Sovyet Rusya’da Enver Paşa
Kazak siyasetçi ve yazar Mustafa Çokay’ın kaleminden Orta Asya ve Sovyet Rusya’da Enver Paşa ve faaliyetleri.
Burhan Cağlar
I
Tarihvemedeniyet.orgII 20 Ekim 2012
Bu makale Kazak siyasetçi, gazeteci ve yazar Mustafa Çokay tarafından “Orta Asya ve Sovyet Rusya’da Enver Paşa” başlığıyla kaleme alınarak, 15 Haziran 1923 tarihli “Orient et Occident” (DoğuBatı) isimli bir Fransız dergisinde yayımlanmıştır.
I II
University of Toronto, Department of Near and Middle Eastern Civilizations lisansüstü öğrencisi http://tarihvemedeniyet.org/2012/10/sovyet-rusyada-enver-pasa/
Sovyet Rusya’da Enver Paşa
B
olşevik gazetelerine, Türkistan ve Afganistan’dan gelen mektuplara göre Enver Paşa, 4 Ağustos 1922 tarihinde Doğu Buhara’nın “Belcuvan” kasabasında vefat etti.
Osmanlı Ordusunun bu başkumandanının zamanında Bolşevik safında yer alması rakiplerini şaşırtmasına rağmen onlar “Enver Paşa’dan her şey beklenir” diyorlardı. Moskova saflarında iki yıl süren macerasının ardından bu sefer Türkistanlı muhaliflerin yanında yer alınca yine aynı durum söz konusu oldu; “Enver’den her şey beklenir!” *** Kimilerine göre Enver Paşa, Bolşevik desteğini Orta Asya Müslümanlarının bağımsızlığı uğruna
Enver
kullanmak istemekteydi. Pravda gazetesine göre
döneminden
ise, Cemal Paşa dâhil bir kısım zevat onun bu
karakterindeki bazı çelişkileri ilk bakışta
hareketini “şöhret düşkünlüğü ve popüler olma
sezinliyorlardı.
hırsı”
Pravda
Paşa, Müslüman halkların hürriyeti
gazetesinden örnek veriyorum zira bu ifadelerin
adına mücadele ederken, popüler olma
aynını
hırsıyla da aslında aklı başında hiçbir
olarak 1922′de
yaptığımız
değerlendiriyordu. Cemal
Paşa’yla
görüşmede
Avrupa’da
kendisinden
bizzat
işitmiştim.
Paşa’yı
Jön
beri
Türk
hareketi
tanıyanlar
onun
insanın cesaret edemeyeceği maceralara sürükleniyordu.
Enver Paşa’nın Sovyet Macerası
Bolşevikler
için
ise
Enver
Paşa
saygıdeğer bir dosttu zira kendilerine Orta
Asya,
Buhara,
Kafkasyalıların
Enver
farklıydı.
Bolşevik
ümidindeki
bu
Türkistan Paşa’ya
ve
bakışları
diktasından
insanlar
kuzey
Paşa’nın
ise
kurtulma kendilerini
kurtaracağı inanıcını taşıyorlardı. Türkistan, Buhara ve
Azerbaycan’da
halk,
Paşa’nın
Balkan
Slavlarından Edirne’yi kurtardığı gibi, Bolşevik zulümden de kendilerini kurtaracağına körü körüne inanmıştı.
Fakat
Paşa,
Bolşevik
saflarındaki
çok iyi bir propaganda malzemesi olabilirdi. Paşa sayesinde Müslüman halklara yönelik Bolşevik politikaları rahatça
yürütülebilirdi.
Mamafih
sonraları Enver Paşa muhalif saflara geçince
onu
“İngiliz
kiralık ajanı” ilan ettiler.
