KAPAK DOSYASI İnsanî yönü unutulmaya yüz tutmuş dram: SURİYELİ MÜLTECİLER İNFOGRAFİK: RAKAMLARLA SURİYE SAVAŞI VE MÜLTECİLER İNFOGRAFİK: SURİYELİ MÜLTECİLERE YAPILAN YARDIMLAR FOTORÖPORTAJ: HÜZN-Ü KEDER DEF OLA, BAYRAM O BAYRAM OLA MİSAFİR KALEM: ŞAM KIRINTISI
RAPOR Gülümsettİğİnİz Yüzler Adına Sonsuz Teşekkürler!
GÜNCEL DİLENCİLİĞİ BİTİRECEK PROJE: “UMUT OL AÇILAN ELLERE”
ÜLKE ANALİZ SİYAHLAR VE YETİMLER ÜLKESİ SUDAN
ŞUBE ANALİZ Hoşgörü Şehrİ ve Kültür Mİrası Konya
GÜNCEL MEDENİYETLER SOFRASI’NDA ELLER SEMAYA AÇILDI
GÖNÜL BAĞI Mağdurlara müşfİk, İstİsmarcılara haşİn
2
EDİTORYAL
KIŞ KAPIDA, ONLARSA HALA SOKAKTA!
BAHAR ayları geldi mi, başlar parklardan cıvıl cıvıl çocuk sesleri yükselmeye. Güneşin parlamasıyla kendini sokaklara atar annelerinin ellerine yapışan küçük afacanlar. Bu güzel tablo, sonbaharın gelmesiyle birlikte yerini tenhalaşan parklara bırakır artık. Üşür endişesiyle anne-babalar çocuklarına el ayak çektirir sokaklardan. Bu yüzden bu seneye kadar sessiz ve garip, baharı beklerdi parklar, yeniden hayat dolu çocuk seslerine kavuşmak için... Kasım ayı geldi, havalar soğudu, çocuklar evlerine çekildi... Buna rağmen parklar hala tıklım tıklım. Ama bir farkla... Eğlenen çocukların şen kahkahaları değil yükselen parklardan. Hüznün, çaresizliğin, garipliğin, acının sesi yükselyor artık. Evlatları üşümesin diye parklarda oynamasından korkan değil, üşüyen evlatlarını ısıtmak için sarılmaktan başka çaresi olmayan anneler var artık o parklarda. Çocukları açlıktan ölmesin diye geceleri topladığı çöpleri satarak evladına ekmek götürmeye çalışan babalar var. Düne kadar evleri, işleri, aileleriyle mutlu bir hayat sürdürdükleri sıcak bir yuvaları olan bu insanlar, acımasız bir iç savaşın ortasında kaldılar. Sahip oldukları her şeyi kaybeden bu insanların can havliyle kendilerini ülkemize atmalarıyla başladı bu zorunlu misafirlikleri. Canlarını kurtardı bu insanlar belki ama istikballerini kaybetmekle karşı karşıyalar. Geleceklerinin mimarları olacak yüzbinlerce çocuğun eğitim hayatı altüst oldu. Paramparça olan ülkelerin-
de, Şam kırıntısı gibi etrafa saçıldı Suriye’nin şekerleri. Düzelir bir gün belki her şey bu güzel çocukların ülkesinde ama zaman götürdüklerini getirmez geriye. Bizler, bu hazin tablo karşısında işin siyasi boyutuyla alakadar olmaktan insani boyutunu göz ardı ettik. Esad mi, Esed mi çok tartıştık mesela. Muhalifler ve rejim yanlıları hiç düşmedi gündemimizden. Türkiye’nin Suriye politikası üzerinde konuştuk uzun uzun. BM’in tutumu, AB’nin yaklaşımı derken işin aktüalite kısmında boğulduk kaldık. Ve asıl meseleyi gözden kaçırdık. Yanı başımızda bir insanlık dramı yaşanıyor ve komşularımız akın akın bize misafirliğe geliyorlar. Bize düşen, Ensar misali ev sahipliğinin hakkını vermek olmalı. Gelin, düşen yevmiyeleri, yükselen ev kiralarını, münferit bazı taşkınlıkları bir kenara bırakalım, bu insanların açlıktan ve soğuktan ölme tehlikesiyle karşı karşıya oldukları gerçeğini konuşalım. Konuşmakla kalmayıp, taşın altına bütün benliğimizi koyalım. Diğergamlığı ve fedakarlığı dillere destan hamiyetperver milletimizin bu sınavı da hakkıyla geçeceğini biliyor ve “Kış kapıda, onlarsa hala sokakta. Gelin hiçbir çocuk aç ve açıkta kalmayıncaya dek durmayalım” çağrısına duyarsız kalmayacağına can-ı gönülden inanıyoruz. Ve biliyoruz ki, bu derin yaraların sarılması, ancak Ensar ruhunun tekrar canlanmasıyla mümkün hale gelir...
3
İÇİNDEKİLER RAPOR
FOTORÖPORTAJ
Gülümsettİğİnİz Yüzler Adına Sonsuz Teşekkürler!
6
İNFOGRAFİK: 2013 KURBAN BAYRAMI
10
Hocaefendİ’den Anadolu İnsanına TeşEKKÜR
14
KİMSE YOK MU’DAN İLGİNÇ KURBAN HATIRALARI
15
ŞUBE ANALİZ Hoşgörü Şehrİ ve Kültür Mİrası Konya
HÜZN-Ü KEDER DEF OLA, BAYRAM O BAYRAM OLA
18
28
KAPAK DOSYASI
İnsanî yönü unutulmaya yüz tutmuş dram: SURİYELİ MÜLTECİLER 40 İNFOGRAFİK: RAKAMLARLA SURİYE SAVAŞI VE MÜLTECİLER
42
İNFOGRAFİK: SURİYELİ MÜLTECİLERE YAPILAN YARDIMLAR
49
GÜNCEL HABERLER DİLENCİLİĞİ BİTİRECEK PROJE: “UMUT OL AÇILAN ELLERE”
4
23
KİMSE YOK MU AFRİKA’DA MODERN HASTANELER KURUYOR
24
MEDENİYETLER SOFRASI’NDA ELLER SEMAYA AÇILDI
26
ŞİİRLER BU KEZ YETİMLER İÇİN OKUNDU
80
GÖNÜL BAĞI
Kİmse Yok Mu Derneğİ İKİ AYLIK Haber Bültenİ Kimse Yok Mu Derneği adına İmtiyaz Sahibi İsmail Cingöz
SOSYAL İNCELEME GÖNÜLLÜSÜ HASAN ERGÜL
Mağdurlara müşfİk, İstİsmarcılara haşİn
58
ÜLKE ANALİZ
Kİmse Yok Mu Edİtoryal Grup Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Savaş Metin Haber Müdürü Mustafa İlhan Haber Merkezi Cengiz Öğütücü Safiye Yıldırım İletİşİm Kimse Yok Mu Derneği Mimar Sinan Mahallesi Basra Caddesi No: 24-26 Sultanbeyli/İstanbul Telefon: Faks: Web: Mail: Baskı:
44 44 593 0216 520 16 16 www.kimseyokmu.org.tr info@kimseyokmu.org.tr Kristal Matbaacılık LTD. ŞTİ.
İyİ HABERLERİN Takİpçİsİ olun facebook.com/kimseyokmudernegi twitter.com/kimseyokmu youtube.com/kimseyokmudernegi
SİYAHLAR VE YETİMLER ÜLKESİ SUDAN
64
KİMLİK KARTI
67
İNFOGRAFİK: RAKAMLARLA SUDAN YATIRIM VE YARDIMLARI
68
SU NEREDEN GELİYOR?
70
MİSAFİR KALEM
vimeo.com/kimseyokmu Yayın YönetİMİ Keşşaf Medya Editör Sümeyra Marmara Uyanık Görsel Tasarım Alper Uyanık Haber Merkezi Hamide Günsarı Selami Macit Hatice Avcı İletİşİm
Telefon: Web: Mail:
ŞAM KIRINTISI
72
TÜRKİYE’DE KİMSE YOK MU
76
DÜNYA’DA KİMSE YOK MU
78
ZİYARETÇİ DEFTERİ BASINDA KİMSE YOK MU
81 82
ŞUBE İLETİŞİM BİLGİLERİ
83
Keşşaf Medya LTD. ŞTİ. Ercüment Batanay Sk. No: 14 Dumankaya İkon A3/160 Ataşehir/İstanbul 0216 639 81 60 www.kessaf.com.tr yayin@kessaf.com.tr
BU sayıya katkı sağlayanlar Misafir Kalem: Kerim Balcı Kapak İllüstrasyonu: Necip Şahin Şube Analiz: Ayşe Yiğit
5
RAPOR
Kİmse Yok Mu’ya vekalet veren 61 bin 426 hisse sahibi hayırsever, Türkiye’de ve dünyanın 68 ülkesinde toplam 292 bin 409 ihtiyaç sahibi ailenin kurban sevinci oldu. Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen dağıtım orgnizasyonları Kimse Yok Mu gönüllülerinin akınına uğradı. Bayramı evinden ve ailesinden çok uzaklarda, ihtiyaç sahipleriyle birlikte geçiren gönüllüler, takdire şayan bu davranışlarıyla en içten duaların muhatabı oldu. 6
Gülümsettİğİnİz Yüzler Adına
Sonsuz Teşekkürler!
7
Bu Kurban Bayramı’nda “Kurbanını Paylaş, Kardeşliği Yaşat” diyerek yola çıkan Kimse Yok Mu, Türkiye’nin 81 vilayetinde ve kurban organizasyonu gerçekleştirilen 68 ülkede 292 bin 409 ihtiyaç sahibi aileye kurban ve şartlı et bağışlarından oluşan yardım paketlerini ulaştırdı. Masraflarını kendi karşılaması şartıyla bağışçılara da kesim ve dağıtım faaliyetlerine katılma imkanı tanıyan Kimse Yok Mu’nun bu yılki kurban organizasyonlarına binlerce gönüllü katıldı. Sayıları bu sene 61 bin 426’yı bulan kurban bağışçılarına kurbanı kesilir kesilmez kısa mesajla haber verip teşekkür eden Kimse Yok Mu, gönüllülerinin yanı sıra yönetici ve çalışanlarını da dağıtım ve kesim merkezlerine göndererek yardımseverlere anlık bilgi paylaşımı yapılmasını sağladı. DEVLET ERKâNI DA KARDEŞLİK KÖPRÜSÜNDEKİ YERİNİ ALDI Kimse Yok Mu’nun yurt içi dağıtımlarına bir katkı da devlet erkânından geldi. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da gönüllüler arasındaki yerini aldı. Memleketi Batman’da Kimse Yok Mu’nun kurduğu kardeşlik köprüsündeki yerini alan Bakan Şimşek, gönüllü yeleğini giyerek et dağıtımına katıldı. “Amaç et da-
ğıtımı değil, Doğu’dan, Batı’dan ve dünyanın dört bir köşesinden kardeşlik ve beraberlik için mütevazi de olsa adım atılmasıdır. Kimse Yok Mu Derneği’nden ve emeği geçenlerden Allah razı olsun. Batman ile Türkiye’nin dört bir tarafı bu vesile ile kuvvetlenecek.” diye konuşan Bakan Şimşek, Batman’daki faaliyetlere toplam bin Kimse Yok Mu gönüllüsünün katılacağı kendisine aktarılınca, “Ben de bin birinci gönüllüsüyüm.” şeklinde karşılık verdi. İçişleri Bakanı Muammer Güler de, memleketi Mardin’de Artuklu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde Kimse Yok Mu’nun düzenlediği ‘Kurban ve Kardeşlik’ programına iştirak etti. Programda aralarında Belçika, Almanya ve Kazakistan’dan da katılımcıların bulunduğu gönüllülere hitaben, “Paylaşmak dünyanın en büyük duygusudur. Böylesine güzel bir duyguyu Allah herkese nasip etmez. Böyle önemli bir günde sizleri hangi para buraya getirebilirdi. Hangi emir buraya getirebilirdi. Hangi zorlama buraya getirebilirdi. Ben biliyorum ki önce Allah rızası için geldiniz. Gönüllerinizdeki kardeşlik duygusu için geldiniz.” şeklinde konuşan İçişleri Bakanı, Mardin’in çok kültürlü yapısını işaret ederek, “Bu bölgedeki huzurun Türkiye için çok büyük bir önemi vardır.” dedi.
Memleketi Batman’da Kimse Yok Mu’nun kurduğu kardeşlik köprüsüne katkı sağlayan Bakan Şimşek, Kimse Yok Mu gönüllü yeleğini giyerek et dağıtımına katıldı. [Fotoğraf: Hatice Avcı] 8
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ise, Şanlıurfa’da Kimse Yok Mu tarafından düzenlenen bayramlaşma etkinliğine katıldı. Programda, bundan 20-25 yıl önce bir milyon dolar için kapı kapı dolaşan Türkiye’den bugün 2 milyar doların üzerinde karşılıksız dış yardım yapıldığına dikkat çeken Bakan Binali Yıldırım, Kimse Yok Mu’ya yapmış olduğu çalışmalardan dolayı teşekkür etti. Bin bir türlü sıkıntının yaşandığı bir ortamda sorunsuz bir şekilde bayramı idrak etmenin güzelliğinden dem vuran Bakan Faruk Çelik ise, “Bayram inancımızın gereğidir. Yanı başımızda bin bir türlü sıkıntının yaşandığı bir ortamda sorunsuz bir şekilde bayramı idrak etmek güzeldir.” diye konuştu. Kimse Yok Mu’nun et dağıtımlarına katılan Hacı Boydak ve Faruk Güllü gibi ünlü işadamları da derneğin gönüllüleri arasında yer alarak ihtiyaç sahipleriyle buluştu. Suriyeli mülteciler ve Bilge Köyü yetimleri de unutulmadı Suriye’deki iç savaştan kaçarak ülkemize sığınan ve Kilis’i mesken tutan Suriyeliler, Kurban Bayramı’nda Kimse Yok Mu gönüllüleri tarafından unutulmadı. Kurban Bayramı’nı Suriyeli kardeşleriyle
birlikte geçirmek üzere yola çıkan yüzlerce gönüllü, Kilis’te bulunan yaklaşık 1.300 aileyi teker teker ziyaret ederek, hem bağışçılar tarafından vekaleten gönderilen kurban etlerini takdim ettiler, hem de sığınmacıların dertlerine ortak oldular. Gaziantep’in yanı sıra İstanbul ve Konya’dan gelen toplam 20 gönüllü ekip, Kimse Yok Mu Gaziantep Şubesi’nin koordinasyonu altında Kilis’te Suriyelilerin oturdukları evleri ziyaret ettiler. Sığınmacıların hayat hikayelerini dinlerken zaman zaman gözyaşlarına hâkim olamayan gönüllüler, kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirerek, dert ve sıkıntılarını yetkili mercilere aktarma sözü verdiler. Kamplarda ve Türkiye’nin değişik yerleşim yerlerinde kiraladıkları evlerde yaşayan Suriyelilere de Kimse Yok Mu şubelerinin organizasyonuyla et dağıtımı gerçekleştirildi. 2009 yılındaki katliamda 44 kişinin öldüğü Mardin’in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge Köyü’ndeki yetimler de Kimse Yok Mu gönüllüleri tarafından ziyaret edildi. Bayramda çocuklarını akrabalarına bırakıp vefa borçlarını ödemek için gelen Kimse Yok Mu gönüllülerinin bölge halkının takdirini kazandığını belirten Bilge Köyü eski Muhtarı Abdurrahman Çelebi, “Bayramdan önce bize, Kimse Yok Mu gönüllülerinin köyü ziyaret edeceğini söy-
Kurban Bayramı’nı Suriyeli kardeşleriyle birlikte geçirmek üzere yola çıkan yüzlerce gönüllü, Kilis’te bulunan yaklaşık 1.300 aileyi teker teker ziyaret etti. [Fotoğraf:Alper Uyanık] 9
RAPOR
Bu yıl kurban bayramı vesilesiyle yardım eli uzatılan ülkelerden birkaçı:
10
AFGANİSTAN
PAKİSTAN
ARNAVUTLUK
SUDAN
BANGLADEŞ
UGANDA
BREZİLYA
FİLİSTİN
MALİ
TAYLAND
ÇAD
KENYA
NEPAL
YEMEN
Ugandalı 25 bin, Sudanlı 12 bin 500, Bangladeşli 9 bin, Çadlı 5 bin 740, Nepalli 4 bin aile ve daha nice binler, Kurban Bayramı vesilesiyle bayram edenlerden oldu. [Fotoğraf: Üsame Arı/Zaman]
lediler. Köylülerimiz, adeta ikinci bayramı yaşadı. O gün sabaha kadar uyumadık. Yetim çocuklarımız sevinçten uyumadılar. 44 kişinin katledildiği Bilge Köyü’nü ve yetimlerini hiçbir zaman unutmayan kardeşlerimiz, bu bayramda hem bizi hem de yetimlerimizi yalnız bırakmadılar. Onlar bizim dünya ahiret kardeşlerimiz oldu. Bizim sevgiye, kardeşliğe ihtiyacımız var. Onlar da bunu çok iyi biliyorlar ve bizi bu bayram unutmadılar.” şeklinde konuştu. Bolu’daki dağıtım organizasyonunun yıldızları ise Türkmenistanlı öğrenciler oldu. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Matematik Bölümü öğrencileri Maral Sylapowa, Aynagözel Berdiyeva ve Jennet Hangeldiyeva, bayramda kurban eti dağıtan Kimse Yok Mu gönüllüleri arasında yerini aldı. Kudüs’te 1500 ailenin bayram sevinci paylaşıldı Kimse Yok Mu Derneği Kudüs Temsilciliği, Kudüs şehri ve çevresinde Kurban Bayramı do-
layısıyla 350 adet kurban kesti. Dernek, Kurban Bayramı’nda 1500 civarında yetim ve ihtiyaç sahibi aileye kurban eti dağıtımı yaptı. Kimse Yok Mu Kudüs ve Orta Doğu Koordinatörü Harun Tokak, yerel yetkililerle birlikte Filistin’den ve Türkiye’den gelen gönüllüler eşliğinde daha önce belirlenen ihtiyaç sahibi ailelere kurban eti dağıtımı yaptıklarını açıkladı. Kimse Yok Mu, Afganistan’da faaliyet gösteren Türk okullarıyla işbirliği içerisinde ülkenin 20 vilayetinde kurban keserek, yaklaşık 5 bin aileye kurban eti ulaştırdı. Pakistan’da da aynı şekilde en büyük desteği Pak-Türk Okulları’ndan alan Kimse Yok Mu, ülke genelinde yaklaşık 6 bin aileye kurban yardımı götürdü. Mali’deki Horizon Türk Okulları ile ortak düzenlenen kurban dağıtım programına ise Mali Din İşleri Bakanı Thierno Oumar Hasse Diallo, Çalışma ve Sosyal Yardımlar Bakanı Hamadoun Konate ve Kültür Bakanı Bruno Maiga iştirak etti. Ugandalı 25 bin, Sudanlı 12 bin 500, Bangladeşli 9 bin, Çadlı 5 bin 740, Nepalli 4 bin aile ve daha nice binler, Kurban Bayramı ve-
11
Denizli
Bursa
Bangladeş
Bolu
Kamerun
12 Endonezya
Diyarbakır Afganistan
Balıkesir
İstanbul
RAPOR
Mardin
Muğla
Samsun
Sakarya
Kocaeli
Kudüs
Uganda
Tayland Kırgızistan
Kilis
13
silesiyle sevinenlerden oldu. Yüreklerde sürûr dillerde dua olan bağışlarınız, yıllar yılı unutulmayacak kardeşlik öykülerine de imza attı. Yılda sadece bir kere et yeme imkânına sahip olan binlerce yoksul, Kimse Yok Mu yardımsever ve gönüllülerinin değerli destekleriyle bereketli bir bayram geçirdi. Dünyanın dört bir yanına iyilik için akın eden gönüllüler, temeli sevgiyle atılmış dostluk köprülerinin mimarı oldu. Kurba-
nını paylaşarak kardeşliği yaşatma çabası içerisinde olan hayırsever milletimiz dünyaları yüreğine sığdırmaya muvaffak oldu. Ülkemizin adını hayırlarla dünyanın dört bir yanına ulaştıran işte bu civanmertlere, malıyla infak edebilme erdemine sahip olan hamiyetperver Anadolu insanına, dualarla bu büyük organizasyona destek veren tüm gizli kahramanlara; gülümsettiğiniz her bir yüz için sonsuz teşekkürler...
