Kuzgun ve Leş

Page 1


KUZGUN VE LEŞ ahmet bırak buayakları

ZiNE YERALTI Mayıs 2016

2


İçinden çıkanın mektubu dur

3


-

Odada aynalar ve geçmişin çocukları şimdi eski fotoğraflar ve nefret bu sadece ama bu bir zehir de aynı zamanda ve rengi sarı hisset dudaklarından taşan nişastayı ve kanı sonra gözlerinde eklemler ve sevmeyi öğrenmenin vakti var sonra gözlerinde tirtirtitreşen bir ses-

Burası bi kulübe fırtınalar çöken bir çölün ortasında ve ne bir kapısı var ve ne bir pencere sadece ağaç kütükleri sıra sıra ve fotoğraflar bir masa ve ve bir karanfil masanın üzerinde ve kitaplar kitapların arasında b ir mektup var Burası bir kulübe ve çölün ortasında bir kulübe burası fırtınanın sesi var kendi dışarıda pencere yok fotoğraflar var burada ve bir ayna asılı tam karşımda fotoğraflar yok aynalar var burada bir bir dönüşüyorlar bana Ve benden olan ne varsa her yandan sarıyor aynalar işte içte böyle bir yer var kaçamayacağım yer burası çölün ortasında bir kulübe gördüğüm her yerde her yaşın bir fotoğrafı var Yolumuza Altay dağı da çıksa yürüyelim tamam mı -tamam öyleyse Altay dağına da geri yok İçinden çıkanın mektubudur Ağaç kütükleri dönüyor arkalarında yüzler var macun gibi kıvrılıyor ağaç dudaklar ve suretler 4


-sen kimsin NEREDEN bileyim her yerde aynalar var aynalar d a yüzüm yüzüm benim değil ben kimim ben kimim Bir hazinemin olup olmadığını soruyor suratlar ve kim olduğumu nereye gittiğimi bir hazinemin olup olmadığını soruyor hazine nerede bir hazinen var mı bu boşluk değil çöl kumu çöl kumu Ve ağaç kütükleri dönüyor arkalarında yüzler var macun gibi kıvrılıyor ağaç dudaklar ve gözler ah şimdi de sesler -sen kimsin Bu ses yabancı değil bu benim sesim bu dudaklar benim macun gibi kıvrılıyorum kaynaşıyorum kendime bir birbirine bu suratlar benim yüzler kaynaşıyor birbirine kaynaşıyorum bu ses yabancı değil sesim kıvrılıyor bir macun sesim yüzüm kaynaşıyor bir macun yüzüm

5


Bu ses benim ve aynalar dökülüyor her yanım suratlar dökülüyor u m ve aynalarda görüyorum kendimi yüzüm gözüm bir macun karışıyorum ellerim ayaklarım karışıyorum kendime ve kendime korkular üretiyorum gelin ahali bir korku dükkanı bu Kendime korkular üretiyorum nakış nakış nakış korku bunlar korku kilimlerim korku dokulu ve korkuya bakıyorum bu karşımda dikilen apaynalarla dolu bir korku bu Aynalardan bir adam bu korku denilen her yanında aynalar var kımıldadığında dökülüyor anılar fotoğraflar gibi her biri ayrı çerçevede ve gözlerine bakıyorum gözlerinin eklemleri tıkırdıyor çenesi bir böceğin çenesi ve gözlerine bakıyorum gözlerinde eklemler var tıkırdıyor çenesi bir böceğinki gibi Adam saçılıyor her yanda yansımalar şimdi kırık aynalar ve paramparça bir anılar yumağı her böceğin anıları bunlar bir sabah yatağından bir başkasıdır ulan böyle uyanan ve saçıyor kırık aynalarını anılarına uyanan yüzler akıyor ayna ayna duvarlarda her yanı suretleri sarıyor insanların tanıdık tanımadık bir n bir surat

6


Suretler içinde kalıyor gözlerim bir aciz bir soytarı bir vahşi köpeklerin sırtında ve bir kadın ucube ve bir çocuk korkak ucubenin ve korkağın mektubudur ve yaşlı yaşlı saçları Bir bir saçıldı parçalar ve bir bir toplaşıyorlar yeniden kırıklar saçan adam bana bakıyor kendimi görüyorum sesinde adım var öldür diyor ağzında biriken hecelerle ve dökülüyorlar harf harf öldür diyor bu itbark köpeklerin diliyle sesleniyor işte bak köpekler saçılıyor gözlerinden irili ufaklı ve tüyleri yoluk aynaların içinde buldum seni tanrım ne kadar güzel saçların bir ejderhanın nefesi dilinden taşan ve köpekler saça saça tükürükler saçar gibi sağa sola ve yularında bir tasma takılı tasmanın ipi adamın boynuna dolalı öldür diyor bütün seslerle öldür kendini Ejderhanın diliyle ve köpeğin öldür diyor bedenini öldürecek yoksa o seni tehditlerin en fenasıyla karşımda dikili ejderhaların ve köpeklerin tanrısı -öldürülmek istiyor oysa dağa doğru kervanı güden ?kim

7


Saldırıyor dişler ve diş izleri her yerde saçılıyor tükürükler gibi kan duvarlarda şimdi katilin adı yazılı leş ve üşüşmüş bir karga sürüsü bu insanlık şimdi etinizle beslediğiniz tanrıyı dizginleyin de görelim bakalım etinizle beslediniz etinizle varın dağın altına Ama !dur !dinle bi’ ölme dur dinle bu bir mektup sadece ve içinde senin adın yazılı senin adınla yürüyen bir mektup bu kelimelerin hicreti bu hece hece aklın duymadığı iki yandan yürüyor kervanlar bir o yana bir bu yana öyle bir kayboldu ki ayak izleri köpeğinki karıştı benim izime dağ bizi yutacak ayrışalım ayrılsın tüm yüklerimiz birbirimizden kaçalım bu bir yenilgi bir yenilgi bu tüm yaşananlar imkanım olsaydı kaçardım elbet öldürmek zorunda kalmasam kendimi Ama ben vazgeçtim yolundan dönenin mektubudur Ah can bu bir rüya iyileş öyleyse hayattan o geliyor ormanda tapınakların hemen yanında yaşayan

8


Lat uzza menat şu adama bak bir mağara bu sığındığı evinde sokaklar var ve çölde bir iz dağa giden yolun hemen ucunda bir mağara bu sığındığı içinde aynalarla çevrili bir adam dikmiş gözlerini bakıyor tam gözünün içine içine mağara bir boşluk içinde üstünü örtüyor boşluğun mağaranın içinde duruyor ah lat uzza be menat menat Şimdi köpeklerin giremediği bir duruş bu mağaranın önünde geçemediği bir duruş köpeklerin mağaranın önünde ve kimse giremez buraya burası bir duruş mağaranın önünde burası bir duruş bu mağara hem odanın içinde hem odanın kendisi ve aynalarla çevri adam da içinde ve dışında aynı zamanda ve gözgözeler gözgözeyiz gözlerimiz aynı yerden aynı yere ve ayrı yerlerde ve karşı karşıya hatta ve içlerine içlerine bakıyorlar bu bir rüya bir rüya değil bu bir rüya bir rüya sadece ve bir rüya bu tüm yaşananlar burası bir mağara ve bu oda mağaranın duruşu

9


ve ben duruyorum mağara nın ö n ünde içindekoskocabirtrajedinin Unutmak diye bir şey yok durmaktır o durmaktır onunla yan yana zaten kurtulamazsın hiçbir zaman hiçbir şeye yan yana bu sefer sadece durursun onunla böyledirişte Ve ben de duruyorum birden fazla olarak bir mağara oluyorum bir köpek ve bir avcı göçen içten içe Akmıyor yine sular kesildi kelime kelime güneş ve harfler çengeldir de en çok söyleyemediklerim takılıyor Şimdi sırtımda aynalar saçan adam gözlerinin yaşlarından ve parmaklarının aralarından şimdi sırtımda ve ipler ipler bir kuklayım ben varlığın koltuk altlarında ha !leş bir dans şimdi bu dans dört ayaklarının üstünde bir dans şimdi tüm bu olanlar salonun salonun tam ortasında bu bir el mi ellerimin arasında bu bir rüya bir rüya değil bu bu bir bu bir rüya ve dans gecenin bir vaktinde ki dışarıdan havlıyor sokaklar ve kanalizasyonlardan geçiyor ses musluklardan akıyor havlıyor sokaklar ve ben dans ediyorum salonun tam ortasında

10


Bir boşluk bu ellerinden tuttum ve öpeceğim biraz sonra saçlarından tutup dudaklarını öpeceğim bir boşluk ve bir rüya bu yaşananlar gözlerimde gözler var benim ve gözlerimde gözlerim bakıyorum üstelik bakıyorum ah !şenlik Bu bir şenlik örtü ve bu bir örtü şenliğin üstünde şenlik var boşşlukta ahali yetiş si n hızırla ali kurtarmak için beni kendimden ah öldüreceğim kendimi İpler çıkıyor göğe bulutların arasında parlıyor çelik çelik ve kuşların göremediği kesen kanatlarını ipler var göğe yükselen ellerimde izler var ah sırtımda bir gulyabani elinde kukla tahtası ipler sarkıyor üzerime üzerime ki yaralar ellerimde İsayı hatırlıyorum ah iplerin kestiği ellerim var benim isayı hatırlıyor kelimelerim ve yanaklarım senin benim kahkaha at diyor bana kahkaha atıyor ellerim sırıt diyor manyakça boydan boya çekiliyor gözlerim Altay dağını hatırlıyorum ağla diyor ulan ağla ağla pis pis dudaklarını yala sonra köpükler saç lan diz çök hahaha kahkahaları benim dudaklarımdan çıkan ve ateşi ellerimle tutuyor köpek 11


