynı zamanda küçük ölçekli operalara da ev sahipliği yapabilmektedir. Yabancı firmalardan danışmanlık desteği aranırken Türkiye’de NLD Design firması ile de yerli destek konusunda anlaşıldı. Hollanda’da ve İngiltere’de çok sayıda tiyatro salonu olduğu ve bu salonların çoğunun dönüşüm projeleri sonucu oluştuğu biliniyor.
natura | 66
The British architect Sir Andrew Todd, the founder of Studio Andrew Todd, is currently living in France and one of his latest designs is the “Hardelot Theatre” in France. The theater located in the Pas-de-Calais region is currently operational. Hardelot Theatre also shines out as an eco-friendly, low-energy, naturally ventilated structure that was largely made of wood and bamboos. The 388-seat hall can also host small-scale operas. While searching for consultancy support from foreign firms, it was come to an agreement with NLD Design firm in Turkey, in the framework of domestic support. It is a known fact that there are numerous theater halls in Netherlands and England, many of which reached their original states through transformation projects.
Konularında uzman tiyatro danışmanlığı firmaları ile görüşüldü. Theater Advies firması ve TenBrasWestinga mimari firmasından birlikte destek alınmasına karar verildi. 8 ay süren değerlendirme sürecinin hemen başında şu karar çıkmıştı: Tiyatro salonu, içinde bir boiler ve su deposu bulunan, en yüksek tavanlı ve büyük bina olan 9b binası olmalıydı. Mevcut boiler bodrum kata indirilip sergilenecekti, su deposu ise kompleks dışında sergilenecekti. Binanın diğer tüm kıymetleri aynen yerinde korunacaktı. 9b nolu yapı 400 m²’dir ve olası sahne konumlanmasına göre 220 ile 300 seyirci kapasitesine sahip olabilir. Sahne ve tribün sistemi sökülebilir olduğundan salon boş olarak başka fonksiyonlarda da kullanılabilir.
It was decided to receive joint support from Theater Advies and TenBrasWestinga architectural firm. Right at the beginning of the 8-month evaluation process, it was determined that the theater hall should have been the building number 9b, which was a high-ceilinged and large building that already embodied a boiler and water tank. The existing boiler would be taken down to the basement floor to be exhibited there, while the water tank would be showcased outside the complex. All the other assets of the building would be kept intact. The building number 9b covers an area of 400 sqm and it is able to have the capacity of 220 to 330 spectators depending on stage positioning. Since the stage and tribune system are removable, the hall can also be used empty in a variety of other functions.
Bir önemli karar da, öncesinde kütüphane kafe olarak düşünülen 8 no’lu yapının sinema salonu olarak işlevlendirilmesi oldu. 140 seyirci kapasitesine sahip sinema salonu 8 no’lu yapıda hayat bulacak ve 9a no’lu yapı sinemanın fuayesi olacaktır. Proje alanının içinde sokağın karşısında faal olarak bulunan, restorasyonu tamamlanmış “Demirane Restaurant” ve “Beykoz Kundura Oteli” de oluşacak yeni kompleks için servis verecektir.
Another important decision was to refunction the building number 8 as a cinema, which was previously envisioned as a library cafe. The 140-seat cinema would spring to life in the building number 8, while the building number 9a would serve as the foyer of the cinema. The previously restored “Demirane Restaurant” and “Beykoz Kundura Hotel”, which are actively functioning inside the project site right across the street, would provide services for the new complex .
Proje revizyonu ile eş zamanlı olarak çalışmalara, bodrum inşaatı ile başlandı. Bina dışı ve içi bodrum alanlarının temel altı kazı kotları, var olan yapıların yığma duvar temellerinin ve istinat duvarı temellerinin 4 metre altına kadar inmektedir. Kuyu temel prensibinde el ile kazılarak bodrum kat temel ve perdeleri 6 ayda tamamlanmıştır.
Simultaneously with the project revision, works were initiated with the construction of the basement. The subgrade excavation levels of the indoor and outdoor basement areas, goes 4 meters down from the existing masonry wall and retaining wall foundations. Adopting the well foundation principle and hand excavation technique, the basement floor foundation and sheeting had been completed in 6 months.
Yapı işlevleri
Functions of structures
Yapı no
Orijinal işlev
Restorasyon sonucu işlev
Kapasite
8
Ecza ambarı
Sinema
9A
Rus kazanı
Sinema fuayesi
135 kişi oturma, bar asma kat, wc
9B
Boiler
Tiyatro
220 kişi oturma
9C
Siemens binası
Tiyatro fuayesi
Galeri, asma kat
10
Yağhane
Salon/galeri
Masada 100 kişi oturma
Yapı altında depo
Sergi alanı ve teknik alanlar
Duman tahliyesi
Çelik konstrüksiyon baca içine merdiven ve asansör
Bodrum
Baca
Building Number
Original function
Post-restoration function
Capacity
Pharmaceutical Warehouse
Cinema
9A
Russian Boiler
Cinema Foyer
135-seat, bar, mezzanine, WC
9B
Boiler
Theater
220-seat
9C
Siemens Building
Theater Foyer
Gallery, mezzanine
10
Rendering Plant
Hall/gallery
100-seat, table layout
Basement
Storeroom under the building
Exhibition hall and technical areas
Chimney
Smoke extraction
Staircase and elevator inside steel construction chimney
8
KUNDURA SİNEMA (ESKİ ECZA AMBARI)
KUNDURA CINEMA (FORMER PHARMACEUTICAL WAREHOUSE)
Yapı:
Building:
2 . d e r e c e t e s c i l l i k ü l t ü r v a r l ı ğ ı d ı r, ö n t a r a f ı n d a i k i a d e t t e s c i l l i a n ı t a ğ a ç b u l u n m a k t a d ı r. 2 0 0 7 y ı l ı n d a ko r u m a k u r u l u n t e s c i l k a r a r ı n a göre yapılara nu m a r a l a r v e r i l m i ş t i r. Buna göre Ecza ambarı binası 8 no’lu yapı, bitişiğindeki yapı 9a olarak nu m a r a l a n d ı r ı l m ı ş t ı r.
It is a 2nd degree registered cultural property, with two registered monumental trees at the front side. The buildings were assigned numbers in 2007 upon the registry decisions of the committee on conservation. Accordingly, the Pharmaceutical Warehouse building was assigned number 8, while the adjacent building was assigned 9a.
Yapının tarihçesi:
The history of the building:
İlk zamanlardan bu yana Beykoz Kundura Fabrikası, eski ecza ambarında içinde bulunduğu beşli yapı grubundan enerji ihtiyacını sağlamıştır. İki asırlık zaman içinde kapatılıncaya kadar enerji kaynağının türüne ve kapasitesine göre eklentiler yapılmış ve yenilenmiştir.
Since the early days, Beykoz Shoe Factory met its energy requirement from the building group comprised of five structures, which also include the former pharmaceutical warehouse. Over the course of two centuries, the building had been equipped with new additions and renovations in accordance with the type and capacity of the energy source, until it was shut down.
natura | 67
proje | project
proje | project
Bugün 8 no’lu yapının büyük bir bölümü ve 10 no’lu yapının büyük bir bölümü ilk yapılan santral binalarına aittir ve 19. yüzyılın 2. yarısında yapılmıştır. 1842 yılında ilave edilen 40 beygirlik bir buhar makinesi, iki buhar kazanını içinde bulunduran tek katlı ilk ve tek enerji santrali (türbin dairesi binası) diye kaynaklarda belirtilmiştir. 9a, 9b, 9c, 10 no’lu yapılar enerji ihtiyacının artması sonucu ilave edilmiş (1910-1915 yılları) 2. dönem yapılardır.
Today, a large part of the building number 8 and number 10 pertains to the initial power station buildings and they were built in the second half of the 19th century. Incorporated into the building in 1842, the 40 hp steam engine was designated in sources as the one and only single-story power station (turbine room building) that embodied both boilers. As a result of the increase in energy requirement, the 2nd-period buildings number 9a, 9b, 9c and 10 were articulated to the structure between 1910-1915.
Kundura Sinema
Kundura Cinema
•
Sinema Salonu
• Cinema
•
138 Koltuk
o 138 Seats
o 4,40 m x 6,80 m sinema perdesi
o 4.40 m x 6.80 m screen
o Projeksiyon odası tam donanımlı
o Full-fledged projection room
o Ses sistemi – tam donanımlı
o Full-fledged sound system
o Isıtma soğutma havalandırma sistemi (Koltukların altından üflemektedir)
o Heating, ventilation and air conditioning system (Blowing under the seats) + floor heating support
+ yerden ısıtma desteği o Springler sistemi o Çatı ışıklık ve pencere önlerinde blackout karartma o Pencere ve duvar önü kadife perde o Halı kaplama zemin •
Fuaye
o Servis barı o 5 WC + 1 engelli WC (içinde bebek alt değiştirme birimi) o Hoparlör sistemi o Mekanik otomasyon ve diğer teknik panolar o Malzeme deposu
Diğer yapılar hakkında bilgi: • Demirane Restoran (1/13 nolu yapı) 2. derece tescilli yapı olup 100 kişilik kapalı ve 200 kişilik açık kapasiteli restoran olarak hizmet vermektedir. Mutfak bölümü bitişiğindeki 1/32 nolu yapıda bulunmaktadır. • 10 nolu restoran (1/10 nolu yapı) 2. derece tescilli yapı olup 120 kişilik kapalı ve 300 kişilik açık kapasiteli restoran olarak hizmet verecektir. Yakın gelecekte hizmete açılacaktır. • Beykoz Kundura Otel (1/12 nolu yapı) 2. derece tescilli yapı olup “Özel turizm tesis belgesi” bulunmaktadır. Tesiste 4 oda ve bir ana restoran mevcuttur. • Tiyatro binası (1/9 nolu yapı) 2. derece tescilli yapı olup bir tiyatro salonu ve bir fuaye yapısı olmak üzere iki binadan oluşmaktadır. 220 koltuk kapasiteli Kundura Sahne, Sinema bitişiğinde olup yakın gelecekte hizmete açılacaktır. •
Tüm yukarıdaki işletmelere alanda 150 araçlık otopark bulunmaktadır.
