Dergi 2014

Page 1

Sanatçıların Bilinmeyen Özellikleri

edebiyatta Tekirdağ

M ttik?

Hangi Haya B \z\er Hang yuri; ^ Namık Kemalli Olmak Ş,n^a Öğrc:fnı Balkanlar Ve Göç

Türk Futbolunda İlkler

Zamanın Değeri

T* Tarihin Kalbine Cemre Düşürmek O sadeca 'ık ltd e û ’ n de & l T r * f a'nır da y a ş a y a n , y ü r iy o n , k o n m a n , g d r n d iş t in * * U rfe l i t y t d r 41 k ta b ry b b> ş * h r * p tn u l bo 'C a n u Ö d iy o r Bitm ek tuM ftT H k b ln a y a n M r tn«f|kyle U y l d r dtea m adaa m arern M f h a m a l o n u ıU s L Tek rdad a ıa e n d M i m da k yaşayan >a yataİkan l w guael w y a

Te k ird a ğ ’ın A si R üzgarı

NIJAT Futbolun Oxîordu

Ah Bir Çocuk Olsaydım Ana Baba Hakkı

A n n e B a b a la r a G rg en lik B ilgisi

Gn Ü ı S O

Aşk Hikayesi

Hocalı Katliamı

' *' m

Bu yu> 'io y tu n n '' I odmetinin d j ı peralam* U ( ) « e n le n Hocak'data ■ » tu r ta n katlederken im anlına* lik it ­ lerine, aydnlarm ıiın ’ u s e u ı :lr r u j' yedenler ne adatan bk {edrmazdaa dekne h k jy e tT d r

&

Nereye gidersen git bulacağın aydınlık, zihninin aydınlığı kadar olacaktır.(C.Meriç) T o t PH» 7Kr\7T7TFT

ffjtj


İdeal, Bir Yıldıza Benzer

Değerli Öğretmen Arkadaşlarım ve Sevgili Öğrenciler, Tekirdağ'ın Ulu Çınarı eğitim yuvasında geleceğe umut ve güvenle bakan siz gençleri görmekten son derece mutluyum. Eğitim, geciktirilmeden verilmesi gereken ve yararları uzun dönemde görülebilen bir hizmettir. Bu hizmetin sağlıklı bir ortamda ve çağın gereklerine göre verilebilmesi için devlet, elinden geleni yapmaktadır. Biz eğitimciler de bu hizmette yapılabileceklerin en iyisini yapmanın gayreti içerisindeyiz. Eğitim ve öğretim faaliyetlerinde ailenin rolü ve önemi kavrandıkça bu hizmetin daha yararlı sonuçlar vereceğine inanıyorum. Sevgili öğrenciler, İdeal, bir yıldıza benzer. Ona yetişmek için işe güçlü ve kararlılık dolu bir istekle başlayınız. Bu muhtemelen sizin sandığı­ nızdan çok önemlidir. Eğer bir öğretmen şimdi beyninizin içine bakıp, arzunun derinliğinden emin olabilse ne kadar ilerleme kaydede­ bileceğinizi neredeyse kesin bir şekilde tahmin edebilir. Eğer istediğiniz zayıf ve güçsüzse başarılarınız da buna paralel bir güç ve tutarlılıkta olacaktır. Ne var ki, eğer işinize dört elle sarılır ve tükenmez bir enerji ile dolu olursanız hiç bir şey sizi yolunuzdan döndüremez. Bu nedenle kendi kendinize yapacağınız çalışmada coşkulu olun. Kendine daha güvenen ve toplum önünde ikna edici olmanın sizin için taşıdığı anlamı düşünün. Kaza­

nacağınız meziyetlerin sosyal açıdan size ne­ ler kazandıracağını, edineceğiniz arkadaşları, yapacağınız etkiyi, elde edebileceğiniz önderliği düşünün. Bu yeni gücün uygulanmasıyla kazanıla­ cak doyum ve memnuniyeti düşünün. Kişisel başarılarınızdan duyacağınız gurur size maddi ve manevi bir doyum da sağlayacaktır. Şunu unutmayın ki, bu davranış eğitimle ilgilenen hemen hemen herkesin özlemini duyduğu birkazanımdır. Sevgili öğrenciler, Güç gerektiren her işte bazıları cesaretle­ rini yitirip, yoldan çekilebilirler. Öyleyse başarının sizin için taşıdığı anlamı asla aklınızdan çıkarmalısınız. Bu nedenle işinize, başarıyla gitmenizi sağlayacak bir coşkuyla başlamalısınız. Kısacası bu tempoyu yıldızları yakalamayı garanti edecek kadar sürdürün ve geri dönmeyeceğiniz kadar da güçleştirin. Azim ve kararlılığın ulusumuzun tarihinde ne denli önemli bir yer tuttuğunu hepiniz bilmektesiniz. Yüce önder Atatürk'ün bu sayede milletin kaderini bütün olumsuzluklara rağmen değiştir­ mesi sîzlere rehber olmalıdır. Unutmayınız ki, "Vatan Çalışkan İnsanların Omuzları Üstünde Yükselir ve Hayat Bulur.” Bu vesileyle okulumuzun "ATA" dergisi çalışmalarının uzun soluklu olmasını temenni eder, emeği geçen bütün öğretmen ve öğrencilerimi yürekten kutlarım.

N K LİO I


Tekirdağ Namık Kemal Lises'

YOL UZUNDUR BİLESİNİZ "B ilm e "n în artık gereksizleştiği b ir çağda b ilginin ne önem i o la b ilir ki." kabuilenişi karşısında Kemal Hocanın ü m it ve ışık dolu felsefi yaklaşım ını bulacaksınız. Kemal Hoca, sabra vurgu yaparak "Yol ç o k u z u n d u r, b ile s in iz ..." d e m e k te n g e ri d u rm u y o r.

HAYMATLOS "Kimliğimde isim yazmaz benim. Çünkü herkesim biraz. Biraz da hiç kimse " diyenlerin gün yüzüne pek de çıkmayan "yok" sayılma hikayelerine dair. TE K İR D A Ğ 'IN ASI RÜZGARI Tekirdağ'ın asi ama bir o kadar da mütevazı rüzgarından bahseder. Öyle ki bu rüzgar, önce kendi içimize eser. Rüzgar olmaktan öte bir keşiftir, arayıp bulma hikayesidir onunkisi. Sonra da bizi ülke ülke gezdirip farklı yaşamları, dünyaları gözlerimizin önüne seriverir.

1

İRFAN ASALETİNİ KAYBEDERKEN

Bir zümrenin emir kulu olmayan, devrin şuuru olan, bütün hakikatleri yoklayan, bütün yalanların maskesini yırtan; kalabalığa doğru gösteren, her düşünceye saygılı ama tarafsız bir entelektüeli- Cemil Meriç'ianlama çabası ve gönlü hoş eden bir üslupla karşımıza çıkıyor İlker Gülcemal.


ATA _

Tekirdağ Namık Kemal L ise si

ATA Tekirdağ Namık Kemal®sesi Adına İmtiyaz Sahibi Süleyman KARAGÖZ

HOCAU KATLİAMI Bu yazı "s o y k ırım " k e lim e s in in d ia s p o ra (arına ta ç y a p a n la rın H o c a lı'd a k i m a s u m la rı k a tle d e rk e n ınsartl ık ta n çı kışla rin a , a y d ın la rım ız ın "s u s p u s o lm u ş " v ic d a n la rın a a d a n a n b îr "G ö rm e z d e n g e lm e h ik a y e s i"d ir.

Okul Müdürü

96

Yayı# İletişim Kurulu

96

İshakALGAN

65

97

Türk M i v& Edebiyatı Öğretmeni

67

98

68

99

Yayın Kurulu

69

100

Serhat AKYÜZ

70

M

İshakALGAN

BALKANLAR VE GÖÇ Yedi aylık b ir süre zarfında vahşetin, m m a lfm frt her tü rlü sü n e ta nık olup göçe zorlananların acıyı bal eyle m e le rin i anlatır.

}

Türk tîîi ve Edebiyatı Ö ğrefaıefi

71

102

72

103

73

104

74

105 106

Özlem HazaiÖÎRİŞGEN

107

B ira BAYRAM

77

107

le e Sefih D İKM İŞ.

78

108

79

109

80

110

01

111

82

112

83

113

84

114

85

115

86

116

ANA BABA HAKKI ‘A n a başa taç im iş, H er derde ilaç im iş, B ir e vla t p ir olsa da, Anaya m uhtaç im iş." tem ası e trafında gelişen İsm ail Hocam ızın kalem inden çıkm ış, anne baba sevgisiyle d opdolu nefis b ir yazı.

Serhat AKYOz

ADIN GEÇERKEN EY M AH BU B,

Nurdhan MUTLU Okan KARACI

Hakan b a lo ğ u lla r M Özlem Hazal GİRİŞGEN

Fotoğraflar

Kapak ve Sayfa Tasarımı Gökhan CİVAN

Baskı Ön Hazırlık

^ jA N s T e k Grafik & T asa®

0507 859 20 99

Baskı

117

SEVGİ SÖZCÜĞÜ

88

118

HEP MAHCUP

89

119

G ü v e rc in i ö ld ü d iy e beş yaşındaki! çocuğa başsağlığına g id e n b ir p e y g a m b e rin g ö n ü lle ri sa rıp s a rm a la y a n sevgi d o lu h ikâ y e s id ir.

90

120

91

121

92

122

Yayın Türü

93

123

Yerel Süreli. Yayın

94

124


Atilla Ç6KIN...

Ahde V e Fa Kalbimize, ruhumuza gömüldün. Seni hep seveceğiz. Yaşamın tüm çalışan eğitim emekçilemSe ışık olsun. Yattığın yer ışıklı, çiçekli, bol müzikli (Balkan müzikli) olsun* Müdür yardımcılığı süre-cinde arkadaşlarına adiBdavranan, insancıl tavırların devamlı sempatimizi kazandırmıştı. Bil­ gisayar ile rtot yazmaya başladığımızda bizlere not yazmak için disket verdiğin, o disketleri gettrdiğimizde bize yardımcı oluşul işlerin nasıl piçtik şekilde gerçekleşeceğini bize gösteriyorduAfiliİa kardeşim: seni her zaman arımızda hissediyoruz. Faytonların görünümü, adadaki evlerin güzelliği, yeşillik, doğal güzellik, kardeş kültürlerin dokusu hepimizi sarıyordu. Boğazda dümenin başına geçişin ve dünya denilen sınavı mutlu bir şekilde sürdü­ rüyorduk, Sağlığına çok dikkat eden, temizliğe önem veren arkadaşım ız, kardeşimiz, can yoldaşımız, işine çok bağlılığın, tatile girelim de kontrole gideceğim dediğini hatırlıyoruz. Sağlıkta ihmale, gecikmeye yer olmadığını bizden iyi biliyordun, fakat görev aşkın bunların üstündeydi, o melun, amansız hastalığa yakalandığında içimiz eridi.

evgili kardeşim Atilla; aramızdan ayrılalı üç yıl oluyor. Senin, o güler yüzünü, insanı kucaklayan hoşgörülü halin gözümüzün önüne geliyor. Odana girdiğimizde; Balkan müziğinin izleri kulaklarımızda, odandaki çiçeklerin güzelliği gözümüzde, masanın tertip ve düzeni hayalimizde. Sigara ile ilgili, sağlıkla ilgili uyarıcı yazılan gördükçe bizde kendimize çeki düzen verirdik. Bir öğrencimizin şaka yollu Atilla Çekin isim tabelasına soyadının

S

yanma "ma” ekini ekleyerekAtilla ÇEKİNME sö-zünün ne kadar isabetli oldu-ğunu anlıyoruz.______________________________

Hastalığının ilerlediğini devamlı takip ettik, fakat elimizden gelen hiçbir şey yoktu. Seni tanıyan öğrencilerin devamlı seni soru­ yorlardı. Seni özlüyorlardı. Biz arkadaşların, ağabeylerin, ablaların, Namık Kemal Ailesi hep seni özledik. Aramıza dönmeni bekledik. Fakat başaramadık. Kalbimize, ruhumuza gömüldün. Seni hep seveceğiz. Yaşamın tüm çalışan eğitim emekçilerine ışık olsun. Yattığın yer ışıklı, çiçekli, bol müzikli (Balkan müzikli) olsun.

ZİLLER ÇALACAK Zil çalacak,.. Sizler derslere gireceksiniz bir bir. İÜ çalacak, ziller çalacak beıffihçiıi, Duyacağım, evlerden, kırlardan, denizlerden; Tâ içimden birisi gidecek ardınızdan uça ese... Ama ben, ben artık gidemeyeceğim. 31 çalacak... Siz geminize, trertfnfee gireceksinîz bir bir Zil çalacak, ziller çalacak berrfmçtn, Duyacağım, iskelelerden, istasyonlardan butun, Tâ içimden birisi koşacak ardınızdan... Ama ben, ben artık gelemeyeceğim. Sonra bîr gün zil çalacak yine, İ ç kimse!®;, kimsecikler duymayacak-. Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, f i siz... Tl içimden birisi kalacak oralarda... Ben gideceğim.__________________________ ,


Bambaşka bir halin vardı Fark etmeden bizi sardı

Bu kalp seni unutur mu?

Atilla Ç6KIN Hocamızın Anısına ATİLLA ÇEKİN ARKADAŞIMIN ANISINA “Ben Havsa'da doğdum. Cami a«lufunda top oynadım. Kuzu o tla ttım Havsa D eresi'n in dibinde. Lisenin önünden Edime

yolu geçerdi s. Havsa Belediye patta duruyor yprtî yerinde. Uzunköprü'ye giden Yol boyunca ağaçlar ise yok. Şimdi hiçbiri yok! Varsa da yok! Hepsi bir düşün karmaşasında...” Doğduğu yeri hep böyle anlatırdı ne zaman sohbet etsek. Hamıfc

Kemal Lisesi'nde on sekiz yılım geçti Atilla Çekin'le. Eski anılarını dinledim onun. Koca bir gençlik! Yalnız Namık Kemal'de yaşanan, başka hiçbir yerde yaşanamaz sanılan. Kas­ katı bir gerçek karşımda o gün­ ler, o günlerin NamıkKemal’i... E s ki o k u lu m şimdi yakın ama b ir o kadar da uzakta! Güler yüzlü eski dos­ tum yok artık orada. Behçet Necatigil benim bu duygumu yıl­ lar önce yaşamış: “Kimse anlamaz derdimi Ben m akta olmalıyım, çok uzaklarda Biryakınım öldü mil, Atilla Çekin, bilgi satardı sınıf sınıf, ö |re riii öğrenci... YUfdürt

dört bir ya­ nına dağılmış bilgili öğren­ cilerdi en bü­ yük özlemi. Böyle bir dü­ şü vardı. Öğ­ rencileriyle iç içeydi. Çekin, bana göre sorum­ luluk duygusunun bir simgesidir, içinde yaşadığı, tanışıp görüş­ tüğü insanlara karşı duyduğu sorumluluk simgesi. Bu sorum­ luluk,, önce kendine, kendi vicdanına, sonra da her şeyini borçla olduğu toplum a o la r sorumluluktur. Çekin'e göre öğretmen, toplu­ mun sözcüsüdür. Buna bir de yön v e rM fl! eklemek gerek. Atilla Çekin ipin öğretm eni!, onun başkalanyla yarışı değil, olsa olsa; k e n tfB kendisiyle yarışıdır.

Bence Çekin, kendi kendisiyle yarışmada başarıya ulaşmış bir öğretmendir. Bu yüzden ona saygım sonsuzdur. Eti ve kemiği ile olduğu kadar düşüncesi ve eylemi ile de öğretm enliğe bağlı kalm ış; öğrencisinin alın yazısı ve geleceği ile ilgilenmiş ve onlara yararlı olabilm ek için çaba harcam ıştı!; Onları llllriç le n dirihekiçin çalışmıştır. Öğretmenlik yaşamında yirmi y ıl geride bırakan Atilla Çekin öğrencilerinin gönlünde taht kurmuş usta bîr öğretmendi. Çok sade bir insandı. Herkesle iletişim kurabilecek komplekssiz bir insandı. Onu tanıyıp da arkasından ağlamayan birini görmedim. Atilla Çekin'i arıyoruz çünkü o, çağdaş bir öğretmendi; alçak­ gönüllü» cesaretli genel « B ir sahibi, insan sevgisine sahip iyi blreğiflmşiydi. Işığın bol olsun hemşehrim. Hakan ERAS A.Ö.L. Müdür Başyaıdımcjsj NKLİ05


Sabah neler olacağını bilemediğim

gelecek okulumu temsil edecektim.

sadece iyi bir gün geçmesini

Öyle ya da böyle üniDersiteyi

dilediğim umutlarla gözlerimi

kazanmam için elime geçen her fırsatı

açtığım o gün, dün gibi. Hele de bu yaşta yurtta kalmaya başlamak da

değerlendirecektim. Yanımda en yakın arkadaşım

tuzu biberiydi o ilk giiniin. Saatin

olmasına rağmen okulumun önünde

ibreleri 8.20'yi gösterirken şaşkın De

kendimi yapayalnız hissetmiştim. İlk

uykusuz bir halde Tuğçe'yle apar

ders zili çaldı De derse girdik. Sınıf

topar çıkıp okulun yolunu tutmamız.

öğretm enim iz

Ardından hızlı adımlarla tam okula

Dokuzuncu sınıftaydım De etrafımda

karşım ızd ayd ı.

g e iip

k a p ıs ın ı

tanımadığım yeni arkadaşlarımla

bulamadığımız o günü. Sınıflar

birlikte Serhat Hoca'nın ağzından

açıklanana kadar heyecan içinde

çıkan sözleri dinliyordum. İlk sözü

de

o k u lu n

“nasıl başlarsanız öyle biter." di.

geçen zamanı... Kafamı şöyle bir okulun tabelâsın

Günlerce deoam eden tanışma faslı

doğru kaldırdım. Eüef oradaydım.

bittikten sonra dersler bize kara

Dört sene boyunca okuyup geleceğim

yüzünü göstermeye başlamıştı. Şimdi sınıfımda bir sürü yeni

ile ilgili kararlar Dereceğim yerde. B urası benim eğitim

öğretim

hayatımın deDamı için önemli bh^*> yerdi. Yeri gelecek dersleri bitiş

d akik aların ı

h e s a p la y a c a k

C

— V

arkadaşımla birlikte eğitim öğretim hayatımı sürdürüyorum. Dört senelik bu zaman zarfında herkese başarılar diliyorum. Bu yıl sınaDa girecek 12. ^ s ın ıfta k i

a r k a d a ş la r ım ız a

öncelikle.

y e r i^ L ^

İnsan, inandığı şeydir.

Şu an bu yazıyı yazan kişi ilk gün okulun kapısını

£

bulamasa da dört sene sonra bir haziran ayında bu »kuldan mezun olacak. İşte ben o son zili, ilk günün heyecanı ile değil son günün De dört senenin yaşanmışlıklarıyla ^duyacağım.


^Yazılmam ış b ir ö y j^ iç in ^ y ir n s a y e n d e ; G ö zleri k a p a tılm ış u ç u rtm a a v c ıs ı!^

B e n ^ i rsaç|ı^ en ci ç o c u ğ u y u m ,j ^A tam adığım 1h e r ç'ığlıİTîçim de saklı! Bolca barış s ü r ü y o r u m ^ ! K ız a ra n e k m e ğ im in ü z e r in e ^ G ö zleri k a p a tılm ı^ !ıç u rtm a ~ a v c ıs ı!|

B irleşen s a rm a ş ık la r a r a s ı n d a ^ * 1? LYe£İ I ij ö r e b i I m e yj isti y o r u m h e T a n ^ n d ^ ^Ya z ılm a rm ş bi n ö y kın ^ n d e y im ^ s a y ^ d e l .G özleri k a p a tılm ış u ç u rtm a avcısı! J

.Cam gibi keskin~sevg isizlikler d o ld u rm u ş y e ry ü z ü ru y ^A ta m a'dığım ' h e f | ç ığ h ğ ı ^ jç im d ^ kİ " o " u İnsan kanı b u l a ş m a m ı ş r e n k t e ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^


Ecem ERGELEZ

H M

Ufacık bir çalkantıda koy veriyorsunuz yelkenleri. M artılar, uçuştuklarında İnsanlar, kederlerini içine M artılar, sonsuzluğa çevirmişsiniz rotanızı uçuşlarınızda. Jnşanlar. nereye igittiklerinLbilem ederite^^s^ou^^B M artılar gökyüzü sizin, sîzlerin ,R *j İnsanlar, ufacık kara parçasına bile sahip çıkamaz olmuşlar.

lİreanlaB B asiB B eaM iB oaD S K alaR B İcaS ısiTO aB IMaıailaji; Baölanmısısev.ailiidalaalaiîina

< Başları eğik, dikilmez olmuş.

m

M artılar, üzülür olmuş insanlara.

a

m

x '5

ı

c

fD

X

•08İNKL

Düşünmez olmuş, düşünemez olmuş.

İnsan kokar olmuş bir solukta. M n s a n ıB m B s Iİre a B a İg s ^ B

■ nsanoğlu doğar, büyür ve ölür. Kanun bu ya. I Daha ilk nefes aldığımız gün koyulmuştur bu İ v e a r t ık b a ş la m ış ız d ır o, iç in d e bocalayacağımız 'hayat' serüvenine. İne çıka, güle oynaya başlarız hayatın o, sona geldikçe yorulduğumuz serüvenine. Seçme hakkımız olmamıştır, olamaz. Ki bu belli bir dönem sürüp gider. Demiştikya, kuraldırbu. Kısmen bize ait olan bu hayatı yaşamaya koyulduğumuzda; onlarca el, yüzlerce insan ve sayısını tahmin dahi edemeyeceğimiz kadar fikir beliriveriri bir anda. Artık, o beliriverenler her ne ise onlara karşı yüküm lüyüzdür. 'Bizim Hayatımız', 'herkesin hayatı' olarak tanımlanır, yaşanır. Bu saatten sonra kendimizle ilgili 'Bu hayat Kimin?' 'Ben Bu Hayatın Neresindeyim?' 'Benim Hayatım Adı Altında Başka Kimler Yaşıyor?1gibi derin çelişkilere düştüğümüzün en olağan kanıtı olan bu soruların peşine düşeriz. B iz ü s t e l e d i k ç e s o r u l a r b i z i yorar,yorar,yorar...Bitkin düştüğümüz vakit,

yenildiğimiz vakittir. Özgür insan, fikirlerinde baskı olmayan insandır. Fikirlerinde baskı olmayan insanın hayatı kendisine aittir. Dediğimiz gibi iner çıkar, düşer kalkar; ama bunları hep kendi adımlarında sorgular. Kimse aracı olmaz hayatı ve onun arasında. O bahsi geçen fikirler, bu insanın hayatında yok mudur? Elbette vardır; fakat o duyduklarından kendisine merdiven yapmak, başkaları tarafından yönlendirilmeye müsaade etmez. Sadece fikirlere kulaklarını açmıştır. Kendisine 'basamak' olabilecek en doğru fikirleri, ince eleyip sık dokur da elde eder. Ne var ki bu iş, günümüzde bu şekilde alamaz yolunu. Nesil özgürleştikçe, insanın varlığı da yine kendi cinsleri tarafından asimile edilir. Bu yozlaşmada farklı milletleri, yakınımızdan dahi geçemeyecek durumları suçlamaya kalkışırız. Bunun tek nedeni vardır: kendimizden kaçışımız. Bu yüzden de aynayı öncelikle kendimize tutmalı, kendimizi sorgulamalıyız.


esadüfler

ne kadar e sa d ü fc

n a z a rı

'Saı tesadüf diyorsun bsıt İs e kader... Daha doğarken bile tesadüfin olmamız yaşadığımın hayatın da tesadüflerle dolu olacağının bir göstergesidir belki de. ® e§^şîTiM düşünün. S M etkileyen bir olay gibi görünflıesE de geleceğinizi değiştirebilecek bir olay, belki bir sınıf değişikliği, belki bir dershane seçimi İBİŞ olabilir. SbdEÇEi bu küçük değişiklik arkadaş çevrenizin ve

yaşadığınız, antların tamamen farklı olması sonucunu beraberinde getiriyor.

r f

5 nce ayrıntılara, geniş açılarla baktığında I hanmayacağı hikâyelerle dolu bir hayatı I pidufunubemımde fetodlteinsaH, Insann beklemediği bir anda, beklemediği bir olayın garşekte§mesîdîrfesadtîE Tesadüfiğin te skoca sözlüklerde neler söylenmemiş ki. Kendi hayatımı düşündüm sadece doğarken daha tesadüf cMüğumiKu aniadmı M ffiS il aşıklamalatıdâ derler yâ îdtiyönlârea sperm arasından birinci çıkıp dünyaya gelmişiz bence bu bile bir tesM ifi Siz fiH ıi gdlmesenfc: hayatta olmayacaktınız. Daha doğarken bile tesadüfen olmamız yaşadığımız hayatın da tesadüflerle dolu olacağının bir göstergesidir belki de. Geçmişinizi düşünün. Sizi etkileyen bif olay gibi sg-d r in m e s e de g ile c e ğ in K değiştehilecekibr olay, belki bir sırtif değişiMilj,, belki bir dershane seçimi bile olabilir. Sadece bu t f lş ik d e ğ îş M i: âiteadaş şevrsnM fi ve yaşadığınız anıların tamamen farklı olması sonucunu beraberinde getiriyor, iayât Mj|üK oyunlarla dolu derler ya bence o opdlar bunlar. Yaprisen bıçinemsemeden yaşıyoruz ama lercfe ie değiştireceğini fflm lpîiE bu pşanantenfl.. Kaderin tanımı gibi hemen akla gelen ilk soru: Kader değişti mi? Bence herkes kendi kâdeflli kendi belirte Basit bir sınav olsun ya da eve

giderken değiştireceğiniz bir yol, o yolda başınıza ge le b ile c e kle ri düşünün b itjp i görüp hoşlandığınızda belki evleneceğiim kişi, belki fayahnm ilerde çok etkileyebilecek bM. İm la n bilemeyiz ve çoğu şeyi Mffiedert yaşiysffii MEB'in yaptığı sınavlar bile hayatımızı blyök Ölpde değişfHyör IŞ-IŞ yaşlirıhda ergenliğin doruğunda hayatımızı yaşamamıza engel oluyorlar. Bir sınav yapıyorlar ve sadece okulumuzu değil geleceğinizi de değîpriyoriar. Alacağımız maaşı, evleneceğimiz kişiyi, doğacak çocuğumuzu bile. Namık Kemal kisesi'nde değil de başka okulda olduğumu d ü fta d ^flo d e hayatımda nelerin farklı olabileceğini hayal bile edemiyorum. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, oraya dair bütün anılar, gitmeyi dûşündüprttüz üniversite bile. Farkına varamıyoruz hayatın ufak vefark etmediğimiz oyunlarla dolu olduğunun, Helkesin hayatında yüzlerce tesadüf vardır olumlu-olumsuz veya mafllıBı-manirfcsız, T ta iİfe rs tanmafc da sMd elinizde, t a k ı r ilahi bir güce yormak da. Sizce hayat tesadüflerden mi ibaret yoksa bunların hepsi, ilahi bir gücün göstergesi mi? Düşününce hayrete bite duşfirae herkesb verecek bir cevabı mutlaka var. Doğumdan ölüme mutlu edetts tebessüm ettiren nice tesadüflerle dolu biryaşam dileğiyle.

N K Lİ09--


Hayal ediyorum.

Güvertede rüzgârın altın gibi ışıldayan sarı saçlarını dalgalandırdığını görür gibiyim!.

’mn

izind€...

i t i yurdu bölmeye çalışanlara, birbirimize düşürmeye uğraşanlara tek cevabımız " B iz A t a t ü r k 'ü n

ç o c u k la r ıy ız !" .

Ö zlem n u r S E Y R E L

e d irg in lik üst düzeyde, kaygılar son boyutta, günler daha büyük acılara gebe. “Olmaz, bu böyle gitmez, gidemez." diyor Mustafa Kpmpl Paşa. Gecenin derin karahkğındao mavi gözler ifjidâfhaktâidı. Ne yapsmüi da ta r ta n liill bu canım vatan? Ümidin kesildiği: karanlık günlerde çoktan kurulmuştu plan. Ne pahasına otursa olsun düşman Türk toprağına ayak basmayacaktı,. Bu kararla binm işti Bandırma Vapuruma. 1S Mayıs’ta bu amaçla çıkmıştı yola, yeni bir hayata, kurtuluşa... Hayal ediyorum. Güvertede rüzgârın a ltlft g ib i ifild a y a a sar) saçlarını dalgalandırdığını görür gibiyim, Mustafa Kemal'in keskin mavi gözleriyle kara bulutların esir aldığı parlak ufukian delip geçtiğini de. Karartı, yolundan hiçbir kuvvet tarafından döndürfiriemeyecek bin lider görüyorum. O; halkına öncülfifcedip bu devletî bize emanet, eumburiyetfmiras bırakmış. O az zamanda çığır açıp çok büyük, işler başarmış,, naaşı omuzlarda taşınırken hıçkırıklara boğulduğumuz insan.

T

» 1 0 İN K L

C ehaleti kurduğu cum huriyetle sonlandırm ıştı A tatürk. Devrim ve ilkeleriyle yol göstermişti aynı zamanda bîzlere, Düşüp yaralanan çocukların elinden tutup kaidırırcasına. Yara almış gÖRûîlşri onşriTeasına. Bize düşen çalşmak, bu vatana hizmet eyleyip en üst mertebelere çıkarmak, ülkeden sefalet, yokluk gibi kavramtarıbiyı barış, adalet ve refahı daim talmaktır; işte o zaman bu vatana borcumuzu ödemiş ve kurucusuna layıkolmuş oluruz. 10 Kasımlarda ağlamakla olmaz Atatürkçülük. O en güzel yerde izcileriyle hep yaşıyor yüreklerde, %Benîm doğum günüm 19 Mayıs'tır,"diyen kahramanı silemezsin zaten ebediyen. Silinmez zihinlerden, gönüllerden, tarihten, Türk gençleri olarak üftûmÇze düşen görevi yapmpiıyız. Atatürk: fke ve devrimişrihe sahip: çıkmalı, Ata’mızı yanılbnamahyız. Mustafa Kemal'e yaraşır Mr TDık. milleti olup bu vatan: için yaşamalı, savaşmak, mücadele etmeliyiz. Boş lâflarla, değil, başarılarla taçlandırmak, kanıtlamakyız. Bu yurdu bölmeye çalışanlara, birbirimize düşürmeye uğraşanlara tek cevabimiz “Biz Atatürk'ün çocuklarıyız?.

Atatürk'ün Oldu Arlık H İiîg a p rte M p İi A M fiiS fe el yazısın) taSaBabifeee§ifc Aiatü®'iffi #1 p zM H H aymam oluşturan bjrfont yaptırıldı. Bursa merkezli Ârtikeiln ktfRjeusu işadamı Murat Özbalcı* geçtiğimiz günlerde ABD'de pzrîtffi firmasrJb anfeşarak t$B iftde r A M u rü n ’ ef yazısaan a y M ® atafttaan bir im tp p M ı,J ta fon: Şe iM M e atüfc Mgisaprianaızda AtaölıfüK el yazısını lallanafefagğE. Bu ptrşmaiçin 3 aya yoğun birpirşmagerektr, hazırlanan n ^ te p lle r A i l l l p a k » ifiia a m a gtoderiM, fe n a ftjRrtadıjj fa rt kapsamada i l imeBerlÖ ’H ğ e ' p ulaştırdı Mis. Yazıfaıda ufak p ® p n ce ayrı bir çalışma ppüâral meönierde olmayan tıarfler, orijinale uygun olarak oluşturuldu, işadamı Özbaieı, fontu 23 Nisan Üfjsal Egemenlik ve Çoouk Bayramı hediyesi olarak vatandaşlara sunduğunu b e M , Fontu kullanmak îsteyen |ibStfel|%


Türklerin Tekirdağ ve civarındaki tarihleri 14.yüzyılın ortalarında A nadolu'dan Rumeli topraklarına geçişiyle başlamıştır. İlk k e z il3 5 3 -1 3 5 6 y ılla rın d a G e lib o lu y a k ın la rın d a n Tra ky a topraklarına geçen O sm anlIlar on yıldan daha kısa bir içinde neredeyse tüm Trakya topraklarını fethetm işler,1361 yılında Edirne şehrini de alarak Bursa'dan sonra bu kenti kendilerine başkentyapm ışlardır.

sya'dan gelip 11 .yüzyıldan itibaren s; I Anadolu'ya giren ve bir yüz yıl A liçinde tüm Anadolu'ya hakim olan ic İslamJkültürünü kendi ulusal Jyrkleryyeni girdijdep kültürjtjriylej ıl}işa#üre<!î§tr(de mayalandırmışjgjj,. Selçuklu ve beylikMdöneminde-iyice geliştirdikleri ■JTttrfE"Islarii .TKufflTOrlÜ OsmafŞ D evldti^n kuruluşuyla birlikte zirveye çıkarmışlardır.

A

OsmaıWnın Rumeli topraklarına ğfeçişiPe b i t i» Anadolu topraklarında oluşup gelişen Türk İslam kültürünün sözlü ve yazılı edebi ürünleri,başta Trakya olmak üzere tüm Rumeli topraklarında da sözlü ve /Şzılı ürünlerini vermeye başfemıştır.1 î f i Çevre ilçelerleKffliktfFFürklerin eline vg geçtikten şonça'o günler için.küçük bir yerleşim yeri oişrtTekirdteâ^^aİİ1, ÇorltPveîzellikle Hayrabolu kentleri bıflca^tazyir içinde Türrc İslam Kültürünün Rumen’deki merkezleri halin&gelmişlerdir. 14İN K L


Cumhuriyetten önceki dönemde edebiyat tarihi içinde Tekirdağ, Tanzimat Döneminin ünlü “Vatan Şairi” Namık KEMAL' in doğduğu yer olarak bilinir ve bu yönüyle Tekirdağ bir Namık KEMAL beldesi olarak fo n ın ır

TURKLERDEN ONCE TEKİRDAĞ'DA EDEBİYAT Tekirdağ'ın Türklerin eline geçmesinden önce bu yörede yetişmiş edebiyatçıların varlığına ait bilgi ve eserlere ne yazık ki sahip değiliz. Söz konusu dönemde yaşamış ve eser vermiş kişi olarak ünlü Bizans tarihçisi “Panionlu Priskos” tan söz edebiliriz. Panion (Panium) Bizans ve Roma dönemlerinde bugünkü “Barbaros” kasabasının adıdır. Tarihçi P riskos'un P an io nlu olduğu bilinir.Barbaros'ta doğduğu ve M.S. 472 yılında öldüğü bilinen Priskos, İstanbul'da yaşamış, imparator II.Theodesius'un elçisi olarak Batı Hun İmparatoru Attila ile görüşmüştür. Priskos, bugüne kadar ancak bazı bölümleri kalabilmiş olan “Bizans İmparatorluğu ve Attila Tarihi” adlı bir kitap yazmıştır. Prisos'un yazdığı bu kitap,Latin tarihçisi Cassiodonus ile kendisinden yüzyıl sonra yaşamış Got tarihçisi Jordanes tarafından kaynak olarak kullanılmıştır. Bu kitap daha sonraları Attila ile ilgili yazılan birçok kitaba kaynalık etmiştir.

TEKİRDAĞ'DA CUMHURİYET ÖN­ CESİ TÜRK EDEBİYATI Cumhuriyetten önceki dönemde edebiyat tarihi içinde Tekirdağ, Tanzim at Döneminin ünlü “Vatan Şairi” Namık KEMAL' in doğduğu yer olarak bilinir ve bu yönüyle Tekirdağ bir Namık KEMAL beldesi olaraktanınır. Bununla be rab er C um hu­ riyetten çok önceki yıllarda Tekirdağ özellikle divan şiirinin çeşitli dallarında örnekler vermiş çok sayıda şairlerin beşiği durumun­ dadır. Bu durumu merhum hocamız Aydın OY “Yüzyıllar Boyunca Şairler ve Yazarlar” a d lı ese rin in ö n s özündeki şu v e c iz paragrafında çok güzel anlatmaktadır.

“Tekirdağlı şairlerin meslekleri bakımından da ilginç bir görünüm sergiledikleri bu kitapta , özellikle eski yüzyıllarda divan şiirinin bütün özellikleri ve canlılığıyla yaşadığını görmek şaşırtıcı olabilir. Şöyle ki bir kalyoncu, bir hamamcı, bir mumhane sahibi ,bir k a h v e c i..., bu kentte o yüzyıllarda divan şiiriyle iç içe yaşıy o r, onsuz adeta nefes almıyor. Ortaya çıkan bu duruma göre -D ivan şiiri- bir saray şiiri değildir: Bir üst kültürün beslediği şiir olarak XVI-XIX. Yüzyıllarda “Tekfurdağı” ya da Rodosçuk adı ile anılan bu taşra kasaba­ sında bu üst kültüre erişip yakalamış, onu sindirmiş olan esnafın dilinde yaşa­ masına devam etmiştir.” Ö z e lik le Tekird ağ m e rk e z ,b a ş ta H ayrabolu ve M alkara İlçeleri çevreleriyle birlikte yüzyıllar boyu tasavvuf bilgi ve kültürünün coşkuyla yaşan dığı ye rle r­ dir. 15.yüzyıldan 20.yüzyıl baş­ larına kadar bu yörede tasavvuf ehli mürşid ve mürid kişiler yaşamış din ve din dışı konularda divan şiiri tarzında çok güzel ve değerli eserler vermiş­ lerdir. Şairlerce yüzyıllar boyu Tekirdağ ve birer ilim-kültür beşiği durumundaki ilçelerinde yaşamış,divan nazmının çeşitli tür,ad ve biçimlerinde o denli içerik ve güzellikte şiirle r y a z ılm ış tır ki bu şairlerin eserlerinden lise ders kitaplarına örnek ders konusu olarak bazı bölümler alınsa gerektir.

AVRUPA EDEBİYATI VE A VR U P A T A R İH İN D E TEKİRDAĞ Batı edebiyatı kaynaklarında Tekirdağ'ın adına ve izine pek fazla rastlamak pek de mümkün değildir. Var olan birkaç yazar ve bu yazarların eserlerine kronolojik olarak bakacak olduğumuzda göze çarpanlarşunlardır:

BUSBECÛ : Kanuni Sultan Süleyman dö n e m in d e A v u s tu ry a e lç is i o la ra k Osmanlıya gönderilmiş (1555),diplomat ve bilgin bir kişidir. Erdel savaşına son vermek amacıyla Anadolu'ya gelmiştir. Anadolu'da bulunduğu süre zarfında 25 0 kadar Yunanca el yazması eser toplayıp Viyana Milli Kütüphanesine bağışlamıştır LADY MONTAGU:

Lady Montagu bir İngiliz kadın yazardır.İngiliz lordu olan eşinin İstanbul'a elçi olarak gönderilmesi ü z e rin e (1 7 1 6 ) p a d iş a h III.A h m e t döneminde özellikle Edirne'deki mimari eserler üzerine yazılar yazdı.

II.R A K O C Z I FE R E N C VE KELEMEN MIKES Ç o k ilg in ç t ir k i, L a d y | M ontego'nun A nadolu'da y a ş a d ığ ı v e T e k ird a ğ ►Trakya hakkında yazılar yazdığı dönemde M acar Prensi II. Rakoczi Ferene de siyasi sığınmacı olarak Tekirdağ'da yaşamıştır. Kelemen Mikes II.Rakoczi'nin özel sekreteridir. 1 7 2 0 -1 7 3 5 y ılla rı a ra s ın d a Tekirdağ'da yaşayıp ölen II.Rakoczi'den s o n ra K e le m e n M ik e s uzun y ılla r Tekirdağ'da yaşamıştır.Kelemen Mikes yaşadığı yıllarda “Türkiye Mektupları” adıyla hayali bir ablaya yazdığı 207 mek­ tuptan oluşan kitabı Macar Edebiyatında bir başyapıt sayılır.

CUMHURİYET ÖNCESİNDE DİVAN ŞİİRİ TARZINDA ÜRÜN VERMİŞ ŞAİRLER OsmanlIlar döneminde Tekirdağ merke­ zinde ve çevre ilçelerde Divan tarzının manzum türlerinden çok özel örnekler verilmiştir. Çoğu tasavvuf tarikatı mensubu olan Divan şiirinin bu isimsiz kahramanları her ne kadar dönemin tezkirelerinde yer

NKLİ15


17.yüzyılın ünlü gezgini Evliya Ç elebi “S ey a h atn am e ” adlı eserinde Tekirdağ ve ilçelerinden söz ederken kentsel yapının yanında yörenin sosyo-kültürel yapısı hakkında bilgiler verirken ,Hayrabolu'yu “küçük Edirne” olarak

almasalar da yazmış olduğu şiirler gerçek anlamda sanat değeri taşır niteliktedir. 17.yüzyılın ünlü gezgini Evliya Çelebi “Seyahatname” adlı eserinde Tekirdağ ve ilçelerinden söz ederken kentsel yapının yanında yörenin sosyo-kültürel yapısı hakkında bilgiler verirken .Hayrabolu'yu “küçük Edime” olaraktasvireder.

C U M H U R İY E T Ö N C E S İN D E TEKİRDAĞ'DA YAŞAMIŞ ŞAİRLER VE YAZARLAR Cumhuriyet öncesinde Tekirdağ ve çevre ilçelerinde Divan şiiri tarzında çok değerli eserler vermiş şair ve yazarlardan daha önce söz etmiştik. Bu konuda en gerekçi ve ilmi araştırmayı merhum hocamızAydın OY yapmıştır.1995 yılın d a Tekirdağ V aliliği İl Kültür Müdürlüğü'nün desteğiyle Aydın OY un çalışması kitap haine getirilmiştir. ‘Yüzyıllar Boyu Tekirdağlı Şairler ve Yazarlar” adlı bu kitapta 165 adet şair ve yazar eserleriyle birlikte yer almaktadır. XV.yüzyıl ile XX.yüzyıl arasında Tekirdağ' da yaşayan, eser vermiş şairlerden bazıları şunlardır: Ahmed Lüdfi(?-?), Ali Nutki Baba (18691936), Bedreddin Efendi(1819-1878), Bedri Bey(1879-1913), Beyanî(?-?), Bezmî(?-1736), Cafer(?-1736), Cemali B aba(18 3 6 -1 9 1 5 ), Derviş Mehmet Dede(?-1744), Ediba(?-?), Emin (?-?), Fatma Hanım(1849-1903), Fehim (1805?), Fevdî(1854-1907),

Memduh Şevket Esendal ç or|u doğum­ ludur. 1883 doğumlu olup Cumhuriyet öncesinden gelmiş olmasına karşın olgunluk dönemi eserlerini Cumhuriyet döneminde vermiştir.

ÇALIKUŞU VE REŞAT NURİ GÜNTEKİN Cumhuriyet döneminin en ünlü klasik romanlarından sayılan Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu romanının bir bölümünde Tekirdağ'dan söz edilmektedir. Romanın başkahramanı Feride yaz aylarında Tekirdağ'daki teyzesine misafirliğe gelir. Feride’nin teyzesinin evi Tekirdağ'da deniz kenarında yüksek bir bayırın üstündedir. (Buradan anlaşılıyor ki Çalıkuşu romanının yazarı R. N. Güntekin, Tekirdağ şehrinin coğrafi ve topoğrafik yapısını bildiğine göre önceki yıllarda Tekirdağ'a gelmiş ve bir süre Tekirdağ'da kalmıştır.)

BÖYLE GELMİŞ BÖYLE GİTMEZ VE AZİZ NESİN Aziz Nesin, Cumhuriyet dönemi mizah yazının öncü isimlerindendir. Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı yapıtı bir otobiyografidir. Aziz Nesin'in öz yaşam öyküsünü anlatır. Aziz Nesin Cumhuriyetin ilk yıllarında Kara Harp Okulunu bitirdikten sonra subay olarak ilk kez MuratlI'daki askeri birliğe atanır. İlkeşiyle MuratlI'da evlenir. Aziz Nesin öz yaşam öyküsünü anlatırken çok küçük yaşlarda İstanbul dışına, ilk kez Tekirdağ'a misafir olarak gelişlerinde çıktığından söz eder.

CUMHURİYET DÖNEMİ EDEBİYATI GÜNGÖR DİLMEN KALYONCU Tekirdağ topraklarında doğup yetişmiş, Cumhuriyet dönemi edebiyatçılarından ve edebiyat ürünlerinden söz ederken öncelikle Cumhuriyet dönemi Türk öykücülüğünün öncülerinden sayılan Memduh Şevket Esendal'ı örnek olarak verebiliriz.

16 İNKL

Edebiyatın tiyatro eserleri türünden söz edecek olursak Tekirdağ doğumlu Cum huriyet dönemi modern Türk tiyatrosuna eserler kazandıran Güngör Dilmen Kalyoncu'dan da söz etmeliyiz. Kendisi ortaöğrenimini İstanbul'da

tamamladıktan sonra Tel-Aviv ve Atina'da tiyatro incelemeleri yapmış, bursla gittiği Amerika'da Yale ve VVashington üniver­ sitelerinden tiyatro eğitimi görmüştür. İstanbul'a dönünce İstanbul Radyosu Tiyatro Bölümü'nde ve Şehir Tiyatrosu'nda çalışmıştır. M idas'ın Kulakları, Canlı Maymun Lokantası ve Kurban adlı tiyatro yapıt­ larıyla çeşitli ödüller kazanmıştır. Diğer ünlü tiyatro yapıtları şunlardır. Ak Tanrılar, İttihak ve Terakki, Midas'ın A ltın la rı, Bağdat Hatun, M idas'ın Kördüğümü, Deli Dumrul.

SAMİ NABİ ÖZERDİM Edebiyatın çeşitli tüllerinde eserler vermiş olan Sami Nabi Özerdim, Hayrabolu doğumludur. Varlık,Çağrı, Tük Dili, Ataç, Forum, Yeditepe gibi edebiyat ve sanat dergilerinde yazılar yazmış olan Sami Nabi Özerdim'in önemli eserleri şunlardır: Bayraklaşan Atatürk, 10 Kasım-31 Aralık Günlerinde Çıkmış Yazıların Bibliyograf­ yası, Atatürk Devrimi Kronolojisi, Elli Yılda Kitap, Sevgiye Saygı, Bilinmeyen Atatürk, Yazı Devriminin Öyküsü.

HİLMİ YÜCEBAŞ 1915 doğumlu olan Hilmi Yücebaş şiire, Tekirdağ'da ortaokulu okuduğu yıllarda başladı. Trakya köylerinde kültür derle­ meleri yapan Hilmi Yücebaş, ilk kez Tekirdağlı Şairler kitabını yayımlayan kişidir.

HİKMET ÇEVİK 1912 doğumlu Tekirdağ'ın yetiştirdiği ve Tekirdağ çevresi tarihi ile ilgili önemli araştırmaları bulunan saygın öğretmenlerimizdendir. Anadolu'nun ve Tekirdağ'ın çeşitli liselerinde tarih öğretmenliği yapmıştır. AYDIN OY 1937 Tekirdağ doğumludur. İstanbul Ü n iv e rs ite s i E d e b iy a t F a k ü lte s i


sayıda kitap p p ö to B ffir. Neredeyse Tekirdağ ile ilgili değinmediği H ü r alanı bırakmayan Mehmet Serez bugün de kültür ve folklor araştamalarıns devam etmektedir. Kendisi Tekirdağ'da herkesin tanıdığı bir kültürelçisi durumundadır, ERMANARTUN

öz b f Tekirdağ!! ffiaBkTekirdağftl birçok liselerinde edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra Belgrad Üniversitesinde otetlmarifıfe yapmıştır. Üniversitesi Edebiyat Fakültesi mezunudur. Çeşitli liselerde ö ğ rstae rtiifer yapmış, Belgrat Ü niversitesinin de TÛrk D'iyj okutmanlığı ğŞrevlirt)#ie bülılöSMfİMft Mimar Sinan Üniveısiiesfnde çalışrroş, folklor araştırmalan dalında çeşifli ödüller alm ıştır. Tekirdağ çevresi folklor ve edebiyatı ile lig® araştırmaları işeri® basılmış eserieri vardır.

Tekirdağ'da görev yaptığı yıllarda flfc kez “Tekirdağ Folklor Araştırmaları ve Tekirdağ Çöcul: Oyunları" adlı dört ciltlik e s e ril yayımlamıştır. Son yıllarda profesör unvannı atmış otan

büyüktür. Daha sonra başta Atatürk'ün büyük ' Nutuk“u diğer konuşma ve veciz sözleri bİrür edebiyat şaheseri sayılma­ lıdır. D olayısıyla Atatürk büyük bir edebiyatçıdır. T93flst yıllarda iki dönem Tekirdağ mil­ letvekilliği yapan. Cumhuriyet döneminin en M il şairi Yahya Kemal Beyatlı bir şifHnde Tekirdağ'dan ‘ Fetihler ufku Tekirdağ” diye söz eder. Bu nedenle tarihimiz, ve edebiyatımızın üç dahi kişisi olarak kabul: eü|}ftafe bu üç Kemal'in adlarına izafeten, Tekirdağ'la olan tarih ilişkileifı nedeniyle biz fim iz Tekirdağ'a “Üç Kemaller Diyarı TekM ajf unvanının verilmesini uygun görenekteyiz. TEKİRDAĞ'DAHALKEDEBİYAI

Orta Asyâ'dari çıktıktan sonra batı yö­ nünde Anadolu'ya yürüyen Tfik H ulfe zaman içinde yaşadıkları yörelerde kendi halk edebîyatkrfhıf da ilitş to M S ö K Osm idllyla: 1 1® # Trakya ve İsm ü l topraklarına geçenTürkfer I I yerleştikleri yerlerde de kısa süre içinde kendi yöresel

ILHANTARUS 1907 Tekirdağ doğumlu olan İlhan îatus> ilginç bir biçimde Kabataş E liek Lisesinin ikinci sıratından sınavla Ankara Hukuk FaMİesTnte üçüncü sınıfına geçmiş, pekiyi derece ile mezun olduktan sonra yurdun ç e ş itli yerlerinde hâkiMJHk yapmıştır. Daha sonra mesleği: bırakan Ilhan Tâtus;: t a f f j tamamen yazın

edebiyatlarını oluşturmuş ve geliştirmiş­ lerdir.

hayatına verm iş, çeşitli g azetelerde yazarlık yapmış; inceleme, öykü, oyun ve rom an tü rle rin d e çok s a y ıd a eseri yayımlanmıştır.

SABİHŞENDİL Tekirdağ doğumlu Sabih Şendil, İstanbul E rkek Lisesi ve İktisat Fakültesini bitirdikten sonra bankacılık sektöründe çalışm ıştır. Arkadaş, Varlık, Kaynak, İstanbul, Fikirler, Doğan Kardeş, Yeryüzü, Çağdaş, Güney ve Hisar dergilerinde çoğunlukla çocuk şiir ve öyküleri yazmıştır.

tarihi olayla ilgili olarak Tekirdağ toprak­ larım şereftendirmiştir.) Bu nedenle Atatürk ve devrim tarifi İçinde Tekirdağ'ın rolü

Erman Artun hala Çukurova üniversite­ sinde kürsü sahibidir. Edebiyat alanındaki çalışmalarını akademik düzeyde sürdür­ mektedir. Yurt içi ve yurt dışında 40 kadar üniver­ sitede okutulan geniş hacimli “Türk Halk Edebiyatı” konularını içeren kitapları vardır.

Tekirdağ ve çevresi, Türkleri ilk kez 14.yüzyılda bağrına basmıştır. Türklerin Rumeli'ye geçişlerinden sonra, yöreye İç ve Batı Anadolu'dan birçok Yörük boyu yerleştirilm iştir. R um eli ile Anadolu arasında geçiş yolu olması yönüyle Trakya ve Tekirdağ toprakları göç hareketlerinin yoğun olduğu bir bölge olmuştur. Sonraki zamanlarda yöreye Balkanlardan gelen göçmenlerde yerleşmişlerdir. Tarih boyunca göç yoluyla gelen insanlar, yöresel halk edebiyatının oluşup gelişme­ sin d e büyük ka tk ı s a ğ la m ış la r ve Trakya'nın kendine has kültür kimliğinin

SİYAMİÖZEL 1927 Tekirdağ doğumlu olan Siyami Özel, liseyi bitirdikten sonra işe matbaacılıkla başlamıştır. Yeni İstanbul gazetesinde yayımlanan ilk röportajından sonra şiire yönelmiştir. Şiirleri Yeditepe, Son Çağ, Güney, Varlık, Pardon, Akbaba, Hisar adlı edebiyat dergilerinde yayım lanmıştır. Siyami Özel şiirlerini 1988 yılında Tekirdağ Yeni İnan Gazetesinde de yayımlamıştır.

MEHMET SEREZ 1929 doğuölüdtîî. Tekirdağ'da uzun yıllar esnaftık yapmıştır. Tekirdağ'da çok sayıda sosyal ve 'k tM re l dem ekte hizmet verm iik:

Yerel gazetelerde uzun yıllardan beri Tekirdağ ve çevresiyle İlgili Hizmetler vermiş, Tekirdağ tarihi ve kültürü ile çok

Yurt içi ve yurt dışında düzenlenen Halk edebiyatı ve folklor dalındaki konferans ve sempozyumların sürekli aranan elemanı ve bir bilir insanıdır. ÜÇ K EM ALLER (N AM IK KEMAL -

MUSTAFA KEMAL - YAHYA KEMAL BEYATLI) DİYARI TEKİRDAĞ Namık Kemal, Tekirdağ’ın adıyla özdeş­ leşmiş, ülkemiz ve o ta am a m ö z g iitik

ve vatan şaft! olarak tanınır. Mustafa Kemal Atatürk 1:915 yılında Çanakkale Zaferinin kazanılmasında büyük rol oynayan “9. Fırka (Tümen)yı Tekirdağ'da kurmuş, harf devrim inin başlangıç gMeıinde 23 Ağustos 1928'de Tekirdağ'a gelmiş ve harf ve yazı devriminin ilk hızım ve heyecanını Tekirdağ'da yaşamıştır.( Bu iki önemli tarihi olaydan başka Atatürk, !S12, 1936, 1937 p lw la ;lç İnemİt


Doluşmasına sebep olmuşlardır.

TEKİRDAĞ KRALYOLU SÖYLENCESİ:

TÜRKÜLER

Tekirdağ ve çevresinde göçler nedeniyle oluşan hareketli toplum yapısının olması ve zaman İçinde ulaşım olanaklarının da artması, homojen halk edebiyatı tür ve ürünlerinin özgünlüğünün azalmasına ve hatta zaman içinde bu üriinlerin neredeyse yok olmasına neden olmuştur. Bununla beraber şehir hayatının yaygınlaşması, insanların köy haptım yavaş yavaş te® etmesi de halk edebiyatı ve folklor ürünlerinin sergilenmesini azalır hale getirmiştir.

Tekirdağ'da ‘ Şaraphane’’ olarak bilinen yerden Barbaros kasabasına kadar uzanan sahil şeridinde denizin 8-10 metre kadar açığında kesintisiz bir Iaya silsilesi bulunur. Bazıları bu kaya silsilesine doğal kaya oluşumu deseler de yüzlerce yıldır bu yörede yaşayan halkın hayal gücü bir söylence üretmiştir.

Türk yurdunun her yöresinde o yörede yaşayan halkın ortaklaşa oluşturduğu, sözlü gelenekle olgunlaşmış, daha sonraları yazıya ve notaya dökülmüş olan türküleri çoktur.

DESTANLARVE EFSANELER

Destanlar halkın ortak vicdanında derin izler bırakmış doğal ya da toplumsal A olayların halk tarafından ortaklaşa (anonim) olarak, ya da coşkulu bir kişinin derleyip, düzenleyip kaleme alma­ sıyla oluşan halk edebiyatı ürün­ leridir.

Söylenceye göre, Bizans döneminde Tekirdağ (Rodosto) tekfurunun kızı ile Barbaros tekfurunun oğlu birbirlerine aşık olur. Kız babası kızını vermek için TekirdağBarbaros arasında suyun bir karış altında oğlan tarafının bir taş yol yapmasını şart koşar. Şart yerine getirilir ve suyun

Bütün bu olumsuz gelişmelere rağmen biz bu çalışmamızda Tekirdağ ve yöresinde halk tarafından bilinen destanlar ve efsanelerden (söylencelerden) örneklere yer vermek istiyoruz. TEKİRDAĞ' İN ADIYLA İLGİLİ OLAN SÖYLENCE:

Bu söylenceye göre Tekirdağ adı “Tekfurdağı'ndan’ kaynaklanmaktadır. Bilindiğin-ce Tekirdağ'ın güneybatısında Kumbağ köyü yakınlarından başlayan dağ silsilesi ‘Ganos Dağı", sonraları Bizans tekfurlarının zaman geçirdikleri bir yer olduğu için halk tarafından Tekfurdağı olarakadlandınlmıştır. Efsaneye göre Bizans tekfuru bir gün ava çıkar,bir ceylanı yaralar ve kan izlerinden yaralı ceylanı takip eder. Ceylanın yuvasına ulaşan tekfur yaralı hayvanın o halde yavrularını emzirdiğini görür. Yaralı ceylan bir müddet sonra ölür. Bu olaya şahit olan tekfüryaptığından pişman olur ve çok üzülür. Avdan dönünce avı halka yasaklar. Daha sonra dağda kendine bir kulübe yaptınp yaşamını orada ibadet ederek sürdürür. O gün bu gündür bu yöreye Tekfurdağı (Tekirdağ) denir.

18İN K L

Tekirdağ ve civarında, köylerde, halk arasında söylenen türküler yayıldıkça zenginleşir ve değişik varyantları ortaya çıkar. Bu halk ürünleri titiz bir sanatçının elinden geçmediği için g e n e llik le d a ğ ın ık ve düzensizdir. Tekirdağ ve yöresine has yaygın türkülerin isimleri şuniardın

Destanlarda olağanüstü olay­ ların ve kahramanlann olması bir bakıma o toplumu da yücelt­ tiğinden halk tarafından mutlaka aranan bir özellikti. Günümüz iletişim ve teknoloji çağında artık destanlar­ dan ve diğer halk edebiyatı ürünle­ rinden bahsedilmemektedir. Bu ürünler Edebiyat kitaplarına ve kütüphanelere te® edilmişdurumdadır; Tekirdağ' da otuz- kırk yıl kadar evvel şehir pazariannda ‘ Destancı’’ adı verilen kişilerin bulunduğu bilinmektedir. Bu kişiler olağanüstü veya sıra dışı olaylan destanvari İ r şeklide anlatır ve anlattıklarını uzun soluklu şiirlere dönüştürüp kitaplaştırarak satarlardı. Fakat maalesef günümüzde bu güzel halk kültürü de rafa kalkmış durum­ dadır»

Tekirdağ ve civarında oluşup derlenmiş türküler ‘ Rumeli Tü®üleri” grubunda yer alırlar. Tekirdağ çevresinde çokça sevilip söylenen tü®üler Rumeli tü®üleridir ki bu türküler töm Trakya'da sevilerek çalınır ve söylenir.

bir karış albnda bir taş yolu yapılır. Yol bitince iki sevgili bu yolu kulla­ narak babalarını ziyarete gide®en yüksek dalgalar sevgilileri suya düşürür ve gençler boğularak hayatlannı kaybederler. Söylencenin bir diğer varyantında ise yol tam Tekirdağ'ın önüne yaklaşmakta iken Tekirdağ tekfuru kızını vermekten vazgeçer ve yol Şaraphane önünde prim kalır. MASALLAR

Duygu, düşünce ve hayallerin adeta rüyaya dönüşmesi biçiminde oluşan masallar, Tekirdağ ve civarında sözlü edebiyat kültüründe önemli yer tutar. Masallarda insanların arzu ve istekleri bir takım sembollerle dile getirilir.Olması mümkün olmayan olayların masallarda gerçekleştiğini görürüz. Tekirdağ Halk Masallan ve Fıkraları ile ilgili en detaylı araştırma Erman ARTUN tarafın­ dan ppılmıştır. Erman ARTUN' un Tekirdağ ili içersinde derlemiş olduğu Masalların isimleri şunlardır Muradına Nail olamayan Dilber, Benderli Avcı Kara Ahmet, Oduncu Baba, Ahmedi Sina Bey, Sefa Beyle Cefa Bey, Zülfi Siyah, Dokuz Okka Nar, Oduncu ve Kızı, Hüsnü Yusuf, Sihirli Yüzük, Sırma Saç ile Demirkıran, Tın tın Kabacığım, Helvacı Güzeli, Torba Dolusu Altın, Tülüce, Çocuk ve Yılan, Yusufçukla Fatmacık, Küçük Kız.

-İnce Giyerim İnce,Bağa girdim bağ budanmış,Ah tren kara ben,Varın sorun babasına(Kına havası),Bahçelerde börülce, Bulut gelir seher üe.KızıIcıklar oldu mu, Yüksek yüksek tepelere,Dere geliyor dere, Evreşe yollan,Aman dağlarl Kurdelemin uçları ipekten, '-â? \fardar Ovası

GELENEKSEL HALKOYUNLARI

Tekirdağ halk opnları figür bakımından çok zengin ve çeşitlidir. Tekirdağ yöremizde düğünlerde, kına gecelerinde, dini ve milli bayramlarda, özel günlerde, asker uğurlar­ ken vb. etkinliklerde halk oyunlarının opandığını görmekteyiz. Yöremizdeid halk oyunları karşılama töreninde, ağırlama töreninde ve uğurlama töreninde opanan oyunlar başlıkları altında incelenebilir. YÖRESEL FOLKLOR OYUNLARI:

A laylar.A lelen,B ulgar Gaydası,Düz O yun,E ski F a su lya F a sü lye ,G a rip Romanı,Gürgen Dalı.Kalamitun Kalgıma, Kampana Karaçalı Karabakı Keklik, Kelle Romen Sarhoş O pnu (Temsili),Selanik Sirto Tarakçı (Temsili) .Tekirdağ Karşılaması .Tiryos,Trakya Kasabı, Yeşil Kurbağalar Kaynakça: 1-YurtAnsildopedisi (10. Cilt) 2- Yüzyıllar Boyunca TekHağlı Şairler ve Yazarlar (Aydın OY-1995) 3- Tekirdağ Folklor Araştırması-1 (Erman ARTUN 1978) 4- Tekirdağ Folklor Araştırmalarından Örnekler -2 (ErmanARTUN-1983) 5- Trakya Türküleri ve Manileri (ÇorluTicaret ve Sanayi Odası-2006) 6- Çalıkuşu- R.NuriGüntekin Roman 7- Böyle Gelmiş Böyle Gitmez (Aziz NesinOtobiyografik Roman) 8- Yüzbaşı Selahattin'in Romanı (ilhan SelçukOtoblyograflk Roman) 9- Dobruca Manileri (Kenan OFLAZ-2006)


O sadece Tekirdağ'ın değil Trakya'nın da yaşayan, yürüyen, konuşan, gören, düşünen tarihi. 68 yıldır 40 kitabıyla bu şehre gönül borcunu ödüyor. Bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle 68 yıldır devam eden manevi bir hizmet onunkisi. Tekirdağ'a ve içindekilere dair yaşayan ve yaşatılan her güzel şeye.

"Mehmet Serez'le Geçmişin İzinde, Geleceğin Peşinde" Namık Kemal Derneği Yönetimi, onursal başkanı Mehmet Serez'in dernek hayatına girişinin 68. yılında kendisiyle söyleşme imkânı bulduk. - Tekirdağ'daki birçok derenğin kurulu­ şunda görev aldınız. Dernek hayatınızdaki faaliyetleriniz neredeyse bir ömre bedel.68 yılla taçlandırılmış demek hayatınıza neleri sığdırdınız? M. Serez;Ben küçük yaştan beri yaz tatillerinde dahi çalıştım. Eniştemin yanında bakkal dükkânında çıraklık yaptım. Kendimiz zahirecilik yapıyorduk. Kendi zahire mağazamızda çalıştım. Motorumuz vardı, orada araba sattık, onu sattık, bunu sattık. Hayatım çalışmakla geçti. Ben kurulu bir makineyim. Bu makinenin kurulması bitti, ben bittim. Bu makinenin çalışması lazım. A derneğinde B demeğinde çalışmak suretiyle canlılık kazanıyorum, vücudun hücreleri yenileniyor. İnsanların tedavi merkezi meşguliyet. Onun için çalışmadan duramam. 68 sene demek hayatı. Şimdi bunu kutlamak için bir tören düzenliyorlar Namık Kemal Derneği olarak. Nerede çalıştık, Türk

Drama'da bir adam yetişmiş. İsmi Dramalı Haşan, gariban adamın birisi. Bu gariban adam ölmüş. Şarkıları dillere destan; fakat kimse ne anıyor ne tören yapıyor. Diğer büyük diğer bestekârları anıyorsunuz ama Dramalı Haşan gelince şey yoK. Neden Dramalı gariban Rumeli'nin garibanlarından birisi. Dramalı Haşan, ne benim akrabam, ne de hayatta tanıdığım bir adam.

Ocağında. Nerde çalıştık, Turizm Demeğinde. Nerde çalıştık, Tekirdağ Kütüphaneciler Derneği'nde nerde çalıştık, turizm başkanı olduk, nerde çalıştık şurada burada, Kızılay'da veyahut da kooperatifte. Bu arkadaşları ben çağıracağım. Bir nevi Mehmet Serez topluluğu olacak. İşte bizim de jübilemiz bu.

Muratlı Caddesi'ndeki Küçük Dünyam (Çalıştığı mekanı göstererek)Şurası bana ferahlık veriyor. Biraz dar ama ferahlık verdiği nedir biliyor musunuz? Kendimi buluyorum. Serez'in Türk tarihinde ayn bir yeri olduğu­ nu biliyoruz. Serez denilince akla ilk gelen­ ler İttihat ve Terakki'nin en önemli merkez­ lerinden biri olduğu, Şeyh Bedreddin isyanı ve Şeyh Bedreddin'in Serez Çarşı­ sında idam edilmesidir. Bir diğeri Serez ve havalisinin bir kanaat önderi olan Bulgar ve Yunan çetelerine karşı sivil direnişi


' j ------------------------------v t Bunları şu fethettiğim Rumeli'ye yerleştireyim, yerleşik düzene sokayım, diyor. Bunların da bir evi, bunların da bir bahçesi, tarlası olsun, yeri olsun. Bunun için Konya'dan, Karaman'dan, Toros'tan ne kadar yörük kavmi varsa almışlar, getirmişler Trakya'ya. Fetih devam etmiş Bulgaristan'a, fetih devam etmiş Yunanistan'a, öyle devam etmiş ta Tuna boylarına kadar onları yaymışlar ve onlar da oralarda yerleşik düzene geçmişler. -

^ örgütlemiş Mehmet Esat Bey var. Fakat bizim aklımıza ilkgeien sizsiniz. S iz Tekirdağ'da doğdunuz ama aslen Serezli'siniz. Peki, Serez neresidir? Sizin duy­ gu ve düşünce dünyasında Serez'in yeri nedir? M. Serez: Veraset diye bir şey var. Veraset ne demek? Bir insanın soyunun geçmişi. Soyumdan kalan hasretler. Veraset diyorlar buna.Benim anne, anneanne ve babaanne tarafım Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa'nln son kuşağı kıza geçmiş, son kuşaktan torunuyum. Öte yanda Orta Asya'dan Konya'ya göçmüş, Orta Asya'dan Sarıkeçeli Yörükleri'nin -ben yörüğüm, rengimiz oradan geliyor-yeri neresi? Serezli. Bunlardan tedirgin olmuş, diyor ki bunları şu fethettiğim Rumeli'ye yerleştireyim, yerleşik düzene sokayım. Bunların da bir evi, bunların da bir bahçesi, tarlası olsun, yeri olsun. Bunun için Konya'dan, Karaman'dan, Toros'tan ne kadar yörük kavmi varsa almışlar, getirmişler Trakya'ya. Fetih devam etmiş Bulgaristan'a, fetih devam

etmiş Yunanistan'a, öyle devam etmiş ta Tuna boylarına kadar onları yaymışlar ve onlar da oralarda yerleşik düzene geçmişler. Şimdi adam diyor ki ben Karamanlıyım ama Dramalıyım. Karaman'dan Drama'ya gitmiş. Ben diyorum ki Konya'dan gitmişiz Serez'e. Biz onların evlad-ı Fatihan torunlarıyız.

Tekfurun dağı... Tekfurun dağı dediğimiz yer bugünkü Bakacak Tepe 869 metre yüksekliğinde. Tekirdağ'da ilk yerleşimi Barbaros'a giderken şöyle kıvrımlı bir yol var, orada köfteci falan var orası Bisanthe. Tekirdağ'ın ilk yeri. Bisanthe'nin ilk yeri orası. Diyorlar ki tekfurun buraya yerleşmesi ne zaman ne şekil de olmuş? Tekirdağ Bizans idaresindeyken tekfurların buraya tayini çıkıyor. Tekfur, demek Tekirdağ'ın valisi gibi bir şey o zaman. Bu Tekfurun oğlu Dikok diye bir insan, yayı zaman attığını vuruyormuş. O dağa avlanmaya gitmiş, Tekirdağı'na. Tekirdağ'a gittiği zaman orada karaca görmüş. Buranın karacası bir zamanlar çok

“Trakya” kelimesi “Traklarm Memleketi” diye anılıyor. Traklarm 7 tane kalesi var, bizim bu dağların eteklerinde. Hepsine gittim, hepsini tespit ettim, fotoğrafladım. Öyle r stratejik yerleri bulmuşlar ki V y onlar da hayvancılıkla \ geçiniyor, onlar da yürüklerin başka w bir nevi

İL

olurmuş, vurmuş karacayı. Fakat karaca yaralı şekilde yürümüş, yürümüş, yürümüş yavrularının yanına gitmiş. Bakıyor 3-4 tane yavru orada. Bu tekfura çok dokunuyor ve diyor ki bana burada bir saray inşa edin, bir kale inşa edin ben hayatımı burada geçireceğim. Öyle bir ömür yer ki baktığınız zaman bir taraftan İstanbul gözüküyor yani ne diyelim bugünkü Florya orası gözüküyor. Bu tarafa baktığınız zaman Saroz körfezi gözüküyor. Karşıya baktığınız zaman Marmara Adası, Avşa adası burnunuzun dibinde. Çok merkezi biryer. Tekfur kelimesi bize oradan mı geliyor yoksa “Tekfur” kelimesinin Arapça “kefere”den geldiğini dikkate alarak biz mi öyle demişiz? M. Serez:Tekfur geçiyor; ama sancak beyi gibi kabul edin. Tekfurun çocuğu. Burası çok göç almış, çok göç vermiş, yani yollar üzerinde merkez. Apros (Germiyan köyü) merkez. Bir yol Adriyatik Denizi'nden geliyor, yürüyor, yürüyor Bulgaristan'ın üzerinden geçiyor ve İpsala'dan geçtikten sonra Apros taksim oluyor. Oradan Hayrabolu'ya gidiyor. Oradan Malkara'ya gidiyor, şuraya gidiyor buraya gidiyor ve Tekirdağ üzerinden İstanbul'a geliyor. Ama 2. merkez Marmara Ereğlisi, Marmara Ereğlisi'nin kalesi korunaklı bir kale. Orda Traklar yerleşmiş ve ‘Trakya” kelimesi “Traklarm Memleketi” diye ^ulıyor. Traklarm 7 tane kalesi var, bizim bu dağların eteklerinde. Hepsine gittim, hepsini tespit ^ ttim , fotoğrafladım. Öyle stratejik yerleri bulmuşlar ki onlarda hayvancılıkla geçiniyor, onlar da yürüklerin başka bir nevi. 'Onbinlerin Dönüşü' adlı bir kitap var, Tarihçi Ksenophon'un. Hıdırellez adı altında bizim yaptığımız kutlamalarla onlarınki aynı mı ?

N K L İ2 1 ...........


z J

I

^

BU Tekfurun oğlu Dikok diye bir İnsan, yayı attığı zaman hedefi vuruyormuş. O dağa avlanmaya gittfıiş, Tekirdağı'na. Tekirdağ'a gittiği zaman orada karaca görmüş. Buranın karacası bir zamanlar çok olurmuş, vurmuş karacayı. Fakat karaca yaralı şekilde yürümüş, yürümüş, yürümüş yavrularının yanına gitmiş. Bakıyor 3-4 tane yavru o tliâ . Bu tekfura çok dokunuyor ve diyor kİ bana burada Ur saray inşa edin, bir kale inşa edin ben hayatımı burada geçireceğim. ^

■ M. Serez;Tabi tabi, şenlikler bir nevi daha değişiği.

Biz, Hıztr-Ilyas diyoruz. Onlar Elyas, diyor. Her yöreye göre ismi dfifğiflpr. Baharı kutlama şenlikleri. Hlar peygamberle -Türklerin Müslüman; olduktan sonra- Hızır peygâmhef ile ܧaş peygamberin buluştuğu yer.

