Kurtul Gülenç 1979 yılında Bursa’da doğdu. 1997 yılında girdiği Boğaziçi Üniversitesi Felsefe Bölümü’ndeki lisans eğitimini tamamladıktan sonra, 2005 yılında yine aynı üniversiteden yüksek lisans, 2010 yılında da Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden doktora derecelerini aldı. Ulusal ve uluslararası dergilerde çeşitli makaleleri ve çevirileri yayınlandı. Gülenç’in Marksizmde Ahlak Tartışmaları: Adalet, Özgürlük, Mutluluk (Tekin Yayınları, 2016), Frankfurt Okulu (Ayrıntı Yayınları, 2015) ve Önder Kulak ile birlikte kaleme aldığı Marx’ın Halleri (Kalkedon Yayınları, 2012) adlı kitaplarının yanı sıra Ahu Tunçel ile birlikte editörlüğünü yaptığı Siyaset Felsefesi Tarihi – Platon’dan Zizek’e (Doğu Batı Yayınları, 2013) ve Özlem Duva ile birlikte yayına hazırladığı Yargıya Felsefeyle Bakmak (YKY, 2016) adlı çalışmaları da bulunmaktadır. Sırasıyla Maltepe Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümlerinde çalışan Gülenç, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde görev yapmaktadır. Çalışma ve ilgi alanları toplum ve politika felsefesi, sosyal bilimler felsefesi, Marksizm, Frankfurt Okulu ve Aydınlanma felsefesidir.
Önder Kulak 1986 yılında İstanbul’da doğdu. 2009 yılında Maltepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden mezun olmasının ardından, Marx, Lukacs ve Adorno’da Yabancılaşma: Şeyleşme başlıklı teziyle Sussex Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden yüksek lisans derecesi almaya hak kazandı. Daha sonra, Theodor Adorno: Kültür Endüstrisinin Kıskacında Kültür başlıklı teziyle Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde doktorasını tamamladı. Marksizm, Frankfurt Okulu ve felsefe tarihi içerisinden birçok akımı ilgi alanı olarak belirleyen Kulak’ın; FelsefeYazın, Doğu Batı, Yeditepe’de Felsefe, Kampfplatz, ViraVerita, Gezite gibi çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yayınları ve çevirileri, ortak kitap projelerinde çalışmaları, editörlükleri ve çeviri kitapları bulunmaktadır. 2012 yılında Kurtul Gülenç ile birlikte kaleme aldığı Marx’ın Halleri isimli kitabı yayımlanmıştır.
Marx ve Sonrası Marksist Düşünceye Katkılar
Kurtul Gülenç – Önder Kulak
İthaki Yayınları - 1203 Yayın Koordinatörü: Tuğçe Nida Sevin Yayına Hazırlayan: Suat Hayri Küçük Kapak Tasarımı: Şükrü Karakoç Sayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: B. Elif Balkın 1. Baskı, Mart 2017, İstanbul ISBN: 978-605-375-655-2 Sertifika No: 11407
© İthaki, 2017 © Kurtul Gülenç - Önder Kulak, 2017 Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz.
İthakiTM Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic. Ltd. Şti.’nin yan kuruluşudur. Caferağa Mah. Neşe Sok. 1907 Apt. No: 31 Moda, Kadıköy - İstanbul Tel: (0216) 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 editor@ithaki.com.tr – www.ithaki.com.tr – www.ilknokta.com Kapak, İç Baskı: Deniz Ofset Matbaacılık Gümüşsuyu Cad. Topkapı Center, Odin İş Merkezi No: 403/2 Topkapı-İstanbul Tel: (0212) 613 30 06 - Faks: (0212) 613 51 97 Sertifika No: 29652
Kurtul Gülenç – Önder Kulak
MARX VE SONRASI Marksist Düşünceye Katkılar
.
