09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
EDİTÖRLER
Doç. Dr. İsa Eliri Yrd. Doç. Mehmet Ali Eroğlu
1
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ ONURSAL BAŞKANI Prof. Dr. Ekrem YILDIZ (Kırıkkale Üniversitesi)
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ BAŞKANI Prof. Dr. Hakan KOCAMIŞ (Güzel Sanatlar Fakültesi Dekan V.)
Kapak Tasarımı
Etkinlik Türü
Arş. Gör. Samed Sakman
Uluslararası Sempozyum
Sayfa Tasarımı ve Fotografik Düzenleme
Panel Katılımcı Sayısı
Neylan Yerge
6 Kişi
Baskı
Davetli Konuşmacı Sayısı
Kırıkkale Üniversitesi Yayınları
7 Kişi
ISBN
Bildiri Katılımcı Sayısı
978-975-8626-15-1 İletişim
46 Kişi
Poster Bildiri Katılımcı Sayısı
sanatetkinlikleri07@gmail.com
5 Kişi
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ DÖNEM BAŞKANI Doç. Dr. İsa ELİRİ (Kırıkkale Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi)
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ GENEL KOORDİNATÖRÜ Yrd. Doç. Mehmet Ali EROĞLU (Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi)
SEMPOZYUM DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Abdullah SOYKAN (Balıkesir Üniversitesi) Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ (Akdeniz Üniversitesi ) Prof. Şerife ATLIHAN (Marmara Üniversitesi) Prof. Feriha AKPINARLI (Gazi Üniversitesi) Prof. Aysen SOYSALDI (Gazi Üniversitesi) Prof. Nesrin ÖNLÜ (Dokuz Eylül Üniversitesi) Prof. Filiz Nurhan ÖLMEZ (Ahi Evran Üniversitesi) Doç. Dr. İsa ELİRİ(Kırıkkale Üniversitesi) Doç. Dr. Nurgül BEGİÇ (Çankırı Karatekin Üniversitesi)
09-11 / NOVEMBER · ANTALYA Yrd. Doç. Dr. Mehmet Ali EKİM EROĞLU (Akdeniz2017 Üniversitesi) Öğr. Gör. Rukiye GÖK (Mersin Üni.)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bildiri Program Kitapçığında Yer Alıp Sunulmamış Bildiriler Bilim Kurulu, Düzenleme Kurulu, Oturum Başkanlıkları Tarafından Alınan Karar Neticesinde Bildiri Kitabından Çıkarılmıştır. Bu kitap sahibinin izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi ile çoğaltılması ve dağıtımı yapılamaz ve kitapta yer alan metinler, eserler ve kaynaklar katılımcılara aittir. Herhangi bir hukuki sorumluluktan katılımcılar sorumludur.
H. İbrahim YAĞAL (Yörük Dernek Bşk.) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Mustafa TURGUT (Silifke Belediye Bşk.)
BİLDİRİ KİTABI
Nazmi SÖYLEMEZ (Araştırmacı)
Hasan YAGAL ( Sarıkeçili Yörüğü)
SERGİ VE WORKSHOP DÜZENLEME KURULU Doç. Dr. Ahmet DALKIRAN (Selçuk Üniversitesi) Doç. Dr. Oğuzhan YONCALIK (Kırıkkale Üniversitesi) Doç. Dr. Onur KÖKSAL (Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi) Doç. Dr. Uğur ATAN (Selçuk Üniversitesi) Doç. Dr. Yasin BULDUKLU (Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi) Doç. Dr. İsa ELİRİ (Kırıkkale Üniversitesi)
3
Doç. Dr. Fatih BAŞBUĞ (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Necdet HACIOĞLU (Balıkesir Üniversitesi)
Doç. Rengin OYMAN (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ (Akdeniz Üniversitesi)
Doç. Dr. Banu Hatice GÜRCÜM (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Hamdi ÜNAL ( Beykent Üniversitesi)
Doç. Fatma Nur BAŞARAN (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Elvan ÖZKAVRUK ADANIR ( Ekonomi Üniversitesi)
Doç. Dr. Ömer ZAİMOĞLU (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Nuray Ayhan YILMAZ (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Doç. Dr. Yusuf KEŞ (Süleyman Demirel Üniversitesi)
Prof. Dr. Oya SİPAHİOĞLU (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Doç. Serdar TUNA (Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi)
Prof. Dr. Feriha AKPINARLI (Gazi Üniversitesi)
Doç. Serkan İLDEN (Kastamonu Üniversitesi)
Prof. Dr. Aysen SOYSALDI (Gazi Üniversitesi)
Doç. Ruhi KONAK (Kastamonu Üniversitesi)
Prof. Dr. Şerife ATLIHAN (Marmara Üniversitesi)
Doç. Dr. Gültekin AKENGİN(Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Didem ATİŞ (Sakarya Üniversitesi)
Doç. Sema Özkan TAĞI (Gazi Üniversitesi)
Prof. Dr. Birsen ÇEKEN (Gazi Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ayşe GÜLER(Kırıkkale Üniversitesi)
Prof. Dr. Canan Gence DELİDUMAN (Konya TOBB Karatay Üniversitesi)
Yrd. Doç. Mehmet Ali EROĞLU (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Zuhal ARDA (Selçuk Üniversitesi)
Yrd. Doç. Şuayyip YÜCEL (Kırıkkale Üniversitesi)
Prof. Dr. Filiz Nurhan ÖLMEZ (Ahi Evran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin GENÇER (Kırıkkale Üniversitesi)
Prof. Dr. Nesrin ÖNLÜ (Dokuz Eylül Üniversitesi)
Yrd. Doç. Öznur AYDIN (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Siyavush DADASH (Azerbaycan İnce San. Akademisi - Azerbaycan)
Yrd. Doç. Aydın ZOR (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Kuandık YERALİN (Ahmet Yesevi Üniversitesi - Kazakistan)
Yrd. Doç. Şemseddin Ziya DAĞLI (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Kemalbek BERKİNBAYEV (Ahmet Yesevi Üni. - Kazakistan)
Yrd. Doç. Dr. Mehmet SAĞ (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Lela GELEİSHVİLİ (Tiflis - Gürcistan)
Yrd. Doç. Dr. Hüda SAYIN YÜCEL (Kırıkkale Üniversitesi)
Prof. Dr. Zoram YASİN (Xinjiang Arts Institute / Çin)
Yrd. Doç. Mine CAN (Kocaeli Üniversitesi)
Prof. Dr. Nana JANASHİA (Tiflis - Gürcistan)
Yrd. Doç. Gözde YETMEN (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Yimingjiang ABUDUREYİMU (Xinjiang Arts Institute / Çin)
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Gürbüz BEYDİZ (Çankırı Karatekin Üni.)
Prof. Dr. Levan SILAGADZE Görsel San. Ens. Başkanı (Tiflis - Gürcistan)
Yrd. Doç. Dr. Tunç BORAN (Çankırı Karatekin Üniversitesi)
Doç. Dr. Anatolii MOMRYK (Ukrayna Milli Bilimler Akademisi - Ukrayna)
BİLİM VE SANAT KURULU
SEMPOZYUM KOORDİNATÖRLERİ
Prof. Dr. Mehmet ŞİRZAT (Afyon Kocatepe Üniversitesi)
Arş. Gör. Samed SAKMAN (Kırıkkale Üniversitesi)
Prof. Dr. Meliha YILMAZ (Gazi Üniversitesi )
Gülçin GÜRKAN ( Akdeniz Üniversitesi )
Prof. Dr. Alev ÇAKMAKOĞLU KURU (Gazi Üniversitesi )
Nurgül EMİROĞLU ( Akdeniz Üniversitesi )
Prof. Dr. Mezahir AVŞAR (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Elif Çimen (Balıkesir Üniversitesi) Prof. Dr. Abdullah SOYKAN (Balıkesir Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet ALKAN (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Ahmet TAŞGIN (Selçuk Üniversitesi) Prof. Dr. Faruk TAŞKALE (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Prof. Dr. Güldane ARZ AY (Anadolu Üniversitesi) Prof. Dr. Aydın UĞURLU (Fatih Sultan Üniversitesi)
SERGİ KOORDİNATÖRLERİ Öğr. Gör. Ebru ATEŞOK (Kırıkkale Üniversitesi) Satı Nur Özçelik (Kırıkkale Üniversitesi)
WORKSHOP VE YÖRÜK ÇALIŞTAYI KOORDİNATÖRLERİ Öğr. Gör. Z. Ebru KESKİN (Kırıkkale Üniversitesi) Elif Kübra Zerey (Kırıkkale Üniversitesi)
İÇİNDEKİLER 09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Açılış Konuşmaları SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ ONURSAL BAŞKANI Prof. Dr. Ekrem YILDIZ (Kırıkkale Üniversitesi Rektörü)
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ BAŞKANI Prof. Dr. Hakan KOCAMIŞ (Kırıkkale Üni. GSF Dekan Vekili)
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ DÖNEM BAŞKANI Doç. Dr. İsa Eliri (Kırıkkale Üniversitesi)
SEMPOZYUM VE SANAT ETKİNLİKLERİ GENEL KOORDİNATÖRÜ Yrd. Doç. Mehmet Ali Eroğlu (Akdeniz Üniversitesi)
Davetli Konuşmacılar Hasan Yagal / Sarıkeçili Yörüğü “Sarıkeçili Yörüğünün Bir Günü”
15
İbrahim YAGAL / Göç Eden Sarıkeçililer Day. ve Kül. Der. Baş. “Sarıkeçili Yörükleri”
16
Doç. DR. İsa Eliri “Türk Resim Sanatında Yörük Yaşamnın İzleri”
17
Yrd. Doç. DR. Mehmet Ali Eroğlu “Sarıkeçili Yörük Çuvalları”
18
Yrd. Doç. DR. Mustafa Genç “Silifke Yöresi Sarıkeçili Çul Dokumaları”
19
Nazmi Söylemez / Yörük Araştırmacısı “Toroslar’da Yörük Dumanı Hiç Eksik Olmasın”
21
PanelEKİM Konuşmaları 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Prof. DR. Aysen SOYSALDI “Teke Yöresi Yörük Kilimleri”
23
Prof. DR. Didem ATİŞ “Yörüklerde Heybe Dokumaları”
30
BİLDİRİ KİTABI
Prof. DR. Feriha AKPINARLI “Şanlıurfa Karakeçili Yörükleri”
34
Prof. DR. Nesrin ÖNLÜ “Yörüklerde Giyim Kuşam”
43
Prof. DR. Şerife ATLIHAN “Yörüklerde Kolan Çarpana Dokumacılığı”
53
Sempozyum Sözlü Bildiri Başlıkları Yrd. Doç. Dr. Ahmet DAĞLI - Oya ALĞAN “Alanya Türktaş’ta Bir Halk Hekimi ve Sağaltma
61
Pratikleri”
Öğr. Gör. Asuman SOYLU “Tuğra ve Mühürler”
75
Prof. Dr. Aysen SOYSALDI - Öğr. Gör. Sebahat KILIÇ “Camaltı Resim Sanatında Şahmaran
82
Motifinin Çağdaş Yorumları”
6
Öğr. Gör. Çiğdem DURSUN ÇALIŞAN - Öğr. Gör. Dr. Filiz DURSUN - Öğr. Gör. Gülden ABANOZ “Eskişehir Tatar Müzesindeki Geleneksel Kadın Giysilerinin İncelenmesi”
89
Yrd. Doç. Dr. Devrim ERTÜRK - Yrd. Doç. Dr. Süleyman ŞANLI “Toplumsal Değişmenin Konar-
101
Doç. Dr. Ebru ALPARSLAN “Kayseri Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde Bulunan “Ebru” İle
108
Öğr. Gör. Ebru ATEŞOK – Öğr. Gör. Z. Ebru KESKİN “Kırıkkale İli, Karakeçili İlçesi Yörük Kilimlerinin Yaşatılmasına Yönelik Yapılan Projeler Ve Günümüz Durum Tespiti”
116
Ecem TOSUN - Doç. Sedef ACAR “Göçerlerde Guşurgu Geleneği Üzerine Bir Araştırma”
125
Öğr. Gör. Emine KAYHAN – Uzman Zübeyde ŞAHİN – Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT
131
Göçer Yaşama Etkileri”
Ciltlenmiş (Süslenmiş) El Yazması Eser Ciltlerinin İncelenmesi”
“Tığ Motifinin Tezhip Sanatındaki Yeri ve Tarihsel Gelişimi”
Öğr. Gör. Eriola Marius Charlot ADENIDJI - Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ “The Roles And
Prof. Nurseren TOR “Yürüyenin Durakladığı Yerde”
316
Prof. DR. Orhan ÖZÇATALBAŞ “Kırsal Kadın Girişimciliğinin Gelişimi ve Önemi”
325
Yrd. Doç. ÖZNUR AYDIN “Antalya Gazipaşa’da İncelenen Giyim Kuşamda Kullanılan Alaca ve
328
Doç. Dr. Rafet METİN “1260-61 / 1844-45 Temettuat Kayıtları Işığında Koçubaba Köyünün
332
Darabulus Dokuma Örnekleri”
Sosyal ve Ekonomik Görüntüsü”
Arş. Gör. Samed SAKMAN “İslâmiyet Öncesi Türk Dönemi Orta Asya Petrogliflerinin Grafiksel Çözümlemesi”
Doç. Sedef ACAR “Tülü A Protean Creatıon Sanat Projesiyle Tülü Ve Keçenin Çok Kültürlü
349
Doç. Sedef ACAR - Begüm ÖZBOZDAĞLI - Bartu BAŞOĞLU - Binnur SAVAŞÇI “Tapestry Ve
353
Öğr. Gör. Sema CİVELEK “Çorum İli İskilip İlçe Evlerinde Bulunan Kanaviçe İşlemelerden
362
Doç. Serkan İLDEN - Yrd. Doç. Dr. Metin UÇAR “Osmanlı Minyatüründe Su Tasvirleri”
372
137
Dönüşümü”
Öğr. Gör. Esra TAMBAY - Öğr. Gör. Nisa Nur DUMAN “Punk Kültürü ve Trıckle Up Etkisi”
140
Lif Sanatı, Ülkemizde Gerçekleştirilen Çalışmalar ve Başarılar”
Prof. Dr. H. Feriha AKPINARLI - Arş. Gör. Özge KILIÇ “Keçe Sanatinda Markalaşma, Pazar ve
150
Öğr. Gör. Dr. Filiz DURSUN - Öğr. Gör. Gülden ABANOZ - Öğr. Gör. Çiğdem DURSUN ÇALIŞAN “Geleneksel El Sanatlarından Saraçlık: Saraç Faytoncu İlhami Karabulut’un Biyografisi”
159
Arş. Gör. Gamze YORULMAZER - Yrd. Doç. Dr. Nurşah ŞENGÜL “Yörük Kültürüne Akdeniz
167
Importance Of Rutal Women In Benın”
Kalite Sorunu”
Bölgesi Yörük Müzeleri’nden Bir Bakış”
Yrd. Doç. Dr. Gülten Kurt – Prof. Dr. H. Feriha AKPINARLI“Kahramanmaraş Yontu Ustası Hacı
Malik Semerci”
177
Doç. Dr. H.Nurgül Begiç – Arş. Gör. Şefika Gülşen Berber – Yrd. Doç. Arzu Evecen
184
Yrd. Doç. Dr. Hacer ARSLAN KALAY “Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü Ve Anadolu Kilimlerine
191
“Keçecilik Sanatında Yenilikçi Yaklaşım ve Üretimler Üzerine Bir Değerlendirme” Yansımaları”
Öğr. Gör. Hatice BAHATTİN CEYLAN “Kozmetik Ürün Ambalajlarında Pop-Art Dalgası Ve “The
Balm” Örneği İncelemesi”
201
Doç. Dr. İbrahim Gökhan CEYLAN“İletişim Kuran Grafitiler Ve Bansky”
207
Arş. Gör. İbrahim ÜNER - Doç. Dr. Fatma Nur BAŞARAN“Aydın İli Nazilli İlçesi Fabrikasyon
217
Kıl Çadır Üretimi”
Örnekler”
Yrd. Doç. Dr. Süleyman ŞANLI- YRD. Doç. Dr. Devrim ERTÜRK “Yörük Kültüründe Konar Göçerlikten Yerleşikliğe Geçişte Deve’nin İşlevsel Açıdan Dönüşümü”
384
Doç. Şemseddin Dağlı “Geleneksel Türk Ebrusuna Felsefik Yönden Bir Yaklaşım”
392
Öğr. Gör. Taner DİZEL - Öğr. Gör. Nesrin KACAR “Çomakdağ Köyleri Yörük Evleri Ve Ahşap
399
Öğr. Gör Yasin YILMAZ “Tipografinin Grafik Tasarım İlkesi Olarak Kültürel Afişlerde Kullanımı Yurdaer Altıntaş Afişleri Örneği”
409
Yrd. Doç. Dr. Yaşar AKÇA “Türkiye’nin Beş Yıllık Kalkınma Planlarında Bölgesel Kalkınma
417
Yrd. Doç. Dr. Yunus ARSLAN “Bir Turizm Destinasyonu Olarak Erdek Ve Çevresinin Kırsal
425
Uzman Zübeyde ŞAHİN - Öğr. Gör. Emine KAYHAN - Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT
433
Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT - Uzman Zübeyde ŞAHİN - Öğr. Gör. Emine KAYHAN
439
Süslemeleri”
Politikalarının Değerlendirilmesi”
Turizm Açısından Değerlendirilmesi”
“Parşomenin Tarihsel Gelişimi Ve El Yazmalarının Geçmişi”
Doç. Dr. İsa Eliri – Hüseyin Dede “Cumhuriyet Dönemi Sonrası Türk Resim Sanatında Yörük
226
“Osmanlı Minyatüründe Topografik Ressamlık Matrakçı Nasuh”
Yrd. Doç. Dr. Kezban SÖNMEZ “Konya Müzelerinde Bulunan İşlemeli Levhalardan Örnekler”
236
Poster Bildiriler
Yrd. Doç. Dr. Kezban SÖNMEZ – Arş. Gör. Nurhan ÖZKAN “Konya Etnoğrafya Müzesinde
245
Yrd. Doç. Mehmet Ali EROĞLU “…”
253
Yrd. Doç. Dr. MİNE CAN “Metal İpliklerle Yapılan Halk İşlemelerinden Örnekler”
263
Öğr. Gör. Muhammed AVŞAR “Yörük Yaşamının ve Kültürünün Türk Halk Şiiri Bağlamında
271
Yaşamının İzleri”
Bulunan Gelin Giysilerinin Giyim Ve İşleme Özellikleri Açısından Değerlendirilmesi”
Yansımaları”
Öğr. Gör. Muhammed İMRAN - Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ “Household Energy Use And
Women Development in Rural Pakistan”
290
Öğr. Gör. Nazmiye AYDIN – Öğr. Gör. Nermin SARAL “Çepni Kültüründe Ağasar (Şalpazarı)
293
Öğr. Gör. Nesrin KACAR – Öğr. Gör. Bahriye YALÇINKAYA “Yahşiler Köyü Yörüklerinde
307
Gelinliği Ve Gelin Giydirme”
Geleneksel Giyim Kuşam: (Tavas/Denizli) Örneği”
343
Öğr. Gör. Z. Ebru KESKİN - Öğr. Gör. Ebru ATEŞOK “Karakeçili Yörük Kilimlerinde
447
Uzman Mesut SARI – Öğr. Gör. Mustafa KALE “Sosyolojik Bağlamda Yörüklerde Gündelik
455
Yrd. Doç. Dr. Rasim SOYLU “Yörük Kültüründe Üzerlik Otu Nazarlıklarının İncelenmesi”
461
Kullanılan Motiflerin Dili”
Hayat Planı ve Cinsiyet Farklılıkları”
Arş. Gör. Şakir FURAL “Yayla Alanlarının Seçilmesinde Su Kaynaklarının Önemi: Konya Beyşehir Örneği”
467
Zerrin KARAGÖL ŞEN - Songül KARAGÖL “Kırsal da Çocuk Olmak, Yörük Çadırında Okul
471
Öncesi Eğitim”
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AÇILIŞ KONUŞMALARI AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
10
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
11
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
12
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
13
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
DAVETLİ KONUŞMALARI AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
14
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
15
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
16
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
17
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
18
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
19
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
20
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
21
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA TEKE YÖRESİ YÖRÜK KİLİMLERİ Prof. Aysen SOYSALDI* Giriş 1071’deki Malazgirt zaferinin ardından Anadolu’da iç bölgelere ilerleyen Türkler batı Toroslara da yerleşmeye başlamışlar. Bu yerleşim cumhuriyet dönemine, hatta orta Toroslardaki Sarı Keçili Yörüklerinde günümüze(2017) kadar sürmüştür. Beylikler ve Osmanlı döneminde Tekelioğulları ile Hamidoğulları beyliklerinin hâkimiyetinde Sancak olarak kayıtlara geçen Teke ili; göller bölgesinden başlayan, Isparta, Burdur ve Antalya’dan Fetiye’ye kadar uzanan bölge olarak bilinmektedir.
