ISSN 1308-8319
MİMARİ, İÇ MİMARİ, SANAT VE DOĞAL TAŞ DERGİSİ ARCHITECTURE, INTERIOR DESIGN, ART AND NATURAL STONE MAGAZINE
MART-NİSAN 2019 / MARCH-APRIL 2019
GLOBAL TASARIM SAHNESİNDE DOĞAL TAŞ: MAISON&OBJET FUARI İZLENİMLERİ NATURAL STONES ON THE GLOBAL DESIGN STAGE: MAISON&OBJET FAIR IMPRESSIONS HOLLANDA YÜKSEK MAHKEMESİ’NDE TÜRK DOĞAL TAŞI KULLANILDI TURKISH NATURAL STONES HAVE BEEN USED IN THE SUPREME COURT OF THE NETHERLANDS / KAAN ARCHITECTEN TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI YENİ GENEL MERKEZİ TÜRKİYE FİNANS PARTICIPATION BANK’S NEW HEADQUARTERS NATURA SORUYOR / YENİ DOĞAL TAŞ TRENDLERİ NELER? NATURA ASKS / WHAT ARE THE NEW TRENDS OF NATURAL STONES? PUGLIA KIRSALINDA AKILLI BİR ÇALIŞMA EVİ A SMART WORKING HOUSE IN THE RURAL PUGLIA / REISARCHITECTURE CASA TMOLO - PYO ARQUITECTOS
Cora Black Available in blocks and slabs.
temmermarble.com
BAŞLARKEN / INTRODUCTION EDİTÖRDEN / Editorial • 05 HABERLER / NEWS • 06 ARCH+DSGN SUMMIT 2019 / ARCH+DSGN SUMMIT 2019 • 9 KADIN, TASARIM VE MEKÂN SEMPOZYUMU / WOMEN, DESIGN AND SPACE SYMPOSIUM • 10 KAPADOKYA’DA ULUSLARARASI KORUMA VE MİMARLIK BULUŞMASI / INTERNATIONAL CONSERVATION AND ARCHITECTURE GATHERING IN CAPPADOCIA • 11 19. İZOCAM ÖĞRENCİ YARIŞMASI / 19th İZOCAM STUDENT CONTEST • 13 VENEDİK BİENALİ TÜRKİYE PAVYONU’NDA YER ALACAK İNCİ EVİNER YAPITININ DETAYLARI AÇIKLANDI/ DETAILS REGARDING İNCİ EVİNER’S WORK TO BE FEATURED AT THE PAVILION OF TURKEY AT THE VENICE BIENNALE HAVE BEEN UNVEILED • 16 GLOBAL TASARIM SAHNESİNDE DOĞAL TAŞ / NATURAL STONE ON THE GLOBAL DESIGN STAGE • 22 MİMARİ / ARCHITECTURE KAPAK KONUSU / COVER STORY: HOLLANDA YÜKSEK MAHKEMESİ / THE SUPREME COURT OF THE NETHERLANDS – KAAN ARCHITECTEN • 26 PUGLIA KIRSALINDA AKILLI BİR ÇALIŞMA EVİ / A SMART WORKING HOUSE IN THE RURAL PUGLIA – REISARCHITETTURA • 42 ORTA GÖLÜ MANZARALI EV / THE ORTA LAKE VIEW HOUSE • 50 SAN QUIRINO EVLERİ / SAN QUIRINO HOUSES – ELASTICOSPA + 3 • 62 KLOOF 119A - SAOTA • 70 İç Mİmarlık / Interior Design TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI YENİ GENEL MERKEZİ – M-OFİS MİMARLIK / TÜRKİYE FİNANS PARTICIPATION BANK’S NEW HEADQUARTERS – M-OFİS ARCHITECTS • 76 RYO KAN – GLVDK • 84 DOĞAL TAŞIN SOĞUK ALGISINI ATEŞİN SICAKLIĞI İLE ISITAN BİR ŞÖMİNE TASARIMI / A FIREPLACE DESIGN THAT WARMS UP THE COLDNESS ASSOCIATED WITH NATURAL STONES THROUGH FIRE • 88 DOSYA KONUSU / SPECIAL COVERAGE 2019 yılının doğal taş trendlerİ nedİr? - Projelerİnİzde hangİ doğal taşları tercİh edİyorsunuz, neden? / What are the natural stone trends of 2019? - Which natural stones do you prefer in your projects and why? YELİN EVCEN • 92 / NAİL EGEMEN YERCE • 94 / EDA TAHMAZ • 96 / ESEN KAROĞLU • 98 / YUDUM BOYTORUN • 100 / BORAN EKİNCİ • 102/ ÖZGE MERİÇ - VOLKAN TAŞKIN • 104 / GENCER YALÇIN • 106 sektör / sector DOĞAL TAŞ SEKTÖRÜ İLE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ BULUŞTURAN EĞİTİM PROJESİNİN BİR YENİSİ MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİ / A NEW EDITION OF THE EDUCATION PROJECTS THAT BRING NATURAL STONE SECTOR TOGETHER WITH UNIVERSITY STUDENTS TOOK PLACE AT MİMAR SİNAN FINE ARTS UNIVERSITY • 108 MERMER ARTIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ÇALIŞTAYININ İKİNCİSİ ANTALYA’DA DÜZENLENDİ / THE SECOND EDITION OF THE REUSE OF MARBLE WASTE WORKSHOP TOOK PLACE IN ANTALYA • 110
26
76 22
88 92
50 70
106
başkan mesajı message from the chairmen
Natura Yayın Kurulu Başkanı ve İstanbul Maden İhracatçılar Birliği adına Yönetim Kurulu Başkanı Chairman of Editorial Comittee and İstanbul Mineral Exporters Association, Aydın Dinçer
Aydın Dinçer Yönetim Kurulu Başkanı / Board Chairman Değerli Natura okuyucuları, Doğal taş hepimiz için önemli bir enstrüman, mimarlar için tasarımlarını güçlendiren önemli bir öge. Dünyanın önemli tasarımlarında Türk doğal taşının tasarımları farklılaştırdığını görmek bu noktada bizim için oldukça önemli. Çünkü sektör olarak “Turkish Stones” mottosuyla tüm dünyaya yayılmayı hedefliyoruz. İhracat hedeflerimize ulaşmamızda ayrı bir parametre olan tasarımcılara ulaşmamız için biliyoruz ki; dünya çapındaki tasarım haftalarında, tasarım festivallerinde ve bienallerde yer almamız gerekiyor. Buralarda ünlü mimarlar ve tasarımcılar hedef alınarak çalışmalar yapabilir, Türk doğal taşının gücünü onlara anlatabiliriz. Öte yandan tasarıma yönelik projelerle hem Türk hem de yurt dışındaki mimarların ilgisini çekebiliriz. İMİB olarak sektörümüzün gelişimi için çalışıyor, NATURA ile mimari ve tasarım odaklı tüm çalışmaları sayfalarımıza taşımaya devam ediyoruz. Bu noktada geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bundan sonraki tüm süreçlerde de Türk doğal taşının tüm özelliklerini ve mimariye kattığı değeri duyurmak için çalışmalarımızı sürdüreceğiz. İyi okumalar… Dear readers of Natura, Natural stone is an important instrument for all of us, while for architects, it is an important element that strengthens their designs. At this point, it is highly important for us to see how Turkish natural stones transform designs in the scope of the world’s leading designs. Because, as the entire sector, we are aiming to spread across the entire world with the “Turkish Stones” motto. We know for a fact that we need to participate in global design weeks, design festivals and biennials in order to reach designers, who stand for a distinctive parameter in achieving our export targets. In the scope of the aforementioned events, we can carry out studies aiming towards renowned architects and designers, and we can inform them about the power of Turkish natural stones. Besides, we can also capture the attention of architects both in Turkey and abroad through projects gravitating towards design. As IMIB, we are working for the development of our sector and we are continuing to feature all of the architecture and design-oriented practices with NATURA. At this juncture, we will carry on our activities to promote all of the properties of Turkish natural stones along with the value that they bring into architecture in all of the subsequent processes, just as we did in previous years. I wish you all a happy reading... natura | 4
Yayın Kurulu Editorial Commitee Aydın Dinçer Rüstem Çetinkaya Hasan Hüsnü Ayvacı Genel Koordinatör General Coordinator Bülent Tatlıcan bulent@krmedya.com Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Editor in Chief Mehmet Nur Ulaş mehmet@krmedya.com Yayın Direktörü Editorial Director Heval Zeliha Yüksel Üçok hevalzelihaucok@gmail.com Konular Editörü Features Editor Selin Biçer Yardımcı Editör Associate Editor Yağmur Yıldırım Tasarım / Design Kare Tasarım Ebru Vechi Tercüme / Translation Yiğit Dilbaz Yönetim / Management Kare Tasarım Arabayolu Cad. No:11/A Tarabya/ Sarıyer- İstanbul 0212 262 07 66 www.krmedya.com Reklam / Advertisement Şener Sabırlı reklam@krmedya.com Baskı / Publishing Özlem Matbaacılık ve Reklamcılık Ltd. Şti. Maltepe Mahallesi, Litros Yolu Sk. 2. Matbaacılar Sitesi D:2BB4, 34010 Zeytinburnu/İstanbul Bize ulaşın / Contact us www.naturadergi.com info@krmedya.com İMİB iletişim / IMIB Contact Can Erdem Kaya erdem.kaya@immib.org.tr
editörden
editorial
Doğal taşın önemini, özelliklerini ve güzelliğini anlatmak üzere İMİB desteği ile hazırlanan mimarlık dergisi Natura’da her sayı doğal taşın kullanıldığı iyi projeleri sunmaktayız. İzini sürdüğümüz mimarlık ve sanat ürünleri yerellik ile modernliğin buluştuğu, zanaatkârlığın estetik ile birleştiği örnekler taşımaktadır. Bu bağlamda yıllardır istikrarlı bir şekilde iyi mimarlık örneği olan, özellikle Türkiye’den projelere yer vererek hazırlıyoruz dergimizi. Bazen de yurtdışından bize feyz olacak yabancı projeleri de sayfalarımıza taşıyoruz. Bu sayımızda da Hollanda’da bir kamusal yapıda kullanılan Türk mermerine özelikle yer verdik. Bu durum aslında çok sık rastlanılan ama duyurulması konusunda geride kalmış bir konu. Ülkemizin önde olduğu, üretim kabiliyeti olarak avantajlı olduğu tüm konuları yurtdışına anlatma ve dahası satmanın öneminin arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Ülke olarak dışarıya ne ihraç edebiliriz bu dönemde? Yabancı sermayenin ülkemize gelmesi için hangi yerli ürünlerimizi veya tasarımlarımızı öne çıkarmalıyız? İşte, bu noktada mermer önemli bir yer tutuyor. Dünya mermer rezervleri açısından üst sıralarda yer alan mermer envanterimizin neden marka olabilecek bir veya birkaç mermeri dünyanın her köşesine taşıyamasın? Bu amaçla İMİB desteği ile daha çok Türk taşı kullanılan yabancı projeyi de sayfalarımıza taşıyacağız. Buradan açık çağrı yapalım İMİB üyelerine; bizimle yurtdışı projelerine verdiğiniz mermer bilgilerini paylaşır mısınız? Zira, o zaman el birliği ile tanıtım yapıp mermerimizi öne çıkarabiliriz. Mimarlık mesleğinin pratiğini de yapmakta olduğum profesyonel hayatımda karşılaştığım bu örneklerden sadece birini bu sayfaya alarak hafızalarda yer etmesini umuyorum. Geçtiğimiz günlerde yurtdışında toplantıya gittiğimde, lobide karşıma çıkan Türk mermerlerinden Burdur Beji, Light Emprerador, Dark Emperador, Tundra Grey ve daha niceleri… Kapak konumuzdaki Marmara Mermeri… Neden Calacatta gibi bir marka olmasın? Doğal taşın sadece lüks konut, otel lobisi veya hastane girişi gibi uygulamalarının dışında iyi kullanıldığı takdirde her mekânda gerek sanatın bir parçası, gerek dekorasyonun vazgeçilmezi, gerekse kent ölçeğinde kullanılabileceği algısını sizlere de hissettirmek istiyoruz. Her sayımızda; popüler olandan ziyade modern zamanda doğal taşın kullanıldığı “iyi mimarlık” örneklerini sayfalarımıza taşımaya devam edeceğiz. İyi mimarlık örneklerini huzurlarınıza getirmek konusundaki ısrarımızı yineleyip, yeni sayıda görüşmek üzere diyelim. Mimarinin dünyayı güzelleştirme çabasına destek olmak dileğiyle… Söz uçar, yazı kalır… Mimar / Architect, Heval Zeliha Yüksel Üçok
We are featuring outstanding projects involving the use of natural stones in every issue of Natura, an architecture magazine compiled with the support of IMIB, in order to introduce the importance, property and further the beauty of natural stone. The architectural and artistic works that we trace, embrace the examples where the local meets with the modern, and the craftsmanship with the aesthetics. In this context, we have been compiling our magazine consistently for many years by featuring projects that stand out as examples of successful architecture, particularly those from Turkey. In addition to this, we occassionally feature international projects that have the potential of fostering inspiration for us. For this issue, we particularly gave place to a Turkish marble that was used in a public building in the Netherlands. This occurrence is actually very common, although promotional activities regarding this issue considerably lag behind. We live in a period in which there is an increasing significance of getting across and further selling abroad all of the areas in which our country remains at the forefront and has the upper hand when it comes to production capability. In this period, what can we, as the entire country, export abroad? Which local products and designs should we put forth in order to attract foreign capital inflow? At this point, marble takes an important place. Why won’t our marble inventory, which remains at the top of the world’s marble reserves, bring one or more marbles that can be branded to every corner of the world? With this goal in mind, we are going to feature more foreign projects involving the use of Turkish stones with the support of IMIB. I would like to take this opportunity to make an open call to the members of IMIB: Would you share with us the marble information that you provide for foreign projects? Because then we would be able to carry out promotional activities cooperatively and give prominence to our marbles. I hereby would like to give place to only one of these examples that I encounter in my professional life, which includes the practice of architecture, so that it could linger in memories in the future. On the occasion of a meeting overseas, which I have attended recently, I have seen in the lobby of the venue various Turkish marbles including Burdur Beige, Light Emperador, Dark Emperador, Tundra Grey and many more... The Marmara Marble featured in our cover story... Why wouldn’t it be a brand such as Calacatta? We would like to present you with the sense that, if implemented efficiently, natural stones can be used in every space as a piece of art, an indispensable part of decoration or a fundamental element of urban scale, apart from their accustomed implementations in luxury housings, hotel lobbies or hospital entrances. In every issue; we will continue to feature the examples of “proper architecture” involving the use of natural stones in the modern world, rather than focusing on the mainstream. We restate the persistance we have on introducing the finest examples of architecture and say, “See you in the next issue”. Hoping to support the effort to glorify the world through architecture... Verba volant, scripta manent... natura | 5
haberler | news
7. YILINDA MAMUT ART PROJECT MAMUT ART PROJECT IN ITS 7th YEAR Güncel sanatta yılın umut vaat eden sanatçıları için benzersiz bir keşif alanı sunan ve 2019 yılında 7.’si düzenlenecek Mamut Art Project’te, yaklaşık 1.350 başvuru arasından seçilen 25 kadın, 25 erkek toplam 50 sanatçının 500’den fazla eseri sergilenecek. Ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen Mamut Art Project, farklı alanlarda uzman isimlerden oluşan ve her yıl değişen jüri üyeleri tarafından başvurular arasından seçilen sanatçılara disiplinlerarası bir paylaşım ve sergileme imkânı sağlıyor. Bu seneki başvuru döneminde Mamut ekibi; İstanbul’un yanısıra Diyarbakır, Mardin ve Çanakkale’de gerçekleştirdikleri Portfolyo Günleri kapsamında 250’yi aşkın sanatçının portfolyolarını birebir tartışarak, sorularını yanıtladı. Mamut’a 2019 edisyonu için Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden 1.350 başvuru geldi ve bu şu ana kadar ulaşılan en yüksek sayı oldu. Sadece son 2 yılda 35 bin kişi tarafından ziyaret edilen Mamut Art Project’in bu yılki jürisi güncel sanatın önde gelen sanatçılarından Memed Erdener (Extramücadele), koleksiyoner Ari Meşulam, küratör ve yazar Aslı Seven, Sanat Tarihçisi Profesör Doktor Burcu Pelvanoğlu ve son olarak Pi Artworks’ün kurucusu Yeşim Turanlı’dan oluşuyor. Sergilenecek işler arasında fotoğraf, kolaj, enstalasyon, heykel, video, resim, illüstrasyon, dijital ve tekstil sanatı dahil olmak üzere birçok farklı alanda üretim yer alıyor. Mekân içinde mekân yaratan, küresel sorunlara değinen, alışılmış kalıplar üzerinden form araştırmaları ve tekstil malzemeleri ile beden incelemeleri yapan ve bunun gibi çeşitli konuları ele alarak birçok malzeme ile çalışan sanatçılar, çalışmalarını kendilerine sunulan 10’ar metrekarelik kişisel alanlarda sergileyecek. Mamut’ta yer alacak yan etkinlikler arasında ilk defa geçen yıl programa eklenen Mamut Çocuk Atölyeleri, son 3 yıldan beri gelişerek devam eden Mamut Performansları ve KRÜW ekibi ile yapılan işbirliği bu yıl da farklı deneyimler sunmaya devam edecek. 2019 edisyonunda aynı zamanda Mamut SHOTS adı altında Mamut ziyaretçilerini motive etmek üzere yaratıcı sektörlerin farklı alanlarında dikkat çeken isimlerin kısa konuşmalarıyla yer alacakları yeni bir bölüm dahil olacak.
Presenting a unique exploration milieu to the promising artists of the year in the scope of contemporary arts, Mamut Art Project, which will be organized for its 7th edition in 2019, will showcase more than 500 works selected among nearly 1350 submissions from a total of 50 artists, including 25 women and 25 men. Mamut Art Project, which set out as an accessible art alternative and grew each year with the productions of new artists, introduces an interdisciplinary opportunity of sharing and exhibiting to artists who have been selected among submissions by the jury, whose members alternate annually and are experts in different fields. In the scope of this year’s submission period, the Mamut team have personally discussed the portfolios and answered the questions of more than 250 artists in the scope of Portfolio Days, which was held in Diyarbakır, Mardin and Çanakkale, in addition to İstanbul. The 2019 edition of Mamut received 1350 submissions from various cities of Turkey, which marks the highest number ever reached to date. Visited by 35,000 people only in the last 2 years, Mamut Art Project’s 2019 jury is comprised of Memed Erdener (Extramücadele), one of the leading artists of contemporary art, collector Ari Meşulam, curator and author Aslı Seven, art historian Prof. Burcu Pelvanoğlu (PhD) and, lastly, Yeşim Turanlı, the founder of Pi Artworks. The works to be exhibited span a wide spectrum of production fields including photography, collage, installation, sculpture, video, painting, illustration, digital and textile art. Artists creating spaces within spaces, addressing global issues, carrying out form-based research through conventional patterns, examining body shapes with textile materials, and working with a plethora of materials by tackling similar subjects, will exhibit their works in dedicated 10-sqm personal spaces. Mamut Kids Workshops, which have been introduced to the side events programme for the first time last year, Mamut Performances, which have been growingly continuing for the last 3 years, and the collaboration with the KRÜW team, will all continue to offer different experiences this year just as they did in the previous editions. The 2019 edition will also feature a new segment entitled Mamut SHOTS, where influential figures working in different fields of creative sectors will deliver short speeches in order to motivate the visitors of Mamut. natura | 6
haberler | news
OYAK ÇİMENTO TASARIM YARIŞMASI BAŞLIYOR OYAK CEMENT DESIGN COMPETITION KICKS OFF OYAK Çimento Beton Kâğıt Grubu, bu yıl ilkini “Beklenmedik Dönüşümler” temasıyla düzenlediği Çimento Tasarım Yarışması’nın duyurusunu yaptı. Çimento ve betonun doğru kullanımını artırmak ve yaygınlaştırmak amacıyla çimento ile nitelikli tasarımların ortaya çıkmasına imkân sunacak yarışma, profesyonel ve öğrenci olmak üzere iki ayrı kategori ve iki ayrı aşamada düzenlenecek. Katılımı ücretsiz olan yarışmaya bireysel ya da ekip halinde başvuru yapılabilecek. Profesyonel ve öğrenci olarak iki ayrı kategoriye sahip yarışmanın ilk aşaması için projeler 15 Mart-5 Mayıs tarihleri arasında kabul edilecek. Tasarımlara çimento ile artı değer katılması hedeflenen Çimento Tasarım Yarışması’nın birinci aşamasında katılımcılardan, gündelik hayatta kullanılacak bir objeyi "kendin yap" (do-it-yourself) mantığıyla üretmeleri ve üretim sırasında ihtiyaç duyulan malzeme ve yöntemleri kullanıcıya tarif eden bir “kendin yap seti" tasarlamaları bekleniyor. Sunulacak objelerin, 1/1 ölçekte 125.000 cm3 hacim içine sığabilen bir gündelik eşya olması ve kendin yap seti ile tek bir kullanıcının yardıma ihtiyaç duymadan üretebileceği şekilde tasarlanması gerekiyor. Yarışmanın ikinci aşamasına katılmaya hak kazananlar, tasarladıkları obje ve kendin yap setini OYAK Çimento Beton Kâğıt Grubu’na ait bir üretim merkezinde, donanımlı bir atölye ortamının imkânlarından yararlanarak uygulama şansı bulacak. Bu sayede ikinci aşamaya seçilen gruplar, uzmanlar eşliğinde kalıp oluşturma yöntemleri ve tasarımlarında kullanılacak çimento tarifleri gibi üretime dair konular hakkında bilgilerini geliştirebilecek. Jüri üyeleri: • Neslihan Şık (Betonart Dergisi Genel Yayın Yönetmeni, Binat İletişim & Danışmanlık) • Saitali Köknar (Akademisyen, Kadir Has Üniversitesi) • Pınar Gökbayrak (Mimar, PAB Mimarlık) • Mirzat Koç (Endüstri Ürünleri Tasarımcısı, +mkd mirzat koc design) • Melike Altınışık (Mimar, Melike Altinisik Architects)
OYAK Cement Concrete Paper Group announced the Cement Design Competition, the first edition of which will be held with the theme “Unexpected Transformations” this year. The competition, which will provide an opportunity for the emergence of qualified designs carried out with the use of cement in order to enhance and popularize the correct use of cement and concrete, will be organized in two different stages and two different categories, including professionals and students. The free-to-enter competition is open for individual and group submissions. The first stage of the competition, which has two different categories aiming at professionals and students, will accept projects between March 15-May 5. In the first stage of the Cement Design Competition, which aims to bring added value to designs with the use of cement, the participants will be expected to produce an everyday object through a DIY (do-it-yourself) approach and accordingly design a “DIY set” that describes the materials and methods needed during the production process. The objects to be presented need to be an everyday object at a scale of 1:1, which could fit inside a volume of 125,000 cm3, and they need to be designed with the DIY set by a single user, in a way that no additional help is needed. Those who qualify to advance to the second stage of the competition will have the opportunity to implement the object and DIY set that they have designed at a production center pertaining to OYAK Cement Concrete Paper Group, by benefiting from the facilities of a well-equipped studio environment. In this way, the groups selected for the second stage of the competition, in company with experts, will be able to extend their knowledge on subjects related to production such as mold creating techniques and cement formulas to be used in their designs. Jury members: • Neslihan Şık (Chief Editor of Betonart Magazine, Binat Communication & Consultancy) • Saitali Köknar (Academician, Kadir Has University) • Pınar Gökbayrak (Architect, PAB Architects) • Mirzat Koç (Industrial Product Designer, +mkd mirzat koc design) • Melike Altınışık (Architect, Melike Altınışık Architects) natura | 7
haberler | news
STEP ISTANBUL İLE ULAŞILABİLİR SANAT ACCESSIBLE ART WITH STEP ISTANBUL “Herkes için ula şılabilir sanat” fikri ile yola çıkan Step Istanbul, bu yıl ilk kez 25-28 Nisan’da, Çağda ş İstanbul ve Tomtom Designhood işbirliğiyle Tomtom Kırmızı’da ve İtalyan Lisesi’nin bahçesinde gerçekleşiyor. Bu etkinlik kapsamında galeriler, sanatçılar, sanat inisiyatifleri, sanat profesyonelleri, koleksiyonerler ve koleksiyonerliğe ilk adımını atmak isteyenler bir araya geliyor. 25-28 Nisan günleri arasında birincisi gerçekleştirilecek Step Istanbul, projenin ruhuna ve mekâna uyum sağlayan samimi atmosferiyle yerel ve uluslararası katılımcılara çağda ş sanat seçkisi sunacak. Paralel etkinlikleriyle disiplinlerarası bir program oluşturan Step Istanbul sanatçılar, galeriler ve koleksiyonerliğe adım atacak olanlar için heyecanlı bir ba şlangıç olacak. Sanatı ula şılabilir bir olgu olarak ifade etme amacıyla yola çıkan Step Istanbul, sanata ilgi duyan ve daha fa zla bilgi edinmek isteyen gençleri hedefliyor. Etkinlik, sanat alımı yapmayı düşünenlerin kendi kişisel deneyimlerini ya şamalarına ve payla şmalarına fırsat verecek yeni bir platform oluşturuyor. Genç bir küratör tarafından ha zırlanacak konuşma programı “Step Talks” ile desteklenecek Step Istanbul, sanatla yakından ilgilenmek isteyenlere keyifle vakit geçirebileceği bir alan yaratacak. Programda küresel sanat dünyasının güncel dinamiklerine ve sanat üretimi üzerine diyaloglara yer verilecek. Ayrıca sanat eleştirisi, küratör yel yakla şımlar ve çağın va zgeçilmezi olan yeni medya sanatına dair bölümler de yer alacak. Konuşma programının yanı sıra atölyeler, sanatçı per formansları ve belirli zaman aralıklarıyla sanat yürüyüşleri de gerçekleştirilecek. Yenilikçi bakış açısı ile daha önce tasarım, moda gibi farklı alanlarda festival, proje ve etkinlikler düzenleyen Tomtom Designhood, Step Istanbul ile bu kez bir sanat etkinliğine ev sahipliği yapıyor. Tarihi dokusunu koruyarak, geçmişten bugüne uzanan mimarisiyle Tomtom Kırmızı binasındaki odalar sanatla buluşmak ve keşfetmek isteyenler için açılıyor. Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen galerilerini, sanatçılarını, kurum ve kuruluşlarının yanı sıra koleksiyonerleri ve sanatseverleri 13 yıldır İstanbul’da bir araya getiren; Türkiye’nin yur tiçi ve yur tdışında tanıtılmasına öncülük eden Çağda ş Istanbul, yılların tecrübesini ve bilgi birikimini Step Istanbul işbirliği ile yepyeni bir boyuta ta şıyor.