Kaynaklar: Anadolu Ciheti Haritaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kütüphaneler ve Müzeler Müdürlüğü, İstanbul GENİM, M. S. (2012) Konstantiniyye’den İstanbul’a, İstanbul: İstanbul Araştırmaları Enstitüsü TANYELİ G., 2006, Beykoz Deri ve Kundura Fabrikası Tarihsel Araştırma Ön Raporu natura | 68
o Sprinkler system o Blackout shades in front of roof lights and windows o Velvet curtains in front of windows and walls o Carpet-covered floors • Foyer o Service bar o 5 WC + 1 accessible WC (including baby changing unit) o Speaker system o Mechanical automation and other technical boards o Materials storage
Informations on other structures: • Demirane Restaurant (building number 1/13) is a 2nd degree registered structure, providing services with 100-person indoor and 200-person outdoor capacity. The kitchen section is located in the adjacent building number 1/32. • The restaurant number 10 (building number 1/10) is a 2nd degree registered structure, which will provide services with 120-person indoor and 300-person outdoor capacity. It will be put into service in the near future. • Beykoz Kundura Hotel (building number 1/12) is a 2nd degree registered structure holding “Private tourism establishment certificate”. The facility embodies 4 rooms and 1 main restaurant. • Theater building (building number 1/9) is a 2nd degree registered structure, comprising two buildings including a theater hall and a foyer. The 220-seat Kundura Stage is adjacent to the Cinema and will be put into service in the near future. •
There is a parking area with 150 car capacity for all the enterprises listed above.
References: Asian Side Maps, Istanbul Metropolitan Municipality Directorate of Libraries and Museums, İstanbul GENİM, M. S. (2012) From Konstantiniyye to Istanbul, Istanbul: Istanbul Research Institute TANYELİ G., 2006, Preliminary Report of the Historical Research on Beykoz Leather and Shoe Factory
natura | 69
proje | project
natura | 70
proje | project
natura | 71
proje | project
proje | project
KÜNYE Credıts Proje ismi: Beykoz Kundura, "Kazan Dairesi" dönüşüm projesi Proje tarihi: 2015-2018 Proje yeri: Beykoz Kundura Fabrikası – Yalıköy, Beykoz, İstanbul Mülk sahibi ve yatırımcı: Yıldırım Beykoz Kundura Turizm İnşaat ve Yatırım AŞ Yapı numaraları: 8-9a-9b-9c-10 (No10:rekonstrüksiyon) Yapıların tescil durumu: 2.Grup korunması gerekli kültür varlığı Proje tipi: Restorasyon ve rekonstrüksiyon Ruhsat tarihi: 01.07.2015, İBB Boğaziçi İmar Müdürlüğü Pafta, ada, parsel: Yalıköy mahallesi 67 pafta,441 ada,2 parsel Toplam yapı alanı: 3.100 m² Peyzaj alanı: 18.000 m² Projelendirme Mimari proje: Tures Mimarlık Statik proje: Timka Mühendislik Mekanik proje: Enar Mühendislik Elektrik proje: Esan Mühendislik Peyzaj proje: DS Mimarlık Zemin etüdü: Geos Geoteknik ve Sondajcılık
natura | 72
Project title: Beykoz Kundura, “Boiler Room” transformation project Project year: 2015-2018 Project location: Beykoz Shoe Factory – Yalıköy, Beykoz, İstanbul Proprietor and investor: Yıldırım Beykoz Kundura Tourism Construction and Investing Inc. Building numbers: 8-9a-9b-9c-10 (No 10: reconstruction) Registration of buildings: 2nd Group Cultural Property In Need of Protection Project type: Restoration and reconstruction License date: 01/07/2015, Istanbul Metropolitan Municipality Bosphorus Directorate of Development Plot, block, layout: Yalıköy neighborhood plot no: 67, block no: 441, layout no: 2 Total construction area: 3,100 sqm Landscape area: 18,000 sqm Planning Architectural project: Tures Architects Static project: Timka Engineering Mechanical project: Enar Engineering Electricity project: Esan Engineering Landscaping project: DS Architecture Land surveying: Geos Geotechnics and Land Drilling
Danışmanlar Mimari: Mehmet Nurel, Yüksek Mimar-Restoratör Statik: 2e Design Mühendislik Mekanik: Ente Mühendislik Yangın: Etik Mühendislik Tiyatro ve Sinema: Studio Andrew Todd, Theater Advice, TenBrasWestinga, NLD Tasarım
Consultants Architecture: Mehmet Nurel, ArchitectRestorator, MSc Static: 2e Design Engineering Mechanics: Ente Engineering Fire safety: Etik Engineering Theater and Cinema: Studio Andrew Todd, Theater Advice, TenBrasWestinga, NLD Design
Proje yönetim ekibi Genel koordinatör: Uğur Öncel, İnşaat Yüksek Mühendisi Mimari koordinatör: Dilek Gülener, Yüksek Mimar İç tasarım koordinatörü Derya Doğan, İç Mimar
Project management team General coordinator: Uğur Öncel, Civil Engineer, MSc Architectural coordinator: Dilek Gülener, Architect, MSc Interior design coordinator: Derya Doğan, Interior Architect
natura | 73
proje | project
JACQUELINE DE ROMILLY ŞEHİR OKULU (ECOLE COMMUNALE JACQUELINE DE ROMILLY)
STÉPHANE FERNANDEZ – ATELIER FERNANDEZ & SERRES
ECOLE COMMUNALE JACQUELINE DE ROMILLY (JACQUELINE DE ROMILLY MUNICIPAL SCHOOL) STÉPHANE FERNANDEZ - ATELIER FERNANDEZ & SERRES
proje | project
Cannes’ın Broussailles bölgesinde yer alan yeni okul kompleksi “Jacqueline de ROMILLY Şehir Okulu” geçtiğimiz günlerde açıldı. Okul, daha önce anaokulundan ilkokula kadar farklı binalarda eğitim gören farklı yaşlardaki çocuklara ev sahipliği yapıyor. Toplam 23 sınıfa sahip olan bu yeni bina, hem öğretmenler hem de öğrenciler için konfor, güvenlik ve aynı zamanda modern ve verimli eğitim araçları sunuyor. In the Broussailles district of Cannes, the new school complex "Jacqueline de Romilly Municipal School" has recently opened – hosting children of different ages, who were previously in seperate school buildings from kindergarten to primary school. With 23 classes in total, the new building offers comfort, safety conditions, modern and efficient teaching tools for both teachers and students. Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
natura | 74
natura | 75
proje | project
Proje kapsamında gerçekleştirilen malzeme çalışması, kendini toplumun değişmeyen programı üzerinden ifade ediyor: “Okul”. Proje, hafıza ile geçmiş ve gelecek hatıralara hitap ederken hem Cannes’ın dağlık peyzajına hem de Akdeniz’e atıfta bulunuyor. Burada güneş ve taş ölçülebilir fiziksel renklere dönüşüyor. Çocukların tanık olabileceği bir zenginlik ve duygusallık ortaya koyuyor. Okulun peyzajla ve tarihle kurduğu iletişimde eğim oldukça önemli bir unsur olarak öne çıkıyor. Okul, basit bir kazı ve dolgu çalışması üzerinden zarif bir biçimde zemine oturuyor. Manzara ise "Muhteşem Peyzaj" derslerinden çıkartılarak hayata geçiriliyor. Geleneksel prizma modeline dayanan iklim yaklaşımına eylemsizliğin ve havalandırmanın kütlesi eşlik ediyor. Duvarların kalınlığı koruma sağlarken panjurların sundurmayla birleşimi mekâna ferahlık kazandırıyor. Sundurmalardan yayılan yumuşak ve rahatlatıcı gün ışığı, çocukların öğrenmesini destekleyen sayısız duyguyu ve hissi ifade ediyor. Sarı renkler sunan dolaylı ışık ise mekânı huzurlu bir eğitim atmosferi için elverişli hale getiriyor. Okulda yer alan her sınıf, dünyaya hem korumacı hem de özgürleştirici bir alan vadediyor. Kaba kesimli traverten taşı, geçmişin yükünü üzerinde taşıyor. Projede betonlar, cephe kaplamaları, kazı çalışmaları, dış kabuklar ve kristaller geçen zamanın tanıkları olarak görev alıyor. Farklı doku, renk, boyut ve aşınma derecelerine sahip traverten taşı, bölgeyle ve insanla olan zamansız ilişkiyi vurguluyor.