PANEL KONUŞMALARI AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
II. İzzeddin Keykâvus döneminde, Teke-ili ve kuzeyi Uç Türkmenler’in ve Moğollar’a karşı direnişin önemli yörelerinden biri olmuştur. “II. Mesud’un ölümünden (708/1308) sonra burada fiilî hâkimiyet Hamîdoğulları’na geçmiştir. Beyliğin idaresini Eğirdir’e taşıyan Hamîd Bey’in torunu Feleküddin Dündar Bey elden çıkan Gölhisar ve İstanoz’u zaptettikten sonra güneye yönelmiş, Antalya’yı geri alarak kardeşi Yunus Bey’e vermiştir. Böylece Hamîdoğulları’nın, merkezi Antalya olan Teke kolu ortaya çıkmıştır. Osmanlı kaynaklarında daha çok Teke olarak kaydedilen, Teke-ili sancağı XV-XIX. yüzyıllarda; doğuda Köprüçay, batıda Eşen çayı (Kocaçay), kuzeyde Göller yöresinin güneyindeki Kestel gölüne kadar uzanıyordu. 1864’te Alâiye’nin(Alanya) sancağa dâhil edilmesiyle doğudaki sınırı Selendi’ye (Gazipaşa) kadar ulaşmıştır. Sancak toprakları Teke dağlık yöresiyle Antalya yöresi içindedir. Bu yöreye verilen Teke-ili adı Hamîdoğulları’nın Antalya şubesine hâkim Tekeli Türkmen ailesine dayanır. Tekeoğulları veya Teke beyleri adını alan bu sülâlenin idaresindeki topraklar Osmanlı hâkimiyeti altına girince Teke-ili adıyla teşkilâtlandırılmıştır (Çelik, 2012: s:344-345). Teke-ili’ne XIII. yüzyıldan itibaren çoğunluğu Üçoklar’ın teşkil ettiği konar-göçerler yerleştirilmiştir. 1207’de Antalya’yı fetheden I. Keyhusrev’in bölgeyi İğdir yörüklerine kışlak olarak verdiği bilinmektedir. Sonraki dönemlerde Menteşe, Saruhan ve Karamanoğulları’nın zayıflayıp dağılmaları neticesinde bazı Yörük grupları bölgeye geldiler. Selçuklular’ın son zamanlarında özellikle II. Keykâvus devrindeki Moğol baskıları Türkmen gruplarını buraya yönlendirmiştir. Öte 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA yandan Fâtih Sultan Mehmed ve II. Bayezid’in saltanatında Karaman eyaletinde huzursuzluğa yol açan başta Varsaklar olmak üzere bazı oymaklar Teke-ili’ne dağıtılmıştır. Denizden hemen sonra yüksek dağ sıralarına sahip sancakta çok sayıda yaylak ve kışlağın bulunması Yörük grupları için uygun bir yaşam alanı oluşturmuştur. Sancaktaki Beyçük, A·YANTALYA LATNYörük A · 710cemaatleri 2 REBMEVOarasında N / MİKE Bayındır, 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bozdoğan, Çaltı, Çardağın, Çavdır, Çaylı, Çeriler, Emirhan, Eymür, Eyneşe, Geriş, İğdir, İnceli, Karacalar, Karkın, Kavacık, Kelemen, Kızılcakeçili, Köseler, Ovacık, Saruca Yazır, Sarular, Sıçan, Serik, Süleyman, Todurga, Ulucalı, Uluyörük, Varsaklar, Yalnızbağ, Yıva ve Yüreğir en önemlileridir. 1530’da 914 hâneye (tah. 4570 kişi) ulaşan Varsaklar’ın ayrı bir yeri vardır. Sancakta zamanla bu Yörük gruplarından bir kısmının toprağa yerleştiği ve sancakta adlarını cemaatlerden alan çok sayıda köyün ortaya çıktığı görülür. Meselâ XVI. yüzyılda Korkuteli(İstanoz) kazasındaki Bayat, Yıva, Karkın, Yazır, Çavundur, Yüreğir ve İğdir köyleri bu tür yerleşimlerdir(Çelik, 2012: s:346).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
1260 yılında yöreden geçen İbn Saîd el-Mağribî, Antalya ile Denizli arasındaki dağlık alanda çok sayıda Yörük (konar göçerin) yaşadığına ve bunların dokudukları güzel halılara işaret eder(Çelik 2012:344) Gerek Yörük gerekse yerleşik hayatının barınma, taşıma ve saklama ihtiyaçlarını karşıladıkları dokuma sanatı ürünleri Orta Asya’dan çıkışla dünyaya yayılan Türk kimliğinin en belirgin belgelerindendir. Türk kilimleri dünyadaki benzerlerinden farklı özelliklere sahip olmasının yanında, kilim teriminin bütün dillerde kullanılması bunun açık ifadelerindendir. Teke Türkmenleri keçi ve koyun yetiştiren, tarım ve hayvancılıkla uğraşırken, elde ettiği yün ve keçi kılını değerlendirerek ihtiyaçlarını karşılamak için dokuma sanatlarımızın olan halı, kilim, zili vb. düz dokumalar orijinal örneklerini de üretmişlerdir. 22
23
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yöredeki Kilimlerin Teknik Özellikleri Kilimler atkı yüzlü bezayağı dokuma örgüsüne sahiptir. Bu dokuma tekniği ile iki iplikli, her motifin ayrı renkte bir atkıyla dokunduğu kilimler kastedilir. Ancak Türk dünyasında olduğu gibi Anadolu’nun birçok yöresinde de kilim isimlendirmesi havsız yaygı anlamında kullanılmakta ve kilim terimi kapsamında atkı yüzlü, çözgü yüzlü ve ilave atkı bezemeli yaygılar da anlaşılmaktadır. Bu araştırmada atkı yüzlü kilimlerin yanında atkı yüzlü ve ilave(atlama) atkı bezemeli dokuma tekniklerinin birlikte uygulandığı örnekler ele alınmıştır. Bu örnekler eşya türü olarak duvar kilimi, yaygı ve seccade(namazlağı)lerden oluşmaktadır. Çul, zili-sili ve ince cicim dokumalar çalışma kapsamına alınmamıştır. Bu örnekleri tarihlendirmesinde kaynak kişilerin beyanı ve kullanılan malzeme ve boya özellikleri üzerine yapılan gözlemler esas alınmıştır. Az sayıda 19. Yüzyıl, çoğunluğu 20. yüzyılın ilk yarısında, bir kısmının üçüncü çeyreğinde, az sayıda örneğin de son çeyreğinde dokunmuş olduğu söylenebilir. Kilim yaygıların boyutları; 94-200x133-304 cm arasında, kilim seccadelerin boyutları; 85-115x110162 cm arasında, saçak boyları ise 7x15cm. arasında değişmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yöredeki kilimlerin zemin kompozisyonları bir motifin yatay ve dikey eksende, farklı renkte sıralamaları yanında, küçük yangışlı yatay bordürlerin üst üste sıralanması şeklinde de olabilmektedir. Ayrıca duvar kilimlerinde genellikle bir ya da çok merkezli Kare(sandık) eşkenar dörtgen(göl) biçimli kompozisyonlar görülmektedir. Belkaya(Gulman) köyündeki fardalı, gıvrımlı göl içi elibelinde yangışlı kilim yaygı ve duvar kilimleri(Fotoğraf 1), Altınyayla(Dirmil) ve Gölhisar’da sandıklı ve gıvrımlı göllü-ala kilimlerin desenleri bu şekilde düzenlenmiştir(Fotoğraf.2,3). Burdur-Teke yöresi’ndeki kilimlerin sınır atkılarında; renkli düz çizgiler, kenar suyunda; Arap eli(Fatma ana eli), koç boynuzu, garafil budağı, eğri yanış (sığır sidiği), göz motifi, elmacık, dilimli elma, kurt izi, geometrik motifler, seydiler parmağı, elibelinde yangışları yer almaktadır. Zeminde; çengel, göz, düz(farda) yanış, karanfil(garafil) budağı, tahralı, eğri yangış-sığır sidiği, mihrap, koç boynuzu, çengelli göbek, stilize kuş, çubuk, dilik, elmacık, gülüş, ak-dudu yanışı(beyaz zeminli sandık kenar çerçevesinde yer alan bezeme Türk dünyasında halı ve kilimlerde oldukça yaygın görülen Teke gülü veya Türkmen gülü olarak bilir,), fırdöndü, gurbağacık, ısıran(hamur kazıma aracı), yarım bağa(kaplumbağa), gök bağa(kaplumbağa), çetin göz, yörük yanışı, sızgı(çizgi), denge-aşık kıvrımı (ying yang), düz (farda), gıvrımlı göl, enine çizgi, koç boynuzu, dişeme(tarak dişi), boncuk yangışları görülmektedir.
Yöredeki kilimlerin dokuma sıklığı cm’de ortalama, 3,5 - 4 çözgü, 14-16 atkıdır. İdeal ince kalite bir kilimin dokuma yoğunluğu cm’de ortalama yatay yönde; 5-6 çözgü, dikey yönde ise 20 atkıdır. Çözgü sıklığı atkı sıklığının yaklaşık ¼ kadardır. Yöredeki kilimlerde kalın iplik kullanıldığı için cm’ye düşen çözgü sayısı ve atkı sayısı daha azdır. Henüz kilim kalite standardı olmadığı için atkı ve çözgü sıklığına göre ince, orta, kaba kalite gibi bir tanımlama yapmak mümkün değildir. Yörede kullanılan çözgü ipliklerinde genellikle çift katlı ve sık bükümlü yün ve kıl-yün karışımlı iplik kullanılırken atkı ipliklerinde ise çift katlı ve seyrek bükümlü yün ipliği kullanılmıştır.
Yöredeki Kilimlerin Desen Özellikleri
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Türk kilimlerinde ne taslak, ne eskiz, ne de çizilmiş bir desen vardır. Modeller anneden kıza nesilden nesile geçmekte, eski örnekler model alınarak veya dokumacıların zihinlerindeki bezemeler ezbere uygulanmaktadır. Yeni öğrenenlerin eski bir kilimden bakarak çalıştıkları gibi bu amaçla eski kilim parçalarını örnek olarak sakladıkları da bilinmektedir. Kilim dokuma tam bir usta çırak ilişkisi içinde 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA öğrenilir. Ustalık seviyesine gelindiğinde, zihinde kalan eski 2017 kilimin kopyası kompozisyonun ana kurgusu olarak alınır ve üzerine küçük özgün ilaveler yerleştirilir. Böylece dokunan her bir kilim özgünleşerek bir sanat eserine dönüşür. Zemin ile ana motif atkı renkleri mutlaka kontrast veya açıkkoyu dengesi gözetilerek seçilmiştir. Ana motif içindeki küçük dolgu motifleri asla ana motifin etkisini azaltmaz. Ayrıca ana motifin renk düzenlemesi diyagonal veya yatay hatlarda gelişerek kilime ayrı bir renk ahengi kazandırır. Örneğin farda kilimlerde renk sıraları bir merkezden dağılan renk dalgaları görünümündedir(Soysaldı, 2009: 57).
IBATİK İRİDLİB
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 2. Sandıklı Kilim, 165 x 283 cm. 20.yy. ortası. Altınyayla(Dirmil), Irzıya Ertekin. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 3. Gıvrımlı göllü kilim, 184x264cm. 20.yy. başı. Burdur Müzesi, Env.12.12.84.
24
Fotoğraf 1. Duvar kilimi(fardalı, gıvrımlı göllü içi eli belinde yangışlı kilim), 20.yy. Belkaya Köyü, Özmen ailesi evi.
Yörede kilim seccade-namazlağı örnekleri oldukça fazladır. Kilim teknikli seccadeler atkıların parmaklı renk geçişleriyle sınırlanan, simetrik kuş kanadı yangışlı kenar suyu ile çerçevelenmiştir. Basamaklı mihrap kemeri üzerinde içi-içe geçen gıvrımlı yangış ve dolgu motifleriyle tamamlanmıştır. Mihrap nişi de genellikle basit parmaklı hayat ağacı motiflerle doldurulmuştur(Fotoğraf 4). Bazı seccadelerde bağımsız kurt ağzı motifleri de niş zeminini doldurur. Mihrapsız seccade boyutunda kilimlerde dokunmaktadır. Bu kilimlerde zemin bir motifin tekrarından meydana gelir. iki kanadın kurt ağzıyla birleşmesinden meydana gelen simetrik stilize kuş motifleri olsa olsa kartal sembolüdür(Fotoğraf 5). Çünkü yörede kartal birçok kültür unsurunda yer almaktadır. 25
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 4. Kilim namazlağı, 20.yy. başı. Merkez-Akkaya Köyü Camii.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 7. Dar yollu yangışlı kilim, 167x329 cm. 20.yy. ortası, Tefenni-Belkaya köyü camii Dar yollu-yolaklı kilimler; Burdur ili kapsamında atkı yüzlü yangışlı kilimlerin en yaygın tiplerinden biri de iki, üç veya dört ince suyun ardışık tekrarıyla oluşur. Bu bezemeli bantlar küçük bir motifin farklı renklerde yan yana sıralanmasıyla meydana gelir. Kilimin ana yangışı olan bantları yörede göz, bıtıraklı göz, dört gözlü bıtırak, ve iki kenarda çakmak adı verilen motifler süsler (Fotoğraf 7). Ayrıca bazı çeşitlerinde ana yanışları da siyah(doğal kara koyun yünü) veya iki renkli bükümlü atkılı çizgiler içinde fırdöndü (yatık s-çakmak), çengel, sığır sidiği, ya da çaprazcık-çarpı gibi küçük yangışlı dar sular sınırlamaktadır.
