Sayı:9 2020 / Ücretsizdir / www.mesaryaajans.com / BÜLTEN
‘’Pandemi sürecinden ders almamız gerekir’’
Alper : “Telsim sizin için çalışmaya devam ediyor.” Cenk Alper
Pandeminin başladığı dönemde karantina sürecinde çok zorluk yaşadık. Özellikle İnönü köyünde Güney Kıbrıs’ta çalışan birçok vatandaşımız olduğu için çok zorlandık. Öte yandan Dörtyol ve Korkuteli köylerinde özel sektörde hizmet veren çok vatandaşımız vardı. Onların ulaşımını sağlamak, onlara her konuda yardımcı olmak için mücadele ettik ve fazlasıyla sorunlarla boğuştuk fakat el birliğiyle bu süreci aştık.
Ali Öncü
İnönü Belediye Başkanı
sayfa 6
sayfa 4
Kıbrıs sorunu ile geçen bir ömür… Fatma Kişmir
sayfa 8
Soyalan: ‘’Deniz’in Sesi yaşananlara isyandır’’ Serkan Soyalan
sayfa 14
Yeni bir şiir kitabı: “Ahir Zaman Âlemi” Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği kuruldu
Şair Halil Karapaşaoğlu’nun ikinci şiir kitabı “Âhir Zaman Alemi” yayımlandı. Şair Halil Karapaşaoğlu’nun ikinci şiir kitabı “Âhir Zaman Alemi” yayımlandı.“Buffer Zone Press”in bastığı kitapta, Türkçe’de ilk kez yazılan bilim kurgu şiirlerinin yanısıra “speculative” şiirin örnekleri de yer alıyor.
Ülkenin kültür sanat birikimine katkı sağlamak ve sanatı daha geniş bir çevreye yaymak amacıyla Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği kuruldu.
sayfa 16
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Uzmanı Op.Dr. Mustafa Taşeli, görmede yavaş yavaş azalma, ışığa hassasiyet, göz kamaşması, çift görme, okuma zorluğu, gece görüşünde bozulma, renklerde soluklaşma
veya sararma gibi belirtilerle kendini gösteren kataraktın,trifokal göziçi lenslerletedavisinde, hastaların yaşamlarının geri kalan kısmında gözlük kullanmak zorunda kalmadığını belirtti. sayfa17
Ortaokul ve Liseler yüz yüze eğitime başladı
sayfa 16
2020
Mesarya Gazetesi
4
Telsim Genel Müdür’ü Cenk Alper, salgın sürecinde yapılanlar ve devam eden projelerle ilgili Mesarya Gazetesi’ne konuştu:
Alper: “Telsim sizin için çalışmaya devam ediyor.” 25 yıldır ülkemizde hizmet veren ve KKTC’deki ilk operatör olan Telsim, salgın sürecinde birçok başarılı sosyal sorumluluk projelerine imza attı. Yeni normal olarak adlandırılan bu süreçte, hem şirket olarak kesintisiz iletişim ve proje sürekliliği konusunda hızlı adımlar atıldı hem de ülke refahına katkıda bulunuldu.
ALPER: “TELSİM SİZİN İÇİN ÇALIŞMAYA DEVAM EDİYOR.” KKTC’nin ilk operatörü Telsim olarak, sizleri sevdiklerinizden koparmamak için salgın dönemi boyunca çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Kuzey Kıbrıs’ta her gün binlerce kişinin tüm ihtiyaçlarını evlerinden çıkmadan gerçekleştirebilmesi için sahadaki ekiplerimiz, müşterilerimizin evden internetlerini sorunsuz kullanımı ve tüm işlemlerinin rahatça yapılabilmesi için görev başındaydı. Dijital dönüşümün önemini her geçen gün daha iyi anladığımız bu günlerde,
geleceğin teknolojik çözümlerini sizlere sunmaya devam ediyoruz. Mobil altyapısı, veri merkezleri ve dijital servisleriyle hem bireylerin hem de kurumların yanında olmaya da devam ediyoruz. “ÖNCELİĞİMİZ ÇALIŞANLARIMIZIN SAĞLIĞI VE KESİNTİSİZ İLETİŞİM OLDU. PERSONELİMİZ HALA EVDEN HİZMET VERMEYE DEVAM EDİYOR.” Telsim olarak ekosistemi desteklemeye özen gösteriyoruz.
2020
Mesarya Gazetesi
5
kullanılan akıllı telefonların ekranlarında yer alan marka ismimizden vazgeçerek, #EvdeKal KKTC ibaresini kullanmıştık. “MÜŞTERİLERİMİZE EVDEN ALIŞVERİŞ KOLAYLIĞI SUNULDU.” Korona Virüs salgını nedeniyle evden alışverişin yoğunlaştığı ve hala markete gitmek istemeyen özellikle risk grunbu müşterilerimizin hayatını kolaylaştıracak bir kampanya başlatmıştık. Telsim’liler, Kuzey Kıbrıs’ın önde gelen online marketlerinden GoySepete’de yapılan alışverişlerde gönderim ücreti ödemiyor.
Bu günlerin, şirketlerin, sağlık çalışanlarının, basının, öğretmen ve öğrencilerin, başta yaşlılar olmak üzere tüm vatandaşların yanında olarak aşılacağına inanıyoruz.“Evde kalmak önemliydi, ancak evde hayatı devam ettirmek daha önemliydi. Biz hayatı devam ettirmek adına çok ciddi tedbirler aldık ve almaya da devam ediyoruz. Telsim olarak evde hayatı kolaylaştırmak, verimli ve keyifli hale getirmek adına aldığımız önlemlerden biri, öncelikle çalışanlarımızı ilk vakayı öğrendiğimiz Mart ayında henüz kapanma kararı alınmadan evden çalışma modeline geçirmemiz oldu. Evden çalışma modeli için çağrı merkezi altyapısı hızlıca tamamlandı ve müşteri hizmetlerimiz evden hizmet vermeye başladı. Evden çalışma modelinde adaptasyon dönemimizin çok kısa olmasını sağlayan en başlıca nedenlerden bir diğeri ise, iş sürekliliği politikamız oldu. Hali hazırda her ay iki gün evden çalışma modelimiz bir süredir vardı. Salgın nedeniyle evlere gidilen ilk günden itibaren, tüm ekip olarak çalışmalarımıza devam ettik. “HİZMETLERİMİZİN TÜMÜ 7/24 DEVREDE.” Pandemi döneminde Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan uyarılara istinaden, müşterilerin bulundukları yerden fatura ödeme, fatura ile paket bilgileri alma ve ek data paketi satın alma gibi işlemlerini ‘’My Vodafone’’ uygulaması üzerinden rahatlıkla yapabileceklerini duyurduk. Müşterilerimizin evde kalmasını teşvik etme amacıyla, ‘’My Vodafone’’ üzerinden fatura ödemesi yapan herkese 2GB internet anında hediye ettik. Telsim olarak iletişimi kesintisiz devam ettirecek teknolojiler devrede ve bu sayede de hayatın akışını destekliyoruz. Dünyanın bu zor günlerinde, tüm ülkeler büyük bir teknoloji sınavından geçiyor. Her gün binlerce kişinin tüm ihtiyaçlarını evlerinden çıkmadan gerçekleştirebilmeleri için dijitalleşmenin ne kadar önemli olduğu ortaya çıktı. Bu vesile ile dünyada olduğu gibi KKTC’de de dijital dönüşüme öncü olmaya ve katkı sunmaya devam ediyoruz. “UZAKTAN EĞİTİMDE TÜM MÜŞTERİLERİMİZE EBA TV VE KKTC EĞİTİM BAKANLIĞI PORTALLARI İÇİN 6GB ÜCRETSİZ İNTERNET HİZMETİ VERİLDİ VE VERİLMEYE DE DEVAM EDİYOR.” KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı tarafından alınan okulların tatil edilmesi ve uzaktan eğitim kararı üzerine, online eğitim süresince devam eden 6GB internet, tüm öğrencilere ücretsiz olarak tanımlandı. Ücretsiz verilen internet, KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı eğitim portalı olan egitim.mebnet.net ve T.C. Milli Eğitim Bakanlığına ait eba.gov.tr eğitim portalına erişimler için geçerli olup, ayrıca Red Cool ve Freezone müşterilerinin tanımlanan 6GB internetlerini, Vodafone TV uygulamasında olan EBA TV kanalları içinde de kullanabiliyorlar. #EVDEKAL KKTC Evde kalınan dönemde, salgından korunmak ve yayılmasını önlemek için, evde kalmak büyük önem taşıyordu. Kıbrıs Halkı’nın evde kalmalarını teşvik etmek ve bu konuda farkındalığı artırmak amacıyla harekete ğeçildi ve her zamankinden daha yoğun
“SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ KESİNTİSİZ DEVAM EDİYOR.” Bu süreçte Telsim, sosyla sorumluluk projelerine de online çözümlerle devam etmiştir. Küresel salgın konusunda farkındalık yaratmak ve teknolojik fikirleri hayata geçirmek isteyen 14-17 yaş arası gençler için Telsim, Türkiye Vodafone Vakfı ve Habitat’ın birlikte düzenlediği “Yarını Kodlayanlar Online Covideathonu’na” Kuzey Kıbrıs’ta yaşayan gençler de dahil etti. Hem çocuklarımızın evde kaldığı dönemde aktivite yapmaları, Korona Virüs konusunda araştırma yapıp yaratıcılıklarını da artırmaları, hem de takım çalışmasını dijital ortama taşıma tecrübesini yaşamalarına vesile olduk. “ENERJİ VERİMLİLİĞİ EĞİTİMİ ONLINE OLARAK DEVAM ETTİRİLDİ.” Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle Telsim ve MasterKids tarafından okullarda verilen “Enerji Verimliliği Kodlama Eğitimleri”ne bu dönemde Mert Balın’ın hazırladığı online eğitimle devam edildi. Telsim, meraklı, yaratıcı, çevre dostu ve enerji konusunda bilgili bireyler yetiştirmek amacıyla online olarak hazırlanan program sayesinde, Korona salgınıyla mücadele ettiğimiz şu günlerde daha çok çocuğa ulaştı. “İNSAN KAYNAKLARI DEPARTMANIMIZ ÇALIŞAN SAĞLIĞI VE RUHSAL BÜTÜNLÜĞÜNÜ DESTEKLEYEN PROJELER GERÇEKLEŞTİRDİ.” Çalışanlarının sağlığı ve ruhsal bütünlüğüne son derece önem veren bir şirketiz, çalışanlarımızın motivasyonlarını yitirmemeleri için de insan kaynaklarının yaptığı online etkinlikler olmuştur. Bu etkinlikler hem ruhsal hem de fiziksel sağlığı destekleyici şekilde olmuştur. Klinik Psikolok Deniz Erkal ile yapılan söyleşi ile salgın döneminde evlerinden çalışan annelere hem yol gösterici hem de motive edici bir online sohbet alanı yaratıldı. Prof. Dr. Mustafa Camgöz’ün konuk edildiği bir diğer söyleşide ise Korona Virüs hakkında çok değerli bilgiler çalışanlarla paylaşıldı. Prof. Dr. Camgöz’ün Korona Virüs hastalığını geçiren bir kişi olarak yaşadığı tecrübeleri de çalışanlarımıza anlatarak birinci ağızdan hastalık sürecini dinlemelerini ve konu ile ilgili bilgi edinmelerini sağladık. 23 Nisan Ulusal eğemenlik ve Çocuk Bayramı’na özel çalışanlarımızın çocukları için düzenlenen Master Kids online deneyler projesi ile çalışanlarımızın çocuklarının bu dönemde mutlu olmaları sağlandı. “PANDEMİ DÖNEMİNDEKİ İNTERNET KULLANIMININ ARTMASIYLA, ARTAN CYBER RİSK FAKTÖRLERİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULDU.” Pandemi döneminde internetteki tehlikelerin artabileceği göz önünde bulundurularak 10 yıldır KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı işbirliğinde süren ve okullarda birebir verilen Güvenli İnternet Eğitimleri online platforma taşındı. Çocukların evlerinden eğitim aldıkları bu dönemde, interneti daha güvenli bir şekilde kullanmaları için Güvenli internet Eğitimi dijital ortamda kendilerine hem sosyal medya aracılığıyla hem de toplu sms yoluyla iletildi.
