Selçuk iletişim Eylül-Ekim 2017
/ Sayı: 164 / Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Uygulama Gazetesi
İLETİŞİM FAKÜLTESİ Ödülleri topladı
Selçuk’a Yeni Rektörlük
S.3
Şehir merkezinde bulunan rektörlük, kampüste inşa edilen yeni binasına taşındı. Böylece idari birimler tek bir çatı altında toplandı. 3 bin metrekare kapalı alan olmak üzere toplamda 13 bin metrekare alanı kaplayan bina, Selçuklu döneminin eşsiz mimarisinden izler taşıyor.
T
RT tarafından üniversite öğrencilerinin eğitim faaliyetleri kapsamında yapacakları çalışmalara katkı sunmayı ve teşvik etmeyi amaçlayan yarışmaya 15 üniversiteden 351 öğrenci katıldı. Yarışmada, “Radyo Yayıncılığı”, “Televizyon Yayıncılığı”, “Sesli Görüntülü Haber Yayıncılığı” ve “Yeni Medya Yayıncılığı” dallarında Selçuk İletişim, 15 üniversite arasında birinci oldu. Toplamda 351 öğrencinin 211 eserle katıldığı yarışmada, Selçuk İletişim 46
“TRT Geleceğin İletişimleri Yarışması”nda Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencileri 4 dalda toplam 12 ödül alarak birinci oldu. eserle yarışmaya en fazla katılım sağlayan fakülte oldu. REKTÖR PROF. DR. ŞAHİN: “GURUR DUYUYORUM” Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, TRT Ankara Arı Stüdyoları’nda gerçekleşen
törende konuşma yaptı. Öğrencileriyle gurur duyduğunu dile getiren rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin; “Bir anne baba kendi çocuğunun başarısından nasıl mutluluk duyarsa biz o mutluluğu yaşıyoruz. Sizler bizim evlatlarımızsınız. Bu başarıya katkı sunan tüm arkadaşlarımızı ve
derece alan öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” dedi. “ÖDÜLLERİMİZ TESADÜF DEĞİL” İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kalender; “Fakültemiz ülkemizin en başarılı ve prestijli fakültelerinden biridir.” dedi. Eğitimde teorik ve uygulamayı bütünleştiren bir sistemle ilerlediklerini belirten Prof. Dr. Ahmet Kalender, kazanılan ödüllerin tesadüf olmadığının altını çizdi. sayfa 3’te
Teknolojide Türk malına ilgi artıyor
Geleceğin Tasarımcıları S.4 Selçuk Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü öğrencilerinin eserleri sanatseverlerle buluştu. Sergi, 15 öğrencinin yaklaşık 5 ay süren çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Sergiye katkı sağlayan öğrenciler, her eserin bir hayal ürünü sonucu ortaya çıktığını söylediler. Öğrenciler, bazı tasarımların ödev sonucu ortaya çıktığını, böylece hayal gücünü bir kalıp içine almadan dünyayı anlamlandırıp eserlerini kağıda döktüklerini vurguladılar. Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşen sergiye ilgi yoğun oldu.
Farkındalık yaratan bir dernek: KASKADER
Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu, teknoloji adına Türk mallarına olan ilginin son yıllarda arttığını söyledi. firmalar tarafından üretildiğini ve rof. Dr. Tarakçıoğlu, dünyada bu durumun Türkiye için de geçerli genel anlamda tüm teknoloji olduğunu dile getirdi. ürünlerinde ana ürünlerin sayılı
P
Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi olarak yeni projeler üzerinde olduklarını belirtti. Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde ek binaları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarakçıoğlu, burada üniversitenin de içinde olduğu bir vakıf şirketi
oluşturduklarını, otomotiv sanayi ve savunma sanayi gibi alanlarda farklı projeler üzerinde çalışma içinde olduklarını belirtti. Prof.Dr Tarakçıoğlu sınıfında başarılı olan öğrencileri projede stajyer olarak görevlendirdiklerini belirtti. sayfa 9’da
S.5
Ülkemizdeki kas hastalarına yönelik tıbbi tedavi çalışmalarını takip etmek, bu çalışmalara kanunların öngördüğü derecede destekleyici olmak ve tedavi çalışmalarına devletin destek olması için girişimlerde bulunmak amacıyla kurulan Kas Hastalıkları Koruyucu Aileler Derneği (KASKADER) kas hastalıklarında farkındalık yaratıyor.
2/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
röportaj
‘‘Dünya kupası finalini yönetmek hayalimdi’’ Tuğçe ÇAMBAŞI
F
İFA hakemi olarak yurt içi ve yurt dışında çok sayıda maç yöneten eski hakem Selçuk Dereli, gazetemizle konuştu. Öncelikle sizin bilinen yönlerinizden ziyade bilinmeyen yönlerinizi öğrenmek istiyorum. İlk olarak Selçuk Dereli nerede doğdu ve nasıl bir çocukluk geçirdi? Ben Kahramanmaraş’ın Andırın ilçesine bağlı Köleli Köyünde dünyaya geldim. Bir beden eğitimi öğretmeni çocuğuyum. Babamın görevi nedeniyle Erzurum’a ve oradan Maraş’a geldik. Oralarda babam öğretmenlik yaptı ve daha sonra Mersin’e geldik. Mersin’de de hayatımızı devam ettirdik.
bir maçı idare etmek, yönetmek, müsabakada kararlar vermek çok önemli. Çünkü verdiğin karar maçın gidişatını etkiliyor. İlk maç olduğu için tedirgin veya çekimser davrandınız mı? Tabi ki de hata yapmaktan korktum. Ama ilk maç tabi hatalar da yapabilir insan. Ama daha önceden futbol oynamış olmam bana avantaj sağladı. İçinizde ukde kalan, keşke şu maçı da yönetseydim dediğiniz bir karşılaşma var mı? Benim dünyada isteyip de yönetemediğim Dünya Kupası final maçı vardı. 2014 Dünya Kupası finalini yönetmek hedefimdi. Onun dışın-
da önemli stadyumlarda önemli maçlar yönettim. Çok önemli derbiler yönettim. Türkiye’nin en önde gelen hakemlerinden oldum. FİFA hakemleri içerisinde de en öndeydim. Dolayısıyla orada artık benim yapabileceğim bir şey kalmamıştı. Artık o beni aşan bir şeydi. UEFA yetkilileri bana kategori de yükseldiğimi bile söylemişlerdi. Sizce ülkemizde hakemlerin tuttukları takımın rengini belli etmeleri mümkün mü? En çok karşılaştığım soru , ‘Hocam hangi takımı tutuyorsunuz?’ sorusu. Elbette hakemliğe başlamadan önce futbola ilgi duymayan birisi futbol hakemliğinde başarılı olabilir
mi ? Olamaz. Bir takıma sempatisi mutlaka olmuştur. Ya yaşadığı şehrin takımı ya da 4 büyüklerden bir takımı mutlaka desteklemiştir. Elbette her hakeminde sempati duyduğu bir takım olmuştur. Ama hakemliğe başladıktan sonra bu duygudan uzaklaşıyorsunuz. Çünkü adalet dağıtıyorsunuz. Adalet dağıttığınız için her takıma eşit mesafede olmak zorundasınız. Mesela ben profesyonel hakem olmadan tuttuğum takımın maçını yönettim. Rakip takım şampiyon oldu. Tuttuğum takım şampiyon olamadı. Demek istediğim hakemin takımı olmaz. Hakem bir takıma sempati duymaz. Ona göre karar vermez.
Son olarak, yeşil sahaları özlüyor musunuz? Özlenmez mi tabi ki benim 30-35 yılım futbol sahalarında geçti. 7-8 yılı futbol oynayarak geri kalanı hakem olarak. Tabi ki özlüyorum ama bugün Türkiye’deki futbolun içindeki yapıyı gördükçe asla geri dönmek istemiyorum. Merkez Hakem Kurulu daha önce bana gözlemcilik teklif ettiler. UEFA gözlemcilik teklif etti. Ben onu bile kabul etmedim. Çünkü bu doğru bulmadığım anlayışı yani performansa dayalı olmayan adamcılığa dayalı olan anlayışı reddediyorum. O yüzden de kabul etmedim. Asla da kabul etmem. Bu zihniyetle devam ettiği sürece etmem. Ama elbet ki bir gün bizler de yönetici olacağız.
Hakemlikten önce 18 yaşınıza kadar futbol deneyiminiz olmuş. Futbolu neden bıraktınız? Beden eğitimi öğretmenim aynı zamanda okul futbol takımında oynadığımdaki hocam hakemlik kursunun açıldığını ve oyun kurallarını öğreneyim diye ve gelişimim açısından iyi olur diye gitmemi söyledi. Ben de gittim kursa katıldım. Sonrasında hakem olmaya karar verdim, o yüzden futbolu bıraktım. İlk hakemlik yaptığınız maçı hatırlıyor musunuz ? Evet. Amatör kümede yönettiğim bir maç. Mersin İdman Yurdu-Konya Spor maçı yardımcı hakem olarak çıktım. Neler hissettiniz, maç yönetmek nasıl bir duygu ? Heycanım çok fazlaydı. Amatör bir maç olmasına rağmen tribünlerde izleyenler vardı. O insanların önünde
‘‘Bu işin okulu yok önemli olan uygulama’’ Merve ÇINAR 1961 yılında Ankara’da dünyaya gelen Cem Kırçak 30 yılı aşkın TRT bünyesinde önemli işlere imza attı. Bu serüvenine devam eden Kırçak, sektörle ilgili önemli bilgiler vererek iyi bir radyocu nasıl olunacağı hakkında bilgi verdi. Radyo hayatınız nasıl başladı? Özel bir şirkette çalışıyordum o dönemde. Babam Ankara Radyosunun sınav yapacağını söylemesi ve ısrarı üzerine sınava başvurdum. Sınava Türkiye genelinde 6545 kişi başvurmuş. İlk aşamayı geçip 2. sınava girmeye hak kazandım. 6545 kişiden 150 kişiye düştük. 1 ay sonra eve kağıt geldi. Türkiye genelinde yapılan sınavda eylül sonunda Ankara Tunus’ta eğitim alanında kursa tabii tutulduk. Kursta tekerlemeler okutup aksayan harf var mı diye kontrol edilirdi. Daha sonra haber programı röportajı yaparak birçok kişiyi elediler ve 150 den 33 kişiye indirildik. Kurs sonunda cumartesi günü şehir dışından gelenleri pazar günü de Ankara’da olanları sınava alacaklardı. Herkesin gününde olduğu bir zaman vardır benimde
şansıma o gün kendimi iyi hissettiğim bir gündü ve son elemeyi de geçerek 1987 de Ankara Radyosunda meslek hayatıma başladım. Radyonun size kattıkları neler? Radyo televizyona göre daha zor. Çünkü televizyonda sesinle birlikte beden dilini de rahatlıkla kullanıyorsun izleyicilere duyguyu daha rahat aksettiriyorsun ama radyo da bu şekilde olmuyor sesinle var olmaya
çalışıyorsun. Bu sebeple radyo bana sesimi daha iyi kullanmayı öğretti. Tabi herkes için geçerli olmayabilir. Radyodan televizyona geçiş süreciniz nasıl oldu? Televizyonda anons spiker açığı olmuş ihale biz yenilerin üstüne kaldı. O zamanlar anons yapmak küçümseniyordu. Sonrasında televizyondan teklif geldi ama benim hedefim haber merkezi olduğu için
reddettim. Radyo ya devam ederken aynı zamanda Köy Saati Programı çekimlerine devam ettim. Gittiğimiz yerlerde çok rağbet gördük ve 3 sene sürdü program. İnsanlar beni köy saati programı sunan adam olarak tanıdılar. Ve 1992 yılında kadrolu olarak çalışmaya başladım. 1992’den 2010’a kadar televizyonda pek çok programda yayın yaptım.
özel kanalların çoğalmasıyla beraber izlenme oranı düştü. TRT’nin izlenme oranının düşmesinin en büyük sebebi; TRT‘yi kollara ayırması ve tek politika yayın yapması diğer kanallarda her türlü düşünce konuşulup tartışılıyor.
Selçuk iletişim
TRT’nin yayın politikasını nasıl buluyorsunuz? TRT’nin en büyük sorunu özerk olamaması. TRT devlete bağımlı olmamalı. Belli kalıplarda konuşulup yayın yapılması bizim için sıkıntılıydı. Birçok kişiyi emekli olmaya zorladılar, yeni gelenler deneyimli ve iş bilen insanlar değillerdi aksak şiveler mi dersin çerçeve alamayan kameramanlar mı dersin daha birçok şey. Ve bu TRT’nin ekol olma özelliğini yitirmesine sebep oldu. TRT önceden tek kanaldı izlenme oranı daha yüksekti ama gün geçtikçe
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Adına Sahibi Prof. Dr. Ahmet KALENDER
Genel Yayın Yönetmeni Prof. Dr. Ahmet Yalçın KAYA Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Arş. Gör. F. Betül AYDIN VAROL Tasarım Koordinatörü Uzm. Şenol KARAASLAN Basım Yılı: 2017 Yayın Türü: Yerel, Süreli Sayı: 164 Baskı Tarihi: KASIM 2017 Adres: S.Ü İletişim Fakültesi Kampüs/Konya Tel: 0332 223 37 07 Faks: 0332 241 01 81 e-mail: selcukiletisim@selcuk.edu.tr Baskı: Selçuk Üniversitesi Basımevi Tel: 0332 223 37 44 Kampüs/Konya
Muhabirler Halide TIRNOVA Merve ÇINAR Ali İBİLEME Beril CAYMAZ Mehmet Şefik KAPLAN Yiğit Berkay ÇOPUR Serhat İNCİ Sonay ÇALIK Semih KIR Hüseyin CANDAN Elif KOYUN Beste AŞLAMACIER Tuğçe ÇAMBAŞI Kübra OĞURLU Buse TÜRKÜCÜ
Tasarımcılar Halide TIRNOVA Merve ÇINAR Labib FAİSAL
Selçuk iletişim
üniversite
Eylül-Ekim 2017
/3
Rektörlük yeni binasında Beril CAYMAZ - Ali İBİLEME
S
elçuklu döneminin eşsiz mimarisinden izler taşıyan rektörlük binası, modern yapısıyla da dikkat çekiyor. Alâeddin Keykubat Yerleşkesi içerisinde bulunan bina, yaklaşık 10 bin metrekare alanı çevre düzenlemesi olmak üzere toplamda 13 bin metrekare alanı kaplıyor. BİNA ÖZEL DONANIMLARA SAHİP Ocak 2015’te yapımına başlanan rektörlük binası A, B ve C olmak üzere toplamda üç bloktan oluşuyor. Bloklar arası 2 tüp geçiş sisteminden oluşuyor. 250’ye yakın oda, 5 asansör bulunan yeni rektörlük binasında, özel ahşap kaplama kolonlar, gürültü ve ısı kaybını ortadan kaldıran fiber beton kaplama ve merkezi havalandırma sistemi bulunuyor. Ayrıca bina dışında süs havuzları ve yeşil alan bulunuyor. “SORUNLARA ANINDA MÜDAHALE EDECEĞİZ” Rektörlük binasını şehir merkezinden kampüse taşımakla bazı
Selçuk Üniversitesi, kampüste yeni yapılan Rektörlük binasına taşınarak hizmete açıldı. Şehir merkezide bulunan binadan taşınan rektörlük binasında idari birimler tek bir çatı altında toplandı. yönetimsel sorunları ortadan kaldırdıklarını aktaran Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, “Rektörlüğün şehir merkezinde kampüsten uzak olması bazı yönetimsel sorunlara neden oluyordu. Üniversitenin içinde yeni rektörlük binasının bitmesiyle bütün sorunlara anında müdahale edebileceğiz. Eylül ayı itibariyle yeni binamızda hizmet vermeye başladık” şeklinde konuştu. Yeni rektörlük binasına taşınmayla birçok yeni çalışma yürüttüklerini de kaydeden Rektör Prof. Dr. Şahin, "Burası bir üniversite ve bizim temel hedefimiz, üniversite kimliğini koruyarak devlete, ülkemize, milletimize ve insanlığa hizmet etme çabasıdır. Bütün hareketlerimizin temelinde bu düşünceler yatar.” dedi. Hedeflerinin, üniversitemizi güçlü ve başarılı kılmak, şehre ve ülkeye hizmet etmek olduğunu kaydeden Prof. Dr. Şahin, bunun da kaliteli ve iyi yetişmiş öğrencilerle, bilimsel araştırmalar yapmakla mümkün olacağını vurguladı.