Atatürk sevgisi i » A taffislfl p k s e v jp rtM . Atatürk, Tftllniafda hafîrikiifaBS icraata burada girişmiş. Ben de onu üç kitapla taçlandırdım; bir Atatürk ve Tekirdağ, iki, Harf İnkılabında Tekirdağ, Atatürk ve Milli Mücadelece Tekirdağ. Üç kitap yazdım bunun yüzünden Yunanistan’a ilk gittiğimde biraz sorgulandım. tŞinkfifadİt lir ilş ir iç e y t mensup insan olarak bizi orada” Neden geldin, neden yapliJli ne yapaGak&fct ne edeeeksiıîT* diye sorguladılar. Sonra baktılar bîr şey yok saldılar bizi. Biz uyduruk bir millet değiliz. Biz 16 tane imparatorluk kurmuş, 232 tane devletimiz var. Devlet fîk ffM ftt, yeniden yapmışız, devlet yıkmışız, yeniden yapmışız. Biz öyle bîr HÎfctiM Öyle aydiM ibirkavta değîlİtveyahûtuydanikMf ee rtm a td^fe İfte bu naT O diyorlar, Buçemaafm ferradeTück MİMİ, İfra z Festivalinin beş kurucusundan birisisi­ niz. Bu İM İ1daha o yıllarda nasıl oluştu? Bu festival fikri daha o yıllarda nasıl oluştu? M. Serez: Evet. TektaJağ da 90 bin ağaç kiraz vardı. Bizim zamanımızda "965 senaande kirazlarımız yıkılıyordu. Neden gâvurdan kalma. Gâvur âğ açı d ikliğ i zaman allı ita göztaşı koyuyormuş. Sinek lulttuyöfmuş. GöriiyOİSuıto; kurtlar çıkıyor bazı kirazlarda. Eskiden ne kurt varm ış ne sinek. Neden? G öztaşı onu mahvedîyormuş. Her söktüğümüz kîraz ağacının dibinde en aşağı I Hfe, göztaşı to yu pttfttiş adamlar. Eski Rumlar-Türk, Yahütff»feEfMriîl;

--2 2 İN K L

mfllet vardı Tekirdağ'da- bu işin sanatını] öğrenmişler, öbür tarafta bunu tatbik ediyorlar. Üçüncü senede 100 kilo kiraz veriyor. Bir turizm hamlesi o t o t, dedik ve “Kiraz SSmlîÜşİMi tadüfclkî ie n a M a ip le ^ i^ it H İ İ ^ * 1 96“ 'de başladı- kutlanmaya başlandı. Ondan sonra kiraz fesfeaüna dönüştü ve festivallerde miteclbn hep bendeydl,Pesti®iînMferfsenesi 17 bin kişi vardı, '7 bin bile: sattık ‘ liradan. Ertesi sene 2,5 liraya pkatfık, 11 bin kişiye düştü. Şimdi bedavaya yapıyorlar, biç para etmiyor, O zamanın kiraz festivalini baştattık, hala da devam ediyor. Bîrsene

Arita Türkköylfrinde#MİSçâttfve bütün araziler vakıf arazisi. Vakfın zeytinlikleri var, padişaha arzname yolluyor. Diyor ki sayın padişahım, beni buraya ysllsdm'K, 2,1 sene gozaiffidaydım. Şimdi beni buraya vali yaptnı&JîMı sizden" razı teşekkür edertat Yalnız ben burada l l r p r i p k gördütafriiyor. Bu yaniıfirkiar nedir? BirpkkÖyffeekseri bayanlar- okumasını yazmasını Mimçor burflar. Bunlar vatandaşa ne öğretir. Z e p tik M iri gelirlerini bize verin. Ben sizden hiç para îsietnlyoısm», O zeyütikferdtn elde eliğim gelirle ökullib yâpâca|ırMiydfveyapıyöf,Mıyli irş e y i

a e g îm :y e s |i« ın a * Biz hepsini gördük. Ben Kiraz Festivali jüri

R u P ifş ik tp te tm fe lifO T Burayâ bif fineadâm: geldi, zeytinliklerin, gelirlerini, cebe atıyor, diye padişaha şikayet ediyorlar, Tabi padişah raporunu almış. MîdiiJFnin etrafında bîr sürü balık dnsi var. TikMağ'dâ 25 tane balık gfnsfvardl. Kaldı i tane, 25 t a n ö t te îı b ii^ n fttt fa â lp r iip f masunuz? Modem teknelerle İtalyan balıkçıları alıyor. Borlara haber verin bizim balıklara dokunma­ sınlar. diyor. Sen kim oluyorsun, siz bizim sömürgemtesînfe, diyor (falyalar. Öyle mi? YâkaJaBinyor, bir s o p İtalyan balıkçılarına. Atıyor t p j f kıyamet kopuyor. Bu sefer H ldîlld e o kiliseleri takdis etmek için patrik yolluyorlar oraya. Patriği sanki küSMaf gibi kâffıiıyöflâfi Nasıl bir giriyor memlekete, bütün çocukları çıkarıyorfar, ellerine birer bayrak veriyorlar. Orda da patriği karşılamak için Midilli ayağa kalkıyor. Hayır, diyor Bumaniikstfn bir valisi vardır. Baştan ıslldsn f t ı alacaksın. Sen ita adamtsın,/buradalirK|iâriIİ: propaganteıyapamadın,.

başkantydımBl -2 senedir b ıra k ft® .*İ: fffiÇ köyümüz var kiraz itiştiren, 19 tane. Vatandaş Slmıvortjflbi. 40. kitabınız Namık Kemal’in Makalelerinde Namık Kemal'in çektiği sıkıntılardan bahse­ diyor ardından da gittiği yerlerde

Jtep bir

şeyleröğrendiğinisöylüyorsunuz. M. Serez:Namık:. Kemal dört yerde vaflük yapmış

bir adam. Gittiği yerde, istatistiklere bakıyor. Kaç tane kız var, kaç iane erkek var, kaç tane bayan var, kaç tâne Şu var, kaç tane bu Yat Türkiye'de riîHu&ta yarısı ktetfflSİJİ ibaret. Nasıl yaptlıffl da bu kızlar yarın öbür gün okuyacak. O zaman ilkokul da doğru düzgün yoktu. Âna olacaklar. Kendileri bir şey bilmezlerse, öğrenmezlerse pesStartıta ne öğretecekler? Onun için kız oktıiteına önem vermeliyiz ve b z la rra ız t stetfflâliyız. Mieiİ'ye vali olduğu zaman 24 tane köyü var liM İta n . Midilli'de 24 köyün hepsinde birer kilise, birer tane de ilköğretim okulu var. Ama 4 Taıt köyünde. 4 tane ram t var, 4 tane de okultm Düşünün, Namık Kemal "868'de 69'da oraya ginş;:24 tane kilse, 24 ter© okul Rum köylerinde.

Şim di s iz N am ık K em al'i her yön ü y le biliyorsunuz. Hafiyle Necip Fazıl’ı da. Necip Fazıl’ın Namık Kemali eleştiren yazılan var. İkisi de ülkesini seven insanlar Peki, bu eleştiri neden?


R ^ ıe tım ıS ^ g ^ j^ ^ y î^ l^ ı^ m s g flR ^ m S e ^ S g p n ffs ^ y S ^ ^ ^ R f^ m fs îz i

peniden yapmışız. Biz öyle bir milletiz^wlelyyduruk^bir^kavim değiliz veyahut uyduruk bir cemaat değiliz. İşte buna Türk diyoria^uWnjll|ti; Ibıvorıar.

M. Serez: Necip Fazrlçofc;|J ito c te m ^ p ltll bir şair. Bence .dööy&dıfr en böfflfc fâiflsflööen bir tanesi ama Necip FazıFtn da artıları yar, eksiler? yar. Yateızcaprıazm alda olm upr, ş ü n hayatını yaşayacak, Yaşayan Mm? M ih n e t Akif: Hem yaşıyöf, hem yazıyor. Necip fa zıl yazıyor, yaşamıyor. Kumar masalarından k a llıtıy p f, devle:e avuç açıyor. Örıülü ödenekten para çekiyor, p is te çıkarıyor. Yok/öyle şey. Mehmet A kr öyle bir p y yapmış n î Duydun m ı; hiç Mehmet A kifîn böyle bir p y yaptığını? Necip Fazıl ve Msftffiî'ta'fei bu. Necip Fazıl iff-ÖpÜlssek adam,; çok kıymetli bir adam ama arpayı yiyince değişiyor. Necip Hazfta: iki tane kirabı var. Biri Vatan. Şairi “Namık Kemâl” (1944) Namık Kemal'i göklere ftktfrfyer,; W de “Sahte Kahramanlaf’ arasında; Namık Kemal demek-fs8yör.BİrsW P hfekâr var aımontettroarasmadahlamfk Kemafl kepmiş. Üç kitabı V lft Birincisinde göklere çıkarıyor NafltkKemali. İkinci kitabında sahte kahramanlar, diyor. Neden sahieM nam ansfcun. Bir adam padişaha rapor vermeyecek mi, arz narr® vermeyecek mi? Altın dilensin diye yazmış önlB # böyle bir şey ö la b ıllf mi? Adam a ile sihi bırakıyor, çoluk p cu |ü m ı bırairyor, bilmem n e s li b a tıy o r» öre yanda gidiyorParis'e.

Lozan: Türkiye 'nin dikilmiş bir abidesi. bozan T&SpYıin dikilmiş bir abidesi. Çünkü ora­ da herkesin mensubiyet! tartışmasız ilan e d lrifi. Muşiiman, gayfMfflMttSt M M ürftaJ kime derler? bâzı® Ç erkezi, şusu, busu b u llâ fıft hepsi Müslüman. Çingenenin bile Müslümanı gayri­ müslimi var. Ama azınlıklar Rum, Ermeni, Yahudi. Süryaniler biie dabîli'değil buna. Yani azınlıklarla tebaayı âyftm îf. işte Dsmanîl ta tebaayı kendi kafesınagömüylskuIİanmış B en aşağı yeri 400 sene. En yukarı yeri 600 sene idare etmiş. Yani Osmanlı kafayı kullanmış burada.

Tekirdağ’ın kültürel mirası denince akla ilk gelenler Tekirdağ'ın evleri, çeşmeleri, hamam­ ları, camileri oluyor. Bunun dışında sözlü kültürü de var tabi. Bu mirasın yeterince

korunduğun düşihiyo r musunuz? Bu mirası korumak için Tekirdağ'ı en iyi tanıyanlardan biri olarak sizce neler yapılabilir, yapılmalıdır? M. Serez: Arkeologlar sizin gibi böyle ta rih li ş e iif p ip ıy iflâ f. Yani devlet B İte fh iri^ In e çalışm ıyorlar, ğ fk fo lö g llb ne yapıyor biliyor musunuz? Alayı Bizansçı. B ir Bizans eserine rasdadığı zaman hop hemen balıklama daltpr. Ama Türk eserine hiç önem vermiyorlar. Osmanlı eseri, yık. Bizans eseri, sat. SüMufcfafı eserleri alıyorlar. Viyana Müzesfne; kaçırıyorlar. Tekirdağ ite Viyana Müzesi'nin işkisin i ben kesfim. Ben kestiğim için en kötü adam ben oldum. Hırsızlığa mentoldüm. Müze elemanları buldukları eserleri eskiden ilfeim zamanmızda -m ifcerita idarecisiyken- hepsi oraya ttiliİB e illyö fd ıü ı Bütün eşerler burada. B ik iy iM n ö z MuratlI'dan çıkan eserlerin h e p i burada. Ama Hıristiyan dünyasının eserleri Viyana müzelerinde, Almanya müzelerin­ de « i lıiîte « :m fliiİiriK İe v e y â başte m flüle r* de, Mesela Çanakkale'yi TkiVâyl harap e M İfia . Hepsini çalmışlar Alman: arkeologlar,, Onlar kendi milletleri için çatışmışta*; biz, iken® ffifflitliz e çalışmışız. Güler m isin ağlar mısın?

Neden ınsanla ş p şekilde hareke; şdipdiritl İÎÎSfttt anlayamıyor yani. Bir emekli öğretmen, bizim Sezai Bey'in kitapfarnrdaw a |it e F İ r § | mecmualardan fotoğrafları almış. Çocuğu da site kumaş, Sezai Bey'in fotoğraftan o adamın; sitesinde. (Sezai Bey) Açıya: telefonu,, diyor: ■Beyefendi neredeolflrain eîtibfe.:ta'fQto|®flarrfs Adam: "Sana ne!” diyor. Sezai de kibar adam. O IM w ; gibi çarşıdan yetişme değil yani küfür basamıyor, Ne demek sana ne, onlar benta « ö p fia ftriiî diyöft UJatti diyöri i f dâba sakın buraya gelme. Seni ayağımın altına alıp ezedlfe diyor. Bunu söyleyen de öğretmen, resimleri çâtat dapşu|ö, İ0e bunlarbizim derdimiz. Öksüz şehitlikler ve 57. Alayın hikâyesi Ben yedek subaylık yajüms yedek sübayillttadahaevvei .hazırirk kurasını da öeiiboiu'da yaptlt, O zaman daha şehilBer yoktu. ŞeülMer daha yemi yemi oiuyordu,.ftajl o şehİfiMerin dorumuna gördükçe içim kan ağlıyor, bir bakıyorsun adam gelmiş ta: AvustralyaSan, Yenizetenda'dan ora­ dan, buradan;,; korkunç mezarlıklar yapmış. SM ftkîllf yâiMdâ öksüz, uyduluk bir şey gibi dubjyöf. Hem bakıp bakıp İfiMpden âğllmak geliyordu, Nâbik Kemal Zeybek Allah razı olsun, orada bir proje hazırladı. Ve biz 57. Alay şehitliğini öiaya gidip aftlk. Genel lİM M iğ e gftöffl kaç tane TeBrdağ'dani p M var, dedim. W'M»n söyledi M 8 Mş;L Tiklrdağteon İ I î :î i K u§u var, o on bteHşİden 668 tanfi:şebft:oİtrma,ıfedte.;’ter, bepstata ismi yazılı, dedi. Gel Ankara'ya ben sana vereceğim. Dedim, Ankara'ya gelmenin la m # şahiftjpı: açılışına gideceğiz. Siz, bana o listeyi verir misiniz, dedim. Tamam, yahu başkan, Mç merak etme, dedi. Neyse yalan söylüypri GPbil müdür, yâlârtdulrfl: teirO IİHiadaffli bir kafe tuttum; YâfttMrttamşöı* musun sen, dedim. Tekirdağ'da böyle böyle, dedin. Yaa başkan, dedi. Boş ver, dedi. Karıştırma bu işleri, dedi. 57. Alay, Mustafa Kemal Tekirdağ'a geidîİf zaman pS.TffimirteJllffi Üşidten 2 fciştor TikWâğh«,'Yârıf hırff M yemiş, barkmış, t t i l kişide iki kişi: Birinin ismi Yaman, doktor; biri de maMnrt tüfek komutanı Alaaddin Bey, başka:yok..

4Namık KMbal dört yerde valilik yapmış K a d e m ; Gittiği yerde iltjıtisfmlpr'e bajpyotd Kaç tane kız var, kaç tane erkek var, kaç tane bayan var, kaç p m şu vaj, kaç tane M ı var. Türkiye'de nüfusun yarısı kızlardan ibaret. Nasıl yapajım da bu Kiaa^yauıml - öbür gün okuyacak. O zamattrifkokul da doğru düzgün yoktu. A iâ lo la c a k la ı^ » Kendileri bir şey,bilmezlerse, öğrenm'ez^rse çocuklarına ne ö ^ e t e c e k le r ^ ^ ^

NKLİ23 ■■


'Sen ki hayatsın. Düşünebilen, SEvebilen, âşık olansın.

Ben kimim? Sen kimsin? Bir dine göre topraktan geldim, bir teoriye göre maymundanJ. Şundan bundan ne fark eder kî* Farz e t ki puf dendi dünyaya geliverdim* İyi tamam da neden geldim, ben kimim?

D ü n y a ca adını altın harflerle y azd ırm ış in sanlar va r bu hayatta. H er insanın hayatında etkisi olan insanlar... O n la r belli bir am aç uğrunda altın m arka olduysa, bilmem kaç m ilyar insan

tarafından tan ın m ayan

ben,

kim im ? Bunu okurken "Hakikaten acaba ben

Yargılayabilen affedensin. Yeri geldiğinde yaşayabilmek için bir damla suya

kim im ?" diyebilirsin. Sen bir kıvılcım , bir ateş, bir alevsin. D ün yad a sadece kıvılcım olm ak gibi bir lüksün var. A m a sen istersen o dünyayı alev top una da çevirebilirsin. D em ek istediğim sen

i n s a n s ın .

D ünya

in sa n d a n

e t r a f ın d a

dönen

biri de o la b ilirsin , san d a... ndan bu

y a n a kaç m ilyon insan gelip geçti? M ilyar mı dem eliydim ? Y o k sa trilyon m u? Bence çok daha fazlası.,. Şim di bir daha düşün onların içinden kaç kişiyi tanıyo rsu n ? İddia ederim ki

Far kındajOlmalt

-C A N YUCELK endisinin, hayatın, olayların, gidişatın fa rkın d a olmalı... Farkı fa rk etmeli, fa rk ettiğ in i de fa rk e ttirm em eli bazen... Bir dam lacık sudan nasıl yaratıldığını fa rk etmeli... Anne karnına sığarken, dünyaya neden sığamadığını... , Ve en sonunda b ir m etre kare likye re sığm ak zorunda kalacağını fa rk etmeli... Şu çok geniş görünen dünyanın A h ire t e nispetle... Anne karnı g ibi o lduğunu fa rk etmeli... H enüz bebekken "dü n ya benim " dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı.*, Ö lürken de aynı avuçların "her şeyi bırakıp g id iyo ru m " dercesine... A paçık kaldığını fa rk etmeli... Ve kefenin cebi bulunm adığını fa rk etmeli... Baskın yeteneğini fa rk etm eli sonra... A zrail'in h er an sürpriz yapabileceğini... Nasıl yaşarsa öyle öleceğini fa rk etm eli insan... Ve ölm eden önce evvel ölebilm eli... Hayvani arın y o l da kaldırım da çöplükte... A m a kendisinin güzel hazırlanm ış m ü k e lle f b ir sofrada Yem ek ye d iğin i fa rk etmeli... Eşref-i m a hlû ka t (yaratılm ışların en güzeli) olduğunu fa rk etmeli..» Ve ona göre yaşamalı... G ülün dib in de ki dikeni, dikenin hemen y a nı başındaki g ülü fa rk etmeli... Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde... Çocuk sahibi olm aktan korkm anın mantıksızlığını fa rk etmeli... Eşi ne "seni seviyorum " dem enin m u tlu lu k y o lu n d a k i.. M ü th iş gücünü fa rk etmeli... D olabında 25 g öm leğinin sadece üçünü giydiğini... A m a arka sokaktaki kom şusunun o beğenilm eyen göm leklere...

halden hiç bir zaman memnun olmayan,

tanıdığın kişi sayısı iki elin p arm ak sayısını

M u hta ç o lduğunu fa rk etmeli...

geçm ezken, tanı madiğin kişisayısı kim bilir kaç

Z e n g in liğ in ve bereketin sofradayken...

tane. T a n ın a n la r kim ta n ın m ayan lar kim ?

Ö nünde b iriken ekm ek kırıntılarını yem ekte gizlendiğini f a r k e t m e l i ...

G ö z le r im iz i

her gün

p a r la y a n

g ü n eşe Ö m ü r d e d iğ in ü ç g ü n d ü r,

açm am ızdaki etkileri ne? Ben de her sabah

nen „ ş e u s ın

D u n g e ld i g e ç tîy a rın m e ç h u ld ü r,

p erdeyi a ralayıp içeri sızan

güneş ışığını

görüyorum . Peki, ben bu hayata karanlığı a y d ın la tm a k için

mi g eldim , y o k s a a rk a

sokakların unutulm uş güneşi m iyim ? Sahi ben kim im ?

O halde ö m ü r d e d iğ in bîr g ü n d ü r, o da

k a lb in in

boşluğundan .| yorgun düşen, her zaman kuşkular içinde yaşayan, her zaman elinden kaçırdığı bilmem İÇ


yol

Çok Uzundur

■-k e n ^ B IL Ğ fN E îR Felsefe G rubu Ö ğretm eni

Ji

b ile s in i Gvet, iKlanları eğlendirmek amacının ön plana çıktığı bilgisayar teknolojisinin bilgiıfi-bilgilenme sürecini baskıladığı ve genel bir cehalete yol açtığı, sözünü ettf||fmfz düşünürlerden bu yana ta r tıl aşılmaktadır.

* slında oldüişp B te h îlr bir çağda yaşıyoruz, Bu renMlkfe konu bulmak ve oraya iki fcelSffl koymak zor olmasa gerek, diye düşünüfebiBt Doğrudur da! Sattff® kırılma nokrası da bu "renklilikle”.

A

Cesur Yeni Dünya, Aldous Huxley'in en bilinen rensnıdıe

'

Ceiuf p n iî ü n p ı jd ^ lif k o rk u n ç a ra s ın d a b ir pşandır.’Ktop, tandradaipl y ü z y ıld a g e ç m e k te d ir. Romanda üreme teknolojisi, öjenik ve hipnopedi (uykuda öğretim) saye-sinde toplum değiştiıİMnişlr. Rdmatt, distopya yani Kara ütopya demeye dıliman vanmadığı, insa-m sorulara boğan bir getoceK kurausu. 1932 yılmda bakarak öyle b t dunjra yaratmış H, bah-settiği dünya iyi mi totü mü bîr türlü karar veremi-yorsunuz, “Cesur Yeni Dünyada insanlar yapay yollarla ve modern bir kast sistemi oluşturuyorlar. Her s ı i l kendi özel genetik koduyla yaratılı-yor ve hepsine îarkfı feirrier veriliyor alpfia, beta, epstlon gibi upm &yı ve yemek yemeyi bile unutup kendıa i^n yaradirmş yapay bir dünyadaItasişadif telmayr t e ih eden bir yeni nesi, seçim p p a m a d irtıı sizin yfnnia# İW şeyi seçen insanlann bulunduğu, ama yine de hep fSlü oiüğüfiuilîryer:

Buradaki ranMIğî birçok düşünftih taIianlı|T patamda “ağfenoe* anlammda Mİaaıyûpafftı, Onlara göre çağınm bir “eğlence®' çağıdır. Ye insanı mshKedaöSk olan da 0‘iffirt kolayca, gMHüee katıldığı bu Yenli! lyaşamtarzıdıc Ytotayorsam bu tehlikeye iik dîisai eden Aldoces Huxiey olmuştu. “Cesur Yeni Dünya” adlı fcodffiütopya-smda. Oirasıiurçş» ladığı bu “Yeni Dünya* da Ceprge örvvtiljj ma^nr 19841iTde olduğu-naı aksine insanlar OehetMfif bu yönetimin, insanlardı özel |ıayatiar»a kadar giren *BJ§ Brsıthefm ^a sA liff» -lariffa değil de i«ldîtf}îftdaw teâşpklaa ve rıza göstereRsellert eğlenceli yö ptat kurbanlarıdır. Bugünden battifpiMda AsİpÖfâflft W İll Çiktftta sâyidp-tillfc Aynı ^SB#-»erikdIı araşiır-macı Neil Postmatfifl; hişpur^^M Aadıdö oldukça düpMüBBtaüfr “Tefafeyön: SİcKiren eğlence." M iylt İftttİffi sözü “azla dolaştırmayalım derslerimi dikkatle işeyen öğrenilelim benim yine lah merpyp gefipşefc îstodîfifflıl anlamış; p lfta s ü y a rijiIro a lte m Y

ı® Yok, .hemen, beşim teknolojik: geüpeiere Kirşi öllüğufh ahimi i ğfltoftsıri:, Ancak TV, İie im tte lM ^ ;ffileMrılart,tjabtetier vb., gibi günlük hayalııpıAıf artık vazge-ÇUmezleri ajasi:nagt^ri»e pzu iifbârf ® iışjndakim ne deme teğidited»/ amaçları/ olmaktan ötsye

g fcftfe n fbeneel yada en saftdan ta yönü hepsini bastıran bu aıagfata bireylerde yol açt^ı tahribat ÜMribde Önemle duıılan W tonudur; B ilginin, b!l|jda'yaf*îhJefn& t tM Ç iİi|j İ l kamusallaştığı, bîlgtata kolay kolay erişilebilir rtduğu yönündeki iddianın de|t§ğ§Q igihfjîislidib llilt f t f ijii artık preksiz-teştifi lir çağda bi||tiıitı ne snemi olabilir ki, Artık Kitap ökuttaktaft lıkllryömufluz değil d®? Birçok öğrenim iz işin bu scOTnanp n ttt eve tt'n ep zıfc kii Kitabı bi^tientfr-me süresinin amacı oimaMan çıkaran, bilgiyeemekvirerek, araştırarak uia-şabileceği düşüncesini jp rp ğ m i silen de ne yazık M ifffta teknolojisi ölmüştür, |yet, (Bşatiigfi eğlehdîfjsek amaşBii ön plana çıktığı bilgisayar teknolojisinin bîlgiyi-bilgilenme süredhl ’ basiladtfjı ve genel K cehalete yol açt^ıM sizM Ü ett§im fedüşünütteîdenta.pnaisıti|itaifktedıt's€ Dûşfimnentti bu amaçlarla “dumura: ugratıtoas/’i tehdidine karşı felsefinin çağrısına kulak vermek gerekir. Olan biteni olduğu gibi kabullen-mek yerine |ffwd»H hayatımıza dışarıdan lif bgkiş,;:eleşt!rsi lir tavır bizi örülen tuzaklara düşmek-ten kurtaracaktır.Yok iditm e tehlikesiyle karşı karşıya bırakılan insani yönlerimize tutunmak bugün her zamanenden daha çok gerekli. Yukarıda ortaya attığım iddialar sizi ürküttü ise buna karşı fıtata: duygusu oluştu ise ya da beni haklı taiupam E /feisgfl düşünceye değm bir adım raifaE demektir. Bujyilşte:,,,Ama piaton tm dediği gibi: Yol çok uzundur, bilesiniz.,.

NKLÎ251


Hazal Girişgen

Kaybolmak aybolmak, sessizce, bir tftfiijfh ® .,. o M ld ir su damlaşü Kırılgan, boynu bükük Kendini yenilemek için kendinin kaybet- dallara girip doğayı hayata döndürmek için . inek ne güzel bir şeydir. Yeni’ bir bayata kâybolmalıdırsu...

K

daha güçlü, daha sağlam sarîlabfffflStC için g itm e tti kaybolmak. Geri dönmek üzere gitmektir.

Güzeldir

Kaybolmak III

Bîf t l f l l i yeniden doğmak üzere kendiif ağlarla irmasidir kaybolmak. Bir dala ssmsıta iüjtoıup bıkmadan, yoratmadan Mlemetreleree ağa hapsetmektir kendini. Beklemek, bekle­ mek., .. Karanlığın içinde kanatlarının oluşacağı günü beklemektir. Rengârenk kanatlannta, sabırla sağlamlaştırdığın ağları yırtarak hayata dönmektir. Kaybolmak yok olmak değildir her zaman. Savaşmak için güç toplamaktır, mücadele etmek lindîniehınekfih Kaybolmak yok olmak olm am alıdır, yenilenmek aşama atlamaktır. Büyümek için sabırsızca dua etmektir. Yeniden almak için ciğerlerindeki nefesi vermeklik Hayatın bir anında kaybolup yeni bit anda değfşımffş, g^taeımİpfoFafrak-betflrrr^cK^

Kaybolmak her aşamada hayata güzellik katmak .ütaalıdır,, bir su damlası gibi. Zamanı gsMfînds her yeri bembeyaz bir gelinlik gibi gûstepn blr kar tanesi kadar güzel ve bereketi olmak ifM ttt su damlasının kaybolması. Kurtların avına ulaşması için kamuflaj yapmalı, geceyi sisle örtmeli su damlası. Yeşilin kuruduğu g itrttrd e , feryadı dindirmek için yağmur

" ■261NKL

Var oluşun devamlılığıdır kaybolmak. Bir kere dünyaya gözlerini açtıktan sonra yok olmaya, yerinde saymaya baş kaldırmaktır. Annenin özene bezene aldığı minicik tulumlara bile küçük gelirken, o tuluma sığmayıp yeni kıyafetlerin mutluluğunu yaşamaktır kaybolmak. Bebekliğini kaybedip çocukluğunu bulmaktır. Zamanı gelip öldüğünde; çocuklarının, torunlarının damarlarında hayatını devam ettirmektir

kaybolmak. Güzeldir kaybolmak. Kötü olanı kaybolamamaktır. Sadece tırtıl olup kelebek olamamak, bebek ilüp yaşlı olamamak, su olup yağmur olamamak-,. Kaybofmsîiiir'fcf İrtH kelebek olabilsin, yumurtaların] bırakıp yavrularıyla yen! yaşamlara bir çok bedende kanat çırpabllmektir. Kaybolamamak kötüdür, takılıp kalmak. Çoeuklisjunda kaybolup gençliğini yaşayamamak kadar .kötüdür» Geceyi, aydınlatan, ayın kaybolup güneşindöğamaması kadar kötüdür. Güzeldir kaybolmak, kalabalıkta. Kendini bulmak, kendlB) tinTitıak, kendine şans vermektir. Kendinle tanışıp tartışmak, yeniden nasıl doğacağına katar vermekti!.

Kaybolmak, olmaktır.


İrfan Asaletini Kaybederken

Cemil Meriç "Bu Ülke’yi Anlamak İlker GÜLCEMAL Felsefe Grubu Öğretmeni

"Objektiflik namussuzluktur... Ben tarafım; hakikatin tarafıyım..." ürk düşünce hayatının yerli, yerli olduğu

le, duygularıyla büyük insanlar onun her zaman

kadar evrensel, geç keşfedilmiş düşünürü:

kılavuzu, arkadaşı dert ortağı. Bazen onlarla

T

Cemil Meriç. "Kimim ben? Hayatını, Türk

beraber düşünür bazen onlardan ayrı düşünür, her sese kulak verir, her düşünceye saygı duyar.

irfanına adayan, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi.”

Cemil Meriç'in yeri hep kütüphane olmuş hep.

Cemil Meriç'le ilgili herçalışma aslında bir aslında bir

Kütüphanesinde bir fikir savaşçısı. Kendi ifadesiyle

yönüyle eksik kalacaktır. Çünkü Meriç bir derya, biz ise bu deryada kum tanesi olmaya çalışan bilimci adayları. Konuya böyle bir giriş, sanırım ne denli zor

“fil dişi kulesinde.”Aslında hiçbir zaman çıkmamış kütüphanesinden. Cemil Meriç, Türk insanına, Türk düşüncesine verebileceğinin hepsini verebildi mi, tartışmalı. 38

bir yazı uğraşısının içinde olduğu­

yaşından itibaren gözleri tamamen görmeyen bir

muz konusunda fikir verir.

insandır o. Tek başına okuması yazması mümkün

Hem batıyı, hem doğuyu çözmüş bir düşünce

değildir.

Aklında tutması, ayıklaması, belli bir

senteze varması, bunları yazdırması, yazdırdıkların­

adamı. Cemil Meriç'in

dan makaleler yapması, o makalelerden kitaplar

hayatının anlamı kitap­

oluşturması.

lar. . . Kitaplar, yani

azamisini yapmış bir insandır Cemil Meriç.

Şartlar altında yapabileceğinin

kitaplarda yaşayan in­

70 li yıllarda fildişi kulesinden çıkar Cemil Meriç.

sanlar. Düşünceleriy-

Makalelerinde, verdiği konferanslarda, yayımladığı eserlerde Asya'nın Avrupa'yla hesaplaşmasına

NKLİ27


‘H e r dudakta aynı rezil şikâyet: Yaşanmaz bu memlekette! Neden? Efendilerimizi rahatsız eden

bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu

İnşan ve makina uğultusu mu? Hayır, OnlarTürkiye'nîn insanından şikâyetçi, insanından yani kendilerinden. Aynaya tahammülleri yok. Vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını "yaşanmaz" laştıranlardır. Türk aydını, Kitab-ı Mukaddes'in serseri Yahudisi... Hangi Türkaydını? Kaçanlar ne Türk, ne aydın. Bu firar bir Kaabil Kompleksi.”

tartı! otufiız, yü.z aıii yıldır "gölgeler âleminde yaşayan ve insanından kopan aydının trajedisini izleriz adım adım... Kaypak, müphem, tarif'edilmemiş, Avrupa'nın emellerini dile getiren ama bizim şuursuzca benim sediğim iz m efhum lar, İdeolojiler, sloganlar aydınlığa kavuşur teklekgözleör® h ö n iıd s. Artık gerçek bir entelektüeldir. Bir zümrenin emrr kulu değildir, gerçek entelektüel bir devrin şuuru olmak zorundadır, bütün hakikatleri yoklamai| bütün yalanların maskesini yırtmalı, kalabalığa doğru göstermeli, her düşünceye saygılı olmalı, tarafsız olmalıdır. Entelektüel, Ülkesinin bütününü, bütün Öfkelere karşı Müdafaa edecek, sınıflar' üstü hakikatler) araştıracaktır. Gerçek entelektüel, dürüst olacak, çokökuyacak, çok düşünecek ve ortaya çıkardığına İnandığı hakikatleri korkusuzca yayim iayâcafc Sözü' şöyle bitirelim, Camiî Meriçlere bu coğrafyada çok ama çok ihtiyaç var. Gönlünüz hoş ola efendim.

FİLDİŞİ KULEDEN İNSANIN DERİNLİKLERİNE (Cemil Meriç'ten Seçmeler) İrfam hisarla kuşatmş Doğu, mabede bezlrgân sokm am ış. Y ıllarca davar gütmüş, oduh taşımış çömez... Meşaleyi çetin İmtihanlardan sonra tutuşturmuşlar elitte, "EManetlerî ehline tevdi edinil,’' damîfdto,

Mürtt ceset. Gan: mürşidin, nefesi. Hint'te hocaların soyadı ta şlh M iş, K a ra b e ti® en mukaddesi, şakirtle üsfetarasında bağ. Asırlar geçti, birer birer söndü, meşaleler, irfan asaletti kaybetti Hafızaya çakıl taşı gibi şaplanan bilgi ihffiıianha yeni bir ad h ü u k ! K ü J tt Genç kuşaklar, B a tfö ft bitpazarlanndan in a l edilmiş bu hazır elbiselere küçümseyerek bakıyor, Mazim günahlarla dolu, hatalarla dolu. Ama yoluma ışıStutah olmadı. Olsa ne değişecekti

bumem. Ne

var ,kt çocuklarıma, ka şı

biterek

hiçbir kusur işlemedim. Hafâlarım cehaletimden»». Gemisini kurtaran kaptandır. Hangi gsfHfj hangi k a p ta # insanlar cam parçalarım gerçek hazîneye temîh ediyorlar. Ve sonra Ödip kompleksi. Hayyam, efsane söylediler ve

■■28İNKL

uykuya daldılar diyor. Benim efsanelerimi dinleyecek kımsemyok. Ve uyuyamıyorum da Keşke ıstıraplarım sevdiklerimin işine yarasa:"

"B ir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idra­ kimize vurulan zincirleri kırmak, ya­ lanlan yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi,, daha muhteşem bir istikbale bağlaya­ cak köprü olmak isterdim, kelimeden,, sevgiden bîr köprü, Sanat düşünce­ nin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mu­ kaddesi.. . Hakikat ve sevgi. Hafızasını kaybeden bu zavallı nesil­ leri biz mahvettik, bu cinayet hepimi­ zin eseri, hepimizin yani aydınların." (Jurnal1den) BBlh.iuf'iftBrifdkşâks b ilir i cirffllB pkşâk, Avfupâiıirt: göziridi osm antifK ’OâıteiJlu ypfrt6®ıft, K d f® M ‘ttö!k6 M İŞ ffllrt biryığm! Avrupa, rriaddlcIŞİhö rağmen HriŞipri'dıft sapığıyla, solcusuyla HriŞtjyâriS: Hfîsflyâtî için fek flüŞttaft: biziz; Haçlı O flu lifliı bozgundan tezğufla. uprtaft ttM ır if ve esrarlı kuvvet Geriş cüce, Müsetsel r t l ü i r sonunda ihtiyar dev® söfiaafft keşfeder: ahde uefâj civan­ mertlik, Mtflfemlfei Aşağıdan i k i hulûs çakar, yâltaklaftıf ve... Jtftâyet alı eder devi. Derik miydanifıftda değiLyatak odaWK8ia kazanılan bir zafer.

Z#s#IUTöı1<ay€uTi«. BâtUıfeloMlariilırtnria^ıft^ diye hlaıfefefiril gizlemeye çalışır. Sonra yflulufiM rieieri oktufuhu* Duşm ttrtputef®! takdis eder, hayranlıklarım benimser. Dev, papağanlaşijjt__________________________

Ve Tarrn, sayısız elçi yollamış İnsanlara. Mabetler her devirde boş kalmış. Blıda kovalan­ mış, tsa çarmıha gerilmiş, MubaiTOsd'i zehirle­ mişler, Lento öldürülmüş, Gand! öLdüıfllmüş, Marıöın çocukları ne oldu? Belediye kaldırdı oğlunun: eenazesM. Kızları evlendiler, LeriMta çocuMan yokmuydu? Hasarr,Hüseyta efendllertafzde, Muhammet'ten .ne var? Ebul İlâ, ten. babamın işlediği cinayeti tekrarlamayacağım diyor. Babasının işlediği cinayet. Ben EbulÂiâ kadar y lğ li göstetemidîm». Ne zaman döne­ ceksin, ne zaman? Çakalların .Miyuşuha kulak­ larını tıkayıp ne zaman bilgi mabedinin îîfihtabl, önünde vakfenin sesine, hakikatin sesine açacaksın kulaklarım! Seni feda edemem- i . Neden kafanda te n yokum? Neden kalbinde te n yokümt Belki yarın suçlu bulacaksıft bent Neden kolumdan tutmadı, neden mâni olmadı diyeceksin. Ben, ezeli bir mağlubum yavrum. Seni sevgimle Uîtafflâdıkten sonra,. Hakkimdir diyorsun. Senin yaşında hak olmaz. Sen hakiasnı adımadffl fethetmek zorundasın, Ama anlatamıyorum. Neleri kaybettiğinin farkında değU®. Sultanlıktan kapiöltlğa koşuyorsun Başkaları ,da koşuyor. Ama ben İÜ kadar acıyı sen de başkalarına benzeyesindiye çekmedim. Sana kırgın değîfh, yalnız attığın her yanlış adım dünyamın bMütüriööD deviriyor .Dünya­ mın, yani senin dunyahtris Hafızanda ç a ll teışil bir hatıra olarak yaşamak istemezdim. Sana dayanabilsem harabeler içinde yeni bir kale kurabilirdim kendimize. Olmadı. Olmuyor, Bu kitapların da, fedakarlıkların da kimseye faydası yok. Sen de koş, sen de düş, şen de yaralan, Kalbimin duracağı bahtiyar güne kadar seninle beraber yaralanmaktan başka ne yapabilirim?


Kimi başında taçla doğar, kimi elihde kılıçla,, Ben kalemle doğmuşum, İnsanlar kıyıcıydılar] kitaplara kaçtım. Kelimelerle munisleştirmek istedim düşman bîr dünyayı. Şiirle başladım edebiyata, cıvıidıyan bir kuş kadar rahattım yazarken, kulaklarımda bir ses uğulduyordu, etrafımdakilefin duymadığı bir ses. Ve defterler kendiliğinden doluyordu. Sonra ilmin, ilhamı dizginleyen sert disipliHlJıisten ve hissiden utanış. Öyle bir ifade yaratmak istiyorum ki, Türk insanının uyuşan şuuruna bir alev mızrak gibi saplansın, Sanatla düşünceyi kaynaştıran İsrafil'in suru kadar heybetli bîr®. Türkislâm medeniyeti ahlâka, feragate daya-nan bir medeniyet, fteçrtfeşfrdiii değerler edebi­ yattan daftlsefedönd&trımian de.muazzez;.Ben bu mazlum ıwdenîyefrn sesi ilmak istiyorum, terumafc istediğim şaheser; fnsawıw kendisi İBifılnevedfle eğiM|1m lu büyük, bugerpk, bu merî İnsanî Ösnanfr yaratmış ve yaşîöffiş, Köftdf«ı%mmâk:İdM görevi İnsanından kopan, ;taMnftamrtanveyolu? nu pşranaydınten irşada^ çalışmak 1CıaMdans usanmadan İrşat Gerçek sartatayırma^MF^Itn A tffiirnd âll^fîetâşkrıveyap skyap rak dlütisn rüyalar. Yeni bir kitabi hürmet öze» yim: iilağaradaiita: İfîatuiftiB mağarası bu. içinde bkfar varız, Be^rHuatilaij Suavfleij Siflîff Ziya'lâK» Ttrk aydfflfili yüz yıllık dramı. Santa: da genel olarak Batı aydım ve Rus İnMijânsjyası.,, HapfMmİfi kaçta k ^ffll ^srpkte.ştt'rtlttrtjj bilemem ki. ... Kaçtakaşm benîm? Kanımda, kafamda sen varsın. Sesin yetmi­ yor bana. Seni Itltttaiarak istiyorum, «tlnfe,. iskeletinle, rüyalannia bütün. Ve yalnız benim olarak. Mazini kıskanıyorum. Halini kıskanı» yorum. Kendini mhatblssetratı beni tataftayor. Ânlarsanfanla.benanlayamıyomm. Acı duymamanişn sfertot yüzdMriSa, arat: ayrılığın seni fizmedigjiîl, yaralamadığım düşünmek' kanam tepeme çıkartıyor.: Ûsttfik buna imkan olmadığımda bipraro; Biliyo­ rum ki, benimsin. yalnız benim, ebediyen benim. Dudaklarım, dudaklarına, tenim teni­ ne, ruhum ruhuna alevden harflerle damgasını vurmuş. BudamgayıarBakŞtüntsiIebifc BfflyarTOMraustaripsin. Ekim, kasım, aralık, ocak... özamana fcadaryaşayacakffiipH? Vaham benim. Yine susuzum, eskisinden daha susuzum.

"Aşkın bir oyun olduğunu kabul itm i* yorüfn. Aşk bir teslimiyettir, bir eriyiş­ tir. Yeniden doğmak için uyanıştır, Aşkın bütün sırrı iki kelimede; Varlı­ ğından soyunmak,,. Aşk için ya hep vardır, ya hiç. Sen hep misin, hiç mi­ sin?"

“Düşünce adamı* bir zümrertn emir kuîu. değiidte Hîçbîrmerkezdenfaltaat ataaz. Bîr partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir. Yani vatandaş, olarak vazifeleri vardır; Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze aiması lazımdır; Bir devrin, şuuru olmak zorundadır o. Başlıca vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek. Bazen yangın kulesindeki nöhetçi olacaktır, bazen, engine açılan geminin kılavuzu. Sokakta İnsanlar boğazlanırken, düşüncellin: asaletine sığınarak elini kolunu bağlanak, düşünceyelhan^K* "Her aydınlığı yangın sanıp, söndürmeye koşan zavallı insanlarım: karanlığa o: (©daralışmışsınız ki yıldızlar bile rahatsız ediyor sizi! Düşüncenin kuduz köpek gibi kovalandrğı bu ülkede, düşünce adamumıl şikar?

"Anlayacak mr? Kim, neyi? Sen kendini anlıyor musun? Aç uzviyetin sesini yükseltmek istedikçe gırtlağına sarıldın. Kalbinin konuşacak hail mî var? Kopmaktan korkuyorsun; yapıştığı kayadan sökülmek istemeyen midyerin korkusu, mahallesin­ den. uzaklaşınca kuyruğunu bacakları arasına alan köpeğin korkusu..,. Ama yaşamak kopmak demek, doğumhir kopuş, bir parçalanış..."pjmal'den)'

"Hakkımdır diyorsun. Senin yaşında hak olmaz. Sen haklarım adım adım fethetmek zorundasın. Ama an latamı* yorum. Neleri kaybettiğinin farkında değilsin. Sultanlıktan kapıcılığa koşu­ yorsun. Başkaları da koşuyor. Ama ben bu kadar acıyı sen de başkalarına benzeyesin dîye çekmedim. Sana kır­ gın değilim, yalnız attığın her yanlış "Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan adım dünyamın bîr sütununu deviri­ zavallı taşanlarım: Karanlığa o kadar alışmışsı­ yor. Dünyamın, yani senin dünyanın, nız ki yıldızlarbtle rahatsız ediyor sizlP Hafızanda çatık kaşlı bir hatıra olarak yaşamak İstemedim. Sana dayanabiişem harabeler içinde yeni bir kale kurabilirdim kendimize. Olmadı. Ol­ muyor. Bu kitapların dafedakarlıklann da kimseye faydası yok. Sen de koş, şçn de düş, sen de yaralan. Kalbimin duracağı bahtiyar güne kadar seninle beraber yaralanmaktan başka ne yapabilirim?" "Hayalı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaş­ mak; kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın, daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek; [ferinde böyle bîr ıcsnljlıfe böyle blf hayat coşkunluğu duyanlar dünyanın biricik hâkimleridir,”'

(Not: Bu yazı Mahmut Ali Meriç'in "Hayatıyla Cemil Meriç" adlı yazısından esinlenilerek hazırlanmıştır.)

NKLÎ29


Dünya Bizim

los V a ta n ım ız E ce® B R G Ü D E R

"Hiçbir şey değilim; bu topraklar üzenndeki varlığım U r şey ifade etm iyor. Ölsem doğru dflrAet mezar taşım U e olmaz. Çünkü hiç U r ülkeye a lt değilim. Yasal olarak yokuz; Bize vatan sız diyorlar. Vatanım ız v a r ama bizi kabul etm iyor.11(Bayram Keskin, 4 7 yaşında.) aymatlos, vatansız .demek dahası herhangi' bir deMeffn kanunlarına göre vatandaş sayılmayan Mmse. Vatansızsanız hiçbir devletin diplomatik korumasından da yararlanamazsınız, Ö n c e lle vatansızsam? ve Türkiye'de y a ş ıy o rs a n ız T iT k iy e C u m h u riy e ti kanunlarına tabi olduğunuzu bitin. Vatansız bîr k işin i yaşadığı başlı başına 11 problem bir fetwı1î|îBİn bpto'nmpmasıdi'r. K in lik olmayınca da haliyle bankadphesap açmak, noterde işlem yapmak veya güvenlik aramalarında ktaflk göstermek gibi Ibasit ancak1 hayatQşternteri gerçekbştirııraniz fBrttmfeÜn olamamaktadır. Türk hukukuna göre “Haymatloslaf1hiç bir devletin vatandaşlığını taşımadiklanndâıf yabancı kişi kabüi edilirler. Resmi işlerini: halledemezler çünkü resmî olarak yoklar. Mal vartillSûs# çocuklun: .eşlerinin üzerine keyfili olmak z o ru n da dır Peki ya eşltnnden a y rıla rs a ya da eşleri vefat ederse? Eyvah(Eyvah! Aziz NesînKn “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz"] ndaki gibi ironik almasa da tBF“yok sayılma" dımı,mjıj.antetrunM, Tıpkı Nazmi Hilmioğlu gibi. H îlm ioğl* Marmara. Depreminde e ş ti kaybetmiş mal vartıfı eşilin üstüne alt olduğundan bîr şey de diyememiş haliyle, neyse ki e ş tin ailesi duyalı: davranarak malı® mülkünü iade etmiş kendisine. Yine evlenmiş ve yine mal varlığını eşinin

H

30İNKL

Ûstlne kaydettirmiş. Çünkü buna mecbur. Türk vatandaşı olması ya da eskiden vatandaşı olduğu Yunanistan'ın onu kabul etmesi çok zor. 80 darbesinden sonra yaklaşık 8000 kişi ü r k vatandaşlığına geçirtmiş ancak sayıları ne bu kadar ne deşu an sistem o zamanki kadar hızlı işliyor, Lozan Anlaşmasıyla azınlık haklpn güvence akma

anda “vatahâGf olarak bulurlar k e n lite fti Türkiye'de evlenme, sağlık ve eğitim haklan® kulianabiiseler defttiyaçlar bunlarla siMtı değîLönlar bizim vatandaşlarımız ama resmi ûlarak“yokBlar. İçişleri Bakanlığının verilerine göre B ı î r k iy e ’ de 324 0 k iş i h a jfr ta tlo s . Hpymatloşlarrn büyük bir çoğunluğu fekeçe

alınmıştı ama Yunan hükümetirtn baskılarına dayanamayanlar göç etmekzofuhda kaldı. T lr k v a ta n d a ş ı o la b ilm e k i | î n Yunanistan'dan kaçak olarak Türkiye’ye gelmelisiniz ya da kendi İsteğinizle ıskat editojeiiiihjzıBu yüzden birçoğu pasaportsuz olarak geçer Meriç'ten Türkiye'ye... Yunan y a s a la rın a gö re de b ir süre sonra vatandaşlıktan atirriar. ihmalden m İ olsa gerek Türk vatandaşlığına geçemezler: ıBir

(X s a n ti) ve G üm û'lcine (K o rn e tin i) çevresinden geliyor.M arm ara ve Ege bölgesine yerleşmişler.

Peki, Bu Rakamlar Neden Fazla? 1970 yillaafldan bu yana Yunanistan ve Türkiye arasındaki inişli çıkışlı İışMIer en çok haymatlosları etkilemiş. la y m a ite tia riB diğer ıjk ın tııty s a 1955'ten beri uygulanan Yunan vatandaşlık KâMhUh 19. maddesi Yunan olmayan


îa jr

Doğum yeri Yunanistan.1968'de kaçak olarak ailesi ile İzmir'e gelmiş. Ardından Yunan makamları ailesini ve onu vatandaşlıktan çıkarmış. Türk vatandaşlığı başvurusunda ise hep "ret" cevabı almış. İki çocuğu ve dükkânı eşinin üzerine kayıtlı. 3 6 yıldır vatandaşlık için bekliyor. Ve sözlerine ekliyor "Çok ağır geliyor böyle yaşamak."

kökenden b ir kişi ge ri dönme d iy e ti olmaksam Yunanistan'dan ayrılırsa, bu iş in in Yttnan v ata nda şlıtjıı yitirdiğine hlikm edllebilr. Bu hüküm yu.IEdip.nda doğmuş ve otarmakta oian Yunan olmayan etnik kökenli kişilere de uygulanır. Ana babasından her ikisi veya, bayatta oian vatandaşlığını yitirmiş olan reşit çocuklardan, yurtdışında yaşayanlar da vatandaşlığını yitirmiş kabul «fflir. Vatandaşlık konseyirfte alacağı karara dayanarak bu konuda iç işleri bakanlığı hüküm verir*. Bu kanun 11 Haziran 1998'de kaldırılmış ama o zamandan bu zamana 60000 Batı Ira k y a iı Yunan vatandaşlığından çıkmıştır. Türkiye 1974 yılında haymattoslara vatandaşlık vermek istememiş. 0 dönem Türkiye'ye çok göç olmuş, ■fekiye’rrfn izlediği politikaya göre o dönemde Batı Trakya'nın boşatmaması öneillîynllş. 1980 askerî darbesinden sonra 8000 haymaflosavatandaşlık verilmiş. Vatansızlar sorunuBlk kez Milletler Cemiyeti'ne üye devletler için,t t. Dünya Savaşı'nın ardından, yurtlan ndan atılan ve vatandaşlıktan çıka rıla n 2-3 mîJyon mplteofrin' ortaya.çıfenaşıylakendM gösteril, Nanşen pasaportu, bu mültecilere göç etmek ve varlıktan ısı sürdürmek1ydiiarmı sağlamak amacıyla yaratıidr. XX. yy. boyunca vatansız mfllted'terte ya da göç eden Mlmsetedm sayisinda öneifiiillirartış oldu, Türkiye 1933ten sonra Nazi faşizminden kaçan Alman Yahudîlerine kapılarını açmıştı. B irç o k Alm an b ilim adam ı T ü rkiye üniversitelerine gelerek,, eğitime katkı yapmışlardır. Birinci paylaşım savaşı sonrası BatMrakya'da da yaşayan Türider içinde .haymatlos olanlar vatansız kalanlar oldukça

^

çoktur.. Türk Hukukunda Vatansızlar ( Haymatlos)

Vatansızlığın önlenmesi vatandaşlık hukukunun temel prensiplerden biridir. Bu açıdan vatansız kişilerin vatandaşlık başvuruları kabili edileceğini, bunların ikamet durumları, Türk soylu olanlar için iki yıl, yabamı soylular için beş y»olarak değerlendirileceği genelgede yer almakta, Yunanistan vatandaşı olan ya da Yunanistan vatandaşlığından ıskat edilen yabancılar içn Türk soytu olup almadıklarına bakılmaksızın beş yıUJkikamet şafcaranmakfadır, TfÜffc V a ta n d a ş lık K a M Iıih d a . Vatansızlığı Önleyen Bazı Hükümler Vardır: MADDE 8- (1) Türkiye'de doğan ve yabam ana ve babasından dolayı doğum te herhangi bir ülkenin v a ta n d a ş lığ ın ı kazanamayan çocuk, doğumdan itibaren Türkvatandaşıdır. Türk Vatandaşlığından Çıkmak içip izin tşteyen 'Kişilerde A şağıdaki ŞarfLprl Taşımaları Aramt: aj Bgirrveayırt etme gücünesahip iseler fct) Yabancı b ir devlet vatandaşlığını Kazanmış veya kazanacağına ilişkin, ihandıûa belirtiler varsa c): Herhangi: bîr suç veya askaıih, hizmgti nedenifle aranan kişilerden değilse ç) Hakkında herhangi bifm&li ve cezai .tahdit yoksa MADDE ı27-(3) Vatandaşlığın kaybı., çocüklM vatansız kılacak ise bu madde

hûkümleriuyguianmaz Ma y n ati o s {Va f a'nfi ıia r) Pas ap d r f işlemleri1H Haymatlos vatandaşianmıza Türkiye’de

ikamefü vatansız1fhaymatlos) 3 ay, 6 ay, 1 yıl veya 2 yıl geçetü olmak üzere bir veya İM seyahat için yabancılara mahsus pasaport tanzim edilfc. Haymatlos kişilere halen la cive rt pasaport düzenlenir. ,Bü tür pasaportlar sadece bir gidiş ya da lir gidişgeliş işin geçerli olur. Gerekli belgeler her vatandaştan istenen evrakların aynıdiK

‘Terminal" Steven Spielberg%ı T în S n a F f ■ W e Tem Hanksln canlandırdığı Viktor Navorskî karakterinin etrafında gelişen olaylar vatan®ffilık;diiunnmı,n ne gibi sonuçlara yol] açabileceği teması etrafında gelişir. Film, duygusal yönü' ön planda bir duyarlılıkla karşımıza çıkal Gerçek bir olaydan esinlenen, ilgi çekici bir öyküye sahip bir pofİHk komedi olan fl(mr Doğu Avrupa'dan Krakozya adlı bîriSkeden New York'a gelen Viktor Navorski'nin öyküsünü anlabr. Amerika yolundayken" p®sînde askerî darbe olması üzerine Viktor, New York'un JFK Uluslararası Havaalanında mahsur kaim


darbe olması fecrine Viktor, N.ew York’ufl JFK Uluslararası Havaalanında mahsur kalır. Pasaportu artık geçersiz olduğu için ABD'ye g lrtn e h a k k llB y lîiim lş d u T Itn d a d İt. Ölkesindekt savaş bitinceye kadar havaalanı term inalinin transit yolcular salonunda beklemek zirtlbdadlr, Zamanla Havaalanı görevlileri ffp dost oipr ve hatta tir "hostesle a ra so td a d u yg u sa l b ir bağ g e liş ti» Havaaianıran Gtüvenlfe müdürü FrantpD tan, haym atlas d O T JM ia düşen V ik to fy® varlığını birtürtü kontrol edemediği bürokratik ttr facia olarak gör,ir ve bu sonundan M r an önce kurtulmanın çaresini bulmaya çalışır. V lkîoftun Am efıkaya gelm e am acı ise babasının bir zamanlar çok se vdiğiAmerikalı bir miMk grubundan aldığı imzalı fotolardan e N ko la h f tamamlamaktir. O sanatçıyı bulup fenzalatmpki|inyolcuİuğaçıKmrştı r. HAYMATLOS “ Dünya Bizim Vatanımız” C ornelius B isohoff; arcnesi ve kız kardeşiyle türlkte. Nazi zulmünden. kaçarak İstanbul'a geldiğinde çocukffit Nazi polisinin, elinden k i payı kurtuldukları bü maoerilı yolculukla a şttkta l aynı zamanda !® # ie hayat arasındaki sınırdır. İfschsfT ailesinin. İstanbul'a gelirken aradığı "yalnızca güvelfl b îr avuç toprak, huzurlu b ir y u v a d ır Comeliusün bu şehirde bir İstanbul çocuğu; olarak ilk gençliğini geçirmesi ve yetişkinliğe adım atması böyle olur.. Ailesiyle birlikte Çoruma entegre edildiğinde Anadolu halkım da tan ıdı. Yaşar Kem alin deyişiyle , "Almanların en Türkü, Türklerin en Almanıdır o. "Hem İstanbul hem Anadolu Türkçesinf yaşayarak öğrenmiş, sevmiş, kendi dili eylemiştir. Bin bir güçlükle, alin teri ve beyin gücüyle meslek hayatinin doruklarına çıktıktan sonra Nazi barbarlarının ırkçı yasalarıyla mesleğini icra edemez hale gelen Ord. Prof. Dr. Ernst Eduard Hirsçh de ülkesini

terk etmek zorunda kalmıştı, İstanbul

Û F iiie rş îte s iîM d e i s o n ra A n k a ra

bulunduğu Alaybey Sokak’ı ziyaret eden Bischoff, her evde radyo olmadığı için her akşam ajansları bu sokakta toplu halde dinlediklerini söyler. Sonra şarkı ve türküler b a ş la d ığ ın ı, hep b ir lik te B e lg ra d Radyosu’ndan “Lili Marlen” türküsünü dinlediklerinden bahseder. O dönemde oynadıkları tüm oyunları hatırladıklarını en çok da aşık oynadıklarını söylüyor. Gezdiği n p ■ *

üniversitesinin Hukuk Fakültesine de büyük katkılarda bulunan bu efsanevi hukukçu U S k ^ t i ki nci vatm®latdkıgjkiBiî§l 'daha sonra İflr iy e Gumtadyett vatandaşlığına geçmişti. Nazi rejiminden kaçıp Türkiye’ye üğrnanlar oftiafta f if f i# değildi elbette, Comeîlutfün İstanbul'da tanışıp yakıfl dost olduğu m im ar C lem ens [ H o lz m e is te r... B üyük i f z iş y e n le r S r r tş t m J tIH ^ Praetorius, Paul Hindemith jd A ^ ve Eduard Zuekm ayefc. . B p fro ve opera yönetmeni Cari Ebert... Siyasetçi ve Reuter... ve daha niceleri... Onların hikâyeleri birbirine k a r ış ır... A lm a n y a 'd a yaşayan Kemal Y alçın Haymatlos'ta tarihin bu karanlık kalmış sayfalarını gün ışığına çıkarırken 'Yurt” I k a v r a m ı na “ Dü n y a Vatandaşlığının merceğinden bakar. (Kemal Yalçın'ın Romanı)

Ailesiyle birlikte Nazi zulmünden kaçıp Türkiye'ye sığınan, başta Yaşar Kemal olmak üzere, Haldun Taner, Orhan Pamuk, Çetin Öner gibi e d e b iy a tç ıla rın e se rle rin i Almanca'ya kazandıran yazar-çevirmen Cornelius Bischoff (82), ikinci vatanında: Çorumda. Bischoff, 66 yıl sonra Kemal Yalçın'ın 'Haymatlos-Dünya Bizim Vatanımız' adlı kitabının tanıtımı için kızı ve yeğeniyle Çorum'a geldiğinde ilk olarak Devane semtindeki, eski evini ziyaret eder. Tek tek odaları gezen Alman yazarın gözleri nemlenir. Çocukluğunun geçtiği, dostların

j

j

sokaklara yabancı değildir. Çorum'dan bahsederken “Burası vatanım. Vatansız insan yoktur, yurtsuz insan vardır.” der. Burası gerçekten de onun vatanıdır. 66 yıl sonra da olsa çocukluğum un geçtiği sokakları görmenin mutluluğu içindedir, Haymatlos (Öykü- Birol Özdemir) “Haymatlos”, farklı süreçleri, coğrafyaları, gerçeklikleri ele alan anlatılardan oluşan özel bir öykü kitabı. “Sen benim elim i mi kesiyorsun? Tuhafsın, elimi diyorum. Bir soğan keser gibi... Bıçağın başlangıçta hiçbir şey duyumsatmayan çeliği başparmağımla işaret parm ağım a rasındaki kem iğe dayanıyor. Canım mı? Yanmıyor, hayır! Sonradan içten içe işleyecek bir şeyler bırakıp gideceksin. Asıl ağnma da o zaman mı başlayacak?”


Hocamızın sporcu kimliğine hiç değinmeden de onun hakkında çok şey söyleyebiliriz. Örneğin kendi müzik enstrümanlarını bütün işçiliğiyle (ud-keman...) kendisi yapar.

Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? M arm ara Ü n iv e rsite si S p o r Akademisi mezunuyum bir kızım var. 18 yıllık öğretmenim ondan öncede profesyonelce futbol oynadım amatör milli oldum. Piontek zamanında da bu tabi ki Fatih Terim o zam an onun yardımcı antrenörüydü. Çorlu’da yapılan seçmelerde milli takım b ü n y e s in d e b e n T r a k y a karmasına girdim ondan sonra yedi bölgede yapılması gereken tekrar bir turnuva yapılm ası gerekiyordu fakat o yarım kaldı. Amatörce yapılan milli takım seçm elerinde sadece Trakya karm asına girm iş oldum. İlk

Arıcılıktan tutun balıkçılığa, balıkçılıktan tutun hayvancılığa; elektrikli âletlerin icadına, profesyonel seviyede yıllarca müzikle ilgilenmesine kadar arada sayamadığımız o kadar uğraşısı var ki hocamızın.

elemeleri kazandım ondan sonra devam edilmediği için devam e d e m e d ik . P ro fe s y o n e lc e takımlarda oynadım uzun sürece a n tre n ö rlü k y a p tım fa k a t profesyonelliği götürem edim çünkü ailemin maddi durumu buna engel oluyordu benim okumam lazımdı, erken hayata başlayıp yani bir maaş almam lazımdı dolayısıyla profesyonelliği iptal ettim. Ve kısa dönemde nasıl hayata başlarım diye en güzeli dedim derslerden hiç kalmadan, çünkü alttan derslerim kalıyordu onları vermek zorundaydım baya kötüye gidiyordu futbolu bıraktım. D olayısıyla sadece okuluma y ö n e ld im ve

Spor A kadem isini dört yılda bitirdim. Okula 13. Girdim bu arada seçmelerde ilk 13 girdim salondan çıktım sonra futbolda da tam puan alınca iyi bir not ile girdim.

Kaç seneden beri beden eğitimi öğretmenliği yapıyorsunuz? 18

Bu konuma gelebilmek için hangiyollardan geçtiniz? Bu konuma gelebilmek için ilk önce s e v d iğ in iz şeyi yapacaksınız; ben sporu çok seviyordum, ben şimdi diğer arkadaşlarımda söylüyor bana makine teknik bilgim çok aşırı iyi teknik lisede makine bölümünü okudum . Ben torna te s riy e

bölüm ünde de okudum köy hizmetlerinde futbol oynadığım dönemde beni o yüzden torna bölüm üne aldılar. Staja gittiğimizde sonradan kalamam için bana çok ısrar ettiler. Çok erken sigorta g iriş liyim , dolayısıyla bu teknik bilgim çok iyi olduğu için resimden tutun bir makinanın yapımıyla ilgili şeylere kadar çok iyi olduğu için başka boyutlardan da bakabiliyorum olaya. Nasıl diyeyim size, yağ pas mı, futbol mu, ona karar vermem gerekiyordu. Ben makina son sınıftan dersim vardı akademiyi kazanınca son sınıfta ayrıldım. Spor Akademisi devamı olsun diye, sevdiğim işi yapayım diye Spor Akadem isini kazandım. Ondan sonra makina bölümünü b ıraktım ve spor bölüm üne yöneldim, akademiyi bitirdim.

Branşınızı seçmenizde ki etkili unsurtyrnelerdir? ' A takan D irlik-M ustafa Ataç-Kam er Öztemel-lşıl Özdoğan

Futboldaki başarım tabi ki


yetiştiriyor benim partnerimdi bana hep yenilirdi ama ona her şeyi sıfırdı sıfırdan ben öğrettim '''it öğretir yeteneğim çok öğretme iyi o yüzden öğret­ men oldum.

söyleyebilirim yıllardan beridir bu böyle b iz ilk önce iki öğretm endik Namık Kemal Lisesin de iki öğretmen varken de 12 -13 branşta katılıyorduk

Şimdi 4 öğretmeniz. 4 öğretmen varken de bu senede 16 branşta

H a lk TUTUN

O y iIN lA R IM d A N hER

o y N A d iM .

ŞEyİNE

ItACİAR

Ekip

bA şı

o l d u M . h a l k o y u N lA R iN d a da

MASA

T E N İS İN d E

çok i y i y d İ M .

dE

Mesleğinizi severek mi ' yapıyorsunuz? Evet, aşrı dere­ cede severek yapıyorum.

Sizin için spor nedir? Branşınızı seçmenizdeki etkili unsurlar nelerdir? Futboldaki başarım tabi k.i

Küçük yaşlarda da spora düşkün müydünüz? Düşkündüm halk oyunlarımdan tutun her şeyine kadar oynadım. E kip ba şlığı yaptım halk oyunlarımda da masa tenisinde de çok iyiydim. Hep bir şekilde bir şeyleri insanlara öğretirdim öğretmen olmamın en büyük nedenlerinden de bir tanesi, o halk oyunlarında bilmeyen bir arkadaşımı alırdım ve hemen öğretirdim . Masa tenisinde öğrettiğim bir çocukta milli ta k ım d a ş u a n d a öğrenci

Benim için spor yaşam biçimidir, yaşam boyu spor yapmak gerekir ben kendim de bunu yapıyorum. Ve öğrencileri­ me de bun u ö ğ re tm e y e çalışıyorum. Zaten yaşam boyu, ömür boyu spor çünkü belirli dönemde yaptınız ondan sonra bıraktınız spor olmuyor. Biz bunu h a ya tım ıza ya n s ıtm a k ve yaymak zorundayız, hayatımızın ta m a m ın d a s p o r yapm ak zorundayız. Hayatta en az iki gün ve 1 saatin olmak üzere spor yapmalıyız. Sadece benim değil herkesin spor yapması gerekiyor ve öğrencilerim e de bunu yaptırmayı çalışıyorum.

Öğrencilerinizle iletişiminiz nasıldır Bana göre iyidir ama bu soruyu öğrencilerime sormak lazım

k a tılıy o ru z d iğ e r oku lla ra baktığımızda belki bunu yarısıdır diğer beden eğitimi öğretmeni arka d a şla r ne ya p ıyo r b ir branşta katılırken biz 3 tane

Ş i md i

branşta katıldığ ım ızı

B ence dah a da fa a liy e t yapmamız lazım, mesela ne yapmamız lazım hentbolda y o k u z am a ş im d i ş ö y le düşünmek lazım biz de 4 öğretmeniz bu 4 öğretmenden

tane branş alabiliyoruz. O yüzden çok branşta okulu temsil etmeye Çalışıyoruz. Branş­ ların çoğunda da grup birincilikleri, finallerde ilk 3'e girme gibi çok başarıların oldu­ ğunu söyleyebilirim Namık Kemal Lisesinin.

Hangi branşlarda oi^M takımımızvar? Futbol kız erkek var, futsal kız erkek var, büyük saha futbol erkek var, masa tenisi var. Voleybol kız erkek var, basketbol kız erkek var .tekvando kız erkek var kort tenisi kız erkek var, satranç, atletizm krosta varız .puanlı atletizmde varız. Puanlı atletizme yaklaşık 12 erkek 12 kız götürüyoruz. Her branşta va n z h e ntbol h a rici d iğ e r b ra n şla rd a hem en hem en

Okulumuzda hapsinde varız. ı k i s p & r Okulum uzda h a n g i ala d I faaliyetleri’• K ızlarda basketbolda var, nelerdir? o k u lu m u z d a d iğ e r o k u lla ra nazaran çok daha

Sizce okulumuzdaki sportif fa a liy e tle r y e terlim i bu faaliyetlerin geliştirilmesi için neler yapılmalıdır?

b a s k e tb o l e rk e k te ço ğ u kulüplerde oynuyor, futbolda da h e m e n h e m e n ta m a m ı oynuyor 3

birisinin branşı hentbolcu olması lazım. Bunu kurabilmek için ya da bize çok kaliteli hentbolcuların gelip biz işte yaklaşık 6,7 k iş iy iz d e yip bize ta kım kurdurmaları lazım. Ya biz sıfırdan alıp yetiştireceğiz ya o branşta bize katılım gelirse biz onları yönlendireceğiz. O zaman kurabiliyoruz artıları ama zaten çok üst düzeyde.

Okul takımında hedefleriniz

pelerdİf?^ Okul takımında hep kafaya oynuyoruz hep final görüyoruz hep şampiyonluk hedeflerimiz ’ çocuklar bunu bilerek katılıyor zaten.


eminler dudaklara mühürlendi. Bense başıboş bir halde. Yaşlar birikti

geliyor içimden evet o suçlu benim. Her an seni düşünen, acaba ne yapıyordur

yarama belki hıçkırarak ağlamak. Ama ne mümkün. Ne mümkün seni unutmak. Anlıma

gözlerimde, yine seni hatırladılar, Çevirdi anılar dört bir tarafımı.Tek çıkış yolum sensin. Bense hep labirenti seçiyorum uzaklaştıkça uzaklaşıyorum gözlerine, Dudaklarından çıkan sözleri sayıyorum. Ne yaparsan yap seni öyle seviyorum. Seni seviyorum... Öyle seviyorum ki sorma.Doldukçadoluyoriçimehuzur. Heranım seni düşünmekle geçiyor. Seni seviyorum öyle seviyorum ki sorma.Bacaklarım titriyor, çenem kilitleniyor gördüğümde. Seni seviyorum öyle seviyorum ki sorma.Uçurumun kenarında olsam salarım kendimi boşluğun sonsuz güzelliğine. Ya da bırakıveririm kendimi engin denizlere. Senin için senden vazgeçerim. Ya da senin için kendimi feda ederim. Haykırmak

diyen, gizli gizli sana bakan, bakışına canını verecek olan benim. Benim o suçlu. Cezam müebbet aşkım sonsuz. Benim işte ne yapabilirim benim, o çocuksu gülüşüne kurban olan benim. Ama ne yazık ki imkânsız seni sevmek en yüksek tepe kadar ulaşılması imkansızsın bana. Vazgeçmem gerek evet vazgeçmem ama nasıl, imkansız.... Ne yazık ki imkansız. Şenle de sensiz de. Aralık yok ölümle yaşam arasında. Ya ölüm ya yaşam. Ama anlamı yok anlıyor musun? Anlamı yok çünkü sensizim, ellerim boş, kalbim boş. Masum bir küçüğün elinden şekerini almışçasına ağlamak istiyorum. Belki diner o zaman kanayan yaram. Belki biter o zaman sonu gelmez sancılarım. Merhem olur

mıhlamışlar seni. Silemiyorum bir türlü. Kalbime kazımışlar güzel ismini, Nereden bilebilirdim kalbimdeki kelebeğin gelip sana konacağını. Nereden bilebilirdim söyle...Belki farkında değilsin varlığımın, Aklım sanki başka diyarlardan bana el sallıyor. Acınacak halim var. Baksan gözlerime dikkatlice ayna olacak gözlerim sana, göreceksin kendini. Baksan gözlerimin içine, anlayacaksın yaşayan ölünün tercümesini, Vurgun yemiş gibi yüreğim, bir o yana bir bu yana. Sen onasırılsıklam âşıkken benim hiç şansım yok, o seni sevmese bile...

Y


Tekirdağ'da yaşayıp da Nijat AYVAZ'ı tanımayan var mıdır? Mır türlü kültürel ve sanatsal etkinliklerde, şeni liderde, festivallerde,Tekirdağ İle ilgili yapılan belgesellerde en başta aranan isimlerdendir Ij jıt AYVAZ. Biz, !'ı daha yakından tanımalarını İstedik ve iyi ki de gidip tanıştık Nijat Bey ekibimizi çok iyi karşıladı, sorularımıza güler yüzle ve içtenlikle cevaplar verdi

Biraz araştırma yaptığımızda karşımıza İlk olarak Şair Nijat Ayvaz, sonra Müzisyen ve Fotoğraf Sanatçısı, Gazeteci Nijat Ayvaz'la karşılaşıyoruz. Siz kendinizi hangi plat­

Tekirdağ'da büyük hayaller kurmak sanki suçmuş gibi, buradaki insatıip B büyük hayaller kurup büyük hedeflere yol alabileceğine indirilm iyor. Ben sizediyorumkifnB üi^hayalİ^kurun.

formda görüyorsunuz?

Konservatuar mezunu olduğum için tabi sanatçı kısmı biraz daha fazla ağır bassın istiyorum. MîMk. üzerine gayet driH i r eğitim aidim. Müziğin hayatımda ağır basmasını çok fazla­ sıyla istiyorum ama, bunun yarana bir bakıyor­ sunuz yazı yazmayı çok sevdiğim için gazeteci­ lik ekleniyor. Fotoğraf çekmeyi sevdiğimden, İnsârtJara M şeyleri belgeleyip göstermek, isteyen tarafı m ağır bastığı zafnanjarda fotoğra­

getirmeyi seviyorum. Gazetecilik şu dönemde fazlasıyla günümü kaplıyor, bazı şeylere vakit bulamıyorum. Şairliğe gelince; Tekirdağlı olup da şiir yazmayan insan var mı? Yok. Dolayısıyla

sergimde insanları fotoğraflanmla göz göze

Ayvaz gerçek hayatta nasıl

Kendini iyi İnsan olarak teramtamak hoşuma gidiyor. İytlnsan olmayı öğrenip, seçmenüh ana nedeni hayatım boyunca doğru insanlarla karşılaşmış elmama bağlıyorum. Doğru İhsanlardan doğru cümleler ifntemlş. Kısacası kendint doğru taşanları örnek atmaya çabala­ yan bir tasan olarak tanımlamak hoşuma gidiyor.

şiirde yazıyorum, Üç şiir kitabım var. Hangisi daha ağır basmalı diye bir soru sorul­ duğunda: Hiçbiri ağır basmıyor aslında, insan hiç bir çocuğunu "ya bunun kaşı gözü daha güzel." diye "Ben bunu daha fazla seviyorum," Diye bir kategoriye sokmuyor. Her bîr üretimimi aynı değerdeseviyor ve önemsiyorum,

Bu arada, kötü olmanın alasını da biliyorum ama, iyi insan olmak gerekiyor. İyi İnsan olmak ya da kötü insan olmak kader, yaratılış, genetik aktarım olmaktan ziyade bir seçim. İnsan seçer, iyi biri olmayı seçer ya da kötü olmayı seçer. Şiir yazmak bana iyi insan olmayı öğretti.

Şiirlerinize baktığımızda karşımıza duygu­ sal, hassas, nalf bir İnsanla karşılaşıyoruz.

Hayatta kötü taraflannm farkındayım onları görmezden de gelmiyorum ama, yaşanan kötü olayların içerisinde de kötü olmayı seçmiyorum.

fa ağırlık veriyorum hayatımda. Bu güne kadar yurtiçi ve yurt d ışında açtığım 35 kişisel fotoğraf

Peki Nijat biridir?


elanik göçmeni bir ailenin i l oğlu olarak Tekirdağ'da doğar

S

Ayvaz, Eğitimini aynı jide tamamlar. Müjdat Gezen Sanat. Meıkezi Klasik Türk Müziği bölümünde başlayan sanat eğitimi

yıllar içinde güçlenerek devam eder. 2000’li yıllarda AnadeltJ Roek tarzında grup müziği yapmakla birfDrte söz yazarlığı ve bestekârlığı ile müzik alnındaki çalışmalarını sürdürürMekirdağ Bir Rüya Kerrtf, Işığın Derinleştiği Kent Tekirdağ, Huzur ve Sevgi Kenti Tekirdağ, Trakya’nın Fşrlayan Yılftzıı Tekirdağ gibi eserlerinin yanında; Asî Rüzgar, Gece Kaçkını, Turuncu Düşler isimli şiir kitaptan na da imza atar. Ayvaz, 1994ten beri yazınhayatlnında içinde.

14 Şubat, Ağaçlara Yazdım Aşkımı, Ağır Gelir Yokluğun, Asi Rüzgar gibi şiirlerinizde platonik bir aşk hisse* diliyor? Şiirlerinizi yazarken tamamen hayallerden mi beslenirsiniz, yoksa

dediğimiz îlifftJter! ben de yaşıyorum, sîz de yaşıyorsunuz hayatın içinde. Çok dokunaklı., ama, gerçek. Şiirlerimde okuduklarınız, hepsi hissederek gerçek bir hayatın İçinde deneylmledlğtm: ihîs doluörbayatım'duyguyaafcmifşakfı,

şiirlerinizde gerçekliğin payı var mıdır?