natura | 76
proje | project
The work of the material expresses itself through the unchanging program of the society: "the school". This project speaks to memory and past and futurs souvenirs. It speaks to the hilly landscape of Cannes and to the Mediterranean Sea. Here the sun and the stone become measurable physical colors. They reveal a richness and a sensuality witch the children witness. The slope is an essential element of the school's inscription in the landscape and the History. By a simple game of cuttings - embankments, the school poses itself gently on the ground. The view is released from the courses on the 'Great Landscape' The question of climate, asked from the traditional prism, accompanies the thickness of the inertia, but also of the ventilation. The thickness of the walls protects and the association of the shutters with the sheds refreshes. The soft and soothing light emanating from sheds expresses a wealth of emotions and sensations favoring the learning of children. The work of indirect light traversed by the yellow color makes it conducive to a peaceful apprenticeship. Each classroom draws both a protective and open place to the world. Travertine stone, rough sawn, bears the weight of a past history. Concretion, creases, digging, shells and crystals appear as a testimony of Time passing. Through its variations of textures, colors, dimensions, abrasions, the travertine stone emphasizes the timeless relationship to the site and to the human.
natura | 77
proje | project
proje | project
KÜNYE Mimarlık Ofisleri: Stéphane Fernandez – Atelier Fernandez & Serres Projenin Yeri: 176 Avenue de Grasse, 06400 Cannes, Fransa Baş Mimar: Stéphane Fernandez Proje Alanı: 5.000 m2 Proje Tarihi: 2018 Fotoğraflar: Stéphane Aboudaram / WE ARE CONTENT(S) Proje Mühendisi: Assystem EOS
Credıts rchitects: Stéphane Fernandez - Atelier Fernandez & Serres A Location: 176 Avenue de Grasse, 06400 Cannes, France Lead Architects: Stéphane Fernandez Area: 5,000 sqm Project Year: 2018 Photographs: Stéphane Aboudaram / WE ARE CONTENT(S) Engineers: Assystem EOS
natura | 78
natura | 79
proje | project
proje | project
SJAIII / CDM CASAS DE MÉXICO Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 80
natura | 81
proje | project
Tarih boyunca mimarlık, insanlığın mekânsal ihtiyaçlarını tatmin etmek için uğraştı. Ancak çoğu zaman ilkel barınma mekânına ve toprağa sırtını çevirerek, doğanın unsurları arasındaki ilişkilerin mekânı tanımlayıp belirlediğini görmezden gelmiş oldu. Kavramsal olarak bu proje, tam olarak bahsedilen bu ilişkilerden ortaya çıktı ve doğanın en zorlu koşullarda bile hayatın var olmasına izin verebilen niteliğinden ve birlikte yaşam kavramından ilhamını aldı. Doğal haliyle arazi, yoğun bitki örtüsüyle kaplı bir kayalık ve sert yamaçla iç içe büyüyen endemik türlerin egemen olduğu bir alan. Bu kendine özgü durum, projenin temelini oluşturan bir senaryoyu ortaya çıkarıyor ve okyanusa doğru uzanan çok özel bir atmosfer barındırıyor. Proje, bir çardak ve bir havuzu içerecek şekilde düşünüldü. Bir başka deyişle, güneş ışığından korunmak için yapılan bir çatı strüktürünü ve taşın içinde bir delikte toplanan suyu içeriyor. Bununla birlikte bu huzurlu senaryo sayesinde yapı, sanki arazinin üzerine rastgele bırakılmış gibi gözüküyor. Çardakla birbirine bağlanmamış gibi duran çatı strüktürü, dağdan okyanusa doğru uzanan bir örtü ile yeniden düşünülürken havuz, neredeyse dalgaların ardında kalan küçük bir gölet izlemini veriyor. Bu nedenle alanın eğimi, çevresine uymaya çalışan düz bir örtü ile yönlendirildi ve bu da altındaki iç mekânı oluşturdu. İnşa edilen ile vahşi doğa arasındaki ilişkiyi her zaman sürdürmeye çalışırken duvarları kaplayan sedirlerin renk tonlarının yardımıyla iç mekân, esintiyi ve gün batımının kızıl ışığını mekânın içine almak için tamamen açılıyor. natura | 82
proje | project
Throughout the history, architecture endeavored to satisfy the spatial needs of humankind. However, it often turned its back on the primeval houses and earth, thus ignoring the fact that the relationships between the elements of nature define and identify the space. In conceptual terms, this project emerged from the aforementioned relationships and it is inspired by the co-existence concept of nature, which can achieve the continuity of life even in the harshest of conditions. The site, in its natural state, is dominated by endemic species that grow intertwined with a rough hillside and a rocky slope covered with dense vegetation. This unique condition unravels a scenario that forms the basis of the project, featuring a highly special atmosphere that extends towards the ocean. The project was initially programmed to include a palapa and a pool. In other words, it includes a roofing structure built to protect the area from daylight, and a hole in the stone to contain water. Therefore, thanks to this soothing scenario, the structure virtually gives the impression that it had fallen randomly on the site. The roofing structure, seemingly unconnected with the palapa, was reimagined with a cover that stretches from the mountain towards the ocean, while the pool gives the impression of a pond remaining behind the tides. Therefore, the slope of the site was redirected with a flat cover that aspires to mimic its surroundings, which paved the way for generating the interior space beneath it. While incessantly trying to maintain the relationship between the built and the wild nature, the interior space opens out completely to allow the breeze and the red sunset light into the space, with the help of the hues of cedars covering the walls. natura | 83
proje | project
proje | project
Öte yandan bu örtü, gündüz vakti ufkun yoğunluğuna bakan bir seyir terasına dönüşen mütevazı bir alan yaratırken gece, yapay ışık kaynaklarından uzak konumundan faydalanan ve yıldızların gözlemlenebildiği bir mekânı ortaya çıkarıyor. Bu beklenmedik fonksiyonlar, kullanıcılar için bir çeşit hediye haline geliyor. Doğa içinde sürekli bir diyalog oluşturan ve sakin hissetmek için hedonistik hazzı esas alan bir teras yaratıldı. Bina, kullanıcıları bu diyalogun bir parçası olmaya davet ediyor; çıplak ayak ve kum arasındaki ilişkiye benzer şekilde, arazinin kendisinden gelen doğal taşlar ve yeşil alanla birlikte, birbirinden ayrılamayacak biçimde mekânla bir ilişki kuruyor. Uzaktan da görüldüğü gibi, mimari peyzaj ile bütünleşiyor. Kayadan fırlıyor gibi gözüken kum rengi örtü, doğanın üzerindeki bir vurgu olmanın ötesinde onu dönüştürüyor ve yeni bir anlam veriyor. Sonuç olarak, İspanyolcadaki Ñ harfinin şapkasına benziyor… On the other hand, while this cover creates an unobtrusive space that turns into a viewing terrace overlooking the immensity of the horizon during daytime, it unravels another space at night, benefiting from its position afar from artificial light sources where stars can be observed. These unexpected functions turn into a sort of a gift for the users. A terrace that grounds on the hedonistic pleasure in order to feel calm was further created in the project, establishing a continuous dialogue in nature. The building invites users to become a part of this dialogue; similar to the relationship between bare foot and sand, natural stones and greenery presented by the site itself, establish an inseperable connection with the space. Just as viewed from afar, the architecture becomes integrated with the landscape. The sand-colored cover seemingly sticking out from a rock, goes beyond being a mere accent on nature, further transforming it and giving it a new meaning. Eventually, it turns out to be like the mark on top of the spanish letter Ñ...