Hükümeti’nin
duruşuyla, henüz kendisine beslenen bu inancı görmekten epey uzaktı. Şimdilik, Hindistan’dan “İngilizleri” çıkartmak veya Bolşevik söylemiyle, “âlem-i İslam köleleştiren, Avrupa emperyalizminin bu devasa canavarının zehirli dişlerini sökmek” arzusundaki, üçüncü Enternasyonal ile ittifakını kuvvetlendiriyordu. Enver Paşa, sadık ve dürüst birer müttefik olduklarını düşündüğü Bolşeviklere bir hayran edasıyla, güveniyor, onların asıl maksadını ifşa etmek isteyenlerin çabalarını ise göz ardı ediyordu. Hâlbuki Paşa, Zinovyev ve Radek ile aynı vagonda Doğu Halklarının Kongresi’ne giderken bile, Bolşevikler onu Türkistan, Hindistan, Kafkasya ve Afganistan temsilcileri nezdinde, kendi lehlerine etkili bir koz olarak kullanmanın planı içerisindeydiler. Doğu Halkları Kongresinde Enver Paşa Müslüman halk, telgraf vasıtasıyla Paşa’nın gelişinden hemen haberdar olmuş, Bakü tren istasyonunu hınca hınç doldurmuştu. Paşa, bu mahşeri kalabalık tarafından karşılanıp törenle şehre götürüldü. Bu sırada bir Azeri ihtiyar heyecandan titreyen sesiyle Enver Paşa’ya seslendi;
“Paşam Paşam, senin ordun Eylül 1918′de Bakü’ye girdi, bizi kurtardı. Ama ondan sonra biz bir daha seni göremedik. Eylül 1920’de Bakü tekrar Moskof esaretine düştü, şimdi ise sen bizim düşmanımızla zaferi mi kutluyorsun, bunun izahı nedir ?” dedi. Enver Paşa soruya, “Azerbaycan Azerilerin olmalıdır” diye cevap verdi. Bu cümle bütün kalabalıkta bir anda ağızdan ağıza yayıldı. Durumdan tedirgin olan Bolşevikler böyle “yersiz” olayları önlemek için konuşmasına fırsat bile vermeden Paşa’yı adeta kalabalıktan kaçırdılar. Kongrede bile Paşa’nın tebliği sekreteri tarafından okundu. Enver Paşa’nın Kongre Tebliği Tebliğin bazı bölümleri üzerinde durmakta fayda var. Sadakat, samimiyet ve teşekkür ifadelerinden sonra, bir zamanlar Osmanlı ordusunun en yüksek rütbeli kumandanı, Türkiye’nin Dünya Harbi’ne girişinin esbab-ı mucibesini açıkladı.
“Yoldaşlar” diye başlayan Paşa şöyle devam etti; “Türkiye’nin savaşa girdiği esnada, dünyanın iki kısma ayrılmış bulunuyordu, birinde kapitalist, emperyalist Çarlık Rusya’sı ve onun müttefikleri, diğerinde ise emperyalizm ve kapitalizm namına diğerlerinden hiç alt kalır yanı olmayan Almanya ve müttefikleri bulunmaktaydı. İmhamızdan yana olan Çarlık Rusya’sı, İngiltere ve onun avenesine karşı mücadeleye girişen biz ise hayatta kalmak uğruna ancak ve ancak Almanya tarafını tutmaya mecburduk. Evet, Alman kapitalistleri kendi emperyalist hedefleri doğrultusunda kuvvet ve kudretimizi istismar ettiler fakat istiklalimizi muhafazaya yolunda başka bir ihtimal bizim için mevcut değildi.” Paşa, sözlerine şöyle devam etti; Ancak Enver Paşa’nın konuşmasındaki ihtilal Ancak Enver Paşa’nın konuşmasındaki ihtilal
ruhu
ve
“yoldaşlar”
diyerek
Bolşeviklerin yetmedi.
her
yeni
başlaması
güvenini
Kongrede
konuya
oturum
bile
kazanmaya
ruhu ve her yeni konuya “yoldaşlar” diyerek başlaması
bile
Bolşeviklerin
güvenini
kazanmaya yetmedi. Kongrede oturum başkanı, Paşa’nın tebliğine karşılık ise şöyle dedi.