İÇİNDEKİLER Okura Not.........................................................................................7
I. DİYALEKTİK AÇIMLAMALAR Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme Kavramları.....................................................................12 Marksizm ve İnsan Doğası: Eleştiriler & Tartışmalar...............60 Din Halkın Afyonu mudur? Karl Marx’ta Din, İdeoloji ve Eleştiri....................................................................... 125
II. DİYALEKTİK SORUŞTURMALAR Adorno’nun Marksizmi ve Temel Kavramları........................ 150 Walter Benjamin versus Karl Marx: Tarih ve Ütopya............ 184 Post-Marksist Siyaset Anlayışı ve Eleştiriler........................... 233 Kaynakça..................................................................................... 287
.
Okura Not Elinizdeki kitapta derlenen makaleler, farklı başlıklar altında yürüttüğümüz çalışma ve tartışmalar ekseninde kaleme alındı. Bu çalışma ve tartışmaların odak noktası, Marx’tan başlayıp, Marksist düşüncenin temellerini oluşturan klasiklere dair kapsamlı okumaların birer sonucu olarak, ayrıntılı serimlemeler ve yeni katkılar sunabilmektir. Böylesi bir odak noktası belirlemenin temel nedeni, klasiklerin yeniden okunmasıyla, hem metinlerin sunduğu çerçevede temellerin kuvvetlendirilebileceği, hem de hermeneutik sınırlar içinde yeni adımlar atılabileceği fikridir. Bu fikri içeren çabaların özellikle Marksist teorinin günümüzde yaşamış olduğu bunalımı anlamaya ve hem bu bunalımı tetikleyen hem de bu bunalımın yaratmış olduğu problemleri mercek altına almaya büyük katkı sunacaklarını düşünüyoruz. Makalelerimizde Marksist düşünce geleneğine olmazsa olmaz katkıları olan başlıca düşünürleri –Antonio Gramsci, Georg Lukacs, Karl Korsch, Theodor W. Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Louis Althusser ve çağdaş Marksist düşünürler– birtakım kavramlar ve problemler üzerinden –teori, yabancılaşma, şeyleşme, kültür, toplum, doğa, insan, din, siyaset, tarih vb.– irdelemeyi amaçladık. Marksist geleneğin yaklaşık yüz elli yıllık teorik birikimini ve bu birikimdeki felsefi, politik ve ideolojik tartışmaları birkaç makalede tüketmek olanaklı olmadığından, Marksist teoride beliren felsefi ve politik problemler üzerinde yoğunlaşmak, bu problemlere yönelik geliştirilen yaklaşımları serimlemek ve ortaya çıkan teorik eksenleri değerlendirmek çalışmalardaki temel hedeflerimizdi. 7
Bu hedefler çerçevesinde kitabı iki bölüme ayırmayı uygun gördük. Birinci bölümde Marx’tan başlayarak, Marksist teorinin temel fikirlerini tartışmalar eşliğinde ortaya koymayı amaçladık. Bu bağlamda eleştiri, ideoloji, insan doğası, yabancılaşma, meta fetişizmi, şeyleşme gibi kavramları merkeze alarak, Marksist teorinin başlıca fikirlerini derinlemesine irdeledik. Bir sonraki bölümde ise, Marksizm ile ilişkisini koruyan, ancak belirli bir oranda Marx’tan uzaklaşmış kimi düşünürleri gündeme aldık. Bu isimlerden eleştirel bir okuma eşliğinde önemli katkılar alınabileceği fikriyle, Marx’tan yana durarak, eleştirilerimizi ve tartışmalarımız sonucunda oluşan katkılarımızı ortaya koyduk. Daha önce Marx’ın Halleri: Marksist Düşüncede