T.C. ÇANAKKALE ONSEKİZ MART ÜNİVERSİTESİ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ
DERS ÇANAKKALE SAVAŞLARI SEMİNERİ
KONU ÇANAKKALE SAVAŞLARIN’DA TÜRK HAVA HAREKATI
HAZIRLAYAN 000209033 Özgür AŞKAR
DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Muhammet ERAT
ÇANAKKALE Ocak 2004
İÇİNDEKİLER
Giriş ................................................................................................................... 1 Havacılığın Doğması .......................................................................................... 4 Türkiye’de Havacılığın Doğuşu ......................................................................... 4 İtilaf Devletleri Uçaklarının Faaliyeti Ve Gücü ................................................ 6 Türk Uçaklarının Faaliyeti Ve Gücü................................................................. 6 Seferberlik Ve Savaşın İ1k Yılında Türk Havacılığı .......................................................................8 Çanakkale Boğazı’ Nın Denizden Zorlanması Ve Bu Safhada Hava Harekatı .............................9 19 Mart - 24 Nisan 1915 Hava Harekatı .........................................................................................10 25 Nisan - 6 Temmuz 1915 Hava Harekatı......................................................................................10 7 Temmuz-6 Ağustos 1915 Hava Harekatı ......................................................................................15 7 Ağustos-Kasım 1915 Hava Harekatı ............................................................................................16
Hava Harekatının Önemi.................................................................................. 15 Sonuç.................................................................................................................. 20 Ekler .................................................................................................................. 21 Kaynakça ........................................................................................................... 27
2
ÖNSÖZ
Çanakkale Savaşı hakkında yazılan kitaplarda kara ve deniz harekatı ile ilgili bir çok konu araştırılıp kaleme alınmıştır. Çanakkale Savaşları sırasında Türk uçakları önemli görevler üstlenmişlerdir. Bu konu hakkında yeterli araştırmanın yapılmamış olması bizi bu konuyu araştırmaya sevk etmiştir. Hava harekatında görev alan uçaklarımız kara ve deniz kuvvetlerimiz kadar aktif roller üstlenmemişlerse de bu birliklerimize yaptıkları keşif uçuşlarıyla önemli bilgiler iletmişlerdir. Araştırmamızın birinci bölümünde Türk ve Müttefik güçlerin hava gücü; ikinci bölümde ise bu güçlerin Çanakkale Savaşında üstlendikleri görevler hakkında bilgi vermeye çalıştık. Bu çalışmamızda temel kaynak olarak Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayınlanmış Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, kitabının yanında Yavuz KANSU, Şermet ŞENSÖZ, Yılmaz ÖZTUNA’nın yazdığı Havacılık Tarihinde Türkler 1, adlı kitaplardan yararlandık. Yardımcı kaynak olarak www.tayyareci.com adlı Internet sitesinden ve yayınlanmış olan diğer eserlerden yararlanmaya çalıştık. Konu hakkında kısıtlı kaynaklara rağmen konuyu en iyi şekilde araştırmaya çalıştık. Bu çalışmamda elinden galen yardımları benden esirgemeyen ve her konuda bana yardımcı olmaya çalışan değerl i hocam Yrd. Doç. Dr. Muhammet ERAT’a teşekkürü bir borç bilirim.
Özgür AŞKAR 000209033
GİRİŞ 1870’te İtalya, 1871’de de Almanya’nın milli birliklerinin oluşumlarını tamamlamaları Avrupa’daki güçler dengesini alt üst etmiştir. Bu durum beraberinde Avrupa devletlerinin kendi aralarında bloklara ayrılmasına neden olmuştur. 3
Almanya’nın sömürgecilik yarışına katılmasından sonra bu yarışta öne geçebilmesinin tek şartı olarak denizlerde de güçlenmesi gerektiğini anlaması kendisini İngiltere ile karşı karşıya getirmiştir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun da Balkanlardaki otoritesini korumaya çalışması ve bu amaçla yaptığı faaliyetler Balkanlarda “Rus Panslavizmi” ile çatışmıştır. Rusya ’nın İngiltere ve Fransa’ya yakın olması dolayısıyla da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Almanya’ya yakınlaşmaya başlamıştır. Avrupa devletlerinin birbirine düşman ülkelerle ittifak yapmaları neticesinde İngiltere, Fransa ve Rusya’nın oluşturduğu “Üçlü İtilaf Devletleri” bloğu ile Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’nın ortağı olduğu “Üçlü İttifak Devletleri” bloğu ortaya çıkmıştır. Bu iki bloğa dahil olan ülkelerin “sömürge elde etme” yarışında birbirlerine karşı üstünlük sağlama uğraşları neticesinde de Avrupa her an patlamaya hazır bir bomba haline gelmiştir. Avusturya veliahdı François-Ferdinand’ın 28 Haziran 1914 günü Saraybosna’da “Princip” adlı bir Sırplı tarafından öldürülmesi olayı patlamaya hazır olan bir bomba halindeki Avrupa’nın fitilini ateşlemeye yetmiştir. Avrupa’daki bu bloklaşmaları yakından izleyen Osmanlı Devleti güçlü bir müttefik edinme ihtiyacını kendinde hissetmiştir. Bu amaçla Bu amaçla 1911 Ekiminde İngiltere, 1913 yazında Bulgaristan ve 1914 Temmuzunda da Fransa ile ittifak yapmak istemiş; fakat bu ittifak girişimleri başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Bu ittifak arayışları sonuçsuz kalan Osmanlı Devleti kendisini Almanya’nın müttefiki yapan anlaşmayı 2 Ağustos 1914’de imzalamıştır. Almanya’nın Akdeniz Filosuna bağlı bulunan Goeben ve Breslau gemileri Alman hükümetinin emri ile 6 Ağustos 1914 günü Amiral Souchon komutasında olmak üzere Çanakkale’ye doğru hareket etme emrini almışlardır. Bu zırhlılar Çanakkale’ye doğru ilerlerken İngiliz Filosuna bağlı gemilerce kovalanmaya başladılar. Sonuçta 10 Ağustos 1914 günü bu gemiler Çanakkale Boğazı ’na ulaştılar ve Osmanlı Devletine sığındılar. Uluslar arası savaş hukuku gereği Osmanlı Devletinin bu gemilere savaş süresince el koyması gerekiyordu. Fakat Osmanlı Devleti bunun yerine bu gemileri Almanya’dan seksen milyon marka satın aldığını açıkladı. Bunun bir göstergesi olarak da bu gemilerin adlarını Yavuz (Goeben) ve Midilli (Breslau) olarak değiştirmiştir. Bu gemilerin komutanı olan Amiral Souchon bu görevinde kalmaya devam etmiştir. “Bu iki zırhlı, Alman Amirali Souchon’un komutasında ve Harbiye Bakanı Enver Paşa’nın bilgisi içinde Karadeniz’e açılacak (manevra yaparak Osmanlı subaylarına nasıl çalıştığını öğretmek bahanesiyle) 29 ekim 1914’de Odessa ile Sivastopol’ u topa tutarak Osmanlı Devletini savaşa sokacaktır. Bu olay üzerine İngiltere, Fransa ve Rusya Osmanlı Devletine savaş ilan ettiler. Böylece Çanakkale Cephesinin temelleri Osmanlı Devleti tarafından atılmış oluyordu.
