Megaron 2007-2

Page 1

YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

KİTLE TURİZMİ ve EKOLOJİK TURİZMİN KAVRAM, MİMARİ ve ÇEVRESEL ETKİLER BAKIMINDAN KARŞILAŞTIRILMASI Pınar KISA OVALI Trakya Üniversitesi Müh. Mim.Fak., Mimarlık Bölümü, Bina Bilgisi Anabilim Dalı, Edirne pinarkisaovali@trakya.edu.tr

ÖZ Küresel ölçekli çevre sorunları yaşadığımız günümüzde, kaynaklarımızı gelecek nesillere bozulmadan aktarmak bir zorunluluktur. Bu kapsamda turistlere; gerçekleştirecekleri turistik eylemin ve bekledikleri konfor seviyesinin, nasıl bir turizm türüne ve turistik organizasyona dahil olduğu anlatılmalıdır. Ancak bu şekilde kişilerin sürdürülebilirlik ilkeleriyle uyumlu turizm türlerine yönelmeleri sağlanabilir. Bu amaçla çalışmada; kitle turizmi ile ekolojik turizm kavramları tanımlanarak, her iki turizm türünün genel özellikleri, buna bağlı gelişen mimarileri ve olası çevresel etkileri, tablo sisteminde karşılaştırmalı olarak belirtilmektedir. Kişilere kendi turistik eylemlerini değerlendirme olanağı sunan çalışmanın, turistlerin çevre ve turizm konusundaki bilinçlerini arttıracağı düşünülmektedir. Anahtar kelimeler: Kitle turizmi, Ekolojik turizm, Turist, Çevresel etki ABSTRACT A COMPARISON OF MASS TOURISM AND ECOLOGIC TOURISM WITH REGARD TO CONCEPTUAL, ARCHITECTURAL, AND ENVIRONMENTAL İMPACTS In those days that we have global-wide environmental problems, it is an obligation to transfer our resources to new generation in good condition. For this reason, the touristic action they realize and the comfort level they expect, types of tourism and types of an organization they are included in should be told to tourists. Only this way, individuals may lead to tourism types adaptable to their continuity rules. Therefore, in this study, by defining mass tourism and ecologic tourism concepts; the general features of both tourism types, their architecture based on those features, and their possible environmental impacts are presented comparatively in figures. This study, which enables individuals to evaluate their own touristic action, is expected to increase tourists’ consciousness about environment and tourism. Key Words: Mass Tourism, Ecologic Tourism, Tourist, Environmental Impact

64


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

1. GİRİŞ Çok boyutlu bir kavram olan turizm, insanların günlük yaşamlarını sürdürdükleri çevrelerden ayrılarak sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri içeren bir süreci değişik çevrelerde yaşamalarını ve kısa-orta-uzun süreli olarak konaklamalarını ifade etmektedir. Ziyaret ettiği ülkede 24 saatten fazla zaman geçirerek, bir tesiste konaklayan ve kişisel amacına uygun eylemleri gerçekleştiren kişiye de turist denmektedir [1]. Turist kitlelerinin gelişen koşullarına bağlı istemleri tarih boyunca turizm sektörüne yön vermiş; ulaşım, pazar, planlama ve tasarım çalışmaları bu istemler doğrultusunda gerçekleşmiştir. Örneğin: Aristokratik turizm lüks ve pahalı otelleri, sosyal turizm vasat konforlu ve ucuz konaklama tesislerini, kitle turizmi tatil köylerini ve kampingleri geliştirmiştir [1]. Kitle turizminin, yoğun turist nüfusunu aynı kısa sezonda genellikle kıyı mekanı üzerinde inşa edilen tatil köyü, otel veya temalı otellerde konaklatma, yedirme-içirme, eğlendirme, gezdirme ve para harcatmaya dayanan pazar politikası, bu alanlar üzerinde taşıma kapasitelerini zorlayan ve bazen aşan kullanımları ortaya çıkarmıştır. Tüketim ağırlıklı bu turistik süreç; • • • •

Yapılaşma bakımından betonlaşmaya bağlı görsel kirlilik, Ekolojik çevreye dağılım, yoğunluk, kaynak kullanımı bakımından çevresel kirlilik, Kirliliğe bağlı tür kayıpları ve ekolojik dengenin bozulması, Sosyo-kültürel farklılıklar ve beklentilerin uyuşmaması bakımından kültürel bozulma olarak kendini göstermiştir.

Gerek turizm eylemleriyle gerek diğer etmenlerle Dünya kaynaklarının kirlenerek tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kalması

65

doğal sınırlar konusundaki çevre bilincini arttırmıştır. Bunun turizm sektörüne yansıması; doğal çevre bilinci yüksek, kültürel çevre verilerine daha fazla önem veren, konfor beklentisi öncelikli olmayan, farklılık arayışı içinde olan yeni bir turist tipi ve buna cevap verebilecek turizm türü şeklinde olmuştur [2]. Bugün dünya ülkeleri çevresel kaynaklara daha saygılı, çevreyi kullanırken sürdürebilirliğini sağlamayı amaçlayan turizm türlerini (sürdürülebilir turizm, çevreci turizm, ekoturizm gibi) ve bunların mimarilerini tartışarak, planlamalarını bu doğrultuda gerçekleştirmektedir. Çalışma kapsamında biri diğerinin gerekçesini teşkil eden, karşıt karakterli iki turizm türünün farklı turist profillerine, çevresel kalitelere ve ekonomik beklentilere paralel geliştiği, dolayısıyla farklı tasarım ölçütleri, mimariler ve çevresel etkiler oluşturduğu karşılaştırmalı olarak ortaya konmaktadır. Amaç tüm dünyada ve ülkemizde iyi planlanamaması yanında yaygınlığı sebebiyle çevresel kalitelerin bozulmasına neden olan kitle turizminin terk edilmesini önermek değildir. Gelecekte de var olacak kitle turistine hizmet edecek mevcut yatırımların yeterliliği vurgulanırken, turizm sektörünün sürdürülebilirlik kapsamında gelişen ekolojik turizme yönlenmesinin gerekliliği; turist, mimari ve çevre ile ilişkilendirerek ortaya konmaktadır. Kitle turizminin karşılaştırma olanağı sağlayan verileri yaşanmış bir sürecin gerçekliği üzerine temellenirken, ekolojik turizmin verileri, tanımlanan amaçlar doğrultusunda planlı olarak geliştirilmesi hedeflenen ve kısmen uygulanmaya başlanan bir turizm türünün iyimser kabulleri çerçevesinde ele alınmıştır. Sınırlamalar bakımından çevresel etkiler;


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

doğal çevre, yapılı çevre ve sosyo-kültürel çevre kapsamında ele alınmakta, ekonomi, finansman, işletme ve hukuki etkilere değinilmemektedir. Turistlerin bilinçlendirilmesi yoluyla ekolojik turizmin hedef kitlesinin ve çevreyle uyumlu mimari yapılaşmaların oranının artacağı, dolayısıyla çalışmanın kendi gerçekliğini artıracağı düşünülmektedir. 2. KİTLE TURİZMİ VE EKOLOJİK TURİZM KAVRAMLARI Yirminci yüzyılın ilk yarısında başlayan ve turizm sektöründe bir başlangıç olarak kabul edilen kitle turizmi, 1960’lardan sonra işçi ve orta gelir sınıfı insanların öncülük ettiği bir turizm türü olmuştur. Endüstri devrimiyle gelir düzeyindeki ve boş zamanlardaki artış ile özellikle hava taşımacılığının toplum kullanımına sunulması, kitlelerin seyahat etmesine, maliyetlerin azalmasına olanak tanımış ve kitle turizmi kendine özgü bir organizasyon ve pazar oluşturmuştur [3]. Almanya ve İskandinav ülkelerinde başlayıp gelişen kitle turizmi sonraları Amerika Birleşik Devletleri’nde ve Kanada’da hızla yaygınlaşmış, gelişim yönü, gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere; Amerika’dan Avrupa’ya; Kuzey ve Batı Avrupa’dan – Akdeniz Bölgesi’ne; yani kentsel alanlardan kırsal alanlara veya deniz kıyılarına doğru olmuştur [3]. Günümüze değin sürekli gelişen ve büyük insan topluluklarınca benimsenen kitle turizmi; hızlı ulaşım ağı, iyi ve kaliteli organizasyon, kaliteli konaklama, nitelikli kaynak (doğal-yapay-kültürel) ve düşük maliyetler gibi sıralanabilecek istemler içinde pazarını oluşturmuştur. Buna bağlı olarak ortaya çıkan yoğunluklar, çevre kayıpları, alt ve üst yapı gereksinimleri, mimari mekân kaliteleri, eğitimli iş gücü, rekabet ortamı, pazar payı, reklam ve daha birçok etmen planlamanın başarısı açısından ileriye dönük olarak ön görülmesi gereken unsurlardır.

66

50 yıldan az bir süredir pek çok ülke tarafından benimsenen kitle turizminde ön görülerin yeterli yapılamaması sonucu; ekonomi ve ekoloji olumsuz etkilenmiş, kişisel yararlar kamu yararının önüne geçmiş ve kısa süreli avantajlar geleceği olumsuz etkilemiştir [4]. Küresel ısınma, iklim değişikliklerine bağlı doğal afetler, flora-fauna tür kayıpları ve yaşanan enerji krizleri doğal kaynaklar konusundaki toplum bilincini değiştirmiş, çevreye daha duyarlı ve saygılı yaşam tarzları benimsenmiştir. Turizm de bu yeni oluşum içinde yerini almış ve sektör için alternatif arayışlarına başlanılmıştır. Sürdürülebilir turizm, yumuşak turizm ve alternatif turizm gibi adlarla nitelenen özde aynı amacı temsil eden bu kavramlar çalışma içinde ekolojik turizm olarak adlandırılmaktadır. Kitle turizmine bir tepki olarak gelişen ekolojik turizm çevresel, sosyal ve ekonomik ilişkiler bütünü olarak değerlendirilmektedir [5]. Temelinde ekolojik sistem dengelerini korumaya yönelik, doğa-insan-çevre ve turizm faaliyetleri arasındaki etkileşimleri yararlı kılmayı amaçlayan, devinimsel etkiyi en azda tutmaya çalışan, ılımlı şekilde ekonomik gelişmeyi destekleyen, yerel girişimci ağırlıklı, çevreye, sosyo-kültürel yapıya duyarlı, uzun vadede kademeli olarak gerçekleştirilebilecek, küçük ölçekli bir turizm türü olarak nitelenebilir [2]. 2002 yılını uluslararası ekolojik turizm yılı ilan eden Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu, konuyla ilgili olarak Dünya Turizm Örgütünü (WTO) görevlendirmiştir. Dünya Turizm Örgütü ekolojik turizmin bileşenlerini [6]; • Biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunmak, • Yerel halkın refahını gözeterek, turistlerin ve yerel halkın bilinçlendirilmesini sağlamak,


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

• • • • •

P. Kısa Ovalı

Yerel halk ve turistin turizm sektörü içinde sorunlu hareket etmesini sağlamak, Küçük ölçekli işletmeler ile küçük turist gruplarına hizmet etmek, Turizm yönetimine yerel ölçekli katılımın önemini vurgulamak, Mülkiyetlerin ve istihdam olanaklarının yerel halk lehinde gelişmesini gözetmek, Geri dönüşümü olmayan kaynakların kullanımını en düşük düzeyde tutmak olarak tanımlamaktadır.

Yine Dünya Turizm Örgütüne göre ekolojik turizmin amacı [6].; • Turizmin doğal ve geleneksel yapılı çevrede oluşturduğu tahribatın e alt düzeye indirilmesi, • Turistlere ve yerel halka doğal, yapılı ve sosyo-kültürel çevrenin korunmasına yönelik eğitim verilmesi, • Turizmin yerel halkın gereksinimlerini karşılayan, yerel yönetim ve halkla işbirliği içinde gelişmesi gereken bir ticaret eylemi olarak görülmesini sağlamak, • Turizmin yerel halka ekonomik katkı sağlayacak şekilde geliştirilmesi, • Turizm gelişiminin yörenin sosyal ve çevresel kapasitelerini artıracak şekilde gelişmesinin sağlanması, • Turizmin alt-üst yapı yatırımlarının çevreyle, doğal ve sosyo-kültürel yapıyla uyumlu ve bunları korur nitelikte gerçekleşmesi, • Turizmin olumsuz etkilerinin azaltılması amacıyla doğal, yapılı ve sosyo-kültürel çevreye yönelik uzun süreli kontrol ve değerlendirme programları oluşturularak, desteklenmesi, • Koruma kapsamındaki alanların yönetimi için kaynak oluşturulmasıdır. Bu kapsamda ekolojik turizmin hedef kitlesini oluşturan çevreci turistin, koruma bilinci içinde, psikolojik ön hazırlıklarını yapmış olarak, doğaya dayalı spor ve kültür öğrenimi amaçlı aşağıda belirtilen eylemleri

67

gerçekleştirmesi (Resim 1,2).

beklenmektedir

[7],

• Dağ tırmanışı • Dağ yürüyüşü • Akarsu sporu • Atlı doğa turu • Kuş gözlemi • Foto safari • Yaban hayat gözlemi • Yerel dil ve kültür öğrenimi

• Botanik gezileri • Bisiklet gezileri • Mağara gezileri • Sualtı dalış • Olta balıkçılığı • Yamaç paraşütü • Tarımsal eylemler • Balon gezileri • Elsanatları öğrenimi

Resim. 1. Dağ Yürüyüşü ( küçük ölçek, bireysel planlama, ön hazırlık, uzman destek)

Resim 2. Yerel kültürle etkileşim (dil-kültür öğrenimi, yerel girişimci hizmeti)

3. KİTLE TURİZMİ ve EKOLOJİK TURİZMİN TURİST PROFİLLERİ Toplumlar turizm uygulamalarının planlanamamasından veya yanlış planlanmasından, yoğun ve uygunsuz kullanımlar yanında çevre koruma bilincinin eksikliğinden kaynaklanan olumsuz etkileri fark ederek, bu sorunları gidermeye yönelmişlerdir. Çözüm süreçlerinde turist tutum ve davranışlarını, bunların çevre ve pazar üzerindeki etkilerini tartışmaya başlamışlardır [8].


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Resim 3. Tatil köylerinde animasyon gösterileri ile turist eylemlerinin içe dönük olarak önceden planlanması

Turist beklenti ve eğilimlerinde, toplumun veya belirli bir grubun kültür öğeleri ile kişisel özellikler yönlendirici olmaktadır. Kişinin toplum içindeki sosyal sınıfı, eğitim düzeyi, yaşı, dini, ve kültürel yapısındaki farklılıklar beklentilerin çeşitliliğini artırmaktadır. Bu çeşitliliğe karşın temelde uluslararası turistin tercihlerinde[1] ; • Daimi eylem yerine tam bir rahatlama, • Tümüyle yabancı bir ortam yerine, bilindik yerlerde seyahat etme (yeniliğe karşı aşinalık arayışı), • Tek başına seyahat etme yerine, grup seyahati tercih etme (otonomiye karşı bağımlılık), • Düzensizlik yerine düzen beklentileri görülmektedir. Bu özelliklere sahip turistler, genelde kitle turizminin hedef kitlesini oluşturmakta ve kitle turizmi için iki tür turist profili tanımlanmaktadır. Bunlar [9]; 1. Organize Kitle Turisti: Ortamsal küresine bağlı, serüvenci-yenilikçi olmayan, programı önceden belli bir paket tura bağlı olan ve kendi başına karar vermede özgür olmayan, turist olarak geldiği çevreden maksimum aşinalık bekleyen turist grubudur. Dolayısıyla, konaklama ve diğer turistik tesisler ile rekreasyon alanları alıştığı ve beklediği konfor, güvenlik düzeyinde tasarlanmalıdır. Dışa kapalı, içe dönük eylemlerin gerçekleşebileceği otel ve tatil köyü zincirleri bu turiste hitap etmektedir (Resim 3,4).

2. Bireysel Kitle Turisti: Organize kitle turistinin özelliklerini taşımakla birlikte, gittiği yöredeki yeniliklere biraz daha açık bir turist profilinden söz edilmektedir.

Resim 4. Bilindik Sportif Etkinlikler

Ekolojik turizmin müşterisi “alternatif gezgin”, “sağduyulu gezgin”, “duygusal gezgin” gibi adlar almaktadır.Ekolojik turizmin hedef kitlesini de iki tür turist profili oluşturmaktadır. Bunlar [9]; 1. Başıboş Gezenler: Kendi ülkelerinde alışkın oldukları yaşam tarzından çok uzak bir yaşam tarzını risk alarak başka bir ülkede yaşamayı tercih ederler. Konfor beklentileri yoktur, farklılık arayışları maksimumdadır. 2. Maceracı-Keşifçiler: Turistik kurumlardan kaçınırlar, çok yer gezip, farklı insanlarla ve kültürlerle tanışmayı denerler. Halkla birlikte yaşamayı tercih ederler. Yenilikçilik en üst seviyededir. Aşinalık ve alışkanlık ise hiç yoktur. Dışa dönük bir yaşam tarzı baskındır. Ekolojik turizm için tanımlanan her iki turist profili de özünde bireysel kararların baskın olduğu, doğa içinde yapılan sportif eylemlere ve kültürel içerikli gezilere düşkün, gezeceği ülkeyle ilgili bir ön hazırlık yapan, doğal kaynaklara karşı saygılı, çevre koruma bilinci gelişmiş bireyleri tanımlamaktadır. Çalışma içinde

68


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

ekolojik turizmin hedef kitlesi “çevreci turist” olarak adlandırılmaktadır. Bu turist gittiği yerlerde kendi çevresine benzeyeni değil, yöreye özgü olanı aramaktadır. Amaç değişik uygarlıkları tanımak, kültür varlıklarını anlamak, farklı iklim koşullarını yaşamak ve doğada doğayla uyumlu sportif etkinlikler gerçekleştirmektir [10], (Resim 5,6,7).

Kitle turistinin tüketim odaklı, çevreci turistin karşılıklı fayda anlayışına dayalı, koruyarak kullanma odaklı beklentiler içinde olduğu görülmektedir.

Resim 6. Yamaç Paraşütü- Ölüdeniz

Resim 5. Yaban Hayatı Gözlemi

Turist profilleri bakımından tablo 1’de karşılaştırılan turizm türleri; turistik amaç ve beklenti, çevre koruma bilinci ve kültürel etkileşim konularında farklı bakış açıları sergilemektedir.

Resim 7. Yerel Girişimci ile kültürel etkileşim

Tablo 1. Kitle Turizmi ve Ekolojik Turizmin Turist Profillerinin Karşılaştırılması ([3], [8], [9], [11]).

Turist Tutum Ve Davranışları

KİTLE TURİZMİ • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Kitle turisti Orta sınıf toplum katmanı Bilinçsiz çıkarcı turist profili Boyun eğen Konfor beklentisi var Standart konaklama kalitesi istemi Belirli program Turist yönlendirilir Gözlem Zihinsel hazırlık düşük Yabancı dil öğrenimsiz Tüketim odaklı Gürültülü Kültürel etkileşim az Genel tatil hatırası Çevre bilinci az gelişmiş Düşük maliyet beklentili Standart güven duygusu

EKOLOJİK TURİZM • • • • • • • • • • • • • • • • • •

69

Çevreci turist Toplumun her sınıfı Maceracı, çevreci turist profili Kendi yönlendiren Konfor beklentisi öncelikli değil Halk içinde konaklama istemi Kendiliğinden oluşan program Turist karar verir Deneyim Zihinsel hazırlık yüksek Dil öğrenimli (yerel dil) Gezip, görüp tanımak odaklı Sessiz, sakin Kültürel etkileşim hedefli Denenmemiş öznel hatıra Çevre bilinci gelişmiş Maliyet beklentisi geri planda Optimum güven duygusu


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Turist profilindeki farklılıklar, turizm amaçlı yapılanmaların programlarında ve planlama aşamalarında farklılıklar oluşturmaktadır.

4. KİTLE TURİZMİ ve EKOLOJİK TURİZMİN GENEL KARAKTERİSTİKLERİ

Tablo 2. Kitle Turizmi ve Ekolojik Turizmin Genel Karakteristiklerinin Karşılaştırılması ([3], [8], [9], [11], [12])

Açıları gereksinim

Temel

Politik Bakış

Stratejiler ve Planlamalar

İlkeler ve Kavramlar

KİTLE TURİZMİ

EKOLOJİK TURİZM

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Hızlı gelişme Maksimum kar Çevreye saygısız, agresif Planlanmamış Kısa Süreli Devamlı olmayan Fiyat bilinciyle yapılan Düşüncesiz eylem Büyük ölçekli turistik işletme Denetimsiz gelişme Ağır alt ve üst yapı gereksinimi Kaynak tüketimi kontrolsüz Organize kitle turisti Atıl kapasite oranı yüksek Sürdürülebilir kalkınma ile uyumsuz Taşıma kapasitelerini zorlayıcı Mimari ürünlerin benzerliği İç turizmin gelişimini engelleyen Yabancı turizm firması denetimli Önce gelişme, sonra plan Tasarım merkezli Proje-rehber tasarımlar Yaygın tasarım Yeni yapıların inşası öncelikli Ortak isteklerin sağlanması Her yerde turizm Uluslararası mimarlık Sadece bölge planı seviyesi Hassas alanlarda yoğun yapılaşma Dış girişimci tarafından yatırım Dış girişimcinin yönlendirmesi Turizm için iş imkanı Ziraat ekonomisinin zayıflaması İleri teknoloji Dış kaynaklı uyumsuzluk Yüksek sezon kapasitesi Standart paket tur tatili Yüksek kar amaçlı Tur acentası sistemi

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Yavaş gelişme Optimum kar Çevreye saygılı, tedbirli Planlı Uzun süreli Sürekli Değer bilinciyle yapılan İyi düşünülmüş eylem Küçük ölçekli turistik işletmeler Denetimli sınırlı gelişme Optimum alt ve üst yapı gereksinimi Kaynak kullanımında faydacı, sürdürülebilir Çevreci, maceracı turist Atıl kapasite riski yok Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine paralel Taşıma kapasitelerine göre planlanmış Mimari ürünlerde çeşitlilik İç turizmi destekleyen Yerel turizm yatırımcıları denetimli Önce plan, sonra gelişme Kavram merkezli Bölgesel ve yerel planlama Alan için tanımlanan proje Mevcut yapıların kullanımı öncelikli İstek sınırlaması Turizm bölgelemesi Geleneksel-bölgesel mimari Makro ölçekte ekolojik planlama Hassas alanların korunması Sadece yerli girişimci Yerel potansiyele göre iş Yöresel kalkınma için iş imkanı Ziraat ekonomisinin güçlenmesi Yöresel yapım teknolojisi Dış ve iç kaynaklı uyum Optimum sezon süresi Bireysel tatil programları Optimum kar amaçlı Tur acenta sistemi dışında

• • • • •

Turizm sezonunda yığılma Reklam Etkili Satış Ekonomik kar için turizm Deniz-güneş-kum

• • • • •

Tatil periyotlarının yılın tümüne yayılması Turist eğitimi Verimli satış Turizmden kar sağlamak Alternatifi sınırsız doğayla uyumlu eylem

70


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Tablo 2’de genel karakteristikleri; planlama ilkeleri, stratejiler, politik bakış açıları ve gereksinimler başlıklarında karşılaştırılan turizm türlerinden kitle turizminin; yoğun kullanım dolayısıyla iyi planlanması gereken, ekonomik hedefler için ekolojiyi göz ardı eden çizgide, ekolojik turizmin ise; düşük kullanımlı, ekolojik süreklilik için ekonomiyi optimumda tutan, yerel girişimci ağırlıklı bakış açıları içinde geliştiği söylenebilir. 5. KİTLE TURİZMİ VE EKOLOJİK TURİZMİN MİMARİ KARAKTERİSTİKLERİ Yatırımcıların ve tur operatörlerinin kısa sürede (7-15 günlük konaklama süresi) yüksek kar beklentilerinin, turistlerin düşük maliyetli standart konaklama kalitesi, mekânda aşinalık ve güven isteğiyle birleşmesi, kitle turizminin hedeflerine uygun olarak, kıyı ve kırsal mekanlarda büyük alanlara yayılan tatil köyü ve 4-5 yıldızlı otel gibi mega komplekslerden oluşan bir turizm mimarlığı oluşturmuştur [3], (Resim 8).

şekilde önceden planlanması anlayışına dayanmasıdır [3].

Resim 9. Antalya kıyılarında concorde uçak temalı otel

Resim 10. Antalya kıyılarında Kremlin Sarayı temalı tatil köyü

Tüm çevre verilerini yok sayan ya da bir kısmını önemseyen, tasarıma bütüncül yaklaşmayan planlamaların nitelikli sonuçlara ulaşamayacağı bir gerçektir.

Resim 8. Kitle turizminin hakim olduğu Antalya, Belek kıyılarındaki tatil köyü ve otellerin yerleşme dokusu görünümü

Dış mekânla (kentsel, tarihi, doğal ve kültürel çevre) kültürel etkileşime kapalı, daha çok iç işleyişe yönelik bu tesisler özünde; kitle turistinin tüm beklentilerini sınırlı bir arsa içerisinde, tasarlama nitelikleri uluslararası boyut kazanmış mekânlarda karşılamayı amaçlamaktadır. Bunun nedeni kitle turizminin planlama stratejisinin, turistin kısıtlı süresinin organizatörler tarafından verimli bir 71

Mimari ürünün öznelliği ve başarısı yapının içinde yer aldığı çevre koşullarının (topografya, iklim, doğal ve yapılı çevre verileri, sosyo-kültürel yapı, kanun ve yönetmelikler) iyi saptanarak, planlamaya doğru ve yerinde aktarılmasına bağlıdır. Bu noktada kitle turistinin beklentilerine bakıldığında aynılık, maksimum düzeyde aşinalık görülmektedir. Bu beklentiler yapılı çevreye sınırlı biçimlenişler ve uluslararası üslup olarak yansımaktadır [9], (Resim 9,10,11).


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Tablo 3. Kitle Turizmi ve Ekolojik Turizmin Mimari Karakteristikler Bakımından Karşılaştırılması ([8], [11])

Arazi Parçası

Biçim ve Estetik

Yer-Mekan

İhtiyaç Programı

KİTLE TURİZMİ • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

EKOLOJIK TURİZM

Binli kapasite Uluslararası standartlar Sınırlı büyüklükte alan Otel, temalı otel ve tatil köyü gibi mega tesisler Konforlu yatak kapasitesi Deniz-kum-güneşe yönelik sınırlı eylemler Animasyonla rahatlama Temelde kıyı şeridi (nehir-göl-deniz) Belirli kıyı şeridinde yığılma Sınırlı alanda yüksek yoğunluk Yeni mekanlar oluşturma ağırlıklı Sezon dışı atıl yatak kapasitesi Karmaşık tasarım Uluslararası üslup Endüstrileşmiş yapım teknolojisi Yanlış imaj oluşumlarına açık biçimleniş Doku içinde uyumsuz Aşırı yapılaşma ile görsel kirlilik Temalı oteller ve kıtsch ürünü yapılar Karmaşık dekorasyon Yerel mimariyi dışlayan Yerel malzemeyi kullanmayan Kültürel kimliği dejenere eden Tasarıma göre düzenlenmiş arazi Çevreyle uyumsuz bitkilendirme Yerel doku içinde yabancı görünüm Kıyı alanında uygunsuz doku oluşumları

• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •

Yüzlü ya da onlu kapasite Yerel standartlar Tüm çevre Pansiyon, butik otel, hostel, oberj gibi küçük ölçekli tesisler Orta seviyede konfor Doğal çevreye dönük sınırsız eylemler Yürüme, tırmanma, avlanma vb Ekolojik hassasiyeti olmayan yerlerde Doğaya dengeli yayılmış Düşük yoğunluk Atıl yapı tsoklarının kullanımı öncelikli Atıl kalma riski yok Basit tasarım Bölge mimarisi Yerel yapım metotları Doğru imaj aktarımına yönelen biçimleniş Dokuyla uyumlu Sınırlı yapılaşmayla araziye uyum Kültürel kimliği yansıtan çağdaş yapılar Yerel dekorasyon Yerel mimariyle içi içe uyumlu Yerel malzeme ağırlıklı Kültürel kimliğe saygılı Doğal arazi dokusuna göre oluşan tasarım Doğal bitki örtüsü Yerel doku içinde uyumlu görünüm Çevre ekolojisini bozmayan yapılaşma

ve yoğun nüfuslu, uluslararası standartlara uygun planlama ve tasarımlara yönelterek, görsel kirlilik yanında mimari kimliksizliğe de neden olmaktadır.

Resim 11. Belek kıyılarında uluslararası üslupta otel

Sonuç olarak tablo 3’de belirtilen mimari karakteristikler kitle turizmi mimarisinin belirleyicisi olmaktadır. Kitle turizmi mimarisi, kıyı mekânlarını görsel ve mekânsal çeşitlilikten uzak, yerel kimlik ve niteliklerden yoksun, yöre mimarisini ve yapım sistemlerini göz ardı eden, yaygın karakterli 72

Sorun, beklenen standart ve mimari biçimlenişin kent yaşamının bir ürünü olmasıdır. Oysa, turizm eylemleri, özellikle de kitle turizmi; deniz-kum-güneş üçlüsünün bulunduğu kıyı mekânlarını kullanmaktadır. Kıyılar pek çok yaşam türünü barındıran hassas ekolojik alanlardır. Kıyı ekolojisi ve morfolojisi; kıyılarda tasarlanacak turistik tesislerin yerleşiminde, tasarımında, biçimlenişinde ve malzeme seçiminde etkili olarak, mimari çeşitliliği artırmalıdır.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Kitle turizminin ve onu destekleyen tüm yan eylem alanlarının belirli sezonda tam kapasiteyle çalışabilen, sezon dışında yılın önemli bir kısmında atıl kalan, kıyı mekânı üzerinde yan yana ve yoğun yapılaşmasının, turizm eylemi yapılan her çevrede “çevre sorunları” adı altında bir dizi olumsuzluğa neden olduğu bilinmektedir. Bugün kitle turizmini hedefleyen ülkeler “her yerde aynı turizm mimarisi” ve etkilerinden kaynaklanan kimliksizlik sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Çevreci turist profilinin çevreye duyarlı, maceracı bir ruha sahip olması, kendi başına dolaşma, halk içinde halkla birlikte genel yaşam standartları içinde konaklama isteği, doğayla bütünleşen ancak onun taşıma kapasitelerini zorlamayan, yöresel mimariyle uyumlu ve saygılı bir planlamayı ve yapılaşmayı öngörmektedir (Resim 12). Bu da pansiyon, butik otel, hostel, apart otel, oberj, motel gibi küçük ölçekli konaklama yapılarını kapsamaktadır [2], (Resim 13).

Mevcut atıl yapıların yeniden işlevlendirilerek turizm sektörüne kazandırılması, çevreci turistin beklentisini karşılayacak düzeyde görsel ve kültürel çeşitlilik yaratmakta ve arzın daha az yapılaşmasını sağlamaktadır (Resim 14,15).

Resim 14. Eski yapıların yeniden değerlendirilmesi, Fethiye

Resim 15. Eski yapıların yeniden değerlendirilmesi, Fethiye

Yeni yapılaşmalar için geçmiş kültürlerin yaşama ve mekâna dair verilerini saptamak ve bunları özümseyerek taklide ulaşmayacak ölçüde tasarımlara aktarmak önemlidir. Ancak bu yorum yeni bir akım olarak gelişen temalı oteller veya kıtsch kavramlarına varan sonuçları doğurmamalıdır [2], (Resim 9,10).

