Megaron 2006-3

Page 1

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

YTU Arch. Fac. e-Journal Volume 1, Issue 2-3, 2006

HESAPLAMA YOLU İLE GENEL YANSITICI TASARIMI Şensin AYDIN *, Leyla DOKUZER ÖZTÜRK Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Yapı Fiziği Bilim Dalı sensina@yildiz.edu.tr, dokuzer@yildiz.edu.tr

ÖZET Lambadan çıkan ışığın istenen doğrultulara istenen niceliklerde gönderilmesi yansıtıcılar aracılığı ile gerçekleştirilir. Bu nedenle, aydınlatma aygıtlarının çoğu bir yansıtıcı içerir ve yansıtıcı tasarımı aydınlatmada büyük önem taşır. Lamba ışığını biçimlendirmek üzere çeşitli yansıtıcı türleri kullanılır. Bu yansıtıcılar arasında genel yansıtıcılar önemli bir yer kaplar. Genel yansıtıcılar, istenen özellikteki aygıt ışık yeğinlik eğrisini elde etmek amacı ile tasarlanır. Bir başka deyişle, belirli bir aygıt ışık yeğinlik eğrisi veri olarak alınır ve bu ışık yeğinlik dağılımının oluşmasını sağlayacak yansıtıcının tasarımı yapılır. Genel yansıtıcı tasarımına yönelik, çeşitli grafik ve hesaplamaya dayalı yaklaşımlar söz konusudur. Bu çalışmada, genel yansıtıcı biçiminin doğrudan doğruya hesaplamaya dayandığı bir yaklaşım açıklanmış ve bu yaklaşım uygulanarak elde edilen kimi sonuçlara yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Genel yansıtıcı, hesaplama yolu, yansıtıcı tasarımı

ABSTRACT DESIGNING GENERAL REFLECTORS BY FORMULATION METHOD Distributing the lamp light to desired direction by desired quantity is provided by reflectors. The most of luminaires include reflectors, so, designing reflector is important in lighting. There are different types of reflectors to form the lamp light. General reflectors take an important part in these reflector types. General reflectors are designed to provide the desired luminaire polar distribution curve. In other words, a luminaire polar distribution curve is taken as a datum and then designed a reflector which provide this light distribution. There are a lot of different methods to design general reflectors. In this study, the general reflector design which is based on formulation method is explained and done some examples and it is given the results of these examples. Keywords: General reflector, formulation method, reflector design

Bu makale, birinci yazar tarafından YTÜ Mimarlık Fakültesi’nde tamamlanmış olan “Yansıtıcı Biçiminin İstenen Işık Yeğinlik Eğrisine Bağlı Olarak Belirlenmesi” adlı yüksek lisans tezinden hazırlanmıştır. *

154


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

1. Giriş

• •

Lambadan yayımlanan ışığın gerekli doğrultulara yönlendirilmesi ve buna bağlı olarak istenen nicelik ve niteliklerde aydınlıkların sağlanması, aydınlatma aygıtları aracılığı ile gerçekleştirilir. Lamba ışığının biçimlendirilmesi ağırlıklı olarak, ışığın, amaca uygun olarak oluşturulmuş aydınlatma aygıtlarındaki yansıtıcılardan istenen doğrultulara yansıtılması ile olur. Aydınlatma aygıtlarında kullanılan yansıtıcılar arasında, belirli bir aygıt ışık yeğinlik eğrisini sağlamak üzere biçimlendirilen genel yansıtıcılar önemli yer tutar. Genel yansıtıcı tasarımına yönelik çeşitli yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımlar, • grafikler aracılığı ile genel yansıtıcı tasarımı, • hesaplama yolu ile genel yansıtıcı tasarımı, • grafik yapım ile genel yansıtıcı tasarımı, • grafik bütünleşme ile genel yansıtıcı tasarımı olarak sınıflandırılabilir.

• •

düzgün yansıma yapan yansıtıcı yüzeyi, aygıt eksenine göre simetrik yansıtıcı ve aygıt ışık yeğinlik eğrisi, aygıt eksenine göre simetrik ışık kaynağı ve ışık kaynağı ışık yeğinlik eğrisi, izotrop dağıtımlı nokta ışık kaynağı

olarak sıralanabilir [1, 2]. Elde edilen sonuçların doğruluğu, belirtilen koşulların ne ölçüde gerçekleştirilebildiğine bağlıdır. Genel yansıtıcı tasarımının hesaplama yolu ile yapıldığı durumda, yukarıda genel yansıtıcı tasarımında yararlanılan tüm yaklaşımlar için verilmiş olan koşullara ek olarak, ayrıca ışığın yansıtıcıya geliş ve yansıma açıları (α ve β açısı) arasında değişmez bir ilişkinin bulunması koşulu vardır (Şekil 1). Daha açık bir deyişle, ışık kaynağından çıkarak yansıtıcının belli bir noktasına gelen ışık ışınının aygıt ekseni ile yaptığı açının büyüklüğü (α açısı) ile ışığın yansıtıcının söz konusu noktasından yansıdığı doğrultunun aygıt ekseni ile yaptığı açının büyüklüğü (β açısı) arasında değişmez bir oranın bulunması gerekmektedir.

Bu çalışmanın amacı, • genel yansıtıcı tasarımında yararlanılabilecek yaklaşımlardan biri olan “hesaplama yolu ile genel yansıtıcı tasarımı” nın açıklanması ve • bu yaklaşımın uygulanabildiği özel koşullar için, çeşitli uygulama örnekleri yapılarak aydınlatma aygıtı tasarımcısına yol gösterici verilerin ortaya konması olarak belirlenmiştir. 2. Genel Yansıtıcı Biçiminin Hesaplama Yolu ile Belirlenebildiği Koşullar Genel yansıtıcı biçiminin belirlenmesi ancak belirli koşullar için olanaklıdır. Genel yansıtıcı tasarımında yararlanılan tüm yaklaşımlar için söz konusu olan kabul ve varsayımlar,

155

=0° T P f K

ß -ß

KTA

etek noktası

ß mak

mak

ß mak -ß mak ß =0° Şekil 1- Genel yansıtıcıyı belirleyen büyüklükler arasındaki ilişkiler [2]


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Şekil 1’ de görülen α ve β açıları arasındaki oranın yansıtıcının tüm noktalarında aynı kalması esasına dayanan “Hesaplama Yolu ile Genel Yansıtıcı Tasarımı” nda, yansıtıcının biçimi 1 numaralı formül ile hesaplanır [1]. ln r/f=∫tan((α-β)/2) dα

(1)

Burada, f: yansıtıcının tepe noktası ile ışık kaynağı merkezi (K) arasındaki uzaklık, r: ışık kaynağı merkezi (K) ile yansıtıcının herhangi bir P noktası arasındaki uzaklık, α: ışık kaynağından çıkan ışığın yansıtıcıya geliş doğrultusunun aygıt ekseni ile yaptığı açı (ışığın yansıtıcıya geliş açısı), β: ışığın yansıtıcıdan yansıma doğrultusunun aygıt ekseni ile yaptığı açı (ışığın yansıtıcıdan yansıma açısı) olarak gösterilmiştir (Şekil 1). Yansıtıcı biçiminin saptanmasında yararlanılan 1 numaralı temel eşitlik aşağıdaki gibi açıklanabilir: • Yansıtıcının biçimi α ve β açılarının büyüklükleri arasındaki orana bağlıdır. α ve β açıları arasındaki ilişki (açısal oran) açı fonksiyonu olarak nitelendirilir ve f(α, β) ile gösterilir. Söz konusu açı fonksiyonu β= f(α) ya da α= f(β) olarak da gösterilebilir. • α ve β açıları arasında değişmez bir ilişki vardır. Yani, α/β oranı ışık kaynağından çıkarak yansıtıcının değişik noktalarına gelen ve bu noktalardan yansıyan tüm ışık ışınları için aynıdır. • α ve β açısı arasındaki oran, ışık kaynağından çıkarak yansıtıcı yüzeye düşen ışık akısı niceliği ile ışık kaynağından çıkarak yansıtıcı yüzeye düşmeden doğrudan yansıtıcı dışına çıkan ışık akısı niceliği arasındaki orana eşittir (α/β= ΦLy / ΦLd).