Setting out with the idea of “accessible art for all”, Step Istanbul will be held in cooperation with Contemporary Istanbul and Tomtom Designhood for its first edition this year between April 25-28, at Tomtom Kırmızı and the garden of Italian High School. Galleries, artists, art initiatives, art professionals, collectors and those who want to take the first step to become a collector are coming together within the scope of this event. The first edition of Step Istanbul, which will be held between April 25-28, will present a selection of contemporary artworks to local and international participants with its sincere atmosphere adapting to the spirit and space of the project. Creating an interdisciplinary programme with its parallel events, Step Istanbul will be an exciting start for artists, galleries and those who will engage in the art of collecting. Setting out with the aim to express art as an accessible phenomenon, Step Istanbul sets its sights on young people who take interest in art and who would like to become better acquainted with the field. The event creates a new platform that will allow for those who are planning to purchase artworks to have and share personal experiences. Step Istanbul, which will be supported by “Step Talks”, a talks programme to be prepared by a young curator, will provide a platform for individuals who want to be closely involved in the art scene to have pleasant time. The programme will give place to the current dynamics of the global art world and dialogues on art production. Additionally, the programme will also include segments on art criticism, curatorial approaches and new media art, the indispensable element of our age. In addition to talks programme, the event will also feature workshops, artist performances, and art walks to be organized periodically. Having previously organized festivals, projects and events in different fields such as design and fashion, based on an innovative approach, Tomtom Designhood is now hosting an art event on the occasion of Step Istanbul. Rooms in the Tomtom Kırmızı building, with its well-preserved historic texture and architecture spanning the past and present, are now being opened for those who want to explore and connect with art. Contemporary Istanbul, which has been bringing together collectors and art enthusiasts, along with leading galleries, artists, institutions and organizations of Turkey and the world for 13 years in İstanbul, and which pioneers the promotion of Turkey both at home and abroad, brings a whole new dimension to its experience and knowledge spanning many years, through its collaboration with Step Istanbul. natura | 8
haberler | news
YAPILI ÇEVREDE KADINLAR BULUŞMASI WOMEN IN BUILT ENVIRONMENT MEETING Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP), 9 Mart tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Demir Demirgil Salonu'nda dördüncü kez olarak “Women in Built Environment” (Yapılı Çevrede Kadınlar) buluşmasını düzenliyor. Etkinlik, yapı sektöründeki ve iş dünyasındaki lider kadınları ve bu sektörlere atılmak üzere eğitim alan öğrencileri bir araya getirmeyi amaçlıyor ve iş dünyasında eşitliğin altını çizmeyi hedefliyor. Daha çok kadını sektöre yönlendirmek ve öğrencileri teşvik ederek farkındalık yaratmak, iş dünyasından başarılı isimlerin serüvenlerinden ilham almalarını sağlamak amacı ile düzenlenen etkinliğe katılım için kulübün internet sitesindeki kayıt formunu doldurmak gerekiyor. (buyap.org) Boğaziçi Üniversitesi’nin en köklü ve aktif kulüplerinden biri olan, 1987 yılında kurulan Boğaziçi Üniversitesi Yapı Kulübü (BÜYAP), inşaat mühendisliği, mimarlık ve iç mimarlık gibi alanlardan öğrencileri ve bu alanlara ilgi duyanları buluşturmak amacı ile çalışmalarını sürdürüyor.
Boğaziçi University Construction Club (BÜYAP) is organizing the fourth edition of “Women in Built Environment” meeting to be held at Boğaziçi University Demir Demirgil Theater Hall on March 9. The event aims to bring leading women working in the construction sector and business world together with students receiving education to embark on these sectors, while highlighting equality in the business world. Organized to guide more and more women into the sector, raise awareness by encouraging students, and to inspire them through the journeys of successful figures, the event can be attended by filling in the registration form on the club’s dedicated website. (buyap.org) Founded in 1987, Boğaziçi University Construction Club (BÜYAP), one of the most wellestablished and active clubs of Boğaziçi University, carries on its activities with the aim to bring together students studying in the fields of civil engineering, architecture and interior architecture, and those who take interest in these fields.
ARCH+DSGN SUMMIT 2019 ARCH+DSGN SUMMIT 2019 2017 yılından beri düzenlenen ve tasarım dünyasının yerli ve yabancı önemli isimlerini sektörle buluşturan mimarlık ve tasarım zirvesi Arch+Dsgn Summit, üçüncü yılında yine Mimari Etkinlik Merkezi tarafından gerçekleştiriliyor. 5-6 Nisan tarihinde İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenecek olan etkinlikte, "Mimari ve Tasarımda Gelecek" konusu ele alınacak. Arch+Dsgn Summit etkinliği, bu yıl için belirlenen tema kapsamında, mimarlık ve tasarım alanlarında farklı paydaşları bir araya getirerek, tasarımın öncülerinin üretimlerini kamuoyuna açtıkları bir iletişim ortamının oluşturulmasını amaçlıyor. Arch+Dsgn Summit, alanında etkin isimleri “Mimari ve Tasarımda Gelecek” teması altında yapacakları sunumlarla ağırlayacak. Mimarlık, iç mimarlık, grafik ve endüstri ürünleri tasarımı alanından pek çok konuşmacının yer alacağı panel ve konferansların yanı sıra, fuar, atölye çalışmaları, sergiler, BiKahve Sohbetleri, Mimarka Buluşmaları, Pecha Kucha sunumları gibi etkinlikler gerçekleşecek. “20 saniye 20 slayt” konseptiyle hem dinamik hem de eğlenceli Pecha Kucha sunumları, başarı hikâyelerinin samimi ve doğaçlama biçimde anlatıldığı Bi’Kahve Sohbetleri gibi programlarla, profesyonellerin öğrencilerle bir araya gelmesi hedefleniyor. İki gün sürecek zirvede mimarlar, iç mimarlar, tasarımcılar ve diğer yaratıcı endüstri profesyonellerinden oluşan 20 bine yakın ziyaretçinin ağırlanması bekleniyor.
Arch+Dsgn Summit, the architecture and design summit that has been organized since 2017, which brings leading local and foreign figures of the design world together with the sector, is once again being held by the Center for Architectural Events on the event’s third anniversary. The event to be held at Istanbul Lütfi Kırdar International Convention and Exhibition Center on April 5-6, will tackle the theme “Approaches for Future in Architecture and Design”. In the scope of the theme determined for this year’s event, the Arch+Design Summit aims to create a communication milieu through which they open to the public the productions of the leading figures in the field of design, by bring together different stakeholders engaged in the fields of architecture and design. Arch+Dsgn Summit will host figures who are deeply engaged in their fields with presentations to be delivered under the theme “Approaches for Future in Architecture and Design”. The event will give place to various activities such as fairs, workshops, exhibitions, BiKahve Talks, Mimarka Meetings and Pecha Kucha presentations, in addition to panels and conferences that will host many keynote speakers from the fields of architecture, interior architecture, graphic design and industrial product design. The event aims to bring together professionals and students through programmes such as Pecha Kucha presentations, which will be both dynamic and fun through the concept of “20 seconds 20 slides”, and Bi’Kahve Talks, where success stories will be told in a sincere and impromptu manner. The two-day summit is expected to host nearly 20,000 visitors, including architects, interior architects, designers and other creative industry professionals. natura | 9
haberler | news
KADIN, TASARIM VE MEKÂN SEMPOZYUMU WOMEN, DESIGN AND SPACE SYMPOSIUM Türkiye’de toplumsal cinsiyet ve kadın figürüne ilişkin tartışmaların yeniden yoğunlaştığı günümüzde, 2019 Dünya Kadınlar Günü’nde, İTÜ Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölümü “Kadın, Tasarım ve Mekân” temalı ulusal sempozyuma ev sahipliği yapıyor. 8-9 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek sempozyum, en geniş ölçekte tasarım disiplininden başlayarak (kentsel tasarım, mimarlık, iç mimarlık, ürün tasarımı, moda tasarımı, vb.) tasarım disiplinine katkı veren insan ve toplum bilimleri (feminist kuram, tarih, felsefe, sosyoloji, psikoloji, ekonomi, politika, vb.) edebiyat, görsel (sinema, grafik, etkileşim tasarımı, oyun tasarımı, reklam ve halkla ilişkiler vb) ve performatif (deneysel müzik, dans ve tiyatro) sanatların tümü ile etkileşim içerisinde, geniş katılımlı, interdisipliner bir tartışma ortamının oluşturulmasını amaçlamaktadır. Bu çerçevede, kadın çalışmaları ekseninde, tüm disiplinlerden, kadına yönelik görüş, yaklaşım ve değerlendirmeleri sorgulayan, araştırma ve eleştirel çalışmaların davet edildiği bu sempozyum, bir taraftan farklı disiplinlerden gelen katılımcıların bir araya gelebileceği bir paylaşım ortamını oluşturmayı hedeflerken, diğer taraftan da sempozyum sonrası seçilen çalışmaların bir kitap olarak yayına dönüşeceği bir bellek üretimini de ortaya koyacaktır. Sempozyum çerçevesinde aşağıda belirtilen konu ve disiplinler dâhilinde ve yine de bunlarla sınırlı kalmayan, tüm disiplinlerden araştırmacıların katılımı beklenmekte: • Tasarım ve Kadın Ürün Tasarımı Moda Tasarımı Görsel ve İletişim Tasarımı Deneyim Tasarımı • Güzel Sanatlar ve Kadın Sinema Görsel Sanatlar Performans Sanatları • Mimarlık ve Kadın Meslek Pratiği
• Kuram ve Tarih Kent ve Kadın Kent Hakkı, Erişebilirlik ve Kullanım Kentsel Planlama ve Tasarım • Toplum ve Kadın Kadın Hareketleri Kadın Örgütleri, Kollektifleri ve İnsiyatifleri Sosyal Ağlar Göç ve Kadın • Kadın ve Diğer İnterdisipliner Çalışmalar
Eğitimi
Today, when debates over social gender and female figure have been re-intensified in Turkey, ITU Faculty of Architecture Department of Interior Architecture, is hosting a national symposium on International Women’s Day 2019, having the theme “Women, Design and Space”. The symposium to be held between March 8-9, aims to create a well-attended and interdisciplinary discussion platform that will, starting from the largest-scale design discipline (urban design, architecture, interior architecture, product design, fashion design, etc.), interact with human and social sciences (feminist theory, history, philosophy, sociology, psychology, economy, politics, etc.), literature, visual arts (cinema, graphics, interaction design, game design, advertising and public relations, etc.), and performative arts (experimental music, dance and theater), which all contribute to the design discipline. In this framework, the symposium invites research and critical studies from all disciplines that question opinions, approaches and evaluations towards women along the axis of women’s studies, while aiming to create a platform for sharing where participants coming from different disciplines can come together, and unveiling a memory production by which studies to be selected after the symposium will turn into publications in a book format. The symposium’s framework calls for researchers from all disciplines including but not limited to the topics and disciplines stated below: • Design and Women
• Architecture and Women
• Society and Women
Product Design
Professional Practice
Women’s Movements
Fashion Design
Education
Women’s Organizations, Collectives and Initiatives
Visual and Communication Design Experience Design • Fine Arts and Women Cinema Visual Arts Performing Arts
natura | 10
• Theory and History City and Women Urban Rights, Accessibility and Use Urban Planning and Design
Social Networks Migration and Women • Women and Other Interdisciplinary Studies
haberler | news
KAPADOKYA’DA ULUSLARARASI KORUMA VE MİMARLIK BULUŞMASI INTERNATIONAL CONSERVATION AND ARCHITECTURE GATHERING IN CAPPADOCIA Uluslararası Koruma ve Mimarlık Buluşması (Heritage and Vernacular Architecture) 6-14 Nisan tarihleri arasında Kapadokya’da gerçekleştirilecek. Lyon-Ensa, Matera-Basilicata, Kapadokya ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli üniversitelerinin ortak etkinliği olarak düzenlenecek olan Uluslararası Koruma ve Mimarlık Buluşması’na, toplamda 150 mimar ve 20 mimarlık eğitmeni katılacak. Buluşma kapsamında, yüksek lisans ve doktora öğrencileri düzeyinde bir çalıştay ile 4 gün sürecek bir seminerler dizisi gerçekleştirilecek. İlkine Kapadokya'nın ev sahipliği yapacağı buluşmanın ikincisi 2020'de Matera'da, üçüncüsü ise 2021'de Lyon'da gerçekleşecektir. Çalışmaların ve bildirilerin tamamı bir kitap haline getirilecek.
International Conservation and Architecture Gathering (Heritage and Vernacular Architecture) will be held in Cappadocia between April 6-14. The International Conservation and Architecture Gathering to be organized as a joint event of Lyon National School of Architecture (ENSA), University of Basilicata, Matera, Kapadokya University and Nevşehir Hacı Bektaş Veli University, will host a total of 150 architects and 20 tutors of architecture. The gathering will feature a workshop aiming at graduate and PhD students, along with a 4-day seminar series. The gathering, whose first edition will be held in Cappadocia, will later move to Matera in 2020 for its second edition, and Lyon in 2021 for the third. The entirety of works and proceedings will be turned into a book.
ARIEL SANAT RIVERRUN’A TAŞINDI ARIEL SANAT HAS MOVED TO RIVERRUN Ariel Sanat yer değiştirdi. Teşvikiye’den Tophane’ye, Narmanlı apartmanından Ra binasına, Riverrun’ın eksi birinci katına taşındı. Açılış sergisi “Tehlike” Ayşe Erkmen’in farklı zamanlarda ürettiği üç video işini ilk kez bir arada izleyicilere sunuyor: Chambal (1999), Deutsche Bahn (2002), ve Level Two (2006). Üç film de tehlike unsurunu farklı zaman ve mekân ilişkileri üzerinden ele alıyor: Acil tehlike, potansiyel tehlike, gizli tehlike. Sergi, 30 Mart tarihine kadar ziyarete açık. Riverrun’da Bunker Sergileri kapsamında aynı gün açılan Can Aytekin’in “Gelecek Program” başlıklı sergisi sinema salonları, fuayeler, afişler, lobi fotoğrafları vs. üzerinden bir zamanların sinemasını süsüne kaçılmamış bir dille cisimleştiriyor. Özellikle Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı filmine yoğunlaşan sergi, filmdeki karakterin takıntılı aşkını takıntılı bir biçimde görsel bir varyasyona tabi tutuyor. Sergi, 27 Nisan tarihine kadar görülebilir.
Ariel Sanat (Ariel Art Gallery) has been relocated. It has moved from Teşvikiye to Tophane; from Narmanlı apartment building to Ra building, the basement floor of Riverrun. The opening exhibition “Danger”, presents the audience with three video works created by Ayşe Erkmen in different periods for the first time altogether: Chambal (1999), Deutsche Bahn (2002), and Level Two (2006). All three films tackle the element of danger through different time and space relations: urgent danger, potential danger, hidden danger. The exhibition is open for visitors until March 30. In the scope of Riverrun’s Bunker Exhibitions, Can Aytekin’s exhibition having the theme “Next Programme”, which was also launched on the same day, materializes the cinema of the past with an austere language through movie theaters, foyers, posters, lobby photographs, etc. Particularly focusing on Metin Erksan’s Time to Love, the exhibition subjects the obsessive love of the characters in the film to a visual variation through an obsessive manner. The exhibition can be visited until April 27. natura | 11
haberler | news
RUS AVANGARDLARI İÇİN SON HAFTALAR LAST WEEKS FOR THE RUSSIAN AVANT-GARDE S.Ü. Sakıp Sabancı Müzesi, 20. yüzyıl dünya sanatını şekillendiren Rus Avangardı akımının Türkiye’deki en kapsamlı sergisi devam ediyor. 1 Nisan tarihine kadar devam edecek olan “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi, Sabancı Holding’in katkılarıyla Rus avangard sanatını kapsamlı bir seçkiyle ziyarete açıyor. Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile Selanik Devlet Çağdaş Sanat Müzesi - Costakis Koleksiyonu Müdürü Dr. Maria Tsantsanoglou’nun eş küratörlüğünde gerçekleştirilen sergi, Costakis Koleksiyonu’nun yanı sıra Moskova’daki Tüm-Rusya Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Multimedya Sanat Müzesi ile Avrupa’nın önde gelen özel koleksiyonlarından seçilen 513 eserle, Türkiye’de ilk defa bir arada sunulan Rus Avangardı’nın sanat tarihindeki zengin yerine ışık tutuyor. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisi, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yaşanan dramatik değişikliklerin ve radikal yeniliklerin zemin sağladığı entelektüel ve artistik gelişmelerin, sadece Rus sanatsal kültüründe değil, dünya sanat tarihindeki etkilerine de ayna tutan bir sergileme anlayışıyla kurgulandı. Sergi, 1900’lerin başından itibaren hayatı dönüştürecek bir güç olarak sanatı öne süren Rus avangard sanatçılarının bu dönemde gerçekleştirdiği çığır açıcı işlerinin yanı sıra 1917 Ekim Devrimi’nin sağladığı yenilikçi atmosferde, yeni rejimin de desteğiyle hayata geçirdikleri toplumsal tasarılarını ve heyecanla düşledikleri geleceğin geniş sınırlarını gözler önüne seriyor. 20. yüzyılın başında yaşanan teknolojik gelişme ve sanayileşmenin heyecanıyla yüzünü bilime dönen ve dünyanın da sınırlarını aşarak düşlerini uzaya taşıyan avangard sanatçıların ilerlemeye duydukları inanç, bu sergide yer alan eserlerinden canlılıkla yansıyor. Dünyanın en önemli Rus Avangardı koleksiyonlarından ve arşivlerinden biri olan, Selanik Çağdaş Sanat Müzesi - George Costakis Koleksiyonu, “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek” sergisinin de temelini oluşturuyor. George Costakis’in büyük bir tutkuyla bir araya getirdiği ve Rus Avangardı eserlerinin gelecek nesillere aktarılmasını sağlayan Costakis Koleksiyonu’ndan sergiye dahil edilen sanatçılar arasında, sanat tarihinin ikonik eserlerinden Siyah Kare’nin yaratıcısı Kazimir Malevich, sanatla üretim arasındaki sınırları belirsizleştirerek sanatsal kuramda yeni bir dönemin öncüsü olan Vladimir Tatlin, fotoğraf, resim, heykel ve grafik sanatının cesur öncüsü Alexander Rodchenko dahil olmak üzere Rus Avangardı’nın birçok önemli ismi bulunuyor. Yine Costakis Koleksiyonu’ndan, dönemin kadın sanatçı yoğunluğunu temsil eden isimler arasında, metinle resim arasındaki etkileşimi temel alan Olga Rozanova, tasarladığı oyun dekorlarıyla tiyatro dilinin dönüşümüne katkıda bulunan Lyubov Popova ve yüzünü Rus halk sanatına dönerek Rus Avangardı’nda belirleyici bir rol üstlenen Natalia Goncharova da sergide eserleriyle yer alıyor. “Rus Avangardı. Sanat ve Tasarımla Geleceği Düşlemek”, 20. yüzyıl sanat tarihinin dönüm noktalarından biri olan bu dönemin tüm büyük isimlerinin eserlerini Türkiye’de ilk kez bir araya getiriyor.
Sabancı University Sakıp Sabancı Museum hosts the most comprehensive exhibition in Turkey featuring Russian Avant-garde which shaped the art world in the 20th century. The exhibition ‘Dreaming the Future. Russian Avantgarde Art and Design’ is open until April 1st, featuring a comprehensive anthology of the Russian Avant-Garde. The exhibition is co-curated by Dr. Nazan Ölçer Head of Sakıp Sabancı Museum and Dr. Maria Tsantsanoglou, Head of the George Costakis Collection at State Museum of Contemporary Art, Thessaloniki, and besides the Costakis Collection it contains a selection of 513 works from Moscow’s All-Russian Museum of Decorative Arts and Multimedia Art Museum and works from leading private collections in Europe shown together for the first time thus shedding a light upon the important place Russian Avant-Garde occupied in the history of art. The ‘Dreaming the Future. Russian Avant-garde Art and Design’ exhibition does not only focus on the dramatic changes and radical developments that happened during first quarter of the 20th century and prepared the groundwork for intellectual and artistic progress, not just within the Russian artistic culture, but it is designed to hold a mirror to the effect on world art. The exhibition shows the Russian avant-garde artists that in the early 1900s tried to introduce art as a lifechanging power, the ground-breaking work of the artists in this period where the reformist atmosphere had been brought about by the October Revolution in 1917, and the social design they tried to put into practice supported by the new regime and also the wide boundaries of the future they dreamed of. The exciting technological developments and industrialisation that occurred in the early 20th century turned the avant-garde artists towards science and overcoming the boundaries of the earth, dreams of space reflected the beliefs the artists had in the future and this is very vividly reflected in the works displayed in this exhibition. One of the world’s most important Russian Avant-Garde collections, the George Costakis Collection at Thessaloniki State Museum of Contemporary Art forms the basis of the ‘Dreaming the Future. Russian Avant-Garde Art and Design’ exhibition. The George Costakis Collection of Russian Avant-Garde collected with great passion by George Costakis and secured for future generations, contain works by important artists which are part of the exhibition including Kazimir Malevich, the creator of art history’s iconic Black Square, Vladimir Tatlin, the pioneer of a new period of artistic theory where he obscured the boundaries between art and production, Alexander Rodchenko the courageous pioneer of photography, painting, sculpture and graphic art. Again, from the George Costakis Collection are works by representatives of the many female artist of the period such as Olga Rozanova whose work was based on interaction between text and depiction, Lyubov Popova who with her set designs contributed to the transformation of plays into the language of the theatre, and Natalia Goncharova who turned towards Russian folk art and undertook a determining role in Russian Avant-garde. The exhibition, ‘Dreaming the Future. Russian Avant-garde Art and Design’ is the first time the works of all the big names representing this turning point in 20th century art history come together in Turkey.
natura | 12
haberler | news
19. İZOCAM ÖĞRENCİ YARIŞMASI 19th İZOCAM STUDENT CONTEST İzocam, her yıl farklı bir tema ile düzenlediği öğrenci proje yarışmasını bu yıl 19. kez düzenliyor. İzocam ve Milano Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen 2019 Uluslararası Multi Konfor Öğrenci Yarışması'nın konusu, Milano’da bulunan Crescenzago metro istasyonu alanının gençleştirme ve canlandırma amacıyla yenilenerek kente bağlanması. İki aşamadan oluşan yarışmanın ilk adımında öğrencilerden #milano2030 vizyonu doğrultusunda Crescenzago metro istasyonu alanının sürdürülebilir gelişimi ve geleceği için bir vizyon oluşturmaları ve bu fikirleri projeye dönüştürmeleri bekleniyor. Katılımcılardan Multi Konfor Kriterleri'ne karşılık veren, Milano'nun iklim koşullarını, bölgesel bağlamını, projenin sosyal ve ekonomik yönlerini göz önünde bulunduran, kentsel alana entegre edilmiş sürdürülebilir bir mimari tasarım bekleniyor. Yarışmanın bu ilk aşaması için son teslim tarihi 6 Mart olarak duyuruldu. Gelen projeler arasından başarılı bulunanlar ikinci aşamaya geçebilecek. 1 Mayıs tarihinde İstanbul’da düzenlenecek açık jüri buluşmasının ardından dereceye giren projeler Türkiye’yi temsil etmek üzere Milano’da gerçekleşecek olan uluslararası finale katılacak. Yarışmanın uluslararası aşaması 5-8 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek.
The student project contest organized by İzocam each year with a different theme, is being held for its 19th edition this year. Organized in collaboration with İzocam and the Municipality of Milan, the 2019 International Multi Comfort Student Contest’s theme is the renovation of the Crescenzago metro station area in Milan, aiming at regenerating and rehabilitating the site so as to establish a connection with the city. In the first leg of the two-stage contest, students are expected to create a vision for the sustainable development and future of the Crescenzago metro station area in line with #milano2030 vision, and accordingly transform these ideas into a project. Participants are expected to create a sustainable architectural design that is wellintegrated into the urban space, which responds to Multi Comfort Criteria and considers the climatic conditions and regional context of Milan, along with the social and economic aspects of the project. The deadline for submissions regarding the first stage of the contest is March 6. The successful projects among the submissions will become entitled to move on to the second stage. Subsequent to the jury gathering to be organized in İstanbul on May 1, the shortlisted projects, in an attempt to represent Turkey, will advance to the international finals event to be held in Milan. The international stage of the contest will be held between June 5-8.
Jüri Üyeleri - Abdurrahman Kılıç, Prof. Dr. (İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi ) - Ali Erkan Şahmalı, Yüksek Mimar (Günarda Proje Yönetimi Genel Müdürü) - Durmuş Dilekci, Yüksek Mimar (Dilekçi Mimarlık Kurucusu) - Gülten Manioğlu, Doç. Dr. (İTÜ Makine Fakültesi Öğretim Üyesi) - Hakan Demirel, Yüksek Mimar (Suyabatmaz Demirel Mimarlık Kurucu Ortağı) - Mehmet Çalışkan, Prof. Dr. (ODTÜ Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi ) - Kemal Gani Bayraktar, Dr. (İzocam Pazarlama Direktörü)
Jury Members -Abdurrahman Kılıç, Prof. (PhD), Faculty Member at ITU Faculty of Mechanical Engineering -Ali Erkan Şahmalı, Architect MSc, General Manager of Günarda Project Management -Durmuş Dilekci, Architect MSc, Founder of Dilekçi Architects -Gülten Manioğlu, Assoc. Prof., Faculty Member at ITU Faculty of Mechanical Engineering -Hakan Demirel, Architect MSc, Founding Partner of Suyabatmaz Demirel Architects -Mehmet Çalışkan, Prof. (PhD), Faculty Member at METU Faculty of Engineering -Kemal Gani Bayraktar, (PhD), İzocam Marketing Director
natura | 13
haberler | news
KRASSIMIR TERZIEV İSTANBUL’DA KRASSIMIR TERZIEV VISITS İSTANBUL Versus Art Project, 7 Mart – 13 Nisan tarihleri arasında Fırat Arapoğlu küratörlüğünde gerçekleştireceği Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Future Unforgettable ile Bulgar sanatçı Krassimir Terziev’i ağırlayacak. Sanat, teknoloji ve medya arasındaki etkileşimin aktarılmasında çok farklı ifade olasılıklarına başvurulan günümüz imajlar çağında “Future Unforgettable” (Unutulamaz Gelecek) sergisi görsel kayıtlar, işitsel kurgular ve sinematik dili, yeni anlatım teknikleriyle buluşturuyor. Krassimir Terziev insanın Ay’a ilk ayak bastığı günden içinde bulunduğumuz “Mars’a Seyahat” dönemine kadar geçen yaklaşık yarım yüzyıllık bir süreyi kendi lensleri üzerinden izleyiciyle paylaşırken, şu soruları gündeme getiriyor: “Sahiden, biz bu dönemi geride bıraktık mı?”, “Uzay, içini Dünya’nın çöpleri ve insanın geleceğe dair hayalleri ile doldurabileceği kadar uzak mı, yoksa elimizdeki mobil gereçlerle her gün erişebileceğimiz, Mars’ın yüzeyinden binlerce görsel ve işitsel veri toplayabileceğimiz kadar yakın mı?” ve “Gün-gece, geçmiş ve geleceğin olmadığı bir senaryoda otoriteryen tutumlar, klişeleşmiş toplumsal yapılar, insanlık, ulus ve kültür gibi kavramlara yer var mı?”. Üretimlerinde kendini oldukça derin bir araştırma sürecine adayan sanatçı Krassimir Terziev Future Unforgettable sergisinde, medenileştirilmiş bir “uzay” yaratma çabasının çelişkilerini görünür kılmanın peşindedir ve uzayın medenileştirilme çabası, 2008 yılından bu yana sanatçı için hem sanatsal bir strateji hem de bir araştırma konusu olmuştur.
natura | 14
Between March 7 – April 13, Versus Art Project will host Bulgarian artist Krassimir Terziev on the occasion of his first solo exhibition in Turkey, Future Unforgettable, which will be curated by Fırat Arapoğlu. In our age of imagery, in which quite different means of expression are employed in conveying the interaction between art, technology and media, the exhibition entitled “Future Unforgettable” brings new narrative techniques together with visual recordings, auditory constructs and cinematic language. Krassimir Terziev, through his lenses, presents the audience with nearly a 50-year period extending from the day when the first human set foot on the moon to our day and age, which mark the period of “Human Mission to Mars”, while also bringing forward the following questions: “Did we really leave this period behind us?”, “Is space that far away so that it can fill itself up with junk from the Earth and future dreams of people, or is it close enough that we can access every day with our mobile devices and collect thousands of visual and auditory data from the surface of Mars?, and “Is there a place for concepts such as authoritarian behavior, well-worn social structures, humanity, nation and culture in a scenario in which day-night, past and future do not exist?”. In the exhibition entitled Future Unforgettable, the artist Krassimir Terziev, who devotes himself to a quite deep research process in his productions, aspires to make visible the contradictions related to the attempt at creating a “civilized” space, and since 2008.