4
HAVACILIĞIN DOĞMASI Avrupa’da kullanılan islim makinelerinin büyük ağırlık ve hacimlerine ve belirli güçlerine karşılık, çok hafif, küçük patlamalı motorlar icat edildi. Bu icad bazı sanayi dallarıyla ulaştırma araçları alanlarında büyük bir gelişme sağladı. Önce otomobillerde kullanılan bu motorlardan olumlu sonuç alan bilim adamları bundan faydalanarak uçmak hevesine düşmüşlerdi. Birçok tehlikeli denemenin sonucunda bu yolda önemli ilerlemeler sağlanmıştır. Bileryo adında bir Fransız’ın 25 Temmuz 1909’da kullandığı uçakla Manş Denizi’ni yarım saatte aşarak Fransa’dan İngiltere’ye uçması, havacılık için yeni bir devrin açılması anlamına gelmekteydi. Bu tarihten itibaren Avrupa’da uçak inşası üzerine yapılan çalışmalar hızlanmıştır. 1910 ve 1911 yıllarında uçak yapımı olağan bir hal almıştı. Her tarafta uçak fabrikaları ve havaalanları kurulmaya başlandı. Her ülke uçaklarını kullanmak üzere deneyimli pilotlar yetiştirmek amacıyla “Pilot Okulları” açmaya başlamıştır. Uçaklarla ilgili olarak yapılan yoğun çalışmalar uçaklardan askeri alanda da faydalanma düşüncesini ortaya çıkarmıştır.
TÜRKİYE’DE HAVACILIĞIN DOĞUŞU Türk Erkan-ı Harbiye Reisliği (Genelkurmay Başkanlığı) Avrupa’da uçakları geliştirmeye yönelik bütün çalışmaları yakından takip etmiştir. 1911 yılında iki Türk subayını (Süvari Yüzbaşı Fesa ve İstihkam teğmeni Kenan) Fransa’daki Bilerya Teyyare Okulu’na gönderilmişlerdi. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa’da Genelkurmay Başkanından aldığı talimatla Avrupa’ da havacılık alanındaki yenilikleri yakından takip etmiştir. Yarbay Süreyya başkanlığında bir Teyyare Komisyonu kuruldu. Bu komisyonun kurulmasıyla birlikte Türk Ordusunda havacılıkla ilgili ilk resmi teşekkül kurulmuş bulunuyordu. Kurulan bu komisyonun amacı Avrupa’da havacılık alanındaki yenilikleri yakından takip etmek ve bu konuyla ilgili bilgi toplamak olmuştu. Mahmut Şevket Paşa’nın girişimleriyle 1912’de Yeşilköy’de bir hava okulu inşaatı yapımına başlandı. Bu okula Fransa’dan Döperdössen marka bir uçakla havacılık okulundaki eğitimlerde kullanılmak üzere bir okul uçağı alınmıştır. Bu uçakların alınması için Maliye nezaretine baskı yapılmıştı. Hatta Mahmut Şevket Paşa maaşının bir kısmını bağışlamış ayrıca uçak alımı için bir para kampanyası başlatılmıştır. Yeşilköy’deki okul kurulduktan sonra alınan iki uçak yüzbaşı Fesa ile Teğmen Kenan’a teslim edilmiştir. Bu okulun büyütülmesi için Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa, maliye Nezaretine baskı yapmayı sürdürmüştü. Mahmut Şevket Paşa’nın başlattığı bu kampanyaya olan halk desteği “Ceride-i Askeriye” adlı askeri bir dergide yayınlanan bir makaleden sonra başlamıştır. İlk Türk uçağının uçuşu 27 Nisan 1912 tarihinde cülus şenlikleri sırasında gerçekleşmiştir. Mahmut Şevket Paşa’nın emriyle Tayyare Komisyonu Başkanı Yarbay Süreyya ile İstihkam Binbaşı M. Ali Avrupa’ya gönderilmişlerdi. Bu iki kişi 6 Mayıs 1912 günü hareketle Avusturya-Macaristan, Almanya, Fransa ve İngiltere’de incelemeler yapmışlar ve 5 Temmuz 1912’de İstanbul’a geri dönmüşlerdir. Bu kişilerin Avrupa’da yaptığı incelemelerde balon ve uçakların askeri alanda kullanımı ve teşkilatlandırılması hususunda incelemeler yapmışlardır. Türk Kadınının İlk Uçuşu: 5
Donanma Cemiyeti'nin Balkan Harbini müteakip tayyare ve gemi alma hususunda açtığı büyük bağış kampanyasına Türk Milleti geniş çapta iştirak ediyordu. Ata Paşa'nın oğlu Şevket Bey'in zamanına göre çok geniş kültür sahibi kızı Belkıs Şevket Hanım, mükemmel İngilizce bilmekte ve özel okullarda müzik, İngilizce ve çocuk bakımı dersleri vermekte ayrıca Müdafaay-i Hukuku Nısvan (kadın haklarını koruma cemiyeti) kurucularından olarak bağış, kampanyasını hararetle desteklemektedir. Cemiyet 1. Kolordu Kumandan Vekili Cemal Paşa'dan izin aldı. Belkıs Hanım'ın uçuşu karar1aştırıldı. Mektep müdürü Veli Bey'e gerekli talimat verildi. 30 Kasım 1913'te dernek üyesi hanımlar Bayrak ve Flamalarıyle otomobile binerek Yeşilköy'e gittiler. Belkıs Hanım'a uçuş elbisesi ve gözlük verildikten sonra Fethi Bey'in idare ettiği Osmanlı isimli Deperdessin’e bindi. İstanbul üzerinde 15 dakika uçtular; ayrıca halkı bağışa çağıran Propaganda kartları attılar.
İTİLAF DEVLETLERİ UÇAKLARININ FAALİYETİ VE GÜCÜ İngiliz ve Fransız uçakları, Çanakkale Muharebeleri sırasında, deniz ve kara birliklerinin taarruzlarını desteklemeye çalışmış ve özellikle keşif hizmetlerinde büyük faaliyet göstermişlerdir. Nara’daki denizaltı ağlarıyla mayınlarına taarruz etmişler; bunları tahrip ederek donanmalarının kolaylıkla Marmara Denizine geçmelerini sağlamaya çalışmışlardır. Ayrıca uçaklar Marmara Denizindeki Osmanlı ulaşımını da önlemekle görevlendirilmişlerdi. İngiliz ve Fransız uçakları için Bozcaada’da 16 uçaklı bir hava alanı yapılmış; Seddülbahir’de de dört uçaklı bir havaalanı kurulmuştu. İngiliz Doğu Seferi Kuvvetleri Komutanlığı emrindeki uçaklar, takviye edilerek sayıları 55’e kadar çıkarılmıştı. Bu uçaklar, Kumkale’ye yapılan çıkarma sırasında, kendi birliklerinin taarruzunu desteklemişlerdir. Arıburnu çıkarması sırasında da Ark Royal uçak ana gemisinden kalkan altı uçak da burada görev almıştı. Ayrıca İngiliz ve Fransız uçaklarının 5 temmuz 1915’ de Çanakkale’deki Türk hava meydanına yaptıkları saldırı sırasında iki Türk uçağı yerde yakalanarak tahrip edilmiştir. Marmara Denizinde dolaşan itilaf devletleri denizaltı gemilerine hedef bulmak suretiyle yardım eden İngiliz uçakları Saros Körfezine giren gemilerden kalkıyordu. Saros Körfezinin nihayetine kadar sokulmuş olan Ben-My-Chree uçak ve balon gemisinden kalkan uçaklar, kendilerine verilen keşif görevlerini yapmışlar ve Mahmut Şevket Paşa Vapuru’nun da torpido atılıp tahrip edilmesinde büyük etkileri olmuştur. Deniz Harp Tarihi’nde ilk kez görülen bu olay torpido uçakları fikrinin doğmasına neden olmuştur. İngiliz ve Fransız uçakları, Çanakkale Cephesinin tahliyesi sırasında birliklerini desteklemişler; ayrıca, havada devriye olarak dolaşarak Türk uçaklarının faaliyete geçerek düşman kuvvetlerinin çekilme hazırlıklarını görmelerine engel olmuşlardır.
