s
a
n
a
t
y
a
z ı l a
r ı
Grafik Tasarım Dergisi sayı: 40
* Ocak-Şubat 2011
müslümanlar resİm ve Heykel kIrma İŞİnİ HIrİsTİyanlarDan DeVralDI
* köksal ÇİFTÇİ koksalciftci@hotmail.com
müslümanlar resİm ve Heykel kIrma İŞİnİ HIrİsTİyanlarDan DeVralDI Köksal ÇİFTÇİ koksalciftci@hotmail.com
müslümanlar resİm ve Heykel kIrma İŞİnİ HIrİsTİyanlarDan DeVralDI Köksal ÇİFTÇİ koksalciftci@hotmail.com
Giriş
Müslüman ülke inanlıları ve bazı sanat tarihçileri, İslam’da resim ve heykel yasağının Kur’an’dan kaynaklandığını sanırlar.1 Bu doğru değildir. Çünkü Kur’an, resim ve heykel yasağını emreden tek bir ayet bile içermez. Tersine, Süleyman ve İsa’nın resim ve heykel yapmış olmasını över; dahası, söz konusu peygamberlere ait resim ve heykel ürünlerini şükür2 olarak niteler. Peki Kur’an -dolayısıyla Tanrı- yasaklamıyorsa, İslam’da resim ve heykel üretimini kim yasaklıyor? > ka’bul ahbar ve İbni sebe Yaklaşık 661 ile 750 yılları arasında Emeviler iktidardaydı. Abbasiler ise 750’ye dek muhalefette kaldılar ve Peygamber akrabası olduklarından iktidardaki Emeviler tarafından dışlandılar. Onlara güçlü ve etkili bir muhalefet programı gerekiyordu. İmdatlarına yeni Müslüman olmuş ve Tevrat uzmanı olan iki eski Yahudi, Ka’bul Ahbar ile Abdullah İbni Sebe yetişti. Ka’bul Ahbar; Ebu Hureyre ve İbn Abbas gibi, Emevi Hanedanı karşısında muhalefete düşmüş Haşimi liderleri ve hadis rivayet edebilecek kaynakları etkilemişti. Bu
yolla hadis, özellikle uydurma hadis kanalını işleterek İslam’da resim ve heykel yapımını yasaklı hale getirmeyi başardılar. Çünkü onlar hala Tevrat, özellikle de Tora etkisindeydiler ve Tevrat’ın ‘Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmıyacaksın’3 ayet emrine sadıktılar. Bu anlamda yasak önerilerinin kaynağı tanrısaldı. Özellikle Abbas -ki Abbasiler onun adına devlet kurdu- bunu zamanla bir muhalefet programı haline getirdi. Abbas, Peygamber’in amcasıydı ve ölmüş yeğeninden sürekli hadis aktarıyordu. Muhalefet sokağa indi, Emevi iktidarının, Peygamber’in resim ve heykel yasağı emrini yok saydığının propogandasını yaptı. Amcanın bu atağı, yandaşlarını mutlu etmişti. Sanatçılar üstünde de uydurma hadisler aracılığıyla baskı kurdular. Bütün bunlara karşın Emevi halifeleri, resim ve heykel yapımına Peygamber döneminde olduğu gibi altın çağını yaşattılar. Hem de yanı başlarındaki Bizans’ta 730 yılında başlayan ve yüz yıldan fazla sürecek olan sanat kırıcılığına karşın.
1- Bazin, Germain; Sanat Tarihi, s137, Sosyal Yayınları,1998 2- Hamdi Yazır, Elmalılı; Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Meali, Sebe Suresi, ayet 13, s 430, Milliyet 3- Kitabı Mukaddes, Çıkış, Bap 20, Ayet 4, s73, Kitabı Mukaddes Şirketi, 1981
Bizans İmparatoru Teofilos bir ikonaklasttı. İktidarda iken ikona seven ve yapan tüm müminler üzerinde baskı kurdu. Yukarıdaki betimleme, onun bu işi halka açık alanlarda yaptığını göstermektedir.