Fotoğraf 5. Kilim namazlağı, 109x144cm. 20.yy. ortası. Kocayaka Köyü, Ümmügülsüm Kapan. Atkı yüzlü ve ilave atkı bezemeli, yollu kilimler; Bu yaygılara yörede yangışlı kilim, dövme kilim, oturgun kilim gibi isimler verilir ve günlük kullanım için dokunmuştur. Çözgüleri keçi kılı atkıları ve bezeme iplikleri yün olan bu dokumalar, atkıları dokuma enince kesintisiz devam ettiğinden kertmefarda kilimlere göre daha dayanıklıdır. Atkılar kirkitlenerek sıkıştırıldığından daha sıkı oturtulmuş ve bu şekilde dokuma kalınlığı da farda kilimlerin iki katı olduğundan zemin yaygısı olarak hasır üzerinde toplanmadan düzgün durabilir ve daha sıcak tutar. Üstelik bu kilimlerde bezemesiz tek atkılı yatay çubukların dokunması kolay ve daha az zaman alıcıdır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Atkı yüzlü ve ilave atkı bezemeli kilimler geniş ve dar yangışlı yollu-su desenlerinden meydana gelir. Yaygıya ad veren bezemeler geniş suyun motifleridir. Örneğin ana yangışın adıyla anılan “ak yangışlı ve dar yollu bezemeler ile meydana gelen kilimlerde; gözlü bıtırak, eğri kuşkanadı uygulandığı görülmüştür(Fotoğraf 6). 09-11 EKİMsu, / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 çarpı, EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMyangışı NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Yöredeki adıyla “enine yollu yangışlı kilimler”in desenleri anonim bir türkü gibidir. Bu türkülerin bentleri yangışlı kilimin geniş suyunda, nakarat(bağlama) beyitleri de ince-dar sularda yer alan bezemelerde yazılı gibidir.
Fardalı-yollu kilimler; bu gruptaki yaygıların ortasında geniş bir ana bezeme yer almaktadır. Bu ana yangış bazen atlama atkılı cicim, bazen de farda yangışlı kilim tekniklidir(Fotoğraf 8). Bu kilimin kenarlarını süsleyen ince sınır atkıları çok katlı ve iki renkli atkı kullanılarak, sınır doku efektleri oluşturulmuştur. Ana yangışta yine göz, yani kem göz-nazar motifi farklı renkli, tırnaklı dörtgenlerin iç-içe düzenlemesidir. Göz yangışının kötü nazara karşı koruyucu olduğuna (paratoner) inanıldığından günlük kullanılan eşyalar üzerinde oldukça fazla çeşitlemelerine rastlanmaktadır. Göz yangışının en basit şekli iç-içe geçmiş eşkenar dörtgendir. Bazen dörtgen büyür ve kenarlarına tırnaklar eklenir bıtıraklı göz olur, bazen ortası dörde bölünür, dört gözlü olur. Göz dörde bölündüğü zaman kötü bakışın bölünerek dağılıp yok olacağına inanılır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 8. Fardalı-yollu yangışlı kilim, 184x246cm. Burdur Müzesi, Env. 9.13.86.
Fotoğraf 6. Ak yangışlı kilim detayı. 20.yy.başı, Gölhisar Halk Eğitim Müdürlüğü. 26
Deve Kilimi; Batı Toroslar bölgesinde Teke Yörükleri deve yetiştirmiş ve yetiştirmeye az da olsa devam etmektedir. 20.yüzyıl ortalarına kadar Yörük göçleri deve kervanları görünümünde kalabalık ve çok renkli deve süsleri, yük üzerine örtülen yük çulları, yangışlı kilim, farda kilimlerin görüntü zenginliği eşliğinde yapılırdı. Develeri göçlerde yük taşımada ve binek olarak kullandıkları gibi deve güreşleri de vazgeçilmez eğlencelerdendir. Ayrıca deve sütü ve eti de helal olduğundan, yününü de günlük kullanım için dokudukları kilimlerde kullanarak, koyun gibi her şeyinden faydalanmışlardır. Deve yünü atkılı kilim örneklerine Altınyayla(dirmil) ve Gölhisar’da rastlanmıştır. Bu yaygılar boncuk, dişeme gibi süslemeli sınır atkıları, bıtırak, fırdöndü, eğri su-sığır sidiği ve çarpı-çeler gibi oldukça basit dolgu motifleri ile bezenmiştir. Geniş yollu zeminlerin atkısında doğal renkli deve yünü ipliği, ince su atkılarında renkli yün iplikler kullanılmıştır. bu kilimlere deve kilimi de denilmektedir. 27
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KAYNAKÇA SEYİRCİ, M. (1987) “Deve Folkloru ve Güney Göçerlerinde deve donanımları”, III. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, V. Cilt, Maddi Kültür, Ankara, s:327-338, SEYİRCİ, M. (1992) “Antalya’daki Karakoyunlu aşireti ve dokumaları”, IV. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Bildirileri, V. Cilt, Maddi Kültür, Ankara, s:183-191. SEYİRCİ, Musa, (1997) “Antalya’da Oturan Töngüşlü Yörükleri ve Dokumaları”, V. Milletlerarası Türk kültürü Kongresi, Maddi Kültür Seksiyon Bildirileri, T.C. Kültür Bakanlığı, HAGEM yay. Ankara, s:371-379.
Fotoğraf 9. Deve kilimi, 201x344cm. 20.yy. başı, Altınyayla, Irzıya Ertekin.
SOYSALDI, A. (1998) “Tarsus Çevre Köy ve Yaylalarından Kilim ve Çuval Örnekleri”, Dünden Bugüne 1. Tarsus Sempozyumu Bildirileri,25-26 Aralık 1998, Berdan yay. Tarsus, s: 213-242.
Sonuç
SOYSALDI, A. (1999) “Türk Kilimlerinde Dokuma Teknikleri ve Boyama Özellikleri”, Erdem-Halı Özel Sayısı-1, C:10, S:30, AKDTYK. Atatürk Kültür Merkezi Yay. Ankara. s: 599-614.
Teke yöresinin özeti olarak değerlendirebileceğimiz Burdur kilimleri atkı yüzlü kilimlerin yanında atkı yüzlü ve ilave(atlama) atkı bezemeli tekniklerin birlikte uygulandığı örnekler ele alınmıştır. Bu örnekler eşya türü olarak duvar kilimi, yaygı ve seccade(namazlağı)lerden oluşmaktadır.
SOYSALDI, A, (2009) Düz Dokuma Teknikleri ve Teknik Desen Çizimleri, AKDTYK. Atatürk Kültür Merkezi Yay., Ankara.
Karışık teknikli yaygılara yörede sık rastlanmaktadır. Bu kilimler dokuma ustası yörük kadınlarının beceri sınırlarını zorlayarak özgün sanat eserleri meydana getirme çabasını göstermektedir. Yöre kilimlerinde sembolik veya nesnel bezemeler Türk dünyasının her yerinde olduğu gibi geometrik biçimlerle düzenlenmiştir. Tekniğe göre şekillenen bezemelerdeki yalınlığın basitlik olmadığı ilk bakışta anlaşılır ve yerini derin bir sanat ve inanç felsefesinin ifadesi olduğunu düşüncesine bırakır. Bu sanat ifadesinde zemin-motif ilişkisi, sanki bedenle ruh gibi içiçe, kilimin tamamında birbirini tamamlar. Teke yöresinde kilime ismini veren daima ana yangış yani zemin AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 yangışıdır. Bu kilimlere farda kilim, alacalı(ala) kilim, kıvrımlı göllü kilim, sandıklı kilim gibi ana bezeme adı verilmektedir. Musa Seyirci tarafından 80-90’lı yıllarda, Antalya çevresinde yapılan araştırmalarda (1987:333, EKİMkilimlerin / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 1992:189) da Farda ve09-11 Sandıklı dokunduğu, hâkim renklerin kırmızı olduğu, bütün Toros Yörükleri arasında farda kilimin yaygın olarak yayla göçlerinde deve yükü üzerine örtüldüğü ifade edilmektedir. Ayrıca Seyirci bir Yörük kadını olan anasından deve ve kilimle ilgili şu türkü mısralarını aktarmaktadır;
IBATİK İRİDLİB
“Yıkın Kara mayam(dişi deve) yıkın,
ÇELİK, Ş. (2011) TEKE-İLİ cilt: 40, sayfa: 344-347, http://www.islamansiklopedisi.info/ Erişim; 26/11/2017.
Not: Fotoğrafların tamamı 2013 yılında özgün çekilmiş olup, Aysen Soysaldı arşivine aittir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Dizlerine tokurdak(deve çanı)lar takayım, Sen sallan geç ben yollarına bakayım. Üstüne al kilimler atayım” (Seyirci, 1997) Al-Kırmızı renk Türklerin bayrak, hâkimiyet ve murat rengi, mutluluk ve varlık ifadesidir. “Allı gelin, Allı Turna, Alla yaşıl(yeşil) genç ile koşul” gibi türkülerde ve halk deyimlerinde yaşayan motifler Yörüklerin özündeki özgürlüğün, hasretin ve yaşama sevincinin ifadeleridir. Denilebilir ki; Teke yöresi kilimleri Türk dünyası kilimlerinin özeti gibidir. Burada verilen örneklerdeki yangışların benzerlerine Türk dünyasının her yerinde rastlamak mümkündür. Çünkü girişte de belirtildiği üzere oğuz boylarından birçoğu bu yörede yerleşmiş, boy boylamış, soy soylamıştır. 28
29
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA YÖRÜKLERDE HEYBE DOKUMALARI Prof. Didem ATİŞ
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Torba ve heybe dokuma geleneğiAnadolu dışında OrtaAsya’da yaşayan Türk Cumhuriyetlerinde ve diğer akraba Türk boylarında da vardır (Resim.1a-b). Çoğunlukla horjun, horcun, korcun olarak bilinen bu dokumalar çözgü yüzlü cicim tekniğinde dokunmaktadır. (Deniz, 2007:4).
Nasreddin Hoca bir köyde misafirken heybesini yitirmiş. Köylülere: - “Ya heybemi bulun, ya da ben yapacağımı bilirim” demiş. Köylüler telaşlanmışlar, korkmuşlar da. Arayıp taramışlar, sonunda heybeyi bulup Hoca’ya getirmişler. Köyden ayrılırken de : - “Hocam” demişler, “heybeyi bulmasa idik ne yapacaktın ?” Hoca şöyle bir elini sallayıp : - “Hiç” demiş, “evde eski bir kilim vardı, gidince onu bozup heybe yapacaktım !” (http://www.fikralarim.com/heybe-bulunmasaydi.html, 06.11.2017) Konar-göçer Türk toplulukları Orta Asya’dan Anadolu’ya uzun bir süreç ve coğrafya kat etmiş, geçtikleri bölgelerin halk kültürleri ile etkileşime girmiş, etkilemiş ve sentezlemişlerdir. Bu toplulukların yaşamı geniş oranda koyun, keçi yetiştiriciliğine dayandığından, hayvanlarının ürünlerinden en yüksek düzeyde yararlanabilecekleri iklim ve otlakların bulunduğu yerler arasında mevsimsel göçler yaşamışlardır. Yaşam koşulları nedeniyle de Yörük kadını elinde bulunan en çok hammaddeyi yani yün ve kılı günlük gereksinimlerini karşılamak için kullanmıştır. Yük, un ve kıyafetlerini taşımak için çuvallar; eşek, at, deve veya kendilerinin taşıyabilmesi için heybeler, bebekleri için beşikleri, sofra bezlerini, taban ve duvar örtüsü olarak kullanılan kilimleri, seccadeleri, yastıkları LATNAve· 7havsız 102 REkirkitli BMEVON / MİKE 11-9kullanım 0 hep bu hammaddeler ile üretmişlerdir. Bu tiplerdekiAYhavlı dokumalar; yer ve amaçlarına göre şekillendirilmiş; genellikle desen ve motiflerine göre isimlendirilmişlerdir. Halı genellikle çeyiz veya ticaret metası olarak üretilmiş; kilim, cicim, zili ve sumak ise günlük yaşamın bir parçası olmuş, eskidikçe atılmış, yenisi üretilmiştir. Böylece hayvan ürünlerine bağlı bir yaşam 09-11 EKİMkoyunun / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·etini ANTALYA EKİM NOVEMBER · ANTALYA şekli süren yörükler; yetiştirdiği yemiş, yününden2017 çeşitli dokumalar üretmiş, derisinden ise saklama eşyaları yapmıştır. Bunların dışında bazı Yörük grupları küçük de olsa ziraatla uğraşmış, bazıları işçilik yapmış, bazıları ise çeşitli el sanatları üretmiş ve satmıştır.
IBATİK İRİDLİB
Kısaca “heybe” kelimesinin anlamını sorgularsak; Türk Dil Kurumu’na göre “At, eşek vb. binek hayvanlarının eyeri üzerine geçirilen veya omuzda taşınan, içine öteberi koymaya yarayan, kilim veya halıdan yapılmış iki gözlü torba” (http://www.tdk.gov.tr, 23.10.2012) olarak tanımlanmaktadır. Belkıs Balpınar Acar ise; “Çobanların veya tarlada çalışanların yiyeceklerini taşıdıkları veya tarlaya, komşu köye, kasabaya giderken köylülerin ufak tefeklerini koydukları kilim, cicim, sumak ya da halı dokumalı ufak torbalar. Omuzda veya at, eşek terkisinde taşınabilir. İki gözlü olanları ya da taşıma için askısı olanları da vardır” demiştir (Balpınar Acar, 1982:114).
Kaşgarlı Mahmut 1072 yılında yazmaya başladığı Divân-ı Lügati’t-Türk isimli eserini 1074’te tamamlayarak Bağdat’ta Abbasî halifesi El-Muktedî Billah’a sunmuştur. Eserin el yazması tek kopyası Fatih Millet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Bu eser Türk dilinin en eski kaynaklarından biri olmasının yanında; dönem hakkında da çok önemli veriler sunmaktadır. Dokuma ile ilgili sanat terimleri arasında heybeyi karşılayan arçı ve çoğ (eşya koyulan heybe veya bohça) kelimeleri bulunmaktadır. 30
Resim.1a-b: Azerbaycan ve Kafkasya’dan heybe örnekleri (www.rugrabbit.com, 15.10.2017) Anadolu’da üretilen heybelerin teknik özelliklerine bakıldığında; çözgü-atkı ve desen iplerinde yün, kıl, pamuk iplerinin kullanıldığı; havsız kirkitli dokuma teknikleri ile halı tekniğiyle üretildikleri görülmektedir. Prof. Şerife Atlıhan heybelerden bahsederken; “Heybede iki torba bulunur ve bu iki torba birbirine dokuma parçası ile bağlanmıştır. Heybede bulunan torbalara “heybe gözü”, aradaki bağlantı kısmına da “heybe ağı” denir. Heybenin ağı ve gözleri bütün dokunur. Yani her biri ayrı ayrı dokunup 09-11 dikilmez” (Atlıhan, Genel olarak heybe gözleri cm. aralığında dokunmuştur. 09-11 EKİM1999:37). / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·35-50 ANTALYA Heybe ağının boyu kullanılacak yere göre değişkenlik göstermektedir. Toplam boy uzunlukları ise 120-150 cm. arasındadır (Resim.2a-b). Yüzey/ NOVEMBER kompozisyon planlarına bakıldığında; LATNAdokuma · 7102 REtekniklerinin BMEVON / MİKelverdiği E 11-90 ölçüde tüm 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM / NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA yerleştirmeler kullanılmıştır. Dikey, yatay, diyagonal, raportlu planlar mevcuttur.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Çizim.1: Genel olarak heybe yüzey kompozisyon planları (Özhekim – Eroğlu, 2012: 123). 31
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Heybeler isimlerini üzerlerindeki motif veya desenden ya da kullanım alanından almaktadır. “ Mesela “seğmen” yanışından dolayı “seğmen heybe” adını aldıkları gibi su taşınmasında kullanılan heybelere de “su heybesi” adı verilir. (Genç, 2012:164). Antalya Gazipaşa’da özel olarak dokunan bir heybe türü vardır. Renk ve motifleri göz alıcı olan bu dokumaya “Kınacı Heybesi (Gelin Alıcısı Heybe)” denilmektedir (Aydın, 2010:21). Bu tür örnekler Anadolu genelinde çoğaltılabilir (Resi.3a-b). Dokuyucular yaşamlarında yer alan her dokuma türünü gereksinim sonucu üretmiş ve özel anlamlar yüklemişlerdir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Dünyada eşi emsali görülmemiş Bu ne sabırdır Allahım bu göz nuru nedir? Amman nakış deyip geçme Mernuş Sittin sene önce de aynı kilim, aynı heybe, aynı örgü Aynı tezgâhlarda böyle dokunurmuş Tine aynı yün, aynı iplik, aynı tezgâh, aynı eller Ama aradan neler geçmiş, neler geçmiş, neler…” (Doğan, https://www.researchgate.net, 05.10.2017)
KAYNAKÇA ATLIHAN, Şerife: “Batı Anadolu’da Yaşayan Yörüklerin Heybe ve Torba Dokumaları”, Erdem Halı Özel sayısı-1, Cilt:10, S: 28, Ankara. AYDIN, Öznur: “Gazipaşa (Zili - Cicim - Sumak) Heybe, Torba ve Çuval Dokumaları”, Arış Dergisi, S:6, s. 20-27, Ankara, 2011. BALPINAR ACAR, Belkıs: Kilim, Cicim, Zili, Sumak Türk Düz Dokuma Yaygıları, Eren Yayıncılık, İstanbul, 1982. Resim.2a-b: İvrindi heybeleri (Özhekim – Eroğlu, 2012: 126). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim.3a-b: Aynalı ve Tarak heybeler (Kıranlı-Kozak) (Didem Atiş arşivi) Günümüzde çantaya karşı savaşı kaybetmiş olarak görülen heybe dokumacılığı hemen hemen tüm yörelerde terk edilmiş durumdadır. Sonuç olarak; teknolojiye karşı her geçen gün fonksiyonelliğini yitiren el sanatlarımız, bir ürünü daha kaybetmiştir. Bu durum ucuz işçilik, hammaddenin yurtdışından getirtilmesi, tüccarların yöresel ürünlere müdahalesi gibi durumlar da göz önüne alındığında, yakında dokuyucular hem kendi geçmişlerini, hem de dokuma kültürlerini unutacaklardır.