• α ve β açıları en büyük değerlerine (αmak, yansıtıcının etek noktasında βmak) ulaşırlar. Bu iki açının yansıtıcı etek noktasındaki toplam büyüklüğü 180º olur (αmak+βmak= 180º). açısının büyüklüğü, • βmak yansıtıcıdan/aygıttan doğrudan çıkan ışığın yayılma açısının yarısına eşittir (Şekil 1). • Aydınlatma aygıtı ışık yeğinlik eğrisini sınırlayan açılar, yani aygıt ışık yeğinlik eğrisine ilişkin koni tepe açısı (KTA) doğrudan çıkan ışığın yayılma açısına, dolayısıyla βmak açısının 2 katına eşittir (KTA= 2βmak; Şekil 1). 3. Genel Yansıtıcı Tasarımının Adımları Dayandığı temel koşullar yukarıda açıklanan yaklaşım uyarınca yansıtıcı tasarımı yapabilmek için yapılması gereken işlemler sırası ile aşağıda verilmiştir: 1. Aygıttan doğrudan çıkan ışığın yayılma açısının (2βmak) ne büyüklükte olacağına karar verilir. Doğrudan çıkan ışığın yayılma açısının büyüklüğü, bir başka deyişle, ışık yeğinlik eğrisinin koni tepe açısının büyüklüğüne bağlı olarak elde edilecek aygıt ışık yeğinlik eğrisi tanımlanmış olur. 2. Yansıtıcının etek noktasından yansıyan ışığın yöneldiği doğrultu ile aygıt ekseni arasındaki açı olan βmak açısının büyüklüğü, “1. adım” da tanımlanmış olan ışık yeğinlik eğrisinin koni tepe açısının yarısı alınarak bulunur. βmak=KTA/2

(2)

3. Işık kaynağından çıkan ışığın, yansıtıcının etek noktasına geliş doğrultusunun aygıt ekseni ile yaptığı açı olan αmak açısı αmak= 180º-βmak

156

(3)


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

eşitliği uyarınca saptanır. 4. “2. ve 3. adım” larda bulunan αmak ve βmak değerleri arasındaki oran (αmak/βmak=α/β) belirlenir. α/β oranından yararlanarak β’ nın α cinsinden değeri saptanır. α/β= x ise β= α/x olur.

7. 5 numaralı eşitlikte α bilinmeyenine 0º den başlayıp αmak’ a değin belirli adımlarla açısal değerler (10, 20, 30,…, αmak) verilerek her bir α açısı için r uzunluğu hesaplanır. Örneğin, α=0º için r=f/(cos(((x-1)2x)0)) 1/((x-1)/2x) α=2,5º için r=f/(cos(((x-1)2x)2,5)) 1/((x-1)/2x) α=5º için r=f/(cos(((x-1)2x)5)) 1/((x-1)/2x) α=αmak için r=f/(cos(((x-1)2x)αmak)) 1/((x-1)/2x)

(4)

5. Yansıtıcı biçiminin yararlanılan

belirlenmesinde

ln r/f=∫tan((α-β)/2) dα

(1)

formülünde, β yerine β’ nın α cinsinden karşılığı (β=α/x) yerleştirilir ve formül “r” nin (ışık kaynağı ile yansıtıcının herhangi bir noktası arasındaki uzaklık) hesaplanmasına uygun biçime dönüştürülür.

8. Aygıt ekseni çizilir ve bu eksen üzerinde ışık kaynağının yeri (K) ve K noktasından f uzaklığındaki yansıtıcı tepe noktasının (T) yeri işaretlenir.

(5)

9. “7. adım” da bulunmuş olan her bir α açısına karşılık gelen r uzunlukları, başlangıç noktası ışık kaynağı merkezi (K) alınarak çizilir ve bunların uç noktaları birleştirilerek yansıtıcının biçimi belirlenir (Şekil 2).

6. Işık kaynağı (K) ile yansıtıcının tepe noktası arasındaki uzaklık (f) konusunda karar verilir. Saptanan f’ nin büyüklüğü, yansıtıcı boyutunu belirler.

1-9 arasındaki adımlar izlenerek, doğrudan çıkan ışığın yayılma açısının 120° olduğu (α/β= 2) durum için örnek olarak oluşturulan yansıtıcı Şekil 2’ de gösterilmiştir.

r=f/(cos(((x-1)2x)α)) 1/((x-1)/2x)

α=0° 10° 20°

40°

461

50° 60°

r=3. 0

T

30°

70°

f

r

261 =3.6

80° 90°

K

r=5 .

333

60

T

100°

3

K

110°

° 120°

Şekil 2- α/β= 2 durumu için, hesaplama yolu ile elde edilen yansıtıcı

157


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Tasarlanan her bir yansıtıcı ile ulaşılan aygıt ışık yeğinlik eğrisi, bu çalışma kapsamında geliştirilen bir grafik yaklaşım uyarınca belirlenmiştir [2]. Söz konusu grafik yaklaşım ile saptanan aygıt ışık yeğinlik eğrilerinin doğruluğunu kontrol etmek amacıyla, tasarlanan yansıtıcılar, yansıtıcılar içinde izotrop dağıtımlı nokta ışık kaynağı kullanılarak, bir aydınlatma aygıtı analiz programı ile de analiz edilmiştir [3]. Sekiz farklı koşula yönelik yapılan örnek uygulama sonuçları Şekil 3-10’ da gösterilmiştir.

4. Uygulama Örnekleri Hesaplama yolu ile genel yansıtıcı tasarımına örnekler oluşturmak amacıyla, ışığın yansıtıcıya geliş ve yansıma doğrultularının aygıt ekseni ile yaptıkları α ve β açıları arasındaki oranın (α/β) 1.5, 2, 2.5, 3, 3.5, 4, 4.5 ve 5 olduğu durumlar ele alınmıştır. Belirlenen sekiz ayrı durum için hesaplama yolu ile genel yansıtıcının biçimi ve büyüklüğü saptanmıştır. Her bir değişik durum için ışık kaynağı merkezi (K) ile yansıtıcının tepe noktası (T) arasındaki uzaklık eşit (3 cm) tutulmuştur.

Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120°

90° 80°

72° 60°

K

50° 45° 40°

72°

0° 10° 20° 30°

Şekil 3- α/β oranının 1.5 olduğu durum Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120°

90° 80° 70°

K

60° 50° 45° 40°

60°

0° 10° 20° 30°

Şekil 4- α/β oranının 2 olduğu durum

158


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120° 0°

90° 80° 70° 60°

K

51°

45°

51.43°

40° 0° 10° 20° 30°

Şekil 5- α/β oranının 2.5 olduğu durum

Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120° 0°

90° 80° 70° 60°

K

50°

45° 45°

40° 0° 10° 20° 30°

Şekil 6- α/β oranının 3 olduğu durum Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120° 0°

90° 80° 70° 60°

K

50° 45° 40°

40°

36° 0° 10° 20° 30°

Şekil 7- α/β oranının 3.5 olduğu durum

159


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı

120° 0°

90° 80° 70° 60°

K

50° 45° 40°

36°

36°

0° 10° 20° 30°

Şekil 8- α/β oranının 4 olduğu durum

Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

120°

90° 80° 70° 60°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı 0°

K

50° 45° 40° 0° 10° 20° 30°

33°

32.73°

Şekil 9- α/β oranının 4.5 olduğu durum Hesaplama yolu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi 180° 150°

Aydınlatma aygıtı analiz programı ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisi

Oluşturulan yansıtıcı 0°

120° K

90° 80° 70° 60° 50° 45° 40° 0° 10° 20° 30° 30°

Şekil 10- α/β oranının 5 olduğu durum

160


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Genel yansıtıcı tasarımına yönelik, değişik koşullar için uygulanabilen çeşitli yaklaşımlar vardır. Bu yaklaşımlardan biri olan “Hesaplama Yolu ile Genel Yansıtıcı Tasarımı” yalnızca ışığın yansıtıcıya geliş ve yansıma açıları arasında değişmez bir oranın olduğu koşullarda uygulanabilmektedir. Işığın yansıtıcıya geliş ve yansıma açıları arasındaki oranın (α/β) büyüklüğüne bağlı olarak, oluşturulan yansıtıcının biçim ve boyutu ile elde edilen aygıt ışık yeğinlik eğrisinin özellikleri değişmektedir (Şekil 310). α/β oranının 1.5 ile 5 arasında değiştiği sekiz ayrı durumda elde edilen yansıtıcı ve ışık yeğinlik dağılımlarını birbirleri ile karşılaştırabilmek amacıyla, söz konusu yansıtıcılar ve ışık yeğinlik eğrileri Şekil 11’ de üst üste çizilerek gösterilmiştir.