Resim 12. Ekolojik turizm yerleşmesine bir örnek, Kaş-Kekova/ Kaleköy

Kitle turizmi ile ekolojik turizmin mimari karakteristikleri yukarıda yapılan açıklamalar kapsamında; ihtiyaç programı, yer-mekan, biçim ve arazi parçası bakımından karşılaştırıldığında (tablo 3); ekolojik turizm mimarisinin

Resim 13. Doğayla uyumlu kamping konaklama birimleri

73


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

koruyarak kullanma önceliği içinde, gerekirse az ve nitelikli yapılaşmayı öngördüğü anlaşılmaktadır. Kitle turizmi ise yeni çevrelerde yeni pazarlar oluşturabilmek için yeni ve çarpıcı mimariler istemektedir. 6. KİTLE TURİZMİ VE EKOLOJİK TURİZMİN ÇEVRESEL ETKİLERİ 6.1. Doğal Çevre Üzerindeki Etkiler Kitle turizmi yaygın karakteri, yoğun yapılaşması, ağır alt yapı hizmetleri, büyük ölçekli tüketim eylemi ve atıkları sebebiyle çevrenin taşıma kapasitelerini zorlayan ve zaman zaman aşan, doğal çevre üzerindeki olumsuz etkileri çoğunlukta olan bir turizm hareketi olmuştur. İyi planlanamaması ya da planlamaya cevap verebilecek nitelikli alt ve üst yapı yanında, pazar ve eğitimli iş gücü sağlanamaması da çevre sorunlarının boyutunu arttırmaktadır. Makro ölçekli planlamaya bağlı arazi kullanım kararlarındaki yanlışlık ve yoğun yapılaşma sebebiyle, hassas ekolojik alanlar olan deniz, göl, gölet ve nehir kıyıları ile orman ve tarım alanlarının kitle turizmine açılması, bu alanlarda yaşayan flora ve fauna üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktadır. Biyotoplar bölünmekte, tür kayıpları oluşmakta, üreme alanları yitirilmekte veya küçülmekte, dolayısıyla bu mekânlar üzerinde ciddi çevresel kayıplar oluşmaktadır [13]. Tarım alanları için gerekli suyun turistik sezonda konaklama nüfusu yüksek tesislere yönlendirilmesi tarım alanlarında sulama sorunları yaratmaktadır. Katı atıkların toplama, depolama, ayrışım ve geri dönüşüm sorunları turistik alanlarda kötü koku ve görsel kirlilik yaratmaktadır (resim 16). Sıvı atıkların alt yapı sorunu yaratması yanında, deşarjlarının arıtılmadan su kaynaklarına yönlendirilmesi bu kaynakların kirlenmesine ve suya bağlı turistik eylemin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır (Resim 17). Yoğun yapılaşma ile flora azalmakta ve toprak erozyonu yaşanmaktadır. Doğal

74

çevreyi olumsuz etkileyen bu sorunlar kitle turizminin yoğun tüketimlerinin gerçekleştiği alanların temel sorunlarıdır. Bu yüzden kitle turizminin gelişiminin durdurulması veya yavaşlatılması ve kayıpların geri kazanımının planlanması gerekmektedir. Geri kazanımların çok yüksek maliyetler gerektirmesi ayrı bir finansman sorunu yaratacaktır.

Resim 16. Kentsel Çevrede Kirlilik

Resim 17. Doğal Çevrede Kirlilik

Alternatif turizm arayışlarının temelinde kitle turizmine karşı oluşan tepkiler ve çevreci sivil toplum örgütlerinin toplumları kaynakların yok olması konusunda uyararak, bilinçlendirmesi yatmaktadır. Bu gerekçelerle oluşan ekolojik turizmin mevcut doğal kaynakları koruyarak ve yeni yaşam alanları geliştirerek tür kayıplarını engelleyeceği, katı-sıvı atıkları dönüştürerek, ayrıştırarak yeniden kullanacağı, su kaynaklarının kullanımını optimumda tutacağı, kıyı ve ormanlık alanlarda sınırlı alanda sınırlı eylemler planlayacağı öngörülmektedir. Bu yüzden doğal çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin yüksek maliyetler gerektirmeksizin tolere edilebilir düzeylerde olacağı veya hiç olmayacağı söylenebilir [14].


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

6.2. Yapılı Çevre Üzerindeki Etkiler Fiziki planlama ürünü mimari mekânlarda yöre potansiyellerinin terk edilerek yeni yerleşmeler kurulması, yöresel mimarinin göz ardı edilmesi, yoğunluk ve benzer mimari biçimlenişler kıyı mekânı ve ormanlık alanlar üzerinde görsel kirlilik oluşturmaktadır. Kitle turizmi yer aldığı yapılı çevre üzerinde öncelikle arazi kullanımlarının değişimine neden olmaktadır. Tarım arazileri, zeytinlikler ve bakir koylar yoğun turistik yapılaşmaya açılarak yeni yerleşmeler oluşturulmaktadır. Korunması gerekli özgün kentsel alanlar yeni mega konaklama yapılarıyla zedelenmektedir. Bina kullanımları da değişmekte birincil konutlar ikincil konut, pansiyon veya otel olabilmektedir [14].

Resim 18. Kıyı mekânı üzerinde bir tatil köyü inşası

Ekolojik turizm yapılaşması ekolojik planlama kapsamında belirlenecek arazi kullanım kararlarına uyumlu gelişecektir. Küçük ölçekli bir turizm hareketi olmasından ötürü yoğun yapılaşma ve yeni yerleşmelerin tersine, mevcut atıl yapıların yeniden değerlendirilerek, gerekmedikçe yeni yerleşme oluşturmama stratejisi bulunmaktadır. Yeni oluşturulacak yerleşimlerde de sürdürülebilir ekolojik mimarinin tasarım ölçütlerine dayalı, geleceğin 3E (ecology, energy, environment) ve 3R (reduce, recycle, reuse-recover) sorununa da çözüm üretecek uygulamaların yapılmasını ön görmektedir [15]. Bu kabuller mevcut geleneksel mimari anlayışın kültürel zenginliğiyle korunmasını sağlaması yanında, kaynakların turistik 75

yapılaşma eylemleriyle kirlenmesini önleyecek ve sürdürülebilir ekolojik mimarinin gelişimine katkıda bulunacaktır. 6.3. Sosyo-Kültürel Çevre Üzerindeki Etkiler Kitle turizminin en önemli olumsuzluklarından biri de turizme hizmet eden yöre insanı üzerinde olmaktadır. Turistleri yerli toplumdan yalıtarak, bütün gereksinimlerinin karşılandığı bir yapay çevre oluşturulması, turistlerin yöre insanıyla karşılaşma olasılığını böylelikle; kültürel etkileşimi ve yerli halkın ekonomik fayda beklentisini ortadan kaldırmaktadır. Sonuçta halk turizm eylemine turistle iletişim kuramayan hizmet elemanı olarak katılmakta, bu da ilişkilerin sağlığını etkilemektedir [16]. Kitle turizmine katılan bir kısım yöre halkının da turizmi sadece kar amaçlı eylem olarak görmesi ve sunumlarını tamamen turistin istemine göre şekillendirmesi, halkın öz kimliğini kaybetmesine neden olmaktadır. Yöre halkı kendini turistin görmek istediği çizgiye görünüşte taşıyarak oryantalizme ve standartlaşmaya yönelmiştir. Sonuçta kültürel kimliğin yitirilmesi, kimliğin aynılaşması veya kültürel bozulma ortaya çıkmaktadır [16]. 1990’ların başlarında konuşulmaya başlanan ekolojik turizm olgusu kavramsal olarak incelendiğinde, kültürel etkileşim ağırlıklı olması, yerel girişimciyi desteklemesi, geleneksel yaşam tarzını bir arz öğesi olarak kabul etmesi gibi geleceğe yönelik olumlu sosyo-kültürel hedefler içerdiği görülmektedir. Bu yapısından dolayı turizmin olumsuz etkilerini en aza indirgeyeceği düşünülmektedir. Tablo 4’de kitle turizmi ve ekolojik turizm; doğal, yapılı ve sosyo-kültürel çevre üzerindeki olası etkileri bakımından karşılaştırmalı olarak ele alınmaktadır.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Tablo 4. Kitle Turizmi ve Ekolojik Turizmin Çevresel Etkilerinin Karşılaştırılması ([8], [13], [14]) KİTLE TURİZMİ • • •

• •

Doğal morfolojiye uyumlu Flora ve fauna habitatlarının korunarak, nitel ve nicel kalitelerinin arttırılması Doğal çevreye bağlı rekreasyon eylemlerinin sınırlı kullanım hedefli Optimum su tüketimi ve yeraltı su kaynaklarının korunması Tür kayıplarını engelleyerek, yaşam alanlarını genişletme hedefli Hayvanların sadece gözlemlenmesi Sınırsız doğal eylem Kıyıların sınırlı kullanımı ve korunması Orman alanlarında sınırlı eylem Strateji planına bağlı arazilerde araziyle uyumlu gelişme Arazi kullanımlarının değişmemesi hedefli İkincil kontların pansiyon olarak kullanımı

• • •

Binli yoğun kullanımlı kapasite Kimliksiz yapılaşmaya bağlı estetik bozulma Yanlış yapılaşma ile erozyona sebep olunması

• • •

• •

Turist trafiğinden kaynaklanan hava kirliliği Tarihi zenginliklerin bilinçsizce pazarlanması sonucu oluşan kültürel kayıp Dildeki kelimelerde değişim Genel anlamda geleneksel değerlerin zayıflaması Toplumsal katmanlar arası çatışmanın artması

• •

• Doğal Çevre

Tarım alanlarını koruyan Arazi kullanım planlamasına uyan Toprak, su ve havayı koruyan

• • • •

• • • • • • • •

Yapılı Çevre

• • •

Tarım alanlarının yok olması Arazi kullanımlarının değişmesi Toprak– su - hava kirliliği ve insan üzerindeki olumsuz etkileri Doğal morfolojinin bozulması (kıyı, dağ, göl vb.) Su, toprak ve havada yaşayan flora ve fauna’nın yaşam alanlarının daralması Denize bağlı rekreasyon eylemlerinin olumsuz etkilenmesi Aşırı su kullanımı sonucu su kaynaklarının tükenmesi Çevresel kirlilik ve yoğun yapılaşma nedeniyle tür kayıpları, ekolojik dengenin bozulması Hayvanların ticari mal olarak tüketilmesi Rekreasyon olanaklarının azalması Kıyı alanlarının bozulması Orman alanlarını tahrip olması Şerit halinde genişleme ve yayılma sonucu kesintisiz kıyı yerleşimi oluşması Arazi kullanımlarının değişmesi (konutların otele dönüşmesi gibi) Turistik yerleşmenin ikincil konut alanlarıyla boğulması Alt yapının aşırı yüklenmesi Yapılı alanın kontrolsüz çoğalması Yeni yerleşmeler oluşturma Yeni mimari stiller ve binalar

• •

• • Sosyo-Kültürel Çevre

EKOLOJIK TURİZM

• • • • •

Yaşam biçiminin değişimi Sezonluk göçlerin artması Turizm sezonu içinde turistik bölgelerde aşırı yüklenme (kalabalıklaşma) Doğal çevrenin bozulmasının insanlar üzerinde yarattığı psikolojik olumsuzluklar

Ancak belirttiğimiz gibi ekolojik turizmin uzun süreçte gerçekleştirilebilecek hedefleri Rio toplantısına katılan 182 ülke tarafından kabul edilmiş ve çalışmaları başlatılmış olsa da,

76

• • • • • • • • • • • • • •

• • • • • • •

Mevcut alt yapının kullanımı Atıl yapı stoklarının değerlendirilmesi Mevcut yerleşmelerde gelişim Tarihi binaların korunarak yeniden kullanımı Onlu veya yüzlü kapasiteler Geleneksel kimliği yansıtan binalar Yeni yapılaşmalarda ekolojik tasarım verileriyle kontrollü yapılaşma Çevreci turistin yere ve halka katkısı Tarihi zenginlikleri korunmasıyla oluşan kültürel zenginlik Kültürler arası iletişim İthal kültürün tanınması yanında öz kültürün güçlenmesi ve tanıtılması Yerel girişimci katılımıyla toplumsal katmanlar arası çatışmanın azalması Özgün yaşam şeklinin arz ögesi olması Sezonluk göçün ortadan kalkması Yılın tümüne yayılan sezon süresi ile yığılmanın oluşmaması Doğal çevrenin korunmasının insanlar üzerindeki olumlu etkisi

halen bütüncül anlamda planlamaya aktarılmış değildir. Bu yüzden, kitle turizmi gibi çevresel etkilerini net bir biçimde görebilmek mümkün


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

olmamaktadır. Kitle turizmi kavramının da ortaya çıktığı yıllarda ideal bir turizm hareketi olarak görüldüğü, ancak çevresel ve sosyokültürel zararlarının uzun süreler sonra anlaşılabildiği ve bu yüzden alternatif turizm hareketlerine gereksinim duyulduğu unutulmamalıdır. İdeal gibi görünmesine karşın ekolojik turizmi desteklemeyen, uygulanabilirlikten uzak bir ütopya olduğunu savunan görüşler de bulunmaktadır. Dinç’e (1995) göre; • Küçük ölçekli turizm gelişimi, büyük ölçekli turizm sorununu engelleyemez, • Alternatif turizm politikaları uzun süreçli olup, kuramsalda kalmakta ve pratikte işe yaramamaktadır, • Çözümlemeyi hedefledikleri sorunların karmaşıklaşmasına ve büyümesine neden olmaktadırlar, • Alternatif turizm kavramı doğası gereği her yerde ileriye dönük bir eylem olamaz ve bazı durumlarda tehlikeli biçimde aldatıcı olabilir, • Alternatif turizm önerdiği hedeflerin tersine, paket turların yayılmasına öncülük edecektir, • Turistleri bilinçlendirerek çevresel sorumluluk yüklemek her zaman mümkün olmayacaktır, • Mikro düzeydeki turizm belki duyarlı olarak planlanabilir, fakat makro düzeye çıkınca işin büyüklüğü ve karmaşıklığı nedeniyle hazırlanan program hantallaşır, denetlenemez ve planlanamaz, • Alternatif turizmle birlikte turist yükünün mevsim ve alanlarını genişletme politikası aldatıcı olabilir. Bunlar duyarlı planlama adı altında büyüme politikalarıdır, • Değişik toplum katmanlarının birbirleriyle çatışan çıkarları nedeniyle, akılcı, kapsamlı ve uzun süreli bir turizm planı üzerinde uzlaşmak mümkün olmayabilir. Bu bakış açılarına rağmen unutulmamalıdır ki ekolojik turizm olgusu, kitle turizminin çevre, doğal kaynaklar, sosyo-kültürel yapı üzerinde yarattığı olumsuzlukların fark edilerek, giderilmesine koşut ortaya çıkmış 77

bir kavram, hareket ve planlama yöntemidir. Amaç dünyaya daha az zarar veren bir turist profili ve turizm türü oluşturmaktır. Bu noktada şunun altını çizerek belirtmek gerekmektedir ki ekolojik turizm planlaması, ülkesel,,bölgesel, yerel ekolojik ve biyolojik envanterlerin hazırlanması, biyotop haritalarının oluşturulması, hassas alanların tespiti ve bunlara bağlı arazi kullanım kararlarının oluşturulmasından sonra [17], planlamaya halkın ve sivil toplum örgütlerinin de katılımı sağlanarak, yerel halkın eğitimi ve çevre koruma bilincinin geliştirilmesiyle mümkün olabilecek geniş tabanlı ve uzun süreli bir turizm hareketidir. Turistlerin, kendi çocuklarının geleceğini güvence altına almak adına kaynakların sürdürülebilirliği ve daha nitelikli turizm pazarı oluşturulması konularında bilinçlendirilmeleri için yerel, bölgesel, ulusal ve küresel ölçekli bilgilenme kursları, propagandalar ve uluslar arası işbirlikleri düzenlenmelidir. Küçük yaş gruplarından başlayacak eğitim programları üretilerek, örgün eğitimin kapsamına alınmalı ve çevre koruma bilincini geliştirmeye yönelik yarışmalar düzenlenmelidir. Bu bilinçlenme çalışmaları yapılmaksızın geliştirilecek her strateji, plan ve turistik eylem istenilen amaca ulaşmayacak, karakteri sebebiyle ekolojik turizm kitle turizminin neden olduğu olumsuz etkilerden daha fazlasına neden olabilecektir. SONUÇ Karşıt karakterli bu iki turizm hareketinde temel sorun “kitle turisti-bireysel çevreci turist”, “mega işletme-küçük işletme”, “büyük ölçek-küçük ölçek” sorunundan da öte, farklı ekolojik çevreler için öngörülen “gelişme-yapılaşma” sınırlarının iyi tespit edilerek, dayanma eşikleri aşılmadan,


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

optimum düzeyde çevreyle uyumlu yapılaşmanın gerçekleştirilebilmesidir.

yeni turistik pazarlar oluşturmak adına Las-Vegas’lar inşa edilmemelidir.

Karşılaştırma ile kitle turizminin etkilerinin bir kısmının turizm türüne bağlı etki olmanın yanında, iyi planlanamayan, kontrol edilemeyen ve çevre koruma bilinci eksikliğinden kaynaklanan bir turizm eyleminin etkileri olduğu saptanmıştır.

Kitle turizminin en büyük planlama hatalarından biri güçlü arazi parçaları olan kıyı mekanları üzerinde güçlü mimari oluşumlar yaratarak ekolojik bozulmalara sebep olmasıdır, ki bu hata alternatif turizm türlerini gündeme getirmiştir.

Kitle turizminin ekonomikliği sebebiyle tamamen göz ardı edilemeyeceği, dünya üzerinde kendi yaşam standartlarını seyahat ettiği ülkede arayan turistlerin sayısının azımsanmayacak ölçüde olduğu ve gelecekte de istem yaratacak kitle turistinin mevcut tesislere yönlendirilerek, kitle turizmine hizmet edecek yeni yapılaşmalara son verilmesi gerektiği unutulmamalıdır.

Ekolojik turizmin kavramsal çerçevesi ve planlama ile ilgili hedefleri küresel ölçekte yaşanabilir çevreler, sürdürülebilir kaynak kullanımları ve olumlu turizm eylemlerini içermektedir. Özellikle fiziki ortamın üçüncü boyut kazandığı mimari tasarım noktasında kültürel kimliğin ve yerel zenginliklerin öne çıkartılması, mevcut atıl yapıların yeniden işlevlendirilmesiyle dünya üzerindeki yapılaşmış alanın doğal araziye oranını azaltmaya yönelik hedefleri takdire değerdir.

Turistin ve pazarın taleplerini karşılamak turizm planlamasının ve yatırımlarının temel unsurudur, Sorun gereksinim duyulan nitelikteki tesislerin inşa edilip edilmeyeceği değil, bu tesislerin nerede, hangi kabul edilebilir çevresel etkiler içinde ve nasıl bir mimariyle inşa edileceğidir. Çözüm çevresel verilerin planlamaya doğru ve yerinde aktarılmasıyla ilişkilidir. Yani stilden öte tanımlı arazi için geliştirilmiş arazi kullanım kararları içinde doğru oran, orantı, ölçek, malzeme, yoğunluk, büyüklük ve tasarım arasındaki dengenin kurulması gerekmektedir [8]. Doğal, yapılı ve kültürel çevre verileri açısından turistik tesisin inşa edileceği arazi güçlü ise binalar ona saygı gösterecek şekilde sessiz ve sakin; arazi parçasının verileri nitelikleri açısından sessiz ise binalar güçlü ve görkemli olabilir. Bu anlayış içinde çöle inşa edilmiş bir LasVegas, Disneyland kabul edilebilir özellikler gösterebilir, ancak Ölüdeniz’e, Patara kumullarına, İztuzu’na, Kekova’ya ve sayısını çoğalta bileceğimiz ülkemizin veya diğer ülkelerin nadide pek çok doğa parçasına,

78

Halen tartışılan bir kavram olarak ekolojik turizmin gerçekleştirilebilmesi için birey ölçeğinden global ölçeğe kadar her ülkenin gerekli alt-üst yapı, envanter çalışmalarını hazırlaması gerekmektedir. Çevre konusundaki bilincin geliştirilmesi, turistin ve turizm eyleminde yer alacak tüm aktörlerin eğitimi ekolojik turizm için vazgeçilemez bir ön koşuldur. Çünkü turistlerin bilgilendirilme yoluyla bilinçlerinin arttırılması, ekolojik turizmin uygulanabilirliğini arttırıcı bir faktör olacaktır. Ayrıca bu çalışmalar gelecek nesillere yaşanabilir çevreler, kullanılabilir kaynaklar bırakılması açısından da önem taşımaktadır. Hiçbir turist güzel bir çevrenin otel-tatil köyü veya diğer turistik tesislerle yapılaşarak bozulmasını, hiçbir seyahat organizatörü kendi seyahat sunularıyla doğal ve kültürel çevre özelliklerinin olumsuz etkilenmesini, hiçbir ülke de turizm eylemleri ile doğal yaşamın temellerinin ve gelecek nesillerin gelişme olanaklarının engellenmesini istemez [18].


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

AYDINLATMA TASARIMI LABORATUVARI İpek FİTOZ* , Önder Küçükerman, Aydın ESEN Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, İç Mimarlık Bölümü, Fındıklı, İstanbul. ipek@msu.edu.tr

ÖZ Bu çalışmada, aydınlatma tasarımının mimari mekan tasarımında belirleyici bir etken olarak kullanım modeli biçimine dönüştürülme olanağını araştırmak amacıyla “mekan tasarımında belirleyici bir etken olarak yapay ışık için aydınlatma tasarımı modeli” konusu ele alınmaktadır. Mimari ve iç mimari tasarım açısıyla aydınlatma ilkelerini görsel duruma dönüştürmek amacıyla deneysel amaçlı bazı analitik mekan modelleri yaratılmıştır. Aydınlatma teknikleri ve ilkeleri tasarımla ilişkili olarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmelere bağlı olarak aydınlatma tasarımı ile mekan tasarımı arasında ilişkiler ve etkinliklerin metodolojik olarak tanımlanması sistemleştirilmeye çalışılmıştır. Anahtar Sözcükler: Aydınlatma, mekan, ışık, renk, gölge. ABSTRACT Lighting Design Laboratory In this study, to investigate the transformation possibility of a usable model, the subject of “lighting design model for artificial light as a space design specifier” has been studied as an influensive factor of architectural design. In order to convert architectural and interior design lighting principles into visions, a few analytical space models have been created empirically. The light techniques and the principles, have been evaluated in relation to design. In connection to these evaluations, “lighting design” and “space design” relationship and efficiency were metodologically systemized. Keywords: Lighting, space, light, color, shadow

*

Bu makale Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde tamamlanmış olan “Mekan Tasarımında Belirleyici Etken Olarak Yapay Işık İçin Aydınlatma Tasarımı Modeli” adlı doktora tezinden hazırlanmıştır. 1. Danışman: Prof. Önder Küçükerman, 2. Danışman: Prof. Aydın Esen.

80


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

Aydınlatma teknikleri tasarımları görsel dokusuna ulaştırır. “Aydınlatma tekniğinde amaç ise kullanılacak yerin özelliklerine göre nitelik ve nicelik açısından en uygun ışık dağılımını sağlamaktır”[4]. Bu bağlamda kullanım amacına ve yaratılmak istenen etkiye göre aydınlık düzeyi, ışığın rengi, yönü, oluşacak gölgelerin niteliği önceden belirlenmeli, aydınlatma teknikleri renk-ışıkgölge ilişkisine bağlı olarak ayrıntılarıyla somutlaştırılmalıdır. Bu çalışmada da sanal ortamda aydınlatma tasarım laboratuvarı oluşturularak aydınlığın nicelik ve nitelik özellikleri değerlendirilmektedir.

1.GİRİŞ Aydınlatmanın ifadesi olarak ışık, gerçekleri ve yeryüzündeki renkleri sunarak tasarımı nesnelleştirir. Mimar, tasarımlarında ışığın sonsuzluğundan yararlanarak renkli ışıklarla oyunlar oynar, çizgiler çizer, figürler yapar ayrıca siyah beyaz renkleri kullanarak da natürel görüntüler sunar. Mimaride ışık bir ayrıcalıktır. Tasarım, ışığın renksel kimliğinin mekana yansımasıyla ifade kazanır. Rengi ve oluşturduğu gölgeler ile sanatsal boyut kazanarak çevresine kimlik katarken tasarımcının duygu ve düşüncelerini de yansıtır. “Işık, mekana, sürekli devinimiyle, hep değişen dinamik bir boyut katar. Üçüncü boyutun içine dördüncü boyutu katarak, sürekli yansıyan, bükülen, kırılan bir ışık denizinde, izleyenin algısına göre değişen bir mekan kurar”[1]. Tasarımın gerçek kimliğine kavuşabilmesi, istenen fizyolojik ve psikolojik etkilerin ortamda yaratılabilmesi için renk-ışık-gölge ilişkisine dikkat edilerek aydınlatma tasarımı yapılmalıdır.

2. MEKAN TASARIMI İLE YAPAY IŞIK ETKİLEŞİMİ “Yapay ışık ateşle birlikte keşfedilmiş, zamanla ateşi kontrol altında tutan ve gerektiğinde taşınma imkanı sunan aydınlatma elemanı tasarımları ortaya çıkmaya başlamıştır. İnsanlar ilk olarak meşalelerle yapay ışığı mekanlar arası taşıyabilmişler daha sonra kullanım kolaylığı sunan, hammaddesi coğrafi koşullara ve mevsimlere göre değişen kandiller tasarlamışlardır. Bu tasarımlar sayesinde doğal ışığın yetersiz kaldığı durumlarda oluşan ve korku uyandıran karanlık ortam aydınlatılmış, kullanıcıların beklentilerini cevaplandıracak şekilde ışığın gücü ihtiyaca göre artırılmıştır” [5].

Aydınlatma, Uluslararası Aydınlatma Komisyonu (CIE:Commission Internationale de L’Elairage) tarafından “nesnelere, bunların çevrelerine ya da bir bölgeye, bir kent bölgesine, gereği gibi görünebilmeleri için ışık uygulamak”[2] olarak tanımlanmaktadır. “Bu tanımda, aydınlatma ile elde edilen görüntünün belli bir amaca, bir isteğe uygun olması, konuya teknik açıdan bakmanın yanında sanatsal ve mimari yönden bakmanın da gereği ortaya konulmaktadır. Aydınlatma, belirleyici, sınırlayıcı, etkileyici yönleriyle güçlü bir anlatım aracı olarak mimari yaratıcılığın ya da kentsel değerlerin öne çıkarılmasında veya algılanmasında vazgeçilmez bir etmendir. Burada önemli olan, ister yapı içi ile ilgili mimari mekanlar olsun, isterse yapı dışında kent aydınlatma konuları olsun, aydınlatma tekniğinin belli estetik kurallar, bir mimari anlayış ve kentsel tasarım bütünü içinde uygulanmasıdır”[3].

“Teknolojinin imkanlarıyla gündüze inat gecenin hükmünün ortadan kalkması ve enerji sağlama imkanlarının gelişimi insanları yapay ışık konusunda da güçlendirdi. Yapay ışık kandilden muma, gazyağından havagazına, elektrikten lazere tükenmez bir enerji kaynağı olarak hayat standartlarının artırılması ve teknolojik gelişmenin ifadesi olarak hayatımıza katıldı. Mevsimleri değiştirip geceleri yok sayarak zamanın sınırlarını ve gündönümü içindeki içindeki doğal bölünmeyi ortadan kaldırarak insanları programlama konusunda daha özgür kıldı. Yapay ışıkla zamana bağlı

81


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

5-Uygun sağlık koşulları yaratılmalı, duruma uygun ruh hali sağlanmalı, 6-Kullanıcının ihtiyaçları beklentileri ve yaşı göz önünde tutulmalıdır.

teknolojinin tüm olanaklarını kullanıp yaşadığımız mekanı değiştiriyor, kendimiz için özel mekanlar oluşturabiliyoruz. Oluşturduğumuz mekanlarda da istediğimiz etkiyi yaratmak için “yapay ışığı” sihirli bir değnek gibi kullanabiliyoruz. Aslında tarihin her döneminde “aydınlatma” ile “mekan ve ürün tasarımı” arasında çok önemli ilişkiler kurulmuştur. Bu nedenle de tasarım tarihinin her döneminde mekan tasarlayanlar, aydınlatma için de özel çözümler yaratmışlardır. Hatta aydınlatma teknikleri tarihindeki ürünlere bakılırsa, bunların büyük ölçüde özel mekanlarla ilişkili olarak tasarlandığı ve üretildiği görülür.

“Mekan tasarımı” ile “aydınlatma tasarımı” arasında önemli bir etkileşim dönemine girdiğimizden hem fizyolojik hem de psikolojik ihtiyaçlara cevap verecek en uygun çözümlerin bulunmasına yardımcı olmak amacıyla aydınlatma tekniklerini görsel duruma dönüştürmek için “Aydınlatma Tasarımı Laboratuvarı” sanal ortamda oluşturulmuştur. Böylece mekan tasarımında belirleyici bir etken olan “aydınlatma tasarımı” bir model biçimi haline getirilmiştir.

Bu gelişmeler sürecinde günümüz mekanlarının tasarımında daha da önem kazanmıştır. Üstelik gelecekteki mekanların tasarlanmasında da teknik ve sanatsal etkenler daha gelişeceği düşünülmektedir. Bu bakış açısı altında, geleceğin mekanlarını tasarlayanlar için özellikle şu faktörlerin öncelik kazanmaya başladığı görülmektedir; 1- Çevre ve ekoloji, 2- Enerjinin etkin kullanımı, 3- Mekan konforunun kişileştirilmesi, 4-Sanayi ürünleriyle mekanların yakınlaşması, 5-Mekanın senaryosunun tasarlanması ve kullanıcısının bunu tam verimle kullanabilmesidir”[5]. Bu bağlamda aydınlatma tasarımının sorumlulukları da artmaktadır.

Aydınlatma tasarımının temel malzemesi olan “ışık” sanal ortamda nicelik ve nitelik açısından çok yönlü olarak ele alınmıştır. Aydınlığı oluşturan ışığın miktarı, geliş yönü, dağılım açısı, rengi ve kullanılan malzemelerin özellikleri değiştirilerek “mekan tasarımı” ile “yapay ışık” arasında ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Bu modelleme çalışmasında ele alınan değişkenler ise Tablo1’de yer almaktadır. Tablo 1- Modelleme Çalışmasında Ele Alınan Değişkenler.

Mekanda ışık kalitesinden söz edebilmek için görsel performans, sosyal iletişim, etkileşim, mutluluk, memnuniyet ruh halleri yanısıra sağlık, güvenlik, estetik değerler ve enerji tasarrufu önemlidir. Bu nedenle aydınlatma tasarımı yapılırken; 1-Mekanın hangi amaçla kullanılacağı bilinmeli, 2-Yaratılmak istenen atmosfer belirlenmeli, 3-İyi görüş olanakları sağlanmalı, 4-Sosyal iletişim ve etkileşime olanak tanınmalı,

Belirtilen değişkenlere bağlı olarak hem teknik hem de sanatsal açıdan ele alınan ışığın “mekan tasarımında” oluşturduğu görsel etkiler “sanal aydınlatma tasarımı laboratuvar modeli”nde değerlendirilmiştir.