TRT’den selçuk iletişime’e birincilik
Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi “TRT Geleceğin İletişimleri Yarışması”nda 4 kategoride toplam 12 ödül alarak birinci oldu. BERİL CAYMAZ
T
RT tarafından üniversite öğrencilerinin eğitim faaliyetleri kapsamında yapacakları çalışmalara katkı sunmak ve teşvik etmek amacıyla düzenlenen yarışmaya 351 öğrenci katıldı. Selçuk İletişim, “Radyo Yayıncılığı”, “Televizyon Yayıncılığı”, “Sesli Görüntülü Haber Yayıncılığı” ve “Yeni Medya Yayıncılığı” dalında düzenlenen 15
üniversiteden 351 öğrencinin 211 eserle katıldığı yarışmada, 46 eserle yarışmaya en fazla katılım sağlayan fakülte oldu. Törene Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kalender, Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Kadir Canöz, Radyo Televizyon ve Sinema Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aytekin Can, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
REKTÖRDEN GURUR CÜMLELERİ TRT Ankara Arı Stüdyoları’nda gerçekleşen törende Selçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Şahin, öğrencileriyle gurur duyduğunu dile getirerek “Bir anne baba kendi çocuğunun başarısından nasıl mutluluk duyarsa biz o mutluluğu yaşıyoruz. Sizler bizim evlatlarımızsınız. Bu başarıya katkı sunan tüm arkadaşlarımızı ve derece alan öğrencilerimizi tebrik ediyorum.” dedi.
“TESADÜF DEĞİL” “İletişim Fakültemiz, ülkemizin en başarılı ve prestijli fakültelerinden biridir.” diyen İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kalender, eğitimde hem teorik hem de uygulamayı bütünleştiren bir sistemle ilerlediklerini ifade etti. Dekan Prof. Dr. Ahmet Kalender, kazanılan ödüllerin tesadüf olmadığını dile getirerek “Bize bu gururu yaşatan başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretim üyelerimize ve emeği geçen herkese çok teşekkür ediyor, bu imkânı sağlayan TRT’ye şükranlarımı sunuyorum.” diye konuştu
•“Radyo Haberi” dalında Muhammet Emre İncekaya’nın “Gündem” •“Radyo Yayıncılığı” ve “Belgesel Programlar” dalında Merve Çınar “Futbol Çölünde Bir Vaha Aykut Kocaman” •“Drama Programı” dalında Simay Yaykır “Kara Tehlike” •“Televizyon Belgesel Film” dalında Batuhan Fındıkoğlu “Sevmek Lazım” •“Televizyon Programcılığı” dalında Muhammed Raşit Navgasın “Ağıtlarla Sille”
4/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
üniversite
Cumhuriyet Bayramı’nda “Bisiklet Turu” 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı dolayısıyla Selçuk Üniversitesi’nde düzenlenen Bisiklet Turu, Rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin’in katılımıyla gerçekleştirildi. Cumhuriyetin 94’üncü yıl dönümü Beril CAYMAZ
S
elçuk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin’in de katıldığı Bisiklet Turu’na, Bisiklet Topluluğu üyelerinin yanı sıra öğretim üyeleri, öğrenciler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Selçuk Üniversitesi Kılıçarslan Kapısı’nda başlayan ve Rektörlük Binası önünde sona eren turda, yaklaşık 4 kilometrelik bir parkur kat edildi. Rektör Prof. Dr. Mustafa Şahin, güzel bir bayram havası içerisinde bisiklet turunu gerçekleştirdiklerini ve bu tür aktivitelerin çok sık tekrarlanması gerektiğini kaydetti.
ile ilgili olarak, Prof. Dr. Şahin, “Bu coğrafyada güçlü bir devlet olmak çok zor. Bununda yolu milli birlik ve beraberlikten geçiyor. Gençlerimiz geleceğimizi, ülkemizi ve değerlerimizi emanet edeceğimiz hazinelerdir.” şeklinde konuştu. Prof. Dr. Şahin, bu tür sosyal faaliyetlerin ortadaki farklılıkları kaldırdığını, bir olabilmenin yollarını geliştirdiğini belirterek etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen başta Bisiklet Topluluğu’na, katılım sağlayan tüm öğretim üyelerine, öğrencilere ve Konyalı vatandaşlara teşekkür etti. Etkinlik, Rektörlük Binası önünde çekilen hatıra fotoğrafı ile sona erdi.
Yeşilay on bir milyon kişiye ulaştı Selçuk Üniversitesi bünyesinde yer alan Yeşilay Topluluğu, 10 Ekim’de “Bir fidan dik bin hayat yeşersin” Projesi ile öğrencilerle bir araya gelerek farkındalık yarattı. Şengül BÜYÜKTÜRKMEN
S
elçuk Üniversitesi, Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi, Hukuk Fakültesi 3.sınıf öğrencisi İsmail Hakkı Karaca “Bir Fidan Dik Bin Hayat Yeşersin” adlı proje hakkında bilgi verdi. İsmail Hakkı Karaca, 2016 yılında Selçuk Üniversitesi bünyesinde kurulmuş olan Yeşilay’ın, sadece bir fakültede toplanmış bir şekilde değil, her fakültede yaygın ve aktif bir şekilde ilerleyen bir kurum olduğunu söyledi. “İnsanların Yeşilay’ı yanlış tanıdıklarını” söyleyen Karaca, Yeşilay’ın
amacının; sigara, tütün, alkol kullananı bıraktırmak değil, kullanmayanı başlatmamak olduğunu dile getirdi. AMACIMIZ DİKKAT ÇEKME Sosyal Farkındalık Topluluğu (SOFT) ile ortak bir şekilde yürütülen fidan dikme projesinin sosyal farkındalık yaratmak için olduğunu belirten Karaca, “Bu proje dikkat çekme, biz buradayız mesajı verebilmek için yapıldı.” dedi. Proje kapsamında Konyaspor Teknik Direktörü Mustafa Reşit Akça’yı getiren Yeşilay; insanlarda, özellikle gençlerde spor bilincini oluşturmak,
internet bağımlılığını azaltmak, sosyal aktivitelere katılımlarını sağlamayı amaçladı. YANLIŞ EMPOZE EDİLDİĞİMİZ İÇİN İLGİ GÖRMEMEYE BAŞLADIK İsmail Hakkı Karaca, ortaokul ve lisede Yeşilay’ın sadece sigara, alkol, tütün tüketimini engelleyen bir kurum olarak empoze edildiği için üniversitede Yeşilay stantlarına ilginin az olduğunu belirtti. Karaca, bunun üzerine Yeşilay’ın, Türkiye Bağımlılıkla Mücadele (TBM) programı altında, üniversiteli gençlere eğitim vermeye başladığını söyledi. Yeşilay Cemiyeti’ne bağlı, Genç Yeşilay Kolu’na 110 üniversite dahil olarak, aktif bir şekilde ilerledi. Şuanda ise Yeşilay on bir milyon kişiye ulaştı.
Selçuk tasarımcılarını yetiştiriyor Beril CAYMAZ
S
erginin öncülüğünü yapan Selçuk Üniversitesi, Sanat Tasarım Fakültesi Moda ve Tasarım Bölümü Araştırma Görevlisi Burcu Başaran, “Beklediğimizden daha fazla ilgi gördük ve bundan çok keyif aldık. Öğrencilerimin böyle güzel işlere imza atması beni ve diğer hocalarımızı çok gururlandırdı” dedi. Arş. Gör. Başaran, 22 yıldır moda tasarım alanında çalışmalarını sürdürdüğünü, her zaman öğrencilerinin de bu işi gönülden yapmalarına ilişkin bir yol izlemeye çalıştığını belirtti. Sanat tasarımın maddiyatla bağlantılı olmadığını ve bunu öğrencilerine aşılamak istediğini ifade eden Arş. Gör. Başaran, “Bu ortamda görüyorum ki öğrencilerim çalışmalarını iş olarak görmeyip, sanat haline getirdiler” şeklinde konuştu.
“HAYAL EDEBİLECEĞİNİZ HERŞEY GERÇEKTİR” Sanatseverlerle buluşan sergi, 15 öğrencinin yaklaşık 5 ay süren çalışmaları sonucu ortaya çıktı. Sergiye katkı sağlayan öğrenciler, her eserin bir hayal ürünü sonucu ortaya çıktığını söylediler. Hatta birçok öğrenci ürünlerini ortaya koyarken ünlü ressam Pablo Picasso’nun eserlerinden ve sözlerinden ilham alarak bu işi devam ettiklerini dile getirdiler. “RESİM YAPMAK ÖDEV YAPMAK DEĞİLDİR” Her öğrenci yaptığı tasarımda doğa, hayvan, insan ve insanı etkileyen her türlü olayları göz önüne getirerek resimlerini yapıyor. Öğrenciler, bazı tasarımların ödev sonucu ortaya çıktığını, böylece hayal gücünü bir kalıp içine almadan dünyayı anlamlandırıp eserlerini kağıda döktüklerini vurguladılar.
Selçuk Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi Moda Tasarım Bölümü öğrencileri eserlerini sergiledi. Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleşen sergiye ilgi yoğun oldu.
Selçuk iletişim
şehir
/5
Eylül-Ekim 2017
Bilge Kral Aliya İzzetbegoviç Konya’da anıldı Konya Büyükşehir Belediyesi ile Aliya İzzetbegovic Kültür-Sanat ve Eğitim Derneği (AKSED) tarafından Aliya İzzetbegoviç’in 14. ölüm yıl dönümü nedeniyle bir panel düzenledi. Mehmet Şefik KAPLAN
B
üyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen panelin moderatörlüğünü, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın’ın yaptı. Panelde Prof. Dr. Erdal Baykan, Prof. Dr. Mahmut Hakkı Akın ve Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaaslan, katılımcılara Aliya İzzetbegoviç’in felsefesini, mücadelesini ve hayatını anlattı. Programa, Bosna-Hersek Fahri Konsolosu ve Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürü Ercan Uslu, Konya Sivil Toplum Kuruluşları Platformu Başkanı Muhsin Görgüligil, AKSED Başkanı İbrahim Günay ile Büyükşehir Belediyesi yöneticileri, akademisyenler ve vatandaşlar katıldı. “ONU ANLAMAK, ANMAKTAN DAHA ÖNEMLİDİR” Aliya İzzetbegoviç Kültür, Sanat ve Eğitim Derneği Başkanı İbrahim Günay, Aliya İzzetbegoviç’in “Hayat inanan ve salih ameller işleyenlerin dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur” sözünden alıntı yaparak programın hayırlara vesile olmasını diledi. Prof. Dr. Mustafa Aydın ise Aliya İzzetbegoviç’i anlamanın, anmaktan daha önemli olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Aydın, “Aliya İzzetbegoviç ile ilgili çok ezber şeyler söylediğimizi düşünüyorum. Bana göre anlama konusundaki en
önemli sıkıntılardan birisi bu. Aliya İzzetbegoviç’i Aliya İzzetbegoviç yapan hayata bakışıdır, felsefesidir” ifadelerini kullandı. DÜNYA GEN ARAŞTIRMALARINDA BOSNA BİRİNCİ Panelde ilk sözü alan Yrd. Doç. Dr. Faruk Karaaslan, dünyada gen araştırmalarının en geliştiği yerin, Srebrenitsa katliamından dolayı (1992-95) Bosna Hersek olduğunu vurguladı. Yrd. Doç. Dr. Karaaslan, bu savaşın sonuçlarının gen araştırmalarının yapılmasına ve gelişmesine neden olduğunu, çünkü bunun katliamın yapılışında cesetlerin parçalanıp uzuvlarının farklı yerlere gömülmesinden kaynakladığını söyledi. Dr. Karaaslan, bu soykırımın vahşetle yapılmasına Avrupa ve Birleşmiş Milletlerin sessiz kaldığını ve hiçbir şekilde müdahale etmediklerini ifade etti. Karaaslan Aliya’nın mücadele ve örnek bilge kişiliğinin bütün Müslümanlara rehber olması temennisinde bulundu.
idrak etmek olduğunu belirten Prof. Dr. Baykan, Kuran’ın çağın gerekliliğine göre yorumlanması gerektiğini ifade etti. Prof. Dr. Erdal Baykan Aliya hakkındaki sözlerini “Aliya’yı Aliya İzzetbegoviç yapan ebedi hedeflere
yönelişi ve yenilikçi ruhu olmuştur” şeklinde noktaladı. “ALİYA, BİR İSLAM REFORMİSTİYDİ” Panelde son sözü alan Doç. Dr. Mahmut Hakkı Akın: Aliya İzzetbegoviçin’in bir İslam reformisti olduğunu, ve onun bir İslam rönesansına ihtiyaç duyduğunu ifade etti. Doç. Dr. Akın, Aliya’nın felsefesinde hak ve adil olmadan yana bir şansımı-
zın olmadığını, zalim ile mazlum arasında kalınırsa mazlumdan yana olunması gerektiğini ifade etti. Genel bir ahlak çöküşünün olduğunu ve bunun toplumlardan toplumlara sirayet ettiğini ifade eden Doç. Dr. Hakkı Akın, bu çöküşten kurtulmanın yegane yolunun İslam ile üstesinden gelinebileceğini söyledi. Ölümünün 14. Yılında Aliya İzzetbegoviç dualarla ve rahmetle anıldı.