GENÇ, Mustafa: “Akdeniz Yörüklerinde Heybe”,VI. International Turkic Culture, Art and Cultural Heritage Symposium / Art Activity (Archeology, History of Art, Architecture, Science, History, Literature, Art and Folklore), 17-21 Semtember 2012, Milan, İtaly. 09-11 EKİM“Türk / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ Taşıma NOVEMBER 2017 ·Üretilen ANTALYA Kirkitli Dokumalar”, II. ÖZHEKİM ATİŞ, Didem: Kültüründe Amaçlı Uluslararası Türk El Dokumaları (Tekstil) Kongresi ve Sanat Etkinlikleri, 14-15 Mayıs 2009, Konya, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Merkezi Başkanlığı Yayınları, s. 183-193. LATNA · Heybelerinin 7102 REBMEVO N / MİKve E 1Desen 1-90 Özellikleri”, ÖZHEKİM ATİŞ, Didem; Mehmet Ali EROĞLU Teknik 09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A“İvrindi ·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA IV. International Turkish Textile (Handwovens) and Traditional Arts Congress / Art Activities, BaküAzerbaycan, 02-05 Ekim 2012.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
ÖLMEZ, Filiz Nurhan; Sema ETİKAN; “Muğla Yöresi Heybe, Torba ve Çuval Dokumaları”, ART-E, 2014, s.66. DOĞAN, Bahar: “Folklore Elements In Bedri Rahmi Eyuboglu’s Poems”, https://www. researchgate.net/publication/271022360, 05.10.2017. www.rugrabbit.com, 15.10.2017.
Bedri Rahmi Eyüboğlu “Denizli Destanı”nda ne güzel söylemiş: “Al gözüm seyreyle Denizli pazarını Bir kilim, bir heybe, bir nakış 32
33
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ŞANLIURFA KARAKEÇİLİ YÖRÜKLERİ Prof. Dr. H. Feriha Akpınarlı Karakeçililer; Oğuzların 24 kolundan biri olan Bozok Kolundan Oğuzhan’ın büyük oğlu Günhan’ın mensup olduğu Osmanlı Devleti’ni kuran Kayı Boyu’nun en büyük ailesidir.”Kayı”, sağlam, metin, güçlü ve kuvvetli anlamlarına gelmektedir. Kayı boyu Oğuzların en büyük boyudur. Sümer ( 1964 ) Oğuzlar isimli eserinde ; Karakeçili Türkmenlerinin «Yörük» adıyla anıldığını çünkü, Anadolu’da iskân edilmelerinden önce konar-göçer yaşadıklarını belirtmiştir. 16. yüzyıla ait eski Osmanlı tahrir kayıtlarından Karakeçili aşiretinin önemli bir kısmının diğer yörük aşiretlerle birlikte-”Azizbeğlu ve Tos-bağa” aşiretleri- Beypazarı, Sivrihisar ve Sultanönü civarında bugün Eskişehir yöresinde görülen , Karakeçililerin ataları oldukları anlaşılmaktadır. Ankara sancağına bağlı olan ve defterlerde kayıtlı Karakeçililerde “Ulu-Yörük” adıyla anılan bu aşiretler birliğine bağlıdır. Bunların aynı zamanda Kırşehir yöresinde yaşayan büyük Karakeçili oymağının önemli bir kolunu teşkil etmekte oldukları bilinmektedir ( Sümer,1964 ). Anadolu’ya XI. yüzyılda başlayan büyük Türk göçü sonrasında konar göçer Türkmen toplulukları Doğu ve güney-doğu Anadolu’da yurt tutmuşlardır. Malazgirt savaşından (1071) sonra büyük kitleler halinde Orta Asya’dan Anadolu’ya yapılan Türk göçleri, XIV. yüzyıla kadar devam etmiştir (Şahin, 1985).Özellikle Azerbaycan’ın Karabağ-Tebriz, Doğu Anadolu’da Van çevresi, Erzurum-Erzincan, Kars ve Batı Anadolu’da yaylayan Türkmenler Çoğunlukla kışın güneye doğru göç ettikleri belirtilmektedir. Azerbaycan-Van-Erzurum bölgelerindekiler Musul ve yakınlarına, Batı Anadolu’daki Aydınlı, Tekeli, Karakeçili, Karakoyunlu, Akkoyunlu grupları ile Musul, Halep ve Rakka’ya doğru göçmüşlerdir. Selçuklu Devleti ile Osmanlı devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan Türkmen aşiretlerinin AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 bir kısmı XIV. ve XVI. yüzyıllarda Rumeli’ye geçmişlerdir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde konar-göçer olarak yaşayan aşiretler 17. yüzyılın sonlarına doğru yerleşik düzene geçmeye başlamışlardır (Halaçoğlu, 1985) “Birçok tarihçi, Irak Türklerinin Oğuzların Bozok koluna mensup Bayat boyundan olduklarını iddia eder (Pamukçu, 1999 ) “Bayatların Moğolların önünden çekilerek, 09-11 EKİM /bölgelerinde NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·bir ANTALYA Irak’a gelerek, güney ve kuzey yerleştikleri tarzında görüş vardır. Güneydekiler zamanla dillerini unutmuş, Kerkük bölgesindekiler ise dillerini, örf ve âdetlerini ve millî karakterlerini muhafaza etmişlerdir. Meşhur Iraklı tarihçi Abbas el-Azavi, Bayat’ın eskiden beri Irak’ta yerleşen Türk aşiretlerinden olduğunu, liderlerinin hükümet nezdinde yüksek mevkileri bulunduğunu kaydetmektedir.” ( Pamukçu, 1999 )
IBATİK İRİDLİB
34
Sayın Cunbur Karakeçili adını taşıyan bir Risalede ; Karakeçililerin Osmanlı tarihindeki rolleri kısaca şöyle sıralanıyor: Aşiret Ertuğrul Gazi tarafından eğitilmiş, Karacahisar’ın fethinde kara keçilerinin boynuzlarına birtakım ışıldaklar bağlayarak, alaycuk üzerine kara keçeden örtü örtmek suretiyle harp hilesi yaparak, Karacahisar’ı almışlardır. Risalede savaş sırasında Ertuğrul Gazi’nin “Haydin alplerim! Haydin Karakeçili yürüklerim!” diye teşvik ettiği için aşiret mensuplarına bu adın verildiğine de ayrıca işaret olunmuştur. Risaleye göre, Karakeçililer Osmanlıların bütün seferlerine katılarak görevlerini yapmış ve hiçbir fedakârlıktan geri kalmamışlardır. Yavuz Sultan Selim’in bütün seferlerinde de cansiparâne mertlikler göstermişler, bu yüzden Yavuz onlara “Haremeyn-i Şerifeyn Aşireti” unvanını vermiş, yani onları Müslümanların en mukaddes bildiği iki yerin, Mekke ve Medine’nin Aşireti diye taltif etmiştir. Devrin padişahı II. Abdülhamid’in Karakeçililerin bağlılıklarına ve hizmetlerine karşılık aşireti anlatılamayacak büyük bir armağanla ödüllendirmesiyle Karacahisar köyü yeniden kurulması ile ödüllendiriyor. Osmanlıların ilk istiklâl hutbesinin okunduğu yere bir
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA cami ve evler yapılarak aşiret yerleştiriliyor ve Ertuğrul Gazi’nin ruhunu şad etmek için o çevredeki birçok köy ve kasaba imar edilerek merkezi Bilecik kasabası olmak üzere “Ertuğrul Sancağı” adıyla bir liva oluşturuluyor. ( Cunbur, 1999 ) Risalede,karakeçili halkının hayvanlarından elde edilen yünden ve yapağıdan eğirip elde edilen ipliklerle dokuma yaptıkları, bu işi bildikleri için de asker için gerekli abayı dokumaları ve eksiklikleri gidermeleri için Balıkesir’de bir fabrika kurulduğu belirtilmiştir. Obalara yün verilir, ip alınırmış. Karakeçili aşireti Özbek diyarından geldiği için adı Özbek ve Türk aşireti ise de oba oba birer cemaat oldukları için obalara ; Veliler, Tülüzlü, Karabakılı, Şazlı, Hacı Halil, Hayyam Kethüda, Akçainli, Ayn-ı Hanî, Özbeklidir ( Cunbur, 1999 ). Kayı boyundan gelen karakeçili aşireti ise hicri VI. asırda Süleyman Şah ile Ertuğrul Gazi idaresinde Fırat Nehrini takip ederek, Rakka üzerinden Anadolu’ya gelmişlerdir. Bu göç esnasında 8000 civarında Karakeçili Şanlıurfa yöresine gelmiş ve burada ikamet etmişlerdir. Sonra bunların bir kısmı Konya, Bursa, Eskişehir, Bilecik ve Gaziantep’e yerleşmişlerdir. Aynı zamanda Şanlıurfa’ya mücavir olan Halep ve Arappınar (Mürşitpınar) ile Elazığ çevresine yerleşenler de olmuştur (Özçelik, 1999). Böylece kalabalık ve büyük bir aşiret olan Karakeçililerin Anadolu’nun her tarafına yayılmış olduğu görülmektedir. Osmanlı belgelerinde aşiretin adı; Karakeçi, Karakeçili perakendesi ya da, “Türkman-ı Karakeçi” şeklinde geçmekte ve şu yörelere yerleştikleri müşahade edilmektedir; Diyarbakır eyalet, Siverek, Mardin kazası, Rakka Sancağı, Siirt sancağı, Urfa (Ruha), Adana, Trablusgarb, Şam civarı, Birecik, Ankara sancağı, Kırşehir sancağı, Haymana kazası,Taşköprü kazası (Kastamonu), Han’ı Barçın’ı kazası (Karahisar- sahip Afyon Sancağı), Balıkesir kazası (Karesi sancağı) Bandırma sancağı, Bursa kazası, (Hüdaverdiger sancağı), Alaşehir kazası (Aydın sancağı), Karakeçililer “Türkman-ı Yörükanı” taifesinden ve Kulocağı aklamından oldukları, bilhassa vesikalarda vurgulanmaktadır. (Onuk,Akpınarlı ,2004 ) EKİM / NOVEMBER 09-11 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti’nin iskan politikasının sonucunda konar-göçer yaşamdan yerleşik yaşama geçen Karakeçililer Adana, Urfa, Diyarbakır, Bilecik, Bursa, Ankara, Aydın, Kırşehir, Kırıkkale, Muğla, Antalya, Sivas,AYKütahya, il ve LATNA · 71Eskişehir 02 REBMEvb. VON / Milçelere İKE 11-9yerleşmişlerdir. 0 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA Karakeçililerin nüfus olarak en yoğun yaşadıkları Güneydoğu Anadolu bölgesi ve özellikle Şanlıurfa il merkezi, Siverek, Suruç ve Bozova ilçeleridir. “Urfa-Siverek ve Suruç’da Karakeçililerin varlıkları 15. ve 16. yüzyıldan beri bilinmektedir” (Çay, 1989; Özçelik, 1999).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Şekil.1. Şanlıurfa Baliklı göl ( özgün,2010 ) Şekil 2 Kırıkkale karakeçili kızılırmak tarihi köprü ( Özgün, 1995) Sonraki zaman diliminde; Konya, Bursa, Eskişehir, Kırşehir, Kırıkkale, Bilecik, Elazığ ve 35
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Gaziantep’e yerleşmişlerdir. Elazığ Karakeçililerine “Çarsancaklı”, Gaziantep havalisine yerleşen Karakeçililere ise, “Albayramlar” denilmektedir. İlhanlıların 1258 yılında Anadolu’ya girmeleri ve bu yöreyi ele geçirmeleri üzerine Ertuğrul Gazi, Kayı boyu ile birlikte Söğüt ve Domaniç yöresine göç ederek orada yerleşmişlerdir.
güzellikleri yanı duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır dokuma yaygıları, çuvalları, heybeleri, oyaları, işlemeleri kendilerine özgün renk ve motiflerle dokunmuştur. Bu el sanatlarındaki özelliklerin çoğu günümüze kadar bozulmadan gelmiştir.
Karakeçililer Osmanlı Devleti’ni kurmuşlardır. Ayrıca II. Balkan Savaşı’nda Edirne’nin kurtuluşunda Urfa yöresi Karakeçilileri büyük rol oynamışlardır (Çay, 1999).
Projede yöntem olarak görüşme ve gözlem teknikleri uygulanmıştır. Araştırma bölgesi olarak Karakeçili aşiretinin nüfus olarak yoğun yaşadıkları Şanlıurfa ili Suruç ve Siverek ilçeleri Karakeçili köyleri ve Kırıkkale ili Karakeçili ilçesi el sanatları ürünleri sosyal ve kültürel özellikleriyle renk, motif, teknik, araç-gereç açılarından değerlendirilmiştir.
Söğüt ve Domaniç’e bölgesine göç etmeyen Horasan Türkmen grubuna mensup Kayı’lar Ankara’ya kadar gelerek Karacadağ yöresini kendilerine yurt edinmişlerdir. İç Anadolu bölgesine yerleşen ,Karakeçili cemaati bu günkü Kırıkkale Karakeçili ilçesini kurmuşlardır. Osmanlı döneminde Ankara sancağına bağlı kalmış ve 1957 yılında Bala ilçesine bağlı iken belediye teşkilatına kavuşmuş olan Karakeçili, 25.05.1990 gün ve 3644 sayılı Kanun ile de ilçe olmuştur.
Projenin birinci aşamasında, mevcut olan Karakeçili el sanatları incelenmiş ve çekilen fotoğraflardan 115 adet büyütülerek, Kırıkkale Karakeçili ilçesinde başlatılan “I. Uluslararası Karakeçili Kültür Şenlikleri’nde sergilenerek, Güneydoğu Anadolu bölgesi ile İç Anadolu bölgesinde yaşayan Karakeçili aşiretleri arasındaki ortak kültürel özellikler ortaya konulmuştur. Ayrıca aynı sergi Şanlıurfa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi’nde de sergilenerek, Şanlıurfa halkına sunulmuştur.
Karakeçililer 12 boydan oluşurlar. Bu boylar; Veliler, Poyrazlı, Kıldanlı, Softalı, Karayakalı, Tolozlı, Şazlı-Sazlı, Hacı Halilli, Hayam Kethuda, Akça Enli, Özbekli, Karabakılı-Harmandalı’dır. Ertuğrul Gazi bunlardan “Softalı” boyuna bağlıdır (Çay, 1999).
