Kimya Dergisi
İNOVATİF Kimya Dergisi YIL:7 SAYI:66 OCAK 2019
AKILLI MODANIN BİYOKİMYASI
EKİBİMİZ YAVUZ SELİM KART PELİN TANTOĞLU HATİLE MOUMİNTSA TUĞBA NUR AKBABA ÖZGENUR GERİDÖNMEZ MERVE ÇÖPLÜ HACER DEMİR NURSELİ GÖRENER RABİYE BAŞTÜRK ELİF AYTAN ÖMER AKSU SİMGE KOSTİK PETEK AKSUNGUR RABİA ÖNEN BAŞAK SULTAN DOĞAN İPEK AKHTAR MELİKE OYA KADER DİCLE OĞUZ SENA SAATÇİ SENA AŞKIM TEMİR MUAZ TOĞUŞLU EDA AKIN LEYLA YEŞİLÇINAR ELİF BERFİN KAVAK HİLAL KÖK
DERGİYİ OKUMADAN ÖNCE İnovatif Kimya Dergisi yazılarını herhangi bir makalenizde veya yazınızda kullanmak için yazısını aldığınız kişiye mail atarak haber vermek, kullanmış olduğunuz yazıların kaynağını ise dergi olarak belirtmek durumundasınız. Dergide yazılan yazıların sorumluluğu birinci derece yazara aittir. Bu konu hakkında bir sorun yaşıyorsanız ilk olarak yazara ulaşmalısınız. Dergide yer alan bilgileri kullanarak başınıza gelebilecek felaketlerden ya da işlerden dergi sorumlu değildir. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz yazıları info@inovatifkimyadergisi.com mail adresine göndermelisiniz. Gönderdiğiniz yazılarda bir eksiklik var ise editör tarafından incelenecektir. Eksik kısımları var ise size geri dönüş yapılacaktır. Dergi ekibi gönüllü kişilerden oluşmuştur. Dergi ilk kurulduğu andan beri böyle ilerlemiştir. Dergi ekibinde olan herkes bu kuralı kabul etmiş sayılır. Gelen kişilere en başta bu kural söylenir. Görevini yapmayan, dergide anlaşmazlık çıkaran, huzur bozan kişiler ekipten çıkarılır. Siz de bu ekip içinde yer almak istiyorsanız web sitemiz üzerinden kuralları okuyarak başvurabilirsiniz. Dergiyi okuyanlar ve dergi ekibi bu kuralları kabul etmiş sayılırlar. İNOVATİF KİMYA DERGİSİ
REKLAM VERMEK İÇİN reklam@inovatifkimyadergisi.com adresinden web site ve e-dergi için fiyat teklifi alabilirsiniz.
http://www.inovatifkimyadergisi.com https://www.facebook.com/InovatifKimyaDergisi https://twitter.com/InovatifKimya https://instagram.com/inovatifkimyadergisi https://www.linkedin.com/in/inovatif-kimya-dergisi-00629484/
REKLAM İÇİN REKLAM VERMEK İÇİN DOĞRU YERDESİNİZ reklam@inovatifkimyadergisi.com
KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİNİN TOKSİK ETKİLERİ
6
KETEN LİFİNDEN ENERJİ DOSTU MALZEME GELİŞTİRDİLER
13
KİMYASAL SİLAHLAR
15
GERÇEK LEZZETE EN YAKIN İLK LABORATUVAR ETİ ÜRETİLDİ
20
BİYODİZEL
22
EN YÜKSEK SÜPER-İLETKEN SICAKLIĞINDA YENİ BİR REKOR KIRILDI
25
GERİ DÖNÜŞÜM NEDİR?
27
NEDEN KİLOGRAM SONSUZA DEK DEĞİŞİYOR?
31
AKILLI MODANIN BİYOKİMYASI
33
BİR HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ NASIL ZAMANLANIR?
39
OKÜLER HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE NANOTEKNOLOJİ YÖNTEMLERİ
41
HOLLANDA'DA UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI ÇALIŞTIRMAK İÇİN KİMYA ÖĞRENCİLERİNİN PEŞİNE DÜŞÜYOR
47
KİŞİSEL BAKIM ÜRÜNLERİNİN TOKSİK ETKİLERİ Toxicon = Zehir Logos = Bilgi Toksikoloji, kimyasal maddelerin biyolojik sistemler üzerinde istenmeyen, zararlı ve olumsuz sonuçlar oluşturan etkileşimlerini inceleyen bilim dalıdır. Toksikoloji, zehirlerin kaynakları, canlı yapıdaki
(insan, hayvan, bitki gibi) fiziksel kimyasal ve biyolojik etkileri, zehirlerin toksikokinetiği, zehirlenmelerin klinik, kimyasal ve biyolojik tanısı ve korunmasından bahseden bir bilim dalıdır.
•Özel Toksik Etkiler • Mutajenik etki: Kullanılan ürünün ve ya ilacın DNA’da kalıcı değişimlere neden olması • Karsinojenik etki: İlaç ya da kullanılan ürünün kanseri başlatması, geliştirmesi ve ilerletmesi •Teratojenik etki: İlaca ya da kullanılan ürüne gebelik öncesi, gebe kalma esnasında ve ya gebelikte temas ile yavruda yapısal ve fonksiyonel hasarların görülmesi. Sağlığımız için zararlı kimyasal maddelerle her gün haşır neşir oluyoruz. Aldığımız gıdalardan soluduğumuz havaya, cilt bakım ürünlerinden makyaj malzemelerine kadar kimyasallarla dolu bir hayatımız var. İnsanlık tarihi boyunca güzellik arayışı toplumların vazgeçilmezi olmuştur. Cildimiz, vücudumuzun en büyük organıdır. Kullandığımız kozmetik ürünlerinin içerisinde de insan yapımı birçok kimyasal bulunmaktadır.
• 5324 sayılı T.C. Kanununa göre kozmetiğin tanımı ‘ …insan vücudunun epiderma, tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve genital organlar gibi değişik dış kısımlarına, ağız ve dişlere ve ya mukozaya uygulanmak üzere hazırlanmış, amacı ve ya yan amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek ve korumak suretiyle iyi bir durumda muhafaza etmek, görünümü değiştirmek ve vücut kokularını düzeltmek olan, saç boyaları ve saç açıcıları da dâhil…’ olan maddeler ve ya preparatlar şeklinde yapılmıştır. Günümüzde hesaplanan rakamlara göre bir kadın gün boyunca vücuduna ortalama olarak 515 farklı kimyasal uygulamaktadır. Bu gereksiz kimyasalları hayatınızdan çıkarmak organlarımıza düşen ağır yükü büyük oranda azaltacaktır.
Eylül 2002’de kozmetik toksisitesi konusunda oldukça uyarıcı bir haber yayınlamıştır. Haber şu şekildedir:
Güzelliğin Bedeli Ağır ABD Ulusal Meslekî Güvenlik ve Sağlık Enstitüsünün yaptığı bir araştırma, kozmetiklerde, 800 den fazla zararlı kimyasal madde bulunduğunu ortaya çıkardı. Kozmetiklerde kullanılan 2 bin 983 kimyasal madde üzerinde yapılan araştırma sonucunda, bunların 884 ünün toksik (zehirli) olduğu belirlendi. Bu kimyasallardan 774 ünün yüksek derecede zehirlenmelere, 146 sının tümörlere, 218 inin üreme bozukluğuna, 314 ünün mutasyona ve 376 sının deri ve göz rahatsızlıklarına sebep olduğu açıklandı. Kozmetik ürünlerin toksisitesini değerlendirilmesinde
kozmetik ürüne maruziyet, ürünün deriye temas edeceği yüzey alanı, lokalizasyon, uygulanan ürünün miktarı, uygulama süresi ve uygulama sıklığı, öngörülebilir ve öngörülmeyen maruz kalma yolları da dikkate alınmalıdır. Ülkemizde 2012’de Türkiye ilaç ve tıbbi cihaz kurumunca kozmetik ürünlerin güvenlik değerlendirmesinin yapılabilmesi için yol göstermek amaçlanarak; kozmetik ürünlerde güvenlik değerlendirmesine ilişkin kılavuz yayınlanmıştır.
6
Kozmetik ürünlerin kullanımına bağlı toksik etkiler;
Bu değerlendirilmeler belirli testlerle yapılmaktadır. Bu testlerin yapılabilirliği ile ilgili Avrupa birliği kozmetik tüzüğü 1223/2009;
• Lokal Toksik Etki: Tek bir (temas edilen) bölgenin etkilenmesi durumudur. Hassasiyet reaksiyonları lokal etkiye örnek olarak verilebilir.
• Bitmiş ürünler ve deney hayvanlarında test edilmiş ürünler • Bileşenleri, deney hayvanlarında test edilmiş ürünleri de yasaklamaktadır.
• Sistemik Toksik Etki: İlaçların tüm vücutta toksik etki oluşturmasıdır. Örneğin; yüksek miktarda parasetamol alımı ile karaciğer, böbrek vb. organlarda toksik etki görülmesi.
Bununla birlikte Russel ve Burch 1959 yılında yayınlanmış olan 3R kuralı uygulanmaktadır. 3R kuralı kısaca şu şekildedir;
edileceği en az sayıda hayvan kullanımı
•Replacement ( yerine koyma), hayvan testleri yerine alternatif metod kullanımı •Reduction (azaltma), mutlaka hayvan kullanımı kullanılmalıysa, kesin bilginin ve sonucun elde
•Refinement (iyileştirme), hayvanlara yönelik ağrı ve acı verici uygulamaların şiddetinin ve ya miktarının azaltılması ''Bütün maddeler zehirdir, zehirle ilacın tek farkı dozdur. ‘’(PARACELCUS)
•Akut ve Kronik Maruziyet Akut Maruziyet; ani ve kısa maruz kalma
daha uzun süreli olan maruziyet
Kronik Maruziyet; zamanla tekrarlayan ve sonuçları
7
Kozmetik ürünlerdeki ftalat, triklosan, 1,4-dioksan, paraben, etilen oksit, polisiklik aromatik hidrokarbonlar, başta kurşun ve civa olmak üzere
ağır metaller gibi pek çok maddenin toksisitesi değerlendirilmiştir.
Kozmetiklerdeki Metaller ve Toksisiteleri Metal toksisitesine bağlı kanser, solunum yolu hastalıkları, organ disfonksiyonları ve zekâ geriliği görülebilir. Kişisel kozmetik ürünlerin içerisinde bulunabilecek maksimum metal miktarları belirlenmiştir.
ürünlerdeki metal miktarları genellikle çok düşük düzeylerde olmakla birlikte (en yüksek 0,793 ppm) uzun süreli tekrarlayan kullanım durumunda maruziyet riskinin arttığı göz önünde bulundurulmalıdır.
Kurşun; güneşten koruyucular, fondötenler, ojeler, rujlar ve diş beyazlatıcı macunlar gibi pek çok üründe kullanılmaktadır. Toksisitesinde nörotoksik etkilerinden dolayı; konuşma öğrenme güçlüğü ve davranış problemlerine yol açabilmektedir. Aynı zamanda düşüklere sebep olabilmektedir.
Alüminyum; terlemeyi azaltıcı etkisi nedeniyle deodarant ve anti-perspirant gibi ürünlerde kullanılmaktadır. Bu metal meme kanserinin gelişmesine sebebiyet verebilir. İnsan vücudunun toksinleri için sahip olduğu birkaç önemli bölge vardır. Bunlar, kulak arkaları, diz arkaları ve koltuk altlarıdır. Toksinler buralardan terleme yoluyla atılır. Adından da anlaşılacağı gibi anti-perspirant (terlemeyi engelleyici) kullanımı koltuk altının terlemesini önlediği için toksinlerin dışarıya atılımını önler. Bu toksinler yok olmazlar.
Kadmiyum; kalsiyum metabolizmasını etkileyerek kemik hasarına ve böbrek hasarına neden olabilmektedir. Kadmiyum, bakır ve çinko zehirlenmesinde gastrointestinal bozukluklar, diare, kusma ve depresyon, görülebilir. Kozmetiklerde boya amacıyla kullanılan krom toksisitesinde ciltte döküntü, böbrek ve karaciğer hasarı, akciğer kanseri, solunum yolu hastalıkları ve ölüm söz konusu olabilir. Kromun toksisitesi oksidasyon durumuna bağlıdır. Kozmetik ürünlerde genellikle toksik olmayan ya da düşük toksisiteli formlar kullanılmaktadır. Biyosid etki amacıyla kullanılan bakır ise deride dermatit, burun ve boğazda tahrişe yol açabilir. Kronik bakır maruziyeti beyin hasarı, psikiyatrik rahatsızlıklar, depresyon, intihar eğilimi, agresif ruh haline neden olmaktadır.