Onun sözleri benim sözlerim ah sevgilim sev beni diyor çünkü aklı aklı aklı bana sev beni akıllı sevgilim sev sevgilini ben senim ben senim kandırıyor diliyle uzun ve ince diliyle ah !yılan ilk günahın ayeti kopar ulan elmayı kopar diyor kopar kopar kafamda sürekli böyle konuşuyor tanrılar atarlı atarlı benim kafamda zaten tanrı böyle bir şey sürekli atarlı atarlı ilk günahın ayeti konuşan kopar diyor elmayı sen de koparacaksın o da koparacak elma da sensin yılan da atla cennetten bu bir rüya sadece uyanma ah mışıl gözlerin insan ben bir rüya ah tatlı dilli sevgilinim ben senim okşa saçlarımı ah karnımdan aşağı akıyor ellerin Gözlerini kapat bırak benin gözünüm elinim senin elinle tutacağım ateşi bu tenin altında yanan bir ateş ateş kullar diriliyor bir bir yularlarında berzahın geçmişin hayaletlerinin hayaletlerin izinde yürüyor bir bulut bulutun üstünde ağlayan bir duvardan akıyor zaman ulan bu bir rüya diye bağırıyorum İsanın çölünü hatırlıyorum Muhammedin çölü Musanın çölü çölde doğdu peygamber burası bir mağara bir mağarada burası bir mağara tüm yaşananlar bir mağara çölünden uyanıp Altaya koşan 12


Anakaradan kopuyorum içe içine toprağın ve içine kırlarına doğru çöllerinden içinden çıkanın mektubu olsun Yanaklarımdaki kancaların çekiştirdiği bir acı bu yolculuk tüm ipleri göğsümü kese kese gerilen üzerimde ve yanaklarımdaki kancaların çekiştirdiği bir acı bu yolculuk tüm iplerimi kesecek bir taş bu yolculuk

13


Tren garının karşısında bir pencerenin dibindeyim eski bir alman binası tavanları yüksek ve karşımda yan yana dizilmiş sarı ışıklar var arkasında işte gar ve bir minare ileride sesDans ediyor camdaki yansımam bu kelimeleri yazıyor ellerim kafam ve gözlerim yüzüm kafamda ve ellerim ellerim ceplerimde yazıyorum tırnaklarımın ucundan ucundan bacaklarıma Ve yüksek yüksek tavanlar demiş miydim Burası bir tımarhane - hayır camdan dışarı bak Ah sırtımda sırtımda sırtımda!!ah sırtımda sırtımda bütün yükü sırtımda kamçılarının izi -bırak yularımdan bırak beni yularımdan tutan ellerin kadar suçlusun ah sırtımda elleri

14


Yanaklarım ve ellerim kancalar bunlar ve ipleri boğazımdan dolaşıyor konuşamıyorum boğuyor beni kamçılarım nefes alamıyor um ,boğuluyor r b oğ uluyorum ell e rin yanaklarımd a a h kamçı bu kamç ı kam ç ı a – anılar siliniyor h! – atalarından miras bu miras sana kamçılar dağların yamacında çölden kaçamayanların ahları ulan atalarından miras bu miras sana kamçılar yularlarıyla yanamayanların ve uçurumlarda yaşayan ırkından miras sana bu kamçılar

15


ve pencerenin eskimişliği sarı izler ve akan şeffaflık !ah acı dizlerim çıplak ve çıplak dizlerim dizlerimin üzerine düşüyor ellerim yer sert soğuk ve pencereden esen rüzgar ah acıyor dizlerim sırtımda tüm istencim var benim acıyla çöküyorum yılan acıyla çöküyorum ayna tam önümde gözlerim bir aynanın içinde akıyor zaman Tersten akıyor ve zaman içten içe ve ayna ah ayna ve tam karşımda gözlerimde istencimin yükü sırtında durduğu bir köpeğin vahşiliği var ellerinde ve ellerinde bir köpeğin vahşiliği üstelik sırtında durduğu bir köpek var sırtında duran bir köpek ve çöküyor üstüne adam aynaya bakıyor içten içe içe doğru bir akış bu aynanın içinde zaman tersten akıyor ve işte tüm sahne şimdi tam önümde ejderha o bir nefes değil bir ejderha o bir ejderha kulakların ardından dolanıp ensende bir renk ah kırmızının bir sesi var bir ejderha o elinde ve köpekler birer ipler Kaburgalarımdan tutuyor tırnaklar ve bir çatırtı bu kütürdeyen kemiklerin arasından çıkan bir kütürdeme kaburgalarım ah bunlar lime lime kaburgaların sesi yankılanmakta ve ileride seskaburgalarımın dibinden tutuyor ellerim içime soktuğu ellerimle içimin derimin altından soyuluyorum ve tüylerim dökülüyor boynumdan ağzımın içinden çene kemiğimin dışından yanaklarımı yara yara parçalıyor kendimi ellerim ve kaburgalarımı ayırıyor ikiye bu ses kendi içimden çıkıyorum bu bir kabuk soyduğum soyunduğum bir kabuk bu ve yarılıyor etim bir yara tüm bedenim yarılıyor bedenim içimde - kütürdüyor varlık

16


Kuklacı bu sırtımdaki etimde çengelleri etimi yarıyor ellerim kuklacının elindeki bir bir kabuk sadece şimdi bu bir kabuk sadece şimdi kuklacının çengeller takıp çekiştirdiği kabuğumu yürüt kabuğumu dans ettir etim senin olsun ben içimden çıkanım şimdi ve kuklacının sırtındaki benim aynadan çıkmışlığım aynadan çıkmışlığım kuklacının sırtında ve kuklacı etimin vahşi olanın dudaklarına yapışabilirim ve dilimle dişlerini tek tek öpüp kulaklarına fısıldayabilirim tüm aşk sözcüklerini onun bana fısıldadıklarını en iğrenç olanı öperken fısıldadığı gibi şimdi sen dans et sırtımda ki sırtındaki benim içimden çıkmışlığım ve aynadan aynalardan çıkan ellerim tutsun en iğrenç sözcüklerle iliklerini derdim bu benim sensin ki sana kendimi parçalatıyor ellerim şimdi derdim benim tek dermanım

17


Ah şeytan dudaklarımdan ö p b u gece b e n i çünkü şimdi öptüğün sadece bi r k a buk Ah şimdi paramparça insan cesetleri arasında kaldı gözlerim sokaklarda kan bu kan kendini parçalayanların kanı bu kendini parçalatanların kendine aynalar saçan adamın gözlerine bakan ki ona bakan kendini gördü ah sözcükleri senin sözün olan ve elleri hükümdar kim ?şimdi Çok fazla titreşti çok fazla titredi kelimeler şimdi sakinlik ve sakince En çok söylemediklerim takılıyor boğazıma öyleyse dinle Bu bi’ ismi lla h ve rahim ve mağara dönüşü olanın yolu ve yolundan dönenin Öyleyse dinle boğazımı temizliyor ellerim tırnak lar ım la

18


Kendimi bulduğumda sırtımda bir gudubet domuz kafasıyla ki başının üstünde bir yılan duruyordu kuyruğu gırtlağının içinde ve havada domuz kafasının tükürükleri köpekler saçılıyordu etrafa ve bunlar aynadan çıkanın düşüydü de Tırnaklar gibi geçirmişti iplerini kuklacıydı ve domuz kafası bir tükürük damlasıydı başımın üstünde ve sırtımda oturmuş kıllı omuzlarıyla güdüyordu koyununu ah etim kızarmış bir pirzola kadar lezzetli şimdi ona etimi veriyorum iplerini koparmak yerine iplerinin tuttuğunu hediye ediyorum ona çünkü ben kaburgalarını yararak ve çene kemiğini kırıp kafasını bölen içinden çıkanım çünkü şimdi sadece bir kabuk olanı ona hediye ediyor ellerim ve sokaklar buyruğa itaat eden insanların cesetleriyle doluydu sokaklar odama doluşuyordu odam bir Alman binasının tren garının tam karşısına kuruluydu ve bomboş bir boşluk !ah .şluk her yerde

19


Boşluğun içinde çıkanın ismiyle yürüyor ellerim aynaya doğru çıkmak içinden kendimin istencin köpekleri ısırıyor onları ki her bakan onda kendi görüyor dışarı çıkmalı ve onu bulmalı bu odadan ki bir hapishane burası koskoca bir boşlukla burada köşe kapmaca ve içeride türlü türlü hayvan ve vahşet diz boyu dışarı çıkmalı ve kapıyı çarpmalı en çok kendime benzeyeni öldürmeli ellerim ellerim buyuran ilk sesi öldürmeli Ve çarpıyor kapıyı biri sokağın ortasında karga tulumba bir kavga çırılçıplak ellerim ayaklarım köpekleri öldürenin sesi bu duyduğum dokunduğumu söylüyorum ona ben boşluğa dokundum boşluğun peygamberiyim ben boşluğa dokundum diyorum bir karga gözlerimi oymak için bekliyor ah kalabalıkta biri bana biri bana biri bana neden böyle bakıyor ah karga ah karga ah karga ben bir karganın gözleriyim gözlerinde oyulmuş bir bir boşluk karganın sıratındaki bir boşluğum ben şimdi bir hırsızım hırsızlar arasında koşan bir dilenci ve allah rızası için düşlerinizi alan hayallerinizi satan ah bu bir delilik ayini ah bu bir mektup içten içe içime içime ah çıldırmış bir neslin tam ortasında bir şarkı bu kendi dilimle havlamalarla 20


havlamalarla ve bu bir mağara tüm yaşananlar tüm boşluk bir mağara ve içinden çıktığım içimden çıkan da aynı zamanda bu sokak sadece dışarısı ve istencin köpekleri ısırıyor tüm hayalleri ve diş izleriyle doluyor her yanı ki ona bakan kendini gördü tanrı geldi diye bağırdı insanlar tanrı geldi bacaklarımdan akan kanın rengi ne kadar ılık bu sabah bu nişasta ve akıyor bacaklarımdan Ben yeni doğmuş bir ceninim bir köpeğin rahminden üstelik üstelik bir erkek köpeğin rahminden bu da bir kabuk sadece tüm yaşananlar bu bir kabuk etimi saran sarmalayan ve kabuğundan çıkanın şarkısı olsun bu aynı zamanda ve kabuğundan çıkan şarkının Sokaklar öldür diyenin emriyle titriyordu ve insanlar bunu istençleriyle Gök gerçekten en çok dağa çıkarken parçalanıyor ve fırtınaysa aradığın çöllerde