Karakeçili aşireti dokumacılık, örücülük sanatında eşsiz eserler yapmışlar ve yapmaktadırlar. Keçi ve koyunyünlerinden elde edilen iplikleri Kırıkkale Karakeçili ilçesinde ve Şanlıurfa›da dokumacılık ve örücülükte kullanılmıştır. İki yöre arasında motifler geometrik bezeme tarzındaki baklava, altıgen ve basamaklardan oluşan motiflerin benzer kompozisyon ve isimlerinin farklı olduğu görülmüştür. Dokumacılıkta kilim, cicim ve kolan , Örücülükte; çorap, oya ve çıt; keçe v.b. teknikleri her iki yörede de kullanılmıştır.
Alan çalışmaları sırasında görüşme yapılan Karakeçililer ( 1995 yılında); kırk- elli yıl önce göçebeliği bırakarak, yerleşik ziraat kültürüne geçtiklerini , günümüzde çadırı sadece düğün ve taziyelerinde kullandıklarını, köylerde yaptıkları evlerde oturduklarını ancak, yaz aylarında yaylaya çıkarak, çadırla beraber göçebe hayatı yaşayan ailelerin olduklarını belirtmişlerdir. Cunbur’un incelediği risalede ; “alaçuk” denilen çadırlar ve kuruluşu anlatılmıştır.Ayrıca keçe yapıldığı “Yük hayvanlarının mahsus semerleri olmayıp alaçuk üzerine örtülen keçenin ismine torluk denildiği ve semerin üzerine ,tozluğu yedi sekiz kat dürüp beygirin üzerine konur ve onun üstüne de alığı koyup ip kolonlarıyla bağlanır , göçmek i.çin gereken yük yüklenir. Risalede “yakın zamana kadar Ertuğrul Gazi’nin türbesinde alâmet-i mahsusu olmak üzere torluk parçasıyla alık muhafaza AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 edilmektedir ( Cunbur 1999 ). Yukarıda bahsedilen çeşitli kayıtlarda ve araştırmalarda bahsedilen karakeçili aşiretinin kültür değerlerini araştırma amacıyla “Şanlıurfa Karakeçili den Kırıkkale Karakeçili’ye Ortak Kültürel Değerler ve Eğitim Projesi Gazi Üniversitesi2017 Öğretim Üyeleri Prof. Dr. Taciser Onuk ve Prof. Dr. 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA H. Feriha Akpınarlı tarafından Kırıkkale Karakeçili Kaymakamlığı, Şanlıurfa Valiliği Siverek Suruç ilçeleri Kaymakamlıkları ve diğer kuruluşların destekleri ile 1995 yılında gerçekleştirilmiş ve günümüze kadar sürdürülebilirliği devam etmiştir. 1995 yılından sonra yalnızca Şanlıurfa ve Kırıkkale illeri dışında Bursa, Uşak, Van, Gaziantep, Elazığ, Muğla ve birçok ilimizin sınırları içindeki ilçe , kasaba ve köylerde ve Yurtdışından yaşayan Karakeçililer proje kapsamına girmişlerdir.
IBATİK İRİDLİB
Türkler, Anadolu’ya geldiklerinde kendilerinden yüzyıllarca önce bu topraklara yerleşen atalarının temelini atmış olduğu çeşitli gelenek görenek ve el sanatlarını, daha sonra gelen çeşitli medeniyetlerin kültürleriyle zenginleştirerek ileri düzeye getirmiştir. El sanatlarında kullandıkları renkler, motifler ve kompozisyon özellikleri ile boylarının im’leri, sevgilerini, kederlerini, yaşanan olayları anlatma aracı olarak kullanmışlardır. Anadolu’nun her bölgesine yayılmış olan Karakeçili Yörükleri eşsiz güzellikte el sanatları örneklerini yapmışlardır. Her boy ve oymak’ın Kadınları tarafından dokunan kilimler, oyalar, çoraplar, işlemeler kültür değerlerini yansıtması açısından çok önemlidir. 36
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kullanılan motifler ve renkler; dokuyan insanların sevinçlerini, hüzünlerini, yaşadıkları tüm
Projenin birinci aşaması sonucunda, kaybolan Karakeçili ilçesi kilimlerinin ortaya çıkması, iki yörenin insanlarının birbirini tanıması, ortak özelliklerini görmesi açısından çok önemli noktalar vurgulanmıştır. Projenin ikinci aşaması olarak, Karakeçili ilçesi Kaymakamlığının gayretleri ile Karakeçili Kilimlerini Geliştirme Derneği kurulmuş, kilim motifleri Meslekî Eğitim Fakültesi El Sanatları Eğilimi Bolümü Dokuma-Örgü Anasanat Dalı’nda desen hâline getirilmiş, Kırıkkale ili Karakeçili ilçesindeki açılan kurslarda uygulaması yapılmıştır. Böylece yöredeki kadınlarımıza, kızlarımıza çalışma, sağlama ortamı yaratılmış, en önemlisi Karakeçili kilimleri yaşatılmaya 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / gelir NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA başlanmıştır. Şanlıurfa’da kilimler ile ilgili aynı çalışmalar planlanmıştır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil .3. Şanlıurfa ili Karakeçili şenlikleri
Projenin üçüncü aşaması olarak, Kırıkkale Karakeçili ve Şanlıurfa Siverek, Suruç ilçelerinde yapılan Karakeçili Şenlikleri’nde el sanatları ürünlerinin tanıtım programlarının yapılması, üretim ve pazarlama için yeni plânlamaların yapılması, şenliklerde kilim vb. el sanatları için yarışmaların düzenlenmesi, bu yarışmalara sadece o bölgede yaşayanların değil, diğer bölgelerde yaşayan Karakeçili aşiretinin katılımının sağlanması, Karakeçili Kültür Şenlikleri’nde tarih konuları ile ilgili bildirilerin yanında halk bilim ve el sanatları ile ilgili konulara daha da fazla yer verilmesi için etkinlikler yapılmıştır.
ŞANLIURFA KARAKEÇİLİ KÜLTÜREL ÖZELLİKLERİ Tarihimizde büyük rol oynayan Karakeçili aşireti Şanlıurfa Siverek ilçesinde en yoğun nüfus olarak bulunmaktadır. İlçede karakeçi bucağına bağlı Karakeçi, Altınahır, Anacak, Bakmaç, Batı,
37
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA B.Büyükkazanlı, Cağdaş, Çepini, Deliktaş, Keçi Burnu, Keş, Kurtbağı, Oymak, Sabancı, Salor, Ören, Taşlı, Üzüm Ziyaret, Teyşt, İranlı, Geloşk, Indari, Gırbehestiya, Narincek, Gülpınar, Halaç, Karadibek, Kıvançlı, Nohutlu, Ortanca, Oyuktaş, Sarıdam, Tanrıverdi, Turna, Tatok, Akveren, Alaygün, Altın, Altınpınar, A.Alınca, A.Karacaören, Ayrancı, Bakırca, Buşbük, Canpolat, Çiftçi Paşa, Çubuklu, Gözeli, Ekin Tepe, Konut Tepe olmak üzere 50 köy bulunmaktadır. Suruç ilçesinde ise, Harmanalan ve Ağırtaş köylerinde 200 kişi Karakeçili olarak yaşamaktadır.( Onuk, Akpınarlı,2004 ) Anadolu’daki Karakeçililerin önemli bir bölümü Urfa havalisinde yaşamaktadır. Burada yaşayan Karakeçililer Türk oldukları hâlde, Türkçeden farklı bir dil konuşmaktadırlar. Ancak konuşulan bu dilin “Gürmanç” ağzı olduğu ve Tuncer Gülensoy’un tesbitlerine göre, «Doğu Anadolu Osmanlıcası» olduğunu söylemek mümkündür. Aynı Hoca›nın burada yaşayan Karakeçililerle ilgili tesbitleri şöyledir: «Urfa-Suruç yöresinde yaşayan Karakeçililerin büyük bir kısmı «Gürmanç” ağzını konuşmakladırlar. Ancak bunun yüzde seksenbeşi Türkçe kelimelerden oluşmaktadır.” ( Özçelik,1999) Şanlıurfa Karakeçili aşiretinin el sanatları ürünlerini tesbit etmek için Suruç ilçesinde Karakeçili aşiretinin bulunduğu Ağırtaş ve Harmanalan köylerine gidilmiştir. Her iki Karakeçili aşiretinin yaşadığı köylerde «palas» ismi verilen çizgili ve çizgilerin aralarında «çin” ismi verilen motiflerin bulunduğu kilimler yer tezgâhlarında dokunmakladır (Şekil 3). Ayrıca dokuma ürünü olarak çuval ve sırt çuvallarına rastlanmıştır. Yörede Acem nakışlı keçeler de yaygı olarak kullanılmaktadır. Ağırtaş köyünde “düz oya” veya “üç boyutlu” olarak çeşitli boncuk oyaları yapılmaktadır.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Şekil.4.Karakeçililer koyunlarından elde ettikleri yünleri tevşi ile eğirerek iplik yapımı ( Özgün ,2010 ) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·düz ANTALYA Suruç ilçesinde, yatay renkli çizgilerden oluşan “Palas” denilen kilimler şak (parça) halinde dokunarak 2 parça dikişle birleştirilmektedir. Ayrıca Körkara denilen siyah-beyaz küçük karelerden oluşan boyuna çizgilerin üzerinde yengeç, akrep; Çernok, Acem nakışı denilen motifler cicim tekniği ile yapılmıştır. Suruç ilçesinde, kilim tekniği yanında cicim tekniği “Çin” (nakış) adı ile kullanılmaktadır.
IBATİK İRİDLİB
Harmanalan köyünde de Çin›li Palas ve çuval dokumacılığı yapılmakladır. Harmanalan köyünde atların üzerinde dokuma örtülere rastlanmıştır. Yörede gelenek, görenek devam etmekle, dokumacılık hâlen yapılmakta, özellikle çadır ve sofra örtüsü daha çok dokunmaktadır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Karakeçililerde araç olarak iki çeşit yer tezgah kullanılmaktadır
Şekil.6. Şanlıurfa Karakeçililerde kullanılan halı, “Rasre” denilen dokuma ve kilim tezgâhı ( Özgün, 1995) Şanlıurfa ilinde Karakeçili aşiretinin nüfus olarak en kalabalık yöresi Siverek ilçesidir. Bu ilçede Karakeçili bucağına bağlı Karakeçili aşiretinin yaşadığı 200 köy bulunmaktadır. Bu yörede her evde yer tezgâhı bulunmakta ve dokuma yapılmaktadır. Yörede Müherrim, Nik, Zireci, şegani, nical ve gemisi denilen kilim türleri dokunmakta, bu kilimlerde “ayna”, “gal”, “inteli”, “bulut”, “zencir”, “akrep”, “külünçe” isimleri verilen motifler kullanılmaktadır. Müherim denilen kilimlerde geometrik bezeme yoğunlukta kullanılmıştır Kompozisyon olarak boyuna tekrarlanan orta motifler ve bordürler yer almakta ve kilim üzerinde nik, külünçe, zencir, gerdanlık, göl, ayna vb. motifler kullanılmaktadır. Siverek Karakeçili kilimlerinde, desen sınırları eğik olan, eğri atkılı, atkı ipliklerinin çözgü ipliklerinin üzerinden geri dönmesi teknikleri kullanılmaktadır. Zireci ismi verilen kilimlerde ise çözgü yünlü cicim tekniği kullanılmış desenler boyuna giden kalın, ince çizgiler üzerinde arka arkaya tekrar veya belirli aralıklarla yerleştirilmiştir. Kurbağa, akrep, makaskı, zikzak, şahmeran vb. motifler kullanılmaktadır. Zireci üzerindeki motiflerin çoğunluğu Türkmen boylarındaki imlerdir (Akpınarlı, 1997) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil .7. Zireci, Müherim, Nik ismi verilen kilimler ( Özgün,1995 )
Şageni, nik, nical, gemisi ismi verilen kilimler ise çoğunlukla canlı renklerden oluşan boyuna çizgiler halinde dokunmuştur. Bazılarının üzerinde küçük im olan motifler veya iğne ile yapılmış (şegani, nical) renkli oyulgama dikişler bulunmaktadır. Zireci, şeganı, nik, nical, gemisi türü kilimler şak (parça) halinde dokunarak istenilen en genişliğinde 3-4 parça birbirine dikiş tekniği ile canlı renkli ipliklerle birleştirilmiştir (Onuk, Akpınarlı, 1995). Motifler Karakeçili aşiretinin yaşam özelliklerini, sevinçlerini, üzüntülerini yaşadıkları tüm güzellikleriyle yani duygu ve düşüncelerinin kültürlerinin bir yansımasıdır. Karakeçili kilimlerinde elyafın doğal renkleri olan siyah, beyaz, gri, bej, kahverengi tonları hakim renkler olarak kullanılmaktadır. Boyalı iplik olarak kırmızı, turuncu, yeşil, bordo en çok kullanılan renklerdir.
38
Şekil.5. Suruç ilçesinde tesbit edilen at heybesi , palas ve çuval ( Özgün, 1995 )
39
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kilimlerin bördürlerinde boyların im leri olan damga, sembol ve çok önemli araçlarını yansıtan motifler bulunmaktadır. Ayrıca dokuyan kişileri belirten isim ve tarihlerde dokumalarda yer almaktadır.
Şekil.10. Pencere,kertik payam, yıldız, kepez motifli keçeler ( Özgün, 1995 )
Şekil .8.Deve tabanı ,koç boynuzu, parmak , şahmeran ,yazı , çocuk ve deve motifleri( Özgün, 1995) Karakeçililer tarafından yapılan önemli ürünlerden biri de gevedir. Çözgü ,atkı iplikleri ve desenlerde elyaf kullanılarak Türk düğüm tekniği ile yapılan dokumalardır. Çoğunlukla çadır içi bölmelerde ve çadırın duvarlarını süslemede kullanılmaktadır. İlmelerin arasında 7-8 sıra düz dokuma yapılır bu dokumalarda da küçük motiflerin kullanıldığı görülmektedir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Karakeçililerde yaşanan mekanların oluşturulması ve süslenmesinde örücülük tekniklerinden yararlanılmıştır.Örücülük tekniklerinden biri olan bitkisel örücülüktür. Doğada kendiliğinden yetişen veya kültürü yapılan bitkilerin dal, sap, gövde ve yaprak gibi kısımlarını kullanarakçeşitli tekniklerle örülmesidir.Bu teknikler sarma,hasır ,sepet ve çıt örücülüğüdür.Siverek ilçesinde çit örücülüğü yoğun yapılmaktadır. Çadırlarının duvar kısımlarında ara bölmelerin yapılmasında ve sıcak iklimde evlerin dam ve bahçelerinde kullanılmaktadır. Çitlerin düz ve desenli olanları yapılmaktadır. Desenli çitlerde kilim motifleri kullanılmaktadır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil .11. Düz ve desenli çıt örücülüğü 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Şekil. 9. Geve ismi verilen yaygı yüz ve ters kısmı (Özgün, 1995) Karakeçililerde çadır kültürünün en önemli unsurlarından biride keçelerdir. Çadırın ana yapısında, yerlerde yaygı olarak kullanılmaktadır. Karakeçili keçelerinde motif ve renk özellikleri çok farklıdır. Renklerde çoğunlukla yünün doğal rengi olan siyah, kahverengi , sütlü kahve ve beyaz kullanılır. Motiflerde ise kilimlerde farklı geometrik unsurların yoğun olduğu motifler yer alır. En çok kepez, pencere, kertik, payam, kuzu kulağı, tabak, yıldız v.b.dir.
A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Sonuç olarak ;09-11 yörüklerimizin önemli 2017 bir boyu olan karakeçililer ülkemizin her bölgesine ve
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
yurtdışına yayılmış olmakla birlikte kültürel özelliklere verdikleri değerle ve her bölgede ürettikleri sanatsal ürünleri ile tanınmaktadırlar. Yerleşik düzene geçmiş olmalarına rağmen kültürel yaşamlarını sürdürmeye devam etmektedirler. Karakeçili ailelerinde okuma yazma oranı yüksek ancak tarım ve hayvancılık konusunda üretimlerine devam etmektedirler . Özellikle en kalabalık yaşadıkları Şanlıurfa Siverek ilçesindeki karakeçililer köylerindeki geleneksel yaşamı üretim aylarında sürdürmektedirler. Karakeçililerin eşsiz güzellikte olan el sanatlarının tanıtılması ,yaşatılması çalışmalarına ilgili kurumların destek vermesi gerekmektedir. 1995 yılında yapılan proje sonunda her bölgede dernekler ve Karakeçili federasyon kurulmuştur. Her yıl Şanlıurfa ve Kırıkkale karakeçilide şenlikler yapılmaktadır. Son yıllarda Eskişehir karakeçililerde etkinlikler yaparak karakeçili ailelerini biraraya getirmek ve kültürel özelliklerini tanıtmak çalışmaları sürdürmektedir.