Bunun yerine vücut onları koltuk altı lenf nodüllerinde biriktirir ve bu birim meme kanserini tetikleyici etki yaratır. Cıva; FDA ( Gıda ve ilaç İdaresi) tarafından cıva bileşiklerinin göz makyaj ürünlerinde kullanımına izin verilen miktarı 65 ppm’dir. (1 milyonda 65 g).Bazı maskaralar da koruyucu olarak cıva içermektedir. Sağlığa zararları incelendiğinde, cilt tarafından kolayca emildiği ve devamlı kullanımı sonucunda alerjik reaksiyonlar, deri tahrişi, nörolojik hasar, zehirlenmelere sebep olabildiği gözlemlenmiştir. Kozmetik maddelerde kesinlikle uzak durulması gereken kimyasallar;
Kadmiyum, krom, bakır ve çinko sabunlarda, saç kremleri ve medikal/medikal dışı kremlerde ve makyaj ürünlerinde yer almaktadır. Kozmetik
• Polietilen Glikol Petrol tabanlı bu maddeler kozmetiklerde genellikle kullanılırlar. Propilen glikol nemlendirici içeriği olduğundan nemlendiricilerde ve temizleyicilerde kullanılmaktadır. Genellikle bu maddeleri PEG harfleri ve yanında bir rakamla gösterilmiş olarak
görebilirsiniz. Propilen glikolün çok hızlı bir şekilde cilde nüfuz etme özelliği vardır. Bu sayede kimyasalların cilt tarafından emilmesini sağlar. Etilen glikol ise yüksek dozlarda çocuk şampuanlarında ve bebek duş jellerinde bulunur.
• Sodyum Loril ( Lauryl) Sülfat Yüz temizleyicilerinde, şampuanlarda ve banyo köpüklerinde bulunmaktadır. Kişisel bakım ürünlerinin yüzde 90’ında kullanılan bir madde olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlığa zararlı maddelerden biri olarak gösterilen SLS’nin en
bilinen etkilerinden biri ise cilt ve göz iritasyonudur. Şampuan, yüz temizleyici, duş jeli, akne ilacı gibi köpüren ürünlerin büyük çoğunluğunda bulunan SLS, kimi zaman özellikle cilt tipine göre çeşitli tahrişlere yol açmaktadır.
8
• Vazelin, Sıvı Parafin, Mineral Yüz ve cilt nemlendiricilerinde, serumlarda, maskelerde ve güneş koruyucularda ulunmaktadır. Bu petrol türevleri, yumuşatıcı özelliklerinden dolayı nemlendiricilerde kullanılmaktadır. Bu maddeler cildin üzerinde bir tabaka oluşturarak vücudun
kendi kendini nemlendirme mekanizmasına engel olmaktadır. Vazelin ise cilt etkinliklerini ve hücre olgunlaşmasını yavaşlatır, erken yaşlanmaya sebep olur.
• Formol Maskara ve tırnak cilasında bulunmaktadır. Kanserojen bir maddedir. Maddeler cilt üzerinden ve tırnak köşelerinden vücuda nüfuz eder. Manikür ve
pedikür gibi uygulamalarda formola maruz kalındığı saptanmıştır.
• D&C Kırmızı Pigmentler Cilt toniklerinde, şampuanlarda, göz farlarında, yüz pudralarında, dudak koruyucularında ve rujlarda bulunmaktadır. Bu pigmentler kömür katranından yapılan sentetik renklendiricidir ve ağır metal tuzlar içerirler. Çalışmalar bu maddelerin hemen hemen hepsinin kanserojen olduğunu göstermiştir.
Gözenekleri tıkayan bir etkiye sahiptir. D&C kırmızı pigmentler, sıklıkla yüzü pembeleştirmede kullanıldığı için elmacık kemikleri bölgesinde oluşan aknelerden sorumludurlar. En tehlikeli olanı D&C Red No. 9’dur.
• Paraben Methylparaben, butylparaben, ethylparaben ve propylparaben isimleriyle kozmetik ürünlerinin içinde yer alabilen paraben maddesi, bakteri oluşumu önleme, dayanıklılık süresini uzatmak (raf ömrü uzatıcı) için kullanılan bir koruyucu maddedir. Bakteri ve küf gibi oluşumların önüne geçmek için kullanılan parabenin araştırmalar sonucunda meme kanserine yol açtığı düşünülmektedir. Kanser hastalarından alınan biyopsi örneklerinde rastlanılan paraben, renkli kozmetiklerden deodorantlara ve şampuanlara kadar birçok farklı üründe karşılaşılır. 2004 yılında İngiltere’de Dr. Philippa Darbre tarafından yayınlanan makaleden sonra, parabenin meme kanseri üzerindeki etkisi de konuşulmaya başlanmıştır. Dr. Philippa makalesinde, 20 meme kanseri hastasından toplanan dokularda 20 ng/g paraben biriktiğini tespit ettiğini açıklamıştı. Konuyla ilgili yapılan diğer çalışmalar da parabenin meme kanseri riskini artırdığına dair sonuçları destekler nitelikteydi. Aynı şekilde 2006 yılında Japonya’da yapılan bir çalışma da, metilparabenin UV ışınlarına maruz kalındığında deride oluşabilen hasarları artırdığını ortaya çıkardı.
Ancak Türkiye’de de 2011 yılında yapılan bir açıklamada, parabenin zararlı olmadığı iddia edildi. Sağlık Bakanlığı paraben ile ilgili; • “Parabenler insan vücudunda östrojen hormonuna benzer etkiler göstermektedir. Ancak bu etkileri, östrojenin binde biriyle 10 milyonda biri kadardır. İlaçta ve kozmetikte en çok kullanılan metil parabenin etkinliği, östrojen etkinliğinin 2 milyon 500 binde biri kadardır. İlaçlarda ve kozmetik ürünlerde bulunan miktarıyla (östrojene uzun dönemde yüksek doza maruz kalmaya bağlı yan etkileri de dâhil) östrojenik etki göstermediği kabul edilebilir. Bu nedenle kanserojenik ve endokrin bozucu etki göstermesi beklenmemektedir. Ayrıca, parabenler ilaç veya kozmetik olarak kullanıldığında çok hızlı bir şekilde parçalanarak vücuttan idrarla atılır. Ağız yoluyla alındıklarında ise midedeki asit ortamı nedeniyle parçalanmaları yüksek olup kana geçen miktarı yok denecek kadar azdır. bu açıklamada bulunmuştur.
• Isopropil Palmitat, Miristat Nemlendiricilerde, dudak parlatıcılarında, dudak koruyucularında, yüz temizleyicilerinde, fırçalarda, göz farlarında, göz kremlerinde, göz makyajı temizleyicilerinde, maskaralarda, parfümlerde ve tırnak cilalarında bulunmaktadır. Palm yağından elde edilir ve genellikle cilt bakım ürünlerinde sentetik
alkol ile birleştirilmiş olarak bulunur. Isopropyl palmitat cilt tahrişine, deri iltihaplanmasına ve akneye sebep olduğu gözlenmiştir. Isopropyl miristat ürünün cilt tarafından emilimini artırması için kullanılır. Isopropyl propandan elde edilen yanıcı ve gazlı bir maddedir.
9
• Silikon Nemlendiricilerde, güneş koruyucularında, göz kremlerinde, temizleyicilerde, bronzlaştırıcılarda, göz farlarında, fırçalarda, dudak koruyucularında, göz makyajı temizleyicilerinde ve akne tedavi ürünlerinde
bulunmaktadır. Cildin kaplanmasına, gözeneklerin tıkanmasına yol açarak plastik bir ambalaja sarılma etkisinde bulunmaktadır.
• Lanolin Dudak koruyucularında, nemlendiricilerde ve dudak parlatıcılarında bulunmaktadır. Cilt gözeneklerini
tıkadığı ve akneye neden olduğu bilinmektedir.
• Triklosan Akne temizleyicilerinde, akne tedavi ürünlerinde, nemlendiricilerde, deodorantlarda, vücut şampuanlarında, diş macunlarında ve parfümlerde bulunmaktadır. Önceleri popüler bir antibakteriyel olan triklosan, sularda bulunan klor maddesiyle etkileşime girerek kanserojen maddeler olan
kloroform ve dioksine dönüşebiliyorlar. Cilt tarafından emildiklerinde ise doğrudan kanserojen etki yaratabiliyorlar. Cildi kurutabilmekte, gözeneklerin tıkanmasına yol açarak akneye sebep olabilmektedir.
• Gliserin Nemlendiricilerde, yüz temizleyicilerinde, diş macunlarında bulunmaktadır. Gliserin ya da gliserol vücut içindeki yağlarda bulunan bir şeker alkolüdür. Cilt bakım ürünlerinde yumuşatıcı, nemlendirici, emici ve yağlayıcı madde olarak kullanılır. Havadaki
nemi emme özelliği uzun dönemli kullanımlarda cilt kuruluğuna neden olabilir ve gözeneklerin tıkanmasına yol açarak cildin normal nefes almasını engeller.
• Setearil/Cetearly) Alkol Nemlendiricilerde, temizleyicilerde, fırçalarda, maskaralarda ve akne tedavi ürünlerinde bulunmaktadır. Tipik bir alkol değildir. Yaraların üzerine sürmek için veya alkollü içeceklerin bir parçası olarak tüketiriz. Yüz temizleyicilerinde
köpürme özelliğini artırıcı olarak kullanılır. Nemlendiricilerin cilt üzerinde kaymasını sağlar. Yine de gözenekleri tıkayıcı özelliği vardır ve bu yüzden akneye sebep olur.
• Setil (Cetly) Alkol Nemlendiricilerde, temizleyicilerde, göz kremlerinde, güneş koruyucularında, dudak koruyucularında, akne tedavi ürünlerinde ve maskaralarda bulunmaktadır. İlk olarak balina yağından çıkarılmış organik bir
yağ alkolüdür. Nemlendiricilerde yumuşatıcı ve yoğunlaştırıcı olarak kullanılır. Güçlü bir gözenek tıkayıcı olduğundan akneye eğilimli ciltlerin uzak durması gerekir.
• Ftalat Ftalat maddesi, plastik içeriği yumuşatmak için kullanılan bir kimyasaldır. Özellikle oje, parfüm, losyon ve saç spreylerinden
kullanılan ftalat, meme kanseri riskini arttırır. Ergenlik çağındaki kadınlarda göğüs gelişimine zarar verir. Bazı durumlarda parfüm içeriğinin içine karıştırılırlar.
• Trifenil Fosfat Trifenil fosfat (DYP veya TPHP) tırnaklar için kullanılan ojenin daha uzun süre bozulmadan kalması için kullanılan kimyasal bir maddedir. Bu zararlı maddeye maruz kalanlarda üreme bozuklukları gibi çeşitli gelişimsel bozukluklar meydana gelir. Hatta bu madde kısırlığa bile neden olabilir.
10
2015 yılında yapılan bir araştırma çerçevesinde yüzde 0,97 oranında trifenil fosfat içeren bir ojeyi sürenlerden idrar numuneleri alınır. Tırnaklar boyandıktan sonra trifenil fosfat maddesinin 10 ile 14 saat sonra yedi kat arttığı gözlemlenmiştir. Bu araştırma trifenil fosfat’ ın vücuda deri yoluyla
girdiğini kanıtlar niteliktedir. Bu maddeye göre fetüsün gelişiminin olumsuz etkilenebileceği saptanmıştır. Ayrıca kuaför salonlarında çalışan ve sürekli tırnak ojeleri ile çalışan insanlarda yüksek risk grubundadır.
• Parfüm Özellikle nemlendirici ve şampuanlarda kullanılarak hoş bir koku sağlayan parfüm içeriğinin doğal yağlardan elde edilmediği sürece sağlığa zararlıdır. Kozmetik ürünlerinin içine koyulan bu yapay kokular, cilt alerjilerine ve solunum
problemlerine yol açabilir. Hassas ciltlilerin özellikle uzak durması gereken parfüm içeriği şampuan, vücut losyonu, nemlendirici, kolonya ve saç kreminde sıkça karşılaşılır.
• Hidrokinon (Gümüş Sülfadiaz) Hidrokinon esas olarak kremler, nemlendiriciler ve temizleyiciler de kullanılan bir maddedir. Aynı zamanda saç kremleri ve tırnak kaplama ürünlerinde de kullanılan ve cilt beyazlatma yetenekleri olan yüz temizleyicilerde ve nemlendiriciler de bulunabilir. Avrupa Birliği, hidrokinon kullanımını yasaklamıştır. 2006 yılında Avrupa denetim birimi hidrokinon maddesinin potansiyel kanserojen etkisinin olduğunu duyurmuştur. Şu anda, Avrupa'da sıkı denetim altında kullandırılan hidrokinon maddesinin, yüzde 2 oranında kullanımına izin verilmektedir.