82


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

“Aydınlık, yüzeyin bir noktasını çevreleyen sonsuz küçük parçacığının aldığı akının (lümen) bu yüzey parçacığının alanına (m2) bölümüdür. Aydınlık nicel anlamda kullanıldığında aydınlık düzeyi (lux) ile ifade edilir”[6]. Aydınlık düzeyi değeri görsel algılamada önemli rol oynadığından dolayı hem yapılan işin niteliğine ve süresine hem de kullanıcının isteklerine ve yaşına bağlı olarak her fonksiyon için farklı değerleri gerektirir. Resim2’de görüldüğü gibi “aydınlık düzeyi”ni artırıp azaltılması aynı mekanın farklı algılanmasına neden olur. Aydınlık düzeyi arttıkça mekanın hacmi daha geniş algılanmaktadır. Ancak Resim2’de görüldüğü gibi kamaşmaları önlemek için bu düzeyin belirli bir sınırda kalması gerekmektedir.

Ürün ve mekan aydınlatmasında kullanılan laboratuvarın plan ve kesit ölçüleri Resim1’de verilmiştir.

2.2.Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Dağılım Açısı” nın Etkisi(Resim3); Resim 1- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında Kullanılan “Genel Model”.

2.1.Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Aydınlık Düzeyi”nin Etkisi (Resim2);

Resim 3- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Dağılım Açısı”nın Etkisi.

Işığın dağılım açısı; yatay tavan yüzeyi ile ışık kaynağından armatür kenarına gittiği varsayılan çizgi arasındaki açıdır ve kullanılan armatür tipine göre değiştirilebilir.

Resim 2- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Aydınlık Düzeyi” nin Etkisi.

83


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

ışığın değişen oranlarda birlikte olması durumunda doğrultusal yapı, baskın doğrultulu ışık biçiminde tanımlanır. Lambalar, aydınlatma aygıtları (armatürler) ve çevrede yer alan tüm yüzeyler kendi özelliklerine bağlı olarak çeşitli doğrultulara ışık yayımlar. Aygıt özelliklerini değiştirerek lamba ışığını biçimlendirmek, aygıttan yayımlanan ışığın doğrultusunu değiştirmek olanaklıdır”[8].

Resim3/1’de ışığın dağılım açısı; 30º’dir ve duvarların yani düşey düzlemlerin büyük çoğunluğu aydınlatıldığından tavanın yüksekliği rahatlıkla algılanmaktadır. Yüksek tavanlı yapılarda mekanın tamamen aydınlanması istenmiyorsa dar açılı ışık veren armatürler tercih edilmemelidir. Resim3/2 ile Resim3/3’de ışığın dağılım açısı; 30º ve 40º’dir. Düşey düzlemlerin bir kısmı karanlıkta kalmakta, yatay düzlemde ise oluşan gölgelerin şekli değişmektedir. Resim3/4’de ışığın dağılım açısı; 50º’dir ve düşey düzlemlerin bir kısmına ışık, gelmektedir. Genelde yatay düzlemler aydınlatılmakta ve döşemede elips şeklinde ışık efektleri oluşmaktadır. Açı büyüdükçe düşey düzlemlerin hatları algılanmaz. Yatay düzlemde ise oluşturulan efektlerin bulunduğu bölümler dikkat çeker. Yüksek tavanlı yapılarda ışığın dağılım açısının büyük tutulması kullanıcı tarafından mekanın daha alçak algılanmasını sağlar. Duvarlarda belli yükseklikte gizlenmek istenen yerler varsa bu bölgeler karanlık bırakılabilir. Ayrıca bu açıyı artırırsak noktasal ışık kaynağının yatay düzlemde oluşturacağı elips şeklindeki efektler daha belirginleşir. Işığın dağılım açısı arttıkça mekan daha alçak algılanır. Işık kaynağının yatay düzlemde oluşturacağı gölgeler, ön plana çıkarak dikkat çekici görünüm kazanır.

Resim 4- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Geliş Yönü” nün Etkisi.

Bu bağlamda ışığın geliş yönüne göre aydınlatma şekilleri; dolaysız, yarı dolaysız, yarı dolaylı, yarı dolaysız ve karma (homojen) olarak sınıflandırılmaktadır. “Işık yeğinliği dağılımı, yayımlanan ışık akısının sınırsız varsayılan yararlı düzleme düşecek biçimde olan ışıklıkların oranı dolaysız aydınlatmada %90-100, yarı dolaysız aydınlatmada %60-90, yarı dolaylı aydınlatmada %10-40 oranı, dolaysız aydınlatmada %0-10’dır[6]”. Homojen (Karma) aydınlatmada ise bu oran % 4060’dır.

2.3.Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Geliş Yönü” nün Etkisi (Resim 4); “Aydınlığı oluşturan ışığın doğrultusal yapısı ise doğrultulu, baskın doğrultulu, yayınık olmak üzere üç temel biçimde tanımlanır. Işığın doğrultusu aydınlatılan nesne ve yüzeylerin dokusal (mat-parlak), biçimsel (düzlem-bükey) ve boyutsal (iki boyut-üç boyut) özelliklerinin algılanmasında, vurgulanmasında ya da gizlenmesinde büyük önem taşır”[7]. “Işığın yüzeye bir doğrultudan ya da birbiri ile ufak açılar yapan bir doğrultu demetinden gelmesi durumu doğrultulu ışık, birçok ya da sonsuz doğrultudan gelmesi durumu ise yayınık ışık olarak adlandırılır. Doğrultulu ve yayınık

Aydınlatan ışığın oluşturduğu gölgeler sert ve yumuşak, saydam ve kara olarak iki grupta sınıflandırılır. “Sertlik ve yumuşaklık, gölge alan sınırlarının net bir biçimde algılanması ya da algılanmaması ile ilgili niteliksel tanımlamalardır. Sert gölge, engel 84


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

koşullarının sağlanması gereken ofis, okul gibi çalışma ortamlarında kullanılmamalıdır. Bu tip aydınlatma tasarımı gizemli ve dramatik etkilerin yaratılması istenen mekanlar için uygundur. Ayrıca tavan ve duvarların malzemesi de etkilidir. Ancak aydınlatma verimi düştüğünden mekan daha karanlık bir görünüm kazanır. Resim4/b’de ise, ışık kaynağı duvarlara yerleştirilerek ışık yukarı doğru yönlendirilmiştir. Böylece tavan ve duvarların malzemesinin önem kazanması sağlanır. Ancak duvarlarda ışık lekeleri meydana gelmektedir.

biçimin net olarak algılandığı sınırları kesin gölgedir. Bu tür alanda gölgeli alandan gölgesiz alana, gölgenin giderek yok olması (yarı gölge) ile geçilir. Bir ışık kaynağının oluşturduğu gölge alanın, gölgeyi oluşturan ışık kaynağının dışında, başka bir ışık kaynağından ya da çevredeki yüzeylerden yansıyarak gelen ışıklarla aydınlanması ise, gölgenin saydam ya da kara özellikte olmasına yol açar[8]”. “Üç boyutlu dokusu olan yüzeylerde ve nesnelerde, genelde ışığın doğrultusal yapısına bağlı olarak, değişik özellikteki gölgeler yaratılarak gerçek ya da gerçek dışı, estetik ya da estetik olmayan sayısız etkiler elde edilebilir”[7].

2.4.Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işık Rengi”nin Etkisi (Resim 5);

Resim4/1a’da noktasal ışık kaynağı (kaynak ile ışınımlandığı yüzey arasındaki uzaklığa oranla boyutu, ölçme ve hesaplarda önemsenmeyecek derecede küçük olan ışınım kaynağıdır[6]) tavanın merkezine yerleştirilmiş ve ışık aşağıya doğruyönlendirilmiştir. Böylece dolaysız aydınlatmayla ışık, mekanda kullanılan ürünlerin üzerine odaklandığından bu bölüm dikkat çeker. Aydınlatma noktasal ışık kaynağı ile yapıldığından sert gölgeler oluşur. Kaynağının önünde engel oluşturan masanın gölgesi yerde net olarak algılanır. Resim4/2a’da noktasal iki ışık kaynağı tavanın köşelerine yerleştirilmiştir. Bu durumda ışık merkezde olmadığından yarı gölgeler oluşmaktadır. Işık kullanılan objelerin arkasından geldiğinden Resim4/1a’ya göre ortam daha karanlık görülmektedir. Resim4/3a’da ışık kaynağının sayısı artırılarak düzgün yayılmış genel aydınlatma düzeni oluşturulmuştur. Böylece gölge sınırlarının belirgin olmadığı görülmektedir. Bu tip aydınlatma tasarımı görsel performansın söz konusu olduğu çalışma ortamlarında kullanılmalıdır. Resim4/1c’de mekan tavanın merkezine yerleştirilen ve tavana yönlendirilen ışıkla aydınlatılmaktadır. Bu durumda tavan ikincil ışık kaynağı haline dönüşerek dikkat çekici görünüm kazanır. Çevre iyi algılanmadığından iyi görme

Resim 5- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işık Rengi” nin Etkisi.

Renk ışığın dışa vurumudur ve bünyesinde bulundurduğu enerji ile hem fizyolojik hem de psikolojik durumumuzu etkiler. Gözümüz 380 ile 780nm arasında dalga boylarına sahip ışıkları renk olarak algılar, 780-565 nm arasında olan kırmızı, turuncu ve sarı 85


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

Sıcak renkli ışıklar kullanıldığı zaman mekan daha aydınlık, soğuk renkli ışıklar kullanıldığı zaman ise daha az aydınlıkmış gibi görünüm kazanmaktadır. Çok koyu olmamak şartıyla gün ışığının sıcak tonlarına alışkın olduğumuzdan sıcak renkli ışıklarla pozitif duygu yoğunlaşması oluşurken, soğuk renkli ışıklarla bilinç altındaki dürtülerin ve negatif duygu yoğunlaşmalarının oluştuğu, uyarıcı ortamların meydana geldiği izlenmektedir. Işığın rengi değiştikçe mekanda yer alan yüzeylerin renginde de değişiklikler meydana oluşur. Renkli olan yüzeyler kendi rengine yakın değerde ışıklarla aydınlatıldığında, ortamda aynı renkler hakim olacağından kontrastlar oluşmaz. Ancak dikkat çekmek istenen bölümlerde kontrastlar oluşturacak şekilde farklılıklar yaratılmalıdır.

sıcak renkli, 565-380 nm arasında olan mavi, yeşil ve mor ise soğuk renkli ışık olarak adlandırılır”. Işığın renksel özellikleri aydınlatılan nesne ve yüzeylerin öz rengindeki esasın algılanmasını etkiler. Yüzey rengi üzerine düşey ışığın spektral özelliklerine bağlı olarak gerek biçimsel gerek renksel fonksiyonlarını her şekilde değiştirir. Bu değişim tasarımların özünde biçimsel ve ruhsal algılamayı sağlar. Renklerin binbir cephesi binbir çehresi vardır. Işığın da renkler gibi cephe ve çehre ayrımını yaparsak hiç süphesiz ki renkleri geride bırakır. Renklere anlamı, yoğunluğu, canlılığı ve tüm özelliklerini veren ışıktır. “Işığın renksel özelliklerinin tanımlanmasında da renk sıcaklığı ve renksel geriverim sınıfı/indeksi (Ra) gibi sayısal belirlemelerin yanı sıra sıcak-ılıksoğuk gibi adlandırmalar da kullanılır”[7].

Resim5/7a ve 7b’de görüldüğü gibi değişik ışık renklerinin aynı anda kullanılması, farklı atmosferlerin oluşmasını sağlayarak mekana canlılık ve hareketlilik kazandırmaktadır. Gölgelerde bile çeşitlilik söz konusu olmakta mekan hareketli bir atmosfere bürünmektedir. Işık, renk ve gölge ilişkisi iyi kurulduğu takdirde farklı atmosferler yaratılabilir.

Yüzeyler “soğuk renkli” ışıkta daha gri görünürken “sıcak renkli” ışıkta griden uzaklaşmaktadırlar. Resim5’in “a’’ kolonunda ışığın solgunluk ve parlaklığına bağlı olarak mekanı oluşturan yüzeyler arasındaki keskin kesişim doğruları diğer bir deyişle sınırlar ortadan kalkmakta, Resim5’in “b” kolonunda ise mekanın tüm sınırları belirginleşmekte ve nesneler rahatlıkla tanımlanmaktadır. Resim5/1a’da görüldüğü gibi kırmızı renkli ışıklarla yapılan aydınlatmayla sınırları fark edilmeyen ortamlar oluşmaktadır. Resim5/1b’de ise renk doygunluğu azaltıldığından diğerlerine kıyasla daha az sınırları okunan ortamlar meydana gelmektedir. Soğuk renklerde de yoğunluk mekanın sınırları ortadan artınca kalkmaktadır. O halde renk doygunluğu azaldıkça mekan rahatlıkla algılanmaktadır. Ayrıca ışık renginin değerinin değişmesiyle hem gölgeler saydam nitelik kazanmakta hem de mekanın daha geniş ve ferah bir görünüme ulaşması sağlanmaktadır. Işık renginin değişmesiyle mekandaki aydınlık düzeyi de farklılaşmaktadır.

2.5.Ürün ve Mekan Aydınlatmasında Kullanılan “Malzeme”nin Etkisi (Resim6); “Yüzeylerin açık ya da koyu olması, üzerine gelen ışığı az ya da çok yansıtmasına bağlı olarak görünürlüğü etkiler. Görünürlüğü sağlayan, ışıklılık denilen büyüklük yüzeyin yansıtma çarpanı ya da geçirme çarpanı ve üzerine gelen ya da geçen ışığın oluşturduğu aydınlığın bir fonksiyonudur. Aynı aydınlık altında farklı yansıtma çarpanına sahip yüzeylerin ışıklılıkları değişik olur. Ayrıca yüzeylerin parlak-donuk gibi doku özellikleri aydınlatan ışığın yansıma biçimini etkiler ve ışık bu yüzeylerden düzgün ya da yayınık yansıma yaparak mekanların farklı algılanmasına yol açar” [3].

86


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

Resim 6- Ürün ve Mekan “Kullanılan Malzeme”nin Etkisi.

İ. Fitöz

olduğundan hem yüzeylerden yansıyan ışıklar artar hem de gölgeler saydamlaşır. Mekanın sınırları belirgin değildir. Resim6/3’da tavanda yüzey parlaklığı artırıldığında, yansıyan ışık miktarı da artar dolayısıyla tavan ikincil bir ışık kaynağı haline dönüşmektedir. Eğer tavan yüzeyinde iç mimari bir tasarıma dikkat çekilmesi isteniyorsa böyle bir aydınlatma uygun çözümdür. Resim6/4’de duvarların yüzey parlaklığı artırıldığında ise artan yansıyan ışık miktarı sayesinde mekanın derinlik kazanması, daha geniş ve ferah olarak algılanması sağlanmaktadır. Ayrıca yüzey parlaklığı yüzey sınırlarının belirginliğini ortadan kaldırır ve mekana sonsuzluk izlenimi kazandırır. Resim6/5’de döşeme yüzeyi parlaklığının arttırılmasıyla ikincil bir ışık kaynağı haline dönüşmekte ve daha aydınlık görünüm kazanır. Yüzeyde kullanılan malzemenin yansıtma çarpanı yükseltildikçe oluşan gölgelerin yumuşaması da sağlanmaktadır. Parlak yüzeylerin üzerinde oluşturulan yükseltilmiş mat yüzeyler ön plana çıkarak daha etkili olacaktır. Resim6/6’da ise masa yüzeyi parlak diğer yüzeyler mat olduğu için Resim6/1’le benzerlikler gözlenmektedir. Resim6/7’de arka plana göre masa daha mat olduğu için ön plana çıkmaktadır. Düşey ve yatay düzlemler arasındaki sınırlar kaybolmaktadır. Yüzeyler matlaştıkça yansıyan ışık azalmakta ve oluşturduğu aydınlık düzeyi düşmektedir. Yüzeyler b’ de görüldüğü gibi sıcak renkli ışıkla aydınlatıldıklarında daha aydınlıkmış gibi algılanır ve mekan derinlik kazanır. Soğuk renkli ışıkta ise tersi oluşur. Ayrıca yüzeylerin renksel doymuşlukları da değişir, soğuk renkli ışıkta daha gri görünürken sıcak renkli ışıkta griden uzaklaşır. Yüzeylerin yansıtma çarpanı artırıldıkça gölgelerde de yumuşamaların oluştuğu gözlenmektedir.

Aydınlatmasında

Bu bölümde mekanda hem ışığın rengi hem de kullanılan malzemelerin özellikleri değiştirilerek etkileri sanal ortamda araştırılmaktadır. Yüzeylerin günışığı, sıcak, soğuk ışıkta kazandıkları görünümler matlık ve parlaklık durumlarına göre ortaya çıkarılmaktadır (Tablo2). Tablo 2- Kullanılan Malzemenin Çarpanına” Bağlı Özellikleri.

“Yansıtma

Resim6/1’de bütün yüzeyler mat olduğundan yüzey hatları belirgindir ve aynı zamanda sert gölgeler oluşmaktadır. Resim6/2’de bütün yüzeyler parlak

3. Sonuç Yukarıda ayrıntılı olarak ortaya konulan bulgulardan hareketle ışık; tasarımı ortaya

87


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

İ. Fitöz

çıkaran, istenen özellikleri vurgulayan, gerektiğinde sınırlayan en güçlü ögedir. Mekanda bulunan tasarımlar ışık aracığıyla var olur ve ışığın nitelik ve nicelik özelliklerine bağlı olarak algılanıp kimlik kazanır. Mekanın daha konforlu ve daha estetik özellikler kazanması için fizyolojik ve psikolojik ihtiyaçlara cevap verecek şekilde hem işlevine uygun hem de kullanıcının isteğine göre bilinçli olarak aydınlatılması gerekir. Fiziksel ihtiyaçlar ile estetik değerlerin yanında sosyo-kültürel yapı ve ekonomik durum da aydınlatma tasarımında etkili faktörlerdir. Ancak bu şekilde konforlu bir yaşam ve işlev ortamını sağlamak mümkündür. Hedefimiz; doğru aydınlatma tekniği ile kullanıcının performansını ve memnuniyetini artırarak mekanın fonksiyonuna en uygun ortamları yaratmaktır. Bu modeller yardımıyla “yapay ışığın” nitelik ve nicelik özelliklerine göre aydınlatma tasarımında en etkili görselleştirme yöntemi oluşturulabileceği ortaya çıkmaktadır. “Sanal Aydınlatma Tasarımı” ile tasarım sürecine hem hız kazandırılır hem de bu süreçte doğru kararlar alınması sağlanmış olur .

KAYNAKLAR 1. CORAL, M., 2001, “Işıkla Yazılsın Sonsuza Adım”, Doğan Yayınları, İstanbul, s.244. 2. ÜNVER, R., 2000, “Aydınlatma ve Dini Yapılar”, Tasarım Dergisi, İstanbul, Sayı: 102, s.142. 3. ŞEREFHANOĞLU SÖZEN, M., 2004, “Mimari Mekan Oluşumu ve Aydınlatma”, Arredamento Mimarlık Kültürü Dergisi, Boyut Yayınları, İstanbul, Sayı:2004/9, s.91. 4. Meydan Larousse, 1969, “Aydınlatma”, Cilt 1, Meydan Yayınevi, İstanbul, s.945. 5. FİTOZ, İ., 2004 “Yapay Işığın Mekan Tasarımına Etkisi”, Arredamento Mimarlık Kültürü Dergisi, Sayı:2004/9, Boyut Yayınları, İstanbul, s.94. 6. SİREL, Ş., 1997, “Aydınlatma Sözlüğü”, Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, İstanbul, s.19. 7. ÜNVER, R., 2000, “Aydınlatma ve Dini Yapılar”, Tasarım Dergisi, Sayı:102, İstanbul, s.142 8. ÜNVER, R., 2001, “İç Mekanda Gölgelerin Düzenlemesi”, Tasarım Dergisi, Sayı:110, İstanbul, s.112.

GÖRSEL BELGE ALT YAZILARI Resim 1- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında Kullanılan “Genel Model”. Resim 2- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Aydınlık Düzeyi” nin Etkisi. Resim 3- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Dağılım Açısı” nın Etkisi. Resim 4- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işığın Geliş Yönü” nün Etkisi. Resim 5- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Işık Rengi” nin Etkisi. Resim 6- Ürün ve Mekan Aydınlatmasında “Kullanılan Malzeme” nin Etkisi. Tablo 1- Modelleme Çalışmasında Ele Alınan Değişkenler. Tablo 2- Kullanılan Malzemenin “Yansıtma Çarpanına” Bağlı Özellikleri.

88


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

P. Kısa Ovalı

Bu kaygıyla turistlere ya da turizm eyleminde bulunmayı düşünen kişilere gerçekleştirecekleri turistik eylemin niteliğine ve bekledikleri konfor seviyesine bağlı olarak nasıl bir turistik organizasyona dahil oldukları karşılaştırmalı olarak sunulmuştur. 21. Yüzyıla girdiğimiz ve ciddi çevre sorunları yaşadığımız bu çağda bireysel veya organize kitle turistlerinin çevreyle dengeli ilişkilerde bulunabilmeleri için gerçekleştirdikleri turistik eylemin kapsamını bilmeleri ve çevre koruma bilincine sahip olmaları gerekmektedir. KAYNAKLAR [1] AYTUĞ, A., 1990, Makro ve Mikro Ölçekte Turizm Planlaması, Y.T.Ü. Yayınları, Yayın No:MF-MİM 90.022, İstanbul, s. 3,10 [2] OVALI, P. K., 2006, “Farklı Turist, Farklı Turizm, Farklı Mimari: Çevreci Turist, Ekolojik Turizm, Ekolojik Turizm Mimarisi”, Turizm ve Mimarlık Sempozyumu, TMMOB Antalya Şubesi, Antalya, s. 256-262 [3] DİNÇ, H., 1995, “Kitle Turizmine Dönüşük Politikaların Faturası ve Karşı Tepki: Alternatif Turizm Arayışları”, Sürdürülebilir Turizm: Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, Türkiye’de 19. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu, Alanya, M.S.Ü. Şeh. Böl. Pln. Böl., s. 108-117 [4] FRITZ, G., 1998, “Uluslararası Antlaşmalar Çerçevesinde Sürdürülebilir Bir Turistik Gelişme Politikası”, 21. Yüzyılda Sürdürülebilir Turizm Politikaları 1. Uluslararası Turizm Sempozyumu, Y.T.Ü. Mim. Fak. ve Goethe Instıtut, İstanbul, s. 70 [5] www.humboldt.edu ,”İnstitute for Ecological Tourism-Ecotourism Defined” [6] www.world-tourism.org [7]www.ocio.deusto.es/formacion/ocio21/pdf/p11058. pdf, SCHWARTZ, G.M., SİLVA, R.N., “Ecological Tourism, Leisure and Man-Nature Relationship: Practitioners Viewpoint” [8] OVALI,P. K., 2002, “Kitle Turizmi ve Ekolojik Turizm”, T.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, Doktora Programı, Mimari Eleştiri Dersi Çalışması, Edirne, s. 9,20,24,25,26 [9] HİMMETOĞLU, B., 1992, “What İs Soft Tourism”, Architecture of Soft Tourism Seminar, Y.T.Ü. Mim. Fak. ve K.T.Ü. Mim. Böl., Trabzon, s. 201,202,203 [10] HİGHAM, J.E.S., CARR, A., 2002, “Profiling Tourists to Ecotourism Operations”, Annals of Tourism Research, Volume 29, İssue 4, s.1168-1171 [11] İNCEOĞLU, N., ÖNDER, D., ÇOLAKOĞLU, B., TONG; T., 1992, “Architectural Issues of the Soft Tourism”, Architecture of Soft Tourism Seminar, Y.T.Ü. Mim. Fak. ve K.T.Ü. Mim.Böl., Trabzon, s. 36,37,38,39

79

[12] ORAMS, M.B., 1995, “Using İnterpretation to Manage Nature-Based Tourism”, Journal of sustainable Tourism, Vol. 4, İssue 2, s.81-94 [13] GÜNDÜZ, F., 1999, Turizmin Çevresel Etkilerinin Değerlendirilmesi ve Çevre Duyarlı Turizm Modeli, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, s. 45 [14] ÖZTÜRK, F., 1998, Turizm Mimarlığının Yarattığı Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi İçin Bir Yöntem, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, s. 58,59,60 [15] ALAMPAY, R.B.A., LİBOSADA, C.M., 2003, “Development of a Classification Framework on Ecotourism İnitiatives in the Philippines”, PASCN Discussion Paper No. 2003-04 [16] ERBİL, A. Ö., 1995, “Kıyı Kesimi Turizm Yerleşmelerinde Modernlik Boyutu”, Sürdürülebilir Turizm: Turizm Planlamasına Ekolojik Yaklaşım, Türkiye’de 19. Dünya Şehircilik Günü Kolokyumu, M.S.Ü. Şeh. Böl. Pln. Böl., Alanya, s. 388 [17] ATABAY, S., 1992, “Soft Tourism and Ecological Planning”, Architecture of Soft Tourism Seminar, Y.T.Ü. Mim. Fak. ve K.T.Ü. Mim. Böl., Trabzon, s. 110 [18] DEMİR, T., 1998, “Turizm ve Çevre Etkileşimi”, 21. Yüzyılda Sürdürülebilir Turizm Politikaları 1. Uluslararası Turizm Sempozyumu, Y.T.Ü. Mim. Fak. ve Goethe Instıtut, İstanbul, s. 125 [19] WEAVER, D.B., LAWTON, L.J., 2007, “Twenty Years On: The State of Contemporary Ecotourism Research”, journal of Tourism Management, Volume 28, İssue 2, s. 1-12 [20]www.fundp.ac.be/prelude/manifestations/rhod es/actes/maroudas.pdf, MAROUDOS, L., TSARDAS, P., “Parameters of Sustainable Development and Alternative Tourism in Small and Less Developed İsland of the Aegean”


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

TÜRKİYE'DE KONUT ÜRETİMİNE YÖNELİK KAYNAK OLUŞTURMA MODEL YAKLAŞIMLARI Rüveyda KÖMÜRLÜ

a*

, Hakkı ÖNEL b

a

Barbaros Mah. Fidan Sok. Özlem Sitesi H Blok D:15 Koşuyolu-Üsküdar, İstanbul,Türkiye ruveydakomurlu@gmail.com

b

Y.T.Ü., Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Yapı Üretimi B.D., Beşiktaş, İstanbul,Türkiye onel@yildiz.edu.tr

ÖZ Ülkemizde konut üretimi için kredi ve kaynak tahsisi dışında önemli bir denetim sistemi bulunmadığı, düşük ve orta gelirlilerin konut edinme olanaklarının büyük ölçüde piyasa koşullarına bırakıldığı bilinmektedir. Bu bağlamda, toplumda ekonomik ve sosyal etkileri nedeniyle bir sorun olan konutun arz ve talebini etkileyen faktörlerin başında, konut üretimine kaynak oluşturma yani konut finansmanı gelmektedir. Bir ülkenin konut finansmanı problemini ortadan kaldırmak ise, o ülkenin kendi koşullarına göre oluşturulmuş modeller, kurumsal sistemler ve çözüm önerileriyle mümkündür. Bu makale kapsamında ülkemizde yapılan uygulamaların aksaklıklarını gideren, soruna etkin bir çözüm getireceği düşünülen, fon fazlası olan kesimden fon ihtiyacı olan kesime kaynak aktarımı sağlanarak, düşük ve orta gelirli ailelerin konut gereksinmelerini olanaklı olduğu ölçüde karşılayacak yöntemler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Makalenin amacı, Türkiye’de toplu konut üretimine yönelik kaynak oluşturulmasında yani finansmanında yeni model yaklaşımları getirmek değil, onun yerine dünyada başarısı kabul edilmiş bir veya birden çok modelin Türkiye koşullarına nasıl uyarlayacağına yönelik model yaklaşımlarını geliştirmektir. Anahtar Sözcükler: Konut Üretim Sektörü, Konut Üretimine Kaynak Oluşturma, Konut Finansmanı, Konut Finansman Sistemleri, İpotek, İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler SOURCE OBTAINING MODEL APPROACHES FOR HOUSE PRODUCTION IN TURKIYE ABSTRACT It is known that, since there is not a real audition system for assigning credit and resource for housing in Turkiye, lower class and middle class housing activities are subject to market conditions. In this context, housing finance is the major factor affecting demand and supply being a problem due to economical and social effects. Solving the housing finance problem is possible using the models developed with respect to the subject country’s conditions, institutional systems and solution suggestions. The methods supplying the lack of installations in Turkiye transferring funds from the segment with excess to the segment that lacks, considered as efficient solutions to the problem, answering the housing needs of lower and middle class, were tried to be evaluated in this article. The aim of article is, not to find out a methodical approach for obtaining source for housing i.e. housing finance in Turkiye, but to develop methodical approaches for procedures on conversion and adaptation of one or more models that the success is generally admitted all over the world. Keywords: Housing Sector, Source Obtaining for Housing, Housing Finance, Housing Finance Systems, Mortgage, Mortgage Backed Securities.

*

Bu makale, birinci yazar tarafından Y.T.Ü. Mimarlık Fakültesi'nde tamamlanmış olan “Ülkemizde Toplu Konut Üretimine Yönelik Kaynak Oluşturma Model Yaklaşımları” adlı doktora tezinden hazırlanmıştır.

89


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

1. GİRİŞ

getiren bir sermaye malıdır (5).

Tüm dünyada Konut, sadece barınma gereksinimini karşılamasının yanında, çevre-hayat standardı-görülen kamu hizmeti ve toplum yararı gibi yönlerden tanımlanacak olursa sosyal, ekonomik, kültürel ve siyasal bir olgudur.

Konutun pahalı bir ürün olması sebebiyle, kişilerin gelirlerinin ve konut almak için yaptıkları tasarruflarının başlangıçta yetmediği görülmüştür. Gerçekte de, konut sahibi olmak isteyen kişiler, önceden yaptıkları tasarrufları ile konutun toplam maliyetinin ancak %5 veya %10’unu karşılayabilmekte, geri kalanını ise ödünç almaktadırlar (6).

“Konut”, sözlük anlamıyla; bir ya da daha çok insanın ikamet ettiği yer, ev, mesken, ikametgah şeklinde tarif edilmektedir. “Toplu Konut”a bakıldığında; sosyal ve fiziksel altyapısıyla birlikte gerçekleştirilen çok sayıda konut birimini anlatmakta kullanılan bir terim olarak tarif edilmektedir. “Sosyal Konut”un tanımında ise; yoksul veya dar gelirli ailelerin barınma gereksinmelerini karşılayabilecek biçimde standartlaştırılmış en az boyut ve nitelikte, sağlığa elverişli, ucuz konut, halk konut anlamına gelmektedir (1).

Türkiye’de, kentlerdeki sosyo-ekonomik değişimlerle birlikte hızlı bir nüfus artışı ve kentleşme olgusu yaşanmaktadır ve kentleşme sorunu giderek büyüyen boyutuyla çözüm beklemektedir. 1950’li yıllardan beri kırsal alandan kentsel alanlara çok yoğun bir göç başlamıştır. Bunun sonucunda zaman içinde kentleşme sorunu ve konut açığı ortaya çıkmıştır. Ancak, konut sektörüne yapılan yatırımların üretken yatırımlar olarak kabul edilmemesi nedeniyle gereken önlemlerin alınmaması, kamu kaynaklarının dağınık ve yetersiz oluşu, konut yapımında, konut sahibi olmada, yeterli ve etkin bir sistemin oluşmasını engellemiştir. Böylece günümüzde konut sorunu önemli boyutlara ulaşmıştır.

