TRE
POR
İ
İKE AYKUT OĞUT
Biliyor musunuz benim de Evrenden Torpilim Var! Özge Altınok LOKMANHEKİM ”Evrenden Torpilim Var!” isimli kitabıyla büyük bir başarı yakalayan İke Aykut Oğut’tan evrenden torpilimiz var mı yok mu,onu öğrendik.
00 RoadLife KASIM 2010
ke Aykut Oğut’un “Evreden Torpilim Var” isimli kitabı yayımlandığı günden itibaren aylarca kitapçıların “En Çok Satanlar” listesindeki yerini korudu. Ne zaman kitapçıya girsem bu kitap sanki sırf kendini bana göstermek ve onu almamı sağlamak için o rafta duruyordu (ya da ben öyle hissediyordum). Sonuç olarak kitabı bir Cumartesi öğleden sonra satın aldım. Ben aldığımda kitap 14. baskısını yapmıştı bile. Ertesi gün kitabı okumayı bitirmiştim. Kitabı okuduktan sonra web sitesini de inceledim ve Aykut Oğut ile görüşmeye karar verdim. Merak ediyordum, kitapta anlattığı gibi herkesin evrenden torpili var mıydı gerçekten ve varsa benim torpilim neydi, yoksa ben daha farkına varmamış mıydım? Aykut Oğut ile Pazar sabahları Tünel’deki House Cafe’de kahvaltı yaptığımız sırada hem kitabı hem de birazdan kendisinin anlatacağı “Gülümse Odaklan Değiştir” sistemi üzerine konuştuk. Ben ona kendi hayatımdan örnekler anlatırken o da bana bunları sisteme nasıl uyarlayıp değiştirebileceğimi anlattı. Pazar sabah kahvaltılarımız bir zaman sonra sona erdi, zira evren, bana da torpil yapmaya başlamıştı artık. Bir başka deyişle, ben evrenin bana da torpil yaptığının farkına varmıştım. Aykut ile dostluğumuz ise devam etti. Hem kitabının 52. baskıyı yapması nedeniyle, hem de yaptığı yaşam koçluğu ve iletişim seminerleri ile ilgili görüşmek üzere gene klasik buluşma yerimizde bir araya geldik ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
“Evrenden Torpilim Var” kitabı nasıl ortaya çıktı? Siz Amerika’ya oyunculuk yapmaya gitmiştiniz, yazar olarak geri döndünüz. “Evrenden Torpilim Var” benim Amerika’ya oyunculuk yapmaya gidip, ama orada başıma bin türlü hal gelip, bunun üzerine hayatı sorgulamaya başlamamla beraber, yaşadıklarımı insanlarla paylaşmak istemem üzerine ortaya çıktı. Yapmak istediğim, evrenin işleyişini, hiç de akademik olmayan bir dille, Amerika’ya oyuncu olmak için gitmiş bir adamın, yani benim üzerimden anlatmaktı. Yaşadığım muhteşem deneyimleri ve değişimleri çok dürüst bir şekilde herkesle paylaşmak, ben yapabiliyorsam herkesin yapabileceğini anlatmak istedim.
Kitabın çok akıcı, okuyucuyla konuşur gibi bir dili var, böyle yazmaya siz mi karar verdiniz? Yoksa yazdığınız notları bir araya getirince zaten kitap oluştu mu? Ben bu tür kitapların, evrenin işleyişiyle ilgili bir ders kitabı anlatımına sahip olmasından çok, gerçek bir insanın yaşadıkları üzerine ve onun diliyle anlatılmasının daha dürüst ve anlaşılır olacağını düşünürdüm. Fazlaca ciddi bir dille yazılmış kişisel gelişim kitapları olayı sadece daha gizemli, dolayısıyla ulaşılmaz hale getiriyor ve kafalar daha çok karışıyor. Sonuçta ortaya çekim yasasını bilen ama uygulayamayan insanlar çıkıyor. Daha önce aldığım hiçbir not yoktu. Yazmaya karar verdiğimde yaşadıklarımı başlıklar halinde bir araya getirdim.