Diyalektik Bir Yolculuk isimli kitabımızda okurların önemli ölçüde ilgisini çeken, “Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme”, “Marksizm ve İnsan Doğası: Eleştiriler & Tartışmalar”, “Walter Benjamin versus Karl Marx: Tarih ve Ütopya” ve “Post-Marksist Siyaset Anlayışı ve Eleştiriler” başlıklı makalelerimizi yeniden gözden geçirdik ve bu yazılara elinizdeki kitapta tekrar yer verdik. Bunların yanı sıra, “Din Halkın Afyonu Mudur? Karl Marx’ta Din, İdeoloji ve Eleştiri” ve “Adorno’nun Marksizmi ve Temel Kavramları” başlıklı iki yeni makaleyi de kitabın amaçlarına uygun şekilde çalışmamıza dahil ettik. Makalelerin büyük bir bölümü yazarlardan yalnızca birine, ya Kurtul Gülenç’e ya da Önder Kulak’a aittir. “Marksizm ve İnsan Doğası: Eleştiriler & Tartışmalar” ve “Walter Benjamin versus Karl Marx: Tarih ve Ütopya” başlıklı çalışmalar ise ikimizin birlikte kaleme aldığı makalelerdir. İsmi anılan çalışmaların genel eksenlerini oluşturmak için gerçekten yoğun bir tempoda çalıştığımızı itiraf etmeliyiz. Aylarımızı alan yoğun çalışma ortamı birçok tartışmayı, yeni değerlendirmeleri ve yorumları beraberinde getirdi. Aynı şekilde kitabın hazırlık aşaması da bizi teorik ve pratik anlamda zorladı. Bu aşamada tüm yazıları yeniden okuduk, tartıştık ve değerlendirdik. Dolayısıyla makalelerde 8
ortaya konan görüşlerin ve iddiaların çoğunun Marksist teoriye ilişkin ortak perspektifimizi yansıtan görüşler olduğunu söylersek yanlış olmaz. Bu meşakkatli süreçte emeğini, yardımını ve desteğini bizden esirgemeyen sevdiklerimize, dostlarımıza ve okurlarımıza teşekkür ederiz. Kurtul Gülenç – Önder Kulak
9
.
I. Diyalektik AçĹmlamalar
Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme Kavramları* Önder Kulak
Giriş Bir düşünür olarak Karl Marx’ın onlarca eserinde ortaya koyduğu çaba, içinde yaşadığımız doğayı ve toplumu anlamak, olan bitenin arkasındakileri açığa çıkarmak ve değiştirmek olarak özetlenebilir. George Novack, Marx’ın fikirlerini anlamak için düşünülebilecek en iyi örneklerin gündelik yaşamdan seçilebileceğini söyler. 1 Novack’ın önerisini dikkate alırsak, Marx’ı anlamanın en iyi yolu gündelik yaşama bakmaktır. O zaman Marx’ı, “epik bir görünüme, maskelere, kostümlere ve dekorlara bürünmüş olarak sahneye” 2 çıkan gündelik yaşamın arkasındakileri açığa çıkarmaya çalışan bir dedektif gibi düşünebiliriz. Öyleyse şimdi, gündelik yaşamın bir kesitini ele alalım ve herhangi bir müşteri olarak bir kafeye girdiğimizi ve oturup garsondan bir fincan kahve istediğimizi varsayalım. Bunu yaparak aslında istediğimiz ürün ve hizmet karşılığında belirli miktarda para ödeyeceğimizi sessiz bir anlaşmayla önceden kabul ettiğimizi belirtiriz. Birkaç dakika sonra garson elinde istenilen kahveyle * Bu çalışma Doğu Batı dergisinin 55. sayısında yayımlanan Karl Marx’ta Yabancılaşma, Meta Fetişizmi ve Şeyleşme başlıklı makalemin tekrar gözden geçirilerek genişletilmesi sonucu oluşturulmuştur. Bkz. Doğu Batı, 2010, s. 33-63. 1 Ernst Mandel-Georg Novack, The Marxist Theory of Alienation, Londra: Pathfinder Press, 2009, s. 28. 2 Henry Lefebvre, Modern Dünyada Gündelik Hayat, çev. Işın Gürbüz, İstanbul: Metis Yayınları, 2007, s. 11.