haberler | news
Kozmik atıklar, teknolojik unsurlar, astronot üniformaları ve ikonları, sanatçının insan ve makine arasındaki felsefi çatışmayı konu edinen çalışmalarında devamlı olarak kullandığı ana motifler haline gelmiştir. Bulgaristan’da 1990’lı yıllarda klasik medyadan dijitale geçen ilk sanatçılardan olan Krassimir Terziev, bu platformu hem aygıtı, hem konusu hem de sonucunda üretmek istediği eserin kendisi olarak kullanmaktadır. Video/film, fotoğraf, resim/desen gibi teknik ve ifade araçlarını bir arada kullanarak zaman ve mekân arasındaki ilişkiyi şeffaflaştırıp, yeni bir geçici-hakikat üretmektedir. Sanatçı, “görülmeyen” ancak “hayal edilebilen” bir paradigmayla insanlığın dünya-dışı gezegenlere yerleşme ütopyası üzerinden izleyici bir tür zaman yolculuğuna davet ediyor. Bu konuya dair Svetlana Kuyumdzhieva şu tespitte bulunuyor: “Aslında, Krassimir Terziev’in sanata yaklaşımını bir yolculuk olarak kabul edersek, bu sürecin kendi hızıyla ilerlediğini görürüz. Yolculuğun her anında, geleceğe ait tükenen veya önceden tükenmiş olasılıklar ile ilgili sorular sorulmaktadır. Bu, Kubrick’in diline göre insanüstü özelliklerin olmadığı ve monitörlerin kapatılmasıyla bitmeyen, ancak daima sanatçının özüne geri dönmesi ile sonlanan bir yolculuktur. Sanatçıyı şimdiki ana ve bir zamanlar gelecek olan geçmişe geri götürür." Daha önce Türkiye’de; Salt, Antrepo İstanbul, Bilsart, 3. Mardin Bienali, 6. Çanakkale Bienali, Gaia Gallery, Evin Sanat Galerisi gibi farklı sanat kurumu, galeri ve bienallerde eserlerine yer verilen sanatçı; Londra TATE Modern, Antwerp Museum of Contemporary Art (MuHKA), Budapeşte Kunsthalle Mucsarnok, Berlin Akademie der Kunste, Sofya Institute of Contemporary Art, The National Gallery, Amsterdam Stedelijk Museum ve Ljubljana Moderna Galerija’nın da sergilere katılmıştır. Çağdaş sanatın önde gelen isimlerinden Krassimir Terziev’in eserleri Paris Centre Pompidou, Arteast 2000+, Moderna Galerija Ljubljana, Sofia City Art Gallery ve Kunstsammlung Hypovereinsbank’ın özel koleksiyonlarında yer almaktadır.
the attempt to civilize space has been both an artistic strategy and a research subject for the artist. Cosmic waste, technological elements, space suits and icons of astronauts have become the essential motives used regularly by the artist in the scope of his studies tackling the philosophical conflict between human and machine. Krassimir Terziev, one of the first artists to transition from classical media into digital media during the 1990s, uses this platform as a device, a subject and the work itself that he endeavors to create at the end. He makes the relationship between time and space transparent so as to create a new temporary-reality by using a combination of techniques and expression tools such as video/film, photography, painting/pattern. The artist invites the spectator to a sort of time travel through the utopia of humanity settling on exoplanets, accompanied by an “invisible” yet “imaginable” paradigm. Svetlana Kuyumdzhieva makes the following observations regarding this issue: “In fact, if we were to consider Krassimir Terziev’s approach to art as a journey, we would see that this process moves at its own pace. Each moment of this journey gives place to questions about depleting or previously-depleted probabilities concerning future. According to Kubrick’s narrative, this is a journey that is free of superhuman qualities, that doesn’t end by turning the screens off, yet constantly concludes by the artist turning back to their own essence. It takes the artist back to present time and to the past, which once was future.” The artist, whose works have been previously exhibited in different art institutions, galleries and biennials in Turkey, including Salt, Antrepo İstanbul, Bilsart, 3rd Mardin Biennial, 6th Çanakkale Biennial, Gaia Gallery and Evin Art Gallery, also participated in the exhibitions at TATE Modern London, Antwerp Museum of Contemporary Art (MuHKA), Budapest’s Kunsthalle Mucsarnok, Berlin Akademie der Kunste (Berlin Academy of Arts), Institute of Contemporary Art – Sofia, The National Gallery, The Stedelijk Museum Amsterdam and Ljubljana Moderna Galerija (The Ljubljana Museum of Modern Art ). The works by Krassimir Terziev, who is one of the leading figures of contemporary art, are featured in the private collections of Paris Centre Pompidou, Arteast 2000+, Ljubljana Moderna Galerija, Sofia City Art Gallery and Kunstsammlung Hypovereinsbank.
natura | 15
haberler | news
VENEDİK BİENALİ TÜRKİYE PAVYONU’NDA YER ALACAK İNCİ EVİNER YAPITININ DETAYLARI AÇIKLANDI DETAILS REGARDING İNCİ EVİNER’S WORK TO BE FEATURED AT THE PAVILION OF TURKEY AT THE VENICE BIENNALE HAVE BEEN UNVEILED İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın (İKSV) koordinasyonunu üstlendiği Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda bu yıl sanatçı İnci Eviner’in desen, obje, video, ses ve performans gibi farklı öGeleri bir araya getiren "Biz, Başka Yerde" adlı yapıtı sergilenecek. Projeye dair detaylar 12 Şubat tarihinde gerçekleşen basın toplantısında açıklandı.
Dünyanın önde gelen sanat etkinliklerinden Venedik Bienali 58. Uluslararası Sanat Sergisi, bu yıl 11 Mayıs–24 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenleniyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) koordinasyonunda gerçekleştirilen Türkiye Pavyonu’nda, sanatçı İnci Eviner’in “Biz, Başka Yerde” başlıklı yapıtı sergilenecek. Venedik Bienali’nin ana mekânlarından Arsenale’de yer alan Türkiye Pavyonu’nda görülebilecek serginin küratörlüğünü Zeynep Öz üstleniyor. Biz, Başka Yerde için Türkiye Pavyonu’nu bir sahneye dönüştürecek İnci Eviner, sahne üzerinde, kendi çizdiği desenlerden yola çıkarak yeniden biçimlendirdiği mimari ögelere, videolara, ses yerleştirmelerine ve objelere yer vererek, farklı duyusal ve görsel katmanlar oluşturacak. Bu yıl Türkiye Pavyonu’nun ev sahipliği yapacağı Biz, Başka Yerde’nin ayrıntıları, 12 Şubat Salı akşamı Salon İKSV’de düzenlenen bir basın toplantısıyla tanıtıldı. Toplantıya sanatçı İnci Eviner ve serginin küratörü Zeynep Öz’ün yanı sıra İstanbul Bienali ve Güncel Sanat Projeleri Direktörü Bige Örer ile Türkiye Pavyonu Sponsoru Fiat adına Tofaş Kurumsal İletişim Direktörü Arzu Çolakoğlu konuşmacı olarak katıldı. Açış konuşmalarının ardından İnci Eviner ve Zeynep Öz, Eviner’in genel sanat pratiğinden ve sanatçı-küratör ikilisinin daha önceki çalışmalarından bahsederek Venedik Bienali Türkiye Pavyonu’nda sergilenecek Biz, Başka Yerde başlıklı yapıtın ayrıntılarını paylaştı.
natura | 16
Coordinated by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the Pavilion of Turkey at the Venice Biennale 2019 will exhibit the artist İnci Eviner’s work entitled “We, Elsewhere”, which brings together different elements such as drawings, objects, videos, sounds and performances. A press conference held on February 12, unveiled the details regarding the project.
The Venice Biennale 58th International Art Exhibition, one of the world’s leading art events, will be held between May 11-November 24, 2019. Coordinated by Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), the Pavilion of Turkey will feature the artist İnci Eviner’s work entitled “We, Elsewhere”. Curated by Zeynep Öz, the exhibition to be featured at the Pavilion of Turkey will take place at the Arsenale, one of the main venues of the Venice Biennale. İnci Eviner, who will transform the Pavilion of Turkey into a stage for We, Elsewhere, will give place to architectural elements, videos, sound installations and objects which she remodelled by setting out from her own drawings, creating different sensory and visual layers. The details regarding We, Elsewhere, which will be hosted by the Pavilion of Turkey this year, have been announced at a press conference held at Salon İKSV on Tuesday evening, February 12. The meeting was attended by keynote speakers including Bige Örer, the Istanbul Biennial Director and İKSV’S Contemporary Art Projects Director, Arzu Çolakoğlu, the Corporate Communication Director of Tofaş on behalf of Fiat, the Sponsor of the Pavilion of Turkey, along with the artist İnci Eviner and Zeynep Öz, the curator of the exhibition. Following the opening speeches, İnci Eviner and Zeynep Öz mentioned the prevalent art practice of Eviner and the previous works of the artistcurator duo, and accordingly unveiled the details of the work entitled We, Elsewhere, which will be exhibited at the Pavilion of Turkey at the Venice Biennale.
haberler | news Biz, Başka Yerde, toplu yer değiştirmelerin sonucunda ortaya çıkan mekânlara dair bir yapıt. Hazırlıkları devam eden sergi, izleyicileri, bu mekânlardaki kişilerin birbirleriyle ve kendi anılarıyla ilişki kurma biçimleri hakkında düşünmeye davet edecek. İnci Eviner’in, yeniden biçimlendirdiği nesneler ve yarattığı hayali karakterleri çeşitli ses unsurlarıyla bir arada kullandığı bu yapıt, Türkiye Pavyonu ziyaretçilerine kayıp, silinmiş ve başka yerde olma hissini yaşatacak. Türkiye Pavyonu için yaratılan mekân, karakterler ve objeler, Alman siyaset bilimci Hannah Arendt’in 1943 yılında kaleme aldığı Biz Mülteciler adlı metinde bahsettiği mücadelelere dair bir anlatı sunacak. İnci Eviner, Biz, Başka Yerde ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Bu figürler diğer yarılarını bulmak için mekân boyunca hiç durmadan yer değiştiriyorlar. Bu çaba aslında kesintiye uğratılmış, iptal edilmiş hafızalarını ve bedenlerini yeniden ele geçirme çabasıdır. Figürler bu kurguyu yaparken mitolojiler, anılar ve günlük hayatın alışkanlıkları ile neşe ve acılarını birer birer toplayıp yerlerine yerleştirmek zorunda kalıyorlar. Kendimi bütün bunlara tanıklık etmek için olayların içinde ve aynı zamanda dışında tutmaya çalışıyorum. Tanık olmanın sorumluluğu, biz olmayı sorgulamaktan geçiyor.” Küratör Zeynep Öz ise projeyi, “Eviner bu projede mimari yapıyı, video ve canlı performans gibi hareket ögelerini bir araya getiren bir temel olarak kullanarak, daima değişen öznellik oluşumunda göç ve hapsedilme durumları üzerine düşünüyor,” ifadeleriyle anlattı. Biz, Başka Yerde, eserlerinde bireyin beden hareketlerinin, onun ruhunu ve davranışını nasıl şekillendirdiğini inceleyen sanatçı İnci Eviner’in sanat pratiğine de ayrıntılı bir bakış imkânı sağlıyor. Sanatçının önceki eserlerinde olduğu gibi Biz, Başka Yerde’nin de başlangıcını ve bel kemiğini çizimleri oluşturuyor. Çizimlerin üzerinden şekillenen yapıtta, farklı disiplinler bir araya gelerek çok katmanlı bir yapı yaratıyor. İnci Eviner, Biz, Başka Yerde isimli yapıtında farklı disiplinlerden isimlerle birlikte çalışıyor. Projenin mimari tasarımı Birge Yıldırım Okta ve Gürkan Okta’ya, ses tasarımı Tolga Tüzün’e ait. Türkiye Pavyonu’nun içerisinde yansıtılacak videolarda ise performans sanatçısı ve dansçı Canan Yücel Pekiçten, Melih Kıraç ve Gülden Arsal yer alıyor. Videoların görüntü yönetmenliğini Aydın Sarıoğlu, post prodüksiyonu ise Cem Gökçimen ve Cem Perin yapıyor. Projenin görsel kimliğinin ve Türkiye Pavyonu’nun açılışıyla birlikte ziyaretçilerle buluşacak yeni yayının tasarımını ise Okay Karadayılar ve Ali Taptık (ONAGÖRE) üstleniyor. Bu yıl 11 Mayıs–24 Kasım 2019 tarihleri arasında gerçekleşecek olan Venedik Bienali 58. Uluslararası Sanat Sergisi’nin küratörlüğünü Ralph Rugoff üstleniyor. Başlığı “May You Live in Interesting Times” (İlginç Zamanlarda Yaşayasın) olarak açıklanan bienalde, Rugoff’un küratörlüğünü yaptığı ana serginin yanı sıra Arsenale ve Giardini’de Türkiye Pavyonu’nun de aralarında bulunduğu pek çok ülkenin sergileri yer alıyor.
We, Elsewhere, stands for a work related to spaces that emerged as a result of collective displacement. The exhibition, whose preparations are still in process, will invite the audience to meditate upon how individuals in these spaces react and interact with one another and with their own memories. This work, for which İnci Eviner used reconfigured objects and imaginary characters that she created with various sound elements, will present the audience with the sense of being lost, erased and elsewhere. Spaces, characters and objects created for the Pavilion of Turkey, will present a narrative akin to the struggles cited in We Refugees, which was written in 1943 by German political scientist Hannah Arendt. “These figures are constantly changing places through the space so as to find their other halves. This endeavor is actually an attempt to recapture their interrupted and invalidated memory and bodies. While these figures create this setting, they find themselves obligated to pick up mythologies and memories, the habits of everyday life, their joy and sorrow and put them into place. I try to keep myself in and out of events to witness all of this. The responsibility of being a witness is in the questioning of being ‘us’,” İnci Eviner said on We, Elsewhere. Regarding the project, curator Zeynep Öz said: “Eviner in this project uses the architectural structure as a basis that brings together the elements of movement such as video and live performance, thus reflecting on matters of migration and confinement in constantly changing subjectivity formation.” We, Elsewhere, also offers an in-depth look at the art practice of İnci Eviner, who scrutinizes in her works how the individual’s body movements shape their spirit and behavior. Just as in the previous works of the artist, the beginning and backbone of We, Elsewhere, is also grounded on her drawings. Based on these drawings, the work features a multilayered structure created by the juxtaposition of different disciplines. For her work entitled We, Elsewhere, İnci Eviner works with people from different disciplines. The architectural design of the project is carried out by Birge Yıldırım Okta and Gürkan Okta, while sound design is made by Tolga Tüzün. Videos to be projected within the Pavilion of Turkey are undertaken by performing artists and dancers Canan Yücel Pekiçten, Melih Kıraç and Gülden Arsal. The cinematography of the videos is carried out by Aydın Sarıoğlu, while the post-production is done by Cem Gökçimen and Cem Perin. Okay Karadayılar and Ali Taptık (ONAGÖRE) undertake the project’s visual identity and the design of the new publication, which will meet the audience with the launch of the Pavilion of Turkey. The Venice Biennale 58th International Art Exhibition to be held between May 11-November 24, 2019, is curated by Ralph Rugoff. The biennale, whose theme was announced as “May You Live in Interesting Times”, features exhibitions from various countries, also including the Pavilion of Turkey, at Arsenale and Giardini, in addition to the main exhibition curated by Rugoff.
natura | 17
haberler | news
ALESSANDRO MENDİNİ 87 YAŞINDA YAŞAMINI YİTİRDİ ALESSANDRO MENDINI PASSED AWAY AT THE AGE OF 87 Proust koltuk ve Groninger Müzesi gibi tasarımlarıyla ünlenmiş İtalyan mimar ve tasarımcı Alessandro Mendini, 18 Şubat tarihinde 87 ya şında ya şamını yitirdi. 1960’lı yılları etkisi altına alan radikal tasarım hareketinin ve bunu takip eden postmodern hareketin kilit aktörlerinden olan Mendini, 60 yıllık kariyeri boyunca mimarlık, iç mekân tasarımı, mobilya ve aydınlatma tasarımı alanlarında kitleleri etkisi altına alan eserler üretti. Ünlü mimar, günümüzde İtalya’nın önde gelen lisansüstü tasarım okullarından biri olan Domus Academy’nin de kurucu or taklarındandı. Mendini ayrıca, Casabella, Modo ve Domus gibi İtalyan tasarım dergilerinin de editörlüğünü üstlendi. Alessandro Mendini, 1959 senesinde Milano Politeknik Üniversitesi’nde (Politecnico di Milano) mimarlık eğitimini tamamladıktan sonra, sanatçı ve tasarımcı Marcello Nizzoli’nin ofisinde kariyerine ba şladı. 1979 yılında, modernizmin getirdiği katı kurallara bir alternatif sunarak cesur renkleri ve dekorasyonları tercih eden deneysel kolektif Studio Alchimia’nın bünyesine katıldı. Burada gerçekleşen çalışmalar, bir dönem aynı stüdyoyu payla ştığı Ettore Sottsass tarafından kurulacak olan Memphis Grubu’na ve postmodern mimarlık hareketine zemin hazırladı. Yine bu dönemde, 20. yüzyılın en ikonik ve devrimsel koltuk tasarımlarından biri olan Proust’u tamamladı.
natura | 18
Italian architect and designer Alessandro Mendini, famed for designs including the Proust armchair and the Groninger Museum, passed away aged 87, on February 18th. A key figure in the radical design movement of the 1960s, as well as the postmodern movement that followed, Mendini produced influential works of architecture, interior design, furniture and lighting through his 60-year career. The architect also co-founded Domus Academy, which today is one of Italy's leading postgraduate design schools. He had also served as editor of Italian design magazines Casabella, Modo, and Domus. Mendini started his career in the office of artist and designer Marcello Nizzoli, after completing his architecture degree at the Politecnico di Milano in 1959. In 1979, he joined Studio Alchimia, an experimental collective that offered an alternative to the strict rules of modernism, instead favouring bold colours and decoration. Its work paved the way for the Memphis group, set up by fellow studio member Ettore Sottsass, and the postmodern architecture movement. During this time he completed the Proust armchair, one of the most iconic and revolutionary chairs of the 20th century. It combined a baroque shape with a pointillist surface pattern, meaning its wooden frame and upholstery were covered in hundreds of tiny hand-painted dots. Mendini set up his architectural practice in 1989 with his brother Francesco, called Atelier Mendini, which he ran right up until his death. His key projects included the Groninger Museum in the Netherlands, a building with a vibrant yellow tower; Museo di Omegna, an unashamedly postmodern building in northern Italy; and the Teatrino della Bicchieraia theatre complex in central Italy.
haberler | news
Ahşap iskeleti ve döşemesinin, elle boyanmış yüzlerce ufak nokta ile kaplandığı bu koltuk, barok formlarla noktacılık tekniğini andıran yüzey desenlerini bir araya getirdi. Mendini, mimarlık pratiğine 1989’da erkek kardeşi Francesco ile birlikte ba şladı. Atelier Mendini ismini taşıyan bu stüdyoda gerçekleştirdiği çalışmalara son nefesini verene kadar devam etti. Ba şlıca projeleri arasında; Hollanda’da dinamik, sarı kuleli bir bina olarak dikkat çeken Groninger Müzesi, Kuzey İtalya’da yer alan ve cüretkâr görünümlü postmodern bir yapı olan Omegna Müzesi (Museo di Omegna) ve yine İtalya’nın merkezinde konumlanan bir tiyatro kompleksi olan Teatrino della Bicchieraia yer alıyor. Mendini ayrıca önde gelen birçok endüstriyel tasarım markasıyla da işbirliği yaptı. Bu markalardan biri olan Alessi için Anna mutfak setini ve Moka Espresso kahve makinesinin farklı bir versiyonunu tasarladı. Mendini, gazetecilik alanına ilk olarak radikal tasarımın zir ve yaptığı 1970 senesinde geçiş yaptı. 1970’ten 1976’ya kadar olan süreçte Casabella dergisinin editörlüğünü yaptı. 1977 yılında ise Modo dergisine geçti. 1979 ile 1985 seneleri arasında Domus’ta ya şadığı editörlük deneyimi, o dönemde kendisinin ve çağda şlarının ürettiği postmodern tasarımlara yönelik eleştirel bir ideoloji kazanmasına olanak sağladı.
He also collaborated with leading industrial-design brands including Alessi, for which he designed the Anna kitchenware and a version of the Moka Espresso coffee maker. Mendini first moved into journalism in 1970, when radical design was at its peak. He edited Casabella magazine from 1970 to 1976, then switched over to Modo magazine in 1977. His editorship at Domus, from 1979 to 1985, provided a critical ideology to the postmodern designs that he and his contemporaries were producing.
natura | 19
haberler | news
HARRAN VE MEZOPOTAMYA ODAKLI TASARIM PROJESİ ATLAS, STOCKHOLM TASARIM HAFTASINDAYDI STOCKHOLM DESIGN WEEK HAS HOSTED ATLAS, A DESIGN PROJECT FOCUSING ON HARRAN AND MESOPOTAMIA
Şubat ayında gerçekleşen Stockholm Tasarım Haftası’nın “25 Saat Tasarım” (25 Hours Design) etkinliğinde, Harran odaklı tasarım projesi “atlas” sergilendi. Mezopotamya kültürü ve estetiğini bugüne tercüme eden bir tasarım koleksiyonu olan atlas kapsamında, tasarımcıların geliştirdikleri ürünleri Harran’da yaşayan kadınlar ürettiler. Harran ve Mezopotamya kültürü etrafındaki, geçmişi 8.000 yıla dayanan çok katmanlı medeniyetler projenin ana referansları olarak ele alınıyor. Bu medeniyetler tarih boyunca; günlük yaşam ritüellerinin yarattığı sosyal etkileşimler ile mimarlık, astronomi, matematik, geometri ve inanç sistemlerine olan katkıları ile biliniyor. atlas kapsamında tasarımcılar; bu referansları günümüze tercüme eden bir koleksiyon geliştirdiler. Ev ve duvar tekstili, masaüstü ve aksesuar ürünlerden oluşan atlas, Mezopotamya öğretilerini bugüne aktaran ve yerel üretimi destekleyen bir ürün ailesini bir araya getiriyor. Atlas, küresel tasarım sahnesindeki gelişmeleri sosyal farkındalık ve sürdürülebilir tasarım ekonomisi ile entegre etmeyi amaçlıyor. 2017 yılında başlayan, Harran Kaymakamı Ömer Faruk Çelik önderliğinde yönetilen ve Harran Kaymakamlığı Aile Destek Merkezi (ADEM) ile hayata geçirilen proje, kadınların sosyal yaşamda yer almalarını sağlayarak toplumsal dönüşümü ve kalkınmayı destekliyor. natura | 20
“atlas”, a design project centering on Harran, was exhibited during the “25 Hours Design” event of Stockholm Design Week, which was held in February. In the scope of atlas, a design collection translating the culture and aesthetics of Mesopotamia into present day, women living in Harran created products that were previously developed by designers. The multi-layered civilizations along the axis of Harran and Mesopotamian culture, which date back 8,000 years, are tackled as the main references of the project. Throughout the history, these civilizations have been renowned for the social interactions created by their daily rituals, along with their contributions to architecture, astronomy, mathematics, geometry and belief systems. In the frame of atlas, designers have developed a collection that translates these references into present day. Comprising home and wall textile, desktop and accessory products, atlas brings together a product family that carries Mesopotamian teachings to our time and supports local production. atlas aims to integrate the developments in the global design scene with social awareness and sustainable design economy.
haberler | news
atlas, Harranlı kadınlar ve Suriyeli mülteci kadınların, Harran Kaymakamlığı Aile Destek Merkezi’nde yer alan ahşap, keçe, seramik ve dokuma atölyelerinde üretimin merkezinde aktif yer alarak ekonomik özgürlüklerini kazanmalarını destekleyen bir modele oturuyor. Proje kapsamında Türkiye’den tasarımcılar Aslı Smith, Barış Gün, Begüm Cana Özgür, DAY Studio, INCOMPLIT ve Şule Koç’un geliştirdiği tasarımlardan, küratörlüğü IN-BETWEEN Tasarım Platformu kurucuları Bilgen Coşkun ve Dilek Öztürk tarafından gerçekleştirilen bir ürün koleksiyonu oluşturuldu. Harran’da yaşayan kadınların satışlar üzerinden gelir elde etmesini sürdürülebilir kılmak amacıyla, koleksiyonda yer alan tüm ürünlerin atölyelerde üretilebilir nitelik ve yalınlıkta olması ve güncel tüketici alışkanlıklarına hitap ediyor olması esas alındı. atlas tasarım koleksiyonu, proje çerçevesini kolektif bir şekilde oluşturmak için farklı alanlardaki profesyonel kişileri bir araya getiren demokratik bir yaklaşım üzerine kuruldu. Bu sebeple proje sürecine aktif katkı sağlamak için akademisyenler, arkeoloji alanından uzmanlar ve yaratıcı alanlardaki girişimcilerden oluşan bir komisyon oluşturuldu. Harran Kaymakamı Ömer Faruk Çelik, İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd.Doç.Dr. Veli Şafak Uysal, Arkeolog ve Harran Kazı Alanı Başkanı Prof.Dr. Mehmet Önal ve Şanlıurfa Girişimci İş Kadınları Derneği Kurucusu ve Başkanı Cevahir Asuman Yazmacı bu komitede yer alıyor.
Launched in 2017 under the leadership of Harran District Governor Ömer Faruk Çelik and realized with the initiatives of Family Support Center (ADEM) of the District Governorship of Harran, the project supports social transformation and developments by ensuring the social inclusion of women. atlas is grounded on a model that supports both women from Harran and Syrian refugee women, in order for them to gain economic freedom by actively taking part in the production center of wood, felt, ceramics and weaving studios found in the body of Family Support Center of the District Governorship of Harran. In the scope of the project, the designs developed by designers from Turkey, including Aslı Smith, Barış Gün, Begüm Cana Özgür, DAY Studio, INCOMPLIT and Şule Koç, have culminated in a product collection, which was curated by Bilgen Coşkun and Dilek Öztürk, the founders of IN-BETWEEN Design Platform. It was prioritized for all the products featured in the collection to have the adequate quality and austerity that would allow for studio productions and to respond to current consumber habits, in order to introduce a sustainable workflow to the initiative of women living in Harran generating revenue from sales. The atlas design collection is based on a democratic approach that brings together professionals from different fields so as to create the project’s framework in a collective manner. Therefore, in order to actively contribute to the project process, the collection called for organizing a committee consisting of academicians, experts from the field of archaeology and entrepreneurs working in creative fields. This committee includes Ömer Faruk Çelik, the District Governor of Harran, Asst. Prof. Veli Şafak Uysal, the Associate Dean of Istanbul Bilgi University Faculty of Architecture, Prof. Mehmet Önal (PhD), Archaeologist and Coordinator of Harran Excavation Site, and Cevahir Asuman Yazmacı, the Founder and Chair of Şanlıurfa Entreprising Businesswomen Association.
natura | 21
haberler | news
GLOBAL TASARIM SAHNESİNDE DOĞAL TAŞ NATURAL STONE ON THE GLOBAL DESIGN STAGE Bilgen Coşkun & Dilek Öztürk
Çevresel farkındalığa odaklanan ve alternatif üretim yaklaşımlarıyla dönüşen tasarım endüstrisi, doğal taşı mimari ölçekten çıkarıp günlük hayatımıza entegre ediyor. Doğal taşın günümüz tasarım sahnesindeki konumunu MaIson&Objet fuarı üzerinden bir değerlendirme The design industry, which focuses on environmental awareness and transforms through alternative production approaches, takes the natural stone out of the architectural scale and integrates it into our daily lives. An evaluation of the position of natural stone in today’s design scene through Maison&Objet Fair.