Kitabınızda çok sefalet çektiğinizi, kör olma tehlikesi atlattığınızı, babanızı kaybettiğinizi ve başınıza ard arda bir sürü kötü şeyin geldiğini anlatıyorsunuz, nasıl oldu da “DUR” dediniz bu duruma ve her şey değişti? Evet öncelikle “Dur yahu noluyoruz!” demekle başladı, ki bunu demek bence gerçekten önemli bir adım. Sonuçta ben, o zamanki bana göre, yanlış hiçbir şey yapmıyordum. Çok büyük bir istekle, hayallerimle bu ülkeye gelmiştim ve hayallerim kesinlikle o sırada yaşadıklarım değildi. Evet belki de bu sefaletten Oscar’a uzanan bir öykü olarak kulağa gerçekten çok havalı geliyordu ama işte o “DUR” dediğiniz noktada sorular başlıyor. Bu soruların cevabını verdiğimde değişmem gerektiğini fark ettiğim an benim için çok önemliydi, bu noktada da değişim başlıyor. Odaklanmam gereken şey artık sorunlarım değil, çözümdü. Hak etmediğim şeyleri yaşadığıma odaklandıkça evrenin bana tek verebileceği şey daha fazla hak etmediğim şey! Bu kendime acıma halinin
içinden çıkıp, kesinlikle çözümü aradığımda da olaylar kendiliğinden gelişti ve bir arkadaşım sayesinde kendi hayat koçum olan ve bana daha sonra “çözüm olmayı” öğretecek olan Darel Rutherford’la tanıştım. Kısacası benim yolum şöyleydi; değişimi iste, istediğin şeye sahip çık. Kitapta da anlattığım şey bu zaten. Yaşadığımız olumsuz olayların sebebi biz olduğumuza göre, olumlu olayları yaratmak da bizim elimizde. Bu gücü kabul edin, inanın pozitifi yaratmak çok daha kolay ve eğlenceli..
Amerika’ya dil bilmeden gidip benzincilerde çalıştınız. Sonrasında sistem sizin için nasıl çalıştı, neler yaptınız? Sistemin zaten hali hazırda benim için çalıştığını fark ettim. “Hayatımın kontrolü benim elimde değil” rahatlığından çıkıp, senaryoyu tamamen kendimin yazdığını kabul ettim. Elinize mükemmel çalışan bir makinenin verildiğini düşünün, kontrol tamamen sizin elinizde. E bu durumda makine sorun çıkarmaya başladığında bunun sorumlusu kim? Evet,
EVRENDEN TORPİLİM VAR! “Evrenden Torpilim Var!”, o bilindik kişisel gelişim kitaplarından biraz farklı. Hatta çok farklı. Baktığınızda aynı konulardan bahsediyor ama bunu akademik bir dille değil, deneyimler sonucu kazanılmış yaşanmışlık duygusuyla oldukça samimi, içten bir dille aktarıyor. Kitap 52. baskısını yaptı. Yeni kitap da yolda. 2011’in ilk aylarında raflardaki yerini alması bıekleniyor.
bu ilk duyduğumda benim için de çok can sıkıcı bir haberdi, ama başımıza gelen olumsuzlukların suçunu başkalarına atarak yaşamaya devam etmektense, sorumluluğun bende olduğunu kabul edip bundan sonra yaşayacaklarımı kendi isteklerim doğrultusunda yönlendirmek gerçekten çok keyifli. Sistem herkes için çalışıyor, “Kötüsünü düşünelim, iyisi olunca seviniriz” diyen için de, “İyi düşüneyim, iyi olsun” diyen için de. Bu durumda hangisinin senaryosu mutlu sonla bitiyor siz tahmin edin. İlk olarak sistemin nasıl çalıştığını öğrendim, yani çekim yasasını. Sonra da ufak ufak bebek adımları ile uygulamalar başladı.