12
gelir. Garson için biz sadece “para veren kişiyiz”dir ve garson da bizim için sadece “kahve getiren kişi"dir. İki insan da birbirlerine yabancıdır; birisi kendi yaptığı ama içemediği kahveyi hiç tanımadığı birine, kendisine ait olmayacak bir miktar para karşılığı verir ve diğeri de hiç tanımadığı bir insandan kahvesini getirmesini ister. Onları karşılaştıran ise temsil ettikleri ortak tanıdıklarıdır; para ve kahve. Bu yabancılaşmış ve aynı zamanda şeyleşmiş ilişkiler örgüsü, sayısız insanın –bilinçli ya da bilinçsizce– sürekli yaptığı bir eyleme dönüşür ve bu eylem gün içinde defalarca tekrarlanır. Bu örtük ilişkilerin açığa çıkarılmasında Marx’ın kilit kavramları yabancılaşma, meta fetişizmi ve şeyleşmedir. Kimi yazarlar bu kavramları kullanırken yeterli özeni göstermediklerinden dolayı teorik çerçevede çeşitli sorunlar yaşamakta ve bu ilişkileri eksik olarak kavramaktadırlar. Bu sorunlardan biri de Marx’ın metinlerinin çevirileri sırasında ortaya çıkmaktadır. 1 Diğer konuları bir tarafa bırakalım, yabancılaşma kavramı açısından söz konusu sorun oldukça büyüktür. Marx tarafından yabancılaşma kavramı iki farklı boyutu kapsar şekilde iki farklı sözcük [Entäusserung ve Entfremdung] aracılığıyla dile getirilmektedir. Ancak Almanca ana metinden diğer dillere yapılan çevirilerin önemli bir kısmında, söz konusu boyutlardan biri veya diğeri ya göz ardı edilmekte ya da yeterince açığa çıkarılamamaktadır. Örneğin İngilizce yazında söz konusu etimolojik sorun ciddi bir tartışma konusu olmuştur. 2 Bu sorun özellikle Istvan Meszaros ve Chris Arthur gibi isimlerin katkılarıyla büyük ölçüde aşılmıştır. Diğer yandan Türkçe yazındaki Marx çevirilerinin önemli bir kısmı aracı diller üzerinden gerçekleştirilmiştir. Bundan dolayı Türkçe yazında yabancılaşma kavramı 1 Bu noktada Selahattin Hilav’ın Marx metinlerinin çevirileri üzerine yaptığı uyarılar ve eleştiriler kesinlikle dikkate alınmalıdır: Selahattin Hilav, “Yanlıştan Yanlışa”, Felsefe Yazıları, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2008, s. 115-129. 2 Bkz. Chris Arthur, “Problems of Translation”, Dialectics of Labour: Marx and His Relation to Hegel, ChrisArthur.net, 2010 <http://chrisarthur. net/dialectics-of-labour/appendix.html>
13
üzerine gerçekleştirilen etimolojik tartışmalar ancak söz konusu dildeki tartışmaların bir uzantısı olabilmektedir. Örneğin, Marx’ın yabancılaşma fikrini anlamak açısından en önemli eserlerden 1844 Elyazmaları henüz Almancadan doğrudan doğruya yapılmış bir çeviriye sahip değildir. Bu çevirilerin bir önceki çevirmenleri ise yabancılaşma kavramı etrafındaki tartışmalardan haberdardırlar. 1 Ancak hiçbiri Marx’ın yabancılaşma kavramını farklı sözcük kullanımlarıyla dile getirmesini yabancılaşmanın farklı boyutları açısından görememiştir. Buna bağlı olarak, çeviriden dolayı yabancılaşmanın birbirinden farklı iki boyutu ya tek bir boyuta indirgenmiş ve diğer boyut yabancılaşma kavramından kopartılarak dışlanmış ya da bu iki boyut hiçbir kökensel ayrım yapılmadan “yabancılaşma” sözcüğü kullanılarak geçiştirilmiştir. Bu şekildeki aktarımlar tamamıyla yanlış değil ama eksiktir. Bu çalışmada söz konusu eksikliğin giderilmesi için yabancılaşma ve yine bu tür sorunların çok sık yaşandığı şeyleşme kavramı 2 Marx’taki etimolojik kökenleri açısından ayrıntılı bir şekilde irdelenmiştir. 3 Böylelikle, Marx’ın yabancılaşma fikri İngilizce, Almanca ve Türkçe yazındaki önceki tartışmaları ve katkıları da kapsar şekilde tekrar ele alınmıştır. 