14 Şubat şiirim yaşadığımı? döneme yakın bir şiir değil mi? İçinde SMS’lervar, iâ fı^t var, bugünin İnsammn sanal :arteadaş(ıkları var, sosyal medya dediği­ miz (sanki yaşadığımız dünyada sosyal olamtyormuşuz) bir de "sanal sosyal olmanın alanı yaratılmış* bize. Yaratılmış bfr dünya sanal alem. ,Âma bende o dönemin yetişmiş ihsanı .alarak ne yapıyorum? Sevgîlîiariri oluyor, aşkfenmaluyorjfeüiÖyörum: BlrSMSle tanışıp,, aynldığım arkadaşlıklarım oluyor. Ne kadar aeı I# şey. YMme gözlerine bakmadan Mfi diyeMdfğtmtz "Bîr daha görüşmeyelim,®

Türk Edebiyatında en çok hangi şairleri beğenirsiniz?

Orhan Veli çok klasik gelebilir ama, ben Aşık. Veysel'in de iyi bîr şair olduğuna, inanıyorum, iyi bir aşık, İyi bif müakadamı, iyi bîr halk ozanı olduğunu bildiğim kadar iyi bir şair olduğuna 'inanıyorum. Sevdiğim şairler içinde Orhan Veli de var, Cemal Süreya'da var, Nazım Hikmet var, Hilmi Yavuz da var. Yani aklıma geliveren bir çok şair 1 var. Ahmet Arif var. Yani Haşan Hüseyin var. Yenîşaîrler var, Sutiay Akın var çok iyi tanıyı p, sevdiğim . Aklım a ge livere n, hemen j söyleyebildiğim Postmodern şiir yazan da var. N K L İ3 5 - -


Örneğin, Küçük İskender gibi. Can Yücel hoşuma gidiyor mesela... İçimize dokunan, böyle daha yaşama dönük şeyler yazan şairler­ de hoşuma gidiyor. Murathan Mungarîı sevemiyen var mıdır mesela? "Asi Rüzgar" dindi mi yoksa esmeye devam mı ediyor? Kesinlikle esmeye devam ediyor. Hayatın şiirle, sanatla aslında görmek istemediğin ürküten taraflarının ne kadar fazla olduğunu fark ediyorsu n. S an at, insana h ayatın ertelenmemesi, ıskalanmaması gereken yanlarının yanı sıra, keşke yapsaydım, keşke o hamleyi yapsaydım, keşke şu mesleği seçseydim, dedirtmeyen bir alan bana göre. Bu rüzgar ki, Rabb'in içime koyduğu kalple birlikte bu bedende nefes alıp verdiği müddetçe, beraber hayata atmaya, dil güzeli söylemeye, beyin düşleyip, düşünmeye, el çizmeye, ayaklar da yürümeye devam ettiği müddetçe esmeye devam edecek. Herkes, ama herkes için geçerli bu söylediklerim. Yaşıyorsan umut vardır, ve hayat devam eder. İyi ki de devam ediyor. "Aşkın olduğu yerde her şey gerçekliğini kaybeder” sözünüzden hareketle şu sıralar gerçeklikle aranız nasıl? Aşkla aram her zaman ki gibi çok iyi. İyi ki de AŞK var. Yaşarken hayatımın her anına aşkı işlemeyi öğrendim. Yaptığın her şeyde hakim kıldığım ana duygu hep aşk oldu. Yani mesleğini icra ederken, adım atarken, doğada yeni açmış bir çiçeği görmüşken, şarkı söylerken, resim çizerken, ne bileyim bir su birikintisinde dans edip üstünü yıkayan bir serçeyi gördüğünde duyduğun histir aşk. "Yaşama aşkf'nı tırnak içine koyarsak, bu sonsuz bir şekilde devam eder. Hem de her an her saniye.

Eğer toplum önünde konuşan bir mesleğiniz varsa (bedeninizin heyecan duymaktan keyif almayı öğrenmesi gerekir.

*

Hata yapmaktan korkmaya başladığın andan itibaren korku seni dibe çekiyor. Sesin, ellerin titremeye başlıyor. Nerede nasıl davranacağını bilemez hale geliyorsun.

Müjdat Gezen sanat Konservatuarı sizin hayatınıza ne gibi katkıda bulundu? Müjdat Gezen Vakıf konservatuarına gittiğim zaman Endüstri Meslek Lisesi tasarım, yani makine ressamlığı bölümü mezunuyduk. Makine konsürt ediyorduk. Sanat hayatımın çok uzak bir yerindeydi. Hürriyet gazetesiydi sanırım, gazetede gördüğüm küçücük bir haber hayatımın akışını değiştirdi. Gazetelerin ilan sayfaları bölümündeki minik haber de şöyle diyordu: "Müjdat Gezen öğrenci anyor." 1991 yıllarından söz ediyorum, Tekirdağ bir taşra kentiydi o dönemlerde. (Hala bu kentte değişen bir şeyler varmı diye soruyorum kendime)

Müzikte en büyük hayalim: Mistisizmi, Sufizmi sözlerle bütünleyerek, Sufizmin enstrümanlarıyla bir doğaçlama a lilim yapmak. Ölmeden onu yapafsam gözlerim açık gitmem. Ama şunu itiraf fm bltylm ki, şu ana kadar benim O ü asını hayal ettiğiın|berşey oldu. Yaratana çok büyük teşekkürüm var.

3 6 I NKL

Tekirdağ'da büyük hayaller kurmak sanki suçmuş gibi, buradaki insanların büyük hayaller kurup büyük hedeflere yol alabile­ ceğine İnandırılmıyor. Ben size diyorum kİ: "Büyük hayaller kurun." İstanbul Tekirdağ'a çok yakın. Bu bir dezavantaj değil, çok büyük ve değerlendirilmesi gereken bir avantaj. Hayallerimizi gerçekleştirmek için doğudaki, İç Anadolu'daki, Güneydoğu Anadolu'daki veya Akdeniz'deki öğrencilerden bizler daha şanslıyız. Gazetedeki o minicik haberin peşine gittim. Müjdat G e m i Sanat Vakıf Konservatuarı sınavının son gününe yetiştim. Ertesi gün kazandığımı öğrendiğimde söylediğim tek şey şuydu: "Tam küreklere asılma zamanı dedim Nijat, daha ne duruyorsun asıl öyleyse küreklere ve git hayallerinin peşinden yüreğinin götürdüğü o yere.

İstanbul'da Hayat Zor "Fakir bir ailenin çocuğu olduğumdan, İstanbul'a okumaya gittiğim de -bunu söylemekten hiç bir zaman gocunmuyorumFatih'te oturuyordum. Akrabamın yanında kalıyordum. Okula gidip gelirken, bazen tek bir otobüs biletini ikiye bölerek (hayatım­ daki tek yalan, tek üç kağıtçılığımda) yarım biletle sabah okula gidiyordum, kalan yarımla da akşam tekrar geriye dönüyor­ dum. Böyle zor günlerden geçerek okuduğum o okulda öğrendiğim tek şey şu oldu. Hayatın sanat için fedakarlık yapmaya değer olduğuydu. Para kazanmanın çok zor olduğu bir alan sanat ama, ben Tekirdağ'dan bomboş bir tuval, bomboş bir sayfa olarak gittim oraya. Son cümle olarak şunu söyleyeyim.


Sahneye çıktığında, ama konuşmak için ama şarkı söylemek için, heyecanlanmamayı unutmamak gerek, büyük sın. heyecanını kontrol etmeyi, öğrenmekte, Bpfijn uzuvlarım benim emrinde. Sçatar benlin ordum. Gözlerim benim ordum. Nasıl bakmayı öğrenmek zorumla.

Müjdat Gezen de gördüğüm sanat eğitimiyle yeniden İmar olan hen, bu okul hakkında şunu söyleyebilirim kİ, Sanat ve öğrenme aşkı, öyle bir noktada bir araya getirildi kİ bu okulda, bu sebepten hayatta hala şaşıra­ bilirle noktasını canlı tutan bir çocuk var benim İçimde.

O yüzden, değerli sanatçı hocam Müjdat Gezerte öyle bir okulaçtığı İçin ve ben ve benim gibi sanat aşkıyla dolu bîr çok genç İnsana bu okulda çok İyi eğitim verilip, İyi ve kaliteli taşanlarla karşılaşmamızı, eisıkışmamtzpders görmemizi sağladığı İçfh bîr kez daha teşekkür ediyorum. Şu sıralar tasarladığınız veya uygulamaya koyduğunuz projeleriniz neler?

Şu an yeni b ir fotoğraf sergisi açmayı planlıyorum. Geçtiğimiz aylarda Tetara AVM'nta sponsorluğu İle dünya kadınlar günü anısına "Himalayataın Kadınları1' isimi! Hindistan ve Nepal’de çektiğim çalışan kadınlarla ilgili fotoğraf sergim açıldı, büyük de Igi gördü, Yeni tasarımladığım sergimin teması eski Türk tarihine de çok fazla meraklı olduğum İçin Şaman ve Şamanizm ite ilg i olacak. İlk yakın hedefim şimcfilik o. Şamanizm ilk Türk İnancı. Çok tanrılı gibi algılansa da aslında tek tama İnananın dünyadaki en ünik örneklerinden biridir Şamanizm. Şu anda, Türkiye'den İhsan Manzaraları" Avrupa ülkelertrir başkentlerinde aşılmaya devam ediyor. Avrupa BtrlJffnJn bir projesiydi ve şuan Macaristan da 4-5 şebfrde sergilendi. Türkiye'de gezici bir sergim vardı ‘Macaristan'daki Türk İzleri” Anadolu'nun bir çok şehrinde sergilendi. Kanuni Sultan Süleyman'ın muhteşem yüzyılını anlattığım bir sergiydi bu. Kanuni Sultan Süleyman'ın Macaristan'daki mezaıından tutun da

OsmanlI'nın Macaristan'da bıraktığı eserleri tek tek fotoğrafiamıştım, Şu an “ Kuğu Göçü"* isimli şiir kitabımı hazırianaya çalışıyorum, Yepyeni fotoğraflarımla hazırladığım “Trakyantn parla­ yan yıldızı Tektıdağ” adlı itli, sayfalık fotoğraf albümüm Tekirdağ Belediyesi, Kültür Yaytnlannda çıktı.

Müzikte en büyük hayalim... Müzikte en büyük hayalim: Mistisizmi, Sufizmi sözlerle bütünleyerek, Sufizmin enstrümanlarıyla bir doğaçlama albüm yap­ mak. Ölmeden onu yaparsam gözlerim açık gitmem. Ama şunu İtiraf etmeliyim kİ, şu ana kadar benim olmasını hayal ettiğim her şey oldu. Yaratana çok büyük teşekkürüm var.

Ne istediysem gerçekleşttaflm. Şarkı söylemekistedim, yüce Allah'ını, fezstm edi. Gez­ mek İstedim ffitaz etmedi. Fotoğraf çekmek

istedim hep yanımdaydı. Hayatın özel ve dokunaklı tartarına dokunmama Mn verdiği için en, büyük teşekkürüm, her zaman büyük ve sonsuz Yaradan'a otmuşlar. Tebessüm ettiren bir Anadolu Rock hika­ yesi...

Anadolu Rock'la tanışmam çok ilginçtir. Sen klasik Türk müziği, dahası Osmank müzrği bölümü mezunuyum. Rock’tan. zerre kadar anlayan bir İnsan değildim. 2000 yılında Tekirdağ’a geldiğimde solistleri almayan bir grup vardı. Grup üyelerinin hepsinin yaş ortala­ ması 55-80 yaşları arasında olan ağabeyIsrimdL Ya dediler "Gen biraz Rock müzik okusana, serte biraz Rock müzik yapalım. Üç ay boyunca ben hep .onteriarın bu isteğine; Tabi tabi olup yarın yaparız, sabah yapanz .akşam yaparız." Giye geçiştirmeye çalışırken, baktım hu; ısrarların sonu gelmeyecek, hadi gel çağrılanna dayanamayıp, temam geleyim buişi yapamadığımı görün dedim, Rock müzikten anlamıyorum, anlasam yapayım amayanteraadığım için yapmakda istemiyorum.. Gittik prova yapılacak yere o esnasında bîr tane şarkıyı seslendirdim» "Aman Allah'ım bu işte, işte aradığımızbu? Dediro;®N®jl bu?"Hartra®z!kten anteroayan biri olsamneyse de. Sahneye çıktığın zaman kimse sert dinlemez diye düşündüm. Grup provadan memnun, Ooo! Tamam oldu bitti bu iş, Hemen repertuar hazırlayalım. Bir baktım onlar hazırladılar her şeyi ve önüme getirdiler şu şarkılar! söyleye­ ceksin diye. Hiçbirinin sözlerini bilmiyorum. İnternetten İndirdik şarkı sözlerin! ve sahne, „ Başladık, Grup GEM olarak çıktığın Anadolu Rock serüvertmo gön bugündürdevaroıedlyor, ilerleyen yıltercta ayrıldım gnıptan ve "NijaF Isrriytesahne almaya devam ediyorum. N K L İ37 —


20

K

n

som ■ ■ ■ 1

M a s ir i —

"Grmeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek olsun diye yapm ışlardı. İh tiy a r dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranm ış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş, bebeklerin ka fa derileri yüzülm üştü. Hocalı ile Ağdam a ras ın d ak i IE kilom etrelik orm an boyunca cesetler dizilm işti.”

r » « H vSm

hhf »

M

ü

M fBP»

rant Dink'in öldürüldüğü insan olarak üzüldük e lb e tte Ermeniyiz” diyenlerin sayısı Taksim'de 8 bin l(p|v| buldu. Hepimiz Hrant değiliz, hepim iz Ermeni de değiliz. A n la r e P i5 B I> s a m i! Ölüm, karşısında duyulan acı m i . Hocalı Ka11iam ı'nda öldürülenler mSM Ermenilere karşı soykırım yapıldığını söyleyen sözümona ülkem aydınları söz konusu Hocalı olunca medyada g e y l yer b :^w n a y ae a k la rım düşünmüş olsalar gerek tek kelam etmediler. Öte yandan günbegün gelen şehitlerimiz için alışkanlıktan olsa gerek, yok hava soğuk dedik; yok işim « ; yok onlar zaten kalbimizde dedik Un kişi olamadık cenazelerinde. Nasıl t e şehitler ölmezdi. Ülkemiz de nasıl olsa c ffllB H k vatan da yerli

H

yerindeydi bölünmezdi. fifm pîtptn Türklere duyduğu n e fr e ^ m k o la r a k O s m a n lı İmparatorluğunun son dönemlerinde gün yüzüne çıkar. Bitmek bilmeyen bu nefret 1973 yılında Asala adlı Ermeni terör örgütünün M ülkede 40 diplomatını şehit etmesiyle devam

edpc Ü a p k Karadağ'ın yuzyıllarsören cefasının günümüzde geldiği noktadır HoeatıMfünyanın gözü önünde işlenen bu katliamda Hocalı halkının tek suçu Türk ve Müslüman olmaktır. nüfuslu M te M te olaylar sırasında yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen resmi rakam 613 kişi olmakla: birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının 1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı'da yaşayan Ahıska Türkleri de


IgazetecıBuasariarilamısul | s € K İ I d l» İ « t a R m a İ c t a a ı r i h m

ii

| 0 b n e t ı m ik V £ | u u m h u R b a 5 k a n i| [°)'î’lıi

E ® H ! I » 5 a % ı f l ^ p (23 rG ftM te ü H g iiM fe B l

Ctmıâ h g it ım t n feroıy t f i h F f f t ^ n ı h r t i ı ^ ı g a o r id B f ş H t y s f t a r t a r t ^ t a ^ ia p ^ ^ n ^ ı fflg H a m g g p M s m ^ t e r a p ^ ,

evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Yaralılar ise 1 üzerindedir. Kailîpmış tanık olan bîr gazetaçi, yaşananları şu şekilde aktarmaktadır: “Bağlık Karabağ’in Hocalı kentfriR düşüşünü bir gün boyunca yaşadım. G ö rü n tü le rle b e lg e le d im ve video çekimleriyle bir günde 1.300 Azerbaycan Türt’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bfıtün dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılam az bir vahşetti. Azerbaycan yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok o lm u ş tu . E rm e n i b ıç a k la rın d a n , kurşunlarından fepftplmayr başaranlar; kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar karlı dağlarda tipi

altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında çoğpnpi ayaklan donmuştu. Bazılarının ayakları işe kangrenden dolayı kesilmişti, trmenîler vah,şefe her tfrifşünü sanfâ ibret olsun, örnek olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi keşilm if, bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Ağdam arasındaki 12 kilom etrelik orman boyunca cesetler dizilm işlf A zerbaycan' m Y ukarı Karabağ bölgesindeki Hocalı köyünde yaşanan katlifm plıjşlararası camianın suç olarak kabulşttiği soykırım ve insanlığa karşı suçlar kapsam ındaki tanım lam alarla birebir örtüşmpktedir: Fakat zulüm gören Müşlfrnan ise hele birde Türk ise vicdanlar sağırlaşıyor, gözler körleşiyor ve idrakler kararıyor. Gelişmelere seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki gösterm emişlerdir. Ermenilerin Mayıs 1992'de Nahçıvan'a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede bulunabileceğM açıklamıştır. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecerie saldırmasıyla harekete geçti:. Bu olaylar gerçekleşirken Dünyanın sessiz kalmasının en büyük nedeni de asıl hedefin Türkiye olması da olabilir. Hocalı

Katliamı sadece orada öldürülen gariban ve kimsesiz insanlar olarak görülmemeli. Kafkaslar boşaltıldıkça hedeflenen yerin Türkiye olma olasılığı da göz önünde bulundurulmalıdır.

Bu Vahşeti Soykırım Olarak Nitelendiren Ülkeler /M e ksika S en a to su, P akistan Senatosu, Kolombiya Parlamentosu, Çek Cumhuriyeti Parlamentosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD’nin Teksas, New Jersey, Massachusetts, Georgia eyaleti.Ancak Türkiye bu vahşeti halen soykırım olarak nitelendiren ülkeler arasında yer almıyor. Zulüm elbet payidar olmayacaktır. Bizler mazimizden aldığımız feyizle kuracağımız adalet ve hoşgörü dünyasına doğru emin adımlarla ilerlemekteyiz. Bu vesileyle Hocalı'da hayatını kaybetmiş soydaşlarımızı rahmetle anarken bu k a tlia m d a E rm e n ista n ’ ı k ış k ırta n em peryalist güçleri ve Ermenistan devletini şiddetle kınıyorum. NKL 41


Peygamberimiz: "Büyük günahlar; Allah'a ortak koşmak, anne ve babaya karşı gelmek, adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir." diye buyurmuştur. ( Buhari )

Ana Baba Hakkı İsmail Aslan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmeni

Peygam berim iz şöyle buyurm uştur: "Allah Teâlâ bütün gü nahlarda dilediklerinin cezasını a h îre t gününe erteler. Y alnız anne ve babaya k a rş ı gelmenin cezası hariç. Allah Teâlâ anne ve babasına isyan edenin cezasını ölmeden önce de dünyada verir." (et-Tergîb vdt-To+ıib ) S usanın doğumundan ölümüne I kadar görev ve sorumlulukları iki I maddede özetlenir. Birincisi, Allah'a karşı olan görev ve sorumluluklarıdır. Allah'a karşı olan görevlerinin başında O'nun varlığına ve birliğine inanmak ve yalnız O'na ibadet etmek gelir. Bütün Peygamberler önce bu esası tebliğ etmişler ve bu inanç etrafında insanların birleşmesini sağlamaya çalışmışlardır. “Rabbin sadece kendisine ibadet etm e nizi, anne-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi sizin yanınızda yaşlanırsa kendileri-ne "ö f bile deme; onları azarlama ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve."Rabbim, küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et" diyerek dua et" buyurdu.(İsrâ ,23-24) Ayet-i Kerime'de, anne ve babayşifffifc y a p ılm a s ı, o n la ra k a rş ı ’fcırıo ı davramlmaraası em re dîtaf vem asıidua edileceği bildirilmiştir.

Allah Teâlâ anne ve babaya iyilik yapılmasını sadece bize emretmemiş, bizden öncekilere de aynı şekilde e m re tm iş tir. K u r'a n -ı K e rim 'd e İ s r a i l o ğ u l l a r ı n a y ü k l e n e n ve uyacaklarına dair söz alınan sekiz konudaki görevler sıralanırken: "Vaktiyle biz İsrailoğullarından: "Yalnız Allah'a kulluk edeceksiniz, anneye-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz." diye söz almış ve "İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin" diye de emretmiştik" buyrulmuştur, (Bakara, 83.) Allah'a kulluk görevinin hemen ardından anne babaya karşı saygılı olma ve iyi davranma yeralmıştır. Dinimiz anne ve baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar yine onlara iyi davranılmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir. Ancak anne ve babanın, Allah’ın em irlerine aykırı olan isteklerine M pliflâz. Nitekim Kur'an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur; "Eğer onlar sarf, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü kontes) bana ortak koşman için zoriariarsa onlara itaat etme, anlarla sdlIîlSyâdaiyi geçiri (Lokman, 15.


Sa'd Ibn Ebî Vakkas (r.a.) "Bu a p t özellikle d a v ra n ırd a n sakınmak. buyurur. N ite ktm 'P e yp nfcö nlz: benim hakkımda nazil ölm üşte? diyerek Biradam E e ^a m b e rto S îe îi-İyA Iİâ tfın & sÜ Ilt Üç dua var bunların kabul olaeâğificfa şüphe yoktur: Mazlumun (haksızlığa uğramış olan anne ve babamın ölümlerinden sonra onlara sebşhilj “Ben anneme iyilik ve kimsenin) duası, m isafirin [ikramını gördüğü y a p a b ita p n bir iyilik var mı? diye sordu. itaat eden bir ;s v l® m Ben M M îta n olunca kirtteeter jç tt) duası p a rin e . babanınçpukiafiıirâ annem bana: P eypm beritrfe. - Evet, onlar için Allah'tan a f oian duasıdır," buyurmuştardo',(lîrmizîS - Ö p » Sa'd, bu y a p fffl nedirf Ya sen bu jfc m e k , v a s iy e M rif ve ta a h ra ilirM yerine Kurten-ı fe rim ve H a lisi Şerifler, annenin evlât llffü : Iıitk lftıft yahut ia ben İŞ ıMgrö^irt# haşla8 getirmek, onlar vaSıis©j ile ölart: yakın Brhşeleri üzerindeki hakkmMt, babanın evlât üzerindeki llflıite . Sen de bentayüztaiten:: "Ey anasının (amca,hala, dayı, tep® gibi) ziyaret etmek ve hakkından daha fazla olduğunu bildirmiştir. Allah Teâlâ buyurupn "S z İnsana, anne-babasına ip ls fıN îy e a |id ia n ıiiin ;,d e d i, SendiK öritanş ıteıİsriTTa ta m d a böianmafcttr” buyurdu, davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü annesi -Anneciğim, böyle ppm a, iyi bil, M, ben bu dinî p b û Davut) onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten bırakmam, dedim ve iki gün iki gece bekledim. kesilmesi de İW yıl içinde rAır, (İşte bunun için) Annem bu süre içinde ne yedi ne İ f L Bunun Abdullah b. Ömer (r.a.) aaılâtıyor: Ben önce bana sonra da anne ve babana ş ü ta t cup Peygamberimizden "İyiliklerin en güzeli, evlâdım özerine beni tavsiyede bulunm uşuzdur. Dönüş, ancak baba dostlarının ailelerine ilgi göstermesidir* -Anne, vallahi iyi bil ki, senin yüz canın olsa da banachr.*(Lokman, 14) Ayet-î ferim e'de ö ze ld e lu y u ıd B fM ^ annenin bu fedakârlığının hatırlatılması, onun bunlar birer birer çıksa, ben bu dinimi yine Peygamberiniz: "Sliahîm: rızası, anne ve evlât üzerindeki hakkının, babadan daha çok bırakmam, anık sen iite r gşyden ®tef oBufuri® delâlet ederi grevedevam et, d M ta ^ B O M b e n te M Peygam berînp buyuruyor: "Bir kesin karanmtg®tase grevden vazgeçti çocuk anne babasının hakkını ve yedi. Bunun üzerine bu ayrf-l f® W e ödepm ez. Ancak onu köle olarak öazILUduj (P tetliıf fM A aiR övebahâ bulurda satın alarak azat ederse belki kafir de olsalar onlara i|iffi§ ve ihsanda ö P m îp İa fc fM tte ln l büİMMâfc Ö f# bir görevdir. Ancak, Anne-babaya saygılı ida vıfflm a i;, Peygamberimiz şöyle buyurdu: "Bir Allah'ın kesin, e m nıfc Bu emre Allah'ın emirlerine aytarı oian istekleri uymamak ise büyük günahtır, Nitekim kimsenin anne ve babasına sövmesi, büyük yerine getM tem gsi, p rik ti§ f ifâde Peygamberimiz; günahlardandır.".Ashab-ı Kiram: -Ey edilmiştir: "Büyük günahlar; A llah'a ortak Kufan'dan ve Sünneıten Ana , Baba Allah'ın Resulü, bir adam anne ve babasına koşmak, anne ve babaya kârşı hakkı konusunda, şunlan anlayabiliriz. gelmek, adam öldürmek ve yala ı söver mi? dediler. Peygamberimiz: "Evet, bir Anne ve babaya karşı güler yüzlü ve tatlı y e re ® rn m ] e tm e k -lft® ' d iy e kimse başkasının babasına söver, o da Duyurmuştur. ( Buhari) dilli olmak. Ç B filI asık şuraf ve sen kalkar onun babasına söver. Başkasının Peygamberimiz *Ü ç şev vardır ki, sözler snfen îo o ft Onları incitici söz ve bunlar iie p p ıla n anM p 'aydası davranışlardan sakınm ak. annesine söverse, o da onun annesine olmaz. Allah a ortak koşmak, anne ve ÇajTıiıÜaMÖa baklettıeden hemen söver" buyurdu. ( Buhari) babaya asi olm ak ve savaştan koşmak. kaçmaktır," d ip buprm uştur. ( el- Allah'a,itaateMik olmadıkça istekbrhf M ünâıt) yerine gefffhrifc Bu Hadîsi ş s ff, a n ı» ve babalarına: - Y a n la rın d a y ü k s e k s e s le başkalanmn taaterM etaestae sebep :ölaeafi söz ve davranışlardân fcoriHfmamak, sakınılm asın! öğütlüyor. Esasen - Yolda yürürken: blrzarûre! sim aiifcp ö n lfiS d g e ç m a m fk ,

- Seçim s ık rts ı iprisinde İseler yardiffietmekveİhtİy'sçİâBBigidermek. - Hasıa lık veya y a ^ J îl sebebiyle hizmete Kıyaçduşıyoriareassve sevehianetetaek, ÖidBMensonm daoniarigrn yapılması gereken bazı htaıeiiidffifedahava A , , - O flln öhm iile anmafe ba|.ıştiftmâiafı î|f t duastmek, **■HuMân için hayır yapmak, yoksullara ve Sdm pşkçpükiarayaıdim etm ek.

- Yasiy ppm ışlarsaprihgpflriM ik; - Dostlarına iyilik etmek ve onları kinci

babanın rızasındadır. Allah’ın dargınlığı da anne ve babanın dargm tığırteadc h u y iım p îıü n |

M ü llffj Peygamberimiz: - Yazıktar olsun, yine yazıklar olsun, yine yazıklar olsun, buyurdu. Kendisine; - Kime yazıklar olsun, e y Allah*® Resûiü, diye soruldu. Eeygsm bsflrritef - Anne babasından , ü | b p y a 1 e r ikisinto iffly a rlik : z a n ja n lp s ii p tlş ip d e c e n n § fe $ ^ ^ razı e d e r» cennete ifn p Ş hak e d e m e p n e f buyurdu ffi MSotW| Ç tlık& anne ve baban» p a ıla n t f r i gönülden yapacakları duayı CenâfH Hak kabul

mümin, söz ve davramşlannda ölçülü o lu r. K im seye hakaret etm ez. B aşkalafm ın kendisine hakaret etmesine meyriarrvermez. Görülüyor ki, dinimiz, Allah'a ibadetten sonra anne ve babamıza iyilik etmemek hayır dualarım âİM ap: v e s te ö ia c ^ öavrantpıröâ tûlü nm â inıir emrediyor. Onlara ppacağıtpız hizm et Aflatûn: rızasını kazanm am ın vesile olacaktrr. Konumuzu bir hadisi şşriP ile tamamlamak istiyorum ;. Peygamberimiz şöyle b uyurup r: "Anne ve babasına llaatedeo, ita tm je ihsanda bulunana nemuöUjâllah önün ömrünü artımın.” (la b e râ n î)

N K L İ43- — ■


D ünyadaki varlıkların en mübare Elimize diken batsa yüreği;

Yanacak analar bilirim,” Yavuz

Bülent Bakilerw

Annem Annem nneciğim', öpemediğim yanaklarını, içim e çekemediğim cennet k o k u t» h a tiria m a d ıfim y M a t özledim . Babama soruyorum' "Annem nerede?” diye susuyor; İMiçbir şey demiyor: Belki de. diyettîyor. Aynı soruyu komşu teyzelere de sordum. "Annen cennete gitti yavrum /dedller. Sahi nerede bu cennet, çok mu uzakta? Bende yanına gelmek istiyorum. Bende sana, arkadaşlarını! annelerine sarıldığı gibi sanlmak, seni doya doya öpmek İstiyorum. Rüyalarımdasm her gece. Buna seviniyorum. Ama dün akşam bana doğru koşarken birden simsiyah bulutlar geliyor, gök gürüldüyor, şimşekler çakıyor, H lr yerkapkaranİtk oluyor. Ve sen göklere, bulutlara yani çok uzaklara giİyorsuft, Yine acıyor gözlerim. Hıçkırarak ağlamak İstiyorum ama kimse duymasın diye içten ağlıyorum. Gözyaşlanm ağlamamak İçin s ik tiğ i! kfliuma akıyor. Yine acıtıyor olmayışı!,, bir kez daha derinden... Anneler günüymüş bugün. Bu sefer her zamankinden daha çok hissediyorum acımı. Herkes annesine hediyeler alırken ben çocuk bayram® çocuksuz kutlar gibi anneler gününü sensiz kutluyorum; annesiz. Solumdaki acıyı tüm hücrelin® de hissederek. Babam® şöylediğîne göre en sevdiğin çiçek orkideymiş. Keşke şu toprağın altında yaîmasâydFf da sana beyaz orkideleri eöerîiile verebilseydîlı. Böıktarfıt sevgtsîHİ b îfir m isin anne? B irb irle rin e dofemamaziar ama sevgileri ihep prektftrinde hissederler. Bende şimdi sana dokunamıyorum, Çünkü sen hep yüreğimdesib

A


Annelerin Gözleri Vardı Makbule Ata'dan "Zübeyde Hanimin dört çocuğu oldu, biri yaşadı"

'"Büyük pederi® ve biyük WİS(efh> Şelattiİ'e bir saat

nnelerin gözleri var,, çocuk omuzlarına yıldızlar döşeyen, Merhametfft taçlarıyla donatan masum başlan. Küçük Prensin ayağına dolanan yılan şaşırdı, anne gözleriyle karşılaşınca. Eşkıyaların reisi şaşırdı, altının yerini söyleyince çocuk. Annesi tembih etmişti: Yalana tutunma! Krallar taçlartfftB (tattı, sultanlar tabtlariffl yaktı, Her çocuk bîr hükümdar. Her çocuk annesirJn sözlerine tutunup tırmanıyor göğe. Gölgeleniyor anne kirpiklerinde çocuklar. Yanacaklar yoksa güneşin karnını deşti hayat. Yanacaklar yoksa lambalar hep kırmızı. Yanacaklar, günahın gölgesi döştü taze tenlerine. Yanacaklar annelerine sarılmasalar.

A

* İnsanların içinde kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? -Annen. * Sonra kim.» -Annen. * Sonra kim.» -Annen. * Sonra kim? «Baban. Kulak ver çocuk üç kere kapım tıklatan kim. Tam karanlıkta kalmışken üç pencere açan önünde. Önüm, arkam, sağım,, solum anne! Bak ne diyor Allah y o la n d a s a v a ş m a k İs te y e n e Peygamber(sav): Annenin izni var mt? Yoksa dön. Öna yapacağın hizmet cihada denktir. Ve ne diyor annmak isteyene gûnahlattödan: "Annene iyilik e tf Arındıran ırmak annenin gözlerinde! Yemen çöllirtıden Kabe'ye akıyor».Adam annesini taşıyor sırtında tavaf ederken, Dudaklarında ayrı nakarat: "Annemin

zelfl devesiyim ben. Başka binekleri usansa da asla bıkmam ben." Ibîî Ömer’le karşılaşınca Yemenli soruyor; ” Annemin hakkını ödedim mi?" Cevap. “Hâyırf oluyor. ” Tek bir İh çekmesini ödeyemedin hâlâ!” Annenin hakkim ödeyemedln. Gözlerini ödeyemedin pahalı gözlerini. Bir serçe gibi zıplayan tabaklarında çocuklannın» Dş hurması var evinde Hz. Ayşe'nin. Yoksul bir kadına veriyor onlan. Kadın birer hurma veriyor iki çocuğuna. B irtti kendine ayırıyor. Hayır, ikiye pay ediyor onu da. - Burnu sürtülsün, yazıklar olsun, perişan olsun! -Kim? - Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşftk günlerinde yetişip de cennete giremeyen Kimse! Elçi haber verdi. Anneler yüzünden cennetin kapışı aşikhâlâ. KafteS Tebeşir Öiİresfnde çe.klştöyor çoçuk. Sahte ve gerçek anne çekiyorlar iki yana, parçalanacak» Gerçek anne bırakıyor çekişmeyi: "Annesi odur!"diyerek. Yeter ki yaşasın çocuk! Perde kapanıyor;» Gerçek anne bulunuyor çünkü. Merhamet bulunuyor dünyada. Yıj 19S9 İ t r r y Hfriovv bir televizyon programında iki anne maketi çıkarıyor ekrana. Kablo ve tellerden oluşan "Tel Anne" ve kumaştan yapılan "Kumaş Anne? Te! anneden kaçan yavrumaymuofarkumaş anneye koşuyorlar, Zira birşey eksiktir o annede: Gözler. "Annelerin gözleri vardır," demiş Hariow. Yıllar sonra,M Ü bîr analitikçi şöyle tamamlamış cümleyi: Annenin gözlerinde galîşirçoeuk. Yaşasın anneietfftgözieri var!

®eş#edeil T®gşza'ds otömriamjış, orsdt ıs lı® ve ^ fffllls rİ varmış. Annem Zübeyde Ftattm| bu şMMs büyümüş. Öıaman güzel b itfp n ftamış» Bir gün yörganteplaıtebdMneförgari İğnesi M m ış, iğneyi ptartm afc için hemen bir arabaya koyup Selanlkte getirmişte. İğne, doktor Müdahalesiyle fitte rtfflf.A iia : S e ta îB i havasını beğenen annem ş M ğ e dünmiiSigteiMnfş,

Bu sıralarda SefaniBîs bakman veftenikbekar olan babam, evleneceği kızı aramakta meşgulmüş, İtee Bakfettfkterine göre babam, M inem i şahsen tanımadan evvel om rüpSffida görmüş, işte bu sıralarda garip bir tesadüf babamı, İJyâsmtia gördüp genç kızla kayşıtaşünffif, Babam, annemi şok, pek çok beğenmiş, Zataı .evlenmek niyetlide olduğu işin derhal ailesinden İstemiş, İMemiş ama, verenfm f BüyülwalîdemWhapmukavgMAg3sterffl%, ’fcm effijbertîm »vieııdfreöefcİh m pkdem îş. Israr etmişler, rica etmişler. 'Nihayet büyük validem Mtezpmufamış, 'SttMHİı kaftan isterim, sırmalı fotin İsterim: şunu îstefci:taaa® tKİm ,'demişdurttfflş. Ö zaman babamın maaşı sadece 3 altın lira... Bu kadarcık para ile müstakbel kayınvafidesîhftı arzusuna cevap veremeyeceğini anlayan babam, işi başka şekilde halletmek p re le ririf düşünmüş. Annemi üvey kardeşi® bularak kendirine yardım etaesıntrica eimŞş».Ü»eydayimne yapmışsa yapmış, hüyükvalidemiüde, anneminde göriOıü tm efm lş. Annem Zübeyde Hanım'la, babam Ali Rıza Efendi, işte bu şartlar içinde ve bu kadar engellerden sonra evtenebisişte, Ifceslkyılları çok mesutgeçmiş. iiide m îü :döritane nur topu gibi çocuğu olmuş. Biri Mustafa, biri Fatma, biriAhmet, diğeri de Ömer... Hepsi ilmüşta*. YaintzMusiafe katmış.* (Şemsi Belli, "Makbule Ata’dan Anlatıyor: Ağabeyim Mustafa Kemal", Ayyıldız, 1959)

IMKL145


uı s? VOKLUKTHKİ DARLIĞIM

Bir k â ğ ı d ı m u a r Bir k a l e m i m a n n e m D o s t l a r ı m u a k t i y e li n c e k a l k t ı l a r limanlarından Bi r e r b i r e r İ n s a n l ı ğ ı m , ka fe s i aç ık b u l u n c a uç up y it t i ü rc e

G ü u e n i m y o k t u z a t e n iyi bilirsin Seuyi d i y o r s u n değil m i? İ k i y ü z l ü in s anl ar ın İki l a fı n d a n biri oldu ç o k t a n

Bir k â ğ ı d ı m u a r Bir de k a l e m i m a n n e m Bunca k a l a b a l ı k t a bu y a l n ı z l ı ğ ı n n iy e , diy sanki y ü z l e r i n S o r m a a n n e m b u nu b a na , s o r m a Buna ne y ü r e ğ i m i n , ne de d i z e l e r i m i n uerecek c e u a b ıu a r

K ü fe m

TO P

B a k m a yaşlı y ü z l e r l e a n n e m I s l a t m a t e ni n in o y ü z e l k ı u r ı m l a r ı m ü n y a n ı n d e ğ e r s i z l i ğ i için ü z ü l m e n ne y a p a r ı m diye K o r k m a sakın. Bu k a r a n l ı k t a dahi Elimde k a l e m i m ü n ü m d e k â ğ ı d ı m Volumu bulurum .

Sus ma a n n e m , s u s m a Vo k o l u y o r m u ş u m yibi b a k m a s ı n y ü z l e r i n Beni m e r a k e t m e Ben y a l n ı z d e ği lim De di m ya Bir k a l e m i m u a r bi r k â ğ ı d ı m Bir de ben u a r ı m .


Ta Kendisi

azarlamıyorsan

Kaybetme

Ata Dergisi ekibi olarak 4l.sayımızda Halk Oydnları alanında Tskirdağ adına büyük başarıJara imza atan Şafak ALPGRTONGA ile mülakat yaptık.

969 İstanbul doğumir Şafak Hoca ilk,orta,lise ve yüksekokul eğitimini Tekirdağ'da tamamlar, Çok genç sayılabilecek bir yaşta-19 yaşmdaTeklrdağ HatkE|itlm'-MerkezindeiTÖâc.Halk Oyunları Usta Öğreticisi olarak göreve başlar.®! Eğitim ve Türk Halk Oyunları Federasyonunun düzenlemiş olduğu yarışmalarda ekipleriyle birçok başarıya imza atar. Aynı zamanda Türk Halk Oyunlan Federasyonu ulusal hakemliği yapmaktadır: 1997ptından beri ders verdiği Namık Kemal Üniversitesinde 2009 yılında Türk Halk Dansları antrenörü olarak göreve başlar. Yurtiçive yurt dışında Tekirdağ'ı ve ülkemizi en güzel ş e kild e te m sil e tti.N a m ık Kemal 'Üniversitesinde yaptığı projelerle ses getirmekten de geri durmaz. 2011 yılında genel sanat yönetmenliğini yaptığı Ritmin Ayak Sesleri, 201,2 yılında yüzlerce dansçının katıldığı Renklerin Dansı gecelıfifle 'UnüMmaz güzelliklere imza atar: Şafak Alpertonga, 'halen kurucusu da olduğu Trakya Sanat Akademisi Gençlik Ve Spor Kulübü Derneği'nin başkanı olarak görevine devam etmekte.

V . İanM <übra Aksoy

y* ı

1


.

ib. j M r

•d h

K R ö n i? v iıh iE hocam To lam ad ı h a lk ^ ^ ^ i n T ^ a lış rh â la rın d a g id ip k e n a rd a •s e y re d iy o rd u m î^ O n îa ro ra d a o y n a rk e n ^ b en •'de a y a k la rım la o n la ra e ş lik m m e y e x â lış îv o rd u ıru v e b ü tü n o y u n la rı ö ğ re n d iğ im d e h o c a n ın d ik k a tin i t ç e k tiT Ç ağırcfim eni, decli ki; “S en [b u ^ y ^ m la n j^ r e d e r r j^ îy g r s u n ? ” B e n , u bilm iy o ru m T td e d im . S a d e c e ]k e n a rd a n öğ re n m e y e 'ç a lış ıy o r d u m ^ 2 |y a ş ın d a y d ım , K b ir^ îîjlç e ris ih d e l ke n d i i başım atöğrenclim ^

t

d&J

m m

erine göre 'yaşamın kendisi bir oyun1 diyoruz, yerine göre yaşadıklarımız İçin 'kaderin oyunu' diyoruz .Peki halk oyunları yaşamın neresinde?

Y

İHalk oyunları yaşamın tüm nefesinde astında pinkü halk oyunlarında biz sevinçlerimizi, ûzüntaeffmki, aşklarımızı aynen müzikte olduğu p ili devamlı yaşıyoruz Nefes alırken bile halk,: pyanitar m fCnöflen, rün# hareketlerde halk: pyerfeı «ar. Biz yürüyoruz venefes aidıfiHim pöre halk oyunltnlherzamıtn liffısrizde.

Halk oyunlarındaki rttüelterie o coğrafya arasında nasıl bir ilişki var?

Halk oyunlarındaki hikâyeleri bir kenara koyarsak ayak ftgürterf, duruşlar, bakışlar^ her şey coğrafyadan kaynaklanıyor.

Tekirdağ'ın yüz y ta ll iki tane oy u n . var. Bilinen on beş yirmi

oyunu var. Oynanan

yedi sekiz oyunu var: B ir ilde Öncelikle neden folklor, neden halkoyunları eğitmenliği? Her ne kadar bir meslek olsa da sonuçta kültür aktarımında önemli bir yeri­ niz var. Bu karan vermenize ne sebep oldu?

fi yaşındaydım, îralkoyunlan oynayan kişilere imrenerek bakardım,, çok heveslenmiştim. Seçmelere katıldım. Öğretmenim bana dedi ki senden hiçbir şey olmaz. 11 yaşında bir çoeuk olarak anneme gittim sarıldım. Benim hiç hocam olmadı halk eğitim çalışmalarında gidip kenarda seyrediyordum. Gniar orada oynarken bende ayaklarımla oniara eşlik etmeye çalışıyordum ve bütün oyunları öğrendiğimde hocanın dikkatti çekti. Çağırdı beni, dedi ki: [Sen nereden Miyorsun?*. Ben, bilmiyorum, pedîm. Sadece kenardan öğrenmeye çalışıyordum. 12 yaşındaydım, bir yıl içerisinde kendi başıma öğrendim,. Şu anda 33. yılım benim 25 yıldır halk dansları öğretmenliği yapıyorum.

bu kadar oyUri varsa gerisini s iz hesap edin.Bizi d iğ er üI kelerden ağlTPB: bu.

Yurt dışına çıkıtfca...

Fenerbahçe, Trabzon, Beşiktaş ve Galatasaray gibi taknHlarrnm var biliyorsunuz. Aralanndal rekabet, olsa da m fii maç olduğu zamarr bin G alatasaray'ın ra lli maçında herkes GalatasaraylI olm ak Bir Fenerbahçe3™ maçında herkes Fenerbahçeli olmalı. Biz halle oyunlannda yurt, dışına çıktığımız zaman i temsil etmiyoruz,Türkiye'yi temsil ediyoruz. Mffl duygularımız ön plana çıkıyor ve burada! yörelerde zeybek de oynasan, halayda! oynasan, karşılama da oynasan öteki yöreleri de oynasan Türkiye'yi temsil ettiğin için ren duygulan temsil ettiğin için kişiler ve yöreler değl, ııflMuyg utar ve Türkiye temsil ediliyor. Halk oyunlarında ritmin yeri nedir? Diğer ülkelerle bizi bu noktada benzer kılan ya da ayıran yönlervar mı?

Her şeyden evvel vücudun bir tftri var. Bz diğer ülkelerden ayıran şu la; Türkiye halk oyunları konusunda o kadar zengin ki dlğen ülkelerde bu zenginlik yok. Mesela, biz sadece ÜJM Iye'ye has. oyunlar oynamuforıırz. Balkanlardan çok etkileşim var göçmen oyunlarından çoketkileşta var bu ooğrafyadak zengirtfehişblrfilkede yok ve hu kadar zengin olan tür ikertta opnian çok fazla. Mesela Tekirdağ'ın yteyrımi iki tane: oyunu, var bitten on beş-yiM oyunuı var, oynanan yedi sekiz oyunu var; Bir ilde bu kadar oyunvarsa, gerisin siz hesap edinBÜİ diğer ikelerden apran .hu. N K L İ4 7 --


Halk oyunları bireyin sosyal yaşamına ne gibi katkılar yapmaktadır? Çerkezköy'de bir yıl bir ekibi çalıştırdın. Anda bir kızımız vardı. Kız hep halkoyunlarının dışında duruyordu ve konuşma güçlüğü çekiyordu. Konuşma güçlüğü çekerken de kollarında Be bacaklarında da bazı aksaklıklar vardı. Çağırdım yanıma dedim ki: "Senin halk oyunlarında olmanı istiyorum." dedim kekelemeye başladı. Dedim ki:"Halk oyunlarına başlaman için sana şiirler vereceğim. Şiirleri bağıra bağıra yüksek sesle okuyacaksın." Böylece önce kekelemeyi önleyip konuşma güçlüğünü düzelttik.Kız öncelikle ttR B P t£ çözdü, arkasından halk oyunları insanın kendine güvenini çok fazla sağladığı için figürleri oynamaya başladı. Kızın yürümesi düzeldi,konuşması düzeldi, daha sonra geldi bana şunu söyledi: Öğretmen im size is arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Ben bu ekibin hep dışında kalan insandım, şimdi İ l plana çıkan insan oldum ve siz bana bir solo verdiniz ve beni hep önde oynattınız. Kendime okadar çok güveniyorum ki biryarışma ekibinde oynamak istiyorum, dedi. Ülkemizde halk oyunları branşında en prestijli yarışma yada yarışmalar hangi­ leridir? Bu yarışmalara hazırlık aşaması nasıl gerçekleşmektedir? Türkiye'de artık Türk Halk Oyunları Federas­ yonu yarışmalan var,kulüpler yarışmaları var, Milli Eğitim yarışmaları kalktı, belki bu yıl tekrar yapılacak ama m prestijli d i n Türk Halk Oyunları Federasyonu'nun yaptığı yarışmadır. Fakat o yarışmada halk oyunları otantiğinden çıkıp biraz daha modemize edilmiş şova dayalı bir gösteri sunuyorsunuz.Öncelikle öğrenci seçimi çok önemli bizim bu yıl dört yüz elli başvurumuz oldu bu öğrencilerden yüz on dokuzu kaldı daha sonra dayanabilen altmış

öğrencimiz kaldı çünkü hep böyle olmuştur.Bu altmış öğrenciyi neye göre seçiliyor? Ayak bilekleri inceliğine, fiziğine göre. Çok kilolu olmamak şartıyla boylara ve yeteneklere göre seçiliyor. Halk oyunları yarışmalarında jürilerve masa hakemleri nasıl belirlenmektedir? Ben Türi Halk Oyunları Federasyonu'nun M İ B E it t p 'f f i: milli H p S İ l herkes iU a fa sa ıiftıo lm a lı. İ r Fenerbahçe'nin maçında herkes Fenerbahçeli olmalı. Biz halk oyunlarında yurt dışına çıktığımız i# temsil etmiyöruz,Türkiye’yi temsil ediyoruz. MiIli duygulanınız ön f M » ç ık ı y o r m burada yörelerde agbafe, is ağnamı^ halayda oynasan, karşılama da a y ı » ® öteki yöreleri de oynasan Türkiye'yi temsil ettiğin duyguları temsil ettiğin i p i kişiler ve yöreler değil, milli duygular W Türkiye

ulusal hakemiyim, Türk Halk Oyunları Federasyonu'nun hakem belirleme seminerleri var. Siz dilekçenizi yazıyorsunuz hakem olmak |§ b size davet yolluyorlar. Seminerlere katılıyorsunuz ve seminerlerdi on sekiz ders var. Bu dersleri geçiyorsun, önce aday hakemi oluyorsun, sonra adaylığı kalkıyor il hakemi oluyor, daha sonra bölge ve Türlüye finaline oturduğunzaman ulusal hakem oluyorsun.

Halk oyunları yarışmalarında, yarışmacı ekiplere puan verilirken hangi kriterler göz önünde bulundurulmaktadır? Giysi bölümü var, müzik bölümü var, oyun çizgileri bölümü var. Burada biz yarışmalarda mesela giysi bölümünde nelere dikkat ediyoruz?Giysi bölümünde giydiği yeleğini veya gömleğini başörtüsünde dağılması veya yanlış makyajın olması veya bir yerinin sökük olmasından puan kırılıyor. Otantik dediğimiz dalda da canlı müziık kullanılıyor yine, müzisyenlerin kostümlerine bakılıyor,detene olup olmamasına bakılıyor veya mü2ik düzenlemesi yapıp yapmadığına göre puan kırılıyor. Oyun bölümünde hareket ve anlatım kişiye özgüdür. Diyelim ki arkadaşınız sahnede oyun oynuyor göbek atmayı çok seviyor ama göbeği yanlış yere atarsa 1 puan kırılıyor veya göbeği atarken gülmüyorsa tavırdan puan kınlıyor veya hareketin bütününü yapmıyorsa oyunanlatımından puan kırılıyor. Halkoyunlannda daha çok başarı odaklı düşünüldüğü için kendinize özgü yöntem ve teknikler geliştiriyor musunuz. Mesela Şafak Hocanın tarzı bu? Dedirtecek şekilde ayırıcı özellikleriniz var mı? Bu özellikleriniz çalıştırdığınız grubun beklentilerinin üstüne çıkmanıza imkan veriyor mu? Benim tarzım tabii ki var.Önceiikli şunu söyleyeceğim, öğrencilerimle sahnede aramda herzaman mesafe var otoriteliyim, disiplinliyim, disiplin kesinlikle bende ön planda. Bunu herkes çok çok iyi biliyor. Ama onun haricinde yani çalışmanın haricinde herkes gelip benimle dertleşebilir herkesle arkadaş olabilirim.


Soğukkanlıyımdır, kızarım yani kızdığım noktalar tabii olur, ama başkasına kızıyorsam öğrencilerime yansıtmam bu olayı. Çok soğukkanlı ve rahat olmamı zaten öğrencilerim biliyordur hiç telaş yapman, Herkes takım elbise giyerken ben eşofman,tişört ve şapka ile gezer,ellerimi cebime sokarım.Gözetmen gelir, Şafak M M neden böyle yapıyorsun, baksana hakemler a p ,3 # ş r,S fw fı Ita te p irn , soğukkanlı olmak bence başarıyı getirir. çünkü telaşlıysan öğrencilerin de telaşlanacak telaşlandığın zaman duygularına hakim olamıyorsun, ısrarla la p a , başka teknikler öğrenmek

daha sert olmaya başlıyorsun hırsına hakifn

Telaşlıysan öğrencilerin de telaşlanacak telaşlandığın zaman duygulanna hakim olamıyorsun, daha sert olmaya başlıyorsun hırsına hakim olamıyorsun.Öğrencileri etkilememek adına ne kadar rahatsan öğrencilerinde o kadar rahatoluypr.

ta la r rahatsan öğrencilerinde o kadar rahat

t^ in vadede kariyer hedefleriniz nelerdir?

olamıyorsun. Öğrencileri etkilememek ad ına A l

Bir halkoyunları eğitmeni için zirve denilebilecek bir yer, bir kariyer basamağı var mıdır? Bu noktada siz kendinizi nasıl konumlandırırsınız? Halk oyunlarına bulaşan insan, o kokuyu a ta insan, bırakamaz bunu. 33. yılım. Ölene kadar halk oyunları yapmak istiyorum. Ben/halk

oluyor. Özellikle yarışmalarda ekip arkadaşlarınızla anlaşamadığınız durumlar ortaya çıkıyor ituı? Bunlar neler oluyor? Çözüm için neler yapıyorsunuz? Onu kazanmak için öncelikle şunu yaparım:

oyunlarında zirve’ mutlu olduğumyer, diyorum.

istediğini dile getirdi.Ben de artık mecburen ona

Mesela otuz iki kişilikekipte bir kişi sorunlu ama

Ben kendi zirvemdeyim çünkü çak mutluyum.

bu konuda yeteneğinin pek de olmadığını izah

çok yetenekli. Onun sorununu çözmenin en

İÜ * bir öğrenci, dahası yetenek fukarası

etmeye çalıştım.Çünkü tartası aslında

koiayyoluonuekipsorumlusuyapmaktır.Bûtün

öğrenebilir birazistekolduğu zaman ama içinde

sorumluluğu verince ona bak gör nasıl

İM

düzeliyor. Hep böyle yaptım ve oldu yani hiçbir

diyebileceğimiz ama halkoyunları oynama­ ya çok istekli bir öğrenciyle çalışmak duru­ munda kaldığınız oldu mu? Bu ikilem süreci nasıl etkiliyor? Özel bir okulda halk dansı hocalı ben

ışık olmalı, bu ışığı görmedikten sonra

zorlamanın da mantığı yok, kazanamıyorsan kaybetme,alttaki gruba yönlendir ama olmayınca olmuyor.

yapıyordum. Roman oynamak isteyen bir arkadaşımız geldi. Dedim ki: "Dahaönce roman

Halk oyunları eksenli düşündüğümüzde

oynadınız mı?"’Hocam ne diyorsun?" dedi "Ben

başarıyı nasıl tanımlarsınız? Öncelikle disiplin...Başarının gelmesi için

romanların içinde doğdum,' dedi. Roman mahallesinden geldiğim ama yine de bu * t e oyunla ilgili bazı teknikleri öğrenmek istediğini belirti.Ûç ay çalışmamıza rağmen bir figürü öğretemedim.Üstelik adam bıkmadan geliyor, en sonunda şunu söyledim: “Arkadaşım, sen

disiplin olması gerekiyor ve dansçıların iyi olması, müzisyenlerin kaliteli olması ve yönetimin çok iyi olması gerekiyor bunların hepsinde mükemmeli yakaladığınız zaman başarı geliyor.

romanı çok iyi öğrenmişsin bana gerek yok,

Ü n pozisyonunuzdaki biri için başarılı

bakıyorum sen harikasın." dedim. Kendisi

olmanın nitelikleri nelerdir? M idealistim,ama çok stresli biradam değilim.

Sikmtı olmadı.


^ T S B IİM S îa

I

TTjgjm R fifllr g ın

ı İ T O i İ İr o » kinlik ölçüsü olduğumu varsaym aktadır^ ı|jü ızın go feflü&l SftrunİgfflİIfi biri Böyleöe sigara, ergenlere, büyüdüklemn'issi e te . sigara, insanların yaşamlarının H ip te a lc artan bir hızli tehdit etmek­ ermektedir. Yakın çevresi olan aile e akran gruplannin sigara içme tutumları ergenleri™ tedir, Sağlık Mzmefainrfe'öisun, kitle iletişim sigara içme tutumlarını da şekilli emdir­ hizmetleri aracılığı ilıelaıoç^DfpıtıŞBüate' mektedir. Burum yanında yoksulluk, işsizlik," p p lm s te fisto e tklte tış la f alm iflwıskls bitlikte ta konuda taptumtal d in ç öluşturu- p i m yaşama: gibi demografik! ö zelliklerdi mutlu, g ö s t e r ip n da § i p sıkıştığında lamamaktadır.

Ç

İ p » imajları şeklinde sunulm akta™ Sigara k u iia n ıc ıia rın n p ^ ır^ s s’f lara Televizyonda, filmlerde, toplantılarda ve kullandıklarını bilmemektedir Çünkü bunu r i M i l w ii sigara fadl— ile f jp mesajlar sorgulam ap bile S aîm aB» Dİmamfftc. aracılığıyla neredeyse g ençtersffl imi a f if i Sigara içme, »genlik önsas döneni hariç her kanlığı olmayanlara psikolojik kaçış için sıg a l yaşta görülebilen bir davranıştır. Bu davrara M h f lf S İ lI önerilmektedir. Şffiaa ı birey­ ııp rt te ğ ırrtiıi haline ptabfiraes£ içirt uıum ler sigara I» ilgili yanlış yükleme yapm akta ueOh sfedürülııesı gerekir. Ancak bağımlımı dırlar. h a lta geldikten » ıra , da bırakılması sar Ur Ergenlerin sigaraya başiamasra oranla, davranıştır. kararları oturmuş, ne is te d iğ i ijilen, Sigara İ p » davranışı sosyal bilişsel sigaranın .sağlığına- ,zararlı] olduğunu bjldıgj öğrenmelere dayalı olarak oluşmaktadır. J&ğyflafijgrak ğa sosyalleşme çabalanma, içınakul'lanma-yan, yeti-şkiınl&rın sigara«gl başlaması daha küçükjbirjplasılıktıi? Hu .yaşandığı ergenlikdöneminde görülmektedir. bŞkıara iemevi.kÖRİ.kleven sebe dİer genelliktej nedenlerden dolayı sıgaı ayg_ başla mayii engelleme ya .da sıgarayybıraktıiTM ^lısergenlik döneminin özellikleriyle birlikte _malarının daha erken vasta başlaması aere-, lortaya ^ ik fc k ta d ır.Jfa-aeniık döneminin kir. becerisi ■SjbtvaciarınlIR1 alumlMfaüzevde karşılana­ kazandırılmalı, bireylerin farkındalığı sağla­ madığı rajjjumlarda. sigaraya yonelımsldTjöu| narak.-sigarayla tanışması vf^içmeye tep ilm e ktedir. Bu durumda sigara, olumsuz Ig M ıte ın '& a ' baş ,H l @ ^ p t i t t İ i o^rak.i, 'b a s fe ıffia . eoğıSfe&pıgl , Bjr|” " ' ':W‘ sosyalleşme çabalarının gereği olarak, ö z ;. yeterli Iik ırafişlaft! olarak karşı mıza « e b f® rile rin i g ö â <l e y e ı ^ £ q a r â n £ ) ^ ^ f ^ “ İ L **

Sigara kullanıcılarının çoğu niçin sigara kullandıklarını b ilm e m e k te d ir. Çünkü bunu sorgulam aya bile M m a n lM n o lm am ıştır. Sigara içm e, ergenlik öncesi d ö n e m hariç h e r yaşta görülebilen bir davranıştır. Bu davranışın bağ ım lılık haline gelebilm esi için uzun süre sürdürülm esi gerekir. A ncak bağı m illili haline g eld ik ten sonra da bırakılm ası z o rb ir davranıştır.


Ergenlerin sigaraya başlamasına oranla, kararları oturmuş, ne istediğinşbilen, sigaranın sağlığına zararlı olduğunu T bildiği iç in ' kullanmayan yetişkinlerin

sigaraya başlaması daha küçük bir olasılıktır genşl yaşam becerisini arttırmaya f A l iU çalışmalar Ra yapılarak H f p u nesiller yetişmeme sağlanmalıdır. Bu yazının temel amacı; "Sigara içen ve içmeyen teR fertn sigara pmeye ilişkin fflm ia rın ı ^PTeımektir. Sigara p m e rp sosyal ve bilişsel ip m a is s « f e p i olduğu aM flM Ddij^tabs sigara içmeyenlerin de rifp ra iP ' ilişkin tutumları olabileceği göz İ M H a r ö m ı & n a b d iF . Bu çalışma 9e sigara f f l e tutumları ile da ra o pa S I değişkenler arasındaki ilişki ve sigara t p e statüsü ile gigara içme arasındaki ilişki sfca§iıraâs grubu, rastgele seçilmiş 609 kişiden oluşmuştur. Araştırmada sigara ip e tu tu m la rın ı İ s t ® r le n d ir m e ö lç e ğ i Bu|laraı|ımıst ı K h calramanın sonunda sigara gpneyeMişfcin tutumların mısyo-bilişsel öğrenm elere dayalı o la ra k oluştuğu *Hsnprii| sı nanmıştı r. Elde eiiftM«Brıifi8ist sigara ıtapterin sigara içmeye sigaraya başlama ive sağlık ve kültürel bağlamda sigara içmeyenlere oranla daha sahip o lö ju k la n ü ı göstermiştir. Bu nedenle sigara içme deneyimine sahip olmayan bireylerin de [sigaraya ilişkin bellitutumlarasahipoldukları ıştır. S iga ra t a p davranışı sosya I- biIişse I pfrsnroelere dayalı «Jarak- oluşmaktadır. Sosyal desteği zayıf, ergen baskısı altında M Ş& İR İU iısfe teşki I edecek ai le ve arkadaş H b a o a sahip, grup edinmek itanı sigarayı araç gören, y e tiş k in IM Id s ii: Olduğunu dussnen s te ş i azalttıöı ve sağladığını varsayan bilissel

y a p ılt a t a f â te f t sahip bireyler açısından sigara ip s e c te â n iflffin duşum a öJî^aft hâlegdöM m eldedib Şayet İçmeyen MreyiSf Özerinde sosyal etki yogun olarak yaşansaYBsosfSö desteğin tayoîfafı az olsaydı sigafa ^ M i M ‘k iŞ llllH Ba:labilirdi.

Sigaraya başlama ve sağlıkta ilgili fajjhp lar içmeyenlerde ta lm fazla şekıllend diricidir. İçmeyenlerin sağlıklarını düşünerek! sigaraya başlamadığını görmemize rağmen sigara iç ra lh s fta n d a ı^ p m n sağlıklarına! verdikleri zararlıları tele bile sigara içmeye devam etmektedirler. İçiciler yoğun olarak .memnun eteSu kısa donem davranışını seçerken, içmeyenler uzun vadede bırgyjjj sağlığı için negatif sonuçlarını önemli dHİırlaı jlcjcıjeL davranışlarının sonucunda

daha srken başlatılması g e r e lb H l^ M içiminin özOTkle ergenlik d ö n e m in ® kazanıldığı ve s o s y a l-b ılış s a l^ ^ ^ ^ ^ H önemli « p a y ı olduğu için bu dönem içerisinde ergenin raile içerisi nde ve diğeı] s e s jtîl §g e w sl« |n d e sosyal d e sfe s sağlanmalıdır. Aile, ergen için bir model olduğundan dolayı aile fertlerinin iyi örnek olmaları gerekmektedir. Böylece norm al b ir y a ş a n ta g R i A ğ ıla m a s ı engellenmeli, ergeninsigarayıbir yetişkinlik ölçüsü gibi görmemesi sağlanmalıdır. Sigara i i ilgili m ııd a h a ld |p ıo g ra m la jJ|j3 |m ğ sosyal p p f t Ş la r ı i etkisi göz önünde* bulundurulmalıdır, Farkındalik sağlam™ direnme becerisi kazandırılman ve yasam becerilen gelıştınlmelıejı^H

akcıger|& t® yj|oJm a ıjte fe M u â ü.bı ı

. S ig a ra jp if ı

bjıreylerln çoğu, sigaranın zararlajjM M i ğ t â y j r â i t f j f 1. Ç ü n k ü b u n l a r ı a ü n l ö k ı yaşantısında hissetmektedirler.

Bu nedenlerle sigaraya başlamayı engelleme p *# 3 bıraktırma çalışmalarının

NKLİ51


liv a a n f liv a a 17 Bıyıkali köyünden Sarı Hafız Pehlivan'a bileniniz var mı? Ya d il: Hayrabolulu Süleyman'ı, Malkaralı Fehmi Özkan'ı tanıyanınız. Tekirdağlı Süleyman Pehlivan desekP Hepsi de Tekirdağ'ın yüz akı başpehlivanları. İki gönül serdarları. Hele biri var ki biri "efsane" sözcüğüyle açılır cümlelerin dili* Kendisinden bahsedilirken Türk destanlarından kopup gelen bir kahraman gibi canlanır gözlerde, Meydanda o varsa diîlîer lal olur. Hayretten bir bakış katır sadece yüzlerde "Altın kemer yıllarca, süslese de belini, nice namlı pehlivanlar hep öpse de elini, nice günleri olsa da tarihi Kırkpınar'da. ay yıldızı taşıdı hep, şerefle Avrupa'da.

pn bir yandan plışîrfcin bir 907 yılında Bulgaridlau'üt P ehlivan pehlivan! Kırcaali kasabasında üç yandanida aklı ğüneşterdedik Sakının, meydana çıkmayın hemati. geriçgelM M pyP biri ak, AtaMstart’dan,.g itm ek dttaşı,.. İşte Tekirdağlı Hüseyin işte pehlivan biri kara, Ûçüncüsü taş çıkanı hmnaytj m aM ^tar çalsa da S ırtınE ere vurunca değme pehlivanlara. Babası davulla iDrHayı, şaMride Kalkışı Olmaz yatanın ğÜftŞP meraklı bir bakkal, kar­ M ifü H ir ama, gökten indirir Amaan amaan! deşleri civanmert pehlivanlardır. turnayı. Korkma pehlivan kork­ Daha on dördünde ağabey­ lerinin sırtlarını teker iekeryere ma meydan şenindir." denilerek düşer yollara 22 saracak, on dokuzunda çevresinde yetımefiği pehlivan yaşında. Yafffltn: baharında, baharının başında.'929 kalmayacaktır,, Hani Mand ıralıAhmfli, nerede Kara Ali? fe m ^a ıfirid a İstanbul'a gider. On beş gjfe: burada :& pnâp(nH azret-iH 8rozaldffbeBi.ZorIaKırcaaIMen göç e |fH |p u tk iy e 'y l gslm ek zöfuöda h ıfa m tft güreş tüter» Ramazan'ın on: beşinden sonra Bayburtlu Kara Yusur ve beraberindeki dört genç pehlivanla Türkiye'ye gelmeden önce yüz yirmi kiloluk Bulgar pehlivanını birkaç kez üst üste yenmesi kabul edilmez Samsun yollarına düşer. Samsun'da ve civarında dört ay m danşe, kalmalarına karşın hiç para kazanamaz. Fakat pehlivan­ Çffllkönü'nde, Çiftlikönü Camii karşısında ahşap bir eve lıkta pişer bu genç delikanlı. yerleşirler. Ahşap ev felfgeçe çöfcpr, Kayınpederi, Samsun dönüşü Düzce'de başpehlivan: Cemal ile 6 kayınvalidesi, baldızısın iki kızı ve üç komşu saat sürecek baş altı güi'eşiflde yeıtşemezler. kadın ahirete göçer o çöküşle. Sağ kurtulan o Döneminin usta pehlivanları; Mandıralı Ahmet, yşailpşlöjlır. Kara Ali, ManisalI ffiîa i, Çoban Mehmedîerf "Tekirdağ'da ilk yaptığı :güreşterde yenilir bu dikkatle takip eder. Mülayim, Cemal, Çoban: civanmert delikanlı. Alta düştü diye üzülmez, Mahmut, Molla Mehmed, Şütnnuftı A rif gibi ÜsteÇift:dîye.şpyiîfniz, alta düşerse apışır, rakiplerle larşıfcşE 1936'da 29 yaşında ' 935in üsıe çıkarsan paça kazıktan yapı­ başpehlivanı Kara A lfy^M fita yim tl şır. Ne yapsa da UzunköpAtyonlu Süleyman'ı, A rifi yenerek rüfü Hüseyin, meydanı » b a şp e M lv a n lft kem erini alır. tepttrM Z bu gence. P işTaksto'de üst üste üç yıl tekratiame yolunda zorlu ateş■ nan bu.güreşleıî daima kazanan lartesMaMafetadır, yine kendisidir. A ta s M İ p çlnd'î rm.gfe Dünyaya geldik ayn ayrı ana-

1

Hüseyin Pehlivan


0 yiğitler nerde, nerde kaldı o güreşler derken, gözler Yaşarları, Celalleri, Gazanfer'leri, Ali'leri ararken, M inderede kim senin

Türkleri

yenemediği günlerde; 14 yaşında güreşe başlayan Hüseyin, Kırkpınar’da dokuz kez başpehlivan olur, Tekirdağ dokuz kez, bu şerefle taçlandırılır. 13 yıl Kırkpınar başpehlivanlığı yapacaktır. Artık Tekirdağlı Hüseyin Pehlivan olarak bilinmektedir. Gelin görün ki dokuz kez başpehlivan olmasına karşın hiçbir resmi ve özel yerden: yardım görmez. Tekirdağ Belediyesi kendisine aylık bağlasa da bu para "940'ia kesit; Tekirdağ'a kazandırdığı şerefe mukabil kendisine bir ev verilmek istenir,. Evirt inşaatına başlaBirfâkatsavaşYüZünden İnşaatfarım Mır» Belediye karrpnlarınffi getirdiği birkaç metre küp taş ve kum ile evini yine kendisi yaptırmak zorunda kalır.

dan. Kimimiz Rumeliiert,, kimimiz Anadolu'dan. Pehlivanlar MISik, Hazret! Hamadır Ûstedtmtz Pirimiz. Genç: pehlivanımız piştikçe pişmeye, üstatlarla dövüşmeye devam etmektedir. Atatüıöo de dikkatini çeker bu dönemde. Atatürk denemîftft ünlü pehlivanları çoban Mehmet ve Büyük Mustafa île Florya'ya çağırarak güreş îütiüm r pehlivanımıza. Atatürk'ün Üifat ve bahşişlerine mazhâr olur bu güreşlerde. K a d e r hükm ünü V e recek, F ra n s a 'y a , Ingiltere'ye.Lübnan'a gidecek kara yağız

Mehmet pehlivan adında a lta kemer ortaya konur»

delikanlıların, pos bıyıklı yiğitlerin sırtını yere

Başpehlivan oluncaya kadar en büyük rakibi

HİÇBİR ZAMAN HİÇBİR YERDE PEHLİVAN,

devirecektir.

Mülayimdir. Onunla belki elli güreş yapar.

BENİM HABERİM YOKKEN BANA MEYDAN

1938 kışında, Paris'e gider. Derecesi anlaşılsın,

Bu kemer üç;yil:üstüste,başprtlfeanli|fcmQhafaza

1 92 8- 1 944 y ılla r ın d a g ü r e ş m i ş , adı

edenin olacaktır. Ortaya szfflİBt ve, kuvvetini;

edilen Babaeskili İbrahim'i birkaç kez yener. Öyle

efsaneleşmiştir. Güreşi bırakması kendini ilm ezlere fırsat verrrfş. önm tinadığ] yerlerde ” Bizden korktu." terennümleri dile getirilmeye başlanınca. 42 yaşında herkese meydan okur» Onun başpehlivanlığa soyunduğunu gören sözüm

ki Afyon'daki güreşlerde bîr dakikada sırtını yere

ona pehlivanlar kaçacak delik ararlar. Hüseyin

getirecektir.1974’te 38 yaşındadır. Yüz on kilodur

pehlivan: "BEN BU MEYDANDA BİR TEK

ama kuvvetinden hiçbirşey kaybetmemiştir.

ŞARTLA GÜREŞLERDEN ÇEKİLEBİLİRİM.

yü»§iffî ve bilegM koyar. Artık altın kemer önündür;' 1942 Kırkpınar güreşlerinde başpehlivan ilan

Mülayimi önce Çoriu'da yener. Bundan sonra

OKUMAYACAK.

bileğinin gücü görülsün denilerek özel güreşlerde

Mülayim pehlivanımızın karşısında bir daha

G E L ME D İ D E M E Y E C E K . " der. Bu bir

BENİM İÇİN KORKTU,

elli pehlivanla güreştirilir. Dile kolay bu bu elli

tutunamayacaktır.

ültim atom dur,

1949'da başa soyunanlar

güreşç ile bir hafta içinde gece gündüz bilmeden,

alelacele: " Sana bir daha meydan okursak

yoruldun dinlen demeden güreştirilir. Karşısına çıkanların dayanma süreleri en çok on dakikadır.

kahrolalım" der, yemin eder, söz verirler. "Yeter ki o güreşmesin."

On dakika sonra mağlup ve mahzun bir şekilde

Pehlivanlıkta esas kuvvet ve akıldır,

meydanı terk ededer. Finlandiya, Bulgaristan ve Fransa'nın dört tanınmış pehlivanı ile otuz bin

akılsızı pehlivan olur sözü bu sporu sevmeyenlerin uydurmasıdır. Yanlıştır. Bütün sporcular gibi o da

seyirci önünde karşılaşır. Sonuç değişmez dördü

sağlam kafanın sağlam vücutta bulunduğuna

de on beşer dakika içinde kendilerini yerde

inanır. Güreşte aklın rolü büyüktün Sadece

bulacaktır.

kuvvetle galip gelinmez.

insanın

Organizatörleri çaresiz, eli kolu bağlı bırakır bu genç.Yaptığı güreşlerde mağlubiyet karşı tarafa

Güreşte yüz almış altı oyun vardır. Bunları yerine

biçilen kaftan olmaktadır hep. Organizatör Raul

ve adamına göre kullanmak bir zeka işidir.

Paul Fransız şampiyonu Deglen ile yapacağı üç maçı kaybetmesi karşılığında o zaman için servet

Kuvvetli olmak için suiistimal yapmamalıdır.

denilebilecek bir para teklif eder. Dilde gelen

kahve bile içmedim. Diğer pehlivanlara

hayale gelmeyen bu meblağı "Damarımdaki Türk

bakarak; benim ensem ve belim kuvvet!®,,

kanı buna müsaade etm ez, diyerek hiç düşünmeden geri çevirir. Temsil ettiği ülkeye duyduğu sevgi, bu ülkenin insanlarının manevi desteği varlığını çepeçevre sarmıştır gencin. Ne yazık ki mertçe karşılaşmasına izin verilmeyecektir. 1939 Kırkpınar güreşlerinde, Kurtdereli

Ben şimdiye kadar hiç içki kullanmadım. Hatta

Göğsüm geniştir.

Yenilerden Yaşar Doğu'yu, Celal A ö fi b e ğ e n ir. Y ağlıda B a b a e s k iilfÇ : Sm dırgrt Şerif, Karacabeyli BayaÇ. Lüleburgazlı Ali Ahmet, Hayrabolah; Süleyman, ManisalI Halil beğendiği gü;ıs:şflerarastnda:dır.