“ALİYA BİZLERDEN BİRİYDİ” Panelde konuşan Prof. Dr. Erdal Baykan ise, Aliya İzzetbegoviç’in her şeyden önce bizden biri olmasının bizleri ayrı mutlu ettiğini dile getirdi. Prof. Dr. Baykan, Aliya’nın İslam dinini farklı yorumlayan, kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalışan hacı hocalardan kurtulması gerektiğine vurgu yaptığını hatırlattı. Kur’an-ı Kerim’in indiriliş sebebinin çok güzel okumak olmadığını çok iyi
Şehre dair her şey Konya’da farklı projeler yürüten “Şehrin Tasarım Atölyesi” şehre yepyeni bir kimlik kazandırmayı amaçlıyor. Sonay ÇALIK
Ş
ehrin Tasarım Atölyesi Proje Koordinatörü Ayşe Hümeyra Eldek, Atölye’nin Konya için yeni bir yüz olduğunu belirterek “Şehrimizin kazanacağı birçok değeri aynı çatı altında toplamayı hedefliyoruz” dedi. Öncesinde otel olarak hizmet veren
binanın inşasının 1895 yıllarına dayandığını dile getiren proje koordinatörü Eldek, buranın yaşanabilir tarafını gençlerle birlikte tekrar aktif etmeye çalıştıklarını kaydetti. Koordinatör Eldek, binada 12 odanın yer aldığını ve binaya tema katmak için her çalışma odasının farklı isimlerle telaffuz edilmesini istediklerini dile getirdi. Örnek olarak odasını
gösteren Ayşe Hümeyra Eldek, “Benim kapımda da Maslahatgüzar (işgüder) yazıyor” dedi. Atölyenin amacı hakkında Eldek; “Sadece herhangi bir ürün modülünün üretimi üzerinden değil; edebiyat, tarih, sanat, mimari vs. ile ilgili de projeler var. Kısacası şehre dair her şey var” açıklamasında bulundu. ORTAK PROJELER YÜRÜTÜYORUZ Proje Koordinatörü Ayşe Hümeyra Eldek, Meram kültür çalışmalarının bünyesinde gerçekleştirdikleri “Meram Masalları” projesinden bahsederek Meram kreşlerinde çocuklara masallar anlattıklarını söyledi. Eldek, MEBKAN (Meram ve Konya Araştırmaları Merkezi) ile ortak projeler yürüttüklerini kaydetti.En önemli ve ilk projelerinden bir tanesi olan Aş Ocağı projesini anlatan Eldek, Mutfak Kültürü ve Yemekleri üzerine duayen isimlerden biri olan Konyalı Nevin Halıcı (76) ile birlikte Ali Eşref Dede Yemek Risalesindeki (Meram Kitabı) yemeklerini yaparak konsept çalışmalar yürüttüklerini belirtti.
KONYA’DA BİR İLK Ayşe Hümeyra Eldek, “Senaryo Atölyesi” projesinin Konya’da ilk olduğunu vurguladı. Senaryo Atölyesi’nde, Bülent Ata’nın eğitmenliğinde yazmaktan bıkmayan ve devamsızlık yapmayan bir ekiple çalıştıklarını söyleyen Eldek, bu projeye sadece üniversiteden değil, kendisini bu alanda geliştirmek isteyen banka emeklisi, doktor, ressam, uluslararası ilişkiler ve savcı gibi farklı meslek
gruplarından insanların da yer aldığını belirtti. Devam eden diğer projeler hakkında bilgiler veren proje koordinatörü, Mecalis-i Seb’a (7 Meclis) bünyesinde şiir üzerine Nurullah Genç’in, edebiyat seli üzerine Bahadır Yenişehirlioğlu’nun atölyeye katıldıklarını ve yine bu proje bünyesinde 14 Kasım’da Belçika’da yaşayan Türk mimari ustası Şefik Birkiye’nin Atölye’ye geleceğini açıkladı.
6/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
şehir
3. Uluslararası Öğrencilik Sempozyumu Konya’da Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu (UDEF), Necmettin Erbakan Üniversitesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi iş birliği ile 3. Uluslararası Öğrencilik Sempozyumu Konya’da gerçekleştirildi. Sonay ÇALIK
S
empozyuma Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, Konya Milletvekili Hüsniye Erdoğan, Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Uluslararası Öğrenci Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Mehmet Ali Bolat, Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilimler Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kanas (Keynote Speaker) ve birçok akademisyen katıldı. Uluslararası Öğrenci Dernekleri Federasyonu tanıtım videosunda kıtaları farklı, ülkeleri farklı, şehirleri farklı öğrencilerin farklılıktan arındırılarak ülkemizde misafir olduklarını ve bu farklılıkların birer zenginlik olarak görüldüğü belirtilerek; “Yüreklerimizin bir attığı, sevinçlerimizin bir olduğu, kardeş olduğumuzu hatırladığımız bir gökkuşağı tablosu gibiyiz.” sözü vurgulandı. AMAÇ, TÜRKİYE’Yİ EĞİTİM ÜSSÜ YAPMAK Uluslararası Öğrenci Dernekleri Konfederasyonu Başkanı Bolat, sempozyumun amacını “Ülkemizi dünya geneli bir eğitim üssü haline getirmek” sözüyle açıkladı. Başkan Bolat, bu seneki ana temanın uluslararası öğrencilerin beklentileri, sorunları ve stratejiler
alanında çözüm önerileri olduğunu dile getirdi. Bolat, uluslararası öğrencilerin muhatap ve çalışma izni problemlerine dikkat çekti. Sempozyumda konuşan Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Şeker, ülkeler arasında eğitimin ticari bir meta olduğunu, bunun ekonomik girdiler üzerinden yürütüldüğünü ve liberal ekonomide ülkelerin gelir hanesine yüksek rakamlarla işlem gördüğü açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Şeker; sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik farklılaşma anlamında her ülkenin iç dinamiklerine değinerek birçok sorunla karşılaşıldığını belirtti. YABANCI ÖĞRENCİLER KONYA’YA DEĞER KATIYOR Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek; bakış açısı, şehir eğitimi ve şehir kültürü olarak uluslararası öğrencilerin Konya’ya çok değer kattığını vurguladı. Tahir Akyürek, Konya ile uluslararası öğrencilerin sadece eğitim hayatıyla değil sosyal, kültürel ve Konya’daki hayat tarzıyla tanışmalarını sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Başkan Tahir Akyürek, Konya şehrinin temel bilgilerinin öğrenilmesinin yanında kayıp prosedürleri, yurt ve ev teminleri, elektrik, su, doğalgaz ve acil durumlarda başvurabilecekleri yerleri yaşam rehberinde bulabileceklerini sözlerine ekledi.
“ÜLKEMİZE HİZMET EDİN” Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir, eğitimin felsefesinden bahsederek “İlim Çin’de bile olsa alınız.” sözünü dile getirdi ve uluslararası öğrencilere “Kalın… İlme katkıda bulunun… İnsanlığa katkıda bulunun… Ülkemize hizmet edin.” diye seslendi. Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilimler Dekanı Prof. Dr. Ahmet Kanas, sempozyumu “Bize çizilen sı-
nırların kaldırıldığı toplantılar bunlar” diyerek değerlendirme yaptı. Prof. Dr. Ahmet Kanas, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde sadece Şinasi’yi veya onun gibi 5-10 öğrenciyi Avrupa’ya göndermediğini binlerce öğrenciyi gönderdiğinin altını çizdi. Sempozyumun panel bölümüne Yrd. Doç. Dr. Selman Duran moderatörlüğünde; Milli Eğitim Bakanlığı Uluslararası Eğitim ve Öğretim Daire Başkanı Mustafa Yıldız, YTB Ulus-
lararası Öğrenciler Daire Başkanlığı Uzmanı Zeynep Kodal, UDEF Başkan Yardımcısı Ebubekir Armağan, Konya İl Göç İdaresi Müdürü Ahmet Babaoğlu ve Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Eğitim ve Kültür Hizmetleri Müdürü Veysi Kaya katıldı. Panelde uluslararası İmam-Hatiplerin takibi, STK’ların sahada olmaları, Türkiye bursları, üretim ve kalkınma adına etkiler, burs verilmesi, ilişkiler, öğrenci ikametleri hususları hakkında bilgiler verildi.
Tarih ve kültürün yansıması “Ecdat Parkı”
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapımı tamamlanan Ecdat Parkı hizmete açıldı. Sonay ÇALIK
S
elçuklu ilçesi Yazır Mahallesinde inşa edilen, Selçuklu ve Osmanlı mimarisinden izler taşıyan Ecdat Parkı, tamamen tarihi ve kültürü yansıtıyor. Milli bahçe yaklaşık 20 milyon liraya mal olup 100 bin metre-
kareden büyük bir alanda inşa edildi. Parkte Osmanlı ve Selçuklu kameriyeleri, surlar içinde tarihi liman, Osmanlı Sokağı, Namazgah Çeşmesi, seyir kulesi, kule kafe, değirmen, deniz feneri, Osmanlı kahvehanesi, boğaz yalısı, 12 bin 500 metrekarelik gölet, Selçuklu giriş tagı, Osmanlı otağı amfi, cami, mehteran binası, de-
senli bahçe, has bahçe, Selçuklu Hanı restoran, sosyal donatılar ile KOMEK başta olmak üzere el sanatlarının sergilenip satılacağı satış yerleri bulunuyor. Çıtakari sanatıyla Selçuklu geometrik şekilleri işlendiği Ecdat Bahçesi’nde, 15. asır Osmanlı Beykonağı Kapısı ve Osmanlı döneminde Han Kapısı olarak kullanılan üzerinde “ALLAH
MUHAMMED” yazılı 16. asır tarihi kapılar kullanıldı. Bölgeye canlılık getirmesi beklenen bahçede; alışveriş merkezleri, otogar, iş merkezleri bulunuyor. Bölgede bahçenin yapımıyla arsa değerlerinin artacağı ve yatırımcılar için teşvik olacağı uzmanlar tarafından dile getiriliyor.
Selçuk iletişim
araştırma - inceleme
/7
Eylül-Ekim 2017
‘‘Çalışmalarımızı tüketicinin şikayetleri belirliyor’’ Konya Tüketici Hakları İl Müdürü Haşmet Yılmaz, vatandaşlardan aldıkları şikayetler doğrultusunda tüketici hakları adına çalışmalar yaptıklarını ve bu çalışmalar sonucunda çözüme ulaştıklarını belirtti. Halide TIRNOVA Merve ÇINAR
Konya Tüketici Hakları İl MüdürüHaşmet Yılmaz, en çok teknolojik aletlerden şikayet aldıklarını , bunların içinde cep telefonlarından alınan şikayetlerin başta geldiğini ifade etti. Yabancı ürünlerden en çok akıllı telefon ürünlerinden şikayet geldiğini belirten Yılmaz, aynı zamanda televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası gibi ürünlerinden de bir o kadar şikayet aldıklarını söyledi. Her bölüm için bilirkişilerinin olduğunu, öncelikle şikayet formuyla gelen şikayetleri değerlendirmeye aldıklarını söyleyen Yılmaz, burada şikayetler incelendikten sonra eğer ürün teknik bir incelemeye tabi tutulması gerekiyorsa bilirkişiye yönlendiriliyor.” dedi.
HER BÖLÜM İÇİN BİR BİLİRKİŞİMİZ VAR Şikayetler için 15 günlük süre verdiklerini belirten Yılmaz, bu süre içerisinde bilirkişinin ürün neredeyse oraya gidip incelediğini ve buna göre rapor verdiğini kaydetti.. 5 kişilik hakem heyetleri olduğunu dile getiren Yılmaz, bu hakem heyetleriyle görüşüp ürün hakkında değerlendirme yaptıklarını ve bu değerlendirme sonucunda tüketicinin lehine yada alehine karar verdiklerini anlattı. ÜRÜNLERDE ÜRETİMDEN KAYNAKLANAN BİR ARIZA OLURSA AYIPLI ÜRÜNDÜR Yılmaz, vatandaşların aldıkları ürünlerde üretimden kaynaklanan bir arıza olması halinde bu ürünlere ayıplı ürün denildiğini kaydetti.Tükecilerin bir ürünü bir kaç kere şikayet edebil-
diğini açıklayan Yılmaz, ürünün bir sıkıntısı olduğunda bu sıkıntı eğer tüketiciden kaynaklı değilse gelip yenisiyle değiştirilmesinin talep edildiğini ve yeni gelen ürününde aynı sıkıntısı olduğunda bunu tekrar şikayet etme hakkına sahip olduğunu belirtti. Önceden şikayet konularının ayıplı ürün olmadığını açıklayan Yılmaz, bu şikayetlerin daha önce banka dosya masrafları üzerinden olduğunu vurguladı. Aynı zamanda konutlar için çekilen kredilerde dosya masraflarının daha fazla olduğunu ancak şuanda yeni düzenleme geldiğini belirtti. Yılmaz, bu düzenlemeyle bankaların kendi isteklerine göre dosya masrafı koyamadıklarını belli bir yasa olduğunu söyledi. Bu yüzden artık dosya masraflarından şikayet almadıklarının altını çizen Yılmaz , bu şikayetlerin 2008’den sonra azaldığına vurgu yaptı.
Haşmet YILMAZ/Tüketici Hakları Hakem Heyet Müdürü
•
İstatistlikler
- Bir yılllık sürede 47564 bin tane şikayet sonuçlandırılmış - 40621’i tüketici lehine 6943’de tüketici alehine sonuçlandı. - 97 turistlik paket turlarından 34ü sonuçlandı - Ayıplı mal ve 4786 mesafeli sözleşmeler, abonelik sözleşmeleri, kredi kartı, konut sözleşmeleri içinden 519 adeti çözüme kavuştu.
‘‘Sokaklarda oyun oynayan çocuk kalmadı’’ Merve ÇINAR
S
elçuk Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ramazan Arı, geçmişten günümüze baktığımızda artık sokaklarda oyun oynayan çocukların kalmadığını ve çocukların oyun alanlarının fazla olmadığını belirtti.
Prof.Dr.Ramazan ARI / Çocuk Gelişimi Bölüm Başkanı
SOKAKLAR TEHLİKELİ Prof. Dr. Ramazan Arı , geçmişe baktığımızda artık eskisi gibi sokaklarda bir oyun kültürünün kalmadığını ve sokakların tehlikeli bir hale gelmesinden dolayı ailelerin çocuklarını sokakta oynamalarına izin vermediğini söyledi.