Kaynaklar AKPINARLI, H. Feriha. (1997) «Şanlıurfa Karakeçili El Sanatları Ürünlerinden Örnekler», V. Milletlerarası Türk Halk Kültür Kongresi, Ankara HALAÇOĞLU, Yusuf. (1985)»XVII ve XVIII. Yüzyıllarda Gaziantep ve Yöresinde Aşiretlerin
40
Yerleştirilmesi» Şahinbey Semineri, Gaziantep
41
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ONUK, Taciser, (1997) «Kırıkkale Karekeçili El sanatları Ürünlerinden Örnekler», V. Milletlerarası Türk Halk Kültür Kongresi, Ankara
YÖRÜKLERDE GİYİM KUŞAM
ONUK,T. F. Akpınarlı ( 2004 ) Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri . Atatürk Kültür Merkezi yayınları ÖZÇELİK,İsmail. ( 1999) “Karakeçililer” Türk kültüründe karakeçililer uluslararsı bilgi şöleni bildirileri.Atatürk Kültür Merkezi yayınları PAMUKÇU, Ekrem ( 1999 ) “Irak Türkmenleri, Bayatlar Ve Karakeçililer” Türk kültüründe karakeçililer uluslararsı bilgi şöleni bildirileri.Atatürk Kültür Merkezi yayınları SÜMER,Faruk ( 1964 ) Oğuzlar ( türkmenler) tarihleri,boy teşkilatı ,destanları. A.Ü. yayınları ŞAHİN, İlhan,( 1985 ) «XVI. Asırda Anadolu›nun Güneydoğusunda Yaşayan Türk Aşiretlerine DairBazı Mülahazalar» Şahinbey Semineri, Gaziantep
Prof. Nesrin Önlü Özet Yörükler, diğer adıyla Türkmenler, kökenleri Anadolu’yu yurt edinen Oğuz Boyları olan konar/ göçer yaşayan halk topluluklarıdır. Mehmet Eröz, Yörümek fiilinden yapılma Yörük kelimesinin aynı zamanda Anadolu’ya gelip yurt tutan göçebe Oğuz Boyları’nı (Türkmenleri) ifade eden bir kelime olduğunu kaydeder ( Gelekçi,2004,syf:4). Anadolu Türk aşiretleri, Yörük ve Türkmen adlarıyla başlıca iki bölüme ayrılmış olup; genellikle Batı ve Orta Anadolu’da bulunan aşiretler ‘Yörük’, Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerinde bulunanlar ‘Türkmen’ adıyla anılmışlardır (Sürür, 22 ). Anadolu’da Türkmen ve Yörük göçerlerinin iki ayrı gruba ayrılmasının sebebi siyasi nedenlere bağlıydı. İnalcık’a göre; XIV. Yüzyılda Osmanlı Devleti Doğu’ya doğru yayıldığı dönemde güçlü Türkmen devletleriyle karşılaşmış, kendi Türkmen aşiretleri için göçer anlamında Yörük kelimesini kullanmaya başlamıştır(İnalcık, Türkiye Tekstil Tarihi, 2008, syf:30). Bu gün çok büyük bir kısmı tamamen yerleşik hayata geçmiş olan Yörükler Aydın, Manisa, Kütahya, Antalya, Mersin, Adana, Muğla, ve Balıkesir gibi muhtelif yerlerde yerleşmişlerdir (https://karahankoyu1.tr.gg/Y.oe.r.ue.klerin-Tarih%E7esi.htm ).‘Yörük, Yörümek fiilinden türeyen bir sözcük olsa da, Prof. Dr. Mustafa Eröz’ün ‘Yörükler’ adlı kitabında yer alan bilgilere göre, aslı Yüğrük dür ve kelime sıfat halinde ileri, medeni, bilgili, cins ve halis anlamına gelir’ (Prof. Dr. Mustafa Eröz, Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1991,syf 22).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Anadolu’ya göç eden Türk kavimleri ve Yörük olarak isimlendirilen Türkmenler, giyim-kuşamlarından, yaşam biçimlerine, gelenek ve göreneklerine kadar tüm kültürel değerlerini ve varlıklarını yaşadıkları bölgeler de de devam ettirmişlerdir. Yörük topluluklarında kadın ve erkek giyiminde başlıklarda, aksesuarlarda, renklerde, giysilerin nakış türü bezemelerinde, kumaşların türlerinde obalara 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve boylara göre farklılıklar görülmektedir. Giysiden kimin hangi obaya/boya ait olduğu kolaylıkla anlaşılmaktadır. Bu kapsamda, bu bildiride; Yörüklerde, kadın ve bahsedilA·YANTALYA Lerkeklerin ATNA · 710giyim 2 REBMkuşam EVON / özelliklerinden MİKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA dikten sonra, konu, Yörük kadın giyiminde ayrıntılı olarak ele alınacaktır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Anahtar Sözcükler: Yörük, Yörük Giyimi
Abstract
Yoruks, also known as Turkmen, is a community of nomadic who are Oguz Tribes who originated Anatolia as their homeland. Mehmet Eröz records that Yoruk word made of Yorumek is a word expressing the nomadic Oguz Tribes (Turkmen) who came and settled in Anatolia at the same time (Gelekçi, 2004, pg: 4). Anatolian Turkish tribes, Yoruk and Turkmen names are divided into two main divisions; Yoruk tribes in Western and Central Anatolia and those in eastern and southeastern Anatolia are known as ‘Turkmen’ (Sürür, 22). The reason why Turkmen and Yoruk nomads were divided into two separate groups in Anatolia was due to political reasons. According to İnalcık; In the XIV Century, when the Ottoman Empire was spreading to the East, it faced strong Turkmen states and started to use the word Yoruk for the Turkoman tribes of Ottoman State (Inalcik, Turkey Textile History, 2008, p 30). 42
Today ,a very large part of the Yörüks have been completely resident and have been settled in various
43
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA places such as Aydın, Manisa, Kütahya, Antalya, Mersin, Adana, Muğla, and Balikesir (https:// karahankoyu1.tr.gg/Y.oe.r.ue.klerin-Tarih%E7esi.htm ). Although the Yoruk is a word derived from the verb of Yorumek, according to the information in Prof. Dr. Mustafa Eröz’s book “Yörükler”, it is the original Yüğrük and it means advanced, civilized, knowledgeable, genitive and human “(Prof. Dr. Mustafa Eröz, Yörükler, Foundation of Turkish World Researches, 1991, p. 22). Turks who migrated to Anatolia and Turkomans, who were called Yoruk, continued their cultural values and assets from their clothing to their lifestyles, traditions and customs in the regions they lived in. According to nomad group and clans, in the Yoruk ensembles, there are differences in women’s and men’s clothing, in their headdress, in their accessories, in the colors of their clothes, their hats, accessories, in the embroidery of the clothes, in the kinds of the fabrics.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA olanlara ‘sukarlaç’ deniliyordu. Börklerin alt bölümlerindeki, dışa çevrilen tüylü ve nakışlı bölümüne ‘Müjgan’ denmekteydi (Türkoğlu, 2002, syf:146-147). Kadın başlıklarında, yine Sabahattin Türkoğluna göre, külah şeklinde, ‘Boğtak’, Çağatayca ‘Kotos’ sözcüğünden geldiği varsayılan ‘Hotoz’, kullanılmıştır. Baştan düşmemesi için, çene altından bağlanan ‘Kepez’ denilen başlığın bağlama bantlarına ise ‘Sakal duruk’ denmekteydi. Görgünay’ın Geleneksel Giyim Tarihi adlı kitabında ise ‘Sakandırık’ olarak geçmektedir. Kadınlarda başlığa sargı sarmak evlilik işaretiydi.
In this context, in this paper; during the period of coming to Anatolia and in Anatolia, after mentioning the characteristics of the clothing of the Yoruks, the subject will be discussed in detail in the Yoruk women’s clothing. Key Words: Yoruk, Yoruk Clothing
Giriş Yörüklerde giyim biçimleri kadın ve erkeklerde benzer özellikler taşımaktadır. Giysinin parçaları aynı olmakla birlikte, özellikle başlık, ayakkabı ve süsleme öğelerinde farklılıklar taşıdığı Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugat-ü Türk de dahil, kaynaklarda yer alan bilgiler arasındadır. Yazılı kaynaklara göre; diğer tüm Türk boylarında olduğu gibi, Yörüklerde de giyilen giysilerin tamamına ‘DON’ deniyordu ve DONANMAK sözcüğü de buradan geliyordu. Sabahattin Türkoğlu’na göre de, eski Türklerde dışa giyilen üstlüklere ’taşkı ton’ , giysilere ‘kedhgü’ deniliyordu (Türkoğlu,2002, syf: 151). Sabahattin Türkoğlu’na göre de, eski Türklerde dışa giyilen üstlüklere ’taşkı ton’ , giysilere ‘kedhgü’ deniliyordu (Türkoğlu,2002, syf:A151). YLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Yörüklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya olan yolculuklarında, doğa şartları, din, sosyo-kültürel farklılıklar yaşam biçimlerinde değişime neden olmuş, bu değişim giyim-kuşam biçimlerine de yansımıştır. 1990 lı yıllara kadar çok az farklılıklarla Yörüklerde giyim- kuşam aynı kalmışsa da, bugün gündelik 09-11 EKİM /pek NOVEMBER ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017koşullarına · ANTALYA uyum sağlamıştır. yaşamda o eski giyim kuşamdan fazla iz 2017 kalmamıştır ve günün
IBATİK İRİDLİB
Konargöçer yaşayan, hayvancılıkla uğraşan avcı, savaşçı, ata binen Türklerin, soğuk ve sıcağa karşı dayanıklı, çalı, taş gibi çevresel faktörlere karşı koruyan, ata rahatlıkla binebilecekleri giysilere ihtiyaçları vardı. Bu nedenle, bacaklarını korumak amacıyla pantolon ve çizme giyerler, yiyecek ve silahlarını bellerine takabilmek için kalın, ince kemerler takarlardı. Ayaklarına da soğuktan korumak için yün çorap giyerlerdi. Çizme yerine ayakkabı/çarık giydiklerinde bacaklarına yünden keçe, dokuma, örme kumaş dolarlar, yanlardan iliklenen tozluklar giyerlerdi. Sürekli soğuk havada dolaşmaları nedeniyle, kalın palto ve kürk kullanmak zorundaydılar. Başlarına da soğuktan, rüzgardan, güneşten korumak için kulaklı, enselikli başlıklar/börkler giyerlerdi(Aktaran: Tezcan, syf: 259).
Ardahan-Hanak’tan Siyah Beyaz Boncuk Dizilerinden Sakandırık Görgünay, 2008,syf:445 Oğuz Türkleri’nin ve de Türkmenlerin, Anadolu’ya gelmeden önce de, geldikten sonra da, erkek ve kadınların ata binmeleri, onların hem pantolon ya da çakşır denilen kısa pantalon hem de yanları yırtmaçlı kaftan/ üç etek elbiseleri giymelerine neden olmuştur. ‘Pantolon’ ve ‘Çakşır’ denilen ümlerin boyları, diz ile ayak bileği arasında değişirdi. Türkler pantolona Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugat-u Türkün’e göre ‘üm’ derlerdi.Türkoğlu’na göre; Anadolu’ya gelince ‘Üm’ yerini, şalvara ve diğer yerel isimlere Şalvarın bazı kaynaklarda Farsça ‘silvar’ sözcüğünden türeme bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM /bırakmıştır. NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA sözcük olduğu ifade edilmektedir. Şalvarlar topuğa kadar uzun olabiliyordu. Paçaları büzgülü yada büzgüsüz oluşu yöreye, boya göre değişim gösteriyordu. Belleri bir uçkurla bağlanırdı. Zaman içinde bu pantolonlara şalvarla birlikte, özellikle kadın giyiminde don da denmiştir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
Oğuz Türkleri’nin önden açılıp kapanan, yanları yırtmaçlı üst giysileri giydikleri Dede Korkut Hikayeleri’nde, Pazırık Kurganları’nda çıkan halılarda yer alan figürlerde, minyatürlerde, Kaşgarlı Mahmut’un Divan-ı Lugat-ü Türk’ü de dahil pek çok yerde yer almaktadır. Bu kaftanların topuklara kadar uzun olanları, orta uzunlukta olanları, kalça üzerinde olanları mevcuttu. İlikleme işlemi süslü kaytan ya da örme yatay bantlar şeklindeydi. Kolları uzun ya da kısa olabiliyordu.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Anadolu’da ise Yörükler, Orta Asya’dan gelme gelenekle pantolondan dönüşen şalvar, kısa şalvar/ çakşır, iç gömlek, gömlek, üç etek, bazı zaman yelek, cepken, kaftan, giyerlerdi. Yazılı kaynaklara göre, uzun süre, başlarına, genel ismiyle ’Börk’ denilen, kadın ve erkeklere göre çok az farklılıklar gösteren başlıklar takmışlardı. Börkler genellikle keçe ve çuhadan, hayvan derisinden, yapılıyordu. İçi kürklü ve kenarına sırma bant çekili olanları daha çok giyiliyordu. Tüylü ve kürklü olanlarına ‘kuturtma’, kenarlı olanlara ‘kıthıglıg’, tiftikten olanlara ‘kıymaç’, ‘yüksek 44
Çakşırlı, kısa üstlüklü, tozluklu savaşçılar, Akkoyunlu Dönemi, 14.15. Y.Y. ,Topkapı Sarayı Müzesi 45
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA •
Üç Etek Entari
•
Cepken/Salta/Sarka/Hırka
•
Yelek/Göğüslük/Bağırtlık/Delme
•
Kaftan/Kaptan
Yurduna Dönen Oğuz Han’ı Boylarının Armağanlarla Karşılaması
•
Şalvar,Çakşır, Don
Minyatür, Camiü’t Tevarih( Topkapı Sarayı Müzesi)
•
Aksesuar (Baş aksesuarları, önlük, kuşak, püsküllü kemer/kolan)
şeklinde sınıflandırabiliriz. Yörüklerin giyim kuşamı, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar olan yolculuklarında, yolları üzerindeki kültürden etkileşimleri, farklılaşan coğrafi koşullar, sosyo-ekonomik yapıdaki değişimler gibi pek çok nedenlerle az da olsa değişime uğramıştır. Bu nedenle; Yörüklerde giyim kuşam incelenirken, Yörüklerin Orta Asya’daki giyim kuşam biçimleriyle birlikte, Anadolu’ya geldikten sonra, obalara, boylara da bağlı olan farklılıkların yanı sıra, yaşadıkları yörelerin coğrafik ve sosyo-ekonomik farklılıkların kadın ve erkek giyiminde ortaya koyduğu değişimlerin de incelenmesi gerekir. Oğuz’un Hareminden Bir Kadınla Avlanması Minyatür,Camiü’t Tevarih, 13.y.y. (Topkapı Sarayı Müzesi) Kaftanların, kapalı yakalı, kaytanlı, V yakalı, kuşaklı, kol yenleri bol olanları vardı.Kısa kollu üst kaftanına ‘salari’ de denilmekteydi. Kürklü olanları ya da sadece yakası kürklü olanları da mevcuttu. Kaftanları sağdan sola kapanması da bir kayıtlarda Türk geleneği olarak geçmektedir. Orta Asya’da kaftanlara kaba, çapan, şapan gibi adlarla anılan ve giyilen kaftanların bu isimlerine Erzurum ve Silifke yörelerinde rastlandığı kayıtlarda yer alan bilgiler arasındadır. Dede Korkut Hikayeleri başta olmak üzere, eski kaynaklarda ak ve al kaftan sözcükleri geçmektedir AYLATNAAl · 71renkte 02 REBolanların MEVON / Mdaha İKE 11çok -90 evlenenler ve özel günlerde ödül olarak verildiği belirtilmektedir. tarafından giyildiği belirtilmektedir. Astarlı kaftanlara ‘kapama’, yünden olanlara ‘çekrek kapama’, cekete benzer üstlüklere de ‘çekrek’ denmekteydi. Cepkenin ise, eski bir üstlük olan ‘çekmen’ den geldiği kaynaklarda yer alan bilgiler arasındadır. Göynekler yine Dede Korkut Hikayeleri’nde de 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 göyneklerin · ANTALYA düğmeli olduğunun adı geçen giysiler arasındaydı ve/ NOVEMBER ‘göynek boğmakladı’ ifadesiyle anlaşıldığı ifade edilmektedir. Kadın yeleğine ise ‘bağırdak’ deniyordu ve Yörüklerde/Türkmenlerde her dönem giyilen giysiler arasında yerini almıştır.
IBATİK İRİDLİB
Dede Korkut’ da ‘ardı yırtıklu’ olarak geçen üç etek entariler hem erkek hem kadınlar tarafından giyilen uzun, önü açık, düğmeyle ya da kuşakla bağlanan giysilerdi. Orta Asya Türklerinde bel bağıda denilen kuşaklar yünden ve deriden yapılıyordu. Yün kuşak sarıldıktan sonra, muhtemelen yiyecek ve silahları asmak için deri kuşak da bağlandığı kaynaklarda belirtilen bilgiler arasındadır. Bu kuşakların rütbe belirttiğine dair bilgiler de yer almaktadır. Kaşgarlı Mahmut’a göre ise yün kuşaklar köprücük kemiğine yakın bir bölgeye kadar bağlanmaktaydı. Bele bağlandıktan sonra yandan sarkıtılan kuşaklar kadın ve erkekler arasında çok yaygındı. Anadolu’da bürümcükten ve ketenden, uçları işli olanlara bazı yörelerde yağlık da denmektedir.