Fethullah Gülen Hocaefendi’den Anadolu İnsanına TeşEKKÜR Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanına açılıp kapı kapı kurban dağıtan, bu vesileyle tüm dünyada bir kere daha sevgi ve kardeşlik köprüleri kuran, “Kimse yok mu?” diyenlere “Biz buradayız, hep yanınızdayız” cevabı veren ve bütün yeryüzünü bayram yerine çevirme gayreti gösteren civanmert Anadolu insanına teşekkür etti. Herkul.org sitesinde yayınlanan sohbetinde, “Evvela, milletimize teşekkür etmemiz lazım. Yıllardır çeşitli meşakkatlerle hırpalanan milletimiz, bunca hırpalanmışlığa karşın bu Kurban Bayramı’nda yine bir civanmertlik örneği sergilemiştir.” diyen Hocaefendi, Kimse Yok Mu gönüllülerinin, Brezilya’dan Tayland’a, Güney Afrika’dan Filipinler’e kadar pek çok ülkeye ulaştığını hatırlattı. Bayram vesilesiyle ulaşan yardımların birliğimizin güçlenmesine yardımcı olacağını ifade eden Fethullah Gülen Hocaefendi, “Hem kurban hem de diğer yardım ve el uzatmalar, hamurunda civanmertlik olan milletimize çok yakışıyor.” dedi. Hocaefendi, gönüllülerin insanlığın selameti adına koşuşturduğunu vurguladı ve “Onlar Allah için yapıyorlar, takdir arkadan geliyor. Takdirlerin çok hızlı yürüyen bu arkadaşlara yetişeceğine ihtimal vermiyorum.” ifadelerini kullandı. Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi, Kimse Yok Mu gönüllülerine ve Anadolu insanına hitap ettiği sohbette, iyilik yapma mevzusunun gönüllere gir-
14
me noktasında çok önemli bir yere sahip olduğunun da altını çizdi. İyilik yaparken tefrikaya düşmemenin ve Kürt demeden, Laz demeden, beyaz ve siyah ayırmadan hareket etmenin önemini vurguladı. İyilik niyetiyle yapılan her işin binler faydayla karşılık bulacağını ifadelerine eklerken, bu hususta yoksula yardım eli uzatan tüm sivil toplum kuruluşlarına ve özelikle Kimse Yok Mu’ya teşekkürlerini iletti. Kimse Yok Mu’nun iyilik yapma noktasında hedeflerini her zaman yüksek tuttuğunu ve bu gayretle yüz binlere ulaştığını kaydeden Gülen, iyi niyetle yapılan her işin diğerlerine de güzel örnek teşkil ettiğini ifade etti.
KİMSE YOK MU’DAN İLGİNÇ KURBAN HATIRALARI Bu kurban bayramında da binlerce Kimse Yok Mu gönüllüsü yollara düşüp, kurulan kardeşlik köprüsünde ihtiyaç sahipleriyle buluştular. İşte onların paylaşmış oldukları ilginç kurban hatıralarından bazıları. Yoksulluğun Son Perdesi! Kurban Bayramı Kimse Yok Mu’ya ayrı bir heyecan ve tutkuyla gelir. Kurban bayramı olunca unvanların hiçbir hükmü kalmaz. Hepimiz birer iyilik elçisi olur, dünyanın dört bir yanına gitmek üzere seferber oluruz. Bu yılki görev yerim Orta Afrika’ydı. Daha önce de bazı saha görevlerinde bulunmuştum ama Orta Afrika’ya ilk gidişim olacaktı bu. Her zamanki gibi heyecan içerisindeydim, bizi o zorlu coğrafyada neler beklediğini gerçekten merak ediyordum… Bayram sabahı gelip çattığında kurban telaşı da başlamıştı. Güzel gözlü kurbanlıklar bir bir kurban ediliyor, ihtiyaç sahiplerinin yoksul sofralarını şenlendirmek üzere büyük bir titizlikle hazırlanıyordu. Belki de sadece kurbandan kurbana et yüzü gören bu insanlar büyük bir iştahla kurbanların etrafında nöbet tutuyorlardı. Bir ara gözüm ilginç bir olaya takıldı. Gördüklerim karşısında neye uğradığımı şaşırdım. Duygularım karmakarışık bir hal aldı. Az ötemde yeni kesilmiş bir kurban, kanının süzülmesi için yüksek bir platforma asılmıştı. Bunun gibi her yeni kesilen kurban, derisi yüzüldükten sonra bir miktar askıda bekletiliyordu. 10 ile 13 yaşları arasında 3 erkek çocuğu ellerindeki terlik yardımıyla kurbandan süzülen kanları bir kovada biriktirmeye çalışıyorlardı. İlk bakışta çok şaşırdım, bu küçük çocukların kanla ne işi olabilirdi… Merakıma daha fazla hakim olamadım ve soluğu çocukların yanında aldım. Yanımdaki rehber aracığıyla çocuklara bu kanları neden topladıklarını sordum. Duyduklarım karşısında ise ne söyleyeceğimi bilemedim… Çocuklar bu kanları toplayıp annelerine teslim ediyorlarmış. Anneleri de bir kazan kaynayan suyun içersine toplanan bu kanı döküyor, simsiyah kesilinceye kadar haşlıyormuş. Daha sonra katılaşan bu kanı bir bez üzerinde kurutarak uzun bir süre yiyeceklerinin içinde azar azar tüketiyorlarmış… Zaten bu yoksul ülkede kurbandan geriye
hiçbir şey kalmaz, kurbanın hiçbir uzvu ziyan edilmezmiş… Bizler rahat ve bolluk içerisinde yaşarken, değil kurban etine, kanına bile muhtaç olan insanlar duruyordu karşımda. Bizlerin tiksinerek baktığı bu kan, bir ailenin uzun bir süre gıda kaynağı olabiliyordu… Bağışlanan her kurbanın bu yoksul insanlar için ne kadar da kıymetli olduğunu acı da olsa bir kez daha görmüş oldum ve gördüklerimi ömrüm boyunca unutamayacağım… Osman Yaylalı Kalite Yönetimi ve İK Sorumlusu
15
“BEN SİZLERDEN RAZI OLDUM, ALLAH DA RAZI OLSUN” Kurban Bayramı vesilesiyle prodüksiyon görevlisi olarak Diyarbakır’a gidecektim. Bir hafta önce almıştım bu müjdeli haberi. İçim içime sığmıyor, bir an önce makinemle yola koyulmak istiyordum. Bana düşen görev her ne kadar fotoğraf çekmek olsa da, sahada bizzat insanlara yardım etmek duygusu beni asıl heyecanlandıran şeydi. Beklenen an gelmiş, nihayet Diyarbakır topraklarına ayak basmıştım. Tuhaftı… Bir arefe sabahı evde anneme yardım edecek, bayramda evimize gelecek misafirlerimize ikramlar hazırlayacak yahut alışverişe çıkacakken, evimden çok uzakta Doğu vilayetlerinden birinde,
Diyarbakır’daydım… Hayatımda ilk kez gördüğüm bu şehir ve bu insanlar... Eş, dost ve akrablarını arkalarında bırakıp yardıma koşan yüzlerce gönüllü... Yıllardır birlikte olan dostlar gibi hemen kaynaştık. Biraz dinlendikten sonra etrafı keşfe çıktık. Modern kesim tesislerini, özenle seçilmiş kurbanlıkları gördük. Heyecan doruktaydı artık, bayrama sayılı saatler kalmıştı. O gecenin sabahı nasıl oldu bilemiyorum… Artık beklenen an gelmişti. Kahvaltının ardından kesim tesislerine ulaştık. Birbirinden iri kurbanlıklar kasapların hünerli ellerinden geçiyor, her bir köşeden hisse sahiplerinin isimleri bir bir yankılanıyor, okunan hisse sahiplerinin isimleri imamların tekbir seslerine karışıyordu. Her kurbanın başında bekleyen noterler titizlikle notlar alıyor, hasıl-ı kelam kesimhanede tatlı mı tatlı bir telaş yaşanıyordu. Kesilen etler, parçalandıktan sonra soğuk hava
16
depolarında dinlendiriliyordu. Son işlem olarak titizlikle tartılan etler vakumlu poşetlerde tek tek paketleniyor ve yardım tırlarına yükleniyordu. İlk günün kurban telaşı ertesi gün de aynı şekilde devam etmişti. Tırlar kurban paketleriyle dolduruldukça şubelerimize ulaştırılmak üzere yola koyuluyordu. Nihayet şubelerden dağıtımlar başlamıştı. Diyarbakır Şubesi’nden hazırlanan dağıtım listesini ve et paketleri alarak 4 kişilik bir ekiple yola çıktık. Terörden en çok etkilenen semtlerden biri olan Bağlar’da et dağıtacağımız adresleri ararken birkaç mahalleli kadın önümüzü kesti. Bizim Kimse Yok Mu’dan geldiğimizi anlamış olsalar gerek mahallelerinde yaşayan yaşlı bir teyzenin durumundan bahsettiler. Adresi aldığımız gibi teyzenin evine yöneldik. Komşu kadınlardan biri de bizimle geldi, bu sayede evi bulmamız zor olmadı. Evin kapısını birkaç kez çaldık. Biraz bekledikten sonra kapı ardına kadar açıldı. İçeriden zor zahmet görebildiğimiz bu yaşlı kadın, ayaklarını kullanamadığı için kapıya sürünerek gelmişti. Birden ellerini açabildiği kadar açıp göğe çevirerek, gözyaşları içerisinde ağıta benzer Kürtçe bir şeyler söylemeye başladı. Komşu hanımdan öğrendiğimiz kadarıyla teyze kendi dilinde bize dua ediyormuş. Hiç kimsesinin olmadığını, bayram gününde bile kapısını hiç kimsenin açmadığını, evine ilk gelenlerin ise bizler olduğunu söylüyor, bizleri koruması için Allah’a yakarıyormuş. “Ben sizlerden razı oldum, Allah da razı olsun.” diyen yaşlı kadına yanımızda bulunan et paketlerinden birini bıraktık. İçim paramparça olmuştu. Biz giderken gözlerinden süzülen yaşlara hakim olamıyordu kadıncağız… Gördüklerim beni çok etkilemişti… “Ya o mahalleli kadın önümüzü kesmeseydi, bu bayram günü kim çalacaktı yaşlı teyzenin kapısını?” diye düşündükçe içimi tekrar tekrar saran sızının etkisinden bir türlü kurtulamıyorum. Şimdi bir kez daha şükrediyorum Allah’a; böylesi güzel bir organizasyonda bizi istihdam ettiği ve bu dualara muhatap kıldığı için… Safiye Yıldırım Prodüksiyon Uzman Yardımcısı
30 KESE, 30 YETİM Bu Kurban Bayramı’nda Bangladeş’e gitmek üzere görevlendirildim. Afrika’nın yoksulluğunu az çok biliyordum, ama durumunun daha iyi olabileceğini düşündüğüm bu Asya ülkesi, zorlu yaşam koşullarıyla beni oldukça şaşırttı. Bengalliler düzensizlik içinde kendilerince bir düzen tutturmuş, hayata tutunmaya çalışıyorlardı. Her şeye rağmen yüzlerinden eksik etmedikleri gülümsemeleri ise takdir edilecek ve imrenilecek bir durumdu doğrusu. Bangladeş’te sadece çok zengin olabilenlerin kurban kesebildiğini öğrendim. Onlar da fakirlik korkusuyla kestikleri kurbanların etlerinden çok cüzzi bir kısmını ihtiyaç sahipleriyle paylaşıyorlardı. Büyük yeşil yaprakların üzerinde 200 ile 300
gramlık etler, yoksul ailelere dağıtılıyordu. Nüfusunun çoğu açlık sınırının altında yaşayan Bengalliler, zaten yıldan yıla et görüyor, onda da bu kadar küçük miktarlara kanaat etmek zorunda kalıyorlardı. O nedenle olacak ki; dağıttığımız kurban etleri çok sayıda Bengalli’nin gerçekten bayram etmesine vesile oldu. Bangladeş’te kaldığımız süre içerisinde binasının tadilatını üstlendiğimiz bir kız yetimhanesini de ziyaret edecektik. O nedenle Türkiye’den el birliğiyle bayrama özel hazırladığımız hediye keselerimizi de yanımıza almıştık. Çocukların gördüklerinde sevinebileceği türden şekerlemeler, balonlar ve tokalar vardı keselerin içerisinde. Tüm bu heyecanımıza karşın; hesapta olmayan bir şey olmuş, 300 çocuk için hazırladığımız ke-
selerin sayısı 270 çıkmıştı. Keselerimiz, satıcının azizliğinden olsa gerek, 30 tane eksik çıkmıştı. Satıcıya içten içe kızmakla beraber, garip de bir sıkıntı kaplamıştı içimi. Ya çocuklardan birine kese yeterli gelmez de küçük kalbi benim yüzümden kırılırsa diye düşünüyordum… Yüreğimi içten içe sıkan bu düşüncelerle yetimhane ziyareti için yola koyulduk. Dört saat kara ve üç saatlik korkutucu feribot yolculuğunun ardından yetimhaneye ulaştık. Bizi gören çocukların sevinçleri gözlerinden okunuyor, tatlı telaşları hepimizi kuşatmaya yetiyordu. Biraz hasbihâl ettikten sonra yanımızda getirdiğimiz hediye keselerimizi çocuklara dağıtmak üzere çabucak organize olduk. Çocuklar önümde ip gibi peş peşe sıraya girdiler. İnanılmaz bir heyecandı yaşadığım. Fakat keseleri dağıtmaya başlar başlamaz aynı kederli duygular yine sarmıştı işte ruhumu. Bayram tatili olması nedeniyle Bangladeş’te hiçbir dükkan açık değildi, hazırlıksız yakalanmıştık. Daha fazla dayanamayarak düşüncelerimi yurt öğretmenine anlattım. “Olmayan keselerin yerine başka bir alternatif üretebilir miyiz acaba?” diye kendisine danıştım. Öğretmen Hanım, “Bugün 30 çocuğa izin verdik, akrabalarını ziyaret edecekler. Keseleriniz Allah’ın izniyle yetecektir, tasalanmayın lütfen.” dedi. Duyduklarıma inanamıyordum. Bizim 30 kesemiz eksikti ve bu düşünce günlerdir canımı sıkıyordu. Rabbimin takdirine bakın ki, 30 çocuk o gün izine çıkmıştı. Yetmişti... Kulaklarımda bir sürü yetim kızın sevinç çığlıklarıyla ülkeme döndüm. Tüm bu güzelliklerin yaşanmasına vesile olan hayırsever Türk halkına nasıl teşekkür edersem hislerimi ifade etmiş olurum bilemiyorum. Şimdilerde tek dileğim, o çocuklara tekrar kavuşmak ve karşılarına hayatlarını iyileştirebilecek faydalı projelerin bir parçası olmak... Ülkü Fırat Atlamaz Tanıtım ve Organizasyon Müdürü
17
ŞUBE ANALİZ Hamide Günsarı
Cennet vatanımızdan keşfedilmeyen iyilikleri sizin için araştırmaya devam ediyoruz. Bu sayımızın iyilik durağı, tarih kokulu efsaneler şehri Konya. Hoşgörü timsali Mevlana’nın, ciğerparesi Şems-i Tebrizi’nin ve dünyayı zekasına hayran bırakan meşhur Nasrettin Hoca’nın bir zamanlar soluk alıp verdiği, topraklarını karış karış gezdiği bereketli Konya... 18
Hoşgörü Şehrİ ve Kültür Mİrası Konya
19
Konya’nın güzide tarihi, prehistorik çağlara dayanır. Öyle ki, Türkiye’nin en eski yerleşim birimlerinden bir tanesidir. Ne sultanlar ne beyler en büyük savaşlarını, en güzel barış günlerini ve en büyük aşklarını bu topraklar üzerinde yaşamış, kim bilir daha nelere şahitlik etmişlerdir. Karamanoğulları’nın başkentliğini yapan ve Osmanlı’nın önemli kentlerinden biri olan şehir, aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devleti’nin tam 180 yıl payitahtlığını yapmış. Bu nedenle doğal ve tarihsel zenginlikleriyle de oldukça önemlidir güzel Konya. Örneğin; dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan Çatalhöyük, UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınmıştır bile. Ekonomik açıdan Türkiye’nin gelişmiş kentlerinden biri olan Konya, aynı zamanda yurdun en önemli sanayi şehirlerindendir. Konya, tarihten gelen ‘tahıl ambarı’ kimliğinin yanı sıra günümüzde birçok sektörde üretim yapmasıyla da ‘sanayi şehri’ olarak bilinir. Bugün Konya, tam 130 ülkeye ihracat yapan bir sanayi ve ekonomi devidir. İki vakıf iki de devlet üniversitesine ev sahipliği yapan şehir, Mevlana Müzesi (Kubbe-i Hadrâ), çift başlı kartal ve etli ekmek gibi önemli simgelere sahip. Tarihi ve kültürel zenginliğinden ekonomisine kadar kısaca bilgi sahibi olduğumuz bu geniş Anadolu kentinin günümüzde de pek çok güzelliğe ev sahipliği yaptığını öğreniyoruz. Bundan asırlar evvel Nasreddin Hoca’nın göle çaldığı maya, Mevlana’nın hoşgörüsüyle yoğrulmuş. Nesiller sonra, tarihler 2006’yı gösterdiğinde Kimse Yok Mu şubesinin açılmasıyla da iyilik mayası çalınmış Konya’ya. Bu bereketli yoğurttan şimdi Konya, Karaman ve Aksaray’da bulunan ihtiyaç sahipleri ile birlikte dünyanın pek çok ülkesinden yardıma muhtaç insanlar, yetimler ve savaş mağdurları nasipleniyor. 1135 gönüllüsü ve 16 çalışanı bulunan bu güzel şubenin Konya Merkez, Karaman, Aksaray, Akşehir, Beyşehir, Seydişehir ve Ereğli ilçelerinde ihtiyaç sahiplerinin gönüllerince istifade ettiği ‘Kimse Yok Mu İyilik Merkezi’ adını taşıyan hayır mağa-
20
zaları da bulunuyor. 2013 yılında yurt içi ve dışındaki ihtiyaç sahiplerine 2 milyon TL değerinde insani yardım ulaştıran Kimse Yok Mu Konya Şubesi, 150 Suriyeli sığınmacı aileye de kucak açmış. Şubenin yurt geneline sığınan mültecilere ulaştırdığı yardımların değeri 600 bin lirayı bulurken, Suriyeli savaş mağdurlarının yüzü de gönüllü ve yardımseverlerin desteğiyle hazırlanan 11 yardım tırıyla güldürülmüş. Geçtiğimiz Ramazan ayının bereketiyle 7 bin kişiye kumanya dağıtan şube, bu Kurban Bayramı’nda 555 aileyi dağıttığı kurban etleriyle sevindirdi. Kurulduğu günden bu yana 33 adet su kuyusu açan, 276 Afrikalı’nın katarak ameliyatı olmasına vesile olan ve 61 yetime sahip çıkan Konyalı gönüllüler, ayrıca her ay 600 ihtiyaç sahibine gıda yardımı yapıyor. Şubenin kayıtlarında ise 11 bin 196 ihtiyaç sahibinin ihtiyaç başvurusu bulunuyor. Konya’nın iyilik mercii, ihtiyaç sahibi ailelere nakdî ve aynî yardım yapmakla kalmayıp, psikolojik destek vermeye de büyük önem veriyor. Geçtiğimiz yıl “Aile İçi İletişim ve Etkin Ebeveynlik” kursları düzenlemeye başlayan şube yetkilileri, bu kurslara iştirak eden ihtiyaç sahibi ev hanımlarına ‘aile içi şiddeti önleme’, ‘eşler arası iletişim’, ‘ergen çocuk psikolojisi’ gibi pek çok konuda destek sağlamış. Ayrıca Kanser Erken Teşhis Ve Tarama Merkezi (KETEM) ile iş birliği yapılarak çağın vebası kanserle mücadele konusunda bilinçlendirmeye yönelik seminerler düzenlenmiş. Tüm bunların yanı sıra Konya Büyükşehir Belediyesi ile eğitim kurumlarında uygulamaya konulan “Değerler Eğitimi “ projesi kapsamında ilk ve orta öğretim kurumlarında “yardımlaşma”, “dayanışma” ve “paylaşma” kavramlarının anlatıldığı seminerlerine bu eğitim-öğretim yılında da devam edecek olan Konya Şubesi, bilinçlendirmeye genç dimağlardan başlayarak toplumsal değerlerimizin yaşamasına katkı sağlamış. Birbirinden faydalı böylesi güzel projeleri gün ışığına çıkarmak şube
Bin 135 gönüllüsü ve 16 çalışanı bulunan bu güzel şubenin Konya Merkez, Karaman, Aksaray, Akşehir, Beyşehir, Seydişehir ve Ereğli ilçelerinde ihtiyaç sahiplerinin gönüllerince istifade ettiği ‘Kimse Yok Mu İyilik Merkezi’ adını taşıyan hayır mağazaları da bulunuyor. 21
yetkililerini oldukça mutlu etse de, bu güzel projelerin mimarlarına yürekten bir teşekkür borçlu olduklarını ifade etmeden geçmiyorlar. Bu güzel projeleri bizzat yaşayan ve bizlere anlatan KYD Konya Şubesi’nin Halkla İlişkiler Sorumlusu Ayşe Yiğit hanımefendi, başından geçen birkaç kıymetli hatırayı bizlerle bakın nasıl paylaşıyor: “Çalışamayacak kadar rahatsız olduğu için derneğimizin gözetiminde kardeş ailesinin desteği ile ailesini çekip çeviren Hüseyin Özyürek Bey, hastanenin kendisi hakkında verdiği by-pass kararını duyunca derneğimizi aradı. Konuyu bize iletti ve acilen kardeş ailesi olan M. Emir Köksal Bey’le görüşmek istediğini söyledi. M. Emir Bey ile Hüseyin Bey’in tedavi gördüğü hastaneye gittik. Hüseyin Bey, o mecalsiz haliyle yatağında doğruldu ve M. Emir Bey’e dönerek, “Siz bizim kardeş ailemizsiniz, siz olmadan yalnız başımıza bu kararı almamız uygun düşmez. Eğer bypass olacaksam sizinle konuşup birlikte karar alalım, ne dersiniz?” diye sordu. Doktorları ve kardeş aile bireyleriyle yapılan istişareler sonucu Hüseyin Bey’in yorgun bedeninin bypass ameliyatını kaldıramayacak kadar rahatsız olduğuna karar verildi. Hüseyin Özyürek Bey’i geçtiğimiz Mayıs ayında kaybettik. Ve ondan bize yıllar yılı anlatılacak, gelecek nesillere örnek olacak bu sıcacık kardeşlik öyküsü miras kaldı…” “Derneğimiz sistemine kayıtlı ihtiyaç sahibi bir hanım, geçtiğimiz Ramazan ayında derneğimize gelerek bağış yapmak istediğini söyledi. Gördüğümüz manzaraya hepimiz çok şaşırdık. Hanımın yaşam standartlarını az çok biliyor ve zaman zaman kendisine yardım ediyorduk. Derken kadın, avucunda sıkı sıkı tuttuğu 50 lirayı çocukları ve kendisinin can sağlığı için diğer ihtiyaç sahiplerine vermek istediğini söyleyerek dernek çalışanı arkadaşımıza uzattı. Bu hiç de alışık olmadığımız yüce davranış karşısında ne kadar ezildiğimizi dün gibi
22
hatırlıyorum. Bağışı almış gibi yaptık ve çıkarken aynı parayı kendisine Ramazan hediyemiz olduğunu söyleyerek iade ettik.” “Ramazanların tadı bir başka olur Kimse Yok Mu’da. Yine bir mübarek Ramazan günü derneğe genç bir adam geldi. Adam hiçbir şey konuşmadan bulduğu ilk yetkiliden avuçlarını açmasını rica etti. Şimdiye kadar çok şey görmüştük de hiç böylesi ilginç bir durumla karşılaşmamıştık. Şube yetkilisi ürkek bakışlarıyla olan biteni anlamaya çalışırken gayri ihtiyari açıldı avuçları. Az sonra gördüğümüz manzara bizi derinden etkileyecekti. Zira genç adam yetkilimizin açılan avucuna mavi kurdeleli bir yığın altın bıraktı. Evet doğru bildiniz, genç adamın oğlunun sünnet altınlarıydı bunlar. Hiç saymadan, adeta nefsinden kaçar gibi ne varsa toplamış soluğu dernek binamızda almıştı. Öyle ki, altınların kurdeleleri hala üstlerindeydi. Altınları yetkilimize teslim ettikten sonra gözlerinden akan yaşlara hakim olamayan adam bir açıklama yapması gerekiyormuşçasına konuşmaya başladı: “Bunlar çocuğumun sünnette takılan altınları. Hiç saymadım, o yüzden miktarını bilemiyorum. Sudan’da, Haiti’de, Van’da yoksullar, yetimler ve savaş mağdurları varken harcayamazdım bu altınları. Hepsi onlarındır, helali hoş olsun.” Anlatırken bir kez daha yaşadığım bu garip olay, insan olmanın yani eşref-i maklûk olmanın sırrını bir kez daha aşikâr ediyor ve hepimizi özlerimize dönmeye sevk ediyordu. İyilik yapmanın verdiği huzuru ancak yaşayanlar bilirler. Konya ve içindeki güzel insanlar anlatmakla bitmez şüphesiz. Dünyanın dört bir yanında ve yurdumuzda adeta hayırda yarışırcasına gönlünü Anadolu’ya yaraşır bir şekilde açmış, gecesini gündüzüne katarak insanlığa hizmet etmiş bu değerli insanları ne söylersek doğru bir şekilde takdir etmiş oluruz, doğrusu bilemiyoruz. O yüzden takdiri bu satırları okuyanlara bırakıyoruz. Sizce de takdiri hak etmiyorlar mı?