Solda kraliçe Teodora’yı betimleyen Bizans mozaikinden biri, sağda ise yaklaşık 735’te yapılmış Emevi sarayı Kuseyr Amra’nın iç duvar fresklerinden ayrıntı. Aralarındaki dikkat çekici benzerlik, halife saraylarında Bizanslı sanatçıların çalıştığı anlamına geliyor.
3
Tarsuslu Paulus Roma’da yargılanıp ölüme mahkum edildi. İnfaz, çarmıha ters asılarak gerçekleştirildi. Bu, onun İsa’ya denk olamayacağı anlamını taşır.
Bir katakombun içi
Mezarlar üstüne kurulan kenler olan ‘Martyrium’lardan birinin Efes’teki kalıntısı ve iç resimleri.
4
>> Bizanslı sanatçı emevi’ye sığınıyor Daha ilginci, Anadolu’da Bizans, sanat kırıcılığının (İkonaklazm) yanında sanatçı kovuşturmasını da başlattı. Yakaladıkları sanatçıları ya öldürüyor, ya da kilise mahzenlerine hapsediyorlardı. Bu kıyımdan kaçmayı başaranlar ise Emevi topraklarına sığınıyor, İslam halifesi saraylarında resim ve heykel dalında iş bulup, mesleklerini kaldıkları yerden sürdürme olanağı buluyorlardı. Bu bakımdan 730 ile 750 yılları arasındaki 20 yılda Emevi halife saraylarında yapılan resim ve heykellerin pek çoğu Bizans kökenli sanatçıların elinden çıkmış yapıtlardır.4 Sonra, eskiden beri kuramsal olarak hazırlık yapan Abbasiler ikitidarı devraldı ve Bizans yöntemlerini kullanarak resim ve heykel kırmaya başladı. İyi de bu iş Bizans’ta nasıl başladı? I Hıristiyanlık Cephesi aDin Şehidi ve kutsal emanet Tarsuslu Paulus (Pavlus), Grek kökenli katı bir Yahudiydi. İsa’nın peygamberlik savıyla ortaya çıktığını duyunca çok sinirlendi, Yahudi yönetiminden resmi görev isteyerek İsa’ya ve ardıllarına haddini bildirmek için Kudüs’e gitti. Ne var ki gördükleri, duyduklarının tam tersiydi. Kısa süre içinde -yeni öldürülmüş olan- İsa yanlısı olunca diğer yahudiler onu öldürmek istediler. Suriye üzerinden Tarsus’a geri döndü ve kendini bir havari sayarak İsa öğretisini yaymaya başladı. Ne var ki öğreti, katı Tevrat hükümleri içeriyordu. Bu haliyle geniş halk kitlelerince kabul edilmesi olanaksızdı. Onun için bazı kuralları yumuşattı, sünnet olmak gibi temel ama korkutucu olanlardan vazgeçti. Bu haliyle halk kitleleri öğretiye yöneldi ve taraftarların sayısı beklenenin üstünde arttı. Bu, dönemin egemeni ve işgalci efendisi
Roma yönetiminin tepkisini çekti. Sorgulamak için onu başkente götürdüler, yargılayıp ölüme mahkum ettiler. Bu, Yahudi dininin Roma topraklarında hızla yayılmasına neden oldu. Paulus takipçisi pek çok önder yetişti ama bunların çoğu Roma yönetimince katledildi. Halk, ölen bu önderleri din şehidi saydı ve onlara ait eşyaları toplayarak saklamaya başladı. Dinsel öneme sahip bu eşyalara ‘kutsal emanet’ dendi. byeraltı kutsal emanet Şehirleri Kutsal emanet toplama işi, bir tür kutsal yeraltı kentleri olan ‘katakomplar’ zamanında gündeme geldi. O yıllarda henüz kendilerini Yahudi olarak adlandıran İsa ardılları, Tevrat ve Tora etkisinden kurtulamadıklarından resim heykel perhizi içindeydiler. Bu perhiz, neredeyse 200 yıl kadar sürdü. Baskı ve ölüm korkusu içindeki yoksul halktan oluşan müminler, kent merkezlerinden uzaktaki mezarlıklarda toplanarak ibadet etmeye başladılar. Fakat açıkta olmak tehlikeliydi, bir ihbarla Roma askerleri gelip genç yaşlı herkesi öldürebilirdi. Bu nedenle söz konusu mezarlıkların uygun bölgelerinde yeraltına ev şeklinde ‘din şehidi’ mezarları yaptılar. Böylece hem kutsal emanetleri güvence altına almış, hem de ibadet ederken görülmekten kurtulmuş oldular. Şunu da bilelim ki katakomp resimlerinin ilk örnekleri MS 2. yüzyılda yapılmaya başlandı.’5 Bu yıllar, Hıristiyanlar’ın yaklaşık iki yüzyıl süren resim-heykel perhizinin bozulduğu yıllardır. Gizlilik ise ancak yüz yıl sürmüştür ve katakomp resimlerine devam edilmiş olsa da 312 yılında Hıristiyanlık devletin resmi dini haline getirildiğinden, yasak, dolayısıyla gizlilik kalkmış, sanatçılar özgür bırakılmıştır. Katakomp örgütlenmesi, alçakgönüllü tavrını fazla koruyamadı. Din şehidi sayılan azizlerin sıradan mezarları üzerine ‘Martyrium’ denilen yapılar inşa edilmeye başlandı.