Prof. Dr. Arı, ülkemizde trafiğin yoğun ve yolların bakımsızlığı nedeniyle anne – babaların çocuklarını sokağa çıkmasını istemedikleri ve bu durumun da sokakta oynayan çocukların sayısının azalmasın tetiklediğinin altını çizdi. Prof. Dr. Arı “Trafikte arabalar 70-80 km hızla gidiyor. Bir de bu duruma yolların bakımsızlığı da eklenince aileler çocuklarını sokağa çıkarırken iyice tedirgin oluyor. Telefon direkleri için çukurlar açılıyor ve bu çukurlara çocuklar düşüp hayatlarını kaybedebiliyor. İşte bu ve buna benzer nedenler ailelerin çocuklarını sokağa çıkarmamalarının en büyük etkenidir.“ dedi.
ÇOCUKLAR HAYATI SOKAKTA ÖĞRENİR Çocuklar için sokak oyunları hayatın oyunlaştırılmış ve minyatüre edilmiş bir hali olduğunu anlatan Arı , aslında çocukların hayatı sokakta öğrendiğini ifade etti. Prof. Dr. Arı, çocukların birbirleriyle yardımlaşmayı , paylaşmayı veya bir grubun dışında kaldığında bununla nasıl başa çıkacağını yani bizim günlük hayatımızda çektiğimiz zorlukların alıştırmasını sokak oyunlarıyla öğrenildiğini vurguladı. Prof. Dr. Arı , şuan ki insanların uyum sorununun veya yalnızlıklarının olmasının nedeninin sokak arkadaşlıklarının, sokak oyunlarının olmamasının olduğunu söyledi.
Fasıllar Anıtı kaderine terk edildi Konya’nın Beyşehir ilçesine bağlı olan Fasıllar Köyü’nde yer alan Fasıllar Anıtı, bakımsızlık ve ilgisizlikten tahrip olmaya devam ediyor. Yiğit Berkay Çopur
T
ek parça bazalt taş bloğu üzerine işlenen ve genişliği 2 metre 75 santim, yüksekliği 8 metre olan Fasıllar Anıtı’nın ağırlığı 72 ton civarında. Yer aldığı coğrafi konumu ve doğa olaylarından korunmaması sebebiyle yıllar içerisinde tahrip olmaya devam ediyor. Bakımsızlığı ve korumaya alınmaması nedeniyle çevresinde ve üzerinde yetişmiş küçük çalılık bulunuyor. HİTİT İMPARATORLUĞUNDAN KALMA BİR YAPIT Hitit İmparatoru III. Hattuşili döneminde yapılan anıt, bazı kaynaklara göre Hitit Kralı II. Muvattali’nin, “Biz galip geldik!” mesajı vermektedir. O dönemde Fasıllar Köyü, Hititliler’in önemli merkezlerinden birisiydi. Hititliler ile Mısırlılar arasında yaşanan Kadeş Savaşı’nı Hitit Kralı
II. Muvattali’nin bakış açısı ile gözler önüne sermektedir. Yaklaşık 3 Bin 500 senelik anıtta II. Muvattali, II. Ramses’in üzerine ayağını basmış, II. Ramses ise ağzı açık, teslim olmuş vaziyette temsil edilmektedir. ANITIN HİKAYESİ Bazı kaynaklarda ise de bu anıtın hikayesi; Tanrı Teşup’un, bir ayağını aslan üzerine, diğer (sol) ayağını dağ tanrısı üzerine basmış durumda tasvir edildiğini söylemektedir. KOPYASI ANKARA’DA Fasıllar Anıtı 1960’lı yıllarda Ankara’ya götürülecekti ancak Fasıllar Köyü’nün ileri gelenlerinden Halit Ceylan:“Turistler eserlere mi gidecek, eserler turistlerin ayağına mı gidecek?” diyerek tepki gösterdi. Böylece Fasıllar Anıtı yerinde kaldı. Fasıllar Anıtının replikası Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.
8/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
araştırma-inceleme
‘‘Konya’da bu mesleği yapan tek kişiyim’’ Konya’da el yapımı mobilyalar yaparak geçimini sağlayan Harun Çetin mesleğini çok sevdiğini söyleyerek yapmış olduğu işi tıpkı çocuğu gibi gördüğünü belirtti. Merve ÇINAR
K
onya Nalçacı Caddesi’nde el yapımı mobilya yapan Harun Çetin, önceden babası ile beraber triko işi yaptıklarını, o işi bıraktıktan sonra bir boşluğa düştüğünü ve kendi çizim yaparak bu işi yapabilececeğini düşündüğü için bu mesleğe başladığını ifade etti. KENDİNE AİT TARZI VAR Harun Çetin , malzemelerinin çizimlerini kendisinin yaptığını bunun için de kendine ait bir tarzının olduğunu söyledi. Çetin : “ Malzememi işlemek için tel iskeletin içine beyaz ahşap çam kullanıyorum. Ürünümü yeniden baştan yapıyorum.” dedi. Çetin, tarzının klasik eskitme olduğunu , yaptığı ürünleri müşterilerinin antika olarak gördüğü için aldığını söyledi. Ürünlerini isteğe göre çizip isteğe göre torna ile şekil verdiğini söyleyen Çetin : “ Müşterilerim yapmış olduğum tasarımları beğeniyorlar genellikle rengi ile oynamalar yapı-
yorum. Çok nadir kendi çizip getiren müşterilerim var onların çoğu da internette görüp beğendikleri ürünler oluyor.” dedi. ALICI KİTLEM ÇOK FAZLA Çetin : “ Reklamı az birisiyim ama müşterilerim çok fazla. Perakende çalıştığım için kulaktan duyma ile gelenler, sosyal medya hesabımdan görüp gelenler oldukça fazla. Ve bu da her kesimden müşterim olmasına sebep oluyor ama genel olarak müşterilerim orta kısmın biraz üstü oluyor.” dedi. KİMSE ÖN AYAK OLMADI Mobilyacı Harun Çetin, bu işe başlarken kendisine kimsenin ön ayak olmadığını belirtti. Çetin, mobilya tasarımlarını yapmadan önce basit işler yaptığını bunlar üzerinden kendini geliştirip mobilya işçiliğine girdiğini ifade etti. Çetin : “ 6 senedir bu işi yapıyorum ama 3 senedir daha verimli mobilya ürünleri çıkartıyorum bu da alanımda uzmanlaşmam ile oldu.” dedi.
Harun Çetin / Zanaatkar
İLK BAŞLARDAKİ DENEYİMSİZLİĞİM ARTIK YOK Harun Çetin yaptığı işe ilk başladığı günlerdeki deneyimsizliğinin artık kalmadığını işinde eskiye oranla uzmanlaştığının altını çizdi. İşindeki uzmanlaşması müşterileriyle olan konuşmasındaki farlılığa kadar yan-
sıdığını söyleyen Çetin, önceden müşterileriyle konuşurken pasif kaldığını artık bir ürünü tanıtmasının bile değiştiğini anlattı. Çetin : “ Tasarlamış olduğum ürünü gösterdiğim zaman inşallah müşteri bunu seçmez derdim. Şimdi ise tekniğini bildiğim için zorlanmıyorum , tasar-
ladığım ürünü ortaya çıkarmam artık daha kolay.Çetin, yapmış olduğu işi bitirip ürünü ortaya çıkardığında, çıkardığı ürünü çocuğuna bakarmış gibi baktığını ve tüm yorgunluğunun uçup gittiğini aktardı.
Teknolojide Türk malına ilgi büyüyor Halide TIRNOVA
H
alkımızın artık bir ürün alınca onun yedek parça ve servis kullanımı gibi detaylarının önemli olduğunun farkına vardığını belirten Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu :‘’Önce ucuz ürünlere özellikle Uzakdoğu ürünlerine rağbet vardı. Ancak Uzakdoğu’nun ürün ömründe ve servis yedek parçalarında problem görülünce yerli ürünlere dönüş oldu. Artık insanlar üründe ne kadar garanti olduğunu sorgulamaya başladı. Firmalar uluslararası standartlara dikkat etmesiyle yerli ürün alımı arttı. ‘’ şeklinde konuştu. ANA ÜRÜNLER DÜNYADAKİ SAYILI FİRMALAR TARAFINDAN ÜRETİLİYOR Dünyadaki teknoloji alanında genel anlamda tüm teknoloji ürünlerinde ana ürünlerin dünyadaki sayılı firmalar tarafından üretildiğini söyleyen Prof. Dr. Tarakçıoğlu , Türkiye için de bu durumun geçerli olduğunu dile getirdi. Prof. Dr. Tarakçıoğlu , sözlerine şöyle devam etti : “ Otomotiv sektöründe her şeyin üretilmesi mümkün ancak ürünün karlılığı ve fiyatının verilmesi konusunda her şeyi biz yaparsak satış kabiliyeti ürün olmaktan çıkıyor. Bunun için bize sürekli temin lazım onlarda yurt dışından geliyor. Yüzde yüz ürün üreteceksek kar elde etmek lazım katma değer açısından kritik malzemeler temin ediliyor diğerleri yerli üretiliyor.” Ayrıca savunma sanayisinde stratejik malzemelerin ve tüm parçaların yerli üretim olması gerektiğini vurgulayan Prof.
Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Metalurji ve Malzeme Mühendisliği öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu, teknoloji adına Türk mallarına olan ilginin son yıllarda arttığını söyledi.
TEKNOLOJİ FAKÜLTESİ OLARAK YENİ PLANLAR İÇERİSİNDEYİZ Prof. Dr. Tarakçıoğlu , Selçuk Üniversitesi Teknoloji Fakültesi olarak yeni projeler üzerinde olduklarını belirtti. Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde ek binaları olduğunu söyleyen Tarakçıoğlu, burada üniversitenin de içinde olduğu bir vakıf şirketi oluşturduklarını, otomotiv sanayi ve savunma sanayi gibi alanlarda farklı projeler üzerinde çalışma içinde olduklarını belirtti. Prof. Dr. Tarakçıoğlu sınıfında başarılı olan öğrencileri projede stajyer olarak görevlendirdiklerini de söyledi. Prof. Dr. Tarakçıoğlu : “ Profesyonel sanayide bir birimimiz var. Bu birim hem eğitim veriyor hem de otomotiv ve sanayi gibi kritik endüstrilere destek oluyor. Yaklaşık bir buçuk yıldır ciddi çalışmalar içerisindeyiz ve önümüzdeki yıllarda da bu çalışmalarımız devam edecek.” dedi.
Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu / Teknoloji Fakültesi Dekanı
Dr. Tarakçıoğlu, devletimizin gerekli çalışmalar içerisinde olduğunu yan sanayi ve üniversitelerle projeler üzerinde çalıştıklarını aktardı. MÜHENDİS OLMADAN MAVİ ÖNLÜKLÜ OLUNMALI DAHA SONRA BEYAZ ÖNLÜĞE GEÇİLMELİ Her ülke gibi bizim de eğitimde yapmamız gereken şeylerin olduğuna değinen Prof. Dr. Tarakçıoğlu : ‘’Mühendislik alanı uygulama alanıdır. Olabildiğince iş başında eğitim verilmelidir. Biz okuldaki
müfredatları Amerika, Avrupa ve Uzakdoğu ülkelerinden referans alarak güncelliyoruz. Mühendis olmadan mavi önlüklü olunması daha sonra beyaz önlüğe geçilmesi taraftarıyım bu olmadan olmaz.’’diyerek düşüncelerini ifade etti. Tüm sektördeki sorunun bu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Tarakçıoğlu, Erasmus ülkeleriyle İstanbul’da toplantı gerçekleştirdiklerini ve bu toplantının sonucunda hiç kimsenin mavi önlük giymek istemediğine ulaşıldığını belirtti. Prof. Dr. Necmettin Tarakçıoğlu sözlerine
sanayiye giderek meslekle tanışması sağlanıyor böylece öğrenci mavi önlükten beyaz önlüğe geçişi mezuniyetle bitirdiğini kaydetti.
şu şekilde devam etti : ’’Herkes sanal ortamda çalışmalar yapıyor. Hazır menülü iş var basıyorsunuz tuşa her şey oluyor ancak gerçekte böyle değil. İş başındayken ekrandaki gibi tuşa basmayla iş yapılmıyor. Mühendislerimizin bununla tanışması lazım. Uygulamalı eğitim veren her fakültenin stajyerliği yoğun olarak geçmelidir.” Ayrıca ülkemizde kariyer ofisleri adını verdiğimiz kurumlar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Tarakçıoğlu., bu ofislerde öğrenciler okul çıkışlarında, boş vakitlerinde ofisin bulduğu
TÜRK MALLARININ MARKALAŞMASININ ARTTIRILMASI GEREK Prof. Dr. Tarakçıoğlu, Türkiye’de sektör açısından önemli değere sahip olan şehirlerin markalaşmaya gitmesinin önemine vurgu yaptı. Prof. Dr. Tarakçıoğlu, bu markalaşmaya Konya’nın Torku firmasını örnek göstererek her ilin bir sektörde kendisine ait bir markasının olması gerektiğinin altını çizdi. Ülkemizdeki markalaşmanın yeterli olmadığını belirten Prof. Dr. Tarakçıoğlu, markalaşmanın arttırılması
Selçuk iletişim
sağlık
/9
Eylül-Ekim 2017
Farkındalık yaratan bir dernek: KASKADER Kübra OĞURLU
K
ısa adı KASKADER olan Kas Hastalıkları konuyucu arkeler Derneği, hasta ve hasta yakınlarının günlük hayatta karşılaştıkları sorunları çözme adına çalışmalarda bulunuyor. Dernek, yurtdışında kas hastalıklarıyla ilgili yapılan tedavi çalışmaları hakkında bilgi edinip ailelere bilgi vermek amacıyla çalışıyor. Çeşitli toplantı ve etkinliklerle kas hastalığı için farkındalık yaratmak amacıyla kas hastalarının sosyal hayata katılımları için etkinlikler düzenleyen KASKADER , aileleri hasta bakımı konusunda bilinçlendirmek için de imkânlar dâhilinde eğitim olanakları sağlıyor. HASTA VE HASTA YAKINLARINA PSİKOLOJİK DESTEK Özellikle hastalığı yeni öğrenmiş hasta yakınlarına bu evredeki zorlukları daha kolay atlatmaları adına destek olduklarını söyleyen Kaskader Derneği Başkanı Sadullah Erol, ‘’Eğitim konusunda okullardaki erişebilirlik sorunlarını çözmek için girişimlerimiz oluyor. Okul yöneti-
cileri hasta yakınlarının taleplerini karşılamadıklarında derneğimiz devreye girerek sorunu çözüyor. İleri dönemlerimizde hasta yakınlarına hasta bakımı konusunda eğitim vermeyi planlıyoruz.’’açıklamasında bulundu. ÜLKEMİZ İLAÇ TEMİNİNDE SINIFTA KALDI Hastalığın tedavisinde kullanılan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerindeki çeşitli ilaç geliştirme çalışmaları, Food and Drug Administration (FDA) tarafından onaylanarak hastalarımızın erişimine açıldığını belirten Erol, bu ilaçların tedavi edici olmayıp şuan için hastalığı yavaşlattığını dile getirdi. Erol ayrıca, Cirspr cas9 denilen gen onarma yönteminin gelecek için çok umut verdiğine de değinerek, yeni çıkan bu ilaçların çok pahalı olduğu için kişisel olarak alınmasına imkan olmadığını, duchenne muskuler distrofi hastalarının bir bölümünün faydalanacağı Exondy51 ilacının maliyetinin yıllık 350 bin dolar, Spinal Müsküler Atrofi (SMA) hastalığı için çıkan Spinraza adlı ilacın yıllık maliyetinin ise 800
Ülkemizdeki kas hastalarına yönelik tıbbi tedavi çalışmalarını takip etmek, bu çalışmalara kanunların öngördüğü derecede destekleyici olmak ve tedavi çalışmalarına devletin destek olması için girişimlerde bulunmak amacıyla kurulan Kas Hastalıkları Koruyucu Aileler Derneği (KASKADER) kas hastalıklarında farkındalık yaratıyor.
bin dolar civarında olduğunu , bu iki ilacın ülkemizde kullanılamadığını söyledi. Sözlerine Erol şöyle devam etti: “ Yapılan araştırmaya göre, çocukların ölümüne sebep olan SMA hastalığı için çıkan Spinraza ilacının ABD ve AB ülkelerinde kullanılmaya başladı. Erken dönem hastalarda kullanıldığında hastalığın etkilerini büyük ölçüde azaltıyor. Trakeostomili ise hastalara daha etkili bir ilaç olduğu kanıtlandı. Kullanan çocuk-
larda gözle görülür biçimde kas gücü gelişiyor. Ne yazık ki bu ilacın temininde ülkemiz sınıfta kaldı. Küçük balkan ülkeleri dahi bu ilacı karşılarken, ülkemiz henüz bu ilacı temin etmiyor sebebi ise ilaçların çok pahalı olması. Sağlık Bakanlığından yapılan en son açıklamada 20 hasta çocuk için alınacağı bildirildi oysa ülkemizde en az bin tane SMA tipi hasta çocuk var. “dedi.