GÜNCEL HABER
DİLENCİLİĞİ BİTİRECEK PROJE: “UMUT OL AÇILAN ELLERE” Kimse Yok Mu Sakarya Şubesi, toplumun kanayan yarası olan dilenciliği bitirebilecek bir proje hazırladı. Proje ile cadde ve sokaklarda dilendiği görülen tüm dilencilere ‘Umut Kart’ verilerek, derneğe yönlendirilmesi sağlanacak ve bu sayede dilencilerin ihtiyaçlarının büyük bir bölümü karşılanmış olacak. Proje kapsamında düzenlenen kampanyanın gazete, televizyon, radyo ve el ilanı gibi çeşitli medya araçlarından duyurulmasıyla ihtiyacı olmadığı halde halkın duygularını istismar ederek dilenmeye devam edenlerin deşifre olması ve bu sayede halkın kendilerine itibar göstermemesi ile dilenemez hale gelmeleri amaçlanıyor. Bu amaç doğrultusunda gerçek ihtiyaç sahiplerine de ulaşılmış olacak. Kimse Yok Mu Sakarya Şube Müdürü Mevlüt Kızılay; işadamı, esnaf, memur, işçi gibi farklı kesimlerden oluşan gönüllü üyelerle birlikte şehirde dilenciliği bitirmek için yaptıkları uzun bir araştırma sonrasında böyle bir proje hazırladıklarını dile getirdi. Cadde ve sokaklarla ibadethanelerin çevresinde çok sayıda dilenci olduğunu vurgulayan Kızılay, bunun dilenciler için de bir risk oluşturduğunu kaydetti. Sokak yaşantısını tercih eden bireylerin, sokaktaki tehlikeler sebebiyle fizyolojik ve psikolojik açıdan sorunlar yaşadıklarını ve suça eğilimli hale geldiklerini dile getiren Kızılay, “Sosyal hukuk devleti olan ülkemizde ihtiyaç sahibi insanların sorunlarının çözümü amacıyla pek çok kamu kuruluşu ve yardım kuruluşu faaliyet göstermektedir. Ancak muhtaç insanların bu yardım kuruluşları dışında illegal yollarla yardım bulma çabası içine girmesi toplumsal açıdan suistimallere neden olmaktadır. Dilencilikle hukuki mücadelenin yanında, sosyal içerikli çalışmaların da yapılması sorunun çözümü açısından önemli bir etki oluşturacaktır.” diye konuştu. Bu sebeple Kimse Yok Mu Sakarya Şubesi olarak ‘Umut ol açılan ellere!’ sloganıyla dilenciliği
bitirebilecek bir proje hazırladıklarını anlatan Kızılay, bu kapsamda derneğin iletişim bilgilerinin yer aldığı 100 bin ‘Umut Kart’ bastırdıklarını ve bu kartları gönüllü üyeler yardımıyla çok sayıda evsize dağıttıklarını belirtti. 1 Temmuz 2013 itibariyle faaliyete geçen projenin geçerlilik süresi tam bir yıl. İlk etapta dağıtılan 30 bin Umut Kart’ın ardından sayıyı 100 bin karta çıkraran Kimse Yok Mu Sakarya Şubesi, esnafla işbirliği içerisinde Sakarya’nın tüm ilçelerinde halkın duygularını suistimal edebilen bu alışkanlığın önüne geçebilmek için 150 bin kart bastırma ve dağıtma hedefine ulaşmayı planlıyor. Projenin son aşamasında, Aile ve Sosyal Politikalar il Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı, İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü, İl Jandarma Komutanlığı, İl Müftülüğü, İş-Kur, Büyükşehir Sosyal Daire Başkanlığı, Belediye Sosyal Daire Müdürlükleri, yerel basın ve yayın kuruluşları, Kızılay Şube Müdürlüğü ve diğer sivil toplum kuruluşları ile projenin paylaşılması, bu sayede toplumsal bir sorun olan dilencilikle hep birlikte mücadele edilmesi hedefleniyor. Projenin başarıyla sürdürülebilmesi için toplumun tüm kesimlerinden destek beklediklerini ifade eden Kimse Yok Mu Sakarya Şube Müdürü Kızılay, konuyla ilgili son olarak şunları kaydetti: “Bu önemli mücadeleyi başarılı yürütebilmemiz için resmi ve özel kuruluşlarımızla birlikte tüm halkımızın maddi-manevi desteklerını bekliyoruz. El ele verdiğimiz sürece dilenciliğe kökten bir çözüm üretebileceğimiz inancındayım.”
23
GÜNCEL HABER
KİMSE YOK MU AFRİKA’DA MODERN HASTANELER KURUYOR Kimse Yok Mu, yoksulluk ve hastalıkların pençesinde nefes almaya çalışan Afrika kıtasında başlattığı “Sağlık Projesi’ kapsamında; çağın gereksinimlerini karşılayan modern hastaneler kuruyor.
Açlık, susuzluk, hastalık ve yoksulluğun gölgesinde yaşam mücadelesi veren Afrikalıların sağlık yardımı çağrısına Kimse Yok Mu cevap veriyor. Yoksulluk ve akabinde gelişen sağlıksız yaşam koşullarının hüküm sürdüğü Afrika’da genç yaşlı demeden her gün yüzlerce kişi yaşamını kaybediyor. Bu sessiz çığlığa duyarsız kalmayan Kimse Yok Mu, Afrika’da başlatmış olduğu “Sağlık Projesi” kapsamında Somali, Uganda, Etiyopya ve Kenya’da inşa ettiği hastaneler bir bir yükseliyor. Halihazırda tamamlanma aşamasında olan hastaneler hizmete girdiğinde Acil Servis, Ağız ve Diş Hastalıkları, Anestezioloji ve Reanimasyon, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları, Genel Cerrahi, Göz Hastalıkları, İç Hastalıkları, Kadın Hastalıkları ve Doğum, KBB, Nöroşirurji, Ortopedi ve Travma-
24
toloji’yle Üroloji branşlarında ihtiyaç sahiplerine hizmet vermeyi planlıyor. Kısa bir zaman sonra tamamlanması hedeflenen hastanelerin Radyoloji departmanlarında; tomografi, röntgen ve ultrason çekimleri yapılabileceği gibi laboratuarlarında kan, idrar, hormon ve patolojik testlerin de rahatlıkla yapılacak olması en doğru teşhisin konulması ve doğru tedavi yöntemlerinin uygulanması açısından önem arz ediyor. Hastanelerde çalışacak olan yerel doktorlar ve sağlık personellerine ilgili branşların yanında ihtiyaç duyulan tüm branşlarda, alanında uzman doktorlar tarafından eğitim verilmek suretiyle kalifiye eleman eksikliğinin giderilmesi amaçlanıyor. Şimdiye kadar Somali ve Sudan’dan toplam 35 sağlık personeli Kimse Yok Mu tarafından Türkiye’ye getirilerek, tıp alanında isim yapmış üniversitelerin
Somali Uganda Kenya Etiyopya
Tıp Fakültesi ve Eğitim Araştırma hastanelerinde birçok branşta uzun süreli uygulamalı eğitim alma imkânı sağlanmıştı. Yine aynı şekilde önümüzdeki aylarda Etiyopya’daki hastanede çalışacak olan bir grup yerli personelin, Türkiye’deki tıp eğitimleri için Etiyopya’dan Türkiye’ye getirilmesi planlanıyor. Yardımsever ve gönüllülerin Kimse Yok Mu hesaplarına yapacakları bağışlar ve tüm GSM operatörlerinden “Sağlık’’ yazarak 5777’ye gönderecekleri SMS’lerden elde edilecek gelirin, ‘Afrika Sağlık’ projesi kapsamında 2013 yılı sonuna kadar hasta kabulüne başlanması planlanan tüm hastanelerin medikal cihaz ve demirbaş malzemelerinin temini hususunda kullanılması amaçlanıyor. Hastanelerimizde kullanılacak olan cihazların tamamı Türkiye’den bölgeye deniz ve kara yolu ile ulaştırılması hedefleniyor. Hastaneler, katarakt ameliyatları, sağlık taramaları, ilaç yardımları ve sağlık personelinin eğitilmesi gibi pek çok sağlık alanında Afrika’nın gülen yüzü olmayı hedefleyen Kimse Yok Mu, çıkılan bu onurlu yolda hayırsever Türk halkından yardımlarını esirgememelerini umut ediyor. Afrika’nın bağrında açılacak her hastane, geleceğin sağlıklı nesillerinin yetişmesi adına insanlığa verilmiş bir müjde olarak hayırseverlerini bir ömür selamlamaya devam edecek. Yüksek yaşam standartlarını en az bizler kadar hak eden Afrika halkları, Kimse Yok Mu’nun başlattığı bu projeye bağışlarınızı ve desteklerinizi bekliyor.
25
GÜNCEL HABER
MEDENİYETLER SOFRASI’NDA ELLER SEMAYA AÇILDI Kadim kültürlerin başkenti Mardin, Kurban Bayramı’nın 3.gününde önemli bir etkinliğe ev sahipliği yaptı. Kimse Yok Mu’nun öncülüğünde kurulan ‘Medeniyetler Sofrası’nda eller kardeşlik ve birlik için semaya açıldı.
Mezopotamya’nın Efes’i olarak nitelendirilen Mardin’in Dara köyünde bir araya gelen Hristiyan ve Müslüman din adamları, kardeşlik sofrasında buluştu. Farklı din ve milletten insanların bir araya geldiği sofrada eller, kardeşlik ve birlik için semaya açıldı. Suriye sınırına 10 kilometre uzaklıktaki 10 bin yıllık Dara köyü, Pers ve Babil imparatorluklarına ev sahipliği yapmış bir coğrafyada bulunuyor. Suriyeli ve Afgan mültecilerin de bulunduğu sofrada Mezopotamya’da yaşanan savaşların ve dökülen kanların son bulması için dualar edildi. Ortak duaya katılan Süryani ve Müslümanlar, hep bir ağızdan amin diyerek, bayramlarda ortaya çıkan birlikteliğin devamını temenni ettiler. Mardin’in Dara köyünde Kimse Yok Mu’nun düzenlediği ‘Medeniyetler Sofrası’na Mardin İl Müftü Yardımcısı Mahsun Taşçı, Mardin Süryani Kırklar Kilisesi Papazı Gabrial Akyüz, Şeyh Mehmet Altun, Suriyeli Mele Abdullah Atuğ, Mardin Ziraat Odası Başkanı Malik Özkan, Kimse Yok Mu Temsilcisi Sadi Atay ve Dara Köyü Muhta-
26
rı İbrahim Bilgiç katıldı. Kurban Bayramı gibi bayramların, insanlarda kardeşlik duygularını kuvvetlendiren dini etkinlikler olduğunu söyleyen Gabrial Akyüz, “İncil’de, birbirine merhametli davrananların en büyük mükafata sahip olacağı vurgulanıyor. Din ve millet ayrımı yapmadan.” dedi. Bayramların insanları birbirine yaklaştıran en önemli araç olduğunu ifade eden Mahsun Taşçı ise, “Bu birlik ve beraberliği tesis eden sofralar kuruldukça, fitne ve su-i zanlar bertaraf edilmektedir.” şeklinde konuştu. Bölgenin önde gelen din adamlarından emekli imam Mehmet Altun ise bu tarz birlik ve beraberliklerin Allah’ın emri olduğunu söyledi. Bunun düşmanlığa ve kavgaya karşı en önemli silah olduğunu vurgulayan Şeyh Mehmet Altun, insanların, kendilerine iyiliği ve doğruluğu önder yaptıklarında hüsrana uğrayanlardan olmayacaklarını ifade etti. Medeniyetler Sofrası’ndaki duygu ve düşüncelerini dile getiren Altun, “Bu birlik ve beraberlik Allah’ın emridir. Allah’ın ipine sarılanlar, doğruluğu ve iyiliği
bulacaktır. Hiçbir zaman hüsrana uğramayacaklardır.” dedi. Mardin Süryani Kırklar Kilisesi Papazı Gabrial Akyüz, Kimse Yok Mu’nun organizasyonunda gerçekleştirilen ‘Medeniyetler Sofrası’ etkinliğine katılmaktan dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi. Akyüz, konuya ilişkin şunları kaydetti: “Mardin’de farklı kültürlerden din ve millet, bir arada yaşayarak bu coğrafyaya kardeşlikte örnek olmaktadır. Müslümanların tüm bayramlarında cemaatimle
tü Yardımcısı Mahsun Taşçı da şunları ifade etti: “Fitne ve su-i zanlar, Dara’da kurulan Medeniyetler Sofrası’ndaki gibi etkinliklerle kırılır. Bu sofralarda insanlar daha kardeşçe yaşayacağı ortamları inşa eder. Bölgemizde Ermenisi, Yahudisi, Kürdü, Arabı ve Türkü bir arada yaşıyor. Dini bayramlarda farklılıkları bir arada görmek bizi gelecek adına umutlandırıyor.” Medeniyetler Sofrası’na ev sahipliği yapan Dara Muhtarı İbrahim Bilgiç, 10 bin yıllık coğrafyada birçok milletten ve dinden insa-
birlikte ziyaretlerde bulunduğumuz gibi, Müslümanlar da bizim dini bayramlarımızda yanımızda olmaktadırlar. Taziye, düğün, bayram ve birçok etkinlikte bir araya gelerek, ortak bir yaşamı paylaşmaktayız. Bu paylaşımlar kardeşlik duygularını artırmaktadır. Kardeşlikten üstün hiçbir şey olamaz. Bizim gibi din adamları bir araya gelerek, birlikte bölgede akan kanların durması için dua etmeliyiz.” Bayramların, insanlar arasındaki düşmanlığı ve küskünlükleri ortadan kaldıracak önemli araçlardan biri olduğunu vurgulayan Mardin İl Müf-
nın bir arada yaşadığını söyleyerek, “Ne kadar çok kurban kanı akıtır ve kurbanlarımızı paylaşırsak bölgede akan kanları durdurmak o kadar kolay olur. 10 bin yıl önce bu topraklarda birçok medeniyet ve kültür bir arada yaşadıysa bizler de bir arada sorunsuz yaşayabiliriz. Ailesini memleketlerinde bırakarak, kurbanlarını bizimle birlikte kesmeye gelen iş adamlarına ve Kimse Yok Mu gönüllülerine, bu sofraların kurulmasına katkı sundukları için minnettarız. Bizler elimizdekini paylaştıkça birbirimizi daha iyi tanırız.” dedi.
27
FOTORÖPORTAJ Alper Uyanık
Malatya Beydağı Konteyner Kenti
28
HÜZN-Ü KEDER DEF OLA BAYRAM O BAYRAM OLA Bayram COŞKUDUR, sevinçtir, mutluluktur, neşeye gark olmaktır. Bayram, hüzün ve kederleri elinin tersiyle iterek, bol keseden tebessüm dağıtmaktır. Bayram, kardeşlik hukukunun gereğini yerine getirip, gözyaşı silmeyi bilmektir. Yediğinden yedirip, giydiğinden giydirmektir. Ve kimsesizlere yaren, çaresizlere derman olmaktır. Silip gözlerdeki yaşı, kardeşinin yükünü sırtlanmaktır. Sımsıkı sarılmaktır yaralı kuşlara ve ‘Kimse Yok Mu’ feryatları kesilene dek, durmadan, yılmadan iyiliğin peşinden koşmaktır.