2020
Mesarya Gazetesi
6
İnönü Belediye Başkanı Ali Öncü, bölgede yürütülen çalışmalardan bahsederek, pandemi sürecini değerlendirdi.
‘’Pandemi sürecinden ders almamız gerekir’’ Pandemi sürecinin eğitimin ve turizimin ne kadar önemli olduğunu öğrenmemize vesile olduğunu belirten Öncü, bu süreçten ders almamız gerektiğini savundu.
‘’10 yıldan beridir belediye başkanlık görevini yürütüyorum’’ Soru: Kendinizi tanıtır mısınız? İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Kıbrıs’ta, üniversiteyi İstanbul’da tamamladım. Uzun yıllar denizcilik üzerine özel sektörde hizmet verdim ve bir dönem Mağusa’da bir işletme açtım. Daha sonra eğitim hayatına başladım. Üniversitede öğretim görevlisi olarak devam ederken belediye başkanlığına aday oldum ve 2010 yılında başladım. Başkanlık görevimize aktif olarak devam etmekteyim.
‘’El birliğiyle bu süreci aştık’’ Soru: Pandemi sürecinde İnönü, Dörtyol ve Kortkuteli nasıl etkilendi? Pandemi tüm dünyayı sararken bölgemiz de bundan nasibini aldı. Karantina süreci bizi çok etkiledi. İlk kez böyle bir salgınla karşı karşıya kaldık ve kimse bu süreçte ne yapacağını bilmez durumdaydı. Pandeminin başladığı dönem, Mart – Nisan aylarını kapsayan karantina sürecinde çok zorandık. Özellikle İnönü köyünde Güney Kıbrıs’ta çalışan birçok vatandaşımız olduğu için çok zorlandık. Öte yandan Dörtyol ve Korkuteli köylerinde özel sektörde hizmet veren çok vatandaşımız vardı. Onların ulaşımını sağlamak, onlara her konuda yardımcı olmak için mücadele ettik. Birçok sorunla boğuştuk fakat el birliğiyle bu süreci aştık.
‘’Şu anda yazılım ve şirketin açılma aşamasındayız’’ Soru: Avrupa Birliği yatırımları bir dönem durmuştu. Yatırımlar tekrar başladı mı? Avrupa Birliği yatırımları tekrar başladı. Yatırımlar noktasında benden bir önceki başkanımız Hasan Beycanlı döneminde Avrupa Birliği’ne 3 proje verilmişti. Göreve başladığım dönemde bu 3 projemizin 2’si kabul edildi. Şu anda ise ortak olarak yürüteceğimiz; çöp atıklarının toplanarak belirli bir merkezde ayrıştırılıp, paketlenmesi projesi var. 7 belediyenin ortak olarak yapmaya başladığı bu projenin maliyeti 1,5 milyon Euro değerinde. Projedeki asıl hedefimiz vatandaşlarımıza eğitim vererek, çöpleri evde ayrıştırmalarını sağlamak ve ayrıştırılanları toplayıp daha sonra paketleyip Türkiye’ye veya piyasaya göndererek değerlendirmektir. Projenin ilk aşamasını geçtik. Şu anda yazılım ve şirketin açılma aşamasındayız. Birkaç aya kadar Avrupa Birliği’nin değerlendirilmesi tamamlanacaktır diye düşünüyorum.
‘’5 gün içerisinde yaklaşık 10 defa onarım yapmak zorunda kaldık’’
Soru: Her dönem yaşanan su sıkıntısı tekrar başlamıştı. O dönem içerisinde neler yaşadınız? Korkuteli köyümüzde bir kuyumuz var. O suyla Korkuteli köyünü ile bir dönem idare ettik. Ancak Dörtyol köyündeki kuyulardaki su yok denecek kadar azdı. Türkiye’den gelen göletteki sularda tamamıyla bittiği için son hafta yorulduk. Çünkü o dönemde Gönyeli’den gelen 4 tanker ile 1 hafta boyunca su dağıtımı yaptık. Bu vesileyle Gönyeli Belediye Başkanı Ahmet Benli’ye teşekkür ediyoruz. Elbette bu süre zarfında kuyularımızda su vardı ama suyu köyümüze aktarmak çok zordu. Çünkü su borularımız asbest boruydu dolayısıyla suyu sabah veriyorduk ama öğlen kesmek zorunda kalıyorduk. O dönemde vatandaşımız sanıyordu ki; kuyulardaki suyu veremiyoruz. Hayır, suyu veriyorduk fakat su ancak yarı yarıya gelebiliyordu. Sebebi ise borularımızın uzun zamandır kullanılmaması ve bundan dolayı hep çatlıyor olmasıydı. Bizde çatlayan yerin onarımı yapıyorduk. 4-5 saat sonra tekrar basınç ile suyu veriyorduk. Suyu verince bu sefer başka bir yerde çatlak veriyordu. 5 gün içerisinde yaklaşık 10 defa onarım yapmak zorunda kaldık. 13 kilometre uzunluğunda olan bu borularımızda çatlağı tespit etmek ve onarımını yapmak da fazlasıyla uğraş gerektiriyordu. Dolayısıyla verdiğimiz suyun büyük bir kısmı da dışarıya attı. Ancak başarılı bir dönemi geçirdiğimizi düşünüyorum. Elbette birtakım eksiklerimiz var, herkesi mutlu edemedik, zamanında yetiştiremedik fakat bu zamanda azimle ve sabırla çalışan İnönü Belediye personeline teşekkür ediyorum.
‘’Bu konu hakkında artık düşünmenin, konuşmanın gereksiz olduğunu düşünmekteyim’’ Soru: Sizce Belediyeler Yasası güncelliğini yitirdi mi? Belediyelerin birleşmesine nasıl bakıyorsunuz? Belediye başkanı olduğum 2010 yılından itibaren her yıl düzenli olarak konuşulan fakat hiçbir şekilde, hiçbir adım atılmayan bir konudur. Bugüne kadar yapılamayan ve sadece konuşmaktan öteye gidilmeyen bu konuda herhangi bir ilerlemeye kaydedeceğimizi de düşünmüyorum. Söylediklerimin tamamı belediyelerin birleşmesi konusu içinde geçerlidir. Bizler yıllardır konuşuyoruz fakat bu kapsamda bizi yönetenler bu konuda hiçbir şey demiyorlar, hiçbir şekilde öngörüleri ve projeleri yok. Çünkü 15-16 ayda değişen bir hükümet ve bakanlıklar var. Bir bakan daha koltuğuna alışamadan diğer bakan gelmektedir. Müsteşar, müdürler değişiyor. Dolasıyla bu konu hakkında artık düşünmenin, konuşmanın gereksiz olduğunu düşünmekteyim.
‘’Elimizde var olan gelir kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanıyoruz’’ Soru: Devletten alınan katkılar yeterli midir? Bilindiği üzere ana katkımız devletten gelmektedir. Yerel yönetimli bir-
Mesarya Gazetesi
2020
’’
7
Yerel yönetimli birçok küçük belediyenin devlet katkısı olmadan kendini idame ettirmesi mümkün değildir. Ancak biz, kendi yapımızı güçlendirdik ve elimizde var olan gelir kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanıyoruz.
’’
çok küçük belediyenin devlet katkısı olmadan kendini idame ettirmesi mümkün değildir. Ancak biz, kendi yapımızı güçlendirdik ve elimizde var olan gelir kaynaklarımızı verimli bir şekilde kullanıyoruz. Vatandaştan aldığımız vergilerin tamamına yakınını topluyoruz. Çünkü bizim tam anlamıyla oturmuş bir sistemimiz vardır. Bu sistem içerisinde vatandaştan topladığımız vergiler için biraz ‘katı’ olarak davranmaktayız. Ancak pandemi sürecinde vatandaşımızdan almamız gereken emlak, su gibi birçok vergimizi almakta zorlanma yaşadık. Sebebi ise süreç içerisinde parası olmayan vatandaşımızdan doğal olarak hiçbir ücret alamadık.