Geçtiğimiz Ocak ayında Paris’te gerçekleşen Maison&Objet fuarı, “Excuse My French!” teması ile tasarım sahnesini farklı başlıklar altında bir araya getirdi. Maison & Objet’nin global trend ajansı Nelly Rodi iş birliği ile belirlediği tema, geleneğin ve kültürel mirasın günümüze tercüme edilmesinde kimlik arayışına dikkat çekiyor. Bu kimlik arayışında, geleneğe sahip bir malzeme olmasından dolayı doğal taş kullanımı önem kazanıyor. Dünyadaki doğal kaynak tüketimini en çok tetikleyen sektörün tasarım olduğu günümüzde, tüketim alışkanlıklarımızı ve üretim biçimlerimizi yeniden değerlendiriyoruz. Çevresel farkındalığa odaklanan ve alternatif üretim yaklaşımlarıyla dönüşen tasarım endüstrisi, doğal taşı mimari ölçekten çıkarıp günlük hayatımıza entegre ediyor. Doğal taşın günümüz tasarım sahnesindeki konumunu Maison&Objet fuarı üzerinden değerlendirdik. Bu sene Maison&Objet, Rising Talents ödüllerinde Çin’den genç yetenekleri bir araya getirdi. Tasarım endüstrisinin hızlı dönüşümüne tanıklık eden ve bu dönüşümün en önemli parçası olan Çin, bugün, zanaat kültürü ile yavaşlamayı tercih ediyor. Ülke, globalde, inovasyon ve teknoloji kadar, tasarım sahnesi ile de yükselen bir değer olarak ön plana çıkmayı amaçlıyor. Yeni Çin estetiği; hızlı ve yüksek performanslı değil, iyi zanaata sadık olan bir tasarım anlayışını yansıtıyor. Fuarda, kendi iş modellerini geliştirerek aynı zamanda birer girişimci olan genç tasarımcıların çalışmaları yer aldı. Rising Talents Award kazananalarından biri oran Hongjie Yang, “doğan” ve “olan” arasındaki ilişkiler hakkında yaptığı araştırmalar üzerinden tasarımlarını gerçekleştiriyor.
natura | 22
The Maison&Objet Fair, which was held in Paris in January, brought the design scene together under different titles through the theme “Excuse My French!”. Designated by Nelly Rodi, the global trend agency of Maison&Objet, the theme calls attention to the search for identity in the scope of translating the tradition and cultural heritage into the present day. During this search for an identity, natural stone comes into prominence for being a material embodying tradition. Today, when design stands for a sector that triggers the global natural resource consumption the most, we are re-evaluating our consumption habits and production patterns. The design industry, which focuses on environmental awareness and transforms through alternative production approaches, takes the natural stone out of the architectural scale and integrates it into our daily lives. We have evaluated the position of natural stone in today’s design scene through Maison&Objet Fair. This year’s Maison&Objet brought together young talents from China in the scope of the Rising Talents Awards. Witnessing the rapid transformation of the design industry and being the most important piece of this transformation, China is currently favoring slowing down through the culture of craft. The country aims to rise to the global prominence as a rising value through its design scene as well as innovation and technology. The new Chinese aesthetics reflects a design understanding that remains loyal to quality crafts rather than a fast or high-performing one. The fair featured works by young designers who have also become entrepreneurs by developing their own business models.
haberler | news
natura | 23
haberler | news
natura | 24
haberler | news Design Academy Eindhoven’da edindiği araştırma odaklı eğitimi üzerine, insan elinden yapılmış her şeye merak ve şüphe ile yaklaşan tavrı; Hongjie'yi ayrıştırıyor. Hongjie’nin neredeyse tasarlanmamış gibi gözüken ürünleri, aslında doğal görünebilmek için günümüz teknolojisini kullanıyor. Bir kalıntı ya da doğadan kopmuş bir parça gibi gözüken tasarımlar, doğal taş ve alüminyumun birleşiminden oluşuyor. Hongjie’nin Maison&Objet’de sergilediği ürünler, insan ve doğa yapımı oluşumlar arasındaki ilişkiyi yansıtıyor. Hem birbirine paralel hem de kontrast gözüken bu ilişki, “yeni antik”in keşfi olarak da gönümüze tercüme edilebilir. Arkeolojik bir kazının parçaları gibi gözüken tasarımlar, sürekli kendi derisini yenileyen bir canlı gibi davranan bir doğal taş yapısını, günümüz teknolojisi ile mümkün hale getiriyor ve kendinin en rafine hailni yine kendinde buluyor. Bentu tasarım stüdyosu ise toplumun sürekli değişen yapısını, malzemelerin yeniden kullanımına karşılık gelen bir tasarım süreci ile yansıtıyor. Yanmış kömürlerin küllerini, yapı malzemelerinin ve inşaatların atıklarını; mobilya, aydınlatma ve aksesuarlara dönüştürüyor. Atıkların değerlendirmesi üzerinden yeni bir doğal taş tercümesi de yapıyor diyebiliriz. Bentu’nun Maison&Objet’de sergilediği "Terrazzo" koleksiyonu, dünyanın en büyük seramik üretim merkezi olan Foshan kentindeki seramik atıklarının yeniden değerlendirilmesi ile kent için sürdürülebilir bir mobilya üretim endüstrisi yaratma umudunu taşıyor. Bentu’ya göre Çin’in üretim merkezi olmak ile eşleşen imajı, çevre farkındalığına odaklanan bir tasarım yaklaşımı ile dönüşebilir. Orijinal Terrazzo dokusu veren yüzeyler, seramik atıklarının yanı sıra inşaatlarda kullanılan beton ve taş atıklarının birleşiminden meydana geliyor. Endüstriyel tasarımın sistematik bir düşünme biçimine dayandığını söyleyen Bentu, malzemenin uygulamasını yeniden ele alarak tüm tasarım sürecine yaymaya inanıyor. Böylece malzeme deneylerini, tüm sürecin başına koyarak ayrışıyor. Defne Koz’un İtalyan doğal taş üreticisi Monitillo Marmi’nin Walls and Floors koleksiyonu için tasarladığı PROFONDO, sertliği ile bilinen mermerin dokusunu yumuşatan bir görsel algı yaratıyor. "PROFONDO", duvarda bir kesik gibi gözüken, dairesel, kıvrımlı formu ile yüzey kaplamasını ikinci boyuttan çıkarıyor ve üçüncü boyut kazandırıyor. İsviçre’de çalışamlarını sürdüren Shibui tasarım stüdyosu Maison&Objet’de yalın ve işlevsel masaüstü obje koleksiyonunu sergiledi. Shibui, Japonica basit, mütevazi ve alçak gönüllü güzelliğe verilen isim. Selanikli Athanasios Babalis ve Cenoval Constantinos Hoursoglou tarafından kurulan stüdyo; bu kavramı tasarımda her detayın bir amacı, her formun bir işlevi takip ettiği; doğa ile harmoni arayışında olan bir sürece tercüme etmiş. Bu doğrultuda doğal malzemeler kullanan stüdyo, üretimde de artizanlar ile çalışıyor ve mininum kaynak ve doğal malzeme kullanarak yaşam döngüsü süren ürünler tasarlıyor. Stüdyonun doğal taş kullanarak gerçekleştirdiği masa üstü objeleri taşın doğal halini primitif formlarla bir araya getiriyor.
Hongjie Yang, one of the winners of the Rising Talents Awards, carries out his designs based on the research studies that he conducts on the relations between the “generated” and the “resultant”. Hongjie differs from others both with the research-oriented education that he received at Design Academy Eindhoven and his curious and doubtful approach towards anything that is man-made. Hongjie’s products that look as if they are undesigned, virtually uses today’s technology so as to look natural. Designs that have the appearance of a remnant or a fragment of nature, comprise the coalescence of natural stone and aluminum. Hongjie’s products that he exhibited at Maison&Objet, reflect the relationship between human and natural formations. This relationship, which is both seemingly parallel and contrast to one another, can be translated into our time as the discovery of the “new antiquity”. Designs that seem like the pieces of an archaeological excavation, thanks to modern technology, allow for a natural stone structure that behaves like an animal constantly regenerating its skin and ultimately finds its most refined state in itself. The Bentu design studio on the other hand reflects the ever-changing nature of society through a design process that corresponds to the reuse of materials. It transforms the ashes of burnt coals and the wastes generated by building materials and constructions into furnitures, lighting elements and accessories. We can say that it presents a new translation of natural stone through recycling. The "Terrazzo" collection showcased by Bentu at Maison&Objet, with the reutilization of ceramic wastes in Foshan, the largest ceramic production hub of the world, hopes to create a sustainable furniture production industry for the city. According to Bentu, China’s image of being a production center, can be transformed through a design approach that focuses on environmental awareness. Surfaces that present the authentic Terrazzo texture consist of ceramic wastes as well as the combination of concrete and stone wastes generated from the construction sites. Designed by Defne Koz for the Walls and Floors collection of Monitillo Marmi, the Italian natural stone manufacturer, PROFONDO creates a visual perception that softens the texture of marble, which is known for its hardness. "PROFONDO", with its circular and curved form that looks like a slit on a wall, takes the finishing out of its twodimensional form and attributes it a third dimension. Carrying on its practices in Switzerland, the Shibui design studio has showcased at Maison&Objet its austere and functional collection of desktop objects. Shibui is a Japanese term for simple, modest and humble beauty. Founded by the Thessalonian Athanasios Babalis and Cenoval Constantinos Hoursoglou, the studio translates this concept into a process in which every detail follows a purpose and every form follows a function, while being in search of establishing harmony with nature. Utilizing natural materials in this direction, the studio also works with artisans during the production process and accordingly designs products with continuous lifecycles by using minimum amount of resource and natural material. The desktop objects created by the studio by using natural stones, bring the natural forms of stones together with primitive forms.
natura | 25
kapak konusu | cover story
HOLLANDA YÜKSEK MAHKEMESİ KAAN ARCHITECTEN THE SUPREME COURT OF THE NETHERLANDS KAAN ARCHITECTEN Ruud Brouwers Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
natura | 26
HOLLANDA YÜKSEK MAHKEMESİ, IŞIĞI VE TÜRKİYE'DEN MERMERLERİ KULLANARAK MEKÂNDA KARŞILAMALARI VE KARŞILAŞMALARI CANLANDIRIYOR, DÜŞÜNCE VE FİKİR ALIŞVERİŞİNİ TEŞVİK EDİYOR - KONSEY ALANINDA MARMARA EKVATOR VE SAVCI OFİSİNDE SKYLINE YER ALIYOR. The Supreme Court of the Netherlands stimulates greetings and encounters, encourages an exchange of thoughts and opinions by using light and marble from Turkey – Marmara Equator in the Council area, and Skyline in the Procurator General Office area.
kapak konusu | cover story
Hollanda Yüksek Mahkemesi'nde Türkiye’den iki farklı mermer türü kullanıldı. Binadaki iki bölüm, bu iki farklı malzemenin kullanımıyla tanımlandı. Two different kinds of marble from Turkey were used at the Supreme Court of Netherlands. The two departments at the building are identified by the use of these different materials.
natura | 27
kapak konusu | cover story
KAAN Architecten tarafından tasarlanan Hollanda Yüksek Mahkemesi’nin yeni binası, Lahey’nin düzenli ve tarihî şehir merkezine entegre oldu. Toplam 350 çalışana ev sahipliği yapan bina, 104 metrelik genişliği, 22 metrelik derinliği ve 27 metrelik yüksekliği ile büyük bir yapı olarak tanımlanabilir. Bu boyutlar, bina cephelerinin ölçülü canlılığıyla birleşerek şehir merkezinin bu bölümüne belirli bir oranda cazibe katıyor. Altı hukukçunun kaideler üzerine yerleştirilmiş bronz heykelleri bir dizi çınar ağacıyla yan yana gelerek, Parlamento’dan binalara kadar uzanan "Korte Voorhout" isimli kraliyet yolu üzerindeki yapı için geniş bir giriş cephesi oluşturuyor. Mermer bir bloktan yontularak çıkartılmış gibi bir izlenim veren giriş holü, cam panellerin ve zarif kafes işçiliğinin üst yapısı için sağlam bir temel görevi görüyor. Bu detaylar ve ilk bakışta birbiriyle tezat gibi görünen diğer elemanlar Yüksek Mahkeme’nin işleyişini yansıtıyor. Açık ve kapalı, seçkin ve işlevsel, sağlam ve semavi, ham ve rafine tüm detaylar, yargı kararlarının berrak zihinlerin ürünü olduğu bu rutin işleyişle birlikte konumlanıyor.
The new building of the Supreme Court of the Netherlands by KAAN Architecten has been decidedly integrated into the elegant historic city centre of The Hague. The building, which houses a staff of 350, verges on large: 104 metres long, 22 metres deep and 27 metres tall. These dimensions, with the measured vibrancy of its facades, add some allure to this part of the city centre. The plane trees and six legal scholars in bronze seated on pedestals make for a wide gateway on the Korte Voorhout, a royal route leading to the buildings from Parliament. The entrance hall seems to have been chiselled from a solid block of marble. It serves as a sturdy base for the superstructure of glass panels and slender latticework. These and other ostensible contradictions seem to reflect the work of the Supreme Court itself. Open and closed, distinguished and functional, hard and ethereal, rough and refined – all exist alongside routine business, on which judgements are passed with great clarity of mind.
Mahkeme binaları tanımları gereğince karmaşık yapılardır çünkü birbirleriyle kesişmemesi gereken bir dizi dolaşım rotasına sahip olmaları gerekmektedir. Bu bağlamda duruşmayı izlemeye gelen kişiler, Konsey ve Genel Savcılık çalışanları ve duruşmaları için mahkeme salonuna götürülen tutukluların her biri için farklı bir rota bulunuyor. Çalışanlar kendi çalışma alanlarına açılan özel girişlere sahip. Hakimler de aynı şekilde mahkeme salonlarına ulaşmak için kendilerine ayrılan yolları kullanıyorlar. Dosyaların bile kendilerine ait özel bir rotası bulunuyor. Tüm bu rota yapılanmasının tamamıyla doğal görünmesini sağlayan bir çözümü tasarlayabilmek ise önemli bir başarıya işaret ediyor.
A court building is by definition a complex structure, because it must have various routes of circulation that cannot intersect. Routes for the public sitting in on sessions, for the Council and Procurator General staff, and for the detainees escorted for their sessions in court; all are separate from one another. The staff have their own entrance that opens onto their workspace. The justices have their own way to the courtrooms. Even the dossiers have their own route. It is a mark of achievement that a solution was designed that allowed all the routing to seem completely natural.
Yargının kamusal yapısı göz önüne alındığında, mahkeme binalarının kamuya açık olması gerekmektedir. Kamuya açık olmalarının yanı sıra mahkeme salonlarındaki ziyaretçi bölümleri ve önlerinde konumlanan bekleme alanları gibi kamuya yönelik tasarlanmış işlevler de barındırmaktadırlar.
natura | 28
Given the public nature of jurisdiction, court buildings need to be accessible to the public. They are not only open to the public, they also have facilities for the public, visitors galleries in the courtrooms and waiting areas in front of them.
kapak konusu | cover story
Mahkeme yapıları bunların haricinde yüksek oranda konsantrasyon gerektiren işler ve kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen çalışmalar için de mükemmel koşullar sağlamalıdır.
On the other hand, court premises must also provide excellent conditions for work that requires a high degree of concentration and work that takes place behind closed doors.
Binanın konumu da bulunduğu alan göz önünde bulundurularak kararlı ve özenli bir biçimde seçildi. Yapının ön kısmında duayen hukukçuların heykellerinin oluşturduğu alçak dizi, incelikli bir geçiş bölgesi yaratıyor. Bina bu alan vasıtasıyla sokağa bağlanıyor ve yarattığı genişlik hissi hafifliyor. Binanın üst bölümünün yapıya eklemlendirilme şekli, şehrin bu bölümündeki düzenli çatı örüntüsü içinde zarif bir görünüm ve kapsayıcılık hissi sağlıyor. Daha büyük ölçekli kentsel tasarım ise küçük ölçekli mimari kararlar sayesinde başarılı bir şekilde hayata geçirildi. “Sırt çantası” olarak tanımlanan bölüm, incelikli eklemlendirme kararlarının bir örneği olarak öne çıkıyor. Binanın arka kısmında yer alan bu eklenti dışa doğru uzanarak çevresindeki peyzaja bağlanıyor. Camlar da aynı hikâyeye uyum sağlıyor. Zemin katta bulunan altı metre yüksekliğindeki pencereler, giriş holünün bulunduğu alanı şehre doğru çekiyor.
The positioning of the building in regard to its location was chosen resolutely and with care. The low plateau with its row of scholars creates a subtle transition. Through this zone the building attaches itself to the street and its breadth is moderated. The way in which the top line has been sutured ensures a soft presence and inclusiveness within the orderly roofscape of this part of the city. Larger-scale urban design is successfully achieved by way of smaller-scale architectural choices. The so-called ‘backpack’ is also an example of subtle insertion. This extension at the building’s back reaches out and connects with the surroundings. The glazing fits into the same story. The six-metre high windows on the ground floor pull the space of the entrance hall into the city.
Mahkeme salonlarını ve basın alanını barındıran Yüksek Mahkeme’nin giriş holü, binanın uzunluğunu kapsayan, zemin yüksekliğinin iki katı boyutundaki kamusal alanı oluşturuyor. Korte Voorhout sokağı, altı metre uzunluğundaki cam cepheden giriş holüne doğru akan bir izlenim yaratıyor. Giriş holünün zemini hafif bir rölyeften oluşturulan geometrik desenlere sahip olmakla birlikte serbest, koyu kahverengi deri minderlerle işaretlenmiş oturma üniteleri için de bir alan yaratıyor. Holün zemini, geometrik bir örüntüye sahip alçak rölyeften oluşuyor ve yer yer koyu kahverengi deri minderlerle işaretlenmiş oturma ünitelerine dönüşüyor. Böylece kanepe ve koltuk kullanımına gerek kalmıyor. Zeminler ve duvarlar ise kadifemsi bir his yaratan açık gri kireçtaşlarıyla kaplandı.
The entrance hall of the Supreme Court with courtrooms and the press area form the public area, a space double the floor height covering the full length of the building. The street zone of Korte Voorhout seems to flow through the six-metre tall glazing into the entrance hall. The floor of the hall has a geometric pattern in low-relief and is a landscape of sitting opportunities, dotted with loose, dark brown leather cushions, which meant that couches and chairs were unnecessary. The floors and walls are of a light grey limestone that exudes a velvety sensation.
400 kişi kapasitesine sahip büyük mahkeme salonunun ve 80 kişi kapasiteli küçük salonun zeminleri lambri kaplama ile döşenirken mekânlar meşe oturma elemanlarıyla donatıldı. Her iki mahkeme salonunda da yargıçların arkasında bulunan ve duruşmaya katılanların tam karşısında yer alan duvarlar kahverengi damarlı yarı saydam kaymak taşıyla kaplandı.
The large courtroom with public seating for around 400 visitors and the small courtroom for around 80 visitors have floors, wainscotting and an oak wood bench. The walls behind the justices in both courtrooms, which the public face, are of brownveined translucent alabaster. In the middle of the entrance hall, on the wall of the square inner courtyard between the two courtrooms, is a surprising painting by Helen
natura | 29
kapak konusu | cover story
Giriş holünün tam ortasında, iki mahkeme salonunun arasındaki kare iç avlunun duvarlarında, Helen Verhoeven’in bu alan için özel olarak yaptığı şaşırtıcı bir tablo dikkatleri üzerine çekiyor. 4x6,5 metre ölçülerindeki bu devasa çalışma, Rijksmuseum’da bulunan Rembrandt’ın “Gece Devriyesi” (Nightwatch) isimli tablosundan çok daha büyük. “Hoge Raad” ismini taşıyan ve çok sayıda karakterin resmedildiği bu tablo, toplum ve devlet çerçevesinde Hollanda’nın tarihine ışık tutuyor ve bunların arasında Yüksek Mahkeme’nin bulunduğu yere de atıfta bulunuyor. Resmin içerisinde temsil edilen resimler, düzenli bir hukuk sisteminin yokluğunda doğan sonuçları ifade ediyor. Bu temsil aynı zamanda uluslararası hukuk ve deniz hukukunun kurucusu olan Hollandalı duayen hukukçu Hugo de Groot’un (1583-1645) kaleme aldığı ve Yüksek Mahkeme’nin ilkesi olan cümleye de değiniyor: UBI IUDICIA DEFICIUNT INCIPIT BELLUM. Latinceden çevrildiğinde yaklaşık şu anlama geliyor: “Hukuki adaletin yetersiz kaldığı yerde silahlı mücadele başlar.” Üst katlardaki pencereler, üst cephenin toplam yüksekliğini uzatan, 10 cm’lik derzlere sahip 90 cm uzunluğundaki panellerden yapılmış birleşik camlardan oluşuyor. Tüm cephe boyunca dikey yüzeyler eşit aralıklarla bölünürken pencere kısımlarında yer alan narin kolonlar ön cephenin radikal ritmleri içerisinde kayboluyor. Dışarıdan bakıldığında cephede herhangi bir destekleyici kolon yokmuş gibi algılanıyor. Tüm konsept, tek bir tasarım detayı üzerine temelleniyor.
Verhoeven commissioned for the spot. At 4 by 6.5 metres, this monumental work is quite a bit bigger than Rembrandt’s Nightwatch in the Rijksmuseum. Titled Hoge Raad, the populous painting gives an impression of the history of the Netherlands as a society and state, and the place of the Supreme Court within this. The paintings represented within the painting refer to the consequences when orderly justice is absent. This touches on the Supreme Court’s motto, words penned by Dutch legal scholar Hugo de Groot (1583-1645), founder of international law and maritime law: UBI IUDICIA DEFICIUNT INCIPIT BELLUM. Loosely translated the motto says: where legal justice falls short, armed struggle begins. The windows on the floors above are of unified glazing, in panels of 90 centimetres with 10-centimetre joints, stretching the full height of the upper façade. There is an even division of vertical planes over the whole facade and the slender columns per window disappear in the radical rhythms of the frontage. From outside the facade seems to have no supporting columns. The entire concept is grounded in a single design detail.
Tüm çalışma alanlarında göze çarpan yüksek tavanlar en az 3 metre yüksekliğe sahip. Genellikle ofis binalarının içindeki hava, tavanda fazlaca yer kaplayan havalandırma boruları aracılığıyla dışarıya atılır. Yüksek Mahkeme binasında ise kapı söveleri havayı odalardan alıp açık alanlara aktarıyor ve bunların üzerinde bulunan aspiratörler kullanılan havayı dışarı taşıyor. Çerçevelerin bir labirenti andıran yapıları, çalışma odaları ve koridorlar arasında ses izolasyonu sağlıyor.
All workspaces have regal ceiling heights of at least 3 metres. Usually in office buildings spent air is pumped away through air pipes that take up a lot of room in ceilings. In the Supreme Court building the jambs of the doorframes evacuate this air from the rooms to the open areas and ventilators above these transport the spent air out. A labyrinthine construction in the frames prevents sound leakage between workrooms and hallways.
Binanın merkezinde gün ışığı büyük bir önem taşıyor ancak ışıklıklar ve açık avlular binanın kullanıcıları için farklı bir önemli amaca daha hizmet ediyor. Bu fonksiyonlar kesin çizgilerle ayrılan Konsey ve Genel Savcılık alanlarının çekirdeğini oluşturuyor. Tüm katlardaki açıklıkların çevresinde kahve makineleri, oturma üniteleri ve kitaplıklar gibi işlevlerin bulunduğu mutfakçıklar yer alıyor.
Daylight in the heart of the building is very important, but the light wells and open atriums serve another important purpose for the building’s users. They form the core of the distinct domains of the Council and Procurator General. At the circumference of the openings each floor has pantries with coffee machines, seating and bookcases.
natura | 30
kapak konusu | cover story
Marmara Ekvator, Konsey Alanı / Marmara Equator, The Council
Binada bulunan çeşitli departmanlar, binanın merkezi noktaları etrafında bir araya getiriliyor. Yapının içerisine sızan ışık, çapraz, dikey ve yatay bakış açıları ve açık perspektifler, karşılamaları ve karşılaşmaları canlandırırken aynı zamanda düşünce ve fikir alışverişini teşvik ediyor, farklı anlayışların paylaşılmasını sağlıyor ve böylesine ciddi bir çalışma ortamında enformel ilişkiler kurulmasına olanak tanıyor. Açıklıkların etrafında yer alan korkuluklarınn açık kısımları dikey şeritli mermerle kaplı. Birbiri üzerine konumlanan korkuluk dizisi, taş döşeme ve göz alıcı doğal ışık, örneklerine Lange Voorhout veya Vijverberg’de rastlanabilen tarihi konakların iç mekânlarını çağrıştırıyor. Bu detaylar aynı zamanda uzun ömürlülük ve saygınlık kavramlarıyla da ilişki kuruyor.
The various departments are forged into unity around the central points of the building. The light, the sightlines across and up and down, and the open perspectives stimulate greetings and encounters, encourage an exchange of thoughts and opinions, advance the sharing of insights, and allow for informal relations in an infectious working environment. The balustrades around the opening are clad, on the open sides, with vertically striped marble. The series of balustrades one above the other, the stone flooring and the beautiful natural light recall the interiors of the historic townhouses found on Lange Voorhout or the Vijverberg. They also have associations with longevity and respectability.
Binanın üç cephesi de gün boyunca güneş ışığı alıyor. Bu cephelerin iklim kontrolü, cam vitrinler içerisinde bulunan geniş bir boşluk vasıtasıyla gerçekleştiriliyor; bu cam kutucuklar yalnız sıcak ve soğuk havanın değil aynı zamanda dışarıdaki trafik gürültüsünün de içeriye nüfuz etmesini engelliyor. Bununla birlikte pencereler istenildiğinde açılabiliyor ve rüzgarın ve sesin iç mekâna ulaşmasını engelliyor. Güneşlikler ve ışık filtreleri de ayrı ayrı düzenlenebiliyor; güneşlikler ilk pencerenin arkasında yer alırken ışık filtreleri ikinci pencerenin arkasında konumlanıyor. Ayrı olarak kontrol edilebilen bu çift koruma sistemi düz olduğu kadar eğimli bir yapısı da olan katmanlı bir cephe oluştururken aynı zamanda binanın genel yapısına daha da zarafet katan ince bir nüans yaratıyor.
Three sides of the building are exposed to sun over the course of a day. These facades are climate controlled through the use of a spacious cavity in the glass casings: glass boxes that not only keep out the heat and cold, but also the sound of traffic outside. Nonetheless, the windows can be opened if desired, while still keeping wind and noise out of the interior. Sun blinds and light filters can also be individually regulated – the sun blinds are behind the first window and the light filters are behind the second. This individually controlled double protection produces a layered facade, flat and yet canted, a subtle nuance that adds even more elegance to the whole.
natura | 31
kapak konusu | cover story
KAAN Architecten Hakkında:
About KAAN Architecten:
KAAN Architecten, küresel ölçekte faaliyet gösteren ve mimarlık, şehircilik ve yapılı çevre araştırmaları alanlarında pratik ve akademik uzmanlığı birleştiren, Rotterdam merkezli bir mimarlık şirketidir. Kees Kaan, Vincent Panhuysen ve Dikkie Scipio liderliğindeki stüdyo; mimarlar, peyzaj mimarları, şehir plancıları, mühendisler ve grafik tasarımcıların yer aldığı uluslararası bir ekipten oluşuyor. KAAN Architecten, stüdyo kapsamında gerçekleşen eleştirel tartışmaları filizlendirmek adına projeler ve disiplinler arası çapraz tozlaşmanın temel bir araç olduğuna inanıyor.
KAAN Architecten is a Rotterdam based architectural firm, operating in a global context and merging practical and academic expertise within the fields of architecture, urbanism and research on the built environment. The studio, led by Kees Kaan, Vincent Panhuysen and Dikkie Scipio, consists of an international team of architects, landscape architects, urban planners, engineers and graphic designers. KAAN Architecten believes in cross-pollination between projects and disciplines as an essential tool to foster a critical debate within the studio.
KAAN Architecten kurulduğu günden bu yana geniş bir yelpazeye yayılan projelerin yönetimini ve denetimini gerçekleştirirken aynı zamanda hem özel ve kamu sektörü hem de giderek çok disiplinli ve dinamik bir seviyeye ulaşan proje ekipleriyle aktif işbirlikleri kuruyor. KAAN Architecten’in projeleri, mobilya ve iç mekânlardan kentsel gelişime, perakende ve ofislerden müzelere ve sağlık ile eğitim yapılarına kadar uzanan geleneksel ölçek ve tipoloji kavramının sınırlarını aşıyor. Şirket, aralarında 2015 yılında finale kaldıkları Avrupa Birliği Çağdaş Mimarlık Ödülü (Mies van der Rohe Award) ve 2013 Rotterdam Mimarlık Ödülü’nün de yer aldığı çok sayıda ödül kazandı. Çalışmaları; 2012 yılında gerçekleştirilen 3. Hong Kong & Shenzhen Şehircilik / Mimarlık Bienali, 2007 yılında gerçekleştirilen 1. Lizbon Mimarlık Trienali ve 2002 yılında gerçekleştirilen 8. Venedik Bienali Uluslararası Mimarlık Sergisi gibi yerlerde sergilendi.