21


Sıkılıyor bir portakal gibi göğüs ve kaburgalarından yeniden doğar mı can ah can ah mağarasında yaşayan ah ormanda tapınakların hemen yanında bu adımlar her biri bir öncekinin izini silerek nereye gidiyor çölde yalnız dolaşan Ah şimdi güneş bir şeyler söylüyor tepede bu ada bir ada burası işte ve na anıları fışkırıyor bir ebenin tam karşımda güneş yakıyor tepede tengrinin izi ve izin içinde bir nine anılar fışkırıyor kıvır kıvır dudaklarının içinde Yol beni nereye at burası neresi ve yol nerede deniz bile kaçan bir gemi şimdi ve anılar fışkırıyor bir ebenin dilinde ve şarkılar türkü şimdi

22


Bu bir kargaşa aklımın aklımın tam içinde bir kargaşa bu yollar birbirine girmiş işte bak bu bir harita değil bir örümcek ağı bu aklımda örünüp duran Bu bir kargaşa ve apaydınlanmış yollar üstüne yemin olsun bu bir karmaşa karga tulumba bir iz bu tarih öncesi kayaların sırtında bu bir kargaşa ve bu harita değil bir nine anılar fışkırıyor tam karşımda bir nine burası ada bir ada burası ve na Yolların çıktığı yerler geldiklerini taşıyor geldikleri yerleri taşıyor yolların çıktıkları yerler ve bir karmaşa bu aklımdaki bu gözler ah bu gözler bir karmaşa ve anılar fışkırıyor bir kadın ah bu bir nine bir ebe bu burada güneş ah burası bir ada ve işte çıktıkları yerlerde yollar gittikleri yerlere varıyor anılar fışkırıyor kadınlar burada ah bu bir an ve na Şimdi bir dağ yamacı ve ormanda bir ev bir kulübe duam Altay dağında bir mağara dedim tengri duy beni bir kulübe şimdi ormanında bana ah bu bir şarkı bir türkü bu bir ana bir ebe ve na bir ada burası bir ada bir ada bir ada bir adada buldum dağı bir adada bir !ah mağara Bir mağara burası bir oda bir salon bu bir boşluk -boşluğunu tanımlayamayan kapkara bir çıyanın sesini duydundu -boşluk psikolojik mi, bu yalnızlıktan, bu belki de işin yok ya o yüzden

23


24


Ah budala şeyh senin boşluğun sensin yalnızlığın ben boşluğa dokundum sen bir çıyan kapkara kulağıma giren bir ses bu çıyan ve ayakları kaç numara koca ayaklı! Koca ayaklı çıyan sen bir şeyhsin yürüyor dudaklarında bir böcek gemisi içinde nuh ve gerisi kalan tüm diğerleri koca ayaklı bir budala bu şeyh koca ayaklı bir mağara balığa gidiyor konyada bir şeyh ah burası bir ada bir ada ulan burası bir ve işte bir na bir mağarada buldum bu mağarayı bir mağarada bir ada buldum diyorum boşluğa dokunanın sesi bu boşluğa dokunanın sesi bu boşluğa dokunanın kimse duyamıyor ne bir ses duyuluyor ne bir mağarada uyanabiliyor insan Sanki bir mağara zaten içten içe bu bir şarkı ulan bir şakı boşluğa dokunanın sesi ulan bu boşluğa dokundum ben boşluğa dokunanın sesiyim ben bi mağara Güneş yakıyor simsiyah bir çıyan kulağımın içine fısıldıyor

25


Bu bir frekans kayması şimdi zamandan ve bir frekans kayması şimdi fısıldıyor bir ses kulağımın içine frekanslar karışıyor fısıldıyor bir ses kulağımın içine içine sağ kulağımın frekanslar saçılıyor cam ayna parçaları boşluk boşluk saçılıyor frekans frekans kulağımın içine akıyor çıyan -ya yumurtladıysa ah bu rası ana kara ah ada burası ada ada ah na burası kulağımın içi tam kulağımın içinde yumurta - peki ya ana kadar? ah baba Biraz doğusu eksikti haritanın biraz doğusu eksik ti biraz doğusu eksikti eksik doğusu eksikti haritanın hem bir yanı yırtık pırtık -utan utan kendinden ana kara üstündeki örtüden uzak dur utan kendinden ana kara üstündeki topraktan doğusu eksikti ve şarkılar ve bir dağ manzarası bu bir nehir kirli kirli her yanı toprak torak sadece yastığın en yumuşak tarafına yatıyor elin yüzün dilin dinle bak en çok yatağın en yumuşak tarafına kayıyor etin etin etin ve bak en çok yumuşak olan yerindesin haritanın ve bak dinle bu bir şarkı şarkıyı dinler doğusu eksik bu haritanın ve bir dağ manzarası burası burası -dağ yok dağlar kadar Bu bir frekans kayması kaydı menzil yolumdan çıktı ellerim yolumun dışı da içiyle aynı aynı 26


bu bir frekans kayması dedim ve kaydı tüm manzara yolumun dışı da içiyle aynı içiyle aynı yolumun içi gibi dışı da dışında bu bir frekans kayması kayması ve kendi kaydı görüntüsü bir manzara bu manzara ve frekans kaydı kaydı parazit parazit karıştı karıştı burası karıştı kafamın içi bir mağara ve bir altay dağı kadar bile tırman bana tırman tanrım bu bir frekans kayması şimdi yeter artık burası bir boşluk bir boşluk burası tam salonun ortasında ve dışarıda köpekler ve lat ve uzza be menat menat ulan demiş miydim? ne zaman demiş demiştin demişli mişliğim demiş miydim? ulan ve lat ve uzza ve menat Dışarıdan köpekler ve sesler burası kendini öldürenin dilidir dilidir Ve bir dehşetin ortasında tüm istencine saldırıyor saldırıyor ve bir de

27


Ve neyse işte neyse neyse ve neyse işte lat uzza menat bu bir frekans kayması frekanslar eşitlenecektir her halde ve lat ve uzza frekanslar eşitlenecek ve dışarıda tanrı emrediyor ve salonu terk eden ben ilk kez hazırım kendimi öldürmeye ve hatta bu bir intikamın en güzel en yakın anı yularımdan tutan ellerin kadar yanacak ellerin ve dilin konuştuğu kadar dilimden dudağımdan ve ellerim ben sana ne yaptın diye soracağım bana ve benim ellerin sen bana ne yaptı ah bu bir frekans kayması eşitleniyorum Bu bir frekans kayması ve eşitleniyor tüm seslerim şimdi yularımdan tutan ellerim kadar yanacak ellerin ve lat ayağa kalkacak ve uzza ve menat menat ayağa kalkacak tüm tanrılar tanrıların en yücesinin ölümünü izlemek için yerinden kalkacak nemrut ve yerinden kalkacak kartal burunlu adam ve fil başlı olan ve aslan kafalı ah midas ve umay ve tengri ah tengri boz kırın tanrısı mavi göğün Altay dağının dağların ulan dağların tanrısı tanrılar ayağa kalkacak en sinsilerinin ölümü için en çılgın ah en çılgın 28


en kanlılarının elleri kalkacak ayakları ayağa ulan kalkacak da ayakta ölecek kalksın ayağa tüm tanrılar en alçağı ulan en alçağı ah tanrılar ayağa kalkın ölüm size de geliyor Ve Rabbim öğret bana kendimi nasıl öldürür ellerim nasıl öldürtürüm sırtımdakini kendime nasıl yularından tutarım tutanın yularımı nasıl saklanırım bu mağarada nasıl karnım doyacak ve bu mağara nerede ben kimim öğretmen ben kimim rab Nasıl uyunur ve nasıl yürünür bu ağacın koskocaman bir ağacın hangi kökü tutunduğum güneş ne kadar uzakta ah Altay’ın tanrısı ben kimim ben kimim hangi dağın yamacı bu beni sırtlayan şimdi hangi dağın yamacındayım bu süt kanlı ya rab bu kanlı kanlı bir damla süt toprakta emiyor emiliyor bu toprak kanı emer sever sever hangi dağın neresi bu ben kimim nerede mağaramın damı damı çatısı ben neredeyim dışarıda öldür diyenin sesi koridorda çınlıyor ki her bakan onda kendini gördü bu benim iradem dedim ben istiyorum bu benim herkes kendine uzatır elini her kes kendine

29


her sırat bir köprü değil kimisi zaten cehennemin örtüsü örtüsü

Bu masal bir gün biter ve anılar kürek kürek taşırız bir mezardan bir mezara ah anılarımızı kürek kürek klavyemi yiyeceğim! yiycek ellerim klavyeyi yiycek ve nerenin neresinde ellerim gözüm dilim nerenin neresi ben kimim burası burası neresi ulan neresi dedim neresi neresi – ben deli değilim – demiş miydim? daha kaç defa demeli demişli mişliğim? –ah ben deli değilim ah deliyim deliyim –değilim, demiş miydim? – Neyse dedim ya da demedim şimdi dinle dışarıda köpekleri öldürenin sesi şimdi öldür diyor ki her duyan onun sesinde kendini duyuyor -öldür istencine sarılıyor - seni sevebilirim iğrenç şeyleri seversin sen sevdirebilirim sana tüm kefereyi tarla farelerini seversin sana lağımlarda yaşayanları gösteririm lağımdakini seversin seveceksin sevmelisin sev çok sert çok yumuşak tam senin için Lağımdakinin mektubudur