‘’Olmayan ekonomi değerlendirilmez!’’ Soru: Ülke ekonomisini değerlendirir misiniz? Olmayan ekonomi değerlendirilmez! Bir ada ülkesiyiz ve verilen her karar diğer büyük ülkelere benzemeyebilir ancak öğrencilerimizin ülkemizde ne kadar değerli olduklarını öğrendik. Aynı şekilde turizmimizin de eğitim kadar ne kadar önemli olduğunu gördük. Özellikle turizm sektöründe mutlaka 15-20 veyahut 25 yıllık planlara ihtiyaçlara olduğunu gördük. Artık yönetim şeklimizin de değişmesi gerektiğine
inanıyorum. Bu şekilde devam edemeyeceğiz. Eğitim ve turizm gibi lokomotif sektörlerimiz için politikalar geliştirmemiz gerekmektedir. Kişiler, makamlar değişebilir fakat politikalarımızın değişmemesi gerekir. Uzun soluklu olması gerekiyor. Bu bağlamda Pandemi sürecinden ders almamız gerektiğidir. Eğitim, Sağlık, Turizm’deki eksiklilerimizi tamamlarsak eğer bizlere büyük kazanımları olacaktır. Ancak bu eksiklerimizin, bu yaşadıklarımızı atlattıktan hemen sonrasında sağlığı, bu zor süreçte yaşadığımız acıları, ekonomimizin birkaç içinde unutulacağı kanaatindeyim. Biz geçmişi biraz çabuk unutuyoruz. Ülkemizde fazlasıyla öneme sahip olan Sağlık, Turizm ve Eğitim gibi alanlarımızın siyasetten arındırılarak, kişilere bağlı olmadan kuracağımız bir yapı ancak ilerletebiliriz. Aksi halde hep böyle kalacağız. Bu çerçevede şahsım olarak ekonomimizi ben 2’ye ayırıyorum; Devlet Memurları Cumhuriyeti ve Garibanların cumhuriyeti olan özel sektör var. Pandemi süreci KKTC’de ekonomik olarak sıkıntıya uğrayanların sadece özel sektörde hizmet alan ve verenlerin olduğudur. Lefkoşa, Girne ve Mağusa bölgelerimizde hizmet veren arkadaşlarımız, dostlarımızın bu süreç içerisinde defalarca kez belirttiğimiz olan Hayal Şehir Kapalı Maraş’ı, şu anda ülkemizin her yerinde yaşamaktayız. Esnaf birkaç insanı görünce sevinecek duruma gelmiştir.
2020
Mesarya Gazetesi
8
‘’Kıbrıs sorunu ile geçen bir ömür’’ Yıllarını mesleğe adayan duayen gazeteci Genç TV Haber Müdürü Fatma Kişmir, mesleğe nasıl başladığını anlatarak geleneksel ve yeni medya ile ilgili görüşlerini paylaştı. Kıbrıs Sorunu ile geçen ömrünü anlattı.
‘’BRT sınavını hakkımla kazanmama rağmen bana ‘’bu UBP’li değil’’ diyerek beni işe almadılar’’
‘’Genç ölümlerin yaşandığı trafik kazaları, beni defalarca ayni hüzünle beni etkilemektedir’’
Soru: Kendiniz tanıtır mısınız? 25 Ekim 1967 yılında Lefkoşa’da doğdum. Lefkoşa’da ilkokul, ortaokul, liseyi tamamladıktan sonra üniversite okumak için Ankara’ya gittim ancak annemin vefat etmesinden dolayı dönmek zorunda kaldım. Öte yandan konservatuvar bölümünü de kazandım fakat babama ve benden bir küçük olan kardeşime bakmakla yükümlüydüm dolayısıyla üniversite eğitimimi tamamlayamadım. 1979 yılında Halkın Sesi gazetesinde işe başladım. O yıllarda Halkın Sesi ve Bozkurt olmak üzere 2 tane gazete vardı. Dayım rahmetli Hasan Aktaş, Doktor Küçük’ün yanında çalışıyordu. Kendisi ‘’yeğenim haberlere, matbaacılığa meraklıdır’’ diyerekten Halkın Sesi gazetesinde işe başlamama yardımcı oldu. İşe başladığım dönemde harmanlama dedikleri işi yapıyordum.
Soru: Meslek yaşantınızda sizi derinden etkileyen bir anınızı bizimle paylaşır mısınız? Beni hem kişilik olarak hem de bir haberci olarak her zaman etkileyen olay Kıbrıs sorunudur. Meslek yaşantım boyunca hiçbir zaman liderler görüşmesini kaçırmadım. Yaz, kış demeden gittim ve takip ettim. Yapılan her görüşmeye her kuruluştan farklı insanlar giderken, müzakerelerle ilgili görüşmelere her zaman ben gittim. Çok umutlandığımız anlarda oldu. Özellikle 2000 yıllarında Kofi Annan’ın adaya gelişi… Çözüme çok yaklaştığımız dönemler ve Annan Planı`nın referanduma sunulması gibi olaylar bizleri çok umutlandıran olaylardı. Dolasıyla bunlar hayatım boyunca hiç unutamadığım anlardır. Bu umutların, çözüme çok yakın olmanın ancak sonrasında bunların hiçbirinin olmaması da beni hayal kırıklıklarına uğratmıştır.
Müziğe çok meraklıydım ve konservatuvar kazanıp gidemedim diye de içimde hep bir ukde kalmıştı. Dolayısıyla klavye, org gibi birçok müzik enstrümanına ilgi duyuyordum. Bu ilgi bir dönem benim bir müzik mağazasında çalışmama neden oldu. Çalıştığım sırada BRT sınavlarına girdim. 130 kişinin katıldığı 1 yıl süren periyotta 3 kişi kaldık ve kadrolu olarak işe alındık. Ancak BRT sınavını hakkımla kazanmama rağmen bana ‘’bu UBP’li değil’’ diyerek beni işe almadılar. Ondan sonra ‘’biz sizi arayacağız’’ dediler ama hiç aramadılar… Bu sınavı birlikte kazandığımız diğer 2 kişi işlerine devam ettiler ve şu anda neredeyse emekli olacaklar. Daha sonra bir bankada çalışmaya başladım. Bu arada 1996 yılında KKTC’nin ilk özel radyosu kurulurken beni BRT’den de tanıyan Şifa Nesim Hanım, Ertan beye tavsiye de bulundu. Akabinde Ertan Bey benimle irtibata geçti ve burada çalışmam için teklifte bulundu. Teklifi hiç düşünmeden kabul ettim. O kadar uyumluyduk ki haber saati bile benim bankadaki işime göre ayarlandı ve yarı zamanlı olacak şekilde işe başladım. Her gün canlı olacak şekilde radyodan haberleri aktarıyordum. Çok kısa bir süre sonra GENÇ TV kuruldu. O günden itibaren de buradayım.
Öte yandan ülkenin 1974 yılından sonraki yapı bize gösteriyor ki; şahsi görüşüm Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geri dönmemiz gerektiğiydi. 1974 yılından sonra hem maddi hem de manevi olarak hiçbir şekilde bir düzen kurulamadı. Halen daha sıkıntılarını yaşamaktayız. Bizden sonraki neslin ‘’ne olacağını’’ bilmiyoruz. Ülkem adına olan toplumsal sorunlar beni her zaman üzen, yıkan ve güzel olmasını istediğim konulardır. Bunların dışında meslek hayatımda beni her zaman üzen olayların başında trafik kaza yer almaktadır. Genç ölümlerin yaşandığı trafik kazalar, beni defalarca etkilemektedir.
‘’İnternet haberciliğinin, gazete ve TV haberciliğinin yerini tutacağını düşünmüyorum’’ Soru: KKTC’deki internet haberciliğini değerlendirir misiniz? Biz dünyada hangi noktadayız? İnternet haberciliği reklam üzerine kurulmuştur ve gazeteciliğe, basına gönül vermiş kişilerin dışında internet haberciliği bir ticari faaliyet veya bir güç edinmek için kurulmuştur. Ülkemizde yaygınlığı da bu şekildedir.
Mesarya Gazetesi
2020
9
Ne yazık ki internet haberciliği, birinin sözcülüğünü veya birisine saldırmak için kullanılıyor. Dolasıyla ülkemizde internet gazeteciliği gerçek anlamda habercilik noktasında görmüyorum. Öte yandan gazeteyi okumak, onun kokusunu çekmek bambaşka bir şeydir. Belki de çok geride kalmış bir düşünce olarak görülüyor ancak bu birinci ve en önemli farktır. Bu konuyla ilgili uluslararası bir paneli katılmıştım ve bu işin ekspertizleri tarafından da dile getirilmişti. Halk okuduğu bir şeyi, olayı görmek ister. Dolayısıyla televizyonlar bu noktada çok önemlidir. Gün içerisinde yaşanan olayların tümünü insan ekranda görmek istiyor. İnsan böyle bir güdü vardır. Birkaç kişinin sosyal medyada çıkması ve olayı değerlendirmesi yeterli değildir. Gazeteyi eline alıp okumak veya olayı karşındaki ekranda izlemek, görmek çok farklıdır. Öte yandan internet haberciliğinde haber atlatmak için hızlı hareket etme noktalarında çoğu zaman yanılgılara düşülerek yapılan haberler vardır. ‘’Herkesten önce benden duysun, en fazla tıklanma bende olsun ki; en fazla reklamı ben alayım’’ diyerek teyit edilmeyen haberler yayınlanmaktadır. Bu çok yanlıştır. Çünkü birçok insan ailesiyle olan olumsuz olan bir olayı, daha kendisi duymadan internetten görme şansı oluyor ve bu çok acımasızca hissediyor. Bu doğru değildir. Elbette dünyada ve ülkemizde yaşanan olaylara en hızlı şekilde ulaşmak iyi bir şey ancak kötü yanları da var. Bunun dengelenmesi gerekir diye düşünüyorum ve hiçbir zaman internet haberciliğinin, gazete ve TV haberciliğinin yerini tutacağını düşünmüyorum.