4- Tansuğ, Sezer; Resim Sanatının Tarihi, s 130, Remzi Kitabevi, 2004 5- Tansuğ, Sezer; Resim Sanatının Tarihi, s 54, Remzi Kitabevi, 2004
Başlangıçta Konstantin öncesi Roma devlet yöneticilerinin görüş alanından olabildiğince uzak bölgelerde oluşturmuş olan bu yapıların kapsamları, bazen bir kenti andıracak kadar geniş tutuluyordu. Bu yerleşimler, Roma içinde ikinci bir Roma gibiydi. Belli bir süre sonra bu mezar-kentler özellikle eşitlikçilik yönüyle halkın ilgisini fazlasıyla çekmeye başladı. csınıf ayrımı kalkıyor ‘Ayin alayları ve ziyaretler Akdeniz dinsel tarihindeki benzersiz bir buluşu temsil eder. Nitekim Hıristiyanlık kamusal törenlerde kadınlara ve yoksullara da yer açmıştı. Ritüel niteliğindeki geçitler ve ayin alayları cinsel ve toplumsal ayrımların ortadan kalkmasını yansıtıyordu; erkekleri ve kadınları, aristokratları ve köleleri, zenginleri ve yoksulları, yerlileri ve yabancıları bir araya getiriyorlardı. Kutsal emanetler resmi olarak bir kente sokulurken, imparator için düzenlenen türden selamlanma törenleriyle karşılanıyordu.’6 Bu, İsa’nın ‘Tanrı’nın Krallığı’ tasarımına uyuyordu. Sanat açısından da çok şey ifade ediyordu. Çünkü sanatı, sınıf, ırk ve servet ayrımı yapmayan, herkesle birlikte olmaya gönüllü olan çoban kültü insanları yapar. Burayı dolduranlar bu nitelikteki insanlardı ve ‘din şehitleri’nin anısını yaşatmak için de sanat üretmek istiyorlardı. Çok geçmeden harekete geçtiler ve bu katakompların, aziz mezarlarının iç duvarlarını fresklerle doldurdular. Bu arada katakomp müminleri, kutsal emanet toplama işini sürdürmeyi asla savsaklamadı, tersine hızlandırdılar. dkutsal emanet Güç sembolü Hıristiyanlık alenileştikten yaklaşık 50 yıl sonra (MS 380 civarı) kiliseler kurulmaya başlandı ve kutsal emanetler, farklı bölgeler ve ülkelerde kurulan bu kiliseler arasında güç gösterisi aracı olmaya başladı. Olguyu Eliade şöyle anlatır:
‘Konstantinopolis Konsili’nde (381) Doğu Kilisesi dört yetkili bölgeden oluştuğunu ve bunların her birinin kendi patriklik merkezine sahip olduğunu duyurur. Kimi zaman Konstantinopolis (İstanbul) -veya dolaylı olarak imparator- ile Roma arasındaki gerilim tehlikeli bir noktaya gelir. “İlk çağların” (dolayısıyla Aziz Petrus’a karşı bir önceliği olan) aziz andreas’ın kutsal emanetlerine sahip Konstantinopolis, Roma ile en azından eşit konumda bulunduğu iddiasındadır. Sonraki yüzyıllarda Hıristiyan teolojisine Hıristolojik veya kilise örgütlenmesine ilişkin kavgalar iki kiliseyi birçok kez karşı karşıya getirmiştir.’7 eİkona kültürü Doğuyor Kutsal emanetler sınırlıydı ve bir süre sonra