başkanı,
Paşa’nın tebliğine karşılık ise şöyle dedi;
“ Yoldaşlar, Harb-i umumi esnasında çok
“Kongremiz daha önce kapitalistler yararına
büyük makam, mevki ve mesuliyet sahibi biri
çalışan,
olarak
Türk
işçi
ve
köylülerinin
ifade
etmeliyim
ki
Alman
mücadelelerini görmezden gelen, zengin kesim
emperyalizmiyle aynı safta savaşmış olmaktan
ve yüksek rütbeli subayları korumak adına işçi
esef duyuyorum. Kin ve nefretim hiç şüphesiz ki
ve emekçi kitlelerini tehlikelere atan kişilerin
İngiliz emperyalizmine olduğu kadar, Alman
söylediklerine
emperyalizmi için de mevzu bahistir. Emek
dikkat
edilmesi
gerektiğini
düşünmektedir.
vermeden servet edinmek isteyen her kim olursa
Kongremiz, bu kişileri geçmişteki hatalarının
olsun, bu kin ve nefreti dahası yok edilmeyi
farkına vararak, yanlışlarını düzeltmeye ve her
elbette hak etmektedir. İşte emperyalizme dair
şartta halka hizmete hazır olduklarını ispata
kanaatim ancak bundan ibarettir.” Sovyet
davet etmektedir.”
Rusya ile münasebetlerine ilişkin ise Paşa, şunları söyledi:
“Yoldaşlar, bugünkü Sovyet Rusya o zaman vâr olsaydı ve şimdiki hedefleri doğrultusunda mücadele etseydi, sizi temin ederim ki bütün gücümüzü sarf ederek muhakkak yanınızda olurduk.”
Enver Paşa daha da ileri giderek, mücadelede sadece kuru bir destek bulma arzusunun değil, aynı görüşü paylaşıyor olmalarının da kendi ve arkadaşlarını üçüncü Enternasyonal ile ittifaka yönelttiğini söyledi ve şahsi sosyo-politik programını şöyle açıkladı:
“Biz, kendi kaderimizi kendimiz tayin etmek için, halkın desteğiyle bu mücadeleye giriştik. Bizimle aynı telakki ve tefekkür içerisinde olanlarla elbette muhkem ve daimi bağlar kuracağız, olmayanlara ise muhakkak kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanıyacağız. Hiç şüphesiz ki savaşa karşıyız, iktidarların halkları yok etmesi ve esaret altına alması taraflısı ise hiç değiliz. İşte bu minval üzere nihai barışı sağlamak uğrunda üçüncü Enternasyonal ile aynı safta yürümekteyiz. Bu hedefte her türlü engel ve müşkülatı yılmadan göğüsleyeceğiz.” Görüldüğü gibi Bolşevikler, Türkiye’nin Dünya Harbi’nde Çarlık Rusya’sına karşı mücadele ettiğini; böylece dolaylıda
Cemal Paşa
olsa Sovyetlerin doğmasına katkı sağlandığını dile getiren Paşa’nın teorisini duymadılar bile. Paşa’ya teşekkür yerine ise halka olan sadakatini ispat ederek “eski günahlarından arınmasını” teklif ettiler. Moskova Yolunda Enver Paşa Bolşevikler, ancak ve ancak Moskova’da bulunduğu sürece kendilerine faydası dokunabileceğini düşündükleri Enver Paşa’yı, neredeyse halktan kaçırırcasına Bakü’den Moskova’ya getirdiler. Bakü İstasyonunda ise yine aynı mahşeri kalabalık, Paşa’yı “Yaşasın Enver” sloganlarıyla uğurladı. Enver Paşa’nın Moskova’daki hayatı ve faaliyetleri hakkında benim derin bir bilgim olmakla birlikte Sovyet yöneticilerinden hususi bir ilgi gördüğü, Afganistan ve diğer doğu ülke heyetleri nezdinde verilen ziyafetlere şeref konuğu olarak katıldığı muhakkak. Hiç şüphesiz ki Paşa, bu süre zarfında Türkistan, Kafkasya ve Azerbaycan ile olan bağlantılarını da devam ettirmekteydi.