Kitabınız 52. baskıyı yaptı. Kişisel gelişim kitaplarının büyük bir kısmı 2. baskıyı KASIM 2010 RoadLife 00
TRE
POR
bile zor yaparken sizinki git gide okuyucu kitlesi artan bir kitap. Üstelik büyük tanıtımlar, imza günleri, reklam vs. olmadan. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Sanırım kitabın başarısının en büyük sebebi sadece mantıkla, kulaktan dolma bilgilerle değil, birebir deneyimle yazılmış olması. Bir şeyi çok iyi bilebilirsiniz. Bilgi, bilgisayarın hard-diskinde duran dosyalar gibidir eğer bir işlemci onu uygulamaya geçirmiyorsa hiçbir değeri yoktur. İşlemci de burada kalbimiz diyelim. Çekim yasası, ego ve evren ile ilgili 5 kitap okuyun zaten bilinmesi gereken her şeyi bileceksiniz. Olay bunu deneyimlemeye başlayabilmekte. Ben bunları deneyimleyene ve anlayana kadar hiç ortaya çıkmadım. Kitap ben artık “tamamdır deneyimledim ve anlatabilirim” dedikten sonra ortaya çıktı. Bu durumda okuyucu da birebir benimle, benim yolculuğumu paylaşmış oldu. Bir diğer etken ise hiç akademik olma kaygısı taşımıyor olmam. Ben okuyucu olarak bir kişisel gelişim kitabını elime aldığımda kendimi aksine daha kötü hissediyordum; çünkü yazılanların büyük bir kısmını anlayamıyordum bile. Bakın size bir örnek vereyim. Size iki paragraf yazacağım; • Evrensel enerjinin
içinizde olan yansımasını bloke edecek başka enerjiler davet ettiğiniz zaman, doğal olarak içinde bulunduğunuz durumun sınırlamalarını daha gerçek bir şekilde deneyimlemeye ve bunun size getireceği kısır bir döngüye girmeye başlayacaksınız. • Odağınızı nereye verirseniz onu hayatınıza çekeceksiniz. Komşunun karısı Hatice’ye kafayı taktıysanız, odağınız sürekli Hatice’de olacağı için, size iyice batmaya başlayacak. “Ay bıktım ben bu kadından alıverecem ayağımın altına” dedikçe, Hatice zaten ağzıyla kuş tutsa size yaranamayacak. Komik ama iki paragraf da aynı şeyi söylüyor. Birinci paragrafı ben yazmış olmama rağmen hala anlayamıyorum.
Kitabınızda ayrıntılı olarak anlattığınız ve yaşam koçluğu seminerlerinizde de anlattığınız “Gülümse Odaklan Değiştir” sistemi nedir? Bize biraz bilgi verebilir misiniz? “Gülümse Odaklan Değiştir” herkese değişimin aslında tamamen bizim elimizde olduğunu çok dürüst bir şekilde anlatan bir sistem. Hiçbirimiz rüzgarda uçuşan yapraklar değiliz, tamamen kendi düşüncelerimizde yarattığımız şeyi yaşıyoruz, yani kontrol bizde. Bu durumda, eğer değişimi istiyorsak, öncelikle şu an hali
”Sanırım kİtabın başarısının EN BÜYÜK SEBEBİ, SADECE MANTIKLA, KULAKTAN DOLMA BİLGİLERLE DEĞİL, BİREBİR DENEYİMLE YAZILMIŞ OLMASI”
00 RoadLife KASIM 2010
hazırda yaşadığımız durumla barışık olmamız, yaşadığımız durumu kabullenmemiz gerekir. Gerekir diyorum çünkü yakınma ve memnuniyetsizlik halinin yarattığı titreşimler, size yakınma ve memnuniyetsizlik olarak geri dönüyor. Dolayısıyla istediğimiz şeye odaklanabilmemiz için, şu anki durumumuzu kabul etmeli, yani hayatımıza gülümsemeliyiz. Gülümsemekten hiç vazgeçmeyin; çünkü odağınızda korku veya endişe varsa, istediğiniz şeyi elde etmekten yine uzaklaşmış oluyorsunuz. İsteklerinizi yaratın, onları arzu edin ve onlara sahip çıkın, sonra gerisini evrene bırakın ve değişimi izleyin.