Hidrokinon ciltteki melanin üretimini azaltarak cildin güneşin zararlı ışınlarına karşı savunmasını kırar. Bu da normal olarak cilt kanseri riskini artırır. 2012 yılında Hint Dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, bir kaç yıl boyunca düzenli olarak yüzde 2-5 oranında hidrokinon içeren güzellik maddesi kullanan 50 yaşındaki bir kadının kalın ve renkli mavimsi-gri hale gelen cilt sorunu yaşamıştır.
• Formaldehit Formaldehit genellikle oje, ruj, saç boyaları, şampuanlar, bebek sıvı sabunları, vücut yıkama ürünleri ve göz farlarında kullanılan bir koruyucudur. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansının verilerine göre formaldehitin özellikle nazofarenks kanser ( burun arkası ve boğazın üst kısmında meydana gelen
kanser) olmak üzere birçok kansere neden olduğuna dair yeterli kanıt vardır. 2004 tarihli “Epidemiyoloji American Journal” de yayımlanan bir çalışmada, formaldehite uzun süre maruz kalan işçilerin kansere yakalanma olasılığı oldukça yüksek olduğu bildirildi.
• Dietanolamin (DEA) Dietanolamin deterjanlarda, araba yıkama şampuanlarında, genel yağ gidericilerde, korozyon önleyici, emülgatör ve köpürtücü ajan olarak kullanılır. DEA cilt tarafından direk absorbe edilerek
nitrozamine dönüşebilir ve bu madde kanserojendir. Aynı zamanda DEA beynin gelişimini sağlayan hormonların çalışmasını da engeller
• 1,4-Dioksan Kozmetik ürünlerde kansere yol açan maddelerin başında yer alır. Etoksilenmiş yüzey gerilimi azaltıcıları içeren kozmetik ürünlerin %50’sinde dioksan bulunur. Yüzey gerilimi azaltıcılar kozmetiklerde köpük yapıcı, karışım oluşturucu ve
nemlendirici olarak kullanılırlar. Etiket üzerinde, PEG, polietilen, polietilen glikol kelimeleri ile tanımlanırlar. Bu kimyasallara maruz kalma sayısı arttıkça karaciğer, böbreklerde ve deri tahribatlarının tedavi şartları da ağırlaşabilir.
11
• Kömür Katranı Kömür katranı kömürün işlenmesiyle oluşan bir yan maddedir. Bu madde kalıcı saç boyalarında bulunan bir kimyasaldır. Bu boyalar da saç gövdesinde önemli kimyasal değişikliklere sebep olan uzun süre istenilen renkte kalmasını sağlar. Saç boyasına maruz kalan cilt bu kimyasalı absorbe eder. Son zamanlarda gelişmekte olan ülkelerde, önemli ölçüde ve sonucu ölüm olabilen saç boyası zehirlenmeleri görülmeye
başlandı. 2009 yılında Acil Durumlar, Travma ve Şok Dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre kömür katranının kas hücrelerinin yıkımını, nefes engelleyen bir alerjik reaksiyona ve böbrek yetmezliğine sebep olabileceği belirtilmiştir.
Kaynaklar • KAPUCU Esra., KAHVECİ Hasan., SUSAM ÖZLEM., ÇANTA Yeşim., İlaçların ve Kozmetik Ürünlerin Geliştirilme Süreçleri ve Doğa Üzerine Etkileri., Dokuz Eylül Üniversitesi., Buca Eğitim Fakültesi • VURAL Nevin., Toksikoloji., Ankara Üniversitesi., Ankara., 2005 • KOCAÖZ Semra., EROĞLU Kafiye., Kozmetik Ürünler Ve Kadın Sağlığı., Niğde Üniversitesi., Niğde, 2013 • KÖSE Özge., ERKEKOĞLU Pınar., SABUNCUOĞLU Suna., KOÇER-GÜMÜŞEL Belma., Kozmetik Ürünlerin Fototoksik Etkileri: Mekanizması ve Alternatif Test Metodları., Hacettepe Üniversitesi., Ankara, 2016
Petek Aksungur Kimyager (Lisans Öğrencisi) petekaksungur1425@gmail.com
12
KETEN LİFİNDEN ENERJİ DOSTU MALZEME GELİŞTİRDİLER
Ege Üniversitesinde, otomotiv ve havacılık sektöründe kullanılmak üzere keten liflerinden çevreci ve hafif kompozit malzeme geliştirildi.
anlaşmaları imzaladı.
Ege Üniversitesinde, otomotiv ve havacılık sektöründe kullanılmak üzere ithal ürünlere göre daha hafif, çevreci ve enerji dostu kompozit malzeme geliştirildi. Ege Üniversitesi Tekstil Mühendisliği Araştırma Görevlisi Dr. Burcu Karaca Uğural, tez çalışması kapsamında keten elyaf kullanarak özellikle araç içi tasarımda hafiflik ve tasarruf sağlayacak alternatif bir malzeme geliştirmek üzere araştırma başlattı. Çalışmalarda başarılı sonuçlar elde eden Uğural, TÜBİTAK Bireysel Genç Girişimci Tekno Girişim Desteği ile Ege Üniversitesi NÜVEGE Kuluçka Merkezi'nde B-PREG Kompozit ve Tekstil AŞ'yi kurdu. Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği desteği ile 2018 yılında ilk üretim hattını kuran Uğural, keten elyaftan üretilen hafif ve çevre dostu kompozit malzemelerin otomobillerde test edilmesi için ana ve yan sanayi şirketleriyle gizlilik ve iş birliği
Geliştirdiği malzemenin araç içi tasarımda kullanılması konusunda test süreçlerini sürdüren Uğural, keten ve plastikten oluşan yerli ve milli kompozit malzemenin otomobillerde hafiflik sağladığını, üretim ve kullanımda da enerji tasarrufu getirdiğini ortaya koydu.
Mukavemeti Çok İyi Burcu Karaca Uğural, otomobillerde kullanılan plastik aksamlarda kompozit malzeme olarak genelde cam elyaf ve talaş tozu kullanıldığını, bu ürünlerin de genelde yurt dışından ithal edildiğini söyledi. Keten bitkisinden elde edilen liflerin ise mukavemetinin çok iyi olduğunu, mevcut malzemelere göre önemli avantajlarının bulunduğunu anlatan Uğural, "Keten ve plastik birleşimiyle çeşitli araç parçaları üretimi gerçekleştirildi. Yaptığımız çalışmayla mevcut araç bileşenlerinin yüzde 20-70 oranında hafifletilebileceğini, aynı zamanda üretim sürelerinin de yüzde 50'ye kadar kısaltılarak enerji tasarrufu sağlanabileceğini gösterdik." dedi.
13
Havacılık sektörü temsilcilerinin de yeni kompozit maddeye ilgi gösterdiğini ifade eden Uğural, birçok sektör için ham madde talebini karşılamayı hedeflediklerini söyledi.
Yerli Bir Kompozit Ürün Geliştirdik Uğural, üretim hattını otomotiv sektörüne yakın olması için Bursa'da kurduklarını dile getirerek, şu bilgileri verdi: "Otomotiv üretiminde yurt dışından gelen malzemeler kullanılıyor. Ne yazık ki bu konuda dışa bağımlıyız. Biz yerli bir kompozit ürün geliştirdik. Bunun hem üretiminde hem de sağladığı hafiflikle otomobillerin kullanımında bir maliyet avantajı olacaktır. Ürün ile üretim yöntemine dair Avrupa'da patent başvuruları da tamamlandı. Sadece malzemeyi üretmiyoruz, aynı zamanda ham maddemizin yerli olması da çok önemli. Keten tarımının canlanması için bir adım attık, Karadeniz Bölgesi'nde 100 dönümlük alanda deneme üretimine başladık." Malzemenin araçtaki güvenlik beklentisini düşürmeden parçaları hafiflettiğini vurgulayan Uğural, keten liflerinin cam life göre daha çevreci olduğunu da kaydetti.
Burcu Karaca Uğural, 50 ülkede eş zamanlı gerçekleştirilen ve iklim değişikliğini engellemeye yönelik çevre dostu iş fikirlerinin yarıştığı uluslararası Climate Launchpad etkinliğinde Türkiye birincisi seçildiklerini ve İskoçya'daki finale katılacaklarını aktardı.
İthalattan Kurtulabileceğiz Ege Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necdet Budak da otomotiv sektöründe panel yapımının ithalata dayalı olduğunu ifade ederek, üniversitede yeni kompozit materyal üretiminin büyük gelişme olduğunu belirtti. Araştırma ekibine teşekkür eden Budak, "Otomotivde kullanılan bu malzeme artık yerli ve milli olacak. Bu durumda Türkiye olarak ithalattan kurtulabileceğiz. Bilim insanlarımızı tebrik ediyor, ülkemiz için faydalı olmasını diliyorum." diye konuştu.
14
KİMYASAL SİLAHLAR
Simyadan Kimyaya Bir Savaş Suçlusu:
“Bu, yeni ve şeytani bir savaş makinesidir. Korkunç gecenin karanlığında doğaüstü bir olayın dehşetine kapılan cesur askerler, gaz bulutu içinde körler gibi koşuşturuyorlardı. Yüzlercesi tıkanarak can çekişiyor, yıkıldıkları yerde bulantı ve sarsıntılarla kıvranıyorlardı. Pek çoğu öldü. Tüm hava keskin bir kokuyla doluydu” Yüzbaşı Pollard
kara leke olan savaşlarında biçimleri değişmeye başlamış hatta yeni teknolojiler yeni silahlar yaratmıştır. Kitlesel katliam ve ciddi psikolojik felaketlere sebep olan kimyasal savaş gelişen teknolojinin insan hayatına kattığı diğer yüzüdür. Bu makalede kimyasal silahların gelişim ve kullanım mekanizmalarını derledim.
Sürekli gelişen teknoloji ile birlikte dünya sahnesinde
Simyadan Kimyaya Savaş Mühendisliği Kimyasal savaş ajanlarının bilinen en eski formlarından biri, bitki ve hayvanlardan üretilen doğal toksinlerdir, okların ucunu kaplamak için kullanılmışlar ve “ok zehri” olarak anılmışlardır. Milattan önce 5.yüzyılda ilk kimyasal silahlardan bir diğer örneği sülfür ziftinin yanması sonucu açığa çıkan dumandır. Peloponez savaşında Spartalılar, Atinalıları şehirdeki sığınaklardan çıkarmak için kullanmışlardır. Kimyasal savaş ajanları ve kargaşa kontrol ajanlarının modern kullanımları ise 1.Dünya Savaşı’na dayanmaktadır. 19.yüzyılda hızla büyüyen kimya endüstrisi, savaş gereçlerine gelişmiş ürünlerle katılmaya başlamıştı. Kimyagerleri savaşı olarak görülen 1. Dünya Savaşın da , 22 Nisan 1915’te Belçika’nın Ypres şehrinde Almanların ‘klor gazı’ kullanmaları ile başlamış ve yine boğucu etkili bir başka gaz olan fosgenin de katkısı ile binlerce kişi ölmüş, binlercesi de yaralanmıştır. Bu savaşta. 12 Temmuz 1917’de ise yakıcı ve çok etkin bir ajan olan “hardal gazı” yine Almanlar tarafından kullanılarak
müttefik kuvvetlerinin askerlerinin görme kayıpları ve yanıklarla savaş alanından çekilmelerine dolayısıyla ciddi tıbbi, lojistik, askeri sorunlara neden olmuştur. Bu savaş sırasında 100.000 tondan fazla kimyasal ajan kullanılmış, bir milyondan fazla insan yaralanmış ve yüz bine yakın insan da ölmüştür. Tüm savaş yaralılarının %30’u kimyasal maddelerle yaralanmış; bunların büyük kısmı hardal gazından etkilenmiştir. Binlerce insan bu maddelere bağlı kronik etkileri uzun yıllar yaşamak zorunda kalmışlardır.
15
İkinci Dünya Savaşı çıktığında güçlü ülkelerin tümü kimyasal silahlara karşı savunma önlemleri geliştirmiş durumdaydı ve buna karşın 1.Dünya Savaşında ki etkisiyle ülkeler kimyasal silah ajanları üretimi yarışlarına girdiler. Çin’e karşı bu silahları kullanmış olan Japonya, en güçlü ülke idi. 1930’ların
sonlarında Almanlar sinir gazlarını geliştirmiş, depolamış fakat çeşitli nedenlerle kullanmamışlardır ancak, savaştan sonra çeşitli şehirlerde bulunan gaz odalarında, Nazi’lerin yüz binlerce insanı siyanür bileşikleri ve diğer zehirli gazlarla öldürdükleri ortaya çıkmıştır.