KÜNYE Projenin Yeri: Meksika Projenin Tarihi: 2017 Tasarım: Javier Dueñas Estrada, CDM Casas de México Mimari Ekip: Estefania Michel, Gloria López, Israel Machuca, Jimena Pérez ve Rodrigo Carreón Ana Yüklenici: Jorge Chávez, GCPI İç Mekân Tasarımı: Alejandra Plasencia Peyzaj Tasarımı: Juan Carlos Pérez Trejo Aydınlatma Tasarımı: Artenluz, Javier Ten Toplam İnşaat Alanı: 137 m2 Fotoğraflar: Rory Gardiner
Credıts Project Location: Mexico Project Year: 2017 Design: Javier Dueñas Estrada, CDM Casas de México Architectural Team: Estefania Michel, Gloria López, Israel Machuca, Jimena Pérez and Rodrigo Carreón Prime Contractor: Jorge Chávez, GCPI Interior Design: Alejandra Plasencia Landscape Design: Juan Carlos Pérez Trejo Lighting Design: Artenluz, Javier Ten Gross Construction Area: 137 sqm Photographs: Rory Gardiner
natura | 84
natura | 85
proje | project
proje | project
KUMAON - ZOWA ARCHITECTS Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 86
natura | 87
proje | project
Uttarakhand’da bulunan bu küçük otel, Almora kasabası yakınlarında deniz seviyesinden 1.600 metre yukarıda yer alıyor. Otelin ismi dağlar, vadiler, ormanlar ve doğal göllerle dolu, nefes kesici güzellikteki bir bölge olan “Kumaon”dan geliyor. Almora, Delhi’nin yazından kaçan yerli halk ve Hindistan'ın geri kalanının kaosundan kaçan ziyaretçiler için uzun zamandır favori bir turizm merkezi durumunda. Araziye erişim için ana yoldan çıkarak biraz dik bir yoldan geçilmesi gerekiyor. Bu köy yolu araziye yaklaşık 250 metre mesafede bitiyor ve yolun geri kalan kısmı dar bir yürüyüş parkurundan geçiyor. Eğimli alan, bu bölgedeki tarımsal araziler için tipik bir tutumla teraslandırılmış ve iki bölüm halinde, servis tesislerini konumlandırmak için kullanılan alanın en üst kısmında bulunan yarım dönümlük küçük bir arsa ve küçük bir şeritle ayrılan iki dönümlük bir başka arsadan oluşuyor. Araziyi özel kılan şey ise, aşağıdaki vadinin kesintisiz manzarasına ve 300 km uzaklıktaki Hint Himalayaları’nın görkemli manzarasına sahip olması. Program 10 oda, dinlenme ve yemek birimleri, kütüphane, spa ve servisleri içeriyor. Odaların, biri diğeri üzerine binecek şekilde, çiftler halinde tasarlanmasına ve farklı katlarda tutularak araziye yayılmasına karar verildi. Bu, binanın büyüklüğünü ve genel karbon ayak izini azaltmak için verilen bir karar oldu. Alttaki dağ evi, yakındaki ocaklardan çıkarılan taştan inşa edildi ve üst dağ evi duvarları uçucu kül tuğlalarından yapılmış ve hafif bir his vermek için bambu çubuklarla kaplandı. natura | 88
proje | project
Located in Uttarakhand, this small hotel is positioned 1,600 meters above sea level, close to the town of Almora. The hotel is named after “Kumaon”, a breathtakingly beautiful region full of mountains, valleys, forests and natural lakes. Almora has long been a favorite tourism center for locals escaping the summer of Delhi as well as visitors avoiding the chaos of rest of India. The site can be accessed through a slightly steep path, which is off the main road. This village road ends nearly 250 meters from the site and the rest of the road is through a narrow walking track. The sloping site is terraced through an approach that is typical for agricultural lands in this area and it is comprised of two parts including a small half-acre plot at the top of the site, which is used for installing service facilities, along with a two-acre plot, which is divided by a small strip. The feature that makes the land so special is that it has uninterrupted views of the valley below, along with spectacular views of the Indian Himalayas 300 km away. The programme includes 10 rooms, lounge and dining units, librar y, spa and ser vices. It was decided to design the rooms in pairs, with one on top of the other, and keep them at different floors to disperse them around the site. This decision was made to both reduce the mass of the building and the overall footprint. The chalet positioned at the lower end was built of stone quarried from a nearby region, while the upper chalet walls were built of fly ash bricks and cladded with bamboo sticks in order to present a sense of lightness. natura | 89
proje | project
Ana bina, arazinin en yüksek noktasına oturuyor. Zemin kat salon, kütüphane, tuvalet ve idari odalara ev sahipliği yapan ana giriş noktasını oluşturuyor. 1. katta ise, Hindistan'ın ikinci en yüksek zirvesi olan ve yüzlerce kilometre uzaktaki “Nanda Devi”ne doğru uzanan aksı ile dramatik bir çelik direkli yemek odası var. Salonun çatısı açık havada yemek ve yoga yapmak için bir teras haline geliyor. Dahası, yemek odasının üç tarafı da, hantal çelik yapının görsel etkisini azaltmak için bambu çubuklarla kaplandı. Otele erişim, yaya yolundaki küçük bir kapıdan sağlanıyor ve ziyaretçiler için ilk giriş noktası ana salonun girişi oluyor. Dağ manzarasının etkisini ve beklentileri arttırmak için bir dizi dikili bambu ağacı kullanıldı. Yerel çam, zemin kaplamasından doğramalara kadar yaygın olarak kullanıldı. Mobilyalar arazide üretildi. Yerel zanaatkârlar, dağ evleri için bakır ve taş aksesuarlar yaptı. Yatak takımları ve mobilyalarda kullanılan tüm yünlü kumaşlar yerel olarak tasarlanıp üretildi. Genel olarak bitişler, yerel malzemeleri vurgulayan rustik sadeliklerden birini oluşturuyor. Beton alt yüzeyler sıvasız halde tutularak ince kül duvarları sadece bir kat boya ile bitirildi. Dağ evlerinde bir yatak, masa ve koltuk bir ada birimi olarak tasarlandı ve düzgün bir çimento haline getirildi. Tuvalet duvar fayanslarında kesilmiş siyah bir doğal taş (kadappah) malzeme kullanıldı. Teraslar ve balkonlar popüler ve ucuz bir Hint graniti (kota) ile döşendi. Arazinin etrafına binayı yayarak ve bambu kaplama kullanarak, hassas bir ortamda bulunan binanın görsel etkisi azaltıldı. Tüm yapılar, yağmur suyunu toplamak için tasarlandı; drenaj sistemi ile su arazinin altındaki büyük bir tanka aktarılıyor. Otel, kendi mutfağında kullanmak için mevsimlik bitkileri teraslarda yeniden üretmeyi planlıyor. Genel olarak proje yerel malzemelere, geleneğe ve kültüre saygı gösterirken çarpıcı doğal manzaraları vurgulamaya odaklanıyor... natura | 90
proje | project
The main building sits on the highest point of the site. The ground level constitutes the main entrance point, which embodies a lounge, library, restroom and administrative facilities. The first floor features a dramatic steel cantilevered dining room, with an axis extending over “Nanda Devi”, which is India’s second highest peak, situated hundreds of kilometers away. The roof of the lounge transforms into a terrace for outdoor dining and yoga. Moreover, all three sides of the dining room were cladded with bamboo sticks in order to minimize the visual impact of the cumbersome steel structure. The hotel can be accessed through a small gate on the foothpath and the first entry point for the visitors becomes the entrance of the lounge. A series of planted bamboo trees is used to lift the expectations, as well as the effect of the mountain view. Local pinewood was used widely, ranging from floor coverings to wood finishings. The furnitures were produced on site. The local craftsmen made copper and stone accessories for the chalets. All the woollen fabric for bedding and furnishings were designed and produced locally. In general, finishes form one of the rustic simplicities that emphasize the local materials. The concrete soffits are kept unplastered, while fly ash walls are finished with a single coat of paint. In the chalets, a bed, table and armchair were designed as an island unit and they were finished in smooth cement. The walls of bathrooms are adorned with a black natural stone (kadappah) which is cut into tiles. While the terraces and balconies were paved with a popular and cheap Indian granite (kota). Located in a sensitive environment, the building’s visual impact was reduced by scattering the building around the site and by using bamboo cladding. All the structures were designed to collect rainwater; the water is transferred to a large tank at the bottom of the site through a drain system. The hotel is planning to reproduce seasonal plants in terraces in order to use them in its own kitchen. The project typically focuses on emphasizing striking natural views while paying homage to local materials, tradition and culture...
natura | 91
proje | project
proje | project
TO GADHOLI VILLAGE
CHALET Section B-B
LEGEND 1. UPPER CHALET 2. TOILET 3. COURT YARD 4. TERRACE 5. LOWER CHALET 6. SERVICE SPACE
LEGEND 1. UPPER CHALET 2. TOILET 3. COURT YARD 4. TERRACE 5. LOWER CHALET 6. SERVICE SPACE
11
TO KASAR DEVI
0
87
THE KUMAON Layout plan 0
10 m
LEGEND 1. ENTRANCE 2. WALK WAY 3. CHALETS 4. LOUNGE AND RESTAURENT 5. RAIN WAWTER HARVESTING PONDS 6. SERVICE QUARTERS 7. FOOT PATH
UP
KÜNYE DN UP
Main building
Lower Ground floor
Main building
Ground floor
DN
Projenin Yeri: Almora, Uttarakhand, Hindistan Mimarlık Ofisi: Zowa Architects Mimarlar: Pradeep Kodikara ve Jineshi Samaraweera Proje Mimarı: Kshitij Agrawal Statik Proje: Harsh Kakar Saha Metraj Şefi: Harsh Kakar Ana Yüklenici: Harsh Kakar Arazi Alanı: 2,5 dönüm Toplam Alan: 1.160 m2 Tasarım Tarihi: Kasım 2013 - Haziran 2014 Uygulama Tarihi: Ağustos 2014 - Mayıs 2017 İşveren: Savikalpa Hospitality Pvt Ltd. Fotoğraflar: Akshay Sharma
Credıts
Main building Section A-A
Main building 0
natura | 92
1M
First floor
Project Location: Almora, Uttarakhand, India Architecture Office: Zowa Architects Architects: Pradeep Kodikara and Jineshi Samaraweera Project Architect: Kshitij Agrawal Structural Project: Harsh Kakar Chief Quantity Surveyor: Harsh Kakar Prime Contractor: Harsh Kakar Site Area: 2.5 acres Total Area: 1,160 sqm Design Date: November 2013 – June 2014 Implementation Date: August 2014 – May 2017 Client: Savikalpa Hospitality Pvt Ltd. Photographs: Akshay Sharma
natura | 93
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
escapefromsofa'dan doğal oluşumların zenginlik kattığı projeler NATURAL STONE DESIGNS BY ESCAPEFROMSOFA
Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
2009 yılında İstanbul'da Kerem Erçin ve Mahmut Kefeli tarafından kurulmuş bir tasarım stüdyosu olan escapefromsofa, iç mekân organizasyonu ve ürün tasarımı gibi çeşitli tasarım ihtiyaçlarına cevap vermeyi amaçlıyor. Daha sonra, İrem Başer’in de ortak olarak eklendiği escapefromsofa, nüfusun özellikleriyle ilgili faktörlerin bağlamsal ve çağdaş değerlerini besleyerek yüksek profilli çözümler sunuyor. Günlük hayattaki eşitsizlikleri göz önünde bulundurarak işverenler ve pazarlar için tasarım konusunda mütevazı bir yaklaşımla zengin deneyimler yaratmaya çalışıyor. Yeni geliştirilen malzemeler ve teknolojilerle çalışmaya ve sadeliğe inanan tasarım stüdyosunda detaylara çok önem veriliyor. escapefromsofa’dan Mahmut Kefeli projelerindeki doğal taş kullanımları hakkında şunları söyledi: “Projelerimizde clasros gray, traverten, serpegiante, bianco carrara, estatuario, Elazığ vişne gibi mermerleri tercih ediyoruz. Ancak bu tercihler konsept proje doğrultusunda değişebiliyor. Doğal bir malzeme olduğu için mermeri projelerimizde sık sık kullanılıyoruz. Mermerin kendi içerisindeki doğal oluşumlarının projeye zenginlik kattığını düşünüyorum…” Natura Dergi’nin bu sayısında, escapefromsofa’nın doğal taş malzemenin potansiyellerini ortaya çıkardığı 3 projesini inceliyoruz… Founded in 2009 in İstanbul by Kerem Erçin and Mahmut Kefeli, the design studio escapefromsofa aims to respond to various design needs such as interior organization and product design. Having incorporated İrem Başer as a partner later on in the process, escapefromsofa provides high-profile solutions by nurturing the contextual and contemporary values of factors related to demographics. It strives to create rich experiences for clients and markets with a humble approach, through considering the disparities of daily life. Believing in simplicity and working with newly developed materials and technologies, the design studio places particular emphasis on details. About the natural stone use in their projects, Mahmut Kefeli from escapefromsofa made the following remarks: “In our projects, we opt for marbles such as clasros gray, travertine, serpegiante, bianco carrara, estatuario, and Elazığ cherry. However, these options may vary according to the concept projects. I personally think that the natural formations found within the marble add richness to projects...” In this issue of Natura Magazine, we are looking into 3 projects by escapefromsofa, which reveals the potential of natural stone materials...