4 1 Örnek için bkz. K. Marx, Yabancılaşma, çev. K. Somer ve diğerleri, Ankara: Sol Yayınları, 2003, s. 20. 2 Buradaki sorun çoğunlukla nesneleşme [Vergegenständlichung] ve şeyleşme [Versachlichung] kavramları arasındaki karıştırmalardan kaynaklanmaktadır. Hilav bu noktaya çok önceden dikkat çekmiştir: Selahattin Hilav, “Yanlıştan Yanlışa”, Felsefe Yazıları, s. 124. 3 Marx’ın metinleri İngilizce ve Almanca karşılaştırılmalı olarak okunmuştur. Referans ve alıntılar İngilizce kaynaklarla sağlanmıştır. Marx’ın İngilizce metinleri için çoğunlukla Marxists.org’dan, Almanca metinler içinse Mlwerke.de’den yararlanılmıştır. Marx’ın Türkçe çevirileri içinse Sol Yayınları’nın ilgili kitapları kullanılmıştır. Bunun yanında çevirilerdeki söz konusu eksikliklerin giderilmesi ve özellikle yabancılaşma kavramının metinlerde hangi anlamda kullanıldığının gösterilebilmesi için, çalışma boyunca çevirilerdeki yabancılaşma, meta fetişizmi, şeyleşme ve nesneleşme kavramlarının yanlarına, köşeli parantez içerisinde Almancaları eklenmiştir. 4 Özellikle İngilizce yazında yabancılaşma, meta fetişizmi ve şeyleşme
14
Marx’ta Yabancılaşma Bu bölümde, (1) Marx’ın yabancılaşma fikri açıklanacak ve (2) ikinci bölümün konusu olan meta fetişizmi ve şeyleşme tartışmasına zemin hazırlanacaktır. Bilindiği gibi Marx, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı 1 ve Alman İdeolojisi 2 gibi kimi çalışmalarında insanlığın tarihsel dönemlerinden bahseder. Bu noktada, Marx tarafından sınıflı toplumlar ve sınıfsız toplumlar da birbirinden ayrıştırılır. Örneğin, insanlık tarihi ilkel-komünal toplumun (sınıfsız bir toplum) gerilemesinin ardından köleci topluma (sınıflı bir toplum) doğru ilerlemiştir. 3 Marx, toplumların ilerlemesinin ve gerilemesinin üretim güçleri ve üretim ilişkileri arasındaki çok-yönlü ilişkiye bağlı olduğunu düşünür. Bu ilişkiye dayanarak, ilkel-komünal toplum çözülmüş ve sınıflı toplumlar doğmuştur. Özellikle Grundrisse’de görülebileceği üzere ilkel-komünal bir toplumda arasındaki ilişkiler üzerine ciddi bir tartışma yürütülmektedir. Buna bağlı olarak, kimi yorumlara göre meta fetişizmi ve şeyleşme yabancılaşmanın özel görünümleridir, ancak kimi yorumlara göre de bunların her biri ayrı birer fenomendir. Örneğin Richard Schmitt Marx’s Concept of Alienation (Marx’ın Yabancılaşma Kavramı) isimli çalışmasında yabancılaşmayı ve meta fetişizmini birbirinden ayırırken, Amy Wendling Karl Marx on Techonology and Alienation (Karl Marx: Teknoloji ve Yabancılaşma Üzerine) isimli eserinde meta fetişizmini yabancılaşmanın özel bir görünümü olarak düşünür. Bunların dışında bir başka yorum da şeyleşmeyi meta fetişizmi içerisinde düşünerek yabancılaşma ile beraber sadece meta fetişizminden bahsetmektedir. Bu çalışmanın sınırlandırılması açısından tartışmalarda belirli bir taraf desteklenmemiştir. Buna bağlı olarak tüm yorumların ortaklaştıkları “meta fetişizmi ve şeyleşme yabancılaşmanın sonucudur” önermesi çerçevesinde fenomenler birbirleriyle ilişkili ve birbirini tamamlayan, ancak ayrı fenomenler olarak ele alınmıştır. 1 Karl Marx, “A Critique of Political Economy”, Selected Writings, David McLellan (ed.), Oxford: Oxford University Press, 2010, s. 425. 2 Bkz. Karl Marx-Friedrich Engels, The German Ideology, çev. Progress Publishers, Marxists.org, 2000 <http://www.marxists.org/archive/ marx/works/download/Marx_The_German_Ideology.pdf>, s. 6-12. 3 İlerleme burada Aydınlanmacı bir anlamda değil, tıpkı gerileme gibi tarihsel bir hareket olarak düşünülmüştür.