HASTALAR İÇİN ETKİNLİK DÜZENLENİYOR Derneğin bu çalışmaların yanında hasta ve hasta yakınları için birçok etkinlik düzenlediğini vurgulayan Erol, yemek davetleri ve seminerlerin de yapıldığının söyledi. Erol , ayrıca hastaların ihtiyacı olan günlük yaşamlarını kolaylaştıracak bazı araç gereçler de temin edilerek ihtiyaç sahiplerine ulaştırıldığına değindi.
Türk cerrah bulduğu yöntemle tıp lileratürüne girdi Kübra OĞURLU
A
tatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin Cerrahı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Hakkı Aydın, kendi geliştirdiği tekniklerle ve yaptığı çalışmalarla ilgili açıklamalar-
da bulundu. İlk olarak 1988 yılında mesleğe başlayan İsmail Hakkı Aydın, dünyada ilk defa kendi adıyla literatüre geçen bir ameliyat tekniği ile adını duyurdu. Beyindeki damar tıkanıklıklarında, beyine baypass yapmak gerektiğinde kullanılan bir yöntem olan “Mikrovasküler Anas-
tomoz” tekniği ile beyinde tıkanıklık riskini azalttı. Bu teknik ile 1990 yılında TÜBİTAK ödülü aldı. AMERİKA SİNİR SİSTEMİ CERRAHİSİ DERNEĞİ’NİN BAŞKANIYIM Amerika Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği’nin başkanı, Uluslararası Büyükelçisi ve Uluslararası Bilim Konseyi’nde olan Prof. Dr. Aydın, ‘’Bilim evrenseldir, bilimin ilimi, bayrağı, vatanı, milleti olmaz. Herkesin ortak mirasıdır ve herkes bu mirastan faydalanmalıdır. Sanat ve musikide ortak lisandır.’’ sözleriyle bilime sanata verdiği öneme dikkat çekti ve bilimi, irfanı, teknolojiyi kuşaktan kuşağa aktarmamızın önemli olduğuna değindi.
Prof. Dr.İsmail Hakkı Aydın / Beyin Cerrahı
BİRÇOK CERRAHİ YÖNTEM GELİŞTİRDİ Beyin kanamaları ve anevrizmaların cerrahi yöntemlerini geliştiren Aydın, daha çok beyin damar ve beyin damar baloncukları ile ilgili çalışmalar yaptığını belirtti. Ayrıca çalışma arkadaşı ve asistanı ile birlikte beyinde küçük damarın baloncuklaşmasıyla ilgili çalışmalar yaptığını ve beynin derin yerlerini besleyen toplar damarların cerrahisiyle ilgilendiğini söyledi, aynı zamanda bu çalışmalar üzerine tezler ve makaleler hazırladığını belirtti. YENİ YÖNTEM ARAŞTIRMALARI İÇERİSİNDEYİZ Üç yıl önce hocasının adını verdiği “Yaşargil Higway in Neurosurgery”
ameliyat tekniğini geliştiren Prof. Dr. Aydın, şuan da Paramedikal alanda yani yurtdışı alanında da çalıştığını belirtti. Prof. Dr. Aydın , ‘’ Bir hafta önce Zürih Üniversitesi’nde beyin ve sanat ile ilgili konferans verdim. Sanat ile uğraşıyorum, beyin cerrahisi çalışmalarım dışında 12 tane kitap yazdım, bir ay içerisinde de “Bir Beyin Cerrahının Anıları” isimli kitabım çıkacak. ‘’ dedi. BEYİN GÖÇÜ YAPMAMA AİLEM ENGEL OLDU Çoğu ülkeden teklif aldığını ancak ailesi istemediği için teklifleri reddettiğini dile getiren Prof. Dr. Aydın, ‘’Hekimin emekliliği olmaz, mezarda bile bırakmazlar onu, öteki dünya için bile rapor isterler.’’ diye konuştu.
Madde bağımlılığı gün geçtikçe ilerliyor Son yıllarda artış gösteren madde bağımlılığında yaş aralığı oldukça gerilere düştü. Madde bağımlıları arasında özellikle lise ve üniversite öğrencilerinin çoğunlukta olduğu görülüyor. Elif KOYUN
K
ısa adı AMATEM olan Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezi’nde uzman, Psikiyatrist Dr. Başak Demirel, madde bağımlılığı üzerine bilgi verdi. AMATEM’e gelen hastaların genellikle 18-25 yaş arasında olduğunu kaydeden Dr. Demirel, madde bağımlılığının okul hayatını etkilediğini ve birçok öğrencinin okula devam edemediğini söyledi. HASTALARA UYGULANAN YÖNTEMLER Psikiyatrist Dr. Başak Demirer, AMATEM’de uygulanan tedavi
yöntemlerine de değindi. Tedaviye ilk aşama olarak ilaçla başlandığını, ilacın psikolojik ve fizyolojik yoksunlukları giderdiğini ifade ederek ikinci aşamanın da rehabilitasyon aşaması olduğunu, bu aşamada hastaların spora ve Komek kurslarına yönlendirildiğini dile getirdi. Kendi isteğiyle tedaviye gelen hastaların yanı sıra aile zoruyla gelenlerin de olduğunu belirten Demirel, tedaviyi kabul etmeyen hastalarla madde bağımlılığı zararı üzerine görüşmeler yaparak, onların motivasyonlarını artırdıklarını ifade etti. Ortaokul ve liselerde rehber öğretmenlerin Yeşilay tarafından, madde bağımlığı üzerine eğitildiğini söyleyen Dr. Demirel ayrıca Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın da bu konuda eğitim verdiğine dikkat çekti. ‘’MADDE BAĞIMLILIĞINDA TEDAVİ SONRASINDA GERİ DÖNÜŞ FAZLA’’ Madde bağımlılığında ilaç tedavisinden bir ay sonra madde kullanım oranının fazla olduğunu vurgulayan Dr. Başak Demirel, bunun pek çok sebebi olduğunu belirtti. Maddeye geri dönüşü engellemek için de yapılabilecek olan şeyler olduğunu ve bunun sadece kendileriyle sınırlı olmadığını vurgulayan Psikiyatrist Dr. Demirel, “Spor Müdürlüğü’nün, Aile Bakanlığı’nın, belediyelerin, derneklerin yapacağı birçok şey var. Bu
rehabilitasyon açısından tam olarak etkili bir tedavi olmadığı için madde
bağımlılığı oranında geri dönüş fazla” dedi.
10/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
kültür - sanat
Geçmişe dönüş: plak dükkanları Buse TÜRKÜCÜ
İ
stanbul’da bulunan Opus 3A plak dükkanı A.K. Müzik Dağıtım Şirketi tarafından 2010 yılında Cihangir’de kuruldu. Dükkanın koleksiyonunda Klasik, Pop/Rock ve Türkçe müzik türünde plaklar satıldığını söyleyen dükkan sahibi Halit Tansu Özyurt oldukça geniş bir plak seçeneklerinin olduğunu söylerken, özellikle caz ve klasik müzik plak koleksiyonlarının iddialı olduğunun altını çizdi. 2012’de açılan Kontra Records sahibi Okan Aydın ise sektördeki 5’inci yılını bu sene doldurmasına rağmen 15 yıllık bir müzik geçmişi var. The Young Gods’ın TV Sky albümüyle ilk plağını aldığını söyleyen Aydın, koleksiyonunda deneysel türde plakların çoğunlukta olduğunu belirtti. PLAK KOLEKSİYONU YAPMAK İKİ SEVGİLİNİN BULUŞMASI GİBİ Plak koleksiyonu yapmanın zorluklarından bahseden Kontra Records’ın sahibi Okan Aydın, plak koleksiyonu yapmayı gerçek iki sevgilinin buluşmasına benzetti. Aydın , “Plaksever için ya da bir koleksiyoner için aradıkları listesinde olan bir plağın karşısına çıkmasının tadını kelimelerle tarif etmek pek mümkün değil. Bu maddiyattan uzak bir dünyada gerçek iki sevgilinin buluşması gibidir.
Mesela benim fiyatı çok makul olsa da inatla internetten satın almadığım pek çok sevdiğim albüm var. Bekliyorum ki bir yerde bir şekilde karşıma çıksın ve o hazzı yaşayayım. Bu süreç her anlamda zorlu olabilir, nadir bir plak söz konusuysa da maliyet de cabası. Ama dediğim gibi o haz bambaşka bir histir.” dedi. Plak kolesiyonu yapmanın zevkli yanlarından bahseden Opus 3A yöneticisi Halit Tansu Özyurt, duyulan sesin kalitesine ve müzikle farklı bir bağ kurulduğuna dikkat çekti. Zorlu yanları da değinen Özyurt, gerçekten zaman vermenin gerekliliğinin yanı sıra, maddi olarak bütçesel bir zorluk olduğunu da söyledi. Plakların itinalı kullanılmasının gerekliliğini ifade eden Groove Shop’ın işletmecisi Sami Ovadya ise plak koleksiyonu yapmanın en zevkli yanınının diğer insanlarla bu zevkini konuşmak ve paylaşmak olduğunu dile getirdi. ÜRETİM YÜKSEK, KALİTE DÜŞÜK Türk müzik endüstrisi hakkında konuşan Halit Tansu Özyurt müziğin, bir endüstri olduğunu düşünmediğini söyledi. Özyurt ; “Yerli piyasa hem müzik şirketleri hem de meslek birlikleri nedeniyle iyi yönetilmiyor. Sözde endüstri her zamanki gibi günü kurtarmak için yaşıyor, son derece yoz bir ortam.”
İstanbul’da plakların asla unutulmayan geçmişleri yaklaşık 7 ila 15 yıl arasında değişiyor.Plak satıcı olan Groove Music Shop sahibi Sami Ovadya, Kontra Records sahibi Okan Aydın, Opus 3A sahibi Halit Tansu Özyurt plaklar ve plak dükkanları hakkında açıklamalarda bulundu. açıklamasında bulundu. Okan Aydın üretimin yüksek, kalitenin düşük olduğunu belirtti. Üretilen işler dışında diğer oyuncularla birlikte daha geniş perspektiften bakıldığında da henüz olgunlaşamamış bir müzik sektörü olduğunu belirtti.. İnternet üzerinden müzik dinleme alışkanlığının etkilerine dikkat çeken Sami Ovadya ise bu alışkanlığın, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de her sene küçülmeye neden olduğunu vurguladı. SADECE KÂRA DEĞİL BÜYÜMEYE ODAKLANILMALI Kontra Records sahibi Okan Aydın, plak sektörünün gelişmesini ekonomik açıdan yorumladı. Aydın ; “Sektör oyuncuları piyasanın sadece karına değil de büyümesine de odaklanırsa gelişme devam edecektir. Aksi takdirde memnuniyetsiz bir dinleyici kitlesinin de ortaya çıkmasını bekleyebiliriz.” şeklinde konuştu. Türkiye’de plağın gelişimi için sektör oyuncuları arasındaki işbirliği ve dayanışmanın artırılmasının önemli olduğunu savundu.Halit Tansu Özyurt, Türkiye’de plak sek-
törünün oldukça gelişmiş olduğunu söyledi. Her müzisyenin plak sahibi olmak istediğini belirten Özyurt , burada önemli olan noktanın satış potansiyeli ve yapımcının maddi gücü olduğunu ifade etti. Türkiye’de plak sektörünün gelişmesini kültür ve maddiyatla ilişkilendiren Sami
Ovadya, “Bu tamamiyle kültürle ve maddiyatla alakalı bir durum. Müzik dinleme alışkanlığını hayattaki öncelik sıralamınzda nereye koyduğunuz ve buna ne kadar bütçe ayırdığınızla alakalı. Yani bu zorlama ile yapılacak bir şey değil.” diyerek sözlerini noktaladı.