16
Kimyasal silahlar sadece büyük savaşlar sırasında ve savaş alanlarında kullanılmakla kalmamış, “barış” dönemlerinde korunmasız sivillere karşı da kullanılmıştır. Rusya’da Devrim sırasında çarlık aleyhtarlarından, 1960’ların ortalarında Yemen İç Savaşı’nda kralcılara kadar binlerce insan (genellikle hardal gazı olmak üzere) kimyasal ajanlarla etkisiz hale getirilmişlerdir. Amerikalıların Vietnam’da tünelleri ve yer altı sığınaklarını boşaltmakta kargaşa kontrol ajanlarını ve ormanları yok etmek için ot öldürücü ilaçları; 1980’lerdeki Irak- İran savaşında da Irak’ın İran’a ve sivil Kürtlere karşı hardal gazı ve sinir ajanlarını kullandığı bilinmektedir. Kimyasal ajanlar, terör yaratmak amacıyla da çeşitli kişi ve topluluklar tarafından kullanılmaktadır. Bu konudaki en geniş çaplı örnek 1994’te ve 1995’te Japonya’da dini bir grup tarafından sinir gazlarının kullanımına bağlı 19 kişinin ölümü ve binlerce kişinin
zehirlenmesidir. Bu silahların üretimi ve kullanımının kontrol altına alınmasına yönelik olarak ilki 1922’de Washington’da sonuncusu 1988’de Paris’te olmak üzere çeşitli uluslararası konferanslar düzenlenmiş ve bu silahların kullanımı yasaklanmış olmasına karşın, halen aralarında ABD, Bulgaristan, Fransa, Irak, İran, Rusya, Suriye’nin de bulunduğu en az 24 ülkenin kimyasal silah olanaklarına sahip olduğu bilinmekte veya bundan kuşkulanılmaktadır. Son olarak günümüzde, 2013 yılının Ağustos ayında Suriye’nin Guta bölgesinde kimyasal silah saldırıları meydana gelmiştir. Yaşanan bu saldırılar 1500’den fazla kişinin ölümüne ve binlerce kişinin etkilenmesine neden olmuştur.
Kimyasal Silahların Genel Özellikleri Kimyasal özelliklerinden dolayı öldürücü, yaralayıcı, tahriş edici, ve aynı zamanda yangın çıkartıcı, insanlara, bitki ve metallere etkisi olan katı, sıvı, gaz ve aerosol halinde; püskürtücü aletler, helikopter veya uçaklarla taşınan sprey tankları ile, top-roket
veya füze mermileri ile, mayın el ve uçak bombaları ile dağıtılır ve yayılan bu silahlar yapımlarının kolay ve ucuz olması, tesir alanlarının çok geniş olması, tesis ve malzemeyi tahrip etmeden öldürücü olması en önemli özelliklerindendir.
Yaygın Bir Kimyasal Ajan Olarak: Klor Gazı Klor (Cl2) gazı 19.yüz yıllından beri çok kullanılan bir savaş ajanıdır. Yapımı uygun olması ve etkisinin büyük olmasının sebebi ile Almanlar tarafından 1.Dünya Savaşında kullanıldılar. İki klor atomunun bir araya gelmesiyle oluşan tek elementli bir bileşiktir. Belli miktarlarda solunması halinde, dozuna göre akciğerlerde irritasyon, yanma ve fonksiyon bozulmasına neden olur. Bunun sebebi klorun hayli reaktif bir element olması ve solunum yolundaki su ile reaksiyona girmesi sonucu hidroklorik asit (HCl) ve hipokloröz (HOCl) asit oluşturmasıdır. Oluşan bu
asitler akciğer hücrelerinde birtakım peroksitler, süperoksitler ve radikaller oluşmasına neden olur. Bu oluşum, akciğerlerde sürmekte olan oksijen alışverişini engelleyecek miktarlarda gerçekleşirse ölüm gerçekleşir. Kanın pH dengesi bozulur. Bu durum diğer organları kötü yönde etkiler. Daha düşük dozlarda ise akciğerlerde yanma ve nefes alma zorluğu ortaya çıkar. Akciğerlerde su birikimi gerçekleşir. Boğaz, göz, burun, yemek borusu gibi yüzeyinde su içeren organlarda ise yine yanma hissi meydana gelir.
Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons (OPCW)’ye göre Sınıflandırma Kimyasal silahlar, genellikle yarattıkları olumsuz sonuçlara yani toksik özelliklerine göre sınıflandırılıyor. Bu sınıflandırma yapılırken, sinir
gazları, yakıcı gazlar, solunum sistemine etki edenler ve kan zehirleri olarak asıl olarak dört ana gruptan söz ediliyor:
17
1- Sinir gazları (Sarin, Soman, Tabun, Vx): Ölümcül etkileri var. Sinir sisteminin iletisinde rol alan bir enzimi (asetil kolinesteraz) baskılayarak sinir iletimini bloke edip, böylelikle solunum kaslarının felç olmasına ve ölüme neden oluyorlar.
2- Yakıcı gazlar (Hardal Gazı, Azotlu Hardal, Levisit): Yakıcı ve aşındırıcı etkisi olan bu ajanlar özellikle gazların doğrudan temas ettikleri vücut yüzeylerinde doku hasarı yapıyor. Gözler, deri ve solunum yolunun üstünü döşeyen doku bölümleri ilk ve en çok etkilenen bölgeler olarak belirtiliyor. Bu hasar sırasında hücrelerin yapıtaşları olan DNA'larda hasar oluşturdukları için uzun erimde bazı kanser türlerinin ortaya çıkması olasılığından söz edilir ve bunlardan sorumlu tutuluyorlar.
edip, akciğerde sıvı toplanmasına(ödem) ve böylece kanın oksijenlenmesinin bozulmasına yol açıyor. Bu tür kimyasal maddelerle ölüm, boğulma (asfiksi) sonucu oluyor.
4- Kan Zehirleri (Siyanür, Siyanojen Klorür ): Kanın içinde bulunan ve dokulara oksijen götüren alyuvarların bu işlevlerini sağlayan enzim sistemini (Sitokrom oksidaz enzim sistemi) bozarak hücrelerin solunumlarını baskılayarak ölüme yol açan sistemik etkili letal ajanlardır.
3. Solunum Sistemi Tahriş Edenler: (Fosgen, Difosgen, Klor): Bunlar da ölümcül etkililer. Solunum sisteminin üzerini döşeyen dokuyu (epitel) ağır şekilde tahrip
18
Kaynaklar 1-Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons, Reports Weapons of Chemical Agency 2018 2- Ferner RE, Rawlins MD Chemical weapons. BMJ, 298, 767 – 768, 1989. 3- U. S. Department of Health and Human Services: Biological and chemical terrorism: strategic plan for preparedness and response. recommendations of the CDC strategic plannning workgroup. MMWR. April 21, 2000. 49 (RR-4). 1-14. 4- Arms Control Association, Daryl Kimball, Executive Director, 202-463-8270 ext. 107; Kelsey Davenport, Director for Nonproliferation Policy, 202-463-8270 ext. 102 5-www.un.org/who/.who.htp 6-https://evrimagaci.org/kimyasal-silahlar-gecmise-ait-olmasi-gereken-olum-makinalari-425
Muaz Toğuşlu Kimyager (Lisans Öğrencisi) mutazzam@gmail.com
19
GERÇEK LEZZETE EN YAKIN İLK LABORATUVAR ETİ ÜRETİLDİ
Lezzeti büyük oranda gerçek bir bifteği andıran, dünyanın ilk laboratuvar eti üretildi. Lezzeti iki sene içerisinde daha da geliştirilerek, sofralara sunulabilecek.
derin bir etkiye sahip. Bilim insanları, bu yöntemle et üretmenin Dünya'da hızla büyüyen bir problem olan sera gazları ve iklim değişikliğine direkt olarak çözüm getirebilecek bir uygulama olduğunu söylüyor.
Dünyanın içinde bulunduğu kaynak sıkıntısı uzun senelerdir geleceğin karamsar habercisi olarak karşımıza çıkıyor. Uzmanlar, yakın bir gelecekte yerküre kaynaklarının iyice tükeneceğini ve açlıkla boğuşan nüfusun giderek artacağını söylüyorlar. Aslında tüm bu veriler bilim dünyasını harekete geçireli uzun zaman oldu. Fakat somut sonuçları ise yeni yeni gün ışığına çıkıyor.
Bilindiği gibi ineklerin ve diğer çiftlik hayvanlarının metan gazı salınımı gezegene çok büyük miktarda bir zarar veriyor ve küresel ısınmayı direkt olarak arttırıyor. Bu oranı daha rahat hayal edebilmeniz için sizlere şu şekilde özetleyelim: Son 20 senede doğaya salınan metan gazlarının iklim değişimine olan etkisi, karbondioksit salınımının verdiği zarardan tam 85 kat daha fazla.
Yıllardır süren çeşitli araştırmalar sonucunda, laboratuvar ortamında kredi kartı büyüklüğünde et yapımı başarıldı. Üretilen etin lezzetinin %70 oranında gerçek lezzetini andırdığını açıklayan araştırmacılar, tat konusunda önümüzdeki yıllarda daha da ilerleme kaydedeceklerine inandıklarını ve iki sene içerisinde ise yeni nesil etlerin restoranlarda yerini alacağını duyurdular. Bir adet biftek için ise tahmini satış fiyatı 50 dolar olarak görülüyor.
Laboratuvarda üretilen etin iklim değişikliği sorununa etkili şekilde yardımcı olacağı aşikar. Fakat beklenen faydaları bununla da bitmiyor. Dünya nüfusu önemli bir şekilde artıyor. Var olan kaynaklar, gelecekte tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin sürdürülebilmesi için yeterli değil. Bu hızla nüfus artışı devam eder ve tüketim de aynı oranda ilerlerse gelecekte büyük bir açlık sorunuyla karşı karşıya kalabiliriz.
Aslında bu buluş ilk etapta düşünülenden çok daha
İşte bu yeni laboratuvar üretimi yemekler, geleceğin
20
gıdası olarak mevzubahis problemler için de alternatif çözüm olabilirler. Şu anda hayvanlardan alınan farklı dokuları petri kaplarında bir araya getiren ve uygun ortamın oluşması için farklı kombinasyonları deneyen bilim insanları, gerçeğe yakın sonuç alabilmek için neredeyse bir ineğin içinde bulunan atmosferi bire bir yaratabiliyorlar. Gelecekte ise farklı besin türleri için de bu çeşit ortamlar yaratarak, çeşitliliği sağlamayı umuyorlar. Yapay besin üretiminin beklenen bir diğer faydası ise bioçeşitliliğin korunması ve insan sağlığının olumlu yönde gelişmesi olarak görülüyor. Dünya üzerindeki et tüketimi inanılmaz boyutlarda. Her ne kadar uzmanlar tarafından sağlık için sebze ve meyve tüketimi yapılması gerektiği söylense de, kişilerin yeme alışkanlıkları kolay değişmiyor. Eğer bu et ve et ürünlerinin tüketimi azaltılırsa, doğaya olacak faydanın yanı sıra, insan sağlığı da olumlu yönde etkilenmiş olacak.
Son olarak da böylesine bir buluş tabii ki vejetaryenleri de çok sevindiriyor. Yapılan araştırmalarda, vejetaryenlerin önemli bir kısmının hayvanların öldürülmesinden kaynaklı et tüketmedikleri görülüyor. Bu yöntem ile hayvanlardan alınan dokular sayesinde lezzet anlamında neredeyse aynı lezzeti alabilecek kişiler, hiç bir canlıya zarar verilmediği bilmenin huzuruyla yemeklerini yiyecekler. Bu buluşa imza atan ekibin de söylediği gibi "İnsanlar bir bizonu öldürmeden bizon yemenin, bir balinaya zarar vermeden balinanın tadına bakmanın ne demek olduğunu anlayacaklar". Önümüzdeki iki yıl daha ticari olarak piyasalarda yer almayacak bu yapay yemek çözümü, yakın gelecekte ise oldukça geniş bir kitle tarafından desteklenecek gibi gözüküyor. Yapay etin, lezzetinin orjinaliyle birebir benzer hale getirilmesinden sonra, popülerliğinin oldukça artması bekleniyor. Kim bilir belki de dünyamızın kurtuluşu bu küçük buluştan geçiyordur.