5. Değerlendirme ve Sonuç Bir mekandaki görsel konforu sağlamak üzere aydınlatma tasarımı yapılırken kimi koşullarda kullanıma hazır aygıtlar arasından uygun olanın seçilmesi yeterli olur, kimi koşullarda ise istenen ışık yeğinlik dağılımını verecek aydınlatma aygıtının tasarımı önem kazanır. Lamba ışığını istenen doğrultulara göndermek amacıyla yansıtıcılardan yararlanılır ve yansıtıcı türlerinin çeşitliliği, yansıtıcı tasarımında çeşitli yöntemlerden yararlanılmasını gerektirir. Yaygın olarak kullanılan genel yansıtıcıların tasarımında amaç, istenen ışık yeğinlik eğrisini sağlayacak yansıtıcının oluşturulmasıdır.

1 – α/β=1.5 2 – α/β=2 3 – α/β=2.5 4 – α/β=3 5 – α/β=3.5 6 – α/β=4 7 – α/β=4.5 8 – α/β=5

90°

K 1 2 3 4 5 6 7

72° 60° 51.43° 45° 40° 36° 32.73°

8

1

72°

2

60°

3 4 5 6 7 8

51° 45° 40° 36° 33° 30°

30°

Şekil 11- α/β oranının 1.5, 2, 2.5, 3, 3.5, 4, 4.5 ve 5 olduğu durum için oluşturulan yansıtıcılar ve elde edilen ışık yeğinlik eğrileri [2]

161


Ş. Aydın, L. Dokuzer Öztürk

YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

α/β oranının yansıtıcının tüm noktalarında eşit olduğu durum için ortaya çıkan sonuçlar Şekil 2’ den yararlanarak aşağıdaki gibi özetlenebilir: α/β oranı büyüdükçe (1.5’ dan 5’ e doğru gittikçe), • yansıtıcının yüksekliği artar, • yansıtıcının ağız açıklığı büyür, • yansıtıcıdan doğrudan çıkan ışığın yayılma açısı/aygıt ışık yeğinlik eğrisinin koni tepe açısı (KTA) küçülür, • ışık kaynağından çıkan ışığın yansıtıcı yüzeye düşmeden, doğrudan yansıtıcı dışına çıkan bölümü azalır, • ışık kaynağından çıkan ışığın yansıtıcı yüzeye düşen bölümü, dolayısıyla yansıtıcıdan yansıyarak aygıt dışına çıkan bölümü artar, • yansıtıcının etek noktasına gelen ışık ışınının aygıt ekseni ile yaptığı açı (αmak) büyür, • yansıtıcının etek noktasından yansıyan ışık ışınının aygıt ekseni ile yaptığı açı (βmak) küçülür, • aygıt ışık yeğinlik eğrisinde 0º doğrultusundaki/aygıt ekseni doğrultusundaki ışık yeğinlik değeri büyür. Yukarıda özetlenen ve Şekil 11’ de karşılaştırmalı olarak gösterilen sonuçlardan anlaşılacağı gibi, ışığın yansıtıcıya geliş ve yansıma açıları arasında sabit bir oranın bulunması koşullarında elde edilen aygıt ışık yeğinlik dağılımları belli sınırlar içinde değişmektedir. Bu sınırlar içindeki isteğe uygun ışık yeğinlik dağılımını sağlayacak yansıtıcının oluşturulmasında kolay ve pratik bir yaklaşım olan hesaplama yolu yeğlenmelidir. Işık yeğinlik dağılımı açısından belirtilen sınırların dışındaki farklı gereksinimleri karşılayacak yansıtıcıyı, genel

yansıtıcı tasarımına yönelik grafik yaklaşımlar aracılığı ile belirlemek olanaklıdır. Öte yandan, bu çalışma içindeki sonuçlara, ışık kaynağının izotrop dağıtımlı ve boyutu olmayan nokta kaynak olması ve yansıtıcının tepe bölgesinde herhangi bir duy boşluğu bırakılmaması koşullarında ulaşılmıştır. Kaynak boyutunun belli bir biçim ve büyüklükte olduğu ve yansıtıcı tepe bölgesinden, duy boşluğu nedeniyle yararlanılamadığı durumda elde edilecek sonuçlar ise burada yer alan sonuçlardan belli oranda farklılık gösterecektir. Bu çalışma kapsamında, yalnızca hesaplama yolu ile genel yansıtıcı tasarımının temel ilkelerini vermek amaçlandığından, kaynak boyutu ve duy boşluğunun elde edilecek ışık yeğinlik dağılımına etkileri ayrıca incelenmemiştir. Ancak, çalışmada açıklanan yaklaşımdan yararlanarak, ışık kaynağının dolayısıyla duy boşluğunun belli büyüklükte olduğu koşulların elde edilecek sonuçlara etkisinin araştırılabileceği açıktır.

KAYNAKLAR [1] IES, 1984, “IES Lighting Handbook”. [2] Aydın, Ş., 2005, “Yansıtıcı Biçiminin İstenen Işık Yeğinlik Eğrisine Bağlı Olarak Belirlenmesi”, FBE, YTÜ, İstanbul. [3] Photopia 2.0, “Aydınlatma Aygıtı Tasarım ve Analiz Programı”. [4] Öztürk, L. D., 2004, “Yansıtıcı Tasarımında Temel İlkeler”, 1. Aydınlatma Semineri, İstanbul. [5] Aydın, Ş., Öztürk, L. D., 23-25 Kasım 2005, “İstenen Aydınlatma Aygıtı Işık Yeğinlik Eğrisini Sağlayacak Yansıtıcı Biçiminin Belirlenmesi”, 3. Ulusal Aydınlatma Sempozyumu, Ankara.

162


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

YTU Arch. Fac. e-Journal Volume 1, Issue 2-3, 2006

UNESCO KONFERANSI HAKKINDA NOTLAR: WORLD HERITAGE AND CONTEMPORARY ARCHITECTUREMANAGING THE HISTORIC ENVIRONMENT VİYANA, MAYIS 2005 Çiğdem CANBAY TÜRKYILMAZ a , Emrah TÜRKYILMAZ b a

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü, İstanbul, Türkiye ccanbay@yildiz.edu.tr

b

İstanbul Kültür Üniversitesi Mimarlık-Mühendislik Fakültesi Mimarlık Bölümü, İstanbul, Türkiye e.turkyilmaz@iku.edu.tr

ÖZET Günümüzde UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan 780 adet Dünya Kültür Mirası’nın 300’ü, kentler veya bir kentsel oluşum içinde konumlanan merkezler veya eserlerden oluşmaktadır. Dünya Kültür Mirası Listesi’nin en önemli özelliği, insanlık adına evrensel değerler taşımasıdır. Bu sebepten dolayı, listeyi oluşturan kentler veya bir kentsel oluşum içinde konumlanan merkezler veya eserlerin korunması için işbirliği yapmak uluslararası camianın görevidir. Bu makale, Viyana’da düzenlenen “World Heritage and Contemporary Architecture-Managing the Historic Environment konulu uluslararası konferans hakkında ülkemiz mimarlık camiasını bilgilendirerek, tarihi kent peyzajlarının korunması ve yönetiminin önemini bir kez daha vurgulamak amacıyla hazırlanmıştır. Anahtar Kelimeler: UNESCO; Dünya Kültür Mirası; Viyana Memorandumu; tarihi kent peyzajı.

ABSTRACT Out of the 780 World Heritage Sites currently on UNESCO’s World Heritage List, 300 are cities, urban centre or monuments located within an urban context. All of these properties have been identified as being of outstanding universal value to the international community, and it is the responsibility of the international community to cooperate in their protection. This paper is prepared to inform Turkish architectural community about the International Conference: World Heritage and Contemporary Architecture-Managing the Historic Environment and to emphasize the protection and management of the historic urban landscapes once more. Keywords: UNESCO; World Heritage; Vienna Memorandum; historic urban landscapes.