N K L İ5 3 -----


M

H

I H

H

Yediaylık bu savaşta vfoh^ sivil Müslüman katl(xHunlerce M ş i BulgarMkedetj dayanırlar Edirne’ye W M İs m çizmeleıfyle Selim iye^ lE tahrip ederler. Ve fldc**Ş#fcıç göçler... ’ to ç le rj

M

öç, özellikle de zorunlu göç yani tehcir,

G

insanoğlunun varolu şu nd a n beri

yaşadığı; yaşamında, ruhunda derin

izler bırakan trajedilerin başında gelmektedir. 1989'da Bulgaristan'dan Anadolu'ya yönelik yaşanan Türk göçü yani tehciri de bunlardan biridir. Fakat bu, bölgeden Türkiye'ye yaşanan ilk

İ 1B

göç, yani ilk trajedi değildir. Balkanlardan Türkiye'ye yönelik göçlerin ve acıların tarihi 17. yüzyıla kadar gitmektedir. Asıl yoğun muhaceret ise 18. yüzyılın başından itibaren yaşanmıştır. O kadar ki, 1927 yılına gelindiğinde, 11 milyona ulaşan Türkiye Cumhuriyeti nüfusunun yaklaşık 7 milyonunu göç sonucunda Anadolu'ya gelen

çalışm a sın d a , göç e ttirile n T ü rk le rin ve Müslümanların sayısı ile ilgili olarak 9 milyon rakamını vermektedir. Bunun 7 milyonunu, Girit ve Ege Adalarını da içine alan Balkanlardan gelenlerin, 2 milyonunu ise Kırım, Kafkasya ve A rabistan Y arım adasından göç edenlerin oluşturduğunu belirtmektedir. Bu nedenle göçler Türk toplum un benliğinde çok derin izler bırakmıştır. O kadar ki, göç olgusu muhacirlik zamanı ya da muhacirlikte kavramlarıyla dilimize, kültürümüze kısaca genlerimize yerleşmiştir Balkanlardan Anadolu'ya yönelik ilk göç, ilk sürme o la y ı, 1 68 3 'te ki başar ısı z ik in c i Vi yana kuşatmasından sonra meydana gelmiştir. Karşı

Türklerin oluşturduğu saptanmıştır. Osmanlı

hücuma geçen Avusturya güçlerinin saldırıları,

demografisi çalışmalarıyla tanınan Amerikalı

Osmanlı egemenliğinin sona erdirilmesinden çok,

tarihçi Justin McCarthy'ye göre sadece 1821 ile

Türklerin ve Müslümanların bölgeden tehcir

1922 yılları arasında 5 milyondan fazla Müslüman

edilmesine, yani göç ettirilmesine dönüşür.

ülkelerinden sürülüp atılmıştır. Yine Osmanlı

Buranın Türk ve Müslüman ahalisi Osmanlı

nüfusu konusundaki çalışmalarıyla tanınan araştırmacı Kemal Karpat ise, günümüze kadarki süreci ele alan dem ografik

v%J p İp i p l i f ' .1

M fc ı f T T l ı T T 5 4 -I.N K t

K


devletinin iç kesimlerine doğru kaçar. Kaçmayıp ya

253'dir. 19 Mayıs Üniversitesi j

da kaçamayıp kalanlar ise ya esir edilip götürülür ya

öğretim üyelerinden araştırm aöij

da din değiştirerek yani Hıristiyan olarak varlığını

Nedim İpek'e göre ise bu sayı 1

sürdürm ek zorunda b ırakılır. Fakat Viyana

milyon 243 bindir. Göçün nedeni,

bozgunundan sonra ortaya çıkan karşı saldırılarda

Bulgar Milli İdare Teşkilatı'nın

ilk büyük kitlesel göç Üsküp'te yaşanır. Şehir, sivil ve

başınd a bulunan Prens

askeri hedef ayrımı yapılmaksızın gerçekleştiri-len

Ç er kasky' in, Harbi ye Nazırı

bombalama sonucu çıkan yangınlar nedeniyle

Mılyutin'e yazdığı mektubunda,

yaşanmaz hale gelir. 1689'da meydana gelen bu

“bu savaş açıkça bir 'ırk imha'

gelişme üzerine şehir boşalır. Yaklaşık 40 bin olan

savaşı olacaktır” sözünde de ifade

nüfusu 10 binlere düşer. Çok sayıda insan doğduğu

e t t i ğ i ü z e r e , T ü r k l e r i n ve

toprakları terk etm ek zorunda kalır. Büyük

Müslümanların soykırıma

edilmektedir. Ya öldürülenlerin sayısı...

çoğunluğu soluğu Anadolu'da alır.

uğ ratıl ması dır. Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy'ye

ikinci Meşrutiyetin ilanı ve İttihat Terakki'nin

Göçler, savaşların ve saldırıların sürdüğü 18. yüzyıl

göre can kaybı ve kitlesel olarak çekilen çile

Makedonya'da savaşa son vermek için çıkarttığı

boyunca da devam eder. Fakat Balkanlar-dan

bakımından bu savaş esnasında meydana gelen

Kiliseler Kanunuyla Balkan ülkeleri arasındaki

Anadolu'ya yönelik en büyük ilk kitlesel göç, 19.

göçler, tarih boyunca görülenler arasında en dehşet

anlaşmazlık sona erer. Ardından reformlar gelir.

yüzyılda meydana gelir. Yani 1804'te başlayan ve

verici olanlardan biridir. Çarlık ordusunun ve

Fakat hem reform isteyen emperyalist güçler hem

aralıklarla yaklaşık 10 yıl süren ayrılıkçı Sırpların

komitacıların giriştiği kıyım eylemleri bu kaçışın

de Balkan ülkeleri gelişmelerden rahatsızdır. Ortak

başlattığı ayaklanma döneminde yaşa-nanlar

temel nedenidir. Saldırı ve katliama maruz kalan

düşman karşısında aralarındaki anlaşmazlıklara

sırasında. Reformlara karşı direnen feodal beyler

Türklerin düşündüğü tek şey kaçmak, kaçmak,

son veren Balkan ülkeleri, Osmanlıya savaş ilan

olan “dayı’lara ve yeniçerilere karşı başlayan ve

kaçabilmektir.

ederler.

bundan dolayı Sultan 3. Selim tarafından

Türkler ve Müslümanlar açısından Balkan

d e s t e k l e n e n a y a k l a n m a z a m a n- l a,

Savaşı, acı, gözyaşı, katliam, ölüm ve göç

OsmanlInın oradaki siyasi varlığına yö-nelir.

demektir. Fakat Anadolu'ya ulaşmak o

Bundan sonra isyancıların hedefi artık,

kadar da kolay değildir. Yaşananlar 93

bağımsız Sırbistan'ı gerçekleştirmektir.

Harbinin benzeridir. Değişen sadece

Fakat nüfusun önemli bir kısmını Türk ve

taraflardır. Artık sahnede Ruslar yoktur. Bu

Müslümanların oluşturduğu, bazı yerlerde

ülkenin yeri Balkan devletleri ve komitacılar

çoğunlukta olduğu bir coğrafyada bağımsız

almıştır. Üstelik her bir, diğerinden daha

bir devlet kurma olanağı yoktur. Bu amaçla

fazla ilerleyebilmek, daha fazla toprak

saldırırların asıl hedefi, birlikte yaşamayı

kazanabilmek için çok daha acımasız

olanaksız kılmak ve bağımsız bir devletin

d a v r a n m a k t a d ı r . Hem T ü r k l e r ve

dem ografik altyapısını oluşturm ak için M üslüm an-lar ve Türkler olur. Ayaklanm alar sırasında meydana gelen saldırılar sonucu çok sayıda Türk ve Müslüman, doğduğu toprakları terk etmek zorunda kalır. Yapılan araştırmalar, sadece 1806-1812 yılları arasında 200 bin civarında insanın göç ettiğini ortaya koymaktadır. Aslında bu yolla yapılmak istenen, araştırmacı-tarihçi Bilal Şimşir'in de belirttiği üzere bir “nüfus ihtilali” yoluyla azınlığı çoğunluk haline getirmektir. Osmanlı Rus savaşlarında, özellikle sadece 1806 ve 1912 savaşlarında Dobruca ve Deliorman'dan, bazı iddialara göre, yaklaşık 400 bin kadar Türk, göç etmek zorunda kaldı. Bundan sonraki göç, Mora yarımadasından yaşanır. Fakat bu, 2-3 bin insanla sınırlı bir göçtür. Çünkü 1821 Yunan isyanında bölgede yaşayan yaklaşık 30 bin Türkten sağ kurtu lab ilen lerin sayısı ancak bu kadardır. Balkanlardan Anadolu'ya yönelik en büyük göç, tehcir tartışmasız, 1877-78 yılında, Hicri takvime göre 1293'te meydana gelmesinden dolayı 93 Harbi olarak bilinen Osmanlı Rus savaşında yaşanmıştır. Osmanlı demografi uzmanı Amerikalı tarihçi Justin McCarthy'ye göre göç edenlerin sayısı 1 milyon

Türkler, ilerleyen Rus ordularının önü sıra can havliyle, biran önce güvenli bölgelere ulaşmak için çabalamaktadır. Bu insanların yöneldiği yerler kuzeyde Tuna Ordularının ve Türklerin yoğun ola­ rak bulunduğu Şumnu-Varna, güneyde Rodoplar, Selanik, Dedeağaç, batıda Üsküp ve doğuda da başkent İstanbul'dur. Fakat büyük büyük çoğunun hedefi doğrudan ya da aktarılarak ta olsa, bu tür acıları bir daha yaşamayacağına inandığı İstanbul ve Anadolu'dur. Gelen göçmenler, başta Bursa olmaküzere ülkenin dört bir yerleştirilmiştir. 18 Aralık 1897'de özerk bir eyalet haline gelen Girit'in başına, Yunan Prensi Yorgi vali olarak atanır. Yani kuzu, kurda teslim edilir. Artık T ü rk le rin

ca n ve mal

güvenliğinden bahsetmek boşuna bir çabadır. Her tarafta saldırılar, yağma ve gasplar sürer. Tüm bu yaşananlar sonucunda, sadece 1878-1898 yılları arasında Girit adasından yaklaşık 175 bin kişinin can güvenliği nedeniyle Osmanlı topraklarına göç ettiğini tahmin

Müslümanlar, hem de gözleri önünde yüz binlerce insanı öldürülen, çok daha fazlası da göç ettirilen devlet, yani yöneticiler bitkin ve çaresizdir. Bir Hıristiyan'ın burnu kanayınca ortalığı ayağa kaldıran, Bab-ı Ali'den hesap soran, katilleri bağımsızlık savaşçısı diye hapisten çıkartan batı, söz konusu Türkler ve Müslümanlar olunca, en son Bosna Savaşında da olduğu üzere sessizdir.


Rumeli'ye Veda

h a tta E dirn e'ce bile...

Prens Çerkasky'in, Harbiye Nazırı Mılyutin'e yazdığı mektubunda, “Bu savaş açıkça bir 'ırk imha' savaşı olacaktır” sözüyle Türklerin ve Müslümanların soykırıma uğratılacağını dile getirir. smanlı demografi uzmanı araş­

arasında Sırp Hırvat Sloven Krallığı’ndan

tırmacı Tevfik Bıyıklıoğlu'na

yaşanır. Aslında bu ülkeden göçler Birinci

göre, Balkan Harbi'nden Birinci Dünya Savaşına kadar olan dönemde

Dünya Savaşı boyunca da sürmüştür.

O

sadece Batı Trakya ve Yunanistan'dan

Önce ellerindeki silahlar toplanarak savunmasız ve güvensiz bırakılırlar.

gelen Türk nüfusu 440.000'dir. İttihat ve

Ardından uygulam aya konan iskân

Terakki'nin önde gelenlerinden Cemal

politikaları ile askere almadaki yeni uygulam alarla dünyaları parçalanır,

Paşa, anılarında bu sayıyı 500 bin olarak

kimlikleri alt üst edilir, homojenlikleri

vermeMeite,Fakat bu sayılar, sadece yardım) alan ve kaydj tatulan insanları kapsamaktadır. .Aniörriades'e göre verilen bu sayıiar. içinde kayda geçmemiş 500 bin kişi daha bulunmaktadır. Rakamlar a r a ş fh ç la jd îla fi^ lk ' 'b id ü rP e ıi

yüzbifılifea suçsuz sttr|‘.kgp? sunda da ortaya çıkab );'y Balkan Savaşları esnasında

göç ettiği tahmin edilmektedir. 11 1878-1912 1923-33 eylül 193M Cyioı r a 1958 1952-88 1969-70 1979-88 1989 1991-92 1993-99

işgal ordülaf'k ve komiüpodar1 tarafından’ 'öjdprulen tü fk ve MüMümanlIrjh, sayişiflıl 200 biB' c iv a rın d a g|)#uğu:’ fafrnj|B edilmektedir» Araştırmacı Bı'lal Şfm şh?e g ö re de ra kam 200.000'den aşağı değildir. Bazı yabancı kaynaklar ise btıîıd 240 ^inlûlaökveri|iakfedir., Göçler Balkan Savaşl'ridah.spnra'da deva®: edeiı^^kjıdlgler, bağımsızlığım kazanmış bulunan Bulgaristan'dan yaşarak' Yönetiniz Igelen eski kömitaçıÖrteoyıulamalart, sonucu, çok üsa bir sürede 200 feln'kadarkişibüül^d^igöç^#,.^' gelişmeler üzerine ikfy$ke temükllefi azjftjfk sorununa b i r ç ö f c f o f t f bir araya gelirler. Yapılan göfüşmöler soşır^l.şuttan- h^P Îki :araIjndaki','!5 kilometrelik bilgecik buİunan Türk ve Bulgariarın değişimine karairveriijr. Sontıpta,

5 6 1NKL

bozulur. 1919 ile 1920 yılları arasında yaklaşık 75 bin kişinin Anadolu'ya

Sayı 350,000 1014İ07 97.181 21.353 159.198 29

Oot

Bu ve benzer nedenlerle

93 Harbi, Balhan Sauaşlan 1933 Razgrad Olayları 1939 Balhan Hntantı 1990Craioua Hnlaşması Hore Saııaşı

119.358 50,000 70,000

dönemde Türkiye'ye gelenlerin sayısının 240 bin olduğu tahmin edilmektedir. Amerikalı tarihçi Justin M cCarthy ise Osmanlı İsrar is tik l erinden yararlanan

10

321.BDD

bölgeden, iki dünya savaşı arası

lSfl.Min'nl 19911'larria Hııljarlsmn' dttndd.

Amerikalı tarihçi Justin Mc Carthy'ye göre can kaybı ve kitlesel olarak çekilen çile bakanından bu savaş esnasında meydana gelen göçler, tarih boyunca göriilenler arasında en dehşet verici olanlardan biridir. Bulgaristan'da bulunan 48 bin.750 Türk ile

Türkiye'de tsiinan 4 İ

SdFgariıftufş^te,

edilir, i.

Balkan SayaşttJ.!söiBiasıı^la bölgeden «adolu^ayönıl)fc:enl l% ük g% 191,9^23 yılları

Ant oni ades ve Toynbee'den

naklen, gelen' insanların sa y ıtıl 41.3 biri 922 jparak vsrmetttedim Ancak Antöritedes,.TÖjrfc göçleriyle ;iı|g|f olarak bşi,ri konuya dikkati; p k r ö e lâ lö Yazara göre, verilen bu sayılar Içfttde; kayda geçmemiş 500 'bş-'kiş’i daha


fB S It O . J B S S fc * *

O Üzre Bizi Yine Sever misin? Kavi u Kararımız

evgi Peygamberimiz(s.a.v)’i anmak için, her yıl nisan ayında organize edllffi,! peygimberluMM dünyâya geliş günü olan Mevlid-i Nebevi asırlardır milletimiz taratordan “Mevlid Kandili® olarak kutlanmaktadır,. Diyanet İşleri, önce birılim ve k iM r bayramı şeklinde toîiantn mevlid geleneğini cantandrrmfyı afflâçlfflrrrş, öp .düşünce İle de peygamberimizin doğum gününü i p e alaır haftayı, 1989*dan beri "Kutlu Doğum Haftasf ol arak ilân eftttîfffl* Tüm insanlığa bir rahmet olarak gelen, İnsanlığın yolunun doğruya, güzele adalete çeviren yüce insan peygamberimizin yüce Allah’ın izniyle sunduğu nimetler, yaşamtj ahlak anlayışı hepimize kılavuz olmalıdır. Ö rtm tt, Kurian-ı K erim 'I ö ğ re n irk e n b ir yandan da Peygamber’ Efendimiz (s.a.v)’in hayahi^ güzel ahlakını öğrenmeliyiz,

S

Adın Geçerken Ey Mahbub, Sevgi Sözcüğü Hep Mahcup “ Al Ömrümü Koy Ömrünün Üstüne Senden Gelsin Ölüm Başım Üstüne” Enes Bin IS/Ialîk'îrt küçük kardeşi Ebu Umayr'ın bir k u p vardı. Onu sever onunla oynardı. Bir gün çok sevdiği kuşu

5 8 1NIC

ölünce çocuk çok ü ily f î j Durumdan

bir Yahudi çocuğunun hastalığında, onu

haberdar olan şefkat peygamberi (sav), Ebu Umayr'ın evine gider ve ona:

bizzat evinde ıSyaret etmiş, âîfesMH gönlünü al Km ft o Fatma'dan iki sevimli torunu

' Henüz peygamber değildi. Bir arkadaşıyla uzak bir yerde buluşmak üzere sözleşirler. Daha sonraki m iarda Müslüman olan zat. olayı şöyle âbliaŞiji; "Ben buluşmak üzere kendisine verdiğim sözü unuttum. Üç gün sonra hatırladığımda koşarak, anlaştığımız y o e gittim. Baktım ki' O,, hâlâ orada beni bekliyor. Bana ne kızdı m de dtanMfis Sadece: *Hsi _ kgenç! Bana meşakkat verdin.^ Üç gündür seni burada bekliyorum.’' dedi.

-Başın sağ olsun, kuşun ölmüş, üzülme, diyerek onun başını okşayarak onu teselli eder. Efendimiz (sav), insanlara karşı şefkatli ve hoşgörülü idi. Onun şe te ö j inancı, rengi, ırkı, makamı ve cinsiyeti ne olursa olsun bûfikn insanlara yönelikti. Nitekim

vardır: Haşan vettisaytas Torunları EfendJrtz'den deve almasını isterler. Allah: Resulü (sav)'nün deve T alacak parası yoktur. Ellerini yere koyar ve şakayla: -Haydi binin, bundan iyi deve mi olur? L Başka bir gün ssrtada Hasan'la H üseyin ata b in m e oyunu o y n a rla rk e n Hz. Ö m e r'le karşılaşırlar.

B zvÖ m e rp eu M araî I -Ne güzel bineğiniz var, der. Efendimiz (sav)cevap verir* ^oniârda heğüzei lû v a fle ji "Çocuğu olan, onunla çocuklaşsın." der. Koşu yarışı yapan çocuklar görünce O da aralarına karışır. Kazananı ödül olarak devesinin üzerine a lır ve Medine sokaklarında gezdirir. Bir arkadaşı kucağında çocuğuyla Efendimiz (sav)'in yanma gelir. Sık sık çocuğuna s a rılm a k ta , onu öpüp koklam aktadır. Efendimiz (sav) bu görüntü kâıfimdagİlûmsöYerek sorar:


i i Bakmak N -

iBİçindir

İp

o | I

JH

Sen sevgilerimin mayası. Sen sevmelerin sınaması. Sen sevilmeler humması.

Yitiğimsin. e k s iğ im s in .

Susadığ imsin. Sus kunl uğumsun. Sözüm Şendendir.

Bözfitat Sanadır. Sözüm Şendedir* SÖZfibûİ. S e n s i n.

Ben sustum, Sen söyle sensizliğimi.

Ona çok şeiM tuyuyoisun değimi'? Arkadaşı: "Evet." deyince de: -işte sen ona nasıl şefkatduyuyorsan, Allah da senin bu şefkatinden daha çok saha şefkat duyar. BlF bayram sabahı cam iden evine dönm ektedir. Sokakta bayram jfkiârjhı giyinmiş, oynayan çocuklar görür. Fakat bir tanesinin ctLttLtffiB dikkatli’ çeker. Kenarda etütm üş, kirli ve eski e lb isele r içinde diğerlerini seyretmektedir. Efendimiz (sav) yanına yaklaşır: -Oğlum, sen hiçin arkadaşlaflha katıl­ mıyorsun? Çocukhüzünlü, cevap veîfc İyA llahim E Içisi! Berim annem, babam yok.

Efendimiz (sav) için İu kadarı yeterlidir. Çocuğfl elinden tutar, evine g ötufftt Orada; yetim yıkanır, yeni elbiseler giydiril", yedirifhv cebine para konulur, sevindîrt!Ir.,„ Sonra Efendimiz (sav) onun yüzünü avuçları içine alarak: -Benim baban, Ayşe'nin annen, Hasan'lb Hüseyin'in de kardeşlerin olm ası.! İster misin? -Evet, EyAllah'ın Eîçisi, eveti Sevinç içinde ok gibi fırlayan çocuk, diğerlerinin arasına karışmıştır. Bu h ıllı değişimi merak eden arkadaşları sorar -Neoidusanaböyle? Yetim cevap verir.. -Allah?m flç is i babam.Âyşe annem, Haşanla. Hüseyin de kardeşlerim oidu.

Bir yolculuktadırlar.. Yemde İçin mola verilir. Arkadaşlarının he1 biri bir görev üstlenir. Hz Muhammed (sav) de -Ben de ateş İçin odun toplayayım, der Arkadaşları önüne geçmek İsterle*. -€y Allah'ın €lçis!l Siz dinlenin biz o işi de görürüz. Efendimiz (sav) bütün ciddiyetiyle cevaplar: -Gerçekten bunu İsteyerek yapacağınızı biliyorum. Ancak ben bir topluluk İçinde ayrıcalıklı bir durumda bulunmaktan hoşlanmam. * Bunu Allah da sevmez, der ve odunları toplamaya koyulur.


K6Dİ MeKTUPLARI^^^^ Birbirinden uzak a^ıa birbirini bir şekilde tanımış olan çeşitli kedilerin insanlara koku olarak bıraktıkları mektuplar yoluyla iletişim iturmasını ve sahiplerinin yasadığı ilginç ilişkileri anlatır.Türk edebiyatında kedileri insanları nasıl gördüklerini, kedi dünyasıı^ ait gözlemleri, yine kedileri dilinden anlatan tek Imap. ~

iz insanlar sorunlarımıza ve i h t i y a ç l a r ı m ı z a konuşarak dikkat çekeriz. Çoğumuz temel ihtiyaçlarını karşılayabilen insanlarız ve bunun için çoğu zaman sadece söylememiz yeterlidir. Fakat bu ihtiyaçlarını karşılayamayan ve söyleyemeyen dostlarımızı da düşünsek fena olmaz. Havalar soğuduğu için yemek ve su b ul makt a zor l anan bu patili dostlarımız için kapınızın önüne bir kap yemek ve su koyun, bu kadarcık iyiliği

değil sigortanız karşılıyor. Omârinda bir canı olduğunu unutmayın ve onları ölüme ya da sakat biryaşama mahkûm etmeyin. Teknolojinin gelişmesi ile sokaklardaki ve barınaklardaki hayvan sayısı arttı. Canlı ve sadık dostlarım ızın yerini kendim izi hapsettiğimiz duygusuz teknolojik aletler aldı. Kendimizi yalnız hissettiğimiz biranda evimizi açtığımız minik dostlarımızı yaşlanınca ya da onlara bakmak zor geldiğinde yalnızlıklarına terk ediyoruz. Tekrar yalnız hissettiğimiz de ise bir heves petshoplara koşup kendimiz ya da çocuklarımız için mini bir servet ödeyip satın alıyoruz bu minik dostlarımızı. Tabi ki hayvan bakılmasına karşı biri değilim fakat

onlara çok görmeyin. Son zamanlarda otoyollardaki hayvan

aldığımız bu minik dostlarımıza bakmayı da

ölümlerinin ne kadar arttığını biliyor

becerebilsek keşke. Sırf canımızı sıkıldığı için

musunuz? Şimdi çoğumuz ben çok dikkat ölüme terk edilmeyi hak etmiyor onlar. Şımarıklık yapıp bir canlının hayatı ile bir sürücüyümdür diyeceksiniz. Tabi ki oynamaya hakkımız yok. Ben bir cana çoğunuz dikkatli sürücülersiniz fakat bakacak kadar sorum luluk sahibiyim yine de uyarmakta fayda var. Ne demiş atalarımız: ‘ Tedbiri al takdiri Allah'a diyorsanız lütfen petshoplara koşmak yerine bırak." Olur da bir hayvana çarparsanız

barınaklardan ya da sosyal paylaşım

veterinere götürdüğünüzde masraflarınızı siz sitelerinden yuvalandırılmayı bekleyen minik


L J ayvanlara şiddete hayır. Bencil canlılara dönüşerek bu dünya sadece bizimmiş gibi davranıyor ve hayvanlara şiddet uygulayan

Yaratılmışı severiz Yaratan’dan ötürü.

insanlara sessiz kalıyoruz. Bu olay biraz bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın dermiş gibi oluyor ve bu yanlış. Kimsenin size tekme atmasını istemiyorsanız siz de kimsenin hay­ vanlara şiddet uygulamasına izin vermemelisi­

S K S S S S iT *

niz. Bugün hayvanlara şiddet uygulayan birinin size de şiddet uygulamayacağının garantisini

daha barınaklardaki hayvanlara bakamaz,

veremezsiniz. Bu insan dışı varlıklara engel

onlara doğru düzgün bir barınak oluşturamaz

olacak sağduyuyu gösterin lütfen.

haldeler. Şehir de ve sözde güvenli barınak

Çöpleriniz can almasın. Lütfen çöp kutularına

ortamlarında bile zar zor yaşamlarını sürdüren

kesici aletleri(cam kırıkları,paslanmış bıçak vb.)

bu minik canlıları hayvan sever insanlardan da

ve konserve kutularını

uzaklaştırarak iyice yalnızlıklarına terk etmekti

açık bir şekilde

Kanuni Sultan Süleyman Han, meyve ağaçlarını karıncaların sarması üzerine, meseleyi Zenbilli Ali Efendiye şöyle bir beyitle sorar. Ağaçları sarsa, eğer karınca Zarar var mı karıncayı kırınca. Zenbilli Ali Efendi nin cevabı şöyledir: Yarın Hakkın divânına varınca Süleyman'dan alır hakkın karınca. atmayanız. Bunları erişilebilir bir şekilde atmak

hazırlanan yasanın asıl amacı. Anlaşıldığı üzere

yemek arayan dostlarımızın yaralanmasına

bu düpedüz bir ölüm yasasıydı. Sözde patili

sebep oluyor. Konservelerinizin ağzını bükerek,

dostlarımız ortalıktan kaybolduğunda sevgiden

kesici aletleri ise açılması zor eşyalar ile sarıp

yoksun, kendini sanal dünyaya hapsetmiş olan

bantlayarak atalım.

çocuklarımız sokaklarda cıvıl cıvıl oyunlar

Dostlarınızı sinirlenip eve kilitlemeyin ya da

oynayacaklardı. Bu yasa hayvan severlerimizin

ilgisizlik ve açlıkla terbiye etmeye kalkmayınız.

çeşitli eylemleri ile tekrar düzenlemeye alındı.

O sizin gibi gelip size bağırıp çağıramaz ya da

Bu ne kadar umut vaat edici olsa da ben daha

ne kadar zor durumda olduğunu anlatamaz.

acımasız yasalar gelmesinden korkuyorum.

Üstelik en önemlisi siz ona zarar verseniz bile o

Sizdense tek isteğim tekrar buna benzer bir

size zarar vermez. Bu zarar veremeyecekleri

yasa ile karşılaşırsak bu yasaya karşı gelecek

kadar güçsüz olduklanndan değil sizi sevdiği

sorumluluğu göstermeniz. Empati yapın. Bilileri

içindir. Evet o sizin tek dostunuz olmayabilir

gelip sizi yaşadığınız yerden koparsa ve kendi

fakat siz onun tek dostusunuz ve o sizin ilginize,

başınıza yaşam anız için hapsetse ne

şefkatinize muhtaç. Ölüm yasasına hayır. Gündemi takip edenler

hissederisiniz? Eminim hiçbiriniz bundan h o ş la n m a z s ın ız . Bu durum da m inik

bilirler ki şehirlerde -sokaklar güvenli olmadığı

dostlarımızın da böyle bir geleceğe mahkum

için- çocuklar dışarıya salınmıyor diye sokak

edilmesine izin veremezsiniz. Sokakların

hayvanlarının toplanmasına karar veren bir

onlarsız daha güvenli olacağını düşünenlerden

yasa söz konusuydu. Bu yasa önergesini

iseniz onlara gerçek bir yaşam hakkı tanıyan

savunanlara göre sokakları bu sahipsiz

olanaklar sağlamalısınız. Vicdanınızı dinleyin

c an lıların tehlikeli hale getirdiklerini

ve onlara yardım elinizi uzatın. Bu dünya sadece

düşünüyordu fakat kimse bu toplanan minik

bizim değil onların da yaşamaya hakkı var.

c a n lıla ra ge rçe k te n ne ola c a ğ ın d a n bahsetmiyordu. Sözde onları doğal hayat parklarına yerleştireceklerdi. Oysa belediyeler

Patili dostlarımız ile mutlu günler geçirin.


" Y ü k s E l ki yER İN b u yER d E C jild İR D Ü N y A y A q E lıviE k h ü

ahsiyetleıitt taB inde, atala­ rımızın tesirlerinin bglm est gerekip Tarihe mal olmuş,

m

y i

san’at kaidesi üstünde anıtlar kurmuş

U

mm

adafttia® gövde v # â iW IÖ a taşıdık? lan verasölerift anahöfiâf ile girilir.

z

.u

"O

Faka: üzülerek söyleyelim M bizim #■

E

tarihimiz bu balımdan çok

N

efeiöİE MaleseF pek azı bu karan­

i

lıklardan ta ıM fflU fte . Namık Kemal,,

S

*5 N r

san'al

bu bahtiyarlardan sayılabilir. Belki

imer

â B ^ d e hayli zehsjlt bir şa hiyfttle f albümü fc liid u lu »

g tld rrtra p yeten bu felaSetfej| onun cutaraa: dinam ltaline gsürmefcfen başka

içinin fotoğrafını kelimeler ve satırdan

netice vermedi. Hayalinde A k if Bey'in

çizgilerle belirtmek güç. NaiSîk Kemal'

taslağını çizdi.

de b tflB lş e y in b M iİ tsm sffıM lfr larım görmek de, o hükrftûn yeni bîr

Avrupa onu ne hayran etfflış; ne de

delM sayılfham alidır. Evet hamasi

kıyas küçüklüğüne düşürmüştü. Her şeyi

şiirleri şöyle dursun, en içli gazallerinde

görüyor, garbın üstüntukterirf kabul edL

bîlft erkek bir sesle pfiS yen bu vatan

yor; fâ k il Londra sokaklarında bir mane­

- * s baba fsufrndm » d ü ^ü n bir

şecereye sahip eiff, Bu sayede

"Hııraname'’ Hamık Kemal’in, I872’de

Namık Kemâl'i daha iyi tanıyabi-

mizah dergisi Dit/ojen'deçaifinlanan oe

Jipfyz,

Sadrazam mafunud Redim P aşayı

viyat fatihi gururu iteddiaprak vafafla ta­

yeren hicviyesinden. Kumral bir yeleyi andıran

Kalın fakat ahenkli Hr boyun, .geniş

“Keseyi kapsa dökerdi yere hep pareleri

İta n ı fa r şey yalnız vata», ancak ideal basamak gibi kullandı. MeftmetKaplan’ta deytalyief'Namik

Koşturur oynar İdi kukla gibi iareleri

göğüs, ö kumral yele ile bfien âtatff

Deliğe sokmaz idi bir giin p âuâreleri

altında sarı ş ftfife ftil ela gözler,

Kedimi garlef ile iare-iîdbâryedi

y e te : tesir etmesinin sırrı buradadır.

ta ıs itta ş bir sakal ve b u y a lp lflt

Buna yandı yüreğim fth kedi uöh kedi"

Namık Kemal id e a listin e .vartığım n:

jş te , _madde Namık Kemal

babastnmiiaMdâ gövdesi kadar İm a

gücünden İBÎ kat y ü te tÜ L Kjtçuk

budus'R ahnfel^|üz^a'ttm .;,h

yaşta dolu dizgin sürdüğü atların

Q^um*Ses ^vhgriııi,J fi j / azık ki. biz

saçMîİtti Ü S H f lh if illi^ id ir i^ u f t İ İ f

işitemedik. Sış yüzünde ait su birkaç

yandan « u l u â ı , l i f y a n d itttil.ito iı

»sa^ık bilgiyi de^kiteplâra, hatıralara* tbilefiisti. . Nitekim cok .cggjjlderi Itt daflılmısbiplffl'ce va orak idinden topa-1 3wh ve h u jg M İ üstümde zamanın »mış bulunuyoruz. Bizde portre gele­

oımin silaMları" doflandı. İH n onun

neği yerleşmemişin F i* n n % ıe n|fr| alfrfraPı

6 4 İN K L

Onun gözünde san at, kalem, tun*

Ciğere işler idi tırnağının yöreleri

vetli idi. Hattâ, f i i i f f l p ı kuvveti gövde

*

du.

om uzlar, dalga gibi kabarık bir

çokheyazbirtlfi,

P

şıyacağı gattastgeıdaniarro tasariıyop-

içindi. Bunları ona varmak için birer

içinde biraz yadırganan pembefflŞ!

| 3

yememiş olan saray, sSdafltı süf|üf8b

kolayca eanlatsim fabiftH akaf onun

r

düşüncelerle k a p ljn m jf b ir alın.

Ömründe böyle yaman bir sille

Namık Kemal'in dışı böyle

babasının bir Mhs$ oluşu, bü aileyi

kabarık, öfkeli saçlar altında ve ağır

m

celladları ile ona saldırdı. Başialaran ❖

M

m

Elif BALTA TSettÖÎB v s Edebiyatı Ö§flSteıertl

d E q n ld İR "

Kanal'in hayatı

fik iö rtıta bir tatbiki

gibidir. Kanaatime göre onun Türk cemi­

sıcaklığını geçiriyor .Ûuygu ,aşk onda «fearrsf M fe te galebe çalıyor. Bundan dolayı o p M p ti sadece felsefi b l ffB r olarak değikkendisjne aşık olunan bir sevgili olarak yüceltiyor. Onun şe şin i vatan .m illet ve Hürriyetten bahseden fa k lt yaşamayafl bir sürü yazarıflkihdSh ayıran ve zamaıiıBıza M ıd if yaşafâh I# .işiebudur."

Tesavir’i gerçi |şyal o|arakPa§$afııŞîı,

avlamaya şailf- ■ Namık Kemal gibi adamlar, tarihin tılar. Yoluna nişan ve rütbe tuzakları olduğu kadar zeka, ahtak ve ruhun da

Ama eğer ondln sonra gelenler bu

taduisH Parayı da, rütbe ve nişanları

yolda hakikati de eklese-lerdilbugün

d a p z ie fe M a fiı,

B tS n d le rfe

z a f e r n t e â İ y a lM ^ I


1 .M ü h 1873'te Gödikjlaşa tiyatrosunda Vaiari

karşılanıl

yahu: Sistite oynanır. Halk duygulanıp coşkunluk

Burada bol otan şey zaritartılıfi Başka yapacak bir

g is iitB m oyunda geçen '‘yaşasH ıratan* seslenişlerine katılır, işi daha da ileri götürerek

uğraşı ölmadığBdan zamanını edebiyata ayınr. S rla f:d ifn d a eseriid rffi te n s ririi k T sÜ rg lılfil-

“Kemal Bey çok yaşa11dip; bağ ırırlar. İş to a n lfi da

döneminde verir. Sürgünlükten önceki dönemde

kalmaz, izteyMlerden bir kısarı ibret gazetesine gelir “Var olsun Kemal-1 (hilletr dileğiyle başlayan

şlrteri dışında verdiği tek edebiyat eseri Vatan yahut Silstre'dif,. Dolayısıyla bu sürgiMük dönemi

bfrfezfcere-bııafeıitar. Bu gelişmefere koptoiarak

bize edebiyatçı Namık Kemal'i kazandırmıştır.

Kemal'in Avrupa’dan da arkadaşı olan Huri Bey bir

Üç yıl yaşadığı Magosa'dan bir mektubunda

makale yazarak halta» Kimal'e ve oyununa

“Pencereden bakıp da sahıülgr dolu harâbelerini,

gösterdiği ilgiden bahseder. 6 Nisan 1873 iâritftde

dağlar parçabnmışpsınatafyıpîternıgoniû^e,

bir bildirimle ibret kapatılır. Kapatılmada 129, “30

çalınmış, fakat ben işfctsmiŞtflî-

ve 111 Bunatalı gazetelerdeki, bazı yazılar eflüi

aftnffdiyöfurtf' diye söz eder. Magosa'nın doğal

olmuştur. Özellikle de Nuri Beyin 131 numara!

yapısı hakkında K||i verir; Kaldığı: kaledeki' evteıf

İbretle yer alan yazısı. Gazetenin kapatıldığı gün

tn^ffl,^ndeki:tasanlanöİL®e,giysiterM de yıılık.

olan 6 Nisan 18733e Namık Kemal.ne Nuri Beyler

kefene benzetir, Olumsuz hava ve iklim koşulları

AVRU(M ONU NE kftyRAN

ETMİŞ, NE

dE kıyns küçüklücjÜNE düşÜRMÜşıü. H er CjÖRÜyoR, ryvRbiN üsıÜNlükİERİNİ kAbul tdiyOR; fnkAi LoNdRA SokAklARINdA bîR

tiyatroyla ilgili kini konulan görüşmek için GıüUG

nedeniyle Kıbrıs halkım gerçek bir mücahit olarak

Agop tipirösurta giderler. Bu toplafitı SnSSidda

görür. Namık Kemal, hu olumsuz iklim ve doğa

önce Kemal sonra Nuri Bey Zaptiye Müşiri!inden

koşullarına ek olarak, her şeyin Londra'dan bite

MANEVİyAI

M

ç â ğ rB ffiş : ve o ra d a n

pahalı ötaufu tespitini yapıp,, b i l ü yöksulluiufii»

doİAŞARAk

VATANA

bu yüzden arpa ekmsfiinl bile zor bulduklarını

CjANİMEi cjEiaJ a n I t r i n i lAS A R İıyoıtdu.

ihaprshE P & ye

gönderilmişlerdir.

M

qiJRURU

İIe

TAŞiyACACjl

IİANtlk K eMa I ilk MEkTubliNdA VAptlRCİAN İNCİİRİLİp MACjOSA'yA QETİRÎlİŞİNİr koNulduqi) MEZARA bENZEyEN kÜÇÜk TAŞ hÜCREyİ, İNCE bİR ŞİlTE ÜZERİNdE QEÇİRdİQİ (jECEyİ ANİATIR. AltdlNdAN MAqosA'yı Ner yÖNdcN tan itan bilqiİER ver İ r. A ri İRİlicjİNdEki SİVRİSİNEklERİNdEN, TtMSAİl bÜyÜklÜCjÜNdEkİ ItERTENkcbİERİNdENr Faresi’ ve pİRESİNİN çokluquNdAN sözEdER.

Vatan Yahut fUstre'siı sahnelenmesinden sonra

anlatır.

halkın coşkunluğa kapılması üzerine sürgüne

İşin birde İstanbul cephesi vardır. Oğlu Ali Ekrem

gönderilen beş arkadaş (Namık K e m a l

Bolayır anılarında babası sürgündeyken ne kadar

Bereketzade İsmail lakta, Nuri Bey, Ebuzziya

sıkıntı çekfflcterM. çok açık bir biçimde anlatır.

Tevük, Aftmet: Mithat)

haksız ve supuz yere

Veliaht Murad'dan yardım ald ıklan dönemde rahat

tutukland ıklan na inanmaktadırian Gerçekten de

yaşadıklarını, ama bu yardım kesilince büyük bir

öyledir. Ne sorgulanmış ne de mahkemeye

geçim sıkıntısına çektiklerini, konaktan eve evden

Çlkartittışlafdi Ayrıca Vatan yahut S iş t f iB i

kulübeye düştüklerini, sefalet i$nde yaşayıp

sergilenmesi üzerine hepsinin iu&ıklanroaiartna

haftada iki gün üç öğün yalnız zeytin ekmek,

gerek yoliüüDgfrıefc ki tek neden bu d e |M İfS e i|

yediklerini anlatır. Rüştiyeye başladığı zaman

bir süre konulmayan sürgünlük ıslah olununcaya

okula biraz zeytin ekmek ve en çok biraz kuru pilav

kadar devam edeeetafc Namık Kemafh Magosa

götürdüğünü, sefer kasesinin bite olmadığını

süıgüntüğü otuz sekiz ay sürmüş, özgüflffl^ü

söyler.

Veliaht V. Murat'ın tahta çıkışıyla ilan edilen afla

Bu işin yalnızca maddi/yönüdür: Manevi sıkıntıları

sonaeriSiştif,

dahabüyüktür.Aitede de büyükkopmalarolrnuştur,,

Magosa'da her şey duM sPİtth Yaşartacak bir yer

Ali EkteH annesiyle, ablası Feride dedesiyle

değlÜSt-Namıktemai,,:bumda pekşokkezsitaaya

kalmaktadır. Annesi dedelerine pekgltoemekisdi

tebaşka. hastelittas yakâtartrıftrıt Rutubetten de

D edesfe de maddi dtflfflftti parlak sayBaz.

son derece mustariptir. Sık sık hastalanıp yatağa

Neticede bir memurdur. Bazen aylıklarını çok

düşer. Bazen doktor yazı yazmasına bile M ı

pcücmeti almaktadır. Sonuçta bir bedel

vermez. Hatta bir keresinde hastalıktan ve yitirdiği

ödenmektedir. Bu bedeli yalnızca Namık Kemal'in

fc arkadaşının üzüntüsünden kör olma tehlikesiyle

ödediği de düşünülmemelidir»

S a a t ç i Kişiliği anzimat dönernriin en önemli düşünce, sanat « siyaset adamlirindan birilÜK “toplum için sanat” anlayışını benimsemiştir. Sanatı, toplumun Batılılaşmış.! çın bir araç olarak kullanmıştır. Eserlerini halkın anlayabileceği sade bir dille yazmayı amgçternışfte Divan edsbptasaı süsiüsanatlı düzyazısı yerine, b e lM r düşünceyi İftfljleyİ amaçlayan yeli; bir düzyazıyı kullanmıştır. Eserlerinde noktalama işareilsi! kullanmıştır. Gençliğinde Dîvan Edeblyatr iaranda ppferfâzmtf, Avrupa’ya gittikten sonra yeni edebiyatı benffiseılrtiş ve o yolda yaptfterventuştfc Namık Kemal, Fransız edebiyatım ömek almış, ramanfizmin etkisinde kalmıştır, Şiirleri biçim bakmandan eski, konu bakımından yenidir. Yurt, ulus, özgürlük gibi konuları işlemiştir; Ayrıca şiirlerinde mücadeleci tipte bir insan yaratmıştır. Tiyatroyu “eğlencelerin en faydalısı” olarak nitelemiş, halkın eğitilmesinde okul gibi görmüş, sahnedili ve teM ip yönünden başarılı yaprtaf yermiştin

T

N K L İ6 5 ■■■■


k illi m). VE SATIR SATIR yAZdlKURI (K aIem S uresi

Merve KARAEVLI

^ArİİASIsihjilî?-jfj:;

bİRkuRşuNIüIem(jibiydikbiz; BensenİSEvdiqİMİyAZAyAZAf SenSEVİMİsİIesİIeîükENdik./'

16. yüzyıldâlT beri ınsfnn kim bilir hangi duygularını yazıya d ö km ü şle rd ir? A ş k la rın ilan edilmesine, itirafların su yüzüne ç ık m as ın a, e n trikaların planlanmasına şahit olmuşlardır kalemler. O n la r hiç k im s e n in yapamadığını yapmışlardır. Her şeyi görmüş fa kat yorum y ap m a m ış lard ır. Ç oğunluğun dışladıklarını benimsemişlerdir. S oyutlan an ların kendi d ü n y a la rın ın im a rın d a tu ğla olmuşlardı r kalemler. Kalemlerle iç içe olanlara baktığımızda genelde yalnızdırlar, içine kapanıktırlar. Zaten kalem sevgilerine de onları bu yalnızlık itmiştir. Onların o an için yalnızca kalemleri, kâğıtları ve söyleyecek sözleri vardır. Onlara göre bir ç e k ird e k a ile y e s a h ip tirle r. Kalemler annedir, üretkendirler, y a r a tıc ıd ır la r . Ç o c u k l a r ı n ı n y e tiş m e s in i, o lg u n la ş m a s ın ı sağlarlar. Y a z ıla rı... K âğ ıtlar babadır. Evlatlarını her ne olursa olsun benimserler, kabul ederler. Yazı k a ra k te rin in o l u ş m a s ı n d a k a l e m i n rolü büyüktür. Kalemi de idare eden, yönlendiren eldir. El ne isterse kalem onu yazar. Eli de beyin ö nlendirir. B e y i n toplumdur. İyi kalem lerin e y i n I e ri to plu m un e n e ti ne a p a rs a ionlardan etkilenirler.

Zateı} iyi olmalarında çoğunluğun beğenisini kazanmalarının etkisi vardır. Ya bir kenara itilen, toplumun küçük bir kesiminden etkilenen beyinlerin yazıları... Her şeyi bir kenara bırakıp tarafsızca yorum yaparsak her şey daha da berraklaşır. Her ailenin düşmanı olduğu gibi bu küçük ailenin de düşmanı vardır. Silgi. Dakikalarca yazılan yazıları, verilen emekleri birkaç saniyede siler, süpürür. O da toplumun dışlanmış çocuğudur. Kendi hata yaptığı ve bunu düzeltem ediği için başkasının -o n a göre- hatalarını silmek ister. Aslında kalemler ile silgilerin ortak bir ö z e lliğ i v a rd ır, ikisi de d ı ş l a n m ı ş t ı r f a k a t biri düşüncelerini aktarmayı diğeri onu b e ğ e n m e y e n le rin ha t a la rı n ı yüzlerine vurup o hataları .silmeyi seçmiştir. Düşünün silgiler, kendi üzerlerinde yazı yazılır ya da kirlenirlerse silem ezler. Kendi hatalarını görmeyip temizlemeyen b ir n e s n e d e n b a ş k a l a r ı n ı n hatalarını telafi etmek beklenir. Çok da mantıklı değil. Silgiler gerçek bir hata olmasa dahi mutlu ailelerin huzurunu bozmak isterler ve çocuklarını onların elinden almak için beyne baskı yaparlar. Buradan sonra devreye, yaşanmışlıkların beyinde bıraktığı izlerden yola çıkılarak verilecek karar önemlidir. Bu karara bağlıdır her şey. Düşüncelerini yok etmek, onları sonsuza kadar dipsiz bir kuyuya atm ak ya da onları; dünyaya haykırmak birisinin bu çığlığı duymasını bekleyerek. B i r az fa rk lı b o y u t l a r d a


49 yaşındaki Brezilyalı ~Dalton G h e tti a |İjı« d 0 e m e k li, b ir •rparangoz. Kalemlerin uçlarını I oyarak onlara şekil veriyor ve dünyanın en' küçük heykellerini y a p ıy o r. • •fna ftffm az e se rle ri verm iş bugüne kadar. <EJwis Presiey h e y k e lf'ü z e rin c le jjy buçuk yık-çalışmış. Kalemlerin uçlarına neler kondurmamış 0 . „ Kadehler, çiviler, evler, ipliklar, sandalyeler,, şişiler, anahtarlar.:,1 O bizden fatklı olarak b asit'6ir: şey olarak görülen | kalemlere açısını değiştirerek farklı »bir pencereden baktı yald ızca/ B ir farklılık yaratmış oldu. Sonuçta şu an ondan konuşuyor ve onu anıyoruz. Normal bir .marangoz olsaydı* şu an sadece aile içerisinde anılacaktı. Farklı bir pencereden’ bakmak her zam arr fa rk y a ra fir/£

Kurşun kalem... Çocuk, büyükbabasîntm mektup yazışını UzliyordıH r Birden sordu :W . Bizim başımızdan geçen bip I olayı mı yazıyorsun? | Benimle ilgili bir hikaye olma i-ihtim ali varanı? Büyükbaba yazriıay; keşi; Igıİumşedi ve torununa, şöyle d ir it L , Doğrul» P« n lff| hakkında yazıyorum. Ama kullandığım k ü rş ıln , kale m .»^azdığ ım kelimelerden çok daha önemli. Umarım büyüdüğünde bu kaleni sen de seversin. Çocuk kaleme merakla baldı ama özel bir şey göremedi. - İyi ama bu kalem benim hayatımda gördüğüm diğer kalemlerden hiçfarklıdeğil İdI r 't -B u tamamen nesnelere nasıl baktığınla ilgili. Bu kalemin beş önemli özelliği var ve sen de bu ke.n d in d a benimseyebilirsen hep dünyayla barışık bir insan olursun. Birinci özellik ,-tHarika şeyler yapabilirsin amaattığırradımlâsı "Y arin dr eIİ nJ e kımşuN IcaLem i yönlendiren bir ef olduğunu asla K a I eme m İ yANAM M İ mem eLe m İ ‘unutma. Bizimlçin bu el Tanrı'dır A teşin sevcI asi yoksA kiilE mİ ve her zaman kendi kudretiyle AL ev Î VAR dllMAlMI VAR kÖZÜ VAR." bizi o yönlendirir., İkinci özellik: Zaman zaman her he yazıyorsam durmam ve IU I em SencI e Olsaydı kalemimin,ucunıı açmam gere­ kir. Bu kaleme biraz acı çektirse Sayfa saypA dolusu, H u n i anI atirim , de sonuçta daha sivri olmasın! Bu tseUCR <İE(|işsEydi, Iia I em sencI e olsaydı. sağlar. Bu yüzden Avuç avuç dolusu, yaşl ai?i cİamI atirim , Yo II a r i ( jöjI er HİydİN, çünün dlıttll dolsAydı?

B a ş k a b lç ; g r'u p ta k a le n i t o p l u l tuk I a rtm d a rj ş e k ille r» o t t t ç t t f t i r i ttı|J»tari.-- O rtÇ a rî yapıştırarak, keserek, yontarak çiçekleri hayvanlar Ve daha bir fSTÖr d e ğ işik sa n a t e se rle ri o lu ş tu rm u ş la r.» Şu e ş e rle r!, düşündüğümüzde fark)i yerlere g iftiğ in fk i d üÇ ün üyo m m ^-E ç’ a z ı A d a n o fı la r ı V iV fı a y a l. dünyasının kapılarından1sızan ışıislar.-gozün^ze çarptı. Bunun d a ğ ö r ü ş a ıF a n ib h i z i değiştireceğine Ranıyorum. Altı y ü z yffiJİt ' k a le m le ri ^ 'h a fife almamak gerekir. B a k ı ş a ş lm ^ z u . b i r a z (ûeğiştirdlğ i iyi izd e nelerin farkına v a r iîia c a ğ ır iı , a ç i'r t t z | değiştirmeden bilemeyiz. Basit n e s n e l e r d e p b a ş la y a r a k -ka lem le r kadar basit- bunp*bir alışkanlık haline getirip çözüm ğetiremediğimiz her soruya bunu uygularsak hâyatıitlız daha da Yâr! Behİ anIar Miydin, IuIem sencIe olsaydı? derinleşip anlam kazariır. .

bazı acılara göğüs germeyi' öğrenmelisin,. bu m ta r seni daha iyi blrinsan yapar. Üçüncü özellik: Kurşun kalem, Yanlış bir şey yazdığında bunu bir silgiyle silmşne her zaman çlâna|t tanır. Yaptığımız bir şeyi sonradari düzeltmenin kötü bir şey olmadığını anlamalısın, aksine bu bizi adalet yolunda .tartmaya yarayan en örrejtrlr, şeylerden biridir. Dördüncü Özellik: Kurşun kalemin en önemli kısmı, kalamin yapıldığı ahşabı ya da dışar], yansıyan şekli değjl^ içerisinde yer alan-kurşunudur O yüzden hör zaman kendj içine b a k m a İr, en* ç o k o n u korumalım Beşinci ve son özelliği ise her zaman bir iz bırakmasıdır. Aynı şekîldş sen de hayatta yaptığın fter şeyin bir {2 bırakacağını bilmeli' ve her b a re k e in ti farkında olmalısın. (PauloCoelho)

NKLİ67


A k lı A ş k ın

Y o lu n a

smanfftsrtt büyük dhan padişahı K a ıö l Stiltan Süleyman'ın ve büyük aşk^tffiinBm Sultaıfıjı b irfe çocuğu gelif İSnya'ya, Efsane "bîr a şk» meyvesidir bu çocuk ve bu yüzden beljgıefsane aşMarm en temeline en masalsı olanınapafen ismi Mihrimah konfltef Mılr-û MafrFarsça da Güneş ve Ay demekffrZaman hızla geçmiş Mito'mah Sultan büyümüş 17 yaşma geimîştîfkl o zamanlar için evlendirilmesi uygun olan biryaştadişJflsi talibi otarbififDiyarbakırvalısiRûs'temPaşa'dlnDiğeri ise sarayın baş mtMan Mimar Sinan, Padişah biricik kızım Süsten) paşa itte evlendînr Sinan evlidir ve 50 yaşındadtr ama bilmen odur lİgMihrimahSultan’adslîfergîbîaşıfctır.MîmarSmanoderece derin bir tutku fiş aşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamaffftştır fakat o'na olan,'a|kp olanca güzelliğiyle sanatına yansıtmış® *

O

0:

S e r m e k ıS in a n

y ta ia i!??a stmeye başladığı camfyı İS ® yılında tamamla-. CamiMşa edilirken bir yandan fe S İa ş k lff anlatır hiç şüphesiz ve eserine santt^tgM iBi- giynT®» kadın” sifuetlö verir ayrıca cami ip i olman « ta k ıl astrılendiği örnek aldığı p r ise bîr başka aşka kutsal,bir aşkaadaniıif blrşaheserdinAyasofya. Bahsi geçen hu oh # 2 Mnarell olup padişsbltebimllfi. yaptırılan bir eserdi^, ama söyleyeceMeri hu®®!3 bitmemiş olacak ki bu eserdejrf4yl sonra q 5Ö1® kadar f k defa padişah fermHg otmatoş® Ed&nekapı da surtefilf yakıitna pek kimsenin, ilflitampediğl ıssız yataam a istanbulin enyflksek tep®31 al33 bir yere sanki aşkınîh gJz!kssız*ve ama bir o kadar b ü y i f p j f l ıhaykBıak istermişçesine U na bir eser

İstanbul’un is g ü ze l p fftffn d en birine Û sliM afa İİM ffita h yapriMyakoyulta,Stıftan 'adına ü

cami yafpteşt istenir kenı|®fdeff,1S40

\ \

Mihrimah Sultan'a i t h a f e n ... erlerki; cami Mihrimah sultanın o dutu: gösterişsiz ve bir o kadar asil güzelliğine istinaden küçücüktür ve sadece 38 m, bir minareye sahlpür. Bir adet incecik kubbesinin üzerindeki 161 pencere ise iç güzelliğinin ne kadar aydınlık ve berrak olduğunu temsil eder bu sayede gün ışığının: her köşede adeta dans ettiği kadınsı: edalı, | o tarihte bu açıklıktaki ve bm kalınlıktaki bir kubbeye o kadar pencere dünya üzerinde sadece Mimar Sinan tarafı» dan yapılabilirdi) cami- îglndeM pandattflercte ve nJnare kenartencdakl upu­ zun işlemelerde de Mihrimah Sultan'ın o çok güzel ayak topuklarını döven uıjpzunsaçlan .tasvlrıedilmlştî".

D

Yine anlatılır kİ MİMmah Sultan'm statüsü M minareli cami yaptırmaya yetmesine rağmen yalnızlığını simgetemesl anlamında tek. minareli yapıl­

m ıştır bu cami. Aşkını öyle sihirli tir SıJsımla ra M rte m iş IrM bu sırra şaşıpmamak o sevdaların naîfli|lne imren­ memek elde değil. Sinan Usta'nın

aşkının vesikasıdırsanki l i eaniMn de yeri özenle se$lmiş,tir, Güneşin doğum ve batım yeriert tespit edilerek yapılmış camilerdir; Bdîmekapı'dakl M M m ah Sultan: GaraU’nî aynı anda girebileceğlrK bir yer tespit edin. Günbatı­ mında Jelbette yılm sadece bin gününde M o gün 21 Mart gece De günün birbirine eşit olarak kavuştuğu gündür daha e n te re s a n c a gün Mihrimah: Suttan’» doğum: gûnüdD^' göreceğiniz muhteşem manzara şu dun Edimekapı GamıThln tek m in aresinin a rka sın d a n güneş batarken ö sk ü d a r'd a k! cam inih minareleri arasından ay doğmaktadır! U tt nasıl bir hesaplama bu nasıl bfit estetik ahlayışidırt8 NKL.İ69


O n lar y a p tık la rıy la ad ların ı ta rih k ita p la rın a ya zd ırd ılar. Y a ş a d ık la rı a ş k la r d a y a p tık la rı gibi dilden dile d olaşıp a d e ta de stan laştı.

İP

İ■3 a fr >f T hh ' tt e€

tü n

yüzünden karısr Octavia'dan ayrıl ınos, Octavia'nın erkek kardeşi Octaivan roma ordusunu onları yoketm ek için Mısır'a getirm iştir. Fakat iki aşık ayrılm ak yerine intihar etmeyi tercih ettiler; gerçek Romeo veJuliet hikayesi!

Voltaire ve Emiliedu Chatelet 1700'ler - Fransa oltaire Fransız kraliyet ailesi tarafından şan derece şavib.n hır yezçrdı ve Emilre de genç, a k ıllı bir sosyete. E m ilie, MarçuisduChatelet'le evli olmasına rağmen Juan v e Evita Peron kendisi gibi Voltaire de insanların ne 1940'lar - Argentina ı% u n d ü |ü n ü önemsemiyordu. Emilie ölene J uan Dom ingo ve Evi la kadar 15 yıl toyunca sevgili olarak yaşadı ve inanılmaz politik güce sahip yiîrıtdiler. Hatta Emilie'nin kocası trarafından alınan bîr evde yaşadılar. Birbirlerine karşı sadece fiziksel bir çekim duymuyor, aşıklardı. Kşndişirti fakir hayatından kurtarıp, Juan'ı baştan çıkaran birbirlerinin zekasından da son derece etkileniyorlardı. Eyita, kendisini id e gık olmaktan alıkoyamadı. Birlikte Arjantin hü küm etinin tüm CzarNicholas II faaliyetlerini değiştirdiler ve dönemin en çok sevilen politik çiftlerinden birisi oldular. Büyük ve Alexandra Federovna zaferi erinin birinin hemen ardından Evitatrajedik bir şekilde

V

1800'lerin sonu ve ı başı - Rusya

Lord Nelson v e LadyEm m a H am ilton 1700'lerin sonunda İngiltere

lChuas, Rusya'nın gelecekteki tezadı, | " | nlû ressam George Romney'nin pek çok tablosuna g üzel Alm an p f t i f e K l L J f i g ü r e ta lL M r a ilham olan güzelliği ile ünlüydü Ale^andra'ya Iş ık . otdu. Tarafların aile baskılarına Emma. Emma, SirVVilliam Hamilton ile Lord Nelson da Lady rağm en birliktelik le rin i Fanny Nelson ile evli olmasına rağmen, ikili tanıştığında kim seden saklam adan EmmaLord Nelson'dan o kadar etkilendi ki "Aman Tanrı m, bu yaşamaktan çekinmediler. mümkün mü?" diyerek bayıldı. Ne karşılaşma ama! Tüm Bolşevikler Rus kraliyet ailesini esir aldığında, Alexandra ve Nicholas birlikte Londra'yı büyüleyen bir aşkla cüretkâr bir şekilde Emma'nın

N

İ S lf d i B l-

70İNKL

kocasıyla birlikte birkaçyıl yaşadılar.


Richard BıııiffO'mı veljElizabeth Taulor

ichard M fa B rm Elizataeth Taylor, Mark W ony ve Klopatra'nı n aşk -MtegBİ r i ı ıate&pi'lJm de dahil r t BakÛ M a ıp k ifd e M g fe M flteiîBİ aldılar. % birbirlerine hissettikleri kimyasal m cinsel çekime M a fazla ;dap « i nay ftlilsi de evli olduğu halde aşk yaşamaya başladılar Daha sonra «fasdîtai, ama îfırtınalı aşktan çabuk söndü xm boşandilar... Sadece 16 ay

R

MtraltfMıla.,MmrlMrlAhaîiyİB^ıim a » k ^i

Pyramus V€ Thisbe M.Ö.3BI - Babil İmparatorluğu

Tristan Ve Isolde / 1200'ler - M to iİa

abU imparaforluğu’ndaki en yakışıklı Fistan çok sevdiği erkek Pyramus vş en güzel bakire amcası Kral Mark'ın Thisbe idi Komşu ve çocukluk arkadaşları karısı Isolde’ye aşık olur» Bir oldukları l^fn aileleri tprffm dpn çeşit üçlü ilişki lâ ş lfr* evlenmeleri ypsafdanmıştr. Bir gpee, herkesin birbirine gerçekten buluşup birlikte fepşmpfi planlıyorlardı. değer verdiği. Fakat Tristan Âfflp |ir gün bir dağ aştanı Thisbe'ye ve Isilde lirW erihe hissel* saldırdı. Kız kaçabildi ama aslan filotri tufejp: m$T edemez ve zina işlerler. Kral peçesini kapmıştı. İf ş A İp p İğrenince, pğşrtfTHffpfft zehirli bir Pyramus aslanın ağzında tazm kılıçîp. Şdfrfr,. 'Tn ştpftp ölüğünü k a n lı p e ç e s in i g ö rü n c e , iPfflfpcesedini gördüğünde ^ r ın d p h ^ a ^ : öldürüldüğüne inandı ve kendisini kılıp vşda eder. ifş #Idtrd£f. Ve Thisbe Pppnpşîp Tristan şşk sevdiği amcası Kral Mark'ın öldüğünü gcSÜRgörmez kılış y p b p plıp fcfrffi Isoteteye aşık f İ p , İ r a rib fl|i| ilişki başlar, hşrtpşîn |irbirinf gerçekten değer verdiği. Fakat Tristpn ve Isolde IntUrfenfıı hissettikleri l|& u p fnkpr edemez ve .2 h f işlerler. Kral Mark îppp Ig rp ih ş i* yeğeni Trîşlptfr aphirli p r kılıçla öldürür» Isolde Tristan'ıun ölüğünü I f r p îp cesedini gördü­ ğünde kphrmdp'hp|ata veda eder.

B

T

Prens Saleem ve Anarkali 1615 - lahor

Kanuni Sultan Süleyman Hürrem S ultan, anuni ve HürTerhin birbirlerine yazdığı aşk dolu mektupları günümüze kadar ulaşmıştır. Kanuni Sultan Süleyman, Orhan Gaziden İ M ii kendisine Iİİİ1İİÎ eş alan Kanuni'nin cariyelerinden biri olan Mahidevran Sultandan Mustafa is M i’blroğJunu Hürrem Sultan kocasını etkileyerek Mustafa'yı kendisini tahttan indirm eyi planladığı inancıyla öldürtür ve Kanuni kansınaolan aşkından

K

■âğM/t

oğol HükümdariiStofiu a|lu öten Prens Saleem, güzel köle kızı AnarkalTye afik olükAkbar ve eşi Jodha, oğullarının sıradan bir uşağa İâ B âşkından utanç duyarlar ve kızı görmesini yasaklarlar. Prens bunu kabul etmek yerine babasına savi|içfl§lrıı bildirir.

M

NKLİ71


U atIİam in

Ay Ak İ z Le r İ ...

pgün çergeuesinde kalması dieğiyle ı pıyorum... Söylenmes gereken h feeu o lt ğunu düşündüğümde ne geçmişi ne de g eceği düşünürüm, H o e c e le i u i ı l ndedyulnndururum/fl f f p a f ile Picasso - 5 O, 20. yüzyıl sanatının en iyi bilinen isim lerinden. Bu yüzyıla damgasını vuran dâhiyane sanatçı, İspanyol ressamve heykeltıraş. Tanınmış en üretken sanatçı olan Picasso, sanat dünyasında bîr ilktir. Sanattaki başarılarıyla olduğu kadarsivri açıklamalarıyla da dikkati çeken Picasso, gerek ilginç mizah anlayışı olsun, gerek batıl İnançları ve özellikle tartışmalı özel hayatıyla o ls u n , g ü n d e m d e k a lm a y ı yanum ği 1 figürleri feministlerin tepkisine yol açmıştır. İ lg in ç t ir k i, P ic a s s o 1nun “ KadınlaryaTanrıça gibidirya da pas pas gibi.” görüsü bile ona olan ilgiyi azaltmamıştır. Sonuç böyle olsa bile P ic a s s o ç e v r e s in i s a n a tıy la büyülemeyi başarmıştır, Georges Braque ile “ Kübizm'Tn te m e lim a ta n P ica sso . resim sanatında çığır açmıştır, adeta yeni nfrdtfnem başlatmıştır. Genel özelliği

eometrinin ve geometrik şekillerin ullanılması olan kübizm, aslında üç boyutlu uzay cisimlerinin iki boyutlu biryüzeye aktarılmaya çalışılmasıdır. P ic a s s o 'n u n p o r tr e le r in d e k i figürlerin hejp profilden bem de Önden g ö rü n ü ş lü o lm a s ı bu sebeptendir. İspanya İç Savaşı'nı a n la ta n G uernica (1 9 3 7 ) adlı şaheseri kübizm akımının en önemli örneğidir. Picasso, her ne kadar sanatını siyasetten uzak tutmak istese de içinde bulunduğu dönem buna izin vermemiştir. İspanya'daki iç savaşın, m ilita riz m in ve faşizm in sebep olduğu feci bir insanlık trajedisine d ö n ü ş m e s i P ic a s s o 'n u n bu tr a ie Ö d en e t İ I le n m e m e s in i imkansız kılmıştır. Guernica tra je d is i;Is p a n yo l General F ranco'nun Guernica kasabasını Adolf Hitler'e “ bombalattırması” sonucu yaşanan trajedidir. Hitler ordusu, 26 Nisan İ9 3 7 yılında Guernica kasabasını cehenneme çevi rir.

M itle r'e göre yeni “ savaş o y u n ca k la rın ın denenmesinden başka bir anlam ifade etmeyen bu safdırı yaklaşık dört saat sürmüş, kasaba üç gün feci bîr şekil efe yanmıştır, sivil ballan hedef almdığı bu saldırıda çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 1 6 0 0 'den fazla kişi vahşice katledilm iştir ve yaklaşık 8 0 u kişi de yaralanmıştır, Binierce sivil halkın katledilmesine yol açan bu bombardıman, tarihte bir sivil halkı topluca yok eden ilk hava bombardımanıdır. Böylece Picasso bu zamana kadarki tarafsızlığını bozarak Guernica k atl i amı karşısında tavrını ortaya koymuştur ve ilham kaynağı olan bu katliamı tuvaline kazımıştır. Guernica İle İlg ili çalışmasına katliamdan hemen sonra başlayan Picasso, eserini hemen hemen iki ay içerisinde bitirmiştir. İlk olarak İ l Temmuz 1937 Paris Fuarı'ında Ispanya'nın tem sil edildiği Ü nannj girişinde, Picasso'nun bu şaheseri yaşanan vahşeti tüm çıplaklığıyla sergilerken, sanatdünyasında politik bîryankı uyandırmayı ela başarmıştır..


Is p A N y A İ ç S a v a ş i ' ncI a yA Ş A N A N asIin öa

k A T l İ A MI N f

bİR mİUetİn

T A R A FlN d A N diqERİNE

iki

b İ R İ Nİ N

yA p nqı

SİMqEİ.EM EkTEdİR.

z u Lmü

AyNI

TOpluMUN NASll bİRbİRİNİ kATİ,ETTİqİNİ... jjK k okul bahçesindeki “Sunmlcn"; Öğretmen pe öğrencilerin birlikte çalışmaları İle ortaya çıfclı.,,

Bununla birlikte birçok tartışmayı da beraberinde getiren bu tablo, resim mi poster mi gibi anlaşılmak istenmeyen muhakemeleri başlatmıştır. Daha sonra­ ları Picasso, katliamı tüm çıplaklığıyla ve iğrenç­ liğiyle yansıttığı için burju­ va sanatçıları tarafından eleştiri oklarına maruz k a lm ı ş , İ s p a n y o l burjuvazi-sinin a n t ip a t is in i k a z a n ­ mıştır. Guernica sergilen­ diği her ülkede yankı uyandırmıştır. Her g it t iğ i ü lk e d e a d e ta fa ş iz m e m e y d a n okum uştur. Özellikle İkinci Dünya S avaşı s ıra s ın d a ve sonrasında, A v r u p a ' da N a z i z m rüzgânnın hâkim o ld u ğ u bir dönemde, daha da önem arz e t m e y e başlamıştır. Bu dönemde artık Guernica resmi faşizme karşı m ücadelenin sem bolü h a l i n e g e lm iş tir . Hitler, Paris'i ^ işgal etti

ğ i z a m a n P ic a s s o , Guernica resminin fotoğ­ raflarını çoğaltarak halka dağıtmış, faşizmin anti­ propagandasını yapmıştır. (Rivayete göre fotoğrafları dağıtırken ya da sergi salonundaki Nazi generali İle) şu meşhur diyalog gerçekleşir: Picasso, bir Nazi askerinin kendisine yönelttiği “ Bunu sen mi yaptın?” sorusuna karşılık, “ H ayır! Siz y a p tın ız !” yanıtını vermiştir. Resmin kompozisyo­ nunu incelersek özetle, resimdeki insan ve hayvan fig ü rle ri acı, hüzün ve savaşa karşı d u y u la n nefreti simgeler. Merkezde ölmekte olan bir at, elinde la m b a y la p e n ce re d e n sarkan bir insan figürü, boğanın önünde elinde bebeği olan bir kadın ve ön planda yer alan bir ceset göze ç arpm a kta dır. A t f ig ü r ü n ü n - i n s a n ı n dostluğunu simgeleyen bir fig ü r olarak söylersekölüyor olması da insanın d o s tu n d a n y ü k s e le n feryadı gösterm ektedir. Özetle; İspanya İç Savaşı' nda yaşanan katliam ın, aslında b ir m ille tin iki tarafından birinin diğerine yaptığı zulmü simgelemek­ tedir. Aynı toplumun nasıl birbirini katlettiğini... Guernica, Paris Fuarı'

ndan s o n ra L o n d ra VVhitechapel Sanat Galerisi'nde, ABD'de,Brezilya ve Avrupa ülkelerinde sergi­ le n m iş tir. İs p a n y a 'd a faşizm sona erip cumhuri­ yet ilan edilmediği sürece Guernica'nın o topraklara girmesini istememiştir ve uzun yıllar tabloyu New York'ta tutmuştur. Ancak 10 Eylül 1 98 0 yılın da Picasso vefat ettikten ve İspanyada cumhuriyet ilan edildikten sonra Guernica İspanya'da sergilenmeye başlanmıştır. BM Güvenlik Konseyi' nde ABD'nin 2003 yılında Ira k'a girmek istediğini dile getiren ABD yetkilileri bu k a ra rı a ç ık la rk e n Guernica resminin üzeri örtülmüştür. Buradan da a n la ş ılıy o r ki b urju va em peryalist politikacılar yapacakları katliamın bir başka versiyonunu gör­ mekten çekinmişlerdir. Acı bir gerçek ki bu “tablo” insanlık tarihin in utanç sembolü olarak, faşizmin ve emperyalistlerin halka, işçi sınıflarına ve özgürlük­ lerine karşı adeta b ir kalkan şeklini alm ıştır. Görünen o ki, acı, katliam ve ö lü m le rin v a rlığ ın ı s ü rd ü rd ü ğ ü g ü n ü m ü z dünyasında Guernica'nm etkisi daha uzun yılla r sürecektir.


Sarı zeka, incelik ve pratiklikle ilgilidir. Zeka ile ilham veren sarı renktir. Toplumsal yaşamı ve bozuk olan kişiler, sarı rengin hakim oldu hissederler. Siyah renk, gücü, soyluluğu, ağı seven insanlar genellikle özgüveni yüksek, az hâkim olduğu ortamlara gizem katar.

Halilcan EREN

SA R I-S IY A H 'IN BÜ YÜSÜ R e n k le r in m ı d ır ?

ru h u

var

R e n k le r in s a n ı

b ü y ü le r

m i?

R e n k le r

in sa n ı b irb irin e b a ğ la r m ı? R e n k l e r

t u t k u

d e re c e s in d e

s e v ilir m i?

R e n k le r u ğ ru n a in s a n la r fe d a k â r lık y a p a rm ı?

Bu sorulara verilecek cevap, eğer

B u k a d a r a n la m

v a r d ır ,

tu tk u s u

d a .

ö y le

O

d e r in liğ i o la n

t a b ii k i b ü y ü s ü da,

b ir

s e v g i

t u t k u d u r k i, b i r d e f a iç in e

m ü m kü n

S a r ı- S iy a h 'ın g ir e n in

b ir

e tk i d a h a

ve

çe m b e ri

a ld ı m ı b ir d a h a

ç ık ılm a s ı

de

co şk u su

d ış ın a

d e ğ ild ir . a la n ın a o ra d a n

u z a k la ş m a , ş a n s ı y o k tu r .

T e k ir d a ğ s p o r ,

Beykozspor, Borussia Dortmund, ve

h a y a tın d a ö n e m li b ir ye ri ve bir

son olarak BSCYoung Boys olacak.

hatırası varsa, “E V E T ”tir. O zaman bu renkler anlam kazanır, ruh kazanır,

N A M IK KEM A L LİSESİ

aidiyet kazanır, tutku derecesinde

N a m ık

sevilir, büyüler.

Trakya'da

K e m a l L is e s i; Edirne

S A R I-S İY A H L I O L M A K k o la y iş

Lisesi’nden sonra ilk lise

değildir. Zor ve meşakkatli bir yolun

olma özelliğini taşıyan 130

yolcusudur sarı-siyahlılar... Ne mutlu

yıllık okulumuz sarı-siyah renklerle en

sarı-siyaha gönül verenlere, ne mutlu

güzel ifadesini bulur. Sarı siyah aynı

bu r e n k le r e

h iz m e t

zam anda Tekirdağ'ın rengidir. En

e d e n le re ... U nutm ayalım ki, sarı-

g ü z e l y a n s ım a la rın d a n b irin i de

siyahlı olmak bir ayrıcalıktır.

okulumuzun renklerindedir. Sarı renk

lâ y ı k ı n c a

Şu anda sarı - siyah olan kurumlara

Tekirdağ'da değişim in habercisidir;

bakarsak onlarca belki de yüzlerce

sıcaklığın, yenilenm enin. S ıcak bir

takım, kulüp, kurum çıkar karşımıza.

tebessümü gibidir Tekirdağlı’nın sarı

Ama aralarında birkaç tanesine şimdi

renk.