özgürlüğü kısıtlar. Şayet haberi yaparsanız eğer tek gelir kaynağınız olan reklamı alamayacaksınız. Bu durumda ‘’bazı olumsuzlukları göz ardı et’’ demektir. Çünkü hayatınızı idame ettirmeniz için reklama ihtiyacınız vardır. Öte yandan küçük bir ülkede yaşıyoruz ve eş, dost, ahbap gibi birçok insanla bir arada yaşıyoruz. Dolayısıyla onlarla ilgili yaşanan bir olumsuzluğu da görmezden gelinir. Daha üst mercilerde ise, hükümet edenlerin baskısı olur. Bunun yanında muhalefetin de yeri geldiği zaman baskısı olur. Aynı zamanda Türkiye tarafından idare ettirilen ve yönetilen bir yer olduğumuz için oradan da haliyle bir baskı alırsınız. O yüzden basının özgürlüğünden bahsedilemez. Hükümeti eleştirmek tam odak noktasını eleştirilerek ‘’eleştirme yapıldı’’ denilebilir. Bunu pekiştirmek için örnek verileceksek ‘’Ben sana kızarım ama sana değil başka şeyleri eleştirerek seni eleştirmeye çalışırım’’ bu tam anlamıyla odak noktayı eleştirmek değildir. Onun için de özgür demek değildir. Örneğin ülkemizde birçok kez mizahla, köşe yazarları ifadeleriyle ilgili kişiler, yasal haklara başvurabilirler. Ancak ülkemizde ise; linç kültürü yerleştiriliyor ve insanlara ‘’bu bunu söyledi. Bu Rumcudur, şu şunu söyledi rüşvetçidir. Bu bunu yaptı diye bunu ülkeden sürmemiz gerekir, bunu mahvetmemiz gerekir’’ gibi sosyal medya herkes bir hedef gösterme peşinde. Bu çok yanlıştır. Birinin görüşüne, görüşünüzle yanıtlayabilir veya eleştirebilirsiniz. Eğer kendi hakaret edildiği düşünülürse hukuki süreçte başlatılabilir ama kimseyi, kişiyi veya kurumu, kuruluşu hedef gösterilemez. Bunu Afrika gazetesinde yaşadık.
‘’Bu konuda hükümetin belli saatlerde güvenilir açıklamalar yaparak halkı bilgilendirmesi gerekiyor’’
‘’Sevgi artık karın doyurmuyor’’
Soru: Özellikle Covid-19 ile ülkemizde internet haber sitelerinde bir artış oldu. Buna bağlı olarak asparagas haberlerde yükselme gözlemlemekteyiz. Bu konuda neler düşünüyorsunuz? Küçük bir ülke olduğumuzdan da dolayı Covid-19 döneminde sosyal medyada ‘’bizim sokakta ambulans geçti, karşı markette bir vaka çıktı, mağazada temaslılar’’ var gibi birçok şey söylendi, söyleniyor. İnsanlarda doğal olarak birbirleriyle haberleşerek doğruyu aramaya çalıştılar. Bu konuda hükümetin sağlık yetkilerinin belli saatlerde güvenilir açıklamalar yaparak halkı bilgilendirmesi gerekiyor ki; insanlar bu gibi olayları başkalarından değil, resmî açıklamayı bekleyerek bilgilensinler. Ancak şu anda yapılan açıklamaların bile saati belli değil. Bugün Türkiye dahil olmak üzere birçok ülkede resmî açıklamanın ne saatte yapılacağını herkes bilir ve herkes resmî açıklamaları izlemek üzere hazır olunur. Bizde ise öyle bir şey yok. Bazen 6, 7, 8’de açıklamalar yapılıyor. O yüzden gün içerisinde de ve akşam da belli bir saatte sağlık bakanlığının bu verileri sağlıklı bir biçimde paylaşması insanların doğru bilgilenmesi ve doğru etmesi çok önemlidir. Her defasında ‘’Bu duyduklarınız doğru değildir. Yanlıştır, tam değildir’’ gibi açıklama yapmak yerine; öğlene kadar olan gelişmeleri öğlen, akşama doğru olan gelişmeleri de akşamları ve geceye doğru yaşanan gelişmeleri gece bakanlık bilgi vermelidir. Bu sayede yanıltıcı bilgilenme olmaz.
‘’ Ülkemizde basının özgürlüğünden bahsedilemez’’ Soru: Ülkemizde ve dünyadaki basın özgürlüğünden bahsedecek olursak eğer sizce basın özgür mü? Basının özgür olması demek; kimsenin yazamadığı yazmak demektir. Basın sadece siyasi baskıyla özgürlüğü kısıtlanabilir demek değildir. Örneğin size reklam veren birisinin olumsuz haberini reklam gelirlerinizi kaybedeceğinizi bildiğinizden dolayı yapmamanızda
Soru: Mesleğe yeni başlayanlar için ne söylemek istersiniz? Artık başlayan veya başlayacak olanı göremiyoruz. Çünkü basın öyle bir duruma geldi ki, ekonomik krizlerden dolayı özel kanallar, gazeteler ve siteler olmak üzere çok düşük maaşlarla, uzun saatlerle çalıştırıyorlar. Dolayısıyla asgari ücretle başka bir yerde 8-5 çalışıp hafta sonunu da heba etmeden, gece bir olay olduğundan sokağa koşmadan başka işler tercih ediliyor. Basın sektöründe yer alan birçok meslektaşımız işlerini sevgiyle yapmaktadırlar. Ancak sevgi artık karın doyurmuyor.
2020
Mesarya Gazetesi
10
Kitapsız çocuk kalmasın! İskeleli bir yardımseverden ilkokula anlamlı bağış128 Yeni kitap şehit ilker karter ilkokulu’na teslim edildi “KİTAP BAĞIŞINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMELİYİZ” İskele’de ikamet eden ancak adının açıklanmasını istemeyen bir vatandaş, ‘kitapsız çocuk kalmasın, her çocuk kitap okusun’ diyerek, emsal teşkil edecek anlamlı bir davranışa imza attı. Çocuklara yönelik hikayelerin yer aldığı 128 yeni hikaye kitabını, Şehit İlker Karter İlkokulu’na hediye eden vatandaş, bu davranışın herkese örnek olması için İskele Belediyesi’nin aracılığıyla bir de mesaj verdi. HEPSİ BİRBİRİNDEN DEĞERLİ 128 KİTAP Şehit İlker Karter İlkokulu Müdürü Neriman Vamık tarafından teslim alınan kitaplar arasında, 10 kitaptan oluşan Ömer Seyfettin’in kaleme aldığı bütün hikayeler seti, 40 kitaptan oluşan İlköğretim 100 Temel Eser Seti, 10 kitaptan oluşan 100 Temel Eserden Seçmeler (Set 1) ve 68 kitaptan oluşan Batı Klasikleri Cep Boy Seti yer alıyor. “KİTAP BAĞIŞINI ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMELİYİZ” Şehit İlker Karter İlkokula bağışladığı 128 kitap ile birçok insana örnek olacak bir davranış sergileyen ancak adının açıklanmasını istemeyen vatandaş, İskele Belediyesi’nin aracılığı ile önemli bir de mesaj verdi. Kitap bağışını alışkanlık haline getirmeliyiz diyen
yardımsever, açıklamasında şunlara yer verdi:“Ekonomik durumu uygun olan vatandaşların, gelecek nesili oluşturacak bu yavrularımıza yüzlerce kitap armağan etmesine gerek yok. İmkanları dahilinde, Okul Yetkililerine danışarak, birkaç tane de kitap satın alıp, okula armağan edebilirler. Her aile ikişer kitap armağan etse, 250 aileden toplam 500 kitap oluşacak ve bu 500 kitabı binlerce öğrencimiz okuyacak. Şimdiki çocuklarımız gelecekte toplumu oluşturan reşit insanlar olacaktır. Yeni nesil oluşturacaklardır; bu yeni nesilin, okuyan, eğitimli, sorgulayan, yıkıcı değil, yapıcı eleştiren, kültürlü, kavga ederek değil, konuşarak sorunları dile getiren ve çözen bireylerden oluşması için iyi eğitim ve bilgili olmak şart. Bu da okumadan, okuyarak öğrenmeden, bilgili olmaktan geçer. ‘Bir kitabın, iki kitabın ne faydası olur?’ diye yanlış yoruma varılmasın… Çok şey yapar, çok şey değiştirir… Bu yüzden okullarımıza kitap armağan etmeyi bir alışkanlık haline getirmemiz lazım…” OKUL MÜDÜRÜ, BAĞIŞTAN MUTLU Kitaplari teslim alan Şehit İlker Karter İlkokulu Müdürü Neriman Vamık ise, okul kütüphanesine bağışlanan kitapların, kendilerini son derece mutlu ettiğini söyledi. Böyle vatandaşlar var oldukça, kitapsız çocuğumuz asla kalmaz diyen Vamık, bu davranışın, başkalarına da örnek teşkil etmesi temennisinde bulundu.
Girne Belediyesi, Sağlık Bakanlığı ile birlikte ortak covid-19 denetimleri gerçekleştirdi
Girne Belediyesi, Sağlık Bakanlığı İle Birlikte Market, Restoran ve Kafelerde Denetimler Gerçekleştirdi Girne Belediyesi Sağlık Bölümünden alınan bilgiye göre yapılan denetimlerde, işletme izni, sağlık karnesi, genel hijyen konularındaki kontroller yapılmış , eksikliklerinden dolayı 3 işletmeye kapatma yazısı verildiği kaydedilirken,1 işletmenin de gıda ürünlerine el konulduğu belirtildi. Yetkililer, takip kontrolleri yine Girne Belediyesi Sağlık Bölümü ekipleri tarafından yapılmak üzere, tüm işletmelere, ortalama 8 günlük süreler verildiğini açıkladı. Konu ile ilgili açıklamada bulunan Girne Belediye Başkanı Nidai Güngördü; “Halkımızın sağlığı için alınması gereken tüm önlemler konusunda sorumluluk ve hassasiyetle çalışmalarımıza devam
etmekteyiz. Bugün, Sağlık Bakanlığından yetkili kişilerle birlikte restoran, gıda satışı ve benzeri yerlere ( market- kafe) denetimler gerçekleştirdik. Yapılan denetimler sırasında, market ve kafe yetkilileri ile görevli ekiplerimiz, yaşanan bu süreçte ne gibi sıkıntılar çektiklerini, sağlığa uygunluk konusunda gereken önlemleri alıp almadıkları ve Covid-19 a karşı nasıl korunabileceklerini irdelediklerini” söyledi. Güngördü; Halkımızı, tedbir olarak tüm yapılan uyarıları dikkate almalarını ve korunmak için ellerini sık sık yıkamalarını, maskenin ağız ve burnu kapatacak şekilde devamlı kullanılması gerektiğini kaydetti. Güngördü; “Belediye olarak hayata geçirdiğimiz birçok uygulama ile halkımızın sağlığını korumak adına yoğun çalışmalar gerçekleştirdik. Pandemi nedeniyle tüm esnafımızı, gerekli önlemleri alması, özellikle maske ve hijyen konusunda kurallara uyulması için işbirliğine davet eder, tüm halkımıza sağlıklı günler dileklerimle saygılarımı sunarım” dedi
2020
Mesarya Gazetesi
12
Tarımın köklü işletmelerinden biri olan S.Nalcı Tarım Merkezi, pandemi sürecinde üreticileri unutmadı. Pandemi sürecinde de hizmet veren S.Nalcı Tarım Merkezi, mersaya bölgesinin merkezi olan Vadili-Akdoğan yolu üzerinde üreticilere hizmet vermeye devam ediyor.