TÜRK UÇAKLARININ FAALİYETİ VE GÜCÜ Çanakkale Muharebelerinin başlaması sırasında Türklerin üç kara ve bir deniz uçağından oluşan bir uçak bölüğü vardı. Bu uçak bölüğüne Alman Serno komuta ediyordu. Türk uçakları Saros Körfezi ile Anadolu kıyılarına kadar uzanan bölgedeki İngiliz ve Fransız gemilerini göz altında bulundurmuş ve taşıt gemilerini bombalamışlardı. Türk uçakları, İngiliz birlikleriyle topçularını bombalamışlardır. Keşif ve bombardıman görevini İmroz Adası’na kadar uzatan Türk uçakları 18 Temmuz günü Kefalo Limanı’nda bulunan Çanakkale Müttefik Kuvvetler Komutanı General Hamilton’un yatına taarruz etmiş ve yatı koruyan gemilerden bazılarını tahrip 6
etmişlerdi. 25 Ağustos 1914'de Üsteğmen Fazıl'ın uçtuğu bir deniz uçağı Nara'daki alana indi. Uçağın gelmesi ile boğaz dışında, Bozcaada ve Limni adasındaki İngiliz deniz ve diğer kuvvetleri ile tesislerinin havadan keşfedilmesi için gerekli hazırlıklara başlanmıştı.
5 Eylül 1914'de Bozcaada ve Limni doğrultusunda yapılan hava keşfinde, boğazın 10 mil açığında Tavşan adalarının kuzey-batısında Basiliks sınıfından iki İngiliz muhribinin boğazdan çıkan iki nakliye gemisini durdurmuş olduğu, Gökçeada istikametinde bulunan Veymouth kruvazörünün uçağı görür görmez seyre başladığı ve Limni yönünde Defence tipinden bir kruvazörün daha bulunduğu tespit edilmişti. Yapılan bu ilk hava keşfi ile İngiliz deniz kuvvetlerinin boğaz dışında devriye gezdiği ve boğaza giren-çıkan gemileri kontrol ettikleri anlaşılmıştı.
10 Eylül 1914'de yapılan hava keşfinde, bundan önceki keşifte tespit edilen İngiliz gemilerinin boğazın ortalama 25 mil açığında dolaşmakta olduğu ve Defence kruvazörünün grandy direğinde amiral forsunun çekildiği görülmüş, sert bir havada Mondros limanına giden uçak, iç limana varamadan dış limandan geri dönmek zorunda kalmıştı. Dış limanda hiç bir deniz kuvveti göremeyen uçak dönüşte önden aldığı şiddetli rüzgar yüzünden sürati azalarak boğaz girişine beş mil kala benzini bittiğinden denize inmek zorunda kalmış ve o civarda bekleyen Draç torpitosu tarafından yedeğe alınarak üsse getirilmişti.
2 Ekim 1914'de yapılan hava keşfinde, Bozcaada'nın batı ve güneyinde İngiliz ve Fransızlara ait dört muhrip, iki kruvazör, iki muharebe gemisi, iki denizaltı. iki kömür gemisi ve bir yatın demirli olarak bulunduğu; Bozcaada'nın doğusunda ve Marmara burnu dolaylarında iki İngiliz muhribinin dolaşmakta olduğu görülmüştü.
14-19 Ekim 1914 günleri yapılan hava keşifleri ile İngiliz deniz kuvvetlerinde azalma olmadığı ve bu kuvvetlere bazı şilep ve nakliye gemilerinin katıldığı görülmüş ve bu keşiflerden elde edilen bilgilere göre: İngiliz ve Fransızların Bozcaada ve dolaylarında çok sayıda harp gemisi topladığı ve yakın bir gelecekte Çanakkale Boğazına karşı harekata geçeceği tahmin edilmişti.
Tek uçakla devamlı keşif yapılmasına imkan olmadığından İstanbul'dan Çanakkale'ye Yüzbaşı Savmi komutasında iki kişilik bir nieport deniz uçağının daha gönderilmesine karar verildi. 19 Ekim 1914'de İstanbul'dan hareket eden Yüzbaşı Savmi Marmara üzerinde motor yağının bitmesi sonucu denize inmek zorunda kalmış ve uçak deniz üzerinde 24 saat kaldıktan sonra bir kurtarma motorbotu yedeğinde çekilerek Çanakkale'ye götürülmüştü.
7
Bu tarihlerde havacılık çok ilkel bir durumda olduğundan ve görev yapan pilotlar da iyi yetişmediğinden sık, sık kazalar olmakta, ancak Üsteğmen Fazıl, Üsteğmen Cemal ve Yüzbaşı Savmi gibi üstün yaratılıştakiler bu görevi başarı ile yapmaktaydılar. Görevler birkaç kişinin elinde kaldığından ve uçakların sık, sık arızalanmasıyla istenilen keşif görevleri tam olarak yapılamamakta idi. Bu devrede İngiliz hava harekatına ait hiçbir faaliyet görülmemişti. Seferberlik ve Savaşın i1k Yılında Türk Havacılığı Seferberliğin ilanıyla beraber Türkiye'nin Almanlar'a olan eğilimini bilen Binbaşı De Goys, Fransa Hükümetinin de telkiniyle memleketine döndü. Bin bir fedakarlıklarla Fransa'ya ısmarlanan kara ve deniz tayyarelerimize de el kondu. Muhabere ve Muvasala Dairesi, havacılık kısmı ile birlikte Genel Karargaha bağlandı. Mektebe yeni alınan tayyareciler, Türk hocalarının bilhassa Salim'in idaresinde eğitimlerine devam etmekte beraber, seferberliğin icap ettirdiği savaş, görevleri dolayısıyla yetişkin pilotlarımızın hocalık yapmasına imkan kalmadı. Ancak 34 talebemiz solo uçuş, yapacak duruma girmişti. Gerek Mısır ve gerekse Doğu cephesi için pilot ve tayyareye ihtiyaç pek fazla idi. Alman tayyarecisi Baser'in tayyaresi ile Fransızların tecrübe için getirdiği iki Nieuport deniz tayyaresine el kondu. Seferberlikteki tayyare durumu şöyledir: 1 adet Rumpler (adı Fethi), pilotu Üsteğmen Şakir. 2 adet Bleriot (adları Edremit, Tank bin Ziyad) pilotları Üsteğmen Salim, Yüzbaşı Fesa. 1 adet Deperdessin (adı Osmanlı), Üsteğmen M. Ali (Mektep tayyaresidir, fakat askeri hizmete alındı). 2 adet Nieuport Deniz (Birinin adı Mahmud Şevket Paşa)
Çanakkale Boğazı’ nın Denizden Zorlanması ve Bu Safhada Hava Harekatı:
Çanakkale cephesinde iki taraf savunma ve taarruz için gereken hazırlık ve tertipleri almışlardı. 17 Mart 1915 tarihinde Başkomutanlık karargahı Hava Müşaviri Yüzbaşı Serno İstanbul'dan bir torpito bot ile Çanakkale'ye geldi ve 17-18 Mart gecesi alandaki üç uçağı uçuşa hazırladı. 18 Mart sabahı rasıt (Gözleyici) Kurmay Yüzbaşı Shneider ile birlikte düşman durumunu keşfetmek üzere Bozcaada'ya doğru havalandılar.Uçak Truva harabeleri üzerine geldiği zaman hava aydınlanmış, Bozcaada doğrultusu iyice görülmeye başlamıştı. Bu sırada etrafı gözetleyen rasıt, ada önlerinde muharebe gemileri, kruvazörler, uçak gemisi, tamir ve nakliye gemilerinden kurulmuş büyük bir gemi topluluğu görmüştü. Muharebe gemileri pruva hattında Çanakkale Boğazı’na doğru seyir halinde olup, bunları kruvazörler takip etmekte idi. Bir deniz kurmay subayı olan Gözleyici Shneider, gemi tiplerini tanımakta zorluk çekmedi ve düşmanın Çanakkale Boğazı’na taarruz etmek için ilerlediğini kolayca 8
anladı. Havada daha fazla zaman kaybetmeden geri dönen keşif ekibi, düşman gemilerinden açılan ateş altında kaçınma manevraları yaparak en kısa yoldan Çanakkale'ye döndü ve hemen elde ettiği bilgileri Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na bildirdi. Keşif ekibi tarafından verilen bu bilgiler üzerine Çanakkale'yi savunan ve böyle bir taarruzu bekleyen bütün birlikler gerekli tertibi aldılar.