30


Ama bu bir darbe bir baskın bu frekanslar oyunu bir oyun bu bir oyun bir oyun - bu bir oyun, oyun oynuyoruz, hani tıpkı o filmlerdeki gibi bu bir cam elyafı güvercinler ve kaşıntı kaşıntı bir oyun bu kendimden kendime peygamberim id köpeklerin tanrısı benim benim o öldür dedim öldür öldür beni Şimdi ben içinden çıkanım içinden çıkan tanrısını öldürmek için kendinden çıkanım kendini öldürmek için tanrısından çıkan kendinden çıkan kendinden çıkanım ben tanrısından çıkan -şimdi

31


Ve sokaklar kan kan kan ve bir apartman kapısı bu çıktığı ayaklarımın mağaramdan çıktıktan hemen sonra işte bak hemen sonra kendinden çıkan bir tanrı ellerimde ölen şimdi bu bir kabuktu ve kabuğunu soydum tüm karanlığın karanlık dedim karanlık ve ıslak kabuğumu soydum dışımı soydum içimden çıkan benim ve sokaklar kan mağaramdan çıkan apartmandan burası haritanın bir başka yerinde bir boşluk bir boşluk tam ortasında Tüm sesleri açlıkla terbiye edenin yuları yanıyor eller onu tutan yanıyor yanacak tüm sesleri açlıkla terbiye edenin tüm sesleri susar ölür ulan ölür tüm köpekler ve sokaklar kan uyanır insanlar ölürse tanrılar tanrıyı öldürmek ben-tanrıyı kendini öldürmek demek cesareti olana öldür kendini öyleyse burası bir bahçe ana karadan uzak bir bahçe burası bir havuz içinde ve erik ağacı ve bir köpek bağlı bağlı bağını yiyen köpek uykusunda bulaşan

32


Bu bir rüya cini sözleri ayet ayet ulan burada burası bir köpek ve hırlayan rüyadan rüyaya tanrıyı ısıran bir köpek bu -tam arkamda lan şu anda ki bağlı değildi köpek de yoktu ben demeden önce burada ve hırlayan ve şarkı söyleyen bir kız balkonda İnsanlar sürüler sokaklarda şimdi ve tanrının peşinde –tanrı yeryüzüne indi oysa sadece bu onların kendileri kendi kendilerini sürüyorlar insan sürüleri ve öldürüyorlar insanlar ı tanrının istenci Tanrının istenci bu konuşan ben-tanrının ortasında her şeyin bir havuz var dolmayı bekleyen sokaklarında insanlar ve itaat bu sadece bir yenilgi bir yenilgi ve içinden çıkan için şimdi yalnızca bir kendisi ki yularından kurtuldun sen kabuğunu soydun bir yaranın içinden çıktı bu ben şimdi öldürebileceğin kadar zayıf kendi tanrın bu senin için ölmeye gelen

33


Ve ellerin boğazında bir yuva bu içinde dönen gözlerin döndüğü yer içinde bir yuva bu bir mağara bu bakan sana bakan sana bir mağara bir rahim bu gözler suratının tam ortasında yular boşlukta derin soyulmuş sesin etin lime lime içinden çıkarken kum da çıkar dipten içinden çıkarken bir de anahtar olsun elinde parmaklarının arasında araları ah kalabalığın ortasında tanrılarına el kaldırdın onların tanrılarına el kaldırdın boğmaya çalıştığın tüm bir dünyadakilerin tanrısı ulan o dünyanın tanrısı elrik ülgen umay ah Altay’ın tanrısı aşkına lat uzza menat çöllerin tanrısı aşk aşk aşk ulan !ah tüm tanrıların aşkına benim olanı salıversin ulu olan Bir bakış bir an olan bir olan ve hep beni benden sal öyleyse var olmak sürekli çok zor Bu bir yakarış benden bene bir özür bir af bu kendimden kendiye ama bu bir çarpışma bir mektup beni bene çarpan bir fırtına ve bir mağara bu Altay dağında ve bir düş bu tüm yaşananlar ve bir rüya bu bir rüya değil bir bir rüya bu

34


Tüm tanrıların aşkına bu sokaklarda yaşananlar tüm bir kalbin içinde ve gezegenler ve uzayın boşluğu tam salonun ortasında tüm evren ve boşluğun kendisi sokağa çıkanın yemini olsun kendini bulduğunda öldürecek ve istencini kabuğuna sahip olanın kopardığın iplerine boğulsun boynu boynu elleri bilekleri kopardığı iplerine gömülsün boğulsun istencin köpekleri ıslığıyla açlığın açlıkla ölecek kırıntılarını dökmediğin bir ev burası kölelere yer yok fareler kaçın bu evde yemek yok fareler kaçın bu evde yemek yok yemek yok çatısında pireler bitler güvercinler yok burası bir bahçe bir ağaç bu bilmediğim dillerin bahçesi bilmediğim hayvanlar bilmediğim böcekler bilmediğim dilleri var yaprakların ve boşluk salon sokaklar sokaklarda tanrısının peşine takılmış insanlar insler ve anlar ve işte burada yürüyor sokaklar sokakların üzerine önlerinde bir çoban kuzu postunda olan ah dişleri ve aralarında diş izleri köpeklerin tanrısı bu her bakanın onda kendini gördüğü görünenden kaçan için ise bu sadece bir cinayet sebebi

35


İşte şimdi boğuluyor istencin nefesi ellerinin ellerimin arasında ve parmak aralarımda araları ve işte bir istenç savaşı bu iskambil kağıtları uçuşur kumar ki kumar kumar bu tüm yaşananlar Boğuluyor gözleri ve dilleri dili boğuluyor istencin elleri ve bu bir yakarıştı şimdi bir kusuntu kus ey içimdekini içimde bildiğin ne varsa Ve insanların korkusu bir ölüntü şimdi çökmüş içten içe bu şimdi bir boşluk korkusu tanrısızlık korkusu ölen tüm tanrılar aşkına öldürülen ve ölen tanrılar aşkına allah aşkına allah aşkın ölen tanrıların izleriyle yaralı kalpler kalpler ölen tanrıların izlerinde yürüyor ayaklarınız her ölenle ölenin ölen tanrılar peşinde ölümsüz olanın da tanrısı var bu tanrıların savaşı istencin ve görünenle meyenin ve bir yol var yürünecek hem ateşin hem buzun ortasında yeşil olanın aşkına

36


Bu bir yakarış ellerime güç ver diye boğarken kendimi ve bir yakarış bu dilime güç ver diye boğarken kendimi ve yeşil olanın aşk ına -çünkü tanrılarına saldırdın pazarlık bu bir pazarlık tüm yaşananlar el sıkışanların pazarlığı bu bir ticaret ulan yaşamak ve şimdi kölelerin arasında zincirlerin en paslısında yatıyor bir ayak bir bacak kalça bel ve kollar ve boyun ve kafa ve kafa şimdi kölelerin arasında yatıyor istenç bu bir pazarlık köle pazarında 5 para benim ederim bu kendime 3 para bir somun ekmek fazla 2 para su 1 para nefes vazgeçir kervanı bu dağ yutacak bu Altay mağaralarında bana da yer var ama seni yutacak kervanı çevir köpekleri durdur bu dağ onları yutacak

37


Ve bir köle pazarı bu tüm yaşananlar aramızda seninle senin benimle benim aramda tüm bu dağ ve işte el sıkışacağız bu gece bu zincir çözülecek sen benimsin köle ve insanların önünde diz çök seni ellerimle boğacak bu ellerin diz çöktüğünün ellerindesin ve insanların önünde diz çök tüm sözlerini havla postunun altında havla bu sokaklarda ağaçların etrafında ve arabalar var sokaklarda insanlar korkma köpekçik bu senin doğan dört ayağının üstünde koş sokaklarda deniz kıyısında arabalar bu kargaşa -köpekçik alay edenlerin seslerinde salya salya bir köpek gibi havla tanrıya tüm çıldırmışların arasında bir yol var tüm yaşananların arasında kervanı döndürürsen bir yol var tüm yaşananların arasında arasında bir yol tüm yaşananların ve ne ateşin ne buzun değmediği ortada yol gel buraya gel sakin bir göç bu içten içte gel sakinliğe

38


Ve kuşlar burada dağlar atlar sokağın köpeği kurt olur burada gel sokakta bir köpek dağda bir kurtsun ve kuşlar burada kafesler içinde kafes ler Orası bir kafes kedilerin orada ve buradan asıl olduklarını gör zaten Ve orada ve burada seninle benim aramda bir dağ var yol dağlık yani ortada ortada ama kuşlar da ve kurtlar ve tilki kirpi kaplumbağa ve kurbağa ortada dağların arasında tüm yaşananlar ortada tüm aradığımız mağara mağara ve aman yarabbi ne manzara Ayıklanıyoruz birbirimizle çarpışa çarpışa ayıklanıyor ellerimiz ellerimizi bitlerimizi pirelerimizi ayıklıyoruz birbirimizin karşılaştıkça karşılaştıkça ayıklanıyoruz birbirimizden ve birbirimizi ayıklıyoruz kendimizden liğinden Ayıklanıyoruz karşılaştıkça ayıklıyoruz birbirimizi birbirliğimizi biri leri ayaklanıyoruz ayaklanıyorum ayaklanıyor ellerim ayaklarımdan kopuk bir manyaklık lan ha ha ha lan! ah manyakça tüm yaşananlar tümü manyakça