163


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

Viyana’da düzenlenen “World Heritage and Contemporary Architecture-Managing the Historic Environment” konferansının amacı, Dünya Kültür Mirası’nı oluşturan tarihi kent peyzajlarının korunması ve yönetimi için geçerli olacak yeni ve güncel tanımlamalar yapmak; 1994 Nara Memorandum’undan sonraki konuyla ilgili ilk uluslararası işbirliği çağrısı olacak olan, 2005 Viyana Memorandum’unun UNESCO, ICOMOS, ICCROM, IFHP, IFLA, UIA, OWHC, Viyana Belediyesi ve Avusturya Hükümeti’nin katkısıyla hazırlanan ilk halini tartışmak ve buradan elde edilecek sonuçlara dayanarak 2005 Viyana Memorandum’unun son halini hazırlamaktır. Konferans, tarihi kentlerin korunması ile ilgili olarak karşılaşan güçlüklere değinmeyi ve bu kentlerin hem korunmasına hem de gelişmesine cevap verebilecek tatminkâr sonuçlar elde etmeyi hedeflemektedir. Bu amaçla, Viyana Memorandum’unun ilk hali, konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmeleri ve tartışmalara daha etkin olarak katılabilmeleri amacıyla tüm delegelere ulaştırılmıştır. Viyana Memorandum’u, Dünya Kültür Mirası’nı oluşturan tarihi kent alanlarının gelişiminin denetlenmesi ve yönetilmesi için, tüm çıkar sahipleri tarafından onaylanacak yeni bir kararlar dizgesi sunmayı hedeflemektedir. Viyana Memorandumu Memorandum, kent sakinlerinin yaşam kalitesini arttırmak ve sürdürülebilir gelişmenin gerçekleştirilebilmesi adına, tarihi kent peyzajında değişiklikler oluşmasının kaçınılmaz bir süreç olduğunu belirtmektedir. Ayrıca, çağdaş mimari uygulamaların Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan kent alanlarının gelişimine katkısının olduğu ve bu katkının artarak devam etmesi gerektiği Memorandum’da vurgulanmaktadır. Memorandum, tarihi kent peyzajı olgusunun kapsamının genişletmesinin ve bu geniş kapsam altında yeni yapılaşmanın tarihi

yapılaşma ile uyum içinde devam ettirilmesinin gerekliliğini belirtmektedir. Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan kent alanlarının çeşitliliği ve bu çeşitliliğe uygulanabilirlik göz önüne alındığından dolayı, Memorandum’da yer alan öneriler oldukça genel düzeyde tutulmuştur. Memorandum’un çıkış noktası, Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan bir alandaki en önemli kültürel varlığının ya da varlıklarının korunmasının, bu alanlarının korunmasındaki ana amaç olduğudur. Memorandum, Dünya Kültür Mirası Alanlarında yeni yapılaşmanın şu özelliklere sahip olması gerektiğini belirtmektedir: − Çağdaş ve kaliteli tasarım ve uygulama, − Kültürel ve tarihi bağlama duyarlılık, − Mevcut tarihi doku ve mimariye uygunluk, − Tarihi kent peyzajının değerine katkıda bulunmak, − Mevcut çevre ölçeğini dikkate almak, − Mevcut tarihi doku içinde kabul edilebilir limitlerde kalmak, − Tarihi kent peyzajını oluşturan tüm elemanlara duyarlılık. Memorandum, Dünya Kültür Mirası olarak kabul edilen kent alanlarındaki gelişmenin düzgün bir şekilde ilerleyebilmesinin, ilgili kanunlar, prosedürler ve yönetmeliklerin düzgün bir şekilde uygulanması ile gerçekleştirilebileceğine dikkat çekmektedir. Memorandum, üç önemli ve etkili tavsiye içermektedir: − Memorandum, son halini aldığı zaman, Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin düşüncelerini yansıtmalıdır. − Dünya Kültür Mirası Alanları belirlenirken, alanın tarihi kentsel peyzajı ve durumu, aday gösterme ve değerlendirme süreçlerinde özellikle göz önüne alınmalıdır.

164


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

− Tarihi kent peyzajının korunmasının ve çağdaş mimarinin gelişiminin birlikte nasıl yürütüleceğini inceleyen detaylı çalışmalar mutlaka yapılmalıdır.

çözümlerin aranması gerektiğini bir kere daha gösterdi. Ayrıca, seçilen alan çalışmaları Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin vurgulamaya çalıştığı konuların önemini ve yerindeliğini de destekler nitelikteydi.

Konferans 30 panelistin ve 700 dinleyicinin katıldığı konferansta Türkiye’yi temsil etmekten mutluluk duyduk. Bu derece önemli bir konferansta ülkemizin daha üst düzeyden katılımlarla temsil edilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Almanya’dan Çin’e kadar pek çok ülkeden bakanlık ve belediye temsilcilerinin konferansa katılmasına rağmen, ülkemizden bunlara eşdeğer düzeyde herhangi bir katılımın gerçekleşmediğini üzülerek gördük.

Resim 1: Brezilya’da Recife kenti’ndeki yüksek yapıların tarihi kent dokusu ile ilişkisi (Sílvio Mendes ZANCHETI, World Heritage Conference 2005)

Konferansta üç gün boyunca panelistlerin konuşmalarının ardından her bir oturum sonunda yaklaşık olarak iki saat süren tartışmalar yapıldı. Bu tartışmalar oldukça ciddi ve hararetli geçen tartışmalardı. Konferans dört toplanmıştı:

ana

tema

altında

− Dünya Kültür Mirası ve Çağdaş Mimarlık - Tarihi Çevrenin Yönetimi − Gelişme Boyutu - Koruma Gelişmeye Karşı mı Yoksa Koruma Gelişmenin Bir Parçası mı? − Mimarlık Boyutu - Çağdaş Mimarlık ve Bağlamsal Değişiklik Olarak Yüksek Yapılar − Planlama Boyutu - Tarihi Kent Peyzajları İçin Planlama Yönetmelikleri ve Yönetim Araçları

Resim 2: Pekin’de Yasak Şehir içinde yapılan toplu konutlar (Jixiang SHAN, World Heritage Conference 2005)

Tarihi kent peyzajında çağdaş mimarinin başarılı uygulamaları olarak kabul edilen ve konferansta sunulan ve tartışılan örnekler şunlardı:

Konferansta, dünyanın çeşitli yerlerinden koruma ve gelişme kavramlarını irdeleyen alan çalışmaları sunuldu. Bunların içinde özellikle yüksek yapıların bağlamsal yerini sorgulayan çalışmalar çoğunluktaydı. Bütün bu alan çalışmaları, küreselleşmenin getirdiği benzer sorunların tüm kentlerde yaşandığını, fakat bu sorunlarla başa çıkabilmek için yerel kültüre özgü

− Marta Schreieck ve Dieter Henke’nin birlikte tasarladığı Viyana tarihi kent merkezindeki K47 Ofis Binası, − Rafael Moneo’nun tasarladığı Meridaİspanya’daki Ulusal Müze, − Yeniden modellenmesi Rafael Moneo tarafından yapılan Murcia-İspanya’daki Kardinal Belluga Sarayı.

165


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

Resim 3: K47 Ofis Binası’nın tarihi kent dokusu ile bütünleşmesi © Emrah TÜRKYILMAZ

Resim 5: K47 Ofis Binası’nın içinden tarihi kent dokusunun algılanması © Emrah TÜRKYILMAZ

Resim 4: K47 Ofis Binası’nın dış cephesi (Rudi SCHICKER, World Heritage Conference 2005)

Resim 6: Merida Ulusal Müze (http://people.deas.harvard.edu/~jones/lab_arch/mo neo/merida/merida.html)

166


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

Yüksek yapıların tarihi kent peyzajı içindeki yerini sorgulayan ve konferansta üzerinde yoğun tartışmaların yaşandığı örnekler şunlardı: Wien Mitte Projesi, Viyana’nın tarihi kent merkezinden yaklaşık 300 metre ve St. Stephen Katedrali’nden 800 metre ötede konumlanan ve dört gökdelenden meydana gelen bir projedir. Viyana’nın 2001 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmasından hemen sonra, Wien Mitte adı verilen bölgede üç adet 87 metrelik ve bir adet 97 metrelik gökdelenin inşasına izin veren bir proje şehir konseyi ve belediye tarafından kabul edildi. Bu gelişme üzerine Dünya Kültür Mirası Komitesi konuyla ilgili endişesini bildirmesine rağmen, birinci gökdelen zaten inşa edilmişti. Diğer gökdelenler, Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin endişesi yüzünden mi yoksa ekonomik nedenlerden dolayı mı olduğu tam olarak belli olmasa da gerçekleştirilmediler. Daha sonra, Wien Mitte Projesinin ikinci aşaması için, Avusturya Hükümeti ve ICOMOS arasında yapılan görüşmeler sonucunda, henüz gerçekleştirilmemekle birlikte, 70 metre yüksekliğinde tek bir gökdelenin yapılmasına karar verildi. Şu anda Viyana kentinde, Avusturya Hükümeti, Viyana Şehir Konseyi ve Viyana Belediyesi tarafından yüksek yapıların planlaması ve uygulanması için ana ölçütleri belirlemek üzere bir çalışma gerçekleştirilmektedir. Konferansta, Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin yetkilileri Viyana kentinin ICOMOS’la uyumlu bir şekilde yaptığı çalışmanın diğer kentlere örnek teşkil etmesinin gerektiğini belirtmişlerdir.