bulunamaz oldular. Talebin doruğa çıktığı bir anda insanların beklentilerinin karşılanamayışı büyük hayal kırıklığı yarattı. Bu açığı kapatmak için din önderleri ikona yapımına yöneldi ve bu eylem kısa sürede yaygınlık kazandı. Başlarda katakomp duvarlarına fresk tekniği ile uygulanan bu eserler, zamanla sıradan eğitimsiz halk kolay edinebilsin diye düzgün ve geniş tahta parçaları üzerlerine yapılmaya başlandı. Konuları azizlerin öykülerini ve portrelerini içeriyordu. Bu etkinlik ve uygulama halk tarafından benimsendi ve ikonalar da kutsal emanetler kadar ilgi gördü, zaman içinde kutsal emanetlere eş değer sayıldı. froma-Bizans ayrışması Biraz geriden alarak anlatalım: 300’lü yıllarda oluşan Kavimler Göçü nedeniyle kentleri ve toprakları işgal edilen Roma ülkesi, biçimsel olarak ikiye ayrılmıştı. Konstantin, devlet örgütlenmesini Doğu’ya, Helen topraklarına taşımış, Roma’nın İmparatorluk olarak ayakta kalmasını sağlamış ve bu üstünlükle de yeni adıyla Bizans Kilisesini kurmuştu. Öte yandan Kavimler Göçü’nün ayakla-
6- Eliade, Mircea; Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 3, Kabalcı Yayınevi, s 66 7- Eliade, Mircea; Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 3, Kabalcı Yayınevi, s 67
Bazı özel dönemler hariç, kiliselerde hep sıradan renkten ve sınıftan insanlar yan yana olmuşlardır.
Solda kaseyi arayan Kral Arthur, solda bir kilisede ziyarete sunulmuş ‘kutsal kan’.
Solda üstte Luka ikona yapıyor. Sağda üstte bir erken dönem ikonası. Altta sıradan halka sunulan ikonalar.
5
Üstte Batı kilisesinin sembol yapısı St. Pietro. Altta Doğu kilisesinin sembol yapısı Ayasofya.
Üstte solda III. Leo, altta ona karşı direnen Papa II. Gregorius, sağda ise uğruna kavga edilen dönemin ikonalarından biri.
rı altında kalan eski Roma topraklarında daha önce yeşermiş olan Batı Kilisesi de yaşama şansı elde etmişti. Bu kilise, askeri kimliği olmadığı için zararsız görülmüş, dini olarak devlet örgütlenmesinde serbest bırakılmıştı. Bugünkü Vatikan devletinin çekirdeğini bu örgütlenme oluşturmaktdır. İlginç olan, böylesi biçimsel ayrılıklarına karşın Doğu ve Batı devletleri, aralarındaki bağı koparmış değillerdi. Batı kilise devleti, Doğu’nun İmparatorluk devletini tanıyor, onun himayesine sığınıyor, öte yandan kendi kilisesini kurmuş olmasına karşın Doğu da Batı’nın ruhani üstünlüğünü -gönülsüz de olsa- kabul ediyordu. Herkes halinden memnundu. Ta ki III. Leo 700’lu yıllarda Doğu devleti olan Bizans’ın başına geçene dek. gkiliseler, resim ve Heykel Bazı tarihçiler pek dillendirmez ama kilisenin Doğu ve Batı diye ayrılmasının tek