Konut, içinde yaşayan insanlara ekonomik ve toplumsal yararlar sağlayan ve bu yoldan ekonomik gelişmeye katkıda bulunan dayanıklı tüketim mallarından biridir: Konut yatırımlarına sermaye birikimi gözüyle bakılması, konutun ekonomiye ve toplumsal gelişmeye katkısı nedeniyledir (2). Dolayısıyla konut ekonomik ve sosyal gelişimin bir göstergesidir denilebilir. DIN 283 konutun yapım tekniği açısından tanımlanmasına iyi bir örnektir. Buna göre konut, hane halkının yaşamını sürdürebilmesini olanaklı kılan ve mutfak (ya da pişirme köşesi), içme suyu bağlantısı, atım sistemi ve tuvalet içeren bir mekanlar toplamıdır (3).

Türkiye’de konut sektörünün, ekonomik gelişme bakımından taşıdığı önemin anlaşılması sonucu, kamu otoriteleri soruna çözüm bulmak için bir takım arayışlara başlamış ve çeşitli dönemlerde farklı politikalar izleyerek sorunu çözmek istemişlerdir. Ancak sorunları tespit etmekteki başarılarını çözmekte gösteremeyip yetersiz kalmışlardır.

İşlev açısından ise konut, insanların uygun bir yerleşme ölçeği çerçevesinde barınma gereksinmesini karşılamayı amaçlayan, uzun vadeli ve toprağa bağlı bir kullanım malıdır (4). Konutun kullanıcı açısından anlamını tamamlamak üzere arz gruplarının motivasyonunu ve yatırım sürecini vurgulayan tanımlara göre ise konut, faiz

Türkiye’de yaygın yapı üretimi deneyimine sahip ve gelişmiş yapım teknolojilerini kullanan başarılı birçok inşaat firması vardır. Oysaki devlet, Türkiye’deki bu yaygın yapı üretimi deneyimini ve gelişmiş yapım teknolojilerini kullanma ve yönlendirmedeki başarıyı değerlendirememiş ve halkı konut sahibi etmekte başarısız

90


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

uyarlanacağına yönelik model yaklaşımları geliştirmektir. Bu yöntemlerin kaynak yaratan ve enflasyona karşın, tahsis edilen kaynakları aşındırmaksızın geri ödeyen nitelikte olmasına özen gösterilmiştir.

olmuştur. Hala devlet T.O.K.İ. aracılığıyla kendisi üretim yapmakta ve düşük ve orta gelirli kişiler için sosyal konut üretimi yapmaktadır. Devlet kendisi üretim yapmak yerine inşaat sektörünü ve sektörün finansmanını düzenleyici ve denetleyici bir rol oynasa daha çok başarılı olması beklenmektedir.

Bu nedenle, önerilecek olan konut finansman modeli ekonomideki değişen şartlara uyum sağlamalı, konutu hem talep hem de arz yönünden desteklemeli, konut üretimine katkıda bulunabilmek için oluşturulan dağınık kaynakları bir araya getirerek zaman içinde kendi kendini finanse eder bir hale gelmeli, hem ödünç alan hem de ödünç veren açısından ödeme güçlerine uygun, uzun vadeli finansman desteği sağlamalı ve devletin garantör olarak yer alacağı bir finansman sistemi olmalıdır.

Bunun yanında, sürekli ve yüksek enflasyon ortamında özellikle düşük ve orta gelirli hane halklarının tasarrufları, üretim maliyetleri karşısında hep yetersiz kalmakta, aradaki fark kamu sübvansiyon olanaklarını aşacak düzeyler göstermektedir. Bu bağlamda toplumda ekonomik ve sosyal etkileri nedeniyle bir sorun olan konutun arz ve talebini etkileyen faktörlerin başında konut üretimine yönelik kaynak oluşturma yani konut finansmanı gelmektedir. Bir ülkenin konut finansmanı problemini ortadan kaldırmak ise, o ülkenin kendi koşullarına göre oluşturulmuş modeller, kurumsal sistemler ve çözüm önerileriyle mümkündür.

İyi bir konut finansman sisteminden beklenen, konut arzını artırması ve konut niteliğini geliştirmesidir (8). Bu beklentinin gerçekleştirilmesi ise, dört faktör (devlet, mali kuruluşlar, konut üreticisi ve hane halkı) arasında dengeli bir ilişkinin kurulmasını gerektirir (9). Bu ilişkinin dengeli kurulması, finansman ihtiyacının karşılanmasında ortaya çıkan sorunları da ortadan kaldıracaktır.

Ekonominin lokomotif sektörlerinden biri olan konut sektörü ve kalkınma sürecinde bu denli cazip ve vazgeçilmez bir sektör olan inşaat sektöründe konut üretimini belirleyen faktörlerin başında ise konut sektörünün finansmanı gelmektedir (7).

Ülkemizde 2003 tarihinden itibaren Sermaye Piyasası Kurulu’nun öncülüğünde Türkiye’nin konut finansman sorununu çözmeyi amaçlayan bir komisyon oluşturulmuştur. Bu komisyon: Sermaye Piyasası Kurulu Kurumsal Yatırımcılar Dairesi yetkilileri, Maliye Bakanlığı, Toplu Konut İdaresi ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu yetkililerinden ortaklaşa oluşturulan bir komisyondur. Komisyon, çalışmalarını 13.07.2005 tarihinde tamamlamış olup, görüşülmek üzere hükümete rapor halinde sunmuştur. Komisyon tarafından yapılan çalışmaya ait raporun adı “Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı”dır. Rapor Hükümet tarafından

Bu nedenle çalışmada, dünyadaki konut finansman modelleri genel olarak ele alınarak daha sonra ülkemizde bu konuda yapılan uygulamalar ile sonuçları incelenmiştir. Ülkemizde yapılan uygulamaların eksikliklerini gideren, soruna etkin bir çözüm getireceği düşünülen, düşük ve orta gelirli ailelerin konut gereksinmelerini mümkün olduğu ölçüde karşılayacak yöntem veya yöntemler değerlendirilmeye çalışılmıştır. Böylece amaç, Türkiye’de konut finansmanına yönelik yeni bir model yaklaşımı getirmek değil, onun yerine genelde dünyada başarısı kabul edilmiş bir veya birden çok modelin Türkiye koşullarına nasıl

91


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

ülkelerin gelişmişliği bulunmaktadır.

incelendikten sonra, üzerinde değişiklikler, düzeltmeler ve eklemeler yapılarak, Kanun Tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine 01.12.2005’te sunulmuştur. Bu tasarı 21 Şubat 2007 tarihinde ise T.B.M.M. Genel Kurulu'nda görüşülerek bazı düzeltme ve eklemelerle kanun kabul edilmiştir. Makalede gerektiğinde bu taslağa ve kanuna da değinilecektir. İstenildiği takdirde www.spk.gov.tr adresinden de bahsi geçen dokümanlar incelenebilir.

ile

bağlantısı

Ülkelerin gelişmişliği, sermaye piyasaların yapısı ve düzeyi, uygulanan politik rejim, vb. faktörlerin etkisi ile her ülke bir veya birden çok konut finansman sistemine sahip olur. Konut fonlarının oluşturulması, kullandırılması ve bu işlerde aracılık eden kurumların yapısı, işleyişi her ülkeye göre farklılıklar gösterir. Bir ülkenin konut sorununun çözümü, o ülkenin kendi şartlarına göre hazırlanmış ve piyasaya bağlı bir kurumsal konut finansmanı sistemine sahip olmasına bağlıdır. Konut finansman sistemleri ana hatlarıyla, fonları tasarruf edenlerden ödünç almak isteyenlere transfer edilmesi açısından dört grupta toplanmaktadır:

Konut finansmanı konut edinmek amacıyla fon talep edenlere, tasarruf sahipleri ve profesyonel yatırımcıların kaynaklarını yönlendirmek amacıyla izlenen yoldur. Kısaca konut alımı için fon fazlası olanlarla fona ihtiyacı olanların buluşmasıdır. Konut finansmanı, bir hane halkı için uygun şartlarda kredi temin etmektir. Konut finansmanı, “konutun inşa edilmesi veya satın alınması için, konutlarda oturacaklar veya inşa edecek olanlar dışındaki herhangi bir kaynak tarafından sağlanan para şeklinde tarif edilebilir (10).

1. Doğrudan Finansman Yöntemi/ Sistemi (The Direct Route), 2. Sözleşme - Mukavele Yöntemi/ Sistemi (The Contractual Route), 3. Mevduat Finansmanı Yöntemi/ Sistemi (The Deposit Financing Route), 4. İpotek Bankası Yöntemi/Sistemi (The Mortgage Bank Route) - İpoteğe Dayalı Finansman Yöntemi/Sistemi.

Konut finansmanı, Sermaye Piyasası Kurulu'nun 2005 'de hazırlamış olduğu Kanun Tasarısında ise şöyle tarif edilmektedir. “Konut finansmanı, konut edinmeleri amacıyla tüketicilere kredi kullandırılması, konutların finansal kiralama yoluyla tüketicilere kiralanması, sahip oldukları konutların teminatı altında tüketicilere kredi kullandırılmasıdır. Bu kapsamdaki kredilerin yeniden finansmanı amacıyla kullandırılan krediler de konut finansmanı kapsamındadır” (11).

2. TÜRKİYE'DE KONUT ÜRETİMİ •

Konut Finansmanının amacı, konut satın almak isteyenlere, kendi konutlarını satın almak için ihtiyaç duydukları fonları sağlamaktır (12). Kişi başına düşen gelir ile konut finansman sistemlerinin gelişmişliği arasında büyük bir korelasyon (bağlantı) vardır. Bu da göstermektedir ki, konut finansmanının

92

Ülke genelindeki toplam konut stokunun %62’si ruhsatlı olup, mevcut konutların ancak %33’ü yapı kullanma iznine sahiptir (8). Dolayısıyla kabaca toplam konutların %55’i ruhsatsız/izinsiz denilmektedir. Türkiye genelinde il ve merkezlerdeki toplamında, ev sahipliği oranının %60 (uygunsuz yapılaşma dahil), kiracılık oranının ise %32 olduğu görülmektedir. Nüfus artış hızı, kentleşme ve göç olguları dikkate alındığında Türkiye’de yıllık en az 500 bin adet nitelikli konut açığı vardır. Hızlı


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Kocaeli depremi ve son olarak da 2001’de yaşanan ekonomik kriz sebebiyle hem konut sektörü hem de inşaat sektöründe daralma yaşandığı bilinmektedir. 2003 sonu 2004 başı itibariyle ekonomi düzelmeye başlayınca inşaat sektörü de tekrar bir toparlanma dönemine girmiştir. Bugün itibariyle inşaat sektöründe ve konut sektöründe bir canlılık görülmektedir.

kentleşme dönemlerinde konuta olan talep vardır. Bu varsayıma göre yılda 200 bin dolayında kaçak konut inşa edilmektedir (13). •

Konut stokunun %60’ını 20 yaşın üstündeki konutlar oluşturmaktadır. Konutların %40’ının tadilata ihtiyacı bulunmaktadır.

Yukarıdaki verilerden sonra, Türkiye’de “konut gereksinmesi”nin, konut ihtiyacının ötesinde anlamlar ifade ettiği görülmektedir. Yalnız kullanıcıya yönelik olmamakla beraber “konut gereksinmesi” kavramı konunun ifadesinde yetersiz kalmaktadır. Ülkemizdeki çok boyutlu konut problemine “konut gereksinmesi” kavramı yerine “konut sorunu” kavramı kullanılması daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Kurumsal bir konut finansman sisteminden ilk etapta gelir düzeyi yeterli olan kişiler yararlanabilmeleri için düzenlenmiştir, ancak zaman içinde sistem oturdukça gelir düzeyi orta olanlar ve düşük gelir düzeyindekiler de yararlanabileceklerdir. Aynı zamanda nitelikli konut üretimine de altyapı sağlayacaktır. Böylece hem finansman hem de üretim boyutuyla konut sektörü daha iyiye doğru gidecek, sağlıksız ve düzensiz yapılaşmalar ortadan kalkacaktır. Bunun oluşması için Kamu’ya daha farklı ve çeşitli görevler düşmektedir. Yeni bir yöntem keşfetmeye gerek yoktur, daha önceden uygulanmış ve hatta gelişmekte olan ülkelerde halen uygulanmakta olan yöntemler incelenip, ülkemiz şartlarına nasıl uyarlanacağının belirlenmesi yeterli olacaktır.

Bütün bu sonuçlar göstermektedir ki, konut sorunu özellikle dar gelirliler açısından ivedi çözümler bekleyen karmaşık boyutlara ulaşmıştır (14). 1984 yılında 2985 sayılı Toplu Konut Yasası ile Toplu Konut İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Toplu Konut İdaresi öncülüğünde konut üretiminde ciddi gelişmeler kaydedilmiştir. Toplu Konut Fonunun kurulmasıyla birlikte 2985 sayılı Toplu Kanunu’nun daha etkin bir şekilde konut finansmanında uygulamaya girmiştir.

Görüldüğü gibi Türkiye'de hem nitelikli konut üretimi hem de nitelikli konut oluşturacak konut üretimine alt yapı finansmanı sağlanmasının önemi daha iyi anlaşılmalıdır. Oysaki aşağıda da açıklanacağı üzere dünyada uygulanan çok başarılı konut finansman sistemleri bulunmaktadır.

17.3.1984 gün ve 2985 sayılı Toplu Konut Kanunu’nun amacı; konut gereksinmesinin karşılanması, konut inşaatı yapanların tabi olacağı usul ve esasların düzenlenmesi, ülke koşullarına ve malzemelerine uygun endüstriyel inşaat teknikleriyle araç ve gereçlerin geliştirilmesidir (15).

Kısacası, Mustafa Öztürk’e (16) göre özetlemek gerekirse, kentlerde yaşayan altgelirli büyük kitlelerin konutlandırılmasını gerçekleştirmede, sürekliliği olabilen çabalara ve finansal yönden daha güçlü kurumlara büyük gereksinim bulunmaktadır.

Toplu Konut Fonu sayesinde 90’ların sonunda konut sektöründe çok önemli ölçüde kaynak transfer edilmiş ve konut üretimindeki sorun 2001 krizine kadar büyük ölçüde iyileşme sürecine girmiş bulunmaktaydı. Ancak, 17 Ağustos 1999

93


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

dışında İngilizce konuşulan diğer ülkelerden Avustralya, Yeni Zelanda, Güney Afrika ve İrlanda gibi ülkeler de mevduat sistemini kullanmaktalar. Mevduat finansmanı sistemini A.B.D.’de “Tasarruf ve Kredi Birlikleri” ile İngiltere ve İngiltere ile yakın ilişki içinde olan ülkelerde “Yapı Kuruluşları” yürütmektedir.

3. DÜNYADA ve TÜRKİYE'DE KONUT FİNANSMANI 3.1. Dünyada Konut Finansmanı Dünyada başarılı modeller uygulanmaktadır ve konut finansmanı sağlanmasında 2 büyük model söz konusudur. Özellikle Almanya’da ve Danimarka’da uygulanan ipotek bankası yöntemi olan Pfandbrief modeli, başarıyla 100 yıldır uygulanmaktadır. Bu model daha sonra başka ülkeler de denenmiş ve uygulanmıştır. Yine 1930’lardan beri Amerika’da uygulanan ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle finansman modellerinden Fannie Mae modeli de özellikle 1970’lerden itibaren başarıyla uygulanmıştır.

Netice itibariyle, İpotek Bankacılığı Yöntemi (ipotekli konut finansmanı sistemi), herkesin bildiği gibi yeni bir sistem değil, dünyanın her tarafında neredeyse 100 yıllık bir geçmişi olan bir sistemdir. Dolayısıyla bunu çok yeni, yeniden yaratılmış bir sistem olarak düşünmemek gerekir. Bu çalışmada hedef, bu sistemi ülke gerçeklerine uyumlaştırarak, kendimize özgü modellerle hayata geçirmektir. İpotek kredilerinin arkasındaki temel fikir, boştaki fonlarla konut alıcıları için uzun vadeli borç sağlamaktır. Kredi, gayrimenkul üzerindeki ipotekle güvence altına alınmaktadır. İpotek kurumları ikisi arasında fon transferi için aracı görevi sağlamaktadır (18).

Bu modeller özellikle gelişmekte olan ülkelerde örnek alınıp uygulanmışlardır. Gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Polonya’da ve Çek Cumhuriyeti’nde Alman Pfandbrief modeli başarıyla uygulanmıştır. Özellikle Kolombiya, daha önce de belirtildiği gibi sosyo-ekonomik yapısı bakımından Türkiye’ye çok benzemektedir, Yüksek nüfus artışı, yüksek enflasyon oranı ve hızlı kentleşme ve konut açığı ve dolayısıyla konut sorunu açısından iki ülkenin sorunları ortaktır. Kolombiya özellikle çok başarılı Fannie Mae tarzında bir model oluşturup ülkesinde 1972 yılından beri başarıyla uygulamıştır(17).

Sonuç olarak ipoteğe dayalı kredilerin menkul kıymetleştirilmesinin başarılı olabilmesi için,ülkede gelişmiş bir sermaye piyasasının olması gerektiği aşikardır. Sermaye piyasasının gelişmemiş olduğu ekonomilerde ihraç edilecek olan menkul kıymetlerin birinci elde de satışında zorluklar olacak, yani bu menkul kıymetlere talep yeterli düzeyde olmayacaktır; çünkü ikinci el piyasası olmayan bir menkul kıymet yatırımcılar için cazip olmayacaktır. ABD'de menkul kıymetleştirmenin yaygın olmasının altında yatan en önemli etken, bu ülkenin çok iyi işleyen (etkin) bir sermaye piyasasına sahip olmasıdır (19).

Bu modellerin dışında yine Amerika’daki Federal Home Loan Bank sistemi de başarıyla uygulanmış ve Malezya’da örnek olarak kullanmıştır. Onun haricinde İngiltere’deki Tasarruf bankaları sistemi özellikle başlıca konut finansman sistemlerinden olan Mevduat Finansmanı sistemini uygulamaktadır. İngiltere’nin

94


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Kaynak: İnternational Housing Finance Services, www.fanniemae.com, Fannie Mae, 2004 ve GYODER 4 Zirvesi, s:65 (Rosemarie Sabatino, Fannie Mae Direktörü, konferans sunumu metninden). Şekil 1. A.B.D.’de Konut Piyasalarının İşlevleri ve İçerdikleri Kurumlar

Gelişmekte olan ülkelerde konut finansman sistemlerinin potansiyellerini ilerletmede, bir yandan kendi ayakları üzerinde durabilen konut finansman kurumlarına yönelik çeşitli seçeneklere ilişkin ve diğer taraftan etkili teknik yeniliklere dönük daha net bir anlayışa sahip olunması gerekmektedir. Bu çerçevede konut finansman sistemlerinin geliştirilmelerine ilişkin yapılan planlar bir yandan bu ülkelerin finansal sistemlerinin genel koşullarını etkileyen sınırlamaları gözden kaçırmamaları gerekirken diğer taraftan konut piyasalarının faaliyetlerini de nazara almalıdır (20). Tıpkı Polonya ve Kolombiya örneğinde olduğu gibi.

bile, söz konusu konut finansman fonksiyonlarını başarıyla yerine getirmiş, önemli bir deneyim olarak genel kabul görmüş bir modeldir. Piyasa mekanizmasına dayalı, Devlete parasal bir maliyet getirmeyen (sadece teşvik, işleyiş ve kontrolü bulunuyor) bir tasarruf / ipotek sistemi olup her kesime açık olan bir model olarak yaşama şansına sahip bulunmaktadır (22). 3.2. Amerikan ve Avrupa Konut Finansman Sistemleri Arasındaki Farklılıklar Amerikan gayrimenkul finansmanı sisteminde devlet desteği sağlayan kurumların varlığı, sektörde rekabet ortamının düşük seviyelerde seyretmesine ve ucuz fonlama imkanı bulabilmelerine yol açmıştır. Avrupa pazarında ise yüksek rekabet ve fonlama maliyetleri ile banka finans kuruluşlarının kredibilitesi önem kazanmıştır (23). Amerikan ve Avrupa konut finansman sistemleri arasındaki farklılıklar özetlenerek aşağıdaki tabloda yer almaktadır.

Kolombiya devletinin ekonomik politikası, krediler, tasarruflar ve aylıkların fiyatlara endekslenmesi açısından başarılı olmuştur. Kolombiya, endekslemenin başarılı olduğu sayılı ülkelerden biridir. İyi ekonomik politikalarla desteklenmiş etkin devlet müdahaleleri Kolombiya’da sistemin sürekliğini sağlamıştır (21). Kolombiya uygulaması endeksleme ve uzman konut finansman kurumları sayesinde, enflasyonist (kronik) bir ortamda

95


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Tablo 1 Amerikan ve Avrupa Konut Finansman Sistemleri Arasındaki Farklılıklar

Amerikan Sistemi Mortgage bankaları pazarın büyük bölümünü oluşturmaktadır Kredi riskleri yatırımcıdadır. İkincil piyasalar çok gelişmiştir. Ginnie Mae, Fannie Mae gibi devlet destekli kuruluşlar sektörde önemli rol oynamaktadır. Bu uygulamalar masrafları azaltmaktadır

Avrupa Sistemi Gayrimenkul finansmanı sağlayıcıları çok çeşitlidir. __ Kredi riskleri bankanın bilançosundadır İpotekli tahviller sıkça kullanılmaktadır . Gayrimenkul finansmanı sağlayıcılarını destekleyen hükümet ya da Avrupa Birliği yönetimi destekli uzman kurumlar yoktur. Bankanın / finansal kurumun mali gücü esastır.

Kaynak:Cemal Kişmir, Garanti Bankası, GYODER Gayrimenkul Zirvesi 4, Konferans Sunumları, 13 Mayıs 2004, İstanbul, s:80, www.gyoder.org.tr/sunum

3.4. Türkiye'de Uzun Vadeli Konut Finansman Sisteminin Başarısı İçin Gerekli Parametreler

3.3. Türkiye'de Mevcut Konut Finansmanı Analizi •

Konut alımlarının sadece %2,7’si konut kredileri yoluyla fonlanmaktadır (24).

Uzun Vadeli Konut Finansman Sisteminin Başarı ile ülkemizde uygulanması için, aşağıda 8 koşulun sağlanması gerekmektedir.

Konut alımlarının %35,6’sı, nakit ödeyerek, %27’si miras yoluyla, %22,7’si ödünç alarak,%7,9’u kooperatifler yoluyla,%2,7’si konut kredisi, diğer yollar %4,1 aracılığıyla sağlanmaktadır (24).

• • • •

2004 sonu itibariyle yaklaşık 45 bin kişi konut kredisi kullanmaktadır. Kredi miktarı olan 1,5 milyar dolar, GSMH’nın binde 5’ine (%0,5) denk gelmektedir. Bu oran sıfıra yakındır. Oysa bu oran ABD’de %53 olup, AB üyesi ülkelerin ortalaması ise %39’dur (25).

• • • •

Ülkemizde banka konut kredilerinin vadeleri en fazla 5 yıla kadar uzamakla birlikte, yıllık bileşik maliyetleri %40’lara ulaşmaktadır. Yıllık enflasyonun %10’un altına indiği ekonomimizde bu oran konut kredisi kullananların çok yüksek oranda reel faiz ödemek zorunda kaldıklarını göstermektedir (26).

Gerekli Teknik Koşullar Gerekli Ekonomik Koşullar Gerekli Hukuki ve Mevzuat Altyapı Düzenlemeleri Gerekli Kurumsal Koşullar Sistemde Gerekli Standartlaşma Kamu Politikası ve Desteğinin Gerekliliği Türkiye’nin Makroekonomik Göstergeleri Etkin Bir Konut Finansman Sistemi İçin Gerekli Altyapı-Türkiye’nin Durumu

4. TÜRKİYE İÇİN KONUT FİNANSMANINA YÖNELİK MODEL YAKLAŞIMLARI Bu konuda yapılmış çalışmalara dayanarak örneğin; Murat Berberoğlu’nun (2005a), Ali Alp’in (1996), Mustafa Öztürk’ün (1993), Mehmet Hanifi Aslan’ın (1989) doktora çalışması, SPK Kurumsal Yatırımcılar Eski Başkan yardımcısı Bahadır Teker’in Konut Finansmanı (2004) araştırma raporlarına, 96


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Prof. Dr. İlhan Uludağ’ın (1997) kitabına, Yrd. Doç. Dr. Saadet Tantan’ın (1997) ve Nurolbank’ın araştırma kitaplarına ve yabancı kitaplara dayanarak yapılan analizlerden yola çıkarak, var olan modeller ve şekiller de incelenerek nihayetinde aşağıdaki 2 model seçilmiştir. Bu modeller yeniden yaratılmamıştır, zaten dünyada var olan ve bir çok kaynak kitapta da benzer şekillerini görebileceğiniz aşağıdaki 2 model seçilmiştir. Bu 2 modelin seçilmesi ile,

modellerin sistem içinde birbirine destek olması ve birbirine stepne görevi görmesi ve yatırımcılar açışından piyasa araçlarının çeşitlenmesi amaçlanmıştır. 1. Konut finansmanını ipoteğe dayalı menkul kıymetlerle finanse edildiği Amerikan Fannie Mae modeli ve 2. Konut finansmanında uygulanan ipotek bankaları modeli olan Pfanbrief modelidir.

Şekil 2 Konut Finansman Sistemi (1) – Pfandbrief Modeli 1. Finansman Şirketlerinin/Bankaların Tüketicilere/Kredi Alanlara kredi kullandırması. 2. Finansman Şirketlerinin/Bankaların kredilerden doğan alacaklarını İDMKK / İKFK’ya satması (Kredinin bankanın aktifinden çıkması). 3. İDMKK / İKFK’nın kredilerden doğan alacaklara dayalı VDMK ihracı.

Şekil 3.1 Konut Finansman Sistemi (2a) – Fannie Mae Modeli (Kredi satışı) 1. Finansman Şirketlerinin/Bankaların Tüketicilere/Kredi Alanlara kredi kullandırması. 2. Finansman Şirketlerinin/Bankaların kredilerden doğan alacaklarını İDMKK / İKFK’ya satması (Krediler bankanın aktifinden çıkmaktadır). 3. İDMKK / İKFK’nın kredilerden doğan alacaklarını kuracağı ipotek yatırım fonlarına devretmesi

97


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

(Krediler İDMKK / İKFK’nın aktifinden çıkmaktadır). 4. İpotek yatırım fonlarının İDMKK / İKFK garantisinde söz konusu alacaklara dayalı İDMK ihracı.

Şekil 3.2 Konut Finansman Sistemi (2b) – Fannie Mae Modeli (Kredi/İDMK takası) 1. Finansman Şirketlerinin/Bankaların Tüketicilere/Kredi Alanlara kredi kullandırması. 2. Finansman Şirketlerinin/Bankaların kredilerden doğan alacaklarıyla İDMK’ları takas etmesi (Krediler bankanın aktifinden çıkmaktadır). 3. İDMKK / İKFK’nın kredilerden doğan alacakları kuracağı ipotek yatırım fonlarına devretmesi (Krediler İDMKK’nın aktifinden çıkmaktadır). 4. İpotek yatırım fonlarının İDMKK / İKFK garantisinde söz konusu alacaklara dayalı İDMK ihracı. 5. İDMKK /İKFK’nın bankalardan aldığı kredi alacaklarıyla İDMK’ları takas etmesi. 6. Finansman Şirketlerinin/Bankalar aldıkları İDMK’ları aktiflerinde tutabilir ya da yatırımcılara satabilirler.

Önerilen bu 2 model tek bir tabloda özetlendiği takdirde olursa, aşağıdaki gibi ilişkiler tablosu ortaya çıkmaktadır.

Şekil 4 Önerilen Konut Finansmanı Modellerinin Özet Şeması

98


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

finansmanı için uygun model arayışları çerçevesinde ipotek kredilerinin havuzlarda toplanarak, toplanan bu kredilere dayanarak menkul kıymet ihracı yapılması konut finansmanı konusundaki en önemli gelişmelerdendir. Konut piyasaları ile sermaye piyasaları arasındaki ilişkiyi güçlendirmek adına yeni bir konut finansman sistemi kurulması gerekmiştir. Devletin konuta doğrudan finansman sağlamak yerine, enflasyonlu ortamlarda konut kredilerine dolaylı destek vermesinin, bankalara aktif roller vermesinin ve gerekli fonların menkul kıymetleştirme yolu ile sağlanmasının gerekliliği ortadadır. Konut finansman sisteminin temel fonksiyonlarını yürütecek, uzun vadeli konut kredilerini devralarak bunlara dayalı menkul kıymet ihraç edecek, Amerika’daki gibi GNMA (Government National Mortgage Association-Ginnie Mae) ve FNMA (Federal National Mortgage Association-Fannie Mae) benzeri bir kurum olacak olan “İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Merkezi” adı altında bir anonim şirketin kurulması önerilmiştir.

4.1. Toplu Konut İdaresi’nin Fonksiyonunda Yenilik Yapılması 1984 yılından itibaren konut sektörünü düzenleyen T.O.K.İ., gerek üretim gerekse de finansman alanlarında aktif rol almıştır. Kurulması önerilen yeni sistemde T.O.K.İ.’nin, sektörün sadece üretim ayağında yer alması, finansman boyutunun ise kurulacak olan İpotekli Konut Finansmanı Merkezine devredilmesi her iki kurum için de daha yararlı ve etkin olacaktır. T.O.K.İ.’nin kaynak sıkıntısı nedeniyle İ.D.M.K.M.’ne dönüştürülmesinin mümkün olamayacağı ifade edilmektedir. Onun yerine, konut üretiminin finansman boyutu yeni kurulması önerilen İDMKM/İKFK’na bırakılmalı, T.O.K.İ. ise üretim boyutuyla ilgilenip, ucuz arsa üretimi de yaparak konut arzını yönlendirerek dengelemelidir. Şu an itibariyle T.O.K.İ.’nin inşaat sektöründe arzı artırmak ve sektöre canlılık getirmek ve konut üreticilerini teşvik etmek adına bazı hedefleri bulunmaktadır. T.O.K.İ.’nin mevcut durumunu ve yapacaklarını gördüğümüz takdirde asıl hedefinin konut finansmanı sağlamaktan çok konut arzını artırmak olduğunu görebiliriz.

Konut finansmanı kuruluşları, bankalar ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından konut finansmanı faaliyetinde bulunması uygun görülen finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketleri ve özel finans kurumları(katılım bankaları)dır. Diğer taraftan finansal kiralama şirketleri ve finansman şirketlerinin konut finansmanı faaliyetinde bulunabilmeleri için, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2-3 yıllık bir geçiş döneminden sonra faaliyette bulunmaları uygun olacaktır.

Türkiye’de maliyetinin yüksekliği nedeniyle, arsaların konut üretimini engelleyici etkisini kaldırmak ve arsanın bir spekülasyon aracı olmasını önlemek için ulusal düzeyde önlemler alınmalıdır. Bu amaçla kamu kesimince ‘arsa üretimi’ yapılarak tüm altyapısıyla birlikte arsa sağlanmalıdır…Arsa ve altyapı maliyetlerinin konut birimi ‘ilk maliyeti’ içindeki payı %20’yi geçmemelidir (27). Burada, altyapısı hazır arsayı hazırlayacak olan kamu kesiminin T.O.K.İ. olması önerilmektedir.