Paşa’nın Anadolu‘ya dair Planları Sovyetlerin İngiltere ile ticaret anlaşması imzaladığı Mart 1921 itibariyle Paşa’nın Bolşeviklerle ilişkileri bozulmaya başladı. Paşa anlıyordu ki, Sovyet Rusya, Müslüman halkı nüfuz alanlarına göre parçalamaya hazırdır. İşte o anda, Bolşevik hareketine karşı Türkistan ve Kafkasya da irtibat noktaları aramaya başladı. 1921′de Yunan saldırısı karışında İsmet Paşa kumandasındaki Türk ordusunun geri çekilince, Sovyetler bunu, Mustafa Kemal ve taraftarlarının başarısızlığa uğrayacağı şeklinde yorumladı. Bu durum, eski başkumandan sıfatıyla Enver Paşa’ya gönüllüleri ve Milli Ordu’dan geriye kalan askerleri bir bayrak altında toplamak, bu suretiyle işgalcilere karşı mücadeleyi devam ettirmek görevini yüklüyordu. Paşa’nın Türkistan Macerası Enver Paşa 1921 yılı sonbahar ve kışını Türkistan’da geçirdi. Bu uçsuz bucaksız bölgenin her köşesinde onun tanınıyordu. Özbek hatta en ücra kazak köylerinde bile
“Edirne
Savaşı”,
“Trablus
savunması” “Hürriyet Kahramanı”, “Jön Türklerin
lideri”
sıfatlarıyla
Paşa’nın
ismini
taşıyan
tanınan çocuklara
rastlamak mümkündü. Semerkant Savunması
Paşa Taşkent’e giderken Buhara’ya da uğradı ve ilk kez Bolşevik zulmüne yakından şahit oldu. Buhara, Kızıl Ordu komiserlerinin komünist uygulamaları hayata geçirmek adına denemeler yaptığı adeta bir pilot bölge haline gelmişti.
Buhara Sovyet Cumhuriyeti, başkenti ve pek çok şehriyle Rus askerlerinin işgalindeydi. Askerleri harcamalar Buhara’nın kısıtlı bütçesinden karşılanıyor, dahası ülkedeki bütün servet “Yoldaş
Lenin’e”
veya
“minnettar
Buharalıların
Kremlin’e” şükran nişanesi olarak Moskova’ya akıyordu. Bu sırada Enver Paşa’nın beklenmedik gelişi Buharalılar için bir umut ışığı oldu. Onun Moskova ile olan görüşmelerde arabuluculuk yapabileceği böylece resmiyette kalmış olan bağımsızlık anlaşmasının hiç olmazsa bir nebze olsa uygulamayabileceği düşüncesi doğmuştu. Enver Paşa Arabulucu Oluyor Enver Paşa, bu arabuluculuk görevini kabul etti ve Moskova’ya, Buhara’nın bağımsızlık haklarını dikkate almasını teklif eden ilk telgrafını gönderdi.
Enver Paşa’nın Telgrafı şöyleydi;
“Şayet
Buhara, Sovyet Rusya himayesinde istiklaline kavuşursa, bizde Müslüman Asya’yı
İngiliz emperyalizminden kurtarma misyonumuzu ifaya daha çabuk muktedir olacağız. Halk Komiserleri Konseyi’nden Buhara’da işgalci edasındaki Kızıl Orduyu geri çekmesini teklif ediyorum. Zira buradaki askerleri mevcudiyet, şikâyetleri gün be gün artan Müslüman halkı aç ve perişan bırakmaktadır. Ayrıca Konsey, aldığı istimlak kararlarını ve gıda maddeleriyle yüksek kıymete haiz menkul ve sair emtianın memleket haricine sevkine son vermelidir. Doğu Buhara’da halk Kızıl Orduya karşı ayaklanmakta ve bu başkaldırıların diğer bölgelere yayılma ihtimali her an artmaktadır. Yönetici mevkiindeki Buhara Komiserleri, Rus askerlerinin taşkınlıkları karşısında çaresizlik içerisindedir. Genç [jön] Buharalılar arasında ise tepkiler büyümektedir. Şu durumda, Buhara halkının seçimi ve tasvibiyle, Sovyet Rusya’yla görüşmelerde temsilcileri olarak; Sovyet Hükümetine Doğu cephesinin ciddi tehlike altında