39


Seni o yola götüreceğimi söylerken yine de senin yuvaların kadar mağaralar ve köpeklerle yürüyor kervan kervanın kendisi bu kervanı salma Altay dağını deleceksek de birlikte delelim dağı delecekse köpeklerimiz kurda biz de beşerden insana bir yol da yol da bizimle birlikte yolda unutma yol da bizimle birlikte yolda yol da yolda yol da yolda dağı delecekse yol delecek üzerinde yürüyen ayaklarımız yolu delecekse yol delecek biz bir kervan önümüzdeki kargaşanın izi bulaşan yüzümüze gözümüze çok yakın duruyoruz lan uçuruma aşağısı hep boşluk bu bir köprü yaşamak alttan dereler kadar ateşler ve gök dahi tutuşmuş bir mızrak akan giden oradan oraya ulan daha ne diyeyim

40


Oturalım konuşalım geç karşıma - açım konuşalım gözlerini aç - açım aç gözlerini bu koltuk bu masa ben ve sen sen sen bu koltuk da masa da sen ve ben adını koyan tüm kitaplarda sen bir karanlık bir kurban ve ben seni öldürmek kendisini öldürmek ins ve an geç otur şöyle bişey diycem bu bir delilik ayini sen ve ben bu koltuk masa ve odanın içi duvarlar ve duvarlar bu koltuk bu masa ve odanın içi bak gözlerime bu bir delilik ayini bu gece burada bu bahçe ve bu masanın üzerinde ve kuru bir havuz hemen dibinde bir köpek bağlı dibine bağlı değildi üstelik ben demeden önce ve tam burada bir köpek bağlı bağlı

41


Oturalım konuşalım geç karşıma - bağ – lıyım - bu – bir – ağaç – bu – bir – erik – ağacı oturalım konuşalım gözlerime bak bu dağ demir demir kervanı çevir konuşalım sonra bu oda bu duvarların içi burada bir çöl burası bir sokak arası bir ev bir oda salon hatta ve dışarısı kahvehane araba araba tamircileri var burada ve variller bir çöl burası bir sokak arası bir ev bir salon ve ortasında bir boşluk hatta kervanı çevir konuşalım masa da sensin sandalye de sandalyede ki ol an d a sensin cevabın nedir konuş şimdi konuş Bu bir kesilme bu bir darlık bu bir kesişme birbirine doğru bütün heceler ve bir kelime kelime Alan daralıyor bu çarpışma bir üzüm ağacının dalında ve bu üzüm ağacı bir erik ağacının yanında ve bir köpek bağlı Otur konuşalım bu sandalye sensin bu masa ve bir salyangoz kıvrılıyor aklımın tam ortasına yumuşak çok yumuşak ve ıslak ve bir salyangoz kuruluyor aklımın orta yerine bu kabuk sert bir kaya kadar sert sert benim de kabuğum vardı ne yazdığımı bilmiyorum dilim bir türlü varmıyor öldürdüm ulan kendimi bir bir boğarak tüm ne istediklerini hepsini bir bir açlık bu adı sanı bir dağ kadar yüce ulan açlık bu 42


!ulan ahhhhhhh !lan dur bi dur bi dur bi dur dur bi dur bir şey var göğü delen kafatasım var bi de kafatasım boynumun üstünde duran !an saçmalamayın bu bir şiir değil sivilcemi sıkıyorum pis pis kan ölüm filan !an demiş miydim? vallahi ortam süper bir köpek bağlı harbiden ve bir adam bağlı harbiden !ah lan demiş miydim? yazamıyor ellerim Alan daralıyor bu yağmur sonrası Kendinden ayrılmaya cesareti olana bu bahçe bu duvarlar daralıyor alan daralıyor bu yağmur sonrası Kapının bir yarısında gidebilen kapının bir yarısı gidebildi kapının bir yarısı gidebildi

43


Alan daralıyor bu yağmur sonrası her yer daha bir çamur kazabil diye toprağı toprağı

Şimdi bir köstebek toprağın içinde kökler ve tohumlar dişleri ve elleri bir köstebeğin şimdi içinde köklerle bir ağacın içinde bir köstebek bizim rehberimiz ancak yağmurdan sonra kaçmak için bahçeden bir köstebek ancak elinde bir harita olan köstebeği taki –p etsin biz şimdi Burası içerisi bahçe dışarıda ve bir köpek hala bağlı bu sefer camın dibinde bir tablo var karşı da tam karşıda siyah bir hayvan içinde ve dişler üçgenler beyaz beyaz diziliyor ve dişler üçgenlerle değişiyor bu bir resim bir hayvan bu havada ve ağzı açık beyaz üçgenler şekil alıyor içinde kirli bir rüya bu tüm yaşananlar rengarenk bir uyanmışlık ve soğuk ve ışık değişiyor güneş en çok üçgen bayrakların içinden geçerken yoruluyor renkli renkli bir uyanmışlık bu camın önünde asılı duran parça parça üçgenler şekil alıyor ve bir koltuk bu uzun üstünde oturduğum bir gri kirli kirli yerler ve halı halı simsiyah bir ahşap evin içinde macun rengi yeşil bir köşe ve pembe kırmızı koltuklar dizilmiş iki adam kendilerine bakıyor arkamda bahçe ve bir köpek bağlı şimdi tam da camın dibine 44


üzümler ve salkımlar bunlar olmayı bekliyor beyaz bir tablo bu siyah bir hayvanlar içinde tam ve bana bakıyor

45


Yağmurla birlikte uyandı bu sabah ellerimde tuttuğum kadarıyla bu sabah ellerimde uyandı yağmurla ve yağmur yağdı bir köpek vardı ıslandı ve bir köpek vardı gözlerine sinmiş içinde bir köpek vardı kadının kadının içinde bir köpek vardı ve bağlıydı dişinde bir yara diş izleri yüzünde dudağı yarık bir kadın vardı içinde bir köpekle birlikte ve bağlıydı köpek şimdi giden izleri olsun ve dişlerinin izleri yüzünün orta yerinde ve dudağı yarıktı bu bir rüya değil ben deli değildim bir gece vakti dün gece ben deli değildim bir sarhoştu tüm sözlerim mum ışığında ve yazarken bir kelime bi kelime daha ve anlatırken kelime kelime bir köpeğe ne olur ıslandığında ve içine bir köpek girince insan insan mıdır dişlerinde izler ve alnında bir yarık ve dudağı yarık içinde bir köpek girince bir köpek nasıl girer insanın içine bu bir tohum bir tohum bu her hayvanın tohumu kendi içinde dönüşüyor etimiz hayvana hayvanlara dönüşüyor içimiz hayvanların içine bir insan doğar mı ki bizden de onlara O bir hayvan konuştum içimde bir köpek o tüm istencimin içinde bir oda dolusu koskocaman bir boşluk beynimin dolu olduğu kadar boşlukla dolu olan bir oda bu içi boşlukla dolu beynimin içinde bir boşlukta yürüyebilir ellerin bir hayvanın yürüyebilir dört ayağı birden o boşluğun içinde ve boşluğun içinde bir hayvan var karanlık boşluğun rengarenk bir uyanmışlık ve simsiyah bir rüya gibi karşımda duruyor Duruyorsun

46


geç otur hayvan Yolunmuş kıllarının altında ışıldıyor etin çürüyor etin ulan tüylerinin dökülmüş yerlerinden bakıyor gözlerin gözlerin klan köpürüyor kendi dişlerinle ısıracak olan seni konuşuyor kendi dişlerinle ısıracak olan seni dinle içinden çıkanın mektubudur dışı sen Bir kabuksun sen bir hayvan üzerime yapışan sırtıma yapışan çıplak yolunmuş etinle seni bu gece kurban edecek olan benim bu gece bitecek bu rüya bu gerçeklik rengarenk bir gri bu tüm yaşananlar bu gece bitecek ve uyanacaksın ölüme Yalnız bir sandal kalacak geri yüzecek suyunda yüzecek bir sandal kalacak sadece geriye sonra ölmek aynı olmayacak bir daha ve dinle seni kendi dişlerinle ısıracağım yolunmuş yerlerinden bakacak gözlerim Yumak yumak saçılsın havaya diye kılların kılların kendi boynunu ısıracağım kendi dişlerinle kendi dişlerini ısıracağım kendi dişlerinle seni kendine öldürtecek ellerin benim ellerim le ölecek diş lerini ısı rac ac ağ ı m dişlerinle senin 47


aşağıların en aşasına indim senin için en derinde o pis lağımın dibinde yatarken buldum seni kaybolduktan sonra binlerce binlerce girmeden çıkmadığım tüm yolların haritası şimdi elimde elimde bu inin tüm haritası benim elimde benim yazdığım bir hikayenin yırtılan sayfasında buldum seni İçimin tüm tüm içimin tüm çıkmazlarına girdim ulan senin için izini takip ederken kaç kez kayboldu ellerim ve dilim gözüm kaç kez kayboldu g Neş nerede güneş nerede bir kaybolmuşluktan öte gitmedi hiç bir şey ama her yön bir yere çıkar ölümdü yakalayan yolumu bir nehirde yüzen ölüler gördüm yollarda bir nehirde yüzen ölülerle yüzdüm o nehirde tutunarak tüm yapamadıklarına yaptıklarına zorunda kaldıklarına tutundum da ölümü yürüdüm g Neş nerede ve nerede bu haritanın eksik yeri aradığım hayvan nerede