Sermaye Piyasası Kurulunun öncülük ettiği çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının da içinde olduğu komisyonun yapmış olduğu “İpotekli Konut Finansmanına İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı” çalışmasında, bu merkez ile ilgili aşağıdaki ifadeler yer almaktadır:

4.2. İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Merkezi / İpotek Konut Finansman Kuruluşu 1970’lerden

sonra

dünyadaki

konut

99


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

“İpotekli konut finansmanı kuruluşu ülke genelinde konut alımı, konutların yenilenmesi ve geliştirilmesi konularında finansman imkanlarının artırılması ve vadelerin uzaması yoluyla bireylerin konut sahipliğinin desteklenmesi amacıyla kurulan, sermaye piyasası kurumu niteliğini haiz bir anonim ortaklıklardır.” (11). Görüldüğü gibi, bu tasarıda İ.D.M.K.M. için çoğul kullanılmıştır. Ancak, makalede başlangıç olarak bir adet Merkez kurulması önerilmiş ve daha sonra sistem oturunca bu kuruluşların sayısının artırılabileceği öngörülmüştür. Bu Merkez’in devlet destekli, kar amaçlı bir özel anonim şirket olarak kurulmasının, bu çerçevede ülkemizde faaliyet gösteren bankalar, sosyal güvenlik kuruluşları ile Toplu Konut İdaresi gibi bazı kamu kurum ve kuruluşları ve International Finance Corporation’ın bu Merkez’in ortakları arasında yer almasının uygun olacağı düşünülmektedir. Kurulacak olan kuruluşun esas sözleşmesinde yer alacak bir hükümle özel tüzel kişi ortaklıklara karda, T.O.K.İ.’ye ise yönetim kurullarına üye seçmede imtiyaz sağlanmasının uygun olacağı düşünülmektedir. 4.3. ‘Modellerin Türkiye'ye Uygunluğu’ nun Tartışılması İpotekli konut kredilerinin yaygınlaşması ve özellikle orta ve dar gelirli ailelerin de bu kredilerden faydalanabilmesi daha önce de sık sık belirtildiği gibi, en başta ekonomik istikrara bağlıdır. İpotekli konut finansmanı sisteminin, gelişmiş ülkelerde en iyi şekilde uygulandığı biliniyor, gelişmekte olan ülkelerde ise ancak bu ülkelerin ekonomik istikrarı ve düşük faiz ortamını yakaladıkları ölçüde başarılı olabileceği unutulmamalıdır. Şu an itibariyle Türkiye’de henüz faizler istenen ve beklenen düzeye gelmediği bilinmektedir ve bu sistemin uygulanabilmesi için reel faizlerin %10’ların altına, hatta gelişmiş ülkelerdeki gibi %3-45’ler gibi oranlara düşmesi gerektiği

yukarıda da ifade edilmiştir. Bugünkü reel faiz oranları ile 6 yıldan uzun vade sunulamayacaktır. Sistem piyasa koşullarında doğacak ve gelişeceği için, ülkemizde bu sistemin hayata geçirilmesi ve gelişmesi ancak istikrarın ve düşük faiz ortamının süreklilik kazanması ve yerleşmesiyle mümkündür. Bu sistemin çalışması için çok gelişmiş kurumsal yatırımcılara ihtiyaç bulunmaktadır. Oysaki Türkiye Sermaye Piyasasında henüz o kadar çok sayıda gelişmiş kurumsal yatırımcı bulunmamaktadır. Dolayısıyla sistemin çalışmasında başlangıç için uluslararası fonlara ihtiyaç duyulacaktır. Bu da maliyetleri az da olsa yükseltecek ve başta dar gelirli için niyet edilmiş sistemi, dar gelirliye indirgeyemez olacaktır. Hedef kitlesi dar gelirliden, orta ve üst-orta gelir grubuna kayacaktır. Ne zaman ki iç kurumsal yatırımcılar ya da iç yatırımcılar bu konuda devreye girerse, ancak o zaman uzun soluklu sürdürülebilir bir konut finansman sistemi olacaktır ve maliyetler azalmaya başlayacaktır. Bunun olmasının da sistemin başlangıcından yıllar sonra gerçekleşeceği muhakkaktır. Uzun vadeli kredilerde bankaların en azından 10-15 yıl vadeli kaynak bulması gerekmektedir. Ancak Türkiye’de halkın tasarruflarının kısa vadeli ve ortalama 1 ay olduğu düşünüldüğünde, bankalar için pek olumlu bir ortam oluşmadığı aşikardır. Dolayısıyla bankaların veya finans kuruluşlarının çoğu yurtdışından uzun vadeli 10-15 yıllık sabit faizli kredi alma yoluna gidecektir. Bunu banka kredi olarak verdiğinde, faizler düştüğü takdirde krediyi kullanan kişi krediyi kapatıp, düşük faizle başka bir yerden kredi kullanabilmektedir. Ama banka yurt dışından aldığı krediyi kapatamamaktadır. Dolayısıyla banka açısından bu bir risk teşkil etmektedir. Yani erken ödeme riski oluşmaktadır. Türkiye’deki

100

Gayrimenkul

Sektöründe


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

1. Teknik koşulların yetersizliği, 2. Ekonomik koşulların istikrarsızlığı ve yetersizliği, 3. Hukuki ve mevzuat altyapısının yetersizliği, 4. Kurumsal koşulların yetersizliği, 5. Sistemde standartlaşma eksikliği, 6. Kamu politikası ve desteğinin eksikliği.

yaşanan zorluklar ve bankacılık risklerine rağmen Türkiye’de İpotekli konut finansmanı için fırsatlar da olabileceği belirtiliyor. Şöyle ki: •

• • •

Büyük oranda nitelik ve nicelik olarak konut açığı bulunduğundan, konut pazarı doygunluğa ulaşmamış durumda olması, Kaliteli, sağlıklı ve standart konut ihtiyacının artması ve yüksek nüfuz artışı nedeniyle de ilave konut ihtiyacı olması, Ekonomideki iyiye giden göstergelerin olması, enflasyonunun iki haneli rakamlardan tek haneli rakamlara inmesi, faiz oranlarının düşmesi, Yabancılara da Türkiye’den konut ve arsa edinme hakkının sağlanması sebebiyle, konuta talep artışı, Türkiye’de en çok tercih edilen yatırım aracının konut olması nedeniyle bir fırsat, Ve uzun vadeli fon sağlamaya yönelik bireysel emeklilik sisteminin kurulmuş olması.

Gayrimenkul sektörüne açılan kredilerde bankaların başarısızlığa uğramalarının en önemli nedenleri "sektöre ilişkin yeterli bilginin olmaması, kredi analiz ve denetiminin etkin bir şekilde yapılamaması" olarak saptanmıştır. Bankacılık sektörü açısından ipoteğe yatırımın bazı riskleri bulunmaktadır. Uyumsuz aktif-pasif yapısı, kur riski, teminat riski-gayrimenkul değeri, erken ödeme, kurum, kredi ve faiz ve likidite riskleri incelenmeli ve önlem alınmalıdır (28 ve 29). Tüm bu analizler çerçevesinde Önerilen Modellerin Türkiye’ye uygunluğunun tartışılması aşamasında 6 ad. olumsuzluktan veya sistemde yaratacağı yetersizliklerden bahsedilebilir. Bu olumsuzluklar:

Bu sistemin çalışması için çok gelişmiş kurumsal yatırımcılara ihtiyaç bulunmaktadır. Oysaki Türkiye Sermaye Piyasasında henüz o kadar çok sayıda gelişmiş kurumsal yatırımcı bulunmamaktadır. Dolayısıyla sistemin çalışmasında başlangıç için uluslararası fonlara ihtiyaç duyulacaktır. Bu da maliyetleri az da olsa yükseltecek ve başta dar gelirli için niyet edilmiş sistemi, dar gelirliye indirgeyemez olacaktır. Hedef kitlesi dar gelirliden, orta ve üst-orta gelir grubuna kayacaktır. Ne zaman ki iç kurumsal yatırımcılar ya da iç yatırımcılar bu konuda devreye girerse, ancak o zaman uzun soluklu sürdürülebilir bir konut finansman sistemi olacaktır ve maliyetler azalmaya başlayacaktır. Bunun olmasının da sistemin başlangıcından yıllar sonra gerçekleşeceği muhakkaktır. 5. ÖNERİLER Türkiye’de konut probleminin çözümünü güçleştiren en önemli etken konut sektörüne, hem üretim hem de finansman boyutuyla bir sistem getirilememiş olmasıdır. Dünyada hemen her yerde konut bedelleri kısa ve orta vadeli birikimlerle finanse edilemeyecek boyuttadır. Konut kredileri için kaynağın, yüksek faizli mevduatlar ve kamusal fonlardan sağlanmasından çok, kurulacak bir Merkez aracılığıyla devralınan konut kredilerine dayalı olarak ihraç edilecek İ.D.M.K.’lerden sağlanması, uzun vadeli ve piyasa koşullarına dayalı bir sistemin kurulması açısından şarttır.

101


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Konut sektörünün en önemli maliyetlerinden biri arsa payıdır. Gerek T.O.K.İ. (eski Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü yetkilerini devralmış olarak) ve gerekse belediyeler alt yapı hizmetleri tamamlanmış arsa üretimine hız vermeli ve alt yapısı hazır arsaları inşaat şirketlerine veya kooperatiflere uzun vadeli olarak satabilmelidir. Böylece konut sektörüne destek sağlanmış olur.

düşük ve orta gelirli hane halklarına konut finansmanında destek olabilecek önerileri değerlendirerek, gerekli düzenlemeleri yapmalıdırlar.

Diğer taraftan Toplu Konut İdaresinin Türkiye’de konut üretimi sektörünü teşvik ederek hızla artan konut talebinin planlı bir şekilde karşılanmasını sağlamak yönünde bir işlevi bulunmaktadır. Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na konut finansman sisteminin arz tarafında sosyal anlamda önemli bir rol düşmektedir ve konut finansman olanaklarının artması şüphesiz konut da beraberinde talebindeki artışı getirecektir. Bu bağlamda T.O.K.İ., belediyeler ve Maliye Bakanlığı Milli Emlak Genel Müdürlüğü tarafından; arsa maliyetlerini azaltmak üzere kamu arazilerinin kullanıma sunulmasıyla arsa stokunun artmasına yönelik çalışmalar yapılması; konut arzının artırılması ve böylelikle fiyatların gereğinden fazla şişmesinin önlenmesi açısından çok önemli bir rol üstlenmektedir. Diğer yandan, T.O.K.İ. tarafından yapılan konut satışlarının da kredi kuruluşları kullanılarak konut finansmanı sistemi aracılığıyla finanse edilmesi mümkün olacaktır. Ayrıca kurulması planlanan İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Merkezinin ortakları arasında başta T.O.K.İ. gibi kamu kurum ve kuruluşları ile bazı kamu bankaları da yer alacaktır. Dolayısıyla T.O.K.İ. yeni sistemde de yer alarak, bir anlamda misyonunu devam ettirmiş olacaktır.

1. Kamu Sektörü Açısından Getirilen Öneriler, 1.1. Hukuki Altyapı ve Mevzuat Değişikliklerine Yönelik Öneriler, 1.2. Vergi Teşviklerine Yönelik Öneriler, 2. Kredi Sağlayan Kuruluşlara Yönelik Öneriler.

Nedenleri ne olursa olsun tüm ülkelerde kamu kesimi ve özel kesimin özellikle kredi sağlayan kuruluşlarının ve konut üreticilerinin, konut ve konuta ilişkin altyapının sağlanmasında gerekli olan mobilizasyonu ve düzenlemeleri yapmaları gerekmektedir. Bunun yanında da öncelikle,

Önerilen Pfandbrief ve Fannie Mae Konut Finansman Modellerinin uygulanabilmesi için aşağıda belirtildiği gibi sistemde bazı altyapı ve düzenleme önerileri getirilmiştir:

5.1. Kamu Sektörü Açısından Getirilen Öneriler Türkiye’de bugüne kadar, Kamu dolaylı yoldan destek olmak yerine doğrudan kredi tahsisi yoluyla konut finansmanı geliştirmiştir. Kendi inşa ettiği konutlara kendi kredi sağlayarak satma yoluna gitmiştir. Kredi vermek ve denetleyici olmak yerine bu yolu benimseyerek maliyetlerini artırmışlardır. Bu amaçla oluşturulan fonlar için bütçeden aktarılan pay gittikçe azaltılmış ve başka amaçlar için kullanılabilmiştir. Dolayısıyla güvenli olmayan bu fon kaynaklarını kullanarak kredi vermek yerine, verilen ipotek kredilerine garanti vererek daha fazla miktarda kredilendirme yapabilmek olanaklıdır. Kamu desteğinin doğrudan finansmanı yerine, ipoteğe dayalı menkul kıymetlerin kredi derecesini artırıcı garantiler vermesi şeklinde kullanması önerilmektedir. Az miktardaki fon ile sektöre daha fazla miktarda finansman imkanı sağlanacaktır. Ulusal bir konut politikası belirlenmelidir. Yeni sistem, yeni fon kaynaklarını ortaya koymalı, mevcut fon kaynaklarını belirli bir oranda konut finansmanına yönlendirmeli ve mevcut tasarrufları konut edinmeye

102


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

özendirecek önlemler almalıdır. Bu amaçla fon aktarımını ve fon üretimini sağlayacak kurumsal yapının oluşturulması önem taşımaktadır. Konut finansmanında uzmanlaşmış finansal aracı kurumların oluşması ve bunların kredilendirme ve fonlama konusunda geleneksel sistemdeki boşlukları doldurmaları önem kazanmaktadır. Kamu garantisi, bu şekilde oluşabilecek merkezi ikincil piyasa kuruluşlarına yönlendirilebilecektir (23). 5.1.1. Hukuki Altyapı ve Mevzuat Değişikliklerine Yönelik Öneriler Yasal altyapı için ilgili kanunlarda ve mevzuatta yapılacak düzenleme ve değişikliklerle uygulamaların bir an önce hayata geçirilmesi gereklidir. Değişiklik ve düzenleme yapılması gerekli olan kanun ve mevzuatlar şöyledir: İcra İflas Kanunu, Medeni Kanun, Tüketicinin Korunması hakkında Kanun, Tapu Sicil Sistemi, Ekspertiz Tebliğ Değişikliği, Sermaye Piyasası Kanunu, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, Finansal Kiralama Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu, Gider Vergileri Kanunu, Harçlar Kanunu, Damga Vergisi Kanunu, Bankalar Kanunu, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun gibi kanunlar ve mevzuatlar. 5.1.2. Vergi Teşviklerine Yönelik Öneriler Vergi teşviklerinde alınan kredilerin geri ödenmesinde yer alan anapara ve faiz toplamından faizlerin, gelir vergisinde bir gider olarak sayılması ve gelir vergisi matrahından düşülmesi istenmektedir, en azından düşük ve orta gelir grubunun aldığı kredilerden. Vergi teşviklerinin ipotekli konut kredilerinin menkul kıymetleştirmesini sağlamaya yönelik olması gerekmektedir. Devletin vergi muafiyetleri ile gelir kaybına uğrayacağı sanılsa da uzun vadede konut

piyasasının canlanması sağlanacağı için yapı sektörüne bağlı diğer sektörlerin ve ekonominin canlanmasıyla artan başka tür vergilerle (Katma Değer Vergisi, Kurumlar Vergisi, Gelir Vergisi gibi) Sektörün iyileşmesini, karlılığın ve istihdamın artmasını da sağlayacaktır. Konut ipotek kredileri kullanılarak alınan konutlarda konut bedelleri değerlerinin altında beyan edilemeyeceği ve gerçek değerinde gösterileceğinden, vergi kaçırmak mümkün olmayacaktır. Finans sektörü ile yapı sektörünün birbiriyle ilişkilerinin sağlamlaştırılması ve konutun da bir finansman aracı olarak değerlendirilmesi sağlanmalıdır. Konut finansman sisteminde bankalara ve aracı finans kurumlarına çok iş düşmektedir. Bankalar gerekli fonları yüksek maliyetli mevduatlardan temin etmek yerine, menkul kıymetleştirme yolu ile bir araya getirerek oluşturmasının konut finansmanı için gerekli olduğu düşünülmektedir. Düzenlenecek olan ipotek kredilerinin menkul kıymetleştirilmesi, ihraç edilecek olan talebe bağlı olduğundan, bu menkul kıymetlerin talebinin artırılması için, en azından belirli bir dönem, gerek alımsatımlarının gerekse portföy şeklinde sağlanacak getirilerinin vergiden istisna tutulması gerekmektedir. Bu sayede ihraç edilmiş menkul kıymetlere olan talep artacak ve ihracı yapan kuruluşlar, birincil piyasa için gereken likiditeye kavuşmuş olacaklardır (30). 5.2. Kredi Sağlayan Kuruluşlara Yönelik Öneriler Konut sorununun çözümünde kredi sağlayan kuruluşların önemi büyüktür. Daha önce yapılmış olan uygulamalarda mevduat yoluyla finansman yapıldığı takdirde vade uyumsuzluğu ile karşılaşılabildiği görülmektedir (Bankaların ve finansman şirketlerinin en uzun mevduat

103


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

vadelerinin 1 yıl olduğu düşünüldüğünde ve ülkemizdeki gibi enflasyonist ortamlar oluştuğunda bunun bankalar açısından ne kadar zor olduğu düşünülmelidir). Sistemin tam olarak işleyebilmesi için verilen kredilerin ikinci el piyasalarda satılıp likit hale dönüştürülerek fon elde edilmesi ve bu fonların da yine konut alıcılarına kredi olarak verilmesi önerilmektedir. Bu ipoteğe dayalı menkul kıymet ihracı yoluyla bankalara birçok yarar sağlanabileceği gibi sermaye piyasalarının gelişimine de katkı sağlayacaktır. Türkiye’de şu an itibariyle yatırım fonlarının, emeklilik fonlarının, sigorta şirketlerinin ve gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ve diğer kurumsal yatırımcıların bu menkul kıymetleri almaları için herhangi bir engel bulunmamaktadır. Ayrıca İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler ve Varlığa Dayalı Menkul Kıymetlerin Borsa’da işlem görmesi için de bir engel bulunmamaktadır. Bu şekilde Sermaye Piyasalarının gelişimine katkıda bulunulmuş olacaktır. Bankalar ve diğer finansman kurumları açısından baktığımızda sağlıklı kredi değerlendirme sistemi (scoring ve kötü kayıt araştırması) için altyapının oluşturulması önemlidir. Kredi riskini karşılayacak optimal (en uygun) kredilendirme oranının belirlenmesi gerekecektir ki bu da sistemin zamanla kendi iç dengelerini bulması ile mümkündür.

Sisteminin (Mortgage) gelişimi ile Türkiye’ye katkıları şöyledir: 1. Ekonominin büyümesi, 2. Sosyal düzenin iyileşmesi, Sosyal adaletin sağlanması, 3. İşsizliğin azalması, yeni iş alanlarının oluşması, 4. Finansal pazarların genişlemesi ve derinleşmesi, 5. İnşaat ve yapı sektörünün desteklenmesi ve gelişmesi, 6. Yapılan konutların kalitesinin artması ve yaşanabilir çevre elde edilmesi 7. Gelecek garantisinin sağlanması, mümkün kılınabilir. Önerilen Model Yaklaşımlarının kaynak yaratan ve enflasyona karşın, tahsis edilen kaynakları aşındırmaksızın geri ödeyen nitelikte olmalarına özen gösterilmiştir. Sonuç itibariyle, burada altı çizilmesi gereken önemli nokta da, ülkemizde model yaklaşımlarının uygulanması için altyapı hazırlansa bile, sistemin uygulandığı diğer ülke ekonomilerine göre daha istikrarsız ekonomi olması nedeniyle modellerin uygulamaya geçilmesinin henüz erken olduğudur. En az 3-5 yıl daha ekonominin hazırlanması (sabit-düşük enflasyon ve faizlerde kalması) ve sermaye piyasalarının buna hazırlanmasının gerekli olduğu da özellikle vurgulanmalıdır. Yine aynı şekilde, reel faizlerin en azından %10’un altına inmesi ve süreklilik arz etmesi gerekmektedir.

6. SONUÇ Son dönemlerde Türkiye ekonomisinin olumlu yönde gelişmesi ve geçmiş dönemdeki krizlere ve ülkenin geçmiş ekonomilerine göre daha iyi istikrar göstermesi, sistemin hayata geçmesini kolaylaştıracaktır. Bu sistemin uygulanması ise, bizzat aşağıda da belirtildiği üzere ülke ekonomisine katkı sağlayacak ve ekonomik kalkınmaya ve istikrara katkıda bulanacaktır. Özetleyecek olursak kısa bir şekilde Uzun Vadeli Konut Finansmanı

Önerilen bu model yaklaşımlarının uygulanmasıyla, ilk yıllarda olmasa bile, sonraki yıllarda, zaman içerisinde, ülke açısından önem taşıyan düşük, alt-orta ve orta gelir gruplar için, sorunun çözümünde çok büyük bir yarar sağlanabileceği düşünülmektedir. Model yaklaşımları uygulandığı takdirde, daha iyi bir kentleşme yaratılacak, düşük, alt-orta ve orta gelir grubundaki halkın yaşam standartları yükseltilecek, alım güçlerinin desteklenmesi ile konut gereksinmeleri talebe

104


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

dönüştürülecek ve arzı da harekete geçirerek konut sektörünün geliştirilmesine ve toplu konut üretimine katkıda bulunulacaktır ve büyük ölçüde nitelikli konut üretimi sağlanması yine bu modellerle olacaktır. Hane halklarının konut maliyetlerini ödeyebilirliklerine ilişkin sorunları çözümlenerek, konut finansmanına yönelik mali hizmetleri yerine getiren konut finansman kurumlarının piyasada ayakta kalabilmeleri sağlanarak ve fon fazlası olan kişilerin/yatırımcıların ellerindeki kaynaklar başarılı bir şekilde ekonomiye kazandırılmış ve istenen başarıya ulaşılmış olacaktır. Bilindiği üzere 21 Şubat 2007 tarihinde “Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” ülkemiz T.B.M.M. Genel Kurulu'nda görüşülerek yasa olarak kabul edilmiştir. Ancak yasanın çıkmış olmasına rağmen yasa tasarısını hazırlayan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener de Genel Kurul'da yasanın kabulünden sonra yaptığı konuşmada, ipotekli konut finansman sistemi-mortgage sisteminin kısa vadede konut sorununu çözemeyeceğini ifade etmiştir. Yasada kabul edilen sistemle, halen uygulanmakta olan ve kredi alarak konut sahibi olmayı tamamlayan ve geliştiren bir proje olduğunu vurgulamıştır. Abdullatif Şener “sistemin ödeme gücü olmayanlara hitap etmediği kabul edilmeli, dar gelirli, asgari ücretli biriyse sistemden yararlanamaz” diye eklemiş ve “kalıcı faiz inişlerinin sistem yerleştikten sonra ortaya çıkacağını” kaydetmiştir.

inmesi gerekmektedir. Şu an itibariyle enflasyon %9,65 dolaylarında kredi faizleri de ortalama olarak %18,7 civarındadır. Ayrıca yasanın en önemli ayağını oluşturan “kredi faizlerine vergi teşviki” IMF ve Maliye Bakanlığının talebi doğrultusunda yasadan çıkarıldı. Çıkarılan madde 100 bin YTL'ye kadar kredinin faiz ödemesinin gelir vergisi matrahından düşürülmesini sağlıyordu. Madde yasadan çıkarılmasaydı, 100 bin YTL krediyi 20 yıl vadeli olarak kullanan bir kişinin toplan 16 bin YTL'lik kazanımı olacak ve aylık taksit miktarı da 1.860 YTL'den 1.075 YTL'ye kadar gerileyebilecekti. Yukarıda ifade edildiği üzere sistemden hemen başarı beklenmesi ve dar gelirlilerin de yararlanmasını beklemek yanlış olacaktır. Ancak ekonomi olumlu yönde geliştikçe ve istikrar olduğu müddetçe, zaman için de sistemde başarı sağlanması ve dolayısıyla nitelikli konut üretiminin sağlanması mümkün olabilecektir.

Kabul edilen kanunun başarılı olabilmesi için, daha önce örnek verilen model yaklaşımlarında da ifade edildiği üzere enflasyon ve faizin düşük olması gerekmektedir. Kredi faizleri, enflasyonun birkaç puan üstünde olması gerekmektedir. Enflasyonun %5'in altına (%3-4'lere gerilemesi) ve faizlerinde %10'un altına

105


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

Baked Securities)”, Basılmış Doktora Tezi, Ankara Üni., Sosyal Bilimler Ens., İşletme Bölümü, Ankara, s:5.

KAYNAKLAR 1. Hasol,D., 1995, Ansiklopedik Mimarlık Sözlüğü. Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, Altıncıbaskı, İstanbul, s:269. 2. Keleş,R., 1987, “Konut Kesimine Özelleştirme Sorunları”. Konut ve Konut İşletmeciliği, Konut, s:7. 3. Hoffmann,M.; Kremer,P., 1986, Zahlentafeln für den Baubetrieb, B.G.Teubner Stuttgart, 2.Auflage, s:163. 4. Lütge,F., 1949, Wohnungswirtschaft, Stuttgart, 2. Auflage, s:38. 5. Kohutek,R.; Kainrath,W., 1976, Wohnungsmarkt 2-Ansaetze zu einer politokonomiszchen Theorie der Wohnungswirtschaft, Instit für Stadtforschung, Bd.39, Wien, s:14. 6. Boleat, M., 1985, National Housing Finance Systems:A Comparative Study. Croom Helm Ltd., London, s:376 7. Berberoğlu, M.G., (2005b), Konut Finansmanı ve Türkiye’ye Uygun Bir Model Önerisi, İstanbul Teknik Üniversitesi Dergisi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Cilt 2 ,Sayı 1, s:58-68, Aralık. 8. Berberoğlu, M.G., (2005a), Konut Finansmanı ve Türkiye’ye Uygun Bir Model Önerisi, İstanbul Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İşletme Ana Bilim Dalı, İşletme Programı, Yayınlanmamış Doktora Tezi, İstanbul, s:106,17. 9. D.P.T., 1989, Alternatif Konut Finansman Sistemleri Özel İhtisas Komisyonu Raporu. DPT Yayın NO: DPT.: 2178, Ö.İ.K.:342, s:3. 10.Aslan, M.H., 1989, “Alternatif Konut Finansman Sistemleri ve Türkiye’de Konut Finansmanı – Toplu Konut Finansman Sistemi Üzerine Bir Deneme.” Basılmamış Doktora Tezi, Uludağ Üni., Sosyal Bilimler Ens.,Ekonomi Bölümü, Bursa, s:48. 11.S.P.K.+Hükümet, 2005, Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, 01.12.2005. Hükümet Tarafından T.B.M.M’ne sunulan Tasarı. (www.spk.gov.tr, s:6-8). 12.Alp, A., 1996, “İpotek kredileri ve İpoteğe Dayalı Menkul Kıymetler Yoluyla Türk Konut Finansman Sorununun Çözümünde Bir Model Önerisi (Model Suggestion in Solving Turkish Housing Finance Problem Through Mortgage Loans and Mortgage

13.Y.E.M., 2003, Türk Yapı Sektörü Raporu, “Yapı” Mimarlık, Kültür ve Sanat Dergisi Eki, Sayı:264, Kasım, s:31. 14.Yavaş, H., 1988, “Dar Gelirlilerin Konut Sorunu ve Standartların Belirlenmesi.” Basılmamış Y.L. Tezi, Y.T.Ü., Mimarlık Fak., İstanbul, s:1. 15.Mutluay, S., 1992, “Türkiye Konut Piyasasının Analizi ve Alternatif Konut Finansman Modelleri”. Basılmamış Y.L. Tezi, İ.T.Ü., Mimarlık Fak., İstanbul, s:89. 16.Öztürk, M., 1993, “Finansal Sistemle Bütünleştirilmiş Bir Yapı içerisinde Türkiye’ye Yönelik Konut Finansmanı Analizleri; Daha Rekabetçi Bir Konut Finansman Sistemi İçin Bazı Strateji Önerileri.” Basılmamış Doktora Tezi, Gazi Üni., Sosyal Bilimler Ens., İşletme Böl., Ankara, s:614. 17. Teker, M.B., (2004), “İpotek Finansmanı”, Sermaye Piyasaları Kurulu Kurumsal Yatırımcılar Dairesi Yayınlanmamış Araştırma Notları. GYODER’in düzenlemiş olduğu “Gayrimenkul Zirvesi 4 Gayrimenkul Sektöründe Kurumsallaşma, Yabancı Sermaye ve Uzun Vadeli Konut Finansmanı” konulu konferans, 13 Mayıs 2004 (www.gyoder.org.tr), s:74-77. 18.Baş, A., 1994, “Türkiye İçin Konut Finansman Modeli (Model for Housing Finance in Turkey).” Basılmamış Y.L. Lisans Tezi, O.D.T.Ü., Sosyal Bilimler Ens., İşletme Böl., Ankara, 1994, s:17. 19.Alp, A.; Yılmaz.U.M., 2000 Gayrimenkul Finansmanı ve Değerlemesi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, Mart Matbaacılık Sanatları LTD. Şti, İstanbul, s:138. 20. Renaud, B.,1984, Housing and Financial Institutions in Developing Countries. World Bank Staff Working papers, no: s:6. 21. Gürgün, M., 1997, “Housing Finance in High and Uncertain Inflationary Environments ( A Turkish Case )”. Basılmamış Y.L. Tezi, Boğaziçi Üni., İşletme Fak., İstanbul, s:21. 22. Uludağ, İ., 1997, Konut Üretiminde Bölgesel Koşullara Uygun Alternatif Finansman Sistemleri Teknikleri. İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul, s:156.

106


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

R. Kömürlü, H. Önel

23. Nurolbank, 2002, Dünyada ve Türkiye’de Uzun Vadeli Konut Finansmanı Uygulamalar ve Türkiye İçin Öneriler. Nurolbank Yayını, İstanbul. Raporu Hazırlayanlar: Gökhan Harmankaya, Timur Yurdakonar, Alev Toka., Aslı Ergin, Barkın Şener. s:50-127. 24.PIAR-Gallup, 1991, Consumer Attitude Survey Housing Finance, Marketing Research Co., İstanbul, s:29. 25.Y.E.M. 2005, Türk Yapı Sektörü Raporu, “Yapı” Mimarlık, Kültür ve Sanat Dergisi Eki, Sayı:288, Kasım, s:35. 26.S.P.K., 2005,Konut Finansman Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı Taslağı., 13.07.2005 Tarihinde S.P.K. Kurumsal Yatırımcılar Dairesi tarafından hazırlanıp, Hükümete sunulan Taslak. Genel Gerekçe Bölümü (www.spk.gov.tr) s:19. 27.Özkan, E., 1981, “Türkiye’de ‘Konut Sorunu’ ve Ekonomik Sınırlamalar İçinde ‘Konut Üretimi’ni Finanslama Olanakları”. Karadeniz Teknik Üniversitesi, İnşaat ve Mimarlık Fakültesi, Basılmamış Doçentlik Tezi, Trabzon, Eylül, s: 150. 28.Tantan, S., 1996, Menkul Kıymetleştirme:ABD Uygulaması ve Bankacılık Sektörüne Etkileri, Mayıs, Ankara, SPK Yayınları, no:44, s:83-85. 29.Teker, M.,B., 1996, Sermaye Piyasası Araçları Yoluyla Gayrimenkul Finansmanı ve Yatırımı. T.C. Başbakanlık Sermaye Piyasası Kurulu Yayınları, No:43. Ankara, Haziran, s:20-21. 30. Karakaş, C.; Özhan, O., 2004, “Türkiye’de ve Doğu Avrupa Ülkelerinde İpoteğe Dayalı Menkul Kıymet Piyasalarının Durumu”, Active Finans Dergisi, Yıl:6, Sayı:36 Mayıs, Haziran, s:73.