olduğunu haber veriyor ve Buhara halkına kendi kaderini kendileri tayin etme hakkı tanınmasını talep ediyorum
”
Bu telgrafın Moskova’da ne denli tesirli olduğu bilinmez ancak Buhara ve bütün Türkistan’da derin yankılar uyandırdı. Kanaat önderleri ve halk vekilleri kalabalık kitleler halinde Enver Paşa’yı ziyaret ediyor, Fergana’dan, Taşkent’ten, Semerkant’tan ve daha nice beldelerden Paşa’ya hürmet ve minnet mesajları yağıyordu. Bu durum ise Türkistan’daki
Sovyet
komiserlerini
Türkistan Ahalisinin Enver Paşaya İnancı
alarma
geçirmeye yetti. Yanlış “Reçete” Bağdat’tan Döner Fakat maalesef ki Enver Paşa, Türkistan’a ve ihtiyaçlarına tamamen yabancıydı. Kullanmak istediği reçete, midesinden rahatsız bir hastaya göz tedavisi uygulamaktan ibaretti. Paşa, mevcut bütün güç odaklarını istiklal yolunda mukaddes bir ittifak etrafında toplamak yerine, eski Buhara Emiryle görüşmelere yöneldi.
Şubat 1922′de Özbekistan’daki bir arkadaşım gönderdiği mektubunda şöyle yazıyordu:
“Enver
Paşa’nın Orta Asya’ya ve ihtiyaçlarına yabancı olması, bunun ise siyasi manada telafisi mümkün olmayan hatalara yol açabileceği yönündeki ikazlarınız bizce birer mübalağadan ibarettir. Zira Paşa’nın buraya gelmesi milli mücadelemizin başarısı uğrunda ciddi bir fırsattır. Şüphesiz ki bir demokrasi ve cumhuriyetin savunucusu olan Paşamız Rus Kızıl Ordusu’nun himayesinin olmadığı Sovyet yönetim şekline taraftarıdır. Dahası Rusya ile ilişkilerde uyum içerisinde faaliyetine devam etmektedir. Sizden ricam Enver Paşa’nın siyasi planlarına dair bir şüphe taşımamanızdır. Zira memleketin ahvali ve Sovyet iktidarıyla yıllarca süren birlikteliği Paşaya çok şey öğretmiştir.”
Son Buhara Emiri Âlim Han
Buhara, Taşkent ve Fergana’dan aldığım hemen hemen bütün mektuplar bu görüş ve düşünceleri yansıtmaktaydı. Hiç kuşku yoktu ki, halkın önderlerine olan güveni tamdı ve sadece kendilerini Bolşevik zulmünden kurtarmakla kalmayacağı, bütün Türkistan’da, sağlam ve demokratik temeller üzerine oturmuş bir devlet kuracağı inancı halkı büsbütün sarmıştı…
Bu ise bir yandan bazı kitlelerin ona sırt çevirmesine sebep olurken, öte yandan Emir yanlılarının etrafına toplanmasına neden oldu. Böylece Paşa bir anda Buhara Emir’inin adeta veziri haline geldi, bu ise Ruslara karşı mcadele edenleri birbirlerine düşman iki gruba ayırıyordu.