natura | 94
natura | 95
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
AKSA AKRİLİK MERKEZ YAPISI – ESCAPEFROMSOFA AKSA ACRYLIC HEADQUARTERS – ESCAPEFROMSOFA Ahşap, deri, mermer gibi doğal malzemeler projenin ana materyalleri olarak kullanıldı. Bu doğal malzemelerin en yüksek derecede detaylandırılması sayesinde farklı ustaların teknikleriyle işlenmesi ve benzersiz bir tasarımla bir araya getirilmesiyle bu atmosfer oluşturuldu. Temel olarak dinamik bir ruh oluşturmak için tüm dik açılı şekillerde kullanıldı… Natural materials such as wood, leather and marble were used as the principal materials of the project. This atmosphere is a result of a unique design juxtaposed with different craftsmen treating these materials with different techniques, thanks to the maximum level of detailing. They have been basically used in all rectangular shapes in order to generate a dynamic spirit...
natura | 96
natura | 97
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
Ahşap çıtalı paneller, duvarlarda kendini gösterirken mermer zeminlerle bir araya geldiğinde mekânın zarafetini arttırıyor. Tüm bu malzemelerin bir arada oluşu, bütünlük duygusunu ortaya çıkarıyor… While walls exhibit slatted timber panels, they further strengthen the delicacy of the space when coupled with marble floors. The juxtaposition of all these materials reveals a sense of integrity...
4.000 m 2 kapalı alana sahip bu iç mekân düzenleme projesi, dünyanın önde gelen akrilik üreticisi Aksa Acrylic'in genel merkez binası olarak Yalova'daki bir iş bölgesinde yer alıyor. Üretim sonucunda fabrikadan çıkan buharın, ısıtma için kullanıldığı bu yeşil sertifikalı bina, escapefromsofa’nın denetimi altında tamamlandı; firma için kavramsal, mimari ve iç mekân tasarımı hizmetleri verildi. İç mekân, zevkli ve çağdaş detaylarla düzenlendi. Rijit, kübik strüktürlü ve merkezinde çelik ve cam konstrüksiyon bulunan bu bina, dengeli bir kontrast oluşturuyor. Ana giriş ve karşılama alanları ortadaki cam strüktürde yer alıyor ve asansörlerle asma katlı çelik merdiveni içeren ana erişim noktasını oluşturuyor. Cam konstrüksiyon, her iki taraftan da gün ışığının mekana girmesine izin veren geniş, şeffaf bir atmosfer yaratıyor. Yapının sol kanadında açık çalışma alanları, içeriye doğal ışık gelmesini sağlayan cam cephe ile avlu etrafında toplanan yönetim ve yönetici odaları yer alıyor. Sağ kanat ise bir showroom, büyük bir konferans salonu ve kompakt bir amfi tiyatrodan oluşuyor. Farklı desen ve dokuların iç içe geçişiyle uyumlu iç mekânlar yaratıldı. Türdeş ve dikkati dağıtmayan bir ofis ortamı için sınırlı sayıda malzeme kullanıldı; bu homojen görünümün güçlü ve rahat bir atmosfer yaratması amaçlandı. Ahşap, deri, mermer gibi doğal malzemeler projenin ana materyalleri olarak kullanıldı. Bu doğal malzemelerin en yüksek derecede detaylandırılması sayesinde farklı ustaların teknikleriyle işlenmesi ve benzersiz bir tasarımla bir araya getirilmesiyle bu atmosfer oluşturuldu. Temel olarak dinamik bir ruh oluşturmak için tüm dik açılı şekillerde kullanıldı. Çevresiyle uyumlu olarak bu projede halı, perde ve mobilyalar için pürüzsüz, yumuşak dokular ve doğal görünümlü renkler uygulandı. Tüm bina boyunca farklı bölgelerde projenin ana desenini devam ettirme amacıyla kullanılan ahşap çıtalı paneller, duvarlarda kendini gösterirken mermer zeminlerle bir araya geldiğinde mekânın zarafetini arttırıyor. Tüm bu malzemelerin bir arada oluşu, bütünlük duygusunu ortaya çıkarıyor. Toplantı salonları için yoğunlaşmayı sağlayan, havadar, benzer renkte bir atmosfer yaratıldı. Merdiven ve koridorlar gibi ortak alanlar içinse, gün ışığının akmasını sağlayan daha açık renkli cam küpeştelerde ve tavanlarda uygulandı...
natura | 98
Having 4,000 sqm of indoor area, this interior organization project is located in a business district in Yalova, as the headquarters building of Aksa Acrylic, one of the world’s leading acrylic manufacturers. Using the steam coming out of the factory as the end result of production for heating purposes, this green-certified building has been completed under the supervision of escapefromsofa, which provided conceptual, architectural and interior design services for the company. The interiors have been refurbished with tasteful and contemporary details. This solid building with cubic structures and a steel-glass construction at its center, creates a balanced contrast. The main entrance and reception areas are located in the glass structure at the center, creating the main access point which includes the elevators and the steel staircase with a mezzanine. The glass construction creates a spacious, transparent atmosphere that allows daylight to penetrate into the space from both facades. The left wing of the building houses open workspaces and administration and management rooms, which are gathered around the courtyard with a glass facade allowing natural light to enter the space. While the right wing contains a showroom, a large conference hall and a compact amphitheater. Different patterns and textures intertwine throughout the project, culminating in harmonious interiors. A limited number of materials were used for a homogeneous and nondistracting office environment; it was aimed for this homogeneous appearance to create a strong and cozy atmosphere. Natural materials such as wood, leather and marble were used as the principal materials of the project. This atmosphere is a result of a unique design juxtaposed with different craftsmen treating these materials with different techniques, thanks to the maximum level of detailing. They have been basically used in all rectangular shapes in order to generate a dynamic spirit. In accordance with its surroundings, the project gave place to smooth and soft textures along with natural-looking colors for carpets, curtains and furnitures. While walls exhibit slatted timber panels, which are used to maintain the main pattern of the project in different areas throughout the building, they further strengthen the delicacy of the space when coupled with marble floors. The juxtaposition of all these materials reveals a sense of integrity. A spacious atmosphere having similar colors, which also ensures concentration, was created for the meeting halls. While common spaces such as the staircase and hallways were equipped with glass handrails and ceilings with lighter colors, letting the daylight into the space...
KÜNYE Credıts Toplam Alan: 4.000 m2 Projenin Yeri: Yalova Projenin Tarihi: 2017 Fotoğraflar: İbrahim Özbunar
Total Area: 4,000 sqm Project Location: Yalova Project Year: 2017 Photographs: İbrahim Özbunar
natura | 99
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
ÇEŞME EVİ – ESCAPEFROMSOFA ÇEŞME HOUSE – ESCAPEFROMSOFA Uygulamanın güçlü ve uzun ömürlü olması için doğal malzemeler seçildi. Isı kaybına uğramadan doğal hava akışının sağlanması için “Lunos” enerji verimli havalandırma sistemini yerleştirildi. Ayrıca enerji tasarrufu ve hem yaz hem de kış aylarında ısı kontrolü için iç duvarlar doğal taş malzeme ile kalınlaştırıldı. Bu sayede, iklimlendirme ve havalandırma için minimum enerji kullanılıyor... Natural materials were chosen for the implementation to be strong and durable. “Lunos” energy-efficient ventilation system was installed to provide natural air flow without experiencing any heat loss. Additionally, the internal walls were thickened with natural stone materials for saving energy and heat control both in summer and in winter. By means of this intervention, minimum energy is used for air conditioning and ventilation...