İncelenen kuruluşlarsırasıyla; Namık

r e n k le r in ,

İs ta n b u l L is e s i,

is t a n b u ls p o r ,

re n k le rin k iş ile rin ve k u ru m la rın

gelin beraber bakalım.

SARI-SİYAH

K e m a l L is e s i,


t ]

arkadaşlıktır, SARI-SİYAH, barıştır, sevgidir, saygıdır, hoşgörüdür. Dostluktur, kardeşliktir. Birliktir, beraberliktir, bütünlüktür. Yardımlaşmadır, dayanışmadır, bölüşmedir. Câmianın, ulusun ve insanlık âleminin mutluluğu, huzuru ve refahı için çalışmaktır. olmaları en büyüktem ennim iz.

TE K İR D A Ğ S P O R

İSTANBUL LİSESİ

T e k ird a ğ s p o r, 1967

S a d ri A lış ık , S a it F a ik , Ahmet Haşim, Edip C a n s e v e r, A r if D a m a r, Nihal Atsız, Fuat Köprülü, S u lh i D ö n m e z e r , N u r e tt in Topçu, Hilmi Ziya Ülken, Osman Bölükbaşı, Tahsin Banguoğlu, Ahm et Davutoğlu, Erol Evgin,

y ılın d a T e k ird a ğ 'd a s a rı-s iy a h re n k le rle ku ru lu r. R e n k le rin in hikayesi de aynı zamanda bir birlik ve beraberlik hikayesidir. T e k ird a ğ 'ın a rtık ş e h rin i te m s il edecek bin bir emekle kurulmuş bir takımı vardır. Takımın renkleri; Tekirdağ Halkspor v e T e k ir d a ğ

G e n ç l i k s p o r 'u n

renklerinden siyah, Y ılm azspor ve Ç iftlikö n ü sp o r'u n ren le rin d e n sarı alınarak sarı-siyah olarak belirlenir.

Kurucu başkanlığını eski milletvekili Fethi M ahram lı’nın yaptığı kulüpte Kemal Tüten'den Hüseyin Arıtepe'ye, F a h r i T a n r ı ö v e r 'd e n

M e s ta n

Menekşe'ye, Hüseyin Karaevli'den Avni Mutlu’ya kadar pek çok insan özveriyle çeşitli görevler üstlenir. 2 0 1 3 - 2 0 1 4

Münir Özkul, Necdet Selçuker, v b . pek ç o k s a n a tç ı, b ilim adamı, sporcu, devlet adamının y e tiş tire n İ s t a n b u l L is e s i d e r e n k le r in e b ü y ü k ö n e m

v e re n

k u ru m la rd a n b ir ta n e s i. B akın siya h

s e z o n u n d a

Tekirdağsporumuzu özlenen günlere taşım ak için teknik direktör Ergün K a n ta rc ı y ö n e tim in d e

b a ş a rılı o k u lu n k a p ıla rın ı ve p e rv a z la rın ı m a te m ile sa rıyı nasıl ifa d e e tm iş le r,

re n g i s iya h a b o y a rla r. B ö y le ce s a rı-s iya h

iş te 1 2 7 y ıllık o n u rlu b ir ta r ih e s a h ip o la n

o k u lu n s im g e s i h a lin i alır.

İs ta n b u l (E rke k) L is e s i'n in re n k le ri S A R ISİYAH da b u ö z e llik le re s a h ip tir. A cı, fa k a t g u r u r v e r ic i t a r ih i

h a tır a la r ın

a rm a ğ a n ıd ır. 1 9 1 1 y ılın d a n itib a r e n sa v a ş la r s e b e b iy le , o k u lla rın b ir bölüm ü h a s ta n e o la r a k k u lla n ı lır , s a rı renge b o y a n ır. Ç a n a k k a le S a v a ş ın a g ö n ü llü o la ra k k a tıla n İs ta n b u l S u lta n is i İs ta n b u l Lise si ö ğ r e n c ile r in in ş e h it h a b e rin in o k u la u la ş m a sı k a la n ö ğ re n c ile r


M ü z ik nsan yaşamında müziğin önemli bir yeri olduğu kuşku götürmez. Duygu ve düşünceleri en yalın biçimde anlatan müzik insana yaşam boyu her anında eşlik eder. Ruhumuzu zenginleştirdiği gibi yaşam standardını da yükseltir. Müziğin bütün sanatlardan daha etkili olmasının sebebi kültür derecesine bakmazsınızın herkes tarafından algılanabilmesi ve anlaşılır olmasıdır. Bu bakımdan sanat dallarının en üst basamaklarından bir tanesinde bulunur. Düşündürücü özelliği rnatematik, mimari gibi değerlerin yanında yer almasıdır. Müzik insan yaşamının her evresinde yer alan onsuz olun­ mayan bir olgudur. Birey olarak insan

İ ■74İNKL

bebeklik döneminde ninnilerle erken çocukluk döneminde tekerlemelerle, sayışmalarla, müzikli marşlarla, oyunlarla, gençlik dönemlerinde türkü, şarkı marş popüler m üziklerle yoğrulur. Yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerinde de yaşamının büyük bir bölümünü müzikle doldurur, müzikle geçirir. Bulunduğu çevrede müzikle etkileşim içerisinde bulunan birey müzikle ilgili bir takım davranışlar kazanır. Müzik dinleme, müzikle oynama, müzikleri beğenme, bazı müzikleri eleştirme gibi davranışlar bunların arasındadır. Bu davranışları kazanan birey müzikle ve müziksel çevresiyle daha bilinçli daha bilgili daha etkili bir etkileşim içerisine girer. Bunun bir sonucu olarak da müzikle uyuma, müzikle geçimini sağlama, müzikle öğrenme, müzikle çalışma gibi davranış özellikleri geliştirir.


////////

Duygularımı şiirlere anlatamam çünkü şair değilim. Kendini . gölgeler ve ışıkla ifade edemem çünkü ressam değilim*Düşüncelerimi hareketlerle de açıklayamam çünkü dansçı değilim, Ama bunların hepsini müzikle yapabilirim. Çünkü ben bir m üzisyenım ..(M ozart)

M KEMALÜS6SI1

^ ü lt e m a l i Ş i i r D ^

Müzik taşan yaşam ının her evresinde yer alan onsuz olunmayan bir olgudur. Birey olarak İnsan bebeklik döneninde ninnilerle erken çocuktuk döneminde tekerlem elerle, sayışm alarla, m ü zik li marşlarla, oyunlarla, gençlik dönemlerinde türkü, şarkı marş popüler müziklerle yoğrulur. Yetişkinlik ve yaşlılık dönemlerfhde ele yaşamTgin büyük bir bölümünü müzikle doldurur, müzikle geçirir. Bulunduğu çevrede müzikle etkileşim içerisinde bulunan birey müzikle ilgilm bîr takım davranışlar kazanır. Müzik dinleme, müzikle oynama, müzikleri beğenme, bazı müzikleri eleştirm e gibi davranışlar bynlıprıjfc arasındadl Bu davranışları kazanan birey müzikle ve müziksel çevresiyle daha bilinçli daha bilgili daha etki|jJpir etkileşiri,içerisine girer. Bunprobir soıjfflcu olarak da müzikle uyuma, müzikle geçimini sağlama, müzikle öğrenme, müzikle çalışma gibi davranış özellikleri geliştirir.

Okulumuz Müzik Gruplarından Bahar Konserleri


ir şey bekleme geçen zamandan. Getiremezsin çünkü zamanı geri. Geçen her gün ve geçirdiğin her saniye geçm işindir senin. Kapat gözlerini hayal et geçmişini. Düşün bir kere şu ana nasıl geldiğini. Ben düşünüyorum da zaman ne kadar da çabuk geçiyor. Neler öğreniyorsun hayattan. Doğruyu yanlışı, gerçeği yalanı, yenilgiyi yenm eyi... Daha doğduğunda herkesten 1-0 önde başlıyorsun. Safsın çünkü tertemizsin. İlk ailenle tanışıyorsun, ilk aşık olduğun adam baban oluyor. Onlar öğretiyor sana her şeyi. Sayg iy i, sevgiyi, her şeyle yetinm eyi... Elinden oyuncağın alındığında ağlıyordun. Hiç yoktu ki derdin. Onu her şeyin gibi görüyordun. Zaman geçti. Sen de yavaş yavaş büyüdün. Büyüdükçe keşke yine elimden oyuncağım alındığı için ağlasam dem eye başladın. Ailene karşı çıkmaya da başladın bir süre sonra. Seni yetiştiren, doğruyu gösteren, başında sabahlayan ailene kızmaya başladın. En kötüsü de zamanla değersiz insanlar için aileni karşına alıyorsun. Sonra mı, sonrası çok basit. Pişmanlık duyuyorsun. Yaptıklarına ağlıyorsun. Hataydı d e y ip ya p m a m a y a ç a lış ıy o rs u n . D ers çıkartıyorsun her şeyden. Seni ninnilerle u y u ta n a n n e n e y a p tığ ın h a k s ız lığ a ağlıyorsun. Evini geçindirm eye çalışan, geleceğini hazırlayan ilk aşkına, babana, yaptığın yanlışa üzülüyorsun. Far kedince

B

bAZEN

Ice şU e

diyE N lE R d E

yA p T IC jIN

5E

d E d İR TSİN

SANA.

yAŞA. H

yAp

hatanı düzeltiyorsun. O nlar seni okutmaya çalışıyor, senin iyiliğin için uğraşıyor. Bunu biliyorsun. Şimdi ise her şeyin farkındasın. Bundan sonra olacakları hayal edebiliyorsun. Daha önünde okuyacağın koskocam an zaman var. Akıp giden yılların ardından okulu bitirmek için birçok yılın var. Okuyacağın bir bölüm ve kazanacağın bir m eslek var. Kuracağın sıcak bir yuva ve yetiştireceğin ufak çocukların var. Her şeyden önce bunlar için zamana ihtiyacın var. Ne kadar değeri anlaşılm asa da o kadar değerli ki zaman. İnsan ancak geçince a n lıy o r değerini. Durdurmak istese de durduramıyor. Öyle bir şey ki zaman. Bazen keşke, bazen iyi ki dedirtiyor. Sen keşke diyenlerden olma. Hayatta yaptığın seçimler hep iyi ki dedirtsin sana. Hayatı dolu dolu yaşa. Hata yap ama sonra hatanı anla. Ders çıkartmayı öğren. Öğütlere kulak ver. Çünkü zaman hiç durm uyor ve geri

gelmiyor. U n u t m a ki g e çm iştir sizi

geleceğe t a ş ı y a n ve gelecektir yaşatan.

/ j Jij

ItEŞ İİE,

ata

a iû jü ^ HAyA

■u .

am a so nra

B a Iia r

h

IŞÇEN


GittfflLPamuklara sahip uyuttuğun bebeğini, D ip siz kuyulara a tıp g i t t i n . Nefes a lış ın d a n hissederim derdin. Hissetmedin soluğumun k e s ild iğ in i. Avaz avaz sus tını sen giderke*w Duymadın mı h a y k ır ış la r ım i^ ıiç ? Ne enkazlar gördüm anne. Gün oldu duvar oldum; Dimdik üiÜ'rdfPr Y a ln ız yokluğunu taşıyam adı yü reğ im ^ * Seni istedim bu bayram komşu tewecüej^ ■Hasret kokan e lle rin i» » Hepsi şeker koydu avuçlarım a. Sen yoktun annem. Sen yoktun! Neden b ır a k tın e lle rim i., E lle rim büyüdü diye mi?

Ii


Dayanam ayacağım

Bir Acı Değil

Kaybetm e

Öğrenm e "İnsanın kaybetmeyi iğrenm esi için bir* bedel ödemesi gerekir. Biz sadece bu bedele dayanabilirim diyerek kendimizi kandırırız. Sonunda hem kaybetm eyi öğrenir hem de d ayanam ayacağım ız bir acı yaşarız." ep kazanacağım diye bir şey yok hayatta. KaybetJBgyi de öğren­ meliyim, Kaybetmeli daha sonra M yaralarımı daha az hasarla ippfm ak için savaştsslıp®. Henüz küçücük par­ maklara sahip bir kız ço­ cuğuyken mesela. Ya da korku­ suz gibi duran içten içe korkan bir erkek çocuğuyken. 'Tam da böyleyken öğrenmeliyim kaybet­ meyi, Hüngür hfcjjlr :# zaman ağlamalıyım, Yüreğim dağlar gibi o ^mpn kabarmalı. Alışmayı tjiffm flip T L Yeni olgunlaşan bir kız fOûtğuykemmesela. Evine asi bir erkek çocuğuyken. Başar­ mayı bebekken öğrenmeliyim mesela. Hayatta hep galip olmak ş lİile tte . Ama ya olsaydı? Çocuklu­ ğuma dönebilirdim belki de. Çünkü en çok mağlubiyeti orda yaşadım herhalde. Çocukken küçük çın çınlı bir arabam vardı. Sabam almıştı, Unun a ta ş öksesi; hata belleğimde. Küçük ve kırmızı. Bazen küçük şeylerle mutlu olur ya insan. Öyle bir şey. Babamla ilk defa uzun yolculuk yapmıştık. O küçük kasabayla karşılaştırdığımda burası cennet gibi geflyordu. Tarif edilemeyecek derecede güzel. Çocukluğun verdiği heyecanla * zıplamaya

H

başladım olduğum yerde. Karşımda koskocaman berrak bir deniz. Güneşin batmasıyla beraber İnen turuncu renkle iş birliği içinde. Birden babamın terlemiş elini bıraktım. Koşmaya başladım. Denize doğru koşma­ ya. Sonsuz bir İzglftföt h is » diyordu bedenim. Saçlarım rüzgârdan uçuşuyordu. Sağ elimi genelde daha fazla kullanırdım. Sağ ©liftti kaldırttım ve gözüme değen saçları çektim. Tam o anda karşıdan bir araba geliyordu. Şaşkrnlıldan tutuldum. Arabanın karşısında ne ileri gidebiliyorum ne geri. Araba hızlıca geçti. Az önce önünde olduğum aratanın şimdi altındaydım tabam kucağı­ na aldı h a l. Hüngür hüngür ağlıyordu. Hemen hastaneye götürdü. Babamı hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. Ve gözlerimi açtım.. Bîr hastane odasmdayım. Vücudumda bîr hfffflifevar niyeyse. Doğrulmaya piştim . ÖîsrSndefei çarşaf yere düştü. Ve tir taşağım yoktu. Garip bir duyguydu. Bir bacağımı kaybetmiştim. Henüz küçük bir kız çocuğuyken. Ağlamaya baş­ ladım. Ben ağladıkça babam da ağlıyordu. Evimizin en üst katı. Benim odam. Küçük sığınağım. Bizim sokak oradan olduğu gibi gözü küpuÇocu klargredp.şyu nlar oynuyorlar. Oynayamıyorum.

Olsun. Oynamışkadar oluyorum. Dayanmalıyım. Taşıyama­ yacağım biryük değil bu. Babam benden ’sçnrp kendini İyice içkiye vurdu! Galiba kendini suçluyor, içiyor hem ağlıyor.- O tfe>* ppaMtfrdi ki? Bu, y a ş an m a^ 1 gereken: bir şeyati#kİ yaşandıY Hep pembe dizilerdeki gibi' yaşayacağım diye bir şey yok. fr‘ Ben ilk de değilim. Benim gibi tanımadığım ama 'aynı^aderi • paylaştığımız birçok.însaîuvar,,, Babamla konuşamaz öldü#. t Sadece içiyor ve yatıyor. Bİ?şey söyleyeceği zaman başını eğiyor ve- konu ş u y o r. Y üzüm e bakamıyorsanki. Odamdayım. Dışarıda çocuktargülüşüyorlar. Garip bir gün Üzerimde bacağım geri gelmiş gibi bir ağırlık var. Ruhum odanın içinde sessiz çığlıklar atıyor. Bir ses duyuldu. Evetr patırtı! i bfrses. “Baba” diye bağı rdımama babam Gevap vermedi Aşağıya yalnız inemiyorum. Hiçtmksdârpresfc hissetmemiştim. Tekrar bağ ırı­ yorum ve tekrar. O çaresizlikle attım kendimi yere. Sürüklene sürüklene indim aşağıya- Babam yerde. Etraf başından afeti tonlarla adeta yıkanmış. Elinde Hr rakı şişesi. Sofra yerde. Ağlamaya başladım içim çıkana kadar ağladım. Sfesligün baban

■*■ V

İREM TURGUT

to p ra ğ a girdi Arkamdan sandaîyerfti iten komşumuz meral hanım. B abam ın m e za rın a bile oturamıyorum. Mezar taşına do­ kunamıyorum. Sandalyem müsaade vermiyor, "Rstorfekteri o kacfar büyük ki Erişemiyorum. A nnem i de y ılla r önce kaybetmiştik. Artık sandalye mahkûmu, annesiz, babasız bir kız çocuğuyum. Ne yalan söyleyeyim buna da “Olsun, dayanamayacağım bir acı değil.” diyemiyorum. Sandalyemde otunmuş gön sayıyorum,, Sandalyeme oturmuş ölmeyi bekliyorum. Ölmeyi ve Br an önce ontara-tovuşmayı,.,


is tik lal Marşıntızııryazarı,büyük üstad Mehmet Akif IERSOY' un torurafelm a ARGON Hanımefendi Tekirdağ'a I geldi. Her ne kadar Namık Kemal Lisesi öğrencileri olarak Mehmet Akif hakkında az çok bilgimiz olsa da bu fırsatı kaçıramazdilk. Yanımıza fotoğraf makinemizi ve ses kayıt cihazımızı alarak çıktık sizler için yola. İşte, kitapların değil, torununun dilinden "Dede" Mehmet Akif.

şağı yukan İki senedir Anadolu’nun Baytar Mekteüî ona güzel ş e h fritrtrtd e d olaşıyorum . Anadolu'yu karış karış Yanımda tabı konölaflflda uzman dolaşmak, insanlarla kişilerle beraber dedemi hatırlamaya, dederrttanışarak belki de geişçekteki anlamaya çilifıyordriî. Ayrıca sizlere bazı "Vatan SİiPnfffe--yazıİmasma kitaplardan notlar okuyacağım, dedemin zemin hazırlamıştır.Dedem her yazdığı mektuplardan bahsedeceğim,, çok türlü insana , her türlü özel meMuplar var. Dedem bildiğiniz gibi 1873 aksana Eşeyle yanaşmış ve y ılın d a İs ta n b u l, H a b ib le r d o ğ u m l» . bunu şiirlerine çok güzel Çoğunuzun bildiği gibi babası Dilek köyünden aktarmıştır.Tü rkçesi çok gelir. Ben geçenlerde bu kasabadaydım. Dedenib babasının doğduğu yere güfins. 85 yaşında bir dedeyle karşılaştım. Çok güzel bilgiyi babam verdî." Tahir efendi de o zaman anlaştık. Orada dedepfifJ bulunduğu yeri müderrislerinden çok bilgili bir adam.Dedeme gezdim. Dedemin babası buraya okutmaya de aynı bilgileri, aynı temiMp: öğreten hem gelmiş, hocalık yapsın diye. Tek erkek çocuğu fiziki olarak hem de manevi olarak temiz bir olan dedem İstanbul'da doğuyor. Dedemin bir insan Dedem de aynı şekilde ken îM hiç kardeşini de ben tanıdım, dedemi görmedim methetmpnfiş.En iyi dostunun ricası üzerine ama onu gördüm. bile inandığı yoldan vazgeçmemiş bîr insan Salih Efendi ve Şerife Hanım Buhara .Fakat okula devam ederken evleri yanıyor, aşrîit buraya yerleşmiş bir şile. Şerife hşmm doştlprrıii yardımıyla bu ev tekrar yapılıyor. der ki: "Benim oğlum dîni okula gitsin." Ama Ama o zamanlar İstanbul da çok büyük baba:"Ona gerekli olan din derslerini ben yangınlar var çocuklar» Bîr yangın oldu mu veririm, o ğ lp ı fenni bilim ler okuyacak.” evler ahşap olduğu tür çok ev de yana­ Sonunda babanın dediği olur. Dedem şimdiki biliyor. İkinci defa çıkan yangında çaresiz gibi IkskuHortaokul devam eder: Bu arada kalıyoriar ,o anada babası vefet ediyor.O çok baba ona hertürtö di«ffifpl|iyi öğretiyor Kurian sevdiği babası ypkartrkBırfma büyük bir yük dersleri }namaz, dinen öğrenmesi gereken her biniyor -evi geçindirmek- Okulu bırakıp şeyi ona öğretîyor.Dedem kendini anlatan bugünkü veterinerlik mektebine yazılıyor, yazılarda der ki: "Ben ne öğrendiysem Ç lokü oradan mezun o to la ra hemen iş babamdan öğrendim,bana en büyük iyiliği imkanı var.Orayı da birincilikle bitiriyor. babam yapmıştıçJhBr türlü bilgiyi en güzel Dedemin hayatı hepbaşanlarlageçtildiyemero 78İNKL

A

.....


işitenler yürüyenler duruyorlar. O kadar hoşuma gidiyor ki ben de duruyorum. Ve İlk yazdığı şiirleri okunurken istiyorum ki yanımda biri dursun beğenmemiş ve onları ve bittikten sonra ona 'bu şiiri yazan benim yok etmiştir.Ama sonraki dedem 'diyeyim. Çok büyük gurur duyuyorum bununla, beni çok onurlandırıyor. Hakikaten senelerde yazdıkları hep benim için büyük bir şans bizim ailemiz için, vatandır, millettir, böyle güzel bir insanın torunu olmak çok çok bayraktır, vatanimizdir. güzel bir duygu. Diyorum ki ."Keşke daha evvel doğsaydım da ona yetişseydim."En büyük isteğim hep bu olmuştur. Dedemin vazifeli olarak gittiği çok yer var. Annem derdi ki biz babamı evde görmemeye çok alıştık. Çünkü ona haber verilir vazifesine gider. Bütün Türkiye’yi dolaşmış. Onun dışında Berlin gezisi var. Dedem Berlin imparatoru tarafından özel olarak Müslüman esirlere vaaz vermek amacıyla davet edilmiş ve ona seni nerden tanıyor im parator demişler. O da demiş ki: "Onlar bizim çoğu değ erle rim izi b iliy o rla r." B iliyorsunuz ama okuduğu yerleri hep birincilikle yanlış yapıp da mahcup olur muyum diye. Almanlar bizim müttefikimizdi, Almanlara bitirm iştir.Ve bu Baytar Mektebi ona Ama çok şükür şu an 68 yaşını bitirmek karşı savaşanların içinde Müslümanlar var. O Anadolu'yu karış karış dolaşmak, insanlarla üzereyim. İstiklal Marşı'nı okurken bu güne yüzden dedemi çağırmışlar. Ve onlara Arapça tanışarak belki de gelecekteki "Vatan kadar en ufak bir hatam dahi olmadı. Çünkü vaazlar verdi. Ve birçok insan silah bırakmış Şiiri"nin yazılmasına zemin hazırlamıştır. öyle yetiştik. Annem çok ileri yaşlarında bile d e d e m in k o n u ş m a la rın ı d in le y ip . Dedem her türlü insana , her türlü aksana İstiklal Marşı okunurken bacak bacak üstüne Almanya’daki gezilerinde tabi beraberinde gittikleri, insanlar çok neşeyle yanaşmış ve bunu şiirlerine çok gü­ Almanya'daki gezilerinde tabi beraberinde gittikleri, insanlar çok lüks otellerde lüks otellerde ağırlanı­ zel aktaron ıştır«Ty r kçe- ağırlanıyorlar. Yiyorlar içiyorlar ikramlarda bulunuyorlar. Fakat dedem kabul yorlar. Yiyorlar içiyor­ si çok temizdir. O za­ etmiyor oralarda kalmayı diyor ki: "Beni buraya devletim gönderdi, milletin lar ikramlarda bulunu­ yorlar. Fakat dedem man yazdığı şiirler parasıyla asla burada kalamam." Gelen dostlarını da kendi parasından ağırlıyor. kabul etmiyor oralarda Servet-i Fünun'un ağır kalmayı diyor ki: "Beni şiirlerinden değildir ,Çsk temiz yazılmış atmışsa hemen indirirdi. O derece büyük fiirlerditiik yazdığı şrftf|ri b epnm pniş ve saygısı vardı. Babasının yazdığı bir şiir buraya devletim gönderdi, milletin parasıyla onları yok etmiştir,Arpa sonraki semlerde olduğu için değil, İstiklal Marşı olduğu için asla burada kalamam." Gelen dostlarını da yazdıkları hep vatandıç, millettir, bayraktır, saygı gösterirdi. İstiklal Marşı okunurken kendi parasından ağırlıyor. Asla kabul vatanimizdir. Vatan yanarken şusroaiftış- konuşursak hefflSU susun işareti yapardı. etmiyor lüks bir yerde kalmayı ve orda hep kendisi sessiz bir insan PİİhİU halde vatartift Çok büyük sâyğjSi vardı annemin. Hala dolaşıyor ve diyorlar ki: "Bir heyet var ve yandığını görmek onu ateşlendirmiş,çok görüyorum aynı şey pfcpilarda okunurken içlerinden birisi durmadan soru soruyor,

ateşli konuşmalar yapmıştır. Dedem yirmiyirmi beş yaşlarıhda iken aöfteannemla evleniyor. Anneannem çok zarif bir hanım­ mış,çok bflgfli. Beş çocukları oluyor.Bu beş çocuktan üçü kız ikisi erkek.Ben kızlarının en küçüğünün feızi|im'Hlş; biri şu anda sağ değil.Ve biz üç küzen kaldık, ben o üç kuzenin en MşüğüyümAtfan: öç ay önce vefat etti. Mehmet Akififn to rp ifn olarak üç kişi kaldık. Tabi ki benim de çocukiiOffl var M nd üçüncü nesil olarak devam etmekte, inştllah onlar da ilerki senelerde onu anlatmaya, onu anlamaya yeri nesle Mehmet Akif’i tanıtmaya devam edeceklerdir. Annemin anlitlilırından da bahşedeceğim sizlere, çünkü ben onları dîE liyerek büyüdüm. Nereye gitsek dedemin ismi bizden önce giderdi, tlö ttia başladığımızda mutlaka ve; mutlaka İstiklâl marşı bana fiutplgrtiu. Ortaokpî ve lise çağı hep böyle geçti. İlk zamanlar çok ürkerdim, acaba bir

N K L İ7 9 --


casus mudur nedir niye bu kadar meraklı,” Dedem labolatuvarlao, soruyormuş gidip görmek ve incelemek işin gûnktt meraklı: blîm adamı iPyorşpmız. Bitime çek meraktı bîr isim, bilimi hep yukarı götüreceğine banmış bit lis a n . Laboralusarda atomla İlgitenenteri görüyor. O zaman kimse atomla ilgili bir şey bilmiyor, onları merak ediyor. Bizim namımıza üzüntü 'duyuyor niye^ bir bu kadar gerideyiz diye. İşiyor kî işte gençlik ilimde, fende ileri' gitsin. Gençlere o kadar güveniyormıtş M. Zaten eserlerini okuduğu­ nuzda bunu çok daha iyi anlıyorsunuz. Mutlaka okumuşsunuzdur "Asım" a yazdığı nötlan.Asım, ongn mukayese ettiği gençliktin Dedemin’ âkit ihep Çanakkale’de, hep bir haber beklemiş, Bir merak var ne olacak. Çünkü biliyorsunuz Çanatatefnih önpnflhL. Ama hiçbir zaman: umut kaybolmamış. Yüreklerde hep amut var.. Ve tur gün: El Muazzama adında küçüeük W r istasyonda iken bir haber geliyor. Ve bu haberde sterim iz Müjdeleniyor. Ve dedem: buu haberi öğrendiği zaman dostlarıyla sabaha kadar hıçkıra hıçkıra ağlamış ve Çanakkale Destanıta orda yazmaya başlamış. Çocuklar o şiiri okuduğum zaman tüylerim diken diken oluyor. Sanki bir fifm gibi gözümün önünden geçer yaşananlar.O kadar cari: yazmış. O kalpten, o sözler nasıl fışkırmış inanamı­ yorum. Bazen diyorum ki nerden gelmiş bu kelimeler, Nasıl bulunmuş, nasıl yaalmtş? Onun için Çanakkale destanı hepimiz için çok önemlidir. Çünkü kazanılmış bir zaferdir. Bizim için aslında yeni bîr çağın başlangıcıdır» çünkü biz o savaşlardı bîr nesil kaybettik.: Okumuş, yetişmiş bîr nesil kaybettik. Her şeye yeni baştan: başladık çocuklar o yüzden: burada anlatılanlar çok önemi; Dedemin yazdıkları da çok canlıdır, Ondan sonra o vazife bitiyor,dönüyoriar. İstanbul İşgai altoda, bir süri İnşan sokaklarda. Tabi bir

80İNKL

kısım 'insanlar tutuklanıyor. Bîr akşam dedeme bk haberci geliyor Ankara'dan: "MshmetAkif Bey çapılıyorsunuz." Dedem yine çotuğuyla çocuğuyla vedalaşıp yollara düşüyor. Mecmuama çıkardıkları derg iyi devam e ttirm e le rin i söylüyo r arkadaşlarına- Yanına Eritra'yı alarak yollara düşüyorlar kâh yürüyerek kah atla actıkney te Bir gün El M uazzam a adında küçücük bir istasyonda iken bir haber geliyor. Ve bu haberde zaferim iz m üjdeleniyor. Ve dedem bu'haberi öğrendiği zam an dostlarıyla sabaha kadar hıçkıra hıçkıra a f laymış ve Çanakkale Destam'm orda yazm aya başlamış. gidiliyorsa, çok yorgunlar, neierte gittikleri, belli değil. Hatta annem derki Ankara’ya kadar baygın düşüyorlar düşünün o kadar yorgunlar. M eclisin önünde A tatü rk'le karşılaşryorlar.fHoş> geldin biz de sizi bekli­ yorduk fakat şu anda gârüşemeyeceğiz gele­

ceğim;*'diyor paşa. Dedemler de karıntannt doyurmak i§h b ir yere gidiyorlar. -Ankara'da kalacak yer yok. Taoetfîn dergâhında yer arıyor. Tabi o süreçte Mehmet Akif dergahta kaldığı için yobaz olarak niteleyenler oluyo.çHalbukî o zamanlar Tacettin dergahı milletvekllerinin bir lojmanı gibi kullanılıyor. Çünkü. Ankara'da, kalacak otel yok. MmM aynı odada kimisi fgrfcit evlerde kalıyorlar. Dederflİfi kaldığı Tacettin dergahına akşam milletvekilleri geliyonkonıtşuyor,o zamanın: sorunları konuşuluyor, yani b ilg ile rin paylaşıldığı bir yer.Dedem Burdur milletvekili seçiyor, o zamanlar burdur mletveMlIfğî boşalmış. Vazifesiyle icabı bütün Anadolu'yu dolaşıyor ve oradan Kastamonu'ya geçiyor. Balıkesir vaazlarından sonra en önemlisi K a s ta m o n u v a a z la rıd ır. H is fU İİb h Cami'sînde vaazlar veriyor, Orda bir seneye yakın kalıyor. Oraya çok gidip gelmiş.Ve bu vaazlar sayesinde mffljmücadelede insanları Atatürk'ün yanında olmaya İkna etmesi şok önemlidir,Kastamşnu vaazlarmtijthiş birşey. 0 zaman dualarla başlayıp o zamanki gerçekleri tfisafii&fâ o kadar realist M f biçimde anlatm ış ki İnsa nla r coşm uş, yanlışlarım anlamışlar ve m ilî mücadeleye katkıları çok büyük olmuş.Ve o Kastamonu vaazları çoğaltılarak cephede askerlere d a ğ ü o ış. Çünkü askerin morali düzelsin diye eminim çok büyük faydası olmuştur. Bütün cephelerde onun vaazları okunmuş.O arada tabi dedem durmadan p lışıyor hant onu T ta tü n dergahında okrarken, dolaşır­ ken, şiir yazarken gösteriyorlar ama dedem m ü' mücadelede sanatını feda etmiş bir insandıcDevamlı dotaşraıştındevamlı cephe­ lere kadar onlarla konuşmaya glthjîşilh Devamflîftsanlaria temastadır; Sîze annemin anlattığı ufak tefek anılardan: bahsetmek istiyorum. Mehmet Akifîn hayatı belki benden çok daha İyi gösterebSBz. Çünkü hocalarımız size çok güzel anlatıyor ama bendekî hikayeleri bilm iyorsunuz umarım.


: K a s t a m o n u v a a z la r ı m ü th iş b ir ş e y . O z a m a n d u a la r la b a ş la y ıp o z a m a n k i g e r ç e k le r i in s a n la r a o k a d a r r e a lis t b ir b iç im d e a n la tm ış k y in s a n la r C o ş m u ş ,y a n llş la r ım a n la m ış la r v e m ill i m ü c a d e l e y e k a t k ı l a r ı ç o k b ü y ü k o lm u ş .V e o K a s t a m o n u v a a z la r ı Ç o ğ a ren a ra k c e p h e d e a s k e r le r e d a ğ ıtılm ış .

Anneanemler borcu: harcı bakkala, eşrafa ne varsa veriyor ve hazıbanıyoriar dedemin yanma gidecekler. Çocuklar daha küçük.Bir vapurla a çılacaklar o ara Anadolu'ya Karadeniz'e açılan vapurları: Ingilizler kontrol altoda tptuyorlar.BizitiîklIare diyprtarki aman babanla sorarlarsa arttan teto vermeyin. Tüccar deyin bakkal deyin ne derseniz deyin: ama isim söylemeyin.fiieyse in sizle r gemiyi arıyorlar küçük bir gemi zaten,vapurda daha çok kadmfar çocuklar var.Açıldıktan sonra Karadeniz'e çocuklar o küfûk vapurun kömür sandıklartîjffı a ta d a m ® mücadeleye katılmak için giden Sîzler gibi gençler .yüzleri gözleri kapkara olmuş kömürden.® Herkesin Miden türe dili çözûlüyarAnalar çocuklar ağlaşıyorlar işte benim oğlum' şu cephede senin oğlun şu cephede herkesin gerçek yüzü ortaya çıkıyor.Böyle ağlaşa ağlaşa inebolu,oradan da Kastamonu’ya geçiyorlar. Tabi ki Emin Dayım ailesini görünce çok seviniyor, babasını görünce çok seviniyor. Fakat Ern'm Dayım sürekli babasıyla dolaş­ mış, ona çok alışkın,onun yazılan da var a r t d Bayımın antları da var dedemle ilgili.O da bir dost olarak bir arkadaş olarak bîr baba o la ra k Taceddin D.erg abımda da h.ep yanındaymış. Kavuşuyorlar hep beraber sonra zaferzamaniı Ankara'ya gidişlerini anlatır annem. O ne büyük heyecandı,ağlamayan: insan yoktu. B îly o riü n u z sevinç gözyaşları' başta dökİffirdnsaEbBm güler hem ağlar sevindiği zaman.Ankara’da. herkes sokaklarda, büyük bir zafer kazanılmış,yapılacak çok iş var çocu kla r ç o k ,B ü y ü k şe y le r o zaman: bâŞİjyorraşıl. iş o zaman beşjıyörihktlaplsf gibi bir sürü şeyler hep büyüklerimizin sırtında, ikinci Meells'e dedem seçilmiyor çocuklar-Zâten onunda isteği yok,onun isteği

bir kenara çekilip fiirlerlni yazmak.Ve ikinci Asım’ı yazmakmış.Çanakkale Destaru’nı Mr “ d e s ta n ş e k lin d e " y a z m a k ,s e v g ili

Peygamberimizin hayatım yazmak.Çok İstemiş onları yam a yı fakat ömrü yetmemiş. Dedem meclise seçilmeyince İstanbul'dan Ankara'ya gidiyor. İstanbüfÖan geldiğinde ne memuriyetten b ir maaşı vat ne meclisten maaşı var, çocuklar var bakılması gereken bir ev var, geçim derdi variNe yapsın defalarca Mısır'a gitmiş gelmiş.Duyduğunuz gibi Mısır’a sürgün değîl.Dedenr kendini gönülde iirg û fl etmiş bir İBSafl.Dbstlaftj|a yapılmış hakaretleri kendine yapılmış gibi kabul eden: birinsan,Peşinden biriler dolaşıyor ,ben buna dayanamam diyor,Ve Abbas Paşa’nın davetiyle dönmemek üzere Mısır'a gidiyor.Bu arada kendine K u rin 'jte ro ü m e görevi vefiByoclk önce istemiyor çok büyük bir mesuliyet to'Yarii çok zor bir iş.IuranTiendr ditoe çevirmek onu çok endişelendiriyor.Fiklr ayrıiı|,ından tabi.Ben :çok haklı M tıyorum tendisinr bu kqnuda.Asla tereddüde düşme­ miş çevirmiş ama bir türlü tatmin olmamış çevirisinden. Dermiş ki ben bunun bir noktasını yanlış yaparsam rljerde ben Peygamberimin yüzüne nasıl bakacağım .Ve b ttn e s tn s nağmen teslim etmemiş; Dermiş ki: Bîr gece yatıyorum,aklıma başka bir türlüsü geliyor çevirdiğim kısmın düzelti­ yorum, ta sefer hepsinî düzeltmek zorunda kalıyorum/ Yedı-sekiz senesinin büyük bîr bölümü Kuran'ı çevirerek geçirmiş, Duy­ muşsunuzdur Kuran meali Mehmet Aktt Ersoy diye bîr kitap basıldı. Bu İstanbul'a g ö n d e rd ikle ri b îr kısm i, tam atftt diye düşünmüyor um. Çünkü tamamı vasiyeti üzerine yakılmış.Öyle bir insan®, hassas düşünüşünü tabiki de d ostları yarım bırakmamışlarveyakıldı geri kalanı.

Mektuplar çok ilginç: çünkü orda bir dede var, bir baba var, çocuklannı ne kadar özlediği anlatan, ama şikayet etmediği satırlar var. Bir Türtfülıbasrpti çekiyor orda Mısır'da Tütklüfc yokmuş çocuklar. Diyor ki benim babam da veterinerdi, O h û i maslağiyle ilfilî .sondur soruyor. O: "Biz bürpda Çok. iyiyiz hiçbir sıkıntım y o k / gibi cevaplar gönderiyorAbbas Paşa ona kendi sarayının karşısında bir ev ayarlıyor. Hiç bir masraf yok, ve oradaki üniversitede Türkçe dersleri veriyor dedem. Aynca Farsça ,,Arapça ve Fransızcayı çok iyi bildiği îçîn dersler veriyor oradaki üniversi­ tede ve hayatım kazanıyor bu arada .Birkaç tan© mBktup okuyacağım sizlere. Babama yazdığı b ir m ektup: nEvladım Ahmet Bey mektubunu aldık.Her şey yolundaym ış ve böyle büyük b ir nimet yoktuıKarşılıklı şukretmelIyizRabbim hayırlı eylesin. Gençsiniz, dinçsiniz. Yurdun her tarafını dolaşmak,her tarafına hizmet etmek­ siniz. ... Uzak yahu, soğuk sıcak dememek elimizden geldiği kadar fedakarca çalışmalı­ yız, Başka türlüne yaşamak ne de memleketi yaşatmanın imkanı yokturA iiah sizin gibi vefakar evlatları birbirine bağışlasın. O zam anlar mektuplar çok geç geliyor.Bir ay sürebiliyor. Onun iğnbazen çokm&rak ediyor. Ferda'nm rahatsızlığı neşem izi kaçırdı deyip kardeşlerim meMeplerine devam ediyoriar A hm et Bey ne tıaldedir.Bizler hamdolsun iyiyizK a rd e şle tim m ekteplerinde A llah'a şükür onlar da lySer, Kardeşlerim ellerinden öper.Sadık E fen di,İzzet Bey ,A tıf Efendiye selamlarımı gönderJavuklarınız jneklerfhız duruyor m u k ı ş başladı mı, Allah odunda köm ürde yiyecekte size yardım cı otsun anknMektubunuzu ilkpostayla yollayın. Saygılarımla MehmetAkif.

NKL.İ81


Melih ENGİN İngilizce Öğretmeni

nya Baden; Württemberg * İlerleyen teknoloji ve gı ^jjeüşim teknikte! sayesin ck^jj*eyi it Stuttgart sınırları İçln«kişner ve m ille tle r a ra s r deRf*,Tk)rlı kentinde bulunan aioglar da bir o kadar arttı. Mârtin G örbert Gymnasium Ü liS iz d e de egitim-ögretim okulu ile kardeş okul başlığı alanında gerek Avrupa Birliği' albnda öğrenci değişim projesi esteği gerekse okulların uygulan maktadır. kendi içinde hazırladığı projeerte öğrenci değişim projeleri hazırlan maktadır. Oklumuz Namık Kemal Lisesi rak önceki yıllarda Almanya re İtalya İte ortak bulundu­ ğumuz b ir‘ Comenius Projeli yapılmış ve 2:009-2010 eğîtim-öğreb'm yılından İtibaren

Bu yıf projem iz dö rdüncü kez uygulanıyor ve bu B M B 1

8 2 İN K L


Proje n ü ilk yrlında M tap okuma projesi uygulanmış ve ortak olarak seçilen kitaplar okunup hem Türkiye'de hem de Almanya'da yapılan çalışmalar doğrultusunda anlatılmıştır. İkinci yıl ise proje konusu müzik, olarak belirlenmiş ve Türkçe, Almanca ve İngilizce şarkılar seçilerek hem Türkiye'de hem de Almanya'daetkinliklerdüzenlenerek öğrenciler bu şarkıları koro olaraksunmuşlardır. Projenin üçüncü yılında, konumuz geleneksel Türk-Alman mutfağı idi.Öğrencîler geleneksel tatlarımızı hazırlayarak Türkiye ve Almanya 'da bu lezzetlerisunmuşlardır.


"H er ta ra fta delilerin birbirlerine güldükleri ve böylece kendilerine karşılıklı haz sağladıkları görülür, çoğu zam a n en delisi, daha az del] olan a, daha s am im iy e tle güler, ö zellikle , aktörler, m üzisyenler, hatipler ve şairler beyledirler. Ne k ad a r az hüner sahibiyseler, o derece kibirli ve gururludurlar."

Ç iğdem GİDER

U tanm a, yalnız değilsin. T o p lu m u n b a z ı s a ç m a kurallanna uymadığı için ismi

bunlar da birer delilik. Peki, hiç herkesin 'deli' dediği biriyle iletişim kurmaya çalıştın mı?

mahalle dedikodularına karışan Sakın ha! Ateş olmayan yerden

B

İ a

İ l M

M

İ B

İ

D eu iüîtc Bîr düşün bakalım. Deli olmak İçin doktor teşhisi mİ gerekir, toplum te ş h is i m i? A s lın a b a k ılırs a 'deli'n in sözlükteki anlamı: Aklını yitirmiş olan, mecnundur. Hatta bazı kaynaklarda 'çılgın, coşkun, azgın.... Einsteîn'a göre: "DeJllik, ayni şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemektir.” Fakat bizde durum biraz farklı, Toplum kurallarının dışına çıkm ışsan yandın! Artık seni ıradın 'd eli*. ‘ --8 4 İN K L

Bundan sonra kontrolü elinde tutan bir delisin demektir. Evet belki de delisin ama sadece kendine izin verdiğin kadar. Gün içinde Birçok 'farklı1 davranış sergiliyor olabilirsin. Buseni deif yapmaz ama başka bit görüşe göre yapabilir de. Dilediğin gibi yaşamak |fn çevrendekilerden 'deli* damgası yemeye hazır mısın?

pekçokînsanvar. Öyleyse her 'farklı' hisseden

duman çıkmaz ne de olsa. Haydi, itiraf et! Çocukken

deli midir? Peki ya doktor

çevrendekîlerin 'deli' sandığı

teşhisiyle 'd e li' diye tabir

birine 'Del! deli, kulakları;

edilenler he Olacak? Aslına bakılırsa en 'deli' olan, milletin

küpeli!' demedin mi? Eğer bu tehlikeli işi yapmadıysan ben

delilikleriyle bu denli yakından ilgilenenlerdir. Yoksa toplum

senin çocukluğunu yaşanmış saymam. Falih Rıfkı Alay rie

olarak deli miyiz? Deliliğin geldiği son aşama lu olsa gerek. Bir de bu tonu île ilgili

demiş? 'Ben delinin biriyim,

korkunç bir atasözü örneği

ateşe girerim.’ Olsun, üailme. En azından sadece etrafındakiler biliyor d e l

verelim: Ateş olmayan yerden

olduğunu. Bütün dünyanın

duman çıkmaz. Demek oluyor ki

bildiğini düşünsene. Mesela Salvador Dal, Albert Einstein,

çevredekiler h o ş in a deli d e m i y o r d a bu d e l i yakıştırmasının birsebebi var. Hiç mi otaıldan kaçmadın?

Adolf Hitler... Ama unutma W bu i n s a n l a r a s l ı n d a bütün

Hiç mî eve gelme saatini bilerek

lakap lara rağm en toplum

gedkömredîn? U ç W yüksek

kurallarına Uymak zorunda

sesle şarkı söyleyerek yürümek

değiller.

istemedin? Bazılanna göre

insanlıktan daha özgürler. Tüm


Deliliğe Övgü’den: “Kendi doğal halinde bulunan varlık bahtsız olamaz.1’

bilgelik, deliliktir. Öteki görüşe gore ise kendini bilge sanmak, gerçek deliliktir. İnsana yeryüzünde yaşama gücü kazandıran şey, gerçek bilgelik olma niteliğiyle doğrudan doğruya deliliğin kendisidir. Kitapta delilik, kendi kendisine övgüler düzer; bu arada çocuklukta ve yaşlılıkta, aşkta, evlilikte ve dostlukta, politikada ve savaşta, yazında ve bilim de deliliğin nasıl her zaman egemen olduğu gösterilir. "K a d ın her zaman delidir. Çekiciliği delilikten g e lir." "H ayatın en büyük hazzımn, aşkın kaynağı d e lilik tir." " in s a n ın her y a p tığ ın a hayran o lm a s ın d a n , k e n d in e h a y ra n olmasından daha delice bir şey olur

mu? ama itira f ediniz ki ömrünüzde yaptığınız güzel ve hoş ne varsa bunu deliliğe borçlusunuz, evet, özsaygı olmayınca, edimlerinizde ne hoşluk, ne güzellik, ne uygunluk kalır. Demek ki herkesin kendi kendini okşaması, başkalarının alkışında hak iddia etm eden önce ade ta kendinden a lk ış a k a v u ş m a s ı bu d e re c e g ere klidir." " Bir dert, onu duymayana bir dert değildir. Herkes sana ıslık çalıyor; sen kendini alkışladıktan sonra sana ne? İşte, insanın kendini alkışlamasına sebep, yalnız d e lilik tir."

Madem deliye her gün bayram. Sen de d eliliğine sınır koyma. Mutluluğun önündeki te k engel kurallardır. Yaşamın, deliliklerin kadardır. Her anını bayram gibi yaşaveisteklerinedelilikkat! DELİLİĞEÖVGÜ: E r a s m u s ' un c a n l ı l ı ğ ı n ı , g e ç e r liliğ in i ve ç e k ic iliğ in i günüm üze ka d a r değ işm e de n k o ru y a b ilm iş te k y a p ıtı ola n gülmece türündeki yapıta egemen o la n ik i te m e l g ö rü ş v a rd ır. B unlardan b irin e göre gerçek

N K Lİ85--


KişİNİN ne zaman ö Lecec)İ, q e Iece I<te bAşıncIan ne Ier qEÇECEc(i ve ne q ib i o U y 1ar Ia Iia r ş i U şacac,! Liusus U ri qAyb İİe ı[qilidİR ve buNlARi y a Iniz ALIa İi bilİR. B unu PEyqAMbERlER <Je Me I e M e R d E UİİEMEz Ie R. A nCAİİ pEyqAIVlbERİ.ER VE MEİEkflgR A U a Im n İİENcİİIe r İne bildİR d iqi ItAdARiNi bilİR, bildİRMEdiqİNİ bil.EMEzl.ER. Ç ün Iiü A L U h Teâ Iâ bu bilqiyE kİMSEyi o r ta k etm em İşt İr.

K tü t, h adîsi ş e riftir şöyle buyralmuştur:^ Kuş uçuran ve kendisi için k u ş uçurulan), ” fala bakan veya baldıran, sihir yapan veya yaptıran b iz d e n ^ .değildir. Kını bir falcıya giden I de söylediğine inanırsa o„ kimse lyluhammed is.a.v.)'e indirileni^ Jnkar etmiş ■ k olur. wâ

urian-ı Kerimde ve sünnette yeri olmayan, akıl ve ilim ile de açıklanamayan şeylere "Hurafe"

diyoruz.

İslâm iyet; geldiği günden itibaren huraWerie:roûcBdeIe etmiştir. Kehanet ve falcılık da, İslâmiyet'in mücadele ettiği hurafelerdendir. Kehanet, gaybden haber verme işidir. Bu işi yapana yani gaybden haber verene de Ishındenît F aliılıkda kehanet gibi gelecektin haber verme yöntemlerinden birisidir. Falcı bu yöntem! kullanarak gelecekten bilgi p r ifM iddia eden im sedte İnsan, tacftîn her devrinde ve her toplamda geleceğe ait olayları önceden Öğrenmek istemiştir. Kehanet ve falcılık, rnsanm bu arzusuna bir cevap olarak

otteyaştkiMŞüR; Geleceğin karanlıklan iğinde saklanan mukadderatı görm iyş insan zekâsının yetmediği zamanlarda Bşller ve toplumlar için takdir edilmiş olan ölaylan öğrenmek maksadıyla böyle aslı olmayan vasıtalara başvurul» muştur. Bugün bite İm ve teknokfjtfin ileri bir seviyede bulunduğu toplumlarda kehanete inananlar ve bunu sanat haline gstfenfer bulunmaktadır. Klite» kim g^rtfrtöplüm lötda f f i başında yeni y ilij neler getireceği konusunda ® di eianelarinpym fendîğıgM Inteledfc Araplar arasında fal okları (Ezlâm) ile yapılan falcılık çok yaygın idi. Bu oklar üç parçadan İbareti Bunlardan birinde "Yap", öbüründe "Yapma" yazılı idi. Üçüncü ok da boştu. Bir iş yapmak isteyen veya yola çıkmayı düşünen

8 6 İN K L

kimse, bu işin ve bu yolculuğun kendisine yarar sağlayıp sağlayamayacağını bu oklarla anlamak isterdi. "Yap” yazılı ok çıkarsa, yapmak istediği işi yapar veya yola çıkardı. "Yapma" yazılı ok çıktığında, o işi yapmaz veya yola çıkmazdı. Boş olan okun çıkması halinde ise, yazılı ok çıkıncaya kadar fala devam edilirdi,

Ştadiöoca b rfa rla ilgili dUmfeth g ö r ^ tftl ortaya koyalım. 3öflia da te n te yapman», yapfananB ve bunlara inanmanın ne olduğunu açıklayalım. BHîta bunlarda, insana g M olan hususları bilme ve öğrenme çabası yatmaktadır. O halde İnsan: gaybı yani kendisine gizli olan şeyleri bu ve benzeri vasıtalarla bilebilir mi? Önce bunun bilinmesi lazımdı!' Gaybı yalnız Allah bilir, insanlar gaybı bilemezler. Bu ta u s hem Kur'an-ı Kerim1# ve hem de 'Peygam beriffiiıin sünnetinde Bale e d ilm iş tir. Bu .k iftu d â kl â ye t-i kerimelerden b a zite şaskrtte "Sayhaı sanshtefte O'nun katıflt' dadır. Onları, O'ndan başkası bilm ez/f En'am, 59) "ÖeM, §Ökteıte:V eyerde:Altt:fite başka gaybı.Mmsebitaez, (N sal, 85) "G aybın anahtarları A llah'ın katindadır” demek, gizli olan ve duyu organları ile algılanmayan şeyleri yalnızÂllah bilir demektir,


| ekke müşfikleri zaman zaman' Peygamberimizden gayb île ilgili hususlarda bi[§p iştipjsrdı. Allah Teâlâ. onları bu konuda- uyarmasrnr Peygamberine emretmiştîK *(Ey Muhammed) De ki, ben size Allah’ın hâzineleri benim yart'imdadır demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Bize beri, bir «değim de riemiyonm Ben .sadece bana vahyoiuöana.uyatıft * (EriarmSO) Görülüyor ki AlftlsTetlt Peygamberine iiç şeyin kendisinde bulunmadığını söylemesini istiyor. Bunlar da, Allahhri hazfnelerifîftj yarımda almadığı, gaybı bilmediği ve melek olmadığı hususlarıdır. Peygamber olması, gaybı bilmesiftl genettmez. Başka bir ifade İle gaybı bilmemesi Peygamber olmasına zarar yermez. Ancak Allah tarafından kendisine bildirilmiş olanları bile b in "(Ey Muhammed) De ki: Ben kendi kendime Allah'ın dilediğinden başka kendime fayda ve zarar verme gücüne sahip, değirim. Ben eğer gaybı bilseydim daha çok hayır yapardım ve küftük denilen: şey yanıma uğramazdı. Ben inanacak bir kavme müjde veren ve onları uyaran bir Peygamberden başka biri değilim*::(A 'raf, 188) Peygamberimiz, kendisinin gaybı bildiğini söyleyenleri ,daha doğrusu bilmesi gerektiğine inananları daima uyarmış ve gaybı bilmediğini söylemiştir, Kıyametin ne zaman kopacağı gayb ile

m

ilgili bilgilerdendi. Nitekim Kur’an-ı KeıiffMe: "Sana, rte zaman kopacak diye kıyamet vaktini soruyorlar. De kî: Onun bilgisi yâlnızca Rabbimta katindadır." (A'naf,187)

Ayeti kerime ve hadisi şerifler gaybı , kıyametin ne zaman kopacağını, gelecekte insanın ne gibi olaylarla karşılaşacağını Alahtan başka kîmseöîri Klemeyeeegilî ifâde etmektedi. Kehanet ve falcılık bir nevi gaybden ve gelecekten haber vermekfıf kî, bu ayeti kerime ve hadisi şeriflere göre mümkün degildft. Böyle olunca bunu sanat haline getiren kimseler, yani kahinler ve falcılar, insanlan aldatmakta ve bu yolla çıkar sağlamaktadırlar.

(Ey M uham m edi De ki, ben size A lla h 'ın hâzineleri beninK yanım dadır demiyorum. Beril gaybı da bilm em . Size ben b in jn e le ğ im de demiyorum. B e rJ sadece bana vahyolunana uyanm.'" . (En'am, 50).


Ali Nihat Tarlan: Altı asır bir milletin ruhu üzerinde şekillenip ona hâkim olan kütüphaneler dolusu eser veren bir edebiyat incelenmeye değer ve bu neslimiz için mu­ kadder bir vazifedir sanırım. İyice bilmeden s a th î bir görüşle bu s a n a tı m ahf f î L n V A kûm etmek, JL \ fikri bir faciJ adan başka bir şey de-

anzimat Dönemi'nde tüm Batılı türleri benimseyerek denemeye çalışan Tanzimat sanatçıları eski türleri bir kenara bırakarak daha geniş ufuklar açtıklarını düşündükleri yeninin heyecanı içindeydiler. Döne­ min siyasi ve sosyal olayları göz önüne alındığında bu doğal bir gelişmedir. Bu değişim ve dönüşüm içinde klâsik edebiyata yani dîvan edebiyatına eski iı'gi gösterilmez. Tanzimat Dönemi sanatçıla­ rının yeni edebiyatı inşa etme yolunda eski edebiyata karşı saldırılarda bulun­ maları dönem koşulları içinde de­ ğerlendirildiğinde olağan iken; günü­ müz koşulları içinde eskiyi reddetmek, divan edebiyatına muarız olmak doğal kabul edilecek bir gelişme değildir. Divan edebiyatı araştırmalarında yetkin isimlerden olan Ali Nihat Tarlan bu konuyla ilgili görüşle­ rini şöyle beyan ediyor: | “Altı asır bir milletin ruhu üzerinde şekillenip ona hâkim olan kütüphaneler dolusu eser veren bir edebiyat ince­ lenmeye değer ve bu neslimiz için mukadder bir vazifedir sanırım. İyice bilmeden sathî 'bir görüşle bu' sanatı mahkûm etmek, fikri birfaciadan başka birşey değildir.” Edebiyat içinde doğup büyü­ düğü, kendini meydana getiren toplu­ mun bakış açısını, dünya görüşünü yansıtır. Bu yansıtma eserden esere az veya çok değişim gösterebilir. Divan edebiyatını da onu oluşturan toplumun zevk, estetik ve yaşayışını, dünyaya bakış açısını yansıtan bir ayna olarak, baktığımızda daha doğru değerlendir­ melerde bulunabiliriz. Aksi takdirde dîvan edebiyatı için Arap ve İran edebiyatı zevk ve tesirinde kalmış bir edebiyattır, söylemiyle kısır bir genellendirmeden öteye

T

gidemeyiz. O sm anlı sözünü ş iirle söyleyen bir toplumdu. Biz de bu yazımız aracılığıyla sözünü şiirle söyleyen toplumun şairlerine ve şiirine değinmeye çalışacağız. Böylesine bir zarafeti hayatın, kim alanlarına yaymış bir toplumun estetik zevkine varmış olan Yahya Kemal Beyatlı, divan şiirimizi estetik seviye bakıcından diğer bütün güzel sanat dallarımızdan daha yüksek seviyede bulduğunu şöyle ifadelendiriyor: “Daima.bu itikatta bulundum ki AvrupalIların anlayamadıkları eski şiirimiz, anlayıp sevdikleri hatta bize

sevdirdikleri'diğer sanatlarımızdan mesela mimarimizden daha yüksek bir kıymettedir.”

Divan ş a irle ri ş iirle rin i sadece o dönem için yazmamışlardır, onların şiirleri kendi zamanlarının çok ötesine seslenir ve 16.yy şairi Bâki’nin de dediği gibi: “Bâki kalan bu kubbede birhoşsadâ imiş...” Sözünü şiirle söyleyen toplumun şairleri için şiir, kuyumcu titizliğiyle anlam ipine söz incisini dizmektir. Şairin anlam ipine söz ■içcişjîrf dizebilmesi için ğelenek içinde yoğrulması gerekir. Çünkü şair geleneğin şiirini söyleyecektir ve divan şiiri geleneğin şiiridir. Bu gelenek OsmanlI’dan evvel de var olan bir şiir birikim ine dayalıdır. Divan şiiri,-: İslamiyet’ten önceki Arap toplumunun şiir birikimini önce Müslüman Arapların sonra da Müslüman İranlIların geliştirerek OsmanlIlara devrettiği bir anlayışın lifürfudfir. Bu şiir, İslamiyet öncesinden başlayarak yakın bir zamana kadar süregelen bir kültür ve medeniyet birikimin ürünüdür. Divan şairi geleneğin geniş kültürel birikimine vakıf olduktan sonra özgün ve yaratıcı olabilecektir. Divan


5 Ö d ݧ ttt# s le % f i i j anı ^ ç ^ rfc ijtn Ş tır.-’ .^ ^ f^ T n ^ ş ıı» a j|fc p â k sanatın- dı-şm^ m k^sâ û ^ A £ e n a y ilin E lifin i

hünşr^Wlr, ^ u n l ^ f t o - ^ e . f e ^ şerife,:

jiiyahtardâ, h u n e ^ ® n % Ç )S ı^ i® fip ttıW ^ r l ^ ş u P İ p i i- ^ î ^ ^ R jr ^ T O Ö ^ ı hüner; p t e t j h % ^ |tl t o ı f ^ p ', J ı İ J r t 'f j^teer;se; ‘f m m e f ^ p ö f e r e r ^ ı S M ş r ^ r t M & n

®S§}-! Ihn®1?'

f is § if w

& im k â n i:â r a T m ş ’p f l |

;çeyrCşnde^r ıfe ^ıI|tftp ^W u p ^Â l f e S a B ra y B S p

içinde bin dünya kurma çabasına girişmişlerdi^ Bunu yaparjcın\ortakj _| mecaz ip Hstfeplljri’, * l r-küflahmışlardır.’ ^ jB t a ^ ^ p a ı ş S ^ ınuıf^1 :(te ‘ J p I Ş İ p S çe şid â d |{]V iin a « ı|la r^ kadar tâ|ııar|^olmak,

Tâıî-Lrhupeç- ırta'B$£t-er6^)i, ^ ffiS rriJ s te fiî1 llİi8 i|'fS fiB )? W MSpfe- H İ İ I Î ki Ik ^ i-fflA p -H M ^ tf™ !^ ^ ner0i8p3Çtec: mazmunları gibi ja m taB ■yft]M « tf|ıiid tr:^ •' -j •^-y jtz m a ia J p ftîe ft^ ^ ıid e Divan şairleri, f l | r i p | p ^ E T<i3OTiya başladı^ dem ef <16 Isı anlayışı SÖzfcJp jE janaTOk t t ^ ', jİİ^ Ip fj b i r . - Ö Î İ ^ ^ b i r _ ^ ^ J r t f t i ' fa ta life m ^ t ^ la d ir iiü f l^ i^ » t aNafe ^ B ’f t İ M İ '- ^ İ İ İ k ü ltü rü M t îneeföj/e ıfe o p e n ^ Ila ffrii^ a rA iî^ iB to b iln ^i,.-o n t^ özüftjs^ıesi'- ğgrejyförr getirice divaB.%Hrln s ir d r J if T O ş w n i^ ^ M # ii^ ^ w l^ r e im ^ lr k lğ tâ İjM ü fe fâ ı l m e ^ ^ i i , ^ C f e f t ı % p ^ î i^ i t # | e ^ # edıySr:-*»

S jfS lg if k

liW v M i|M fg

,sa % ^ e w jfe e ^ fc î9 iI^ 3M Ş n t ^ | t ı ı . ^ f f l i ® f t yanj İ ^ K H M ı ı t f B 8)

â ^ ı d ^ e r ^ e ^ K % s io î'fi|^ |^ i^ p ^ ta fâ c s e ^ ç g ^ İa n ^ ifn a n tık ile duygunun a y n lilA ^ ^ J ^ I^ ^ ^ ^ fir ile r id ir .”

sözle çok şey anlatma böylece bir beyif>

a i a ^ y l- :

lf§ |3 jf&

r Ditfanşaiîprt,- ‘ «£ n|azmûnlarlal'az g

“ Divanjâî, s s S t ^ ^ ^ t y p e s t e r f in iz e ‘koyduğif ^ ^ m # î ’^ ^ İT O y s ^ l't t | 'j3 f e f ^ p ^ re H Ç İlâ lte Ş tc ^ aydm m a-ife'daf.

na i t f f p diManlâptrafe,^ işlfîmed isterindi,î kantar" î ^ n | i ( ^ ® açiljnışsa e te ^ n ’Adilen k.ensk'

dünyasına $irîyprtwr-Çe?İt|j famanfaj'tiaJ ■ feşiS ft^S ^^toieje e ö ro n m l^ g ^ ifi^ ' jnakaPMs^itfMptara if iu î™ |'J ^ ® f e r birkpjf # t® . fpl^jSg iler(s^:® J | ^ ^ ^ f ® î | f , ‘# ji§ R düzenleneceği1: y l i i f n ih a im S g j p ire' sıralandırmalar içinde yer alacağı gelenekçe < ^ fe ^ ff^ İK B m ış J|INfc ;j9arg^ j t e f l » h . İp . I ^ İ W i ü f f f l | ( â ^ i i | p r e Jşff

(dözefr3|kıeh^n®ı^beifa'goıe:1efeleyen ıçe^esşrjii^n-|jf^eQbariyefdfe{ecesi'Bde: y z;M İtf e w » d a ( ^ ^ p İO T l^ ^ J t^ la r a k d a Jyenu^emrİT^^S' bazı. © ellü p yl& ^ lJ fn B fTroelerine; tesir, etmiştir. D iw r ^ iW n ^ t w ® Ü sırayı a j^ m f i n i gibi p 5B % {tM frf^ ndeıfpr ipkipî, hadiselere dair söylenmiş tarih manzumeleri gelir, ^ e f e ^akîjy ia ^ r i^ â M İ İteot nazım ş e lf fe ğ M i^ N K L İ8 9 •■


Burada da yine geleneğin gazellerini kafiyelerinin son harflerine alfabetik olarak sıralamak mecburiyetine uyulur. Gazellerden sonra şairin küçük çerçevede yer tutan rubai kıt'a, nazım, lugaz, muamma, müstakil beyit veya mısralar, yer alır. Kasidelerle başlayan divan . - böylec^, fıa îlğ ş IIM a 'n , efS:.fttlfü|l ile sMİsdEnuş

belli bir kesimine karşı tenkit ve hücum taşıyan manzumelerdir. Bunun en güzel örneklerinden birini verdiğini düşündü-' ğümüz Taşlıcaîı Yahya'ya da bir vesile île değineceğiz. Divan şa'i^Taşİıcâİı 'Yahya. Şehzade Mustafa?® katli, üzerine yazdığa .hîeşftüE.ıiilerSiye^ıifeîlilteıdar ve çevreslr^ karşp a ğ irjt|a m îa r içerdiği - İçin 'dıvarMrıâ koymamıştır. Prof. Dr. Atilla Şentürk “En Hazin Mersiyenin Şairi: Taşlıcaîı Yahya Bey’ başlıklı makalesinde bu konuya değiniyor: “ Şehzade M ustafa'nın idamı esnasında kendisi de ordu mensubu bir asker olan Yahya Bey, hayatını tehlikeye atma pahasına samimi hislerine tercüman olan meşhur mersiyesini yazmıştır. Şair; şehzadenin ölümünü, öldürülüş sebebini, çevrilen entrikaları ve bundan duyduğu

o p -H 3

: Klva fi I a r d a , nazım Ş ö k fie Ş |iır â ® J İt

b a k ıA m M n § i|y |Iİfe fr r.?l!2^iİe¥bİru!İ|M i|''âSa|M ' H v â rO ıra s ıy ift kişide^ ■utefKb-ifeend, terci-i bBnd ve - A uS âçnratfeM pjM laû'fflj'

dJSffl" M kibaTf' g ittikçe ja f f la ö b g ç ir ç e v e fîe İ rubai-lâfa, hazmın peşi sıra r -'ffıüstakîl. beyit ve mısralarla safta erer. • Bir dîvan, şairin edebî hayatının hemen hemen erken Bir devresinde değil, zamanın getirii|i bîr BiMım şonflnda çok daha ileri bir çağında meydana çıkmaktadır. İ r divaft/böylece varsa mesnevileri dışında pir ştİifc'te^Ş tboyunca yazdığı şiŞleri ' tPplayaft fefc-kiftpjlmaktadıı® Divan, şairin ■ eski ve y e ç ftu fit , ş f e i« ı Tpphafaza ' t^ ffe d e r B r §sî|îı ijirietfb eB riie n'teıfip ve çerçeve İç in d e '^ la y a n ' divanlara

d e îtft teessM i dile getirmiş: şehzade hattında yazılan mersiyelerin JîçMfiçte görülmeyen şafrTMpt ve cesarete İH İt® S ffliy rM fc 'fflrre m Suttan’ve Rüstem Paşa'ya duyduğu öfkeyi yer yer açıkça ve :ü s ta c a ^tk a re tfe rle ifade e|m*kt.en çekiflmehiştitS ” , Mededmieted'btıîİhânûn yillldî |îr yanr Ecel CeplerHâlît- M u s t a f â ; . VJmdâî! Eyvâffiar olsünt Bu pihartitf bif ya n jyiıîtP [zira] ölüm eşkıyaları Şehzade Mustafa'yı yokkfflfpr. ^ T ro re tte p dfvât£ deçîr, ŞfrtEnevGudu* tam1 Hatâsı gayri nJjagyeft günâht- riârröjj|p r Ifd iv a ft :îTftydaftI:§eİEffieye ptB|teaylda Zihî şehîd-i saîdı’w i î f e h :-firıazlıftmr , olrhayıp; MçÖk rf:hac{m ^dte|M ^â buna Şuçu.belimizj&nahimaiumde§1Iî “dîyaftçe^denlfi»' Û lv a n :'ja ]|j« fi’.:bazi Ne kiitlü bim şehit ve ne Öüyülikuiıtae şi i rlerihifcdi vaniarf®a a iîn a d ıIİirj;M uğramış bir şah/. görüyoruz. Bunlar daha ziyade devrip, teri' gelem birtakım, şahsiyetlerine, cemiyetin .V ...9 0 İ N K U '

Bir iki eğri fesâd ehli nitekim şemşîr Bir iki nâme-i tezvîri kıldı katline tîr Kılıç gibi eğri birkaç fesatçı, birkaç •Sahtej me,&bu''lfebzad6yj* öldürmeye ok ğTlilıifeûdıliâir^" İ& fim J B î tefrişi txlî aceb Ki ^ h rtâ jîy ğ it r se»aw Ömer-meşreb' _ Ömer tabiatlı bir hükümdar oğluna kıysın... Acaba böyle bir işi kim görmüş, kim işitmiştir? Geleneğin izinden giden divan şairinin bu çerçeve içerisinde kılı kırk yararcasına divanı oluşturacak seviyeye nasıl geldiğine kısaca değinmeye çalıştık. Divan şairliği derin bilgi birikimine dayanan bir hüner ve zekâ göstergesidir ve şairlik dileyenin üstesinden gelebileceği bir uğraş değildir. Gönül meclisinden üfleyerek söze can bah şe de n d ivan şairleri söz alanında en yüce doruğa u la ş m ış la rd ır. D ivan şiirinin son büyük şairi Şeyh Galip'in de dediği gibi: Z a n n e tm e ki şöyle böyle bir söz Gel sen dahi söyle böyle bir söz “ Bu hikâyenin ş ö y le böyle., b ir söz olduğunu sanma. Eğer gücün yetiyorsa, hadi gel sert -d e 'bSfflâ benzer' birsöz söyleyiver.-


Türkiye'de Bir Öğrenci

S erbest K ıyafet Uygulam as Önceden belirlenmiş bir kalıpta sıkışmış insanlar olmamak bizi daha başarılı, daha rahat kılacaktır. Ev rahatlığını sınıf ortamında da sağlayacaktır. atılı anlamda gelişen eğitim sistemimiz serbest kıyafet uygulamasıyla bir adım daha atmıştır. Kimileri bu, uygulamayı yaradı, bulurken kimileri şimdiden zararlı biruygulama olduğunda ısrariı. Günümüze kadar MEB tarafından okullara bu şekilde bir yeniliğin getirilmemesi öğrencilerin tepkisine neden oluyordu. Şimdi bir anda var olan düzeri® değiştirilmesi elbette öğrencilerin ilgisini çekti. En büyük sorunlarımızdan biri oian kılık kıyafet tamamen ortadan kalkıyor. Bu, biz öğrencilerin dilinde baskının son bulması anlamına geliyor.Aslına bakılırsa bir öğrenci olarak ben de bu uygulamanın yararlı olacağını düşünmekteyim. Bu şekilde derslere daha iyi adapte olabiliriz. Dışarıdan gelen bîr zorunluluğun içinde olmayacağız. Önceden belirlenmiş bir kalıpta sıkışmış insanlar olmamak bizi daha başafllı, daha rahat kılacaktır. Ev rahatlığını sn jjf ortamında da sağlayacaktır. Ben bu metnf yazarken tek bir görüşü okuyanlara dayatmanın yanlış olabileceğini düşündüm. Bu nedenle bu uygulamanın dezavantajlarını1da eklemek İsterim, Çevremizde bu işin olumsuz yönlerin® daha fazla olacağını savunan bir kitle var. Örneğin öğrenciler arasmdasjnıf faikının olacağını düşünüyorlar. Eğer eğitim sistSmiffiBPfeğiştiriyorsakdüşüncelerimizi de değiştirmeliyiz. öfgti dışında ilkokuldan üniversiteye kadar bu sistemin igMujanması orada da böyle sorunların ortaya çıkmasına Pneden olmuş mudur? Yoksa bu sadece bizim ülkemize yönelik ybi/ A niyet midir? Bîr kesim ise bu uygulamanın veli, öğrenci, r ûjmljfon#trmi,Ve okul forma sektörü açısından birçok sorunu

B

beraberinde getireceğini savunarak birtakım sayısal verilerle, maddi zararın daha fazla olabileceğin) ortaya koymaktadır. Peki, acaba bu sorun da halkın okulları bir ticarethane olarak görmesinden kaynaklanıyor olabilir mi? G e ç e n g ü n okuduğum bir gazete haberinde öğrencilerin okul formasıyla giremediği kahvehane, bar, internet kafe gibi olumsuz örnek oluşturabilecek yerlere rahatça girip çıkabileceğini dile getirmiş yazari, Böyleee öğrencilerin kötü alışkanlıkla? edineceğini vurgulamış, Oysaokulforması üzerinden kurulan baskılar yok sayılıp öğrenciler olumlu davranışlara yönlendirilirse bizim hayatımıza ışık tutulmuş olur. Bu olumsuz düşüncenin de ağır yaralara neden olamayacağını] düşünüyorum. Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personeHftMık-kıyafet yönetmeliği incelemesinde tam olarak uygun görülmemekte bu sebeple serbest kıyafet sistemini uygulamayışı memurların özgürleşme ve demokratikleşme hareketine ışık tetmamaktadır, Tekirdağ genelinde hafta içi bir gün serbest kıyafetle okula gelişimiz idare tarafından herhangi bir sorun teşkiHetm em ekte, bu sistem i kolaylıkla yeğleyebildiğimiz! göstermektedir. Ve bu uygulamanın bu şekildeilerlemesirii tüm kalbimle ümit ediyorum. Son olarak okullardaki tek tip giyim tarzı yıllarca eleştiri konusu olmuştur, Bunların hepsi birtalebin neticesinde atılan adımlardır. Herkes tarafından fafkiı görüşlerle d jş getirilse de uygulamada ne gibi sonuçlar doğacağım bilemeyiz. Bu yeni sistemin oluşacak olumsuz düşünceleri çürütmesini dilerim,


AIman ÖtjRENCİlERİlN dİN (JersIerİ olduğu saatİ eröe; Türık ÖğRENCIİER VEİİUrİN dîlcIvCEsiyİE TüıtkcE ve TÜRk KüItürü dERslERİNE CgİREbİlİyOR CİRMEİİ İSTEMEyENİHl İSE İMSİ<A bİR EdüNÜqE

yÖNİENdİRİUym T\bi t i VEİİLerİN TERCİhİ AqııdıkİA T ür Kçe •Yani VEÜn İN

duyARÜbqiNA bağlı. TÜRk ö^ietmenIer lunÜM I SAqİAMAk İÇİN VEÜyfe SÜREİdİ İr t ü m t içİNdE o I m a Iç bİR MİsyONER Cgibi ÇAÜŞMAk duRUMUN(İA.

t ü S " O

c

?

m

Almanya'da Türk öğrencilerin okuyacağı Türk okulu yok.Onlar Alman okuibffna devam etmek durumundalar.Türkçe ve Türk kültürüyle bağları velllem duyarlılığına ve ülkemizin çabalarına bağ lıAm a bu da U r yere kadar etkili,. B

ilindiği gibi ülkemiz yurt cışınca yaşayan vatandaş ve seydaşianmı-

zm çöeukiannın eğimine yardamı olmak amacıyla birçok ilkeye öğfejmen gönderiyor; Türkçe'den Türkiye'den kop­ mamaları için çaba sarf ediyorlar. Onlar beş yıla kadar orada kalabiliyor. Kıbrıs,

Almanya başla olmak üzere diğer Avrupa

m p

ve TGrki Cuftiu-riyetteri sayabil!®. Ben ce meslek hayatımda KKTC(Kuzey Kıbrıs

m > 0 1

m w r a

c

öts

Wm " O

^ . =

3 1

U 0

Türk Cumuriyeti )ve Almanya olmak üzere bu şansı Ki defa yakalayabilen öğretmenJerdenîm.Şansltytm ciyorum,Çünkü; gittiğim yerlerde iJJt başlarda zorluklar

yaşasam da bana hem öğretmen hem de bir insan olarak paha biçilmez tecrübeler kazandırdığına inanıyorum. Ayrıca yaşa­

nan bu zorluklar b» işin tadı tuzu olarak görülmeüülnsan bu ülkelerde kendini daha İyi tanıyor, kendi okullarını,öğrencileri ve kültürünü misafir olduğun o ülkeninkilerle karşılaştırma imkanı buluyor, kendi toplumunun iyi yönlerini, eksik kaldığı alanları somut şekilde görebiliyorsunuz. Böylece aslında farkında olmadığımız ama başka­ larının sahip olmak için can atacağı değer­ lerde daha net ortaya çıkıyor. Bunun ya­ nında birçok önyargıdan sıyrılmanın rahat­ lığını yaşıyorsunuz.

a >01

Altes 9 2 İN K L

Almanya ve KKTC (Kuzey Kıbns Türk Cumuriyeti) bir­ birinden çok farklı iki ülke. Birisi Tavrı) Vatan dedifl* mîz soydaşlarımızın yaşa­ dığı »diğeri ise her açıdan dünyanın en gelişmiş ilke­ lerinden bfrisi.Tabiki bu İlkelerin bu yönlerini okul­ lara w ; eğitim alanına Öncelikle bir yere gezmeye(tatile)gitmekle çalışmaya gitmek çok farklı.Sokaklannda yürümek otelde kalmak, birkaç müzeyi ziyaret vb. etkinlikler belki bir intiba edinmemize yardımcı oluyonAma sosyal dokusunun içine girmeden o toplumu tam olarak tanımak mümkün değil.Okul ve eğitim bu açıdan biçilmiş kaftan ,bu iki mefhum o toplumun kalbi ,aynası.Devletin işleyişini,eğitim sistemini,aile yapısı .toplumun yapısı gibi temel olguları daha iyi tanıyorsunuz.

yansımalarını açıkça görüyorsunuz, ülkelerin tarihi,kültürel sosyal yapısı,ekonomik düzeyi ve eğitim sistemi okul ortamını ve öğrenci öğretmen ve Veli davranışların önemli ölçüde etkilemekte. Ama nerede olursa olsun öğrenci psikolo-jisi tanıdık. En sevilen anlar tatil, teneffüs zili, boş ders vb. zor dersler (örneğin mate-matik) sınav stresi, gıcık öğretemenlerf!), o Gymnasium-Oldenbıırg bana taktı(i) gibi kavramlar,

a rk a d a ş g ru p la rı, o lum suz bir davranışına(kopya, sigara vb.) şahit olunan öğrencinin tepkileri çok farklı değil. Kıbrıs,1571 de fethetme-mizden sonra Anadolu'dan soydaşları-mızın yerleştiği bir yer olmuş;1878 de İngilizlere terk etmek zorunda kalmamız-dan sonra sıkıntılar başlamış.Adayı gasp etmek İsteyen Rumların yıllar süren baskı-larının ve sömürgecilerin etkilerini toplum-sal yaşamda ve okullarda hala görmek mümkün. Edinilm em esi gereken tecrübelerden birisi herhalde yabancı egemenliği ve azınlık psikolojisi. Rumların Türk köylerini ablukaya aldığı ve bazen mecburen yolculuk yapmak zorunda kalanların yaşadıkları acı bir hatıra olarak kalmamış, etkileri hala devam ediyor.