Bir süre sonra boğaza gelen ve kıyı bataryalarını şiddetle bombardıman eden düşman donanması ilerlemeye başladı. Türk topçusunun azimle karşı koyması düşman ileri harekatını ağırlaştırmakla beraber kayıp verdirmeye de başlamıştı. Karşılıklı topçu ateşi ile yapılan muharebeler öğleden sonra da devam etti. Öğleden sonra keşif yapmak üzere Alman pilotu Seydler ve Türk rasıtı deniz Yüzbaşısı Hüseyin havalandı. Bu ekibin görevi Limni adası ve dolaylarındaki düşman faaliyetleri hakkında bilgi toplamaktı. Bir saatte bölgeye varan hava keşif ekibi, Mondros'da 13 harp, dört nakliye ve yirmi dokuz kömür gemisinin bulunduğunu tespit etmiş ve meydana dönüşte Çanakkale Boğazı’nın ağzında hareket halinde bulunan topçu ateşi ile yaralanmış Fransız gemisi Gaulois'i görmüştü. 8 Mart'da Erenköyü yakınlarına Nusrat mayın gemisi tarafından dökülen mayınları İngiliz ve Fransız keşif uçakları dokuz günden beri keşfedememiş, böylece 18 Mart 1915 muharebelerinde bu mayınlardan düşmanın haberi olmamıştı.
Öğleden sonraki muharebelerde Erenköyü dolaylarına dökülen mayınlara çarpan Buve, Ocean, Irresistble zırhlıları batmış, Inflexble ağır hasara uğramış ve akşama doğru düşman yenilmiş olarak geri çekilmeye başlamıştı.
Sonuç olarak; 18 Mart muharebelerinde sabahın erken saatlerinde yapılan Türk hava keşfinde, düşman donanmasının herekete geçerek boğaza yaklaşmakta olduğu, zamanında Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na bildirilmiş ve alarm halinde bekleyen Türk birliklerinin gerekli önlemleri almalarına yardım etmişti.
19 Mart - 24 Nisan 1915 Hava Harekatı:
18 Mart zaferinden sonra, yüksek komuta kademesini düşündüren mesele, düşmanın yeniden taarruzu tekrarlayıp tekrarlamayacağı veya Çanakkale Boğazı dolaylarında karaya asker çıkarıp çıkarmayacağı idi. İstihbarat kanalı ve diğer yollarla 9
elde edilen bilgiler düşmanın daha çok karaya asker çıkaracağını gösteriyordu. Hava durumu nedeniyle görev uçuşları 26 Mart'da başladı. 26 Mart günü öğleden önce Bozcaada ve Limni doğrultusunda keşif için havalanan uçuş ekibi Bozcaada'dan sonra hava durumu nedeniyle geri dönmüştü. Bu keşif esnasında Bozcaada önlerinde birkaç İngiliz gemisi tespit edildi. Bunlar arasında mayına çarparak yaralanan ve onarılmakta olan Inflexble da vardı. Aynı gün öğleden sonra hava düzelmiş olduğundan pilot Seydler ve gözleyici Yüzbaşı Hüseyin görevlendirildiler. Uçak Limni'ye ulaştığında, Mondros koyunda Queen Elizabeth'in demirli olduğunu, ayrıca beş adet nakliye gemisini tespit ettiler. Bu keşif sonucunda düşmanın donanma ile yeniden taarruza geçeceğine dair bir emare görülemedi. Keşif faaliyetleri devam ederken iki tarafın hava birliklerinin kuruluşunda bazı değişiklikler yapılmıştı.
25 Nisan - 6 Temmuz 1915 Hava Harekatı:
Çıkarmaya karşı koymak üzere Türk kuvvetlerince şu tertip alınmıştı: Saros körfezinden Beşike limanına kadar kuzeyden güneye doğru 7., 19., 9., 3. ve 1. Tümenler ile Gelibolu ve Çanakkale jandarma birliklerinden ve çıkarma bölgelerine ateş desteği yardımı yapacak Barbaros ve Turgut muharebe gemileri ve Erenköy'de bulunan bir tayyare bölüğünden ibaretti. Ayrıca, Saros kuzeyinde bir süvari tuğayı da bulunuyordu. Çıkarmaya ayrılan İtilaf Devletleri kuvvetlerinin durumu ise şöyleydi. 18 muharebe gemisi, 12 kruvazör, 31 muhrip, 3 torpitobot, 9 mayın arama ve tarama, 12 denizaltı, 1 uçak ana gemisi, 1 balon gemisi, 1 denizaltı ana gemisi, 1 hastane gemisi ve 67 büyük nakliye gemisi olmak üzere 156 parça gemiden ve ayrıca Fransız ve İngilizlerden karma 42 uçaktan ibaretti. Belirtilen deniz ve hava kuvveti dışında, 1. Avustralya ve 29. İngiliz Tümenlerinden başka, ayrıca Mısır'dan bir atlı piyade tümeni ile bir Hint Tugayı da gönderilecekti.
Düşmanın Çanakkale'ye yakın adaları elde bulundurmaya devam etmesi, Mondros koyunda çok sayıda gemilerin toplanması, koy dolaylarında depo ve kara birliklerini arttırması, boğaza karşı yakında yeniden harekete geçeceğine dair bir fikir vermekte idi. Nihayet 25 Nisan 1915 günü sabaha karşı Seddülbahir, Arıburnu ve Kumkale'ye çıkarma, Bolayır bölgesine ve Beşike kıyılarına çıkarma gösterisi başlamıştı. Kumkale'ye çıkan Fransız kuvvetlerini desteklemeye iki uçak, Seddülbahir'e çıkan kuvvetleri desteklemeye Bozcaada'da konuşlanan uçaklar, Arıburnu'na çıkan kuvvetleri desteklemeye de Ark Royal ana gemisindeki uçaklar verilmiş ve Manika gemisindeki sabit balon da gözetlemeye ve gemi toplarına ateş açmak için görevlendirilmiştir.