21
BİYODİZEL Değişen dünya ile birlikte petrol hayatımıza girdiğinden beri Dünya üzerinde petrol zengini ülkeler bu konuda hem çok kar etmiş hemde çok değerlenmiş durumdadır. Ya petrolün yerine kullanabileceğimiz bir enerji olsaydı? Bunu hiç düşündünüz mü? İşte tam bu noktada biyodizel hayatımıza girmektedir. Biyodizel petrol içermez; fakat saf olarak veya her oranda petrol kökenli dizelle karıştırılarak yakıt olarak kullanılabilir. Bununla birlikte kullanılan araçlarda bir değişiklik olması gerekir mi diye düşünebilirsiniz. Fakat saf biyodizel ve dizel-biyodizel karışımları herhangi bir dizel motoruna, motor üzerinde herhangi bir modifikasyona gerek kalmadan veya küçük değişiklikler yapılarak kullanılabilir. Peki bu biyodizel nasıl üretilir? Biyodizel üretiminin çeşitli metodları olmakla birlikte, günümüzde en yaygın olarak kullanılan yöntem transesterifikasyon (alkoliz) yöntemidir. Transesterifikasyon reaksiyonunda hammadde olarak kullanılacak yağ,
Petrol yanması kolay bir madde olduğundan taşıması ve kullanımı oldukça zor olmasına rağmen biyodizelin alevlenme noktası, dizelden daha yüksektir (>110
monohidrik bir alkolle (etanol, metanol), katalizör (asidik, bazik katalizörler ile enzimler) varlığında ana ürün olarak yağ asidi esterleri ve gliserin vererek esterleşir. Ayrıca esterleşme reaksiyonunda yan ürün olarak mono ve di-gliseridler, reaktan fazlası ve serbest yağ asitleri oluşur. Biyodizel üretiminde, kanola (kolza), ayçiçek, soya vb. yağlı tohum bitkilerinden elde edilen bitkisel yağlar, atık kızartmalık yağlar ve hayvansal yağlar ile alkol olarak metanol, katalizör olarak alkali katalizörler (sodyum hidroksit, potasyum hidroksit ve sodyum metilat) tercih edilmektedir.
°C) bu yüzdende biyodizelin kullanım, taşınım ve depolanmasında daha güvenli bir yakıt olmasını sağlar.
22
Biyodizel, tarımsal bitkilerden elde edilmesi nedeniyle, fotosentez yolu ile CO2 'i (karbon dioksit) dönüştürüp karbon döngüsünü hızlandırdığı için, sera etkisini arttırıcı yönde etki göstermez. Tükettiğimiz biyodizelden atmosfere verilen CO2 , biyodizel üretiminde kullanılacak olan yağ bitkisi tarafından en fazla bir yıl içinde geri alınacaktır. Dizel yakıtlara göre biyodizel kullanımlarındaki karbon monoksit salınımı % 48 daha azdır. Bu açıdan bakıldığında: biyodizel üretimi, CO2 emisyonları için doğal bir yutak olarak nitelendirilebilir ve Dünya'nın en önemli çevresel sorunlarından olan ve fosil yakıtların geri alınamayan CO2 emisyonlarının yol açtığı sera etkisi sonucunda ortaya çıkan küresel ısınmadan kaynaklı indirgenmesi bağlamında önemli katkılar sağlar.
Dünyadaki pek çok ülke özellikle gelişmiş ülkeler enerji politikaları gereği yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının artırılması için teşvik ve destek programlarını yasalarla belirlemiş durumdadır. Örneğin, Avusturya, Fransa, Almanya, İtalya, İrlanda, Norveç, İsveç, Polonya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti'nde, biyodizel yasal olarak vergiden muaf tutulmaktadır. Dünya ile birlikte ülkemizde de çalışmalar başlamış ve resmi gazetede yayımlanan 25 Şubat 2011 tarih ve 27857 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile Oto Biyodizel ve Yakıt Biyodizeline 0,9100 TL/Lt ÖTV uygulaması getirilmiştir. Biyodizel üretiminde maliyetin büyük bölümünü hammadde oluşturmaktadır. Üreticiler tarafından ÖTV
uygulamasının getirilmesi ile biyodizel üretiminin maliyeti kurtarmadığı belirtilmiştir. Halihazırda da ülkemizde bu sektör duraklamış vaziyettedir. Çoğu üretici lisanslarını iptal ettirmiş, lisansı olanlarda üretim yapamaz duruma gelmiştir. Ülkemizde sadece bir firma tarafından 20 bin tonluk bir üretim yapıldığı bilinmektedir. Ülkemizde 2012 yılı itibari ile 34 adet biyodizel üretimi için İşleme Lisansı almış tesis bulunmaktadır. Bu tesislerin toplam biyodizel üretim kapasitelerinin 561.217 ton olduğu EPDK tarafından bildirilmiştir. Hem ekolojik açıdan hemde maddi açıdan yararının çok olması nedeniyle biyodizel dahada yaygınlaşmalı ve kullanılmalıdır.
23
Kaynaklar https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S1876610212002974 https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1817719/ http://www.ebb-eu.org/biodiesel.php https://www.hielscher.com/biodiesel_processing_efficiency.htm
Hilal Kök Kimyager (Lisans Öğrencisi) hilal.kok@hacettepe.edu.tr
24
EN YÜKSEK SÜPER-İLETKEN SICAKLIĞINDA YENİ BİR REKOR KIRILDI
Almanya’da yürütülen araştırmada, elektriğin dirençle karşılaşmadan aktarımında yeni bir yüksek sıcaklık rekoru kırıldı: Tam -23 santigrat derece. Elektrik akımının hiçbir engelle karşılaşmadan iletilmesi, bilim dünyasının ve özellikle de fizikçilerin hayallerinden biri. Verimliliği artıracak olan bu durumu sağlayan şartlar var ancak bu şartlar pek de makul değiller. Bu yüzden de ideal şartlarda, dirençle karşılaşmadan elektrik iletmenin yollarını arıyoruz. Almanya’daki Max Planck Kimya Enstitüsü’nden Mikhail Eremets’in yeni çalışmasında, dirençle karşılaşmadan elektrik iletimi için gereken sıcaklık -23 santigrat dereceye kadar yükseldi. Daha önceki rekor da gene Eremets’e aitti. 2014 yılındaki çalışmada rekor -70 santigrat derece idi. Elektrik akımı bir ortamdan geçerken bir miktar dirence maruz kalıyor. İletken maddeler bütün elektriği aktarmıyor. İletkenliği daha yüksek olan maddeler aynı zamanda da direnci en düşük olanları. 1911 yılında ise bilim insanları ilginç bir olguyu
keşfetti. Çok düşük sıcaklıklarda elektrik akımı bir dirençle karşılaşmadan dağılabiliyordu. Kritik bir sıcaklığın altına inen materyallerin, etraflarındaki manyetik alanı bükmesi ve itmesi olarak açıklanabilecek olan Meissner etkisi ile beraber değerlendirilen bu maddelere “süper iletken” adı verildi. Oda sıcaklığında süper iletkenliğe ulaşılması elektrik sistemlerini, veri iletimini, elektrikli araçları ve genel olarak elektrik verimliliğini büyük oranda artıracak, devrimsel bir teknoloji olacak. Süper iletkenlik konusunda başarılı testler var olmasına var da, bu testlerin tekrarlanabilirliği pek yok. Daha önce de bu tarz başarılı yüksek sıcaklık denemeleri duyurulmuş ancak deneylerin tekrarları benzer sonuçlar vermemişti. Eremets’in ekibi, bir önceki yüksek sıcaklık rekorunu kırarken hidrojen sülfatı çok değil, 150 gigapascal kadar sıkıştırarak başarıya ulaşmıştı. (Dünya’nın çekirdeğindeki basınç 330-360 gigapascal arasında.)
25
Araştırmacılar bunun, çok hafif olan hidrojen sülfatın hızlı titreşmesinden kaynaklandığına inanıyorlar. Basınç ise aşırı titreşen hidrojen sülfatın dağılmaması için gerekli. Yeni çalışmada ise lantanum hidrit kullanan ekip, bu yılın ortalarında yaptıkları açıklamada -58 santigrat derece ile yeni bir rekor kırmışlardı. En son çalışmada çıtayı -23 santigrat dereceye çeken araştırmacılar, basıncı da 170 gigapascala çıkarttılar.
değil. Elindeki örnek çok küçük olduğu için Meissner etkisini de gözlemlemeyi başaramayan araştırmacıların çalışması öncelikle hakem heyetinden geçecek. Bu araştırmanın dünyanın pek çok yerinden bilim insanlarının ilgisini çekeceğine ve deneyin pek çok yerde tekrar edileceğine şüphe yok.
Araştırmanın sonuçları henüz doğrulanmış
26
GERİ DÖNÜŞÜM NEDİR? ATIK NEDİR? Atık ülkemizde 2872 sayılı Çevre Kanunu’nda “Herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeler” olarak tanımlanmıştır
(Çevre Kanunu, 1983). Atıkları, üretim ve tüketim metodları, özellikleri, tehlike dereceleri gibi çeşitli faktörlere göre sınıflandırmamız mümkündür.
Buna göre atıkları: • Katı atıklar • Sıvı atıklar • Gaz atıklar • Ambalaj atıkları olarak sınıflandırabiliriz.
KATI ATIKLAR Katı atıklar, doğru ve dolaylı olarak insan ve çevre sağlığını olumsuz etkileyen ve istenmeyen katı maddelerdir. Evimizden endüstriye kadar tüm
alanlarda oluşabilen atık türleridir. Bu nedenle katı atıkları oluştukları yere göre sınıflandırmamız mümkündür. Bu atık türlerinden bahsedecek olursak
27
SIVI ATIKLAR Atık su, sıvı yağlar, kullanılmış yağlar, temizlik sıvıları, böcek ilaçları, kanalizasyon suları ve hastane
kaynaklı atık sıvılar gibi insan sağlığına ve çevreye zararları atıklardır.
GAZ ATIKLAR Otomobillerden ve fabrikalardan çıkan gazlar, fosil yakıtların yakılmasıyla oluşan ve atmosfere
karışan atık türüdür. Örnek olarak karbonmonoksit, karbondioksit, ozon ve metan verilebilir.
ATIK YÖNETİM HİYERARŞİSİ Atık yönetimi kısaca farklı türdeki atıkların toplanması, işlenmesi ve geri dönüştürülmesi ya da çevreye uygun bir şekilde bertaraf edilmesi
sürecidir. Hiyerarşinin hazırlanmasının tek amacı, mevcut atıklardan maksimum miktarda faydalı ürünün üretilmesidir.
Önleme
miktarını en aza indirmeye yardımcı olur, doğal kaynakları korur ve üretim ve imalat ile ilgili maliyetleri azaltır.
Öncelikle herhangi bir atık türü oluşturmamak amacıyla alınacak önlemlere odaklanmayı belirten kavramdır. Atık yönetiminde en büyük önceliğe sahiptir. Bu kavrama göre sanayide daha az tehlikeli maddeler kullanılmalı ve daha temiz bir dünya için yeni stratejiler geliştirmelidir.
Azaltma İkinci seçenek atıkların azaltılmasıdır. Bu seçeneğe göre, üretim aşamasında kullanılan ürünlerde değişiklik yapılmalı ve en az toksitite amaçlanmalıdır.
Tekrar Kullanım Atıklar, üretim aşamasında toplanır ve tekrar üretim işlemine dahil edilir. Bu süreç, üretilen atık
Geri dönüşüm Geri dönüşüm aşamasında, atık malzemeler yeni bir ürünün üretiminde uygulanmaktadır. Bu süreçte, çeşitli atık malzemeler toplanır ve daha sonra işlenir. Bu süreç kirliliği önler ve enerji tasarrufu sağlar.
Enerji Geri Kazanımı Bu süreçte geri dönüştürülemeyen atıklar, ısı, ışık ve elektrik vb. gibi kullanılabilir enerji formlarına dönüştürülüyor. Bu, çeşitli doğal kaynakların korunmasına büyük katkı sağlar.
28
Bertaraf
seçeneğinin en bilinen şeklidir. Bunun yanında atıkların depolanmasında yer kazanmak amacıyla yakma tesislerinde yakılması da mümkündür.
Atık yönetiminde en son tercih edilmesi gereken seçenektir. Düzenli atık depolama bertaraf etme
GERİ DÖNÜŞÜM NEDİR? Hayatımız için oldukça önemli bir kavram olan geri dönüşüm atık ürünlerin belirli bir işlemden geçirilip tekrar kullanılabilir hale getirilmesidir. Oluşturduğumuz atık miktarı her geçen gün gelişen teknoloji, artan nüfus miktarı ile doğru orantılı olarak artmakta ve bu noktada geri dönüşüm hem kendimiz hem de çevremiz için oldukça fazla önem taşımaktadır.
GERİ DÖNÜŞÜMÜN ÖNEMİ Geri dönüşüm insan sağlığı ve çevre açısından oldukça büyük bir önem taşımaktadır. Arttırdığımız atık üretimi nedeniyle bu konuya verdiğimiz önemi arttırmamız ve daha hassas davranmamız gerekmektedir. • Atıklar çevreye zararlı kimyasallar ve sera gazı salınımı yaparlar. Geri dönüşüm bu noktada atıkların neden olduğu kirliliği azaltmaya yardımcı olur.