ve en önemli nedeni resim ve heykel sorunudur. Yani, kilise resim ve heykel konusunda ayrılığa düştüğü için bir daha birleşmemek kaydıyla ayrılmış ve müminleri iki düşman kardeş haline gelmiştir. Böylesi gerçek olabilir mi? Belgeler ve konunun önemli uzmanları bunun böyle olduğunu söylüyor. hIII. leo ve Gregorius Çatışması Hıristiyanlık Tarihi yazarlarından Harry Rosenberg, Doğu Roma İmparatoru III. Leo ile Batı Roma kilisesinin başı Papa II. Gregorius arasındaki anlaşmazlıkları aktararak konuya şöyle giriş yapıyor: ‘İmparator III. Leo ikonaları (İsa Mesih, Bakire Meryem ve kutsalların figürleri) 726’da yasaklayınca Doğu’da ‘ikonalardan kaynaklanan karışıklıklar’ (ikonakırıcılık, ikonaklasmus) hakim oldu. İkonaları destekleyenler yaklaşık 125 yıl süren sert ve yıkıcı karışıklıklar sonucunda galip geldiler. Bu arada Papa II. Gregorius sadece ikonaları
yasaklayan emri reddetmekle kalmadı, İmparator’un Batı’daki yetkisini de açıkça kabul etmediğini bildirdi. Gregorius’un sert mektubu çoğunlukla blöf niteliğindeydi. Ancak aynı zamanda devlet yöneticilerinin her zaman kilisede etkin bir rol oynadığı Ortodoks Doğu’nun devlet kilisesiyle, papalığın etkilerinden arınmaya çalıştığı Batı kilisesi arasındaki farkı açıkça ortaya koyan ciddi bir bildiriydi. Gregorius şöyle yazdı: Dinleyin! Dogmalar imparatorların değil, piskoposların işidir.’8 Bu bildiri Batı kilisesinin Doğu devletine ve kilisesine restidir. İyi de kimdir bu III. Leo? ıIII. leo’nun Teolojik kökeni Konu ilerlemeden, resim ve heykel düşmanı III. Leo kimdir, ona bir bakalım. Daha Paulus döneminde öğreti İbrani Hıristiyanlığı ve Helen Hıristiyanlığı olarak ikiye ayrıldı. İbrani Hıristiyanlığı köleci/çiftçi, Helen Hıristiyanlığı da paylaşımcıydı.9 Yahudi kökenli Hıristiyan müminler köleci/ortodoksi, Helen kökenli Hıristiyan müminler ise yoksul/heteroksi yapılanmayı seçtiler. Hala Tevrat’ın 10 Emir yasasına bağlı olan Hıristiyan III. Leo, Doğu tahtında oturuyordu ama Doğulu, yani Helen Hıristiyanlığı kökenli değildi. O bir İbrani Hıristiyanlığı kökenliydi ve çiftçilerin ortodoksi gücünü Doğu devletinin tepesine taşımayı başarmıştı. İkonalara olan düşmanlığı da buradan kaynaklanıyordu. III. Leo önderliğindeki Hıristiyan müminlerini resim ve heykel kırıcı yapan Tevrat’taki 10 Emir’in 4. ayeti şöyledir: ‘Kendin için oyma put, yukarıda göklerde olanın, yahut aşağıda yerde olanın, yahut yerin altında sularda olanın hiç suretini yapmıyacaksın.’10 Hristiyan.net adresli sitede Kent Hinkson’un hazırladığı Kilise Tarihi adlı metin,
Hıristiyan III. Leo, Yahudi kutsal kitabı Tora’ya bağlıydı.