29
FOTORÖPORTAJ
Kilis Öncüpınar Konteyner Kenti
30
Kilis Öncüpınar Konteyner Kenti
Kilis
31
FOTORÖPORTAJ
Kilis
32
Kilis Öncüpınar Konteyner Kenti
Kilis
33
FOTORÖPORTAJ
Kilis
34
Kilis Öncüpınar Konteyner Kenti
35
FOTORÖPORTAJ Kilis
Kilis Öncüpınar Konteyner Kenti
36
Kilis
Kilis
37
FOTORÖPORTAJ
Kilis
Mardin
38
Malatya, Türkiye Beydağı Konteyner Kenti
39
KAPAK DOSYASI Haber ve fotoğraflar
40
Alper Uyanık
İnsanİ yönü unutulmaya yüz tutmuş dram:
SURİYELİ MÜLTECİLER
Suriyeli mülteciler... Haklarında çok şey konuşuldu, çok şey tartışıldı. Bu ülke iltica gerçeğiyle karşılaştığından bu yana, klavyesi başında meselenin siyasi boyutuyla alakalı uzun uzun fikir beyan edenler eksik olmadı hiç. Elinde kalem olanlar ise bol bol oynattı onlar hakkında. Türkiye’de ağırlanmalarına kategorik olarak karşı çıkanlar da oldu, kayıtsız şartsız destek çıkılması gerektiğini beyan edenler de. Fakat ortadaki gerçek, bizim algımıza göre şekillenmiyor. Biz de KYM HABER olarak meselenin insani boyutunu resmetmek üzere Kilis, Malatya, Mardin ve İstanbul’daki Suriyeli sığınmacıların peşine düştük. Ortaya çıkan manzarayı, bütün çıplaklığıyla bu sayımızın kapak dosyasına aktardık. [İllüstrasyon: Necip Şahin]
41
Suriye’DEKİ insanlık dramı başlayalı tam 30 ay oldu. Resmi rakamlar, bu süre zarfında yaşanan asimetrik savaşta 120 binden fazla sivil insanın hayatını kaybettiğini söylüyor. Gözlemciler, devlet hapishanelerinde tutuklu bulunan on binlerce insana yaşatılan sistematik işkenceleri, tacizleri ve insan hakları ihlallerini net bir biçimde ortaya koyuyor. İşlenen savaş suçları, çoluk-çocuk demeden kimyasal silahlarla feci şekilde öldürülen yüzlerce insan da cabası. Büyük şehirlerin hepsi savaştan etkilenmiş durumda. 400 bin evin tamamen yıkıldığı, 1 milyon 200 bininin oturulmaz hale geldiği, 5 bin 500 okulun ve 3 bin 800 caminin kullanılmaz hale getirildiği, hastanelerin yüzde 57’sinin ve ambülansların yüzde 60’ının hizmet dışı kaldığı, 15 bine yakın doktorun ülkeyi terk ettiği, ciddi bir sağlık açığına sebebiyet veren kirli ve acımasız bir savaşla karşı karşıyayız. Ve bütün savaşlarda olduğu gibi, bu durumdan en çok zarar görenler çocuklar oluyor. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) sözcüsü Adrian Edwards, bu konudaki endişelerini şu şekilde paylaşıyor: “Toplumsal dayanışma ve güvenlikteki kopuklukların özellikle çocuklara zarar vermesinden endişe ediyoruz. 2 milyona yakını okulu terk etmiş durumda ve sayısı her geçen gün artan bir bölümü de, ucuz iş gücü olarak istismar edilmekte veya bazı gruplar tarafından silah altına alınmaktadırlar.” Anne ve babalarından ayrılmak zorunda kalmış, şiddetli sarsıntı ve korku halinin hakim olduğu çok sayıda çocuk var ortada. 4 milyon insanı etkileyen ve geçtiğimiz haftalarda köpek, kedi ve eşek etinin yenebileceğine dair fetva verilmesiyle iyice ayyuka çıkan gıda yetersizliği nedeniyle beslenme bozukluğuna maruz kalan çocukların sayısı 2 milyon. Birçoğu parçalanmış ve babasız ailelere reislik yapmak durumunda kalan kadınlar, bu durumdan çocuklarıyla birlikte en çok etkilenenler arasında. 2 milyon 200 BİN mültecinin 600 bini Türkiye’de Hayatları cehenneme dönen, her an ölümle burun buruna olan milyonlarca Suriyeli, bu hengamede kendilerine güvenli bir liman arıyorlar. BMMYK’ya göre bunlardan 4,5 milyonu ülke içerisinde daha güvenli olduğunu düşündükleri yerleşim bölgelerine göç ederken, dış ülkelere sığınanların sayısı bugün 2 milyon 200 binin üzerinde. Bunlardan büyük bir bölümü Türkiye, Ürdün, Lübnan ve Irak gibi komşu ülkelere karayoluyla iltica ederken, bazıları da umut tacirlerinin pençesi-
42
Rakamlarla Suriye Savaşı ve Mülteciler Bugüne kadar savaşta hayatını kaybedenlerin sayısı BM’ye göre 100 bin (06/2013), Fransız kaynaklara göre 120 bin (09/2013)
Aynı kaynaklara göre savaşta yaralananların sayısı 700 bin ila 900 bin arasında
Kayıp ve tutukluların sayısı 130 bin olarak tahmin ediliyor
Evini terk edip Suriye içerisinde daha güvenli yerleşim bölgelerine göç edenlerin sayısı 4,5 milyon
Ülkesini tamamen terk edip (çoğunlukla) komşu ülkelere sığınan Suriyeli mülteci sayısı 2,2 milyon
AFAD’ın resmi rakamlarına göre bugüne kadar Türkiye’ye sığınan Suriyelilerin sayısı 600 bin
AFAD tarafından kurulan konteyner ve çadır kentlerde barınan Suriyeli mülteci sayısı 210 bin
Başbakan Erdoğan’ın Ağustos ayında yaptığı açıklamaya göre bugüne kadar Suriyeli mülteciler için 2 milyar doların üzerinde harcama yapıldı Yurt içinde ve yurt dışında toplam 7 milyona yaklaşan göçmen ve mülteci sayısıyla Suriyeliler, bugün yeryüzünde evlerinden olan en büyük grubu oluşturuyorlar
Tamamen yıkılan 400 bin evin yanı sıra, 1 milyon 200 bin konut kullanılmaz hale geldi
Savaşta zarar gören toplam 5 bin 500 okul ve 3 bin 800 cami hizmet dışı kaldı
Çatışmaların şiddetini artırmasıyla 15 bin doktor ülkeyi terk ederken, hastanelerin yüzde 57’si ve ambülansların yüzde 60’ı zarar görerek hizmet veremez hale geldi
Yurtdışına sığınan Suriyelilerin yarısından fazlası (%52’si) 18 yaşın altında. Mülteci çocuk sayısı 1 milyonun üzerinde
BM’ye göre, her gün 5 bin Suriyeli ülkesini terk ederek komşu ülkelere iltica ediyor. Önümüzdeki yıl Suriyeli mülteci sayısının 2 milyon artması bekleniyor.
ne düşüp canları pahasına tekne ve botlarla Mısır, İtalya ve Yunanistan’ın yolunu tutuyor. Geçtiğimiz aylarda aldığımız tekne faciası haberleri, durumun vahametini bütün çıplaklığıyla yüzümüze vuruyor. Peki, Türkiye’deki son durum nedir? TC Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD)’nın son verilerine göre ülkemize sığınan Suriyelilerin sayısı 600 binin üzerinde. Bunlardan 210 bini AFAD’ın çeşitli illerde kurduğu kamp ve merkezlerde barınıyor. Kalanı ise bu kampların dışında yaşamayı tercih ediyor. Kimi kendi imkanlarıyla tuttuğu evde veya akrabalarının yanında yeni bir hayat kurmaya çalışırken, kimi de parklarda kurulan çadırları kendisine mesken tutuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ağustos ayında yaptığı açıklamada Türkiye’nin mültecileri barındırmak için bugüne kadar 2 milyar doların üzerinde harcama yaptığını kamuoyuyla paylaşmıştı. Fakat her geçen gün büyüyen bir ihtiyaçla karşı karşıya olduğumuz su götürmez bir gerçek. Birleşmiş Milletler de, “Bir ekmek bir battaniye” başlığı altında gerçekleştirilen kampanyalar vasıtasıyla sivil toplum örgütleri de, Suriyeli mültecilerin ihtiyaçlarına katkı sağladı ve sağlamaya devam ediyor. Örneğin Kimse Yok Mu’ya yapılan şartlı bağışlardan bugüne kadar Suriyelilere 35 milyon TL’nin üzerinde yardım yapıldı. Telaffuz edilen bu rakamlar, misafirlerimiz kendi ayakları üzerinde durmayı öğrenene dek belki de katlanarak büyüyecek. Türkiye’deki iltica gerçeğini resmetmek için rakamlar yetersiz kalıyor. Bu yüzden Suriyelilerin yoğun olarak yaşadıkları Malatya, Kilis, Mardin ve İstanbul gibi illerimizde sığınmacıların peşine düştük. Birçoğu hala kendilerinin ve Suriye’de kalan akrabalarının canlarından endişe ettiği için ne konuşmak, ne de fotoğraf çektirmek istiyor. Kayıt cihazını ve fotoğraf makinesini gören, tabir-i caizse arkasına bakmadan kaçıyor. Neyse ki sahada koşturan Kimse Yok Mu gönüllülerinin yardımıyla bazılarıyla görüşebiliyor ve hayat hikayelerine kulak kabartabiliyoruz. İlk durağımız Malatya’daki konteyner kent oluyor. Daha sonra İstanbul’dan gelen bir grup gönüllüyle Kilis’te et ve yemek dağıtımına katılıp bir polikliniği ve Öncüpınar’daki konteyner kenti ziyaret ettik. Mardin’e sığınan Suriyeli Süryanilerin öyküsünü dinledikten sonra da İstanbul’un yolunu tutup, metropole sığınan mültecilerin sesine kulak verdik. En büyük beklenti empati duygusu Bugünlerde 7 binin üzerinde Suriyeli mülteciye
43
Beydağı Konaklama Tesisleri, ilk sınavını Suriye kriziyle veriyor. Toplam 430 bin metrekarelik bir alan üzerinde inşa edilen konteyner kentin 10 bin 500 kişilik kapasitesi var. Kampta ayrıca yapımı Kimse Yok Mu tarafından üstlenilen ve geçtiğimiz aylarda temeli atılan bir anaokulu da önümüzdeki yıldan itibaren hizmet verecek. Sayıları 600’ü aşan personel ve gönüllüler, savaş mağduru sığınmacıları rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. 44
ev sahipliği yapan AFAD’a bağlı Beydağı Konaklama Tesisleri’nde KYM HABER’i ağırlayan Malatya Vali Yardımcısı Latif Memiş, Suriyelilerin hayatlarının normalleşme süreci için çok büyük sıkıntı yaşamamalarına rağmen, algıda eksiklikler olabileceğini söylüyor. Kamplarda kalan Suriyelilerin ya zaten fakir olduklarını, ya da savaş nedeniyle zenginken fakir durumuna düştüklerini anlatan Malatya AFAD il Müdürü Hamza Demir ise, çok zengin olanların Türkiye’nin farklı illerine yerleştiklerini, bazılarının da iş kurup ticaret hayatına atıldıklarını ifade ediyor. Beydağı Konaklama Tesisleri, ilk sınavını Suriye kriziyle veriyor. Toplam 430 bin metrekarelik bir alan üzerinde inşa edilen konteyner kentin 10 bin 500 kişilik kapasitesi var. Konteyner Kent Müdürü Nihat Yazıcıoğlu’nun verdiği bilgilere göre, Haziran ayında hizmet vermeye başlayan tesisler 2 bin konteynerden, üç çocuk parkından, ikişer okuldan ve birer camiyle sosyal tesisten oluşuyor. Kampta ayrıca yapımı Kimse Yok Mu tarafından üstlenilen ve geçtiğimiz aylarda temeli atılan bir anaokulu da önümüzdeki yıldan itibaren hizmet vermeye başlayacak. Sayıları 600’ü aşan personel ve gönüllüler, savaş mağduru sığınmacıları rahat ettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Malatya Vali Yardımcısı Latif Memiş, kentte misafir ettikleri sığınmacıların her türlü ihtiyaçlarıyla ilgilendiklerini kaydederek, Suriyeli mültecilerin Türkiye halkından en büyük beklentilerinin ise empati duygusu olduğunun altını çiziyor. Bu empati eksikliği belki de en çok kamuoyundaki tartışmalarda, özellikle de sosyal medyada paylaşılan iletiler üzerinden yaşanıyor. Modern kıraathanelere dönen sosyal paylaşım ağlarında meselenin politik boyutu enine boyuna tartışılırken, dramın insani boyutu zamanla kanıksanarak unutulmaya yüz tutuyor. Suriyeli mültecilerin misafir edildiği illerdeki sohbet meclislerinde de bazen bu empati eksikliğini dışa vuran görüşler paylaşılıyor. Münferit bazı olaylar, bütün Suriyeli mültecilere mal edilerek, savaştan kaçmış yüzbinlerce insan hakkında toplu hüküm verilebiliyor. Suriyeli misafirlerin çaresizliği ve mağduriyeti dikkate alınmaksızın, iş piyasasında yevmiye ücretini düşürmekle itham edilebiliyorlar. Veya evlerinin başlarına yıkıldığı gerçeği unutularak, kira fiyatlarını yükseltmekle suçlanabiliyorlar. “İnşallah ilerde Türk halkının bu iyiliğine karşılık verebiliriz.” Suriyeli mültecilerde buna rağmen şükran duy-
45
gusu eksik olmuyor. Özellikle kamplarda misafir edilen sığınmacılarda devlete, halka ve sivil toplum kuruluşlarına karşı minnet hissi hakim. Hama’dan kaçıp yaklaşık bir ay önce Türkiye’ye sığınan ve daha sonra yetkililerce Beydağı tesislerine yerleştirilen Muhammed Şerif Huveyk (68) isimli Türkmen, Malatyalıların ilgisinden çok memnun olduğunu söylüyor. Suriye’deyken orta halli bir yaşam sürdüren 11 çocuk ve 29 torun sahibi Huveyk, savaşta her şeyini kaybetmekle kalmamış, sınırı geçebilmek için borçlanmak zorunda kalmış. Mayın tarlalarından sınırı geçirmeyi ticaret haline getirmiş ve sınırın her iki tarafında yaşayan bir grup, Huveyk gibi pasaportu olmayan ve sınırı yasadışı geçmek durumunda kalan Suriyelilerden ‘kelle başı’ para aldıkları için ‘Kelleciler’ olarak nam salmış. Türkiye’ye gelmek için işte bu kellecilere para kaptıran Muhammed Şerif Huveyk’in 8 ve 14 yaşlarındaki iki torunu, yapılan bombalı saldırılarda can vermiş. Huveyk kamptaki yaşam standartlarından ve yetkililerin ilgisinden o kadar memnun ki, “İzin verilirse savaş bitse dahi burada kalmak isterim.” diyor. Huveyk’in tek şikayeti ise Birleşmiş Milletler tarafından kişi başı verilen 80 TL’lik –Yetkililer buna 20 TL ekleyerek aylık 100 liralık gıda çeki veriyorlar- gıda yardımının yetersiz kalması. Türkmen mülteci, “Malatya’ya daha sık gidip insanlarla kaynaşabilme” talebinde de bulunuyor. Şükran duygularını ifade eden bir başka mülteci ise Humuslu Abdurrahman Hacımuhammed (46). Kendilerine çok iyi davranıldığını ve müdür Nihat Yazıcıoğlu’nun ilgisini hiç eksik etmediğini söyleyen Hacımuhammed, “İnşallah ilerde Türk halkının bu iyiliğine karşılık verebiliriz.” diyor. Savaşta dört kuzenini kaybeden Hacımuhammed, muhaliflere katılmak üzereyken kaybolan ağabeyinden de bir yıldır haber alamıyor. Humuslu sığınmacı, askerlerin evini yaktığını ve çareyi eşi ve yedi çocuğuyla birlikte Türkiye’ye sığınmakta bulduğunu anlatıyor. Savaş patlak vermeden ticaretle uğraşan Abdurrahman Hacımuhammed, bir otomobil galerisi, bir alüminyum işleme atölyesi ve bir tavuk çiftliği sahibiymiş. Durum tahammül edilmez hale geldiğinde önce eşini ve çocuklarını Türkiye’ye göndermiş. Daha sonra her şeyi ardında bırakarak, 22 gün süren uzun bir yolculuğun ardından kendisi de Türkiye’ye sığınmış. Hacımuhammed, bu durumu şu şekilde aktarıyor: “Rejim yanlıları evimi yakıp her şeyime el koydular. Yanıma hiçbir şey alamadım, gömleğimi sırtıma geçirip kaçtım.” Humus’un Tisni köyünden ülkemize sığınan
46
Hama’dan kaçıp yaklaşık bir ay önce Türkiye’ye sığınan ve daha sonra yetkililerce Beydağı tesislerine yerleştirilen Muhammed Şerif Huveyk (68) isimli Türkmen, Malatyalıların ilgisinden çok memnun olduğunu söylüyor. Suriye’deyken orta halli bir yaşam sürdüren 11 çocuk ve 29 torun sahibi Huveyk, savaşta her şeyini kaybetmekle kalmamış, sınırı geçebilmek için borçlanmak zorunda kalmış.
47
Savaş patlak vermeden ticaretle uğraşan Abdurrahman Hacımuhammed (46), bir otomobil galerisi, bir alüminyum işleme atölyesi ve bir tavuk çiftliği sahibiymiş. Durum tahammül edilmez hale geldiğinde önce eşini ve çocuklarını Türkiye’ye göndermiş. Daha sonra her şeyi ardında bırakarak, 22 gün süren uzun bir yolculuğun ardından kendisi de Türkiye’ye sığınmış.