Since the launch of the firm, KAAN Architecten handles and supervises a wide range of projects, actively working with the private and the public sector, with project teams that become increasingly multidisciplinary and dynamic. KAAN Architecten’s projects transcend the traditional notion of scale and typology, ranging from furniture and interiors to urban development and from retail and offices to museums and buildings for health and education. The firm won numerous awards, including European Union Prize for Contemporary Architecture – Mies van der Rohe Award shortlist in 2015, and Rotterdam Architecture Prize in 2013. Their work has been exhibited in places including 3rd Hong Kong & Shenzhen Bi-City Biennale of Urbanization / Architecture in 2012, 1st Lisbon Architecture Triennale in 2007, and 8th Venice Biennale International Architecture Exhibition in 2002.
natura | 32
kapak konusu | cover story
natura | 33
kapak konusu | cover story
natura | 34
kapak konusu | cover story
KÜNYE Credıts Proje Adı: Hollanda Yüksek Mahkemesi Proje Konumu: Korte Voorhout 8, Lahey, Hollanda Tasarım Aşaması: Aralık 2012 – Ocak 2014 Yapım Aşaması: Eylül 2013 – Ocak 2016 İşveren: Rijksvastgoedbedrijf Arsa Alanı: 2.500 m
2
Toplam Zemin Alanı: 18.000 m (yeraltı otoparkı dahil) 2
Mimarlık Ofisi: KAAN Architecten (Kees Kaan, Vincent Panhuysen, Dikkie Scipio)
Project name: The Supreme Court of the Netherlands Location: Korte Voorhout 8, The Hague (The Netherlands) Design phase: December 2012 – January 2014 Construction phase: September 2013 – January 2016 Client: Rijksvastgoedbedrijf Site area: 2,500 sqm Total floor area: 18,000 sqm (including underground parking) Architect: KAAN Architecten (Kees Kaan, Vincent Panhuysen, Dikkie Scipio)
Tasarım Ekibi: Allard Assies, Luca Baialardo, Christophe Banderier, Bas Barendse, Dennis Bruijn, Timo Cardol, Sebastian van Damme, Marten Dashorst, Luuk Dietz, Willemijn van Donselaar, Paolo Faleschini, Raluca Firicel, Michael Geensen, Cristina Gonzalo Cuairán, Joost Harteveld, Walter Hoogerwerf, Michiel van der Horst, Marlon Jonkers, Jan Teunis ten Kate, Marco Lanna, Giuseppe Mazzaglia, Ana Rivero Esteban, Joeri Spijkers, Koen van Tienen, Noëmi Vos
Design team: Allard Assies, Luca Baialardo, Christophe Banderier, Bas Barendse, Dennis Bruijn, Timo Cardol, Sebastian van Damme, Marten Dashorst, Luuk Dietz, Willemijn van Donselaar, Paolo Faleschini, Raluca Firicel, Michael Geensen, Cristina Gonzalo Cuairán, Joost Harteveld, Walter Hoogerwerf, Michiel van der Horst, Marlon Jonkers, Jan Teunis ten Kate, Marco Lanna, Giuseppe Mazzaglia, Ana Rivero Esteban, Joeri Spijkers, Koen van Tienen, Noëmi Vos.
Ana Yüklenici: Consortium Poort van Den Haag: BAM PPP B.V., PGGM, BAM Bouw en Techniek B.V., ISS Nederland B.V. ve KAAN Architecten
Contractor: Consortium Poort van Den Haag: BAM PPP B.V., PGGM, BAM Bouw en Techniek B.V., ISS Nederland B.V. and KAAN Architecten
Statik Proje: Arup Nederland Elektrik Projesi: BAM Bouw en Techniek Mekanik Proje: Arup Nederland Şantiye Denetimi: KAAN Architecten, BAM Bouw en Techniek Fotoğraflar: Fernando Guerra – FG + SG Diğer Danışmanlar: Mekanik ve Elektrik Tesisatı İşleri: BAM Bouw en Techniek
Structural engineering: Arup Nederland Electrical engineering: BAM Bouw en Techniek Mechanical engineering: Arup Nederland Site supervision: KAAN Architecten, BAM Bouw en Techniek Photographs: Fernando Guerra – FG + SG Other consultants: Constructor mechanical + electrical installations: BAM Bouw en Techniek
Yangın, Konfor, Akustik, Güvenlik: DGMR
Fire, comfort, acoustics, security: DGMR
Mekânsal Akustik Projesi: Level Acoustics
Spatial acoustics: Level Acoustics
Yapı Kontrolü: CBB Park Danışmanı: Wim van Vlierden Yapım Maliyeti: 59.000.000 € (uygulama) Sanat Eseri: “Hoge Raad” (tuval üzerine yağlı boya, 400 x 647 cm, 2015), Helen Verhoeven
Building control: CBB Parking advisor: Wim van Vlierden Cost: 59.000.000 € (realisation) Artwork: “Hoge Raad” (oil on canvas, 400 x 647 cm, 2015) by Helen Verhoeven
natura | 35
proje | project
SIESEGEM KREMATORYUMU CREMATORIUM SIESEGEM KAAN ARCHITECTEN Yağmur Yıldırım Mimar / Architect
Hollanda merkezli mimarlık ofisi KAAN ArchItecten, 2012 yılında kazandıkları uluslararası bir yarışmaya yaptıkları başvuru kapsamında, Aalst (Belçika) şehri yakınlarında konumlanan yeni SIesegem Krematoryumu’nun tasarımını gerçekleştirdi. Tasarlanan yapı, dingin bir karaktere sahip çevresiyle karşılıklı ilişkiler kuran bir dizi rahatlatıcı mekândan oluşuyor. Tüm mekânlar mimarinin özünü yansıtırken mermer ise yapıda önemli bir rol üstleniyor. KAAN Architecten has recently designed the new Crematorium Siesegem on the outskirts of Aalst (Belgium), as an entry for an international competition that the Dutch firm won in 2012. The building is a comforting sequence of spaces in symbiotic relationship with its tranquil surroundings. All the spaces express the essence of the architecture, and marble plays a vital role.
natura | 36
proje | project
Belçika'daki şehrin batı çevre yolunun sınırını tanımlayan kırsal bölgede yer alan krematoryum, 74x74 ölçülerindeki taban alanıyla, peyzaj mimarı Erik Dhont tarafından tasarlanan parkın çevre sınırlarını tanımlayan ağaçlarla ve çalılarla bütünleşiyor. Blauwenbergstraat’ın girişine doğru bölgeyi bir sakinlik hissi sarıyor; ziyaretçiler alana ulaştıklarında, zarif ve engebeli yeşil arazinin etkisiyle istemsizce yavaşlama ihtiyacı hissediyor. Bölgenin kuzeyinde yer alan gölet, yağmur suyu için bir rezervuar görevi görürken, küçük bitişik tepeler ise alana savrulan küllere ve urnalardan oluşan bahçeye ev sahipliği yapıyor. Arazinin doğu ucunda, veda töreni sırasında ailelerin rahatsız edilmemesi ve mahremiyetlerine saygı duyulması amacıyla tamamen gizlenmiş, cenaze arabalarının kullanımına ayrılan bir servis yolu yer alıyor. Yapının mimarisi, yoğun bir dış dünyadan, sakin ve içe dönük bir karakterle bezenmiş metaforik ve fiziksel bir iç mekâna geçişi destekliyor. Binanın güneybatı kanadı bir avluya açılıyor ve ziyaretçileri karşılayarak onları iç mekânlara doğru yönlendiren bir geçiş bölgesi görevi görüyor. KAAN Architecten, krematoryum yapılarının tipolojik olarak karmaşık bir lojistik planlaması ile ilişkilendirilmesi sebebiyle, kendisini salt bir biçimde ortaya koyan ve kullanımı doğal hissettiren bir bina tasarladı. Bir dizi mekân, krematoryuma giriş yapan ziyaretçilerin fiziksel deneyimlerini şekillendirerek mekânsal karmaşayı engelliyor. İç mekânın 6,4 metrelik çarpıcı tavan yüksekliği, içeri nüfuz eden gün ışığının yarattığı sıcaklıkla birlikte genişlik hissini arttırıyor. Büyük ebatlı beton sundurma, karşılama bankosunun hemen görülebildiği geniş oranlara sahip holün içerisine kadar uzanıyor. Karşılama holü, peyzaj düzenlemesi yapılmış bir bahçeye bakan iki büyük pencere aracılığıyla aydınlatılıyor ve Belçikalı sanatçı Rinus Van De Velde’nin büyük ölçekli bir tablosunun da yer aldığı kafeteryaya uzanan mütevazı bir pasaj barındırıyor. Siesegem Krematoryumu, bünyesinde iki tören salonu barındırıyor. Bu salonlardan en büyüğü, 600 kişilik oturma kapasitesiyle oldukça geniş boyutlara sahip. KAAN Architecten, mobilyalar ve özellikle de oturma ünitelerinin dahil olduğu genel tasarım sürecinde de aktif rol oynadı. Bu üniteler, zarif dokusu ile kum ve toza doğrudan referans veren yapısı sayesinde krematoryum mekânları için sıklıkla tercih edilen sarı-bej tonlardaki derilerle döşenmiş ve ustalıkla şekillendirilmiş oturma elemanlarından oluşuyor. Yapının arka cephesi camlara kaplı ve yapıyı doğrudan çevre peyzajla birleştiren bir avluya bakıyor. Her iki toplanma mekânında da ailelere ayrılan bir oda ve taziyeler için ayrı bir alan yer alıyor.
Located in the countryside bordering the western ring road of the Belgian city, the crematorium, with its 74 x 74 metre footprint, merges with trees and shrubs that line the perimeter of the surrounding park, which was conceived by landscape architect Erik Dhont. Approaching the entrance at Blauwenbergstraat, a sense of calm pervades the site and upon arrival, visitors are subtly persuaded to slow down by the undulating gentle green mounds. To the north, a pond serves as a reservoir for rainwater, while small adjacent hills are dedicated to scattered ashes and to an urn garden. At the eastern end, there is a service road for the hearses that is entirely hidden from view so that families are not disturbed during the mourning ceremony, and so that privacy is respected. Architecture accompanies the transition from a busy outside world into a metaphorical and physical interior imbued with calm and restraint. The south-western corner of the building opens onto a patio and serves as a transitional zone, welcoming visitors and leading them towards the indoor spaces. As crematoria are typically characterized by complex logistics, KAAN Architecten has designed a building that is self-explanatory and feels natural to use. Upon entering the crematorium, a sequence of spaces shapes the visitor’s physical experience, preventing spatial confusion. At 6.4 metres tall, the remarkable floor-to-ceiling height of the interior enhances the sense of vastness, paired by the warm abundance of daylight. A large concrete canopy stretches into a generously proportioned hall from which the reception desk is immediately visible. The reception hall is infused with light by two large windows overlooking a landscaped garden, and houses a discreet passageway to the cafeteria, which features a largescale painting by Belgian artist Rinus Van de Velde. Crematorium Siesegem encompasses two ceremonial assembly halls. The largest has generous dimensions, with seating for 600 people. KAAN Architecten was involved in the overall design, including the furnishings, and in particular the benches: elegantly shaped seating with leather upholstery in yellow-beige colour, a recurrent hue for the Crematorium spaces, chosen for its gentle texture and direct reference to sand and dust. The back surface is glazed and looks out onto a patio, directly connecting the building to the surrounding landscape. natura | 37
proje | project
Bunların yanında konumlanan bir yeşil alan, doğayı gün ışığıyla birleştiriyor ve yakınlarını kaybeden kişilerin deneyimlediği yoğun duyguları ve farklı ruh hallerini dengeliyor. Tören alanlarının yanı sıra, binanın teknik yönleri de tasarımın temel bir parçası olarak öne çıkıyor. Mimarlar, ölü yakma işlemini gizlemek yerine açığa çıkarmayı amaçlıyor ve böylece mekanik işlevler ile sükunet hissi arasında alışılmadık fakat etkili bir karşıtlık yaratıyor. Mobilyaların sıcak kum sarısı tonları, fırınlarla ve çatıdaki cam kaplı açıklıktan yukarı doğru uzanan bir baca ile vurgulanıyor. Binayı bir ağırbaşlılık ve samimiyet hissi kuşatıyor. Projede malzeme seçimi ve detaylandırma, dingin bir ruh hali sağlayabilmek adına büyük önem taşıyor. KAAN Architecten, binanın dış cephesi için brüt betonun yarattığı ritmleri kullanıyor. İç mekânda duvarlar mat ve dokulu bir yüzeye sahipken böylesine bir yapı için vazgeçilmez bir özellik olan ses yalıtımını sağlamak adına tavanlar kaba püskürtme yüzeylerle kaplı. Aile odaları ve kafeteryada ise meşe parkeler kullanıldı. Tüm mekânlar mimarinin özünü yansıtırken mermer ise yapıda önemli bir rol üstleniyor. Mimarlar, taş blokları 2,4x1 metrelik plakalar halinde kestikten sonra görsel olarak uyumlu bir desen elde ettikleri bir düzenleme yaptılar. Zeminler ve duvarlar da aynı şekilde ele alındı. Uzun fuaye alanında yer alan karşılama bankosu, bar, konuşmacı kürsüsü, katafalk ve avlu duvarlarının yüksek süpürgeliklerinde aynı mermer bulunuyor. Belçika’da bulunan krematoryumlar, geleneksel olarak diğer ülkelere göre daha karmaşık bir programa sahip. Bu yapılar daha çok toplanma, yemek yeme, akraba ve arkadaşlarla yeniden bir araya gelme alanları olma niteliğinde. İşverenin kişisel deneyimleri ve mimarlarla kurduğu diyalog proje için çok önemliydi.
KAAN Architecten, tabela kullanımını en aza indirebilmek adına kolayca okunabilen mekânlar ve yönlendirme işlevleri tasarladı. Ziyaretçilerin hiçbir zaman kaybolmuş hissetmemeleri gerekiyordu ve bu yüzden yapının mimarisi de insanlara mekânsal rehberlik sunabilmek için basit bir arka plan olmanın ötesine geçti. İç mekânlar ziyaretçilerle iletişim kuruyor, onların hissettiği duygulara hitap ediyor, bir sakinlik hissi yaratıyor ve bu mekânların oluşturduğu dizi, içe dönme deneyimini zenginleştiriyor. Siesegem Krematoryumu, geometrisinde ve dengelenmiş oranlarında yatay ve saf olmasına karşın dikeyliğe bir övgü olarak öne çıkıyor. Sakin, kolayca algılanabilen ortamı ve huzur veren doğası, gerçek anlamda bir sükunet hissi yaratmak adına bir araya geliyor. Gösterişli bir anıt olmaktan kaçınan yapı ve bu yapıyı çevreleyen alanlar, anılar için huzurlu bir vaha oluşturuyor.
natura | 38
proje | project
Both assembly spaces have a family room and a place for condolences; beside them, an outdoor area with greenery links nature to daylight and offers a counterweight to the intensity and spirituality experienced by the bereaved. Next to the ceremony spaces, the technical aspects of the building are also a fundamental part of the design. The architects endeavour to disclose, rather than hide the cremation process, creating an unusual yet effective polarity between the mechanics and the serenity. The soft sandy yellow colour of the furniture is echoed by the ovens and the chimney that stretches up through a glazed opening in the roof. A sense of dignity and intimacy infuses the building. The choice of materials and the detailing are paramount to achieving a placid mood. For the exterior, KAAN Architecten chose the rhythm of bÊton brut. For the interior, the walls are matt and have a textured render, while the ceiling has a rough sprayed finish to ensure muted acoustics – a fundamental feature of such a building. Oak parquet floors have been chosen for the family rooms and the cafeteria. All the spaces express the essence of the architecture, and marble plays a vital role. After sawing the stone blocks into 2.4 x 1 metre plates, the architects arranged a composition that results in a visually coherent pattern. Floors and walls have been treated in the same way. Identical marble was used for the reception desk in the long foyer, the bar, the lectern, the catafalque and the high skirting of the courtyard walls. In Belgium, crematoria traditionally have a more complex programme that other countries. They are spaces for gathering, enjoying a meal and reconnecting with relatives and friends. The client’s significant experience and dialogue were crucial to the project.
KAAN Architecten designed legible spaces and easily readable routing to reduce signage to a minimum. Visitors should never feel lost, and architecture goes beyond being a mere background, to offer spatial guidance. The interior speaks to visitors and appeals to their emotions: it instils calmness and the sequence of spaces enhances reflection. The Crematorium Siesegem is an ode to verticality, while being horizontal and pure in its geometry and balanced proportions. Its calm, easily readable environment and tranquil landscape merge together to emanate genuine serenity. Without succumbing to pompous monumentalism, the building and its surrounding grounds are a peaceful oasis for reminiscence.
natura | 39
proje | project
KÜNYE Proje Adı: Siesegem Krematoryumu Proje Konumu: Merestraat 169, Aalst (Belçika) Program: Krematoryum, oditoryumlar, restoran, aile odaları, taziye odaları Tasarım Aşaması: Haziran 2013 – Eylül 2014 Yapım Aşaması: Nisan 2016 – Eylül 2018 Peyzaj: Ocak 2019 İşveren: Intergemeentelijke Samenwerking Westlede (IGS) Toplam Zemin Alanı: 5.000 m2 Mimarlık Ofisi: KAAN Architecten (Kees Kaan, Vincent Panhuysen, Dikkie Scipio) Proje Ekibi: Barendse, Dante Borgo, Maicol Cardelli, Timo Cardol, Sebastian van Damme, Paolo Faleschini, Raluca Firicel, Cristina Gonzalo Cuairán, Michael Geensen, Walter Hoogerwerf, Marco Lanna, Giuseppe Mazzaglia, Exequiel Mulder, Ismael Planelles Naya, Giulia Rapizza, Ana Rivero Esteban, Giacomo Rizzi Ana Yüklenici: Jan de Nul, Hofstade-Aalst (Belçika) Yapım Danışmanı: Pieters Bouwtechniek, Delft (Hollanda) Proje Yönetimi: KAAN Architecten, Rotterdam; Bureau Bouwtechniek, Antwerp (Belçika) Su, Elektrik, Tesisat ve Denetleme Çalışmaları: Henk Pijpaert Engineering, Oudenaarde (Belçika) Akustik, İklimlendirme ve Yapı Fiziği: DGMR, Arnhem (Hollanda) Fırınlar: DFW, Broek op Langedijk (Hollanda) Multimedya: BIS, Ridderkerk (Hollanda) Peyzaj Tasarımı: Erik Dhont, Brüksel (Belçika) Mobilya Tasarımı: Bulvano, Mechelen (Belçika) Fotoğraflar: Simone Bossi; Sebastian van Damme Sanat Eseri: Rinus Van de Velde
Credıts Project name: Crematorium Siesegem Location: Merestraat 169, Aalst (Belgium) Program: crematorium, auditoriums, restaurant, family rooms, condoleances rooms Design phase: June 2013 – Sept 2014 Construction phase: April 2016 - September 2018 Landscape: January 2019 Client: Intergemeentelijke Samenwerking Westlede (IGS) GFA: 5.000 sqm Architect: KAAN Architecten (Kees Kaan, Vincent Panhuysen, Dikkie Scipio) Project team: Bas Barendse, Dante Borgo, Maicol Cardelli, Timo Cardol, Sebastian van Damme, Paolo Faleschini, Raluca Firicel, Cristina Gonzalo Cuairán, Michael Geensen, Walter Hoogerwerf, Marco Lanna, Giuseppe Mazzaglia, Exequiel Mulder, Ismael Planelles Naya, Giulia Rapizza, Ana Rivero Esteban, Giacomo Rizzi Contractor: Jan de Nul, Hofstade-Aalst (Belgium) Advisor construction: Pieters Bouwtechniek, Delft (Netherlands) Project management: KAAN Architecten, Rotterdam; Bureau Bouwtechniek, Antwerp (Belgium) Water, electrical, installations and supervision: Henk Pijpaert Engineering, Oudenaarde (Belgium) Acoustics, climate, physics: DGMR, Arnhem (Netherlands) Ovens: DFW, Broek op Langedijk (Netherlands) Multimedia: BIS, Ridderkerk (Netherlands) Landscape: Erik Dhont, Brussels (Belgium) Furniture: Bulvano, Mechelen (Belgium) Photographs: Simone Bossi; Sebastian van Damme Art: Rinus Van de Velde
natura | 40
proje | project
15 9
4
10
3
14
7 2 5 8 12
4
11
6
8
10
1
7
13
9
LEVEL 0
SITE PLAN
natura | 41
proje | project
PUGLIA KIRSALINDA AKILLI BİR ÇALIŞMA EVİ - REISARCHITETTURA Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 42
proje | project
A SMART WORKING HOUSE IN THE RURAL PUGLIA - REISARCHITETTURA
natura | 43
proje | project
Ostuni kırsalında Valle D'Itria'da yer alan bu konut, çalışmak ve rahatlamak için hem akıllı hem de bağlantılı olarak tasarlandı. Konut, Puglia'nın kırsal alanlarının geleneksel şekilleri ve malzemeleriyle yeniden yorumlanırken aynı zamanda da otomasyon teknolojisiyle Smart Device uygulamasını kullanarak tam kontrolü sağlıyor ve enerji tüketimini optimize ediyor. Önemli bir Alman yönetici ve gazeteci eşi yaşamak, çalışmak ve düşünmek için Puglia'yı seçti. Ostuni'nin kırsal kesiminde yer alan arazi, yüksek bir konumda ve güzel zeytin ağaçlarıyla kaplı davetkâr bir peyzaja sahip. Projede Güney Akdeniz’in sıcak ikliminde güneşten pasif koruma sağlamak için, merkezi bir avlu yapılması fikrinden yola çıkıldı. Konut C şeklinde avlu etrafında biçimlenirken kuzeye bakan geniş pencereler, Puglia'nın güneşinden korunmak ve manzaranın tadını çıkarmak için kullanıldı. Doğuya doğru, ev sahibi için yaşam alanı ve atölye, karısı içinse merkezde yer alan mutfak ve yemek alanı ile batıda bir atölye ile ebeveyn yatak odası yer alıyor. Batı ucunda ayrı girişi ve servisleri olan bir misafir odası bulunuyor. Evin kuzeyindeki verandanın önünde bulunan yüzme havuzu, çardak ve sauna yeşilliğe bakıyor.
natura | 44
Located in Valle D’Itria of the Ostunia countryside, this smart and connected house is designed to work and relax. The house is reinterpreted with the traditional forms and materials of the rural areas of Puglia, while the automation technology provides complete control through the Smart Device app and optimizes energy consumption. An important German manager and their spouse have chosen Puglia to live, work and think. Situated at the rural part of Ostuni, the land holds an elevated ground and has an inviting landscape covered with beautiful olive trees. The project set out with the idea of a central patio that would ensure passive protection from the sun in the warm southern Mediterranean climate. The house is formed around a C-shaped patio, while the north-facing wide windows are used to protect from the Pugliese sun and to enjoy the view. The east corner houses a living area and studio for the homeowner along with a kitchen and dining area for his wife, while the west corner embodies a studio and a master bedroom. The west end embodies a guest room with seperate entrance and services. The swimming pool, gazebo and sauna positioned in front of the porch at the northern facade of the house, overlooks a green landscape.
proje | project
natura | 45
proje | project
Puglia’ya özgü geleneksel bitiş malzemeleri mimari detaylar sayesinde çağdaş hale getirildi; duvarlarda kuru duvar ve kireç harçlı sıva, minimal pencere çerçeveleri için meşe ağacı ve taş döşemelerde Apricena taşı kullanıldı. Ev sahiplerinin isteği üzerine, KNX ev otomasyon sistemi akıllı cihazlardaki uygulamalar aracılığıyla evin işlevselliğini uzaktan kontrol etmek için ağa bağlı web sunucusu ile tasarlandı. Erişim ve kapı telefonu, güvenlik ve alarm sistemleri, iklimlendirme sistemi ve ışıkların tümü ev otomasyonu tarafından kontrol ediliyor. Enerji tasarrufu için ısı pompalı bütünleşik sistem, güneş panelleri, fotovoltaik, e-otomobil için şarj noktası ve tüketimin izlenmesi kullanıldı…
natura | 46
The finishing materials indigeneous to Puglia are rendered into a contemporary character thanks to architectural details; the project features drywalls and lime plaster for walls, oak for minimal window frames and Apricena stone for claddings. Upon the request of homeowners, the house is equipped with the KNX home automation system, which works through a web server connected to the network in order to remotely control the functionality of the house via apps present in smart devices. The entrance and the video door-phone, security and alarm systems, air conditioning systems and all of the lighting elements are being controlled by the home automation system. The energy saving is achieved through integrated heat pump system, solar panels, photovoltaics, charging stations for electric vehicles and consumption monitoring...
proje | project
natura | 47
proje | project
natura | 48
proje | project
KÜNYE
Credıts
Mimarlık Ofisi: Paola Rebellato e Nicola Isetta Architetti Associati Mimari Tasarım ve Yapım Denetimi: Nicola Isetta ve Paola Rebellato Yapısal Tasarım: Angelo Minetti Mekanik ve Sıhhi Tesisat Tasarımları: Francesco Bertolo Elektrik Tesisatı, Ev Otomasyonu ve Aydınlatma Tasarımı: Ivano Bressan Yükleniciler: Sirio Costruzioni e Restauri srl, Ostuni (BR) (Ana Yüklenici) Projeye Dahil Olan İnşaat Firmaları: Carminati Serramenti srl, Ponteranica (BG) (Dış kapılar ve pencereler) Carparelli Domenico Termoidraulico, Fasano (BR) (Mekanik ve sıhhi tesisat) Edilcass Srl, Cisternino (BR) (Otomatik panjurlar) Iart di Tanzarella Domenico, Ostuni (BR) (Balkon ve metal işleri) F.lli Palmisano snc, Ostuni (BR) (Elektrik tesisatı ve ev otomasyonu) AD srl, Martina Franca (TA), (Mobilyalar) Program: 2015 - Şematik tasarımı 2016 – Yapım izni 2017 – İşlerin tamamlanması Projenin Yeri: Ostuni (Brindisi), İtalya Alan: 125 m² + 45 m² bodrum İnşaat maliyeti: 865.000 € Fotoğraflar: Alessandra Bello
Architects: Paola Rebellato e Nicola Isetta Architetti Associati Architectural Design and Construction Supervisor: Nicola Isetta and Paola Rebellato Structural Design: Angelo Minetti Mechanical and Sanitaryware Designs: Francesco Bertolo Electricity Installation, Home Automation and Lighting Design: Ivano Bressan Contractors: Sirio Costruzioni e Restauri srl, Ostuni (BR) (Prime Contractor) Construction firms involved: Carminati Serramenti srl, Ponteranica (BG) (External doors and windows) Carparelli Domenico Termoidraulico, Fasano (BR) (Mechanics and sanitaryware) Edilcass Srl, Cisternino (BR) (Motorized blinds) Iart di Tanzarella Domenico, Ostuni (BR) (Balcony and metal works) F.lli Palmisano snc, Ostuni (BR) (Electricity installation and home automation) AD srl, Martina Franca (TA), (Furnishings) Program: 2015 – Schematic design 2016 – Building permit 2017 – End of works Project Location: Ostuni (Brindisi), Italy Total Area: 125 sqm + 45 sqm basement Building Costs: 865,000 € Photographs: Alessandra Bello
natura | 49
proje | project
ORTA GÖLÜ MANZARALI EV CBA CAMILLO BOTTICINI ARCHITECT VE STUDIO INGEGNERIA SILLANI Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
Projede kullanılan renk paleti, cesur kütleleri ve mimariyi karakterize eden net doğrusal biçimlere karşı, sıcak ve doğal tonları dengeliyor. Fransız kireçtaşı ve beyaz sıva duvarların zarif bir tuvali, bronz alüminyum gölgelikler ve açık gri pencere çerçeveleri ile iç ve dış mekânlarda canlandırıldı. Gri doğrama işleri ve kapılar, yaşama mekânları boyunca kullanılan kireçtaşı zemin karolarını ve yatak odalarındaki meşe döşemeyi tamamlıyor… natura | 50
proje | project
THE ORTA LAKE VIEW HOUSE CBA CAMILLO BOTTICINI ARCHITECT AND STUDIO INGEGNERIA SILLANI
natura | 51
proje | project
The color palette used in the project balances warm and natural hues against the daring masses and crisp linear forms that characterize the architecture. A refined canvas of French limestone and white plaster walls is revitalized both indoors and outdoors by bronze aluminum shades and light gray WINDOW frames. Gray woodwoorks and doors complement limestone floor tiles used throughout the living spaces and the oak flooring in the bedrooms...
natura | 52
proje | project
Camillo Botticini'nin Mauro Sillani ile birlikte tasarladığı yeni konut, Orta Gölü'nün batı kıyısında yer alıyor. Novara eyaletine ait görmeye değer manzaralar ve doğal ortamlarıyla tanınan ve küçük bir kasaba olan Pella civarında bulunan proje, San Giulio Adası manzarasına bakarken hemen arkasında dik bir yamaç yükseliyor. Bu bağlamda, güçlü özelliklere sahip ve ayrıntılı olarak tasarlanmış, cesur ve doğrusal bir profil eklenmiş bu konut için Botticini şunları söylüyor: “Konut yukarıdaki dağdan aşağıya kaydıktan sonra durmuş bir taş bloğuna benziyor. Düşüşü sırasında içerideki oyukların neredeyse Orta Gölü'nün berrak sularına bakmasını sağlayarak kütle açılıyor ve neredeyse güzel San Giulio Adası’na değiyor.” Bu boşluklar veya “yaralar” konstrüksiyonun sert görüntüsünü yumuşatan sesler haline geldi; göl manzarasına cömert açılımlar oluşturmak için bu yaralar “iyileşiyor”, başlangıçta sadece bir taş kutunun içindeki doğal ışığı harekete geçiriyor. Böylece konut, taştan mimariye dönüşen bir başkalaşımın meyvesi haline geliyor; insanları ve konuta ait faaliyetleri barındırabilirken doğanın bir unsuru olma durumunu da hala koruyor...