Resim 7: Eleştirilen Wien Mitte Projesi (Arnold KLOTZ, World Heritage Conference 2005)

Resim 8: Yenilenen Wien Mitte Projesi (Arnold KLOTZ, World Heritage Conference 2005)

Köln Katedrali, 1996 yılında Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınmıştır. 2002 yılında Köln kenti için hazırlanan master planda, Köln Katedrali’nden yaklaşık 800m uzaklıkta, nehrin karşı kıyısında fakat Katedral’in ana görünüm akslarından birinin üzerinde, yükseklikleri 100–149 metre arasında değişen altı gökdelenden oluşan bir bina grubu önerilmekteydi. 2003 yılında, Dünya Kültür Mirası Komitesi, Köln Kenti’ne çözüm üretmek için ICOMOS’la birlikte çalışmalarını ve yapılan master planı yeniden gözden geçirmelerini tavsiye etti. Kasım 2003’de, master planı ve Köln Katedrali’nin durumunu tartışmak üzere ICOMOS ve Alman otoritelerinin bir araya geldiği bir konferans düzenlendi. Bu görüşmelerin sonucunda, master planda yapılan değişikliklere rağmen, ICOMOS

167


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

Köln Katedrali’nin tehlike altında olduğu şeklindeki düşüncesini değiştirmedi. Bütün bu olayların neticesinde Köln Katedrali 2004 yılında, Dünya Kültür Mirası Tehlike Listesi’ne alındı. Köln kentinde yüksek yapıların gelişiminin bu şekilde devam etmesi halinde, Köln Katedrali’nin Dünya Kültür Mirası Listesi’nden çıkartılması düşünülmektedir. Köln Katedrali’yle ilgili tartışmalar Viyana Konferansı’nda da devam etmiştir ve daha uzun süreler tartışılacağı açıktır. Memorandum ile İlgili Olarak Konferansta Yapılan Bazı Yorumlar Memorandum, tarihi kent peyzajının değerinin gerçekte ne olduğunu ve neden korunması gerektiğini açıklamada yetersiz kalmaktadır. Memorandum, yapıların toplumların gelişimine olan katkısının değerini belirtmekte yetersiz kalmaktadır. Dünya Kültür Mirası Alanları’nın evrensel önemi üzerinde yeteri kadar durulmamıştır. Memorandum’un, politikacılar tarafından dikkate alınması için daha fazla girişimde bulunulmalıdır. Memorandum, ağırlıklı olarak, binaların kent peyzajındaki önemine değinmekte olup, kültürel peyzajı oluşturan diğer elemanlardan yeteri kadar bahsedilmemektedir. Memorandum’un daha anlaşılır, daha tutarlı, daha kapsamlı olmaya ihtiyacı vardır. Bu amaçla, yeniden çalışılması gerekmektedir. Memorandum’un Genel Sonuçları Dünya Kültür Mirası Alanları ile Tampon Bölge (Buffer Zone) arasındaki sınırlandırma daha net bir şekilde tanımlanmalıdır. Her ne kadar Tampon

Bölge tanımlaması yapılsa da, Tampon Bölge dışında kalan alanlardaki gelişmenin Dünya Kültür Mirası Alanı üzerinde etkili olacağı açık bir durumdur ve dikkate alınmalıdır. Her ülke, kendi toprakları içinde yer alan Dünya Kültür Mirası Alan’ları ile ilgili öneriler, projeler geliştirme hakkına ve toprakları içinde kalan alanların Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması için Dünya Kültür Mirası Komitesi’ne başvurma hakkına sahiptir. Bununla birlikte, Dünya Kültür Mirası Komitesi’nin kararlarına ve görüşlerine saygı duymak ve uygulamaya çalışmak, her ülkenin kendi sorumluğundadır. Dünya Kültür Mirası Alanları’nda yalnızca ekonomik amaçlarla veya statü göstergesi olması amacıyla yüksek yapıların, alanın özelliğini bozacak şekilde konumlandırılmasına izin verilmemelidir. Bununla birlikte, yüksek yapılara önyargılı bir biçimde yaklaşmak kent peyzajının sağlıklı bir biçimde gelişmesini ve sürekliliğini sağlamak açısından doğru bir davranış değildir. New York, Chicago, Frankfurt, Tokyo, Shangai vb. şehirlerin en önemli karakteristik özelliklerini yüksek yapılar oluşturmaktadır. Dolayısıyla, yüksek yapıların önemli örneklerinin, taşıdıkları evrensel özellikler göz önüne alınarak Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınması, önyargılı yaklaşımı engellemek için bir adım olabilir. Dünya Kültür Mirası olarak statü kazanmada artan turizm faaliyetlerinin bir avantaj oluşturduğu şeklindeki yaygın kanıya rağmen, Venedik, Paris vb. kentler artan turizm faaliyetlerinin tehdidi altında, “müze şehirler”e dönüşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Venedik’te kontrolsüz bir şekilde artan turizm faaliyetlerinin, kent halkını göçe zorladığı bilinen bir gerçektir. Turizm faaliyetlerinin tehdidi altında olan kentlerde

168


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

Ç. Canbay Türkyılmaz, E. Türkyılmaz

yeni düzenlemelerin yapılmasının gerekliliği kaçınılmaz bir durumdur. Kent peyzajının sürdürülebilirliğini sağlamak için, tüm çıkar sahiplerinin birlikte çalışması gerekmektedir. Kentlerin sorunlarına çözüm getirebilmek için, uzmanların görüşü kadar kent sakinlerinin görüşüne ve katılımına önem verilmelidir. Tarihi kent peyzajının yönetiminde en önemli araçlar, katılım, belgeleme, görüşme/değerlendirme ve planlamadır. Bazı tasarımcılar, kültür mirasını tasarım yaparken başa çıkılması gereken zorluklardan biri olarak görseler de, Rafael Moneo, Hans Hollein, Arata Isozaki gibi başarılı tasarımcılar, kültür mirasını göz önüne alarak tasarım yapmaya çalışmanın bir itici güç olduğundan bahsetmektedir.

Alanları’ndaki çalışmalarda yardımcı bir araç olarak kullanılabileceğini düşünmektedir. Dünya Kültür Mirası Alanı, herhangi bir diğer mekân gibi düşünülmemeli, taşıdığı evrensel değerin anlaşılmasına ve korunmasına çalışılmalıdır. Koruma ve gelişme arasındaki ve ekonomik denge ve sosyal denge arasındaki ikiliği/çatışmayı çözümlemede planlama en önemli araçtır. Dünya Kültür Mirası olarak ilan edilmiş kentlerde yapılan yeni planlama çalışmalarında, koruma prensipleri mutlaka göz önüne alınmalıdır. Planlama çalışmalarında, koruma ve gelişme süreçlerinin birbirine karşıt değil, birbiriyle ilişkili süreçler olduğu gerçeği yadsınamaz. Koruma, gelişme gibi devam eden bir süreçtir ve yalnızca fiziksel, yalnızca ekonomik ya da yalnızca sosyal değerlere göre gerçekleştirilemez. Fiziksel, sosyal ve ekonomik değerleri birleştiren bütüncül bir anlayış koruma aktivitesinin devamlılığı için gereklidir. Gelişme sürecinin bir bölümünü oluşturan tekil yapıların tasarımında, insan ölçeği, kent ölçeği ve tekil yapı ölçeğinin yanında, yapının zaman içinde geçirebileceği değişme ve gelişme de göz önüne alınmalıdır.