Şekil 2, Şekil 3.1, Şekil 3.2, Şekil 4: Ağırlıklı olarak Kaynaklar listesindeki 8-10-16-17-23-28-30 nolu kaynaklardan yola çıkılarak oluşturulmuştur.

107


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

AKDENİZDE TOPOĞRAFYASINI KORUYAN ORTAÇAĞ1 LİMANLARI ve TURİZMİN ÇEVRESEL ETKİLERİ: ALANYA HİSARİÇİ MAHALLESİ, ANTALYA İÇKALE MAHALLESİ, GİRNE TARİHİ LİMAN MAHALLESİ Cenk HAMAMCIOĞLU¹*, Dr. Funda KERESTECİOĞLU² ¹Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü, Beşiktaş, İstanbul ²Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Beşiktaş, İstanbul chamamci@yildiz.edu.tr, öztürk@yildiz.edu.tr

ÖZ Makale; Doğu Akdeniz’de üç farklı topoğrafyaya sahip, bugünkü ekonomilerini büyük ölçüde turizme bağlamış, biçimlerini Ortaçağ’da almış liman kentleri olan Alanya Hisariçi Mahallesi, Antalya İçkale Mahallesi, Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde turizmin çevresel etkilerini araştırmıştır. Turizmin çevresel etkileri; • topoğrafya verileri, • kütle ve kütleleri oluşturan yüzeylerdeki değişimin incelenmesi, • işlevsel değişimin belirlenmesi, • iklim-ölçek ilişkilerinin incelenerek; insan, sokak, kütle ve su yüzeyi oranlarına dikkat çekilmesi, • yöre halkının ve işletme sahiplerinin turizme katılım şekilleri başlıklarını kapsamaktadır. Turizmin çevresel etkilerinin sınıflandırmasında H. Green – C. Hunter (1995) ve Funda Kerestecioğlu’nun (1999) oluşturduğu modelden yararlanılmıştır. Doğal yapı ve yapılı çevre; fiziksel verileri oluştururken; sosyal çevre; işletme sahiplerinin ve yöre halkının ekonomik aktiviteye -turizme- katılım şekillerinin sorgulanması başlıklarında gelişmiştir. Topoğrafyasını ve liman olma halini büyük oranda koruyan, çeşitli dönemlere tanıklığını bina hafızaları ile yaşatan, su ile ilişkisini sürdürerek Ortaçağ’dan günümüze (ticari aktivite türü değişse bile) coğrafyasının sunduğu ayrıcalığını yaşanması gerekli bir tecrübe olarak sunmaya devam eden liman yerleşmeleri tüm fiziksel, sosyal verileri ile birer “kültürel mirasdır”. Araştırma; varolan kültür miraslarını gelecek kuşaklara iletmek ilkesi ile yerleşmenin turizm açısından çekiciliğinin devamını sağlayacak bulgulara sahiptir. Bu çalışma Akdeniz’deki Ortaçağ limanlarının turizm amaçlı koruma kullanma dengesi hakkında yatırımcılara, işletmecilere, mimarlara, politikacılara ve yaşayanlara bilgi verecektir. Anahtar Kelimeler: Akdeniz, Ortaçağ liman kenti, turizmin çevresel etkileri, kültürel miras, su yüzeyi.

1

Araştırma kapsamında incelenen üç liman günümüzde korumakta oldukları topoğrafyalarını ve biçimlerini büyük oranda Ortaçağ döneminde almıştır. Bu nedenle, makalede ele alınan liman yerleşmeleri Ortaçağ limanları olarak tanımlanmaktadır. * Hamamcıoğlu, C.,(2003) Akdeniz’e Kıyısı Bulunan Tarihi ve Özelliği Olan Yerleşmelerde Turizmin Etkilerinin Değerlendirilmesi, YTÜ Fen Bilimleri, (basılmamış) Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.

108


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

ABSTRACT The Medieval Harbours Conserving Their Topographies in the Mediterranean and the Environmental Impacts of Tourism: Alanya Hisariçi District, Antalya İçkale District and Kyrenia Ancient Harbour District This article ascertains the environmental impacts of tourism on three different Medieval harbour settlements; Alanya Hisariçi District, Antalya İçkale District and Kyrenia Old Harbour District which are situated on distinctive topographies and currently based drastically on tourism in East Mediterranean. The investigations on the environmental impacts of tourism performed at the medieval harbour settlements mentioned above. Environmental impacts of tourism comprise the titles below;

• • • • •

topography, analyzing the changes on the blocks and their facades, determining the modifications on functions of plans, investigating the climate and scale relations among the human, path, block, and water surface, questioning the interest of the local community and the entrepreneur’s participation in tourism.

The classification of environmental impacts of tourism is drawn upon the model of H. Green – C. Hunter (1995) and Funda Kerestecioğlu (1999). While the natural and built environments are consisted as the physical data, social environment develops in the title as the question of the entrepreneurs and local communities’ participation in tourism economy. The harbour settlements which mostly conserve their topography, waterfront features, built heritage and their relations with water surface (although the trade function is retreated) since the Medieval Ages are the elements of “cultural heritage”. The outcome of this research possesses the determinants which will provide the settlement’s permanence of tourism and the principles in order to convey the existing cultural estate to future generations. Keywords: Mediterranean, ancient port city, environmental impacts of tourism, built heritage, water surface.

109


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

1.

AKDENİZ, ORTAÇAĞ KENTLERİ ve TURİZM

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

LİMAN

Akdeniz birbirini izleyen birçok deniz, onu çevreleyen farklı peyzaj özelliklerine sahip kara parçaları ve üstüste yığılmış bir uygarlığın coğrafyasıdır. İlk defa Romalı yazar Gaius Julius Solinus tarafından kullanılan ‘Mare Mediterraneum’-‘Akdeniz’ nitelemesi antik dönemde insanoğlunun keşfedebildiği ‘eski dünyanın (Avrupa Asya - Kuzey Afrika) merkezindeki deniz’ olarak tanımlanmıştır [1]. Büyük bir su parçası olan Akdeniz, çevresindeki karaların kıyılarında suya dönük yaşamları, toplumları, ekonomileri, kültürleri birbirine su yüzeyiyle doğrudan bağlamıştır. Böylelikle de Akdeniz çevresinde yeralan yerleşmelerde ‘liman’ en önemli fizik mekân elemanlarından biri, yaşamın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Akdenizde yeralan limanlar, antik dönemlerden itibaren Ortaçağ’da da bugün olduğu gibi su kenarında kurulmuş kentlerin dış dünyaya açıldığı en önemli giriş kapıları olagelmiştir. Bu dönemde kara ulaşımının güç olması, buna karşılık suyolunun ağır yük ve uzun mesafeli yolculuklarda daha ekonomik olması ticari ilişkilerde suyolunun öncelikli tercih edilme nedenlerden birisi olarak gösterilebilir. Bu durum, Akdeniz kıyısında yeralan kentlerde limanları; ticari aktivitelerin gerçekleştirildiği, ard bölgedeki (hinterland) ürünlerin dış pazarlara ulaştırıldığı ve dışarıdan farklı ürünlerin alındığı, depolamanın yapıldığı önemli bir odak ve aktivite mekânı yapmıştır. Yalnızca işlevsel açıdan değil, sosyal açıdan da limanlar uygarlıklar arası bilgilerin, kültürlerin, yeniliklerin yayıldığı, kentlere taşındığı noktalar olmuştur. Kentlerin ekonomik ve sosyal yaşamını etkilemenin yanısıra doğal bir öge olan ‘su’, yapılı fiziksel ögeler olan ‘liman’ ve içinde barındırdığı sınırlı bir nüfusla denizden ve karadan gelebilecek tehditlere karşı yerleşmeyi koruyan ‘sur duvarları, kaleler’

110

yerleşmelerin kimliğinde doğrudan etkendir. Ancak endüstri devrimiyle birlikte teknolojinin gelişmesi, makineleşme, (seri) üretimin artması ve ticarette daha büyük tonajlı yük ve yolcu taşıyan araçlara ihtiyaç duyulması zamanla Ortaçağ limanlarında kapasitenin yetersiz kalmasıyla sonuçlanmıştır. Bu nedenle kimi zaman genişletilerek kullanılmaya devam eden limanlar kimi zaman işlevleri taşınarak terk edilmiş, yeni inşa edilen limanlara taşınmıştır. Tarihsel süreç içinde limanların dönüşüm aşamaları; • • • • •

tarihi (antik) kent limanları, genişleyen kent limanları, endüstriyel kent limanları, geleneksel ticaret limanlarının terkedilmesi (kıyıdan geri çekilme), terk edilen liman ve kıyı alanlarının yeniden geliştirilmesi

olmak üzere beş ayrı süreçte incelenmektedir [2], [3], [4]. Ancak belirtmek gerekir ki; insanoğlunun su yüzeyi ile olan ilişkisi antik dönemlerin çok öncelerine, ilk yerleşmelerin kurulduğu dönemlere dayanmaktadır. Konuyu Akdeniz’de yeralan limanlar açısından değerlendirdiğimizde endüstrileşme sürecine eklemlenmiş olan Cenova, Marsilya gibi bazı Akdeniz liman kentleri yukarıda belirtilen beş aşamayı da yaşayarak sanayinin geliştiği kalabalık nüfusa sahip kentler durumuna gelmiştir. Buna karşın bazı Akdeniz liman kentleri ise, denizyolu ticaret güzergâhlarının önemini yitirmesi, uzun mesafeleri katedebilen gemi teknolojilerinin gelişmesi ve sanayileşmenin etkilerinden uzak kalmaları sonucunda ticari ağların dışında kalmış ve sanayi dönemi öncesindeki ‘antik kent limanı’ kimliklerini fizik mekân biçimleriyle Ortaçağ’dan günümüze korumuştur. Ayrıca bu gibi kentlerde, günümüzün gerektirdiği koşulları sağlayacak eski limanlardan ayrı, yeni


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

limanlar inşa edilmiştir. Kentte giriş-çıkış kimliğini büyük ölçüde yitirmenin yanısıra, ticaret faaliyetlerini de yitiren Ortaçağ limanları terkedilme sürecine girmiştir. Ortaçağ limanlarının işlevlerini kaybetmeleri ve dolayısıyla büyük oranda kullanım dışı kalması bu tür alanların gerisindeki tarihi dokuda da sosyal süzülmeyi, zamanla göç ve işsizliğin artması sonucunda giderek köhneleşmeyi beraberinde getirmiştir [3]. Bu durum, Hoyle’ün2 limanların günümüz gereksinimlerini karşılayamayarak geri çekilmesine ilişkin yapmış olduğu “terk edilmiş ve tanımsız giriş eşikleri”nin ortaya çıktığına ilişkin tespitini işlevsiz kalan Ortaçağ limanları için de geçerli kılmaktadır. Terk edilen Ortaçağ limanları taşımakta oldukları fiziksel miras ile yerleşmenin kültürel hafızasında, imajında etkili elemanlardır ve insanoğlunun geçmişle ilişki kurmasını sağlar [5]. Bu gibi kültürel mirası barındıran çevreler koruma bilincinin artmasına paralel olarak yeni ekonomik aktiviteleri ve varolan çevreyi koruyarak kullanmayı amaçlayan yaklaşımları gündeme getirmiştir. Günümüze kadar gelen Ortaçağ limanları ve hemen gerisindeki yerleşme dokuları geçmişin izlerini taşıyan fiziksel ve sosyal çevreyle birlikte suya, tarihe ve kültüre dayalı aktiviteler için çekim gücü oluşturmuştur. Bugün Akdeniz kıyılarına bakıldığında Rodos3, Dubrovnik ... gibi 2

Peter Hall, (1993) “Waterfronts: A New Urban Frontier”, Waterfronts, Rinio Bruttomesso, editor, Cities on Water, Venice, p.13’de (Hoyle, B.S., (1998) Development Dynamics at the Port-City Interface. In Revitalizing the Waterfront, op.cit.., p.14)’e gönderme yapılmıştır. 3 Gerçekleştirilen çalışma (Hamamcıoğlu, C.,(2003) Akdeniz’e Kıyısı Bulunan Tarihi ve Özelliği Olan Yerleşmelerde Turizmin Etkilerinin Değerlendirilmesi, YTÜ Fen Bilimleri, (basılmamış) Yüksek Lisans Tezi, İstanbul) 2002 yılında merkezi Antalya’da bulunan Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü Yüksek Lisans Bursu kazanmıştır. Araştırma Bursu kapsamında Yunanistan’ın Rodos kenti ziyaret edilmiş ve çalışmada yerini almıştır.

111

Ortaçağ’a tanıklık etmiş birçok limanın turizm amaçlı kullanıldığı görülmektedir. Turizm, II. Dünya Savaşı sonrası gelişmekte olan ekonomiler için önemli bir gelir kaynağı olarak dünya gündeminde yerini almış ve 1950’lerden itibaren kitle turizm hareketleri başlamıştır. 1950’li ve 1960’lı yıllarda turizmin gelişmesi yerleşmelerin ekonomilerinde olumlu etkiler vermiştir. Ancak hazırsızlık ve plansız gelişim zamanla turizmin olumsuz etkilerinin rahatsız edici boyutlara ulaşmasıyla literatürde yerini almıştır [6], [7], [8], [9], [10], [11], [12], [13], [14], [15], [16], [17]. Bu durum fiziksel ve sosyal çevreyi etkileyen sorunları gündeme getirmiş ve Akdeniz’deki kıyı yaşam kültürünün ve bu kültürün ürünü olan yerleşmelerin gelecek nesillere aktarılmasında tehdit edici olumsuz etkiler yaratma sürecini başlatmıştır. 2.

ORTAÇAĞ’DAN GÜNÜMÜZE ÜÇ LİMAN KENTİ; ALANYA, ANTALYA, GİRNE

İlk çağlarda kurulmuş olmakla birlikte fizik mekânlarındaki bugünkü görünümlerini Ortaçağ’da almış olan Alanya, Antalya ve Girne Doğu Akdeniz’de yeralan üç ayrı liman kentleridir. Alanya ve Antalya Anadolu’nun Akdeniz’e bakan Toros Dağları’nın güney kıyısında, Girne ise yine Doğu Akdeniz’de yeralan Kıbrıs adasının Beşparmak Dağları’nın kuzey sahilinde yeralmaktadır.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

kalmıştır. Bugün Alanya; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, Antalya; Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı, Girne ise Roma, Bizans, Luzinyan, Venedik ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşımaktadır. Liman, sur duvarları, kale, konut yapıları, dini yapılar, ticaret, depo ve ambar yapıları ele alınan bu üç liman kentinin fizik mekânlarına ait izlerdir, miraslarıdır.

Şekil 1: Alanya Yarımadası (Yetkin, H., kartpostal)

Bir dönem, Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış olan Alanya’daki tersane, bu dönemde kentin sosyo-ekonomik anlamda yakaladığı seviyeyi gerek askeri gerekse ticarette denizciliğe verilen önemi göstermesi açısından anlamlıdır (Şekil 4).

Şekil 2: Antalya İçkale Limanı (kartpostal)

Şekil 4: Alanya Kalesi Tersanesi ve Tophane Mahallesi (Hamamcıoğlu, 2002)

Şekil 3: Girne Kalesi ve Tarihi Liman Mahallesi (kartpostal)

Topoğrafik açıdan Alanya (şekil 1) denize doğru dik uzanan karstik bir yarımada üzerinde ve yamaçlarında, Antalya (şekil 2) karstik falezler üzerinde, Girne (şekil 3) ise doğrudan deniz kıyısında kurulmuş kentlerdir. Birbirinden farklı özellikteki topoğrafyalar üzerinde kurulmuş olan bu üç liman kenti tarihsel süreç içerisinde kimi zaman aynı kimi zaman farklı uygarlıkların, kültürlerin, devletlerin egemenliğinde

112

Ortaçağ’da önemli birer liman kenti olan ve konumları nedeniyle Avrupa, Ortadoğu ve Uzakdoğu ile Kuzey Afrika ticaret yollarının kesiştiği bir bölgede yeralan bu kentler yeni ticaret yollarının keşfedilmesi ile zaman içinde aktarma noktası olma görevlerini ve eski önemlerini yitirmişlerdir. 20. yüzyıla gelindiğinde birinci bölümde de belirtildiği üzere işlev dışı kalan bu limanların da içinde bulunduğu tarihi yerleşmelerin dışında çağın gerektirdiği işlevleri içeren yeni limanlar inşa edilmiştir [18]. Ticaret işlevlerinin limanlardan taşınması zaman içinde Alanya ve Girne liman kentlerine oranla özellikle Antalya İçkale’deki limanın hemen çevresindeki tarihi konutların da giderek işlevsiz kalmasına ve yerel halkın değişen yaşam


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

koşulları doğrultusunda yeni gelişen modern konut alanlarına yönelmesine neden olmuştur. Bu durum tarihi kentsel alanların bakımsız ve çöküntü kent parçalarına dönüşme riskini ve sürecini başlatmıştır. Özellikle 1950’li yıllardan sonra hızlı bir kentleşme döneminin yaşandığı Antalya’da değer kaybeden tarihi liman ve çevresi kırsal kesimden gelen insanların kentte ilk yerleştikleri çevrelerden biri olmuştur [19]. Buna karşın, topoğrafyası nedeniyle Alanya Kalesi ve nüfus artışının yaşanmadığı Girne Tarihi Liman Mahallesi ise sosyal yaşantısını kısmen günümüze dek sürdürmüştür4. Akdeniz’deki konumları itibariyle uzun süren yaz ikliminin yaşanması ve deniz-kumgüneş turizmine olanak sunan uzun kumsalların bulunması üç liman yerleşmesinin bulunduğu kentlerde turizme büyük bir ivme sağlamıştır. Özellikle 1985’li yıllardan sonra bu kentlerin bulunduğu yörelerdeki turizm hareketleri kitle turizmi boyutunda gerçekleşmiştir [20]. Ancak, kıyılara olan bu yoğun talebin yanısıra, son yıllarda tarihi çevrelere olan ilginin de artış eğilimi içinde olduğu bilinmektedir. Böylesi bir eğilimin arkasında özellikle büyük kentlerdeki monoton ve çok katlı ‘modern’ yapılardaki yaşantıdan uzaklaşmak, tarihi bir çevrede bulunmak, onun verdiği atmosferi yaşamak, ziyaret etmek, görmek hatta yerleşmek istediği alanlar konumuna getirmektedir. Bu yöndeki eğilimler tarihi kent merkezlerinde kira ve satış değerlerine yansımakta ve artmasına neden olmaktadır. Bu noktada belirtebiliriz ki, Akdeniz kıyısında bulunan yerleşmeler “tarihi, mimari özellikleri, yapıları, yaşam şekilleri, giyim tarzları, yemekleri, inançları, el sanatları, peyzaj ve geleneksel yerleşim özellikleri gibi nitelikleri turizmde kültürel aktivitelerde bulunma isteği taşıyanlar için kaynak teşkil etmektedir” [21]. Çalışma alanları içinde bu yöndeki gelişmelerin 4

2002 yılı Haziran-Temmuz ayı gerçekleştirilen çalışma bulguları.

113

başını Antalya İçkale çekmektedir. Ne var ki, Girne Tarihi Liman Mahallesi Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası platformda tanınmaması ve uygulanan ticari ambargo nedeniyle Alanya ve Antalya kadar ziyaretçi çekememesine rağmen son yıllarda turizmin tarihi kent merkezi üzerindeki işlevsel değişimden etkilenmiştir. 3. AKDENİZ’DEKİ ORTAÇAĞ LİMANLARINDA TURİZMİN ÇEVRESEL ETKİLERİNİN SINIFLANDIRILMASI Kaynakların kâr amaçlı maksimum turist sayısını ağırlamak hedefiyle pazara sunulması turizme konu olan yerleşmelerin fiziksel (doğal ve yapılı çevre) ve sosyal (ekonomik, …) çevrelerine yarar sağladığı gibi kısa dönemde birçok bozulmaları da beraberinde getirmektedir [22] [23] [24] [25]. Bir yerleşmenin turizmden yarar sağlayabilmesi için öncelikli hedef çevre değerlerine ait kalitenin oluşturulması ve korunmasının sağlanması olmalıdır. Böylesi bir düzenin oluşturulması da ancak yerleşmenin doğal çevresine, kültür mirasına, sosyal ve ekonomik mekân yapısına uygun gerçekleştiricilerin girişimleri ve kontrolünde, disiplinlerler arası ilişkiler çerçevesinde mümkün olabilir. Aksi durumda turizm; fayda yerine çözümü ve geri dönüşü kolay olmayan, yerin çevresel elemanlarının özelliklerini kaybetmesine kadar giden birçok sorunu gündeme getirir. Bu, büyük bir kısmını yapılı çevrenin oluşturduğu “kültürel mirasın turizm etkinliğiyle korunması noktasında çeşitli problem ve çelişkilerin ortaya çıktığının da göstergesidir” [26]. Medeniyetlerin geliştiği, irili ufaklı birçok yerleşmenin bugün de yaşamını sürdürdüğü Akdeniz kıyılarına yönelen kitlesel turizm hareketlerinden varış noktalarının merkezinde yeralan tarihi kent parçaları da etkilenmektedir [27], [28], [29], [30]. Tarihi liman çevreleri ziyaretçilerin kıyı turizmine yönelik aktiviteler ile beraber


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

kültürel aktivitelerde de bulunabilecekleri, zaman geçirebilecekleri, gezip görecekleri, geçmişle bağlantı kurabilecekleri potansiyel alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu nedenle turizm acentelerinin pazarladıkları tur programlarında deniz-kum-güneş özelliklerinin yanısıra, tarihi merkez gibi yerleşmelerin geçmişlerine ait unsurları da imaj görüntülerinde yerini almaktadır.

[34]. Dolayısıyla, liman yerleşmelerinin kıyıda yeralması, konunun yalnızca kara tarafına olan etkileriyle sınırlı kalmadığını, aynı zamanda su yüzeylerini de ilgilendiren bir kapsamda ele alınması gerekliliğini de bizlere göstermektedir. Turizmin etkilerinin değerlendirilebilmesi, yerleşmelerin özelliklerini oluşturan çevresel elemanlar üzerinde çalışılmasını gerektirmektedir.

Günümüzde sosyal süzülme5 ile boşalan yapı stoklarının kullanıma kazandırılması turizmden sağlanacak ekonomik gelir sayesinde tarihi çevreleri koruyarak yaşanabilir kılmak Ortaçağ liman kentlerinde de yaşanmakta olan sürecin temelini oluşturmaktadır [31]. Ancak, turizm kapsamında korumanın yalnızca eğlence, alış veriş, yeme içme mekânlarına ağırlık verilerek gerçekleştirilebileceği düşüncesinin tarihi çevreleri sancılı hatta yok edici bir değişim sürecine ittiği de bir gerçektir. Bunun gibi modern yaşama dair alışkanlıklar Akdeniz yerleşmelerinin tipolojik ve morfolojik özelliklerini hiçe sayan homojen fizik mekân eğilimlerinin gelişimi ekolojik, kültürel ve sosyal çevre değerlerini bozan, kirleten bir süreçi ortaya çıkarmaktadır [32]. Oysaki bir yerin tarihi bilgileri turizminin gelişimi ve planlaması için büyük önem taşımaktadır çünkü arkeolojik alanlar, tarihi yapılar ve önemli olayların geçtiği yerler turizm açısından korunması gereken çekim unsurlarındandır [33]. Turizmde bir yerleşmenin ilgi çekici olma özelliği, geçmişe ait izlere sahip olma unsurunun yanısıra doğal ve sosyal çevrenin de bozulmadan sürdürülebilirliğine bağlıdır. Bu anlamda sürdürülebilir kalkınma “bugünün insanının gereksinimlerini, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılama olanaklarından ödün vermeden karşılayabilmesi olarak tanımlanmaktadır”

3.1 Sınıflandırma İçin Öneri Kurgu ve Araştırma Yöntemi

5 Yenen, Z., Öztürk, F., Hamamcıoğlu, C., Oruç, O. (2001) “Kıyıda Yer Alan Tarihi Kent Dokularında Sürdürülebilir Turizm İçin Model Önerisi”, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları III. Ulusal Konferansı, 26-29 Haziran, İstanbul, E. Özhan, Y. Yüksel, editörler, ss.239-240.

114

Çalışma kapsamında incelenen Ortaçağ limanlarında turizmin çevresel etkilerinin belirlenmesinde Hunter ve Green6’in ve Funda Öztürk Kerestecioğlu7’nun modellerinden yararlanılmıştır. Hunter ve Green turizme konu olan yerleşmelerde doğal, yapılı ve kültürel çevre üzerindeki etkileri inceleyerek sınıflandırmaktadır. Funda Öztürk Kerestecioğlu turizmin olumsuz etkilerini fiziksel ve sosyal çevre kapsamında değerlendirmektedir. Buna göre, doğal çevreyi oluşturan elemanlar hava, su, bitki, hayvan, toprak, doğal peyzaj ve iklim yapılı çevre ile ilişkilendirilirken, yapılı çevre yüklendiği işlevler ve yapılı çevreyi oluşturan mimari elemanlar olan bina, bahçe duvarı, yol, kanalizasyon sistemi … konularını içermektedir. Turizmin sosyal çevre üzerindeki etkileri ise ekonomik açıdan yöre halkının ve işletme sahiplerinin turizme katılım şekillerinin sorgulanması olarak ele alınmaktadır. Çalışmada, turizm amaçlı değerlendirilen Akdeniz kıyısında yeralan yerleşmelerde çevre ve onu oluşturan elemanlar iki ana başlık altında incelenecektir: 1. Fiziksel Çevre • Doğal Çevre • Yapılı Çevre 6

Hunter, C., Green, H., (1995) Tourism and the Environment – A Sustainable Relationship?, vol.19, n.12, pp.119-127. 7 Bakınız Öztürk, F., (2001) Turizm Mimarlığının Yarattığı Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi İçin Bir Yöntem, Doktora Tezi, Üniversite Yayın No:YTÜ.EN.DR-98.0386, YTÜ Basım-Yayın Merkezi, İstanbul, ss.62-63, 134.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

2. Sosyal Çevre Bu makalede doğal çevre; topoğrafya verileri, yapılı çevre ise yerleşmenin yapılı alanını oluşturan elemanların oluşma mantığını anlamaya yarayacak ilişki ve oranlar, yapılı çevreyi oluşturan işlevler kapsamında fiziksel verileri oluştururken, sosyal çevre; işletme sahiplerinin ve yöre halkının ekonomik aktiviteye -turizmekatılım şekillerinin sorgulanması başlıklarında gelişmiştir. Buna göre, Antalya İçkale Mahallesi, Alanya Hisariçi Mahallesi ve Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde turizmin çevresel etkileri; • doğal çevre; topoğrafya verileri, • yapılı çevredeki kütle ve kütleleri oluşturan yüzeylerdeki değişimin incelenmesi, • işlevsel değişimin belirlenmesi, • iklim-ölçek ilişkilerinin incelenerek; insan, sokak, kütle ve su yüzeyi oranlarına dikkat çekilmesi, • sosyal çevredeki etkileri; yöre halkının ve işletme sahiplerinin turizme katılım şekilleri başlıkları altında mahallelerin yerleşme karakterleri ve yaşanan değişimler değerlendirilerek açıklanacaktır. Haziran-Temmuz 2002 tarihleri arasında üç limanda da fiziksel yapının anlaşılması ve tespiti için alan çalışması yapılmıştır. Yerleşmede yaşayanlar ile -konut sahibi, işletme sahibi- anket çalışması yapılmıştır. Yerleşmedeki sivil toplum örgütleri, merkezi ve yerel yönetim temsilcilerine derinlemesine görüşme tekniği uygulanmıştır. Araştırmanın evreni Alanya Hisariçi Mahallesi, Antalya İçkale Mahallesi ve Girne Tarihi Liman Mahallesi’ndeki işletme sahipleri (konaklama, yeme içme ve dükkân-satış sahipleri) ve hanehalkıdır. Antalya İçkale Mahallesi’nde 21 haneden 2’si ve 63 işletme sahibinden 18’i ile anket yapılmıştır. Örneklem evrende hanehalkının %10’u ve işletme sahiplerinin %30’u şeklinde gerçekleşmiştir. Alanya Hisariçi Mahallesi’nde 20 haneden 5’i ve 24 işletme

115

sahibinden 5’i ile anket görüşmesi yapılmıştır. Örneklem evrenin %25 hanehalkı ve %20 işletme sahibidir. Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde ise 30 haneden 4’ü ve 33 işletme sahibinden 15’ine anket uygulanmıştır. Örneklem %15 hanehalkı ve %45 işletme sahibinden oluşmuştur. 3.2 Akdeniz’deki Ortaçağ Limanlarında Turizmin Çevresel Etkileri; Alanya Hisariçi Mahallesi, Antalya İçkale Mahallesi, Girne Tarihi Liman Mahallesi 3.2.1 Topoğrafya Verileri Denize doğru uzanan, yüksek bir yarımada üzerinde konumlanan Alanya Kalesi; Hisariçi Mahallesi ve Tophane Mahallesi’ni kapsamaktadır. Tophane Mahallesi tarihi tersanenin hemen üst kodlarında dik yamaçta gelişmiş bir mahalledir. Hisariçi Mahallesi ise yarımadanın üzerindeki kısmen düz alanda gelişmiş, surlarla çevrili bir tepe yerleşmesidir (şekil 1 ve 5). Ayrıca Alanya Yarımadası’nın topoğrafyası ovadan bakıldığında önemli bir simge ve imaj olma özelliği de taşımaktadır. Antalya İçkale Mahallesi, limanın hemen gerisinde 15m. yüksekliğe varan karstik falezlerin üzerinde korunaklı koy çevresinde gelişmiş, bugünde mevcut bulunan surlarla tanımlı ve aynı zamanda tarihi kentin limanını çevreleyen merkez mahalledir. Mahalle kuzeydoğu kapısından başlayıp limana doğru alçalan bir topoğrafya üzerinde bulunmaktadır (şekil 2 ve 5). Girne Tarihi Liman Mahallesi ise, doğal bir koyun çevresinde hafif bir eğimle yükselen arazi üzerinde Girne Kalesi’nin hemen yanında surlarla çevrili alanda gelişmiş bir su kenarı yerleşmesidir (şekil 3 ve 5). Ancak bugün mahalleyi, Ortaçağ’da ise kenti sınırlayan sur duvarlarından yalnızca üç burç günümüze kadar korunabilmiştir.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Makale kapsamında çalışılan limanlar öncelikle topoğrafik yapıları; kıyı şeridinin korunaklı olması, sırtını dayadığı yükseltilerin rüzgârı engellemesi gibi nedenlerle liman olarak seçilmiştir. Bu limanlarda değişik dönemlerde oluşan yerleşmeler–yapılanmalar günümüze kadar gelmiştir. Bunlar içinde Girne’de Venedikliler döneminde yapılmış Girne Kalesi, Antalya’da Selçuklu dönemine ait Yivli Minare, Alanya’da bir bölümü 19. yüzyılda inşa edilmiş Alanya Hisariçi Evleri, Girne’de yine 19. yüzyılda depo olarak kullanılan ama günümüzde konut ve turizm işletmelerine (yeme-içme ve konaklama) dönüşen yapılar sayılabilir. Günümüze ulaşan yapı stoku (kale, cami, konut, depo, mendirek, …) limanın topoğrafik yapısı ile uyum içindedir. Bu çevreler sunduğu mekânsal veriler ile turizmin çekim noktası durumundadır. Bu nedenle topoğrafyalarını koruyan üç liman yerleşmesinin de sunduğu mekânsal verilerini koruyabilmelerinde varolan kütlelerin büyüklükleri ve birbirleriyle oluşturulan oran ilişkilerinin sürdürülebilmesi önemli bir konudur. 3.2.2 Yapılı Çevredeki Kütle ve Kütleleri Oluşturan Yüzeylerdeki Değişimin İncelenmesi Mimarlık, “kendini kütle ve yüzey aracılığı ile gösterir ve kütlelerin biraraya gelerek ışık altında oluşturdukları ustalıklı oyunundan mimarlık doğar” [35]. Kütlelerin ortaya çıkardığı kompozisyonlar bulundukları çevrelerin özelliklerine (doğal, sosyal, ekonomik, ...) ve gereksinimlerine göre şekillenir. Yapılı çevrenin elemanları, insanoğlunun ürettiği belli bir hacmi ve mekânı kaplayan maddi ürünlerdir. Yapıldığı dönemin bilgi, teknoloji ve sosyal değerlerini yansıtırlar. Bu nedenle kültürel mirasın kaynağıdır. Dolayısıyla, biçimler topluluğunun biraraya geliş veya değişen düzen ve ihtiyaçları altında yatan etkenleri anlamak önem kazanmaktadır.