Çıkarmada bir deniz uçağı Bolayır ve Saros körfezini gözetleyecekti. 28 Nisan 1915'de kıyıya çıkan düşman kuvvetleri çıktığı yerlerde tutunmaya çalışırken düşman harp gemileri Türk birliklerine ateş yağdırıyor, Kirte'de iki taraf arasında çetin muharebeler oluyordu. Çıkarmadan önceki günlerde, Türk birlikleri sık, sık yer değiştirmiş olduğundan evvelce düşman uçaklarının tespit ettiği yerlerde Türk birlikleri bulunamıyordu. Bu sebepten çıkarma yapılan düşman hava desteği tam etkili 10
olamamıştı. Buna rağmen çıkarma günü ve çıkarmadan sonra harekat bölgesinde düşman hava faaliyeti oldukça yoğun olmuş ve özellikle Manika gemisinden yükselen sabit balon sayesinde, düşman gemi toplarının ateşi iyi bir şekilde idare edilmiş, bu yüzden Türk birlikleri çok kayıp vermişlerdi. Bu balonun gözetlemesine engel olmak için 5. Ordu Komutanı Liman Von Sanders'in 30 Nisan 1915'de Başkomutanlık karargahına ivedi kaydı ile çektiği mesajda anlam olarak şöyle deniliyordu:
''En çok kayıp vermemize sebep olan düşmanın sabit balon gözetlemesidir. Yüzbaşı Serno'nun bu balona taarruz etmesi lazımdır. Adı geçenin Usedom Paşa'nın emrinde mi, yoksa benim emrinde mi olduğunu bilmiyorum. Balon yalnız birliklerimizi gözetliyor. Balon 200 metreye kadar yükselebilmektedir. Bütün düşman harp gemilerinin ateşini balon idare ediyor. Dün Kirte'nin batısındaki kıyıda, yarısı harp gemisi olmak üzere 45 düşman gemisi saydım. Hastane ile beraber Eceabat'ın dünkü bombardımanı pek adi bir hareketti. Gelibolu'ya tayyareden bomba atılmış, bir er şehit , bir kadın ölü ve bir çocuk ağır yaralıdır.''
Gelibolu yarımadası ve Kumkale'ye çıkarma yapıldığı sırada Türklerin Çanakkale’deki alanında üç kara ve bir deniz uçağından oluşmuş bir tayyare bölüğü bulunuyordu. Bu bölük Müstahkem Mevki Komutanlığı emrinde olduğundan ancak bu komutanlığın verdiği görevleri yapmış, 5. Ordu emrinde uçak bulunmadığından ve iki komutanlık arasında uçakların görevlendirilmesi konusunda tam bir anlaşma da olmadığından, çıkarma sırasında
Türk uçaklarından gereği kadar
faydalanılamamıştı.
Çıkarma yapıldıktan ve ilk çıkan birlikler ileri harekete geçtikten sonra, Müstahkem Mevki Komutanlığı çıkarma bölgelerine yakın kıyılardaki düşman deniz kuvvetlerinin durumunu öğrenmek amacıyla hava keşif ekibini görevlendirdi. Görevlendirilen ekip, Saros körfezinin en dar kısmından başlayarak Ege kıyılarına kadar olan sahada uzun bir keşif uçuşu yapmış ve Çanakkale Boğazı giriş kısmının her iki kıyısı ve Arıburnu önünde yükünü boşaltan 45 büyük düşman nakliye gemisi tespit etmişti.
Önceden tespit edilmiş olanlara ilaveten Ernest Renen ve Henry IV adlı iki Fransız zırhlı kruvazörünün de katılmış olduğu görülmüş ve düşman nakliye gemilerine birkaç bomba atılmıştı. Elde edilen bu bilgiler 5. Ordu Komutanlığı'na zamanında ulaştırılamadığı için çıkarmayı takip eden günlerde dahi hava keşiflerinden faydalanılamamıştı.
Çıkarma yapıldıktan ve ilk çıkan birlikler ileri harekete geçtikten sonra, Müstahkem Mevki Komutanlığı, çıkarma bölgelerine yakın kıyılardaki düşman deniz kuvvetlerinin durumunu öğrenmek amacıyla hava keşif ekibini görevlendirdi. Görevlendirilen ekip, Saros körfezinin en dar kısmından başlayarak Ege kıyılarına kadar olan sahada uzun bir keşif uçuşu yapmış ve Çanakkale Boğazı giriş kısmının her iki kıyısı ve Arıburnu önünde yükünü boşaltan 45 büyük düşman nakliye gemisi tespit etmişti. 11
Hava keşif görevlerinde elde edilen bilgilerin gecikmesini önlemek için, 5. Ordu Komutanı’nın Başkomutanlık karargahına yaptığı teklif üzerine, hava birliğinin faaliyetleri çıkarma kesimler ile yakın kıyılara yönlendirildi.
Bu sırada İstanbul'dan geri çağrılan Yüzbaşı Serno, tayyare bölüğünün emir ve komutasını tekrar üzerine aldı. Uçakların uçuşa hazır bir duruma sokulması için yer ve bakım kademeleri aralıksız bir çalışma yaptılar ve hazırlanan uçaklarla düşmanın çıkarma yaptığı bölgedeki depolarını, kıt'a topluluklarını ve topçu mevzilerini tespit etmek ve düşman nakliye ve harp gemilerini bombalamak amacıyla bir çok görevler yapıldı. Bu uçuşlarda, düşman durumunu iyi bir şekilde kavrayabilen deniz yüzbaşısı Hüseyin gözleyici olarak görev yaptı. Mayıs ayı başından itibaren Arıburnu açıklarında bulunan İngiliz balon gemisi, Çanakkale Boğazı iç kısmındaki ikmal yolunu gözetlemek suretiyle tehlikeli olmaya başladı. Bu nedenle, boğazdaki deniz ulaştırmasını gemi topları ile ateş altına almak mümkün oluyordu. Balon gemisi üzerine bir çok hava hücumları yapılmasına rağmen bombalar küçük çaplı olduğundan gemiye etki yapmıyordu. Bununla beraber uçakların taarruz için gemiye yaklaşmaları sırasında balon aşağıya çekilmekte olduğundan, görevi aksamakta ve böylece Türk hava akınlarının faydası olmaktaydı.
23-31 Mayıs 1915 tarihleri arasında yapılan hava keşiflerinden çıkarılan sonuç, düşmanın çıkarma bölgelerini yeniden takviye ederek taarruzi harekatına hız vereceği doğrultusundaydı. Nitekim, Seddülbahir'de devam eden ve 4 Haziran'da başlayan Üçüncü Kirte savaşı şiddetini arttırdı. Donanmanın desteği ve üstün kuvvetlerle saldırıya geçen düşman, Türk birliklerinin azimli direnci ile karşılaşmıştı. Bu çatışmalar sırasında Kanlıdere ve Harapkale dolaylarında bulunduğu tahmin edilen ve Türk kara birlikleri tarafından yerleri tespit edilemeyen düşman bataryaları çok kayıp verdiriyorlardı. Seddülbahir grup komutanı düşman bataryalarının yerlerinin havadan tespit edilmesini istedi. Bunun üzerine görevlendirilen uçak, Kanlıdere'de topçu mevzilerinin görülemediğini, Zeytinlik ve batısında görülenler ile atış sırasında ağız alevleriyle yerleri tespit edilenler Müstahkem Mevki Komutanlığı’na bildirilmişti.