Yurt dışında yaşadığınızda “Secret” kitabının yazarlarından kişisel gelişim üzerine eğitim aldığınızı söylemiştiniz. Bu eğitimlerden sonra mı kitap yazmaya ve
eğitimin kazandırdıklarını paylaşmaya karar verdiniz? Aldığım eğitimler bana yepyeni bakış açıları kattı; fakat bence her sistem geliştirilmeli. Yani ben öğrendiğim şeyleri oradan alıp buraya aktarmaktansa, önce kendim uygulayabileceğim şekle dönüştürdüm, kendime ait bir sistem yarattım. Sonra bunu kitap haline getirdim ki siz de kendi bakış açınızla bunu birleştirip, kendi sisteminizi oluşturun.
Siz ve eşiniz Esra Hanım birlikte ve ayrı ayrı hayat koçluğu eğitimi veriyorsunuz. Eskiden karşılıklı, yüz yüze olarak yapılan bu seansları sanırım artık telefonda yapıyorsunuz, neden? Bu seansların nasıl geçtiği, neler yapıldığı hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Seansların telefonda yapılmasının en büyük sebebi yılın yarısını Amerika’da geçiriyor olmamız, geri kalan zamanlarda da workshoplar
“GÜLÜMSE, ODAKLAN, DEĞİŞTİR” İke Aykut Oğut “Gülümse, odaklan, değiştir” sistemini şöyle açıklıyor: “Herkese, değişimin aslında tamamen bizim elimizde olduğunu çok dürüst bir şekilde anlatan sistem”.
dolayısıyla seyahat halinde olmamız. Bu sebeple bu sistemin kalıcılığına karar verdik. Ama eğer İstanbul’daysak ilk seansımızı tabi ki yüz yüze yapıyoruz. Zaten seanslarla ilgili en önemli olan şey birbirimizi görmek değil, ne dediğimizi anlamak. Bizim insanlara sunduğumuz şey ise hayatları boyunca duyup inandıkları, kendilerine ait olmayan ama buna rağmen hayatlarını etkileyen düşünce kalıplarını bulmak, daha doğrusu bunu kendilerinin keşfetmesini
sağlamak, onlara değişik bir bakış açısı sunmak.
Eşinizle birlikte ilişkiler üzerine de workshoplar düzenliyorsunuz. Bu workshoplar nasıl geçiyor? Interaktif bir metod mu kullanıyorsunuz? İlişkiler üzerinde yapılan çalışmalar, tek çaresini ya da tek amacını o ilişkiyi kurtarmak olarak görmeyen kişiler için gerçekten de çok olumlu geçiyor. Bu çalışmaya katılıp evliliğini bitiren öğrenciler de var, edindiği farklı bakış
açısıyla evliliklerini harika bir hale dönüştüren de. “Sevgilimi geri almam lazım, ne yapsam?” düşüncesiyle seminerlerimize gelenler lütfen kusura bakmasın, o işe biz bakmıyoruz. Zaten bu ilişkiler çalışmasını da sadece sevgili ya da karıkoca olarak düşünmemek lazım, sen annenle sorun yaşıyor olabilirsin, bu da bizim çalışmamızın bir parçası. Burada aslında tamamen kendi üzerinde çalışıyorsun, ilişki yaşadığın insan üzerinde değil. Dolayısıyla evet seminerlerimizin özellikle interaktif olmasını istiyoruz ki sorabilsinler, anlatabilsinler. Seminerin ikinci kısmını sadece soru cevap şeklinde yapıyoruz, isteyen herkes birebir seans yaparmış gibi dilediğince sorusunu soruyor ve diğer katılımcılar da bundan çok faydalanıyor. Hatta bundan sonraki workshoplar tek gün değil, iki gün arka arkaya olacak ki bu soru cevap kısmını daha da uzatalım. Çünkü biz, kimsenin çalışma bittikten sonra gerçekten faydalanamadığını hissederek evine dönmesini istemiyoruz.