6
8- Rosenberg, Harry; Hıristiyanlık Tarihi, Yeni Yaşam Yayınları, s 241 9- Grafik Tasarım Dergisi, Sayı 37, s 52, 2010 10- Kitabı Mukaddes, Çıkış, Bap 20, Ayet 4, s73, Kitabı Mukaddes Şirketi, 1981
konuyla ilgili şu bilgilere yer vermektedir: ‘ İmparator III. Leo’ya kadar kilisede zaman zaman putperestliği çağrıştıran bu resim ve heykellere karşı sesler yükselmişti, ama ikonalara karşı kimse Leo gibi bir kampanya başlatmamıştı. Aslında leo’nun da bu kampanyayı başlatmasının farklı sebepleri vardı. kendisi doğudan olmasına karşın Grek değildi. ... Genelde İkonoklastlar yani ikona karşıtları Grek olmayan ırk ve kültürlerdendi.’11 Yahudi kökenli oluşu nedeniyle Hıristiyanlığa geçmiş olsa da III. Leo, İsa öğretilerine göre değil, Tora (sonraki yüzyıllarda yeniden yazılmış Tevrat metinleri) öğretisine göre davranmaktan kendini alamıyor, mümin Hıristiyanları da bu çiftçi kültü tasarımına uymaya zorluyordu.12 iIII. leo eyleme Geçiyor Hinkson anlatımını şöyle sürdürüyor: ‘III. Leo’nun ikonalara savaş açması tahta geçtikten kısa bir süre sonra 725’te, çok popüler bir Mesih suretinin parçalanmasıyla başlamıştır. Hatta bu olay bir ayaklanmaya neden olmuştur. Bunun üzerine Leo 730’da küçük bir konsey toplatmış ve ikonalara karşı daha sert adımlar atılmaya başlanmıştır. İstanbul patriği alınan bu karara karşı sesini yükselttiği için de görevinden alınmıştır. Bizans imparatoru tarafından göreve atanan son papa II. Gregor da, hükümetin siyasetini protesto etmek için düzenlediği bir konseyde ikona karşıtlarını kiliseden aforoz etmiştir. ‘İmparator da papa Gregor’un bu küstahlığı üzerine Sicilya ile İtalya’da Papa’nın yönetiminde olan Grek episkoposluklarını İstanbul patriğinin yönetimine aktartmıştır. İmparator Leo’nun oğlu V. Konstantin babasından bile daha kararlı bir ikona karşıtı olarak tarihe geçmiştir. V. Konstantin bir konsey toplamış ve ikonaları lanetlemiştir. Ama bu karara ne Roma’daki papa, ne de Antakya, İskenderiye ve Yeruşalim patrikler
uydular.’13 Artık ipler kopmuş, kılıçlar çekilmiştir. Bir yanda koskoca Bizans İmparatorluğu vardır, bir yanda da Batı Kilisesi destekli diğer doğu kiliseleri. Bizans artık devlet yönetimi olarak İbrani Hıristiyanlığı’nı temsil etmektedir, Diğerleri ise topyekun Helen Hıristiyanlığını. Çiftçiler devleti ele geçirip sanata karşı savaş açmışlar, çobanlar ise Papa II. Gregorius ve Şamlı Yuhanna gibi liderler çıkarıp direnme kaleleri oluşturmuşlardır. jŞam’ın Tarihsel karşı Duruşu Şamlı Yuhanna ve Studiuslu Theodore, Bizans’la ipleri koparan Roma Kilisesi’nin başı olan Papa II. Gregorius’un izinden gittiklerini açıklamış ve III. Leo’nun resim-heykel kıyımına net tavır almışlardı. Şunu da söyleyelim, Şam, İsa ve Pavlus’tan günümüze dek hem Hıristiyanlık döneminde, hem de İslam döneminde asla resim-heykel karşıtı olmadı ve bu tür girişimi olanlara da izin vermedi. Harlie Kay Gallatin, Hıristiyanlık Tarihi’ndeki inceleme yazısında Şamlı Yuhanna’nın, ikonaları put olmakla suçlayan İmparator III. Leo karşısındaki dik duruşunu şu ayrıntılarla özetliyor: ‘İoannes (Şamlı Yuhanna), bir figürün asla özgün nesneyle aynı özden olamayacağını, yalnızca onun taklidi olabileceğini açıkladı. Bir ikonanın yegane önemi, aslının kopyası ve çağrıştırıcısı olmasıydı. İkona karşıtlarının yaptığı gibi, herhangi bir gerçek ikonanın İsa Mesih’i resmedebileceğini reddetmek, aslında beden alma olanağını reddetmekti. Bir ikonaya tapınmak yanlış olmakla birlikte, bir Mesih ikonasının varlığı inanlıyı gerçek Mesih inancı doğrultusunda tapınmaya yönlendirebilir ve yardım edebilir. İkonalara da aynen Kutsal Kitap veya haç kadar değer verilmeli ve saygı gösterilmeliydi.’14 B
11- www.hıristiyan.net 12- www.hıristiyan.net 13- www.hıristiyan.net 14- Gallatin, Harlie Kay; Hıristiyanlık Tarihi, Yeni Yaşam Yayınları, s 260
Musa, 10 Emir’i Tanrı’dan alırken.