6 Haziran 1915'de Türk uçakları düşman mevzilerini bombaladı. Bu bombardımandan sonra uçakların bakımının yapılması ve arızalarının giderilmesi için 13 Haziran'a kadar uçuşlara ara verildi. 13-14 Haziran tarihlerinde yapılan hava keşiflerinde; Limni adası Mondros yakınlarında şimdiye kadar keşfedilenlere ilave olarak daha büyük çadır ve barakaların kurulduğu, limanda 18 gemi bulunduğu tespit edilmişti. Bozcaada'nın kuzeyinde 1 muharebe gemisi ve 5 muhrip, Gökçeada'da 2 muhrip, 2 muharebe gemisi, adanın güneyinde 3 mayın arama tarama gemisi, Suvla, Arıburnu ve Seddülbahir'de muhrip ve mayın arama tarama gemilerinin bulunduğu tespit edildi. 17 Haziran 1915'de Bozcaada'da bulunan hava alanında 16 uçak ile bir büyük hangar ve 18 uçak çadırı tespit edildi.
22 Haziran 1915'de düşmanı bombalamak için havalanan iki Türk uçağından biri, Alçıtepe hizalarında karşılaştığı bir düşman uçağı ile yaptığı hava muharebesinde motoruna isabet alarak Alibey Çiftliği yakınına iniş yapmak zorunda kalmış, düşmanın yoğun topçu ateşine rağmen uçak, uçuş ekibi ve o civardaki Türk erlerinin yardımı ile kurtarılarak meydana dönmüştü. 25 Haziran 1915'de İstanbul'dan gönderilen bir Türk uçağı aynı gün Arıburnu' ndaki düşman birlikleri üzerine İngilizce yazılmış 12
300 bildirge atmıştı.
29 Haziran 1915'de Seddülbahir'deki düşman birliklerini bombalamak üzere görevlendirilen iki uçaktan biri kalkışta kırım geçirmiş, diğeri görevini başarı ile tamamlayarak geri dönmüştü.
Türk uçakları alçak irtifadan yaptıkları görevlerde yerden açılan ateş ile isabet almakta ve bazen de uçaklarını tanımayan Türk erlerinin açtığı ateşlerden yaralanmaktaydılar.
5 Temmuz 1915 günü akşama doğru düşmanın Çanakkale hava alanına yapmış olduğu hava hücumunda, iki Türk uçağı kullanılamayacak şekilde hasara uğramıştı.
6 Temmuz 1915'de Türk tayyare bölüğünün aylardan beri devam eden uçuşları kısa bir süre durdu. Bu arada bölük, Başkomutan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa tarafından 5.Ordu emrine verildi. Mayıs 1915'de kesilen ikmal ve uçak temini konularını görüşmek üzere Yüzbaşı Serno Almanya'ya gönderilmiş, bunun sonucunda 20 uçak verilmesi kararlaştırılmıştı.
Almanya'dan Türkiye'ye gönderilecek uçaklara yedek depo takılarak uçuşa hazırlandı. 1915 Haziran ayı ortasında ilk uçak Türk pilotları ile Macaristan'dan havalandı ve Temmuz sonuna kadar 7 uçak Edirne'ye inmeyi başardı. Balkan dağları üzerinden geçen rota 600 km.den fazla olup, 6 saat sürmekteydi. 100 beygir gücündeki motora sahip bu uçakların uçtuğu mesafenin kıymeti büyük olmakla beraber, pilotların gösterdiği cesaret takdire değerdi.
Bulgarlar, Almanlar safında savaşa katılmaya karar verdikten sonra karadan yapılacak uçak ve malzeme gönderme işi serbest hale gelmişti. Bu yolla bir miktar daha uçak getirilerek toplam uçak sayısı 20'ye çıkarılabilmişti.
Bu arada İtilaf Devletleri, ayrı ayrı sevk ve idare edilen hava birliklerini bir elden yönlendirilmesinin daha iyi olacağına karar vermiş ve bütün hava birliklerini Gökçeada'daki Kefalo limanı yakınlarında bir araya toplamıştı. Bu gelişmeye paralel olarak İngiltere'den 22 uçak daha gönderilmiş, böylelikle İngiliz ve Fransızların toplam uçak sayısı 55'e yükselmişti. Düşman uçaklarının çoğu makinalı tüfekle donatılmış ve uzun menzilli yeni üretilen tiplerdendi. Bu nedenle, düşmanın hava harekat imkanları büyük ilerleme kaydetmişti. Buna rağmen, 1. Tayyare Bölüğü düşman uçakları ile temastan kaçınmak suretiyle ve fırsatlardan faydalanarak hava harekat görevleri yapıyordu.
7 Temmuz-6 Ağustos 1915 Hava Harekatı:
13
Seddülbahir ve Arıburnu bölgelerine çıkarma yapan İngiliz ve Fransız birlikleri, Türklerin azimli savunmaları karşısında çıkarma bölgesinde çakılıp kalmışlardı.
Düşmanın son durumunu öğrenmek maksadıyla keşif görevine çıkan Türk uçuş ekibi, 18 Temmuz'da Kefalo koyunda rastladığı Müttefik Kuvvetleri Komutanı Ian Hamilton'un yatına taarruz etti. Atılan bombalar yatın yakınında bulunan diğer gemilere isabet etmişti.
28 Temmuz 1915'de Limni adasındaki düşmanın son durumunu keşfetmek üzere sabaha karşı havalanan Türk uçağı ay ışığında uçuşuna devam etmiş ve gün ağarırken Mondros'a varmıştı. Bu keşifte 13 harp, diğerleri nakliye olmak üzere 87 gemi tespit edilmiş, bazı hedefleri bombalayan uçak üsse geri dönmüştü.
3 Ağustos 1915'de, Bozcaada'daki Fransız hava alanına hücum edilerek bomba ve uçak çivileri atılmış, üsse dönüşte düşman uçaklarının hücumuna uğrayan uçaklar, deniz seviyesine kadar alçalarak, zorlukla üslerine varmışlardı.
4 Ağustos gecesi de Kefalo limanına taarruz edilmiş, düşman av uçaklarının hücumuna uğrayan uçaklar bir çok isabet almalarına rağmen üsse geri dönebilmişlerdi.
Düşman hava kuvvetlerinin üstünlüğü Türk hava harekatının faaliyetlerini belirli oranda azaltmıştı. Bu nedenle düşmanın Gelibolu yarımadasına yapmakta olduğu takviye ve hazırlıklar yeteri kadar takip edilememişti. Buna rağmen yapılan hava keşiflerinde düşman harp ve nakliye gemilerinin Limni adasında toplanmakta olduğu ve adada kara birliklerine ait çok sayıda çadır kurulduğu ve bir kısım kuvvetlerin de Gökçeada'da toplandığı tespit edilerek 5. Ordu Komutanlığı’na bildirilmişti. Hava keşif ekibinin elde ettiği bilgilerin değerlendirilmesinden sonra düşmanın, birliklerini takviye ettiği sonucuna varılmıştı.
7 Ağustos-Kasım 1915 Hava Harekatı:
İlk İngiliz takviye çıkarması 6-7 Ağustos' da Suvla' ya yapıldı. Bu çıkarma esnasında Türk uçakları keşif yapamamış, düşman Suvla' ya çıktıktan sonra haber alınmıştı.
Düşman, harekat alanında hava üstünlüğünü devam ettirmek amacıyla Çanakkale'deki Türk hava alanına hücum ederek uçakları yerde tahrip etmeye büyük çaba harcıyordu. Düşmanın artan bu hava faaliyeti karşısında Türk uçakları alanda dağılma, gizlenme ve aldatma önlemleri alınarak korunmaya çalışılıyordu. Aldatma önlemlerinden biri de, işe yaramayan uçakların açıkta bırakılmasıydı. Uçuşa hazır uçaklar çok iyi gizlendiğinden fazla bir zarar görmemişti.