”Kindergarten” denilen ana okulunda Türk öğrencilerin ana dili Almanca oluyor.Yani bir Alman gibi düşünüp konuşuyor.”Yani ağaç yaşken eğiliyor(!)”Bu belki uyum için güzel bir şey ama uyumdan çok bir asimilasyon süreci işliyor.


OrcİA bİR SES VAR, LZAİİTA O ses bizi m sesİ(vıizdİR. DuyMASAİİ dA, TINMASAk CİA O SES bİzİM SESİMİzdİR. (A.K.T)

Yurt Dışında Öğretmen Olmak öğretmenin Almanca bilmesi önemli. Burada Almanca3i bütae soytetaek EgEıı akla karayı seçerken: orada ainiftia on tane Almanca konuşan çlkilatağdffflıe çezaşı üırdi; Ana dil olmadan B saöıft kendi küitü rifie bağını sûrdtemesi ve a id ip fÛ devam ettirmesi imkansız. Tabi ki çocukların bunun bilincinde değii.Bu açıdanTürkçe

’t o b m K rİsk M "KıbRis,LEİkoşE, MağosA,ab la vEyA ne hAbER?" diyoRSA o Kı bmslı dEğİldİR-ONUNyERİNE oKıpRis,l_EfkoşA,IVİAqusAr l ApİA,NApAN bEEjARCİAŞ? " SÖzlERİkuUkURdAÇINlAMAll. ÖqRENCİlERdEN,“ARİ<AdAŞI eLeI<TRİ k i EpTİ", "ARAbA bASTl","ARAbAboRubASTI (koRNA çAİdı)"zAyıFAldıqı ZAMAN ÖğRETMENI U YaA İU IM yA,AdAMA bAk"qibi

I ilAdı

\

Ö nB lffi lÜ Ş fİ! aM â

Kıbrıs ağzınp farklı bir radı ve vurgusu var. Örneğin -yor (şimdiki zaman] ekini ve: soru eklerini (»■ mıtrtî,mu,ıat] lulİMmaztar, Önua yerine; fifdırîm ,. oynarım ,ödev yaparım. Sorular ise.eve gİdeflf|Ey§ mi gidiyorsun?); Çay isten?(Çay mı istiyorsun?) gibi devam edip gider, Çocuklar b life riy lg kavga eder gibi konuşuçama kolay kolay fiziki bir temas olmaz. f c t e r s iie sınavı almadığı Ig h dershane paralel birokul yapılanması yok. Adada çok sayıda üniversite Üduğu için sorun yok. ÖğflncillM temel hedefi yazıklardan iyî not alıp sınıfı geçmek. Her dönem iki yazılı haftası vara bahalarda her gün iki yazılıya girip eve gMfltfor. Okui İçinde ailesi T tA iye 'd e a gelen çocukları davranışlarından anlamak kolay. Örneğin,‘Yavrum bu tarafa g eçm eyW dediğinizde. Türkiye kökenli öğrenci Teki öğretmenimi Diye karşılık verirken Kıbrıslı öğrenci "Nişin geşroem?"dip tepkisel davra­ nabilir. Bu noktada "Davulun sesi uzaktan hoş gelir," atasözünü hatırlatmak

İS ;

« ta . Yani bazı şeylerin gözümüzde büyüttüğümüz gibi olmadığını, anlatılanların ve duyduklarınızın aldatıcı ö liığ ao u görüyorsunuz. Örneğin gerek, Kıbrıs g e rg is e Almanya 'da Jjgtizee eğitifjfı ileri düzeyde olduğunu herkesi Ingîbeyi bîkliğini zan ederdim. Ancak tam bir hayal fenliığı. Bizden bir fark yok. Befleöroelfemıralamakmüırtiin.Ö ğrenciler, Almanca konuşup .Almanca düş8b tf« iar.|lte tffie lm yetersiz ve sözcüklerin ve ifadelerin ne anlama geldiğini tam olarak lü S y ö rlIiî'B ir# ancak ® fı kültürü atmosferi içinde gerçek, manada ö|ı«iebffl|Q tm tşf8fr kez daha onu tecrübe etlmt ilkokul üçüncü sınıf ö ğren ci sin e B - Oğl u m P d iye seSlendiğîn®de üze ;"-Aaa sen benta bab am ısın k i? !!" d iye tep ki gösterebiİŞÇûk ağır bir küfürlü sözü ne rahatlıkla kullanabilir, Çünkü ne a nla m a g e lâ ifiM tam o larak bitaezYSntea kızınca söylenen bir serzeniş olarak algılamış.Önce sizi aralarında Almanca konuşarak denerler .0 yüzden oraya giden:

eğİİfh sisteminde yok, notla geçmeye etkisi yok,yani kurs mahiyetinde. Çocuk zaraanîirti gelmicem senb dersine “diyebilir. Bir keresinde susması ;içta uyardığa m bir kız öğrenöf-fte: bağttiyorsun gerçek öğretmen gîM M iye ta rş jfrl vsrmîffLDöğHÎ olarakAlmanca dersler daha önemli. Almanya'da ||rg n « lh r dördüncü «mftansonra öğretaenlronkaranna bağlı olarak yonfen^M Iyor. Bu yüzden ilk dört yıl çok kritik ve bu aşamada e iiils a d ikta® ılınan n ö tta la r d a n i n a.mİ İs i v e l i duyarlılığı.Bu sürenin sonunda yapılan değerien-dirmeyle;"Sen ânsak s e lM n S I l ı l ı f i kadar okuyabilirsin. Sen Realsstafe sen %mnasiu®:(e.n iyi okul) gideceksin!* deniyor. Gymnasima gitme tavsiyesi alan öğrenMab önü acık.Yani her aşamada her şey okul başarısı bağlr.O yüzden öğrenciler bizim ÖğreMİtef kadar teşt şinavıM aşina delilünZateftlst sıhavara-cı alarak başvurulan bir tümîfc.dgğii.Seneilftte ekip ve proje çahşmsianna. .yaparak öğrenme konusuna t e m veriliyor. Sanfdğı gibi öğretmen ve öğrenci o kadar yüz göz değiLSayağp bir hjyerarşfvar:

Ama bu sisteminde kendi i^nde W çok sorunu var. Yani davulun sesi buradan duyulduğu kadar güzel değil. Bökese gezip görmeyi başka kültürleri tanımanın bir lüks olmadığını aksine bir ihtiyaç olarak görmek gerektiğini söylemek istiyorum. Ama gitmeden önce oranın tarihi, coğrafyası ve kültürüyle ilgili ayrıntılı bir bilgi edinmek uyum sağlamada.orayı anlamada ve birçok sorunu aşmada yararlı olacaktır.

'Bir dil ancakdilin kültürel atmosferi içindegerçek manadaöğrenilebiliyormuş”. Bir kez dahaonu tecrübe ettim. İlkokul üçüncü sınıf öğrencisine Oğlum!” diyeseslendiğinizde size Aaasen benimbabammısın ki?” «tiyetepki gösterebilir.

NKLİ93


Geceleyin istavrit avlar gibi orkinos tuttuk, yaklaşık 120 ton çektik. Gece saat l'e geliyordu. Ağlar hala orkinos doluydu o kadar sıkıştılar ki ağlar yırtılacak gibi oldu teknenin içi taştığı için tekneye de alamıyorduk ağdakileri ben de aldım elime kancaları atladım denize tabi çok değerli o zamanlar ondan atladım. Taktım ağızlarına kancaları 2 saat filan teknenin peşinde sabaha kadar götürdüm onları. ürkiye de balıkçılığın önemi ne gibi soruları çok sık duyarız. Etraftan duyduğumuz kulak dolusu bilgiler ve coğrafya derslerinde gördüğümüz ekonomik amaçlı bilgileri bir kenara bırakıp denizciliğin ve balıkçılığın Tekirdağ’daki liderleriyle sizin için çok güzel mülakatlar yaptık. Bu mülakatları size sunmadan önce balıkçılıkla ilgili birkaç bilgi vermek istiyorum. Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili bir yarım ada olmasına rağmen balıkçılık sektörü ülkemizin değersiz ekonomik kaynaklarından biridir. Bunun sebebi yanlış ve zararlı avlanmalar, yetersiz devlet desteği ve çevre kirliliğidir.Türkiye de olumsuz koşullarda yapılan balıkçılık da ekonomik anlamda istenilen katkıyı verememiştir. Ülkemizde Karadeniz ve Marmara bölgeleri dışında balıkçılık alanında gelişmiş bölgelerimiz yoktur. Marmara'nın denizcilik anlamındaki en önemli şehirlerden olan bizim şehrimiz Tekirdağ'dan önemli mülakatları sizlere ... 9 6 İNKL

T

sunuyorum. İlk röportajımız Liman balıkçı barınağının efsanelerinden Marmara denizini kurutan adam olarak bilinen Rubil lakaplı Ömer Kurşunla. Ömer Reis ilk sorum Tekirdağ'daki balıkçılıktan memnun musunuz? -Tabii ki de çoğu balıkçı gibi bizde bereket versin deyip geçiyoruz ama istediğimiz verimi alamıyoruz.

Ekmeği bölüp yiyenlere, hamsiye gönül verenlere, Orkinosu bol hayallere

RASTGELE!

Peki Ömer Reis büyük teknelerle sandal balıkçıları yarışabiliyor mu? -Eskiden bir yarış vardı ama günümüzde devletin koyduğu boyutla ilgili olan yasaklar sandalları korkuttu adamlar denize çıkamıyor. Yanlışlıkla küçük balık tutacaklar diye korkuyorlar. Ömer Reis, sandalların korktuğu gibi sizi de sıkıntıya sokan durumlar var mı? -Aslında ortak korkulanmız var yunuslar gibi bize büyük maddi sıkıntılar yaşatıyorlar.

M arm ara'nın Efsane Kaptanı Rubil Ö m er


Sezon ortasındayken bir gecede ağları paramparça ediyorlar bu yüzden yeni ağlar almak zorunda kalıyoruz buda çok büyük masrafa sebep oluyor. Reisim, trolcülük hakkında ne diyorsunuz? -Trolcülük çok kötü, asla olmaması lazım. Zaten yasak ama hala yapanlar var. Ama Tekirdağ çevresinde kalmadı gibi bir şey. Denizin dibini kaldırarak yumurtlama döneminde yuvaları alıyorlar, Bu da sezondaki balığı çokazaltıyor. Ömer Reis size gelecek olursak sizin için Türkiye'nin en iyi on reisinden biri diyorlar ne düşünüyorsunuz? -Yalan atmışlar. Zamanında çok para yapan balıkları orkinos ve kolyoz gibi çok tuttuğumuz için adımız çıktı efsane olduk yoksa efsane kim benim. Denizlerde tabi çok anınız vardır ama unutamadığınız bir anınız var mı? * f l sene falan önceydi Tekirdağ a yeni gelmiştim açılmıştık gene geceleyin istavrit avlar gibi orkinos tuttuk yaklaşık 120 ton çektik. Gece saat fe geliyordu. Ağlar hala orkinos doluydu o kadar sıkıştılar ki ağlar yırtılacak gibi iMu tskftSito; içi taştığı için tekneye de alamıyorduk ağdakileri ben de aldım elime kancaları atladım denize tabi çok değerli o zamanlar ondan atladım. Taktım ağızlarına kancaları 2 saat filan tetaıenin peşinde sabaha kadar götürdüm onları.

Peki Reis Rubil lakabı da bu anılardan biriyle mi geldi? -Hayır, Rubil bana babamdan gelen bir lakap 44 senedir balıkçıyım, babam vefat ettiğinde 11 yaşındaydım. Büyük bir, teknemiz vardı amcamlarla oıtak tabi ki evi biririin geçindirmesi gerekiyordu Ben de başka işlerle uğraştıktan sonra 14 yaşında balıkçılığa Rubil teknemizin ismiydi önce sonra bana takılan bir lakap oldu.

Ömer Reis, işini severek mi yapar yoksa mecburiyetten mi? -Yahu biz alışmışız denizlere 40 küsur sene diprum sen dtşün başka iş yapamam zaten karalar yasak bize bu dünyada ömrüm yettiğincede bırakmam işimi.

Ömer Reis'e teşekkürlerimizi sunduktan sonra yoğun bir tempoyla çalışan balıkçılardan Tekirdağ'ın Limanına göre en iyisi olarak görülen Salih Kaptanla kısa bir röportaj yapabildik. Düşüncelerini uzun ve özlü bir cümleyle ifade eden Salih Kaptan bize şunları söyledi: denizlerde çalışan istediğini alır.35 yıldır bu işi yapıyorum hiç­ bir zaman da bırak­ mayı düşünmedim dışandan çok zor bir iş olarak gö­ zükse de severek yaptıktan sonra hiçbir iş zor de­ ğildir. 20 yıldır buradayım. Çok gırgır gördüm ama en çok

şan benim. Onun için Tekirdağ'ın en iyisi benim. Salih Kaptanın keskin kelimelerinden sonra Kaptanın yanında çalışan başka bir Reis olan Selim Reis'le kısa bir konuşma yaptık ire ona balıkçıl ığın orrungözün-deki değerinisorduk: -Türkiye koşullarında durumumuz gayet iyi. Verdiğimiz karşılığı her zaman olduğu gibi alıyoruz. Ama deniz nankördür. Onun için plan­ larımızı sezonluk hazırlarız ki herhangi bir sıkıntıyla karşılaşmayalım. Peki Selim Ağabey bu denizde balık bitecek hikayelerine ne diyorsun? -Yalan hepsi dünyada balık bitmez hele Marmara'da hiç bitmez. Burası boğaz olduğu için akım balıkları dediğimiz istavrit, palamut, çinekop hiç eksilmez ama çevre kirliliğinden dolayı azalmalarolur. Selim Ağabeyimize de teşekkür ettikten sonra teknelerden tezgâhlara indik ve 25 yıldır balıkhanecilik yapan Miraç Karacı'nın eşi ve oğluyla çok güzel bir mülakat yaptık. Onlara balıkçılık sektörünün en zor ayaklarından biri olan balıkhanedlikle ilgili çok önemleri somları sorduk.

İşlerden memnun musunuz? -Yaşadığımız şehir ne kadar liman kenti olsa da bize göre Tekirdağ halkı balık kültürüne sahip değil


Bu denizlerde çalışan istediğini alır.35 yıldır bu işi yapıyorum hiçbir zam an da bırakm ayı düşünmedim dışarıdan çok zor bir iş olarak gözükse de severek yaptıktan sonra hiçbir iş zor değildir. 20 yıldır buradayım, Çok gırgır gördüm ama en çok çalışan b e n i m . O n un için Tekirdağ'ın en iyisi benim."

Sgelenekten gelen hamur işi alışkanlığın-dan dolayı fazla balık tüketmiyorlar. Bu da bize direkt olarak yansıyor tabi ki. Peki, maddi kazancınızın balık bolluğuyla orantısını söyleyebilir misiniz? -Doğru orantılı diyebiliriz. Denizde ne kadar balık bolsa bizim işlerimiz de o kadar iyi oluyor. Şimdi balık az olduğu zaman kıymetli oluyor bize çok pahalıya geriyor. Biz de yüksek fiyattan satmak zorunda kalıyoruz.Ama balık bol olduğu zaman düşük fiyata aldığımız balığı istediğimiz kar oranında satabiliyoruz. Seyyar balıkçılık sizin gibi şirketleşmiş balıkhaneleri ne oranda etkiliyor? -Bizim gibi en iyi koşullara sahip gerek hijyen olsun gerek dondurucular olsun en ince ayrıntısına kadar düşünülen bu balıkhanelerde Sahilin Gözde Bir Lezzet Durağı Yiğiter

maddi yük çok büyük çünkü biz ne olduğu belirsiz o seyyarlardan çok farklı olarak sattığımız balıkları ikinci koldan alıyoruz ve son satış ayağı biz oluyoruz. Bu yüzden en büyük maddi sıkıntı bizde bitiyor. Çünkü satışa uygunluktan ve şirketleşmişlikten dolayı yüklü vergiler ödüyoruz. Bu yüzden harcadığımız paranın karşılığını tam olarak alamıyoruz. Ama onlar direk birinci elden yüzde yüz karia satış yapıyorlar. Bizim halkımız da sırf ucuz diye oralardan al ışveriş yapıyor.

Bu kadar zorluklara rağmen niçin işleri bırakmıyorsunuz? -25 senedir oturmuş bir düzenimiz var sizin ve

bizim de sürekli tekrarladığımız gibi şirketleştik artık bu düzeni birden yıkmak kolay değil ama biz de yavaş yavaş bırakmayı düşünüyoruz. Karacılar Balıkevine teşekkür ettikten sonra son mülakatımız da balıkçılık sektörünün birçok ayağında çalışmış bu sektörün iş adamlanndan olan şu an Güverte Restoran'ın sahiplerinden Bülent Karacı'yla. Bülent Bey balık restorantçılığını bize anlatır mısınız? -Balıkçılık sanayisinin yemek sektörüne dönüşümüdür diyebiliriz. Ülkemizde her ne kadar balıkçılık çok revaçta olmasa da bana göre balık restorantlan seviliyor.

Peki, Bülent Bey kazancınız nasıl? -Ne kadar çok iş olursa olsun, restorancılık işini iyi yapıyorsan her zaman maliyetin yüksektir. Bunu gerek devletin koyduğu balık uzunluğu yasakları olsun gerek denizlerdeki düşük verim olsun gerek kültür balıkçılığının fiyat artışı bizi kötü etkilemektedir. Ne kadar çok kazanırsak doğra orantıda kaybediyoruz. Bülent Bey yazıhanecilik h a k k ın d a ne s ö y le m e k istersiniz? -Yüksek sermayeyle yapılan bir iştir. Büyük teknelerie anlaşılır ve kar komisyonu karşılığında yapılır diyebiliriz. Bülent Karacı ve i t a Karacılar ailesine teşekkür ettikten sonra röportajlarımızı sonlandınyoruz. Elimden geleni yaptığım bu yazıda balıkçılıkla ilgili Tekirdağ halkını bilgilendirmek için bana aracı olan tüm Tekirdağ Namık Kemal Anadolu Lisesi ailesineteşekkürederim ■HjTekirdaaın en nezih I bâfîKîjSRantaların'dan

W BİnFoİanl5u^e^eînin

fşafi ib i.Bülent KAFfAC I llA R


T E K N C L A

o

İ İ

R A b A N iz d e q i ş i k ih T İy A ç lA R iN iz İ ç İ n ş E k il d E q iş T İR E b iU c E k . G ö r ü n m e z b İR e I b u z d o U b lN C İA N M E Ş R ubA T ŞİŞENİZİ SİZE qETİRECEİ<. M ik R o d A İ q A flR IN IN IZ LezİZ y E M E k lE R y A p A b İlE C E k . T A b A q iN IZ r E lb İS E lE R İN İZ VE E VİN İZ k E N d İ

M e t e İ lk E it

TüRksoy

k E N d İN İ T E M İz U y E b ilE C E k . 5 0 y A ş iN d A y k E N k E N d İN İz i 2 9 y A ş iN d A h is s E d E C E k s İN İz .

F İZ İk Ö Ğ R ET M EN İ

NANOTEKNOLOJİ ŞEKİLLENDİRİYOR Yunanca “nannos" kelimesinden gelen ve “cüce” anlamı taşıyan nano, bir fiziksel büyüklüğün bir milyarda biri olarak tanımlanıyor ve genellikle metre ile birlikte kullanılıyor. Nanometre, 5 ila 10 atomun ardı ardına dizilmesinden oluşan, metrenin 1 milyarda biri ölçüsündeki uzunluğu temsil ediyor, insan saç telinin çapının yaklaşık 50 bin, DNA molekülünün ise 2,5 nanometre olduğu düşünüldüğünde, ne kadar küçült bir ölçekten bahsedildiği daha net anlaşılıyor. Ya da bunu bir futbol topunun Dünyaya olan büyüklüğü gibi düşünebilirsiniz.Nanoteknoloji, 1-100 nanometre ölçeğinde fiziksel, kimyasal ve biyolojik yapıların anlaşılması, kontrol edilmesi ve atomsal seviyede değiştirilip fonksiyonel hale getirilmesi olarak tanımlanıyor. Nanoteknoloji, yakın gelecekte tüm dünyanın sanayi kollarına ve insan hayatının her yönüne yön verecek. Nano Teknoloji, Atom ve molekül ölçeğinde özel yöntem ve tekniklerle yapılann, materyallerin ve araçların inşa edilmesini; bu ölçekte ölçme, tahmin etme, izleme ve yapım faaliyetlerinde bulunmayı ve bu ölçeğin bazı temel özelliklerinde" yararlanma kabiliyetini ifade eder.Bilgi teknolojileri ve internet geleneksel-kurulu piyasalarda ve mevcut teknolojik altyapı içerisinde yaşamımızı «değiştiren uygulamalara sahne .olmuştur. Nano teknoloji 'kullandığımız aletler, bilgisayarlar, •••yapılar, elbiseler ve materyalleri değiştirecek ve yeni ürünler, piyasalar \ e yaşam tarzını gündeme getirecektir. Nano teknoloji, yalnızca minyatürize olmuş urun ve üretim yapıları ortaya çıkarmayacaktır; bunun yanı sıra üretim sürecinde kullanılan materyaller atom ve moleküler düzeyde ele alınıp

işleneceğinden atom (kuantum) fiziği devreye girecektir. Almanya bu konular üzerinde öncülük yapmaktadır ve 1 Milyar Dolardan fazla Nano-araştırmasına yatırım yapmakladır. IBM, Fujitsuve Intel'de Nano teknik dâhilinde mikroskobik küçüklükte Çipler üretmek içinçalışmaktadırlar. N A N O T E K N O L O J İN İN GELECEKTEKİ DURUMU insanın fiziksel ve düşünsel performansını iyileştirmenin, üretkenliği büyük ölçüde artıracağı bir gerçektir. Bunun için, uzmanlar işe çalışma ortamlarından başlamanın

bilişsel bilimler araştırmalarında belki de en çok ses getirecek olanlan. Algısal kapasiteyi, biyohibrid sistemi ve metabolik değişmeleri denetlemek ve gerekli müdâhalelerle iyileştirmek, insan performansını geliştirmek için öncelikle dikkate alınması gerekenlerden biri. Görme ve işitme engelliler için, modellemeler ya da beyin-makine ara yüzü gibi tıbbi duyumsal implantlar çok büyük kolaylıklar sağlayabilir. H ü c re le rd e k i mekanizmalar y a p ıla n

mal ar cunda

daha doğru olac

, organlar da tüm

vücuda

yayılması mümkün. Dayanıklılığ ı ve uykusuzluğ a direnci arttıran ya d a

vücuda hormon salimim düzenleyen ve izleyen pankreas görevi gören aletlerle ilgili projelerin de geliştirilebileceğini söylüyorlar. Nanobilimler ve nano ölçekli hücre biyolojisindeki ilerlemeler yardımıyla, insanın fiziksel ve düşünsel yeteneklerinin ömür boyu s ü rd ü rü le b ilir k ılın m a s ı kolaylaştırılacak. Gen terapisiyle erken yaşlanma sendromlarının tedavisi yaygınlaşacak ve milyonlarca insana daha uzun ve kaliteli bir yaşam sürme olanağı sağlanacak. iletişim ve eğitim de bu gelişmelerde önemli yere sahip alanlar. Bilim çevrelerinde, beyinden beyine, beyin-makine-beyin ya da grup etkileşimi gibi yeni iletişim örneklerinin 10-20 yıl içinde gerçek olacağınş dair ciddi haberler dolaşıyor. İnsan beyniyle aynı güçteki taşınabilir, hatta giyilebilir bilgisayarlar, her konuda bilgi sağlayabilecek kişisel yardımcılar ya da aracılar gibi davranacak.

boızm a kritik bir

tıbbi

n ı söylüyorlar. Endüstri ve iş dünyası daha şimdiden, küresel ölçekte ağlarla yeniden yapılanmaya başladı bile. Biyolojinin, nano ölçekte tasanm ve İT denetimiyle birleşmesi, hem model çıkarmaya, hem de müşteri odaklı üretimin gelişebilmesi için fiziksel süreçlerin özelleşmesine katkıda bulunacak potansiyele sahip. İnsan vücudu ve beyniyle ilgili ç a lış m a la r n anotekno loji, Diyoteknotoji, bilişim teknolojileri ve

durum ^ 1 d a y ke n , 9 1 kanın oksijeni I en iyi biçimde k u lla n m a s ın ı s a ğ la y a c a k kimi uygulamalar geliştirilebilecek. Bilim adamları, benzer şekilde, hastaların ilaç L o t u s : B İ R Ç o k ş ü r e v e e Fs an Ey e k o N U o Ia n ç o k toleranslarını q ü z E l q Ö R Ü N Ü M lü b u ç iç s k , s u İç e r İs İ n i J e y e t İş e n ölçmeye yönelik AM A y A p R A k lA R I SU TAR a Fi NCİAN ISİAT llAM AyAN b İR gerçek zamanlı genetiktestlerve b İT k id İ R . S ac I e c e s u d E q i l, b A l v s y A t u t Ie a I b i U Lo t u s ç iç E ğ İN İN y A p R A k İ A R i N d A t u t u n a m a z .


İNSAN VÜCudlJNdA dolAŞARAİt hücREİERİNİ

İİA N S E R

yAyıLvudAN

yok EdEN n b b i bİR

araç

bulup

düşÜNÜN. Ya

d \ ÇEİİkfEN ç o k dAhA hAÜF AMA ONCİAN \

on

I<a t dvliA qüçü)

materya Iİ er İ...

f

N E R E L E R D E KULLANILABİLECEK? Nanoteknoloji birçok bilim dalını kapsamasına karşın tıp alanında oldukça çarpıcı gelişmelere imkân tanıyacaktır. Uzmanların görü şün e göre; g e le ce kte mikroskobik robotlar vücudun dolaşım sistemine girerek hücre se v iy e s in d e onarım yapıp hastalıkları iyileştirebilecek. Nano algılayıcılar insan vücudundaki h a s ta lık la rı çok ö n ced en saptayarak erken tedavi olanağı tanıyacaktır. Dahası ameliyat esnasında vücudun sadece h a s ta lık lı b ö lg e s in e inen mikroskobik cihazlar; yiyecekleri saran ve bakteriyel bozulma o ld u ğ u n d a re n g i d e ğ işe n alüminyum f ' gibi ürünler elde 3u teknolojiyle üretilen minik aygıtlar adeta minik birer d e n iz a ltı gibi damarlarımızda dolaşabilecek, A n a ARTERİERİNİzdE ROboTİARI dü şÜ N Ü N . ÇAÜŞM AyA

1) Mık ro s k ob molekül

B a Io e rİ büyüklüqÜNdE yA dA MİlyARİARCA dizüsrü bilqisAy/m qücÜNdE küp şEkER büyüldüqÜNdE süpER bilqisAyARİAR yA dA qÜNÜMÜzÜN ^ bİlqİSAyARİARINdAN TRİlyONİARCA A dAhA q ü ç lü bslİRÜ b in ^ b ü y ü k lü k T E MASAÜSTÜ A bilqisAyARİARi.

bilgisayar! a r , enformasyon teknolojisi dünyasında bir devrim y a ra ta c a k la rd ır. M o le kü le r bilgisayarlar sadece hesap ve işlem yapm ayacaklar, aynı z a m a n d a k e n d ile r in i de çoğaltabilecekler. 2) Bütün eşyalar atomlarına kadar ayrılıp tekrar daha yararlı m alzem elerin üretilm esinde kullanılabileceğinden mükemmel bir geri dönüşüm sağlanmış olacak. 3) Dünyadaki çevre kirlenmesinin

r vır ü sl erine sa ld ır abilir ve bünye ______________ hastalanm adan virüs istilasını durdurabilirler. Aynı zamanda vücuttaki her bulguyu rapor edip doktorluk da yapabilirler. 6) Asfalt yerine yüksek etkinlikli ve kendini türetebilecek solar hücre le rd e n oluşan y o lla r dünyadaki enerji üretimini dörde katlayabilir. 6) Moleküler gıda sentezi ile kıtlık ve açlığın önlenmesi mümkün olabilir. 7)Nan ote kn olo ji çevre konusunda da kullanılabilir. Temiz

VE d A h A k ü ç ü k dAMARİARINIzdA CjEZİNEN MİNİ VÜCIlduNUZA DİR d t f A ZER k EdİldİkTEN SONRA

pR O qRAM İANAN

NANORObOT

SÜRÜİERİ

İCAN

doİAŞIMI

İİE

(dAMARİARI O TOyOİ, l(ANI TAŞIT O İAR Ak kulİAN AR A k) İSTENİİCN b ö lq E İE R E q i d i p h e p b E iu b E R bASAR qÖ R M Ü ş bİR O RqAN i VEyA d o k u y u t a m İr fd fb İ ltC E k ,

TlkANAN

dAMARİARI AÇAbİİECEİl VEyA h A S T A İlkÜ

hÜCREİERİ

TAİlRİp EdEbİİECEkİER . A R T lk ItAİp kltİzİ RİskİNdENr ENİEİlSİyONA l>Aqll

yönlendirdiğimiz hücreye alıcıları vasıtasıyla yapışabilecek ve mikro makaslarıyla adeta bir cerrah gibi hücredeki aksaklıkları g id e re b ile c e k , h atta DNA üzerinde değişiklikler yapabilecekler. Bu konuda en çok gelecek vaat eden ise nanomateryallerdir. Çok hafif ve dayanıklı olacak olan bu materyallerden yapılacak araba, uçak ve uzay araçları ile çok az enerji tüketimiyle daha uzun ve güvenli y olculu klar yapılabilecektir. Ayrıca doğada mevcut olan birçok teknoloji hayata geçirilebilecek örneğin; lotus çiçeği yaprağının niç ıslanmaması ve kirlenmemesi ö ze lliğ in d e n y a ra rla n ıla ra k k irle n m e y e n , ıs la n m a y a n kaşıklar, çatallar, tabaklar, elbiseler üretilebilecektir. NANOTEKNOLOJİNİN UZUN VADEDE KULLANILACAĞI ALANLAR

önünün alınması ve mevcut kirlenmiş kaynakların otomatik olarak temizlenmesi mümkün olabilecektir. 4) M edikal N a n o te k n o lo ji alanında sanal olarak hastalıkların önüne geçilmesi ve yaşlanm anın yavaşlatılm ası mümkün olabilir. Bir süper bilgisayar tarafından kontrol edilen ve vücudumuzun yapay bağışıklık sistemini oluşturacak nanorobot ordularının üretilmesi; moleküler seviyede hücrelerin tami r e di l mesi , DNA' yı işleyebilecek hatta yaşlanmayı d u rd u ra b ile c e k ro b o tla rın ür et i l mesi t eor i k ol arak mümkündür. 5)Vücuda gönderilecek program lanabilir makinelerin kullanımları çok ?°K Hatta vücuda ek Dir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip

su kaynaklarını kirleten maddeler ayrıştırılabilir, denize dökülen petrol çözülerek temizlenebilir. 8) Atom seviyesinde üretim yapılacağından çevreye verilecek zarar minimuma indirilebilir. İLK GELİŞiyiELER NASIL SONUÇ VERDİ? Nanoteknoloji alanında başta NASA olmak üzere dünyanın pek çok büyük araştırma merkezleri ve önde gelen teknoloji enstitüleri milyonlarca dolarlık bütçelerle araştırmalarını büyük bir hızla sürdürüyorlar. Colorado Bilim Konferansı'nda, 2004 yılı içerisinde, bir tuz zerresi üzerine monte edilebilecek 400 a d e t d ü n ya n ın en yoğun bilgisayarının ilk yürüyen çip yapım ında kullanılabileceği, bunda başarılı olunduğu takdirde başaı....................... je le c e k adımın sinek büyüklüğündeki bir robot böcek yapımı olduğu dünya basınına açıklanmıştı ve bu büyük bir ilgiyle

karşılanmıştı. Bilgisayar alanında bu gelişmelere paralel olarak, malzeme bilim indeki araştırmalarla çelikten çok daha sağlam, fakat çok daha hafif ve esnek, nano ölçülerde .Karbon boru lar yap ılm ıştır. Üretim ma l i y e t i g ü n l ü k h a y a t t a kullanılmasına şimdilik imkân vermeyen karbon boruların g ittikçe ucuzlam ası, im alat alanında bir devrim yaratacaktır. Başka örnek olarak deniz suyunu temizleme ve tuzdan arındırma amacıyla üretilen nanomakineler, aktive edilmiş karbon a to m la rın d a n , g e n iş lik le ri metrenin milyarda biri kadar olan " mi k r o b o r u l a r " ü r e t me k t e kullanılabilirler. Elektrik akımıyla harekete geçirilen bu borular deniz suyundaki sodyum ve klor atomlarını ayrıştırabilırler. Bu teori de şu an proje aşamasına geçmiş durum dadır. A.B.D Boston Üniversitesi'nde bağımsız bir grup araştırm acı konu üzerinde çalışmalarına başlamıştır. H A .Y A t I NASI L DEĞİŞTİRECEK? Arabanız değişik ihtiyaçlarınız için şekil d e ğ iştire b ile ce k. Görünmez bir ef buzdolabından meşrubat şişenizi size getirecek. Tıpkı faks cihazının bugün bir belgeyi basması gibi her çeşit tüketim maddesini üreten "Madde faksı" ci hazı nı z olacak. M ik ro d a lg a fırın ın ız le z iz yemekler yapabilecek. Tabağınız, elbiseleriniz ve eviniz kendi kendini temizleyebilecek. Medikal nanoteknoloji alanında sanal olarak hastalıkların önüne geçilecek, moleküler seviyede hücreleriniz tamir edilecek ve yaşlanma yavaşlatılacak. 50 yaşındayken kendinizi 25 yaşında h issedeceksiniz. B ir süper bilgisayar tarafından kontrol yapay bağışıklık sistemini oluşturacak turacak nanorobot ordularının üretilmesi ile nüfuz edilemez bir bağışıklık sistem iniz olacak ve AİDS, EBOLA hatta nezle virüsleri size etki edemeyecek. Vücuda zerk edilecek program lanabilir makinelerin kullanımları sonsuz olabilir. Hatta vücuda ek bir bağışıklık sistemi de kazandırabilirler. Hedef hücrelerin özellikleri programlandığında, mesela grip virüslerine saldlrabilir ve bünye hastalanmadan virüs istilasını durdurabilirler.


ı

insanın içinde u a r olan am a

a n la y a m a d ığ ı,

a şk

m ı d ı r ?

Hşkın tanım ı

y a p ıla b ilir g e rçe k te n

m i?

aşk ın

k a p ılm ış s a ,

İn san

büyüsüne

h e rh a n g i

zam a n

dilim inde,

s e s in e

ş a h it

b ir

kalbinin

o la b ilir

B a şla n g ıçta

yan

H şk

kibritin y an d ık ça birbirinden ayrılm ası gibi, h ay atın bir

Yoksa farklı iki dünya aşk

h a m le siy le

m ıdır?

ay rılırla r. V e a şk , iki a y n k im se n in

dünyada

b ir b ir in d e n

a n la m sız la ş a n

tan ım layam adığı salg ın bir

k e lim e le rd e

b u lm a k

h asta lık tır,

k e n d im iz i.

Bu

a şk .

Kişiden

olu r

a z a p la

kişiye d eğişse de yansıttığı

birbirine ya k la şıp yak laşıp

duygu, herkeste bu yüzden

yan d ık ça

a y n ıd ır.

daha

da

ön ce

aleDlenlrler. V e y a n a n o iki

b irb irle rin in

k a lp le rin i

kibritin sonu gibi, iki aşığ ın

fe th e d e r le r ,

so n ra

S e u e n le r

m a n tık la rın ı.

m İ?

m aşu k .

y a n a duran o iki in san iki

benzerliklerde mi sak lıd ır?

D ünyada

n ed ir? flşbın tanım ı

ilah i

K u r tu l u ş u

da

kaderi de birbirine y a k la ş a

T e h lik e lid ir.

y a k la ş a berab er sönm ektir.

o lm a y a n

b ir

Tıpkı

b a şta

olduğu

gib i,

sönmek.

Kül

İn san gerçek aşkı bulduktan

ia b ire n ttira şk . ile y a şad ığım

b erab er

sonra mı ilahi aşkı u la şır?

bilerek

olm aktır, aşk .

Itoksa gerçek a şk .

y a şa d ığ ım bilm eden ölm ektir

yol

alm ak ,

ne

de

H şk,

aşk .

şu

l /a z d ı ğ ı m

anim dir,

y a z ım d ır,

H şk. koca bir denizde, tek b a ş ın a

yüzm eyi

k ıy ıy a

u la ş m a

\

harfin bir a r a y a getirdiği, on

odun p a rça sıd ır. V e kibriti

ik i

batı k a d a r birbirine uzak, ı r

m a ş u k u ğ ru n a ö lm e k a ş k ı i s p a t l a r m ı ? S f lş k ın is p a tı için c a n p e r m e k ü n k o la y y o ld u r. D irilip t e k r a r c a n v e r e b ile c e k y a n i o la n i s e g e r ç e k â ş ık tır .

yürekten aşk .

B iz i

u z a k la ra götüren ne büyük g ü ç tü r ,

insandır

gelin ce, İçim deki ilahi a şk ,

aşk

De

b e ş e ri

aşk .

İ la h i

a ş k ım ın

aşk a

y a n s ıy a n

a ş k a . Fark lılık lar d a engel

k a d e m e le rid ir.

değildir a ş k a . O İki insan

kadem e beni H llah a b iraz

ya n y a n a y a n a n iki kibrit

i

harfi

s ö y le y lş im d ir ,

iki a y n k ıta d a , iki a y n

uzaklıkla r engel değildir

p p ı için h e r g u n ö l m e y i g ^ ^ ı l a b u ^ e l l

a ta n

kalbim dir, a şk . Ü ç

y a n m a y ı bekleyen kuru bir

çakm am ızı bekler. Doğu ile s a rm a s ıy la

y azark en

bilm eden ç a b a s ıd ır ,

misali

b irb ir le r in e

daha

b irb irle rin d e k e n d ile rin i.

da

b u lu rla r Iü asu m ca

se ssizce, gizlice, seçilen e sunulan

en

güzel

hediyedir a şk . B ir gün b ir a n d a hiç beklem edikleri bir y o k

o la c a k la rın ı b ile

yanar

her

d a h a y a k la ştıra ca k tır.

yan d ık ça

ya k la şırla r. V e yan d ık ça

a n d a

Ve

b ile a ş ık

De

H e p im i z ,

a şk la

küllenip yand ığım ız k ad ar, HUah'a y a k la ş a c a ğ ız .

Pervane ile mumun hikayesi: Pervane ışığın etrafında dönen gece kelebeğidir. Işığa âşıktır o kelebek. Bu öyle bir aşk ki sevgilisinin etrafından hiç ayrılamaz, gittikçe çapı daraltarak döner. Döndükçe çember daralır, daraldıkça şevki artar. Hızlanır ve kucaklamak ister. Artık o cezbeden kurtulamaz. Öyle bir an gelir ki, o pervane sevgilisini kucaklamak ister ve kendisini bütün hızıyla alevin koynuna atar ve yanar.


j jfc P

İ i 1 .3 1 §İ*!H I

r # ı Ü B İH

J

¥ m

1i

i

1

m İ

M

!

«İ l I

n ■ ffl r J « ılâ lraJS İ Jr S H nL ^ ■

î t f ıL k

! 15 -m

aynı zamanda ilm-i cifir adında özel bir sayısal düzenleme de geliştirmişlerdir. C

em

A RICAIN

* nsanlar tarih öncesi ç a H d a n I rakamlardaki gizemi n ^ ja M le re k I sayıların, ta rih le ri^ r i s i m i z i rakamsal ifadelerinin anlam larını1 bilmeye çalışmışlardır.İRaka^fikri İlk olarak Hindistan'da ortaya çıkmıştır. Rakamların sistematik olarak ilküefa kullanılışı da Fenikeliler İle Çinlilerde görülmüştür. Böylece harfler ve rakamlar arasında İlişki kurmaya başlamışlardır. Hindistan'da ilk olarak sıfır(O) sayısı ve kelimesi kullanılmıştır.

% v - a

m t

1*8 + 1 = 9 + = :98 1 2 3 * 8 + 3 = :9 8 7 1 ,2 3 4 * 8 + 4 = : 9 ,8 7 6 1 2 , 3 4 5 * 8 + 5 = : 9 8 ,7 6 5 1 2 3 ,4 5 6 * 8 + 6 = : 9 8 7 ,6 5 4 1 , 2 3 4 ,5 6 7 * 8 + 7 = : 9 ,8 7 6 ,5 4 3 1 2 ,3 4 5 ,6 7 8 *8 + 8 = : 9 8 ,7 6 5 ,4 3 2 1 2 3 ,4 5 6 ,7 8 9 *8 + 9 = =9 8 7 ,6 5 4 ,3 2 1

12*8 2

ski ^çağlarda K ald a ni'ler, İ b r a n i ' l e j f ve Mı s ı r l ı l a r num erolojınin gizem lerini biliyorlardı. Antik Çağ Yunan filozofları sayıların matematik işaretlerinin dışında mistik yansımalaıî olduğunu yazmışlardı.Yine Pythagöras, taM.Ö.

E

1• 1 11*11 11• 111 1,1 11• 1,11 11,1111 • 11,1 11 111,1 11*111, 111 1,111,1 11 • 1,11 1,111 11,111,1 11*11,1 11,111 111,111,1 11*111, 111,111

\

0

~

6 yüzyılda“Evren sayılardan ibarettir.” dem ekteydi. Zamanla insanoğlu r a k aml a r a r as ı ndak i şaşı r t ı cı tesadüflerden kendince birtakım anlamlar çıkarmayı başardı. Kutsal kitaplardaki kutsal sayılan rakamların yanı sıra’ şeytana atfedilen uğursuz sayılar da Hayatımızda yer aldı. Bunun da ötesinde rakamlara dayanan tesadüf efsaneleri yaratıldı'jsla m ' dünyasında sayı mistisizmi işe Cabir bin Hayyam ile başlar zamanla İbn-i Arabi tarafından sistemleştirilir. Bu anlayışa göre numeroloji her şeyin tem elini oluşturan b irlik ilkesini anlamanın bil- yoludur, tabiatüstü bilimdir, diğer bilimlerin kökenidir ve Allah'ın dünya ile ilişkisi 1'in diğer sayılarla ilişkisine eşittir. İslam âlimleri

= 1 = 121 = 12,321 = 1,234,321 = 123,454,321 = 12,345,654,321 = 1,234,567,654,321 = 123,456,787,654,321 -- 12,345,678,987,654,321

Ra Iu m eFsaneLerİ: (11 Eylül): New York City 11 harf, Afganistan 11 harf, Ramsin Yuseb (1993 te ikiz külelpri tehdit eden teröristin adı): 11 harf, George W. Bush 11 harf, New York, Amerika'nın 11* eyaleti, ikiz kulelere çarpan ilk uçağın ucus numarası 11, olay 11 eylülde yani 9/11 de meydana geldi. Amerika'da tarihler ay önce olacak şekilde yazılır. 9+1+1= 11 ve 911 aynı- z amanda a c il s e rvis numarasıdır 9+1+1=11, 9 eylül yılın 254.günüdür2+5+4=11; " eytanin raKami: 666 üzerine bir çok efsane var. En popüler olanı ise 6 r a k a mı n ı n J b r a n i c e yazılımına dair. İbranice 6 rakamı (w) olarak yazılıyor. Şeytanın sembolü olan 666 yazmak istediğinizde (www) yazmanız, ğerekiyor. “www” internete girişte kullanılan ■lwprld wide web' kelimelerinin kısaltılmış hali.,-. Hristiyan dünyası. 666 dolayısıyla 6 Haziran 2006 tariflinde garip durumlar yaşadı . İ ddi aya gör e D e c c a H 06.06.06'da dünyaya gelecekti. Deccal doğur mak i st emeyen kadınlar,06.06.06 tarihinde çocukları dünyaya gelmeskı diye doğumu erteledi; Çılgınlık öyle büyüdü ki hastanelerde yığılmalar oldu. i. Hristiyan dünyası 666 dolayısıyla 6 Haziran 200.6 tarihinde garip durumlar yaşadı . İ ddi aya gör e Deccal,, 06.06.06'da dünyaya gelecekti. Deccal doğurm ak istem eyen kad ınla r, 06.06.06 tarihinde çöcukları dünyaya 'ge lm esin diye doğumu e rteledi, ÇılgTnlik öyle büyüdü ki hastanelerde yığılmalar oldu.

Ş

12345679 12345679 12345679 12345679 12345679 12345679 12345679 12345679 12345679

9= 18 = 27 = 36 = 45 = 54 = 63 = 72 = 81 =

222, 222,222 333,333,333 444,444,444 555,555,555 666, 666,666

777,777,777 999,999,999


;.îfc;r

987654321 987654321 987654321 987654321 987654321 987654321 987654321 987654321 987654321

9 = 08 888 888 889 18 = 17 777 777 778 27 = 26 666 666 667 36 = 35 555 555 556 45 = 44 444 444445 54 = 53 333 333 334 63 = 62 222 222 223 72 = 71 111 111 112 81 = 80 000 000 001

eredeyse bütün dinlerde "7 rakamı" üzerine vurgu yapılır.. Kainat da 7nin sırrına tanıktır^kat gök... 7 deniz. . . 7 kainat.. 7 kat cennet, 7 kat cehennem. . , yer üstü 7 kat, yer altı 7 k a t. , * İnsandaki 7 delik^. 7 uyurlar... İsa’nın son 7 sözü.... 7 temel renk... Kabe’nin etrafı7 kere tavaf etmek... İslam terbiyesinde 7 :mertebe vardır. Kuranın ilk suresi Fatiha 7 ayettir. Yahudilerde kutsal şamdan 7 mumludur. . . Ve daha bir çok ş e y . . ; İlginç bir bilgi de şudur: Prematüre olarak doğan

N

ncil'de bir bölümde 666 rakamı için şöyle yazar; “Herkese zorladı, küçük büyük, zengin fakir, |daha düşüktür. bağımsız veya köle, herkesin alnına yapıştırdı, aleme kandırdığı ruhları 1110),.(456+654 = 1110),(852+258 göstermek içip, M rakamı koydu, = 1110)şeytanın rakamı; 666.” Reagan bile KUTSAL KİTAPLARDA RAKAMLAR inanmış: bu inanışı ciddiye alan ABD VE SIRLARI eski başkanı Ronald Reagan,. Buraya kadar yer alanlar rakamlar evlerinin kapı numarasını 666'dari 668'e çevirmişti. Heavy Metal grubu .üzerine türetilen efsanelere dairdi. Iron Maiden da şeytanın sayısı 666

I

9 + 8= 8 9 + 7 = 88 9 + 6 = 888 9 + 5 = 8,888 9 + 4 = 88,888 9 + 3 = 888,888 9 + 2 = 8,888,888 9 + 1 = 88,888,888 9 + 0 = 888,888,88 temalı bir albüm yapmıştı. Şeytanın rakamı bilimde ise yaşamın kaynağı sayılan karbon atomlarını sembolize ediyor. Karbon 6 proton, 6 nötron ve 6 elektrondan oluşur ve bunlar kendi

1 1 1 1 11

8 88 888 8888 88888 888888 8888888 88888888 888888888

1 1 1 1 11

8888888888

11 1 1 11 1 1 1 11 1111 1111 1 1 1 1 11

Bir de işin din ve kutsal kitaplar da yer alan boyutu var. Uqunsuz ^Ayı 17 : Hri sti yan geleneğinde şakirtlerden 13. sünün Hz. Isa'ya ihanet ettiğine inanılır. B u n u n d ı ş ı n d a 12+1=13 cehenneme ait meleklerin sayısı olarak kabul edilir. ^ s La m 'cI a 9 9 RAkAM'ı: İslam'da 99 ■ Esma-t.hüsna vardır. Allahın aralarında 666 sayısını oluşturuyor. •' ■ isimlerinin toplam sayısıdır... ir de rakamlar üzerine garip Hristiyan geleneğinde .ise bu sayı tesadü fler vardır... İşte Tanrı'nın birliğine işaret eden onlardan biri klavyelerde sağ melekler düzenini ifade eder. tarafta yer alan numaralara ilişkin... klavyede rakamların dizilişi şöyle 7 8 9 ' u n s i r L a r i : Ezoterizme göre 9 9/456/1 23... buraya kadar her şey rakamı mutlakıyetin rakamı. Ölümü tamam... numara sihirbazlarının ve yeniden doğuşu sembolize ediyor. Zira 9'un bir üst rakamı 10... bulduğu sır bundan sonrasına ilişkin... bu rakamlar çaprazlama ve 10 ise 1.'in tekrarından ibaret. İlginç dikey-yatay olarak toplandığında bilgiler de var: Bebek 9 ay ana ortaya hep aynı rakam çıkıyor: rahminde kaldıktan sonra ışığı (753+357 = 1110), (159+951 = görür. Truva 9 yıl süreyle kuşatıldı, 10. Yılda düştü. .Odysseus 9 yıl O 1 12 123 1,234 12,345 123,456 1,234,567 12,345,678

B

9+1 9+ 2 9+ 3 9+ 4 9+ 5 9+ 6 9+ 7 9+ 8 9+ 9

= = = = = = = = =

1 11 111 1,111 11,111 111,111 1,111,111 11,111,111 111,111,111

boyunca dünyayı dolaştı, 10. Yılda ülkesine dönebildi. 9 sayısı daima kendini tekrarlar. 9 herhangi bir sayı ile ç a rp ılın ca , çı kan sayı nı n rakamlarının toplamı hep.9'dur. Bir seviyeden diğerine geçiş rakamı

8 968 98568 9874568 987634568 98765234568 9876541234568 987654301234568 98765431901234568 987654321791234568 olan 9, bir dünyadan diğerine geçiş olan inisiyasyonun sembolü aynı zamandı. Ezoterizmin kutsal rakamı

sayılıyor.

999,999 • 1 =0,999,999 999,999 • 2 = 1,999,998 999,999 • 3 = 2 ,9 9 9 ,9 9 7 999,999 • 4 = 3,999,996 999,999 • 5 = 4 ,9 9 9 ,9 9 5 999,999 • 6 = 5,999,994 999,999 • 7 = 6,999,993 999,999 • 8 = 7,999,992 999,999 • 9 = 8,999,991 999,999 • 10 = 9,999,990


" L o s t " 1 a n L a m in i

dA

o lu N C A .K t m q ( J N U N

s in ir Ia r in i

s in ir Ia r in i

dA

aşan

z o rL a y a n

bu

b İR

U e Iİm e .

d iz id E

A d E T A b İ R J f ö R £ E İ d İ q E T A N I k i l l i ECİEN İp U Ç İA R IN I d A S A y ılA R iN Ö n e M ^ n İ d i z i N i N s i l i l T A k i p ç i l E R İ iy i b i l İ R . A V A R d lR k i d İz İy ^ 'İz İE M E y E N lE R b İ U M E R A L A R A q A R İ< O İM U ş I a R C İIR .

|Eİ<İ

Cİ E

b İR

d İZ İN İN

s A y ı o L m a Ie t a n

Adı

ç iIe a r ;

b E R A b E R lE R İN d E Ç E Z C İİ r İ r I e R. ma

d iz id E ö y lE b İR s A y ı d i z i s i

M U t U İ İ A d u y M U Ş VE A s l ı A S T A R I N E Ç İİR d İy E R E k t E N g fr-*

M

--

-

1

IMEdİR bju SAyı d i z i s i 'v e

NEyE ! < A R | lllk q E lM E k T E d İ R ?

m a m

denklem , insanoğlunun Dünya gezegeni üzerindeki kesin yaşam s ü re s in i, daki kası dak i kas ı na hesaplamaktadır. Denklemin kendi içinde belli parametreleri (salgın, kıtlık, savaş, doğal afetler, .'vs.) ye belli katsayıları (4-8-15-16-23-43).vardj'r. Bu d e n k l e m h i ç b i r * z a m a n açıklanmamış ve gizil tutulmasına özen g ös t er i l m i ş t i r . Zaten Valenzetti'nin, bindiği uçağın düşmesi sonucu ölümüyle de birçok soru yanıtsız kalmış ve denklem iyice kar anl ı ğa gömül müşt ür . Enzo Valenzetti konusundaki gizem, Gary Troup adlı yazarın kendisi hakkında yazdığı “The Valenzetti Equation” adındaki kitapla tekrar gündeme gelmiştir. Troup, kitabında bilim adamının hayat hikayesini anlatırken, bir yandan da denklemi açıklamıştır. İşin daha da kötüsü yazar Gary Troup, kaderin bir cilvesi sonucu Eylül 2004'de Oceanic Havayollarfnın 815 sefer sayılı Sydney-Los Angeles uçağı ile seyahat ederken uçak okyanusa çakılmış ve hayatını araştırmaya adadığı Valenzetti ile ortak bir kaderi paylaşmıştır. Bu rakamlarla ilgili pek çok şey anlatılmakla birlikte 4-8-15-1623-43 sayılarının toplamının, 108'e, yani Budistlerin tespihlerindeki boncuk sayısına eşit olması da ayrı bir tesadüf olsa gerek.

ITT? i* m at 135 =

l 1

+ 32 + 53

175 =

l 1

+ 72 + 53

518 = 5 1 +

12

598 = 5 1 + 92

00 +

slında her şey 1920'li yılların sonuna doğru İta ly a 'n ın ' Sardunya adasında başladı. 0 tarihte Valenzetti ailesine bir erkek bebek katıldı ve adını da Enzo k oydul ar ; Küç ük Enzo, d a h a b e b e k l i ğ i n d e n i t i bar en deha derecesinde zeki olduğunu belli etmeye başlamıştı. Nitekim özellikle matematiğe olan yetkinliği ortaya çıktığında ülkenin en. yetkin bilim enstitülerinden Fibonacci Yüksek Bilim Enstitüsü'ne davet edildi ve 16 yaşında da doktorasını tamamladı. Enzo'nun çalışmalarının gizliliği konusuna aşırı bir hassasiyeti vardı ve bu aşın -, hassasiyet, hakkında söylentilere neden oluyordu. Hatta bu gizlilik takıntısı, onun kariyerinde ilerlemesineengel olmuştu. Onun araştırmaları hiçbjr zaman yayınlanmadı, fakat bilim adamları ve matematikçiler arasında o, ö kadar ünlüydü ki her zaman bir efsane olarak kaldı. Gençliğinde, Valenzetti, zamanının büyük bilim adamları Kurt Godel, Albert Einstein ve John Forbes Nash ile birlikte çalışmalar yaptı, ama hiçbir zaman akademi yapı içinde yer almadı. Onun en büyük çalışmasının, bulduğu denklem olduğu söylenir ki bu denkleme “Valenzetti Denklemi” adı verilmiştir. Valenzetti bu denklemi, Birleşmiş Milletler'den gelen özel bir istek doğrultusunda geliştirmiştir ve

A

eIe

+ 00 U>

«

H

sA yı 1 a r,

l,306=l‘ +32+0J+64 1,676= l' +62+7J+64


DAhilikU (U lilik

a r a s in c İa

b İR

y o lcu lu k : A k ıl OyuNİARi

R u SSEİL C r OVVe ' u N ŞİZOFREN b İR MATEM ATİk PROFESÖRÜNÜ CA N lA N d lR diq i J o k N N A sk liARAİİTERİNİ b İlM Ey ENİMİZ yOİlTUR. P r o Fe SÖRÜN 5 Ay I La RA OİAN TAİEINTISI AyNI ZAMANdA k EN d İsİN İ dÖN ÜŞÜ olMAyAN Fa Rİ<L| b İR qER ÇEİ< lİq İN , dA hA SI hASTAUqiN İçİNCİE b u lM A S iy U SONİANACAİtTIR.

Ingiltere kralı VII. Edvvard'ın yaşamı ömek verilmektedir. Kral Edvvard 9 Kasım günü' doğm uştur. Bir konuşm a s ıra s ın d a

ATATÜRK İÇİN ASTRO NUMEROLOJİ ANALİZİ

hayatında 9 sayısının -çok öaamli roller oynadığını belirtmiştir.

sH R

Astroloji'de Kasım ayı “Mars'ın ikinci evidir” ve sayılardan 9 yönetir. Edvvard 1863 yılında evlenmiştir. 1+8+6+3 = 18 = 9 ortaya çıkar. Kral 27 Haziran günü taç giymiştir. Böylece 2+7 = 9 elde edilir. Edvvard -69 yaşında ölmüştür. Görüldüğü gibi 9 sayısı yaşam sonunda bile etkili olmuştur. (9 sayısının Kova burcu yönetiminde karakter etkisi şöyle tanımlanır: Düşünceli d ik k a tli, ö z e n li-V e p re n s ip li, k işilik göstergesidir. Düşüncelerin ve fikirlerinçoğu birlikte olduğu insanların yararınadır.) Türkiye'de 2 defa seçim kazanan partinin lideri ve Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kabala numeroloji sistemine g ö re

o rta y a

ç ı k a n s a y ı s ı nra

hesaplayalım.(Not: Bu sistemde her harf bir sayıya karşılık gelmektedir.)

Çin'den Hindistan'a ve oradan Güney Amerika'ya

RECEP=20+5+11+5+17 = 58 = 13 TAYYİP=22+1+10+10+10+17=70 = 7

k a d a r b e n z e r mi s t i k

ERDOĞAN = 5+20+4+16+3+1+14 = 63 = 9

anlamlar ifade eder.. Antikçağ bilgeleri

Sonuç olarak; 13 + 7 + 9 = 29 = 11. bulunur.

bu sayı ya büyük bir kut sal l ı k

Kabala numeroloji sisteminde 11 sayısının Zodyak temsilcisi Neptün'dür.

katmışlardır. Çinliler ve Hintliler için

R.T. Erdoğan'ın hayatına genel bakışımızda

önemli sıfatlar yüklenmiştir. Çinlilerin

11 sayısının gerçekten rol oynadığını

“Wu hing” dedikleri 5 yararlı şeyleri

görüyoruz. Doğum tarihi olân 26 Şubat 1954

vardır: Bir kurumda 5 rütbe olması, 5

sayışını ele alalım : 2+6+2+1 +9+5+4 = 29 = 11 bulunur. R.T. Erdoğan 4 Temmuz 1978 tarihinde evlenmiştir. 4 + 7 = 11' bulunur. İktidara geldiği seçimlerin yapılma zamanı Kasım ayıdır ve 11. aydır. İkinci kez seçim kazandığı tarih 22 Temmuz seçimleridir." 2+2+7=11 bulunur. (11sayısının-Neptün yönetiminde karakter etkisi şöyle tanımlanır: Sezgi gücünü ve enerjilerini önündeki konuya derinlemesine nüfus ettiren ve ruhsal olarak karşısındaki insanı ele geçiren bir kişiliktir. Başardığı işlerde farklı bir üslup ve yol izler ve çoğunlukla bu insanlara ters veya farklı gelebilir. Ruhsal yetenekleri bazen aşırı uçlara kayabilen ama bununla kendini kabul ettirmeyi başaran birinsandır.)


Bh.Çocuk D IR 3 ^

OLsAydiM

ey gidi birbirinden cici teyzeler bey! “Kızım olursa sana vereceğim onu.”diyen ton ton teyzeler, hayat sizinle ne kadar da tatlıymış. Büyüklerin avuçlarımıza şeker, çikolata doldurduğu o çocukluk günleri... Demedi demeyin, büyüdüğünüzde onca uğraş ile annenizin yemek yemeye koşarken. Bu sefer büyüklerimizi çağırdığında bile gitmeden dinlemeyelim de deterjan reklamlarında elbiselerini diktiğiniz bebekleriniz oynayan çocuklara dönelim. Elimiz a rayıp sorm ayacak s izi, yüzümüz çamur lekesi olsun. Yeni Üzülüyoruz, dertlerimiz oluyor. yıkanmış beyaz penyemiz çilek Canımız acıdığı zaman çikolata lekeleriyle dolsun, elimize bulaşan ile kandırılmak istiyoruz bazen kalem mürekkebiyle değil. Gece ama olmuyor. Hayat gerçekten y a rıla rın a kadar s a k lam b aç zor. Resim yapmayı bile oynayalım...Ahogünler! unutmuşuz. Yıllar önce 'Kim in k ız ıs ın ? ' diye bacası yaz kış tüten ev, sorduklarında hep babamızın kızı arasından sırıtan olurduk. Eşi benzeri olmayan güneş artık yegane baş oyunlarımızdan mızıkçılık yapıp yapıtlarımız değil. herkesi oynamaya devam edince İyisi mi biz çocukluğumuza dayanamayıp iki dakika sonra gurur dönelim, bırakmayalım o yapmadan geri dönerdik. kucağımızdaki çakıl taşlarını

H

{f

a kızısın? 1 diye sorduklarında T hep babamızın Jfcızı olurduk.


A h bİR çocuk olsA ydınvll PARİtlARdA OyNASAydlM

D e r t t e n , kcdERdEN u z a I< A r I^ m U ş I a r bulsAydııvı.

0 zamanlar en dert ettiğimiz, en korktuğumuz şeydi acı biber. En büyük düşmanımızdı annemizin manevra yapan, sağ kroşeden popomuza vuran 0 terliği. Öğle ezanıyla birlikte orucu bozmaktı çocukluk. Saatlerce canımız patates çekerdi ve sonra maymun iştahlılık yapıp bırakırdık tabaklarımızda. Misafirlikte birkaç saatlik oynadığım ız çocukları en yakı fi arkadaşlarımıza anlatıp kıskandırır, küserdik. Sonunun ağlayarak banşmak olduğunu bile bile. 'Seni babama söyleyeceğiml'ler vardı biz çocukken. Babalarımızın bize kızacağından kokup asla söyleyemediğimiz... Kasap “ Ali Dede”; Manav “ Ömer Abi" olsa Express mağazadaki sürekli değişen kasiyerler yerine. Mahalledeki köpeklerin kenelerini ayıklasam, kedilere köftelerimi yedirsem ellerimle keşke; hiç tanımadığım sokak hayvanlarına.Telefon çaldığında heyecan içinde koştuısak keşke ilk ulaşıp açan olmak için. Babamız dünyanın en yakışıklı erkeği ve annemiz dünyanın en güzel kadını olsa ve biz de dünyanın en mutlu

Büyüdü m dE ne o l d u V Ö m rü m kEdERU doldu O I ü z e I ç ü n L e rîm İ, Çocukluk cjünIerİm İ CönLüm h sp ARAR oldjj

prensesi olsak, kardeşlerimizoyuneakİânrhKi kırmasınlar diye birer birer saklasak keşke onları yine. Çeşmeden su içebilsek tekran e koca damacanaya mahkum olmadan. Parmaklarımız boya lekeleri içinde olsa yine tırnaklarımızdaki ojeler yerine Bir kannca yuvasının kapısını seyrederken haptasın ilk gözlemini yapsak, sokakta yanındaki kadını tokatlayan adamı seyretmek yerine. Bir oyun oynasak şimdi toplanıp yerleri yemyeşil çimlerle kaplı göğü limon ağaçlarından bezenmiş bir arka bahçede; birbirimize türlü A yu fi la r a 1 1 i m a k y e r i n e . Hastalandığımız zaman annemizin kucağında abarta abarta nazlanabilsek hala, telefonda “İyiyim ben” diye yalan söylemek yerine. Dizlerimiz sıyntıp acısa yüreğimiz yerine; telaş içinde koştururken birbirimizle çarpışıp düştüğümüz günlerdeki gibi. İçimizdeki çocukluk özlemi birleşse, dünyayı fethetse, bütün dünya buna inansa bir insansa hayat bayram olsa, insanlar el ele tutuşsa birlikolsa uzansak sonsuza...


Ben Dedemin başındayım Dedem aramızdan ayrıldığında II yaşındaydım. Üzüntü vardı içimde, belki de pişmanlık. Keşke daha çok vakit geçirebilseydim, daha uzun süre tutabilseydim elinden diye düşündüğüm olmuştu birçok kez. Fakat yapılacak bir şey yoktu artık dua etmekten başka. Peki, ne bırakmıştı gerideP Nasıl bir yaşam bırakmıştıP 5 çocuk, 13 torun ve çalışarak geçmiş 6 8 yıl...

Yıl 1940, dedem gelmiş dünyaya. Bebeklik, çocukluk ve gençlik... Eskiden hayata atılmak için çok zaman geçmesi gerekmezmiş. Bizim zamanımızdaki gibi değil bir elde telefon diğer elde tabletler; onlar babalarının, büyüklerinin yanında ayakta durur, önlerine bakarlarmış. Dedem de öyle büyümüş. Askere gitmeden evlenmiş ve halamlar, amcamlar o daha genç yaştayken doğmuşlar. Diğer amcamlarım ve babam da askerden geldikten sonra. Tarlalarda çiftlikte geçmiş dedemin yaşamı. Ekilecek tarlalar, biçilecek buğdaylar varmış. Yani kısacası zaman çalışmak ve üretmekle geçmiş. Yapılacak İşler hastalıkların üzerinin örtülmesine, görmezden gelinmesine neden oluyormuş, gönümüzdeki gibi çeşit çeşit hastalıklar yokmuş. Dinlenmek yokmuş ama depresyonlar, bunalımlar, hastalıklar da yokmuş. Domatesleri bahçeden toplayıp, biçtikleri buğdayı öğütüp ekmek yapılırmış. Yumurtalar yuvadan iünıf, sütler de ineklerden sağılırmış. Ne mutluluk kiozamanlara yetiştim. Dedemle, babamla tarlalara gittim, karpuzlar ekip, buğdaylar biçtim. Dedemle tarlaları dolaşırdık traktörümüze binip. Sonra yaşlıların bir kahvehanesi vardı. Çayı orada içerdik. Anlayacağınız köyde zaman güzel geçerdi. Yazın çiftçilik, kışın hayvancılık. Dedem aramızdan acıdığındı 11 yaşındaydım. Üzüntü vardı içimde, belki de pişmanlık. Keşke daha çok vakit


geçirebilseydim, daha uzun süre tutabilseydim elinden d ip düşündüğüm olmuştu birçok kez. Fakat yapılacak bir şey yoktu artık dua etmekten başka Peki, ne bırakmıştı geride? Nasıll bir yaşam bırakmıştı? 5 çocuk, 13 torun ve çalışarak geçmiş 68 yıl... ¥ö 2066, dedemin yaşındayım. De­ demin zamanı gibi değil zaman. İnsanlar değişmiş, insartlann yaşam tarzları değiş­ mişdahası yüzyıl değişmiş. 68 yaşında bir dedeyim. Bir yanım dedem gibi: Gelenek ve göreneklerine bağlı, kültürünü bilen, geçmişine sahip çM h biriyim. Aile bağla­ rım güçlü. Saygılı ve güzel dostluklar var etrafımda. Fakat bir yanım dedemden apayrı bir şekilde gelişmiş: Öğrencilik yıllanmda tarlalarda değil, okulda olmu­ şum. Ders çalışıp hayaller kurmuşum. Ağaç yaşken eğilir misali küçük yaşta başlamışım ders çalışmaya. Okullarla tanıştığımda henüz 5 yaşındaydım. Çaba­ larımın veazmimin sonunda karşılığını alıp mühendis olmuşum. Çalışma ve iş yaşa­ mım hem zaman hem de mekân olarak dedeminkinden farklı geçmiş. Çocuklarım, torunlarım olmuş. Onlarla daha fazla vakit geçirmekmiş amacım. Dedeminki gibi keşkeler ve pişmanlıklar yaşamamak için torunlarımla daha çok vakit geçirip, oyunlar oynamışım. Birlikte sinemalara gidip, tiyatrolar izlemişim. Futbol maçları yapıp spor aktivitelerine katılmışım. Ben dedemin yaşındayım; fakat dedem gibi değilim. Çocuklarımla daha yakınım. Sorunlanm dinleyip mutluluklarını paylaşı­ yorum. Emeklilik yıllanm kahvehanelerde geçmiyor. Zamanımı, imkânlarımı iyi ve etkili kullanıyorum. Sağlığıma dikkat ediyor, hayatı önemsiyor, kendime zaman ayırıyorum. En önemlisi de ben kendimi tanıyorum, fstediklerimi, yaptıklarımı, yapabileceklerimi biliyorum. Hayatımı gözden geçirdiğimde pişmanlıklar yaşamamak, keşkeler dememek için düzenli bir hayat geçiriyorum. Artık dedemin pşında bir dedeyim. İmkân­ larını en iyi şekilde değerlendirmeye çalışan mühendis emeklisi bir dede. Eski zamanları, o doğal yaşamı, temiz havayı, dedemin toprak­ larının kokusunu özlemiyor deği­ lim. Doğup, büyüdüğüm topraklan ziyarete gidiyorum sıkça. Tarlalarda,

bahçelerde dolaşıp fdanlar ekîyûruifl. Her ne kadar haptım şehirlerde geçse de içimde köy yaşamına dair bir özlem eksik olmuyor. Oralardan hiçbir zaman kopmu­ yorum. Köy yaşamından kendim kopma­ dığım gibi çocuklarımı, torunlarımı da köye ^türüyorum ki geçmişim geleceğimize atöajnisın. Bir an dedemin yaşına geldiğimde böyle olmayı hayal ettim işte, elverdiğince de böyle bir yaşam elimden Jileni yapacağım, pşında dedem gibi biı güzel olurdu.


A la r a K im dir? ■9 TM ' 1989 yılında Tekirdağ’da doğdu. Daha 7 yaşında iken annesinin yönlendirmesi ile tekvando sporu ile tanıştı.Mutlu sona ulaştığı başarı merdivenlerini hızlı bir şekilde tırmanan genç sporcu daha şimdiden gelecek vadediyor.

w m

m

ı


ALD IĞ I DERECELER: iller arası Taekvvondo Şam piyonası: 10 birincilik Trakya Taekvvondo şam piyonası: 4 birincilik Uluslararası Taekvvondo ş a m p iy o n a s ı: 1 B unların dışında; 8 bronz m adalya 9 güm üş m adalya Türkiye3. Türkiye 5. Türkiye 6. Türkiye 7.

Başarlya Uzanan Öykü “ 7 yaşında annem sayesinde tanıştığım bu sporu hep severek, isteyerek yaptım” en 18.08.1996 da Tekirdağ da doğ­ dum. 7 yaşımda belki de hayatıma yön verecek olan taekvvondo sporuna başladım. Aslında bu başlangıç biraz annemin sayesinde oldu diyebilirim. Bu nedenle ona minnettarım.