48
Halid Elmuhammed (55) ise, askerlerin köylerini işgal edip 150 kişiyi önce esir aldıklarını, daha sonra kurşuna dizip denize attıklarını anlatıyor. Tisni’yi bir gecede boşaltıp başka köye sığındıklarını aktaran Elmuhammed, önce Humus’a, daha sonra Halep üzerinden Türkiye sınırına geldiklerini ifade ediyor. Savaşta ağabeyi ve damadını kaybeden Tisnili mülteci, eşi, çocuğu ve diğer ağabeyiyle birlikte Beydağı konteyner kentinde yaşıyor. Suriye’de kalan yakınlarıyla bazen telefonla görüşebildiklerini kaydeden Elmuhammed,
yetkililerden internet bağlantısı talep ettiklerini ve bu sayede akrabalarının yüzlerini ekranda da olsa görebilmeyi umduklarını belirtiyor. 50 yıl sonra baba ocağına dönüş Kurban bayramının birinci günü Malatya’daki Suriyelilerle vedalaşıp Kilis’in yolunu tutuyoruz. Programda, İstanbul Küçükçekmece’den gelen bir grup gönüllü işadamıyla Suriyeli mültecilere et ve kumanya dağıtımı ve Kimse Yok Mu tarafından kurulan aşevinde 4 bin mülteciye yemek servisi
Kimse Yok Mu tarafından Suriyeli Mültecilere Yapılan Yardımlar EĞİTİM 167.060,74 TL
EV EŞYASI 2.440.390,61 TL
GİYİM 24.707.200,42 TL
SAĞLIK 387.369,87 TL
GIDA 7.106.840,36 TL
TEMİZLİK 339.855,29 TL
DİĞER 633.680,00 TL TOPLAM 35.782.397,29 TL
49
var. Gönüllüler, Peygamber Efendimiz (SAV)’in ilk vahiy katibi Şurahbil bin Hasene’nin türbesini ziyaret ederek, Suriyeli kardeşlerine dua edip bayram ziyaretleri için yola düşüyorlar. Bayramı her şeye rağmen sevinçle idrak eden de var, hüzün ve kederden kurtulamayan da. Bunlardan biri, ahşap pencereleri çürümeye yüz tutmuş, camları kırık, sıvaları dökülmüş, harabe denilebilecek bir evde kızlarıyla yaşamını sürdürmeye çalışan bir teyze. Kimse Yok Mu gönüllüleriyle karşılaşmanın heyecanıyla ihtiyaçlarını sıralıyor: “Pencereler dökülüyor. Camları yok. Geceleri üşüyoruz. Sobamız yok. Gazımız, ocağımız yok.” Yürek burkucu bir manzara var karşımızda. Yerde eski bir kilimin dışında, oturacak bir minder dahi yok. Perde niyetine asılmış eski çarşaflar, üç-beş battaniye ile yastık ve içi boş bir piknik tüpü, ev eşyası olarak gözümüze çarpan ender nesnelerden. Yokluk içerisinde bayramı neşeyle karşılamak da mümkün olmuyor haliyle. İstanbullu gönüllüler Suriyeli mültecilerle hemhal olurken, Zekiye Değerli (67)’nin ilginç hikayesi ilişiyor kulağımıza. Zekiye Teyze, 50 yıl önce Kilis’ten Suriye’ye gelin gitmiş. Çatışmalar şiddetini artırınca anavatanına dönüp, rahmetli babasından kalan harabe eve yerleşmiş. Kocası ve oğulları, akraba ve komşularının yardımıyla dökülen yerlere sıva yapıp evi oturacak hale getirmişler. Zekiye Teyze, ikisi engelli 9 çocuk sahibi. Bunlardan birini bakımı zor olduğu için Suriye’de bir rehabilitasyon merkezinde bırakmış. Üç kızı ve iki oğlu daha Suriye’de kalmış. Üç oğlu, gelinleri, torunları derken toplam 16 kişi aynı evde yaşadıklarını anlatıyor Zekiye Değerli. Bir torununu ve kayınbiraderini savaşta kaybetmiş. Diğer bir torunu ise bacaklarını kaybettiği için yürüyemeyecek durumda. Suriye’de bıraktığı üç oğlu ve üç kızından telefonlar kesildiği için haber alamıyor. Savaştan önce kirada oturduğunu ve bütün eşyalarının yağmalandığını aktarıyor Zekiye Teyze. “Geri dönsek bile gidecek yerimiz yok. Suriye’de bir okulda oturttular bir sene boyunca bizi. Ardından da çıkardılar. Ortada kaldık. Sonra buraya gelip babamın evini açtım” diyor titrek ses tonuyla. Gönüllülerimiz bayram ziyaretlerinden sonra aşevinde Suriyeli ihtiyaç sahiplerine yemek dağıtırken, savaşta yaralanmış Suriyelileri tedavi eden bir rehabilitasyon merkezinde Dr. Amer Alkhalaf (33)’la buluşuyoruz. Alkhalaf, geçtiğimiz bir yıllık süreçte yaklaşık 350 kişinin Türkiye’de yaşayan Suriyeli doktor Mustafa Hamitoğlu’nun başkanlığında iki doktor ve bir bakıcı tarafından bu merkezde
50
Zekiye Teyze, 50 yıl önce Kilis’ten Suriye’ye gelin gitmiş. Çatışmalar şiddetini artırınca baba ocağına dönüp, rahmetli babasından kalan harabe eve yerleşmiş. Savaştan önce kirada oturduğunu ve bütün eşyalarının yağmalandığını aktarıyor Zekiye Teyze. “Geri dönsek bile gidecek yerimiz yok. Suriye’de bir okulda oturttular bir sene boyunca bizi. Ardından da çıkardılar. Ortada kaldık. Sonra buraya gelip babamın evini açtım” diyor titrek ses tonuyla. 51
Halep üniversitesinde fizyoterapi eğitimi alan Dr. Amer Alkhalaf (33), bir devlet hastanesinde çalışırken savaş patlak verince eşiyle birlikte Gaziantep’e sığınmış. Üç ay önce gönüllü olarak Kilis’teki rehabilitasyon merkezinde çalışmaya başlayan Alkhalaf, “Ne Esad, ne rejim şu an umrumda değil. Benim tek önceliğim insanların sağlığı” diyor. 52
53
tedavi altına alındığını söylüyor. Vakalar çok ağır olduğundan ve yaralıların çok geç getirildiğinden birçoğunun sakat kaldığını aktarıyor. Halep üniversitesinde fizyoterapi eğitimi alan Doktor Alkhalaf, bir devlet hastanesinde çalışırken savaş patlak verince eşiyle birlikte Gaziantep’e sığınmış. Üç ay önce gönüllü olarak Kilis’teki rehabilitasyon merkezinde çalışmaya başlayan Alkhalaf, “Ne Esad, ne rejim şu an umrumda değil. Benim tek önceliğim insanların sağlığı” diyor. Esma Muhammed Ali (30), Kilis’teki son durağımız olan Öncüpınar konteyner kentinde yaşayanlardan biri. Kocası savaşta şehit düşen Esma, annesi, kardeşi ve üç çocuğuyla 2011 yılının Haziran ayında Türkiye’ye sığınmış. Türk halkına şükranlarını sunan şehit eşi, “Kendi halkımızdan görmediğimiz yakınlığı sizlerden gördük. İyi ki varsınız.” diyor. “Savaş nedeniyle bir nesil tamamen yitirilmek üzere” Mardin, renkli yapısıyla birlikte yaşama kültürünün sembolü haline gelmiş bir şehir. Bu özelliği, ağırlanan Suriyeli mültecilerin profilinde de ön plana çıkıyor. Kadim kültürlerin başkenti olan Mardin, savaştan sonra sığınacak bir liman arayan Suriyeli Süryanilere de kucak açmış. Eymad Yusuf (43), savaştan önce Haseki’de yaşayan ve büyük bir kısmı muhaliflerin kenti ele geçirmesinden sonra oluşan gerginliklerden kaçan Süryanilerden. Eşi ve oğluyla birlikte Mardin’e sığınan Yusuf, savaştan önce ağır vasıtalar için yedek parça mümessilliği yapıyormuş. Mardinlilerin alakasından son derece memnun olan Süryani sığınmacıların en büyük derdi çocuklarının eğitimlerinin yarıda kalması. İkametgahları olmadığı için devlet okullarına kayıt yaptıramayan çocuklarının geleceğinden endişe eden mülteciler, savaş nedeniyle bir neslin tamamen yitirilmek üzere olduğunun altını çiziyorlar. Mariana (21) ise, üniversitede İngiliz Dil ve Edebiyatı 2.sınıf öğrencisiyken bombaların patlamasıyla eğitimini yarıda bırakıyor ve öğretmenken jandarma olarak silah altına alınıp, ordunun zulmünü görünce firar eden nişanlısı Carlos (24)’la birlikte Mardin’e sığınıyor. Mariana’nın en büyük hayali ülkesindeki savaşın son bulması ve eğitimine kaldığı yerden devam edebilmesi. Mardin’de evlenerek eski bir binanın kazan dairesinde yaşamaya başlayan çiftin aileleri ise Suriye’de kalmış. Carlos, geçimlerini sağlamak için ne iş bulursa yaptığını ifade ediyor ve savaşın son bulmasıyla tekrar ailelerinin yanına dönmenin tek arzuları olduğunu söylüyor. Fotoğraflarının çekilmesine izin vermeyen Carlos, firari olduğu için
54
Eymad Yusuf (43), savaştan önce Haseki’de yaşayan ve büyük bir kısmı muhaliflerin kenti ele geçirmesinden sonra oluşan gerginliklerden kaçan Süryanilerden. Eşi ve oğluyla birlikte Mardin’e sığınan Yusuf, savaştan önce ağır vasıtalar için yedek parça mümessilliği yapıyormuş. 55
Subhi Vali (55), Türkiye’yi hep kendi ülkeleri gibi gördüklerini ve savaştan önce dahi Türkiye’ye yerleşip iş kurma hayali kurduklarını aktarıyor. “Kısmet bugüneymiş” şeklinde konuşan Vali, Mahmutbey’deki evi tutar tutmaz duvara bir Türk bayrağı asmış. 56
Parklar ve boş alanlar kalacak yer bulamayan Suriyeliler tarafından mesken tutulmuş. Kırmızı ışıklarda otomobillerin camlarına yapışan çocuklar, sokak ortasında avuç açıp dilenen ihtiyarlar gözümüze çarpıyor. Fakat İstanbul’da da fotoğraf makinasını gören kaçıyor bizden. Bunlardan sadece Abdurrahman Amca fotoğrafının çekilmesini kabul ediyor.
askerlerin Haseki’deki ailelerine zarar vermesinden endişe ettiğini kaydediyor. Savaş nedeniyle çocuklarının eğitimi yarıda kalanların biri de Subhi Vali (55). Vali, yaklaşık bir yıl önce akrabalarının da yardımıyla İstanbul’a yerleşmiş. Mahmutbey’de 600 liraya bir ev tutan Vali ailesi, bir kemer atölyesinde sigortasız çalışan evin 18 yaşındaki büyük oğlunun getirdiği 800 liralık aylıkla geçinmeye çalışıyor. “Elektrik, su, gaz derken oğlumun maaşı ay başında gidiyor. Biz de eşin dostun ve Kimse Yok Mu gibi kuruluşların yardımlarıyla ayakta kalıyoruz” diyor baba Vali. İş bulamadığı için aile bütçesine katkıda bulunamayan Subhi Vali, maddi imkansızlıklar nedeniyle 16 yaşındaki kızını ve 12 yaşındaki küçük oğlunu okula gönderemiyor. Subhi’nin kızlarından biri eşiyle birlikte Lübnan’a sığınmış. Diğer iki kızı ise daha önce Suudi Arabistan’a gelin gittikleri için orada yaşıyorlar. Küçük çocuklarının okuyamamasından müzdarip olan Subhi Amca, “Ben çalışmıyorum. Okuldan para istiyorlar. Kırtasiye alamıyoruz. O yüzden gönderemiyoruz.” diyor. Türkmen olan Vali, Türkiye’yi hep kendi ülkeleri gibi gördüklerini ve savaştan önce dahi Türkiye’ye yerleşip iş kurma hayali kurdukla-
rını aktarıyor. “Kısmet bugüneymiş” şeklinde konuşan Vali, Mahmutbey’deki evi tutar tutmaz duvara bir Türk bayrağı asmış. Subhi Vali, İstanbul’u mesken tutan Suriyeliler arasında talihli sayılabilecek bir zümreden. Bazılarının ne kadar zor durumda olduklarını anlayabilmek için, Fatih-Aksaray hattında biraz yürümek yeterli. Buna Beyazıt’ı, Bağcılar’ı ve Şirinevler-Bahçelievler hattını ekleyin, mevcut sayısı 100 bin olarak tahmin edilen yepyeni bir göç dalgasıyla karşı karşıyayız. Parklar ve metruk araziler, kalacak yer bulamayan Suriyeliler tarafından mesken tutulmuş. Kırmızı ışıklarda otomobillerin camlarına yapışan çocuklar, sokak ortasında avuç açıp dilenen ihtiyarlar gözümüze çarpıyor. Fakat İstanbul’da da fotoğraf makinasını gören kaçıyor bizden. Bunlardan sadece Abdurrahman Amca fotoğrafının çekilmesini kabul ediyor. Ama ne soy ismini ne de hikâyesini paylaşıyor bizlerle. O da sayıları yüzbinlerle ifade edilen Suriyeli mültecilerin birçoğu gibi isimsiz kalmak istiyor belki de. Birçoğumuz için sadece rakamlardan ibaret yüzbinler olmalarını yüzümüze vurmak istercesine susup, öylesine poz veriyor. Ve biz çekiyoruz.
57
GÖNÜL BAĞI Alper Uyanık
Kimse Yok mu’nun kapısını günümüze dek envaiçeşit mağdur çaldı. Bugüne kadar eşini kaybeden, işini yitiren, iş kazası geçirip malul durumuna düşen, hastalıktan dolayı çalışamayacak duruma gelen, eşi tarafından terk veya darp edilen, ailesi tarafından tasvip edilmeyen bir evlilik yapıp da töre cinayetinden kaçan ve daha nice badire atlatan yüzbinlerce ihtiyaç sahibinin “Kimse yok mu?” nidalarına karşılık verebilmek için on binlerce gönüllü gece gündüz demeden, dur durak bilmeden çalışıyor. Bu sayıda onlardan birine, Hasan Ergül’e doğrultacağız objektifimizi. Gönüllüyle birlikte bir gün geçirip, portresini çizmeye karar verdik ama, temposu karşısında pes ettik. İncelemeler biter bitmez erken paydos edip, evdeki akşam mesaisine kulak kabartmadan evimize döndük! 58
Fotoğraflar: Alper Uyanık
Mağdurlara müşfİk, İstİsmarcılara haşİn
59
Serin bir İstanbul sabahında Hasan Ergül’le birlikte sosyal inceleme yapmak üzere Sultanbeyli’de buluşuyoruz. Ayağında yürümeye elverişli ayakkabıları, elinde şemsiyesi, sırtında mevsimlik montu, başında kepi ve omuzunda çantasıyla altmış üçünde bir delikanlı iniyor Yakacık otobüsünden. Emekli esnaf olan Ergül, 2007 yılından bu yana Kimse Yok Mu gönüllüleri arasında yer alıyor. Yardım çağrılarına cevap verebilmenin ilk şartı olan sosyal inceleme konusunda uzmanlaşan gönüllü, komisyon tarafından yeni incelemeler için atanır atanmaz, mesaisini yardım çağrısı yapan insanların sosyo-ekonomik şartlarını araştırmak için sarf ediyor. Selam ve kısa hoşbeş faslından sonra Sultanbeyli sokaklarında yola koyuluyoruz birlikte. Ergül’ü meraklı gözlerle incelemeye devam ediyorum. Çantasında ne taşıyor acaba diye düşünürken üzerinde not etiketleri bulunan yıpranmış bir Sultanbeyli haritası çıkarıyor içinden. İstanbul Anadolu Yakası’ndaki bütün sosyal incelemeler Hasan Ergül’den soruluyor. Bu yüzden Adalar hariç 13 ilçenin haritasını devamlı yanında taşıyor. Atama kararı eline ulaşır ulaşmaz ilk işi ilgili ilçenin haritasını eline alarak, konum tespitinde bulunmak oluyor. Diğer bir ön çalışma ise 35 ciltten oluşan kişisel arşivine başvurarak mağdurun daha önce başvuru yapıp yapmadığını ve yardım alıp almadığını öğrenmek oluyor. Eski başvurularla alakalı notlar, başvuru sahibinin samimiyetiyle alakalı bir turnusol kağıdı niteliği taşıyor. Haritanın üzerinde gördüğüm etiketler, bu insanların irtibat bilgileriyle eski inceleme kayıtlarından oluşuyor. Yanında taşıdığı şişeden bir yudum su aldıktan sonra, tesir altında kalmamak için başvuru sahiplerinden herhangi bir ikramı katiyetle kabul etmediğini söylüyor Hasan Ergül. Bunun için de su ihtiyacını bile çantasında bulunan pet şişeden karşıladığını kaydediyor. “Ekmeğim suyum çantadadır. Mağdurun evinde ben hiçbir şey içmem. Tesir altında kalırsın” vurgusunda bulunuyor. Çantasında bulunan çok sayıdaki galoş da, ayakkabılarını çıkarıp giymekle kaybedecek zamanı olmayan bir gönüllünün temposu hakkında bir ipucu veriyor bana. Laf lafı açıyor ve Hasan Ergül’ün Kimse Yok Mu Gönüllüsü olma sürecinden bahis açılıyor. Heybeliada’da 50 yıl boyunca esnaflık yapan Ergül, işlerini tasfiye edip emekli olduktan sonra Kimse Yok Mu gönüllüsü olmak için resmi başvuruda bulunuyor. İlk olarak Edirne’deki sel mağdurlarına et dağıtımına gönderilen Hasan Ergül, daha sonra dernekte bir arkadaşını ziyaret ettiği esnada, “Ha-
60
san Abi, sosyal inceleme yapar mısın?” teklifiyle karşılaşıyor. “Bir, iki, üç, dört, beş derken. 5 bin mağdura geldik” sözleriyle de zamanın çok çabuk geçtiğini işaret ediyor. Ergül, gönüllülük mesaisine ailesinin çok destek olduğunu ifade ederek, sadece küçük kızının bazen sitem ettiğini ve kendisini görebilmek için derneğe bir mağdur gibi dilekçe yazmakla tehdit ettiğini gülümseyerek anlatıyor. Sosyal inceleme vazifesi dışında Kurban bayramı gibi kampanya dönemlerinde farklı bölgelere dağıtıma da giden Ergül, Ramazan ayı hariç senenin her günü sahada koşturuyor. Ergül’ün gönüllü olarak bulunduğu yerler arasında Pakistan da bulunuyor. 2010 yılındaki sel felaketi sonrası ülkedeki mağdurların yardımına koşan Hasan Ergül, orada bir lojistik merkezi kurduklarını ve iki ay boyunca mağdurlara dağıtılacak yardımların yerlerine ulaşması için gönüllü olarak vazife yaptığını aktarıyor. Yanlış beyanda bulunanın gözünün yaşına bakmıyor Sultanbeyli’nin sosyal şartlarını az çok tahmin etmekle birlikte incelemelerde neyle karşılaşacağımızı tam kestiremiyorum. Yaptığımız her inceleme sonrası haritadan notları teker teker sökerken, bir sonraki durakta bazen derme çatma bir baraka, bazen bir gecekonduda kiralanmış tek göz oda, bazen de natamam bir binanın kazan dairesi düşüyor bahtımıza. Evinde bizi oturtacak iki sandalyesi olmayan da çıkıyor karşımıza, “Ben evime bakıyorum çok şükür, bizim hanımın işleri işte, kusura bakmayın” diyen hakperest aile reisleri de. Hasan Ergül’ü sosyal inceleme sırasında en çok kızdıran şeylerin başında yanlış beyan geliyor. Bu, gözünün içine bakarak yapılıyorsa şayet, sahte mağdura bunu net bir şekilde belli ediyor, müşfik bakışlar yerini haşin tavırlara bırakıyor. Yanlış beyanda bulunanın gözünün yaşına bakmayan Ergül, “Sahtekarlarla böyle müşfik konuşmayız. Hemen anlaşılır onlar. İki kelime konuşur sonra çıkarız dışarı.” diyor. Fakat yine de kimsenin ayıbını yüzüne vurmadığını eklemeden geçmiyor. Sosyal incelemeye gittiği evlerde ilk işi -varsa şayet- buzdolabına bakmak oluyor. Daha sonra gözünü sağda solda bulunan kolilere dikiyor. Mağdur olduğunu iddia edip derneğe başvuran nice insanın evinde onlarca kilo erzak çıkabiliyor zira. Yahut kira ödüyorum deyip de akrabalarının evlerinde ücretsiz oturan, eli ayağı tuttuğu halde verilen ücreti beğenmeyerek iş reddeden, çalıştığı halde işsizim diyen nice istismarcı, kamu kurumlarını ve yardım kuruluşlarını aldatabiliyor.