‘’Üreticimize daha iyi hizmet vermek için çalışıyoruz’’
Bu durumda üretim maliyetlerinin artmasına ve üretimin pahalı olmasına sebebiyet veriyor.
‘’S. Nalcı Tarım Merkezi olarak her dönem üreticimizin yanında olmaya çalıştık’’ Soru: Çiftçiliğin zor şartlarda yapıldığı bu dönemlerde alet ekipman yenilenmesi yapabiliyor mu? Üreticiler üretim yapabilmek için ekipmanlarını yenilemeye çalışıyorlar ama her geçen gün arttan döviz karşısında eriyen TL’nin bu zorlu dönemlerde dahil üreticinin çok ihtiyacı olmasına rağmen ekipman alamayacak noktaya getirmiştir. Durum böyle olunca ekipman satışı yapan işletmelerde aldıkları ekipmanlara kurun verdiği artış ile satışı yapıyorlar. Zararı gören her zamanki gibi üretici oluyor. Öte yandan Avrupa Birliği’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduğu hibe programları kapsamında bizler S.Nalcı Tarım Merkezi olarak üreticimizin yanında olmaya çalışıyoruz.
‘’Babamdan aldığım bayrağı bende bölgemizde dalgalandırmaya devam ediyorum’’
S.Nalcı Tarım Merkezi’nin genç direktörlerinden Osman Nalcı Mesarya Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Soru: Kendinizi tanıtır mısınız? 28 Nisan 1993 yılında İngiltere’de doğdum. Ortaokul, lise eğitimimi Türk Maarif Koleji`nde tamamladıktan sonra üniversite eğitimi için Doğu Akdeniz Üniversitesi Mekatronik Mühendisliği Bölümüne başladım. 2018 yılında yükseköğrenimimi tamamladım. Mekatronik Mühendisliğini özellikle okuma sebebim, yeni model traktörlerin hem mekanik hem de elektronik olmasından dolayı, her geçen gün gelişen teknolojinin içerisinde ayak uydurarak ülkemizde de bu teknolojileri getirmeyi, geliştirmeyi amaç edindim. Vizyonum her zaman üreticimize daha iyi hizmet etme noktasındadır. Çünkü üretici, bozulan herhangi bir aracın tamiri için Rum tarafına gitmektedir. Bizler bu muhtaçlığı ortaya kaldırmak ve ülkemizde de bu ihtiyacı giderebilmeyi amaçladık. Mevcut olarak da üreticimizin tüm ihtiyaçlarını gidermekteyiz.
‘’Maliyetlerin artması, üreticinin üretim yapamayacak noktaya gelmesine neden olmaktadır’’ Soru: Genç bir iş insanı olarak sektörü değerlendirir misiniz? Tarım sektöründe doğan ve burada büyüyerek okulda edinemeyecek kadar büyük tecrübe sahibi oldum. Bu bağlamda yıllardır sektörde hizmet veren bir işletme olarak babamdan aldığım bilgi ve tecrübeleri mevcut teknolojinin gücüyle harmanlayarak üreticiye daha iyi hizmet vermekteyim. Sektörümüz maalesef uzun yıllardır kötüye gitmektedir. Özellikle son dönemlerde uygulanan fonlar ve KDV indirimlerinin yapılmaması üreticilere yansıdığı için üreticilerin maliyetleri gün geçtikçe artmaktadır. Maliyetlerin artması, üreticinin üretim yapamayacak noktaya gelmesine neden olmaktadır. Bu kapsamda üreticilere üretim yapabilmeleri için özel indirimlerin yapılması gereklidir. Üretici maalesef bu fonlar ve vergilerden dolayı elzem olan ihtiyaçlarını dahil alamamaktadır. Düşünün ki bir aletin satın alıyoruz ve bu aletin KDV’sini %5 olarak ödüyoruz. Ancak aynı aletin yedek parçasını KDV’si ise %16 oranında ödemek zorundasınız. Bu %16’lık KDV otomatikman üreticiye yansıtmaktadır.
Soru: Bölgenizdeki en büyük sıkıntınız nedir? Mesarya’da esnaf olmak avantajlı mıdır, değil midir? Bölge ile ilgili değil de; maalesef süt ödemelerinin yapılmaması veyahut geç yapılması bizlere borcu olan veya ekipman satın alacak kişilere zorluk yaratmaktadır. Geç ödenen süt ödemeleri, sektör içerisinde bulunan tüm çark dengelerini bozmaktadır. Ödemeler zamanında yapıldığı zaman sektörün sistemi tam anlamıyla işlevini yerine getirecek ve sistemde hiçbir aksaklık yaşanmayacaktır. Mesarya Bölgesi`nde üretici için ekipman desteği sağlayan birkaç işletme vardır. Herkesin düzenli olarak ekipman satın alan müşterileri var. Bizler S. Nalcı Tarım Merkezi olarak bölgemize 21 yıldır hizmet veriyoruz. Babamdan aldığım bayrağı bende bölgemizde dalgalandırmaya devam ediyorum.
‘’Rum tarafına olan bağlılığı ortadan kaldırmış olduk’’ Soru: Hedefleriniz nelerdir? S. Nalcı Tarım Merkezi olarak ikinci şubemizi Güzelyurt bölgesinde açtık ve halkımıza hizmet vermeye başladık. Güzelyurt bölgesinde üreticimizin ekipman eksikliği yaşadığını ve bölgemize kadar gelip ekipman ihtiyaçlarını karşılayamaya çalıştığını gördük. Üreticimizin yaşadığı ekipman ihtiyacını bizlerde bir başka şube daha açarak çözümleyeceğimizi düşündük. Ayrıca Türkiye’de üretilen ve ülkemizde bulunmayan bazı ürün, ürün gruplarını ülkemizde üretmeye başladık. Teknolojiyle bir uyum içerisinde ilerleyerek ürün yelpazemizi genişletmeyi amaçlıyoruz. Her zaman olduğu gibi üreticimizin, çiftçimizin yanında olduk. Bu kapsamda genel amacımız yine adamızın her noktasında üreticimize hizmet sunabilmektir. Öte yandan çiftçimizin traktörlerinde yaşadıkları herhangi bir problem karşısında işletmemizde servis imkanı sunacağız. Bu çerçevede İngiltere’de uzun yıllar eğitim alarak, tecrübe edindim. Edindiğim tecrübeler sayesinde artık çiftçilerimizin traktörlerinde yaşadıkları arıza için Rum tarafına veya Türkiye’ye gitmesine gerek kalmadan; ülkemizde de halledebileceklerdir. Özellikle pandemi sürecinde Rum tarafına geçişler dahi kapatıldı. Üreticiler, bozulan veya servis görmesi gereken aletlerine onarımı yapamadı. Bu durumda üreticinin, üretim yapamamasına neden oldu. Bizler artık bu gibi sorunlar karşısında üreticimizin Rum tarafına olan bağlılığını da ortadan kaldırmış olduk.
2020
Mesarya Gazetesi
14
Gazeteci-yazar Serkan Soyalan’ın ‘’Deniz’in Sesi’’ isimli şiir kitabı okurseverleri ile buluştu
Soyalan: ‘’Deniz’in Sesi yaşananlara isyandır’’ Ülkemizin sevilen yazarlarından ve şaairlerinden Serkan Soyalan, piyasaya yeni çıkan Deniz’in Sesi isimli şiir kitabında toplumsal olaylara, yaşananlara tepki ve isyan olduğunu belirterek, dile ge�rmek istediği her şeyi bu şiir kitabında ...topladığını anla�.İşte Soyalan ile A’dan Z’ye herşey ‘’Kıbrıs’ın her yerini çok seviyorum ama Lefkoşa’nın verdiği duygundan olsa gerek Lefkoşa’yı ayrı seviyorum’’
Soru: Kendinizi tanıtır mısınız? 1980’li yıllarında başında Lefkoşa’da doğmuş bir adalıyım. Adalılığın bütün özelliklerini barındıran bir yapım var. İnsanları seven, biraz mızır ve birazcık rahat bir karaktere sahibiz. Rahatlığımız her şeyi boş vermiş anlamında değildir. Sadece sorunlar karşısında daha soğukkanlı olmayı başarıyoruz. Lefkoşa’nın Arabahmet bölgesinde doğmanın vermiş olduğu Lefkoşa sevgisi, eskilerin deyişiyle ‘şeher’ sevgisi içimize işlemiştir. Öte yandan dedem Ahmet Gürses’in üzerimde büyük bir etkisi var. Dedem, Lefkoşa’nın Ayasofya’sı olan Selimiye Camii’nin baş müezziniydi ve biz memur bir ailenin çocuğu olarak tatillerimizi dedemle birlikte Selimiye Camii etrafında geçiriyorduk. O yıllarda çocuk gözüyle izlenimler, Lefkoşa’yı tanımayı ve sevmeyi başladık. Lefkoşa’yı tanıma derken sadece binalarını, dokularını değil; aynı zamanda insanlarını ve kültürünü sevmeye, hissettirme duygusunu yaşadık. Bu ilerleyen yıllarda yazdığım, ürettiğim her şeyde belirgin olarak gösterdi. Bir yazar, ressam ya da aydın ürettiklerinde içinde bulunduğu şehri olumlu veya olumsuz irdelemelidir. Bunu en yakın coğrafyamız olan Türkiye’de Yaşar Kemal’in Anadolu’yu muazzam anlatmasıyla biliyoruz. Ahmet Ümit’in İstanbul’u, Orhan Pamuk’un anlatışıyla İstanbul’u görebiliyoruz. Bunlar geleceğe bırakılacak sözlü tanıklarımız, sözlü tarihimiz ve bir sonraki nesle şehirleri aktarmamızdır. Bu noktada kendimi Lefkoşa’yı tanıma açısından şanslı hissediyorum. Ancak Lefkoşa bize çok kızgın… Bazen şehirle konuşuyorum... Şehrin gece yalnızlığında sohbet ediyor ve şehrin bize çok kızgın olduğunu biliyorum. Çünkü uzunca bir zaman diliminde Lefkoşa’yı şehrin içyapısını kaderine terk ettik. Ondan sonra çığlığı duyunca Lefkoşa’ya geri dönüş yaptık. Ben aslında Kıbrıs’ın her yerini çok seviyorum ama Lefkoşa’nın verdiği duygundan olsa gerek Lefkoşa’yı ayrı seviyorum. Lefkoşa’nın bende her zaman ayrı bir yeri var.