www.ayrasehri.com isimli, yaklaşık 5.000 kişinin üye olduğu bir siteniz var. AYRA şehir nedir? Nasıl doğdu? Bu şehirde neler oluyor? AYRA şehri, benim ve Esra’nın kurduğu bir sosyal paylaşım sitesi. İsmini Aykut’un “AY”ı ve Esra’nın “RA”sından aldı. AYRA şehrinin ilk kurulma sebebi, benzer şeyleri düşünen insanlar için orada herkesin kendi profilini oluşturduğu bir sosyal alan oluşturmaktı. Kitabın gördüğü ilgi üzerine insanlar şehrimize üye olup bizimle
oradan iletişime geçmeye başladılar. Vatandaş sayımız arttıkça biz de şehrimizi gittikçe daha da kalkındırmaya başladık. Önce yeni ve daha büyük bir şehre taşındık. Bültenleri haftalık video bülten olarak yayınlamaya başladık. Üyelerimizin bize soru sorabilecekleri bir grup oluşturduk. Bütçe egzersizi kısmını ekledik, kişilerin bütçelerine göre harcamalarını kontrol etmesi için bir sistem bu. Vizyon panosu kısmında kendi vizyon panolarını yaratabiliyorlar. Kendi aralarında konuşup, yeni gruplar oluşturabiliyorlar. “Torpil kazanı” isimli bölümünde çekilişler yapılıyor, kazananlara hediyelerimiz var. Mesela en son bir üyemiz bizden ücretsiz seans kazandı. Şimdi şehrimize yeni yeni sürprizler hazırlıyoruz, çok güzel şeyler geliyor. Esra yakında Kundalini Yoga videoları ile websitemizden yoga bile öğretmeye başlayacak.
Evrenden Torpilim Var kitabından sonra kilo vermek üzerine kendi kendinize bir çalışma yaptınız, ancak benimle yaptığınız görüşmelerden birinde “kendi üzerimde denedim olmadı, kilo veremedim, aksine kilo aldım, şimdi kendi kabulleneceğim şekilde ilerlemeliyim” demiş ve akabinde spora yazılmıştınız. Sonuçta sistemi siz de uyguluyorsunuz ve zaman zaman siz de başarısız olabiliyorsunuz. Kendi hayatınızda deneyimlediklerinizi, iyi veya kötü danışanlarınızla paylaşıyor musunuz? KASIM 2010 RoadLife 00
TRE
POR
Tabi ki paylaşıyorum, benim en başından beri yaptığım şey bu zaten. Kitapta da başından sonuna kadar deneyimlediklerimi anlatıyorum, seminerlerde de, birebir seanslarda da. Başarısızlıklarımı gizleme gibi bir durumum hiçbir zaman olmadı çünkü bana danışan ya da kitabımı alan insanlara karşı dürüst olmak benim için çok önemli. İnsanların karşısına benim sorunlarla hiç işim yok, ben erdim, diye çıkamam çünkü yalan. Tabi ki benim de sorun yaşadığım oluyor zaten sorun yaşamamak imkansız, yok öyle bir şey. Önemli olan bu sorunlar karşısında takındığın tavır ve aldığın kararlar. Sorun yaşanır çünkü çok büyük bir gücü “YARATIM GÜCÜNÜ” yönetmeyi öğreniyoruz.