Ferganalı mücahitler, “Buhara Emir’inin vezirini” artık tanımazken Paşa aleyhindeki dizginsiz dedikodularda Türkistan çapında yayılıyordu. Enver Paşa’nın sempatizanı tarafsız çevreler ise bir anda,
onun
İngilizlerce
satın
alındığı, İngiliz emperyalizminin ajanı olarak Buhara ve hatta bütün Türkistan’ı
İngiliz
müstemlekesi
(sömürgesi)
haline
getirmek
maksadıyla
Londra’yla
işbirliği
yaptığına dair Bolşevik iftiralara kulak asar oldular. Bu
konuda
Türkistan
Seyid Buhara Emiri Âlim Han ve Enver Paşa
Cemal
Milli
Paşa
Mücadelesi
bile, ve
Enver Paşa önderliğindeki hareket hakkında konuşurken bana, “bütün bunlar besbelli, İngilizlerin lehine yapılıyor” dedi. Şöhret afetmiş! Enver
Paşa’nın
dünkü
hayranları
artık
düşman
oluvermişlerdi. Bitmek tükenmek bilmez iradesi ve adeta fışkıran enerjisiyle onun artık bir bataklığa saplanıp kaldığını görmek çok acıydı. Bütün bunların başlıca sebebi ise Paşa’nın Türkistan’ın sosyal durumu, Buhara idaresi ve Emir’inin meşum rolü hakkında hiç ama hiçbir fikir sahibi olmamasından ileri geliyordu. Hâlbuki 1919′da Buhara Emir’ince katledilen, âlim molla Mahmut Hoca Behbudi, “Buhara’da Emir’in istibdadı son bulmadıkça Türkistan’daki karanlık dağılmaz” demişti. Paşa’yı Emir’le yakınlaştıran bir diğer sebep ise aslında bir nevi Bolşevik provokasyonuydu. Türkistan Sovyet Rus Komiseri Geppner, Enver Paşa’nın kendileri için oluşturduğu tehlikeyi sezerek, Buhara halkına “şayet gerekliyse eski Buhara Emiri ile iktidarının
İctimai ve dini hayatta köklü reformlar yapılması görüşünü savunan, Türkistan’daki “Cedidçilik” hareketi mensuplarından, Semerkant müftüsü, Molla Mahmut Hoca Behbudi
ihya edileceği” konusunda söz vererek görüşmelere başladı. Bu görüşmelerde halkı Enver Paşa’ya karşı kışkırttı. Emiri kudret sahibi olarak gören Enver Paşa ise onun gücünden istifade için Bolşeviklerden önce davranmaya çalıştı. Türkistan Dağlarında Son Yolculuk Ancak, yine de Belcuvan ve Duşanbe civarında binlerce asi her şeye rağmen Paşa’yı desteklemeye devam etti. Böylece, zamanında Özbek köylüler ve göçebe Kırgızlar arasında bile saygıyla anılan, Osmanlı Ordusu’nun bu sâbık başkumandanı, Doğu Buhara dağlarında fanatik asi gruplar arasında bir başına kalmıştı. Ondan maceraperest davranışlar değil, büyük işler bekleniyordu fakat o Türkistan’ı tanımamanın kurbanı oldu.
Enver Paşa’nın naaşı, ölüm yıldönümü olan 4 Ağustos 1996′da düzenlenen bir devlet töreniyle Tacikistan’dan İstanbul’a nakledilerek Abide-i Hürriyet tepesinde defnedildi.
Bibliyografya: Mustafa Çokay bu makalesini muhtemelen Rusça yazmış, daha sonra Fransızca ’ya çevrilerek “Orient et Occident” dergisinde yayınlanmıştır. Enver Paşa’nın ise tebliğ ve telgraflarını eski Türkçe hazırladığında ise hiç şüphesizdir. Bu bağlamda dilden dile tercüme karmasını gidermek adına bazı ifadeler yeniden yorumlanmış, bazı bölümler çıkarılarak yazının okunabilirliğini arttırmak maksadıyla sadeleştirmeler, paragraflar arası yer değiştirmeler yapılmıştır. Yazının, birebir tercümesine aşağıdaki bağlantıda mevcuttur. http://www.turksam.org/tr/yazdir211.html Fotoğraflar: İlyas Kara, Basmacılar İsyanı Enver Paşa, İstanbul 2011; Naci Yengin, Atayurt'tan Anadolu'ya Buhara Emirliği Türkistan ve Enver Paşa, İstanbul 2010; İrfan Ülkü, Türklüğün Son Cephesi KGB Arşivlerinde Enver Paşa, İstanbul 2005; Edward A. Allworth, The Modern Uzbeks: From the Fourteenth Century to the Present: A Cultural History, 1990; Murat Bardakçı, “Kemal Bey! Enver Paşa Türkçü veya Turancı değil, İslamcı idi.” Haber Türk, 15 Temmuz 2012.