natura | 100
natura | 101
iç mimarlık | interior design
escapefromsofa ekibi tarafından tasarlanan 200 m 2 kapalı alana ve 70 metrekarelik sundurmaya sahip bu yazlık ev, Çeşme'de bulunuyor. Soluk renklerin birbiriyle harmanlanması sayesinde işlev ve kalitenin elde edildiği bu sıcak, rahat ve misafirperver evde, malzemelerin uyumu tasarım açısından ilk sırada yer aldı. Bir yazlık ev olması nedeniyle bu proje için, hem malzeme seçiminde hem de hareketli mobilyaların yerleştirilmesinde rahat ve ferahlatıcı seçenekler yaratılması amaçlandı ve mümkün olduğunca yaz ruhunu yansıtması için tasarlandı. Mekân, her zaman temel özelliklerini en çıplak haliyle koruyarak doğal tonları ve malzemeleri kullanıyor oluşuyla tanımlanıyor. Bu ev, bir parçası olduğu Ege iklimine adandı. Ulaşılması hedeflenen şeyin sakinleştirici bir atmosfer yaratmak olduğu bu proje İskandinav ve Güney Amerika'nın karışımı, çağdaş mimarlık ve tasarım anlayışından ilhamını alıyor. Mobilyalar özel olarak tasarlanmış ve üretilmiş olup çoğunlukla el yapımı, ahşap, mermer ve pirinç gibi doğal dokularla süslenmiş aralarındaki varyasyonlarla baskın uyumlu bir stili ifade ediyor. İki kat yüksekliğindeki bir oturma odası, onunla aynı katta yer alan açık planlı yemek odası ve mutfak zemin katta, birinci katta ise ebeveyn ve misafir yatak odaları ile 2 adet banyo bulunuyor. Evin giriş katında kalabalık bir ailenin toplanma mekânı haline gelen geniş bir yemek masası açık mutfak ve oturma odasını birleştiriyor ve oturma odası merkezi konumunu alıyor.
natura | 102
iç mimarlık | interior design
Designed by escapefromsofa team, this summer house is located in Çeşme with 200 sqm of indoor area and a 70-sqm porch. Achieving function and quality by blending muted colors, this warm, cozy and welcoming house tackled the harmony between materials as the principal element of design. As it is a summer house, it was aimed for the project to create comforting and refreshing options in both the material selections and the placement of movable furnitures, thus reflecting the summer spirit as much as possible. The space is defined by its use of natural tones and materials while constantly preserving its basic features in its purest form. This house is devoted to the Aegean climate, of which it stands for a part. Aiming to create a tranquilizing atmosphere, the project draws from the blend of Scandinavian and South American understanding of contemporary architecture and design. Furnitures are custom designed and produced, mostly hand crafted, adorned with natural textures such as wood, marble and brass, manifesting a dominant harmonious style with several variations in between them. While the ground floor houses a double-height living room, an open-plan dining room at the same floor, in addition to the kitchen; the first floor embodies master and guest bedrooms along with 2 bathrooms. On the entrance floor of the house, a large dining table serving as a place for gathering connects the open kitchen and living room, therefore the living room takes its central position.
Pirinç ve yerel mermer gibi lüks malzemelerle zenginleştirilmiş çağdaş ve sade bir anlayışın karışımı olan mekân yaşam alanını oluşturuyor. Açık planlı yaşam alanını esnek ve farklı kullanımlarda ayırmak için meşe zemin kaplaması ve taş döşeme seçildi… Standing out as a mixture of contemporary and minimalistic understanding that was enriched by luxurious materials such as brass and local marble, this space forms the living area. Oak floorboard and stone floors were opted for separating the open-plan living space through flexible and different uses...
natura | 103
iç mimarlık | interior design
Pirinç ve yerel mermer gibi lüks malzemelerle zenginleştirilmiş çağdaş ve sade bir anlayışın karışımı olan mekân yaşam alanını oluşturuyor. Aynı minimalist, yüzyıl ortası modernist ve çağdaş estetik anlayışını koruyan kullanıcılarını rahatlatmak için tasarlanan meşe döşeme sıcak bir karşılama atmosferi sağlıyor. Açık planlı yaşam alanını esnek ve farklı kullanımlarda ayırmak için meşe zemin kaplaması ve taş döşeme seçildi. Ebeveyn yatak odasının bulunduğu üst katta, özgün ahşap panjur panellerinden gelen aydınlık hem mahremiyeti sağlıyor hem de havadar ve eğlenceli bir ortam oluşturuyor. Rahat bir dinlenme ve yemek alanı da dâhil olmak üzere, geniş bir bahçeye bakan cam açıklıklar mümkün olduğunca korunarak dış ve iç mekânlar arasındaki ayrım en aza indirildi. Öndeki sundurma özellikle sabahlarında hafif yaz esintisiyle sessiz bir gölgeli mekân oluşturması için planlandı. Doğal aydınlatmadan en üst düzeyde fayda sağlamak için özel çaba gösterildi. 1. kattaki ebeveyn yatak odasında uygulanan özgün ahşap kepenklerden gelen ışık ilk çözüm oldu. Mekânda yer alan 1 pencere ve 1 balkon kapısı bu odayı aydınlatmak ve havadar bir atmosfer yaratmak için yeterli değildi, bu yüzden odanın içine doğal ışığın girmesini sağlamak için bu ahşap kepenkleri yerleştirildi. Yaşam alanından bakıldığında da bu durum güzel detayların eklenmesine neden oldu. Oturma odasının tavanı yeterince yüksek olmasına rağmen, alanın daha büyük algılanması gerektiğine karar verildi. Ebeveyn yatak odasını ahşap kepenklerle birleştirerek, daha derin ve geniş bir mekân hissi yaratıldı. Coğrafi konumu sayesinde, bu ev su ısıtma sistemi için güneş enerjisini kullanıyor. İç mekân tasarımının haricinde, ilgilenilmesi gereken bazı temel altyapı sorunları da ortaya çıktı. Bu ev kıyıda bir yazlık evi olarak inşa edildiği için ısı yalıtımı ve su yalıtımı konusunda büyük sorunlar vardı. Bu sorunlar, altyapının yeniden inşa edilmesi ve evin her mevsimde kullanılması için dönüştürülmesiyle çözüldü. İzolasyona ek olarak, ev yıl boyunca sürekli olarak kullanılmadığı için de kapalı olduğu zamanlarda nem ve havalandırma sorunları oluşuyordu. Uygulamanın güçlü ve uzun ömürlü olması için doğal malzemeler seçildi. Isı kaybına uğramadan doğal hava akışının sağlanması için “Lunos” enerji verimli havalandırma sistemini yerleştirildi. Ayrıca enerji tasarrufu için, hem yaz hem de kış aylarında ısı kontrolü için iç duvarlar doğal taş malzeme ile kalınlaştırıldı. Bunun yardımıyla iklimlendirme ve havalandırma için minimum enerji kullanılıyor...
natura | 104
iç mimarlık | interior design
Standing out as a mixture of contemporary and minimalistic understanding that was enriched by luxurious materials such as brass and local marble, this space forms the living area. The oak floors are designed to comfort the users adopting the same minimalist, mid-century modernist and contemporary aesthetical understanding, creating a warm welcoming atmosphere. Oak floorboard and stone floors were opted for separating the open-plan living space through flexible and different uses. On the upper floor embodying the master bedroom, the daylight entering the space from original wooden shutters ensures privacy, while also creating a spacious and fun atmosphere. Overlooking a large garden, including a comfortable lounge and dining area, the window openings were preserved as much as possible, minimizing the distinction between indoor and outdoor spaces. The porch situated at the front side is planned to create a quiet shaded spot, accompanied by a light summer breeze especially in the morning. It was particularly endeavored to maximize the benefit of natural lighting. The light flowing through the original wooden shutters, implemented in the master bedroom on the 1st floor, became the first solution. A single window and balcony door found in the space were inadequate to fill the room with light and to create a spacious atmosphere, therefore these wooden shutters were placed inside the room in order to allow natural light to penetrate in. When viewed from the living space, this intervention seems to have allowed for beautiful details to be integrated into the space. Even though the ceiling of the living room was high enough, it was decided that the area needed to be perceived larger. By combining the master bedroom with wooden shutters, the sense of a deeper and wider space was accordingly achieved. Owing to its geographical location, this house is able to use solar energy for its water heating system. Apart from interior design, some basic infrastructure problems that needed to be addressed also rose to the surface. As this house was built as a summer house near the coastline, there were major problems regarding thermal insulation and waterproofing. These problems were solved by reconstructing the infrastructure and transforming the house so that it can be used in every season. In addition to insulation problems, there were also other problems related to moisture and ventilation during when the house wasn’t occupied, as it wasn’t used continuously throughout the year. Natural materials were chosen for the implementation to be strong and durable. “Lunos” energy-efficient ventilation system was installed to provide natural air flow without experiencing any heat loss. Additionally, the internal walls were thickened with natural stone materials for saving energy and heat control both in summer and in winter. By means of this intervention, minimum energy is used for air conditioning and ventilation...