Oyuncu Ahmet Çökmez’le tiyatroya dair Konya Devlet Tiyatrosu’nda oyunculuk yapan Ahmet Çökmez tiyatroyu, rol almak istediği oyunları ve devlet tiyatrolarının gelişmesi için neler yapılması gerektiği hakkında açıklamalarda bulundu. Buse TÜRKÜCÜ
1998 yılında Selçuk Üniversitesi Oyunculuk bölümünü kazanan ve okulu bitirdikten sonra Konya Devlet Tiyatrosu’na katılan Çökmez, tiyatroyu neden seçtiğini anlattı. Ahmet Çökmez, “ Tiyatro neden olmasın? İnsanlarla birlikte kollektif bir iş yapıp diğer insanlara bunu göstermeyi seviyorum. Yani çok nedenleri var. Alkış en büyük nedenlerden biridir. Çünkü ne kadar olsa da her insanın egosu var. Bizde de var o ego. “ dedi. “DEVLET TİYATRO’SUNUN GELİŞMESİ İÇİN REKLAM ŞART” Başarılı oyuncu Ahmet Çökmez , Devlet Tiyatro’sunun gelişmesi için daha çok reklam verilmesi gerektiğini vurguladı. Çökmez, çoğu insanın kendi illerinde Devlet Tiyatrosu olup olmadığından dahi haberlerinin olmadığını söyledi. Reklamların yanı sıra etkinliklerinde çoğaltılması gerektiğine dikkat çekerken, gerekirse şehir içinde araç tutulup bangır bangır reklamın yapılması gerektiğini de sözlerine ekledi. “ÖZEL TİYATROLARA ÇOK SAYGI DUYUYORUM” Devlet Tiyatrosunda çalışmasına rağmen özel tiyatroları çok sevdiğinin altını çizen Çökmez, özel tiyat-
roların sarf ettiği emeğin üstünde durdu. Deneyimli sanatçı, devlet tiyatrolarında her departmanın görevlisi ayrıyken özel tiyatrolardaki oyuncuların dekordan aksesuara kadar her şeyi kendilerinin yapmalarına çok saygı duyduğunu söylerken, özel tiyatroların şanssızlıklarının izleyicilerin bu tarz tiyatroları arkasında tanınmış bir oyuncu olmadığı sürece tercih etmemelerinden yana olduğunu ifade etti. Çökmez, özel tiyatroların arkasındaki büyük oyuncuların bilet fiyatlarında da etkili olduğundan bahsetti ve isme göre bilet fiyatlarının değiştiğini söyledi. Haluk Bilginer gibi bu oyuncuların yüksek bilet fiyatlarını hak ettiklerini ekledi. Büyük oyuncuların “ bana gelecek gelsin, gelmeyecek gelmesin “ deme şanslarının olduğunu söylerken, bu oyuncuların oyunlar dışında da tiyatroya destek olabilirdiklerini belirtti. “NOTRE DAM DE PARİS’DE ROL ALMAK İSTERDİM” Ahmet Çökmez, muhabirimizin en çok hangi oyunda rol almak isterdiniz sorusuna , en çok rol almak istediği oyunun Notre Dam de Paris olduğunu belirtti. Boyunun kısalığı sayesinde Quasimodo’yu oynamayacağını ifade eden oyuncu, o rol yerine Rahip Claude Frollo’yu canlandırabileceğini ifade etti. Herkesin bir idolü olduğunu da belirten
Ahmet Çökmez / Tiyatrocu
Ahmet Çökmez, Erdal Beşikçioğlu, Çetin Tekindor gibi oyuncularla birlikte rol almak istediğini söyledi ve bir film olsa Şener Şen ile oynamak istediğini de ekledi. Nedeni ise, bu oyunun, diğer Shakespeare oyunlarına göre, olaylar zinciri açısından çok farklı olması olarak açıkladı. “BU İŞ HEM FİZİKSEL, HEM PSİKOLOJİK OLARAK İNSANI YIPRATAN BİR İŞ” İleride bu işi yapmak isteyenlere tavsiyelerde bulunan tiyatrocu, her şeyde meslekte olduğu gibi bu meslekte de okumanın, araştırmanın ve gözlem yapmanın üzerinde durdu. Özellikle gözlem yapmanın bu işin bir numaralı dersi olduğunu söyledi. Kendi açısından en iyi yöntemin
çizgi film izlemek olduğunu ifade eden Çökmez, bu gibi yöntemlerin kafayı farklı çalıştırdığını belirtti. Bu işi yapmanın altındaki en önemli hususlardan birinin kafanın farklı çalışması olduğunu eklerken, “İlk akla gelen şeyi yapmak değildir, ikincisi de değildir, dördüncüsü, beşincisi, altıncısıdır. İlk akla geleni iyi yapan olsaydık burda herkes sahneye çıkabilirdi.” açıklamasında bulundu. Tiyatrocu olmak isteyenleri gelecekteki zorluklara karşı uyarmanın yanı sıra bu işin hem fiziksel hem ruhsal etkilerinden de bahseden tiyatrocu “Eğer bir oyuncu başarılı değilse başka şeylere sapar. Mutsuz olur, mutsuz olan insan çareyi mutlu olmak için başka şeylerde arar. Ama psikolojisi sağlam, kendine güvenen
insanlar bunu daha çabuk aşabilirler. Diğer türlü gerçekten çok zor bir iş bu. İşin içine egolar giriyor, kıskançlıklar giriyor. O yüzden sağlam durmalı insanlar. Sağlam olmalı, sağlam kafaya sağlam vücuda sahip olmalılar. Çünkü tiyatroculuğun gerçekten yıpratan bir yönü var. Sen olmadığın bir şeye çıkıyorsun. Ben buraya çıkıyorum Fermanlı Deli Hazretleri oluyorum. Ben değilim ki o. Ya da çıkıyorsun Almanya’dan gelen bir yabancıyı oynuyorsun, kralı oynuyorsun, soytarıyı oynuyorsun. Hangi sağlam şey bunu yapabilir ki vücudunu buna inandırman lazım. Hem fiziksel olarak hem ruhsal olarak ki orda başarılı olasın.” ifadelerini kullandı.
Selçuk iletişim
kültür - sanat
/11
Eylül-Ekim 2017
51. Uluslararası Konya Aşıklar Bayramı Konya Büyükşehir Belediyesi, Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ve Konya Kültür ve Turizm Derneği işbirliğiyle bu yıl Feyzi Halıcı anısına düzenlenen Uluslararası Konya Aşıklar Bayramı’na Türkiye’nin farklı şehirlerinden ve 5 farklı ülkeden halk ozanları katıldı. Serhat İNCİ
B
üyükşehir Belediyesi Mevlana Kültür Merkezi’nde düzenlenen programın açılışında konuşan TYB Konya Şube Başkanı Hayri Erten, çok farklı unsurların bir arada huzur içinde yaşamasına imkan tanıyan, medeniyetin tecrübe edildiği bir
merkez olması sebebiyle programın Konya’da düzenlenmesinin çok anlamlı olduğunu ifade etti. ‘AŞIKLAR ACILARIMIZI DİLLENDİRDİLER’ Konya Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Seyit Küçükbezirci, Aşıklar’ı, Anadolu’nun mübarek insanları olarak nitelendirerek, “Tam 4 bin
yıllık Türk tarihinin içerisinde savaşçılarımızın önünde arkasında hep aşıklarımızın DNA’ları, genleri vardı. Acılarımızı dillendirdiler, düğünlerimizi neşelendirdiler. Bugün buraya geldikleri için hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum” dedi. Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Mahmut Sami Şahin de, Aşıklar Bayramı’nın daha uzun yıllar
sürmesi temennisinde bulundu. Gün içerisinde şehrin dört ayrı noktasında aşıkların meydan atışmalarında bulunduğunu belirten Şahin, “11 farklı ilden ve 5 ülkeden katılan halk ozanlarımız kahramanlık türküleri seslendirecek. Konya kültür dolu bir gün geçirecek. Yurt içinden ve yurt dışından programa katılan aşıklarımıza çok teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. JÜRİ ÜYESİ OLDUKÇA ZENGİN Jüri üyeliklerini Prof. Dr. Ali Berat Alptekin, Doç. Dr. Sinan Gören, Yrd. Doç. Dr. Aziz Ayva ve Osman Zabunoğlu’nun yaptığı Konya Aşıklar Bayramı’na Büyükşehir Belediyesi
Basın ve Halkla İlişkiler Daire Başkanı Ahmet Köseoğlu ile Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanı Mücahit Sami Küçüktığlı, yazarlar, akademisyenler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Türkiye ile birlikte Kırgızistan, Kazakistan, Azerbaycan, Doğu Türkistan ve Irak’tan da halk ozanlarının katıldığı programda sahne alan aşıklar, vatan, ezan, şehitlik, bayrak, birlik ve beraberlik üzerine koçaklamalar ve güzellemeler yaptı. Program kapsamında Kültür Park, Mevlana Meydanı, Zafer Meydanı ve Kılıçarslan Gençlik Merkezi’nde de meydan atışmaları yapıldı.
Bahadır Yenişehirlioğlu ile Hayatın Edebiyatseli Meram Belediyesi Şehrin Tasarım Atölyesi tarafından “Bahadır Yenişehirlioğlu ile Hayatın Edebiyatseli” adlı söyleşisi gerçekleştirildi. Serhat İNCİ
M
ecalis-i Seba Günleri kapsamında düzenlenen söyleşiye Meram Belediye Başkanı Fatma Toru, Meram Gençlik Meclisi Başkanı Sergen Gör, meclis üyeleri ve çoğunluğu genç olmak üzere vatandaşlar katıldı. “EDEBİYATÇI KİMLİĞİMLE ÖN PLANA ÇIKMAKTAN MUTLUYUM” Moderatörlüğünü Sami Bayrakçı’nın yaptığı programda, edebiyatçı kimliği ile ön plana çıkmaktan memnun olduğunu ifade eden Yenişehirlioğlu, “Edebiyatçılar aynı zamanda sanatçılardır. Ama aktörlük suya yazılan bir şey gibidir, bir süre sonra insanlar unutulur. Ben 30 yıl avukatlık yaptım ama hukukçuyum demiyorum. Sırf edebiyat için avukatlığı mesleğimin zirvesinde bıraktım. Türkiye gerçeklerinde bir mesleği uzun yıllar kurgulamak, o kariyeri oluşturduktan sonra “ben artık istemiyorum” diye elinin tersiyle itmek çok radikal bir hareket ” diyen Yenişehirlioğlu sözlerine şu sözlerle devam etti: “Edebiyat, herkesin başarabileceği bir iş
değil. Ama edebiyat benim için öyle büyük bir istekti ki avukatlığı gözüm görmedi. Daha çok para kazanmak beni hiç ilgilendirmedi. Yazmak çok heyecan verici bir şey.” Sorumluluk sahibi yazarların işinin daha zor olduğuna işaret eden Yenişehirlioğlu, aslında yazılan metinlerin geleceğe kalıp kalmayacağı, nesiller boyu okunup okunmayaca-
ğının önemli olduğunu belirtti. Bu nedenle sorumluluk sahibi yazarların üzerinde yazmanın ikinci bir yük olduğunu vurgulayan Yenişehirlioğlu, “Hem edebi metinlere sadık kalacaksınız, yara açmayıp var olan yaraları da sarma derdinde olacaksınız. Bu ikinci bir mükellefiyet yüklüyor: Hem edebiyatın sınırlarını korumak hem de kendi değerlerinizi ona yükle-
mek. O yüzden edebiyat ciddi bir iş. Yazmış olmak için değil kendinden emin olduğun zaman yazmak şart” ifadelerine kullandı. “ABDÜLHAMİT BİR DİZİ DEĞİL; BİR RUH İKLİMİ” Hem ülkemizde hem de dünyanın farklı ülkelerinde beğeniyle izlenen Payitaht Abdülhamit dizisinde “Tahsin Paşa” rolünde oynayan Yenişehirlioğlu, diziyle ilgili şunları söyledi: “Çok önemli bir iş yapıyoruz. Ab-
dülhamit bir dizi değil, bir ruh iklimi. Tarihin yeniden keşfi gibi. Önemli zamanlara tekrar geri dönmek gibi. Hayalini kurduğunuz bir şeyi görsel sanatlarla izleyebilir, dokunabilir hale gelmek gibi. Kafkas ülkelerinden tutun da Körfez ülkelerinden, Balkanlardan, Kuzey Irak’tan, dünyanın pek çok yerinden izleniyor olması ve dünya kadar mesaj almamız bütün yorgunlukları unutturuyor.” “KÜLTÜREL EROZYONDAN KORUNMALIIYIZ” Çok keyifli bir sohbet olduğunu söyleyen Başkan Fatma Toru, Bahadır Yenişehirlioğlu’nun, geleceğe ve insana yatırımı en güzel şekilde yaptığını ifade etti. Toru, “Belediye olarak sadece Şehrin Tasarım Atölyesi ile değil, Gençlik Meclisimiz, Kadın Meclisimiz, Kadın Aile Müdürlüğümüz, Kültür Müdürlüğümüzle farklı alanlarda pek çok programa imza atıyoruz. Dilimizi, tarihimizi, kültürümüzü bir şuur olarak gelecek nesillere aktarmak için büyük çaba sarf ediyoruz. Yerel yönetimler olarak insanımızın kültürel erozyondan korunması için sadece fiziki belediyecilik değil sosyal ve kültürel belediyeciliğe de önem veriyoruz” dedi.Bahadır Yenişehirlioğlu, program sonrasında kitaplarını imzaladı.
12/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
medya ve teknoloji
Sürücüsüz araçtan bir adım öncesi
Robotik sistemler, gün geçtikçe insan gücü olmadan gerçekleşemeyeceğini düşündüğümüz birçok yapı ve sistemde, insanların yerini almıştır. Bu sistemlerden biri de otonom yani sürücüsüz arabalardır. Hüseyin CANDAN
2
018 yılından itibaren yollarda yer alacağı düşünülen otonom araçlar, 1980 yılından bu yana büyük gelişim göstermiştir. Peki bu değişim sürecinin ve otonom araçların yapısal özellikleri nelerdir? DÜNDEN BUGÜNE OTONOM ARAÇLAR Sürücüsüz araba fikri, Kara şimşek (orijinal adıyla KITT-Knight Industries Two Thousand) dizisiyle ortaya atılmıştır. Kurgusal olarak oluşan bu fikir, ilk olarak 1980 yılında Mercedes-Benz mühendisi olan Ernst Dickmanns’ın tasarladığı kamera görüntüsü ile kendini süren robotik araç olarak somutlaşmıştır. 1994 yılında Daimler Benz ve Ernst Dickmanns, Vamp ve Vita-2 adlı araçlar ile Paris’in 3 şeritli bir otobanında, sıradan bir yoğun trafik durumundayken saatte 130 kilometre hız ile 1000 kilometre yol kat etmeyi başardı. Aracın kontrolü tamamen devraldığı durumlar şunlardı: şerit boşken, konvoy şeklinde ilerlerken, sağa ve sola doğru şerit değiştirirken. 1995 yılında Dickmanns S-sınıfı bir Mercedes-Benz’i 1600 km’lik mesafedeki Münih’ten Kopenhag’a gidip götürmeyi başardı. Araç 175 kilometre hızlık bir hıza ve yüzde 95’lik bir otonomluğa (yolun yüzde 95inde kontrol tamamen arabadaydı sadece 9 km’sinde insan müdahalesi oldu) ulaştı.2007 yılında kısa adı DARPA olan ‘The Defense Advanced Research Projects Agency’ (ABD Savunma Bakanlığı İleri Araştırma Projeleri Ajansı) tarafından düzenlenen şehir içi yarışlarında sürücüsüz, robotik arabalar trafik kurallarına uyarak diğer arabalara yayalara ve çarpılmaması gereken şeylere çarpmadan 60 millik parkuru altı saatin altında bitirmeye çalıştı. 2010 yılında Vislab adlı şirketin düzenlediği yarışmada sürücüsüz dört araç, 13000 km yol kat etmiş
ve İtalya’dan Çin’e, Shangai’daki Expo’ya uğrayarak yarışmayı bitirmişlerdir. Ekim 2010’da ise Google tarafından yapılan araç San Frnacisco- Los Angeles arasında toplamda 230000 km yol kat etmiştir. MERCEDES E 220D Bu iki seçenekten biri dört silindirli ve benzinli E200 modeli diğeri ise Mercedes yeni motoru olan dört silindirli dizel E 220 d modeli olacak. Alman devi, ilerleyen dönemde ise dizel motoruyla E 350 d ve yine aynı modelin elektrikle şarj edilebilen hibrid teknolojisine sahip motoruyla E 350 olarak açıklandı. Fakat otomobil severler E 350’nin bu iki modeli için bir süre daha beklemek zorunda kalacak. Mercedes, dört yeni modelini de 9 kademeli otomatik şanzıman ile müşterilerinin beğenisine sunuyor. Hızlı vites değiştirme özelliğine sahip olan bu otomatik şanzıman, az güç gerektiği durumlarda motoru düşük devirlerde tutabiliyor. Böylece yakıt tasarrufu sağlamasının yanı sıra gereksiz gürültüyü de ortadan kaldırıyor.Aracın teknolojik özelliklerinden en fazla öne çıkanı ise otonom sürüş sistemi. Yakın gelecekte deneyimleyeceğimiz sürücüsüz otomobil konseptine giden yolda Mercedes, en önemli adımlarını yeni E serisinde atmış gibi görünüyor. Çünkü araçlarda bulunan otonom sürüş sistemi sürücülerin yaptığı işlerin birçoğunu kendisi yapabiliyor. Sürücülerin gaza veya direksiyona dokunmadan otonom sürüş sisteminin kendi algoritmaları sayesinde yapabildiklerini şu şekildedir; • • •
Yollardaki hız sınırlarına uyabiliyor. Öndeki araçlar ile güvenli takip mesafesini kendisi ayarlayabiliyor. Şerit takip asistanı ise şeridinizden taşmanızı engelliyor, sinyal verdiğinizde güvenli bir şekilde şerit değiştiriyor.