‘’Madem Yaşar Kemal Anadolu’yu, Adana’yı bu kadar güzel anlatıyor; ben Lefkoşa’yı, Karpaz’ı neden anlatmayayım’’
Soru: İlk ne zaman yazmaya başladınız? 13-14 yaşlarındayken şiirler yazdığımı sanıyordum. Aslında şiir denmez… Bir iç dökme diyebileceğim şiirler yazıyordum. Âşık olduğum kızlara veya sınıf arkadaşlarıma gizli gizli şiirler yazıyordum. O saf duygularla yeşil gözlülere, sarı saçlılara yazdığımızı sandığım karalamalar veya iç dökmeler vardı. Halende onları saklıyorum ve belki de bir gün kitaplaştırırım… O dönemlerde bilgisayar olmadığı için elimizdeki defterle yazıyorduk. Kıbrıs’ta yine çekilmeyen bir yazda sokak oyunlarımız, mahalle arkadaşlarımızla birlikte sokaklarda geçiriyorduk. Mahallede çocukluk arkadaşlarımın da en küçüğüydüm. Biz Küçük Kaymaklı’da oynarken yazları güneş başımıza geçmesin diye 2-3 saat eve kapanma durumumuz olurdu. O dönemde 12 yaşlarındaydım ve ansiklopedileri okuyordum. Sonra roman okumaya başladım ve peşi sıra Yaşar Kemal okumaya başladım. O yıllarda Yaşar Kemal’i okuduğumda hiçbir şey anlamamıştım ancak yıllar sonra tekrar okumaya başladığımda ne kadar da derin, içsel olduğunu ve bende çok iz bıraktığını gördüm. Daha çok okudum, daha çok okudum, daha, daha çok okudum. Okurken de yazıyordum. Notlar alıyordum ve kafamda yeni fikirler doğuyordu. ‘’Madem Yaşar Kemal Anadolu’yu, Adana’yı bu kadar güzel anlatıyor; ben Lefkoşa’yı, Karpaz’ı neden anlatmayayım’’ dedim. Yerli kaynak noktamızda birtakım sıkıntılar vardı. Kendi kaynaklarımıza ulaşmakta güçlük çektiğimiz zamanlarda geçiyorduk. Üretim de azdı. Belki de savaş psikolojisinin yarattığı bir sorundu. Ancak çok yakın bir geçmişe kadar bile toplum, savaşlar içerisindeydi. Görüldüğü üzere de 1974 yılı sonrasında yapılan birçok eser (şarkı, şiir) milli duygular içerisindedir. 1974 yılı öncesinde ise topraklarımızda halen okuduğumuz muhteşem isimler çıkmıştı.
‘’Çok değerli isimlerimiz var’’
Soru: İlham aldığınız yazarlar kimlerdir? Sanatın, kültürün global olduğunu düşünüyorum. Bugün nasıl ki
2020
Mesarya Gazetesi
15
Mehmet Kansu’yu okurken keyif alıyorsak, Neruda’yı da okurken de aynı keyfi alıyoruz. Sadece Kıbrıslı yazarların veya şairlerin dizeleri bizlere daha tanıdık geliyor. Örnek aldıklarıma geleceksek eğer her zaman büyük sevgi, saygı duyduğum isimlerden olan Mehmet Kansu hocam olacaktır. Yine Ümit İnatçı’yı çok severek okuyorum. Hatta çıkaracağı her eseri de sabırsızlıkla bekliyorum. Aynı şekilde hayatımda büyük bir değeri olan Yıltan Taşçı hocamdan birçok şey öğreniyorum, birlikte tartışıyoruz, sırdaşlık yapıyoruz ve değerlendirmeler yapıyoruz. Bana yazdıklarıyla çok şey katan, kendisinden çok şeyler öğrendiğim Bener Hakkı Hakeri hocam vardır. Kendisiyle bir dönem meslektaşta olduk. Bener Hakkı Hakeri’den felsefeyi, düşünmeyi öğrendim. Kendisi konuşmaya başladığı anda ağzımız açık, kulaklarımız kabarmış şekilde dinlerdik. Fikret Demirağ’ın bizlerde çok büyük etkileri var. Öte yandan Neşe Yaşın, Filiz Naldöven gibi değerlerimizi de sayabiliriz… Velhasıl çok isim, çok değerimiz var. Dünyadan ise klasikleri, Tolstoy, Dostoyevski, Balzac okuyorum. Yakın tarihimize baktığımızda Enis Batur, Orhan Pamuk, Ahmet Ümit gibi başarılı bulduğum, okurken keşfe daldığım isimler de var.
‘’Hepsinden önce biraz başkaldırı, isyan var’’
Soru: ‘’Deniz’in Sesi’’ kitabınızdan bahseder misiniz? ‘’Deniz’in Sesi’’ insanlığa, yaşanan toplumsal olaylara haykırış var. Yaşananlara, tepki ve isyan var. Satırlarla bir başkaldırı var. Yaşadıklarımız, gördüklerimiz, bildiklerimiz ve tüm bunlarla gördüğümüz toplumsal olaylara burada veyahut başka bir yerde farkındalığımız var. Örneğin Soma Faciası, maden ocağında bir patlama değil; aslında aramızdan istemsizce yitip giden canlar var. Giden canların unutulmaması için bir şeyler yapılması gerekiyordu. Bu artık maden işçiliğinde iş güvenliği alınmasıdır. Bu felaketler bir daha yaşanmasın diye… Acı acıdır. Acı, insanlığın acısıdır. Acı hepimizin acısıdır. Eğer bugün Halep bombalanıp çocuklar ölüyorken, o gün çocuğuma sarılırken ağlarım. Eğer Ankara’da küçücük bir çocuk aş için kağıt toplarken patlayan bomba ile ölüyorsa ve bombayı patlatanlar hiç tanımadığı bir yerden geliyorsa; ben o çocuğunda acısını yaşarım. Veyahut Kocaeli’nde büyük Marmara depreminde hayatını kaybeden insanları düşündüğümde ve her geçen gün Kıbrıs’ta betonlaşmanın arttığını görünce, felaketin yaşanabileceğini düşündüğümde Kocaeli ile acı bağı kurarım. Deniz’in Sesi hem Kıbrıs’ta hem de dünyada yaşanan toplumsal gelişmeleri, acılara, hüzünler var. Ancak hepsinden önce biraz başkaldırı, isyan var.
‘’Çok param, dubleks evlerim, yatlarım olmasın ama kitaplarım yanımda olsun. Onların benden almasınlar…’’
Soru: Günümüz sanatçıların değerlendirir misiniz? Sanatçıdan önce sanattan bahsedecek olursak eğer, öncellikle kitabı elime almalıyım, dokunmalıyım, kitabın içerisinde gezinmeliyim, hissetmeliyim… Halen kitabı elime alarak okuyanlardanım. Teknolojik araçlarla kitap okumayı tercih etmiyorum. Satırları görmeli, dokunmalıyım. Bir kütüphanem var ve orada her defasında kitaplar arasında kayboluyorum. Bundan çok büyük keyif alıyorum. Belki de en büyük zenginliğim diyebilirim. Çok param, dubleks evlerim, yatlarım olmasın ama kitaplarım yanımda olsun. Onların benden almasınlar… Her kitap benim için bir dost, bir arkadaştır.
‘’Üretim açısından yoğun bir tempoyla çalışıyorum’’
Soru: Hep şiir mi yazıyorsunuz? Öyküler yazdım, şiirler yazıyorum. Öte yandan bir romanımı bitirme aşamasına geldim. Romanda, Lefkoşa’da yaşanan bir hikâyenin romana uyarlamasıdır. Aynı zamanda tiyatro metinleri yazıyorum. Yine yazdığımız bir senaryomuz var ve yeni yılın başından itibaren çekimlerine başlayacağız. Ogan Güntem’in ‘Vaka üstüne vaka’ isimli sinema filminde oyuncu olarak yer alıyorum. Üretim açısından yoğun bir tempoyla çalışıyorum. Tiyatro çalışmalarımıza Gönyeli sahne çatısı altında devam ediyoruz. ‘Yalnızlık Karartması’ benim tek kişilik oyunumdur. Yıllar sonra tek kişi sahneye çıkarak dram oynayacağız. Yine konumuz Lefkoşa olacak. Lefkoşa’mı beni besliyor bilmiyorum ama Lefkoşa ile her yerde, her defasında buluşuyoruz. Son yıllarda belleklerimiz ciddi bir şekilde
gelişmeye başladı. Bu konuda Haşmet Gürkan’ın Lefkoşa’ya dair birçok kitabı var. Onları çok okudum ve onlardan çok beslendim. Yine Neriman Cahit’in Lefkoşa kitabı vardı. Tuncer Bağışkan abim çok sevdiğim, değerli bir büyüğüm ve alanında Lefkoşa’ya dair muazzam araştırmaları var ve kendisini sayfa sayfa okuyorum.