KÜNYE Toplam Alan: 200 m2 Projenin Yeri: İzmir Projenin Tarihi: 2018 Fotoğraflar: İbrahim Özbunar
Credıts Total Area: 200 sqm Project Location: İzmir Project Year: 2018 Photographs: İbrahim Özbunar
natura | 105
iç mimarlık | interior design
NAJJAR EVİ – ESCAPEFROMSOFA NAJJAR HOUSE – ESCAPEFROMSOFA Bütün kapalı ve açık mahallerde duvarlar, farklı tipolojide ahşap kaplamalarla kaplanarak rezidans kullanımının getirdiği tekdüzelikten çıkarıldı. Salonda kullanılan sıcak ahşap yüzeyler şık pirinç şerit detaylı mermer plakalarla kombine edildi… In all of the indoor and outdoor areas, walls have been coated with wooden panels having different typologies, thus refraining from the monotony of residential use. The warm wooden surfaces used in the living room are combined with marble plates, detailed with elegant brass separation stripes...
natura | 106
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
iç mimarlık | interior design
Lüks bir alışveriş merkezinin 34. katındaki bu daire, Şişli’de bulunuyor. İşverenin kalabalık bir aile olduğu bu daire için escapefromsofa konsept tasarım, danışmanlık ve kontrolörlük hizmetleri verdi. Projede rahat ve ferah yaşam alanları yaratmak ve panoramik şehir manzarasının her mahalden görünür kılan bir düzeneğe oturtmak amaçlandı. Daire geniş bir oturma salonu, modern bir hamam ve kendi banyosuna sahip bir ebeveyn yatak odası, üç farklı çocuk için tasarlanan banyolu odalar ve gastronomi ve mutfak sanatları ile ilgilenen işverenin ihtiyaçları esas alınarak tasarlanan bir mutfak ve pişirme alanından oluşuyor. Özel hamam, klasik Türk yıkanma kültürünün fonksiyonlarının escapefromsofa’nın estetik mermer ve vitrifiye seçimleriyle modernize edilmiş kurgusuyla öne çıkıyor. Bütün kapalı ve açık mahallerde duvarlar, farklı tipolojide ahşap kaplamalarla kaplanarak rezidans kullanımının getirdiği tekdüzelikten çıkarıldı. Salonda kullanılan sıcak ahşap yüzeyler şık pirinç şerit detaylı mermer plakalarla kombine edildi. escapefromsofa’nın ürünleri ve müşterinin kullanımına özel olarak tasarlanan fonksiyonel mobilyalar, ikonik tasarım parçalarla harmanlanarak dairenin her köşesinde rafine ve şık modern bir atmosfer yaratıldı… This apartment is located on the 34th floor of a luxurious shopping center at Şişli. Considering the large family of the client, escapefromsofa provided conceptual design, consultancy and supervision services for this apartment. In the scope of the project, it was aimed to create comfortable and spacious living spaces, while positioning the apartment on an axis that allows for panoramic city views from every angle. The apartment comprises a large living room, a modern bathhouse and a master bedroom with its private bathroom, three different rooms with private bathrooms designed for kids, along with a kitchen and cooking area, which was designed by grounding on the needs of the client, who has a personal interest in gastronomy and culinary arts. The private bathhouse shines out with the functions of a classic Turkish Bath, coupled with escapefromsofa’s original layout, which is modernized with its aesthetical marble and sanitaryware selections. In all of the indoor and outdoor areas, walls have been coated with wooden panels having different typologies, thus refraining from the monotony of residential use. The warm wooden surfaces used in the living room are combined with marble plates, detailed with elegant brass separation stripes. The products of escapefromsofa and functional furnitures designed specifically for the use of customers, are combined with iconic design pieces, creating a refined, elegant and modern atmosphere in every corner of the apartment...
natura | 108
KÜNYE Credıts Toplam Alan: 550 m2 Projenin Yeri: İstanbul Projenin Tarihi: 2017 Fotoğraflar: İbrahim Özbunar
Total Area: 550 sqm Project Location: İstanbul Project Year: 2017 Photographs: İbrahim Özbunar
natura | 109
sektör | sector
MALTEPE ÜNİVERSİTESİ DOĞAL TAŞ ATÖLYE ÇALIŞMASI MALTEPE UNIVERSITY NATURAL STONE WORKSHOP Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
sektör | sector İstanbul Maden İhracatçıları Birliği tarafından organize edilen, Mimarlık ve İç Mimarlık öğrencileri ile Doğal Taş sektörünü buluşturmayı ve doğal taşları yakından tanıtmayı hedefleyen “Doğal Taş Sektörü Sürdürülebilir Eğitim Projeleri” 1 Kasım 2018 tarihinde Maltepe Üniversitesi’nde gerçekleştirilen seminer ve mozaik atölye çalışması yapıldı. Program kapsamında geleceğin mimarlarına doğal taşın tanıtımı yapıldı. Çeşitli renk ve desende sahip olduğumuz doğal taşlarımızı ileride gerçekleştirecekleri mimari projelerinde tercih etmeleri konusunda bilgilendirildiler. İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin tanıtım sunumu ile başlayan program, Doç.Dr. Nimet Öztank’ın doğal taşlar hakkında verdiği ders ile devam etti. Seminere 60 öğrenci tarafından katılım sağlandı. Projenin ilk ayağı olan Maltepe Üniversitesi’nde gerçekleştirilen programın devamında ise öğrencilere Mozaik tasarımını ve uygulamasını öğretmeyi hedefleyen atölye çalışması yer aldı. Atölye çalışmasına 30 üniversite öğrencisi katılım sağladı. Tekniker Ahmet Bilal Uzkuç ve Doç.Dr. Nimet Öztank’ın gösterimleri ile öğrenciler mozaikler hakkında detaylı bilgi alma, tasarım yapma ve mozaikleri birebir uygulama şansı yakaladılar. Organized by Istanbul Mineral Exporters’ Association with the aim of bringing Architecture and Interior Architecture students together with the Natural Stone sector, and offering an in-depth look at natural stones, “Sustainable Education Projects within the Natural Stone Sector” was carried out with a programme including a seminar and mosaic workshop, which were held at Maltepe University on November 1, 2018. In the scope of the programme, natural stone was introduced to future architects. They were informed of choosing natural stones, of which we hold a wide spectrum of colors and patterns, in the architectural projects that they will carry out in the future. The programme started with the introductory presentation delivered by Istanbul Mineral Exporters’ Association, which continued with a lecture on natural stones by Assoc. Prof. Nimet Öztank. The seminar was attended by 60 students. Subsequent to the programme that was carried out at Maltepe University as the first leg of the project, a workshop was conducted with the aim of teaching students the design and application of mosaics. The workshop was attended by 30 university students. Thanks to the demonstrations given by Technician Ahmet Bilal Uzkuç and Assoc. Prof. Nimet Öztank, they found the opportunity to get detailed information about mosaics, and to design and practice them one-on-one.
natura | 110
natura | 111
sektör | sector
Doğal Taş tasarımları ödüllendirildi Natural stone designs have been granted awards Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
natura | 112
sektör | sector
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği (İMİB) tarafından bu yıl yedincisi düzenlenen Doğal Taş Tasarım Yarışması ödül töreni "Türkiye Tasarım Haftası" etkinliği kapsamında 16 Kasım 2018 Cuma günü Haliç Kongre Merkezi‘nde gerçekleştirildi. Türk doğal taşlarının tasarımcı ve mimarlara tanıtılarak günlük yaşamda kullanılabilmesi, özgün ve endüstriyel olarak üretilebilir ürünlerin tasarlanmasına katkı sağlanması için yola çıkan yarışmaya öğrenci kategorisinde 10 üniversiteden 278 öğrenci, profesyonel kategorisinde 341 profesyonel tasarımcı katılırken, yarışmada dereceye giren tasarımlar ödüllendirildi. Organized for its seventh edition this year by Istanbul Mineral Exporters’ Association (İMİB), the Natural Stone Design Competition’s awards ceremony was held within the scope of ‘Design Week Turkey’ at Haliç Congress Center on Friday, November 16, 2018. Setting out with the aim to introduce Turkish natural stones to designers and architects in order to enable their use in our daily lives, and contribute to the design of unique and industrially producible products, the competition was participated by 278 students from 10 universities in the student category and 341 professional designers in the professional category, while the designs that have been placed in the competition have been granted awards.