III. Leo hem ikonalara, hem de antik eserlere saldırdı.
Üstte İkonaklast hareketin en katı imparatoru Teofilos. Altta, öldürülen ikonasever rahiplerin temsili resmi.
7
Solda, başlayan İkonaklazm hareketi sırasında hasar görmüş bir ikona, sağda, bu herekete karşı duran ve karşı yazılar yazan bir başka lider Şamlı Yuhanna.
Üstte İslam halifesi ile Bizans imparatorunun dostluğunu gösteren temsili resim. Halife sağdaki resmi yaptırırken, imparator alttaki heykeli kırıyordu.
Üstte solda Patrik, sağda Ayetullah, altta solda rahibeler, sağda Müslüman kadın. Kadınların peygamber simgesi olarak gül taşıma gerekçesi de aynıdır.
8
İslam Cephesi aHalife Şam kilisesi’ni koruyor Bir de İmparator III. Leo’nun, dönemin İslam devletiyle ilişkileri var. İmparator’un kolunun Şamlı Yuhanna ve Studiuslu Theodore’ye kadar uzanamayışının nedeni de bu ilişkide gizlidir. Teoman Törün, Orta Doğuda En Büyük Kültür Kaynaşması adlı makalesinde bu konuya yer vermiş. Diyor ki: ‘Sekizinci asırda, Bizans’ta İkonoklazm hareket kesin bir egemenlik kazanınca, ikonaların kutsallığına inanan Şamlı Yohanna, Halifeliğin (resim-heykel üretimi yanlısı Emevi halifeliği) himayesinde düşüncelerini özgürce anlatıyordu. Halife II. Yezid'in dostça geçindiği İmparator Leo III.'ün (717-741), (Tüm Bizans topraklarındaki) Hıristiyan tebaasının devam ettiği kiliselerde bütün resim ve suretlerin tahribi emrini vermesine karşın, bu bilginin edebî faaliyeti asla engellenmedi. Şamlı Yohanna, dogma, polemik, tarih, felsefe, belâgat, şiir üzerine sayısız yazıları arasında, "Kutsal İmgeleri Küçük Görenlere Karşı" adında üç bölümlük bir dizi inceleme eserini de Halifeliğin yarattığı engin özgürlük ortamında kaleme almış; bu eser, Bizanslı "İkona" savunucularının en güçlü silâhı olmuştur.’ 15 Fakat Emevi iktidarı da kısa süre sonra çöktü, muhalefet programları gereği resim ve heykel düşmanı olan Abbas torunları iktidara geldiler. babbasiler ve resim-Heykel Abbasiler 750’de Emevi devletini yıktılar ve yerine imparatorluk kurmaya giriştiler. Bu, İslam’da ilk kez görülüyordu. İmparatorluk kurumlarını oluştururken ilk olmanın sıkıntısını yaşadılar. Sorunu aşmak için de dönemin en büyük imparatorluğu olan Bizans’a yöneldiler. Bizans, eski Roma imparatorluğunun yasa, örgütlenme ve günlük yaşam kurumlarını devralmış ve mükemmelleştirerek kul-
lanmıştı. En kolay çözüm, bu kurumları Bizans’tan alarak kullanmaktı. Hukuk, bürokrasi ve iktisat gibi temel öğreti ve uygulamaları kopya ettiler, İslamileştirerek yürürlüğe soktular. Biçimsel bazı devralmalar da oldu. Bunların başında kılık kıyafet ve sanata yaklaşım geliyordu. Kılık kıyafetin en görünen yönü, papaz ve rahibelerin giysilerini rengine varana dek taklit etmekti. Zaten Ka’bul Ahbar’la başlayıp yaklaşık 200 yıl süren ve kendilerini iktidara taşımakta önemli rol oynayan sanat karşıtlığı, ideolojik olarak hazırda duruyordu. Devreye