‘’Bir makam arabası satılsın bunların tüm maliyetleri karşılanır’’
Soru: Ülkemizde sanata verilen değeri değerlendirir misiniz? Bu soruya iki şekilde cevap verebilirim. Soruyu şu şekilde sorarak cevaplayalım. Öncellikle ‘’Devlet sanata yeteri kadar değer veriyor mu?’’ ve ‘’Toplum sanata yeteri kadar değer veriyor mu?’’ sorularını sorarsak eğer, devlet; ülkemizde kültür ve sanata değer vermiyor. Bu çok net ve kesinlikle tartışma payı yok! Ben sanatla ilgilenen birisi olarak ülkemizde sanatın ve kültürün bir bakanlığın altında yama olmasını benimseyemiyorum. Çünkü bizim gibi kapalı ülkelerde, tanınmayan ülkelerin dünyayla buluşmasının yegâne alanı sanat olmalıdır. Ancak ürettiklerimizle dünyayla buluşabiliriz. Nasıl ki biz Şili’den bir şairi okurken heyecanlanıyor ve duygularıyla buluşabiliyorsak, nasıl ki Nazım Hikmet kendisini sanatıyla Rusya’ya kabul ettirdiyse eğer; bizde kendimizi ancak bu şekilde dünyayla buluşturabiliriz. Fakat biz halen Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı çatısında Kültür Dairesi bünyesinde birtakım çalışmalar yürüten bir yapımız var. Bu yeterli değil. Kültüre ayrı değer verilmelidir. Kültür ülkenin tanıtımında önemli bir değer olarak görülmesi gerekir. Her zaman ‘’ülkemize yüzbinlerce öğrenci, 1 milyonu aşkın turist geliyor’’ diyerek övünüyoruz ama bu gelen öğrencilerin, turistlerin kaçı ülkemizin kültürüyle dokunabiliyor. Belki de hiçbiri… Kültür sadece hellim, zeytin, dikilitaş, ceviz macunu değil; biz gelen bu insanlardan kaçına Fikret Demirağ’ı, Osman Türkayı, kendi müziklerimizi, halk danslarımızla buluşturabiliyor muyuz?’’ Ya da ülkemizdeki herhangi bir kitabı birden fazla dile çevirerek farklı ülkelerde yayınlanması için imkân sağlanıyor mu? Biz bunların hiçbirini neden yapmıyoruz? Çok mu külfettir? Hayır, bir makam arabası satılsın bunların tüm maliyetleri karşılanır. Oysa bir müzisyenimiz Türkiye’de herhangi bir ses yarışmasına katıldığında ne kadarda heyecanlanıyoruz… Oysaki çok yetenekli gençlerimiz var. Toplum noktasına değinecek olursak eğer, bizler hep kültür asimilasyonuna uğruyoruz. Sokağa çıkıp herhangi bir vatandaşımıza ‘’10 tane Türkiye’den yazar sayın denildiği zaman’’ birçok kişi sayacaktır. Ancak aynı soru sadece ‘’Kıbrıs’tan yazar sayın’’ denildiğinde ise kilitlenecek… Bu bizim en büyük ayıbımız!
2020
Mesarya Gazetesi
16
Ortaokul ve Liseler yüz yüze eğitime başladı
Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığı Genel Ortaöğretim Dairesi ve Mesleki Teknik Öğretim Dairesi’ne bağlı okullarda yüz yüze eğitim dönüşümlü şekilde bugün başladı. Koronavirüs salgını nedeniyle yüz yüze eğitime Mart ayında ara verilen orta eğitimde, alınan tedbirler çerçevesinde bugün ders başı yapıldı. Milli Eğitim ve Kültür Bakanı Nazım Çavuşoğlu ortaokul ve liselerde yüz yüze eğitimin başlaması nedeniyle Akdoğan Polatpaşa Lisesi’ni ziyaret ederek yeni eğitim öğretim yılının ilk ders zilini çaldı, öğrenci ve öğretmenlerle bir araya geldi. Çavuşoğlu yapıtığı açıklamada uzun zamandır beklenen ders zilini çalmanın mutluluğunu yaşadıklarını ifade ederek, bu mutluluğu
paylaşmak adına bugün Polatpaşa Lisesi’ni ziyaret ettiğini söyledi. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Koronavirüs’e karşı büyük bir mücadele gösterildiğini söyleyen Çavuşoğlu süreç içerisinde “ Önce yaşam hakkı, sonra eğitim hakkı” dediklerini ve bu nedenle uzun bir zamandır fiziki olarak bir araya gelemediklerini belirti. Salgın nedeniyle 10 Mart’ta eğitime ara verdiklerini ve yaşanabilecek ders kayıplarını gidermek için öğretmenlerle birlikte çok yoğun bir çalışma gerçekleştirdiklerini sözlerine ekleyen Çavuşoğlu, öğretmenlerin süreç içerisinde üstlendiklerin görevlerle çok büyük başarılara imza attıklarına şahit olduklarını dile getirdi, “Bilmenizi isterim ki, öğretmenleriniz ülkenin sıkıntılı şartlarına ragmen büyük bir özveri gösterdiler ve bu pandemi döneminin öncüleri oldular.” ifadelerine yer verdi. Okul öncesi ve ilkokulların ardından bugün de dönüşümlü olarak ortaokul ve liselerin yüz yüze eğitime başladıklarını belirten Çavuşoğlu, süreç içerisinde yaşanan ders kayıplarını hem öğretmenlerin hem de öğrencilerin özverili ve motive çalışmalarıyla en kısa sürede gidereceklerine inanç belirtti. Toplumun hassasiyeti ve çocukların yaşam hakkının önde tutulması nedeniyle yüz yüze eğitime en erken ara veren ve en geç başlayan ülke olduklarının da altını çizen Çavuşoğlu, öğrencilere pandemi kurullarınca belirlenen kurallara harfiyen uymaları gerekdiği uyarısında bulunarak; “Bir arada bulunabilmemizin ve yüz yüze eğitim alabilmemizin anahtarı sosyal mesafe, maske ve sürekli hijyenimizi korumaktır.” dedi. Konuşmasının ardından sınıfları da ziyaret eden Bakan Çavuşoğlu, yeni eğitim öğretim yılının hayırlı olmasını dileyerek, öğrenci ve öğretmenlere sağlıklı, başarılı bir eğitim yılı geçirmelerini temenni etti.
Yeni bir şiir kitabı: “Ahir Zaman Âlemi” Şair Halil Karapaşaoğlu’nun ikinci şiir kitabı “Âhir Zaman Alemi” yayımlandı. Şair Halil Karapaşaoğlu’nun ikinci şiir kitabı “Âhir Zaman Alemi” yayımlandı. “Buffer Zone Press”in bastığı kitapta, Türkçe’de ilk kez yazılan bilim kurgu şiirlerinin yanısıra “speculative” şiirin örnekleri de yer alıyor. Karapaşaoğlu’nun ilk şiir kitabı “Acı Biberli Aşk”ı 2013’te yayımlanmıştı. Kitapla ilgili tanıtım açıklamasında Karapaşaoğlu’nun şiiri şu şekilde tarif ediliyor: “Cinayetlerden, barların karanlık dünyasına, uyuşturuculardan sanal gerçekliğe bir çok farklı konu, form açısından farklı yazım teknikleri şiire yedirilerek şiirler kaleme alınmıştır. Özellikle şiirin geleneksel yapısını değiştiren şair; tiyatro, günlük, öykü, masal gibi edebiyatın farklı alanlarından yararlanarak yeni bir
ifade biçimi yaratmaya çalışmıştır. Şiir kitabında yarattığı iki farklı distopya üzerinden yaşadığımız yüzyılı sorgulayan şair, şiirde distopyaların yaratılması bağlamında Türkçe şiirde bir ilki gerçekleştirmiştir” “Ahir Zaman Âlemi”, Işık Kitabevi, Rüstem Kitabevi, Deniz Plaza ve Bandabulya No:50’de satışa sunuldu.
Mesarya Gazetesi
2020
17
Babası Hilmi Damdelen’in anılarını kitapta topladı
Merhum emekli öğretmen Hilmi Damdelen’in 1908’den günümüze ışık tutan, öğrencileri ve meslektaşlarıyla ilgili anılarına da yer verilen biyografi kitabı kızı Sevil Emirzade tarafından tamamlanarak yayımlandı. Merhum emekli öğretmen Hilmi Damdelen’in 1908’den günümüze ışık tutan, öğrencileri ve meslektaşlarıyla ilgili anılarına da yer verilen biyografi kitabı kızı Sevil Emirzade tarafından tamamlanarak yayımlandı. Kızı Sevil Emirzade, 1930 yılına kadar anılarını kaleme alan ancak hayatını kaybettiği için çalışması yarım kalan Kıbrıs Türk eğitim tarihinin unutulmaz isimlerinden Hilmi Damdelen’in hatıralarını okuyucuyla buluşturmak için 15 yıl çalıştı. Sevil Emirzade, “1908’den Günümüze İZLER” ‘HİLMİ DAMDELENÖğrencileri ve Ailesi’ adlı anı-biyografi kitabı için 1930-38
Karavezirler: “söz verdik, yapmaya devam ediyoruz!” Asfalt dökümleri ve yol çizimleri devam ediyor! Değirmenlik Belediyesi, halkımızın daha güvenli, huzurlu ve sağlıklı olabilmesi adına eski, yıpranmış ve tehlike arz eden asfaltları yeniledi. Değirmenlik Belediye Başkanı Ali Karavezirler, trafik güvenliğini korumak ve daha çağdaş, güvenli ve iyi yollar sağlamak için bozuk olan yolların asfalt dökümlerinin ve tadilat işlerinin yapıldığını ve yapılmaya devam edeceğini kaydetti. Minareliköy, Dilekkaya, Gaziköy, Erdemli, Yiğitler, Değirmenlik ve Demirhan’daki yolların yapıldığını belirten Karavezirler, yol çizgilerinin ve uyarı yazılarının da tamamlandığını söyledi.