natura | 113
sektör | sector
sektör | sector
ÖĞÜT
SQUEEZE
MEHMET ÇAĞRI SELÇUK
MUSTAFA YILMAZ
PROFESYONEL KATEGORİ BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
PROFESYONEL KATEGORİ İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
TURN
MERVE CANBEY / AYLİN KORUBAŞI PROFESYONEL KATEGORİ ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ
natura | 114
İs t a n b u l, 2 0 K a s ı m 2 0 18 - Tü r k i ye’d e d oğ a l t a ş s e k t ö r ü nü n g e l e c e ğ i n e k at k ı da b u l u n m a k i ç i n İ M İ B t a r af ı n da n b u y ı l ye d i n c i s i dü ze n l e n e n D oğ a l Ta ş Ta s a r ı m Ya r ı ş m a s ı’n ı n s o nu ç l a r ı, 16 K a s ı m 2 0 18 Cu m a g ü nü H a l i ç Ko ng r e M e r ke z i ‘n d e g e r ç e k l e ş t i r i l e n ö dü l t ö r e n i n d e a ç ı k l a n d ı. D e r e c eye g i r e n t a s a r ı m c ı l a r ö dü l l e r i n i İs t a n b u l M a d e n İh r a c at ç ı l a r ı B i r l iğ i B a ş k a n ı Ayd ı n D i n ç e r ’i n e l i n d e n a l d ı. İMİB’in sek törün gelişimine katkı sağlamak viz yonuyla 2 0 11 y ı l ı n d a n b e r i d ü z e n l i o l a r a k g e r ç e k l e ş t i r d i ğ i y a rışmada 2 farklı kategoride ödüll e r s a h i p l e r i n i b u l d u . Ya r ı ş m a d a sunulan projeler alanında uzman sek tör liderleri, akademis yenler ve profes yonel ta sar ımcılar tarafından değerlendirildi. Jüri değer lendirmesi sonucu yar ışmaya k a t ı l a n 619 p r o j e i ç e r i s i n d e n 12 proje ödüle layık görüldü. Pro fes yonel Kategorinin birincisi 15 . 0 0 0 T L , i k i n c i s i 10 . 0 0 0 T L , ü ç ü n c ü s ü 7. 0 0 0 T L’ l i k ö d ü l a l m a ya hak ka zanırken, Öğrenci Kat e g o r i s i n d e ; b i r i n c i y e 10 . 0 0 0 T L ,
İstanbul, November 20, 2018 – Organized for its seventh edition this year by İMİB in order to contribute to the future of Turkey’s natural stone sector, the Natural Stone Design Competition’s results have been announced at an awards ceremony that took place at Haliç Congress Center on Friday, November 16, 2018. The award-winning designers received their awards from Aydın Dinçer, the Chairman of Istanbul Mineral Exporters’ Association. Organized regularly by İMİB since 2011 with the vision of contributing to the development of the sector, the competition presented awards in two different categories. The projects that were presented in the scope of the competition have been evaluated by expert industry leaders, academicians and professional designers. As the result of the jury evaluation, 12 projects among 619 participating projects have been deemed worthy of awards. While the winner received 15,000 TL, the runner-up received 10,000 TL and the third-place winner received 7,000 TL in the Professional Category; the winner of the Student Category received 10,000 TL,
natura | 115
sektör | sector
sektör | sector
BASAMAKLAR
DOSTONE
AHMET ÜNVEREN /ECEM DİLAN KÖSE
ÖMER YEŞİLDAL
PROFESYONEL KATEGORİ EŞ MANSİYON
PROFESYONEL KATEGORİ EŞ MANSİYON
LAYER
HANDE AYDOĞAN PROFESYONEL KATEGORİ EŞ MANSİYON
natura | 116
i k i n c i ye 5. 0 0 0 T L , ü ç ü n c ü ye i s e 2. 5 0 0 T L ö dü l ve r i l d i. Pr of e syo n e l K at eg o ride M a n s i yo n Ö dü l l e r i; L aye r adlı ta sarım ile H a n d e Ayd oğ a n, Dostone ç a l ı şma sıyla Ömer Ye ş i l da l ve B a s amak çalışma sıyla A h m e t Ü nve r e n ile Ecem Dilan Kö s e’ye ve r i l d i. Pr of e s yo n e l K at eg o r i s i ü ç ü n c ü l ü k ö dü l ü Tu r n i s i m l i ç a l ı ş m ay l a M e r ve C a n b ey ve Ay l i n Ko r u b as ı, i k i n c i l i k ö dü l ü S qu e e ze i l e M u st af a Yı l m a z ve birincilik ö dü l ü i s e Öğ ü t ç a l ı şma sıyla Mehmet Çağrı S e l ç u k ’a t a kd i m e d i l d i. Öğ r e n c i K at eg o r i s i ’n d e M a n s i yo n Ö dü l l e r i Ya ş aya n K a l ke r a d l ı ç a l ı ş m a s ı y l a B ü nya m i n At a n, D ö ng ü a d l ı ç a l ı ş m a s ı y l a A l i ha n S a ğ l a m ve M i z a n a d l ı ç a l ı ş m a s ı yl a B e r k Ş a h i n’e ve r i l d i. Öğ r e n c i K at eg o r i s i ’n d e ü ç ü n c ü l ü k ö dü l ü H ot nu t s a d l ı i s i m ç a l ı ş m a s ı y l a D e n i z Ye n i d oğ a n, i k i n c i l i k ö dü l ü C i r c l e a d l ı i s i m l i ç a l ı ş m a s ı y l a E l i f Tu n ç ay, b i r i n c i l i k ö dü l ü i s e Cof ha a d l ı ç a l ı ş m ay l a A h m e t E rg ü n ve S ü m ey ye S oye r ’e ve r i l d i. B ug ü n t a s a r ı m ı n, ş i r ke t l e r i n r e k a b e t t e ü s t ü n o l m a k i ç i n ku l l a n d ı k l a r ı e n ö n e m l i e n s t r ü m a n l a r da n b i r i o l duğ u nu s öy l eye n İ M İ B B a ş k a n ı Ayd ı n D i n ç e r, “Şu nu ç o k i y i b i l i yo r u z k i, t a s a r ı m b i r b i r i k i m i ş i d i r. Ö zü n d e, i n s a n hayat ı n ı ko l ay l a ş t ı r m a a m a c ı n ı g ü d e r. Ta s a r ı m, t ü ke t i c i n i n i ht i ya ç l a r ı n ı a n l a m a m ı z ı s a ğ l a r ke n, b i r a ç ı da n t ü ke t i c i ye d iğ e r a ç ı da n i s e ü r e t i c i ye f ayda s a ğ l a m a l ı d ı r. B i r s e k t ö r t e m s i l c i s i o l a r a k ‘s ü r e k l i b a ş a r ı’ i ç i n a m a c ı m ı z b u ü l ke n i n s a h i p o l duğ u d e r i n kü l t ü r d e n b e s l e n e r e k s e k t ö r e öze l ke n d i h i k âye s i n i o r t aya koy m a k t ı r. B öy l e ze ng i n b i r c oğr af ya da ya ş a d ı ğ ı m ı z i ç i n ç o k ş a n s l ı y ı z. Ta s a r ı m i ç i n b e r e ke t l i i k l i m ve t o p r a k l a r day ı z. Ö t e ya n da n s ü r dü r ü l e b i l i r b i r e ko n o m i i ç i n ü l ke m i zd e k i k ay na k l a r ı n ze ng i n ç e ş i t l i l iğ i n i ve g e n i ş u yg u l a m a a l a n l a r ı n ı m i m a r l a r l a b u l u ş t u rm a k ve Tu r k i s h St o n e s m ot t o s u nu t ü m dü nya da t a n ı t m a k a m a c ı y l a ha r e ke t e t t iğ i m i z i n b i r ke z da ha a l t ı n ı ç i z m e k i s t e r i m . D oğ a l Ta ş Ta s a r ı m Ya r ı ş m a s ı’n ı n ü l ke m i z i n 2 0 2 3 h e d e f l e r i yo l u n da t a s a r ı m g ü c ü n e k at k ı s a ğ l a m a s ı n ı d i l i yo r, t ü m t a s a r ı m c ı l a r ı m ı z ı ve k ı y m e t l i j ü r i ü ye l e r i m i z i t e b r i k e d i yo r u m,” d e d i.
the runner-up received 5,000 TL and the third-place winner received 2,500 TL. In the Professional Category, the Honorable Mention Awards were presented to Hande Aydoğan for her design titled Layer, Ömer Yeşildal for his work titled Dostone and to Ahmet Ünveren and Ecem Dilan Köse for their work titled Basamak (Step). In the scope of the Professional Category, the third prize was presented to Merve Canbey and Aylin Korubası for their work titled Turn, the runner-up prize was presented to Mustafa Yılmaz for his work titled Squeeze, and the first prize was presented to Mehmet Çağrı Selçuk for his work titled Öğüt (Advice). In the Student Category, the Honorable Mention Awards were presented to Bünyamin Atan for his work titled Yaşayan Kalker (Living Limestone), Alihan Sağlam for his work titled Döngü (Cycle), and Berk Şahin for his work titled Mizan. In the Student Category, the third prize was presented to Deniz Yenidoğan for his work titled Hotnuts, the runner-up prize was presented to Elif Tunçay for her work titled Circle, and the first prize was presented to Ahmet Ergün and Sümeyye Soyer for their work titled Cofha. Stating that design is currently one of the most essential instruments used by companies in order to excel at competition, İMİB’s Chairman Aydın Dinçer added: “We know for a fact that design is a practice of accumulation. It intrinsically aims to facilitate human life. While design allows us to understand the needs of the consumer, it should further benefit consumers on one hand, and producers on the other. As one of the representatives of the sector, our aim for ‘continuous success’ is to create our own original story by drawing from the deep-rooted culture of this country. We are all extremely lucky to be living in such a rich geography. We are in a fruitful land and climate with regards to design. In addition, I would like to reiterate that with our objective for a sustainable economy, we are moving forward to present architects with the rich diversity of our country’s resources and their wide range of implementation areas, while at the same time promoting the Turkish Stones motto in the entire world. I hope that Natural Stone Design Competition will contribute to the design power of our country in line with its 2023 targets and hereby congratulate all of our designers and our esteemed jury members.”
natura | 117
sektör | sector
sektör | sector
CIRCLE
COFHA
MİZAN
DÖNGÜ
ELİF TUNÇAY
AHMET ERGÜN / SÜMEYYE SOYER
BERK ŞAHİN
ALİHAN SAĞLAM
ÖĞRENCİ KATEGORİSİ İKİNCİLİK ÖDÜLÜ
ÖĞRENCİ KATEGORİSİ BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ
ÖĞRENCİ KATEGORİSİ EŞ MANSİYON
ÖĞRENCİ KATEGORİSİ EŞ MANSİYON
HOTNUTS
DENİZ YENİDOĞAN ÖĞRENCİ KATEGORİSİ ÜÇÜNCÜLÜK ÖDÜLÜ YAŞAYAN KALKER
BÜNYAMİN ATAN ÖĞRENCİ KATEGORİSİ EŞ MANSİYON natura | 118
natura | 119