116

Doğu Akdeniz coğrafyasında farklı özelliklere sahip topoğrafyalar üzerinde konumlanan üç yerleşmeyi meydana getiren kütlelerin bir araya geliş düzenleri ve mimari karakterleri de birbirinden farklılık göstermektedir. Deniz ulaşımının önemli olduğu bu su kenarı yerleşmelerinde konut yapıları, bahçe duvarları, dini yapılar ve sur duvarları ortak mimari kütle elemanlarıdır. Bu üç liman yerleşmelerindeki kütlelerin ve kütleleri oluşturan yüzeylerdeki değişim; mevcut durumun hali-hazır harita ve koruma imar planları karşılaştırılarak yerinde tespit ve fotoğraflama yöntemiyle ile gerçekleşmiştir.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

Antalya İçkale Mah.

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Alanya-Hisariçi Mah.

Girne Tarihi Liman Mah.

Şekil 5: Antalya İçkale, Alanya Hisariçi Mahallesi ve Girne Tarihi Liman Mahallesi Planı, Topoğrafyası ve Kesiti (Hamamcıoğlu, 2003)

A

B

Şekil 6: Alanya Hisariçi Mahallesi’nde Örnek Yapı Adaları A ve B (Hamamcıoğlu, 2003) Tablo 1: Alanya Hisariçi Mahallesi’nde Örnek Yapı Adalarında Kütlelerin Yerleşim Alanı Oranları (Hamamcıoğlu, 2003) Örnek Alan A B 3000m² 3000m² Örnek Ada Alanı (yaklaşık) 491m² 510m² Toplam Yapı Taban Alanı 98m² 73m² Ortalama Yapı Taban Alanı 1.6 1.3 Ortalama Kat Adedi 0.16 0.17 Ortalama Taban Alanı/Parsel Alanı Oranı (TAKS)

Şekil 7: Antalya Kaleiçi Mahallesi ve Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde Örnek Parseller (Hamamcıoğlu, 2003)

117


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Tablo 2: Antalya Kaleiçi Mahallesi ve Girne Tarihi Liman Mahallesin’deki Örnek Parsellerde Kütlelerin Parsel No

Parsel Alanı (m²)

Yapı Taban Alanı (m²)

Kat Adedi

Taban Alanı / Parsel Alanı Oranı (TAKS)

Antalya İçkale ve Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde yapılar eğime paralel olarak limanı birbiri ardına çevreleyen ara sokaklar ile bu sokakları dik kesen ve limanı üst kotlarla bağlayan eğimle dik sokaklar arasında yeralmaktadır. Antalya İçkale Mahallesi’nde ortalama parsel büyüklüğü 333 m²’dir. Buna karşılık Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde bu oran 167 m²’dir (Şekil 7, Tablo 2). Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde tarihi yapılar çoğunlukla basit yığma taş tekniğinde tek ve iki katlı iken, Antalya İçkale Mahallesi’nde yapılar yığma ve ahşap tekniğinde iki veya üç katlıdır. Girne’de örnek olarak alınan tarihi yapı düzeni içindeki parsellerde ortalama yapı taban alanı/parsel alanı oranı (TAKS) değeri 0.9, Antalya İçkale Mahallesi’ndeki bu oran 0.5’dir (Tablo 2). Bu nedenle sınırlı bir alan içinde bitişik nizamda gelişmiş sıra, müstakil ve avlulu evlerden meydana gelen Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde konutların bulunduğu parsellerin birçoğunda bahçe bulunmamaktadır8.. Ayrıca; Antalya İçkale Mahallesi’nde farklı etnik toplulukların bir arada yaşaması, dışarıdan gelebilecek tehlikeler, güvenlik ve mahremiyet gibi nedenlerden ötürü Girne Tarihi Liman Mahallesi’ndeki bahçe duvarlarına kıyasla daha aşılmaz ve yüksektir. Hisariçi Mahallesi’nde ise parselleri çevreleyen duvarlar bir metre yükseklikte, moloz yığma taş malzemedendir.

Antalya Kaleiçi Mahallesi 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

200 190 210 325 245 165 230 435 1210 120

100 95 90 110 135 140 147 210 394 75

2 2 2 2 3 2 2 3 2 2

0.5 0.5 0.4 0.3 0.6 0.9 0.7 0.5 0.25 0.6

Ortalama

333

150

2.2

0.5

Girne Tarihi Liman Mahallesi 8 19-20 25-26 39 40-41 42-43 61-62 63 64 65 66 70,71,72,91 73 74-75 76 77 78 79 14/3,14/4 14/5,14/6 14/7,14/8 105-112 132 151 164 175 231

234 148 150 66 280 100 297 112 117 93 100 570 206 115 168 81 72 40 200 200 240 200 400 56 103 120 88

154 148 150 66 280 100 285 112 117 93 100 230 206 115 168 81 72 40 200 200 240 135 374 56 71 87 58

2 3 2-3 2-3 2 1-2 3 3 2 2 2 2 2 2 2 3 3 1 1 1 1 1 2 1 2 1 2

0.75 1 1 1 1 1 0.9 1 1 1 1 0.5 1 1 1 1 1 1 1 1 1 0.5 0.9 1 0.7 0.7 0.7

Ortalama

167

146

2

0.9

göstermektedir ve ortalama yapı yoğunluğu değeri (TAKS) 0.16’dir (şekil 6) (Tablo 1).

Yerleşim Alanı Oranları (Hamamcıoğlu, 2003)

Organik yapı düzeninin egemen olduğu üç tarihi liman yerleşmesinde de parsel ve yapı adası büyüklükleri ve biçimleri birbirinden farklıdır. Alanya Hisariçi Mahallesi bedesten gibi kentsel donatıları bulundurmakla birlikte kütlelerin bir araya geliş düzeni açısından diğer yerleşmelere oranla kırsal özellik

118

Girne Tarihi Liman Mahallesi turizm ve modern yaşam alışkanlıkları nedeniyle barındırdığı yapıların kütle boyutlarında ve cephe karakterinde en fazla bozulmayı yaşayan yerleşmedir. Bu bağlamda tarihi dokuda turizm faaliyetlerine yönelik yemeiçme ve ticaret birimlerinin yanısıra konaklama ihtiyacını karşılayacak yeterli yatak kapasitesini sağlayabilmek için bazı yapıların parsellerinin tevhit edildiği ve 8

2002 yılında yapılan alan tespitleri.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

yerlerine üç, dört katlı yapıların inşa edildiği hali-hazır harita ile kıyaslanarak görülmüştür (şekil 8). Yakın bir geçmişin ürünü olan apartman biçiminde inşa edilmiş olan bu yapılar yerleşme içinde bulunan diğer yapılarla topoğrafya üzerindeki bütünlüğü hem yapı yüksekliği hem de düzen bakımından özgünlüğü bozan bir görünüm sergilemektedir. Liman kıyısındaki binalara giriş topoğrafya nedeniyle iki farklı kottan sağlanmaktadır. Alanya Hisariçi Mahallesi’nde de 2002 yılında gerçekleştirilen incelemelerde 48 konut yapısının %5’ine yakınının çok katlı konuta dönüştüğü tespit edilmiştir (şekil 9).

Şekil 8: Konaklama Amaçlı Birleştirilen Parseller (sol üst ve alt) ve Kat Adeti Artan Binaların Bulunduğu Sokak (sağ üstte önceli kat adetleri belirtilmiştir ve alt) (Hamamcıoğlu, 2002)

Antalya İçkale Mahallesi cephe görünümleri açısından zengin ve ‘konak’ olarak tanımlanan varlıklı ailelerin yapılarının çoğunlukta olduğu bir yerleşmedir. Buna karşın Alanya Hisariçi Mahallesi’nde ve Girne Tarihi Liman’daki konut yapılarının düz cephe karakteri süslemelerden yoksundur. Ancak Alanya’da yapı strüktürünün dışa vurumu, taş ve ahşap birlikteliği cepheye karakterini vermektedir.

Şekil 9: Alanya Hisariçi Mahallesi’nde Kütlelerde Bütünlüğü Bozan Çok Katlı Yapılaşmaya Örnek (Hamamcıoğlu, 2002)

Günümüzde Alanya Hisariçi Mahallesi ve Antalya İçkale Mahallesi evlerinin onarımını yapamayan dar gelirli ailelerin yerini maddi durumu iyi ailelerin ve yabancıların dinlenmek ve emekliliklerini geçirmek için kısmen mevsimlik yerleştiği veya butik otel, pansiyon olarak işletmelerin ağırlıkla geliştiği yerleşmelerdir. Ancak bina yüzeyleri varolan yüzey düzenleme ilkelerini (Antalya ve Alanya Koruma İmar 9 Planları’nda belirtilen) hiçe sayarak oluşmuştur ya da yerel yapılaşmaya ve cephe tipolojisine uygun olmayan karaktere sahip farklı malzeme veya betonarme uygulamalar sonucunda eski yüzey karakterlerini taşımayı başaramamıştır. Bu durum yenileme çalışmalarının koruma planları hazırlanmış olan her iki yerleşmede de malzemeye ve taşıyıcı sisteme sadık kalınmadığını göstermektedir. Yüzey karakterini ortaya koyan malzemenin ve taşıyıcı sistemin korunamaması, kat adedinin artırılması limanlardaki tarihsel ambiyansı olumsuz yönde etkilemektedir. (şekil 10, 11).

9

2002 yılı itibariyle Girne Tarihi Liman Mahallesi için Koruma İmar Planı hazırlanmaktaydı.

119


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Şekil 10: Alanya Hisariçi Mahallesi’nde yenilemenin yapıldığı bir konut, sol resim 2003 Temmuz, sağ 2006 Kasım tarihli, (Hamamcıoğlu, 2002, 2006)

Şekil 11: Antalya İçkale Mahallesi’nde Yeniden İnşaat Edilen Bir Konut, sol resim (Cumhuriyet Gazetesi, 14.06.2002, s.6), sağ resim (Hamamcıoğlu, 2002)

Üç liman yerleşmesinde varolan kütlelerin ve kütleleri oluşturan yüzeylerin değişimi; parsellerin tevhit edilerek birleştirilmesi, tevhit sonucu alanda varolan yapı parseli ve yapı taban alanı katsayısının değişmesi, kat adetlerinin artması, Alanya ve Antalya’da koruma imar planlarında bulunan sınırlara uyulmaması, Girne’de de koruma imar planının bulunmaması (2003 tarihli) nedenlerine bağlanabilir [36]. 3.2.3 Yapılı Değişim

Çevrelerdeki

İşlevsel

Akdeniz’de yeralan kıyı yerleşmelerinde işlevsel kurguyu meydana getiren fizik mekân ögelerinin en önemlilerinden birkaçı; kentin denizden giriş kapıları olan liman ve iskeleleridir. Suya dayalı geçimin sağlandığı kıyı ve ticaretin gerçekleştirildiği yerleşmelerinde balıkçı barınakları dışında yerleşmenin özel ürünlerinin saklandığı depo birimleri limanları çevrelemektedir. Girne Tarihi Limanı’nda keçiboynuzu depoları limanı çevrelerken, falezlerle çevrelenen Antalya İçkale Limanı’nda Tanyeli’nin10 belirttiği üzere buğday ve un depoları limanın hemen kuzey gerisinde 10

Tanyeli, U., (1987), Anadolu-Türk Kentinde Fiziksel Yapının Evrim Süreci (11-15.yy), Doktora Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İTÜ, İstanbul, ss.51-52.

120

yeralmaktadır. Alanya Hisariçi Mahallesi ise kıyıdan yüksek bir yarımada üzerinde geliştiğinden su ile doğrudan ilişkisi bulunmamaktadır. Limanla ilişki kalenin hemen dışında ovaya doğru gelişen Çarşı Mahallesi üzerinden kurulmaktadır. Günümüzde yapıların ve sokak mekânlarının kullanım biçimleri bugünün yaşam alışkanlıklarının ve isteklerinin yansıması olarak değişime uğramaktadır. Çalışmada ele alınan üç liman yerleşmesinin turizm nedeniyle yapılı çevrelerinde meydana gelen işlevsel değişimlerin analizini yapmak mümkündür. Antalya İçkale Mahallesi’nin eski kentin karadan ana girişi ile başlayan ve limana inen sokaklarında turizme yönelik işlevsel değişimi çok hızlı yaşaması ve limanı çevreleyen mahalle olması makalede çalışma alanı seçilme nedenleridir. Turizme yönelik eylemlerin gelişmeye başlaması ve Koruma İmar Planı’nın hayata geçmesinin ardından İçkale bölümünde yaşama alışkanlıkları değişime uğramıştır. Özellikle konutlar el değiştirmeye başlamış, daha çok ticari kullanımlar ön plana çıkmıştır. Osmanlılar döneminde ağırlıklı olarak Türklerin yaşadığı mahallede önceki dönemlerde bıçak, sepet, gibi el sanatlarıyla uğraşan kişilerin atölyelerinin bulunduğu Saat Kulesi önündeki girişten başlayarak limana inen İskele ve Tabakhane sokaklarında yapıların zemin katları ziyaretçilere yönelik kilim, halı, deri, kuyumcu, hediyelik eşya satan dükkânlara dönüşmektedir (Şekil 12). Günümüzde bu dükkânların zaman zaman sokaklara taşması dar sokaklarda yaya mekânını daha da daraltarak dolaşımı engellenmektedir (Şekil 13). Ayrıca dükkân tabelalarının kentsel tasarım ilkeleri dikkate alınmadan rasgele cephelere yerleştirilmesi görsel estetiği ve bütünlüğü bozmakta, sokak mekânının ve sokağı tanımlayan yapıların algılanmasını engellenmektedir. Büfe, çay bahçesi ve tezgâhlar için mekân yaratma amaçlı gerçekleşen tahribat toprak


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

zeminlerin yapılı alanlara dönüştürülmesiyle gerçekleşmektedir (Şekil 14). Antalya İçkale’de olduğu gibi Alanya Hisariçi Mahallesi yerleşmesinde de sakinler, olanaklar elverse de çağdaş yaşam koşullarını konutlarına uygulayamamaktan ötürü çoğunlukla konutlarını terkederek, kıyı ovasında gelişen kente yerleşmektedir. Günümüzde Hisariçi Mahallesi büyük kentlerde yaşayan üst gelir gruplarının ve son yıllarda yabancı ailelerinin ilgi gösterdiği bir yerleşmedir. Bu aileler satın aldıkları tarihi evleri restore ederek yılın belli dönemlerini burada geçirmektedirler. Doğal güzellikleri, iklimi, peyzajı ve sakinliği nedeniyle Hisariçi Mahallesi özellikle belli bir yaşın üzerinde olan kişilerin konut sahibi olma isteğini artırmaktadır. Ayrıca yaz aylarında turizmden gelir sağlamak isteyen ailelerinde ilgi gösterdiği bir yerleşme alanı olmaya başlamıştır. Alanya Hisariçi Mahallesi sakinleri değişen yaşam tarzı ve koşulları nedeniyle kış aylarını ovada gelişen kentte geçirirken Hisariçi Mahallesi’ne ise yaz aylarında çıkmaktadır. Bazı ailelerin konutlarını depo olarak kullandığı belirlenmiştir. 2002 yılında gerçekleştirilen alan ve anket çalışmalarında 48 konutun %20’sinin

121

Alanya dışından gelen kişilerin ikinci konutu olarak kullanılmakta olduğu tespit edilmiştir. Mülk fiyatlarının artması ve yerel halkın konutunu satarak veya kiraya vererek bölgeden uzaklaşması turizmin sosyal çevre üzerindeki olumsuz etkilerinden biridir. Alanya Hisariçi Mahallesi’nde tek konaklama birimi eski bedestendir. 1993 yılında otel olarak hizmete açılmıştır. Ancak yapılan yenilemenin gerek malzeme gerekse yeni hacimlerin eklenmesi nedeniyle özgün halini koruduğu tartışma konusudur. Turizmin ortaya çıkardığı diğer bir yeni işlev ise İçkale yolu üzerinde büfe, yeme-içme ve hediyelik eşya satışına yönelmedir (Şekil 15). Satış için yerel halk yolunun kenarındaki parsel duvarlarını tezgâh olarak kullanmaktadır. Bu durum yerleşmenin karakteristik özelliklerinden olan parsel duvarların algılanmasını engellemektedir. Yol kenarındaki büfeler basit ahşap veya metal profil kirişler desteğinde üzeri branda ve kumaşla örtülü mekânlardır. Yeme-içme masaları ve oturma yerleri ağaçların altına yerleştirilmiştir. Mutfak olarak genellikle evlerin mutfakları veya bahçelerinde yapmış oldukları barakalar kullanılmaktadır.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Antalya İçkale Mahallesi

Alanya Hisariçi Mahallesi

Girne Tarihi Liman Mahallesi Şekil 12: Zemin Kat Mevcut İşlev Analizi (Hamamcıoğlu, 2003)

Şekil 13: Sokaklara ve Bina Cephelerine Taşan Satış Mekânları (C. Hamamcıoğlu, 2002)

122

Şekil 14: Yeşil (Toprak) Dokunun Yapılı Alan İçine Dâhil Edilmesi (C. Hamamcıoğlu, 2002)


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

Şekil 15: İçkale Yolu Üzerindeki Satış Alanlarının Duvarlara Taşması (C. Hamamcıoğlu, 2002)

Girne Tarihi Limanı’nın kordon boyunca uzanan keçiboynuzu ve zeytinyağı depoları yerleşmenin yerel işlevlerine ait yapılı mekânlardır. 1930’lu yıllarda Kordonboyu yolu ambarlar ile su yüzeyi arasındaki kayalık alandan geçirilmiş, kayalıklar yapılı alana dönüşürken ambarların su ile doğrudan ilişkisi kesilmiştir (Şekil 16). Su ile ilişkisi kesilen ambarlar turizmin yavaş yavaş yerel ekonomideki yerini almasıyla restoran, tur ofisi, meşrubat içme ve oturma amaçlı mekânlara dönüşmüştür.

Şekil 16: 19. Yüzyılın Son Çeyreğinde Girne Tarihi Liman Kıyısının Yol Geçirilmeden Önceki Durumu (Castelli, R., 1974)

Alan çalışmasında Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde bulunan konut yapılarının bulunduğu parsellerin birleştirilerek otel, motel gibi konaklama birimlerine dönüştürüldüğü tespit edilmiştir. Ayrıca, yeme-içme mekânlarına dönüşen yapıların bahçelerinin toprak zeminleri yaz aylarında masa yerleştirilebilmesi için beton malzeme kaplanarak yapılı alana katılmaktadır. Limanlardaki konut ve depo işlevi gören mekânlar kullanım değişikliğine uğramıştır. Yeni kullanımlar konaklama, yeme-içme,

123

eğlence ve satış olarak sıralanmaktadır. Antalya İçkale Mahallesi’nde İskele ve Tabakhane sokaklarına cephesi olan tüm yapıların zemin katları satış dükkânları olarak kullanılmaktadır. Alanya Hisariçi Mahallesi içinden geçen İçkale yolu üzerinde konut parsellerinin 1/3’inde, Girne limanına bakan tüm depo yapılarında işlevsel değişim yaşanmıştır. Bu değişim yapıların mimari karakter ve oranlarını etkilemiştir. 3.2.4 İklim Ölçek İlişkilerinin İncelenmesi; İnsan, Sokak, Kütle ve Su Yüzeyi Üç yerleşmede de yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı tipik Akdeniz iklimi hâkimdir. Bölge iklimi, yağış açısından mevsimlere göre büyük ayrılıklar gösterir. Yaz aylarında denizden esen meltemin bunaltıcı sıcak havanın etkisini hafifletici rolü vardır. Alanya Hisariçi Mahallesi’nde yapı tipolojilerinin ve yerleşme örüntüsünün kurgulanmasında yukarıda bahsedilen iklim koşulları ve kullanılan malzemenin yanısıra sosyal yaşam alışkanlıkları da etken olmuştur. Çoğunluğu iki katlı olan evlerin zemin katları depolama, sarnıç, hayvan barınağı, dokuma odaları gibi kullanımlara ayrılmıştır [37]. Yaşama, oturma, dinlenme ve misafir ağırlama mekânları ise üst kattadır. Yaşama mekânları zemin kata yerleştirilen depolama alanları ile zeminden koparılarak rutubetin oluşması önlenmeye çalışılmıştır. Ayrıca kış aylarında hayvan barınağı olarak kullanılan zemin katın ısısından yararlanma düşüncesi ev planlarına yansımıştır. Evler genellikle ahşap hatıllı moloz taş ve ahşap malzemenin kullanıldığı yapılar olup, girişler ev sahibine ait hayvanlarında geçebilmesi için çift kanatlı ahşap kapılardır. Pencereler demir şebekelidir. Pencerelerin boyutları genelde 90’a 45 cm dir. Yoğun bitki örtüsünün varlığı hem


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

gölgeleme görevini üstlenmekte, hem de ev içi mekânların konumlanmasında rüzgâra ve güneşe karşı koruma sağlamaktadır. Bazı evlerin ön cephelerinde çıkmalar vardır. Evlerin üst örtüsü sıcaklığın yüksek olması nedeniyle düz toprak dam veya alaturka kiremit kaplı kırma çatıdır (Şekil 17).

günlerinde kışlık kullanılabilmektedir.

oda

olarak

Şekil 18: Antalya İçkale Mahallesi’nde Bir Sokak ve Evler (C. Hamamcıoğlu, 2002) Şekil 17: Alanya Hisariçi Mahallesi’nde Bir Ev (C. Hamamcıoğlu, 2002)

Alanya Hisariçi Mahallesi, dağınık bir yerleşme özelliği sergilemektedir. Yoğun yapılaşma yoktur. Evler araziye dağılmıştır. Bu nedenle de mahremiyetin sağlanması için yüksek duvarlara ihtiyaç duyulmamıştır. Sokaklar parselleri çevreleyen ve insan boyunu geçmeyen ortalama 1 metre yüksekliğe sahip taş duvarlar arasındaki toprak patikalardan oluşmaktadır. Günümüze ulaşan Antalya Kaleiçi evleri genellikle 18.-19.yüzyıl yapılarıdır (şekil 18). Bu evler yörenin iklim özellikleri ve kültürel değerleriyle şekillenerek özgün bir yerleşmenin oluşmasını sağlamıştır. Yerleşmede yaz aylarının sıcak geçmesinden dolayı evlerde soğuktan koruyuculuktan çok, güneşi önleme ve serinlik sağlama eğilimi görülmektedir. Evler dar sokakların kenarlarında duvar oluşturarak, gölgeli taşlıklar, avlular, hava akımını kolaylaştıran yüksek tavanlı katları ile yerleşmenin temel kimliğini sergilerler. Komşular arasındaki mahremiyet; birbirinin bahçesine bakmamak ve pencere açmamak gibi kurallarla bahçe duvarları yüksek tutularak sağlanmıştır [38]. İki veya üç katlı yapılardan oluşan konutlarda alt kat servis mekânları için ayrılmıştır. Ara kat depo olarak kullanıldığı gibi soğuk kış

124

Avlu ve taşlıklar yazın yaşamın büyük bölümünün geçtiği yerlerdir. Kuyu, ocak, ahır ve depoların yeraldığı bu mekânlar, yüksek duvarlarla çevrilerek mahremiyet sağlanmıştır. Taşlıkların zemininde farklı tonlarda ve düzgün olan çakıllar, özenle döşenerek desenler oluşturulmuştur. Öte yandan sofayı taşıyan dikmelerle çevrilmiş olan bu mekânlar da dikmelerin oturduğu, antik dönemden kalmış olan sütun başlıkları ve kaideler bulunmaktadır” [39]. Antalya Kaleiçi evlerinin önemli özelliğinden biri olan sofalar, ev halkının günün büyük kesimini geçirdiği mekân ve dolaşım alanlarıdır. Kaleiçi’ndeki evlerin büyük kısmını dış sofalı ve iç sofalı evler oluşturmaktadır. Dış sofalı evlerde, odalar birbirlerine bir sofa ile bağlanmıştır. Bu tür evler yan sofalı, U veya L sofalı farklı plan tiplerine sahiptirler [40]. Odalar genellikle yemek yeme, yatma, yıkanma ve oturma için kullanılan mekânlardır. İklimden dolayı her odada ocağa ihtiyaç duyulmaz. Merdivenler genellikle sofanın bir ucunda bazen de iki oda arasında yeralmaktadır. Mutfaklar genellikle üst katta sofanın bir ucunda yeralır. Yazları bahçede bulunan ocak, mutfak olarak da kullanılmaktadır. Bazı evlerde gusülhaneler, bazılarında da sofanın bir ucunda tuvaletle birlikte


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

banyolar bulunmaktadır. Tuvaletler bazen bahçede yeralabilmektedir. “Sıcaklık iklim nedeniyle zemin kat duvarları 50-60 cm. genişliğinde olup, moloz veya kesme taş ile örtülüdür. Toprak harç ve hatıllar kullanılmıştır. Üst katlarda taş duvar mevcut olmakla birlikte genelde ahşap çatkı sistemi kullanılmıştır” [41]. Girne’de iklimin sıcak olması nedeniyle Tarihi Liman Mahallesi’nde sokaklar mümkün olduğunca dar tutularak ev ve bahçe duvarlarının gölgesinden yararlanılmaya çalışılmıştır. Binalar yağışın azlığı nedeniyle genellikle dam ve taştır. Binaların pencereleri manzara yönü olan kuzey yöne baktırılmaya çalışılmıştır, güney yönüne bakan pencereler genellikle ufaktır. Ortalama pencere boyutları 1.80 m. -0.80 m.’dir. Giriş kapıları genellikle güneye doğru yerleştirilmiştir. Kapı genişlikleri 0.80 m.1.00 m. arasında değişmektedir. Yerel halkın tarım ve hayvancılık yerine balıkçılık ve ticaretle uğraşması evlerin giriş kapılarının sadece insanların geçebileceği ölçülerde yapılmasında etkili olmuştur. Sokak kapıları ve eşikleri evin iç mekânları ile sokağı ayıran tek elemandır. Sokağa açılan kapıdan evin içine veya bahçeye girilmektedir. Evler genellikle iki katlıdır11 . Zemin katta yaşama mekânları vardır. Üst katta ise yatak odaları mevcuttur. Evlerin plan tipleri basit dikdörtgen veya kare planlıdır. Eğer evin bahçesi varsa genellikle bahçeye evin içinden geçilir. Sıcaklığın etkisini azaltabilmek için günümüzde bazı evlerin cepheleri kireçle sıvanmıştır. Her üç liman yerleşmesinde de nihai yapılanmanın hem bina hem de yerleşme boyutunda iklimsel verileri dikkate aldığı görülmektedir. Yeni yapılanma kararlarında önceliklerden birisinin iklimsel veriler olması kaçınılmazdır. 11

2002 yılında Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde yapıların cephe özelliklerine ilişkin yapılan analizler ve tespitler.

125

Tarihsel süreç içinde özellikle sanayi öncesi dönemlerde gelişen yerleşmelerin düzeninde insan ölçeği fizik mekânın tasarlanmasında temel unsurlardan biridir. Yayaların dolaşımını sağlayan kanal mekânlar olan sokaklar, sokakları tanımlayan kütle ve kütle grupları ile su kenarı yerleşmelerinde su ile kurulan ilişkiler düzeninin kuralını insan ölçeğinin ortaya koyduğu görülmektedir. Sokakların genişlikleri; sınırlı teknolojinin geçerli olduğu bu üç kıyı yerleşmesinde de yaya ve hayvan dolaşımını temel alan enkesitlere sahiptir. Sokak-kütle ilişkilerinin belirlenmesinde; eski dönemlerde dıştan gelen tehditlere karşı kolay savunma, yakın konumlanarak birliktelik oluşturmak, iklimsel özellikler, halkın sosyal yaşam biçimleri, alışkanlıkları, örf, adet ve gelenekleri etkenler olarak sayılabilir. Antalya İçkale ve Girne Tarihi Liman Mahalleleri yerleşmelerin özgünlüğünü ve turizm açısından da farklılığını ortaya koyan bu gibi ölçek ilişkilerine sahiptir. Ancak standart konaklama, yeme-içme ve dükkânsatış birimleri yaratmak amacıyla üst başlıklarda da değinilen kütle boyutlarındaki değişimler sokak genişliği-kütle arasındaki oranları bozmakta, yaşam standardı ve kütleler arası yapı bütünlüğü zarar görmektedir (Şekil 19).