Yörük Kadın Giyimi Yörük kadın giyiminde giysi parçaları; başlık, giysi ve aksesuarlar olmak üzere üç ana parçadan oluşuyordu. Başlık; fes, çeki,taç/tepelik,yazma/tülbent ve aksesuarlardan(altın ve gümüş para, boncuklar,oyalar v.b.) oluşmaktaydı. Yörüklerde kadınların baş bağlama biçimlerinden genç kız, gelin, evli, dul, kocası öldükten sonra evlenmeye karar vermiş olup olmadığı kolaylıkla anlaşılmaktaydı. Yörük kadınların başlarına giydikleri gümüş tepelikler, fesler ve saçlarının çeşitli şekillerde kesilip düzenlenmesi, zülüf ve de fesin üzerine örtülen örtüler, örtülerdeki oyalar kadınların konumlarını belirleyici özelliklerdi. Kadının, 09-11 genç kız, nişanlı, evli, dul olup olmadığı zülüflerinden 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017kolaylıkla · ANTALYA anlaşılırdı. Yörük kızlarının saçları, örgülerden oluşurdu. Örgü için ayrılan her saç parçasına ‘bağa’, örülen her saç örgüsüne ‘belik’ adı verilirdi. Beliklerin uçları, ‘saç bağı’ denilen yün, ipek veya pamuk ipliğinden yapılan bağlar ile bağlanırdı. Saç bağının pamuk ipliğinden olanına ‘erbi’ denilirdi. Saç örgülerinin LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 EKİM 2017 09-11nazarlıklar, EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA ve 09-11 saç bağlarının üzerleri deniz boncukları, altın, gümüş paralar süslenirdi ve bu süsleme biçimine ‘saç cıncığı’ adı verilirdi’ (Sürür,24). Saçlar örülüp alın üzerindeki düz ‘kakül’ olarak kesildikten sonra üzerine gümüş ya da kumaş fes takılırdı. Feslerin kalıplarının bozulmaması için içerisine tahtadan ya da ağaç dalından yapılma kalıplar kesilir, daire biçiminde yapılıp fesin içerisine yerleştirilirdi. Fesin, alın üzerine gelen kısmına altın, gümüş ya da mangırdan oluşan ‘Mahmudiye Altını’ dizilirdi. Bu dizilimin tümüne ‘göş’, alın kısmında yer alanlara alınlık, kulakların üzerinden çeneye doğru sarkanlara ise ‘döğme’, ‘duluk ‘altını denilirdi. Bu bölgeye, aynı zamanda gümüşe batırılmış kurt dişi de takılırdı. Döğme altının yanak kısmına doğru olanı yanak büyüklüğünde olup yanağın şekline göre biçim alırdı. Yanak kısmında yer alan bu büyük altınların üst ve alt kısmında ise dörder tane, küpe şeklinde küçük altınlar yer alırdı.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yörük kadın ve erkek giyiminde giysi parçalarını genel olarak;
46
•
Başlık
•
İç Gömlek/Göynek
•
Gömlek/Göynek/İçlik Tahta Kuşlar, 1997,Kırzıoğlu,Türk Giyim Tarihi, syf:423,
47
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Genç kız ve kadınlar, başlarına fes takmazlarsa, ‘sakak’ adı verilen bir örtü ile başlarını bağlarlardı. Sakak, çene altından ve kulakların üzerinden geçirilerek başın üst kısmında bağlanan özel bir baş bağlama biçimiydi. Bunun üzerine alnı kaplayacak şekilde ‘gülgülü’ denilen yazma bağlanırdı. Bu yazmalar oyalı olup yazmanın oyalarının görünecek şekilde katlanıp bağlanması önemli idi. ‘Alın çekisi’ de denilen bu yazmanın altına, görünecek şekilde boncuktan süslerle yapılmış ikinci bir saç bandı bağlanırdı. Bu da genç kızın ya da kadının başını daha gösterişli hale getirirdi.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA renklerde işlemeler yer alırdı. İşlemelerin ‘almalı’, ‘kabak içi’, ‘etek suyu’, ‘şıngırdaklı maşa’ gibi isimleri vardı.
Gelinler, sakağın kulakların olduğu bölgeden boyuna kadar olan kısma, küçük, kırmızı boncuklardan oluşan ‘yan boncuklar’ takarlardı. Yan boncukların altından da ‘zülüf’ denilen saçlar görünürdü. Son olarak da, başa örtülen mavi, kırmızı, pembe renklerde örtünün iki ucu, sakağın çene altından kısmına sokularak, örtünün başta kaymadan ve düzgün durması sağlanırdı. Genç kızlar, başlarına fes giyerlerdi fakat örtü örtmezlerdi. Uzun kesilmiş zülüflerini üç tane saç örgüsü yaparak (belik) bir araya getirip başlarına sararlar ve pullu, boncuklu çembere sıkıştırarak başlarına bağlarlardı. Yetişkin ve evlenmeye aday kızlar, başlarına fes takar, kırkmalarını alnından sarkıtır, zülüflerini feslerine iliştirerek üzerlerine beyaz örtü örterlerdi. Eğer bu saç biçimi üzerine beyaz bir örtü bağlanmadan gelişigüzel örtülmüş ise kızın nişanlı olduğu anlamına gelirdi.
Göynek, Bursa,Keles,Dursunbey, Kavak Folklor Ekibi
Gelin olmuş ve evli kızların başındaki fes ve üzerindeki örtü kalır, nişanlı iken örülü olan zülüfleri çözülerek taranır ve serbest bırakılarak kulaklarının üzerinden düz olarak kesilirdi. Bir kadın dul ve evlenmemeye karar vermişse, zülfünü uzatır, saçlarının arasına karıştırır ve saçına kara bir yazma bağlardı. Dul kadın, eğer evlenmeye niyetli ise başına kara örtüsünü örter, zülfünü açıp uzatmayarak, sıklıkla kesip düzeltirdi. Başa bağlanan yazmaların beyazını genç kızlar, renkli ve çok süslülerini gelinler, siyah ya da koyu renkli olanlarını kadınlar kullanırdı. Yörük topluluklarında kadın giyiminde özellikle süslemelerde, renklerde obalara ve boylara göre değişiklik görülmekteydi. Orta Asya’dan gelme gelenekle yerleşik Türk halklarındaki gibi don, gömlek ve üç etek giyerlerdi. Bunların üzerine bele kadar gelen kısa cepken/ceket giyilirdi. Yörüklerin giydikleri ‘şalvar’ denilen pantolonlarınAYboyları, ileREayak LATNA · diz 7102 BMEVbileği ON / Marasında İKE 11-90değişirdi ve paçaları büzgülüydü. Ağlı, ağsız, paçalı, paçasız türleri mevcuttu. Yörüklerin bölgelerine göre farklı özellik taşıyordu. Balıkesir, Bursa/Keles, Çanakkale, Amasya da işlemeli olabiliyordu. Bu yörelerde şalvarların paça kısımları kırmızı (al) ve mavi (gök) renginde işlemeliydi. İşlemeli parçalar, seyyar da olabiliyordu. parçalar, işlemeler açısından bütünlük 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11Bu EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMcepkenle NOVEMBER 2017 ·taşıyıp, ANTALYApantolonun diz ile bilek kısmına çorap gibi giyilebiliyordu ve ‘paçalık’ adını alıyordu.
IBATİK İRİDLİB
Şalvar ve Çakşırın yörelere göre değişen çinti, çintidon, çintiyon, çimtiyen, çintan, çintiyan, könçek (Ege yöresi, özellikle Tahtacı Türkmenleri’nin topuklara kadar uzanan, paçaları büzmeli, bol şalvar), kömçek, köncek, dizlik, dış don gibi isimleri vardı.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER Resim :Göynek 2017 · ANTALYA
Kaynak:Görgünay, Neriman; Geleneksel Türk Giyim Tarihi, Grafmat Basım Sanayi Ltd.Şti, İzmir,2008,sayfa:288. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
Göyneğin üzerine ‘delme’ ya da ‘içlik’ denilen yelek biçiminde basmadan v.b. yapılmış, yeşil şeritlerle süslü yada işli bir yelek giyilirdi. Yakası bele kadar yırtmaçlı olduğundan üzerine, ‘göğüslük’ ya da ‘döşmelik’ denilen bir parça bağlanırdı. Üzerine de üç etek entari giyilirdi. Üç eteğin önündeki parça bele sokulurdu. Böylece üç eteğin altına giyilen işlemeli göynek ve şalvar rahatlıkla görülebilirdi.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Şalvarların modeli ve genişliği, giyilecek üç etek entari, içlik, tek etek entari gibi giysiye ve yöreye göre farklılık göstermekteydi. Şalvarların kumaşları da yöreye ve giyilme konumuna göre değişim gösterebiliyordu. Örneğin, İzmir Kemalpaşa Tahtacı Türkmenlerinde, şalvarın kumaşının düz, çizgili yada çiçekli oluşu isteğe bağlı değildi.Kuşaktan kuşağa bir geleneğe bağlıydı.Düğünde kaynananın getirdiği şalvar çizgili ise ömür boyu çizgili, düz yada çiçekli ise ömür boyu düz yada çiçekli şalvar giyilirdi. Yörük toplumunda göynekler hem çamaşır yerine iç, hem de onun üzerine giyilen dış göyneklik olmak üzere iki tipti. Özellikle yaz aylarında dış giysi olarak giyilen gömlekler ‘Ak Göynek’ olarak biliniyordu, don ile aynı bezden ve beyazdı (Sürür, 26). Amasya, Çanakkale, Bursa/Keles’de, beyaz, kalın pamuklu dokumadan, İzmir/Kemalpaşa,Edremit/Doyran Köyü, Bergama/Kozak Yaylası’nda dökümlü ve ince kumaştan (pamuk, ipek,yün,keten) yapılırdı. Üzerlerinde yöreye göre değişebilen 48
Amasya,Göynücek, Ilısu, 1999 Görgünay,2008,S208 49
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Üç eteğin üzerine, bel kısmına yünden dokunmuş şal kuşak bağlanırdı. Üzerinde bağlı olunan aşirete göre farklı motifte işlemeler yer alırdı. Bele bağlanan kuşak, çoğunlukla bel kısmını soğuktan korumak amacıyla bağlanırdı. Kuşağın üstüne ‘peşkir’ ya da ‘öncek’ de denilen, özel olarak dokunmuş, boncuk, püskül ve işlemelerle bezenmiş bir önlük bağlanırdı. Bu önlükler, koyu kırmızı ya da siyah renkte olurdu. Bel kısmını süslü göstermek için ayrıca bele, elde örülmüş, uçları püsküllerle süslü ince kolan kuşaklar da bele bağlanırdı. Bu kolan kuşaklar, aşiretlere ve inanışlara göre biçimlenir ve boncuk, para, düğme, deniz kabukları gibi objelerle süslenirdi. Ellerine ve ayaklarına yakılan kınalar da ayrı bir öneme sahiptir. Gelinlere ayak bileklerine kadar, çorap benzeri kına yakılırdı.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA aşiretlerin geleneklerine göre geline gönderilirdi. Bu tören, genç kızlıktan kadınlığa geçişi belirten bir sosyal olguyu kutsama amacı taşımaktadır (Sürür, 29). Gelinlere o dönemlerde ve hala bazı köylerde al duvak ve al (kırmızı) gelinlik giydirilmesi, eski Türk inanışlarından kalma izlerdendir. Al renginin bayrakla ve alevle ilişkili olduğu ileri sürülmektedir. Al, manevi gücü anlatan bir renktir. Kötü ruhun kırmızıdan korktuğuna inanıldığı için gelinlere al gelinlik giydirilirdi. Yörelerin kadın giyim biçimlerinden bütün olarak örnekler vermek gerekirse, Bursa Keles yöresi Yörük kadın giyiminde başa üç meldinli fes takılır, üzerine pullu bez (çekingeç, al bazı, grepgelin alı) bağlanırdı. Üç etek entariden önce içe göynek, paçalıklı don ya da şalvar giyilir, üstüne zıbın denilen üç etek entari, onun üzerine güdük denilen cepken giyilir, cepkenin açık olan göğüs bölümünde kapatmak için sıktırma (sıkma) ya da kapatma yer alır, en üste önlük (fita-futa), arkalık, en son da kuşak bağlanırdı. Giysinin aksesuarları; belde tokalı kemer, çıngıllı bağlama (paralı makrame), boyunda gıdıklık (gerdanlık), hamaylı, beşibiryerde, çakı zinciri, dizge (çizge), belik (ardsaç), kaşık dı. Ayağa çorap, ayakkabı olarak yemeni giyilirdi (http://mebk12.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/16/15/966823/dosyalar/2015_12/07093702_ kelesyreskad%C4%B1ngysler.pdf).
Çitari kumaştan üç etek entari, önde önlük arkada boncuktan arkalık/arka süsü, saç bağları. Tokat,Almus, 1995 Görgünay,2002,287 Üç eteğin üzerine ‘Cepken’ denilen kısa, işlemeli, işlemesiz, ceketler giyilirdi. Cepkenlere salta, çepken de denirdi. Salta, çuha veya kadifeden, üzeri zengin işlemeli, bel uzunluğunda, kollu, önü açık bir ceketti. Cepken, Sarka, Libade/İlbade, Kazeki, Erkane, Fermene, Kebe, Güdük isimleriyle de AYvardır LATNA ·ve 71boyları 02 REBMdizle EVONkalça / MİKarasındadır. E 11-90 bilinmektedir.Kap denilen uzun saltalar, cepkenlerde
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Cepken, Üzerine boncuklu bel kuşağı ve dokuma önlük Tokat,Kervansaray,1999. Görgünay, 2002, syf: 286 Takılar, Yörük kadınlarında ayrı bir öneme sahiptir. Altın ilk sırada yer almakta, altını akik boncuklar, küçük boncuklardan yapılmış, ‘boğmalık’ denilen ve boyuna takılan gerdanlıklar, altın gerdanlıkları izlemektedir. Genç kızlar, çoğunlukla boncuktan yapılma gerdanlık takarken, nişanlı kızlar ve genç gelinler altın gerdanlık takarlardı. Nişanlı kızlara evlenecekleri zaman başlık parası olarak, 8-10 tane üç yüzlük, üç beşi bir yerde, altı tane sarı lira, yeteri kadar da seksenlik altın takılırdı.
50
Yörüklerde geleneklere göre, yerleşik hayattaki topluluklarda olduğu gibi gelinlik erkek tarafı tarafından yapılır ki bu adet hala devam etmektedir. Tepsi ile özel olarak hazırlanmış gelin bohçası
Yarı göçer topluluklardan Bergama ve Dikili yöresinde yaşayan ‘Çepni’ aşiretlerinin de giyim kuşamı, diğer yarı göçer Türk halklarından pek farklı değildi. Bu bölgede kadınlar, çitari veya alacadan üç etek uzun entari ile renkli kumaşlardan yapılmış don giyerlerdi. Önlerine peşkir denilen önlük bağlarlardı. Bunların bağları uçlarında gök, ak katır ve deve boncuklarından yapılmış iki püskül bulunurdu. Kızlar, alınlarına bir bez bağlarlar, baslarına da bir üstlük örterlerdi. Kadınlar ise alınlarına iki bez bağlarlardı. Altındaki bez mutlaka kırmızıydı. Kırmızı bez, evli olduğunu gösterirdi. Bunlar da başlarına üstlük sararlardı. Gerek kızlar gerekse kadınlar, alınlarına renkli bez bağlamazlardı. Bunu ancak aynı aileden olanlar bağlarlardı. Kollarına da gümüşten kalın bilezikler, boyunlarında altın, gümüş ve boncuk kıstılar bulunurdu. EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Sonuç 09-11 EKİM09-11
Yörüklerin giyim kuşamı, Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar olan yolculuklarında, yolları üzerindeki karşılaştıkları farklı kültürler, farklılaşan coğrafi koşullar, sosyo-ekonomik yapıdaki değişimler gibi pek A·YANTALYA LATNparçalarında A · 7102 REBM EVObüyük N / MİKdeğişimler E 11-90 olmamakla çok09-11 nedenlerle da 09-11 olsa değişime uğramıştır. Giyimin çok EKİM NOVEMBER 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM/ /az NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA birlikte, yaşanılan çevre koşullarına ve kültürel farklılıklara bağlı olarak, pantolonlar şalvarlara dönüşmüş, şalvarlar kimi yörelerde paçaları büzgülü, kimi yörelerde büzgüsüz olmuş, üç eteklerin boyları yörelere göre kısalıp uzamış, cepkenler bazı yörelerde işlemeli iken, bazı yörelerde işlemesiz yapılmıştır. En belirgin farklılıklar başlıklarda kendini göstermiştir. Börkler yerini erkeklerde feslerin etrafına sarılan sarıklara ve yazmalara bırakmış, kadınlarda yörelere göre yazmaların ve oyaların renk ve biçimlerinden, bağlama biçimlerine kadar değişimler olmuştur. Günümüzde ise, bu giysiler, sadece düğün gibi özel günlerde ve folklorik giysi amaçla giyilmektedir. Yine de, özellikle yaşlı kadınlar günümüz kumaş anlayışıyla ve giyim biçimiyle giysiler giyse de baş bağlama biçimlerinde geleneksel özelliklerini koruma çabası içindedirler.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bu nedenle; yapılacak olan araştırmalarda, Yörüklerde giyim kuşam incelenirken, Yörüklerin Orta Asya’daki giyim kuşam biçimleriyle birlikte, Anadolu’ya geldikten sonra, obalara, boylara da bağlı olan farklılıkların yanı sıra, yaşadıkları yörelerin coğrafik ve sosyo-ekonomik farklılıkların kadın ve erkek giyiminde ortaya koyduğu değişimlerin de incelenmesi gerekir.