Resim 9: Konferansın kapanış oturumu © Emrah TÜRKYILMAZ

Sonsöz Konferans, UNESCO Dünya Kültür Mirası Merkezi Yöneticisi Francesco Bandarin’in genel değerlendirmesiyle sona erdi.

Tekil yapı tasarımında biçime gereğinden fazla önem vermek, tarihi kent peyzajının sürekliliğini olumsuz yönde etkileyen faktörlerden birisidir.

Değerlendirmeler şu şekilde özetlenebilir: Dünya Kültür Mirası Komitesi, Viyana Memorandum’unun Dünya Kültür Mirası

Geçmişi, geleceği hazırlamada itici güç olarak görüp değerlendirmemiz gerekmektedir.

169


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

YTU Arch. Fac. e-Journal Volume 1, Issue 2-3, 2006

TURİZM ve MİMARLIK SEMPOZYUMUNUN ARDINDAN 28-29 NİSAN 2006 ANTALYA

Selin EMİR Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Mimari Tasarım Sorunları Bilim Dalı, İstanbul, Türkiye semir@yildiz.edu.tr

ÖZET

Bu çalışma 28-29 Nisan tarihlerinde Antalya’da Mimarlar Odası Antalya Şubesi’nin öncülüğünde gerçekleştirilmiş olan Turizm ve Mimarlık Sempozyumu hakkında bilgi vermektir. Sempozyum, turizmde sosyal, kültürel ve fiziksel gelişmeler üzerine kuruluydu. Koruma, ekoloji, sağlık ve kültür alanında sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı. Araştırmacılara göre, kentsel dönüşümdeki gelişime oranla tarihi yapıların yenileme ve dönüşüm pratiği (var olanı koruma bilinci) yetersiz bulundu. Bu yüzden bilinçli yatırımcıların desteğiyle bu tür akademik ve bilimsel araştırmalar, Antalya gibi turizm potansiyeli çok yüksek olan fakat yeterli verim alınamamış kentler için etkili olabilir. Tarihin yerel örneklerinin incelenmesiyle turizm ve çevre ilişkisi daha anlamlı hale gelebilir. Anahtar Kelimeler: Turizm, Antalya, sürdürülebilirlik

ABSTRACT AFTER THE SYMPOSIUM OF TOURISM AND ARCHITECTURE / APRIL 28th- 29th, 2006 This study aims to report the Symposium of Tourism and Architecture which held in Antalya on the days of April 28 th and 29 th by the Chamber of Architects of Antalya. The Symposium dealed with the topics of the social, cultural and phsical improvement in tourism. Problems and solutions about preservation, ecology, health, culture issues were considered as well. The researches showed that renovation and transformation of historic buildings are much more inadequate than urban transformation. Therefore these academic researhes with the support of conscious investors will be effective for Antalya as a city of having potential of tourism but not efficent enough. By ınvestigating the local models of history the relationship between tourism and environment will be meaningful. Key Words: Tourism, Antalya, sustainability

170


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

(Öngörülen)AMAÇ: “Birçok değişkenin rol aldığı “turizm olgusu” sektörler arası yoğun işbirliği gerektiren; mimarların, plancıların, kamu yöneticilerinin, yatırımcıların, işletmecilerin, tur operatörlerinin ve akademisyenlerin birlikte değerlendirmesi ve tartışması gereken bir süreçtir.

28-29 Nisan 2006 tarihlerinde Antalya’da Antalya Mimarlar Odası öncülüğünde 53 bildiri ve 200’e yaklaşık katılımcı ile gerçekleştirilen “Turizm ve Mimarlık Sempozyumu”, turizmde sosyal-kültürelfiziksel gelişmeler, sorunlar ve öneriler konuları üzerine kuruluydu. Sempozyuma katılımcı profili ise akademisyenler ve mimarlardan oluştu. Turizm sektörünün başrol oyuncuları olan yatırımcılar, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin eksikliği, sorunların tartışma platformuna çıkmasını engelledi. Dolayısıyla sempozyum öncesi beklentilerden eksik sonuç elde edildi.

Bu amaçla turizmde sosyal, kültürel, fiziksel gelişmeleri, sorunları ve çözüm önerilerini ele almak ve tartışmak üzere, Mimarlar Odası Antalya Şubesi bu alandaki sorumluluğunun bilinci ile 28-29 Nisan 2006 tarihlerinde “Turizm ve Mimarlık” Sempozyumu düzenlemiştir. Türkiye’ye gelen turistlerin %35’ini, yatak kapasitesinin %40’ını karşılayan turizmin başkenti olarak nitelenen Antalya’ya yerel ve ulusal gelişmeleri tartışmak üzere tüm akademisyenleri, tasarımcıları, profesyonelleri ve sektör temsilcilerini davet ediyoruz.” Mimarlar Odası Antalya Şubesi[1] Bu amaçlar doğrultusunda belirlenen konu başlıklarını Mimarlar Odası Genel Merkezi, aşağıdaki bölümlemeler ile Sempozyum Temaları olarak ele almış; [2] A- Turizmde Sosyal, Kültürel, Ekonomik ve Hukuki Boyutlar • Turizm Yerleşmelerinde Turizmin Sosyal ve Kültürel Değerlere Etkisi ve Karşılıklı Etkileşimin Boyutları • Üretilen Kamusal ve Toplumsal Değerler • Turizmin Ekonomik Yaşama Etkileri • Sektördeki Tarafların Tutum ve Davranışları • Turizm Sektörünü Yönlendiren Mevzuatlar

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi 15 akademisyen ve 10 adet bildiri katılımı ile dikkat çekici boyuttaydı. Turizme çevre, kültür, sağlık, yapı fiziği, tarih, koruma, ekoloji ve tasarım alanında geniş bir çerçeveden bakıldı.

171


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

B- Turizmde Fiziksel Çevre • Doğal Çevre Özellikleri ve Doğal Yaşamın Korunması ve Gelişimi • Tarihi, Kültürel Mirasın Korunması ve Gelişimi • Kentsel Ölçek (Planlama Boyutu, Plan Tadilatları, Yerleşim Dokuları, Ulaşım vb.) • Mimari Ölçek (Mimari Tasarımın Niteliği ve Standartları) • Turizm Yerleşimlerinde Egemen Mimarlık Kültürü: Temalı Oteller ve Turistik Kitsch Tüketimi C- Geleceğe Yönelik Öneriler • Turizm Planlaması, Tasarım ve Yönetimi • Fiziki Mekanların, Tesislerin Sürekli Kullanımı İçin Öneriler • Sürdürülebilir Turizm • Ekoturizm, Din Turizmi, Kültür Turizmi, Kongre Turizmi, Sağlık Turizmi

ayırıyor, “Cumhuriyet Dönemi (tarım dönemi), 1950 - 1970 dönemi (en tehlikeli dönem - belediye olgusunun oluşamadığı dönem - plansızlık), 1970 - 1985 dönemi (iş aramaya gelenler - göç olgusugecekondulaşma), 1985 - günümüz.” Bu süreçler sonunda kentin nüfus taşıma kapasitesi aşılmış, kişi başına düşen metrekare azalmıştır. Toprak işgal edilirken rant artmış, doğa bilinci azalmıştır. Yeni yapılan yapılar kimliksizleşmiş sadece kazanç kapısı olarak düşünülmekte. Dolayısıyla birbirine benzer estetikten yoksun apartman mimarlığına teslim olmuş bir Antalya karşımıza çıkıyor. Cengiz Bektaş ise turizm olgusunun çıkış amacının II. Avrupa Savaşı’ndan ders alarak insanların birbirini tanımaları, anlamaları ve sevmeleri olduğunu, fakat şimdi anlamayı ve sevmeyi bırakıp parçalama yoluna gittiklerinden bahsetti. Turizm hareketleri sonucu olarak kimlik kargaşasından yola çıktı ve farklı yerlerden örnekler verdi (Didim’in İngiltere, Alanya’nın Almanya oluşu gibi). Doğa konusunda hassas yaklaşımın gerekliliği olarak anıtlar kuruluna sunduğu önerilerden; “ağaç rölövesi olmayan projelere bakılmaması”, “kıyının kamu kullanımına açılması gerektiği” gibi birkaçını aktardı.