Heybeliada’da 50 yıl boyunca esnaflık yapan Ergül, işlerini tasfiye edip emekli olduktan sonra Kimse Yok Mu gönüllüsü olmak için resmi başvuruda bulunuyor. İlk olarak Edirne’deki sel mağdurlarına et dağıtımına gönderilen Hasan Ergül, daha sonra dernekte bir arkadaşını ziyaret ettiği esnada, “Hasan Abi, sosyal inceleme yapar mısın?” teklifiyle karşılaşıyor. 61
GÖNÜL BAĞI
Modern dilencilik örneği sergileyen bazı aileler, inceleme yapılacağı zaman ev eşyalarını kapalı odalara kilitleyebiliyor. Ötesi, bu kurum ve kuruluşlardan aldıkları eşyaları satıp yenilerini isteyerek işi ticarete dökebiliyorlar. Hasan Ergül, bugüne kadar sosyal incelemelerini yaptığı 5 bin başvuru sahibinin yaklaşık yüzde 85’inin gerçekten ihtiyaç sahibi olmadıkları için komisyon tarafından yardıma muhtaç görülmediklerini ifade ediyor. “Ya yalan beyan. Ya ihtiyacı yok. Ya alışmış haram yemeye. Bu yardımlar insanların bağışlarıyla gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması için Kimse Yok Mu’ya emanet edilmiş veballi parayla yapılıyor.” diyerek, gerçek ihtiyaç sahiplerini tespit etmek ve vebal altında kalmamak için kılı kırk yarar bir titizlikle çalıştıklarını söylüyor. Bu duruma yakından müşahede ediyorum. Evi inceledikten sonra not defterini ve sosyal inceleme için Kimse Yok Mu tarafından hazırlanan anket formlarını çıkarıyor Ergül. Başvuru sahibinin nüfus cüzdanını talep edip kimlik numarasını alı-
62
yor, evin elektrik ve su dekontlarını isteyip, abone numaralarını not ederek gerçekten borçlu olup olmadıklarını sorgulatıyor. Ev sahibine telefon açarak bilgilerin doğruluğunu teyit ediyor. Başvuru sahibinin eşi eve sosyal inceleme esnasında gelirse çapraz sorular sorarak gerçekten yardıma muhtaç olup olmadıklarını tespit etmeye çalışıyor. Kaymakamlıktan, Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan, ilçe belediyesinden ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden gelen yardımları sorgulatıyor, başvuru sahibi bundan bihaberse o yardım kanallarına yönlendiriyor. Gerçekten ihtiyaç sahibi olarak tespit ettiklerine de ivedi yardım ulaştırılması için de yetkili kurumları inceleme esnasında aramaktan çekinmiyor. Başvuru sahibini rencide etmeyecek şekilde komşulardan ve mahalle esnafından da bilgi alıyor. “Eyvah gitti paralar!” Hasan Ergül’ün bu şekilde tespit ettiği onlarca sahtekar var. Bunlardan, eşinin kendisini terk et-
Yaptığımız her inceleme sonrası haritadan notları teker teker sökerken, bir sonraki durakta bazen derme çatma bir baraka, bazen bir gecekonduda kiralanmış tek göz oda, bazen de natamam bir binanın kazan dairesi düşüyor bahtımıza. Evinde bizi oturtacak iki sandalyesi olmayan da çıkıyor karşımıza, “Ben evime bakıyorum çok şükür, bizim hanımın işleri işte, kusura bakmayın” diyen hakperest aile reisleri de. tiğini iddia ederek yardım talebinde bulunan bir kadınının ve bu oyuna ortak olan eşinin hikayesi bir hayli ilgi çekici. Mahalle esnafıyla sohbet ederek söz konusu kişinin kasap dükkanı olduğunu öğrenen Ergül, dükkana müşteri gibi girip samimiyet kuruyor. Kasabın kimliğini doğruladıktan sonra da Kimse Yok Mu’dan geldiğini ve az önce eşiyle görüştüğünü söylüyor. Kasabın ilk tepkisinin, “Eyvah gitti paralar!” nidası olduğunu aktaran Hasan Ergül, daha sonra eşini arayıp kendisine teşekkür etmesi gerektiğini, eşini bulduğunu ve akşam eve göndereceğini söylediğini aktarıyor. Kadının tepkisinin de aynı şekilde “Eyvah gitti paralar!” şeklinde olduğunu acı bir tebessümle sözlerine ekliyor. Bir başka inceleme esnasında başvuru sahibi kadının, “Kocam Üsküdar Balıkçılar Çarşısı’nda çalışıyor” sözleri üzerine duvarda bulunan aile portresinden cep telefonuyla kocasının fotoğrafını çeken Ergül, çarşıya gidip esnafa teker teker fotoğrafı göstererek söz konusu şahsın peşine düştüğünü anlatıyor ve foyasının nasıl ortaya çıktığını şu sözlerle ortaya koyuyor: “Çarşıdaki ciğerci dedi ki ‘tanıyorum’. Oturdum. Baktım adam orada, çıkmasını bekliyorum. Adam çıktı dışarı gitti, sordum, dükkan onun.” Ciğercinin kendisine dönüp eşinin de derneğe başvurduğunu ve yardım için beklediğini söylediğini anlatan Ergül, sözlerini şu şekilde devam ediyor: “Eşinin ismini sordum. Derneğe telefon açıp inceleme raporunu okuttum: ‘Eşim evi terk etti, elektrik su borçlarım birikti. Çocuklarım okuyor, yiyecek hiç gıdam yok. Perişan haldeyim’. Döndüm dedim ki, ‘bak arkadaşım, bu inceleme değil, ben evime gideceğim, sen akşam nerede yatıyorsun? Evde. Elektrik su borcun var mı? Yok. Evde yiyecek içecek var mı? Var. Akşam eve gidince eşine sor, sen Kimse Yok Mu’ya başvururken ne beyanda bulundun?’ Allah çıkarıyor bunları karşımıza.” Hasan Ergül’ün bize aktardığı bunlara benzer nice istismarcı Kimse Yok Mu gönüllülerinin yaptıkları sosyal inceleme sonucu ortaya çıkıyor ve bağışçıların samimi duygularla yaptıkları bağışlar, büyük bir titizlikle gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor.
“Bana bu işi aylıkla yap deseler yapmam” Hasan Ergül’ün sahadaki gönüllülük mesaisi her sabah saat 7.30’da yola koyulmasıyla başlıyor. Tuzla’dan Beykoz’a 13 farklı ilçenin sosyal incelemesine tek başına baktığı için erken başlayan mesai, akşam saat 18’e kadar sahada inceleme yapmakla devam ediyor. Profesyonel bir iş ahlakıyla yürüttüğü çalışmayla alakalı şunları paylaşıyor Ergül: “Ben bu işi seviyorum. Bana bu işi aylıkla yap deseler yapmam. Gönül işi bu.” Gönüllülük mesaisi bu kadarla sınırlı değil Hasan Ergül’ün. Eve dönünce bir duş ve yemek molası veriyor. Ardından gece 23’e kadar süren akşam mesaisi başlıyor. İlk işi tuttuğu notları temize çekip Kimse Yok Mu inceleme komisyonuna teslim edecek hale getirmek oluyor. Daha sonra arşivinde bulunan ciltlere ve evdeki bilgisayarına işliyor bu bilgileri. Sabah erken kalktığı için yetiştiremediği evrak ve arşivleme işlemlerini yola koyulmadan yaptığı da oluyor çoğu zaman. “Yetişemediğiniz zaman oluyor mu sorusuna?”, “Olmaz” karşılığını veren gönüllümüz, buna şu şekilde açıklık getiriyor: “Her gün çıkıyorum. Cumartesi-Pazar, bayram-seyran, yağmur-kar demeden yola düşerim. Liste çıkmış. Sancaktepe’ye gitmişim. Listede kaç tane Sancaktepe varsa, o gün hepsini bitiririm. Üsküdar’a gitmişim, aşağıda ne kadar Üsküdar varsa, hepsi bitmiştir.” Hasan Ergül, inceleme yapacağı ilçeye toplu taşıtlarla gittikten sonra, elindeki haritanın yardımıyla ilçe içerisindeki bütün evlere yaya olarak veya dolmuşla gidiyor. Bu şekilde haftada onlarca kilometre yolu yürüyerek kat eden Ergül, bu durum karşısında, “Araba olsa lastiği aşınır. Sağlığımı yürümeme borçluyum” diyor.
63
ÜLKE ANALİZ
Fotoğraflar: Hatice Avcı
Hatice Avcı Sümeyra Marmara Uyanık
64
SİYAHLAR VE YETİMLER ÜLKESİ SUDAN
SUDAN, Arapça’dan aldığı isimle siyahlar ülkesi olarak anıldı hep. Osmanlı’ya sadakatinden ötürü zülme uğrayan Sudanlılara, bu uğurda Sultan Ali Dinar’ı da şehit vermeleriyle Osmanlı’nın yetimleri desek bilmem mübalağa etmiş olur muyuz? Fakat çeşitli hastalıklar ve iç savaş nedeniyle anne ve/veya babalarını yitiren bir milyon çocuk, Siyahlar Ülkesi’nin adını Yetimler Ülkesi olarak değiştirdi çoktan...
65
Bu sayımızda ismini Arapça Beled Es-sûdan (siyahiler ülkesi)’dan alan ve Afrika’nın en geniş 3. ülkesi olan Sudan’ı mercek altına aldık. Mısır, Libya, Çad, Etiyopya ve bağımsızlığını ilan ettiğinden bu yana Günay Sudan’a komşu olan Doğu Afrika ülkesi, Türkiye’nin yaklaşık 2 katı büyüklüğünde ve ülkemize 4 saatlik uçuş mesafesinde bulunuyor. Komşu ülke Uganda’dan doğan ‘Beyaz Nil’ ve Etiyopya’da doğan ‘Mavi Nil’ de ülkenin Hartum şehrinde birleşiyor. Sudan, Nil nehri tarafından adeta ikiye bölünüyor. Halkın çoğunluğu Araplardan oluşuyor. 1956’da bağımsızlığını ilan ettikten sonra uzun yıllarca iç savaşın pençesinde kaldı ve bu süreç ülkenin 2011’de Sudan ve Güney Sudan olarak ikiye ayrılmasıyla sonuçlandı. Halkın büyük çoğunluğu Müslüman. Animizm gibi yerel dinlere mensup olanların yanı sıra Hıristiyan Sudanlılar da var. Günümüzde halkın yüzde 80’i tarımcılık ve balıkçılıktan geçimini sağlıyor. Kişi başı yıllık gelirin ise 2-3 bin Dolar arasında olduğu tahmin
66
ediliyor. Bir Sudanlı ortalama 61 yıl yaşıyor. Her on çocuktan biri beş yaşına görmeden ölüyor. Beş yaş altı çocukların ölüm oranı ise yüzde 10. Ülkenin güney batısında bulunan ve en geri kalmış bölgelerinden olan Darfur’da iç savaş nedeniyle yüz binlerce insan hayatını kaybetmiş. Bölgede nüfusunun üçte biri, yani yaklaşık 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kalırken, 1,5 milyon insan halen mülteci kamplarında hayat mücadelesi veriyor. Bölgede yaşanan kuraklık bu mücadeleyi daha da zorlu kılıyor. İç karışıklıklar, fakirlik ve kuraklıkla mücadele eden Sudanlılara Kimse Yok Mu gönüllüleri 2007 yılından bu yana çeşitli yardımlar ulaştırıyor. Kimse Yok Mu, yetim kalan çocuklara elbise ve gıda yardımından yetimhane tadilatlarına, çatlayan kurak topraklarda açılan onlarca su kuyularından katarakt ameliyatlarına, binlerce çocuğun sünnet edilmesinden tam teşekküllü sağlık merkezlerinin açılmasına, meslek edindirme kurslarından okul
Darfur’daki yetimler son derece zor şartlar altında yaşıyorlar. Yardımlarla ayakta duran yetimhanelerde, bebekler de bulunuyor. Bu duruma seyirci kalmayan Kimse Yok Mu gönüllüleri, kıyafet ve gıda gibi temel ihtiyaçları gidermekle kalmamış. Bölgede iki yetimhane inşa ettiren gönüllüler, mevcut yetimhaneleri de tadilattan geçiriyorlar.
inşaatlarına kadar çok geniş yelpazeli alanlarda hizmet götürüyor Sudan’a.
KİMLİK KARTI
Çöl ortasındaki yetimhanelere yardım eli Sudan’da çeşitli hastalıklar ve iç savaş nedeniyle yetim kalan çocukların sayısı yaklaşık bir milyon olarak tahmin ediliyor. Yaklaşık 6 milyon insanın yaşadığı Darfur bölgesinde ise yetimlerin sayısı 7 bin. İç savaşın da tetiklediği kayıpların yetim bıraktığı çocukların bazıları çöl ortasında derme çatma bir binada veya çadırlardan oluşan yetimhanelerde barınıyor. Bazı yetimler kumlar üzerinde yatmak zorunda kalırken, bazıları ise yataklarını birkaç kişiyle paylaşmak durumunda kalıyor. Darfur’daki yetimler son derece zor şartlar altında yaşıyorlar. Yardımlarla ayakta duran yetimhanelerde, bebekler de bulunuyor. Bu duruma seyirci kalmayan Kimse Yok Mu gönüllüleri, kıyafet ve gıda gibi temel ihtiyaçları gidermekle kalmamış. Bölgede iki yetimhane inşa ettiren gönüllüler, mevcut yetimhaneleri de tadilattan geçiriyorlar. Riyad bölgesinde 50 yetimin kaldığı Gürkan Çelikkol Yetimhanesi ve Darfur Orhaniye Kasabası’nda 50 kişi kapasiteli Rahim Yetimhanesi, Kimse Yok Mu’nun bizzat yapımını üstlendiği yetimhaneler. Nyala bölgesinde 180 yetimin kaldığı Perihan Koç Yetimhanesi ise yine Kimse Yok Mu tarafından yenileniyor. Darfur’a milyonluk eğitim yatırımı Fakirliğin kol gezdiği Darfur’a toplam maliyeti 1,5 milyon Doları aşan 240 öğrenci kapasiteli Emine Tekoğlu okulu da inşa edildi. Kimse Yok Mu gönüllüsü işadamı Tahsin Tekoğlu’nun sponsorluğunda tamamlanan ve 2 bin metrekare alan üzerine inşa edilen okulda, 12 sınıf, 1 kütüphane, 1 projeksiyon odası, 1 bilgisayar sınıfı, 1 fen laboratuvarı ve 1 misafirhane bulunuyor. Kayıt için yoğun talebin olduğu ve bu yıl eğitime başlayan okula öğrenciler özel sınavdan geçirilerek alınıyor. Kimse Yok
Konum: Doğu Afrika ülkesi. Libya, Mısır, Çad, Güney Sudan ve Etiyopya gibi ülkelere komşu. İstanbul’a 4 saat uçuş mesafesinde YÜZÖLÇÜMÜ: Afrika’nın en geniş 3. ülkesi. Türkiye’nin 2 katı büyüklüğünde. Yüzölçümü 1 milyon 861 bin 484 metrekare Nüfus: 34 milyon 847 bin 910 Başkent: Hartum önemlİ şehİrler: Nyala, Al-Fasher, Medeni, Port Sudan, Dongola Yönetİm ŞEKLİ: Federal Cumhuriyet Cumhurbaşkanı: Ömer El Beşir Dİller: Arapça, İngilizce, Nübyece, Fur, Beja Dİn: İslam (70%), Animizm vb. gibi yerel dinler (25%), Hıristiyanlık (5%) Kİşİ başı gelİr: 2-3 bin Dolar arası Para bİrİmİ:
Sudan Lirası (SDG). 1 TL = 2,15 SDG
Bayrak: Kırmızı özgürlüğü, beyaz barış, ışık ve sevgiyi; siyah Sudan’ı; yeşil ise İslam’ı, tarımı ve refahı simgeliyor.
67
Rakamlarla Sudan Yatırım ve Yardımları 3.807.142 TL 599.394 TL 2.019.204 TL Işığa hasret milyonlarca göz Kimse Yok Mu gönüllülerinin Sudan’da el attığı bir diğer problem ise katarakt. Kimse Yok Mu’nun 2008’de açtığı göz kliniğinde gönüllü doktorların gerçekleştirdiği ameliyatlar, Darfur’un başkenti Nyala’da ışığa hasret binlerce gözün dünyaya açılmasına vesile oldu ve olmaya da devam ediyor. Afrika genelinde milyonlarca katarakt hastası olduğu belirtiliyor. Güneş ışıklarının dik gelişi, kum fırtınası, vitaminsizlik ve beslenme yetersizliği gibi birçok olumsuz sebep yüzünden oluşan katarakt, Sudan’da 2 milyon’dan fazla kişiyi etkilemiş durumda. Bunlardan büyük kısmı ise Darfur’da yaşıyor. Kimse Yok Mu’nun Sağlık yardımları bunlarla sınırlı değil. Yine Darfur eyaletinde Haziran 2011’de açılışı yapılan ve toplam 100 bin dolar’a mal olan, 12 yatak, 1 laboratuvar, 1 ameliyathane, acil servis odası ve eczane bulunan İkbal Gürpınar Tip Merkezi, çocuk, kadın doğum, diş, göz ve dâhiliye branşlarında hizmet veriyor. Yine Kimse Yok Mu gönüllüsü doktorlarının ve sağlık ekiplerinin Darfur (Nyala) ve Hartum’a çıkartma yapmasıyla gerçekleşen bir sağlık projesi de toplam 12 bin çocuğun faydalandığı sünnet operasyonları. Projeye Sudanlı hekimler ve sağlık ekipleri de destek verdi. Operasyonlar aynı zamanda yerel sağlık personelinin konuyla ilgili bilgilendirilmesine ve eğitilmesine de katkı sağladı. Sünnet olan Sudanlı çocuklara yöresel kıyafetler ve oyuncaklar hediye edildi.
68
1.304.188 TL 519.632 TL 632.487 TL
1.218.621 TL Bunları BİLİYOR MUYDUNUZ?
2.597.117 TL
SUDAN’DA: • •
725.626 TL
• • •
282.782 TL
• •
4.469.052 TL
• • • • • • •
• •
Çamaşırları erkekler yıkar kahvehaneleri kadınlar işletir Oturma odasında koltuk yerine yatak vardır, misafirlikte karşılıklı yatılarak sohbet edilir Fakirin ve zenginin sevdiği yemek ortaktır, özellikle fakirler her öğün iri kuru bakla yer Kerkete (narçiçeği içeceği) bol bol tüketilir Bir bayanın evli olduğu elleri ve ayaklarındaki (ömür boyu tazelenen) kınasından anlaşılır İyi ruhlar gelsin, kötüleri kovulsun diye tütsü yakılır Meyve ve sebze kilo hesabıyla değil tane hesabıyla alınır, yemeklik yağ kepçeyle tartılır, 50 gram gibi az miktarlarda naylon poşetler içerisinde satılır Sarımsak çok pahalıdır ve diş diş satılır Zenginler evlerinin önüne su testileri koyar yolculara hizmet sunar Çay çok demli ve bardağın yarısını şekerle dolduracak şekilde bol şekerli içilir Ortalama çocuk sayısı 5 ila 6 arasındadır Cuma namazını herkesin kılabilmesi için camilerde vardiyalı kılınır Bazı camilerde okunan hutbelerde hâlâ II. Abdülhamit Han’ın ismi anılır Osmanlı’ya sadakatinden dolayı halkı muzdarip olmuş Sultan Ali Dinar da şehit düşmüştür Cuma ve Cumartesi resmi tatildir, haftanın ilk günü Pazar’dır Gelecek kaygısı diye bir şeyden bahsetmek pek mümkün değildir
69
SU NEREDEN GELİYOR?
KİMSE YOK MU Yetim Projesi Müdürü Orhan Erdoğan anlatıyor: “Darfur’da bir kasabanın muhtarı, imamı ve önde gelen kabile reisleri Nyala’daki evimizde bizi ziyarete geldiler. Biraz muhabbet ettikten sonra, kasabalarında su bulunmadığını ve yağmur sularıyla idare ettiklerini söylediler. Bir kuyu açmamız için bizden ricada bulundular. Biz de bir inceleme yapalım, gerçekten durum bu kadar vahim mi araştıralım dedik ve kasabayı ziyaret etmeye karar verdik. Ertesi gün kasaba yoluna koyulduk. Nyala’ya 15 kilometre uzaklıkta olan Kokoca Kasabası’na yaklaştığımızda, yağmur sularından oluşmuş büyük bir göletle karşılaştık. Göletin etrafında insanlar vardı.Bir kadın çocuğuna banyo yaptırıyordu, diğer tarafta yaşlı bir amca abdest alıyordu. Öbür taraftada insanlar çamaşır yıkıyorlardı. Onlarla biraz sohbet ettik. Anladık ki kasabadaki insanlar bu suyu hem içiyor hem bu sudan yemek yapıyor hem de ihtiyaçları için bu suyu kullanıyordu. Daha sonra kasaba merkezine vardık. Kasabanın tamamının derme çatma çadırlardan oluştuğunu gördük. Karar verdik ve 15 günlük sıkı bir çalışmayla kasabaya 2 kilometre uzaktaki bir yerden kuyu kazarak kasaba merkezine suyu getirdik. Güzel bir de çeşme yaptırdık. Çeşmenin başında, insanların gelip su almalarını bekledik. Buna rağmen kasabalılar daha önce olduğu gibi, ellerindeki ve hayvanların üzerindeki boş bidonlarla gölete su almaya gidiyorlardı. Defalarca seslenip çağırmamıza rağmen, gelip çeşmeden su almak istemediler. Sonunda kendim, hayvanların yularından tutarak çeşmenin başına getirdim. Hayvanlar akan sudan içerken ben de boş bidonları doldurdum. Sonra oturup hanımlarla konuştuk. Neden çeşmeden su almak istemedik-
70
lerini sordum. Daha önce hiç çeşme görmediklerini, suyun oradan nasıl aktığını anlayamadıklarını söylediler. Kuyu 2 kilometre uzaktaydı, su da çok derindeydi. Nasıl olurdu da yerin altındaki su, kendi kendine gelip de çeşmeden akardı? Onlara yerin altından suyu nasıl çıkardığımızı güzel bir dille anlattık. Artık bir çeşmenin ne işe yaradığını öğrenmişler, yağmur suyundan vazgeçip tatlı suya kavuşmuşlardı. “O ÇEŞMENİN SUYUNDAN KABRİME GETİRTİN” Yukarıda bahsi geçen çeşme, Türkiye’de birkaç yıl önce vefat eden Mehmet Zengin Abi’nin ruhu için kızları tarafından yaptırılmıştı. Türkiye’de bu bağışın yapıldığını öğrendikten sonra, Kokoca Kasabası için ihtiyaç olan çeşmeyi yapmayı uygun bulmuştuk. Fakat bu bağışın, Mehmet Zengin Abi için yapıldığından haberimiz yoktu. İşte o gün Kokoca Kasabası’ndan dönerken arabada, bir çeşmenin insanları nasıl mutlu ettiğini konuşuyorduk. Tam o sırada Türkiye’den bir telefon geldi. Telefonla konuştuğumuz Yusuf Bey, Mehmet Abi’nin kızının kendisini aradığını ve bir rüya anlattığını söyledi. Rüyayı, Mehmet Abi’nin kızının bir arkadaşı görmüştü. Bu kişi ne çeşme yapıldığından ne de o gün çeşmenin bittiğinden haberdardı. Rüyasında Mehmet Abi’yi görmüş, abi kendisine ‘’Kızım, bugün Sudan’da benim için yapılan çeşmenin suyu akmaya başladı. Kızım Merve’ye söyle, o çeşmenin suyundan getirtsin. Kendileri şifa niyetine o sudan içsinler ve benim kabrime de rahmet vesilesi olarak döksünler’’ demişti. Rüyanın görüldüğü gün ile çeşmenin akmaya başladığı günün aynı güne denk gelmesi, etkileyiciydi. Yapılan işten hem dünyadakiler hem mânâ âlemindekiler mesrur olmuşlardı demek ki.”