üretimde maliyetin azalmasını sağlar. • Endüstride yapılan üretimlerde büyük miktarlarda enerji kullanılmaktadır. Geri dönüşüm sayesinde kullanılan enerji miktarı azalır ve bu da doğal kaynakların korunmasını sağlamaktadır. • Doğal kaynakların korunması gelecek nesiller için oldukça önemlidir.
• Geri dönüşüm hammadde ihyacını azaltır bu da
TÜRKİYE’DE ATIK YÖNETİMİ Atık Yönetimi Eylem Planı (2008-2012) Mevzuatı’na göre: 2872 sayılı Çevre Kanunu 8. Madde - “Her türlü atık ve artığı doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.” 5491 sayılı Çevre Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun 11. Maddede Değişiklik - “Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler evsel katı atık bertaraf tesislerini kurmak, kurdurmak, işletmek veya işlettirmekle yükümlüdürler.” 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu 7. Madde – “Katı atık yönetim planını yapmak, yaptırmak; katı atıkların kaynakta toplanması ve aktarma istasyonuna kadar taşınması hariç katı atıkların ve
hafriyatın yeniden değerlendirilmesi, depolanması ve bertaraf edilmesine ilişkin hizmetleri yerine getirmek bu amaçla tesisler kurmak kurdurmak.” 5393 sayılı Belediye Kanunu 14.ve 15 Maddeleri “Katı atıkların toplanması, taşınması, ayrıştırılması, geri kazanımı, ortadan kaldırılması ve depolanması ile ilgili bütün hizmetleri yapmak, yaptırmak.” 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu 97. Madde - “Kirleten öder prensibiyle atık üreticilerinin atık yönetimi hizmetlerine katılımı sağlanmaktadır.” 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 181. ve 182. maddelerle, çevrenin kasten ve taksirle kirlenmesine ilişkin cezalar düzenlenmiş olup, sorumlulara hapis cezasına varacak şekilde cezai yaptırım öngörülmüştür.
29
Kaynaklar http://www.pagcev.org https://www.ewastedisposal.net https://www.hierarchystructure.com https://cevrecimuhendisler.wordpress.com http://www.sdergi.hacettepe.edu.tr http://www.recycling-guide.org.uk http://www.cygm.gov.tr
Eda Akın Kimya Mühendisi (Lisans Öğrencisi) eda.akin.399@gmail.com
30
NEDEN KİLOGRAM SONSUZA DEK DEĞİŞİYOR?
Dünyadaki her şeyin ağırlığına karar verme şeklimiz yanlış. Sonuncusu, yani bildiğimiz “kilogram” ya da en azından, ölçübilim uzmanlarının ne olduğunu biliyoruz. Bugün, 60 ölçü kanunu devlet temsilcileri, Fransa'nın Versailles kentinde buluşacak ve eski SI temel birimlerinin tanımlarına veda edip etmememiz gerektiğine oy verecek. Revizyon, bir birim tanımlamak ve evrensel doğal sabitler cinsinden tarif edilen bir metrik sistemi tanıtmak için kalan son nesne olan kilogram ile gider.
Ne Oluyor? Şu anda, kilogramın ağırlığı, Fransa'daki Uluslararası Ağırlıklar ve Ölçüler Bürosunda birkaç yuvalanmış çan kavanozunun altında oturan 129 yaşındaki
platin-iridyum silindiri olan “ le grand K” kütlesine kararlaştırılmış olup değiştiği takdirde birimler de onunla birlikte değişir. Le Grand'ın ağırlığı, 67 kopyası ile kıyaslandığında, kopyaların kitlelerinin yıllar içinde, muhtemelen çok az miktarda hava kirletici biriktirdikleri için ayrıldıklarını ortaya çıkardı. Bu, kilogram artefaktının kendisinin de değişmesini olası kılar ama asla bilmeyiz, çünkü kilogram her zaman tam olarak 1 kg ağırlığındadır. Bu kaymayı durdurmak için kilogram yeniden tanımlanıyor.
Kilogramın Tanımı Ne Olacak? Ölçü bilimcileri SI birimlerinin yeni tanımlarını evrendeki en istikrarlı şey üzerine kurmaya karar verdi. Kilogram, Planck sabiti, h (6.62*1034m2 kg / s), daha geniş anlamda, E = mc2 ile kütle enerjisini ilişkilendiren kuantum mekanik bir miktar ile
31
tanımlanacaktır.
ve çok sıcak (1300K'nin üzerinde) ölçüm yapmak zorlaşır. Düzenli standart termometreler kullanmak, bu sorunun dışındadır.
Kilogramın yeni bir başlangıç yapması gerektiği açıktır. Ama neden diğer birimler de değişir? Amper, kelvin ve mol’ün de problemleri var. Amperin tanımı, sonsuz uzunluktaki göz ardı edilebilir dairesel enine kesitin iki düz paralel iletkeninde akımı hakkında konuşuluyor. Akımı elektronun şarjıyla ilişkilendirmek daha mantıklıdır.
Ultra yüksek sıcaklıklarda, bilim adamları bir cismin parlaklığını ölçer, bunu erime noktasındaki (1358K) bakırın parlaklığına göre karşılaştırır ve sonra bunu suyun üçlü noktasıyla karşılaştırırlar. Her adım belirsizlik ekler. Boltzmann sabiti üzerinden sıcaklığı doğrudan çalışmak çok daha doğrudur.
Hem kelvin hem de mol tek bir maddeye dayanır: sırasıyla su ve karbon. Değişikliklerden sonra, kelvin bir partikülün kinetik enerjisini sıcaklığa bağlayan Boltzmann sabitini kullanacaktır. Mol, 120.112 kg karbon-12 'tanımında atomlar olduğu için en ilkel varlıklardan kurtulacaktır. Bunun yerine, 1mol sadece Avogadro’nun (NA 6.022 * 1023) parçacık sayısını içerecektir.
Değişiklikler Nasıl Oluyor?
Saniye ve metre, temel sabitler olarak tanımlanmış olanla aynı kalacaktır - sırasıyla bir sezyum atomu ve ışık hızı ile bir elektronik geçiş. Işık şiddeti birimi, kandela, insan algısına dayanır ve aynı zamanda değişmeden kalır.
Dünyanın dört bir yanındaki bilim adamları, NA ve h'yi hesaplamak için oluşturulan 1 kg saf silikon küre ile sofistike deneyler gerçekleştirdiler. Var olan en mükemmel yuvarlak nesne için güçlü bir rakip, eğer küre dünyanın büyüklüğü ise, en yüksek dağının tepesi ve en derin vadisinin tabanı sadece 10 m ile ayrılacaktı. Avogadro küre ekibi, NA'yı milyarda 12 parça belirsizlik ile ölçmeyi başardı.
Bu, Kilogramın Ağırlığını Değiştirir mi?
En önemli şey, doğal sabitleri - h, NA, k ve e - sabit sayısal değerleri vermekti. Bunun için mümkün olduğu kadar doğru ölçülmelidir; aksi halde, eski bir kilogram yeni birinden daha hafif veya daha ağır olabilir.
Belki de en az sezgisel ölçüm akustik termometreyle Boltzmann sabitinden biridir. Bunun için helyum-4 gazı olan bir kaptan bir ses dalgası gönderilir.
Hayır. Dünya, eski ya da yeni kilogramda ifade edildiği gibi yine aynı (6 * 1024 kg) ağırlığında olacaktır. Sadece 1kg veya 1mol ile tam olarak ne demek istediğimizi değiştireceğiz. İngiltere Ulusal Fizik Laboratuvarı'nda araştırmacı olan Michael de Podesta şöyle açıkladı: “Yeniden tanımlama, evinizin temeli üzerinde yapılan işlere benziyor: bunu yaparken çok para harcıyorsunuz ama daha sonra her şey tam olarak aynı görünüyor. Yapılan her şey yeraltı.” Ancak, daha iyi bir temele sahip olmak gerekirse, gelecekteki şeylerin yıkılması daha az olasıdır.
Peki Uygulamada Herhangi Bir Fark Yaratıyor mu? Hayır, bazı özel durumlarda, örneğin yüksek sıcaklık ölçümleri dışında yaratmıyor.
Rezonansken ses dalgasının frekansı ve dalga boyunun belirlenmesi ölçü bilimcilerin helyum moleküllerinin hızının ölçülmesine ve dolayısıyla k2’nin belirlenmesine izin verecektir.
Ve Bütün Bunlardan Sonra “Büyük K'ye” Ne Olacak? Ünvanını “bir kilogram” olarak kaybedecek olsa da, önemli bir standart olmaya devam edecektir. Ancak ölçü uzmanları bir sonraki revizyon için çalışmaktalar. 2026 yılında hazır olacağını umuyorlar. Bu makale kütle ve ağırlık arasındaki farkı açıklığa kavuşturmak için 16 Kasım 2018 tarihinde düzeltilmiştir.
Kelvin, 273.16K (0.01 ° C) 'de üçlü su noktasına bağlı olduğu sürece, çok soğuk (20K'nın altında)
32
AKILLI MODANIN BİYOKİMYASI
Tekstil üretimi, tarihsel olarak sürekli yeniliklerle günümüze kadar bir çığır açmıştır. Estetik ve farklı koşullara adapte akıllı ürünlerin gelişimi 21. yy’da hız kazanırken sentetik malzemeler ve ergonomik yapı özelliklerini bir araya getiren akıllı tekstil teknolojisi, mühendislik ve modayı buluşturmuştur.
Doğayı Türetme Teknolojisi Tekstili teknolojik bir endüstri haline getirenlerden Joanna Berzowska (Master of Science, MIT) hareketli iplikçikleri, elektronik-reaktif tekstille,
kumaşları giyilebilir bir bilgisayara dönüştürme üzerine çalıştı. Ve bıoLogic araştırma ekibi MIT laboratuarında biyo-materyal araştırmalarını tekstil tasarımı ile birleştiren tamamen yeni formda bir performans dokusu yarattı. BıoLogic ekibi, canlı hücre aktivatörleri yerleştirip duyarlı bir biyocilt sentezleyerek Yeni arayüz biyodur girişimiyle tekstilde çığır açıyor. Ekip ayrıca, Biz fabrikada imalattansa, biyolojik aktivatörlerle sensörlerin geliştirilerek teknoloji edilebildiği bir dünya hayal ediyoruz, fabrikalarda sadece mühendislik yapmak yerine doğayı türetmeyi amaçlıyoruz diyor.
33
Terli cilde tepki veren biyo-hibrid filmin makroskobik görünümü
İkinci Bir Cilt: Biyo-tekstil Profesör Hiroshi Ishii öncülüğündeki BıoLogic ekibi ata bakteri -Bacillus Subtilis Natto-da yeni bir davranışı gün yüzüne çıkardı. Natto hücrelerinin ortam nemine göre genleşme ve büzülme özelliği vardı. Ekip bu doğal olgu üzerinde giysilerin havalanmasını sağlamak için kumaşa gömülü bakteri aktivitesini kullanıyor. Biyo-laboratuvarda canlandırılan Natto hücreleri mikro-çözünürlüklü bir
biyo baskı sistemi ile birleştirilerek duyarlı modaya İkinci bir cilte dönüştürülüyor. Sentetik biyo-cilt vücut sıcaklığı artışı ve terleme durumunda sıcak bölgelerde dalgalanma oluşturarak bölgelerdeki aralanma ile havalandırma ve terleme-organik madde akışı-nın dengeli vücut sıcaklığına dek sürmesini sağlıyor.
Hücre kültürü için biyo-reaktör, Daniel I. C. Wang, MIT Kimya Mühendisliği Bölümü.
34
Biyo-yazıcı, Natto hücre baskısı ve biyo-hibrit film üretimi için özelleştirilmiş.
Dönüştürülebilir Moda New Balance ile birlikte bıoLogic, bu teknolojiyi atletlerin vücut sıcaklığını düzenleyen ve böylece performansını arttıran spor kıyafeti oluşturmak için kullanıyor. Konseptin kreasyonundan sorumlu Lining Yao, bıoLogic ile tasarımın ve üretimin etkileşimi konusunda şunları ifade ediyor ʻʻFiziksel ortamın ve materyallerin nasıl akıllı, daha uyumlu ve bizden bir parça olabileceğini keşfetmek üzerine
çalışıyoruz. Bu giysi terlediğinizde algılayacak ve organik maddeyi serbest bırakarak tekrar ısınmanızı sağlayacak şekilde çalışıyor. Giysi vücudunuzla iletişim sağlayabilen bir arayüz haline gelebiliyor. Bu bakteriyi incelemeye başlamamızın sebebi dünyada birçok akıllı materyal olduğunu bilmemizdi. Natto, cilt koşullarındaki çok ufak değişimlere bile hassasiyetle cevap veriyordu, bu yüzden biz de cilde dönüştürülebilir tekstil için gerçekten ilginç bir uygulama olabileceğini düşündük.