14
Çanakkale Savaşı sırasında Türk birliklerinin birlik, silah, cephane ve diğer ihtiyaçları deniz yoluyla yapılıyordu. Savaşın ilerleyen aylarında çok çetin geçen muharebeler nedeniyle Marmara'daki deniz trafiği gittikçe yoğunlaşmıştı. Bu nakliyatın güvenle yapılabilmesi için Marmara'ya giren düşman denizaltılarını tespit etmek amacıyla Müstahkem Mevki Komutanlığı elde kalan tek uçağı keşif ve bombalama amacıyla görevlendirdi. 9 Ağustos öğleden sonra Marmara adaları yakınlarında tespit edilen düşman denizaltısına taarruz eden deniz uçağının yaptığı bombardımanın sonucu anlaşılamamıştı.
Türk hava harekat ve faaliyetlerini devam ettirmek için Almanya'dan makineli tüfekle donatılmış, av ve bombardıman görevi yapabilen o günün en üstün uçaklarından olan beş Albatros-C ve beş Gotha tipi deniz uçağı getirilmişti. Albatros-C'lerle 1. Tayyare Bölüğü takviye edilmiş, üç deniz uçağı Müstahkem Mevki Komutanlığı emrine, ikisi de İstanbul'daki hava istasyonuna verilmişti.
Uçak ve personelle takviye edilen 1. Tayyare Bölüğü, düşmanın hava üstünlüğüne rağmen, fırsatlardan faydalanarak düşman topçu mevzilerini, depolarını fotoğraflarla tespit ederek bu hedeflere bomba ve uçak oklarıyla hücum ediyordu.
Düşman topçusuna ateş düzenlemesi yaptıran sabit balon gemisine, 18 Eylül'de iki deniz uçağı ile hücum edilmiş, bombalar balon gemisinin yanında bulunan bir kruvazör üzerinde patlayarak yangın çıkarmıştı.
20 Eylül'de Limni, Bozcaada, Midilli, Gökçeada, Saros körfezi ve muharebe sahasında yapılan hava keşfinde, adalarda fazla deniz trafiği görülmediği, Gelibolu bölgesinde düşman birliklerinin eskiye göre bir miktar azaldığı tespit edilmişti.
27 Eylül'de balon gemisine taarruz edilmiş, isabet eden bir bombanın yarattığı hasar derecesi tespit edilememişti.
28 Eylül'de havanın sisli olmasına rağmen aynı hedefe tekrar taarruz edilmiş, 300-400 metre yükseklikte görev yapan uçaklar balon gemisini görememişlerdi. Uçaklardan biri o bölgede gördüğü bir torpitobota iki bomba atmış, diğeri de Kabatepe kıyısında bulunan bir düşman gemisine hücum ederek geminin kıç tarafında tam bir isabet sağlamıştı.
Keşifler ve diğer kaynaklardan alınan haberler, düşmanın Çanakkale bölgesinden çekilmekte olduğunu, harekatın büyük kısmının sona erdiğini ve deniz kuvvetlerinin faaliyetlerini azalttığını gösteriyordu. 1915 Sonbaharı’nda İtilaf Devletleri, kuvvetlerini Çanakkale'de tutmasında bir fayda görmeyeceğini değerlendirerek bu bölgenin boşaltılmasına karar vermişti.
Kasım sonlarında hazırlanan tahliye planına göre Anafarta ve Arıburnu'nu 19/20 Aralık 1915'de, Seddülbahir'i 8/9 Ocak 1916'da tahliye ederek Çanakkale'den yenilmiş olarak çekildi.
15
HAVA HAREKATININ ÖNEMİ Çanakkale Muharebeleri genellikle önce deniz, daha sonra da kara savaşı olarak bilinir. Hava harekatına ise gerektiği kadar önem verilmemiştir. Ama Çanakkale’de deniz,kara ve hava kuvvetlerimiz gözardı edilemeyecek bir başarı kazanmıştır. Düşmanlarımız diğer alanlarda olduğu gibi hava gücünde de bizden kat kat üstündü. Çanakkale’de ufak bir iki çarpışmanın dışında hava da önemli bir çarpışma olmadı denebilir. Hava mücadelesi özellikle bilgi toplama ve strateji belirleme açısından önemliydi. Düşman kuvvetleri
bizden daha iyi olanaklara sahip olmasına rağmen havacılarımızın gösterdiği başarıyı
gösterememişlerdir. Hava kuvvetlerimiz keşif uçuşlarında düşmanın elindeki silahların sayısını,çeşidini ve asker miktarını birliklerimize ileterek önemli bir görev başarmışlardır. Birliklerimiz bu bilgiler sayesinde düşmanı çok iyi tanımış ve bu yönde strateji belirlemişlerdir.Düşman kuvvetlerinin hangi bölgeleri kullandığı ve nereden saldıracağı tahminleri de hava kuvvetlerimizin raporları göz önüne alınarak yapılmıştır. Uçaklarımız 18 Mart da dahil olmak üzere geceli gündüzlü çalışmışlar ve eldeki kısıtlı imkanlara rağmen başarı elde etmişlerdir. Düşman uçakları ise tam tersine aynı derecede başarısız olmuşlardır. Boğaza mayın döşeyen ve deniz savaşına yön veren Nusrat Mayın gemisini gözden kaçırmışlar, bu da onların büyük kayıp vererek bozguna uğramasına neden olmuştur. Oysaki İngiliz uçakları kendi birliklerine verdikleri raporda “boğaza mayın döşenmemiştir” diye eklemişlerdir. Gözlerinden kaçan bu ayrıntıyla boğaza daha rahat girmişler, ama ateş hattından kendilerini dışarıya zor atmışlardır. Bu olay hem savaşın kaderini belirlemiş, hem de iki kuvvetten hangisinin daha özverili çalıştığını gözler önüne sermiştir. Türk tarafı kısıtlı imkanlarla birliklerin gerekli bütün bilgileri toplamaya çalışırken, karşı taraf daha iyi imkanlarına rağmen her bakımdan bizden geride kalmıştır. Böyle başarılı çalışmaya vatan sevgisi ve halkımızın ülkesini ve bağımsızlığını koruma azmi de eklenince, hem savaş meydanında hemde dünyanın gözünde büyük başarılarımız kaçınılmaz olmuştur.
SONUÇ Çanakkale Savaşları önce deniz ardından kara savaşı olarak bilinir. Hava harekatına gerekli olan önem verilmemiştir. Pilotlarımız hava harekatıyla düşman birliklerinin sayısı, elinde bulunan silah miktarı ve cinsini tespit 16
ederek birliklerimize önemli bilgilerin ulaştırılmasında büyük roller üstlenmişlerdir. Düşman birlikleri bizden kat kat üstün ve bizden daha iyi olanaklara sahip olmalarına rağmen havacılarımızın gösterdiği başarıyı gösterememişlerdir. Böyle bir çalışmaya vatan sevgisi ve halkımızın ülkesini ve bağımsızlığını koruma azmi eklenince, savaş meydanındaki başarılarımız kaçınılmaz olmuştur.