Mu gönüllüleri Sudan’da farklı eğitim projelerine de imza atıyor. Örneğin Sudanlı bayanlara meslek edindirme amacı ile 30 bin Dolar harcanarak meslek edindirme kursu açıldı. Türkiye’den getirilen malzeme ile dikiş kursu alan 300 bayan, meslek edinerek kendi ayakları üzerinden durabilme imkânını kazanmış oldu. Darfur’a bir kasaba kuran gönüllüler Darfur’da iç savaşın sona ermesi ve Sudan genelinde yeniden güvenliğin sağlanması sonucunda, hükümet mülteci kamplarındaki insanlarını yeniden köylerine dönmeye teşvik etmeye başladı.
Ancak, pek çoğu yıkılmış köylerde yaşam şartları düzelmemişti. Güney Darfur Eyaleti’nin başkenti Nyala’ya bağlı Şenci köyünün insanlarının tekrar köye dönüşlerini sağlamak üzere başlatılan proje kapsamında cami, ilköğretim okulu, sağlık ocağı, ev, çeşme ve su kuyusu yapımında toplam 327 bin Dolar harcandı. Proje çerçevesinde o kadar yardım yapıldı ki köy bir minik kasabaya dönüştü ve Orhaniye kasabası ismi verildi. Susuzluğun çok büyük bir sorun olduğu Sudan’da insanların su sıkıntısına çare olabilmek için bu kasabaya açılan su kuyularının yanı sıra gönüllüler tarafından ülke genelinde onlarca su kuyusu açıldı ve açılmaya devam ediliyor.
“Kimse Yok Mu’nun cefakar ve vefakar gönüllülerini görünce ASLINDA hiçbir şey yapmadığımı anladım”
Sudan’da geçtiğimiz aylarda yaşanan sel felaketinin ardından bölgeye giden Kimse Yok Mu ekibinin arasında sanatçı Nihat Doğan da vardı. KYM HABER’e yaptığı açıklamada Sudan’a gerçekleştirilen bu yardım organizasyonundan çok etkilendiğini söyleyen Nihat Doğan, “Kendi durumumuzu anlayabilmek için bizden daha müşkül durumda olan insanlara bakmamız gerekiyor. Bu şekilde insan şükrü idrak edebilir. Sudan bu açıdan iyi bir örnek. Sudan’la tarihten gelen köklü bağlarımız var ama Sudan’ı maalesef çok tanımıyoruz.” şeklinde konuştu. Sudan’da yaşanılan dramın karşısında zaman zaman gözyaşlarına hakim olayan Nihat Doğan: “Ben de varoş bir ailenin çocuğuyum, çok sıkıntı çektim. Bu ülkede fakirliğin ne demek olduğunu çok iyi biliyorum. Kredi borcu yüzünden intihar etmiş insanların var olduğu da gerçek. Ama biz Türkiye’de açlıktan ölen insan görmedik. Ekonominin en berbat olduğu dönemde, ekmek, tüp kuyruklarının olduğu dönemde bile açlıktan ölen insan duymadık. Sudan’da, Afrika’da insanlar aç-
lıktan ölüyor.” dedi. Sanatçı, Kimse Yok Mu’ya teşekkür ederek, şunları kaydetti: “Somali’de de Kimse Yok Mu’yu görmüştüm. Orada da ne kadar samimi, kalpten çalıştıklarına şahit olmuştum. Şimdi yaşadım. Onların hepsinin aslan yürekli birer nefer olduğunu düşünüyorum. Vatanından, ailesinden uzakta; yüreği vatan için, millet için, insan için, Allah için atan yürekli, mübarek insanlar. Onları anlatacak kelime bulamıyorum, çok tebrik ediyorum. Kendine bakıp ne kadar çok iş yaptığını düşünüyorsun. Yalnız Kimse Yok Mu’nun cefakar ve vefakar gönüllülerini görünce aslında hiçbir şey yapmadığımı anladım.” İnsanlara Kimse Yok Mu’nun faaliyetlerini araştırma tavsiyesinde bulunan Nihat Doğan, onlara “Alt komşunun üst komşuya gitmekten imtina ettiği dünyada, kilometrelerce uzakta suyun, yolun, yemeğin olmadığı yerlere hizmet için gidip fakir fukaranın derdiyle dertlenmek çok büyük bir fazilettir. Allah samimiyetlerini bozmasın. Aşkla olacak bir şey bu. Onları anlatmaya kelime bulamıyorum. Onlar büyük bir aşka tabiler. Kimsenin kimseye yapmayacağı şeyi yapıyor bu gönüllüler. Kendilerini insana, insanlığa adamışlar. Taşın altına elini değil bütün vücutlarını, benliklerini, ruhlarını koyuyor bu insanlar. Çok büyük bir aşkla yapılabilir böyle bir şey. Aşksız hizmet olmaz zaten. Allah o aşkı kalplerine koymuş, Allah tamamına erdirsin. Onlar bizim takdirimize muhtaç değiller. Rabbim o aşk ateşlerini daha da alevlendirsin demekten başka bir şey söyleyemiyorum, çok güzel işler yapıyorlar.” ifadeleriyle seslendi.
71
MİSAFİR KALEM Kerim Balcı*
*Gazeteci-Yazar, Turkish Review Genel Yayın Yönetmeni
72
ŞAM KIRINTISI! Gözyaşlarından çok mürekkep akıtanlar ne kadar da çok yazılar yazmışlar hakkınızda! “Suriyeli mülteci çocuklar... Zor durumdalar... Anaları aç, mamaları az... Kış geliyor, hala çadırı olmayanlar var... Sayıları bir milyonu aştı... Suriyeli çocukların yarısı okula başlayamadı bu sene; bunların yarısı da mülteci kamplarında... Acil gıda ve ilaç yardımı gerekli... Hiç geri dönemeyecek olmalarından endişe ediliyor... Babaları savaşıyor Suriye’nin derinliklerinde...” [İllüstrasyon: Necip Şahin]
73
MİSAFİR KALEM
Ben, yazamıyorum bir türlü... Kafama kazınmış bir resim var... Irak’ın Duhok kentindeki mülteci kampında kalan Suriyeli bir kız çocuğunun resmi. Suriyeli mülteci çocuk denildiğinde o geliyor gözüme... Gözleri anlamlı bakıyor, ‘sizi de göreceğiz’ der gibi... İpek sarısı saçları dalgalanıyor rüzgarda... Onlarla birlikte çocukluğu dalgalanıyor, isimsiz mültecinin... İsimsiz kalırsa yok olacakmış korkusu sarıyor içimi… İsmini bulmalıyım. Bir isim koymalıyım Suriyeli mülteci çocuğuna. Yoksa yok olacak çocuk; çocukluğu kaybolacak. Güzel bir kıza konulacak binlerce güzel isim var ama ben, dönüp dolaşıp, Fatma Betül diyorum. İsmi mutlaka Fatma Betül olmalı. Kendi kızımın ismi... İpeksi saçlarını her sabah okşadığım Fatma Betül’ün Duhok’taki benzeri... İsmini bulunca sadece varlığının farkına varmıyorum Suriyeli Fatma Betül’ün... Istırabının,
74
dertlerinin, yalnızlığının, ona yapılan yanlışlıkların, onun kuşağının sorunlarının, gözündeki derin sorgulamanın, yüzündeki çağrının farkına varıyorum... Kendi kızım ‘Baba!’ dediğinde seğirtirken, fotoğrafıyla bana seslenip duran Suriyeli Fatma Betül’ün çağrısına kayıtsız kaldığımın farkına varıyorum. Birşeyler yazmanın değil, birşeyler yapmanın zamanı olduğunu düşünüyorum o zaman. Kelimelerim dağılıyor; bilincim parçalanmış bir bardağın cam kırıntıları gibi dağılıyor etrafa... Cam kırıntısı gibi hissediyorum kendimi, Şam kırıntısı Fatma Betül’ü düşündükçe.. Belki de bu dağınık kelimelerdir Suriyeli mülteci çocuğu en iyi anlatan! Belki de dağılmadan, ruhu sarsılmadan yazılamaz mülteci çocuk hakkında... Bardak kırılır; büyük parçalar, küçük
Giden çocukluk gelmez geri... Dağılan çocuklar toplanamaz, toparlanamazlar... Bir defa mülteci damgasını yedi mi insan... bir defa yıkıldı mı içinde doğup büyünülen ev... bir defa ‘akşam babam bana ne getirse?’ heyecanının yerini, ‘babamı bir daha görür müyüm Allah’ım!’ korkusu alınca... Çocuğun yıkılan dünyası kurulmaz yeniden... [İllüstrasyon: Necip Şahin]
parçalar, bir de tuz buz olmuş kırıntılar dağılır ya etrafa... Hani toplanan bütün parçalardan sonra arada kalan boşlukların kırıntıları... İşte bir vatan parçalanınca, çocuklar öyle dağılırlar etrafa... Aşiretler birleşir zamanı gelince, şehirler kurulur yeniden, yar yarenine kavuşur da çocuk bir daha toplanamaz dağıldığı yerden. Beden toplanır toplanmasına... Toplanır, mahallenin camlarını kıran yumurcaklar... Lakin, cıvıltıları gelmez geri; çığlıkları gelir... Sek sek oynamazlar artık; büyüklerin oyuncaklarıyla oynayan sahte çocuklar gelir... Suriye dağıldı bir gün... Bir milyon çocuğu cam kırıntısı gibi dağıldı çevreye. Artık Şam’a dönmez Emevi Çarşısı’nda çığırtkanlık yapan Mahmud; yerine yaşanmamış çocukluğunu sırtında taşıyan bir hamal gelir... Artık Halep’in Eski Şehrinin sokaklarında saklambaç oynayan Hanifeler, Büşralar, Elifler dönmez geri; yerlerine, yaşadıklarının arkasında saklanan ruhları yorgun bacılar gelir... Babaların zaten hiç çocuk olmadıkları Hama’ya ve Humus’a bedenleri büyürken ruhları bir sela sesine takılıp semaya yükselmiş sakallı çocuklar gelir... Vildânün muhalledûn gider, a‘râbun muhallefûn gelir... Giden çocukluk gelmez geri... Dağılan çocuklar toplanamaz, toparlanamazlar... Bir defa mülteci damgasını yedi mi insan... bir defa yıkıldı mı içinde doğup büyünülen ev... bir defa ‘akşam babam bana ne getirse?’ heyecanının yerini, ‘babamı bir daha görür müyüm Allah’ım!’ korkusu alınca... Çocuğun yıkılan dünyası kurulmaz yeniden... Kur’an ölçüsüyle, kısas olmaksızın bir insanı öldürmek bütün bir insanlığı öldürmek kadar büyük bir günah. Çünkü her insan bir alem; her insanın aynasında var, bütün bir alem. Ne var ki Kur’an, öldürmekten daha büyük bir zulüm addetmiş insanları evlerinden, yurtlarından çıkarmayı. Çünkü ölenin mezarı kalır; göçenle koskoca bir alem
göçer belirsizliğe. Ölenin arkasından bir gün ağlanır; göçüp gidenin, geri gelemeyenin, ne yapacağı bilinmeyenin arkasından her gün ağlanır çünkü... Suriye böyle dağıldı... Kalanların pişman, gidenlerin mahzun olacağı bir şekilde dağıldı hem de... Geçmişin zulüm, geleceğin belirsizlik olacağı bir şekilde dağıldı. Babalar... Büyük parçalar... Savaşmak için geride kaldılar. Küçük parçalarla birlikte bir milyon cam kırıntısı dağıldı Lübnan’a, Ürdün’e ve nihayet Türkiye’ye... Şam, getti! Yüz yıl önce sokak çatışmalarıyla Anadolu evlatlarının terk etmek zorunda kaldığı Şam, şimdi sokak çatışmalarından kaçırabildiği evlatlarını Anadolu’nun vefalı kollarına gönderdi... Şam getti! Diyar-ı Şam’dan âraftaki çocuklar geldi... Başı sıvazlanacak yetimler geldi... ‘Korkma, biz varız!’ denilecek kimsesizler geldi... Beraberinde insanlığa bir çağrı getirdi bu çocuklar... Çocuklarla kaybettiğimiz insanlığımızı bulmak çağrısı geldi... Evet, getti! Şam getti! Ama Şam’ın şekeri çocuklar Şam’dan getti; bize geldi! Artık bize düşen, küçük bedenlerinde yaşlanmış ruhlar taşıyan bu sakallı bebeklere yaşanmamış hikayelerinden ‘sanki’ tadında anlar hatırlatmak... Sanki evdelermiş gibi; sanki babalarından hiç ayrılmamışlar gibi; sanki mahallelerini alt üst eden bombardımanı yaşamamışlar gibi kucaklamak onları... Sanki ebeveynleri bizmişiz de kaybettiğimiz çocuklarımızı bulmuşuz gibi... Sanki Şam aslında İstanbulmuş, Halep Antepmiş, Hama Konyaymış, Humus Hataymış, İdlib İzmirmiş gibi... Sanki onlar çocukluklarını kaybetmemişler de, biz kaybettiğimiz insanlığımızı bulmuşuz gibi... Sanki kimsesiz kalan onlar değilmiş, Kimse Yok Mu diye feryat eden bizmişiz de, onlar bizim kimsemiz olmuşlar gibi... Lübnan’da, Ürdün’de, Irak’ta ve Türkiye’de bir milyonu aşkın Suriyeli çocuk yaşıyor, mülteci... Hepsinin bir ismi var; hepsinin gözlerinde bir sorgulama: “Sizi de göreceğiz!” Hayır hayır, onlardan birine kızımın ismini vermek yetmez; yazmayı bırakıp birşeyler yapmalıyım.
75
TÜRKİYE’DE KİMSE YOK MU
BOĞAZİÇİ
KOCAELİ
Kimse Yok Mu Kocaeli Şubesi ihtiyaç sahibi ailelerin çocuklarını unutmadı. Şube, her yıl olduğu gibi bu yılda pek çok öğrenciye okullar açılmadan evvel kırtasiye yardımında bulundu. Yapılan yardımlar kapsamında 12 farklı ilçedeki 500 ihtiyaç sahibi öğrenci dağıtılan kırtasiye yardımlarıyla sevindirildi.
BURSA
Kimse Yok Mu Bursa Şubesi ve Özel Nilüfer Yıldırım ilköğretim Okulu’nun ortaklaşa yürüttüğü kırtasiye yardımı projesi kapsamında, Yıldırım İlçesi Değirmenönü İlkokulu’nda 750 öğrenciye kırtasiye yardımında bulunuldu. Kampanya kapsamında Kimse Yok Mu Bursa Şubesi eğitim sezonunda toplam 1500 öğrenciye kırtasiye yardımında bulundu.
9 günlük tatil nedeniyle boşalan İstanbul sokakları gönüllülerin akınına uğradı. Kurban Bayramı’nın dört gününde de Kimse Yok Mu Boğaziçi Şubesi’nin hizmet binasında buluşan gönüllüler, dağıttıkları kurban etleriyle 5150 ihtiyaç sahibinin bayram mutluluğu oldu.
BALIKESİR
Kimse Yok Mu Balıkesir Şubesi, ihtiyaç sahibi olduğu tespit edilen 1000 öğrenciye kırtasiye malzemesi yardımında bulunacak. Öğrencilere verilen yardım paketleri temel kırtasiye malzemelerinden oluşuyor. 1000 öğrencinin 600’ü ise köylerde ikâmet ediyor.
DENİZLİ ESKİŞEHİR
İZMİR Konak Müftülüğüne bağlı olarak hizmet veren din görevlileri kendi aralarında topladıkları bağışla Nijer’de bir su kuyusu açtırdı. Müftülük personeli ile ilçedeki camilerde görev yapan din görevlileri, Kimse Yok Mu’nun “Su Kuyuları” kampanyasına katılarak, Nijer’in Raute Saye köyünü, kendi aralarında topladıkları bağışlarla temiz içme suyuna kavuşturdu.
76
Kimse Yok Mu Denizli Şubesi, bayramda 300 ailenin kapısını 40 gönüllüyle çalarak kurban eti dağıttı. Erken saatte biraraya gelen gönüllüler, dernek yetkilileri tarafından isimleri önceden belirlenen vatandaşlar için hazırlanan kolileri ulaştırmak üzere teslim aldı.
Kimse Yok Mu Eskişehir Şubesi, eğitim öğretim yılının başlamasının ardından ildeki 750 öğrenciye okul malzemesi yardımı yaptı. Derneğe yapılan başvuruları değerlendiren görevliler, içlerinde mültecilerin de bulunduğu 750 ihtiyaç sahibi öğrenciye kırtasiye ve giyim yardımında bulundu. Kimse Yok Mu Eskişehir Şubesi binasına gelen öğrenciler, burada ihtiyaçları olan malzemeleri kendileri seçerek aldı.
SAMSUN
Kimse Yok Mu Samsun Şubesi, gelirini Kimse Yok Mu Eğitim Kampanyası’na aktarmak üzere ‘Eğitim İçin El Ele’ kermesi düzenledi. Kimse Yok Mu Samsun Şubesi gıdadan giyime, mobilyadan, ayakkabıya yüzlerce çeşit üründen oluşan kermesin geliriyle, ihtiyaç sahibi 40 öğrenciye, 1 yıl boyunca eğitim desteği vermeyi hedefliyor.
ERZURUM
VAN
Türkiye’nin 81 vilayetinde seferber olan Kimse Yok Mu gönüllüleri, kardeşliğin kapılarını Erzurum’da da araladı. Tam 8400 aile dağıtılan kurban etleriyle bayramı bayram gibi yaşadı. İhtiyaç sahipleri bayramı ayaklarına kadar getiren hayırsever milletimize dua ve selamlarını yolladı.
Kimse Yok Mu ve Gonca Dergisi’nin başlatmış olduğu “Kumbaram Dolsun Van’a Okul Olsun” projesi neticesinde Muradiye ilçesi Ünseli beldesinde yaptırılan 8 derslikli okulda öğrenim gören 208 öğrenciye Kimse Yok Mu Van Şubesi tarafından kırtasiye desteği verildi. Okulda yapılan dağıtıma İlçe Kaymakamı Erol Tanrıkulu, İlçe Milli Eğitim Müdürü Reşit Kütükçüoğlu ve Ak Parti Muradiye İlçe Başkanı Kemal Polat katıldı.
DİYARBAKIR
Kurban Bayramı vesilesiyle Güneydoğu’nun incisi Diyarbakır’a akın eden gönüllüler, çalınmadık kapı bırakmadı. Kurban kesimlerini hemen ardından farklı farklı ekiplerle mahalleleri dolaşan gönüllüler, ihtiyaç sahiplerinin evlerine konuk oldu. Kimse Yok Mu Diyarbakır Şubesi’nin organize ettiği dağıtımlarda tam 10 bin aileye kurban yardımı ulaştırıldı.