sokabilmek için uygulama örneğine gereksinimleri vardı. Bunu da III. Leo’nun başlattığı, heykellerin başını koparma uygulamasını taklit ederek çözdüler. Dönemin İslam müminlerine bunu anlatabilmek için kutsal emirlere gereksinimleri vardı. Bunu aşmak için de bol bol hadis uydurdular. Giyim için uydurulan hadislerden biri ni Yaşar Kandemir şöyle özetliyor: ‘..Uydurmaya göre Cebra’il (as), üzerinde siyah bir kaftan ve başında da siyah bir sarık olduğu halde Hz. Peygamber’in yanına gelir. Hz. Peygamber, şimdiye kadar giyindiğini görmediği bu kıyafetin ne olduğunu sorduğu zaman, ondan şu cevabı alır: Bu, amcan Abbas’ın oğullarından gelecek olan meliklerin kıyafetidir. Onların hak ve adaletten ayrılmayacaklarını öğrenen Hz. Peygamber, amcası Abbas (ra)’a ve oğullarına dua edecektir.’16 Hadiste tarif edilen, rahip giysisidir. Resim ve heykel kırıcılığı kurumu için de pek çok hadis uydurmuşlardır. Bunlar için hem Buhari’nin, hem de Müslim’in Sahih eserinin ‘Kitab’ül Libas’ bölümüne bakılmalıdır. Onlardan bir hadis şöyledir: ‘Ebu Hüreyre (r) den. Dedi ki: Bir kere Cibril aleyhisselam Resulüllah’ın yanına girmek için izin istemiştir. Resulüllah (s) ona “gir” diyerek izin vermiştir. Fakat cibril:
15- www.kenthaber.com 16- Kandemir, Yaşar; Mevzu Hadisler, s 41, Diyanet Yayınları, 1991
Şimdi ben senin evine nasıl girebilirim? Çünkü senin evinde bir takım at ve insan misallerini ihtiva eden bir perde asılıdır. ya bu resimlerin başlarını koparmalısın, yahut bu perdeyi indirip onu yere yayılan bir yaygı yapmalısın.’17 Dikkat edilirse, uydurma olduğu pek çok ilahiyatçı tarafından tespit edilmiş olan bu hadis de III. Leo’nun yöntemini aynen tarif etmekte, heykel ve resimlerin başlarının Bizans’ta olduğu gibi koparılmasını önermektedir. Bu ve benzeri hadisler tanık gösterilerek iş görülmüş ve yüzyıllar boyu İslam egemenliğindeki topraklarda bulunan hemen her heykelin ve resmin baş bölümü tahrip edilmiştir.
* sonuç olarak 750 yılında Bizans’ın etkisiyle İslam’da böyle başlayan resim-heykel yasağı, günümüze dek aralıksız sürdü. Afganistan’daki Taliban gerillalarının dinamitlediği Buda heykeli de, Saddam’ın vinçlerle devrilen meydan heykeli de bu sürecin devamıdır. Reform döneminde Avrupa’da uygulanan, katolik kilisenin eserlerini tahrip etmeye yönelik ikonakırıcılık ise İslam’ı etkileme konusuyla ilgisi bulunmadığından yazımızın dışında kalmıştır.
Üstte solda Hollanda’da kilise heykelleri yıkılıyor. Üstte sağda Abbasi iktidarı döneminde antik heykeller saldırıya uğramış. Altta ise İngiltere Worcester Cathedral’i rölyefleri keskilerle tahrip edilmiş. Bunları Doğu’da da Batı’da da din adamları yapmış.
Sanat kırıcılığı günümüzde de varlığını sürdürmektedir. Devreye fanatik dindarlık yanında ideolojik davranma yöntemi de girmiştir.
17- Sahih-i Müslim ve Tercemesi, Kitabu’l-Libas Ve’z-Ziyhet, c 6, s 370, hadis 99, dipnot 51, İrfan
9