B

Taekvvondoyu daima hep severek yaptım, antrenmanlara hep isteyerek severek gittim. Hasta olduğum zamanlar babam antremanlara yollamazdı işte o zaman çok ağlardım. Babamda kıyamaz yollardı. Kolum mu kırılmadı, vücudumun her yeri çürük içinde mi kalmadı hepsi oldu ama başarma hırsı ve isteği bende ki acıları, ağrıları yok etti. Bu zamana kadar birçok başarı elde ettim gerek il çapında gerek bölge ve gerekte Türkiye (Türkiye 5. Türkiye 6. Türkiye 7.) çapında olsun. Ama o bir başkaydı 25 Mayıs 2012 de Hatay da yapılan okullar arası Türkiye taekvvondo şampiyonasında 42 kg genç bayanlarda TÜRKİYE ÜÇÜNCÜSÜ olmuştum. Türkiye 3.sü olduğum maçta; Maç sabahı salona geldiğim iz de kura liste leri asılm ıştı ilk maçım E rz u ru m 'la y d ı Rakibime daha önceden yenilmiştim. Ama kararlıydım buraya madalya almaya gelmiştim. Biraz ısındıktan sonra tribüne çıktık ve biraz sonrada ismimi anons ettiler. Maça çıktım maçımı nakavt ile kazandım. Mutluydum hedeflerime yavaş yavaş yaklaşıyordum. İkinci maçım İzmir'leydi. Bu maçımı da 6-4 aldım. Sıra madalya maçıma gelmişti. Eğer bu maçımı kazanırsam Türkiye madalyasını garantilemiş olacaktım. 3. maçım yani madalya maçım İstanbullu ileydi. Maça geride başladım ilk raunt 10-5 ikinci raunt 15-10 sonuçlarıyla ve son raunda kadar hep gerideydim. Son raunt başla-mıştı

Kolum mu kırılmadı, vücudumun her yeri çürük içinde mi kalm adı hepsi oldu am a başarm a hırsı ve isteği bende ki acıları, ağ rıları yok etti. önümde madalya için sadece ve sadece 2 daki-ka vardı dişimi tırnağıma takıp mücadele etmem gerekiyordu ve öyle-de oldu. 3. raunda 15-10 gibi bir skorla g er i de başl adı m. Rakibime atak yaptım ve vurduğum paldinglerle skoru 1512 ye getirdim. Aramızda 3 puan kalmıştı ve yaklaşık 30 saniye vardı. Ben kızın kafasına bir vuruş yaptım (tolyo chagi) bu 3 puanlık bir vuruştu. Ve skor 15-15 olmuştu. Son 20 saniye kalmıştı ki rakibim benden bir puan aldı. Daha sonra bende aynı şekilde rakibimden puanımı aldım durum 16-16 ya gelmişti. Ve son 12 saniye vardı maç beraberlik durumu da altın vuruşa gidebi-lirdi ve İstanbul ili olduğu için maç rakibi-m e v e rile b ilird i. Tüm bunları saliseler içinde düşündüm ve atağımı yapıp puanı-m ı aldım 17- 16 ben öndeydim ve son 9 saniye kalmıştı her an her şey olabilirdi. Ama maç bu skorla sonuçlandı. Mutluy-dum Türkiye 3.sü olmuştum hocamın deyimiyle şeytanın bacağını kırmıştım. Çünkü daha önceleri

Türkiye şampiyona-larında her seferinde madalya maçımda yenilmiştim. Hocama ve arkadaşlarıma sarıldım. Öğlen arası v e r i l m i ş ® Y a r ı final maçım öğlen arasından sonra oldu ve maalesef yarı final maçımda Gaziantepli rakibime yenildim. Böylece Türkiye 3.lüğün de kaldım. Madalya töreninde ismimin anonsunda ve Tekirdağ ilinin a-nonsunda m u t l u y - d u m ve gurur-luydum a-ma içim­ de bir bur ukl ukt a y o k deği l di . 1. neden olam a­ dım sorusunu kendime duruyordum.


PEDALLARIN ÜSTÜNDE, DOĞANIN İZİNDE UZUN BİR YOL HİKAYESİ

Jl*lı>jp»iLuM tUS/itü'l T M lşS Çu\,VJ di\£j!riJilı'JJı'l I H i J î l i m wJAyj,jj,j /£-5Jİ jU Lüj-D.JİÎifjj

2

dsiMhMfŞ M jm ,'ıJiik=wJ=İ£JiJjjJ /üJıiü;

jj<if/ALuıc*ı iı»i^Jw d i/iia lâ js üUıs.vjjvj.j dst'jj.gjJi tlü îjiü (jüvîiİjJdşjij' îjüjiı/ji KJıi

.

Bir kere öğrenildi mi hiçbir zaman unutulmayan eğlence ve ulaşım aracıdır bisiklet. Uçarsın, kaçarsın, yorulursun, terlersin, gülersin, düşersin... Çocukiann hayallerini süsleyen, genelde de karne hediyesi olarak alınan bisiklet onlar için yaz aylarının vazgeçilmez parçasıdır. Benim için de küçükken aynı duygularla başlayan bisiklet sevgisi, ilerleyen yaşlarımda bir hobi ve yaşam tarzı halini aldı, ilk başlarda dört tekerlekle başlayan acemilik dönemi zamanla yerini iki tekerleğe bırakmıştı. Ufak çaplı kazalar yaşasam da bunlar b e n i bu s e v g i d e n

vazgeçirememişti... Zaman W la geçip gitti, artık Leski bisikletim bana yetmez olmuştu. Bir yaz bisikletsiz geçirdikten sonra artık gelecek yaza bisiklet sözünü almıştım. O gün geldi çattı. O akşam hiç uyuyamamış sabah erkenden kalkm ıştım . Bugün benim günümdü. Hazırlanıp yola çıktık ve bisikletçiye gittik. Gerçekten b i s ik l e t s iz g e ç ir d iğ im zamandaki sabrımın rahmetini görüyordum. Tam istediğim gibi en güzeli ve en pahalısından alm ıştım . Artık yaz ta tili blzimdi. Her yeri gezmek yine eski günlerdeki gibi olmak istiyordum. O yaz tatili belki de benim hiç unutamayacağım zaman dilimlerinden birtanesidir. i ş t e b e n i m de çocukluğumdaki bisiklet sevgisi böyle başladı. Tek fa r k b e n im ki k a rn e hediyesi değildi. Bu güzel günler de geride k a lm ış z a m a n h ız la geçmişti. Babamın mesleği nedeniyle Tekirdağ merkeze taşınmıştık. Yeni arkadaşlar, yeni çevre, yeni okul gibi

etkenlerle ıfğraşırken artık ben de bisikleti unutmuş, başka sporlara^ yönelmiştim. Ama nedense o çocukluğumdaki heyecanı hiçbir sporda b u la m a m ış tım . Bu sporlara da istediğim ilgiyi de gösteremedim. Çünkü önümde artık lise sınavları vardı. Bu sınavlan en iyi şekilde geçip güzel b ir lis e k a z a n d ım . L is e arkadaşlan tanıma, okulu tanıma derken spor dan iyiden iyiye uzaklaşmıştım. Ta ki o güne kadar. Bir gün sosyal paylaşım sitelerin d e

SÜRMEİC SfldttE ZOR

]*,•■■■

U■'&£

Ü1

■■-r --ı

yoraMjk wjjjim

â

gezinirken bisiklet ile ilgili güzel şeylere rastlamıştım. Şehrimizde bisikletle gezdikleri yerlerin fotoğraflarını koymuşlar güzel yorumlar yapmışlardı. Hepsine teker teker baktım. Sadece bura ile kalmayıp Türkiye genelinde bisiklet ile alakalı ne var ne yok araştırdım. Belki de o zaman benim için dönüm noktası olmuştu. Gördüklerim çok ilgimi çekmiş ve bir an olsun eskisi gibi çok heyecanlanmıştım.


Bz b iz B İR

d o q A y ı SEVıyoRUZ

bÜTÜNÜZ

y Ü R İ iy ü ş ç ü lE R İ ,

o

bızı d iz i. Doğ a

oa

b iz .

b is ik İ E T Ç İ lE R İ ,

liA M p Ç IİA R I VE b u R A İA R IN d EDERİNİ

bİİEN hERkES.

T e ^ k ird a ğ ’ d a ^ b f s ı k l e ı ç f ağabeylerim ve arkadaşlanmla dağlar, tepeler, şelaleler, zorlu y o lla rd a g e ziy o r; ş e h rin gürültüsünden uzak, tabiatın sesine kulak veriyoruz. Şelaleleri keşfediyor, suyun sesini, kuşlann cıvıltısını dinliyoruz. Bu a n la rd a k i d uygularım anlablmaz yaşanır gibi bir şey. Ama şunu söylemeliyim gerçekten saatlerce süren bu yolculuklarda bende ne yorgunluk, ne de stıes oluyor. Buralara gidemezsem, bisiklete binemesem o zaman benim için zor saatler başlıyor. Yemyeşil ve rengarenk ^ kırlarda kurduğumuz Halil ^ İb rah im sofram ıza da değinmeden olmaz. Biz doğayı seviyonız o da bizi. Bir b ü tü n ü z b iz . D o ğ a yürüyüşçüleri, bisikletçileri,

kampçım bilen herkes. Bisiklet sürmek sadece zor yollarda, dağlarda yada arazide süımekde değil. Bizler 18 Martta Çanakkale Ş e h itle rim iz i a n m a k için Tekirdağ'dan Çanakkale'ye pedal bastık. Orada ki şehit dedelerimizi ziyaret ettik. Şehitlikleri , . dolaştık. Belki yolumuz çok uzundu. Çok yorulduk belki ama iç im izd e ki doğa sevgisinin yanında milli

ve

■ece bü göçen zamanlann ufalr bir parçası. Daha neler var neler. Kumlan samimi dostluklar mı yoksa saatlerce süren tur boyunca edilen güzel sohbetler mi İstersiniz? işte böyle! Ben bile tahmin edemezdim bu sporda bu kadar ilerleyeceğimi. Ama İstemek,'

manevi

d u y g u la r ım ız d a y o rg u n lu ğ u m u z u hissettirmedi bize. İşte böyle ve bunun gibi daha bir sürü etkinlik. Bu a n la ttık la r ım

İ n a n m a k ve gönülden bağlılık bu sporun yapı t a ş la r ı. A rtık ilerleyen yaşlarda da -Allah uzun o m u r- v e rirs e aklım d a daha çok planlanm var. Bunlardan bir tanesi de Ay Yıldızlı formayı giyip ülkem adına yanşmak. Bakalım zaman gösterecek...

| y j LrdCiUi-iciuJ r - j .b u ^ m İJ iıL ;\L

" M m & ü j İm m -hM .bu 3j)i)r ?ıi:ıii.j!<-)rl .!-i~ll< f.h-tl-ı u ^ lk b lM iiJ îjjıs Ji; h j^ iJ jy y /J s j'iJ ijj'jjJ a J y i'b /s jd y u j'J u


veya 2 kişi ile anırtıdır. Bun Kablolu Su Kayağı sisteminde aynı anda 12 kişi kayabilir. Ekonomik olarak kıyaslandığında ise Kablolu Su Kayağının çok büyük avantajı vardır. Aynca Kablolu Su Kayağı çevre dostu bir spordur. Eektrikle çalıştığı için çevreyi egzoz, yağ ve türevi atıklarla kirletmediği

Kablolu Su Kayağı Kablolu Su Kayağı her yaştan insanın rahatlıkla yapacağı, vücudun tüm kaslannı çalıştıran birspordur. Temel prensibi su kayağı ile aynıdır. Su kayağından farkı sporculan çekmekte kullanılan mekanizmadır. Su kayağında sürat motoılan kullanılırken, Kablolu Su Kayağında ise elektrikli bir motorla çalışan telesiyej kullanılmaktadır. Sistemi Bruno Rixen icat etmiş ve patentini almıştır. İki disiplini karşılaştıracak olursak: su kayağında başlangıçtaki çekiş ivmesi fazla olmadığından dengede kalınması, dolayısıyla öğrenilmesi daha güçtür. Kablolu Su Kayağında ise sporcu eşit hızla çekildiğinden kolaylıkla dengede kalıp öğlenebilir. Bu komple projeyle tesisin çevreye ekonomik, sportif, sosyal bir canlılık kazandırması sağlanmaktadır. Sürat motoruyla yapılan su kayağı 1

WAKEBOARDINF

h

g

ş Hablolu Su Kayağı bir ihi saat f6 y i gibi hısa d i r s ür ed e fc

te öğrenilebilir ue bu nedenle a s» yeni başlayanlara da başarı 4 94 hissini yaşatır. § gibi her kayak operasyonu suya yılda 9 bin ton oksijen kazandınr. Kablolu Su Kayağı hem ekonomik hem de ekolojik açıdan çevreye canlılık getiren bir projedir. Bugün Almanya'da 75, Fransa'da 19, Hollanda ve İngiltere'de dokuzar, İspanya'da 3 adet ve Tüıkjye'de 6 adet ( Sırasıyla, Bursa Sukaypark, Antalya Hipnotcs Park 2 adet, İzmit Gölkay Park, Kocaeli'nde Kartepe Sapanca Paık ve Samsun Sukay) Kablolu Su Kayağı tesisi bulunmaktadır. Dünya genelinde ise 228 Kablolu Su Kayağı tesisi bulunmaktadır.

Slalom yapma, rampadan atlama, çıplak ayaWayma ve günden güne

popüler olan VVakeboard kayma ile dayanıklılıkve beceri kazanılır. VVakeboard, için suda yapılan snovvboard benzetmesi yapmak mümkün. Kısa ve geniş olan VVakeboard tahtasını ayağına bağlayan kişi, tekneyle, dalgalı olmayan deniz üzerinde çekiliyor ve işte böylece VVakeboard yapmış oluyor. İlk bakışta snovvboarda benziyor ancak teknik olarak pek çok farklılığı var. Örneğin bağlamalar, su üzerinde hareket etmeye

olanak tanıyacak şekilde geliştirilmiş. Yaklaşık 30 km hızla seyreden tekne, arkasında iki büyük dalga bırakıyor -bu dalgalara "wake" adı veriliyor - ve VVakeboaıdcu bu iki dalgayı rampa gibi kullanarak atlayışlannı gerçekleştiriyor.


2 . Pantolon giyerken Pantolon, şort gibi kıyafetleri giyerken önce hangi ayağınızı kaldırıyorsunuz? Bir dikkat edin bakalım. Bağlamalara dikkat!

değişebilir.

VVakeboardda ayaklannızı tahtaya bağlama stiliniz yani açılannız çok önemli. Farklı seviyelerdeki kişilerin bağlama açılannın da farklı olması gerekiyor. En mükemmel ve eıgonomik şekilde olacak bağlama için önceline hangi ayağınızı önde tutacağınıza karar vermeniz gerekiyor. Bundan sonra yapmanız gerekense açıyı belirlemek. Hemen nemen bütün VVakeboard tahtalan çeşitli açı seçeneklerine olanak tanı yacak şekilde öncedendelinmiştir. Ve du deliklerle pek çok açı kombinasyonu yapmak mümkün olabilir.

Ön bağlama: Ortalama 18 derece.

Başlangıç seviyesi için Başlangıç seviyesi için en uygunu, ağırlığın arkada olduğu ve VVakeboaıdçuya daha fazla kontrol imkanı tanıyan bağlama stili. Bu stil bağlamada küçük atlayışlar yapmak da mümkün. Arka bağlama: Açı sıfirolmalı. Ön bağlama: Ön ayağın açısı ise VVakeboardcunun tercihine göre, VVakeboardun ön tarafına bakacak şekilde 15 - 27 derece arasında bir açı yapmalı. Orta seviye için VVakeboardun keyfini aldıktan ve su üzerinde bir müddet zaman

geçirdikten sonra, başlangıç seviyesi için uygun olan bağlama stili size yetmeyebilir. Bunun ne de n i ys e h a r e k et l e r i n i z i kısıtlaması. Artık ağırlığınızı biraz daha ön tarafa veıme vakti. Arka bağlama: Açı O ile 9 arasında

daha fazla işe yarayabilir. Çünkü bu tip spotlarda güçlü bacak kaslanna sahip olmak demek yolun yansını aşmak anlamına geliyor.

İleri seviye için Kendinizi VVakeboarda hakim hissediyor ve daha fazla eğlence anyorsanız ileri seviye için olan bağama stilini deneyebilir ve daha özgürce hareket edebilirsiniz. Artık agıılığmızı boardun ortasından arka kenara doğru kaydı rmanı z mümkünJ\rka bağlama: Yaklaşık 9 derece; Ön bağlama: Yaklaşık 9

5.Streching: Streching kasların esnekliğjni arttıran ve böylece onlan güçlendiren en mükemmel ekersiz tünerinden biri. Esnek kaslar hem sakatlanmayı önlüyor hem de VVakeboarda olan hakimiyetinizi maksimum ölçüde arttırıyor.

Hangi ayafrönde? VVakeboardda hangi a?

3.İkiside! Evet çılgınlık yapın ve kendiniziT ayağınızı da önde kullanabilecek şekilde geliştirin ( Tabii farklı zamanl arda ) Hem böylece yaptığınız diğer sporlarda, snovvboard, kay Ray hatta kayak da bile iki ayağı kullanır hale gelebilirsiniz. VVAKEBOARD İÇİN EGZERSİZLER Evet bu yaz VVakeboarda başladınız tam tadını aldınız ve yaz bitti! Ne kötü, gelecek yaza kadar tekrar b a ş la n g ıç sev iy es in e dönmeyeceğinizi kimse garanti edemez. Ancak kışın da vaktinizi boşa harcamaz ve VVakeboard olacağı son derece önemli bir konu. seviyenizi ilerletmenize faydası Hangi ayağınız öndeyken kendinizi olacakşeyler yapabilirsiniz. daha ranat hissediyorsanız o ayak sizin için doğru tercih demektir. İşte 1 . Snovvboard: Eğer yazı ıfl b u n a k a r a r v e r m e n i z i VVakeboard kışınsa snovvboard kolaylaştıracak birkaç basit yöntem. yapma imkanını bulacak kadar şanslı biriyseniz ne harika! Hiç l.Beni it! durmayın ve bol bol snovvboard Gözleriniz kapalı, ayaklannız omuz yapın. Her iki sporda hemen hemen açıklığında ayakta durun ve aynı kasları çalıştırıyor ve aynı arkadaşınızdan sizi hafifçe öne şekilde dengeyi geliştiriyor. Böylece doğru itmesini isteyin. Hangi tekrar VVakeboard yapmaya ayağınız düşmeyi önlemek için öne başladığınızda unutmak bir yana doğüı fırladı. Hatta bazı VVakeboard daha da gel i şti ği ni zi f a r k hocalan, öğrencilerinden gözlerini edeceksiniz. kapatm asını istiyor ve bunu 2.Kay kay: Eğer karla arası iyi habersizce yapıyor. olanlardan değilseniz kay kay yapmaya başlayabilirsiniz. Kay kay da snovvboard gibi VVakeboarda olumlu katkısı ve pozitif transferleri olan bir spor. Ayrıca dönme kabiliyetinizi daha da geliştirecek. 3 .Denge tahtaları: Bazı spor salonlannda bulunan bu tahtalar, kısıtlı bir alanda hem dengenizi geliştirmenizi hem de VVakeboard ya da snovvboard keyfi yaşamanızı sağlıyor. Aynca bilek eklemlerini g ü ç l e n d i r m e k ve o l a s ı incinmelerden korunmak için de son derece faydalı. 4.Ağırlık çalışmak: Bacaklannızı kullanarak ağırlık egzersizleri yapmak tahmin edeceğinizden çok

6.Hayal kurun: Belki inanması güç ama uzmanlar, sporda da hayal kumıanın çok önemli olduğunu söylüyor. Örneğin y a t a ­ ğınıza yattığınızda uyumadan önce,

kendinizi VVakeboard üzerinde g i d i y o r ve dilediğiniz hareketleri ya­ pıyor şekilde^ ayrıntılı biçimde canlandın n. Bu can­ landırma n ı n fay dası büyük olacak.

Yeni başlayanlar kare köşeli bir tahta tercih ederler. Bu hava hareketlerine hazır olmayan birisi için daha fazla kontrol ve istikrar sağlar. Daha tecrübeli vvakeciler yuvarlak köşeli boardlan tercih ederler, çünkü hava hareketlerinde iniş dana kolaydır. Yuvarlak kenariar inişte kenan kaçırma olasılığını dana da düşürür. Aynı zamanda Boardun hız kazanmasına da yardımcı olurlar. (Zıplamalarda Boardun havalanmasına müsaade eder)


Tekirdağspor nezaman 1. Ligeçıkar? Tekirdağspor iyi bîr kurymsalîaffnayı gidiyor Eğer tüm sivil toplum kuruluşları desteklerse her sene şampiyonluğa oynar çünkü bu iş ilgi alaka destekle bütünleştiğinde olur bunlar, olmazsa çok zor.

Altyapıya katkılarınız herkesin malumu. Bu başarıdaenbüyükpaynedir? En büyük paylar, diyelim işimi önce çok seviyorum. Futbolda altyapı çok sabır ve özveri ister. Şartlar zor olsa da eğer planlı bilinçli bilimsel çalışıp, işini iyi ve severek yapıyorsa in s in b a şa fıd a g e le c e k tir ben buna inananlardanım.

Şuanda büyük takımlarda oynayan oyuncularınız veya sizin gibi teknik direktörlükyapanarkadaşlarınızvarmı? Antrenörlük geçmişim yaklaşık 7-B yıl büyük takımların altyapılarında ve diğer profesyonel takım altyapısında oyuncularım var. inşallah birkaç sene içinde onlarda hak ettiklere yerlere gelir bende gurur duyarım.

Yurtiçi ve yurt dışında beğendiğiniz oyuncularveteknikdirektörlerkimler? Yurt içinde beğendiğim oyuncular; Selçuk İnan, Burak Yılmaz, Drogba, Sneijder, yurt dışı; Cristiano Ronaldo, Mesut Özil, Lionel Messi, İniesta, vs. en beğendiğim teknik adam Josâ Mourinfıo, Fatihlerim.

Tesisleşme şart. Yeterli antrenman sahası yok. 1 tane var, o da kulüplere yetmiyor 1 değil birçok futbol sahası lazım çünkü çocuklara iyi şartlar sunmadığın sürece sporcu yetişmesi mümkün değil.

Trakya'da özellikle de Tekirdağ'da futbolun gelişimini, futbola olan ilgiyi nasıl görüyorsunuz?__________________

Takım oyunlarında, özellikle futbol gibi sporcu sayısı çok fazla olan branşlarda takım ruhu olmazsa olmazdır. Peki, takım ruhununasıl oluşturursunuz?

Trakya'da futbol potansiyeli var ama şartlar yeterli değil. Saha, araç-gereç, malzeme sıkıntıları var. Hala yeterli değil. Trakya insanı rahatlığı düşkün olarak bilinir bu ete çocuklara yansımıyor değil. Bazı çocuklar antrenmana gelmeme gibi sıkıntıları yaşıyoruz. Yeteneğinin farkında değil.

Tekirdağ'da futbolun gelişmesi adına neler yapılabilir? Bu işin içinde olan btt olarak somut önerilerinizvar mı?

Futbolu seven sporcu, öneft takımını da sevmeli, antrenmanlara isteyerek gelmeli. Birlik beraberlik ve paylaşımın olmadığı yerde başarı da olmaz Takım ruhu hiç olmaz. Ben bunu öncelikle sağlıyorum. Bireysel konuşmalarım ve aile toplantılarım oluyor çünkü sporcunun sadece antrenmandaki performansına bakmak yeterli değil, aile ve arkadaş ortamını bilmek benim açımdan önemli sorunlara direk odaklı olmak, hem tekim ruhunu, arkadaşlarına

güven i, hocasına güveni pekişti ri r.

“Futbol zekâsı” diye bir tabir var. Bir de futbol sözcüğüyle özdeşleşen “yetenek” kavramı. Futbolda zekânın payı mı yoksa yeteneğingücümüdahabaskın?_______ Çok yetenekli sporcular geliyor karşıma. Ama futbol sadece yetenekle olmuyor. Örnek verirsek herkes mahallede oynayan futbolcuyu çok yetenekli olarak görür ama o futbolcu takım antrenm anına geldiğinde o yeteneğini sergileyemeyebiliyor. Sanıyor ki ten mahallede çok iyiyim ama takım olma duygusu ve takımdaki sisteme ayak uyduramama olgusu çok farklı şey. Yani sadece yetenekle değil, önemli olan o yeteneği bilinçli bilimsel olarak işlemek, ona önce takım olmayı takım sistemine ayak uydurmayı ve taktiksel bilgileri öğrenme aşamasını vermeyi, teknik becerileri de verebiliyorsak işte doğru olanbudur.

Maç esnasında hızlı ve önemli kararlar vermekdurumunda kalıyormusunuz?Varsa birkaçörnekverirmisiniz?___________ Evet, müsabaka an indi ani kararlar vermek zorunda kalıyorum. Maçta öndeyken ya da maçta mağlup durumdayken iyi ya da kötü durumlarda taktiksel müdahaleler yapmak zorundasınız. Rakibin gücüne güçlü yönlerini durdurmak ya da kendi oyuncularının yer değişikliği yapıp taktiksel uyarılar bulunmak gerekir. Çünkü bir müdahale bazen oyunu sizin lehinize çevirebilir ya da tam tersi de olabilir İyi bir strateji gibi bir şeydir. Futbolda önemli öten stratejini iyi oynamaktır.


Gençlerle Büyük Düşünmek Üzerine

k u p

-

"ul3, ul5, ul7, ul9" . Bunlar rakam olmaktan çok öte. Bu rakamların içinde hayat var. Azim var, gelecek var, h a y a d ır v a r. Bu rakam lard a henüz üzerine söz söylenmemiş kim bilir ne hikayeler var. Belki de çok yakın bir gelecekte zevkle seyredeceğimiz başarı hikayelerinin ilk nüveleri bu rakamlarda gizli. Bir mahalle çocuğunun hayallerini dünyaya taşımak kolay değil. Bu noktada yetenek avcıları devreye giriyor. Başarının kokusu vardır onlara göre. İşte keşfedilmek için beklemek istemeyenlere kupalarla, şampiyonluklarla dolu bir Okan Hoca Hikâyesi.

Kendinizden biraz bahseder misiniz? Samsunda doğdum İlk orta, lise ve üniversiteyi Samsun'da okudum. T iM if ı k U p lâ ı f T e k ird a ğ 'd a y ım h a le n N am ık Kem al İlköğretim'de beden eğitimi öğretmeni ve Tekirdağspor altyapı teknik Sorumlusu olarak görev yapmaktayım.

m

Profesyonel bir takımdan teklif gelse gidermişiniz? T ik kelimeyle şartlar uygun olduğu sürece tstflö isterim.

Tekirdağspor'un bu seneki branşlarFutbola ilk olarak kaç yaşında ve neredeI claki başarı durumuyla ilgili bir debaşladınız? I ğerlendirme yapsanız? Tekirdağspor altyapı olarak kulüpler Futbola ByaşındaSamsunda başladım. bazında u13 yaş kategorisinde(3 yıl üst üste il şampiyonluğu), u15 yaş kate­ Hangi takımlarda top koşturdunuz? Ilkkulühüm Samsungücü, oradan Samsunspor gorisinde (3 yıl üst üste il şampiyonluğu), paf takımı sonra kısa bir süre SamsunspoTa MİT yâş kategorisinde (2 yıl üst üste il takımı sonrası 18 yaşında ilk profesyonel şampiyonluğu) var. Bu sezon 2012/2013 oluşum Samsun Kadıköysporprofesyonel (3.lig) sezonunda da 4 kategoride yarışıyorum , Çarşambaspor profesyonel (3,lig), Ünyespor u13, u İI* u17, u19 llği şuan u17 ve u t § profesyonel p , lig) Bakırköyspor profesyonel şampiyonu olduk devam eden u13 Bgi vt (2Jig)Tekirdağspor profesyonel (3.lig) Erken yaşta futbolu bıraktığınızı biliyoruz? Peki neden? Yaklaşık 4 kez sakatlık ve ameliyat getrdim. 2 defa çapraz bağ kopması ve menüsküs sakatlığından âoiâyı 27 yaşında futbolu bırakmak zorunda kaldım, antrenörlüğe adım

1

1

1

■ ğüH jul yıl ıl şampiyonluğu var.

m

V

a

1


Altyapı antrenörlüğü konusunda başarılı olmakiçingerekli niteliklernelerdir?_____ Altyapı antrenörlüğünde genel nitelikler, bence çok araştırmacı olacaksın, işini bilimsel yapacaksın. Çünkü günümüzde antrenman metotlarını bilmeyen antrenör arkadaşlarımız var. Çok sabır ister. Planlı programlı disiplinli çalışmakbenim prensibimdir.

Bu meslekte verdiğiniz emeğin karşılığını maddi-manevi alabiliyormusunuz?_____ Maddi olmaktan çok manevî olarak alıyorum; ama bu yeterli mi? Değil tabi ki. Ama yine de mutluyum. Başarılı olmak benim yapımda var.

Kendinizi 5-10 yıllık süreçte nerede görüyorsunuz?__________________ İnşallah daha üst kademelerde daha iyi yerlerde hedefim o.

Özellikle profesyonel ligde meydana gelen şike olaylarıyla, amatör ligde de karşılaşıyor musunuz? Sizi “ŞİKE” yapıldığını düşündürenböylemaçlaroldumu? Eskiden oluyordu hatır şikesi para olmadan da. Allah'a şükür hep Uzak durdum şimdi daha İyi. Böyle şeyler olmuyor bence de doğrusu da o. Her şeyi hak eden alsın.

İ Temmuz sürecinden sonra Türk futbolunda sizce bir şeyler değişti mi? Değişmişse ya da değişmemişse sizin bu şekildedüşünmenizinnedeni nedir? 3 Temmuzdan bu yana bence şöyle değişti; herkes temkinli, artık lafını bile yapamıyor takımlar. Bu da en doğrusu zaten. Bence de çok adaletsizlik, çirkin birşey bu.

Sizegörefutbol veefsanesözcükleri yanya­ na gelince ilk akla gelen isimde haliyle kim olur?

Efsane, tartışmasız bence Lionel Messi. 1 yılda yaklaşık 90 gol Ve birçok asist.

Size dünyakarması kurma imkânı verilseydi ilk11'dekimlerolurdu? Kalede Muslera, sol bek Marcelo, sağ bek Zambrotta, stoper Pepe, stoper Puyol, ortada mesut Özıl, ortada iniesta, orta solda Robben, orta sağda Ribery, hücum hattı Messi, Ronaldo.

Lise çağındayada öncesindeyaş aralığı 1218 olan sporcular için söylemek gerekirse yetenekli dediğimiz, gelecek vadeden bir futbolcuda hangi özeliklerbulunur?Gelecek vadettiğini düşündüğünüz genç bir futbol­ cuyu diğer arkadaşlarından ayıran temel farklılıklarnelerdir? Gelecek vaat eden oyuncuda en önemli

özellikleri baştan sıralarsak; olamazsa olmaz

sürat ve çabukluk, üstün futbol zekası, dikkat, koordinasyon yetisi, kuvvet, üst düzey teknik, adam eksiltme yeteneği, oyunu iyi okuyup olumlupas yeteneği.


Trakya’nın en eski liselerinden olan Namık Kemal Lisesi'nln arşivi öğretmenlerimiz tarafından dijital ortama aktarılıyor. Nasıl mı? Bu ilgi çekici projeyi yine bu ekipteki Fizik Öğretmenimiz Murat Ersin ATMACA’dan dinleyelim istedik.Ne amaçlandı?Ne kadar yol alındı? “Namık Kemal’in kozmik odası sîzlerle buluşuyor.

1)Trakyamn en eski liselerinden olan Namık Kemal Lisesi'nln arşivini bilgisayara aktarmaknasıl aklınızageldi? Bu bir proje ve projelerde problemler üzerine çıkıyor dlyeblliriz.O problemi çözmek İçin bir çözüm yolu gelIştlrlIlr.BizIm de bu projenin başlangıcında karşılaştığımız bir problem vardı.Buradan yola çıkıldı.Problemimiz ise; okulumuz 1955 yılından bu yana mezunlar veriyor, çok köklü bir okul.O mezunlarla ilgili bilgilerde okul arşivinde yıllardır biriktiriliyor. Bu bilgilerde eski mezunlar tarafından okuldan isteniyor. Okul başları ise adını soyadını alıyor hangi yılda okuduğunu alıyor ve arşive iniyor.O en alt kattaki tozlu dolaplardan onları buluyor çıkarıyor masasının üzerine açıyor ve sayfa sayfa aramaya başlıyoriar.Bu da epeyce zorlu bir iş. Bu bir problem olarak algılandı be bizim a m a cım ız bunu daha ko la y b ir hale getirmek.Çözüm olarak da bu bilgilerin dijital ortama aktarılmasını sağlıyoruz.

Arşiv çalışması üç öğretmen ve gönüllü öğrencilerden oluşan bir grup tarafından 2012 yılından beri ara verilmeksizin yürütülüyor.

daha önceki tarihlerde doğmuş öğrenciler var onların bilgileri dahi mevcut.

2)Bu arşiv hakkında detaylı bir bilgi verebilirmisiniz? Namık Kemal'in öncelerinde ortaokuluda vardı,daha sonra buna lise de eklendi.O zamandan bu yana mezunların bilgileri ciltlendi kocaman kitaplar haline getirildi.Her yıl gittikçe artarak okul arşivini doldurdu o da yetmedi başka odalara geçti derken epeyce bir yer kapladı arşiv.

3)Ekibinizdekimlervar? Ekipte öğrencilerimiz var onlara çok teşekkür ediyorum, severek yapıyorlar. Onun dışında ben varım A li Durukan,Alpaslan Hoca var.

4)Buişeilkneredenbaşladınız? Bu işe M üdür Başyardım cım ız Ahm et ALDOĞAN'ın problemi dile getirmesiyle başladık.

2)Lisemizin arşivi hangi yıllara kadar gidiyor?

5)Şuan arşivi dijital ortama aktarmanın hangi boyutundasınız?

Eğitim 1955 yılında başlamış ama 1938 hatta

işimiz tek boyutlu değil aslında.Bir çok b o y u tu n u e k ib im iz le b e ra b e r

yürütüyoruz.Şuanda ekibim izde birim iz seçiyoruz,birimiz tarıyoruz birimiz derken bu işin içinde öğrencilerimiz de var yani bu şekilde işlerimizin hepsi aynı anda gidiyor diyebilirim.

ilekarşılaştınızmı? Ders isim leri fa rklı, değişik isim ler var.Ömeğin Tabiat bilgisi var.

10)Okulumuzda bu arşiv çalışma-larına yönelikyeterli teknolojikaltyapı var mı ?

6)Nasıl biryol izliyorsunuz?

Zaten belli bir teknolojik alt yapı var ondan y a ra rla n ıy o ru z .S a d e c e şu so ru n , b ilg is a y a r la r la ç a lı ş ı y o r u z ve bilgisayarlarımızın biraz hızı düşük olduğu için bizimde verimimizi düşürüyor tabii.Ama okul idaresinin bununla ilgili çalışmaları var.

Öncelikle hangi kaynaktan başlayacağımızı seçiyoruz.Onları teker teker tarıyoruz.Sonra üzerine isimlerini yazıp yapıştırıyoruz.Son olarak da diğer taradığımız bilgilerin yanına onları koyarak işimizi bitiriyoruz.

7)Öğrencilerin aldığı notlan arşivlemeye devamedecekmisiniz?

9)Arşivleri tararken size ilginç gelen bir veri

12)Eski biryazıylakarşılaştığınızoldumu?

Tabii ki, hangi öğrenci hangi dersten kaç not almış bunları yine depolayacağız.

1955 yılından itibaren bunlar yazıldığı için ama daha çok şu an kullandığımız alfabe mevcut.

8)lnsanlara bunun ne gibi bir faydası olabilir?

12)Çalışmalannızı nasıl tanımlarsınız?

Öğrenmek için veya bir iş başvurusu için g e ld ikle rin d e en azından fa zla va k it kaybetmeyeceklerdir diyebilirim.Bunun dışında eski mezunlar buradan girip eski notlarını ö ğ re n dikle rin d e aynı heyecanı te kra r yaşayabilirier.Bu şekildede hoş bir yararlanma olabilir,

Fedakarlık gerekebiliyor,zaman alıyor ama heyecan verici güzel sonuçlar ortaya ç ık ıy o r b ir lik te b ir g ru p h a lin d e çalışıyoruz,öğrencilerde yardımcı oluyor dolayısıyla iyi bir çalışma olduğunu söyleyebilirim.


JUDOCHAMPI

UROIN

1)Judoya ka ç ya şınd a başladın ve ne z a m a n d ır ju d o

3 )D e re ce lerin neler?

ya p ıyo rsu n ?

4 ke z T ü rkiye şa m p iyo na la rın a

6 ya şım d a ju d o y a b aşladım ve 8

ka tıldım ve 2sinde

y ıld ır ju d o yapıyorum .

2n cilik,b irin d e 3 .cü lük birinde

2 )Ju d o ya b a şlam a nedenin

de b e şincilik a ld ım .1 kez

nedir?

balkan şa m p iyo na sına

İlk ö n c e kardeşim başladı.

ka tıldım ve 3 .o ld um .D aha

B ende b a şlam a k istiyordum

ö n ce ki yıllarda

fa ka t astım hastası o ld uğum için

H o lla nd a ,F ra n sa ve iki ke z de

a ilem izin ve rm iyo rd u .A m a

B ulg a rista n'a g ittim ve

yin e de onları ikna etm eyi

d e re ce le r a ldım .B unun

b a şa rd ım ,on la r kısa sü re yapıp

dışın d a ille r arası m üsa b aka la

hevesim i alınca bırakacağım ı

da da d e re ce lerim var.

d ü şü n m ü ş le r fa ka t ben devam

4 )M a çla r sırasın da herhangi

ettim h a sta lığ ım ınsa b ir etkisi

b ir sa ka tla n m a ya şa dın mı ?

o lm adı.

Büyük bir sakatlık

geçirmedim fakat bir kez parmağım kırılmıştı. 5)Bildiğin üzere geçen sene sınav senemizdi judoya devam etmenin sınava ve derslerine bir etkisi oldu mu ?

Hayır olmadı. Çünkü insan evdeki boş zamanını spora ayırabilir.Ders çalışma saatlerinde de bir değişiklik olmaz.Bende antireman saatlerim dışında çalıştım ve bir etkisi olmadı.

okulumuzda 4 yıl dünya

şampiyonasuna katılan bir arkadaşımıa/^afEoıı


BAŞARIYA BUN YOLDA ADM ADBft önce n t ım yendi sonra tek tek raklpMIMH güzel bir duygu fakat buna ailenin de

6)Spor yapmanın sosyal yaşantını hangi yönde etkilemektedir? Gittiğimiz birçok maç sayesinde yurt içi ve yurt dışında bir sürü arkadaşlanm oldu.Yurt dışından az da olsa yabancılada da İngilizce konuşma fırsatı buldum kendime olan güvenim arttı.Artık istediğim her şeyi başarabileceğime inanıyorum. 7)Balkan şampiyonasını kazandığın zaman nasıl duygular hissettin?Aile ve çevreden nasıl tepkiler aldın. Orada Türkiye adına yanştım.Türkiye'yi temsil ettim ve derece yapıp İstiklal Marşını okutmak çok büyük bir gurur.Büyük bir mutluluk benim için. 8)Uzun zamandır judo yapıyorsun seni judoya bağlayan nedir? Judoyu seviyorum.Neden diye sorarsanız judo benim hayatım,en üzgün anımda bile antireman yaparak stresimi atıyorum ,spor bana iyi geliyor. 9)İleriki yaşamın da judoya yervericek misin ? Tabiki,ileride judo ile ilgili bir meslek edinmek istiyorum ve Avrupa,Dünya şampiyonalannda

ll)B u spora başlamak isteyenlere bir

destek vermesi lazım.Bana ailem hiç karşı

tavsiyen var mı ?

çıkmadılar,her zaman destek

Judoya başlamak zorunda

oldular,onlar olmasaydı hiçbir maça

değilsiniz.Ancak mutlaka spor

gidemezdim.Başarımın büyük bir kısmını

yapmalısımz.Görüceksiniz, spor hayatınızı

aileme başladım.

değiştirecek.


KA'RA'GAOGL'A'NlILlEJBOBlMA'RLlEiYfA'R'ASINDA' BEiYKA'NIHOC-A'MIZLfAlMUZIGINIRI^MINI

Müziğin hayatınızdakiyeri nedir? i İGüzık benim yaşam biçimim. _Milik hayatınız nasıl başladı? L İlkokulda babamın bana almış olduğu |>rgla. En sevdiğiniz enstrüman nedir? - Bağlama. Kesinlikle bağlamayı daha çok seviyorum Hangi tür müzikleri seversiniz? -Her türlü ama halk müziği öncelikli. Hangi enstrümanları çalarsınız? - Kontrbas, gitar, bağlama. Hangi sanatçıları beğenirsiniz? - Halk müziği sanatçılarını, Türkiye'deki müzik hakkında ne düşünüyorsunuz? - Halk müziği Türkiye'de durgunluk aşamasında. Popüler müzikte ise sözlere baktığımız da anlam teşkil etmiyor Hangi okul mezunusunuz? - İnönü Üni. Eğitim Fakültesi Örnek aldığınız sanatçılar kimler? * Küçükken çok fazla vardı, şimdi kendimce hepsini örnek alınm, Sizin gözünüzde sanat ve sanatçının önemi nedir? - Sanatsız toplum düşünülemez . Sanatçılara verilen önem bilişim çağında olduğumuz için albümsel bazları düşündüğümüzde sanatçılara fazla albümsel çalışma kalmadı Müziğin gelecek nesillere etkisi nedir? - Geleceği teşkil edecek, müziksiz gelecek düşünülemez Yabancı müzik dinler misiniz? -Dinlerim Müzik denilince aklınıza gelen ilk şey nedir? - Hayat Sesinizi beğeniyor musunuz? - Kendi çapımda söylerim .Toplum ortamında muhakkaksöylerim Hangi müzik tarzını seversiniz? -Tüm müzik tarzlarını severim ama halk müziği kültürümüzden geldiği için öncelik veriyorum Ne tür şarkı lar söylersiniz? -Halk müziği


And buy me a star on the boulevard It's Californication Space may be the final frontier But it's made in a Hollyvvood basement Cobain can you hear the spheres Singing songs off station to station And Alderon's not far away It's Californication ve bana bulvardan bir yıldız al bu batılılaşmak uzay belki son sınır olabilir ama bu da bir Hollyvvood bodrumunda yapıldı Cobain, istasyon istasyon şarkı söyleyen sınıfları duyabiliyor musun? ve Alderon uzakta değil bu batılılaşmak Bülbül havalanmış yüksekten uçar Has bahçe içinde gülüm var deyi Seni seven aşık serinden geçer Güzeller içinde yarim var deyi Ben seni severim sen de sev beni Mevlam bir kararda koymaz insanı Bir gün gelir sen de ararsın beni Şurda bir divane yarim var deyi Beni seni severim can ile candan İnsan kemlik bulmaz sevdiği yardan Canım esirgemem vallahi senden Götür sat pazarda kölem var deyi Karac’oğlan söyle karşı karadan Hicap perdesini kaldır aradan Seni beni bir Mevla’dır yaradan Büyüklenme hey kız güzelim deyi KARACAOGLAN

1983 yılında kurulan Red Hot Chili Peppersadlı funk, punk ve metali harmanlayarak müzik yapan ABD'li bir grubunun özellikle “Californication“ adlı parçası, şarkı sözleriyle de mesaj dolu.

En sevdiğiniz türkü nedir _ - Bülbül havalanmış yüksekten uçar Kaç yaşından beri müzikle ilgilisiniz? - İlkokula başladığımdan beri ilgilenirim ama enstrümanla ilk 11 yaşında tanıştım Kaç yaşından beri müzik öğretmeni olmak istiyorsunuz? - Lise çağlarından beri Küçükken ideolünüz kimdi? - Erdal Erzincan Başka dillerde şarkı söyler

misiniz? - Genelde söylemem Türkçe dışında en çok hangi dillerde şarkı dinlemeyi seviyorsunuz? - Bütün dillerde En sevdiğiniz yabancı parça nedir - Californikeyşın Dinlerken keyif aldığınız yabancı sanatçı kim? - Bob Marley Besteleriniz var mı? - Ortaokul lise çağlarında küçük küçük vardı.Tam anlamıyla bir beste yapmadım Müzik yeteneğinizin

olduğunu ne zaman fark ettiniz? - İlkokulda babamın almış olduğu orgu kendi başıma çalarak Sizce müzik öğrenciler için ne kadar önemli? - Tartışılmaz. Çok önemli müziksiz hayat düşünülemez. Yaşam biçimidir, paylaşımdan ibarettir Okul için müziğin önemi nedir? - Öğrencilerin duygularını dışa vurması için okullarda müzik şarttır.

130'un üzerinde plağı, her biri dillere destan olmuş yüzlerce şarkısı bulunan bir reggae efsanesi 1977 yılında futbol oynarken ayak başparmağında açılan bir yaradan dolayı deri kanseri (melanoma) olduğu ortaya çıktı. Parmağının kesilmesini istemedi. Çünkü Rastafarianizm inancında mezara tek parça halinde girilmek istenir.1981 yılında öldü. Son sözleri oğlu Ziggy'ye "Para hayatı satın alamaz” oldu


Fiziksiziniçi neifadeediyor? - Yaşamı ifade ediyor. Yaşamın her anıyla ilgileniyor. Etrafımızdaki olaylar ile ilgili hayatta çoğu şeyi'açıklıyor. Hayatımızdaki bazı duygularımızın haricinde duygusal çöküntülerimizi, hemen hemen her şeyi açıklıyor. 2)Örnekaldığızfizikçilerkimlerdir? - Lisedeki fizik öğretmenimi çok severdim. Ortaokuldaki Fen Bilgisi öğretmenim Çetin hocayı çok severdim. Harika bir insandı. Hem öğrenciyle iletişimi hem de bilime bakış açısı beni çok etkilemişti. Ayrıca Einstein ve Edison'unvazgeçmeyişini çoksevmiştim. 9 2 ^ * , 3)Türkiye'deki fizik çalışmalan hakkında neler

^^^H&Uüşünüyorsunuz? - Türkiye birçok şeyde olduğu gibi bilimde de ^ biraz yurtdışına bağımlı gibi gözüküyor. Hayatı yaşamak yerine akışını biraz düzelterek güzel televizyon izleyicileri fiziksel gelişmeleri uzaktan izlemekle ilgili bilgilenmenin içinde 4 olmamız gerektiğini bunun için gençlerin daha

] • azimli olduğu güzşf izleyicilerin bunu, içinde hissettiği için bilgisayar alanında artık daha çok yakından takip ettiği bilimsel araştırmalarda bilim alanındaki fiziksel çalışmalara ortak olduğunu, görüyoruz. Şu anda en popüler bilimsel gelişme CERN'de yapılan deneydir. CERN'de yapılan deneye Türkiye'nin de katılması sevindirici bfr şeydir. Fiziksel enerji alanında gelişmeye başladık. Tabuların hemen hemen tamamı kırıldı. Fiber optiğin alt alanında ve haberleşme alanında etkili birçok gelişme yaşandı. 'Ülkemiz bunların gerisinde değil Türkiye'nin bilimsel alanda geri bir ülke olduğunu söyleyemeyiz, ama bilimsel buluşlar üretmede biraz sıkıntımız var. Yeni laboratuvarlar açılmalı. Bilimsel araştırmalara destek verilmeli. Bu anlamda Ülkemizde önemli çığır açan gelişmeler oJuyor. Bilim sürekli gelişmeli ki toplum rahat etmeli. Bilim sürekli değiştiği içingelişmelertakipedilmeli. 4)Fizik dersi dikkate alındığında geçen yılın 9. sınıflan ile bu yılın 9. sınıfları arasında ne gibi farklılıklarvar? - Bengeçensene9. sınıflaragirmedim. 5) Bugüne kadar okulumuzda fizik ile ilgili çalışmalaryapıldı mı?Yapıldıysanelerdir? - Bugüne kadar proje çalışmaları yapıldı. Şuan da ben hava kirliliğiyle ilgili bir çalışma yapıyorum. Fizik olimpiyatlarına katıldık. Projelerde öğrenmek amaçlanır. Projelerden bir şeyler öğrenmeye çalışan bir okuluz. Yeni yeni butür çalışmalar yapmaya başladığımız için çok başarılı sayılmayız. Ama düşe kalka fizik projelerini geliştirmeyedevamedeceğiz. 6)Sizce fizik dersinde başanya ulaşmak için ne gerekir? - En başta yapamam demememiz lazım, yapamam diyerek başladığımız şeyler zaten imkânsızdır. Çevre mizd ek ilerden, büyüklerimizden bu çokzor diye duymamız bizi kötü etkiler. Bence inanmak başarmanın yarısıdır. Karşılaştığımız olaylara kayıtsız kalmak yerine bu nasıl oluyor diye düşünüyorsanız iyi bir başlangıç yapmışsınız

demektir. Bu başlangıcın ardından her ders de olduğu gibi tekrar tekrar bu şekilde fizik de başarıyı elde edebiliriz. İyi bir başarı isteniyorsa okuma alışkanlığınızın da olması gerekir. Hangi alanda çalışırsanız çalışın ama mutlaka iyi bir kitapokuyucusuolmanızgerekir. 7)Fiziköğretmeni olmayanasıl kararverdiniz. -.'Fizik öğretmeni olmaktan ziyade, önce öğretmen olmaya karar verdim. Karşılıklı iletişimin önemli olduğuna inanıyorum. Çok şanlıyım. Çok iyi öğretmenlerimvardı. Acaba bu öğretmenlerden biri olabilir-.miyim diye düşündüm ve öğretmenleri bir kahraman gibi gördüm. Ondan sonra kendime en yakın branşı düşündüm. Hep aklımda soru işaretleri vardı. .Uzayda hayat var mı? Camlar nasıl üretilmiş vb. soruların cevapları fizikte olduğundan fizik öğretmeni olmaya karar verdim. Severek yaptığım bir tercihti ve asta pişmanlık duymadım. 8) Kendinizi nasıl bir öğretmen ve baba olarak tanımlarsınız? - İletmekte başarılı olup olmadığımı öğrencilerin performansı belirler. Ama öğrenciler ile ilişkim de eğitimciliğimi belirler, genellikle öğrencilerimle iyi anlaştığımı düşünüyorum. Şimdiye kadar hiçbir öğrencim ile sorunum olmadı. 9) Hayattavazgeçilmezleriniznelerdir? -Ailem, yemek, güzel lezzetler, motorvearabalar 30Vİş hayatınızda “Ben dersten ahlamıyorum.” dediğinizoldumu? - Lisedeyken Fizik ve Tarih için oldu.

11)Sporlaaranıznasıl? - Harikadır, oturarak'yapılan , tüm spotla-ı yapabilirim. Mesela harika futbol oynarım. Ama bilgisayarda çalımlar yaparım. Satranç, masa tenisi ve yüzmeyi seyerim. Onun haricinde sakatlık geçirdikten sonra futbol, voleybol gibi sporları yapamaz hale geldim. Ama iyi bir basket ve futbol izleyicisiyimdir. Ama fanatik birtaraftar değilimdir.

inânırım.

13) Hayatta üç şeyi değiştirebilseydiniz bunlar nelerolurdu? - Ben hayatımdan memnunum.- 4Hayatından memnun olan bir insana sorulacak soru değil. Ama dünyada değiştirmek istediğin bir şey var mı? diye sorarsanız, Evet, dünyaya zarar veren şeyleri çevremize daha az zarar verecek hale getirilmesini isterdim.

14) İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi 1998 mezunu olduğunuzu öğrendik. Üniversite yıllarınız ile ilgili unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? - Eşimle tanıştığım gün çok eğlendiğim gün oldu. Ama çok yorulduğumuz günlerde oldu. Sınavlardan çıkıp sersem halde çimenlere uzanıp gitar çalardık. Ama gitan iğrenç çalan bir arkadaşımız vardı çok acıyordum kendime, herkes bizim fiz ik ç i olduğumuzu uzaktan anlayabiliyordu. Bunlar kafayı sıyırmış der gibi bakıyorlardı.

15) Tekirdağ Motosiklet Derneği'ne(TEMOD) üye olduğunuzu biliyoruz. Motosikletlere karşı ilginizvarmı?Kullanıyormusunuz? - Motosikleti çok severim kendinizi özgür hissettiğiniz şmlardan biridir, motosiklete bindiğinizde doğayla daha uyum içerisindesinizdir. Yağmurun ve toprağın kokusunu direk olarak alabilirsiniz. İstediğiniz her yola gidebilirsiniz. Arabanın girmediği her yola girebilirsiniz. Motosikleti çok seviyorum, ama Ülkemizös;.pfötosiklet kullanmak çok zor, motosiklet kullanma riskini almamı istemeyen bir ailem var. Bu nedenle onların âkillerine saygı duyarak bazı fedakârlıklar yaptım. Yani motosiklet sevdamdan vazgeçerek ailemi mutsuz etmemeyi tercih ettim. Bu yüzden motosiklete sadece kapalı alanlarda biniyorum.

12) Metehocanınhayatabakışı naşfl? - Ben politik bakarım. Hayatta olumsuzluğun olumsuzluk getirdiğine inanıyorum. Gülümsediğim zaman# insanların daha sonra gülümseyeceğine.

mÜLAKAT: Ödül' Efsane AYÇİÇEK- Özge AKAR ÇeydaAKÇAM


- 3 sergi açtım 45'in üzerinde tablom var. 4- Türkiye ve dünya'da sizi etkileyen,örnek aldığınız ressam veya ressamlar var mı? Devrim Erbil, Atilla Atar, Albert Dürer 5- Hangi resim türü daha çok ilginizi çekiyor? -Metal gravür (baskı resim), spatulayla çaılışmış yağlı boyalar. 6- Sanatın evrenselliği hakkındaki görüşleriniz nelerdir? - İnsanları birbirine yaklaştırması,iç dünyalarını ortaya koymak ve kendilerini ifade edebilmelerini sağladığı için. 7- En sevdiğiniz ressam hangisidir? 3-Şimdiye - Rubens ve Remrand kadar kaç 8- Resim öğretmeni ile ressam tablo arasındaki fark nedir? çalışması - Resim öğretmeni eğitir ve öğretir. yaptı hız ve , Ressamın böyle bir zorunluluğu olmadığı kaç serg i/ gibi kendini ifade etmek için bu işi yapar. açtınız? 7 9-Sizce iyi bir resim öğretmeni olmanın altın kuralları nelerdir? - Teknik bilgiye sahip olması ve öğretme yeteneğinin olması

mezun oldum. 9 Eylül Üniversitesinde okudum. 2-Gençlerin sanata bakış açıları ile onların tuvale yansıttığı fikir, ufuk ve , hayallerini nasıl buluyorsunuz? İçlerjnden “İşte bu geleceğin ressamf o olacak” dediniz oldu mu? - Özellikle güzel sanatlar seçecek bir 1 okulda çalışmıyorum. Pek fazla sanata düşkün öğrencilerim yok. Ama içlerinde birkaç tane resim yada İç Mimar okuyabilecek yetenekli öğrencilerim var. Ve bazı öğrenciler ailelerin etlisincljffjkaldığı için güzel sanatlara 1-Resim yapma yeteneğinizi nasıl keşfettiniz? Sizi ' ^ destekleyen oldu mu? Bu • konuda eğitim aldınız mı? Biraz kendisinden bahseder misiniz? - Resim yapmayı hep seviyordum zaten. Resim yapmamı destekleyenler oldu. Orta 1'deki resim öğretmenim keşfetti. Liseson sınıftaki öğretmenimde üniversite için ısrar etti. Güze _ sanatlar , fakültesind

aiM ıiyom u .

t f P

7 &


<2 f f

10-Sergi ve renk kelMeleri arasındaki fark nediry Ş -Sergi kendini gösterme, renk ise kendini ifade etmektir. 11- Resim yapan çocuğa nasıl yakiaşılmalıdır? Resim yapan çocuğa, ebeveyn veya öğretmeni tarafından sıkça yapılan yanlış yorumlar nelerdir? -Serbest bırakmak gerekir. MÜDAHALE edilmemelidir. Ebeveynlerin yanlışları ise evin kirlenmesine izin vermemeleri, sınıf öğretmeninin ise resim dersine zaman ayırmamaları. 12-poyama kitapları hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce, çocuktan yaratıcılık konuşunda geliştiriyor mu yoksa köreltiyor mu? :Çocuğun yaşına göre değişir. İlkokul çocuğuna verilirse körelir. 13-Resirr) yapmak çocuklarda haıigi kjşilik özellikleri kazandırmaktadır? -Özgüven ve bir şeyleri başarıyor olma hevesi önemlidir. Kendini ifade edebilmeyi de öğretir. 14-Resirnlerinizi isimlendiriyor mıâünuz? -Evet. ' 15-Resim yaparken özellikle . seçtiğiniz bir renk var mı? -AslındafÇok yok ama zıt renkleri kullanmayı severim. 16-Sanatı nasıl tanımlarsınız? -Kendini'ifade etme ve kültürünü ifade etme şeklidir. Hem sosyaldir kem evrenseldir. Sadece kendini anlatmaz. Her sanat akımının _'2 geçen kelime ı anlatır. Jj resim yapmayı seven var mıydı? -Evet, babam 1— ı resim ya yapmayı severdi fakat böyle bir girişimde bulunmadı.

18-Resim öğretmeni olmaya ınasıl karar verdiniz. Lise son sınıfta gelen öğretmenimin ısrarıyla karar verdim. 19-Aileniz resme olan ilginize nasıl karşılık verdi? -İlgi olarak olumlu fakat meslek olarak acaba başka bir meslek de olabilir diye düşündüler. 20-Mesleğinizi elinize aldığınızda ilk yaptığınız resim neydi? -Tors çizmiştim. Okulumuzun ilk giriş şartı olduğu için. Ama mesleğe başladığımda yaptığım şey kolaj çalışmalarıydı. 21-Şu anda Namık Kemal Lisesinde eğitim veriyorsunuz, onların sanata bakış açılarını hiç incelediniz mi? -Evet, öğrencilerim pek fazla sanatı öğrenmek için hevesli değiller. 22- Birinci ve ikinci resim size neler anlatmaktadır? -1. Resim: Manzara resmi izlenimci bir tablo renkli bir resim İbrahim Çallı'nın resimleri güzeldir. -2. ResinrEge yöresine ait kültürel bir resim.

- Resini yaparken kendimi soyutlarım. 26- Mesleğinizin artı ve eksi yönleri nelerdir? -Artı yönü hayatımın birçok alanında bunu kullanıyorum. Eksi yönü Dışarıdaki düzensizlikleri çabuk görüp yoruluyorum. 27- Emekli olunca resim yapmaya devam edecek misiniz? -Sırf onun için bile emekli olabilirim. 28-Atatürk'ün sanata verdiği önemi açıklar mısınız? -Sanat denilen şey kültürü yansıtıyorsa, kültür bir milletin oluşmasında ne kadar değerliyse sanat da o kadar önemlidir. Atatürk'ün dediği gibi de; sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. 29-Elinizde olsaydı neyi değiştirmek isterdiniz? -Resim

23- Sizce sanat olmasaydı neler olurdu? -Tek düzey insanlar olurdu. 24- Resim hayatınızı nasıl etkilemektedir? -Yaşam tarzımı ve estetik anlayışımı etkiliyor. 25- Resim yaparken hangi ı hiccûHi\/r»rcıını 17?

lerının, yaratıcılıkla ilgili olan tüm

branşların okul öncesinden itibaren branş öğretmeninjjn ^ yapılmasını doğru olacağına inanıyorum. Çünkü ^ yaratıcılıklarını yok ediyoruz


“ Ete kemiğe büründüm Müzik diye göründüm"

1) Müziğin hayatınızdaki yeri nedir? Müziğin hayatımdaki yeri nefes alışımla başladığını düşünüyorum. Benim için müzik nefes almaktan bile daha önemli olduğunu düşünüyorum yüzden müzik hayatımın en önemli parçası. 2) Müzik hayatınıza nasıl başladınız İlkokul S.şınıfta ilkokul öğretmenimin katkılarıyla beraber ve babamın bana bir tane darbuka almasıyla okul çıkışında bir etkinlikte bir arkadaşıma darbukamla eşlik etmiştim öyle müzik hayatıma başladım. 3) En sevdiğiniz enstrüman? En sevdiğim enstrüman en çok çalmaktan da en çok zevk aldığım vurmalı çalgılardan bir tanesi olan bateri enstrümanıdır. 4) Hangi tür müzikleri seversiniz? Tabii ki de ayırt etmem ama ilgilendiğim ve sevdiğim müzik türlerinden bir tanesi fantezi arabeski çok severim artı Türk pop müziğinden çok hoşlanırım. 6) Hangi sanatçıları beğenirsiniz? Türk pop müziğinden Sezen Aksu 'yu

önemli kaynağımız Türk halk müziği olduğunu düşünüyorum tabi ki de pop müziğimizde çok büyük gelişmeler gösteriyor ama pop müziğinde de bir bayatlamanın özellikle sözlerde bir b a y a M a m a n ın o I d u ğ u n u düşünüyorum ama Türkiye'deki müziğin daha iyi yerlere geleceğini düşünüyorum. 8) Hangi okuldan mezun oldunuz? Kendim Edirne Anadolu Güzel Sanatlar Lisesinde okudum artı mezun olduktan sonra Çanakkale Onsekiz Mart üniversitesi müzik eğitim fakültesini bitirdim. 9) Örnek aldığınız sanatçılar kimler? Örnek aldığım sanatçılar diyerekten çok güzel bir soru bu da tabii M de ama şöyle söyleyeyim ç o k s e v d iğ im sanatçı var ama a ç ık ç a s ı y in e sevdiğim sanatçı Sezen Aksu'yu ve yine aynı şekilde Kuant'ın yapm ış

çok seviyorum artı bir de dinlemekten çok hoşlandığım Kubat var. 7) Türkiye'de ki müzik hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkiye'de ki müzik hakkında şöyle düşüncelerim var. Yapılan tabii M de çeşitli müzik türleri var ama bizim için en önemli olan Türk halk müziği buna çok fazla değer verilm ediğini

hişsediyoi'-umı :ü

düşün.üyoFMff1- olduğu, müziği de örnek almaya

Elimden geldiğince de bunun savaşını vermeye çalışıyorum. Çünkü bizim en

çalışıyorum.

tO.) Sizin gözünüzde sanat ve


sanatçının önemi nedir? Benim gözümde sanat ve sanatçının önemi sanat bir toplumun kesinlikle olmazsa olmazı konumunda olması gerekt

iğini düşün üyoru m

Yabancı müzik tabii ki de dinlemeye çalışıyorum ama Türk müziğini daha çok dinlemeye çalışıyorum açıkçası. 13) Sesinizi beğeniyor musunuz?

musunuz? Başka dillerde şarkı İngilizce söylemeye çalışıyorum ama tekrar

S esim i a çık ça sı çok fa zla beğ en m iyo ru m ama y e te rli olduğunu düşünüyorum. 14) Ne tür şarkılar söylersiniz? Türk pop müziğinden eserleri s ö y le m e y e

daha çok

belirteyim kendi ülkemde ki kendi dilimdeki şarkıları söylemeyi daha çok ki de seviyorum ve söylüyorum. tü rk ü le rim iz d e 20) Türkçe hariç en çok hangi dil s e s le n d irm e y e müzik dinlemeyi seviyorsunuz? çalışıyorum Fransızca dilinde yapılan müzikleri 15) En sevdiğiniz dinlemeyi seviyorum ve onların türkü nedir? yapmış olduğu Caz eksenli müzikleri çalışıyorum tabii

zamanda tüm okula öğretmeyi düşünüyorum. 24) En sevdiğiniz nota hangisidir? En sevdiğim nota re notasıdır. 25 ) Müzik yeteneğiniz olduğunu ne zaman fark ettiniz? Müzik yeteneğim olduğunu yine o rta o k u l s ır a la r ın d a m ü z ik ö ğ r e t m e n im sayesinde fark

ettiğimi söyleyebilirim. 26 )Sizce müzik öğrenciler için ne kadar önemlidir? Bence müzik denen kavram her öğrencinin i ç i n c e b u lu n d u rm a s ı g e r e k e n b ir En sevdiğim türkü bir kayseri türküsü olan “GESl BAĞLARI” isimli türküdür. 16) Kaç yaşından beri müzikle ilgilisiniz? v a r o lu n m a s ı g e r e k t i ğ i n i Ortaokul yıllarından beri müzikle düşünüyorum ve sanatsız bir ilgileniyorum 1997yılından beri. t o p lu m u n k e s in l ik l e c a n 17) Kaç yaşından beri m üzik d a m a rla rın d a n b ir ta n e s in i öğretmeni olmak istiyorsunuz? ko p tu ğ u n u te k ra r b e lirtm e k Bunu 2 0 0 0 'li y ılla rd a kafam a istiyorum. koyduğumu söyleyebilirim. 2000'li 11) Müziğin gelecek nesillere etkisi yıllardan itibaren müzik öğretmeni olmayı her zaman hayal ettim. nedir? Türk halk müziği benimsemelerini 18) Küçükken idolünüz kimdi? istiyorum. Türk halk müziği bizim Mazhar- Fuat -Özkan isimli(MFÖ) müziğimiz ve bu müziğini var olması grubu çok seviyordum, Tarkan'ı yaşatılm ası gerektiği gelecek dinlemekten çok zevk alıyordum, nesillerinde bunları daha doğrusu bu idolüm Tarkan'dı açıkçası, Tarkan gibi müziğimize sahip çıkmasını istiyorum. olmak istiyordum. 19) Başka dillerde şarkı söylüyor 12) Yabancı müzik dinler misiniz? Çünkü önderimizde Mustafa Kemal Atatürk'ün söylemiş olduğu bazı sözler var bu sözlerden de yola çıkarak sanatın toplumun içerisinde

dinlemekten çok zevk alıyorum. 21) En sevdiğiniz yabancı parça nedir? Hotel California isimli parçayı çok seviyorum. 22) Dinlerken keyif aldığınız yabancı sanatçı kimdir? Dinlerken keyif aldığım yabancı şa rkıcı veya sanatçı M ichael Jackson'dan çok hoşlanıyorum ve Michael Jakson'un danslarını müziğini çok seviyorum 23)Bestelerinizvarmı? Bestelerim var kendi özgünlüğümle yapmış olduğum bestelerim var m arşlarım var okulumuza da bir marş besteledim en yakın

k avr am o ld u ğ u n u d ü ş ü n ü y o ru m . H er anımızda müziğin bizim yanımızda olduğunu düşünüyorum ve her öğrencinin de kaliteli m üzikler dinlemesi ve kendini geliştirmesini istiyorum. 27) Okul için müziğin önemi nedir?

Bir okulda tabii ki de birçok ders var önemli dersler de var. Sanat dersleri de var. Sanat dersleri


m ü la h d t

■ rv

tL

11

b

Cennet Hocamızla res m e ,s a n a ta , öğrencilere ue de C e n n e t’e dair.

sim yapm a yeteneğin izi nasıl keşfettiniz? S izi destekleyen oldu m u? B u konuda eğitim aldınız m ı? B iraz kendisinden bahseder m isiniz?

Resim yapma yeteneğimi ilkokulda keşfettim . Resim yapmayı çok seviyordum. Destekleyen çok olmadı. Etrafımda resimle ilgilenen kimse y o k tu .A ile m re sm in g e re k s iz olduğunu düşünüyordu.Ama ben ısrarla resim çizmeye devam ettim. Üniversite resim eğitimi aldım. Lisede bilgisayar eğitimi aldım. Endüstri meslek mezunuyum. Ama ısrarla

çok az sürede veriliyor. Haftada bir saat gibi bir etim alıyor örgenciler.ve bu yüzden bu yaratıcılık içermiyor. Daha okul öncesinden başlıyor o yüzden çok nadir de olsa gelecekte bu yeteneğin, geleceğin ressamı diyebileceğim öğrenciler oluyor.

önemli unsurlardan biridir.Her zaman

hayatımın heralnında vardır.

şunu düşünürüm,sanat düşünen bilimde de üretir. Bilimle sanatı

y a k la ş ılm a lıd ır?

Picasso'dcm

veya

Ben özellikle Avrupa resmini çok seviyorum. Picasso'nun hayranıyım. Salvador Dali'nin de çok severim. Dünyada belli başlı olan ressam sayabilirim . Yani Leanordo da Davinci ,Van Gogh var ama en sevdiklerim biri Salvador Dali'dir.

G ençlerin sanata bakış açıları ile ve hayallerini nasıl buluyorsunuz?

Figüratif resimler ilgimi çekiyor. Bunun haricinde dekoratif resimler de ilgim var.

İç le rin d e n

S an atın e v re n s e lliğ i h a k k ın d a k i

b u g e le c e ğ in

ressam ı o lacak” dediniz oldu m u?

görüşleriniz nelerdir?

Öğrencilerim arasında oldu. Evet. Yaratıcı olan öğrenciler çok az çünkü

Sanat tüm dünyada, tüm kültürlerde aynı şekildedir. Bütün ülkelerin g e liş m e s in d e t o p lu m la r ı n gelişmesine olanak sağlayan en

bizim eğitiminizde yaratıcılık biraz dar kapsamda kalıyor resim eğitimi

ö ğ r e tm e n i ile

re s s a m

tarafından sıkça yap ılan yanlış

Boyam a

k ita p la rı h akk ın d a ne

düşünüyorsunuz? Sizce, çocukları yaratıcılık konusunda geliştiriyor m u yoksa köreltiyor m u?

H angi resim türü daha çok ilginizi çekiyor?

“İş te

Bizim ülkemizde çok fazla yapılıyor. Öğretmenler de yapıyor bunu, veliler de yapıyor. Aaa böyle ağaç olmaz ,böyle ev ç izilm e z,a ğ a ç yeşil olur,güneş sarı olur,şunu dışına taşırmadan boya. Boyama kitabı alıp onun aynısını resmetmesini yada onu içine boyam ası ....bunlar hep yaratıcılığı engelleyen şeylerdir. Çocuk isterse mor güneş de olur kırmızı ağaç da olur. Çocuğun bakış açısı önemlidir, yaratıcılığı önemlidir. Ç o cu ğ a k e s in lik le m ü d a h a le edilmemelidir,kendi içinden geldiği gibi resim yapmalıdır.

Ressam daha çok kişisel sevgileri olan ulusal anlamda ve uluslararası anlamda kendini kanıtlamış, sergiler açmış, yarışmalarda dereceler almış ve bu işi sanat için yapan insandır. Ama resim öğretmeni, sanat eğitimi veren insandır. Yani öğrenciler yetiştiren insandır. Sizce iyi bir resim öğretmeni olmanın altın kuralları nelerdir? En başta öğrencileri sevmek, temel bilgilerden çok sanata bakış açısını

öğretmenliğinden mezunuyum. onların tuvale yansıttığı fikir, ufuk

Salvador Dali'dir.

Kişisel sergim olmadı. Ama grup çalışması şeklinde oldu. Mezuniyet sergimiz oldu.3-5 arkadaş ortak olarak açtığımız sergiler oldu.Tek başıma kişisel sergim olmadı.Ama tablo ve tuvallerimi saymam zor çok varçünkü üniversite hayatım boyunca çok fazla tuval yaptım. re s s a m

yapan

yo ru m lar nelerdir?

arasındaki fark nedir?

a ld ığ ın ız

n a s ıl

R e s im

En sevdiğiniz ressam hangisidir? R e s im

ö rn e k

çocuğa

çocuğa, ebeveyn veya öğretm eni

Şim diye k adar kaç tablo çalışm ası

ressam lar var m ı?

yapan

gelişmeyen ülkelerin,gelişmesi de imkansızdır.

yaptınız ve kaç serg i açtınız?

Türkiye ve dünyada sizi etkileyen,

R e s im

C

Sergi ve renk fark nedir? S e rgi s enin yaratıcılığının benim hayatım

kelimeleri arasındaki yaşam ta rz ın ın , sunumudur. Zaten renkten ibarettir. Renk

Az önce söylediğim gibi kesinlikle köreltiyor. O birzürafayı, bir ördeği, bir insanı varsa o kişinin çizmiş olduğu şablondur. Çocuk aynısını çizemediği için üzülür. Halbuki her insanın çizim tarzı farlı olduğu için çizdiği şeyde farklıdır. Matematik dersinde bir problemin bir sonucu vardır. Sınıfta 30 kişi varsa ve 30 kişi de doğru cevabı bulursa o matematik öğretmeni başarılıdır. Ama resim dersinde 30 farklı sonuç çıkmalıdır. O zaman resim öğretmeni başarılıdır.


İ n s a n i n söylEVECEk b İ R şEyi o I m a L i . YoksA o I m a z . çok R E S M İ SEVMEyİNCE İNSAN RESSAM o La MAZ

İE R Ş E y d E N

Resim yapm ak çocuklarda hangi

karar verdiniz.

çok eksik geliyor öğrencilerimiz bu

yansıtabildiğimi hissedebiliyorum.

kişilik özellikleri kazandırmak­

ilkokulda karar verdim ama ailem

yüzden sanata bakış açıları çok

Mesleğinizin artı ve eksi yönleri

tadır?

onaylamadığı için lisede bunun

farklı oluyor. Resim sanatını da çok

nelerdir?

Ç ocuğun en önem lisi ifade

eğitimini alamadım üniversite

tanımıyorlar ama yinede arada

Türkiye de bizim işimiz biraz dada

yeteneğini ortaya koyar, bununla

sınavını çalışmak yerine özel

farklı düşünen farklı görebilen

zor. Çünkü hafta da 1 saat resim

ilgili psikolojik araştırmalar vardır.

yetenek sınavını çalışıp resim

öğrencilerimiz de oluyor.

dersi oluyor. Bunun yanında

Çocuk okul öncesi dönemde

öğretmeni oldum.

Birinci ve ikinci resim size neler

öğrencilere bir şeyler öğretmek,

yaptığı resimler onun kişiliğini o

anlatmaktadır?

öğretmenlik yapmak güzel bir

anki yaşadığı sıkıntıyı bile resimle

Birinci resim bir manzara resmi,bir

duygudur.

anlamak mümkün. Çocuk kâğıdı

Türk ressama ait güzel bir resim.

Emekli olunca resim yapmaya

bir iletişim aracı olarak kullanır.

Genelde soğuk

devam edecek misiniz?

R e s im le rin izi is im le n d iriy o r

olduğu resim.ikinci resim ise bir

musunuz?

renklerin hakim

köy h a lkını a n la ta n resim .

E vet is im le n d iririm .

H atta

Muhtemelen İbrahim Ç allfnın

yaptığım resim ler üzerinden

r es mi . A n a d o l u

yazılarda yazarım.

doğallığını, güzelliğini anlatır

R e s im

y a p a rk e n

ö z e llik le

seçtiğiniz bir renk var mı?

brahim Çallı’

Aslında yok. Ben renklerin genel anlamda her tonunu her rengi

.bende bu izlenimleri yarattı îızce sanat olmasaydı neler

karşılık verdi?

önce

Sanat olmasaydı düşünemezdik, yorum layam azdık, birey olup

dediğim

gibi

Sanatı nasıl tanımlarsınız?

Az

S a n a t,in s a n la rı dü şün d üre n

onaylamadılar. Bilgisayar eğitimi

hayata farklı bakmayı, üretmesini

almamı istediler destek çok

sağlayan insanların ve toplumun

görmedim.

en önemli faktörüdür diyebilirim.

Mesleğinizi elinize aldığınızda ilk

Ailenizde resim yapmayı seven

yaptığınız resim neydi?

var mıydı?