KONYA
Kimse Yok Mu Konya Şubesi Suriyeli mültecilerin yanında olmaya devam ediyor. Kilis’teki kamplarda kalan Suriyeli mülteciler için Konya’da hazırlanan 26 ton gıda malzemesi ve çeşitli yardım malzemelerinden oluşan 11.nci yardım TIR’ını Kurban Bayramı öncesinde Kilis’e uğurladı. Hazırlanan TIR’ın içerisinde Suriyeli mülteciler için , 6 ton patates, helva, reçel, fındık ezmesi ve 250 adet battaniye bulunuyor.
KAYSERİ
ŞANLIURFA
İç Anadolu’nun sanayi şehri Kayseri’de de bayram boyunca yardımlar devam etti. Kimse Yok Mu Kayseri Şubesi gönüllüleri önceden belirlediği 500 ihtiyaç sahibi ailenin gözlerini bu bayramda da yolda bırakmadı. Gönüllüleri et paketleriyle karşılarında bulan ihtiyaç sahiplerinin mutluluğu görülmeye değerdi.
Kimse Yok Mu Şanlıurfa Şubesi Suriye’deki iç savaş nedeniyle ülkemize sığınan 700 mülteci öğrenciye kırtasiye yardımında bulundu. Şanlıurfa’ya sığınan ve onlarca eksikle dersbaşı yapan öğrencilerin imdadına hayırseverler yetişti. Kimse Yok Mu ve Şanlıurfa Valiliği bünyesinde kurulan Suriyeli Misafirler Bilgi ve Eğitim Merkezi’nde eğitim gören 700 öğrenciye çanta ve kırtasiye malzemeleri hediye edildi.
77
DÜNYA’DA KİMSE YOK MU ROMANYA Romanya’nın doğusunda bulunan Galati şehri gece boyu aldığı yoğun yağış nedeniyle 12 Eylül Perşembe gününe su baskınlarıyla uyandı. Metrekareye 110 litre yağışın düşlüğü bölgede 700 ev selden etkilendi. Selin vurduğu bölgedeki tarım arazileri zarar gördü. Can ve mal kaybının yaşandığı ülkede Kimse Yok Mu 500 selzedeye yardım ulaştırdı.
MISIR Kamuoyunda bilinen adıyla Mısır’ı etkisi altına alan Arap Baharı’nın yerini uzun zamandan beri kan ve gözyaşı aldı. Ülkede eski bayramların tadı artık olmasa da; bu bayram Mısırlıların yüzü bir nebze olsun KYD gönüllüleri sayesinde güldü. Tam 11.000 aile gönüllüler tarafından dağıtılan etlerle bir parça da olsa tüm dünyanın bayram sevincine ortak oldu. Mısır’dan Türkiye’ye dualar yükseldi.
MALİ İç çatışmaların ve yoksulluğun gölgesinde yaşam mücadelesi veren Malilileri bu bayram da unutmayan Kimse Yok Mu gönüllüleri Mali’de iki devlet bakanı eşliğinde 180 gönüllü ile farklı bölgelerdeki 4950 aileye ulaşarak kurban yardımı gerçekleşti.
HAİTİ Türkiye’den kilometrelerce uzağa, Haiti’ye ulaşan gönüllüler, bu bayramda da kendilerini hasretle bekleyenleri hüsrana uğratmadı. İçlerinde yetimlerinde bulunduğu 1500 yoksul aile dağıtılan kurban etleriyle kurban sevincimize ortak edildi.
YEMEN UGANDA
Dünyanın dört bir yanına yardım eli uzatan Kimse Yok Mu, Yemen’e ulaştırdığı yardımlarla 2000 Yemenliye bir nebze olsun rahat nefes aldırdı. Ayrıca Kurban Bayramı vesilesiyle Türkiye’den Yemen’e ulaşan gönüllüler, ülkede tam anlamıyla gerçek bir bayram havası yaşattı. Türkiye’den ülkeye ulaşan ve yerelde bulunan 135 gönüllü, dağıttığı kurban etleriyle 3000 ihtiyaç sahibi ailenin mutluluk kaynağı oldu.
BREZİLYA
GÜNEY SUDAN Kurban Bayramı vesilesiyle dünyanın dört bir yanına seferberlik düzenleyen Kimse Yok Mu gönüllüleri, bu bayramda da Güney Sudanlı kardeşlerini unutmadı. Gönüllüler, dağıttıkları kurban etleriyle 800 ailenin yoksul sofralarına bayram lezzeti oldu.
78
Kimse Yok Mu gönüllüleri, tam 25 bin Ugandalı aileyi dağıttığı kurban etleriyle sevindirdi. Gönüllüler çok uzak diyarlardan, Uganda’dan binlerce yoksulun ve yetimin selamını ülkemize getirdi.
Brezilya’ya dostluk köprüleri kurmaya giden Kimse Yok Mu gönüllüleri, Türk halkının teveccühünü Brezilyalı kardeşlerine ulaştırdı. İhtiyaç sahibi olduğu yerel makamlarca tespit edilen 4000 aile dağıtılan kurban etlerinden nasibini aldı.
KAMERUN Gönüllüler bu bayram Orta Afrika’nın batısında yer alan Kamerun’u da unutmadı. Türkiye’den giden gönüllüler eşliğinde kesilen 700 kurban hissesi tam 5000 ailenin mutluluğuna vesile oldu.
FİLİSTİN
MOĞOLİSTAN
Kurban Bayramı vesilesi ile Filistin’de bulunan gönüllüler, Kimse Yok Mu Filistin Temsilciliği öncülüğünde, Filistin Gazze Barış Derneği ile birlikte kestikleri 504 kurban hissesini tam 3500 aileye ulaştırmanın haklı mutluluğunu yaşadı.
Kurban Bayramı’nı ailelerinden uzakta bizzat sahada ihtiyaç sahipleriyle birlikte geçiren Kimse Yok Mu gönüllüleri bu bayram Moğolistan’a da ulaştı. Gönüllüler, Moğolistan’da kimsesizler yurdu ve engelliler köyü olmak üzere; tam 1000 aileye kurban eti dağıttı.
PAKİSTAN Bir vefa timsali Muhammed İkbal’in ülkesinde yıllar öncesinde kurulan kardeşlik bağları bu Kurban Bayramı’nda bir kez daha pekiştirildi. Pakistanlı 6000 ihtiyaç sahibi aile Kimse Yok Mu’nun dağıttığı kurban etleriyle bayram sevincini ikiye katladı.
AFGANİSTAN
Kimse Yok Mu Afganistan’ın başkenti Kabil’e bağlı Srobi ilçesinde geçtiğimiz ay yaşanan sel felaketinin ardından zor şartlar altında yaşam mücadelesi veren 580 selzedeye temel insanı yardım malzemesi ulaştırdı.
BOSNA HERSEK Yakın tarihte akıl almaz dramlara sahne olan Bosna, bu bayramda da Kimse Yok Mu gönüllülerinin ilk duraklarından biri oldu. Adeta bir vefa örneği sergileyen gönüllüler akın akın Bosna sokaklarında kurban eti dağıttı. Gönüllüler, tam 3 bin Bosnalının kapılarını selam, dua ve bir parça kurban eti ile çaldı.
ENDONEZYA SOMALİ Somali’de binlerce insan kamplarda yaşam mücadelesi verirken Kimse Yok Mu gönüllüleri her daim yaralarını sarmak üzere mağdurların yanı başlarındaydı. Somalili kardeşlerini bu bayramda da ihmal etmeyen gönüllüler, 3 bin yoksul ailenin yüzünü bir nebze de olsa güldürmeyi başardı.
Deprem, tsunami ve diğer doğal afetler nedeniyle tarihinde çok acılar çekmiş Endonezya halkını hiçbir zaman yalnız bırakmayan Türk milleti bu bayramda da Endonezyalı kardeşlerini unutmadı. İhtiyaç sahibi olduğu tespit edilen 3400 aile gönüllülerin dağıttığı kurban etleriyle bayram etti.
79
GÜNCEL HABER
ŞİİRLER BU KEZ YETİMLER İÇİN OKUNDU Yağmur Dergisi’nin öncülüğünde başlatılan “1 Şiir 1 Yetim” projesi çerçevesinde, ünlü isimlerin yazdığı birbirinden anlamlı şiirlere yine birbirinden başarılı yorumcular sesleriyle hayat verdi. Proje kapsamında çıkılacak ücretsiz turnede Kimse Yok Mu’nun yetim projesi anlatılarak, katılımcılardan bağışlarıyla destek verilmesi istenecek. Dünya üzerinde bir başına yaşam mücadelesi veren yetimlere bu kez şiirler, şairler ve yorumcular el uzatıyor. Şiir gibi bir yetimhane için yola çıkan Yağmur Dergisi, başlattığı “1 Şiir 1 Yetim” isimli sosyal sorumluluk projesinde ünlü isimleri bir araya getirdi. Projede birçok şairin eserleri yer alırken, şiirleri seslendiren yorumcular da projeye ayrı bir renk katıyor. Projeye şiirleriyle destek veren şairler arasında; Yavuz Bülent Bakiler, Bülent Gündoğan, Yaşar Beçene, Hasan Çağlayan, Ziya Paşa Akyürek, Kalender Yıldız, Ali Osman Dönmez, Mustafa Uçurum, İbrahim Sadri, Huseyin Say, Serdem Coşkun ve
Emrah Eker gibi isimler yer alıyor. Projede ayrıca muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi’nin şiirleri de yer alıyor. Projede yer alan şiirleri ise yine ünlü isimler seslendirecek. Bedirhan Gökçe, Serdar Tuncer, İkbal Gürpınar, Taha Bora Öge, Asım Yıldırım, Emrah Yardımcı, Saniye Öztürk, Dursun Ali Erzincanlı, İnanç Ömer Benlioğlu, Ahmet Bozkuş, Reha Yeprem, Gökmen, Umut Mürare, İbrahim Sadri ve Mesut Baran, sesleriyle şiirlere hayat veren isimler arasında bulunuyor. Ertuğrul Erkişi yönetimindeki Minik Dualar Çocuk Korosu’ndaki Minikler de, dualarını bu kez yetim akranları için seslendiriyor.
80
Şiirler, proje çerçevesinde hazırlanan “Göklerin Titreyişi” isimli albümde yer alıyor. Albümün aranjörlüğünü ve yönetmenliğini ezgileriyle gönüllere taht kuran yorumcu Umut Mürare üstlenmiş. Yetimler yararına hayat bulan albümün 10 bin adedi Kimse Yok Mu’ya yetim projesinin tanıtımı için hediye edilecek. Daha sonra sanatçıların proje çerçevesinde çıkacakları ücretsiz turnede Kimse Yok Mu’nun yetim projesi anlatılarak, katılımcılardan bağışlarıyla destek istenecek. Projeyi Yağmur Dergisi şairlerinden Ziya Paşa Akyürek yürütüyor. Konuya ilişkin verdiği demeçte albümle ilgili Türkiye’den ve Avrupa’dan çok güzel tepkilerin geldiğini ve günahsız yetimlerin yüzlerinde oluşacak tebessümleri şimdiden görebildiklerini ifade eden Akyürek, “Kimse Yok Mu ve Yağmur Dergisi’nin birlikte yer aldığı bu sosyal sorumluluk projesinin daha nice güzel projelere vesile olmasını diliyorum.” dedi. 1 Şiir 1 Yetim projesi vesilesiyle elde edilecek bağışlar, Pakistan, Sudan ve Çad gibi yetim sayısının yüksek olduğu ülkelerdeki yetimlere sahip çıkmak için kullanılacak. Projeye hakkında detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler birsiirbiryetim@outlook. com adresine yazıp, www.facebook.com/1siir1yetim yahut www.twitter.com/1yetim1siir sayfalarını ziyaret ederek, projeye sosyal medyadan destek verebilirler. Yetimler yararına yürütülen ve emsallerine bir örnek teşkil edecek olan bu sosyal sorumluk projesinde yer alan tüm sanatçılara yürekten teşekkür ediyor, projeye değerli desteklerinizi bekliyoruz.
KİMSE YOK MU
ZİYARETÇİ DEFTERİ
Ziyaret ettiğim bu sivil toplum kuruluşunun faaliyetlerinden fazlasıyla etkilendim. Özellikle arama- kurtarma ekibinin faaliyetleri çok etkileyici. Gönüllülerin yaptıkları ise takdire şayan. MARY HODGE ABD COLORADO EYALETİ MİLLETVEKİLİ
Çocuklara eğitim fırsatı sunmanız, ihtiyaçlar doğrultusunda insanlara her konuda destek olmanız ve tüm bu yardımların devamlılığını sağlamak için altyapı tesisleri kurmanız gerçekten muhteşem. POLLY LAUWRENCE ABD COLORADO EYALETİ MİLLETVEKİLİ Bir sivil toplum kuruluşunun 99 depreminden sonra bu kadar çok büyümesi ve bu kadar çok alanda faaliyet göstermesi etkileyici. Felaketlere müdahale etme kapasiteniz çok iyi. Halkınızın desteğiyle uluslararası alanda büyümeniz ve faaliyet göstermeniz takdir edilecek bir durum. STEVE YOUNG KANADA ALBERTA EYALETİ MİLLETVEKİLİ
Felaket bölgelerinde yaptığınız çalışmaları çok önemli buluyorum. Bu çalışmaları yapan birimleriniz ve ekiplerinizin oldukça profesyonel olması beni çok etkiledi. ALANA DELONG KANADA ALBERTA EYALETİ MİLLETVEKİLİ Öncelikle bugün bu kuruluşta olduğum için çok mutluyum. Gördüklerimden çok etkilendim. Özellikle son zamanlardaki Afrika şartlarını düşünecek olursak; yapacağınız aktivitelerin bir takım ciddi hizmetlere vesile olacağına inancım tam. Bu ziyaret bana Türk halkının Afrika kıtasına, özellikle ülkem olan Orta Afrika Cumhuriyeti’ne katabileceklerim hususunda yol gösterdi. Dünyanın dört bir yanında yaptığınız faaliyetlerden oldukça etkilendim, Kimse Yok Mu’ya çok teşekkür ederim. Malenzapo Dorati Orta Afrika CumhurİYETİ PARLAMENTO ÜYESİ
81
BASINDA KİMSE YOK MU AKŞAM | 29.09.2013
MİLLİYET | 09.10.2013
STAR | 25.10.2013
YENİ BAHAR (ZAMAN) | 24.09.2013
ZAMAN | 06.09.2013
TODAY’S ZAMAN | 19.10.2013
BUGÜN | 20.10.2013
STAR | 20.10.2013
ZAMAN | 26.08.2013
ZAMAN | 18.09.2013
YENİ ASYA | 19.10.2013
AKSİYON | 28.10.2013
YENİ AKİT | 14.10.2013
TÜRKİYE | 22.10.2013
BUGÜN | 13.09.2013 YENİ ŞAFAK | 30.08.2013
82
ŞUBE İLETİŞİM BİLGİLERİ ŞUBE
ADRES
TELEFON
ADANA
Mahfezsiğmaz Mah. 79037 Sok. No.2 Kat:1 D:1, Çukurova | ADANA
(322) 232 30 40
AFYON
Fakıpaşa Mah. 2. Belediye Şehir Çarşısı Kat:3 No:99, | AFYONKARAHİSAR
(272) 214 16 00
ANKARA
Gazi Mustafa Kemal Bulvarı 24/14, Kızılay | ANKARA
(312) 231 42 62
ANTALYA
Yükselen Mah. Mevlana Caddesi No:39/A Muratpaşa | ANTALYA
(242) 243 40 50
BALIKESİR
Karasi Mah. Dokumacılar Sok. No:4 | BALIKESİR
(266) 244 00 04
BATMAN
Gültepe Mah. Aşık Veysel Bulvarı 4313 Şimşek Aptartmanı Altı No:31 | BATMAN
(488) 290 11 66
BİNGÖL
Saray Mah. Çapakçur Cad. No: 3 | BİNGÖL
(426) 201 01 01
BOĞAZİÇİ
Hamidiye Mah. Girne Cad. No:58 Kağıthane | İSTANBUL
(212) 251 49 90
BOLU
İhsaniye Mah. Kır Sokak No:36/13 | BOLU
(374) 222 04 44
BURSA
Reyhan Mah. Mantıcı Sok. No:15 Osmangazi | BURSA
(224) 221 08 08
ÇORUM
Mimar Sinan Mah. Cemil Bey Cad. No:86/A | ÇORUM
(364) 234 00 27
DENİZLİ
Topraklık Mahallesi 619 Sokak No:7 | DENİZLİ
(258) 241-3738
DİYARBAKIR
Peyas Mah. Urfa Yolu 206. Sk . Murat 6 apt. altı Kayapınar | DİYARBAKIR
(412) 251 19 55
ELAZIĞ
Doğukent Mah. Mimar Sinan Cad. No:94/A | ELAZIĞ
(424) 212 66 66
ERZURUM
Gez Mah. Şelale Evler Göktürk Apt. girişi No:1 Yakutiye | ERZURUM
(442) 233 92 92
ESKİŞEHİR
Zafer Mah. Derman Cad. No:195/A-B Tepebaşı | ESKİŞEHİR
(222) 400 00 74
GAZİANTEP
Kolejtepe Mah. Yeşil Cami Cad. Oprt. Dr. Hurşit Battal Sk. Şahinbey | GAZİANTEP
(342) 231 60 25
HATAY
Kavaslı Mah. Barış Caddesi Nur Sok. No: 2/5 Beyza Sitesi A Blok Antakya | HATAY
(326) 221 77 81
İSTANBUL
Çobançeşme Mah. Kalender Sok. No:5 Yenibosna / İSTANBUL
(212) 451 59 00
İZMİR
Gazi Bulvarı No:16 Vural İş Merkezi K:3 D:4 Konak/İZMİR
(232) 489 83 83
K.MARAŞ
Seyid Abdullah Çavuş Mah. Mustafa Or Cad. Ecem Apt. altı 16/1 | K.MARAŞ
(344) 215 40 01
KAYSERİ
Beşparmak Mah. Erkilet Bulvarı Nazarsude Apt.6 No:67 A. Kocasinan | KAYSERİ
(352) 338 98 64
KOCAELİ
Yenişehir Mah. Gazi Mustafa Kemal Bulvarı Şehit Kazım sok No:77 İzmit | KOCAELİ
(262) 325 91 47
KONYA
Fevzi Çakmak Mah. Hüdai Cad. 39/A Karatay | KONYA
(332) 342 26 10
MALATYA
Niyazi Mah. 4. Sok. (Kipri) Sıla Apt. altı N: 28 | MALATYA
(422) 324 24 10
MANİSA
Arda Mah. KENZİ Cad. No:38/A | MANİSA
(236) 232 88 88
MARDİN
13 Mart Mah. 18. Sok. Sürücü 2 Apt. altı No:3/A | MARDİN
(482) 212 45 93
MARMARA
Küçük Çalıca Mah. Bulgurlu Cad.No:34 Üsküdar | İSTANBUL
(216) 402 10 40
MERSİN
Camişerif Mah. 5240 Sok. No:9/5 Ökten Apt. | MERSİN
(324) 237 99 99
MUĞLA
Emirbeyazıt Mah. Bayram Çetinkaya Cad. No: 11/3-4 | MUĞLA
(252) 212 76 77
NİĞDE
Selçuk Mah. Ethem Onbaşı Cad. Görkemli Sit. B Blok Merkez | NİĞDE
(388) 232 34 36
SAKARYA
Yenidoğan Mah. Fabrika Cad. No:77/1 Merkez | SAKARYA
(264) 273 85 85
SAMSUN
Yenimahalle Gülsan Sanayi Sitesi Çarşamba Cad No:90 Canik | SAMSUN
(362) 238 28 35
SİİRT
Doğan Mah. Yeni Eruh Yolu Üzeri 75. Yıl Sağlık Meslek Lisesi Arkası | SİİRT
(484) 224 54 54
SİVAS
Demircilerardı Mah. Şehitler Caddesi No: 59 A-B Merkez | SİVAS
(346) 225 40 50
ŞANLIURFA
Ahmet Erseven Mah. İpekyol Cad uğur Apt altı No:64/A | ŞANLIURFA
(414) 314 91 34
ŞIRNAK
Dicle Mahallesi Çevik Sokak No: 3 Cizre | ŞIRNAK
(486) 616 86 63
TRABZON
Pazarkapı Mah. İslahane Sok No:37 | TRABZON
(462) 321 09 09
UŞAK
Küme Mah. Çapraz Sok. 7/A UŞAK
(276) 223 81 55
VAN
Edremit Yolu Van Gölü Toptancılar sit. Yeşil Ada B Blok NO:18 | VAN
(432) 215 52 50
83
84