48


Bir gece durup dururken karşıma dikilen gözlerini karanlıkta seçtiğim bir köpek bu dediğim ve bir aynaya dönen odanın ortasında kayboluveren bir yuvarlak aynanın içinde odanın tam ortasında gözlerime bakarken gördüğüm ve kaçıveren sanki saklanıp fısıldayan -ben yokum Şimdi karşımdasın aşağıların en aşağısına indim senin için bu gece ben seni öldürmeye geldim Havlayarak dua et tanrına ki sokakta şimdi insan sürülerini sürüyor bir çoban gibi köpeklerin tanrısı senin tanrın ki sen o sun ve benim tanrım kendi ellerinle öldüreceğim kendimi dişlerimi kendi dişlerinle ısıracak dişlerim kendi içinden çıkanın mektubudur çıkıp kozasını yiyenin annesini yiyerek büyüyenin mektubudur dizlerimin üzerine doğruluyorum kendi karşımda ayaklarımın üzerine doğruluyorum sesimin sahib i ve sesimin ve sesimin sesimin sahibi sesimin sahibine adadığım bir kurban sesim öldürecek ellerim beni yularımdan tutanı bu gece dizlerimin üzerine kalkıyorum ayağa ayağa kalkıyor ellerim bu gece kendi karşımda işte dinle ritimler vurulacak erbain çemberinde ritim akarken dizden dize kıpkırmızı bir halı bu serilen dizlerin dizlerin altına

49


Çemberin zirvesinde bu gece yuları tutanın dansı var dansı var bu gece yularları tutanın erbain çemberinde kırkların içinde duman bir konteynır kadar yoğun içinde içinde doğunun kafası bu akan kabloların içinde içinde duman çıkacak delik yok duman içerde içerde kafamın içi şimdi bir kamyon ve konteynır içinde içi de konteynır içinde altı kişi 7 konteynırın içi altı kişi ve duman duman bir kişi konteynırın içinde 7 duman çıkacak yer yok daralıyoruz yere daralıyor daralıyoruz dünyaya doğru bu bir alçalış gürültüler içinde ve kalabalıklar içeride bir yerlerde 7 kez deldim ben kendimi yedi kez deldim ciğerlerimi etimi damarlarımı yedi kez kestim ben aklımı sesimi sesimi kestim ben 7 kez mühürledim dudaklarımı bu çığlık ondan bu kadar yankılı çıkıyor yedi kez düğümlendi ne varsa içimde içimde bir konteynırın içinde yedi kez duman çıkacak yer kalmadı darlıktan

50


Alçalıyoruz içe ki yedi kez deldim kendimi içe yedi kez kesildi tüm neyi varsa dağıldı birleşti de yedi kez daldım içeri tam üç saniye her biri 21 21 saniyede buldum ben tanrıyı içimde bir köpek kılığında ve sokakları saran korkunç vebanın ciğerleri içinde yirmi bir saniyenin ve köpekler dışarıda içimde ve dışımda sokakta ve odada ve boşluk tam her şeyin ortasında bu karşımdaki benim tanrım bu karşımdaki gözlerine baktığım bir hayvan bir köpek suratı bu aklımın içinde bir domuz bir kuzgun ve leş bu bir kuzgun ve bir leş gözümden akan gözünden akan bu bir kuzgun şimdi baktığım içine bir kahve fincanının içindeki izler gibi aklımın içindeki izler yürürken her seferinde kapalı tüm yollar ve içinde çok içinde yedi delik var bu adamın varmak için yakaladığı yerlerinle yakaladın sen de onu yine her zamanki gibi her belanın renginde gözlerin her birinin renginde ayrı ayrı ışıldıyor tüm belalarla birlikte ve tüm şarkıları söylemiş saçların tüm şarkıları rüzgarını toplayıp her yüksek dağın sözlerin bir mağara senin bir mağara sözlerin bir mağarada doğdun sen sen bir hayvan bir mağaradan doğan şimdi diz dize bu erbain çemberinde bu darbuka bir darbuka bu aklımda çalan çalan beynimin tam içinde 51


bir çember bu hiçin tam ortasında tam ortasında erbainin tam ortasında bir tilki bu dolaşan ayak izlerinin arasında bunlar anılar yerlere dökülmüş bak burada kağıtlar kağıtlar çamur boydan boya burası bir mağara bir mağara burası bir mağara burası bir mağara burası bunlar anılar yerlere dökül müş bak burada kağıt lar kağıt lar var yerlerde bunlar kendilerini çeviren duvarlar bunlar içeri içeri bakan gözler bunlar kaşların altında şimdi diz dize ellerimiz bak dinle kervanı döndür döndür kervanı geriye burada bir şeyler tersten akıyor boşluğun tam içinde tersten bakıyor zaman bakana tersten söylüyor sözlerini burada bu boşluk çok fena tam kalbinin ortasında Allahın bak görüyor kelimelerin birbirlerine baka baka ayıklanıyor burada kelimelerin soyuluyor soyunuyor saçlarını yakıyor etini dökülüyor gözlerini akıyor buraya buraya buraya tam kalbini ortasına akıyoruz daralan yerlerimize altın sürüyor ellerin öğreten ellerin altın sürüyor ayrılan yerlerine yırtıkların ve çatlakların sen sıvıyorsun sen sıvıyorsun birbirimizi bizi bize duvarcı bu ismi sana veren kim bizi birbirimize sıvayan ellerin kimin burada çatlakların arasında tutunuyor ellerimiz birbirimizin ellerine bir yamaçta koşuyor ayaklarımızın bağı ve altı üst üste dizlerimizin de altında ve bilek burada çatlakların arasında sıvadığın da sıvanan burada 52


Bambambaşka bambaşbaşka dillerde kaçıyorum bana bi r mağara lazım babambaşka dillerde bir mağara lazım bana bambaşka bir mağara derin çok derin beni içine alacak kadar ve gözlerimi sokaklar sokaklar içinde bir mağara isterim Altay dağında sokak sokak geziyor sokakları ellerim ellerimin üzerinde bir kaplumbağa bu ayaklarımdaki yerlerde kaplumbağalar her birikintinin içinde gördüğüm günden beri bu yollar hep daha dikkatli ve ritim ne derse o yazar bu klavye bir kumaş bu serilen yerlerine sokakları n bu kan kan rengi bir örtü bu serilen pencereden dışarı bak bu istencin köpekleri öldürülmüş olan ve bunlar ins ve an onlar gibi onların kaldığı yerde birbirlerininin elinden bu gece onların – ölümü kendilerine öldür diyenin suçu bu ben-tanrının suçu bu kırmızı bir halı serilmiş kırmızı bir çanta be bir çember erbain çemberi ritim n e derse o olur bu gece ve üstü açık seyreden insanlar bir soğuk bu esen arada üstü açık hiç erbain dönüyor bu gece ortasında bir boşluk dönüyor salonda bir boşluk dönüyor burada dönüyor hepsi birbirinin peşinde dönüyor zaman ve dönüyor ne varsa geriye kalan boşluğun içinde dönüyor zaman gömleğin bu kapılan boşluğa seni de çeker işte çeker çeker içine içine bu boşluk gömleğinden tutup çeker seni zaman burada döner de döner her şeyin başı her şeyin sonunda burada burada zaman dönüyor zaman kendi peşinde dönüyor her şey burada tanrıların 53


yaşadığı yer burası göğün ve denizin tanrıların yaşadığı yer intihar eden sürüler içinde çobanların yaşadığı yer burası tanrılar dağı bir küre bir rahim ve köpeklerin yaşadığı kendine secde bu boşluğun içinde anca kendine döndüğün her yer peşinde peşinde sen kaçamazsın bu yol seni götürürse götürür götürmez se götürmeyecektir hiç bir yere gitmelerin de gittiği günler de günler de tanrıların yaşadığı toprakların dümdüz uçsuzluğunda yürüyor gezginlerin kervanı bu gezginlerin kervanı köpeklerin köpeklerin tanrısı burada yaşayan ins ve an işte bu yüzden tanrıyı öldürmeli insan kendini bu gece bekletmeden ve beklemeden kervanı döndürmeyenin yolu bu altay dağı kuşatacak bir çember gibi erbain bir erbain çemberi kuşatır çölü içinde bi r altay dağı bir de mağara ve boşluk boşluk yutar kervanı köpeklerin kervanını yutar Altay dağı gözlerimden bakan gözlerimden bakan milyonlarca gözden bakan öğretmen kuşak kuşak dolaşan içinde ve dışında yol alan yol alan gezgin en çok yürümüş olanı hem de çölü hayal ettiği adımlarla yürüyen bir rüya bir rüya -en çok da rüyalarda yürüyen bir gezgin rüyadan rüyaya o bir gezgin ve bu bir mağara bir rahim bu dağ bir rahim mağara mağara dışarı çıkabilenin sözü olsun Altay da yıkılır yıkılacak tam üstüme üstüme kervan yıkılacak tam üstüme bir kervan yürüyor ellerim çölünde altay dağının altaydan çıkanın sözü olsun yürüyecek bir diz var elimde tam karşımda bir göz bir kervan içinde bir kervan bir kervan var içinde gözlerinin baktığım bir ayna bir 54


ayna ayıklıyor ellerimi tenimi bir kervan bu yutan ayıklanan Parçaların saçıldığı kırmızı bir halı bu dünya ulan kırmızı bir dünya yusyuvarlak bir yuvarlak uzayın ortasında uzay bir huni akan aşağıya aşağıların aşağısında sokaklar var içinde tüneller zamanın dönüp durduğu seni bulduğum yer evrenin neresi benim nerem evrenin seni bulduğumda durduğun yer boşluğun neresi ve karanlığın içinden çıkan bir damla karanlık bu ne göz görür ne kulak Zanların hepsi siyah bir yelek şeytanın kalbi bir yelek üzerine giyene saçılanlar melek kanadı üstü siyah altı beyaz

55


Bu onun bana söyledikleri mağaradan çıkan kelimeler ben olana konan ve benimle uçan - mağarandan çıkan kelimelerinin rengi kanatlarının rengi aşağıda ne varsa yukarıda olan çarpışma ne kadar büyükse o kadar büyük yıkım ve yeniden olan :bir... :iki... :üç...