İkinci kitap üzerinde çalıştığınızı bilmek güzel. Ne durumda? Sanıyorum 2011 yılının ilk aylarında çıkmış olur.
İş nedeniyle sık sık başta Los Angeles olmak üzere farklı şehirlere gidiyorsunuz. Gezmekle aranız nasıl? Aslında çok gezmeme rağmen, çok sevdiğimi söyleyemem. Belli bir düzenim var. Ses stüdyom, bilgisayarım vs. Gittiğim her yere onları götürmem gerektiği için bazen gözümde büyüdüğü oluyor. Ama bir defa gidip bir gün geçirdikten sonra da son derece keyifli bir hale geliyor.
Yılın bir kısmını Los Angeles’ta bir kısmını ise İstanbul’da geçiriyorsunuz. İstanbul’da gitmekten keyif aldığınız yerler hangileri? 00 RoadLife KASIM 2010
Genelde Bebek ve Levent civarında çok sevdiğim yerler var. House Cafe, Midpoint gibi yerlere gidiyorum. Ayrıca Beyoğlu’ndaki Limonlu Bahçe gerçekten çok keyifli, uzun süre oturup laptopumla çalışabildiğim bir yer olduğu için favorilerim arasında. Gece dışarı çıktığımızda, canımız rakı balık istediğinde ise, eşimle en çok sevidğimiz iki mekan var. Saki ve Meyhan.
En çok nereye gitmek istiyorsunuz? Gezdiğim yerler arasında beni en çok etkileyen Hawaii adaları oldu. Bir gün mutlaka orada yaşamak istiyorum. En azından yılın 3-4 ayını sürekli orada geçirmeyi çok ciddi düşünüyorum şu ara. Onun dışında hiç gitmemiş olmama rağmen Japonya’yı görmeyi çok istiyorum.
Şu sıralar gitmeyi planladığınız bir yer var mı? 2011 Haziran ayı için eşimle birlikte 1 aylık Bora Bora tatili planladık. Özellikle Bora Bora olsun demedik; ama bundan önceki tropikal tatillerimizde bir türlü şu dergilerde, bilgisayar masa üstlerinde gördüğümüz resimlerin olduğu yerleri tutturamadık. Sonunda, “Bu resimler nerede çekilmiş, biz orayı neden bulamıyoruz yahu?” dedik. Four Seasons otelinin resimlerine bakarken gördük ki, şu suyun üzerinde küçük kulübe gibi yapılar aynen var. O zaman dedik buraya gidiyoruz. Orası da Bora Bora imiş.
Peki gezmekten en çok keyif aldığınız şehir neresi? Şu ana kadar gezdiklerim
”sİzİ sabah yataktan kalktığınızda ne heyecanlandırıyorsa onun peşİnden gİdİn”
içinde Kauai Adası, West Palm Beach, San Diego ve San Francisko çok hoşuma gitti. Yaşadıklarım arasında ise, Los Angeles’ın eline hiç bir şehir su dökemez. Orada yaşamaktan çok mutluyum; çünkü son derece huzur dolu, insanların yüzlerinin güldüğü ve yılın her mevsimi yaz ayı gibi olan yegane şehir benim için.
Son bir sorum var; evrenden gerçekten torpiliniz var mı? Evrenden torpilim gerçekten var ve anlatmak istediğim evrenden senin de torpilin var, komşunun da torpili var, onun kedisinin de torpili var. Evren işini kolaya almış, biz ne istersek onu veriyor. Bunu da öyle güzel bir sisteme oturtmuş ki, hiç sorumluluk almıyor. Hayatımızı bir gözden geçirelim, başımıza gelen iyi ya da kötü her şeyi biz çağırdık zaten. Bunun böyle olduğunu fark ettiğin an “evrenden torpilliyim” diyebiliyorsun. Bunu hiç unutmayalım tüm insanlar mükemmel ve doğuştan torpilli.