1. AÇILIŞ KONUŞMALARI

Antalya Valisi Alaaddin Yüksel konuşmasında Antalya’daki narenciye üretiminin Türkiye’nin toplam üretiminin yarısını oluşturduğunu belirtti. Sadece yurt içi ile sınırlı kalmayıp yurt dışına da ihraç edilen meyve ve sebze üretiminin payına dikkat çekti. Seracılık sektörünün kazanç sağladığı kentin diğer önemli kaynağı olarak turizmi vurgulayan vali, Antalya’yı “Turizmin amiral gemisi” olarak betimliyor ve Antalya’yı tarihi süreç olarak 4 gruba

Doğan Kuban turizm-tarih ilişkisinden yola çıkarak turizmin yeni bir yaşamı tanımladığını fakat yıpranmışlığın da bir asalet olduğuna dikkat çekerek ucuz biçim arayışlarının gereksizliğini vurguladı. Gelecekte deniz, kum, güneş, içki, dans anlayışının ucuz tatil statüsüne gireceğini, kültürel ve toplumsal gezilerin ön planda olacağından bahsetti. Paket tatil hizmetini bir noktadan diğerine uzanan ve geri dönen karınca dizisine benzeterek çağdaş turizmi bir ‘göç’ olayı olarak nitelendirdi. Göçer toplumların tarihsel çevreye karşı duyarsız olabileceğinden yola çıkınca turizm ve tarih ilişkisinin kopuşunu belirtti. Turistin yerel dünyadan bihaber oluşu, ziyaret ettiği ‘yer’i

172


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

tanımayışı veya tanımasının özendirilmemesinin hep maddi kazançların bir gerçeği olduğunu vurguladı. Ayrıca İstanbul Suriçi Kent Müzesi Projesini “Her kültür öğesini satılacak mal gibi göstermek” gibi yorumlayıp, fikrin kültürel olguyu tahrip edeceğinden korktuğunu belirtti. Sorunları sadece şikayetle dillendirmeyip çözümlere de giden Doğan Hoca, turizmi ‘çağdaş göçerlik’ olarak değerlendiriyor ve göçebenin çadır metaforunu alarak geçici ve hafif konstrüksiyonlarla daha cazip teklifler sunuyor. Tüm bu endişeler dünyaya daha az zarar vermek endişesi taşımakta. Açılış konuşmalarının ardından 2 gün boyunca bildiriler sunuldu ve soru cevap mekanizmasıyla turizm ve mimarlık ilişkisi sorgulandı. Bildiriler; deneysel, akademik araştırma düzeyindeydi ve eğitim süreci içinde öğrencilerle yapılan çalışmaları içeriyordu. 2.BİLDİRİLERDEN... Turizmde sosyal ve kültürel boyutlar çerçevesinde yapılaşma hareketlerinin çevresine katkıları önemlidir. Bununla beraber turizm alanlarının planlanmasında çevre ile ilişkisinin sorgulanmaması, bulunduğu bölgeye zarar vermesinin temel sebeplerinden biri. Bunun yanında ülkemizdeki ‘Turizm alan yönetiminin’ eksikliği de göz ardı edilemez. Yapılan yatırımlar sadece turisti memnun etmek için yapıldığı sürece yerel halk tarafından sahiplenilmez ve böylece insan kendi memleketinde turist olur. Doç. Dr. Çiğdem Polatoğlu Baytin ‘Mevcut / Tarihi Kentlerde Yeni Turizm Yapılarında Kimlik Sorunu’ konulu bildirisinde tarihi değerleri barındıran bölgelerdeki turizm hareketlerini, stratejilerini ve oluşumlarını inceliyor. Mevcut kullanıcının sosyal yaşam alanından silinmemesi doğrultusunda

turizm alanlarında biçim işlev bağını irdeliyor. Bu irdelemeyi ise doğal çevreye uyumlu sosyal çevrenin de devamını sağlayan süreklilik ilkesine dayanan örnekler üzerinden yapmakta. Kabuğun çevre ile etkileşimi ve bu etkileşimin kabuğa yansıması sözkonusu. Bu kabuğun içindeki yaşam ise dinamik yapıya sahip. Turizm potansiyeli taşıyan bir bölgeye sadece yapı düzeyinde bir karar getirmek de ne derece doğru olur? Tıpkı o bölgeye ‘Oteller Bölgesi’ adı koymak gibi. Sosyal çevreden yalıtıp o bölgeyi yapay konaklama birimi haline getirmek değil mi bu yapılanlar? Yard. Doç. Dr. Funda Öztürk’ün ‘Taksim Talimhane’de Sokak ve Turizm Mekanı’ adlı bildirisinde bina ve sokak ilişkisini irdeliyor. Belediye tarafından Oteller Bölgesi olarak adlandırılan Talimhane’de turizm amaçlı kentsel dönüşüm sözkonusu. Fakat sokağın ve binaların yeniden kullanımı sürecinde sosyal ilişkilerin önemsenmemesi ve kullanıcı profilinin doğru çizilmemesi sonucunda bölge kimliğini kaybetmekte. Kimliğin bozulması ve kaybolması gibi tehditler de bölgenin kayboluşuna bir işaret olabilir. Şu an orada Talimhane diye bir yer olsa da bir süre sonra bozulan cephe dili ve sokaktan yalıtılmış binalarıyla aslında yok olduğu gerçeği ile yüzyüze kalınmakta. Bu noktadan itibaren bir dönemin izleri unutulmaya ve yabancılaşmaya başlıyor. Yabancılaşmanın önüne geçilmesi için ve kültüre uygun turistik tesislerin gereği ev pansiyonculuğu anlayışının yayılmasını öne süren Doç. Dr. Ferah Akıncı sempozyuma ‘Türkiye’de Turizm ve Ev Pansiyonculuğu’ adlı bildiri ile katılımda bulundu. Turizmin farklı dallarındaki hizmet tiplerine uyum sağlayabilecek olmasının yanında ev pansiyonculuğu, yerel halkın da kararlarının katılımını sağlayan ve doğanın sürdürülebilirliğine de katkıda bulunan bir anlayış.

173


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

Turizmin sürekliliğe açık ve dinamik bir etkiye sahip olmasının yanında bilinçli yapılmadığı takdirde zararları da olabiliyor. Turisti sadece para kazanmaya yönelik bir meta olarak gören sistem diğer bir deyişle kısır bir döngüye kucak açmak demek. Çünkü yeni hedefler yok. Günümüzde ise kısır döngüden kurtulmak için turizmin, doğa ve insanla iletişimini destekleyen türlerine rağbet var. Ekoturizm de bunlardan biri. Turist doğa ile iç içe yaşıyor, ona verdiklerini geri aldığını görüyor, böylelikle bulunduğu yeri tanımış oluyor. ‘Farklı turist, farklı turizm, farklı mimari: çevreci turist, ekolojik turizm, ekolojik turizm mimarisi’ adlı bildirisinde Öğr. Gör. Pınar Kısa Ovalı, ekoturizmde “aşinalık ve alışkanlığın yer almadığı tamamen yenilikçi” yaşam tarzının hakim olduğunu belirtti. Spor turizmi de Türkiye’de bir potansiyele sahip. Spor dalları çok çeşitli ve ülkemiz de doğa sporları için elverişli ortamlar barındırdığı için bu türlere açık. Orienteering yani hedef bulma da ülkemizde yeni olan doğa sporlarından biri. Öğr. Gör. Oğuzhan Özaltın ve Yard. Doç. Dr. Atilla Gül ‘Rekreasyon ve Turizm Kapsamında Orienteering Etkinliğinin Önemi ve Ülkemizdeki Durum Analizi’ adlı bildirilerinde bu sporun ‘analitik anlayış sonucu bedensel ve fiziksel karar verme ve uygulama yeteneğini geliştirmesi’ üzerinde durmuştur. Turizmin çeşitlenmesi ve doğayı koruma adına önemli bir alan olan spora değer arttıkça yatırımlar da artacaktır. Turizm yelpazesinin bir kolu da ülkemizdeki yapılanmanın yetersiz olduğu sağlık turizmini içeriyor. Araş. Gör. Hande Egel ve Araş. Gör. Aslı Sungur’un sunduğu ‘Sağlık Turizminde Kalite Arayışları’ adlı bildiride, turist başına düşen harcama miktarının yüksekliği ve nitelikli turist çekme potansiyeline sahip olması açısından önemli olduğu belirtildi. Tasarım alanında kalite parametrelerine daha çok önem verilerek sağlık alanında akreditasyon