• • •
Virajlarda siz direksiyona dokunmadan nizami dönüşü yapabiliyor. Sadece sinyal vererek önünüzdeki araçları kendisi sollayabiliyor. Önünüze aniden araç, yaya ya da hayvan çıkmasın durumunda 100 km hızda bile olsanız kendi kendine durabiliyor.
SÜRÜCÜSÜZ ARACIN DONANIMSAL ÖZELLİKLERİ 1) Radar Yakın objeleri algılamak için radarlar biçilmiş kaftan. Arka tampondaki kaza önleyici sistemler aracın kör noktasında obje algıladığında alarm sinyali veriyor. 2) Şerit Takip Sistemi Ön cama monte edilmiş kameralar yol yüzeyi, yol kenarları ve şeritler arasındaki kontrastı algılayıp şeritleri tanımak üzere tasarlanıyor. Eğer araç kendi şeridini siz farkında olmadan terk ederse, direksiyona gönderilen kısa süreli titreşimler sürücüyü uyarıyor. 3) Lidar Özellikle Google’ın aracında kullanılan Velodyne araç üstü Lidar sistemi 64 lazerin 900 rpm (rotation per minute, dönme sayısı/dakika) ile araca 360-derecelik bir nokta bulutu görüntüsü sağlıyor. 4) Kızılötesi Kamera Gece görüşü sistemleri gözle görünmeyen ve yansımayan kızılötesi ışıkları yola yönlendiriyor. Ön cama monte edilmiş alıcılar ise bu ışığı algılayıp araç içi ekrana tespit edilmiş, olası objeleri yansıtıyor. 5) Stereo Kameralar Ön cama monte edilmiş kameralar sayesinde aracın önündeki yolun gerçek zamanlı 3 boyutlu görüntüleri çıkarılabiliyor, bu sayede yayaların konum ve hızlarından yola çıkarak, gelecekte (birkaç saniye) nerede olabilecekleri tahmin ediliyor
ve araçla çarpışmalarının önüne geçilmiş olunuyor. 6) GPS/Atalet Ölçüm Ünitesi Araç nereye gideceği ve nerede bulunduğu bilgisini bu sensorlar sayesinde biliyor. 7) Tekerlek Kodlayıcıları Tekerleklere monte edilmiş sensorlar sayesinde aracın hızı ölçülebiliyor. 8) Pre-safe Pre-safe freni bir arkadan çarpma kazası tehlikesi algıladığında sürücüyü görsel ve sesli sinyallerle uyarır ve tepki vermesini talep eder. Sürücü tepki vermezse, Pre-safe freni otomatik bir kısmi frenleme ile sürücüyü hissedilir şekilde de uyarabilir ve hızı erkenden düşürebilir. Sürücü buna rağmen tepki vermezse, Pre-safe freni, artık kaçınılmaz olan çarpışmadan kısa bir süre önce bir tam frenleme başlatabilir ve çarpma şiddetine bir kez daha belirgin şekilde azaltabilir. Bu sırada, Dıstronıc Plus mesafe ayarlama tempomatlı pakette sunulan Pre-safe freni ve fren asistanı Bas Plus yardımcı sistemler, birlikte etki eder. Yenilikçi sistemler, algılanan ve hesaplanan olası bir arkadan çarpma kazasından saliseler önce şu şekilde çalışır: Yaklaşık 2,6 saniye öncesinde: Sürücü frene bastığında, görsel ve sesli çarpışma ikazı ve ayrıca Bas Plus tarafından duruma uygun fren gücü takviyesi. Yaklaşık 1,6 saniye öncesinde / üç sesli ikazdan sonra: Sürücü şimdi frene basarsa, fren asistanı Bas Plus duruma uygun olarak sürücüyü destekler. Bir arkadan çarpma kazası böylece çoğu zaman önlenebiliyor. Sürücü tepki vermezse, Pre-safe freni yaklaşık 0,4 gramlık bir otomatik kısmi frenleme başlatır – bu yaklaşık 4 m/s² ‘dir ve azami fren gücünün yaklaşık yüzde 40’ına karşılık gelir. Ayrıca iç mekânda, mevcut olan Pre-safe fonksiyonları etkinleştirilir. Yaklaşık 0,6 saniye öncesinde: Sürücü hala tepki vermediyse, Pre-safe freni otomatik bir tam frenleme başlatabilir ve böylece çarpma şiddetini ve buna bağlı olarak olası kaza sonuçlarını daha da azaltabilir. Sistem, 30 ila 200 kilometre arasındaki hız aralığında
çalışır.Modern radar teknolojisi, bir kaza tehlikesini algılamaya yardımcı olabilir. Ön tampon kaplamasının arkasında bulunan, 80 derecelik algılama açısına sahip iki adet yakın alan radar sensörü, 30 metreye kadar aracın önündeki alanı denetler. Radyatör panjurunun arkasında bulunan en yeni nesil uzak alan radar sensörü, özel bir haddeleme teknolojisi sayesinde hem uzak alanı hem de orta alanı algılayabilir: Uzak alanda 200 metreye kadar ve 18 derecelik bir algılama açısı ile orta alanda 60 metreye kadar ve 60 derecelik bir algılama açısı ile. Pre-safe freni, algılanan bir tehlikede sürücüyü arkadan çarpma tehlikesine karşı görsel ve sesli olarak uyarırken, Bas Plus da otomatik olarak gerekli olan fren basıncını hesaplar ve verilen ikazlar sonucunda sürücünün uyguladığı frenlemeyi duruma uygun olarak, gerektiğinde tam frenlemeye kadar destekler.Sürücü, 50 kilometre hızdan daha yüksek bir mesafeden itibaren çok sert fren yaparsa veya bir acil frenlemede fren asistanı Bas etkinleşirse, adaptif fren lambası hızlı şekilde yanıp sönerek arkadan gelen sürücüleri uyarır. Araç, böyle bir acil frenlemeden sonra durursa, fren lambaları tekrar sürekli olarak yanar. Genel Alman Otomobil Kulübü’nün (ADAC) mühendisleri tarafından 2007 yılından gerçekleştirilen Pre-safe freni kademe 1’li (otomatik kısmi frenleme) sürüş denemelerinde, Pre-safe freni kademe 1’in “elektronik burulma alanının”, çarpma hızını 12,5 kilometre hız azalttığını ve yapılan testlerdeki arkadan çarpma kazalarının, örneğin 50 kilometre
hız yerine sadece 37,5 kilometre hız ile gerçekleştiğini göstermiştir. Bu, öndeki yolcuların üzerine binen yükün yaklaşık yüzde 30 ve arkadaki yolcuların üzerine binen yükün yüzde 45 azaltıldığı anlamına gelmektedir. Mercedes-Benz mühendislerinin yaptığı güncel ölçümler, kısmi frenlemenin ve ardından gerçekleşen tam frenlemenin kombinasyonu (Pre-safe freni, kademe 1 ve 2) sonucunda hızın yaklaşık 30 kilometre hıza kadar azaltılabildiğini göstermektedir.
Selçuk iletişim
medya ve teknoloji
/13
Eylül-Ekim 2017
Yerli otomobilde dev adım Semih KIR
C
umhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerli otomobil üretimi için 5 şirketi açıkladı. Bunlar; Anadolu Grubu, BMC, Kıraça Holding, Turkcell ve Zorlu Holding. Piyasaya sürülecek ilk otomobile talip olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ortak girişim grubumuzdan beklentimiz en geç 2019'da prototipin tamamlaması, 2021'de de satışa başlanmasıdır" dedi. BABAYİĞİTLER AÇIKLANDI Yerli araba üretiminde ipi göğüsleyecek Babayiğit firmaları Cumhurbaşkanı Erdoğan açıkladı. Erdoğan, "Ortak girişim grubunda yer alan 5 şirketi tanıtmak istiyorum. Babayiğitlerin harf sırasına göre ilke Anadolu Grubu'dur. Otomotiv sektöründe ciddi birikimleri olan grubun projede yer almasını isabetli buluyorum. İkinci şirket BMC grubudur. Kendilerini tebrik ediyorum. Üçüncü babayiğidimiz ise Kıraça Holding. Dördüncü babayiğidimiz Turkcell Grubu. Beşinci Zorlu Holding'dir. Projede bir de özel sektör koordinasyonunu yürütecek olan TOBB ve Bilim, Sanayi Teknoloji Bakanlığımız var" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Muhammed Ali’nin “Hayal gücü olmayan insanın kanatları yoktur” sözlerine atıf yaparak şunları söyledi: “Bizim de bugün tanıtım için bir araya geldiğimiz markası, tasarımı, mühendisliği Türk bir otomobile sahip olma hayalimiz vardı. Bundan 20 yıl önce yerli otomobil üretilmesi konusundaki tereddütleri anlayabiliyorum. Ama geçtiğimiz yıl 757 bin otomobil satışına ulaşmış Türkiye'de bu konuda hala adım atılmıyor olması
ülkemizin bir ayıbı haline gelmişti. Bugün bu ayıptan kurtulma yolunda tarihi bir adım atıyoruz.” HEDEF: 2021’DE SATIŞA BAŞLAMAK Ortak girişim grubundan beklentisinin en geç 2019'da prototipi tamamlaması ve 2021'de de satışa başlanması olduğunu kaydeden Erdoğan, karşılaşılacak sorunların çözümünde Cumhurbaşkanı olarak bizzat bu babayiğitlerin yanında yer alacağını belirtti. Projede en küçük bir gecikme istemediğini kaydeden Cumhurbaşkanı, gerekiyorsa sırf bu projenin takibi için Cumhurbaşkanlığı'nda bir ekibi görevlendireceğini söyledi. Artık zaman kaybına tahammülümüzün bulunmadığını ifade eden Erdoğan, “Bize onlara gereken her yerde omuz vermek düşer. Piyasaya süreceğiniz ilk otomobilin bedelini ödemek şartıyla taliplisi de benim.” dedi.
Türkiye’nin yerli otomobil serüveninde önemli bir adım atıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan "Türkiye'nin Otomobili Ortak Girişim Grubu Tanıtım Toplantısı"nda yerli otomobili üretecek şirketleri açıkladı.
Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline gelmesinin ancak bu tür atılımlarla mümkün olduğuna değinen Erdoğan, “Türkiye'nin otomobilinin motoruna, pazar hedeflerine elbette girişim grubumuz karar verecektir. Halen TÜBİTAK bünyesindeki platform girişim grubumunuz emrine amadedir. Kararları ne olursa olsun biz her türlü desteği vereceğiz. Yeter ki Türkiye'yi bu büyük hayaliyle buluştursunlar.” şeklinde konuştu. Bu otomobille ilgili heyecanının ortak girişim grubuna has olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşvik politikalarının gözden geçirilmesi ve yüksek teknolojiye sahip üretime yönelik yatırımlara öncelik tanınması gerektiğini söyledi. Erdoğan, “Daha önceki fırsatları gi-
rişimcilerin ayağına pranga vurarak, set çekerek kaçırmıştık. Kayseri'deki uçak fabrikası girişiminin akamete uğramasının şirketin iflası olarak gösterilen gerekçesi kimseyi ikna etmemiştir. Devrim otomobilinin benzin olmadığı için rafa kaldırılması asla gerekçe olamaz.” dedi. Aradan
60 yıla yakın süre geçtiğini ve dünya standartlarında yerli tabancalarımızı, füzelerimizi henüz yeni yeni ticari düzeye ulaştırabildiğimizin altını çizen Erdoğan, “ABD'den polis teşkilatımız 1500 tabanca alacak, verilen cevap ne kongreden geçmedi. Bundan böyle gerek yok
dedik. Kendi ürettiklerimizle bu süreci devam ettireceksiniz. Bu kadar nazı çekmeye ne gerek var. Biz bu örnekleri asla unutmadık, unutmayacağız. Ecdadımız hazıra dağ dayanmaz diye boşa dememiştir. Biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmek durumundayız” şeklinde konuştu.
Türk savaş gemileri vurulamayacak! ASELSAN tarafından geliştirilen deniz elektronik harp sistemleri sayesinde Türk Deniz Kuvvetlerine bağlı su üstü ve su altı unsurların düşman tarafından vurması zorlaşıyor.