The house designed by Camillo Botticini with Mauro Sillani sits on the western shore of Lake Orta. Located in the vicinity of Pella, a small town in the province of Novara which is known for its scenic areas and natural environment, the project overlooks the island of San Giulio with high hills rising right at its back. Botticini makes the following remarks regarding the house with such strong qualities, which has been designed in detail and equipped with a bold and linear profile: “The house looks like a block of stone that has stopped after sliding down from the mountain top. During its fall, the mass has opened up with the cavities inside almost facing the crystal clear waters of Lake Orta, virtually touching the beautiful island of San Giulio.” These cavities or “wounds”, have become the sounds that soften the rough appearance of the construction; these wounds “heal” so as to create generous openings onto the lake view, catalyzing the natural light inside what was initially only a stone box. Therefore the house becomes the fruit of a transformation from stone to architecture; it holds its ground as an element of nature while being able to house people and residential activities...
natura | 53
proje | project
KÜNYE
Projenin Yeri: Lago d'Orta Pella, Novara, İtalya Tasarım: Camillo Botticini ve Studio Ingegneria Sillani Arsa Alanı: 1.600 m2 Yapım Tarihi: 2016-2017 Statik Proje: Studio Ingegneria Sillani Mühendislik Hizmetleri: Andrea Nicola İşbirlikçiler: Lucia Fanetti, Alessandro Galperti ve Luana Mantovani Yapım Danışmanı: Studio Ingegneria Sillani Fotoğraflar: atelIer XYZ
Credıts
Project Location: Lago d’Orta Pella, Novara, Italy Design: Camillo Botticini and Studio Ingegneria Sillani Site Area: 1,600 sqm Construction Year: 2016-2017 Structural Project: Studio Ingegneria Sillani Engineering Services: Andrea Nicola Collaborators: Lucia Fanetti, Alessandro Galperti and Luana Mantovani Construction Constultant: Studio Ingegneria Sillani Photographs: atelier XYZ Sonoma Tilemakers / Carrara Marble Mosaic Tile (Master Bathroom)
natura | 54
proje | project
1
0
5
PROSPETTO EST
PIANTA PIANO INTERRATO
-3.60
+7.50
+6.75 +6.50 +6.25
+3.56 +3.30 +2.76
scala terra-primo n° 18 alzate h18.05 cm
wc +0.05
-0.10
+0.05
-0.10
-0.25
20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 09 08 07 06 05
wc
04 03
-3.30
02 01
-3.60
-3.60
-3.60
-3.30
-3.60
ascensore vano utile 140x165
Sezione longitudinale
0
1
specchio tutt'altezza
5
+7.96 +7.75 +7.21 +6.86 +6.43
wc
wc
botola +3.30 18 17 16 15 14 13 12 11 10 09 08 07 06 05 04 03 02
+0.05
01
-0.10
-0.10
20 19 18 17 16 15 14 13 12 11 10 09 08
scala
07 06 05 04 03 02 01
-3.60
0
Sezione longitudinale
0
PIANTA PIANO PRIMO
1
5
5
1
PIANTA PIANO TERRA
+3.30
+0.00
vano tecnico quadri
0
1
5
0
1
5
natura | 55
proje | project
natura | 56
proje | project
CASA TMOLO PYO ARQUITECTOS Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 57
proje | project
Elli yılı aşkın bir süredir el değmemiş durumdaki çiftlik evinin çağdaş ihtiyaçlara cevap vermesi için tam bir yenilemeye ihtiyacı vardı. Ana ev ve ahırdan oluşan iki inşaat alanı bulunuyordu. Ana ev bitkilerle kaplanmıştı ve çok kötü bir durumdaydı. Yaşanabilir hale getirmek için çok sayıda onarım yapılması gerekiyordu. Ahırın ahşap ve taş strüktürün durumu ise çok kötüleşmişti ve duvarların çoğunun değiştirilmesi lazımdı. Çiftliğin mevcut kötü durumu göz önünde bulundurularak mimarinin konumu ve önemliliği korundu; ana evin yeni cephesi beyaz beton ve yerel taşlarla yeniden inşa edildi. Ana evde uygulanan yalıtım kaplaması, yeni taşıyıcı strüktürü oluşturarak eski taş duvarları güçlendirdi ve ısı yalıtımını sağladı. Önceden taş ve tuğla bindime kaplamasından yapılmış cephe parçaları, ahşabın eski dokusunu yeniden üreten kalıplı, yekpare bir yalıtım beton duvarı ile değiştirildi. Pencereler derin girintiler içinde oturtuldu ve ahır kapılarının tarzına referans veren büyük ahşap kepenklerin arkasına oturtuldu. Vadiye bakan dik ve sarp dağ yamacında yer alan ana ev, kuzey ve güney cephesi arasında 2 metrelik bir kot farkına sahip bir alana tutunuyor. Arazinin eğimi ile uyumlu olarak zemin kat seviyelerinin kademeli düzenlemesi, geleneksel iç bölümlerden kaçınan bir dizi bağlantılı alan sağlıyor. İç mekânda, istinat duvarları, gün ışığının girmesine izin veren, binanın tüm uzunluğu boyunca geniş, üç kat yüksekliğindeki bir oturma odasını oluşturan hafif metal kolonlarla değiştirildi. Cömert bir metal merdiven evin farklı odalarına erişim sağlıyor. Beyaz beton ve demir kirişlerin karışımı eskimiş taş, her türlü kötü hava şartlarına maruz kalmış ahşap ve yerel taşlarla bir arada bulunuyor. İç mekân, evin içinden dikey olarak uzanan dört adet elmas şekilli öge etrafında düzenleniyor. Bu tatil evine karakterini veren ögeler işverenin dört kızından ilhamını alıyor. Birinci katta, vadi manzarasına sahip iki kat yüksekliğe sahip bir alandan birbirine bağlanan iki yatak odası ve köşe terasa açılan ebeveyn yatak odası yer alıyor. Ahırda bulunan üst kattaki samanlıklar, farklı amaçlara hizmet eden büyük bir merkezi salonu yaratmak için zemin kattaki alanı serbest bırakan yatak odalarına dönüştürüldü...
natura | 58
The farmhouse, which was untouched for over fifty years, was calling for a complete renovation to be adapted for contemporary needs. There were two construction sites including the main house and a stable. The main house was overgrown with vegetation and in a very bad condition. Numerous repairs had to be made to make it livable. The timber and stone structure of the stable was substantially deteriorated and most of the walls had to be replaced. Considering the farm’s bad condition, the positioning and significance of the architecture was maintained; the new facade of the main house was reconstructed with white concrete and local stone. The insulating lining implemented in the main house formed the new loadbearing structure, strengthening the old stone walls while also providing thermal insulation. Previously made of stone and brick weatherboarding, the facade parts were replaced by a monolithic wall of insulating concrete with formwork, which regenerates the old texture of the timber. Windows were placed in deep recesses and behind large wooden shutters, giving reference to the style of stable doors. Positioned on a steep and sheer mountain slope overlooking the valley, the main house articulates to a site having a 2 meter difference in level between the north and the south facade. The gradual layout of the ground floor levels in harmony with the slope of the land, provides a series of connected areas abstaining from traditional interior sections. In the interior, retaining walls were replaced by light metal columns, forming a large triple-height living room along the entire length of the structure, which allows daylight to penetrate in. A generous metal staircase provides access to the different rooms of the house. A worn-out stone made of a mix of white concrete and iron beams coexist with weather-beaten wood and local stone. The interior space is organized around four diamond-shaped elements that stretch vertically from inside the house. The elements that present this holiday home with its character are inspired by the client’s four daughters. The first floor contains two bedrooms connected through a double-height space overlooking the valley, along with the master bedroom opening out on the corner terrace. In the stable, the haylofts on the upper floor were transformed into bedrooms emancipating the space on the ground floor with an aim to create a large central hall that serves different purposes...
proje | project
natura | 59
proje | project
natura | 60
proje | project
KÜNYE Projenin Yeri: Granda de Abajo, Concejo de Parres, Asturias, İspanya Projenin Tarihi: 2015 Proje Ekibi: Ophélie Herranz Lespagnol ve Paul Galindo Pastre Geliştirme Tasarımı Ortağı: Carlos Mínguez Carrasco Ana Yüklenici: Roberto Labra Rodríguez Statik Mühendisi: Juan Rey (mecanismo) Toplam İnşaat Alanı: 414 m2 Saha Metraj Şefi: Fernando Suárez Otero Fotoğraflar: Miguel de Guzmán
Credıts Project Location: Granda de Abajo, Concejo de Parres, Asturias, Spain Project Year: 2015 Project Team: Ophélie Herranz Lespagnol and Paul Galindo Pastre Development Design Collaborator: Carlos Mínguez Carrasco Prime Contractor: Roberto Labra Rodríguez Structural Engineer: Juan Rey (mecanismo) Gross Construction Area: 414 sqm Quantity Surveyor: Fernando Suárez Otero Photographs: Miguel de Guzmán
natura | 61
proje | project
SAN QUIRINO EVLERİ SAN QUIRINO HOUSES – ELASTICOSPA + 3 Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 62
proje | project
natura | 63
proje | project
San Quirino'nun tarihi merkezindeki bir bölgede, iyileşmeden yıkım ve yeniden yapılanmaya kadar çeşitli müdahalelerle küçük İtalyan kasabalarının tarihi kent çekirdeğinin yenilenmesinde malzemelerin rolü araştırıldı. Oldukça riskli bir sismik alan olarak kabul edilen bir bölgede geleneksel taş duvarların kullanımının yeniden yorumlanması için malzemenin kırılganlıklarıyla baş etmek zorunda kalındı. Kompleksin ana binası (ev 1) taş duvarlar, kemerli bir revak ve malzemelerin dayanıklı doğasının açıklıkların ahenkli dağılımıyla birleştirildiği bir ana cephe gibi mimari öneme sahip bazı özellikleri korunarak tek bir aile konutu yaratacak şekilde yeniden yapılandırıldı. Diğer bina (ev 2), strüktürü kritik durumda olan bir ahırın yıkılması ve yeniden inşasıyla elde edilen bir antrenör evine dönüştürüldü. Geniş kapsamlı olarak ele alındığında proje, yapı elemanlarının bir doz hicvedilmesiyle, bina yapma geleneği ile oynayarak malzemelerin rolünü ve bir zamanlar kurulan hiyerarşileri değiştirerek yeniden icat edildi.
natura | 64
In the historical centre of San Quirino, various interventions from recovery to demolition and reconstruction, investigated the role of materials in the renovation of the historic urban core of small Italian towns. Considered as a highly risky seismic area, the region called for tackling the fragility of materials so as to reinterpret the use of traditional stone walls. The main building of the complex (house 1), has been restructured in order to create a single family residence, while preserving some qualities having architectural importance such as an arched portico and a main facade where the robust nature of materials was combined with the harmonious distribution of openings. The other structure (house 2) has been transformed into a coach-house that emanated from the demolition and reconstruction of barn, whose structure was in a critical condition. When considered from an extensive viewpoint, the project has been re-invented with a dose of irony employed for the building materials, playing with the building tradition and altering the role of materials and the previously-established hierarchies.
proje | project
natura | 65
proje | project
Ev 1'in özgün strüktürü, kutu şeklindeki hacimlerin farklı seviyelerde karmaşık mekânlar yaratması amacıyla kaydırılarak yeni bir canlı organizma yaratan bir kabuk olarak ele alındı. Bahsi geçen bu brüt betonarme kutular binanın dışında farklı şekillerde ortaya çıkıyor. Bir yerde özgün duvarlardan taşarken başka bir yerde ise taş duvarla aynı hizada kalıyor ya da revakı işgal ediyorlar. Ev 2’nin yeniden inşası sırasında, tarihi merkezlere yapılan tüm müdahalelerde uygulanan ve küçük ölçekli kırsal alanların kimliğinin yitirilmesini önlemek için geleneksel şekil ve biçimlerde taş kullanılmasını sağlayan yapı yönetmeliklerine uymak zorunda kalındı. Evin şekli betonarme döşemeler ile tanımlanırken geleneksel doğal taş malzeme bir tür “kozmetik” kullanımla yeniden yorumlandı ve bu sayede ana binanın hiyerarşisini altüst etti. Her iki ev de, oldukça riskli bir sismik alanın gereklerine cevap veren (eski taş duvarlara takviyesi yapılarak) betonarme strüktüre sahip. Binalar oldukça yalıtkan bir dış kabuk ve düşük enerji tüketen sistemler (ısı pompaları) ile tanımlanıyor. Yalıtım katmanı iç yüze yerleştirilerek beton ve taş duvarların daha soğuk görünmesine alternatif olarak alçıpan veya ahşap panellerle kaplandı. Ev 2’de güneye ve batıya bakan büyük açıklıklar, güneş battığında özel aydınlatma efektleri yaratan “perde taşları” ile güneşten korunuyor...
natura | 66
The original structure of house 1 was tackled as a shell that creates a new living organism, which was obtained by sliding box-shaped volumes at different levels so as to create complex spaces. These boxes of reinforced concrete emerge in different shapes from the exterior of the building. Somewhere they protrude through the original walls, elsewhere they remain within the perimeters of stone walls or occupy the portico. The reconstruction of the house 2 had to comply with the building code, which is applied for all the interventions in the historic centers, enabling the use of stones in traditional shapes and forms in order to prevent the loss of identity of small-scale rural areas. While the shape of the house is defined by reinforced concrete slabs, the traditional stone is reinterpreted in a “cosmetic” use, thus overthrowing the hierarchy of the main building. Both houses have a concrete structure – reinforcing the old stone walls – which respond to the needs of a highly risky seismic area. The buildings are defined by a highly insulating envelope and low-energy-consumption systems (heat pumps). The insulating layer is situated at the inner face and finished with drywall or wood panels that alternate with the cold appearance of the concrete and stone walls. The large openings facing south and west in house 2, provide shade through “curtain stones”, which create special lighting effects when the sun goes down...
proje | project
natura | 67
proje | project
KÜNYE Arsa Alanı: 2.216 m2 Konut Alanı: 420 m2 (300 + 120) Mimarlık Ofisi: ELASTICOSPA + 3 İşbirlikçileri: Valeria Brero, Corrado Curti, Daniele Almondo, Marco Burigana, Andrea Rosada ve Serena Nano Statik Proje: Antonio Colonnello Fabrika Danışmanı: Proj-system Yüklenici: Bedin e Arrigò Fotoğraflar: Mattia Balsamini (Konut 1) ve Elisabetta Crovato (Konut 2)
Credıts Site Area: 2,216 sqm Dwelling Area: 420 sqm (300 + 120) Architect: ELASTICOSPA + 3 Collaborators: Valeria Brero, Corrado Curti, Daniele Almondo, Marco Burigana, Andrea Rosada and Serena Nano Structural Project: Antonio Colonnello Factory Constultant: Proj-system Prime Contractor: Bedin e Arrigò Photographs: Mattia Balsamini (House 1) and Elisabetta Crovato (House 2)
natura | 68
proje | project
natura | 69
proje | project
KLOOF 119A - SAOTA Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
natura | 70
proje | project
natura | 71
proje | project
SAOTA tarafından tasarlanan bu aile evinin özel bir konumu ve güzel bir manzarası bulunuyor; uygulanan mimari çevresini mümkün olduğunca içine alacak doğrultuda şekillendirildi. Eve ait en güzel özellik ise, üst katın etrafında yüksek bir pencere oluşturan ve binanın manzaraya açılmasını sağlayan ters çevrilmiş piramit çatı. Aynı zamanda bu çatı, gökyüzü manzaralarına açılarak doğaya ve döngülere olan bağlantıyı da güçlendirdi. Geleneksel bir Cape yolunda inşa edilmiş olan ev, taş bir duvarı sunarken iç mekânı hakkında ise çok az bilgi veriyor. Geceleri ters çevrilmiş piramit çatı dev bir ışık kutusu yaratıyor. Evin içine büyük metal ön kapıdan giriliyor ve burası avlu bahçesine bağlanan küçük bir giriş lobisine açılıyor. Bu kısıtlı sessiz alandan bir kaç adım sonra, şehrin sinematik manzaralarını sunan yaşam alanı başlıyor. Üç kattan oluşan evin en üst katı, en güçlü manzaraya sahip durumdaki yaşam alanlarının çoğunu (açık planlı mutfak, yemek odası ve dinlenme odası) barındırıyor. Ailenin çalışma ve yatma alanları orta katta yer alırken garaj, spor salonu, sinema ve konuk odası en alt katta bulunuyor. Her katın kendine ait bir bahçesi veya avlusu var; bu bahçeler komşu binalara bakarken dağ yüzeyinden eve doğru uzanıyor ve karanlık alanlara ışık ve hava girmesini sağlayarak doğa ile kurduğu ilişkiyi yoğunlaştırıyor. Karanlıkla birlikte, binanın kütlesi arka plana itiliyor. İç mekânda ise renkler daha suskun olup meşe kullanımı mekâna sıcaklık veriyor… natura | 72
Designed by SAOTA, this family house has a special location and a beautiful view; the implemented architecture was shaped in a way that takes in the surroundings as much as possible. The most exquisite feature of the house is the inverted pyramid roof, which creates an elevated window around the upper floor and allows the building to open up to the dominant view. This roof also strengthened the connection to nature and its cycles by opening up to views of the sky. Built in a traditional Cape way, the house presents a stone wall, while revealing very little about its interior space. At night, the inverted pyramid roof creates a giant lightbox. The interiors can accessed through a large metal front door, which opens to a small entrance lobby connected to the courtyard garden. From this restrained quite area, a few steps take you to the living space, which presents cinematic views of the city. Having a three-story layout, the house’s top floor embodies most of the living spaces (the open-plan kitchen, dining room and lounge) that have the strongest views. While the family’s work and bedroom spaces are positioned on the midlevel, the lower level holds the garage, gym, cinema and guest room. Each floor has its own garden or courtyard; these gardens extend from the mountain surface towards the house while screening the neighboring buildings, and they deepen the connection with nature by allowing light and air into dark spaces. With the darkness, the mass of the building gets pushed into the background. The interiors hold much more muted colors, while the use of oak attributes warmth into the space...
proje | project
natura | 73
proje | project
natura | 74
proje | project
KÜNYE Projenin Yeri: Cape Town, Güney Afrika Mimarlık Ofisi: SAOTA Proje Ekibi: Greg Truen, Dov Goldring, Jaco Bruwer, Ian Cox ve Puja Patel Statik Proje: Moroff ve Kühne Consulting Engineers Saha Metraj Şefi: SBDS Quantity Surveyors Ana Yüklenici: Gossow & Harding Construction Pty (Ltd) İç Mekân Tasarımı: OKHA Peyzaj Tasarımı: Franchesca Watson Garden Designer Fotoğraflar: Adam Letch ve Micky Hoyle
Credıts Project Location: Cape Town, South Africa Architecture Office: SAOTA Project Team: Greg Truen, Dov Goldring, Jaco Bruwer, Ian Cox and Puja Patel Structural Project: Moroff and Kühne Consulting Engineers Chief Quantity Surveyor: SBDS Quantity Surveyors Prime Contractor: Gossow & Harding Construction Pty (Ltd) Interior Design: OKHA Landscape Design: Franchesca Watson Garden Designer Photographs: Adam Letch and Micky Hoyle
natura | 75
iç mimarlık | interior design
TÜRKİYE FİNANS KATILIM BANKASI YENİ GENEL MERKEZİ – M-OFİS MİMARLIK TÜRKİYE FİNANS PARTICIPATION BANK’S NEW HEADQUARTERS – M-OFİS ARCHITECTS Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
İstanbul Ümraniye’de yapımı tamamlanan toplamda 60.559 m² brüt inşaat alanına sahip olan ve bunun yaklaşık 40.000 metrekaresi ticari brüt kullanılabilir alana sahip olan yapı, Türkiye Finans Katılım Bankası’nın yeni genel merkezi olarak tasarlandı. Büyük ortaklık payı Suudi Arabistan’ın en büyük kamu bankası olan National Commercial Bank (NCB) olan kurumsal yapının diğer ortakları, Ülker Grubu ve Boydak Grubu. Bu sebeple, tasarım aşamasında bankanın çok ortaklı yapısı ve bir katılım bankası olmasına vurgu yapılması önemsendi. Toplamda 33 kata sahip olan yapının 28 katı kule katı iken geri kalan 5 baza katının 3 katı kapalı otopark olarak planlanırken 1. ve 2. bodrum katları ofis ve sosyal aktivite alanları olarak tasarlandı. Yapı genel olarak, betonarme karkas olarak planlanmasına rağmen baza bloğunun 1. ve 2. katları çelik konstrüksiyon olarak inşa edildi. TFKB markasının “tüketim yerine artı değer” oluşturma hedefi ve sloganı konsept tasarımın ana fikrini oluşturdu ve katılım kavramının artı değer üretimi bir geometri ile betimlendi. Bu bağlamda, bankanın mevcut logo formundan hareket edilerek dört yönden gelip bir merkezde toplanan farklı kuvvetlerin birleşerek oluşturduğu güç ana eşkenar dörtgen ile ifade edildi. Oluşan unsurun yaratılan üretime dayalı artı değeri temsil etmesi kurgulandı ve sonuç olarak oluşan 3 boyutlu figür mekânlarda kurumsal kimlik imzası kabul edilerek kullanıldı. Kule bloğa girişi sağlayan zemin kattaki giriş ve daha çok personel girişinin ağırlıklı olduğu hem yaya hem de servis araçları ile ulaşılan 2. bodrum kattaki giriş lobisi binanın iki ana girişi olarak planlandı. Her iki giriş lobisinde de kurumsal kimlik algısı mekânın yalınlığı ile vurgulanmaya çalışıldı. Zemin lobisinde zeminde kullanılan doğal taş kaplama aynı şekilde duvarda kullanılırken tavanda da aynı dokuyu içeren tavan baskılı PVC tabanlı gergi tavan ile gerçekleştirildi. Yine aynı malzeme yapısı ile tasarlanan danışma bankosu zeminin bir parçasından oluşmuş izlenimi verecek şekilde tasarladı. The new headquarters building of Türkiye Finans Participation Bank was constructed in Ümraniye, İstanbul, having a total of 60,559 sqm of gross construction area, 40,000-sqm of which was segregated for gross leasable area. Having National Commercial Bank (NCB), one of the largest public banks in Saudi Arabia as the major shareholder, this corporate structure’s other partners include Ülker Group and Boydak Group. For this reason, the multi-shareholder structure of the bank and it being a participation bank, were taken into consideration to be emphasized during the design process. While the 28 floors of the 33-story structure form the tower levels, the 3 floors of the remanining 5 plinth floors were planned as a parking garage and the first and second basement floors were designed as office and social activitiy areas. The main structure of the building is designed as reinforced concrete carcass, while the first and second floors the plinth level were constructed by a steel construction system. The core idea of the conceptual design was formed by the objective and motto of TFKB, “surplus value instead of consumption”, while the surplus generation of the participation notion was described by geometry. In this context, a rhombus symbolized the power created by the combination of different forces, which set out from the existing logo of the bank, disperse through four main directions, and acccumulate in a center. The resulting element thus aimed to represent the constituted “production-based surplus value”, and this three-dimensional figure was accepted and used as the corporate identity in the designed spaces. natura | 76
iç mimarlĹk | interior design
natura | 77
iç mimarlık | interior design
Mekân içinde derinlik hissi oluşturmak amaçlı banko arkasından başlayan ve lobi ile hemen arkasında bulunan kafe hacmini bölen orta çekirdek boyunca çepeçevre devam eden duvar hattı siyah renkli cam ile kaplandı ve bu şekilde zemin ile duvar hattında devam eden doğal taş malzeme yalnızca banko arkasında kesintiye uğratılarak giriş bankosunun vurgusu artırıldı. Kule lobi kotunda aynı zamanda bina dışından doğrudan bağlantılı olan merkez şube tasarlandı. Zemin lobi katından yukarı çıkıldığında toplantı katları ve çeşitli banka birimlerinin dağıldığı açık ofis esaslı katlar bulunuyor. Açık ofis katlarında bina çekirdeği etrafı gizli bir dolap sistemi ile çevrelenmiş bu şekilde hem arşiv yükünün ileriye dönük olarak karşılanması hem de açık ofis içi dolap bölmelerinin mekânda oluşturacağı yoğunluk engellendi. Bu ölçekteki büyük ve parçalı mekânlardan oluşan binada, kurumsal kimliğin mekânlar arası bütünlüğü sağlaması amaçlanarak oluşturulan eşkenar dörtgen form aplik olarak bu çekirdek etrafı dolap sistemine entegre edildi. Zeminde kullanılan örgü vinil ve tavanda uygulanan mesh asma tavan sistemindeki baskın gri ton çekirdek etrafındaki mütemadi ahşap dolap ve duvar kaplama sistemi ile sıcaklaştırılmış, hem zemindeki podima havuzu hem de tavan izdüşümündeki gizli ışık hatları etkisiyle duvar ile zemin/tavan geçişleri vurgulandı. Kule katlarında oluşturulan küçük mescitler -1 baza katındaki büyük ana mescitler gibi beton efektinin vereceği sadelik ve yalınlık ile tasarlanarak ana ofis hacimleri ile bütünlüğü sağlanmaya çalışıldı. Kule katları boyunca binanın TEM otoyoluna bakan cephesinde, katların bir kat aralıkla galeri olarak bir aks geri çekilmesi ile tasarlanmış olması, tasarımda bu alanlarda sosyal alanlar oluşturulmasına olanak verdi. İç mekân tasarımında geri çekilmiş bu alanlarda orta alanda merkezi iki adet toplantı odası tasarlandı, bu sayede oluşturulan toplantı odalarının iki yanında simetrik sosyal alanlar elde edildi. Bu alanlarda İstanbul’un sonbaharına vurgu yapmak amacıyla tekil kızıl yapraklı ağaç unsurları kullanıldı, oluşturulan ışık efekti ile bu ağaçların özellikle geceleri binanın dış alanından algılanması sağlanarak binanın bulunduğu bölgede bir simge bina (landmark) olarak ön plana çıkması hedeflendi. Kule katlarında üst katlara çıkıldıkça yönetim katları yer alırken standart katlarda oluşturulan yeşil kat bahçeleri bölümleri bu yönetim katlarında daha büyük ve kent parkı kimlikli lobi alanlarına dönüşüyor. Yönetim kurulu toplantı odası özellikle bu büyük yeşil alanlı lobiye bakacak şekilde tasarlandı ve bu sayede, hem yönetimin şeffaf yapısı vurgulanmak istendi hem de en önemli toplantı salonu olduğundan geniş ve açık bir yeşil bahçenin içinde olması hissi yaratıldı. Kule bloğunun üst bitiminde yer alan 27. ve 28. katlarının çatı örtüsü şeffaf cam olarak tasarlandığı için bu alanda oluşan geniş ve ferah mekân ayrı bir şekilde ele alındı. Bu alan üst yönetime hitap eden bir sosyal alan olarak ele alındı ve aynı zamanda önemli buluşmaların ve etkinliklerin yapılacağı, yeme içme fonksiyonlarının da ön planda tutulduğu bir alan olarak planlandı. Bir asma kat olarak planlanan 28. kat özel bir oturma alanı olarak ve merkezinde Norman Foster tasarımı olan şömine etrafında odaklanılan panaromik olarak tüm İstanbul’un görülebildiği bir mekân haline geldi.
natura | 78
The two main entrances of the building were designated by the main entrance at the ground level providing access to the tower block, and the entrance lobby situated at the second basement floor, which is predominantly used for staff entrance and can be accessed both by walk or by staff shuffles. The corporate identity was highlighted by the austerity of spaces at both of the entrance lobbies. The natural stones used for the floorings at the entrance lobby were further applied in the same way as the wall coverings, while the ceiling was equipped with a PVC based stretch membrane having the same texture. In addition to these, the information desk designed once again with the same material structure, gives the impression as it is formed of a piece of the flooring. The wall that sets out from the behind of the information desk, moves along the central core that divides the lobby and the café space right behind it, was coated with black glazing in order to create a sense of depth throughout the space. In this way, the natural stone materials flowing through the line of floorings and walls are interrupted only at the behind of the desk, thus highlighting the information desk itself. The tower lobby level houses the central branch, which is directly connected to the exterior of the building. When going up from the ground floor of the lobby, there are open office-based floors embodying meeting floors and various bank units. On the open-office floors lie a hidden cabinet system, surrounding the core of the building, thus responding to the potential load of the archives and preventing the dense circulation to be generated in the space by the openoffice cabinet dividers. In this building, which features large and fragmented spaces in such scale, this core was integrated to the cabinet system as a rhombic form appliqué, which was created with the aim of providing the integrity of corporate identity in between spaces. The dominant grey tone found at woven vinyl flooring and the expanded mesh ceiling system was warmed by the continous wooden cabinet and wall coating system surrounding the core, while the Podima coated pool at the ground level and the hidden light lines in the ceiling projection were accordingly emphasized. The small-scale masjids created on the tower floors were designed through a minimal and austere character to be presented by the concrete effect, just as in the large main masjids located on the first basement plinth level, thus establishing integrity with the main office volumes. At the facade of the building overlooking the TEM Highway along the tower floors, the floors have been receded an axis as a gallery with single-story intervals, allowing for creating social spaces in these areas. In the scope of interior design, these nestled areas gave place to two central meeting rooms, culminating in symmetrical social spaces on both sides of the meeting rooms. In order to highlight İstanbul in autumn, these areas featured single red-leafed trees, which can be perceived from the outside of the building at night owing to the light effects, aiming to turn these trees into a landmark in the area. The upper levels of the tower house administration units, while the green gardens created for the standard levels transform into bigger lobbies with an urban park identity. The boardroom was designed especially to overlook this lobby with a large green space. In this way, it was aspired to both emphasize the transparent structure of the administration and generate the feeling of being in a spacious and open green garden, as it stands for the most important meeting hall. Since the roofing of the 27th and 28th floors of the tower block, situated at the upper end, was designed as a transparent glass, the wide and spacious space created within this area was tackled seperately.
iç mimarlĹk | interior design
natura | 79
iç mimarlık | interior design
Ağırlıklı olarak personelin giriş yaptığı -2 baza katındaki lobi de kule blok lobisi ile aynı anlayışla kurgulanırken bundan farklı olarak, bulunduğu katların çelik konstrüksiyon oluşu ve konstrüksiyonun görünür olması arzusu nedeniyle zeminde ve duvarlarda kullanılan doğal taş dokusu bu alanda tavanda da kısmi olarak kullanıldı. Kısmi kullanılan doğal taş baskılı PVC gergi sistem tavan giriş aksında devam ettirilerek merkezinde kullanılan ve TFKB kurumsal kimliğinin en önemli parçalarından biri olan kırmızı rengin bir gizli ışık hattı ile lobi alanını ortadan ikiye ayırması sağlandı. Bu tavanın iki yan alınlarına yerleştirilen gizli projektör tipi aydınlatmaların çıplak bırakılan çelik kiriş yüzeylerine yerleştirilen açık reflektörlere ışık vurdurulması ile başka aydınlatma armatürü kullanılmadan lobi aydınlatıldı. Genel olarak, baza katlarında toplam iki adet iç bahçe bulunuyor. Üzerindeki ışıklık ile kapanmış aydınlık mekânlar olan iç bahçelerden biri yemekhane hacmi olarak mekân içine alınarak yemekhanenin aydınlık bir mekân olması sağlanırken diğeri, çevresinde planlanmış eğitim sınıflarının ve giriş lobisinin fuayesi niteliğinde dış mekânı iç mekâna taşıyan ve bina kütlesinin akciğeri olacak şekilde planlandı. Bu iç bahçeler aynı zamanda -1 baza katlarındaki açık ofislere ve 500 kişilik bölünebilir büyük konferans salonuna doğal ışık sağlıyor.