56


Bu bir örtü üzerinde kırmızı yeşil bir örtü kirli kirli bu bir örtü görünmeyenin renkli ve gri örtünmeyenin içinde mağara kumu duvarlar yosun dışında bir güneş mağaradan tilkiyi ateş kaçırır ve su çıkamayanın altında kaldığı bir mağaradır altta olan içeride olan bu yosunlu hazine dışarıda - bir hazinen var mı? Erken uyananın cebinde bir çakmak olsun kendi mağarasını yakmak için

57


Bir rüya bu tüm yaşananlar insin ve hayvanın üzerine her biri kendi rüyası hayvanın tüm yaşananlar tek bir benin ya tüm tanrıları öldürecek ellerin yalnız kalacak sonra ya kendini öldürecek de yine... mutlu son yok Mağarasını yakanın mektubu olsun öyleyse kendini öldürmeyi seçiyorum kelimelerle bir bir sıkıp bir macun gibi doğacak tüm kelimeleri içtekinin hayvanın tüm böğürtüleri kendi diliyle çıkacak da gırtlaklarından tüm hepsinin ve bir böğürtü olacak bu yalnızca tüm söylediklerim Hayvanın tüm kelimelerini yazıyorum sana bir bir bunlar onun sözleri böğürürken ağzından kaçırdığı ve gırtlağında bir çift el kendinin eli kendi boğazını sıkan sıkan bu bir ayrışma bir ayıklanma bu karşılıklı bu bir soyunma -kollarımı bırak kendini kendinin kollarını tutanın sözleridir

58


Kopan bileklerin sokaklara taşan kanın sebebi istencin köpekleri bunlar sokaklarda rüya rüya bulaşan bir arzu var hazzın peşinde insanlara saldıran sokaklarda insanlara ve hayvanlara en çirkininin doğurduğu bir adam bu senin bir kopyan üstelik erkek bir köpeğin rahminden doğuyor bu adam senin kopyan olan ve her bakan onda kendini görüyor tüm köpekler öldü bu kötü olanın kendisi öldür diyor bu ilk emrin ilkincisi bu kötü olanın sesi ve köpekler insanlar cesetler arasında yürürken en çok kendini öldürüyor insan sokaklardaki ve ona bunu kendi diyor tam karşısında dikilmiş kendine bakan kendisi bu bir ayna salonun ortasında ve ben-tanrı aynada öldür diyor ona kendini ve sokağa çıkıyor adam bir yağmur vakti her yer kan gökten kan yağıyor tüm insanların çobanı ve her bakanın kendini gören çoban yürüyor ve öldür diyor ins ve an sağına bakıyor soluna bakıyorve bir yıkım bu kendini yiyor ins ve an bu bir kopya tam karşındaki köpekten doğan

59


bir gölge bu -gölgesi olmayan bir adam

Bu bir rüya bir rüya bu değil bir rüya Bu bir rüya tüm yaşananlar bir rüya bunlar tüm olanlar uyan -ma

60


Ve yüz yüze gölgesiyle insan sokaklarında çölün ve mağaralar kuşatmış her yanı burası Altay dağının zirvesi rüzgar tepesi burası karşılaştığın yer gölgenle iri simsiyah gözleri parlak canlı bir iki yıldız kayıyor aklında bu burun kıvrımları ne güzel ve dudakları -m öp beni deliliğim tenini hissediyor ellerim seni görmek istediğim gibi yapacağım -işte yakaladım seni sana emreden sesim ben seni süsleyecek ellerim kendime bir armağansın sen benim -sus kollarını kaldıracak kırmızı bir kumaş serecek omzuna ve kaldır boynunu koltuk altların ışıyor göğsün tam istediğim istediğim gibi -otur diz çök hayran olduğun u n önünde diz çök bu gözlerin ağzını aç aç ağzını dilinden akan bu bir diş izi diş izi - !köpek

61


Bir diş izi tüm bu yaşananlar te bu bir oyundur dan başlayan ve cam elyafı kaşıntı kaşıntı -sadece bir oyun oynuyoruz ve örtüler bu bir çöp kutusu emrediyor bir ses kelimeleri söylüyor yazılmış olan konuşmasını istiyor köpek kendi diliyle salyalarıyla konuşuyor - kullan Bir salya bu akan duvara saçılan bu nişasta değil ulan gözlerinden akıyor zaman bir iki üç saniye bu olan olan ve bir sıkıntı bu bir kaynar yara dirseklerindeki Ağzından saçılan irin dağılıyor koşan çıyanlar var dudaklarında gözlerinin bu işte saç parçaları ve sana söyleneni duy -hazırlan Bir köpeksin sen etinle besle kendini bu gece de bitsin bitsin Seni istediğim şekle sokacağım bu gece omuzlarını kaldır al bu örtüyü saçların bunlar plastik - bu bir delilik ayini dön arkanı kendi kendinin kollarından tutanın sözleridir - kutsal çirkinliğin tükürük izleri

62


Küçük köpekçik çök ağzında bi renk bu kıpkırmızı akıyor renk dişlerini göster şimdi -hırla kalk ayağa yürü sakin ol bu bel değil itaat yerde ne var sevgilim ah sıyrılıyor dizlerin şimdi bu arkandan yaklaşan bir kurt bir kurt bu kuzunun tüyleri tüylerin yumuşak seni bir av yapıyor ellerin şimdi sadece rengarenk bir haz bu !ah sen bir lokmasın acıyla canımın içi bunlar etindeki diş izleri

63


Bir bataklık bu koştuğum şehir şehir odalar evler oteller arkadaşlarımın evi bahçeleri mekanları dağ tepe çadır kulübe köy evi bir bataklığın üzerinde kurulu hepsi durdukça batıyor batıyor elleri bu yüzden bir kervana yükledim hepsini tüm evleri arkadaşları ve mekanları kulübe ve bir bahçe bir de köy evi bir çölün üzerinde kurulu hepsi kum yutuyor bekleyeni ve mağaralarında kendine çeken rüzgarlar var çölün ve bataklığın içinde sarmaşıklar güzel gözlü güzel dudaklı güzel sesli kollarını uzatan sarmaşıklar bileklerini tutan ve çiçekler ve renk renk taş mesela işte hepsi birbirinin izi her çölün bir çiçeği aklın dibine ve her bataklıkta kopan da bir çiçek yapraklarının izinde 64


Katman katman ayrılıyor bu dağ tepedeki mağaraya girenin yazdıklarıdır ve en alta kadar katman katman ayrılan mağara boyunca kapkaranlık bir tünel burası döne döne hep aşağı ve ışıklar saçan kanatlar uçuşuyor bir rüzgar bu tutuşan bilgelerin mağarasında ateşten bir havuzda ateşten balıklar yüzüyor ve birleşiyorlar surete ol alevler tütüyor da ses oluyor ve katman katman ayrılıyor bu dağ tepedeki mağaraya girenin yazdıklarıdır Ağaç kökleri sarmaş dolaş mağaranın duvarları kökler sadece içeride karanlık ve duvarda bir böcek düşerken tutunduğum yerde tam avucun avucun içinde kıpır kıpır dıyor bir böcek tam avucumun içinde tuttuğum yerdeki köklerin duvar niyetine kıpırdıyor bir böcek tam avucumun içinde ve kanatları ateş uyandırıyor kardeşlerini duvarlar böcekler kadar geniş uçuyorlar kanatları alevler içinde ve bir ses bu duman sinen gözlerimin içine kanatların sesini duyabiliyorum bakarak sisin içinde alev sisi bu duman duman böcekler aklımı yakıyor bu bir mağara ağaç kökleriyle sarmaş dolaş aydınlanıyor tüm yol burası Altay dağının dibine iniyor 65


Dağı dolanıyor mağara içten içe bir mağara bu Altay dağında ağaç köklerinin içinde bir mağara ve böcekler uçuyor altın dağın tünelinde tünelinde alev alev aklım işte şimdi uçuyor göz bebeklerim benim de ol ateşten kanatları gibi böceklerin ve yürüyor ayaklarım ne elimde bir fener ne bir sopa böceklerin izinde yamaçlar dönemeç dönemeç kayıyor ellerimden tutunamıyorum bu mağara akıyor içe bir akıntı bu böceklerin izi gözlerimin izi akıyorum içinden türlü böcek türlü hayvan yüz gösteriyor duvarların sarmaşıklar gibi dolana dolana çember çember saran duvarları içten içte kökler kökler hayvanlara bürünüyor böceklere bürünüyor eklemler eklem eklem tutunduğum yer yanıyor elimin için için tutunduğum yerde yanıyor içim elimin içindeki bunlar diş izleri etimle beslediğimin galerisinde yüzyılların izlerini siliyorum ateş ile ateş ile sana ateşi getiriyorum hayvanın ini kendimi bir meşale yapıp ateşi getiriyorum sana hayvanın gözleri ve akı ve tendonları eti kası beli beli yanan etin kokusunda işitilecek bir kelime var elimde elimin içinde dikili içten içe bu bir jilet tam kalbimin üzerinde bastır bana ki ellerinin avuçlarını kalp kesilsin -sana ateşi kesik bir kalp içinde getiriyorum 66