Semih KIR ASELSAN tarafından geliştirilen Deniz Elektronik Harp Sistemleri, savaş gemilerimizi koruma altına alıyor. ASELSAN’ın yaptığı açıklamaya göre, dışarıdan atılan güdümlü mermi veya torpidolara karşı koruma sağlayan sistemler, gemi üzerine gelen mühimmatları ıskalayıp yanıltabiliyor. ASELSAN tarafından geliştirilen deniz elektronik harp sistemlerinden ZOKA, ZARGANA ve HIZIR sistemleri pek çok özelliğe sahip. “ZOKA” GÜRÜLTÜ ENGELİ YARATIYOR Denizaltılardan su üstü platformlarına taarruz maksatlı kullanılan torpidolara karşı icra edilecek torpido sakınma ve aldatma harekâtını desteklemek maksadıyla kullanılmak için üretilen HIZIR 6 hedefi aynı anda takip edebiliyor. Bir diğer ürün olan ZOKA ise sakınma manevrasının başarısını arttıracak şekilde tor-
pidoların aldatılması ve karıştırması ile gürültü engeli yaratarak platforma hayati zaman kazandırıyor. ASELSAN’ın ZOKA sisteminde, Torpidolara Karşı Akıllı Akustik Savunma yer alıyor. Su üstü gemileri ve denizaltılar için otomatik programlama özelliği sunan ZOKA, hedef benzetiminde yüksek sadakat, uzun çalışma süresi gibi olanaklar sağlıyor. Ayrıca ASELSAN ZOKA, modern sinyal işleme ve karıştırma tekniklerini durum farkındalığı ile birlikte kullanarak atıştan sonra da uygulayacağı taktiği otomatik olarak seçebiliyor. SUALTI TEHDİDİ İÇİN: “ZARGANA” Savunma Sanayine yardım edecek bu önemli sistemin bir benzeri olan ZARGANA ise temel olarak, denizaltı sensör sistemlerinden elde edilen verileri kullanarak tespit, konumlandırma ve sınıflandırma işlevi ile sualtı tehdit durumunu belirliyor. Tehdit durumuna bağlı olarak sakınma manevrası önerileri sunuyor ve karıştırıcı ile aldatıcı dekoyların belirli
bir taktik paternine göre atılmasını gerçekleştirebiliyor. ZARGANA, denizaltı sensör sistemlerinden elde edilen verileri kullanarak tespit etme, konumlandırma ve sınıflandırma işlevi ile sualtı tehdit durumunu belirliyor. Tehdit durumuna bağlı olarak sakınma manevrası önerileri sunan ZARGANA, akustik karıştırıcı dekoylar ile aldatıcı dekoyların belirli bir taktiğe göre atılmasını gerçekleştiriyor. “HIZIR 6” HEDEFİ AYNI ANDA TAKİP EDİYOR ASELSAN HIZIR 6 sistemi ise, su üstü gemileri için torpido karşı tedbir özelliğine sahip. Böylece uzun menzilden torpido tespiti hassas konumlandırma tehdit veri tabanı ile sınıflandırma karar destek kullanımlarında kullanılması gibi birçok avantaj sağlıyor. Denizaltılardan su üstü platformlarına taarruz maksatlı kullanılan torpidolara karşı icra edilecek torpido sakınma ve aldatma harekâtını desteklemek maksadıyla kullanılmak için üretilen HIZIR 6 hedefi aynı anda takip edebiliyor.
14/Eylül-Ekim 2017
Selçuk iletişim
sinema
Türk Sinema Tarihinde En Çok İzlenen Filmler
Ajans Press’in Box Office’ten derlediği verilere göre, 1998 yılından bugüne Türk sinemasında türlere göre en çok izlenen film olarak liderliği Recep İvedik 5 göğüsledi. Serhat İNCİ “Recep İvedik”, 7 milyon 437 bin 5 kişi tarafından izlenerek tüm zamanların en çok izlenen yapımı oldu. Vizyona 2006 yılında giren “Kurtlar Vadisi Irak”, 4 milyon 256 bin 567 kişi tarafından izlenerek sinema tarihinde en çok izlenen ikinci yapım unvanını alırken, aksiyon dalında ise ilk sırada yer aldı. Cem Yılmaz’ın kült yapımlarından “G.O.R.A.”, 4 milyon bin 711 izleyici
rakamıyla en çok izlenen üçüncü yapım olurken, dram dalından liderliği elde eden “Babam ve Oğlum” 3 milyon 839 bin 883 kişi tarafında izlenerek en çok izlenen dördüncü film oldu. Yönetmenliğini Mahsun Kırmızıgül’ün yaptığı “New York’ta Beş Minare” 3 milyon 474 bin 495 seyirciyle en çok izlenen beşinci film oldu. Tüm zamanların en çok izlenen ilk beş filmi içerisinde yabancı yapım olmaması ise dikkat çekti. 1998’den bu yana en çok izlenen ilk beş yapımı sırasıyla Celal ile Ceren, Titanik, Allah’ın Sadık Kulu Barla, 2012 ve Dabbe:Zehr-i Cin takip etti.
“Z Kuşağı” ve İnternet Dizileri Teknoloji ilerledikçe geleneksel medya mecrası dönüşüm geçirmeye başladı. Nasıl ki haberler sadece gazetelerden ya da televizyonlardan değil de internetten ve sosyal medyadan takip edilebiliyorsa; diziler de artık internetten takip edilebiliyor. Sonay ÇALIK “Z Kuşağı” olarak adlandırılan yeni nesil, televizyon kültürünü değiştirerek internet yayıncılığının gelişiminde en büyük etken oldu. Dünyada oldukça yaygın olmasına rağmen Türkiye’de yeni bir döneme giriliyor. Sayıları her gün artan ve internet üzerinden izlenen diziler, “internet dizisi” olarak hayatımıza girdi. Televizyondan dizi ya da program izleyen kitlenin artık genellikle orta yaş ve üstünün olması nedeniyle, sektörün büyük firmaları kanallarla anlaşma yapıyor ve dizilerin yayınlandığı akşam, yayınlanan bölüm internet sitelerine yükleniyor. Bu uygulama, internet yayıncılığını olumlu yönde etkiledi. İnternet kullanıcıları da cep telefonlarına uygulama indirerek ya da tabletlerden,
bilgisayarlardan ücretsiz izleyebilme olanağına sahip oldu. İnternet yayıncılığında, televizyonda reklamların çok uzun olması; internet mecrasından izlenen dizilerin reklamlarının ise çok kısa olması internet üzerinden dizi takibinde en önemli etkenlerden birisi. Bir diğer avantajı da dizilerin eski bölümlerine de istendiğinde ulaşılabilmesi. Türkiye’nin ilk ‘profesyonel’ internet dizisi Masum’du. Masum dizisi, Berkun Oya’nın kaleme aldığı tiyatro oyunu ‘Bayrak’tan uyarlandı. Dizide Haluk Bilginer, Ali Atay, Serkan Keskin, Okan Yalabık ve Tülin Özen gibi oyuncular yer aldı. Yakın zamanda başlayan “Fi” Türkiye’nin ilk büyük çaplı ücretsiz internet dizisi olarak dikkat çekti. Azra Kohen’in en çok satanlar listesinde uzun süre raflardan inmeyen Fi, Çi ve Pi üçlemesinden uyarlanan dizi diğer büyük platformlara rakip
olacak şekilde ilgi gördü. Dizinin kadrosunda Serenay Sarıkaya, Ozan Güven ve Berrak Tüzünataç gibi tanınmış isimler yer alıyor.
Selçuk iletişim
spor
/15
Eylül-Ekim 2017
Selçuklu’nun spor aşkı Amatör spora büyük önem veren Selçuklu Belediyesi, sporcuların daha iyi ortamda spor yapmaları ve ilçede yaşayan herkesin sporla tanışmasını sağlamak için çalışmalarına devam ediyor. 19 branşta 800’ü lisanslı toplam 3 bin 800 sporcu spor yapmanın yanı sıra şehrin gönüllü tanıtım elçiliğini de yapıyor. Ali İBİLEME
A
matör sporun en önemli sorununun tesisler olduğunu dile getiren Selçuklu Belediye ve Selçuklu Belediyespor Kulüp Onursal Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Bugün çoğu profesyonel takımlarda bile olmayan önemli tesislere sahibiz. Anadolu’nun en büyük spor salonlarından birisi Selçuklu ilçemizdedir. Uluslararası Spor Salonu Konya’da yapılan ulusal ve uluslararası etkinliklerin vazgeçilmez adresi olmuştur. Selçuklu Belediyesi olarak, Selçuklu’da spor yapanların sayısını artırmayı hedefledik. Her geçen yıl rakamsal verilere baktığımızda bu hedefimizi yakalıyor ve yeni hedefler oluşturuyoruz” şeklinde konuştu.
TÜRKİYE’NİN ÖRNEK ALINACAK EN BÜYÜK AMATÖR SPOR KULÜBÜ Selçuklu’nun Türkiye’nin örnek alınacak en büyük amatör spor kulübü olduğunu ifade eden Başkan Altay, “Selçuklu’da her alanda olduğu gibi spor yatırımları ve spor okullarında da söz verdiğimizin daha fazlasını yaptık. 68 tesiste, 20 branşta, 28 bin 803 sporcumuz ter döküyor. 42 suni çim saha ve 505 oyun-fitness alanı yaptık. Milli Takımlara 78 sporcu gönderdik. 2009’da 480 olan sporcu sayımız 2017’de 30 bine yaklaştı” diye konuştu.
eden Başkan Altay, “Selçuklu’da sportif alanda en büyük hedeflerimizden biri daha fazla hemşerimizin spor tesislerinden faydalanmasını sağlamaktır. Aile Yaşam Merkezlerimizde spor yapan annelerimiz, spor merkezlerine gelen erkek üyelerimiz ve branşlarda sporla tanışan çocuklarımızın olduğu ailelerin sağlıklı ve mutlu bir hayat sürmelerini hedefliyoruz. Bu yüzden ailede her bireye uygun bir spor tesisimiz ve spor branşımız mevcut. Bugüne kadar toplam 45 bin çocuğumuzu sporla tanıştırdık. Selçuklu’da spora başlama yaşını 3’e indirdik” dedi.
SELÇUKLU’DA SPORA BAŞLAMA YAŞI 3 Ailede mutluluğun temel taşlarından birinin de spor olduğunu ifade
YENİ PROJELER GELİYOR Yeni dönemin spor hedeflerden söz eden Başkan Altay, Selçuklu Belediyesi tarafından gerçekleştirilecek
Sporda Değerler Eğitimi, Spor Alt Yapı Merkezi, Hami Projesi, Sporcu Seçme Merkezi gibi projelerden bahsetti. Yeni projelerin Selçuklu’ da spora yeni bir soluk getireceğini ifade eden Başkan Altay sözlerini şu şekilde sürdürdü; “Spor Okullarımıza 3 yaşından itibaren öğrencimiz geliyor. Bizim bu çocuklarımıza spor yaptırmanın yanı sıra yaşlarına uygun olarak değerlerimizi de öğretmeyi planlıyoruz. Hepinizin bildiği gibi Türkiye’nin en büyük değerler eğitimi projesi olan Selçuklu Değerler Eğitimi Projesi (SEDEP)’i başarı ile yürütüyoruz. Bu projemizi spor ile entegre edeceğiz. Sporcularımıza milli ve manevi değerlerin yanı
sıra, centilmenliği, fair play ruhunu kazandırmak istiyoruz.” Spor Okulu çalışmaları yaz ve kış olmak üzere iki sezondan oluşuyor. Spor Okulları kapsamında 16 branşta hizmet veriliyor. 35 tesiste toplam 56 salonda çalışmalar yürütülüyor. Tesisler ulusal standartlara uygun olup; sporculara teknik donanıma sahip alanlarda eğitim veriliyor. Dersler branşlarında profesyonel antrenörlerin eşliğinde yapılıyor. Türkiye, Avrupa ve Dünya derecesi yapan sporcuların bir çoğu Spor Okullarımızdan yetişmiş durumda. Tesislerde çocuklara yönelik verilen bazı spor hizmetleri ise aşağıdaki gibi..
YÜZME
FUTBOL
BİNİCİLİK
6-14 yaş arasındaki çocuklara Beyhekim Yüzme Havuzu ve Sancak Yüzme Havuzu olmak üzere iki havuzda hizmet veriyor.Çalışmalar haftada 2 gün olup; 1 saat 15 dakika sürüyor. Çalışmalar haftada 2 gün olup; 1 saat 30 dakika sürüyor.
7-15 yaş arasındaki çocuklara Selçuklu Belediye Stadı, Dumlupınar Stadı, Şehit Muharrem Samur Stadı,Sancak Suni Çim Saha,Dolapoğlu Lisesi Suni Çim Saha,Erenköy Zeki Altındağ İlkokulu Suni Çim Saha ve Piri Reis Suni Çim Saha olmak üzere 7 tesiste hizmet veriliyor.
Selçuklu Otizmli Bireyler Eğitim Merkezi (SOBE) tesisinde haftada bir gün olmak üzere eğitim veriliyor Seanslar 1 saat 30 dakika sürüyor.
TAEKWONDO 7-15 yaş aralığındaki çocuklara Uluslararası Spor Salonu,Bağlarbaşı Spor Salonu,Şehit Mesut Güler Spor Salonu, Şehit Mustafa Çizmeci Spor Salonu, Şehit Halil İbrahim Türkmen Spor Salonu, Şehit Nihat Gün Spor Salonu olmak üzere 6 tesiste hizmet veriliyor.
TENİS 6-15 yaş arasındaki çocuklara Selçuklu Belediyesi Tenis Kortları’nda eğitim veriliyor. Tesisimiz 4’ü açık, 2’si kapalı olmak üzere toplam altı korttan oluşuyor. Servisli seanslarda öğrenciler; evlerinden alınıp, toplama merkezi olan Uluslararası Spor Salonu’ndan aktarmalı olarak tesislere götürülüyor.
CİMLASTİK 3-6 yaş arasındaki çocuklara Uluslararası Spor Salonu’nda eğitim veriliyor. Çalışmalar haftada 2 gün olup; 1 saat 30 dakika sürüyor. Servis imkanının bulunduğu seanslarda, sporcular araçlarda bulunan hostesler eşliğinde evlerinden alınıp bırakılıyor.
BASKETBOL
VOLEYBOL
7–15 yaş arasındaki çocuklara (Yenikent Spor Salonu, Bağlarbaşı Spor Salonu, Şehit Rıdvan Adam Spor Salonu, Şehit Mesut Güler Spor Salonu, Şehit Nihat Gün Spor Salonu, Şehit Mustafa Çizmeci Spor Salonu, Şehit Halil İbrahim Türkmen Spor Salonu, Şehit Fikret Aksungur Spor Salonu , Şehit Çetin Totan Spor Salonu) olmak üzere 9 tesiste hizmet veriliyor. Çalışmalar hafta sonu 1 saat 30 dakika sürüyor.
7-15 yaş arasındaki kız çocuklara Yazır Spor Salonu, Şehit Rıdvan Adam Spor Salonu, Şehit Nihat Gün Spor Salonu,Şehit Mesut Güler Spor Salonu, Şehit Mustafa Çizmeci Spor Salonu, Şehit Halil İbrahim Türkmen Spor Salonu, Şehit Fikret Aksungur Spor Salonu, Şehit Çetin Totan Spor Salonu olmak üzere 8 tesiste hizmet veriliyor.
NANDA DAMAYANTI
FAROUK MUGABI
ONUR KESKÄ°N
MAKWEN MALE AICHETOU
www.selcukiletisim.selcuk.edu.tr (0332) 223 37 07
ZUBAIDA RUZI