This area was tackled as a social space appealing to the senior management and was further planned as an area to host important meetings and events, while prioritizing F&B functions. The 28th floor, which was planned as a mezzanine floor, includes a private seating area, the center of which features a fireplace designed by Norman Foster. Here, you are presented with the panoramic views of İstanbul’s cityscape. The entrance lobby situated at the second basement floor, which is predominantly used for the staff entrance, was planned through the same approach as the tower block lobby. However, the ceilings in this area are only partially clad in natural stone texture, which was used for floorings and wall coatings due to the fact that the floors embodying it are made of steel construction and there was an endeavor to make this construction visible. As one of the most important pieces of TFKB’s corporate identity, it was ensured that the red color, opted for the center of the natural stone patterned PVC stretch ceiling that was used partially and extended along the entrance axis of the ceiling, divides the lobby area down the middle through a hidden line of lighting. The lobby was illuminated without using additional lighting fittings, through hidden projectors situated at the two ends of this ceiling projecting light onto the open reflectors placed on the surfaces of the exposed steel beams.
Doğal Taş: Blue Moon Ocak Bölgesi: Hindistan Quartzı Blue Moon taşı Hindistan menşeili bir taş olmakla beraber genel görünümü gereği desensiz düz bir parlak gri renk ve dokuya sahip olup uzaktan bakıldığında epoksi izlenimi veriyor. Bu taş daha çok yönetim katlarında kurgulanan mono efekti oluşturmak amaçlı kullanıldı. Dokusuz olması sebebiyle bir taraftan istenilen minimal ve mono efekti sağlarken diğer yandan da doğal taş olması sebebiyle yönetim ofislerindeki yüksek değeri ortaya çıkarmak amaçlandı. Ayrıca ilgili alanlarda ve özellikle yönetim kurulu toplantı odasında bu malzemenin; doğal, cilasız merbau ahşap deck malzeme ile birlikte kullanılacak kadar sakin bir malzeme olması bir diğer seçim sebebi oldu... Natural Stone: Blue Moon Quarry: Indian Quartz While Blue Moon is a stone originating from India, it visually embodies a plain glossy grey color and texture without any patterns, giving the impression of epoxy when viewed from a distance. This stone was mostly used to create the mono effect aimed at the administration floors. On one hand, it creates the desired minimal and mono effect owing to its textureless nature, on the other hand, due to being a natural stone, it unveils the high value of the administration offices. Additionally, it was another reason for preference that this material was tranquil enough to be used together with natural and unpolished merbau wood deck in relevant spaces and particularly in the boardroom...
natura | 80
iç mimarlık | interior design
Doğal taş: Midwest Grey Ocak Bölgesi: Afyon Midwest Grey taşı yapısı gereği gri renk fon üzerinde beyaz kılcal damarlar bulunduruyor. Özellikle binanın iki giriş noktalarında bulunan lobilerden başlayan ve diğer ortak alan ve hollere dağılan hem duvar hem de zeminlerde kullanılan bu malzeme, tasarlanan konsept gereği duvar yüzeylerinde alan derinliği yaratmak amaçlı kullanılan siyah boyalı cam yüzeylerle bütünleşmesi ve yaratılan alan derinliğine yaptığı pozitif katkı sebebiyle kullanıldı... Natural Stone: Midwest Grey Quarry: Afyon Midwest Grey intrinsically embodies white vessels on a grey background. Particularly used in both walls and floorings, starting from the lobbies situated at the two entrances of the building and further spreading to other common spaces and halls, this material was opted for its success in establishing integrity with the black glazed surfaces used for creating depth of field on wall surfaces, in accordance with the concept of the project, along with the positive contribution that it has made to the created depth of field...
natura | 81
iç mimarlık | interior design
Baza -1 katı çatısında açılan küçük ebatlı çatı pencerelerinden gelen doğal ışığın baza -2 katındaki eğitim salonlarına ulaşması için baza -1 katında bu ışıklıkların cepheleri cam ile kapatılarak ışık huzmesi hacimleri oluşturuldu. Farklı büyüklükte ve oturma düzeninde tasarlanan 15 adet eğitim salonu, 500 kişilik bölünebilir ve 200 kişilik sabit oturmalı konferans salonu, seminer odaları, tematik oda, sanal şube, sinema ve kütüphanesi ile bir okul niteliğinde tasarlanan eğitim birimi binanın kalbi niteliğinde. Bununla birlikte 3 ayrı fitness salonu, kiralanabilir alanlar ve iki büyük mescit bina bünyesinde tasarlandı... Zemin lobisinde zeminde kullanılan doğal taş kaplama aynı şekilde duvarda kullanılırken tavanda da aynı dokuyu içeren tavan baskılı PVC tabanlı gergi tavan ile gerçekleştirildi. Yine aynı malzeme yapısı ile tasarlanan danışma bankosu zeminin bir parçasından oluşmuş izlenimi verecek şekilde tasarlandı… Mekân içinde derinlik hissi oluşturmak amaçlı banko arkasından başlayan ve lobi ile hemen arkasında bulunan kafe hacmini bölen orta çekirdek boyunca çepeçevre devam eden duvar hattı siyah renkli cam ile kaplandı ve bu şekilde zemin ile duvar hattında devam eden doğal taş malzeme yalnızca banko arkasında kesintiye uğratılarak giriş bankosunun vurgusu artırıldı…
There is a total of two courtyards on the plinth floors. One of these courtyards, which shine out as bright spaces covered with skylight on top, has been integrated into the space with a dining hall functionality, which ensured its luminous atmosphere, while the other was planned as the lungs of the building’s volume, carrying inside the exteriors having educational classrooms and the foyer of the entrance lobby. These courtyards also allow the daylight to permeate the open offices located on the first basement plynth floors and the large dividable conference hall with a 500-person capacity. In order for the natural light penetrating the interiors from the small-sized windows of the first basement plynth floor to reach the educational halls situated on the second basement plynth floor, the facades of the skylights found on the first basement plynth floor have been enclosed so as to create light beam volumes. At the heart of the building lies 15 training halls designed in different dimensions and seating arrangements, a dividable conference hall with 500-person capacity as well as a fixed-seating hall with 200 seats, seminar rooms, thematic rooms, online branch, cinema, library and an education unit that was designed in a school format. In addition to these, 3 different fitness centers, leasable areas and two large-scale masjids have been designed within the body of the building... The natural stones used for the floorings at the entrance lobby were further applied in the same way as the wall coverings, while the ceiling was equipped with a PVC based stretch membrane having the same texture. In addition to these, the information desk designed once again with the same material structure, gives the impression as it is formed of a piece of the flooring... The wall that sets out from the behind of the information desk, moves along the central core that divides the lobby and the café space right behind it, was coated with black glazing in order to create a sense of depth throughout the space. In this way, the natural stone materials flowing through the line of floorings and walls are interrupted only at the behind of the desk, thus highlighting the information desk itself...
Doğal taş: Bazalt Ocak Bilgisi: Kayseri Bazaltı Bazalt malzemesi binanın baza katlarını içeren iki katta kullanıldı. Bu alanlarda genel olarak iç bahçe konseptinde tasarlanan yemekhane ve dinlenme/sosyalleşme (break-out) alanları bulunuyor. Açık mekân ve bahçe ortamı vurgusu planlanması sebebiyle dokulu siyah yüzeyi ve dış mekân malzemesi olması sebebiyle tercih edildi. Aynı şekilde binada bulunan biri yemekhane, diğeri de sosyal alan olarak kurgulanan ve çatısı güneş ışığını alacak şekilde cam ışıklık olarak tasarlanan iki alanda doğal, cilasız ahşap deck malzeme ile beraber kullanılarak çalışanların ve diğer kullanıcıların kendilerini bir iç mekân yerine doğada hissetmeleri hedeflendi...
Natural Stone: Basalt Quarry: Kayseri Basalt Basalt was used on two floors housing the plinth levels of the building. These areas include the dining hall and recreational/socializing (break-out) spaces, which are generally designed through a courtyard concept. The stone was opted for both the planning that accentuates open spaces and a garden atmosphere, and having a textured black surface as well as being an outdoor material. In a similar way, it was used in combination with the natural and unpolished wood deck in two spaces that were created as a glazed opening so as to receive daylight via the roof. These spaces were designed as a dining hall and a social space, respectively. This intervention was made for the employees and other users to feel as if they are in nature, rather than being in an enclosed indoor space...
natura | 82
iç mimarlık | interior design
KÜNYE Projenin Yeri: Ümraniye/ İstanbul Projenin Tarihi: 2015-2017 İnşaat Alanı: 60.559 m² İç Mekân Tasarımı: A. Sinan Timoçin ve Serkan İğdelipınar İç Mimari Danışmanlık ve Kontrollük: M-Ofis Mimarlık Proje Ekibi: Merve Taşlıoğlu, Başak Cebe, Hazalcan Uçak, Fatih Korkmaz, Elif Botsalı, Ceylan Özkut Hızarcı, Gizem Özer, Okan Emir Yarka, Serkan Çekiç, Erkan Tural, Damla Arıbaş Ulukol, Yasemin Ak, Anıl Gülmez, Seray Arıkan, Çağlar Barış, Muharrem Çay, Arzu Hamzaoğlu ve Ece Kavalcı İşveren: Türkiye Finans Katılım Bankası Proje Yönetim: ee-İstanbul Proje Yönetim Mimari Proje: AS/OS Mimarlık – Aktuğ Sivrioğlu Mekanik Proje: MCA Yapı Mühendislik Elektrik Proje: Frekans Elektrik Yüklenici: Sistema, Oğuz Bayazıt Mimarlık Yangın Danışmanı: Etik Mühendislik- Kazım Beceren Akustik Danışmanı: Duyal Karagözoğlu Audio-Visual Sistemler Danışmanı: Atempo Aydınlatma Danışmanı: ZLUX Aydınlatma Fotoğraflar: Gürkan Akay Doğal Taş İşleri Yüklenicisi: Trestone Doğaltaş
Credıts Project Location: Ümraniye/İstanbul Project Year: 2015-2017 Construction Area: 60,559 sqm Interior Design: A. Sinan Timoçin and Serkan İğdelipınar Interior Design Consultancy and Site Control: M-Ofis Architects Project Team: Merve Taşlıoğlu, Başak Cebe, Hazalcan Uçak, Fatih Korkmaz, Elif Botsalı, Ceylan Özkut Hızarcı, Gizem Özer, Okan Emir Yarka, Serkan Çekiç, Erkan Tural, Damla Arıbaş Ulukol, Yasemin Ak, Anıl Gülmez, Seray Arıkan, Çağlar Barış, Muharrem Çay, Arzu Hamzaoğlu and Ece Kavalcı Client: Türkiye Finans Participation Bank Project Management: ee-İstanbul Proje Yönetim Architectural Design Project: AS/OS Architecture – Aktuğ Sivrioğlu Mechanical Project: MCA Yapı Engineering Electricity Project: Frekans Elektrik Contractors: Sistema, Oğuz Bayazıt Architecture Fire Safety Consultant: Etik Engineering – Kazım Beceren Acoustics Consultant: Duyal Karagözoğlu Audio-Visual Systems Consultant: Atempo Lighting Consultant: ZLUX Lighting Photographs: Gürkan Akay Natural Stone Works Contractor: Trestone Natural Stone
natura | 83
iç mimarlık | interior design
RYO KAN – GLVDK RYO KAN – GLVDK Selin Biçer Yüksek Mimar / M.Arch
Projenin Yeri: MéxIco CIty Yapım Tarihi: 2018 Project LocatIon: MéxIco CIty ConstructIon Year: 2018 Mimar traverten mermer ve doğal taşları kullanarak “üst üste binen malzemeler” fikrini oluşturdu ve bunları basit organik hacimlere dönüştürdü... The architect came up with the idea of “overlapping materials” by using travertine marble and natural stones, and transformed them into simple organic volumes... Meksikalı mimar Regina Galvanduque tarafından yönetilen çok disiplinli bir stüdyo olan GLVDK'nın projesi Ryo Kan MX, Haziran 2018'de açıldı. Meksika kültürüne dayanan ve aynı zamanda da geleneksel Japon yaşam tarzının farklı unsurlarından esinlenen bu proje mimari, iç mekân düzenlemesi ve sanat alanları için yeni bir bakış sunuyor. Ryo Kan MX, México City'nin yeni gelişen bölgelerinden biri olan Cuauhtémoc semtinde bulunuyor. Ülkedeki en iyi Japon lokantalarıyla dolu olan bu bölgede yer alan proje için mimar, Japon ve Meksika kültürlerini birleştiren bir konsept (dokularda, şekillerde, zevklerde ve duygularda ifade edilen bu güçlü karışımı ifade eden bir terim) olan “Japamex”i kullandı. June 2018 saw the opening of Ryo Kan MX, which is a project carried out by GLVDK, a multidisciplinary studio run by the Mexican architect Regina Galvanduque. Based on Mexican culture and inspired by the different elements of the traditional Japanese lifestyle, this project offers a new perspective for architecture, interior arrangements and art spaces. Ryo Kan MX is located in the Cuauhtémoc district, one of the newly developing areas of México City. For this project, which is situated at an area full of the best Japanese restaurants in the country, the architect has used “Japamex”, which stands for a concept that merges Japanese and Mexican cultures – a term that expresses this powerful blend in textures, shapes, tastes and sensations.
natura | 84
iç mimarlĹk | interior design
natura | 85
iç mimarlık | interior design
Origamiden (kâğıt katlama sanatından) ilham alan çarpıcı heykelsi cephesi, doğal dokular ve yerel malzemelerden oluşan açık bir avluya, bir Japon bahçesine, yumuşak ışığa sahip rahat bir açık kütüphaneye, yastıklara, kitaplara, seramiklere, kumaşlara ve Meksika ile Japonya arasında devam eden sohbeti kucaklayacak bir karşılama alanını vurguluyor. Tatamiler (doğal elyaf matlar), yataklar, fusumalar (sürgülü kapılar) ve çay seti içeren masalar ile döşenmiş 10 odalı konuttaki teras, şehir manzarasına açılıyor. Ayrıca derin düşüncelere dalmak ve rahatlamak için uygun bir alan oluştururken büyük bir şehirde gerçek bir vaha haline geliyor. Yeniden bağlantı kurmak ve biraz huzur bulmak için oluşturulmuş bu alandaki onsenler (Japon tarzı küvetler) ise bu deneyimi yönetiyor. Bitirmeler ve Malzeme Seçimi Mexico City'nin ortasında gerçek bir vaha olan ve dengede bir alan yaratan ham ve el yapımı kaplamaların karışımı içerisinde bina boyunca birçok Japamex paralelliği bulunabilir. Dokular, su ve elemanlar, wabisabi kavramının hayata geçtiği bir zen alanı yaratıyor. Yapıda traverten (ham), beton (el yapımı), seramik (el yapımı) ve terrazo (özel el yapımı) kullanıldı…
natura | 86
Drawing from origami (the art of paper folding), the structure’s striking sculptural facade highlights a courtyard embodying natural textures and local materials, along with a Japanese garden, a cozy open library with a soft light, cushions, books, ceramics, fabrics and a reception area that embraces the ongoing conversation between Mexico and Japan. The terrace of the 10-room dwelling, which is adorned with tatamis (organic fibre mats), beds, fusumas (sliding doors) and tables with tea sets, opens out to the cityscape. It further becomes a genuine oasis in a big city by creating a suitable space for relaxing and having deep thoughts. This experience is led by the onsens (Japanese style bathtubs) created in this space, which are designed to reconnect and find some peace. Finishings and Material Selection There are various Japamex-like elements within the combinations of raw and handmade veneers that create a balanced space along the building, which stands out as a genuine oasis in the middle of Mexico City. Textures, water and elements, create a zen space in which the concept of wabi-sabi springs to life. The building embodies travertine (undressed), concrete (handmade), ceramics (handmade) and terrazo (custom-made)...
iç mimarlĹk | interior design
natura | 87
iç mimarlık | interior design
DOĞAL TAŞIN SOĞUK ALGISINI ATEŞİN SICAKLIĞI İLE ISITAN BİR ŞÖMİNE TASARIMI A FIREPLACE DESIGN THAT WARMS UP THE COLDNESS ASSOCIATED WITH NATURAL STONES THROUGH FIRE Deren Tomanbay, İçmimar / Interior Architect
Doğal taşın soğukluk algısını, ateşin sıcaklığı ile ısıtan bir şömine tasarımı uygulandı. Tasarımı oldukça keskin hatlara sahip olan şömine, kullanılan taşın renkleri ve desenleri ile mükemmel bir uyum oluşturarak tamamlandı. Şöminenin yanı sıra kullanılan duvar kaplaması ile görsel bütünlük yaratılıyor. Mimarinin her kaleminde olduğu gibi mermer uygulamalarında da kullanılan mermerin bulunduğu ortama uyum sağlaması önemlilik arz ediyor. Mermerin dayanıklılığı, damar görselliği, renkleri ve uygulamada sağladığı kolaylıklar bir bütün olarak ele alınmalıdır.
A fireplace design that warms up the coldness associated with natural stones through fire was implemented. Featuring quite crisp lines of design, the fireplace was completed after creating a perfect harmony between the colors and patterns of the opted stone. In addition to the fireplace, the opted wall covering also establishes a visual integrity. In the scope of marble implementations, just as in every branch of architecture, it is essential for the opted marble to harmonize with the space. The durability of marble, its vein visuality, colors and the facilities that it provides during the implementation process, should all be tackled as a whole.
natura | 88
iç mimarlĹk | interior design
natura | 89
iç mimarlık | interior design
Bu dengesiyle Bluette, her tasarıma ve mekâna uyum sağlayabilir. Teknik olarak ise kesimi, kenar işlem detaylarının kolay yapılabilir olması ve plaka boyutları ile büyük ebatlı karolaj yapımına oldukça uygun bir yapısı vardır. Şöminede yaklaşık 6 adet plaka kullanılmıştır. Bu ortalama olarak 25 metrekarelik bir uygulama alanının tamamında mermer kullanma imkânı sunmuştur. Bulette mermerinin kenar işlemlerine oldukça elverişli olmasından daha önce bahsetmiştik. Bu şöminedeki kenar işlemleri de 45 derece kesilerek ve birleşimlerin damar takibi ile bir araya getirilerek tam bir blok görüntüsü elde edilmiştir. Bu şömine tasarımında oldukça maskülen, sert ve keskin hatlar Bluette mermerinin yumuşak dokusu ile bir araya getirilmiştir. Elbette ki, burada sadece Bluette mermerinin standart görüntüsünün ötesinde kesim sırasında yapılmış olan bookmatch ve damar takibi gibi detaylar tamamen her insana göre değişebilen ve zihinde farklı görüntülerin oluşmasını sağlayan bir hale getirilmiştir. Bluette mermerinin ana alt tonunun beyaz, uçuk mavi ve açık gri akışkanlığı, üzerindeki damar yapısının koyu gri ve siyah etkisiyle kontrast oluşturarak aslında doğanın ne kadar dengeli olduğunu bize bir kez daha hatırlatmaktadır. Şöminenin tamamlayıcısı olması için yapılan bookmatch duvar ise herkesin kendi hayal dünyasını hareketlendirecek bir görsel şölen oluşturmaktadır. Oldukça net, sade ama bir o kadar da yumuşak ve tasarımsal bir ahenk Bluette mermerinde bir araya getirilebilmektedir.
natura | 90
Thanks to this perfect balance, Bluette can adapt to every design and space... Technically, it is highly suited for large-size carrelage practices thanks to its cut, plate sizes, and easily applicable nature of its edge finishing details. The fireplace features approximately 6 plates. This intervention allowed for using marble in the entirety of an approximately 25-sqm of implementation area. This intervention allowed for invigorating through marble the entirety of an approximately 25-sqm of implementation area. We have mentioned above that Bluette marble is quite suitable for edge finishing treatments. The edge treatments for this fireplace have been carried out through 45-degree cutting and further connecting these combinations with vein tracking in order to achieve the apperance of a single block. In the scope of this fireplace design, quite masculine, sharp and clear lines are juxtaposed with the soft texture of the Bluette marble. Of course, beyond the standard outlook of the Bluette marble, details such as bookmatching and vein tracking applied during the cutting process have been attributed a character that can be different for every person, allowing for different mental images. The white, pale blue and light gray fluidity of the primary subtone of Bluette marble, contrasts with the dark gray and black color effect of the vein formation, reminding us once again how balanced nature truly is. The bookmatched wall, which is designed as a complement to the fireplace, creates a visual feast that will boost the imagination of people. Bluette marble allows for the juxtaposition of a very clear, austere yet soft and schematic harmony.
iç mimarlık | interior design
Tabii ki, yalnız şömineden bahsetmek, aslında iç mimari tasarımlarının en önemli kalemlerinden biri olan mobilyaya haksızlık etmek olur. Bluette mermerinin mobilyadaki güçlü etkisini şömine ile uyum içerisinde olan orta sehpada da görmek mümkündür. Yine Bluette mermer plakasının damar takibi ile hazırlanmış ve 45 derecelik kenar işlemlerinin itinayla birleştirilmesi sonucu oluşturulan bu orta sehpa, mermerin el değmemiş halini hatırlatan bir bloğu andırır. Teknik açıdan mermer bir bloğun ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda böyle bir tasarının insan gücüyle taşınması dâhi düşünülemezken, orta sehpanın alt konstrüksiyonun çelik profiller ile yapılarak ve 2 cm kalınlığında olan mermerin bu profiller yapıştırılmasıyla bu tasarım, imkânsız gibi görüneni gerçeğe dönüştürmüştür. Bluette mermerine cila yapılmasıyla birlikte orta sehpara parlaklık ve hijyenik özellikler kazandırılmıştır. Böylece ev ve ofis gibi her mekânlarda mutlaka bulunması gereken bir mobilyanın, mermerden yapıldığında kazandığı estetik ve kullanım kolaylığı gözler önüne serilmiştir.
Of course, mentioning only the fireplace here will be unfair to furniture, which is one of the most important elements of interior architecture designs. Once again created by both the vein tracking method applied for the Bluette marble plate and the meticulous combination of 45-degree edge treatment implementations, this coffee table gives the impression of a block that evokes the untouched state of marble. While it is technically impossible to even think that such design could be moved by human power, considering the weight of a block of marble, the subconstruction of the coffee table has been equipped with steel profiles and the 2 cm-thick marble has been attached to the top of these profiles, culminating in a design that squares the circle. Polishing the Bluette marble allowed for the coffee table to be glossy, hygienic and easy to manage in terms of cleaning. Therefore, introducing marble to the making of a furniture that needs to be in every space such as houses and offices, practically unveiled how much of a beauty and ease of use it can provide for spaces.
natura | 91
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
TÜRKİYE'DEN DOĞAL TAŞLARI tanıtma ve sevdirme
CompIled In an effort to promote and endear TurkIsh
gayretiyle hazırlanan Natura dergisi, aralıklar-
natural stones to the publIc, Natura MagazIne perI-
la mimar ve iç mimarlara doğal taş ile ilgili soru-
odIcally poses questIons related to natural stones
lar yöneltiyor. Bu sayımızda da sekiz mimari büro doğal taş ile ilgili sorularımızı yanıtladılar.
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
to archItects and InterIor archItects. In thIs issue as well, a total of eIght archItecture studIos answered our questIons about natural stones.
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
Yelİn Evcen Gönye Proje Tasarım Gönye DesIgn
Altuncu Evi / Altuncu House
natura | 92
dosya konusu | special coverage
Bu yıl tasarımlarda farklı renk ve desenlerle dikkat çeken doğal taşları göreceğiz. Pembe, yeşil, mavi gibi alışılmamış tonlardaki doğal taşlar duvar kaplamaları ve mobilyalarda daha sık karşımıza çıkacak. Siyah ve beyaz her zaman yerini koruyan renkler olduğu için, yine doğal taşta da tercih edilecek fakat tek tip mermer ve tekdüze kaplamalar yerine daha çok kombin göreceğiz. Mermerler, metal ve ahşap aksamlar ile tamamlanacak. Mobilyalarda görmeye alıştığımız mermerler, farklı yüzey alternatifleri ile karşımıza çıkacak. Blok mermerden elde edilebilecek üç boyutlu yüzeyler, mekanlara farklılık katacak. Doğanın bir armağanı olan mermerin, mermer desenli seramikten ayrışacağı çalışmalar ön planda olacak.