35
Endüstriyel bir işbirliğinin ötesinde, MIT Sanat Konseyi’nden alınan bir bağış bıoLogic’in projeyi yeni bir sanatsal boyuta getirmek için Royal College of Art’tan Oksana Anilionyte ve Helene Steiner isimli moda ve ürün tasarımcılarını davet etmesini sağladı. Yao, bioLogic’in çabalarını daha modern teknoloji, sanatsal ve kavramsal fikirlere odaklamayı tercih ettiğini, söylüyor. Ayrıca ‘biyoten’den yapılmış bu akıllı giysilerin temizliği ve
bakımı gibi bazı pragmatik kaygıların olabileceğine de değinerek bu bilginin kolaylığını garanti ediyor. Proje çoktan Central Saint Martins ve Parsons’tan birtakım potansiyel kullanım alanlarını gören moda tasarımcılarının ilgisini çekti bile, Koreli kadın balıkçılar için bir giysi tasarımı konusunda. Bununla birlikte bu doğal nanoaktivatör giyimin farklı formunda dans için de dikkatleri çekiyor.
Düz havalandırma kanatları ile egzersiz yapmadan önce ve eğimli havalandırma kanatları ile egzersiz yaptıktan sonra giysi prototipinin görüntüleri (Hannah Cohen’den)
36
Radikal Atomlar
Bio-hibrid filmin Bacillus Subtilis Natto bakterileri ile mikroskobik görünümü (MIT CMSE'den Elektron Mikroskobu görüntülemesi) Bu proje moda ve atletik giyim tasarımcılarına hitap ediyorken, Hiroshi Ishii, çeşitli aktivasyonlu materyallere de odaklanıldığına dikkat çekiyor. ʻʻ Bu özel bir örnek, tamamıyla moda tasarımına ya da performans giyine odaklanmış değiliz ancak ilk olarak proje kapsamında bu alanlara başvuran belirli deneyler yaptık. Esas olarak radikal atomlar kavramına odaklanmış durumdayız. Temelinde, tasarımcı ve sanatçıların fikirlerini ifadelerinde
kullanabileceği bir materyal oluşturma üzerine çalışıyoruz. Örneğin bir ürün tasarımcısı metal, cam ya da plastik kullanabilir, bir bilgisayar tasarımcısı ekranda piksel kullanabilir ama bunların artık bir değeri yok. Yalnız fiziksel anlamlı materyaller günümüzde öldüler, insanların maddeden beklentileri başka bir boyuta atladı. Bu yüzden günümüz, dinamik olarak dönüşen materyallerle ilerlemesine devam ediyor. Biz bunlara ‘radikal atomlar’ diyoruz.
37
Yao, bu projenin, grubun ‘geleceğin dinamik materyalleriyle insan etkileşimi’ vizyonuyla mükemmel bir uyum içinde olduğunu ifade ediyor.
Genel fikir, yalnızca doğadan nasıl ilham alacağınız değil aynı zamanda doğa ile nasıl bir iş birliği yapabileğinizdir.
Kaynaklar BioLogic: Şekil Değiştirme Arayüzleri için Nanoaktivatör olarak Natto Hücreleri kullanımı. arts.mit.edu/biologics-living-textile tangible.media.mit.edu/project/biologic Lining Yao, konsept tasarımı,interaktif tasarım ve üretim, MIT Medya Lab; Wen Wang, biyoteknoloji ve malzeme bilimi, MIT kimya mühendisliği bölümü; Guanyun Wang, endüstriyel tasarım ve üretim, MIT Medya Lab and Zhejiang University; Helene Steiner, interaktif tasarım, MIT Medya Lab ve Royal College of Art; Chin-Yi Cheng, bilişimsel tasarım, MIT sanat bölümü; Jifei Ou, konsept tasarımı ve üretim, MIT Medya Lab; Oksana Anilionyte, moda atasarımı, MIT Medya Lab and Royal College of Art; Hiroshi Ishii, yönetim, Tangible Medya Grubu, MIT Medya Lab. Fotoğraflar: Tangible Medya Grubu/MIT medya lab.
Elif Berfin Kavak Kimya Mühendisi (Lisans Öğrencisi) elifkavak99@gmail.com
38
BİR HAVAİ FİŞEK GÖSTERİSİ NASIL ZAMANLANIR?
Bir Ekstragavanza Yaratan Barut Kontrolü
Büyük Gösterilerde Hala Barut Kullanılıyor mu?
Geçtiğimiz 10 yıl boyunca, büyük havai fişek gösterilerinin sayısında istikrarlı bir artış oldu. Bu gösteriler sadece ulusal kutlamalar için değil, aynı zamanda düğünler ve kamu etkinlikleri için de yapılmakta. Çoğu insan farklı bileşiklerin farklı renklerle yanması fikrine aşinadır. Fakat kimya, bu patlayıcı güç gösterilerini nasıl sağlıyor ve kontrol ediyor?
Çoğu zaman. Barutta kullanılan yakıt, yanarken çok fazla enerji açığa çıkaran odun kömürüdür. Ancak, herkes mangaldaki kömürün çok yavaş yandığını anlayacaktır. Hız belirleme adımı, hem havadaki oksijen konsantrasyonu hem de kömüre çabuk ulaşabilme ile belirlenir. Baruttaki katı bir oksijen kaynağı (potasyum nitrat) odun kömürüne karıştırılır. Bu şekilde, barut havadaki oksijene dayanamaz ve böylece kömür çok daha hızlı yanar. Barut çok uzun zamandır bilinirken, kimyası karmaşıktır ve tam olarak anlaşılamamıştır.
Hepsi Sadece Alev Renkleri, Değil mi? Bir anlamda evet; ancak büyük bir gösteri ve perakende havai fişek kullanan biri arasındaki fark sadece cihazların büyüklüğü değil, aynı zamanda gösterinin müziğe senkronize edilmesi ve bir koreografi durumudur. Bu, termodinamiğin (ne kadar enerji açığa çıktı) ve kinetiğin (enerjinin ne kadar çabuk bırakıldığı) dikkatli bir etkileşimidir.
Göstergeler Nasıl Kontrol Ediliyor? Bir bilgisayara ihtiyacınız var. Karmaşık bir ekran, 10 dakikalık bir gösteri için 1500 işaret kullanılabilir. Tek bir işaret birden fazla cihazı (aynı anda veya sırayla) başlatabilir ve birçok cihaz birden çok kez ateşlenebilir. Bu olaylar arasındaki
39
zamanlama çok önemlidir ve piroteknik kimyasının (fişek kimyası) anlaşılmasını gerektirir.
Peki Her Bir Havai Fişeği Nasıl Başlatıyorsunuz? Bir fitili üfleriz! Bununla birlikte, aşırı ısınmayan ve çok ince bir telden elde edilen enerji bizim amacımız için yeterli değildir. Bu nedenle tel, oldukça reaktif bir malzeme olan küçük bir kordon içine gömülür. Bu, makul bir şekilde stabildir (reaksiyona girmez) çünkü reaksiyonu oda sıcaklığında başlatmak için yeterli enerji yoktur. Bununla birlikte, ısıtma telinden gelen enerji, havai fişekleri yakarak, aktivasyon bariyeri üzerinde bazı moleküllerin itilmesi için yeterlidir. Bu, bir eşleşmenin tam olarak nasıl çalıştığıdır, bunun dışında sürtünmeyi başlatmak için elektrik yerine bunun yerine elektrik kullanılır. Bu cihazın adı: elektrik eşleşmesi.
Sonra Ne Olur? Alevin çok hızlı bir şekilde cihazın doğru kısmına yönlendirilmesi ve yoldaki herhangi bir şeye ışık tutmaması gerekiyor. Bunu yapmak için, yavaş bir eşleşme kullanıyoruz: ince tellere parçalarına yapıştırılmış barut. Bu, alevin çok yavaş bir şekilde (saniyede yaklaşık 25 mm) geçmesi haricinde kendi başına çalışacaktır. Bunu hızlandırmak için, yavaş eşleşme, su geçirmez kağıt veya ince plastikten oluşan bir tüpe yerleştirilir. Burada önemli olan şey, telin sarma içinde gevşek olmasıdır. Bu, alev ve sıcak gazların ileriye doğru hareket etmesine izin verir, yangının ilerlemesini büyük ölçüde hızlandırır. Ateşin geçtiği hız saniyede 5000mm olabilir, bu yüzden hızlı eşleşme olarak adlandırılır ve eşzamanlı olarak görünmesi gereken efektleri birbirine bağlamak için kullanılır.
vardır, ancak en yaygın olanlardan biri "Bickford" fitilidir. Bu, etrafına çok sıkı bir şekilde sarılmış birkaç tabaka pamuklu ince bir barut çizgisinden oluşur. Pamuğun, her toz tanecikten (pamuk çok sıkı sarılarak havadaki oksijenin içeri girmesi engellenir ve böylece pamuk yanmaz) yanması ile alevin yayılmamasını sağlar. Bir başka tipteki gecikmeli fitile “basılmış” fitil denir. Bu, yangının ileriye doğru yayılmasını kısıtlamak için ağır bir şekilde sıkıştırılmış bir barut tüpünden yapılmıştır.
Gerçek Hayatta Nasıl Çalışır? Bütün parçaları bir araya getirin. Bir gösterinin finali, birbiri ardına patlayan 15 cm'lik bir dizi kabuk olabilir. Bilgisayar, kabloyu ısıtan elektrik eşleşmesine küçük bir elektrik sinyali gönderir. Elektrikli eşleşme, bir hızlı eşleşme parçasının ucunda tutulur ve bu ateşlendiğinden, alevi hızla harç tüpünden aşağı doğru iletir. Bu, havai fişekleri havaya gönderen asansör yükünü (havai fişek altındaki bir barut torbası) ateşleyerek dışarıda 5 cm'lik bir Bickford fitilini de ateşler. Kabuk havaya 200 metre uçtuğunda, havai fişeklerin ortasına giden fitil yanar. Havai fişeklerin ortasının merkezinde gevşek bir barutun patlaması vardır. Bickford filtresi tarafından tutuşan bautvson derece hızlı bir şekilde patlar, sıkıştırılmış barut parçaları fırlar, gökyüzünün çok ötesinde, parlak renkler vermek için metal tuzları ile bağlanır. Bununla birlikte, İlk kabuğa yol açan hızlı eşleşmeye bir başka Bickford sigortası parçasıydı. Yanarak bir sonraki kabuğa giden hızlı bir eşleşmeyi ateşler… Hatırla, 5 Kasım’ı hatırla; barut, termodinamik ve kinetiğin kontrolü.
Havai Fişekler Neden Bir Gecikmeden Sonra Patlar? Aynı kimyayı farklı bir şekilde kullanarak. Havai fişeklerde kullanılan farklı tiplerde gecikme fitilleri
40
OKÜLER HASTALIKLARIN TEDAVİSİNDE NANOTEKNOLOJİ YÖNTEMLERİ Oküler hastalık nedir? En basit tanımı ile oküler hipertansiyon, göz içi basıncının normal değerinden daha yüksek olması durumudur. Normal durumlarda olması gereken göz içi basıncı 10-21 mm Hg aralığındadır. Bu değerin üzerindeki basınçlarda ise oküler hipertansiyon yani göz tansiyonunun başlangıç evresi olarak bilinen durum oluşmaktadır. Belirtileri nelerdir?
İnsan gözü, yaklaşık 24 mm boyutuna sahip anteri ve arka seğmentler içeren küresel bir yapı organıdır. Her iki parça, gözü yabancı maddelerden korumak için çeşitli biyolojik engellere sahiptir. * Anterior kısım kornea, iris, lens ve sulu salgı içerir. * Posterior kısım yumuşak vitröz gövdesi, retina, koroid ve sklera arkası içerir. Kornea şeffaftır ve beş katman içerir;
Öncelikle belirtilmelidir ki oküler hipertansiyon bulunan her kişide ciddi belirtiler görülmez. Bu durumun varlığı kişiden kişiye değişebilir. Ancak zaman zaman gözlerde ağrı, gözlerde yaşarma, bulanık görme ve baş ağrısı gibi belirtiler yaşanabilir.
* Epitel
Kesin ve net tanı ise ancak detaylı bir göz muayenesinde göz doktoru tarafından tespit edilebilecek bir durumdur.
* Descemet membranı
* Bowman membranı * Stroma
* Endot helyum
Göz anatomisi nasıldır?
41
Oküler hastalıkların tedavisi ve teşhisi için mevcut nano sistem tipleri nelerdir? Geçmiş yıllarda, nanoteknoloji ;
* Miseller * Lipozomlar * Niosomlar * Dendrimerler * In situ hidrojeller * Siklodekstrinler gibi birçok kolloidal sistem bu tiptir.