ÇANAKKALE HAVA HAREKATINDA KULLANILAN UÇAKLARIMIZ BLERİOT
17
25 Temmuz 1909’da Louis Bleriot, kendi uçağı olan Bleriot-XI ile Fransa’dan İngiltere’ye tarihi Manş uçuşunu gerçekleştirdi. Son derece dikkati çeken bu gösteri sonrasında uçağı Fransa ve İtalya silahlı kuvvetleri’nde hizmete girdi. 1912 yılında Britanya ve Osmanlı İmparatorlukları da aynı uçağı kullanmaya başladılar. İki kişilik Bleriot XI-b uçağından Osmanlı Ordusu’nda iki adet kullanılmış, birincisini Serasker Rıza Paşa hediye etmiş ve 1912’de hizmete girmiştir. Aynı uçağın değişik modeli olan, yine iki kişilik XI-2 modelinden de üç adet ve tek kişilik modeli olan “Penqouin” modelinden de üç adet hizmete girmiştir. Osmanlı Ordusu’nda kullanılmamış olan üç kişilik “CI-3” tipi de mevcuttur.
18
BRİSTOL
İngiliz yapımı iki kişilik tek satıhlı keşif uçağıdır. Bristol Prier-Dickson Monoplanes Inc. tarafından yapılan bu uçak “Bristol R-1912” ve “ Bristol Military Monoplane” olarak ta bilinir. 1911’de tasarlanmış ve ilk uçuşunu 1912’de yapmıştır. Aynı yıl hizmete girmiştir. Hava Kuvvetleri’mizde de hizmete girişi aynı yılda olmuştur. Uçaklar satın alınmadan önce 4 subayımız pilot ve motor eğitimi için bu firmaya gönderilmişlerdir (ekli resim). Toplam 4 adet satın alınmıştır. İki kişilik olmalarına rağmen motorlarının yeterince güçlü olmamaları nedeniyle hiçbir zaman iki kişiyle havalanmamışlardır. Tamamı 1914’de servis dışı bırakılmıştır.
19
DEPERDUSSİN 1912 yılında Fransız Deperdussin firması tarafından yapılan uçağın tek (Deperdussin) ve iki kişilik (Deperdussin D) modelleri Hava Kuvvetlerimizin ilk savaş uçağıdır. 12 Mart 1912’de Harbiye Nazırı’nın baskısı üzerine Heyeti Vekile tarafından kabul edilmiş ancak tahsisat bulunmaması nedeniyle konu Mahmut Şevket Paşa tarafından Muavenet-i Milliye Cemiyeti’ne götürülmüştür. Cemiyetin verdiği paralara 30 altın da Paşa ilave etmiştir. Kampanyaya Mısırlı Prens Celaleddin ve Sultan Reşat ta katılmış ve toplanan paralarla Fransa’dan ikisi tek kişilik, biri iki kişilik olmak üzere üç uçak alınmıştır. Uçaklardan birine “Osmanlı” diğerine “Prens Celaleddin” ismi verilmiştir. Bir kişiliği eğitim, iki kişiliği keşif uçağı olarak alınmasına karşılık her ikisi de eğitim amaçlı kullanılmıştır. “Prens Celaleddin” isimli uçak Nuri Bey komutasında İstanbul-Kahire yolculuğunu yaparken 14 Mart 1914’de Yafa civarında düşmüş, pilotu da şehit olmuştur. Deperdussin’ler 1914’de servis dışı bırakılmışlardır. HARLAN
20
Harlan “Eindecker” Gothaer Fabrik-Almanya tarafından 1911 yılında tasarımı ve üretimi yapılmış ve aynı yıl hizmete girmiş tek satıhlı bir keşif uçağıdır. Hava Kuvvetleri’nin kurulması ve malzeme temini için arayışa girmiş olan Osmanlı Harbiye Nezareti tarafından, diğer tek satıhlı uçaklara ilaveten 1912 yılında Almanya’dan iki adet satın alınmıştır. Balkan Savaşı sırasında cepheye gönderilen iki uçağın ikisi de birliklerimizin Pınarhisar tarafına çekilmeleri neticesi Bulgarlar’ın eline geçmiştir.
R.E.P.
21
R.E.P. Türk Hava Kuvvetleri’ne, o zamanki adıyla Ordu Ali-i Osmani’ye katılan ilk uçağımızdır. Robert Esnaoult-Pelterie tarafından tasarlanan ve üretilen bu uçak ilk uçuşunu 1912’de yapmıştır. Aynı yıl servise girmiş ve Firma ile Harbiye Nezareti (Savunma Bakanlığı) arasında varılan anlaşma gereğince Osmanlı Ordusu’nda havacılığı geliştirmek üzere alınması planlanmış ilk uçak 15 Mart 1912’de, Sultan Reşad’ın tahta çıkma yıldönümü törenlerinde Osmanlı Ordusu’na katılmıştır. Yedi adet sipariş edilen bu uçağın beşi bir kişilik, ikisi ise iki kişiliktir. Tek kişilik uçaklardan biri yerde yalnızca rule eğitimi yapmak için kullanılmıştır. Son uçak trenle İstanbul’a nakledilirken Sırplar tarafından el konulmuştur. Bu uçaklarla ilgili olarak 28 Mart 1912’ de Binbaşı Mehmet Cemal’in yazdığı rapor aynen şöyledir: 1.inci REP.......... Çift kumandalı mektep tayyaresi olup ikiyüz metreden ziyade irtifaaa çıkamaz.... 2. nci REP..........Bir kişilik talim makinası olup daha tecrübeleri icra olunurken silindirleri patladı; yedek silindirler takıldı. 3.üncü REP...........Rule makinası olup müptedilerine yerde yürümelerini temin için talim makinası 4.üncü REP...........Harp makinası olup Nuri Efendi’nin idaresinde Selanik’e götürülmüş ve Balkan Savaşı sırasında orada terk edilmiştir. 5.inci REP..........Harp makinası olup bendeniz Ayastefanos(Yeşilköy) üzerinde tur yaparken sukut etti (motoru durdu). Tamiratına ihtimam verilmedi(özen gösterilmedi) 6.ncı REP..........Harp makinası olup Nuri efendi idaresine verilmiş ise de bir kişiden ziyade adam kaldırmadığı için kıymet’i harbiyesi yoktur. 7.nci REP...........Harp tayyaresi olup gelirken Sırplar tarafından yakalanmıştır. R.E.P.ler 1914’de hizmet dışı bırakılmıştır.
22
BİBLİOGRAFYA •
Fahir ARMAOĞLU, 20. Yüzyıl Siyasi Tarihi (Cilt 1-2: 1914-1995), Alkım Yayınevi, İstanbul, 1995, s. 103.
•
Oral SANDER, Siyasi Tarih, İlkçağlardan 1918’e, İmge Kitabevi, Ankara, Şubat 2003, s. 372-373
•
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, III. Cilt, 6. Kısım (1908-1920), 1. Kitap, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1971, s. 487-488.
•
Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, Osmanlı Devri, I. Dünya Harbinde Türk Harbi, V. Cilt, 3. Kitap, Çanakkale Cephesi Harekatı (Haziran 1915-Ocak 1916), Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1980, s. 514-515
•
Yavuz KANSU, Şermet ŞENSÖZ, Yılmaz ÖZTUNA; Havacılık Tarihinde Türkler 1, Hy. K. Bas. Ve Neş. Md., Etimesgut-ANKARA, 1971, s. 97.
•
http://kutlualtay81.sitemynet.com/turktarihi/çanakkalesavaşları.htm
•
http://havacilikyo.kou.edu.tr/tarihimiz.htm
•
www.tayareci.com/hvtarihi/canakkale/index.asp
23