Altuncu Evi / Altuncu House
In this year’s designs, we will see natural stones that will draw attention with their different colors and patterns. Natural stones in unconventional tones such as pink, green or blue, will make their debut in the scope of wall coverings and furnishings. As black and white always hold their grounds, they will eventually be preferred in natural stones as well, however, we will see more combinations rather than uniform marbles and monotonic coverings. Marbles will be complemented with metal and wood components. Marbles that we are used to see in furnishings will make an apperance with different surface alternatives. Three-dimensional surfaces that can be obtained from a single block of marble will present distinctness to spaces. Works where marble, a gift of nature, differing from marble-patterned ceramics, will be at the forefront.
Altuncu Evi / Altuncu House
natura | 93
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
Naİl Egemen Yerce
YERCE MİMARLIK YERCE ARCHITECTURE
Studio Loft
natura | 94
dosya konusu | special coverage
Doğal taş, yapı konstrüksiyonlarında ya da yapı iç ve dış kaplamalarında tercih edilebilen bir malzeme. Ancak günümüzde konstrüksiyon niteliğinden çok kaplama niteliğinin ön planda olduğunu söyleyebiliriz. Bu anlamda mekânların önemli bir tamamlayıcısı. Özellikle de mermer bu konuda çoğunlukla tercih edilen bir tür. Yeni teknolojilerin gelişmesiyle de taşın daha verimli kullanılması gündeme geldi. Artık daha ince plakalarla da kaplamalar yapmak mümkün. Bunun yanında farklı bitiş yüzeyleri ile de görsel etkilerin zenginleştiği bir skala görüyoruz. Özellikle açık renk mermerler, beyaz ve açık renklerin hakim olduğu dekorasyon trendleri arasında yer alıyor. Mermer rengi kadar damar yapısı ve kaplanma şekli de oldukça önemli bir konu. Taşların aynı yönde yerleştirilmesi ve desenin tekrar etmesi yerine “aynalama” yöntemi ile yerleştirilerek damar yapısının büyük bir motife dönüştüğü örnekler zengin ve doğal görünümler oluşturuyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde doğal taş ve mermer, mimari ve iç mimari projeler için kıymetli bir seçenek oluşturuyor.
Natural stone stands for a material that can be preferred in building constructions or interior-exterior coatings of the building. Today, however, we can say that its coating feature is more prevalent than its construction-oriented features. In this sense, it is an important complement to spaces. Marble in particular is a largely preferred type in this context. Using stones more efficiently came to the fore with the development of new technologies. Today, it is possible to veneer with even thinner plates. Besides, we are seeing a spectrum in which visual effects are being enriched through different surface finishings. Especially the marbles with light colors are among the decoration trends where white and light colors are more dominant. Vein structure and the way of coating is as crucial as the color of marble. Rich and natural looks are achieved in cases where stones have been placed through the “bookmatching” technique, which paves the way for the vein structure to become a colossal motif, instead of placing stones facing the same direction and duplicating the pattern. Considering all of these developments, natural stone and marble create a valuable option for architecture and interior architecture projects.
Studio Loft
Sehpa No.2 / Coffee Table No:2
natura | 95
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
Eda Tahmaz
EDDA Mimarlık EDDA ArchItecture
Aktif Group Yönetim Binası / Aktif Group Administration Building
natura | 96
dosya konusu | special coverage
Doğaya ve doğala dönüş trendi, her geçen gün popüler hale gelerek dünyanın her yerinde kendini göstermeye başladı. Doğal taş dokular, duvar ve zemin döşemelerinde, mutfak ve banyo dolap kapaklarında, aydınlatma elemanları ile aksesuarlarda bu sene çok fazla karşımıza çıkacak. Bilinenin aksine 2019 senesinde organik formlar ve çizgilere daha sık rastlayacağız. Teknolojideki gelişmelerle birlikte daha kolay form verilebilen doğal taş dokular da organik formlara bürünecek. İç mekânlarda şık bir separatöre dönüşebilen doğal taşlar, yarı saydam dokularıyla mekandaki aydınlatmayı destekleyerek estetik bir görünüm kazandıracak. Doğal taş dokular metal, cam ve ahşap dokularıyla birlikte kullanılarak özellikle banyoların kullanılma amacına farklı bir fonksiyon yükleyerek, banyolara spa etkisi yansıtarak şık bir estetik yakalayacak. Sauna ve hamamlarda gri, bej ve mavi tonlarındaki doğal mermer dokular birbirleri ile geçişli kullanılarak farklı dokular ve desenler elde edilerek aydınlatma ile beraber ortamın daha mistik ve ferah görünmesini sağlayacak. Bakır ve dore detaylar ile siyah ve beyaz metallerin birlikte kullanımı mekanlara estetik ve doğal bir görünüm kazandıracak.
The trend of returning to nature and natural, has began to manifest itself all around the world by becoming popular with each passing day. We will be seeing a high number of natural stone textures on wall and floor tiles, the doors of kitchen and bathroom cabinets, lighting elements and accessories. Contrary to popular belief, we will see organic forms and lines more frequently in the year 2019. Natural stone textures, which can now be formed more easily thanks to technological developments, will take the form of organic shapes. Natural stones, which can be transformed into a stylish seperator in interior spaces, will attribute an aesthetical appearance to spaces by supporting the lighting inside with their translucent textures. Especially the intended purpose of bathrooms will be presented with a different function by the combination of natural stone textures and metal, glass and wood textures, culminating in an elegant aesthetic derived from the spa effect presented to bathrooms. In saunas and bathhouses, natural marble textures in gray, beige and blue tones will be used transitionally to obtain different textures and patterns, which will present the atmosphere with a more mystical and spacious character together with lighting elements. The juxtaposition of copper and doré details and black and white metals will bring an aesthetic and natural look into spaces.
Ecostar Termoısı Merkez Ofisi / Ecostar Termoheat Headquarters
Korukent Residence
Aktif Group Yönetim Binası / Aktif Group Administration Building natura | 97
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
KBB Ataşehir
Esen Karoğlu
İglo Mimarlık İglo ArchItects
natura | 98
dosya konusu | special coverage
Ustadan Döner Doğal taş mimaride yüzyıllardan beri kullanılan bir malzeme. Bu sebeple doğal taş ve trend kelimelerini bir arada kullanmak bana pek anlamlı gelmiyor. Tabii ki, duvarlarda ve zeminde geniş ebatlı ve damarlı mermer kullanımı, özellikle zeminlerde değişik ebatlarda ve farklı geometrik şekillerde ve renklerde kesilen mermerleri birleştirerek oluşturulan desenler, mutfak tezgahlarında quartz yerine granit ve mermer kullanımına yeniden dönüş gibi trendlerden söz etmek mümkün. Ancak bunlar zaten konuyla az da olsa ilgili herkesin her gün karşısına çıkan bilgiler. Dekorasyon trendlerinden bahsetmek yerine modern zamanların getirdiği problemlere, bu problemlerden doğan ihtiyaçlara ve ihtiyaçlardan doğan yeniliklere göre doğal taş kullanımlarının nasıl evrildiği üzerine konuşmak daha doğru olur. Zaten gerek teknolojide gerekse tasarımda trendlerin arkasında yatan sebepler de bunlardan başkası değil. Bu üçlünün içerisinde mimaride malzeme kullanımını en çok etkileyen ögenin teknolojik gelişmeler olduğunu söyleyebilirim. Ancak teknolojik gelişmeleri getiren inovasyonlar da sorunlara çözüm bulma arayışlarından yani ihtiyaçlardan doğduğu için esasında hepsi birbirinin içine geçmiş durumda. Modern zamanların en önemli problemi yerkürenin kaynaklarının artık tükenmekte oluşu ve bir çözüm varsa bu çözüm de sürdürülebilirlik arayışlarında. Hangi malzemeleri kullandığımız konusu sürdürülebilirliğin merkezinde yer alıyor. Doğal taş adı üstünde doğadan bir malzeme evet, ancak taşın çıkartılması ve işlenmesi pek de sürdürülebilir bir süreç değil. Çözüm yine inovasyonla geliyor; recycled stone, yani geri dönüştürülmüş taş… Kullanılmış taşın dolgu malzemesi olmak yerine geri dönüştürülerek yeniden kullanılması son yıllarda giderek artan bir trend. Hem de gerek iç dekorasyon gerekse mimari uygulamalar için oldukça hesaplı yapı malzemeleri elde ediliyor. Mimar olarak, bu tip malzemeleri daha çok kullanarak yaygınlaşmasına ve dolayısıyla bu konuda daha çok araştırma ve inovasyon yapılmasına katkıda bulunmalıyız diye düşünüyorum. Son yıllarda yeniden trend olan bir taş kullanımı da terazzo, yani mozaik taş. İtalyan yapı ustalarının inşaatlarda dökülen mermer ve granit taş parçalarını çimento harcının içerisine atarak buldukları bu yöntem yüzyıllardır kullanılmakta. Recyled stone için terazzonun modern uygulaması diyebiliriz. Desenler ve renkler konusunda sınırsız tasarım seçenekleri sunan bu uygulamalarda artık 3D printer gibi yeni teknolojilerden de faydalanılıyor.
Midilli Evi, Bodrum / Midilli House, Bodrum Natural stone is a material that has been used in architecture for centuries. Therefore it doesn’t make much sense to use the words natural stone and trend together. Of course, it is possible to mention several trends such as the use of wide and veined marbles on walls and floors, patterns created by combining marbles cut in various sizes and in different geometrical shapes and colors especially for floorings, and the return to granite and marble use for kitchen counters instead of quartz. However, people who take the slightest bit of interest in this topic are already familiar with these pieces of information on a daily basis. Rather than addressing decoration trends, it would be more accurate to talk about the problems brought by modern times, the needs emanating from these problems, and how the natural stone use has evolved in accordance with the innovations emanated from these needs. Granted, reasons lying behind trends both in technology and design are related to none other than these factors. In the frame of this triad, I can say that the element that affects material use in architecture the most is the technological developments. However, they are all intrinsically intertwined as innovations that give rise to technological developments evolve out of the search for finding solutions to problems, needs in other words. The most important problem of modern times is that the Earth’s resources are being depleted; if there is a solution to this problem, it must be within the search for sustainability. The matter of which materials we use is at the center of sustainability. Natural stone is of course a material from nature as the name implies, although quarrying and processing these stones is not much of a sustainable process. The solution once again lies in innovation: recycled stone, i.e. a stone that has been reused... Reusing previously used stones through recycling, instead of leaving them as backfill materials, stands for a trend that has been increasing in prevalence in recent years. It also allows for obtaining quite economic building materials both for interior decoration and architectural implementations. As an architect, I am of the opinion that we should contribute to the popularity of these kinds of materials by using them much more frequently, and therefore to the increase in research and innovation studies carried out in this field. Terazzo, i.e. mosaic stone, stands for another stone use that has once again become a trend in recent years. This method, which was founded by Italian builders when they threw marble and granite pieces in construction sites into cement mortar, has been used for centuries. We can say that recycled stone is the modern implementation of terazzo. Additionally, these kinds of implementations, which offer unlimited design options in terms of patterns and colors, now benefit from new technologies such as the 3D printer. natura | 99
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
Yudum Boytorun
Boytorun ArchItects
natura | 100
İç mekân tasarımlarında doğal taşlar, mekana kattığı lüks ve elegan etki ve aynı zamanda farklı renk, doku seçenekleriyle sadece 2019’un değil, her yılın favorilerinden… Gelişen teknolojiyle inovasyonların doğal taşın işlenmesi konusunda sağladığı yenilikler, tasarımın birçok sahasında mimarların çalışmalarına dahil olmasına yol açacağa benziyor. 2019’da da doğal taşlar açık gri, bej ve kahve tonlarının en yalın halleriyle bolca karşımıza çıkacak. Buna ek olarak, farklı kesim teknikleri ve teknolojik yenilikler doğal taşlar ile farklı kombinasyonların yaratılmasına izin veriyor. Çok fonksiyonel ve sağlam bir malzeme olması açısından bizim de projelerimizde sıklıkla kullandığımız mermer, 2019’da da projelerimizde yerini bulmaya devam edecek. Yüksek sıcaklığa ve mekanik hasara dayanıklılığının yanı sıra farklı renk seçimlerini sunması önemli bir etken… Genelde mermerin açık gri, bej, beyaz ve kahve tonlarını tercih ettiğimiz projelerimizde, bu sene de aynı tonları zarif ve elegan mekanlar yaratmakta kullanacağız.
dosya konusu | special coverage
In the scope of interior designs, natural stones stand for the most favored element of not only 2019 but each year, thanks to the luxurious and elegant effect that they bring into spaces as well as their different color and texture options... The novelties related to processing natural stones, which are made possible by innovations through ever-developing technology, seem to become integrated into the practices of architects in various fields of design. In 2019 as well, natural stones will frequently manifest themselves through the most austere tones of light gray, beige and brown colors. In addition to these, different cutting techniques and technological innovations allow for different combinations to be made with natural stones. We also use marble quite often in our projects given that it is a highly functional and sturdy material, therefore it will continue to take its place in our projects in 2019 as well. The fact that it is resistant to high temperatures and mechanical damage in addition to offering different color alternatives, stands for an important factor for us... In our projects, in which we generally use light gray, beige, white and brown tones of marble, we will be using the same tones this year for creating exquisite and elegant spaces.
Maslak Ä°dari Bina / Maslak Administrative Building
natura | 101
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
2019 yılında doğal taş trenleri olarak kesilerek yapılan taşlarda daha çok homojen etki verenler tercih edilir, her zaman olduğu gibi (bazalt, küfeki, traverten, vb.). Yığma teknikle kullanılan taşlarda her türlü taş olabilir. Birçok mermer dış cephede ne yazık ki, henüz yaygınlaşmadı. Umarım yaygınlaşır. Projelerimizde Bazalt, Çilek taşı, Diyarbakır bej, traverten şu sıralar kullandığımız taşlardan. Renk, teknik, sertlik gibi etmenler tercih sebebi oluşturuyor.
BORAN EKİNCİ
BORAN EKİNCİ MİMARLIK BORAN EKİNCİ ARCHITECTS
Belkıs Apartmanı / Belkıs Apartment, İstanbul
natura | 102
dosya konusu | special coverage
Epique Island, Bodrum
In terms of stones that are produced by cutting, as usual, the ones that create a homogeneous effect are opted the most, such as basalt, limestone, travertine etc. Although it can be any given stone when it comes to those that are used with a masonry technique. Many marbles unfortunately have not become widespread for facade usage. I hope that they will in the future.
Basalt, strawberry stone, diyarbakÄąr beige and travertine are among the stones that we have been using lately. Factors such as color, technique and hardness present a reason for preference.
YalÄąkavak Evi / House in YalÄąkavak, Bodrum
natura | 103
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
ÖZGE MERİÇ VOLKAN TAŞKIN
DEGO STUDIO
natura | 104
Son on yılda dünyada etkili olan ekolojik ve sürdürülebilir tasarım anlayışı, malzeme seçimlerini de doğrudan etkiledi. Tasarımcılar ve mimarlar, biraz da bu durumun etkisinde “yerel” malzemeye projelerinde odaklanmaya başladı. Artık ithal doğal taş yerine, imkân olan yerlerde yerel alternatifler tercih ediliyor. Özellikle doğal taş açısından zengin ülkelerde bu eğilimin 2019 yılında da artarak devam edeceğini düşünüyoruz, Türkiye'nin arka planda kalan doğal taşları ve mermerleri bu süreçte üretken tasarımcıların elinde yeniden hayat bulabilir. Artarak devam edeceğini düşündüğümüz ikinci trend ise, Endüstri 4.0 ve DIY kültürünün tasarım ve mimarlığı içinde soktuğu zanaatı yeniden keşfetme durumu. Doğal taş da bu bağlamda bir rönesans yaşıyor diyebiliriz; uzun süredir mimari ve iç mimaride yer ve zemin kaplamasının iki boyutuna hapsedilen doğal taş, özüne, yani heykelsi görünümüne tekrar kavuşuyor. Bu sene doğal taşı daha fazla “üç boyutlu” haliyle görmeye devam edeceğiz. Ufukta daha yerel ve daha heykelsi bir doğal taş yılı var diyebiliriz.
dosya konusu | special coverage
Tunceli Eğitim Vakfı Kız Öğrenci Yurdu / Tunceli Foundation For Education Dormitory For Female Students, Tunceli Biz ofis olarak ekolojik ve sürdürülebilir tasarımı her projemizin başat unsuru olarak ele alıyoruz. Bu bağlamda, önceki soruda belirttiğimiz “yerellik” bizim için malzeme seçiminin en önemli kıstası. İmkânı olan her yerde, doğal taş seçiminde bölgeye özgü taşları kullanmaya çalışıyoruz. Doğal taş sahip olduğu doku ve doğallık sayesinde yerelliği yapılarda en iyi yansıtan malzemelerin başında geliyor. Bu yaklaşımın güncel örneklerinden birisi, inşaatı devam eden Tunceli'deki öğrenci yurdu projemiz. Burada bölgenin kendine özgü taşlarını cephede mekanik uygulama şeklinde kullanmaya karar verdik. Bölgenin limestone ailesinden kendine özgü renk ve tonlarda taşları var ocaktan bu taşlar yıllardır çıkartılmasına rağmen, taşların ne bir katalog ismi var ne de başka yerlerde kullanılması için yapılmış herhangi bir envanter ve katalog çalışması bulunmakta. Yine de o bölgenin yapılarında ve mezar taşlarında bölgenin taşları yüzyıllardır kullanılıyor. Biz de bu geleneği projelerimize yansıtmaya karar verdik. Umarız mimarlar ve tasarımcılar yerel malzemeleri kullandıkça bu malzemelere de olan ilgi artar, hem yerel mimari geleneklerin devamı sağlanır hem de yerel üreticilerin proje ve inşaat sürecine doğrudan katkısı sağlanır.
The ecological and sustainable design understanding that has been influential in the world in the last decade has also affected material selections. Designers and architects, influenced by this development to a certain extent, began to focus on “local” materials for their projects. Today, instead of imported natural stones, local alternatives are being preferred when possible. We are of the opinion that this trend, particularly in countries that are rich in natural stone resources, will increasingly continue in 2019 as well. The natural stones and marbles of Turkey, which remained in the background for a while, can be revitalized during this process in the hands of prolific designers.
The second trend that we think will increasingly continue is the rediscovery of crafts that have been incorporated into design and architecture by Industry 4.0 and DIY culture. In this context, we can say that natural stone is currently experiencing a renaissance: natural stones that have long been confined to the limits of twodimensional floor and floor coverings in architecture and interior architecture, are now regaining their essence, a sculptural appearance in other words. This year, we will continue to see natural stones in their “three-dimensional” settings more frequently. We can say that a more local and more sculptural year is on the horizon in terms of natural stones. As the whole office, we tackle ecological and sustainable design as the principle element of our every project. In this context, the notion of “locality” that we have mentioned in the above question is the most important criterion of material selection for us. In the framework of natural stone selection, we try to use stones that are indigeneous to the region wherever possible. Natural stones are among the main materials that reflect locality in buildings in the best way possible, thanks to their textures and natural qualities. One of the current examples of this approach is our dormitory project in Tunceli, the construction of which is still ongoing. Here, we decided to use the region’s indigenous stones at the facades through a mechanical implementation. The region has its own stones in unique colors and shades pertaining to the limestone family. Even though they have been quarried for many years, these stones have neither catalogue names nor any inventory or cataloging studies that have been carried out so as to use them in different locations. Nevertheless, the region’s stones have been used for centuries in the structures and gravestones of the region. Therefore, we decided to reflect this tradition on our projects. We hope that the interest shown in these materials will increase with architects and designers opting for local materials, which will ensure both the continuance of local architecture traditions and the direct contributions of local manufacturers to the project and construction process.
natura | 105
dosya konusu | special coverage
NATURA SORUYOR...
NATURA ASKS...
-2019 yılının doğal taş trendleri nedir? -Projelerinizde hangi doğal taşları tercih ediyorsunuz, neden?
-What are the natural stone trends of 2019? -Which natural stones do you prefer in your projects and why?
Gencer Yalçın Ataköy Evi / House in Ataköy
StudIo Vertebra
Ataköy Evi / House in Ataköy
natura | 106
dosya konusu | special coverage
Ataköy Evi / House in Ataköy
Doğal taş kullanımı için dönemsel bir trendden söz etmek pek doğru olmaz. Ancak son 20-30 senelik post modernizmin uzantısı olan çağımızı ele alırsak, uzun ömürlü ve çevre dostu malzeme özelliğiyle doğal taşın mekânlara zamansız ve tok bir his verdiğini söyleyebiliriz. Yoğunlukla duvar ve zemin kaplaması için kullandığımız doğal taşla, günümüzde koyu tonlarıyla şık ve estetik bir görünüm elde edilmektedir. Bu yönleriyle de artık çeşitli aksesuar ve mobilyalarda olmak üzere bir mekânın her bölümünde tercih edebilmekteyiz. Katar Saray / Qatar Palace It is not quite accurate to talk about a seasonal trend when it comes to the use of natural stones. However, if we were to tackle our era as an extension of the postmodernism, which spans the last 20-30 years, we can say that it presents spaces with a timeless and fulfilling sensation thanks to its long-lasting and ecofriendly features. Natural stones, which we predominantly use for wall and floor coverings, currently allow for achieving a stylish and elegant appearance thanks to its dark tones. With these aspects, we are now able to choose them for any given part of a space, including various accessories and furnishings.
Katar Saray / Qatar Palace natura | 107
sektör | sector
DOĞAL TAŞ SEKTÖRÜ İLE ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİ BULUŞTURAN EĞİTİM PROJESİNİN BİR YENİSİ MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ’NDE GERÇEKLEŞTİ A NEW EDITION OF THE EDUCATION PROJECTS THAT BRING NATURAL STONE SECTOR TOGETHER WITH UNIVERSITY STUDENTS TOOK PLACE AT MİMAR SİNAN FINE ARTS UNIVERSITY Heval Zeliha Yüksel Mimar / Architect
İstanbul Maden İhracatçıları Birliği tarafından organize edilen, Mimarlık ve İç Mimarlık öğrencileri ile Doğal Taş sektörünü buluşturmayı ve doğal taşları yakından tanıtmayı hedefleyen “Doğal Taş Sektörü Sürdürülebilir Eğitim Projeleri” den biri daha 25 Aralık’ta Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Fakültesi İç Mimarlık Bölümü'nde gerçekleştirildi. Program kapsamında geleceğin iç mimarlarına doğal taşın tanıtımı yapıldı. Öğrenciler, çeşitli renk ve desenlere sahip doğal taşlar konusunda bilgilendirildiler. Zeynep Dilara Meşe tarafından İstanbul Maden İhracatçıları Birliği’nin tanıtımı ile başlayan ilk sunumda, sektör hakkında bilgi verilerek doğal taşların Türkiye ve dünya ekonomisindeki önemi açıklandı. Ahmet Bilal Uzkuç tarafından verilen sunumda, doğal taşlar ve üretimleri detaylı açıklandı. Daha sonra Doç.Dr. Nimet Öztank öğrencilere “İç Mekân Tasarımında Doğal Taş ve Mermer Kullanımı ve Trendler” başlıklı sunum gerçekleştirdi.
natura | 108
Another edition of “Sustainable Education Projects within the natural Stone Sector”, which are being organized by Istanbul Mineral Exporters’ Association with an aim to bring architecture and interior architecture students together with the natural stone sector and to offer an in-depth look at natural stones, was held on December 25, at Mimar Sinan Fine Arts University Faculty of Architecture, Department of Interior Architecture. In the scope of the programme, natural stone was introduced to future interior architects. They were informed of choosing natural stones, of which we hold a wide spectrum of colors and patterns. Delivered by Zeynep Dilara Meşe in order to introduce the activities of Istanbul Mineral Exporters’ Association, the first presentation featured information on the sector and further emphasized the importance of natural stones both for Turkey and the world economy.
sektör | sector
Sunumların devamında ise öğrencilere doğal taş, mermer döşeme ve duvar kaplama tasarımı ve uygulamasını öğretmeyi hedefleyen atölye çalışması yer aldı. Öğrencilere bir otel projesi verilerek, konseptlerini belirleyip giriş, resepsiyon ve lobi mekânları doğal taş kullanarak tasarlamaları istendi. Atölye sırasında öğrencilerin tasarım konseptlerine göre seçmiş oldukları taş/taşların mekâna uygun olup olmadığı, hangi yüzey işleme şekillerini kullanabilecekleri, doğal taş ile başka hangi kaplama malzemelerini bir arada kullanabilecekleri, Türkiye taşlarındaki renk ve desen alternatifleri hakkında daha detaylı bilgiler aktarıldı. Bu bilgiler ışığında öğrenciler tasarımlarını el çizimi ve çizim programlarını kullanarak görselleştirdiler.
The presentation delivered by Ahmet Bilal Uzkuç on the other hand gave place to detailed explanations on natural stones and their productions. Afterwards, Assoc. Prof. Nimet Öztank delivered a speech for students entitled “Natural Stone and Marble Use and Trends in Interior Design”. Following the presentations, a workshop study has been carried out with an aim to teach students the design and implementation of natural stone and marble flooring and wall cladding. The students were assigned a hotel project and asked to determine their concepts and accordingly design the entrance, reception and lobby spaces by using natural stones. The workshop gave place to more detailed information on whether the stone/stones that the students chose according to their design concepts were suited to the space, which surface treatment techniques they could use, what other coating materials they could use together with natural stones, along with color and pattern alternatives of stones of Turkey. In the light of these pieces of information, students have visualized their designs through hand-drawing and drawing softwares.
natura | 109
sektör | sector
MERMER ARTIKLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ ÇALIŞTAYININ İKİNCİSİ ANTALYA’DA DÜZENLENDİ THE SECOND EDITION OF THE REUSE OF MARBLE WASTE WORKSHOP TOOK PLACE IN ANTALYA
İstanbul Maden İhracatçıları Birliğinin düzenlediği, Mermer Artıklarının Değerlendirilmesi Projesi Çalıştayının ikincisi kamu ve özel sektör temsilcileri ve üniversitelerin öğretim üyelerinin katılımıyla 19 Ocak 2019 tarihinde Antalya’da gerçekleştirildi. Çalıştayın açılış konuşmasını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakan Yardımcısı Mithat Cansız gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen ikinci çalıştay kapsamında MAPEG Doğaltaş Mermer Daire Başkanı Mümin Aydın ve Prof. Dr. Atiye Tuğrul moderatörlüğünde, mermer artıklarının agrega, çimento, cam, seramik ve plastik sektörleri başta olmak üzere değerlendirilebileceği 10 ana sektör ile birlikte artık mevzuatı, teşvik ve desteklerin neler olabileceğinin belirlenebilmesi için farklı disiplinlerdeki katılımcılarla oluşturulan 12 grubun ilk çalıştayda yürütmüş olduğu çalışma ve raporlar katılımcılarla sunum olarak paylaşıldı. Sunumlar sonrasında soru-cevap bölümü gerçekleştirilerek ortak noktalar belirlendi.
natura | 110
Organized by Istanbul Mineral Exporters' Association, the second Workshop for The Reuse of Marble Waste Project was held in Antalya on January 19, 2019, with the participation of public and private sector representatives and universities’ faculty members. The opening speech of the event was delivered by Mithat Cansız, the Deputy Minister of Energy and Natural Resources. In the scope of the workshop’s second edition, which is moderated by Mümin Aydın, the Natural Stone and Marble Depar tment Head of MAPEG (The General Directorate of Mining and Petroleum Affairs) and Dear Prof. Atiye Tuğrul (PhD); the par ticipants have been presented with a presentation demonstrating the studies and repor ts that had been carried out in the first workshop by 12 groups consisting of par ticipants from different disciplines, who aimed to determine
sektör | sector
Çalıştay programının sonunda, MAPEG Genel Müdür Vekili Mehmet Bıçkıcı bu çalışmanın çok değerli olduğunu ve tüm fikirlerin önemli olduğunu vurgulaması üzerine çalışma gruplarının ve katılımcıların fikir birliği ile sunmuş oldukları beklenti ve önerileri toplanarak değerlendirilmesine ve rapor olarak paylaşılmasına karar verildi. both 10 primary sectors including aggregate, cement, glass, ceramics and plastic, which would allow for the reuse of marble waste, and the related waste legislations, incentives and support programmes.
The presentation was followed by a Q&A session, which paved the way for designating the common grounds. At the end of the workshop programme, Mehmet Bıçkıcı, the Deputy General Manager of MAPEG, stressed that this workshop was of great value and all the opinions on this matter were of great significance, which accordingly led to the decision to evaluate and share in a report format the expectations and proposals put forward by the work groups and participants through consensus.
natura | 111