Burada bir oda var bu altın sarısı değerli taşlar ve altın kaseler içinde –bir hayvan var içeride yumyumuşak ıslak sümüklü kıkırdakların izleri beyaz derisinin saydamlığı ve ayak ayakları sinsi gözleri yok kulakları yok ağzı ağzı var bir vantuz gibi kafasının altında gizli beyaz bir kurtçuk bu bir elin avucu içi kadar kaygan derisi zar gibi beyaz çizgiler kıkırdaklar arasındaki boşluk bu derisi beyaz ve sarı çevresiz halkalar bacaklarının arasında kocaman bir ağzı var değerli taşlar arasında yürüyor ve altın kaseler içinde onu yiyenin odasıdır bir lokmada boğazımdan geçerken yutkunurken kımıldayan yumuşak bir lokma bu yutarken onu bu odaya girenin mektubu iğrenç olana tutku bu bu bir tutku -hayvanı ye öyleyse ve tükür onu yeniden aldığın yere bu tükürük izleri falın olsun bu hayvanın ininde her bastığın yer izin olsun izi olsun vücudunda açılan hayvanın -vücudunda bir hayvan açılıyor bembeyaz derisi zar yumyumuşak yumuşak ve kıkırdak bir kırbaç bu sırtında ve kuklacının ipleri çenende etinde yanaklarında ve dudaklarında -aç ağzını yine döngünün aynı yerinde aynı kırbaç –yut -doyarsa gider mi? -doyur beni

67


Kırmızı bir boşluğa doğru çekiliyor kırmızı bir delik içeri içeri bu odada bir boşluk var kırmızı rengi şimdi bir iki üç saniye kendi içinde durup duruyor lar lar lar yankılar arasında altın rengi bir oda bu değerli taşlar kırmızı kumaşlar asılı duvarlarda bir hayvan geziyor peşinde iz onlarca bacaklarının arasında boydan boya bir diş ve ağız onu yemen için tek bir lokmada boğazından geçerken yutkunan bir seğirti var tadında iğrenç olana tutku bu bu bir tutku bu alev alev bir arzu aç ağzını yut -ma kapat ağzını dişlerin dişlerinin izine izine gözlerin aklının içine içine bu bir açlık yutkunmadığın her an bir açlık dişlerini sıkan boğazını örten gözlerini aklını kulaklarını bu bir açlık uyutan aç bırak onu öyleyse hayvanın ipini ger boğazındaki tat seğirenin

68


aç bırak onu

Hayvanın yüzünü kapat bağla gözlerini kurban ediyoruz kendimize bu gece kendimizi bu odadan açlar çıkabilir a ç l ı k ç o k f e n a aç kal ey can –ma aç ağzını yut dur sakin ol sak i n bu bir delilik ayini eskilerin tanrıları kafanın tam arkasında yenileri alnının ortasında orta yerde bir boşluk var bir boşluk boşluk var alnının tam ortasında kıpkırmızı bir boşluk söndür onu açlıkla alnının tam ortasında kıpkırmızı bir boşluk var salonun tam ortasında kendini boşluktan içeri at –ma at –ma –at! boşluğu kapat dişlerini sık ağzını ve bir boşluk bu ağzın suratının tam ortasında dişlerin diş izlerin bağla imgeleri ilmiklere boğ deliği kapa aç kal ey can -yala

69


Kollarımdan çengel çengel çekiyor yer eklemleri ayrılıyor aklımın parçalanıyorum tüm istenç bir bıçak parçalara ayrılıyorum aklın kıkırdaklarında çekiliyorum kapkaranlık bir delik burası kıpkırmızı çekiliyorum ellerim parmaklarımdan ayrı uzun bir kelimeyim uçan toprağın içine doğru burası bir delik yerin altı altı burası mağara mağara tünel tünel bir köstebek yuvası burası bir köstebek yuvası soğuk ıslak karanlık ve tadı yok hiç bir buğday tanesinin toprağın altında yatan burası bir bataklık eller kollar saçlar tutuluyorum ipler tünellerin içinde savruluyor et karanlık karanlık çarpıyor duvara duvarlar için için el avuçlar kımıldıyor boğazımda boğazımda bir şey seğiriyor bu bir lokma yutanın düşüşüdür

70


Sırtında diş izleri çamurun içinden çıkan dişler bunlar sırtını kesen ve ağızlar tam dirseklerinde kulaklarında ensende kapanan bu nişasta duvarlar akan kan elleri dizleri gözleri kan sırt yırtık yırtık bu el kırbacı tutan el kendi eli etin kendini yiyenin dizleri kanıyor etiyle beslediğinin dişleri kanıyor bu izler bu izler - kuduruyor kudurtu yer altının rüzgarları kesiliyor kalbin tam üstünde bu kurtçuklar gözleri ışıldayan tam içinde kalbin kalbin bu duvarların içinde parlayan tüm bu gözler o zar derili sarı sarı kurtçukların kurtçukların kesiliyorum kesiliyor sesi kolu ince ince çizgiler kan içinde yürüyor bir adam sokağın birinde karanlık ıslak ve soğuk gece kolları çizgi çizgi kan bir adam elinde bir bıçak yürüyor yanından geçiyorum gözlerime bakıyorum bu kollar benim bıçak bu elimdeki kalbe kesiliyor bıçağın izi bir uçtan bir uca kalbe kesiliyor akıl bu topraklar uçsuz tünel tünel yuvalar içinde kurtçuklar toprağın izleri fal izleri bunlar aklın içinde bir mağara yerin yerin iç i n de ulan yutkunanın sesi olsun iz ve karanlık bir uçtan bir uca çizik bir karanlık bu aklın çukurunda -çık !karşıma

71


Ağzım kapanıyor dişlerim sıkı sıkı yutkunmuyor boğazım tat yok kuru açlık bu Ses kesiliyor nefes kesiliyor yavaşlıyor zaman boşluk bile şeffaf şimdi Zar gibi kıvrılıyor hayvan buruş buruş ve kuru açlık bir renk gri ve hayvan kıvrılıyor kıvrım kıvrım bu istencin kurtçukları köpeklerin yemi bu kudurtuyor açlıklarını -aç susuz şimdi kudurtu Ses kesiliyor nefes kesiliyor zaman en çok burada tersten akıyor zaman bir akıntı arasından aklın 72


Toz kalkıyor sarı altın sarısı havada bir sis bu güneş sızıyor arasından taşların taşlar ayrılıyor duvarlar bunlar çöken toza sarı bir sarsıntı bu aklın tozunda kumunda hayvan sarı bir akıntı toz akıyor sarı saydam zar gibi incecik o kıkırdaklı derisi toz akıyor derisi ve bir sarsıntı bu huzur toz içinde bir huzur bu sarsıntı soluk toz ciğerlere yapışan bu aklın külleri geriye kalan ve mağaranın çölü dağa açılır bu dağın yamaçları içinde mağaralar ve zirvedeki mağaraya girenin yaşadıklarıdır bunlar dibe doğru bir akıntı bu tüm yaşa n an la r

73


Şimdi toz çökecek ve Altay’ın içinde kalacak -töz Sakinliyor toprak kökler toprağın içinde kımıldıyor suretler aslına dönüyor gizleniyor arkasına toprağın toz iniyor ateşten kanatlar ışıldıyor mağara boyunca korkuta korkuta bir birlerini yanıyorlar birer birer oda bir toz sakince kalkan bir toz incecik bir rüzgar çiziliyor üzerine ad ad isimler ve bir bir yok olmuş suretlerin isimleri bunlar sadece kelimeler harfler onlar da gider ve haz diner hayvan şimdi daha derine -kaçar

74


Burada bir koridor var bu ipler tepede ve birer kanca sarılı her birinde ucunda sıra sıra ipler buradan geçenin sözleri olsun jiletler sallanıyor gözlerin gözlerin önünde ve yerde dikenler kımıldayan karanlık tozun içinde çıplak ayaklar geçebilenin mektubu olsun ince ince lime lime parçalanan etin gördükleri bunlar aklın içinde Bir koridor burası burası bir koridor aklın içinde ve tuzaklar Ve sonra karanlığın içinde bir yumuşaklık boğazını saran sırtına yüklenen bir yumşaltı her yanında koltuklarının ensenin oralarda boğan bir yutkuntu bu her yanı saran pürüzlü Ve kurtlara yem ve dağda bir karanlıkta teslim olana kadar sürecek Ve menzile varanın karanlığıdır çöken bir bıçak bu elindeki etimin tam karşımda köpek Mayası tutarsa dileklerin kabul olur bu rüyada hep karşında sadece bir sen daha büyüğü gelmedi gelmeyecek düşmanlar içinde öldür lütfen kendini

75


bu gece

76


Ellerinle boğazına yapış damarları parmaklarının altında seğiriyor kasları kolları omuzlarında boğazını arıyor parmakları ellerinle yapış boğazına damarları seğirsin parmaklarının altında onları ağzına sok tek tek parmaklarını aç ağzını çenesini tut ayır kendini birden ikiye içinden çık işte tutunarak içinden çıkan kollarınla kendi omuzlarına ikiye yararak kendini çık dışarı ağzının içinden çıkanın yazdıkları olsun yazdıkların çık öyleyse dışarı çık kendim olan toprak su ateş çık dışarı ışık ve ateş ses ve ateş kelime kelime çık dışarı kurtsun kurt Çık ve öldür kendini kabuğundan yolunanın gösterdiğidir bu boğazına yapıştığım çık ve bak kendine bu boğazıma yapıştığım kabuğundan yolunanın gösterdiğidir çık ve öldür kendini

77


Bu düşen köpeklerin tanrısı üzülme sokaklar dolusu insanın önünde tanrılarıdır bu düşen köpek cesetleri ve insan cesetleri arasında ellerinde kan koskoca bir neslin bu düşen düşenlerin tanrısıdır dizleri üzerine düşen bu sarı bir tozdur tozdur dağılan ve sokaklar dolusu insan kadar köpek cesetleri bu salon bir boşluk ve bir boşluk bu salon -ve korkusu Nihayet

78


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.