yılları arasında ilkokul öğretmenliği yapan Hilmi Damdelen’in öğrencilerinden anılar topladı. Emirzade, 1938-68 yılları arasında Lefkoşa Türk Lisesi’nde görev yapan babasının öğrencilerini ve öğretmen arkadaşlarını da dinledi. Hilmi Damdelen’in anılarını en iyi şekilde derleyebilmek için Dramatik Yazarlık eğitimi de alan Sevil Emirzade, 100 kadar eski belgeye ve 800’e yakın çoğunlukla yine-eski fotoğrafa yer verdiği kitabın arka kapağında düşüncelerini şu şekilde paylaştı: “Kıbrıs gibi küçük bir Ada’da “iz” sürerek anı toplamak, hem kolay hem de zor oldu diyebilirim!... Babamdan kalan izler, kâh gözlerimi kamaştırdı, kâh yaşarttı; verdiği gurur ise kelimelerle ifade edilemez…Bu anılardaki sevgi, saygı, hoşgörü, dürüstlük, fedakârlık, hizmet aşkı öyle ilginç, renkli, ibret vericiydi ki… Hatta bazen babamla ilgili olmasa da, sohbetler esnasında dinlediğim bu çeşitli bireysel anılar, adeta biz Kıbrıslı Türklerin ‘sosyal tarihini’ oluşturuyordu. Ve sonunda babamın sevgili öğrencilerinin bu anılarını heba etmeye gönlüm razı olmadı: onların, çeşitli dönem özelliği taşıyan anılarını, özgeçmişlerini ve aile albümlerinden fotoğraflarını da, kitabımızın EK Sayfalarına almaya karar verdim. 15 yıl süren bu yazma sürecinde, bana özel anılarını bahşeden değerli büyüklerimizin ne yazık ki çoğu aramızdan ayrılmış bulunuyor!... Fakat kitabımın onları bir şekilde yaşatıyor olacağına inanıyorum.” “1908’den Günümüze İZLER” ‘HİLMİ DAMDELEN-Öğrencileri ve Ailesi’ adlı anı-biyografi kitabına, pazartesi-Çarşamba ve Cumartesi günleri Büyük Han no:4’te ulaşmak mümkün. Kaynak: Babası Hilmi Damdelen’in anılarını kitapta topladı
Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği kuruldu Ülkenin kültür sanat birikimine katkı sağlamak ve sanatı daha geniş bir çevreye yaymak amacıyla Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği kuruldu. Ülkenin kültür sanat birikimine katkı sağlamak ve sanatı daha geniş bir çevreye yaymak amacıyla Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği kuruldu. YDÜ Basın Bürosu’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği, toplumda güzel sanatlara ilgiyi uyandırarak plastik sanatların öğrenilmesi, yaygınlaşması ve gelişmesini sağlamayı amaçlıyor. Yeni kurulan Kıbrıs Plastik Sanatlar Derneği’nin kurucu üyeleri arasında Mustafa Hastürk, Hasan Zeybek, Erdoğan Ergün, Raif Dimilliler, Yücel Yazgın, Murad Allahverdiev, Vedia Okutan, Serkan İlseven, Birgül Beyazyüz ve Raif Kızıl bulunuyor.
2020
Mesarya Gazetesi
18
Türk şiirinin büyük şairi: Fazıl Hüsnü Dağlarca
''
''
Beni ne kadar çok çocuk okursa, o kadar çok yaşarım.
Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin en önemli destan şairlerinden kabul edilen Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatının üzerinden 12 yıl geçti. Türk şiirinin unutulmazları arasına giren şair Fazıl Hüsnü Dağlarca, vefatının 12. yılında anılıyor. Asıl adı Mehmet Fazıl olan şair, İstanbul Ortaköy’de Taş Mektep Sokağı’nda Erzurumlu bir aileden gelen Süvari Yarbay Hasan Hüsnü Bey ve Konyalı bir ailenin kızı olan Kadriye Hanım’ın oğlu olarak 1914’ün ağustos ayında dünyaya geldi. Babasının asker oluşu sebebiyle ilköğrenim yıllarında sürekli okul değiştirmek zorunda kalan Dağlarca, ilkokul 1. sınıfı Konya, 2. sınıfı Kayseri, 3, 4 ve 5. sınıfları Adana ve Kozan’da okudu. Dağlarca, Tarsus ve Adana’da ortaokulu bitirdikten sonra Kuleli Askeri Lisesi’ne gönderildi ve 1933 yılında buradan 1935’te de Harp Okulu’ndan mezun oldu. Aynı yıl babasını kaybetti.
İLK ŞİİRİ “YAVAŞLAYAN ÖMÜR” 1932’DE YAYIMLADI 1936’da Atışokulu’nda çekilen kura sonucu Erzurum’a atanan Fazıl Hüsnü, Piyade Teğmen olarak Erzurum’da başladığı askerlik mesleğini, hemen sonra atandığı Iğdır ve Sivas illerinde, Orta Anadolu’da ve Trakya’nın birçok yerinde sürdürdü. 15 yıllık zorunlu hizmet süresini tamamladıktan sonra yüzbaşı rütbesinde iken 1950 yılında istifa ederek ordudan ayrıldı. Dağlarca’nın 1927 yılında kaleme aldığı hikaye, Yeni Adana gazetesinde yayımlanan ilk yazısı oldu. 13 yaşında yazdığı bu hikaye ile adı geçen gazetenin öğrenciler arasında açtığı yarışmada birincilik ödülü kazanan Dağlarca’nın “Yavaşlayan Ömür” adlı eseri ise 1932 yılında İstanbul dergisinde yayımlanan ilk şiiri oldu. Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Aile”, “Ataç”, “Çağrı”, “Devrim”, “İnkılapçı Gençlik”, “Kültür Haftası”, “Türkçe”, “Türk Dili”, “Türk Yurdu”, “Varlık”, “Vatan”, “Yeditepe”, “Yücel”, “Yenilik” ve “Yön” gibi dergi ve gazetelerde şiirlerini yayımladı. 23 destanıyla Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin en önemli destan şairi olarak kabul edilen Dağlarca, bu eserlerinde Malazgirt Savaşı’ndan İstanbul’un fethine, Çanakkale’den Milli Mücadele ve Bağımsızlık Savaşı’na kadar birçok zaferi anlattı. ULUSLARARASI ŞİİR FORUMU TARAFINDAN “YAŞAYAN EN İYİ TÜRK ŞAİRİ” İLAN EDİLDİ Dağlarca, 1946’da Çakır’ın Destanı’nda 70. sayfada yer alan şiirle CHP şiir yarışmasında Cahit Sıtkı Tarancı ve Attila İlhan’ın ardından üçüncülük ödülünü alırken 1956’da Asu ile Yeditepe Şiir Ödülü’nü, 1957’de yayımlanan Delice Böcek’le Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazandı. 1968’de ABD Pittsburgh Üniversitesi International Poetry Forum (Uluslararası Şiir Forumu) tarafından
“Yaşayan En İyi Türk Şairi” ilan edilen Dağlarca, aynı yıl Türkiye Milli Talebe Federasyonu Turhan Emeksiz Armağanı’nı kazandı. Dağlarca, 1973’te Arkın Çocuk Edebiyatı Yarışması’nda üç şiir ile “Üstün Onur”, 1974’te Yugoslavya’da Struga 13. Şiir Festivali’nde Altın Çelenk ödüllerine layık görüldü. 1974’te Milliyet Sanat Dergisi’nce yılın sanatçısı seçilen Dağlarca’ya, 1977’de Sivas Belediyesi tarafından kendisine “Sivas Hemşehrilik Beratı” verildi. Aynı yıl Horoz adlı eseriyle Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü’nü kazanan usta şair 1987’de TÜYAP 6. İstanbul Kitap Fuarı’nın “Onur Sanatçısı” seçildi.Dağlarca’ya 1992’de Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü, 1995’te Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Kültür ve Sanat Büyük Ödülü verildi. İSTANBUL’DA 1959’DA KİTAP KİTABEVİ’Nİ KURDU 1951 yılında Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünde çalışmaya başlayan Dağlarca, 1953 ile 1959 yılları arasında Çalışma Bakanlığında iş müfettişliği görevinde bulundu ve 1960’ta emekliye ayrıldı. Fazıl Hüsnü Dağlarca, 1959’da İstanbul Aksaray’da kurduğu Kitap Kitabevi bünyesinde 1969 yılında kadar yayın faaliyetlerini yönetti. Ayrıca Konur Ertop’un yazı işleri müdürlüğünde ilk sayısı Ocak 1960’ta çıkan ve Temmuz 1964 tarihine kadar toplam 43 sayı yayımlanan aylık Türkçe dergisini çıkardı. 1 Temmuz 1957’de toplanan 8. Dil Kurultayı’nda Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyeliğine seçilen Dağlarca, üç yılda bir toplanan sonraki kurultaylarda da aynı göreve tekrar seçildi ve 1980 yılına kadar bu görevini sürdürdü. Dağlarca, Cumhuriyet Dönemi Türk şiirinin özellikle dil ve tarih bilinci açısından bakıldığında önemli temsilcilerinden biri olarak öne çıktı. “Türk şiirinin büyük şairi” olarak tanımlanan Dağlarca, yaklaşık 20 gün zatürre tedavisi gördüğü Başkent Üniversitesi İstanbul Hastanesinde böbrek yetmezliği sonucu 15 Ekim 2008’de hayatını kaybetti. 94 yaşında vefat eden şair, 20 Ekim’de, Süreyya Operası’ndaki törenin ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda toprağa verildi. Usta şairin yaşamı boyunca kaleme aldığı şiirlerden bazıları şöyle: “Havaya Çizilen Dünya”, “Çocuk ve Allah”, “Daha”, “Çakırın Destanı”, “Taşdevri”, “Üç Şehitler Destanı”, “Toprak Ana”, “Aç Yazı”, “İstiklal SavaşıSamsun’dan Ankara’ya”, “Sivaslı Karınca”, “İstanbul- Fetih Destanı”, “Anıtkabir”, “Cezayir Türküsü”, “Aylam”, “Çanakkale Destanı”, “Açıl Susam Açıl”, “Kubilay Destanı” “Kınalı Kuzu Ağıdı”, “Yeryüzü Çocukları.”
2020
Mesarya Gazetesi
19
İmtiyaz Sahibi DE-SA LTD. (a) Mesarya Ajans Genel Yayın Yönetmeni Deniz GÜRGÖZE
Genel Koordinatör / Halkla İlişkiler ve Reklam Növber GÜRTAY Grafik Tasarım - Dizgi Safiye ÖZYÜREKLİLER Nazire BÜYÜKOĞLU
Röportaj Serhat KALIN Basım Yeri Comment Grafik
İletişim Adresi 1. Sokak No:41 Taşkınköy / L.şa (0392) 225 65 95 - 96 0533 820 00 07 mesarya.ajans@gmail.com www.mesaryaajans.com