sistemine gidilmesinin yatırım ve işletmeler açısından önemi irdelendi. Turizmin ülkemiz için en önemli misyonu tarihi ve kültürel değerlerin korunmasını sağlamaktır. Kültür çeşitliliği sağlamak ve bu zenginlikten faydalanarak daha büyük kitlelere tarihi zenginliğimizi sunmak önemli yönetimsel prensipleri gerektiriyor. Bunun yanında “neyi pazarlayacağız” sorusu önemli. Örneğin Doç. Dr. Emre Madran’ın sunmuş olduğu “Antalya turizminde önemli bir potansiyel Selçuklu Hanları” bildirisindeki Antalya için yok olmaya yüz tutmuş “han”ların korunması esas alınıyor. Bölgedeki Selçuklu Hanları arasında, dinlenme noktaları da belirlenerek bir rota çiziliyor. Kimlik karmaşası yaşamakta olan Antalya için turizm imaj nesnesi haline dönüşmemesi gerekiyor. Var olan tarih ve kültürel değerler gün ışığına çıkarılarak bilinçli olarak tanıtılmalı. Böylelikle temalı otel icat eden zihniyete karşı mevcut değerlerin tozu üflenmiş olur. Araş. Gör. Hande Egel ve Araş. Gör. Özlem Şenyiğit’in sunmuş olduğu “Antalya Bölgesindeki ‘Temalı Otel’ Konseptine ‘kitsch’ Bağlamında Eleştirel Yaklaşım” adlı bildiride temalı otel zincirlerinin sahte bir yaşam sahnesi oluşturmasından ve sürekliliğinin olmamasından sözedildi. Yapay kültür üretimi, sahte etiketler yapıştırmak ve her şey dahil sistemi ile tüm turistleri bu yapay dünyanın içine hapsetmek… Çevresinden yalıtılmış bir ortam yaratarak turistin bu kentle nasıl bir ilişki kurması sağlanabilir? Belki de zaten ilişki istenmediği için böyle bir kurguya gidildi. Akdeniz Bölgesi’nin kıyıdaki yapı stoğu gelişimini konu alan bildirilerden Doç. Dr. Meltem Yılmaz ‘Sürdürülebilir Turizm ve Yapılaşma’ adlı çalışmasında Antalya’daki 1980 sonrası Antalya’daki yapılaşmanın sürdürülebilir turizm planlaması içinde yer almadığını belirtiliyor. Özellikle Lara bölgesindeki sit sınırının 35 denize

174


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

inmesiyle falezlerin tahribine engel olunamamış ve bu hareketlerin öncülüğünü de Dedeman Oteli almıştır. Kıyı kamuya kapatılmış ve falezlerin apartman mimarisi ile yabancılaşmış doğal dokusu sadece uzaktan izlenmeye mahrum bırakılmıştır. Turizminin önemli bir payına sahip Antalya’nın doğal zenginlikleri (deniz, toprak, su, güneş, yeşil, rüzgar) bencil yapılarla yok edilmeye devam edilmektedir. Kıyı şeridine yığılma ve kamunun kıyıdan uzaklaştırılması gibi sorunlar sözkonusu olmaktadır.

yapılarak tahrip edilmiş ve bu kimliksiz yapıların birçoğu tatil evi olarak kullanılmakta. Bu plansız yapılaşma silüeti de olumsuz etkilemiş, sonuç olarak doğal çevre yapay etkilerle yara almış.

Beach Park’tan Dedeman Otel

Antalya‘nın gelişim süreci ve turizm potansiyelleri ve kıyı kullanımı incelenecek olursa; rant bölgesi olması, kıyı mimarisine uygun olmayan yapılaşmayı beraberinde getirerek doğal dengelerin bozulmasına yol açtığı görülüyor. Plansız ve duyarsız yapılaşma önemli bir tarım bölgesi olan Antalya’yı apartman tarlalarına çevirmiş.

Antalya kıyılarının tahribi ve Dedeman Otel Dedeman Otel’in plajından otele bakış Doç.Dr. Meltem Yılmaz’ın sunumundan

3. İZLENİMLER…. Sempozyum ve sunuşlar ardından yaptığımız gezi sürecinde kıyı yağmasını ve plansızlık sonuçlarını görebiliyoruz:

Dedeman Otel’in plajından görünümü

Dedeman Otel’den Lara Kıyıları

Antalya’da falezlerin bulunduğu Lara Bölgesi, doğal örtüsü yüksek katlı yapılar

Kaleiçi ve Konyaaltı Bölgesi’nde (Beach Park düzenlemesiyle) imar hareketleri daha olgun bir tavırda. Tarihi Kaleiçi evleri gerek cumbalı yapısı, gerek yapı malzemesi (taş ve ahşap) ve rüzgarı sokakların içine kadar alan örgütlenmesiyle ekolojik ve insana saygılı. Eğimli arazinin doğurduğu organik biçimlenme bireyi farklı mekanlara

175


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

yönlendiriyor. Yeşillikler ve kale duvarının eşliğindeki gezinin beklenmeyen bir anında limana ulaşıyorsunuz. Berrak suyu yine karşı kıyının apartman yığını bulandırıyor. Tarihi ve doğal zenginliklerin merkezindeki Tütav otelleri ilgimizi çekiyor. Dokuya uygun yapılaşma ve sağladığı lüks hizmetin yanında kamuya açık mekanlarının olması olumlu noktaları.

Kaleiçi sokaklarını anlatan bir restoran Gizli Bahçenin ön avlusu (İçine çeken bir karşılama) (Gizli Bahçe Restorant)

Kaleiçi yat limanından görünüm

Konyaaltı ardındaki yeşili düzenleyen Beach Park ile kamuya farklı seçeneklerde hizmet sunmakta. Tüm açık hava etkinliklerinin gerçekleşebileceği özgür rekreatif ortamları barındırıyor. Otopark alanları, yeme içme mekanları, muz bahçeleri, oyun ve eğlence mekanları gibi birçok ihtiyacı karşılarken kentin turizme katkısını güçlendirmekte. Fakat yaz mevsiminde mayıstan itibaren gecelerinin gündüzlerle yarışan hareketi kış için geçerli olmuyor.

Üstteki iki fotografın aynı yere ait iki kıyıdan olduğuna inanmak zor

Beach Park Konyaaltı

176


YTÜ Mim. Fak. e-Dergisi Cilt 1, Sayı 2-3, 2006

S. Emir

Sonuç olarak, sempozyumda turizm alanında ‘koruma’dan, ‘ekoloji’ye, ‘sağlık’tan, ‘kültür’e değin en geniş anlamda sorunlar irdelendi. Çözüm önerilerinin ve turizm yatırımcılarının eksikliği, akademisyen grubunun sorunları kendi içinde tartışmasından öteye gidemedi. Araştırmaların genelinde ‘yeniden yapma’nın sorunlarından öte , ‘var olanı koruma’ bilincinin yetersizliği hakimdi. Antalya gibi turizm potansiyeli çok yüksek olan fakat yeterli verim alınamamış kentler için ‘var olanın değerlenmesi’ ve beraberinde kamuya hizmet vermesi, turizme katkıda bulunabilir.

Uygulama alanında ise; geçmiş örneklerin kent ile ilişkisi bağlamında ekolojik prensiplerle temellenmiş projeler de bölgenin ihtiyaçlarından birisidir. Bu projelerin hayata geçirilmesinde, geleceğe dönük turizm alanları planlaması ve yönetim kararları önemli hale gelmektedir. Çünkü genel prensipleri barındıran ortak bir dile ihtiyaç duyulmaktadır. Parçacıl bakış açısı yerine bütüncül yaklaşımlar Antalya’yı ‘turizmin kazanç kapısı’ kalıbından kurtarabilir ve yerel halkın bu duyarlılık sürecinde rol almasını sağlayabilir.

KAYNAKLAR: [1] http://www.antmimod.org.tr/ [2]http://www.mimarlarodasi.org.tr/mimarhaber/index .cfm?sayfa=arsiv&Dergi=22&Menu=145&Action=sho wbelge&RecID=517 (Mimarlar Odası Genel Merkezi haber sayfası)

177


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.