15
yabancılaşmadan 1 bahsedebilmek mümkün değildir, çünkü toplumsal ilişkiler sınıflı toplumlarda bulunan farklı çeşitlilikteki insan varoluşlarını içermezler. Bundan dolayı yabancılaşma kavramı her zaman sınıflı ve sınıfsız toplumlar arasındaki bir karşılaştırmaya da işaret eder. Öyleyse yabancılaşma, sınıflı toplumlardaki insanlar arası ilişkilere karşılık gelir ve sınıflar varolduğundan bu yana insan yaşamında yer alır. Marx Grundrisse’de, sınıflı toplumlar ve yabancılaşma ilişkisini şöyle kurar: “Nesneler aslında insanın dışındadır ve dolayısıyla elden çıkartılabilir [veräußerlich] şeylerdir. Bu elden çıkarmanın [Veräußerung] karşılıklı olabilmesi için, insanlar için gerekli tek şey, sözsüz bir anlaşma ile birbirlerini, bu elden çıkarılabilir [veräußerlichen] nesnelerin özel sahipleri olarak, ve böylece birbirlerinden bağımsız bireyler olarak kabul etmeleridir. Ama, ortak mülkiyet üzerine kurulan ilkel bir toplumda, bu toplum ister ataerkil bir aile biçimini alsın, ister eski bir Hint topluluğu ya da Perulu İnka Devleti olsun, böyle birbirine karşılıklı bağımsız bir durum görülmez. Bunun için, metaların değişimi önce bu gibi toplulukların sınırlarında, benzer öteki topluluklar ile temas noktalarında ya da başka toplulukların bireyleriyle temasla başlar. Ne var ki ürünler, bir topluluğun dış ilişkileri ile bir kez metalar halini alınca, bunlar gerisin geriye toplum içi ilişkilerde de meta halini alırlar. Bunların ara1 Bu çalışmada yabancılaşma kavramını 1844 Elyazmaları ve Marx’ın sonraki çalışmalarında yer alan genel anlamıyla kullanıyorum. Marx’ın 1844 Elyazmaları ve takip eden çalışmaları arasında bir kırılma olduğunu düşünmemin yanı sıra, aynı zamanda bu çalışmalar arasında bir süreklilik olduğunu düşünmekteyim. Marx 1844 Elyazmaları’ndan sonraki kimi çalışmalarında yabancılaşma kavramını kullanmasa da, ona karşılık gelen başka sözcükler kullanmaktadır ve bu sözcükler Marx’ın konuya dair anlayışını genişletmektedir. 1844 Elyazmaları üzerine gerçekleştirilen tartışmalarda, kendi adıma Mandel’in ve Novack’ın The Marxist Theory of Alienation ve Meszaros’un Marx’s Theory of Alienation çalışmalarındaki anlayışlara yakın bir görüş savunmaktayım.
16