* Kontrollü salınımı gerçekleştirerek * Düşük göz tahrişini sağlayarak * İlaç biyoyararlanımını iyileştirerek * Oküler doku uyumluluğunu geliştirerek oküler hastalıkların yönetiminde yeni perspektifler sunmaktadır. Çeşitli nano sistemler, yüklerini gözün hem ön hem de arka segmentine iletecek şekilde tasarlanmıştır. Bu nano sistemler çoğunlukla doğal veya sentetik polimerik malzemelerden yapılır.
Nanoparçacıklar, implantlar, nanoparçacık ihtiva eden kontakt lensler, filmler ve diğer dağıtım sistemleri de dahil olmak üzere diğer formlar da, ilaç ve geni uygun uygulama yollarıyla gözün iç tarafına iletmek için yoğun bir şekilde kullanılmıştır.
Şekil 2: Farklı nanoteknoloji tabanlı oküler dağıtım sistemlerinin şematik gösterimi
Oküler Anterior Hastalık Tedavisi için Nano Sistemler Göz damlaları, kornea hasarı, kuru göz, keratit, konjunktivit ve katarakt gibi yaygın oküler anterior hastalıkların tedavisi için en erişilebilir ve yaygın formülasyonlardır. Bununla birlikte, bu uygulama yolu kornea bariyeri ve kornea öncesi faktörlere bağlı olarak zayıf biyo yararlanımdan dolayı dezavantajlıdır. Deneysel ve klinik araştırmalar, göz damlalarının sık ve uzun süreli kullanımının gözyaşı filmi kararsızlığı, korneal yüzey bozukluğu ve kornea ve konjonktiva iltihabı ile sonuçlanabileceğini göstermiştir. Alternatif
olarak, oküler yüzey üzerinde ilaç tutulma süresinin uzamasına ve ilaç penetrasyonunun iyileştirilmesine yönelik ciddi çaba sarf edilmektedir. Nano sistemler bu stratejinin gelişmekte olan bir parçasıdır. Geçmiş yıllarda, oküler anterior hastalık uygulaması için bazı tipik nano sistemler geliştirilmiştir.
42
FORMÜLASYON Nanowafer
MALZEME TİPİ Polimer
YÜK KAPASİTESİ Axitinib 500
BOYUT (NM) 500
FONKSİYON
Nanopartikül
Kitosan
Gen
~ 200
Hidrojel (Virgan)
Polimer
Gansiklovir
-
Nano suspensiyon
Polimer
Diclofenak
105
Nanopartikül
Polimer
Flurbiprofen
200-300
Nanopartikül
Polimer
Deksametazon sodyum fosfat
100-500
Nano skalada dağılmış merhem
Polimer
-
100
Nanoparçacık, gözün ön segmentinde üstün transfeksiyon etkinliği gösterdi. Gözdeki herpes simpleks virüsü enfeksiyonu için topikal tedavi maddesi. Kornea dokularında gelişmiş penetrasyon ve tutma etkisi topikal uygulama ile sağlandı. Formülasyonun topikal uygulamasını takiben, yerleşik bir hayvan modeline karşı geliştirilmiş bir anti-enflamasyon etkisi elde edildi. İlaç yüklü nanopartiküller göz iltihabına neden olmaz ve korneal greft reddinin önlenmesi için etkinliği artırdı. Formülasyon, sadece göz merhemi avantajlarını korumakla kalmadı, aynı zamanda gözyaşı filminin onarılmasında ve kornea yüzeyinin onarılmasında daha iyi bir etkinlik gösterdi.
43
İlaç yüklü nanowafer toksik değildir ve kornea neovaskülarizasyonunu daha düşük dozlarda dahi ticari göz damlasına göre daha verimli bir şekilde tedavi edebilir.
Hidrojel
Polimer
Diklofenak
-
Nanopartikül
Polimer
Flurprofen
100
Nanopartikül
Polimer
Pilokarpin
83
Lipozom
Polimer
Koenzim-Q10
100-200
Misel supramoleküler hidrojel, kornea yüzeyi üzerindeki retansiyon süresini uzatabilir ve gözde ilaç biyoyararlanımını artırabilir Nanoparçacık formülasyonu, daha düşük bir ilaç konsantrasyonuna sahip bir tavşan travma modelinde miyotik yanıtın bir inhibisyon etkisini gösterdi. Nanopartiküllerden daha fazla ilaç, ticari göz damlasıyla karşılaştırıldığında sulu kısmın içine nüfuz etti. Çalışmalar, nanoparçacık formülasyonu için miyotik yanıt süresinin% 40 arttığını göstermiştir. Lipozomlar belirgin bir anti-katarakt etkisi sergiledi ve süperoksit dismutaz ve azaltılmış glutatyonun aktivitelerini artırabilirdi.
Tablo 1: Oküler anterior hastalık tedavilerinde uygulanan bazı güncel nano sistemler
Oküler posterior hastalık tedavisi için nano sistemler İlerleme; * Hidrojel, * Nano partiküller, * Nano implantlar ve * Nano boyutlu kesecikler dahil olmak üzere
enjeksiyon sıklığını azaltmak için kontrollü uzun süreli iletim sistemlerinin geliştirilmesine odaklanmıştır.
44
FORMÜLASYON Hidrojel
MALZEME TİPİ polimer
YÜK KAPASİTESİ Bevacizumab
BOYUT (NM) -
Nanopartikül
polimer
Latanoprost asit
80
Hidrojel (Timoptik- polimer XE) Hidrojel polimer
Timolol maleat
-
Mitomisin C
-
Lipozom
polimer
Bevacizumab
100-200
Misel
polimer
Triamsinolon asetonid
200-350
Dendrimer
polimer
Gen
50
Nanopartikül
Peptid polimer
Gen
180
45
FONKSİYON Hidrojel, 4 ay boyunca SD sıçanlarının suprakoroidal alanında sürekli bir Bevacizumab salınımı gösterdi. Nanopartiküller subkonjonktival uygulama ile sürekli bir ilaç salımı sağlamıştır. Glokom için topikal tedavi ilacı. Hidrojel, iyi oküler uyumluluk gösterdi ve glokom cerrahisi sonrası intraokülerde sürekli salım gerçekleştirdi. Sistem, topikal uygulamadan sonra annexin A5 aracılı endositoz yoluyla biyolojik engellerden geçebilir. Bir misel kombine jel sistemi, sıçan gözlerinde iyi tolere edildi ve intravitreal enjeksiyondan sonra bir yıl boyunca sürekli bir salınımı vardı. Dendrimer-gen kompleksi, RPE hücrelerinde etkili gen transfeksiyonu sergiledi. Sistem, retina dejenerasyonunu fare modelinde histolojik ve fonksiyonel olarak subretinal enjeksiyonla kurtarabilir.
Nanopartikül
polimer
Gen
250
Lipozom
polimer
Gen
130-230
Nanopartikül-gen kompleksi gen eksikli farelerde RPE hücrelerinin gen ekspresyonunu arttırdı. Peptid modifiye lipozomlar, RPE hücrelerini hedefleyebilir ve modifiye edilmemiş lipozomlardan 4 kez siRNA verimini arttırdı.
Tablo 2: Oküler posterior hastalık tedavilerinde uygulanan bazı güncel nano sistemler Nanoteknoloji oküler bozukluk tedavisinin birçok çalışması arasında in vitro çalışmalara odaklanmıştır ve daha az in vivo çalışmalar gerçekleştirilmiştir.
Gelecekte bu alanda daha fazla çaba sarfedilmeli ve hayvan modellerinde özellikle oküler kanserler modeli oluşturulmalıdır.
Kaynaklar Acta Pharmaceutica Sinica B Cilt 7, Sayı 3 , Mayıs 2017 , Sayfalar 281-291
Rabiye Baştürk Kimya Mühendisi (Lisans Öğrencisi) odtulurabiya@hotmail.com
46
HOLLANDA'DA UYUŞTURUCU KAÇAKÇILARI ÇALIŞTIRMAK İÇİN KİMYA ÖĞRENCİLERİNİN PEŞİNE DÜŞÜYOR
Hollanda'daki uyuşturucu laboratuvarlarının, ekstazi ve diğer sentetik uyuşturucuların üretimi için büyük ölçüde üniversitelerdeki kimya bölümü öğrencilerini çalıştırdıkları belirtiliyor. Suç şebekeleri, uyuşturucu kuryeliği için de daha çok öğrencileri tercih ediyor. Hükümet, öğrencileri uyarmak için yakında geniş çaplı bir kampanya başlatacak.
Suç örgütleri, öğrencilere daha kolay ulaşabilmek için kendi elemanlarını kimya bölümüne kaydettiriyor. Suç örgütü üyeleri, okul içinde sürekli birlikte oldukları öğrencileri daha kolay ikna ediyor. Belediye Başkanı'na göre, üniversitelerde bu gerçeği bilmeyen neredeyse hiçkimse yok. Konunun oldukça ciddi boyutlarda olduğunu vurgulayan van Hout, bu amaçla kapsamlı bir kampanya başlatacaklarını açıkladı.
Uyuşturucu şebekeleri, 126 bin üniversite öğrencisinin bulunduğu Hollanda'nın doğusundaki Gelderland eyaletinde oldukça etkin durumda.
500 İle 600 Euro Arasında Kazanıyorlar Eyalet yönetimi, organize suç örgütleriyle mücadele için, belediyeler, savcılık, polis, vergi dairesi ve uzmanlık merkezlerinin yer aldığı 'Samen Weerbaar' adlı bir çalışma grubu oluşturdu.
Hollandalı yetkililere göre, suç örgütleri uyuşturucu kuryeliği için de büyük ölçüde öğrencilerden yararlanıyor.
Samen Weerbaar'ın başına getirilen Westervoort Belediye Başkanı Arend van Hout'a göre suç şebekeleri, sentetik uyuşturucu üretimi için, geniş çapta kimya bölümü öğrencisini işe alıyor.
Hollanda'da sentetik uyuşturucu üretimini ve ticaretini araştıran Tilburg Üniversitesi'nden Profesör Pieter Tops'a göre uyuşturucu nakliyecisi olan öğrenciler kolaylıkla 500 ila 600 euro kazanabiliyor.
47
Nijmegen Üniversitesi Kimya Öğrencileri Derneği (Sigma) yöneticisi Anna Bleeck, de Gelderlander gazetesine yaptığı açıklamada, bu konuda fazla bilgiye sahip olmadıklarını belirterek, "Konu yasa dışı olduğu için çok fazla konuşulmuyor" dedi. Gelderland eyalet yönetimi, "organize suçlarla mücadele için organize bir devlet" sloganıyla, yaygın bir kampanya başlatacak. Öğrencilere, suçlularla çalışmaların tehlikeleri anlatılacak.
Samen Weerbaar Başkanı van Hout, suç şebekeleri içine bir kez girildi mi, bir daha çıkmanın zor olduğuna işaret ediyor. Bu nedenle kısa sürede kampanyanın başlayacağını vurguladı. Van Hout, "Suçluların mahallelerimizi ele geçirmesini, siyasette nüfuz kazanmasını veya kendilerine dokunulmazlık görüntüsü vermelerini engellemeliyiz. Ama bun sadece hükümet olarak değil, tüm toplum olarak yapmalıyız. Öğrenciler için kampanya, bunun bir parçası" diye konuştu.
Bu amaçla bir ders paketi ve suçluların öğrencilere yaklaşımı ile sonrasında yaşananlara ilişkin bir film hazırlanacak.
48
REKLAM İÇİN reklam@inovatifkimyadergisi.com
BİNLERCE KİŞİNİN OKUDUĞU DERGİMİZE ONBİNLERCE KİŞİNİN ZİYARET ETTİĞİ WEB SİTEMİZE REKLAM VERİN
BİNLERCE KİŞİYE ULAŞIN
Böceklerin Beyni Indianapolis Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, böceklerin boynuzlarını nasıl büyüttüğünü anlamaya çalışırken, gübre böceğinin merkezi sinir sisteminin görüntüsünü oluşturdu.Serotonin (yeşil renkte gösterilir) ve asetillenmiş a-tubulin (pembe renkte gösterilir), sistemde bulunduğu harita görevini görür.Bu iki bileşik boynuz büyümesinin anahtarıdır. Bir pupadan iki optik lob (üst), beyin ve ventral sinir kablosu (alt) çıkarıldıktan sonra ekip, sinir sistemini iki antikor çözeltisine batırdı.İlk banyo, nöronlarda bulunan yapısal bir protein olan tübüline bağlanan bir antikorun yanı sıra, bir sinir iletici olan serotonine bağlanan bir antikor içeriyordu.İkinci banyoda, her biri ilk iki antikorun birine bağlanan ve vurgulanan, başka iki floresanla etiketlenmiş antikor yer alıyordu.Bu görüntü, Deneysel Biyoloji Amerikan Dernekleri Federasyonu tarafından yürütülen BioArt fotoğraf yarışmasının galipleri arasındaydı.