Şekil 19: Çok katlı konaklama birimlerinin inşası nedeniyle bozulan sokak-kütle ilişkisi (C.Hamamcıoğlu, 2002)

Ölçek konusunu liman-kıyı-insan-kütle ilişkisi açısından değerlendirdiğimizde ise


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

liman boyutlarının dönemin gerektirdiği teknolojiye sahip gemi ve teknelerin boyutlarına göre tasarlandığı bir gerçektir. Ancak günümüzde ticari faaliyetini yitirerek turizme konu olan bu tür kıyı yerleşmelerinin limanları gezi tekneleri ve yatların gece-gündüz kullanımı altındadır. Yapılan incelemelerde limanda bulunan tekne ve yelkenli boyutlarının limanın ve yayanın ölçülerini aştığı tespit edilmiştir (Şekil 20). Bu nedenle özellikle Girne Tarihi Limanı’nda ve Antalya İçkale Limanı’nda yayaların liman kotunda yerleşme ve liman bütününü algılamaları, yön bulma büyük oranda engellenmektedir. Ayrıca liman içinde görsel bir karmaşa yaratılmakta, topoğrafyanın önemli bir verisi olan liman bütünlüğü hissedilememektedir.

zaman ise bir gücün varlığını topluma hissettirmek amacıyla diğer kütlelerden kolaylıkla ayırt edilebilmesinin sağlanabilmesi için gerek üç boyutta gerekse yüzeyde kapladığı alan bakımından farklılık arzetmektedir. Ancak eski konutların konaklama ve çok katlı konuta dönüşmesi anıtsal yapıları gölgeleyerek korunması gereken ölçek farkını bozmaya başlamıştır. Bu nedenle örneğin, sur duvarları yüksekliğinde bir yapı inşa edilmemelidir

Şekil 21: Antalya İçkale’de İskele Sokak’ta Tezgâhlar ve Örtüler (Hamamcıoğlu, 2002) Şekil 20: Girne Tarihi Limanı’nda Tekne-İnsanSokak-Yapı İlişkileri (C. Hamamcıoğlu, 2003)

Ele alınan üç yerleşmede de ölçek ilişkileri ve yerleşme mekânını algılamada yaşanan bir diğer sorun ise Alanya Hisariçi ve Antalya İçkale Mahallesi’nde olduğu gibi satış tezgâhlarında gerekse Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde olduğu gibi sokaklara ve liman bölgesinde kıyıya taşan yemeiçme mekânlarında kullanılan gölgelikler ve şemsiyelerdir. Gölgelik elemanlarında dil birliğinin olmaması ayrıca içinde dolaşılan sokak veya limanı kapatması tarihi yerleşmenin algılanamamasına neden olmakta, yerleşmenin bütünlüğü olumsuz yönde etkilenmekte, tarihi doku tanımsız ve farklı bir karaktere bürünmektedir (Şekil 21). İnsan ölçeğini aşan kütleler ise anıtsaldır, anlam içerir, bir gücün sembolüdür ve tektir. Dolayısıyla, çalışma alanlarındaki dini yapılar, kale, sur duvarları, mendirek kimi zaman işlevsel farklılığı ortaya koymak, kimi 126

3.2.5 Turizmin Sosyal Çevredeki Etkileri: Yöre Halkının ve İşletme Sahiplerinin Turizme Katılım Şekilleri Sürdürülebilir turizm gelişmesinde yerel halk varolan kültürel farklılığı korumada bir turizm kaynağı olarak görülmektedir [42]. Yerel halka gelişmenin yönünü etkilemesi ve yerel kontrolü sağlaması için şans verilmesi gerekliliği ortaya konmuştur [43]. Yerel faktörleri tanıma, kimliği, kültürü ve yerel insanın ilgilerini destekleme turizm stratejilerini formüle etmede özellikle gelişmekte olan ülkelerde merkezi bir rol oynar [44]. Yerel halk ve onların bilgileri, geleneksel uygulamaları nedeniyle kalkınma ve çevre yönetiminde – korumada– önemli role sahiptirler [45], [46]. Bu nedenle çalışma alanındaki hane halkının ve işletme sahiplerinin yöre insanı olup olmadığı (sosyal süzülme), hane halkının turizmden gelir elde edip etmediği turizme katılım şekli, aile işletmelerinin


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

varlığı, hane halkının konutlarında yaz kış oturma durumları (3 ile 6 ay sınırlı olan turizm sezonunda konutlarında yaşaması), hane halkının turizm nedeni ile duyduğu rahatsızlık ve mülk sahiplerinin mülklerini satma istekleri işletme sahipleri ve hane halkı ile görüşmelerle sorgulanmış, anket formlarına işlenmiştir. Üç yerleşme içinde sosyal süzülmeyi en fazla yaşayan yerleşme Antalya İçkale’dir. Boşalan konutların bir kısmını büyük kentlerde yaşayan aileler ikinci konut amaçlı satın alırken, bir kısmı ise konaklama veya turizmde diğer işlevlere yönelik dönüşmektedir. Antalya İçkale Mahallesi’nde 6 adet pansiyon, bir adet konak grubu ve bir adet otel olmak üzere toplam 8 adet konaklama amaçlı işletme ve 14 adet restoran-eğlence mekânı bulunmaktadır. İçkale Mahallesi’nde sözkonusu işletmelerin sahiplerini Ankara, Merzifon, Çorum, Sivas, Adana, Harput gibi Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen kişiler oluşturmaktadır12. Bu durum Antalya İçkale Mahallesi’nde yerel halkın işletmeci olarak turizme katılmadığını göstermektedir. Antalya İçkale Mahallesi’ne turizmde faaliyetinde bulunmak amaçlı yerleşmiş haneler ile yapılan anketlerde; ziyaretçilere çiçek satarak, yeme-içme mekânlarında çalışarak geçimlerini sağladığı öğrenilmiştir. Bu haneler içinde yaşadıkları tarihi yerleşmeyi yalnızca turizmden gelir elde ederek geçimlerini sağlayabilecekleri bir araç olarak görmektedirler. Bu durum konutların bakımını karşılayabilmelerinde yeterli kazancı sağlayamamalarının yanında yaşadıkları çevrenin sahipsiz kalmasına neden olmaktadır. Büyük şehir kökenli işletme sahipleri daha çok yüksek gelir grubuna yönelik yemeiçme ve eğlenme mekânlarını hizmete

açarken, bir işletme öğrencilere, gençlere yönelik hizmet vermektedir. Toplam sayısı 41 adet hediyelik eşya satışının yapıldığı dükkânlar ağırlıklı olarak İskele ve Tabakhane Sokak’ta bulunan yapıların zemin katları ile bazı konutların bahçelerinde kurdukları derme çatma mekânlarda ziyaretçilere hizmet vermektedir. Bunların dışında günlük kurulan tezgâhlarda da satış yapılmaktadır. Antalya İçkale Mahallesi’nde konaklama birimlerinin %25’inde Antalya dışından gelen orta, lise ve turizm mezunu personel çalıştırılmaktadır. Konaklama birimlerinin %75’lik kesimini oluşturan küçük işletmelerde ise mevsimlik personelle hizmet verilmektedir. Bu durum İçkale Mahallesi’ndeki konaklama birimlerinde yerel halkın personel olarak katılımının olmadığını ve dışarıdan gelen personelin eğitim seviyesinin de oldukça düşük olduğunu ortaya koymaktadır. Alanya Hisariçi’nde toplam 23 adet hediyelik eşya satış tezgâhı ve yeme-içme mekânları bulunmaktadır. Yerleşmede bir adet konaklama birimi bulunmaktadır ancak çalışanların tamamı mahalle dışındandır. İşletmede turizm eğitimi almış personelin tercih edilmesinin yanında yerel halkın bu konuda eğitimine ilişkin herhangi bir girişimin olmaması da etkendir. Ayrıca yerel halkın konut mekânlarının konaklama için yetersiz olması ve evlerini örf, adet ve alışkanlıklarından ötürü yabancılarla paylaşmak istememesi gibi nedenlerle pansiyonculuk gelişmemiştir13. “Alanya ‘da hediyelik ve hatıra eşya pazarı, özellikle dar gelirli ailelerin oturduğu kaleiçi halkı için önemli bir gelir kaynağıdır. Evlerinin altında kurdukları dokuma tezgâhlarında bez, kilim, heybe gibi dokuma işlerini günümüzde yerel halkın bir kısmı 13

12

2002 Temmuz ve Ekim tarihlerinde Antalya İçkale Mahallesi’nde toplam 8 konaklamanın tamamı ile görüşülmüştür. Yaz-kış yaşayan 5 hanenin 2’si ile görüşülmüştür.

127

Alanya Hisariçi Mahallesi’nde toplam 48 oturulabilir ev bulunmaktadır. 2002 Temmuz’da Hisariçi Mahallesi’nde yaz-kış yaşayan yaklaşık 20 haneden toplam 5 hane ile anket çalışması gerçekleştirilmiştir.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

yapmaktadır” [47]. Alanya Hisariçi Mahallesi’nde yaz-kış oturan 5 hanenin evlerinde diktikleri kıyafetlerin yanısıra, dışarıda dikilerek getirilen kumaşlar da yol kenarındaki tezgâhlarda yabancılara satışa sunulmaktadır. 2001 yılında Alanya Hisariçi Mahallesi’ni ikiye ayıran, günümüzde büyük bir bölümü yıkılmış bulunan Helenistik dönem surları ile Ehmedek Kapısı arasındaki alanın ücrete tabi tutulması kararı getirilmiştir. Hisariçi Mahallesi’nin bu bölümünde yemeiçme mekânlarının işletmeciliğini yapan 2 hane ziyaretçilere rehberlik yapmaktadır. Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde mal sahiplerinin büyük bir çoğunluğunu Kuzey Kıbrıs Türk vatandaşları ve 1974 sonrasında adaya yerleşen Türkler oluşturmaktadır. Mahallede toplam 33 işletmeden 1/3’i ile yapılan anketlerde %15 işletmecinin mal sahibinin kendi olduğu %20 işletmenin ise kira olduğu belirlenmiştir. Girne Tarihi Liman Mahallesi’nde oturan halk turizme genellikle dolaylı olarak katılmaktadır. 30’un üzerindeki haneden %15’i ile gerçekleştirilen anketlerde iki hanenin limanda tur yatlarına sahip olduğu, bir hanenin ise tarihi liman dışındaki turizm işletmelerinde görevli çalıştığı, diğer hanenin ise mahalle içinde eğlence mekânı sahibi olduğu öğrenilmiştir. Ayrıca yat turu yapan hanelerin birinin çiçek kolye satarak katkı sağladığı öğrenilmiştir.

sonunda oturdukları evlerin eski sahipleri olan Rumlar tarafından geri alınabilme riski yerel halk arasında sahipsizlik hissini artırmaktadır. Bu nedenle mahalle sakinlerinin %75’i yükselen değerler nedeniyle oturdukları evleri satma eğilimi içindedir. Üç yerleşmede de yapılan görüşme, anket ve tespitler sonucunda turizm alanında çalışmak üzere bölgeye yerleşen veya mevsimlik personel olarak çalışmaya gelen kişilerin büyük oranda yerleşmelerin dışından geldiği bilgisine ulaşılmıştır. Ayrıca, Antalya ve Girne’den farklı olarak Alanya Hisariçi Mahallesi’nde halkın yerel özelliklerini kullanarak elişi, dokuma, hediyelik eşya satışıyla turizmden pay aldığı anket bulgularında çıkmıştır. SONUÇ Çalışma; biçimini büyük oranda Ortaçağ’da almış, Akdeniz’de konumlanan üç liman yerleşmesindeki turizmin çevresel etkilerini fiziksel ve sosyal çevre kapsamında üçüncü bölümde açıklanan ve araştırmanın kurgusunu oluşturan beş başlıkta belirlemiştir. Bu başlıklar aynı zamanda gelecek tarihi liman yerleşmelerinin kuşaklara iletimi ve turizmde çekiciliğinin devamı için dikkat edilmesi gereken hususları belirlemektedir. Fiziksel Çevre: 1. Doğal Çevre; Topoğrafya Verileri: • Üç liman yerleşmesinin topoğrafyasının korunması ve bu topoğrafyaya uygun biçimlenen kütlelerin hacimlerinin birbirleriyle oran ilişkilerinin sürdürülmesi liman yerleşmelerinin özgün karakterinin korunması açısından önemlidir.

Girne Tarihi Liman sakinleri ile yapılan anketlerde mekân yetersizliği nedeniyle ev pansiyonculuğu yapılamadığı sonucuna çıkmıştır. Buna karşılık turizmin yerleşme içinde gelişmesinden rahatsızlık duyan hane yoktur. Ancak, eğlence mekânları 2. Yapılı Çevredeki Kütle ve Kütleleri kaynaklı yüksek müzik sesi ve alkol Oluşturan Yüzeylerdeki Değişimin nedeniyle rahatsız edici davranışlarla İncelenmesi: karşılaştıkları belirtilmiştir., Kuzey Kıbrıs • 2002 yılındaki alan çalışmalarında turizm Türk Cumhuriyeti’nin içinde bulunduğu ve modern yaşam alışkanlıklarının politik belirsizlik ve olası bir anlaşma yarattığı ihtiyaçların parsellerin

128


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

birleştirilmesi ve kat adetlerinin arttırılarak yapılı çevredeki oranların değiştirilmesi ile sonuçlandığı saptanmıştır. Yapı taban alanı, parsel büyüklüğü ve kat adedi oranları liman yerleşmelerinde korunması gereken yapı yoğunluğu ve kütleler arasındaki hacim oranlarında birliği belirlemektedir. • Yenilenen bina yüzeylerinde koruma planlarına rağmen özgün bina yüzeylerinin (cephe karakteri, taşıyıcı sistem, malzeme, renk, …) yansıtılması sağlanamamıştır. Bu nedenle, limanlardaki tarihsel ambiyansın hissedilmesinde bina yüzeylerinin yenileme düzenlemeleri çalışılmaya muhtaçtır. 3. İşlevsel Değişimin Belirlenmesi: • Arazi değerlerinin artması konaklama ve ticaretin yanı sıra, tarihi çevrelerde yılın yalnızca belirli dönemlerinde kullanıma olanak veren ikinci konut sahipliliğini de artmaktadır. Bu durum yerel halkın süzülmesini hızlandırmakta ve çoğunlukla boş kalan, kapalı, konut yaşantısının sürdürülemediği çevrelere dönüşmektedir. • Alış-veriş, hediyelik eşya dükkânları ve tezgâhlarının sokaklara taşması ve yerleşmenin cazibesini oluşturan bina, bahçe duvar yüzeylerinin satılacak ürünle kaplanması algılamayı engellenmektedir. • Aynı işlevi gören, aynı ürünleri satan dükkânların, tezgâhların birbiri ardına sıralanması ve mekânın monotonlaştırmaktadır. • Turizmle ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar konut bahçelerinin ve toprak yüzeylerinin yapılı alana dönüşmesine neden olmakta ve yerleşmenin karakteriyle çelişen malzeme (beton, asfalt) ile kaplanmaktadır. • Yaya mekânları sokakların, limandaki su yüzeyinin insan ve araç faktörüyle kirletilmesi, ayrıca ziyaretçilere yönelik yeme-içme ve dükkân işlevlerine dönüşen mekânlarda kullanılan masa, sandalye, şemsiye, tezgâh, tabela ve

129

levhalarda tarihi çevreye uygun renk, malzeme ve dil birliğini de içeren çevre kalitesi oluşturulamamıştır. 4. İklim-Ölçek İlişkilerinin İncelenmesi: • Üç geleneksel liman yerleşmesindeki yapılaşmada iklimsel verilerin hem geleneksel yapı tipolojisinde hem de yerleşme boyutunda korunamadığı görülmektedir. Restorasyon veya yeni yapılanma kararlarındaki önceliklerden birisi iklimsel verilerin dikkate alınmasıdır. Bu konu günümüz etkin enerji kullanımı açısından da önemli bir karardır. • Limanın kıyısı ve su yüzeyi yerleşmenin liman olma halinin yaşandığı en önemli bölümüdür. Liman içindeki büyük tekneler ve limanın kıyısındaki gölgelikler yayanın limanı çevreleyen yapıların cephelerini, iskeleleri, dalga kıranı, deniz fenerini, su yüzeyinin algılamasını ve yön bulmasını engellemektedir. Özellikle tekne boyutları ve gölgelik kullanımı sınırlandırılmalıdır. • Tarihi çevredeki çok katlı yapılanmalar gerek yerleşme içinde gerekse siluette yerleşmeye karakterini veren anıtsal yapıları gölgelemektedir. Sosyal Çevre: 5. Sosyal Çevredeki Etkileri; Yöre Halkının ve İşletme Sahiplerinin Turizme Katılım Şekilleri: • İşletmeci ve çalışanların eğitimlerinin orta öğretim ve altında kalması, buna bağlı olarak çalışan elemanların sürekli değişmesi hizmet kalitesini düşürmektedir. Tarihi mekanlarda fiziksel çevre korunmaya çalışılmaktadır. Ancak ambiyansın korunması için işletme sahiplerinde ve çalışanlarında belirli süre deneyim aranmalıdır. İş başında eğitim olanakları teşvik edilmelidir. • Bu tür çevrelerde ziyaretçilere hizmet sunan kişilerin, işletmecilerin ve yerel halkın içinde bulundukları tarihi çevrenin önemini turizm ve evrensel değerler bakımından içselleştirmemiş olmaları ve bilinçsizlik sahiplenme duygusunu azaltmaktadır.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

• Yerleşme sakinlerinin Antalya dışından gelir elde etmek ya da ikinci konut amaçlı geldiğini, Alanya’da artan rantın ve ikinci konut baskısı altında daha ne kadar mülklerinde kalabilecekleri sorusunu ve Girne’deki politik belirsizliğin insanların çevrelerini benimsememelerine neden olması her üç yerleşmenin de sosyal açıdan farklı ve derinlemesine çalışılmayı ihtiyaç duyduğunu ortaya koymaktadır, çünkü fizik mekânı yaşatacak olanlar şüphesiz o çevreyi kullanan insanlardır.

Symposium on Architecture of Tourism in the Mediterranean-Policies-Planning-Design, Z. Yenen, F. Öztürk, vol.2, Erdini Basımevi, İstanbul, p.333. [10] Eralp, Z., (1974) Turizmin Toplumsal Değişme Sosyal–Ekonomik Etkisi Karşılaştırmalı Bir Araştırma, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları:334, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara, s.300. [11] Holder, J.S., (1988) Pattern and Impact of Tourism on the Environment of the Carribean, Tourism Management, vol.9, no.2, p.120.

KAYNAKLAR

[12] Hunter, C., Green, H. (1995) Tourism and Environment – A Sustainable Relationship?, Routledge, London, p.45.

[1] Donald Huhges, J., (2005) The Mediterranean: An Environmental History, ABC-CLIO Inc, California, p.248.

[13] Mathieson, A., Wall, G., (1982) Tourism: Economic, Physical and Social Impacts, Singapore, p.50.

[2] Hudson, B. , (1996) Cities on the Shore, Pinter, London, p.21-37.

[14] Milan, A., Pizzam, A., (1988) Annals of Tourism Research, Social Impacts of Tourism on Central Florida, v.15, no.4, p.200.

[3] Kılıç, A., (2001) “Kent Kıyılarının Dönüşümünde Endüstriyel Miras Kavramı: İstanbul İstinye Tersanesi”, Türkiye’nin Kıyı ve Deinz Alanları III. Ulusal Konferansı 2001, Kıyı Alanları Yönetimi Milli Komitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara, ss.129-131. (4) Hamamcıoğlu, C., (2005) “Kentlerin Suyolu Girişlerinde Geçmişten Günümüze Yaşanan Aşamalar ve Kentsel Tasarım”, Planlama Dergisi, TMMOB Şehir Plancıları Odası Yayını, Ankara, s:2005/3, ss.104-114. [5] Kuban, D., (2000) Tarihi Çevre Korumanın Mimarlık Boyutu, Yem Yayınları, İstanbul, s.149. [6] Butler, R.W., (1980) The Concept of A Tourism Area Cycle of Evaluation: Implications for Management of Resources, The Canadian Geographer, p.16.

[15] Yenen, Z. (1992) “Impacts of Tourism on Cultural / Historical / Natural Environments – Policies for Soft Tourism”, Architecture of Soft Tourism Seminar, 3-6 September, Trabzon, Turkey, Önder, D.E., Öztürk, F., ed., Proceedings Printed at The Yıldız University Faculty of Architecture Press, İstanbul. [16] Sönmez, C., (1991) (ed.Z.Yenen ve tech.ed.F.Öztürk), “The Relationship Between Historical / Cultural / Physical Environments an Tourism Planning”, International Symposium on Arvhitecture of Tourism in the Mediterranean ,Policies, Planning, Design, Yıldız Üniversitesi: İstanbul, p.234.

[7] Butler, R.W., (1991) Environmental Conservation, Tourism, Environment and Sustainable Development, vol.18, no.3, Switzerland, p.202.

[17] Kerestecioğlu Öztürk, F.,2001, (ed.E.Özhan), “A Method for Preventing Environmental Impact of Tourism Development” MEDCOAST 01, Proceedings of the fifth International Conference on the Mediterranean Coastal Environment, 23-27 October 2001, Hammamet Tunisia, Middle East Technical University, Ankara, Turkey, Vol.1.p:315.

[8] Butler, R.W., (2004) The Tourism Area Life Cycle in the Twenty-first Century, A. Lew, M. Holland, A. Williams, editors, A Companion to Tourism, Blackwell, Oxford, p.160.

[18].Vallega, A., (1993) “Waterfronts Redevelopment: A Central Objective for Coastal Management”, Waterfronts, Rinio Bruttomesso, editor, Cities on Water, Venice, p.25.

[9] Coccossis, H., Parpairis, A., (1991) The Relation Between Historical/Cultural Environment and Tourist Development: Some Lessons of the Impact of Saturation in two Greek Case Studies, International

[19] Orbaşlı, A., (2000) Tourists in Historic Towns: Urban Conservation and Heritage Management, London, E F&N Spon, p.123.

130


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

[20] Türkiye Kültür ve Turizm Bakanlığı, (2007) Turizm İstatistikleri, www.kultur.gov.tr [21] Jansen-Verbeke, M., (1995) “Cultural Tourism: Resource and Visitor Management Issues”, Planning For A Broader Europe, VIII th. AESOP Congress, (24-27 August’94), Proceedings, v.1, 1995, Yıldız Technical University, İstanbul, p.218. [22] Bartuska, T.J., Young, G.L., editors, (1994) The Built Environment – A Creative Inquire into Design and Planning, Crisp Publications, Inc. California, p.36. [23] Inskeep, E., (1991) Tourism Planning, Van Nostrand Reinhold, New York, pp. 340-374. [24] Schaller, D.T., (1996) Indigenous Ecotourism and Sustainable Development: The Case of Río Blanco - Ecuador, Department of Geography University of Minnesota. http://www.eduweb.com/schaller/Section3RB'sprojec t.html. [25] Öztürk, F., (2001) Turizm Mimarlığının Yarattığı Çevresel Etkilerin Değerlendirilmesi İçin Bir Yöntem, Doktora Tezi, Üniversite Yayın No:YTÜ.EN.DR98.0386, YTÜ Basım-Yayın Merkezi, İstanbul, ss. 39-130. [26] Jansen-Verbeke, M., (1995) “Cultural Tourism: Resource and Visitor Management Issues”, Planning For A Broader Europe, VIII th. AESOP Congress, (24-27 August’94), Proceedings, v.1, 1995, Yıldız Technical University, İstanbul, p.214. [27] Enön, Z., (1989) “Kent İçi Tarihi Sit Alanlarının Turistik Amaçlı Değerlendirilmesi”, Türkiye’de Son On Yılda Turizm Yapıları Uygulamaları Sempozyumu, Z.Yenen ve F.Öztürk, ed., Yıldız Üniversitesi, Net-yapı:İstanbul, s.145. [28] Lawson, F., (1993) “Turizm Gelişmesi:Mücadele ve Fırsatlar Temel Esaslara Dayalı Bildiri”, 2000 Yılına Doğru Turizm Mimarlığı Paneli, M. Korzay ve P.Akan, ed., Boğaziçi Üniversitesi-Yıldız Üniversitesi: İstanbul, s:8. [29] Kerestecioğlu, F. , (2005) “Kıyılarımızda Turistlerin Eko-turizm Eğilimleri Var mı?, Tasarım Mimarlık İçmimarlık ve Peyzaj Mimarlığı Dergisi, sayı2005/3, Şan Ofset:İstanbul, s.65. [30] Kerestecioğlu, F., (2006) “Kekova Çıralı Arasındaki Kıyı Mekanı – Turizm – Çok Küçük Ölçekli İşletmeler”, Türkiye Kıyıları 06, Türkiye’nin Kıyı ve Deniz Alanları VI. Ulusal Konferansı, E. Özhan, ed., Muğla Üniversitesi, Kıyı Alanları Yönetimi Türkiye Milli Komitesi, c.1, s.307.

131

[31] Sancar, F., (1991) Turizm ve Çevre Sürdürülebilir Kalkınma ve Turizm: Özgün Değerlerin Korunması ve Geliştirilmesi, Turizm ve Çevre Sorunları Vakfı Yayını, Ankara, s.100. [32] Yenen, Z., (1992) “Evaluation on the International Symposium on Architecture of Tourism in the Mediterranean From the Cultural Point of View”, Conclusions Of UIA Mediterranean Conferences: Leisure Architecture in the Mediterranean Culture, 7-10 October'92, Palma de Mallorca Spain, pp. 32-35. [33] Inskeep, E., (1991) Tourism Planning, Van Nostrand Reinhold, New York, p.58. [34] Tekeli İ., (1995), Habitat 2’nin (1996) Gündemini Oluşturan Temel Kavramların İrdelenmesi, yayınlanmamış metin, s.2.

[35] Le Corbusier, (2001) Bir Mimarlığa Doğru, çev.:Serpil Merzi, 2. Baskı, Yapı Kredi Kültür ve Sanat Yayıncılık, İstanbul, ss.48-58. [36] Lefkoşa Şehir Planlama Dairesi, Girne Tarihi Liman Mahallesi, 1993. [37] Kültür ve Turizm Bakanlığı, (1984) Alanya Kaleiçi’ndeki Tarihsel Dokunun Korunması ve Turizm Amaçlı Kullanımı, Turizm Planlama veYatırım Dairesi Başkalığı, Ankara, s.43. [38] Oral, Ö., (1996) Antalya Kaleiçi’nde Hakkı Misistreli Evi ve Tekeli Evi Restorasyon Projeleri, Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İTÜ, İstanbul, s.14. [39] Sunar, A., (1991) Antalya Kaleiçi Yapılarının Günümüzdeki Durumu, Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İTÜ, İstanbul, ss.9-10. [40] Bektaş, C., (1992) Antalya, Özal Basımevi, Antalya, s.95. [41] Sunar, A., (1991) Antalya Kaleiçi Yapılarının Günümüzdeki Durumu, Yüksek Lisans Tezi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İTÜ, İstanbul, ss.11-13. [42] Rızaoğlu,B., (1993) Yerel Açıdan Turizm Planlaması ve Geliştirilmesi, Turizm Yıllığı, Türkiye Kalkınma Bankası,s.142-158. [43] WTO (World Tourism Organization), (1993) Sustainable Tourism Development: Guide for Local Planners, Madrid. [44] World Conference, Sustainable Tourism, (1995) The World Charter on Sustainable Tourism, Spain.


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

C. Hamamcıoğlu, F. Kerestecioğlu

[45] Earth-Summit, Agenda 21, (1992) A Blueprint for Action for Global Sustainable Development into the 21st. Century, United Nations, Brazil. [46] Özel Çevre Koruma,1992,sayı 4,RIO:7 [47] Alanya Ticaret ve Sanayi Odası-ALTSO, (2001), Alanya Ekonomik Rapor 2000, Alanya, s.45.

132


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

YTÜ Arch. Fac. E-Journal Volume 2, Issue 2, 2007

EAST MEETS WEST Ebru Erdönmez ebruerdonmez@yahoo.com 2006-2007 Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Siegen Üniversitesi Mimarlık Şehircilik Bölümü, “Goethe Enstitüsü” ve “Europe Building” Ortak Proje Çalışmalarının Sonuçları Yürütücüler: Prof. Işık Ayemir, Yard. Doç. Dr. Ebru Erdönmez YTÜ Prof. Dipl Ing Ulrich Exner, Prof. Dipl. Ing Bernd Borghoff, Arch Dipl Ing. Dietrich Pressel, Siegen Üniversitesi Katılımcılar: Irena Ludwig, Lutz Schneider, Dagmar Werner, Emma Friedrich, Fatma Sözeri, Katharina Schawinsk, Firenze Ramayo, Maciek Janikowski, Heiko Scholl, Ali Cakir, Berit Kiepe, Linda Koll, Burak Dolu, Özden Özkişi, Nihan Karaman, Tobias Fiege, Sinem Selin Sürücü, Breg Holemans, Kim Hazebrouck, Seyla Enbatan, Derya Asar.

East Meets West Sergisi; 18-29 Eylül 2007 Beyoğlu Belediyesi, Ek Hizmet Binası Sergi Salonu, İstiklal Caddesi No: 217, İstanbul

133


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

E. Erdönmez

Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi ve Almanya Siegen Üniversitesi arasında yaklaşık beş yıldır yürütülmekte olan karşılıklı işbirliği oldukça verimli bir çalışma ortamı sağlamıştır. Bu sürecin devamlılığının sağlanması açısından bu sene Prof. Işık Aydemir, Prof. Uli Exner, Yard Doç. Dr. Ebru Erdönmez ve Dipl. Ing. Dietrich Pressel yürütücülüğünde gerçekleştirilmiş çalışmaların bazıları “East Meets West” konulu sergi çerçevesinde Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi, Siegen Üniversitesi Mimarlık ve Şehircilik Bölümü - Almanya, Goethe Enstitüsü, DAAD ve Beyoğlu Belediyesi işbirliği ile Beyoğlu Belediyesi Ek hizmetler Binasında 18-29 Eylül 2007 tarihleri arasında Istanbullulara sunulmuştur.

kurumlarla olan ortak çalışmalar bağlamında, bir tartışma ve araştırma konusu olarak gündeme getirmek “East Meets West” konulu serginin diğer bir hedefini oluşturmaktadır. İstanbul’un 2010 yılında Avrupa Kültür Başkenti olması, bu şehrin tarihi anlam ve kalitesine uygun ve geleceğe yönelik bir şehir gelişimi için çok önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu çerçevede Beyoğlu ve Galata Bölgesi, ve Perşembe Pazarı Bölgesi mimari ve şehir planlama açısından öne çıkan, önemli potansiyellere sahip olan kaliteli bir şehir gelişimi için örnek oluşturabilecek alanlardır.

Bu ortak çalışmanın amacı üniversiteler arasındaki işbirliğini pekiştirmek olduğu kadar farklı kurumlardan gelen öğrencilerin uzun soluklu, ortak bir çalışma platformunda buluşarak karşılıklı etkileşimlerini güçlendirmek olmuştur.

Bu bağlamda sergi kapsamında “Goethe Enstitüsü Binası” ve “Europa Building” konulu proje çalışmaları Türk ve Alman öğrenciler tarafından detaylı olarak Beyoğlu Bölgesi ve Perşembe Pazarı alanları genelinde çalışılmış, projeler ortak jüriler çerçevesinde öğrenciler ve öğretim üyeleri ile tartışmaya açılmıştır.

Bu paylaşımları İstanbul kenti ve Beyoğlu Bölgesinde sergileyerek kentli olma bilincine katkıda sağlamak, mimarlık eğitimi adına yapılanları ve yapılabilecek ortak çalışmaları, gerek üniversiteler gerekse belediyelerle ve diğer kamu ve özel

Gerek öğretim üyeleri ve gerek öğrenciler açısından ufuk açıcı olan bu tür çalışmaların kent geneline yayılarak tartışmaya açılması ve bu çalışmaların sürekliliğinin sağlanması ileriye dönük hedeflerdendir.

Matthias Both, Universitaet Siegen, Perşembe Pazarı için Bir Öneri

134


YTÜ Mim. Fak. E-Dergisi Cilt 2, Sayı 2, 2007

E. Erdönmez

Matthias Both, Universitaet Siegen, Perşembe Pazarı için Bir Öneri

Burak Dolu, Perşembe Pazarı’nda Europe Building konulu Tasarım Önerisi

135


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.