Evde bir tane kadın portresi

Evet, babam resim yapmayı

yapmıştım.

severdi fakat böyle bir girişimde

Şu anda Namık Kemal Lisesinde

bulunmadı. En çok seven bendim

eğitim veriyorsunuz, onların

diyebilirim

s a n a ta b a k ış a ç ıla rın ı h iç incelediniz mi?

inceledim, genelde ilköğretimden

fikirlerimizi açıklayamazdık. Ki şu durumda

açıklar mısınız?

Az önce bu konudan biraz bahsetmiştim. Bilim ve sanatın olmadığı toplumlar her zaman gerilem eye mahkûmdur, diye Atatürk de bu yolda ilerleyip birçok

olurdu? Aileniz resme olan ilginize nasıl

severim.

Resim öğretmeni olmaya nasıl

i nsanı nı n

Mutlaka devam edeceğim. Atatürk'ün sanata verdiği önemi

da

çok

fazla

düşündüğüm üz yada sanata baktığımız görülmüyor. Resim hayatınızı Hayata estetik bakış

açısı ka za n d ırıy o r, ya ra tıc ı olmamızı sağlıyor, kendimizi ifade

Elinizde sihirli değnek olsaydı neyi değiştirmek isterdiniz?

Mesleğimle ilgili okul öncesi dönemden itibaren hatta aile eğitimi de dâhil buna çocuklara çok daha iyi bir sanat eğitimi verilmesi aha okul çağından önce çocukların resimleri sevmesi yaratıcılığın gelişmesi ve resim eğitimlerine

etmemizi sağlıyor. Resim yaparken hangi duyguları

daha uzun sürelerde devam edilmesi.

hissediyorsunuz?

Kendimle baş başa kaldığımı ve duygularımı

sanatçıya önderlik etmiştir.

çok

rahat


d im in in d i

n p p g ı d a na

|Bir okul için spor önemli midir?

oynanmakta. Sınıflar arası turnuvaları nasıldır genellikle

[Tabiî ki. Her şeyden daha tu rn u v a la r d ü z e n le n d iğ i z a m a n b ü tü n s ı n f l a r

önemlidir. Spor

ala n ın d a

kazanıyor muyuz kaybediyor muyuz?

katılmakta. Teneffüste ciddi T a b iî kî. Y a k la ş ık 10'un

ö ğ re n c ile rin iz d e n n e le r anlamda voleybol oynayan öğrencilerimiz var. Basketbol bekliyorsunuz?

ü ze rin d e ta k ım ım ız var. Bireysel takımlarla beraber 16

B e k le n ti hem a ka d e m ik alanı yeterli olmadığından takım branşta katılıyoruz ve hemde sosyal sportif başarı d o la y ı ya n i 1 0 -1 5 ta n e

bu branşlarda grup İlik le ri,

dengeli bir gelişme bekliyoruz.

potamız olsa kesinlikle 10-15 yarı finaller, it birincilikleri,

Fakat ilköğretim de beden

potada değerlendirilecek ama ikin c ilik le ri, üçüncülükleri

eğitimi ve diğer faaliyetlere görünürde pek yok. önem gösterilm ediğinden

kesin oluyor. Bu yıl özellikle en

Okulda en çok hangi spor az 3-4 branşta hedefimiz İ l i k

dolayı bize gelen öğrencilerde dalında madalya veya kupa yani 2.'iik bile değil l'lik . ciddi anlamda spormatorik kazanıldı? ko o rd in asyo n bozukluğu

O ku ld a s p o r sa lo n u n u n

Benim bu okulda 4. yılım. Ben o lm a m a s ın ın z o rlu k la rı

o lu y o r ve h e rh a n g i b ir her yıl masa tenisinden ve nelerdir? alandada

başarılı

b a sk e tb o ld a n m uhakkak

Her türlü zorluk var. Spor

olm a d ıkla rın ı görüyoruz.

madalya getiriyorum. Diğer salonu olması gerekiyor. Spor

B e k le n tile r im iz y e rin e

öğretmen arkadaşlarda diğer salonu olmadan %100 verim,

gelmiyor 1200-1300 öğrenci branşlarda voleybol, futbol,

%100 başarı elde edilmiyor.

var bu 1200 öğrencide içinde atletizm getiriyordur. Yani her Ö z e llik le k ış a y la rın d a en az %80' i herhangi bir y ıl bu okula 2-3-4 kupa tamamıyla sportif aktiviteler a la n d a u z m a n o lm a s ı

girmektedir.

gerekirken maalesef bu oran O k u l t a k ı m l a r ı m ı z ı n % 1 0

u

geçmemektedi

i Okulumuzdaki ö ğ r e n c ile r h a n g f, s p o r d a lın a daha

çok

ilgi

gösteriyor?

Fut bol ve voleybol, B a s k e tb o ld a

minimum düzeye düşüyor.


B eden ö ğ re tm e n liğ in in Kitabı ayırmıyorum. zorlukları nelerdir? Hobileriniz nelerdir? Kesinlikle çok zor. Biz sadece Halk oyunları, dans, projeler, beden eğitim i öğretmeni kitap okuma. değiliz biz çocuklarımıza N e t ü r f i l m l e r d e n rehber hocalığı yapıyoruz, hoşlanırsınız? sağlıkçıyız, spor odasını Komedi, toplumsal filmler. fakir revire çeviriyoruz her türlü Sizce Türkiye'de spor gelişmiş çocukların problemle birebir ilgileniyoruz. midir? a yardım Bizim salonumuzda sadece Kes i nl i k l e hayı r . Eğer e d e n zi hi nsel deği l ki şi sel s ı r a l a ma y a k o y a r s a k b i r i s i . problemlerede ilgilendiğimiz T ü rk iy e 'n in y e ri dünya Ekonomik i ç i n c i d d i a n l a m d a sıralamasında ortalarda hatta anlamda gözü hiçbir zaman sorunlarımızda oluyor. o r t a n ı n da a l t ı n d a . yüksekte olmamış. Tuttuğunuz takım? O l i m p i y a t l a r d a k i Türkiye A milli futbol takımının Fanatik olmamakla beraber başarılarımızı biliyorsunuz hiç 2 0 0 8 ve 2 0 0 2 d ü n y a Barcelona ile İlgileniyorum. yok. Yani ciddi başarılarımız k u p a s ı n d a y a r ı f i n a l T ü r k t a k ı mı y o k a ma yok. oynamamızı nasıl Barcelona1yı çok seviyorum. Bu ülkenin spor bakanı değerlendiriyorsunuz? S i s t e m i n i s p o r c u o l s a y d ı n ı z n e l e r i Kesinlikle alt yapıya önem geliştirmesini bunları çok değiştirirdiniz? göstermez isen ileride başarılı seviyorum. Başta ilköğretimler olmak o l a m a z s ı n . S a d e c e En sevdiğiniz spor dalı nedir? üzere her ilköğretime bir futbolcular değil başında Kayak. kapalı spor salonu yapardım. bulunan sporcular çok çok En sevdiğiniz sporcu? Ülkelerde genellikle okul önemli. Alt yapının sağlam Messi. Bayılıyorum. öncesi yaşl ar da çocuk atılmadığı bir yerde başarıdan Hangi sporlarla uğraştınız? e ğ itilirken sp o rtif olarak söz edilemez. Kayak, badminton, futbol, halk eğitilmeli. Yüzme ve jimnastik Tekrar bir meslek seçme oyunları, satranç, masa tenisi. a l ı y o r . Si z i n 3- 4 Sizi bu mesleğe iten nedir? yaşında iken almanız İnsan se vd iğ i m eslekle gereken eğitim yüzme uğraşır. Herkes ilgi duyduğu ve jim n a s tik tir. O başarılı olabileceği mesleği zaman her tarafa kapalı seçmesi gerekiyor. Kişi neyle y ü z me havuzl ar ı , mutlu olacaksa bu sanat olur kapalı spor salonları b ir m ü z i k a l e t i o l u r yapılacak ö ze llikle konservatuvar olur spor ilköğretime başlayan \ o labilir kesinlikle sevdiği ç o c u kla r için spor mesleği yapmalı. tesisleri yapardım. Hangi spor branşlarını daha Sizce çok tartışılan çok takip edersiniz? Messi-Ronaldo Normalde kayakçıyım ama te n is , fu tb o l diğerlerini fazla

t a k i p

rek

etmiyorum. Ne tür kitaplar okursunuz? H er tü r. H iç ayırmıyor abetinde kim daha iyi? u m Kişilik, toplumdaki yer olarak

ş a n s ın ız o lsa yd ı hangi

mesleği seçerdiniz? Gazeteci. Bir sihirli değneğiniz olsaydı neleri değiştirirdiniz? Yolda geçerken yer müsaitse bir kapalı spor salonu, açık yüzme havuzu tenis kortu, fu tb o l için halı sa h a la r yapardım.


1-Bu yılki 9.sınıfların önceki 9'lara göre başarı oranı hakkında ne düşünüyorsu­ nuz? Bunun ile ilgili tam bir şey söylemek mümkün değil çünkü

S una YüksckyAyU AyN U R K a z a n c i

geçen seneki 9. Sınıfların başarısını gördük .Bu seneki 9.

D a m Ia K a r a U a ş H İL a L B u l u t

sınıfların henüz sınavlarındaki başarısını daha göremedik 9'lar yavaş yavaş sınavlarını olduktan sonra belki bir şeyler 9 .

s in iF

oLunca

b A ş U d ıq iN iz

k A liy lE

o k u lİA

ilq ili

yEN İ

çok

şEyi

b İllM E İİ, Ö qR EN M Eİ< İS Tİy O R S U N U Z . S ö z koNUSU

okul

o k u IİA R IN C İA N d Ak a

dA

o lu N C A

A R T iy o R .

y A R d lM C IM IZ o k u lu M u z

T R A k y A 'N IN b İR İ

ve

N A Z IM 9.

EN bu

İş te

B E y 'İ N

s in i H a r u n

Eski M ERAk

M ÜdÜR A q Z IN d A N k ıS A

d E q E R lE N d İR M E S İ.

YILLARA GÖRE BAŞARI

b İR

söyleyebiliriz.9. sınıflarımızı şu ana kadar oldukları sınavlar­

O kulum uzun yıllara göre başarı oranları dikkate alındığında düzenli olarak artan bir grafik görüyoruz.

mühendisinden, bürokratından çok geçmiş çok değerli insan­ lar yetiştirmiş bir okul. Tekirdağ

On yıl sonrasına baktığımız NKL'li olmak bir ayrıcalıktır. Siz zaman okulumuzu çok çok iyi de onların arasına katıldığınız için şanslısınız. yerlerde görüyorum. 4- NKL ’li olmak neye göre 5-NKL okulunu diğer okullar ayrıcalıktır? arasında nasıl değerlendirir­ Her yöne göre ayrıcalıktır Fizik siniz? anlamda, öğretmenleri anla­ NKL Tekirdağ'da merkezde 4 mında. Okulumuzun fiziki tane Anadolu lisesi var 1 anlamına bakarsak Tekirdağ' Anadolu lisesi 1'de Fen lisesi daki bir çok okulda bu gibi ve 4 Anadolu lisesi var. Bunlar

dan en çok matematik zorla­ mış. Eğer geçen seneki ve bu

şartlar yok. Müzik odalarımız, resim odalarımız Jaboratuvarlarımız, kütüphanelerimiz,

seneki 9'larımızı okulumuza giriş puanlarıyla değerlendire­ cek olursak bu seneki 9.sınıfla-

bilgisayar odalarımız, jimnas­ tik salonumuz , kantinimizim her şeyiyle mükemmel. Bu

Anadolu lisesi içerisinde daha sonradan Anadolu lisesi olmuş bir lise. TAL'ın yerleşme başarısı olarak geçen sene TAL'dan 1 puan öndeyiz ve bu

rımız daha yüksek . 2-Siz 9. Sınıf olsaydınız ders­

yüzden sizler şanslısınız. Okulumuzdaki öğretmenleri­

da gösteriyor ki NKL Tekirdağ' daki Anadolu lisesinden 1

leri ve okulumuzu nasıl değerlendirirdiniz? Geçen sene okulumuza 300 öğrenci almıştık ve 13 şubemiz

miz işlerinde bu işe yıllarını vermiş uzman öğretmenlerimizdir bu yüzden de şanslısı­

numaraya doğru gidiyor. Yani biz şu an başarı oranında 2 numaradayız diyoruz TAL 1

nız . Öğrencilerimiz gerçekten bizi mutlu ediyor. Gelen öğrencilerimiz gerçekten çok iyiler her sene daha iyi

biz ama şimdi son birkaç sene­ lere baktığımız zaman bizim daha iyi olduğumuzu görüyo­ ruz. Okulumuzla tabi övünece­ ğiz. Bunu beğenmişlik olarak

vardı bu sene ise 340 öğrenci aldık ve 10 şubemiz var. 3- Bu Okulu 10 yıl sonra nere­ lerde görüyorsunuz? Ben daha önce TAL 'da çalıştım ve 20sene orada kaldım .Bu

66% J 2009 I 2010 II 2011 1 2012 I [■ B A Ş A R I I 71.67% |I 74.55% I| 80.74% 1| 80,40% I

iyi yerlerde puanları her sene artan bir okul bunun yanında YGS giriş puanları da artıyor.

okulda 3 senem oldu bu okula 2011 yılında geldim .Anadolu lisesi açıldığı zaman Tekirdağ' daki tek Anadolu lisesiydi. NKL'nin gelecek on yılda çok

öğrenciler geliyor. Her sene okulumuz bir adım daha ileriye gidiyor. Tekirdağ'da kabul gö­ rülen, takdir görülen iyi bir okul. Bakarsanız NKL 1955'ten beri var olan bir okul. Çok iyi insan­ lar yetiştirmiş bir okul öğret­ menlerinden, doktorundan,

içerisine baktığımız zaman biz

almıyoruz Kamuoyu tarafından da bu şekilde değerlendiriliyor. NKL en iyi Anadolu lisesi olmak yönünde ilerliyor. Tabi bu da bizi mutlu ediyor.


FATİH M EH M ET BILSEL' BERKEICEMISOINMEZ HALİ L^CAIN1İ Ş L E K * ™

Bir okul için sporun önemi nedir? Aslında okul için değil okuldaki öğrencilejiiçin spor önemlidir. Bu açıd^^aktığım ız zaman ışadecd okuldaki m evcut' ö ğ re n c i Ie re d e ğ il b ü fü n personelin spörilpiipenmesi flgrekiyor., Sağlıklı biryasamJ koşuHarırçian bir taRfeSi^üe spordur. Şpor alanında öğrencileri­

nizden nelerbekliyorsunuz? ik i' kategoriden bakarsak; 1.

Voleybol.;

Ben bu o k u la fn i geldiğim için pek fazlaJp bilgim yok ama giriştejd&ffpalardan anlaşılıyor.

Benî İ u mesleğe iten şey topluma, çğfe’nciferimize sporu kazandırmaktır.

O ku l ta k ım lp rjm ız ın turnuvalardaki dereceleri rleler?

Hangi spor branşlarını daha çok takip edersiniz? .' 4 ?

Çoğunlukla turrfuyalarda katıldığımız her mada' ilk 3 dereceye mutlaka giriyoruz.

Beden öğretmenliğiriin zorlukları nelerdir? » > r i ı

, Okulumuzda löğrenciler k* daha çok hangt spor dalına r 'ilgigösteriyor?.»

rftıflfbnrv matfyıTU fhrz [S eÜ 5^^D 3esi1î[1e R M t. tırıi.’iı.’ıirz

J M m

Sizi bu mesleğe iten pedir?

GenelIikle voleybolu . takip ederim. •

Ne türkitaplar okursuio/zÇ .» Genellikle geliştirici kitaplar

Okulumuzda spor tşalonu okurtim. i olmamasının zorlukları Hobileriniz nelerdir? Et nelerdir? .Voleybol' oynamak,; kitap Mevsîin koşullarına göre .fiziki' . şart l arı m ı z z or l anmay a .başlıyor ve bu şartlarda,spor salonu olmazsa olıjiazımızdır.

takım sporlarında küçükkerri uğraşan spor&i ileriye dönük» sporcu çlma niteliği taşıyan bir K a t yapısı oian)öğrencilerimizi ~. . üst düzey sporip uğraşmalı.2.’ si sporça a k tif o la r a lf uğraşmayıp sporun yaşamda olmazsa olmaz yeri noktasında I en azından b ir iki .-Branşta r T fiziksel aktiviteferde bulunma­ ları gerekir.

Hangi sporlarla Uğraştınız^ *

Okulda en çokmangi spor dalında madajgl ve kupa kazanıldı?

Spor salonlarının olmamasiten önemli zorluklarından £ir tanesi, fiziki koşullarıı>^ygUn olmaması bunun dışında • aslında öğretmenliklerin ep keyiflisi, en güzeli bana göre bir ■birey öğretmenqlacaksa birinci ıfo r e ife n - betlen e ğ fim i Jöğretmeni olmasını tavsiye

okumak, spçr^apmak'îj A/e tür filmlerdeğ' hçşlanır-

sınız? * i ı Toplumsal içerikli,,biliri "kurgu tercih edffim.

Bu ^öfkenin spor Bakanı olsaydınız neleri değiştirirdi­ niz? Liselere, ilkokullara ve yapabil­ diğim ypr her yere spor tesisleri yaptırıra «{. JM

Sizce çok tartışman MessE Ronatdo rekabetinde klor daha iyi? ,. * -1

Oynayış bakımından ikisi de •wflOTndp)umlaÎTfı,' 'fa rk f <kültürlerinov% ju larıdır.''AmŞ Şu anda oküTymun kız Ve erkek hangisiölursa Mfessi bana gör&V ı takımlarını tutuyorum. Ama birdaha iyidir. tamım tutulacaksa Türkiye’de Jekrat bir meslek seçmâ • sarı^duöjj zam.an futbol kulüpleri geliyoniama bende sânsınız olsaydı'hangi mey böjfie bir algr.yok^ benVfıgr zaman birinci sırada tutmuş ‘Ben tekrar bu rhşsfpğlıSeçmek , oldağum takım(arı tutarıma* - isterdim. .Y., fa

^detim.

I tuttuğunuz takım yarmı?.

En sevdiğiniz spoTU dir% Özeiip spor âlamndafbirçok Birinci sırada voleydi geliver. yenilik yapardım sayısız spor İlk başta futbol gelmektedir., En 'sevdjğinfo'sporçuB ’aAİontnÛesidMdive sporla » A r t ı k son zamanlarda erkekler dir?, İlgili biâokjey. * ve kpigrında ‘ (Miadığı bir Fair play tavırları s erg ilem en branşa dönüşmüştür. Genel '“tstatistikfutbol, voleybolyardır. oyuncularda»^


KIZIL KARA GECE K IZIL KARA GECE KIZIL KARA GECE

ı# J

® ,

bakıyorum geceye, karanlık, yer sinsi şeytan. ) Sessizlikle sınanıyor her umutsuzluk. ’ Ya da her umutsuzluk bir sessizlik..*. . Ay uzanmış sefasını sürüyon Ve Güneş, Ay'ın halinden habersiz, Veyıldızlar dans ediyor Ay'ın çevresinde M ücad elevarya da m ücadeleyokî , Bilen, duyan anlayan yok!

Pencereden bakıyorum geceye. Hareketsiz gece, hareket yok... Gece savaş oldu,gece! Her yeri kızı I kara haya 11enoldu gere. Ve her ses şeytanın ayak sesleı^ıUfÇSP Bir melodi duyuluyor... [ Üşümüş sokaklarda, hüzurBolu. 1 Ve sığınıyor uyuklayan bir le d in in s o lu g ıl^ .1 Şeytanın ayak sesleri... O kedi, aslan olup kükrüyor. Bir bebek daha anasız; feryat ediyor. Kızıl hayallerle oynaşan yapraklarda... Bir melek daha hayatını yitiriyor. Birtarafım kapamışken huzuragozlerirfıij , Da İm işken gecenin sessizliğine rahat rahat, Diğer tarafım dan acı feryatlar duyuluyor. O kedi aslan olup kükrüyor... Acı feryatlarım bitmiyor!?


a

^ K

a

a ş a t i n

:

Keşke senin askerin olsaydım . Senin yanında savaşsaydım meselâ.’.. S eninle aç kalıp, seninle inansa?dım Bu vatanın kurtulacağına... İşte ben seni yaşam ak iste d im A tam K ahrâm anım bekleyen b ir T ü rk 'tü m ben;

Sadece o ku m a k değili,. >•

©

U m u tla rım ın sonuydu a rtık. Y olculuğum yokluğa sürüklen irke n Güneş batm ış, d ağlar ta ş la r küsm üştü sanki... Bir şeyler b e kliyo rd u aslında o n la r Yeniden hayat b u lm a k için. B ir ışık o la b ilird i bu Evet, Güneş kadar g üçlü b ir ışık o la b ilird i m esela. İşte yıl 1881! Ufka açılan parlak b ir y ol, b eklen ilen u m u t! İşte o şendin M u sta fa Kemal A tatü rk... Ey Türk m ille tin in kahram anı! Söyle o nla ra! Seni bana e zb e rle tm e sin le r. Kısa ve sade c ü m le le re sığdırm asınlar m esela. B a s itle ş tirm e s in le r seni sıradan kelim e lerle. Bana seni o ku m a sın la r A tam ! Söyle o nla ra! Bana seni yaşatsınlar. Ben seni yaşam ak is te d im A tam . Ezberlem ek değil...

Yine senin ö ğrencin olsaydım İlk le rim i hep sende ö ğrenseydim . B ilim in ışığında ilk seninle parlasaydım m esela." j A zm i, başarıyı, inancı d o ru kla rd a yaşardım ■ belki. Çünkü ben seni yaşayarak sevdim A ta m ! Sadece okuyarak değil... Ya da senin b ir arkadaşın olsaydım yine D üşün cele rin i, am açlarını ilk bana anlatsaydın*^. İlk ben bilse yd im başarılarının sırlarını... Vatanı k u rta rm a y o lu n d a sen inle yürüseyd im mesela. İşte ben seni aynı yold a y ü rü m e k için sevdim A tam ! Sadece uzaktan se y re tm e k için değil... • Belki ben senin; A skerin, ö ğre n cin ya da arkadaşın d e ğ ilim « g V f Atam ... Am a h atırlad ın mı bak! Ben senin güven diğ in, vatanını koruyacak; - *717 Vatanına sahip çıkacak ,I ‘ ıc ® Türk gençliğ inin b ir p a rç a sıy ım .^ Ve b ü tü n kalb im le bun un İçin yaşıVorum , İşte ben seni baria g üven diğ in için d ^ş e y d îı? ^ A tam ! Sadece kahram anım o ld u ğ u n için degil.w£ ü d iy o rla r senin için...

.

■ !'1 ö lm e d in , ölem ezsin A tam ! o nla ra! Tarih to p ra ğ ın karanlığına g ö m ü lm e d i, g öm ülem ez. Tarih h e r zam an g ö kle rd e ! Ve yıldızını asla d ü şü rm e d i, düşürem ez! Söyle o nlara A tam ! M u sta fa Kemal d evri b itm e d i, bite m ez! ben.seni yaşatm ak için sevdim A ta m . Tarihin karanlığına g ö m m e k için değil... ^


Bunca İnsan

Yalnızken

Nsdsn Bunca İnsan

YalnızP Aşk yan odadan gelen melodiler gibidir ve ses ayarı senin kontrolünde olmadığı için güzeldir. Music from Another Room

L

imonsuz midye, acı sossuz çiğ köfte

-Lamb of God-Setto Fail

gibidir yalnızlık .Bir şey eksiktir hep.

-Iran Maiden-lnfinite Dreams

Dolu dolu yaşayamazsın, yaşasan da tat alamazsın yaşadığın hayattan.

-PinkFJoyd-Coming Backto Life Yalnızlığın en güzel zamanları ilk zaman­

Telefonun çaldığında kimin aradığına bakma­

larıdır. Evde tek başına gezmenin rahatlığını

dan 'Efendim anne' diye açarsın telefonu.

yaşarsın. Pijamalarını üstünden çıkarmadan,

Ağlarken odanın kapısını kilitlemezsln.3

kalktığın yatağı toplamadan 2 gün önce

gündür telefonuna mesaj gelmez, evde

yaptığın topuzunu bozm adan günlerini

somurtarak film izlersin, yataktan başını

geçirebilirsin. Televizyon izlerken kanal

sarkıtırsın, dolap kapaklarınla dans edersin,

kavgası olmaz ya da çoraplarını yatağın

tek eğlencen NBA olmuştur vakit öldürürsün

altına itebilirsin. Pantolonunu sekiz bırakma

işte sonra o 3 günün ardından telefonuna

gibi bir rahatı ığa sahipsindir. Sipariş ettiğin bol

gelen mesaj m üşteri hizm etlerindendir.

mozarella peynirli pizzanı bir oturuşta kimsey­

Telefonun gelen kutusunda yazan 'boş'

le paylaşmadan yersin.

kelimesinde gizlidir yaln ızlık.

Tuvaletin kapısını kilitlem e gereği bile

Şarkılarda kendini aradığından 758935 şarkı­

duymazsın. En güzel zamanlardır bunlar..

dan oluşan birplaylistin vardır. Ki bizim var:

Daha sonra gece olur, başını yastığa koyunca

-System of a Down-Lonely Day

headshot yemişe dönersin. Ahmet Kaya'dan

-Damien Rice-Cheers Darlin'

'duvarlar konuşmuyor anne' çalar beyninin

-Megadeth-ln my Darkest Hour

arka planında. İstemeye başlarsın sonra; seni

-Damien Rice-Lonelily -Teoman-Kadınım -Scorpions-VVoman -Plain White t's-A Lonely September -Bob Dylan-One More Cup ofCoffee -Öueen-Somebody to Love Doors-Love Street Minutes alone Jam-Black Nirvana-Dumb Steelheart-She's Gone

a n la d ığ ın ı h is s e ttire c e k ,

Aşk yan odadan gelen melodiler gibidir ve ses ayarı senin kontrolünde olmadığı için güzeldir. Music from Another Room

Joplin-AVVoman Left

üzgünsen sarılıp 'ben varım' diyecek,

omzunda

ağlayabildiğin, her sabah günaydın

mesajıyla

uyandıracak birini. Sahiplenilm ek, güvenmek, değer vermek istersin. Hatta oturup hiç işin yokmuş gibi belki adını bile bilmeyen biri­ ne onca değer verip ona sayı­ sız anlamlar yüklersin. Tabi sonuç: “Verdiği değerin kar­ şılığını alamadı* olur.

Birisi hayatına S.A. diyene kadar arkadaşlık Ömür Boyu

eder sana yalnızlık. Ama tabi pes oy­

-Sting-Shape of my Heart

n a ya m a z sın o n u n la , b e ra b e r ye m e k

-The Fray-Kiss Me

yapamaz, film izleyemez, dans ede-mez,

'-Duman-YalnızlıkPaylaşılmaz

sarılıp uyuyamaz seninle yalnızlık. Bir süre

-Dream Theater-The Spirit Carries On

sonra o da terk eder seni. Birine ihtiyaç

-Iran Maiden-Danceof Death

duyarsın. Sevip güvenebileceğin birine.

-Lana Del Rey-Damn You

Telefonun kapalıyken 5465465 kere arayıp

-Cat Stevens-VVİld World

merak eden birine -k i biliyoruz telefonunu

-İn Flames-Take This Life

aldığından beri o kadar aranmadın.-

-Kargo-Yıllar Sonra

Herkes yalnızdır. Her şey yalnızdır. Kitaplar,

-Guns N' Roses-Estranged

filmler, müzikler, fok balıkları, Squidward ve

, -Taylor Svvift-Back to December

insanlar. En yalnızı bunlardan Squidward.

-Beyonce-lf I VVereABoy

Gerçekten üzülüyoruz. Ama yalnızlığın birinci

«-TomVVaits-Lonely

kaynağı insanlar. İnsanlar yalnızlar çünkü;

-Eddie Vedder-Guaranteed

herkes mükemmel eşini, mükemmel arkada­

-Angus and Julia Stone-For you

şını arıyor. En büyük hataları da bu işte: Hiç

-Radiohead-True Love VVaits

kimse mükemmel değil. Ama eğer mükemmel

-Scorpions-Lonely Nights

eşinizi bulursanız ve ya bulmuşsanız onu asla

-Led Zeppelin-Ramble On

bırakmayın, terketmeyin. Sıkıca sarılın çünkü

-AC/DC-TNT

bir daha öyle birisi karşınıza çıkmayacak.


^

( j r >

KübRA AKSOY

Ö ncelikle dünüm e bakm ak is tiy o r u m ilk o k u l ç a ğ ım a m e s e la . 0 z a m a n la r t a t l ı heyecan gibi gözüken 1. sınıf aslında

bütün

hayata

başlangıçmış. İlk defa o zaman evden çıkıyoruz o zaman ödev

Büyüm enin ta d ın ı aldıkça

sorumluluk ne öğreniyoruz ve en s o r u m lu lu k la r ım ız a r tıy o r . önem lisi toplum a karışıyoruz. Ailemize arkadaşlarım ıza hatta Belki de bugünkü kişiliğimizin d e v le tim iz e karşı b ile . Tam tem ellerini o zam an atıyoruz. Derken geçiyor zaman ortaokul sınav heyecanları beklenilen bir

anlam ıyla vatandaş oluyoruz. B a k ıy o ru z v a ta n d a ş o la r a k

lise ve burada bir duraksıyoruz. neresindeyiz bu hayatın. 18 Lise birçok genç için büyük yaşında b irg en ç v eta m b irb irey önem taşıyan bir kavram hızla a s lın d a . B a ş k a la rın a ka rş ı akıp giden bu zam a n d a lise sorumluluklarından çok kendi­ çağım ıza geldiğim izde birçok ne karşı olan sorum lulukları ş e y d e ğ i ş m i ş o l u y o r . En o la n birey. K endi ru hum uz, basitinden b ede nim iz, bakış a ç ım ız , k iş iliğ im iz , s o ru m ­ kendi isteklerimiz. Peki değişen dünyada bunlar nerede?

luluklarımız.

Başkalarının gözünde değil de siz kendinizi hayatın neresinde görüyorsunuz.

S

İ nsan "ne İse

o

olıviAyı" REddEdEN

te U yarati Ktir .

A lbE R T C

amus

Hepimiz farkındayız. Büyük bir koşuşturma i ç e r i s i n d e ne çocukluğum uz ne gençliğimize doyuyoruz. Çoğu z a m a n

ItENdİME

bAİtıyoRUM dA ONCE l i k l E d Ü N Ü M I bu< ÜNÜME yARINIMA. INEREdEyİM, NERESİNdEyİM hAyATIN. B eNİ buqÜNE CjETIREN dÜNdE Mİ yOİİSA VARINA TAŞiyACAİt olAN buqÜNdE Mİ? AçıkçASI buNlARIN CEVAblNI bulMAk ZOR.

sınavlara göre şekil a l ı ­ y o ru z . H e rk e s b ir düşünsün bundan 102 0 yıl s o n ra kendim izi ne­ rede görmek istiyoruz ve bu nun için neler yapı­ yoruz. Belki fotoğraf çı belki m ühendis am a ailem ize toplum um uza göre ş e k ille n iy o ru z. Ben d ah il birçok insan eğitim için kendini yıpratırken nere­ de olduğunu unutuyor. Belki kendim ize iyi bir gelecek hazırlam ak için u ğ raşıyo ru z. Y a rın la r için uğraşıyoruz, peki ya bugün nerede? Aslında bugün yok. Öyle b ir bir z ih n iy e t o lu şm u ş ki g enç kuşakta bugün bir tek yarın için k u lla n ır. Hep h eba e d ilir ve böylece zam an geçer.

B i r e y o l a r a k

kendi mi ze : a

r ş

ı

sorumluluklarımı zı a sla u n u tm am alıyız. Gelişen dünyada kendimizi kaybetmemeliyiz. Her şeye vakit ayırdığım ız kad ar kendimize de ayırmalıyız. Oturup bir düşünmeliyiz. “Ben neresindeyim hayatın ve neresinde olmak istiyo­ ru m ?" diye em in im ki birçok şeyin başlangıcı olacaktır.


um u tla

bakıyorlardı

ileriye... Çünkü öyle bir kumandan vardı ki başımızda... Cesur, gözü kara ve moral veren... Altını andıran başak sarısı saçları, kıl ıçt an keskin g ö z l e r i y l e " Ö z g ü r ol acağı z, kazanacağız! " diyen... Herkes birleşti bu mucizenin e t ra f ı n d a .. . B i r b i r l e r i n e k e n e t l e n d i l e r , i n a n dı la r , g üv en di l er . .. M i l li m ü c a d e l e du y gu s u sardı t ü m B İR

kuŞUN

İİA F e S İ N d E

A nadolu'yu... İstanbul H ü kü m e ti'n in tü m baskısına,

k u R T u lu p ,

tehditlerine rağmen cesurca savundular vatanlarını... ö z q Ü R Ü )q Ü N E K a n a t D A q ılıv iA y A

yüz

ç ir p m a s i,

tutm u ş

b İR

Adımını atsan ş e h itti. H er ş eh itle rim izin kanlarıyla m

sulanmıştı... Kadınlar ağır kağnılarla yiyecek, ilaç ve su

İLL e t İ n

taşıyordu cepheye. Bu zor şartlar altında bile pes etmedik. k ü L L E R İN d E N

yENİdEN

doCjMASldlR

Biz tutsak yaşayacak bir ırk değildik. Türk kanı vardı

CUM HURİYET.

damarlarımızda... Orta Asya'dan gelen ve yüzyıllar boyu egemenliği sürdüren bir ırkın kanı... Acımasız itila f devletleri

Ve başarmış; padişahlık rejim ine son vermiştik... Yenilikler

vatanım ıza yerleştiğinde;

yapıldı, bambaşka bir ülke olduk... A tatürk sayesinde

keder

kadınlar önemli bir yer elde etti... Cumhuriyet öncesinde

çöreklenmişti Türk halkının

dünyaya dar bir açıdan bakarken, Cumhuriyet ile birlikte

ru h u n a... A çlık, s e fa le t,

hukuk, bilim ve sanat alanında ileriye gittiler... Yeni

savaş... Hepsi bi rb i r i n i

harflerle yazmaya başladık, kara çarşafları attık... Halk

ta rifs iz

b ir

izliyordu...

kendi seçtiği temsilcilerle yönetilm eye başlandı.

Padişah y u rd u n her

Gerçekten de Cumhuriyet kutsal bir değerdir. Bir kuşun

k ö ş e s i n i s a r m ı ş , dı ş

kafesinde kurtulup, özgürlüğüne kanat çırpmasına benzer

güçlerin e lin d e oyuncak

Cumhuriyet'in ilan edilmesi. Dağılmaya yüz tutm uş bir

haline gelm işti. Erkekler

milletin küllerinden yeniden doğmasıdır. İşte bu yüzden

1 4 -1 5 yaşlarında savaşa

Cumhuriyet'e sahip çıkılması, yüceltilmesi, iyi bir şekilde

alınıyor; çeşitli cephelerde

kavranması gerekiyor.

s a v a ş tırılıy o rd u . Ana

Bizim kalplerimizde daima Cumhuriyet olacak, Atatürk'ün

* b a ba l a r ise bir yanda n

ve diğer isimsiz kahramanların izinden gideceğiz. Büyük bir

Jtockuyor.T bir yandan da

gururla söylüyorum k i" Bizim yolumuz Cum huriyet."


Asıl Dünya Yakar Seni kandıracak k a d a r basitti cümlelerim, Ve b a y a t ölmene izin verecek k a d a r kibar. Kaybolm uşum içinde y ü z s ü z bedenlerin. T i k gördüğüm; K in içindeki çıplak a y a k la r ,., Acizlik, yok oluş, kum ar gibiydi hayat, Belki de hiç, önemli değildi Ö zlem ler; B ir güvercin gördüm a rk a s ın d a n kanayan kanat. Belki de hiç önemli değildi; değildi gitm eler... B ir sen. bîr ben k a ls a k yine adam olm az dünya, B ir d e ölünün ark a s ın d a n bakm asak. Ölüyorsun yapam ıyorum bir şey acizlik bu ya! SttıİSg batm asa. k a ra rm a s a gökyüzü, olurdu hep aynı k a ls a k ... Yemek k a d a r kolay olsaydı iyilik. Zavallı küçük, annesinin ardından bakar. Herkes düşünmese kendini bu dünya ta m senlik. Cehennem değil yakan, asıl d ü n y a yakar.

I —

o»" Işınsu ARSLAN

A

şkın tanımı nedir? Aşkın tanımı yapılabilir mî?

İnsan gerçekten aşkm büyüsüne kapılmışsa, herhangi bfrzaman dilmhde, kalbinin sesine şahit olabilir mi? İnsan gerçek aşkı buHukten'sonra.nı ilahi aşkı ulaşır? Yoksa gerçek aşk, İnsanın İçinde var ve <erl iyi dip tanımı olan ama anlayamadığı, ilahi aşk mıdır? Aşk da budur. Aşk kal benzerliklerde mi saklıdır? Yoksa farklı iki dünya aşk mıdır? meşinin köken de Dünyada kimsenin tanımlayamadığı salgın bir oradan gelir. 5ar hastalıktır, aşk. Kişiden kişiye değişse de yansıttığı duygu, herkeste bu yüzden aynıdır. Sevenler önce birbirlerinin kalplerin® maşık bir ağacı dış fethederler, sonra da mantıklarını. Tehlikelidir, Kurtuluşu almayan bîr tan sarar, yemyeşil labtanför aşk,. Ne yaşadığp bilerek yol almak, ne de yaşadığım bilmeden ilm ektir aşk. gösterir anla içten Aşk, koca bir denizde, tek başına yüzmeyi bilmeden kıyıya ulaşma içe kurutup. Nice çı çabasıdır: Yanmayı bekleyen kuru bir odun parçasıdır. Ve kibriti çakmamızı bekler. Doğu ile batı kadar birbirine uzak,, iki ayrı kıtada, İki ayrı insandır aşk ve narlar, İrce selvi uzaklıklar engel değildir aşka. Farklılıklar da engel değildir aşka. 0 iki ihsan yan boylular aşkın sar yana yanan iki kibrit misali yandıkça birbirlerine daha da yaklaşırlar. Ve yandıkça bildirlerinde bulurlar kendilerini. Masumca sessizce, gizlice, sevilene sunulan en güzel masıyla içten sarar hediyedir, aşk. Bir gün bir anda hiç beklemedikleri biranda yok olacaklannı bile bile yanar _ aşık ve maşuk. Başlangıçta yan yana, duran o iki insan iki kibritin yandıkça birbirinden ^ _ raış kurumuştur, dışı ayrılması g ib i hayatın b ir hamlesiyle birbirinden aynlırlar. Ve aşk, M ayrı dünyada ^ yeşil gorunur hâla. anlamsızlaşan kelimelerde bulmak olur kendimizi. Bu azapla birbirine yaklaşıp yaklaşıp ' yandıkça daha da alevlenirler. Ve yanan o İki kibritin sonu gibi, iki aşığın kaderi de birbirine yaklaşa yaklaşa beraber sönmektir. Tıpkı başta olduğu gibi, beraber sönmek. Kul olmaktır, aşk. Aşk, şu animdir. Yazdığım yazımdır, aşk. Bu yazıyı yazarken atan kalbimdir, aşk. Üç harfin bîr araya getirdiği, on iki harfi yürekten söyleyîşimdir, aşk. Bizi uzaklara götüren ne büyük güçtür, aşk. ilahi aşka gelince, içimdeki ilahi aşk, beşeri aşkımın yansıyan kademeleridir. Ve her kademe bent Allaha biraz daha yaklaştıracaktır. Hepimiz,aşkla küllenip yandığımız kadar,Allah’a yaklaşacağız. NKLİİ29


INAV ü r g c

İn

d g

■ a

i

l

e

n

i

n

Aile, farkında olarak yada olmayarak, p n o f l Z# motivasyon düzeyini etkiler. Bu etkileme olumlu yönde olabildiği gibi zaman zaman da olumsuz yönde olabilir.

Motivasyonun sağlanmasında ailenin olumlu rol oynayabllmesînlrı&lk şartı, genci anlamaktır. otivasyon, insanın istek ve ihtiyaç-

M

p su ğ a ra b ö ^ s ir» , önerdi bir dönemde olumlu

I fen nin farkına varm ası ve bunları destek ölmek,j

hem dershaneyi biıflkte göîürineıtti’ZKr ve yorucu;

f l f â d r T i ^ j ı t e yştrdjBffil

olduğunu M ljyöriilft: ve bu zor dönemde s # ®

gerçekleştirm ek için harekele geç­

etmek ister,, Kısaca her anne baba çosu lo a ıa

yanındayım, benden istediğin desteği vermeye

m esidir. M e tiva sp ım olumlu ya da o ta s u z

başarma artmasında kendi payına düşeni en; iyi

hazıam." şeklinde bir ifade gencin aileye olan

etkileyen bazı faktörler vardır. B S Iftrtta biri

şekilde yerine getirm ek ister. Motivasyonun

g ilv ifîii daha da peleştirecektir. Anlaşıldığının

ailedir. Aile, farkında olarak yada olmayarak,

sağlanm asında ailenin olumlu rol oynayabil­

'arkına varan1genç yaşadığı zorlukları rahatça

gencin m o lv ü y lfi düzeyitî] ÜHfifc Bu etkileme

m esi!® Ok şartı, ğ e n cT a rittm lö ıl Ne denli zor bir

ille s iy le paylaşacik, sorumluluklarına da daha

s ln İD yin d e olaMIdlği gibi zaman zaman da

dönem y s p d iğ ittffi M anda itm ak ve bunu da

sıkı s *İâ c s IÜ R sottim telüktas bahsetmişken

olum s»,yönde olabilir. Tabii ki hiçbir anne baba,

gersefansitm ak gerekmektedir: Bunun olabitoe-

hemen b elirtm e liyiz kj, üniversite sınavm a

bu kadar önem li b ir dönem de çocuğunun

sinîn yolu da aile içinde "Olumlu bir iletişim ortam ı"

hazırlanmak sadece ve sadece gencin sorumlulu-

m sfivaspaflK ct olum suz eS tem ek islem ez.

kurulmasıyla: ö lıır. Olumlu bir Seflşta ortam ına

ğudur. Bu a a ra n itılfl neaJIeıin nedeöğ® tm erito'

A n c a k ıe n ıiî% I|ia d ın a :.yapjlan,bazi'davwBiIar

olduğu ailelerde, aile üyeleri b iıtS lI ianııjzayılve

dir. Bu gencin, soramMuğudur, R te bu soranlılö?

ya da söylenen bazı sözler onu ö lflriîş ftz

güçlü yönleriyle), olduğu gibi kabul eder, hiçbir

ğu gencin y ş lîie ğ â ^ e n îriirittlfift Gencin eksik

e tld le p b lllç m otlvasyoriüstt düşürüp, kaygı

koşula bağlı otaaksjzın sever ve İîtM ıtee; güverte,

olduğu konuları, kapatması gereken açıkları,

düzeyini y tla e lie b ® . Bu da gencin kaygılı,

Böyle bir ortam da yetişen, genç, s e v K iğ ® !

çalişrriâd^ı dersleri öaptlm aK hangi derse ne

mutsuz ve y fltftiz b iT :h a lllİ:d ıte i:g e fiıt^ n e

kendisine güven duyulduğunu, anlaşıldığını b ir

kadar çalışacağını belirlemek ve takibini yapmak

neden olur. Eminiz ki hiçbir anne baba çocuğuna

bu da ona güç vertc Aile gencin zorluklarını

ailenin değil gencin scrum lutajudîıı. Aile, bu

böyle bir zarar vermek is ta m e z B ltl) lersine

ârtBm ilı, ve bunu ona a k te ffiS llltil "Hem ö M i

s o r iıiliü ia a gencin yerine ü şM fid l|riîd e g e n ®

130 NKL


m otivasyonu da doğal o larak düşecektin Q n e d e n le a ile , bu soru m ia lu k la rm ge n c e a lî ö l|u |u !jy ı I l t t l l t i f t Aileye düşen, söfuB M ylt» larffi M i n e n ve yerine g e tto n g e n ® , istediği desteği sağlam akta, f ö g p t bir çalışma ortamı temin etm ek, yaşadığı zorlukları aktardığında

"Sen hele bir kazanama, o zaman görüşürüz" ya da "Kazanamazsan arkadaşlarının yüzüne nasıl bakarsın, aile dostlarımızın hepsine rezil oluruz" gibi ifadeler genpin motivasyonunu değil kaygısını a rttırır,

b irlik te ç & î t a ü re tm e y e ç a lış m a k ... g ib i) çocuğunun: m otivasyonunu a t f a n a k : isteyen aileler, çocuğun yapam adıklarının değil yapabil­ diklerinin özerinde durm alıdır 1 M d l r e d ild jg fit de s te k te n d in ! gören çocuk o davranışı daha sık göstersin, Örneğin hafta içinde bif kez oturup ders çM ışançpcuga, ''Oturup ders bile çalıpm ıprsıa^',. ne zam an otursan bir bahaneyle kaliıyöısufl« bakalım sınavda ne y a p ac a ks iff gibi b if Üldfe tolianm ak yerine geçen gün:,kendi başına oturup ders çalışabilm en çok hoşuma gitti, seninle guruf d u y d ım le lk i ilk başta biraz zorlam ışın am a hiç m o r« W bozm a, bunun da üstesinden gelebilirsin**

sınavda ki açıklarını kapatm aya

şeklînde bir ifade taflanm ak gencin motivas­

ortaya ç tk |ra {a k ll:,'p *ş ö fu y u bîlt#zem iyöıdıfts:

yonunu arttıracak derslere daha sıkı sarılm asının

k o s ko c a b ir s ın a v ı n a s ıl k & z f f l M î f d iy e

sağlayacaktır. A nne babalar genci her zamanı

m u t s u z l u ğ a d ü ş e c e k b e lB d e ç a lış m a y ı

tehdit: eim ep h flit; bazen de genci olumlu etkile­

bırakacaktır, Oysa sınav gencin gözünde kriz

mek düşüncesiyle "ben san a güveniyorum sen en

d e ğ i, “fırsata* d û riü ş M Ie b İB e M fe Üniversite

iyi bölümlere ia p t e ın senin te a n a m a m a n gibi

şeklinde bir ifade kullanmak, gencin kendi başına

bir S ütaı® : d ü f ît o m f p B m bile" gibi ifade-ter

çalışm a d a v ra n ıp n sıkiaştaacakta. S tnavla ilgili olarak, g e rü n d e ğ e rli: feınivdaki b a ş arif lyla eş tüfm sk, san ugaria ilgili olarak k a M m a k , tehdit etm e k, "Sen h e le bir k azan am a, o za m a n g ö rü ş ü rü z"

ya da

"K azanam azsan

a rk ad aş la rın ın y ü züne n asıl b akarsın, a ile dostlarımızın hepsine r ^ l oluruz" gibi ifadeler gencin motivasyonunu değil kaygısını arttıfır, S en ç a lte s im y e b a ş M a m m gözünde RencffiBa-

üniversite sınavına hazırlanmak sadece ve sadece gencin sorumluluğudur. Bu sorumluluk ne iflenin ne de öğretmenindir»

da kay g ısın ı arttırır. Kaygı^ ö ğ re n m e n in ve öğrendiğini kullanm anın önündeki en önemli engeldir. Kaygısı artan, sınava olduğundan f e f f t anlam lar w # ri:ö ğ re n M lw ,l;f o h e rs B a v b irK b d ir. Kendisini ispatlaması gereken, değerli olduğunu h e r k e s in g ö r m e s i g e r e k e n y e m u tla k a k a P riılifta tı gereken bir savaş. Bu iuyğH -laria sın a v a h a ziflan S fi g e n ç t e f b f r ^ sınavı, hatta h e r bif çalışmı fe s ti!, kâzahıJBtlsı gereken ^

Mrasavaş olarak -ğâretokjl yapamadığı her

kullanırlar, bu da gence taşıyabileceİİbdeb fazla yük yuki®; Kendisinden ne kadar büyük beklen­ tiler olduğunu gören genç gerçekçi öimâyari: he­ deflet belirler ve- bu hedefe ulaşmak için ü f t f gücüyle çabalar. A n c a kb ir süre sonra, taşı yam a­ ya cağı kadar ağ ır olan bu yükün altında ezilm eye başlar. Yükün ağıri{ğiffi htessfilkçe öğrenmesi ve oğrendîldtetiat M t a m a s ı zorlaşır, çok çalışm a­ sına rağmen beklediği karşılığı alam az. Gencin

İld e ğ ı'li^ s ıria v d s liib a ş a fl4 tftıfti to b ® ö te u fu ı)ii d îiş ü n irv e s in a v â g e 'rç e k d fj b ir anlam yÜMer: Bu

başlamipîîf

b ir s o ru y u k a y b e d ilm iş b ir s a v a ş o la ra k yormnfetyacakto. Bu da umutsuzluk duygusunu

a rtav m irt :* am ag* d e ff^ :am açlara ulaşılmasını kolaylaştıracak b ir’*araç” olduğu unutulmamalıdır. Gence, sınavın, : p B 8 ç İa iM ulaşabilmesi için bildiklerini, ö ğ renditerthttefcnabîteceğ î am açla­ rına ulaşmasını kolaylaştıracak bir "fırsat" olduğu s ö y le n m e M c G ence düşen de bu fırsatı en iyi şekilde d e ğ e rib b d J te ik fll Örneğin; iSmavlâfKa ’Ö İ t i e ı f f f görülüp

denem e

1106^1» ® ! '

için

tasa: sağladığı" biçiminde bir anlam yüklenmesi, krizi fırs a ta dönü ş tü re b ile ce k tir, D e n e m e kri sffiaste-nttB sonuçlanm prum tetrken d e "bak kaç tane yanlışın var, bu yanlştofe: s ın a v ı î ı a t l l k a z a n a c a ğ ın ı m e ra k a d ıy o ru m * v e y a "bak y in e y a n lış y i p m ı p ı t nasıl k ap an a c a k bu a f M a f 1 dernek: p t f t e "doğsı c e v a p la rın g eçen sınava göre artmış, dem ek kİ b ir ö n c e k i

banlan yaşamaması: için, a f e gençten, verebile­ ceğinden fazlasını beklememelidir, H if kuşküşast g iffte r in p p m lH f f lf f i bu İn s m it dönem isritee onlara en iyi şekilde destek olm ak bsr anr® babanın isteğidir. A ncak önem li olan, gence "doğru ve onun b a ş a r ım ı arttırabilecek şekilde” destek vermektte Bunun için de. sınavın asla bir dönüm no k tas ı o lm a d ığ ın ı a m a y a ş a m d a k i a m a ç la ra ölaşm ayı k o la y la ştıra ca k bir ite s â î old uğunu v u rg u lam a lı v e o n la ra , s ın a v d a n a la c a k la rı s o n u c a d e ğ il k e n d ile rin e d e ğ e r verdığîrote, m e s a jm ı ile te b iim e iiy iz. O n la ra içtenlikle "sen benîm için her şeyden önemli ve de ğ e riü ft, H aya tm d a k îb a fin e m İM ih e m d e, sana istediğin desteği verm eye hazırım . Senin kendi üzerine düşenleri e n iyi şekilde y ap ac a ğ ın ı biliyorum, ben d a üzerime düşenleri yapmaya hazırım" diyebilmeliyiz. ÇosukiaHBiza, bu ö n e m i d f c a f f l f c ® olursa olsun paiilMrtTrtda ölduğottJjziüı göstermenizi-veonlan yüreklendirmenizi içtenlikle dileriz,.,

NKLİ13T — — ■


Ahmet ŞERİ Coğrafya Öğretmeni

Teknoloji Diyarının "Babayiğidi”, insanlık aleminin bal peteği misali oluşturduğu, günümüze ulaştırdığı ortak miras google. Ip p n ş p ı tarih sahnesine çıktığından hu yana

yaşadığı atanları değerli kılmış ve kültürünü gelecek Basite® taşıyacak şaheseri^ bırakmıştır. Bu mirasürünlerfaizlere geçmişin ne denl büyük bir hazine kaynağı olduğunun yanında geteeegîmfze dahil planlar yaparken ir s yanımızdan ayrılmaz kılıyor. Geçmişten

-geleceğe İnsanlığa köprü olan ortak miras ürünlerimiz olmasaydı acabl İnsan bugünkü gelişmişlik seviyesini yakalayabilir miydi? T ılî ki bu mümkün olmazdı. Milyonlarca yıl ötesinden füfftm fzş ulaşan maddi mpR©/i çteferfer yum ftl olan bu değerler zinciri, artık günümüzde, teknotop dananı buzu, ve artık la internette insanların bir

tıklamasıyla gözlerinin Önüne serilebiliyd. Bugün insanın: sorulaıırta cevap arad#,, ulaşmak istediği hayallerinim, gerçeğe dönüştüğü, aradığı herhangi bir şeyi kolaylıkla bulabildiği tek yer var: GOOGLE. Hayata dair ne aranırsa bir parmak hıkıyla" önümüzde. M pdsıoa, adınaıstar bilgi, ses, görsel, vMecı doküman ne derseniz deyin, farklı sayıda bize yararlı veya yaramaz her şeyi önümüze ipfefcillpr: Aadığımız bir MgifJs ilgili mûprt; tane sonuç bulundu İfadesini Google karşımıza geüriveriyor. Bu ne muazzam bir gelişme! Peki ta Gosgte t» tedarbilgiyi nakadarlıkör Sürede ulaştı veya karşımıza getirdi? Birkaç saniye içinde. Oysaki ortak mirasın tarih sahnesine çıktığı tarihler, ilk insanlardan itibaren diye ifade edilirken, Google’ın ortaya çıkışı 15 Eylül 1998'e denk geliyor. Bu kadar kısa bir süredeki gelişim insanın başınT!d^W f'lh^rP f|ik,W r şaşkınlığa uğratıyor. Google dediğimiz bu telmalsp aleminin fart internet dürgrsnın fenomen tarayıcısı insanlık aleminin kayıtlı kayıtsız tüm geçmişini bir anda karşımıza gefiriyer.. Burada şunu da özellikle beUrtaemız ve hakkını da vermemiz gerekir ki Google’ı ortaya çıkaran süreç de insanlığın günümüze


GOOGLE BİNASI

ortaya çıkaran süreç denfrtsanfrgın günlm pze kadar getirdiği birikim, yani ortak miras değerleri , Biı b&Mm olmasaydı G oogle zor çıkardı Teknoloji diyarına, Google öyle elini kolunu sallayarak günümüze îllaşrjfadı. Ortak miras olmasaydı Google olamazdı. Yiğiti döverken hakkını da teslim ed eim , ortafemirae ç o k tn e m l am a onu görmemizi anlamamız) ve değerlen­ dirmemizi sağlayan yani reklamı yapan da Google. Bu nedenle Google değerlendirirken onun hakkını da vermemiz gerekiyor.Bugünkü .yaşan .seviyemize ulaşmamızı sağlayan her türlü maddi ve manevi birîkîmler bütünü olan ortak miras ürünleri yaşamımızı kolaylaştıran geliştiren en önirrilîfrtînleriken artık Google' da ortak mirasa eşdeğer özellikte insan y a p rm m kolaylaştırmakta insan hayatına yön vermektedir. Bugün insanoğlunun her aradığı bilgiye veya görsel unsurlara ulaşabilmesi ve bununla birlikte yaşam kalitesini iyileştirmesi teknolojinin bir nimeti diyebileceğimiz Google sayesinde olmaktadır. Burada şl£ söruyU so rm am ız gerekiyor. G oogle olm asaydı bugünkü yaşam kalitemize ne zaman ulaşırdık? Google'ın faydalarını saymakla bitiremezken

verdiği zararları da göz ardı edemeyiz. Tabi M her faydalı gelişiri® bazı negatif yanlan da oluyor. Fakat uyanık ve aklıselim insanlar fayda ve zararını ölçüp bu teknolojik farikanın, yani Google'ın olumlu yönlerini almaya devam etmelidirler ki insanlık Google la beraber k a za n m a ya devam etsin , Y a ş a B lM Z î kolaylaştıran Google'Iı günler dileğiyle...

NKLİ133 —


İMake m istakes not to m ake m istakes

Ü M e s b a rcelona TEM P0R W B

Mehmet KARYAĞDI

P

l

Hii! *

ıiıe r ı ■ fg ] M. -J?

İst™fbM mm mm B

arcelona deyince aklımıza neler gelmez ki sevgili gençler? Futbolun en üst lezzeti, hem ofans hem defans olarak maksimum güven; hatırlayın rakip takım 3 yada 4 kişi ile bastığında Valdez kaleci profilinden çıkıp topu ayağıyla oynayabiliyor hem de en riskli bölgelere(18'in dışı) servis yapabiliyor. Bu oyuncuların kaleciye verdiği güven sayesindedir. Bu şekilde Valdez pek çok gol y e mi ş t i r , ama hiç ki mse ona d e s t e ğ i n i esirgememiştir. Hatırlayın, "Kopa Del Rey" de yine bir El Classico'da De Maria'ya çalım atmaya kalkmış Barça'yı kupadan etmişti, ama hafta sonu La Liga'da yine en riskli şekil de pas vermeye devam etmişti. Bu yüzden dünyanın ayakla oynayan en iyi kalecisidir. _ Sevgili gçnçler,, sizin de anladığınız gibi, buradan çıkacak mesaj:Mükemmele giden yol ya da bir konuda çok iyi olmanın yolu hatalardan geçer." Hatırlayın bizim de dersimizin en önemli felsefesi şöyleydi: 'Make mistakes notto make mistakes'.


Barcelona deyince aklımıza, müthiş bir yardımlaşma ve boks tabiriyle "aktif savunma" gelir. Ne demişti 'Sarı Fare' Top bizdeyken rakip gol atamaz. Dikkat ederseniz dünyada hangl<£akım olursa olsun Barcelona topa yüzde 70 ve üzeri sahip oluyor. Öyle maçlar oluyor ki La Liga'da oyun rakip takımın 18'inin içinde geçiyor, bırakın orta ipirayı kendi ceza sahalarının i çintfenHıkamlyorMfC Çıksalar bile Barcelona ortalarha6 saniye içersinde tekrar topu alabiliyor. Yine öyle maçlar oldaki (Barça 8: Osasuna 0) kaleci Valdez maçı tcifamagn-izlese Barcelona dol yemezdi, yine aynı şdiîilKitfFeknik Direktör maçı televizyondanjzleyebilir espirileri bile yapılıyor. Malum f i l o Vilonova şu artdfRlevv York.da kemoterapi görüyor yardımcı antrenör Jordl Rouro takımın başında; ama başarı rüzgarı aynı Şekilde esmeye devam ediyor. Yardımlaşma deyinfi&'bfr dünya starı olan Leo Messi'ye de bir paramaz açmamak olmaz.


alum TEto Vilonova şu a n d a N e w Y o rk d a k e m o te ra p i g ö r ü y o r yardım cı antrenör Jordi Rouro takım ın başında; am a başarı rlizg a n aynı ş ekild e e şm ey e d e v a m e d iy o r. Yardım laşm a deyince bir dünya starı olan Leo M e s s i'y e d e b ir p a r a n t e z a ç m a m a k o lm a z . E ş y a n m tabiatına aykırı a la n , hız arttıkça kontrolü bozulm ayan, bu kadar bireysel beceriye rağm en yüzde 80 takım oyunu oynayan, bu kadar başarıya rağm en mütevazı olan ve anlatm akla bitm eyen bir futbol dahisidir.

M

B arcelon a gibi o y n ayab ilm ek için ö n celikle ayni fe lse fe ye sahip olm ak, La Masia kültürü alm ak, o m alum pas trafiğini sürdürebilm ek için en üst fizik kaliteye, tekniğe sahip olm ak ve birlikte yıllarca oynayıp total futbola inanm ak gerekir. Hatırla» yın ne dem işti futbolun filozofu, 'Sarı Pare* lakaplı J .C ru y ff : 'Futbol basit b ir oyun, zor olan futbolu basit oynam ak Ur*. Şöyle düşünelim dünyada her insan tek bir varlık, aynısı yok, bü kadar farklı Ih s a r a lb lr araya getirip m akine düzeninde top oynatm ek ütopi k bir başarı gibi g e liy o r am a

gerçek. Burada şunlardan da bahsetm eden geçem eyeceğim ; dünyadaki büyük kulüpler düşü­ n ü ld ü ğ ü n d e , bu fu tb o lc u la r sıradan değil, m ilyon dolarlara sahip İnsanlar, m esai a, Jose Morinho C.Ronaldo'yu diğer futbolcuların ö nü nde eleştirin ce karşılığında sert bir tepki aidi, y e n ■ İ d a r e e d ilm e s i k o la y in sanlar değil am a La Masia kültürü sayesinde Barcelona'da bu da aşılm ış durum da. H epsi işini en iyi şeklide yapm aya ç a lış a n k e n d ile r in i ü s t ü n görm eyen tam bir ekip ruhuna sahip takım , Barcelona benim iç in ta m b ir e ğ le n c e tü rü diyebilirim , La İlgada 38 haftayı, şam piyonlar ligi ve diğer kupa m aç )an dahil B a rça 'm n tü m m aç la rın ı ö n e m li bir a k s ilik o lm a d ığ ı s ü re c e iz le m e y e çairşrrrrrt. Barcelona m açtan 90 d k n ın 5 dk. gibi geldiği bana m üthiş keyif veren bir spor ziya» fetidİr.Sevgili gençler, dersler bir antrenm an, sınavlar resmi maç, 2 . dönem sonu, sezon sonu yani sınıfta en iyiyi, lığ şam piyonunu belirleyen, üniversite sınavı da şam piyonlar ligi finali olm ası d ile ğ iy le h e p in iz e s a y g ı ve sevgilerim i gönderiyorum . lln iilln M P fu ln n r iııD

Hniiliam mjı ncııucn HaiiHaM4Gtx.Deviaiitan.com

İUO UUİBU^—


Türk Futbol Tarihinde İlkler ve

TUFAN BALABAN-FURKAN ÖZBEK MUSTAFA FURKAN NUR

1i IT İİM İM M

Türkiye Birinci Futbol Liginde İlkler ve Enler; Türkiye'nin en çok gol atan takım ı, Türkiye'de bir sezonda en çok gol atan futbolcu kimdir , Türkiye'de en çok gol atan takım vs..


1 • Türkiye 1 , ligindeki ilk gol 29 f u la t 1.9 5 i

fa fllft d » İzmirsporlu Ö z c in .Alfuj), tarafından atıldı. (İzmîrspor: 2 Beykoz; 1} 2* En gollü betabertlter 4 - 4 U r s û rtü ş M s 1 9 6 7 /6 8 de Öeşlklaş: G a l a t a ş i r i y , ' 9 8 2 /8 3 de Fenerbahçe - Galatasaray 1995/98 da SâmSüMpor * istanbulspor maçllrı oldu. SsÜç puanlı sislone geçilen'997/98 sezonuna kadar 8 kez, ikinci ya da üçüncüler şampiyondan d its t.® 8 kazanan taraf öimuştaT 4 -(Galibiyet %100, beraberlik %50 başarı kabul edilerek.) Lig tarihinin en iyi performansı %88,9 ile 1988/89 sezonunda Fenerbahçeye, sn kötüsü ise 1998/97 sezonunda 1413,2 ile Zeytînburhuspora ait

5- B rfsezonda en a z t o g a iifij on çok p f if e s J en çok gol yiyen takım ve e n k ö tü averaja sahip

alarak şampiyon olurken 1989/90 da lüalaiyaspor aynı sayıda galibiyet alarak

ISmedüttt IS* Maiatyaspor 1„ ligde öynadlf) 6 sezon içinde 10 g lliM f e t lö a ltın a hiç dûşmezkeıjj dört büyükler djşjftda bir sezonda 20 gifcip tsn ın n a.u l^an tek ta k ım is e 1 9 8 8 /8 :9 sezonunda 21 galibiyet alan Sarıyer. T6- fekiplerinaenb^ük puan farkım, 198118S sezonunda Beşiktaş’ın 12 puan önünde şampiyon olan Galahasaraf yaparken, 1 9 8 4 /8 5 ‘te F en erb ah çe B e ş ik taş ’tan, 19 8 5 /8 6 d a B eşiktaş G a latasaraydan, 1992/93te de Galatasaray Beşiktaş’tan şampiyontoğu averaj 1» koparabildi. 17- 42 sezonun sadece 8’inde küme düşen takım a v e ra jla belhtetfırken, 1980/81 seasntffiia 29 puanlı Fenerbahçe, Al tay, Adanademîrspor ve Boluspor averajla kümede kalıp, aynı puanla Rizespor2. Lige düp n takım 18-1980/81 şizönuftda Tı§. MftCiS! Adanaspor 34;paan toptaıten, küfte düşen Rize spor ligi 29

takım ; 1 8 9 6 /9 7 s e z ro ö H d a 134 m s ş ta 2 galibiyet, 2 7 yenilgi alıp , S6: gül yiyen v e -6 0 averajlı Zdyinbuffiuspor,. 6 ' Lig t a jS M r e n d e n p İts o ttiB U iıu a te ta k iffl 1969/70 sezonundaki 30 m açta,10 galibiyet 10 berabedik, 10 y e H g i sıtıp, attığı 28 gole karşılık k E İP in d e d e 2 '8 p lg i® tıB e |lk ta |, 7 - 1 9 6 9 /7 0 s e z o n u n d a 3 0 m a ç ta k a le s in d e

s a d e c e 6 g o l g ö re n

Fenerbahçe, bir s e z o n d a ;® -az g tffiy o rt ■ takım, 8- 1892/S3de K o n p s p r u 8-0 po e re fc sezonun en farklı s te H in u p k a l a p n A nkaragücünürt son hafta G alatasaray karşısında a p ıJ ıM m s te u ğ ra m ış , 9- Dört büyüMer arasındii:

averajla

32) averajla kapatan Beşiktaş. 10- J '9 8 8 M sezonunda F M ıe rta h g e 93 puanla şam piyon olarak bir rekor daha kıraıten:, 1 9 7 9 8 0 ve 1980/81 sezonlarında şampiyonlukları elde etti,. IS » 1 8 7 9 /1 0 sezonunda,yalnızca 25 gol atarak mutlu sona utaşar» îs b zö n s p o r, en a z gol Ataitl şampiyon üıS flhtdıda sahip,: 12' Trabzonspor *980/81 7 yenilgi ile e n çok kaybeden p m p ı p l öldü. 13- Galatasaray 1 1 8 7 8 8 d e 3 5 ğ ö lli en çok gol y fe îiffflT jiiyo riB Îd u . 14* 1 9 7 9 /8 0 d g T K b z B n s p rs a d e ® ! 12 g a ffüyei

21 ■1987/88sezonundan bu fana dört buyÖBPr dışında İlk üçe giren tek takım"; 1999/2000 sezonunda Gaziantipspor. 2 2 .Dünya fe fffll M İîfld e k J en yîfcses: s e s

» k « ra ^ aittir. 23; AliayÜ^rt keaküfftdÜp^heteıŞMİö

sezon, Aftklragüfiü 37, GiflçtertMifp ise 28 sezon ile *. Ligde en fazla yer alan takımlar. 24- *6 sezon 1. Ligde oynayan fftffıyska, 6 kez Ite p ç ö k fflıte düşen takiftf 25* Dört büyüklerden, şampiyonluk özlemini 16 sezon Be Trabzonspor yaşarken, Beşiktaş i l , Galatasaray 13, Fenerbahçe ta» 6 sezon bu ö2 İeftl|aşafti|, 26' G alltearsy 4, Beşiktaş ve Trabzonspor ise üç sezon tist Üste şampiyon; ofurken,, F e n a te tıp en fazla B 1sezon İ s t üste şampiyon olabilmiş. 27* 1975/76 *e 1983/84 yılları arasında 6 fa ffip iy onluk İ ikin c ilik yaşayan Trabzonsporun bu 9 sezonda gösterdiği performansa Mmse ulaşamamış, 28- "fi 77/78 sezonunda Trabzonspor, Fenerbahçenin bir puan gerisinde teiarak şaftp%ontu|u kaçrrtnasa,, 6 sezon üstüste şsm pipl ilafak erişilmesi çok güç birrekor İ f f t ia İı , 29- 1968/69 ve 1974/75 s e z o n la rı arasında ş ı m p ' ^

bitiren tek takım 1 975/76 sezonunu -7 (25-

It a b z o n s p o r a n 3 S ; a r p u s u la e n k ıs ır

Adanaspor, Vefa, Gençierbirlği, Göztepe, Boluspor, longuldakspor, Maiatyaspor ve GaHiantepsporda birertez.

puanla tamamladı,. 19- Fenerbahp 26, Beşik aş 22, Galatasaray 21 ,; Trabzonspor da 11 kez ilk ikiye gtaîşier: Dört büyükler dipKfa tay başarıyı fa k fla p i diğer iki tataıise, 3 kez Eskişehirspor, bit tez deAdanaspor. 20- İlk üçte dört büyükler 109 kez yer atalarken bu dereceye sadece 17 te z girebilen d||ırteti ise şöyle; Eskişehirspor 5, Serosunspor ve Altay 2,

Eskişehirspor bu 7 sezonda üç kez 2., İki toz 3., ®i; kezde 4. olmasıyla 4 büyüklere en fazla kata tufan takım olma özelliğini taşıyor. 30* 1180/81 sezonunda Beşiktaş terşısında sahadan p k f c e hikm enyenffc sayılıp ayHC8

İH pııam da Miinen Mersin WnWl Yurdu, lig totttînde: p a ifff


Rölyef Çalışması atölyemizden görüntüler....^ r Atölyemizde 10. Sırnf öğrencilerimizin .r ^ yaptığı rölyefçaTûğnajan gerekten keyif v _y

Oocfe a\üm vr\\/urr\ p\aka\ara çrzvteo eski te rb e r noVAa\arna \\e kabart.\\rr\\şl\r.

K aa b b aa rr tt m m aa yv aa pb t'et en ç \ e k a t e r s çç ee nk tee rree kk bb aa ttfftteenmn vv K a § a ç pk ı t e#k a ö d c A röt u r u k n u ş , b ö vv/\f a\ a\ \V M ia a k a b a ra n L

v

Kaaç krtka\ \\e öo\§u ^açı\an m atem e t kutuövfen sonra srçah mürekkepte füzeye karartmalar_____________

k \ s v m \ a n n ç ö k m e s i ö nn \ \eennr rrot M s \irr .

r f

T c

_

l J T

*

______

140İNKL sonuç muhteşem

öğrenciler maske ve eldiven kullanarak açfR navada çalışmalarını sürdürmektedir. En başta rölyef, çalışması yapmaktan çekinen öğrencilerimiz sonrasında resim dersim iple çeker hale gelmiş bu çalışmadan büyük


İ İ

j p

b

u

S

_____ ____________________________________________ _______

i

lr

'v

^

İNÂîvnk K emaI' cIe S anati D uvarIarT K aziM^k [Kesimler; seçilirken öğrencilerin beğenileri göz önündö^ ^ bulundurulmuş; Picasso, Escher gibLünlffi ressamlarfn e s e rle r

Okul bahçemizdeyapılan; ünlü ressamiann eserlerinden oluşan duvar resmi çalışmaları

Çizim aşamasında resim öğretmenlerimiz tebeşirlerle resmi.çizere öğrencilere katkıda bulunmuş boyama ve renklendirme işlemleri öğrencilerle resim dersi saatlerinde gerçekleştirilmiştir.

Böylelikle her öğrencinin duvar boyama etkinliğine katkısı sağlanmıştır. Resim öğretmenlerimiz ve öğrencilerimize okul ve çevresini güzelleştirme etkinliğine katkılarından dolayı teşekkujj ederiz...

"Okullar Hayat Bulsun Projesi kapsamında okulumuz bahçesine çeşitli çocuk oyunları resmedilmiştir. Mahalle sakinlerinin okul bahçesinden yararlanması amacıyla çizilen çocuk oyunları resimleri, beden eğitimi ve resimöğretmenlerimizin ortak kararlan ile seçilmiştir.Proje 24 saat açıkve halkın kullanabileceği okullarınolması gerekliliğini vurgulamakladır. Bunun İçin hafta sonlan çocuklannı okul bahçesine getirmek isteyen mahalle sakinleri düşünülerek okul bahçesine çocuk oyunları şekillerinin çizimi yapılmıştır.Mendil kapmaca(yağsatarımbal satanm), köşekapmaca, üçtaş .yönlerim, seksekgibi oyunlannorijinal boyutlanbedeneğitimi öğretmenleri tarafından araştırılmış, resim öğretmenlerimiz tarafından çizilerek öğrencilerimiz tarafından boyanmışbr. Malzeme olarak;asfalt boyası ve yağlıboya tinerle açılarak uygulanmıştır.Emeği geçen herkese teşekkürler....

Öğretmenlerimiz Tarafından Çizilmiş

J

B Öğrencilerimiz Tarafından Boyanmıştır

Emeği geçen herkese teşekkürler.

NKLJ141


& F N IN y i L d l z U r e i N j c E L İ M E lE R . S Ö y U R A k s E T S IN İ-E R , a Le V S A Ç l A R i y U S O N S U Z b A h Ç E S İN C İE h A y A l l E R İ N İ N ,

Tarihimiz,MmuhîS sökü Ime miş <big ‘hazine!

NKli öğretm en ve öğrenci leı;igl9^,Q]

[Okulumuzdaldüzenlenen]

Kulaklarda

ve Umut 1Hocamız.

bırakmak



M a^siro kn ayaaın lâtisi [o

NAMIK

rAmansızırâkıpıeıAunutûlmazldostiuKiarj

«Tribünler h e n jz a m a n d o lu

Zoru başarmak bizim işimiz ■ ^

Ihâtîrlân^lgm'dât^tessumtettireceİcîânlaS

Başarılarıyla göz dolduran Genç Kızlar basketbol takımımız

.O^lumuzd^ kıjUaı^Sral^lftb ^ ^ ^ ^ S büyük çekişmelere; sahne toluuor

Genç erkekler basketbol takımız mücadele ederken

Yensek de uenllsek de Yensek de yenilsek de

heo birlikte hep birlikte...

H m aıım m ti [Geri^jGrjkdder ilPikinci ■mâs a f^ n isi[takımımız İmusâ Da kâTön^esîTsmı

FE.-TJgçeVZ&YI M iye [öûk'üpE.^KANGAN j Wiki5erJrna5aJualİ<azânmîsİanaııl 144 NKL


Bu OkuldA HAya

t V a r

■ V

l V” »

P H M

Sporda] köklü'bir geçmiş ve ^başarıJaNajd^ubir mazi

Futsal’da^tilcnİMkadar K tâ tc a ^ E K o k T o n e r r iu B

■tadınılHkarmakTaenek^M

Genç Kızlar voleybol takım ımızın Genç Kızlar voleybol takım ım ız

galibiyetlerini kutlamaları

NKl'de sadece öğrencilerimiz iı;in değil öğretmenlerimiz için de birçok spor etkinliği mevcut

Beden eğitimi dersinde. salonumuzda step yapan öğrencilerimiz

Kiziarjarasıtcuvaııuarısındarf B e d e n e ğ itim i d e r s le r in d e n e ş e y e

1 n lr J z a m a n lu e r ^ a n ^ ^ ^ ^

I HaiâtTcekm elgarısındani


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.