KAYNAKÇA Aksoy, Yaşar; Smyrna İzmir/Efsaneden Gerçeğe, İzmir Büyük Şehir Belediyesi Kültür Yayınları, Kent Kitapları Dizisi:3, 2002 51
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GELENEKSEL KOLAN DOKUMACILIĞI
Alpat, Engin,‘XX. Yüzyıl ve XXI. Yüzyıl Başında Kadın Moda Tasarımında Nostalji Anlayışı’, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi,2011, sayfa 15-2 Altay KÖYMEN, Prof. Dr. Mehmet , Alp Arslan Zamanı Türk Giyim – Kuşamı, Selçuklu Araştırmaları Dergisi’nin onuncu sayısından ayrı basım, Ankara – 1971, http://anadoluturkmenleri.com/category/ oguz-boylari/ Arığ, Ayten Sezer; Türklerde Kıyafet’in Kısa Tarihi, ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 64-65-66, Cilt: XXII, Mart-Temmuz-Kasım 2006, 4,(http://e-dergi.atauni.edu.tr/index.php/gsfd/article/view/5952/5738) Beyru, Rauf; 19.Yüzyılda İzmir’de Yaşam, Literatür Yayıncılık,2000. Beyru, 19.Yüzyılda İzmir Kenti, Literatür Yayıncılık,2011. Emiroğlu, Kudret; Gündelik Hayatımızın Tarihi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,2011 Ercan,Yavuz; ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Giyim,Mesken ve Davranış Hukuku’, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi,Sayı: 1 Sayfa: 117125,1990. Görgünay, Neriman; Geleneksel Türk Giyim Tarihi, Grafmat Basım Sanayi Ltd.Şti, İzmir,2008 Görkem, Dr. İsmail, Çukurova Ağıtlarında İnsanların Fiziki, Sosyal Ve Psikoloji Özellikleri, Http:// Turkoloji.Cu.Edu.Tr/Cukurova/Sempozyum/Semp_1/Gorkem.Pdf Görünür, Leyla, Osmanlı İmparatorluğu’nun Son Döneminde Kadın Giysileri, Sadberg Hanım Müzesi Koleksiyonu, Mas Matbaacılık,İstanbul,2010. Koçu, Reşat Ekrem; Türk Giyim Kuşam ve Süsleme Sözlüğü, Güncel Yayıncılık,1996
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Koçu, Reşat Ekrem; Türk Giyim Kuşam ve Süsleme Sözlüğü, Sümerbank Kültür Yayınları,1969. Tez,Zeki, Tekstil ve Giyim Kuşamın Kültürel Tarihi,Doruk Yayıncılık,İstanbul, 2008. Türkoğlu, Sabahattin; Tarih Boyunca Anadolu’da Kuşam, Kağıt Ürünleri ve Basım 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ Giyim NOVEMBER 2017Atılım · ANTALYA Sanayi A.Ş., İstanbul, 2002.
IBATİK İRİDLİB
Sümbül, Muzaffer, Adana Giyim –Kuşam Kültürü, Folklor Halkbilim Dergisi Cilt:5, Sayı: 49. Kasım 2001. Sayfa 8-13. (http://turkoloji.cu.edu.tr/HALKBILIM/muzaffer_sumbul_adana_giyim_kusam_ kulturu.pdf) Sürür, Ayten; Ege Bölgesi Kadın Kıyafetleri, Ak Yayınları Türk Süsleme Sanatları Serisi:7, Apa Ofset Basımevi,1983
Prof. Dr. Şerife Atlıhan1 Giriş Kuşak, bağ, ip, kemer, kolan denilen dar dokumaların ortak ismi “kolan”dır. Kolanlar geçmişte toplumların yaşam biçimlerine göre çok çeşitli alanlarda kullanılmışlardır. Günümüzde makine üretimi kolan benzeri bantların üretilmesi nedeniyle geleneksel kolan dokumacılığı yapılmamaktadır. Zaten kolan kelimesi çok kullanılmadığı için birçok kişi yanlış olarak kolan yerine “kolon” diye söyler. Kolanlar yaşam biçimlerine bağlı olarak her toplumda farklı biçim ve amaçlarla kullanılmışlardır. Giyside bellerine dolamışlar, bebeklerini, eşyalarını taşımışlar, cenazelerini sardıkları kilim ya da halının dışından, bebek kundaklar gibi kolanlarla bağlamışlardır. Hayvanlarına sardıkları yüklerini bağlamışlar, hayvanlarının eyer ve semerlerini sabitlemek için bellerine bağlamış, yular ve gem dizginlerinde kullanmışlardır. Çuvalların kenarlarına dikerek kulp yapılmışlardır. Saraylarda da birçok alanda kullanılmış oldukları görülmektedir. Bunun yanında kolanları en fazla kullanan ve dokuyanlar göçer toplumlar, diğer bir ifadeyle Yörüklerdir. Toplumların yaşam biçimleri değiştikçe kullandıkları eşyalar da değişmektedir. Ülkemizin genelinde son 20-30 yıldan bu yana el ile kolan dokuyan çok az kişi kalmıştır. Bu nedenlerle geleneksel el dokuma teknikleri unutulmaktadır. Geleneksel kültür öğelerinden olan kolan dokumaların teknikleri, desen ve renkleri kayıt altına alınması gerekmektedir. Bu düşünceden hareketle Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde alan araştırması yapılarak, müze koleksiyonlarındaki eserler analiz edilerek ve yazılı kaynaklar taranarak kolanların dokuma teknikleri, desenleri ve renkleri üzerinde bilgiler toplanmaya çalışılmıştır.
Kolanların Kullanım Alanları: Hayvancılıkla geçinen Yörükler ve köylüler otlak aramak üzere
yayla ve sahiller arasında sık yer değiştirdiklerinden, kolay kurulup kaldırılan çadır dedikleri evlerini beraberlerinde taşırlar ( Resim 1) Bu çadırlar iki çeşittir. Biri örtüsü siyah keçi kılından dokunmuş 09-11 EKİM / NOVEMBER ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER olan “kara çadır” diğeri de yurt, keçe ev,2017 alacık dedikleri, 2017 üzeri· ANTALYA keçe ile örtülen kubbe biçiminde kurulan çadırdır. Desenli kolanlar keçe evin iskeletini sarar, aynı zamanda çadır içinde güzel bir görünüm sağlarlar (Resim 1, 2). Keçe evin iskeletini saran kolanların yanında, çadırın alt kısmını dıştan çepeçevre dolaşan enli ve desenli kolanlar da vardır (Resim 3). Kolanlarla evlerini sağlamlamanın LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 yanında güzel de ·/önem verirler. 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/görünmlerine /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ·ANTALYA ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Alaçuvallar Yörükler için çok önemli dokumalardır. İçine kıymetli kişisel eşyalarını koyarlar, çeyiz taşırken ve göçerken en öndeki deveye yüklerler. Nazar değmesin diye kulplara nazar boncuğu, deniz kabukları asarlar. Alaçuval ve diğer çuvalların taşınmasında ve hayvanlara yüklenmesinde tutup kaldırmaları için kenarlarına kolanlar el girecek aralıklar bırakılarak özel bir dikişle kolanlar dikilir ve bunlara “çuval kulpu” denir (Resim 4,5).
Anadoluda Giyim, http://bursaolgunlasma.meb.k12.tr/meb_iys_dosyalar/16/15/966823/dosyalar/2015_12/07093702_ kelesyreskad%C4%B1ngysler.pdf Ege Bölgesi Geleneksel Giyim Kuşamı, Dokuz Eylül Üniversitesi, Araştırma Fon Saymanlığı Projesi, 1990-1991.
Resim 1. Topak evin Kurulmasında kolanlar Fotoğraf: Josephine Powel. Resim 2. Çadırı saran kolanlar. 1 Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları, satlihan@marmara.edu.tr atlihan-
serife@gmail.com Fotoğraflar; Resim 1’in dışındakiler yazar tarafından çekilmiştir.
52
53
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Baştan da belirtildiği gibi, kolanlar çok çeşitli alanlarda kullanılmışlardır. Kolanlar kullanıldıkları yerin önemine göre desenlenirler. Bebeklerin sırtta taşınması için “ çocuk kolanları” dokunur (Resim 7, 8). Yakın zamana kadar, her kaynana gelinine çocuk kolanı dokur ya da dokuttururdu. Çocuk kolanları bazı yerlerde dokunarak, bazı yerlerde de elde örme ile yapılır.
Resim3. Karaçadır, Antalya yakınlarında, 1987. Resim 4. Çadırı dıştan saran kolanlar .
Kadın ve erkekler geleneksel giysilerinde bellerine kolan bağlarlar ve bunların ince olanlarına bazı bölgelerde “bel bağı”, Karadeniz’de “ kaytan”, enli kolanlarına da “kuşak” denir. Bel bağları bazı bölgelerde bele bir defa dolanır ve daha kısadır. Bazı bölgelerde bele üç defa dolandığı için 3-3,5 metre uzunluğundadır. Kadınlar evlendikten itibaren bel bağlarını bellerine bağlanmaya başlarlar. Kadın hamile olduğunda karnının sarkmaması ve rahat hareket edebilmesi için bu kolanı karnı etrafına sarar. Bebeğini arkasında taşır. Evine odun, bir hayvanın yavrusunu ya da başka bir yük getireceği zaman, yükü bu kolanlarla arkasına bağlar. Kolansız giyim tamamlanmaz (Resim 9, 10).
Resim 5. Alaçauval kulpu ve dikişi, Çanakkale. Resim 6. Alaçuval kulpu ve dikişi, Antalya. Anadolu’nun her yerinde farklı tekniklerle dokunmuş çuval kulpları ve kulp dikişleri vardır. Bazen birbirine uzak bölgelerdeki kulp ve dikişlerin birbirine benzediği de görülür Ala çuvallara çok önem verildiği için, kulpların desenleri ve dikişleri de güzel olmalıdır. Çuval kulpu dikişlerinin güzel görünmesi için farklı teknikler uygulanır. Bu aynı zamanda kadınların dokuma becerilerinin de AYLATNA ·en 71başında 02 REBMeğirme EVON / M E 11-90 becerileri göstergesidir. Yörüklerde kadınlardan beklenen becerilerin veİKdokuma gelir. İyi dokuma yapabilen kadın, ince düşünceli, zeki ve çalışkandır (Bkz. Makalede yer alan kolan desenleri). Alan araştırmamızda bulduğumuz üzeri desenli kirman ve kılıçların neden desenlendiğini sorduğumuzda; evlenen kızlara akrabası olan erkekler tarafından üzerleri çeşitli tekniklerle bezenmiş ahşaptan eğirme aletleri edildiği belirtildi (Balıkesir 09-11 EKİM /hediye NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11dokuma EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·1996). ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 9. Bel bağı. Çanakkale. Resim 10. Bel bağında yuvarlak nazarlık, Çanakkale. Resim 10’da daire şeklinde özel bir teknikle dikilerek hazırlanmış nazarlığa “ayna” denir. Kolanların 09-11 EKİM uçların / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017bezenmesi, · ANTALYA kolana, giysiye ve giyene arkadan bağlanarak sarkıtılan boncuk, pul·/ ANTALYA ve düğmelerle değer katar. Kadın yürüdükçe sallanan uçlar dikkat çeker. Enli olan kolanlara Yüncü Yörüklerinde “kuşak” denir.2 Yüncü Yörüklerinde kullanılan gelin kuşağı çarpana ile değil, gücülü sistem ile dokunmuştur (Resim 11). Desenlerin oluşturulması için dört gücü hazırlanır. Desene göre gücüler LATNA · 7102 REçerçevelerin BMEVON / MİK E 11-90 EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017Atezgâhlarındaki ·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA el 09-11 ile yukarıya kaldırılır. Bu gücüler dokuma karşılığıdır. Bu kuşak üzerinde de nazara karşı püsküller, uçlarında da çok sayıda boncuk ve düğmeler dikilmiştir. Her yörenin yaşam biçimine göre ihtiyaç olan kolanlar geleneksel yöntemlerle, yöresel renk ve desenlerle dokunur. Sadece Yörüklerde değil, hayvancılıkla geçinen ve yaylacılık geleneği olan bölgelerde örneğin; Trabzon ve çevresinde kolanlar çok yerde kullanılmakta ve dokunmaktadır. Günümüzde bu yörede geleneksel kolan dokumalar, yerel ve resmi kurumlarca açılan çeşitli kurslarda öğretilmekte, üniversitelerde Yüksek Lisans ve Doktora tez konuları olarak ele alınmaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 7. Evinin dışında çarpana ile kolan dokuyan kadın, yıl 1988. Resim 8. Çocuk kolanı Balıkesir. Taşınırken hayvanlarına yükledikleri eşyaların üzerine örttükleri kilimlerin, yolculuk sırasında uçmaması ve düşmemesi için kolanlarla bastırırlar. Bu kolana da “çeki” ipi denir. 54
Resim 11. Yüncü kadın kuşağı, Balıkesir. 2
Resim 12. Erkek kemeri, Balıkesir.
Balıkesir’in Kepsut ilçesi köylerinde yapılan sözlü görüşmeden edinilen bilgi, 1996.
55
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Erkekler için de kuşaklar dokunur. Bu kuşakları nişanlı kızlar damatlar için dokurlar. Erkeklerde kuşak belden göğüs hizasına kadar dolanır ve ucu dolanan son sıranın içine sokularak sabitlenir (Resim 12). Kolanlar insanların giyimlerinden başka hayvanların koşum takımlarında da kullanılırlar. Binek ve yük hayvanlarında eyer kolanı, at heybesinin eyere bağlanmasında terki kolanı, yular ve gem dizgini olarak kullanılmaktadır (Resim 13). İnsanlar yaşamlarında önemli yeri olan hayvanlarını da nazardan korumak ve değer verdiklerini göstermek için onları nazara karşı korumak ve süslemek için çeşitli takılarla donatırlar.
Resim 14. Yer tezgâhında tek gücülü kolan dokuma.
Resim 13. Enli olan eyer kolanı, ensiz olan terki kolanıdır ( Muğla-Fethiye, 1988).
2. Kolan Dokuma Teknikleri: Kolanlar genellikle çözgü yüzlü dokumalardır. Dokuma
teknikleri; a. Çarpana ile dokuma, kendi içinde çeşitlere ayrılır. b. Gücü ile dokuma, kendi içinde çeşitlere ayrılır. c. Örgü tekniği. a. Çarpana; üçgen, kare, altıgen, sekizgen biçimlerinde deri, ahşap, fildişi, karton, plastik malzemelerden yapılan, köşelerinde delik olan dokumada kullanılan levhaların adıdır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Çözgüler çarpanaların köşelerinden geçirilir, iki sabit nokta arasında gerilerek bağlanır. Dokuma yapmak için, çarpanalar toplu halde belirli açılarla ileri ya da geri hareket ettirilerek ağızlık açılır, atkı atılır ve kılıç ile sıkıştırılır. Bu işlem tekrarlanır (Resim 7). Çarpana ile dokunmuş kolan örnekleri (Resim 6,7, 8, 9, 10, 12). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
b. Gücü ile dokuma: Yere çakılan iki kazık arasında gerilmiş olan çözgüler gücüye alınarak dokunduğu için bu teknik gücülü teknik olarak tanımlanır. Dokumada atkının çözgüler arasına atılması için ağızlık oluşturulması gerekir. Bunun için çapraza alınan çözgü tellerinin bir grubu gücüye alınır ve gücülü ve gücüsüz çözgü grupları arasına enli bir ahşap ya da metal bir ayraç konur. Bu ayraç gücülü olmayan çözgülerin yukarıya kalmasını sağlar. Yere parelel olarak hazırlanmış bu dokuma düzeneğine “yer tezgahı”, “kondu tezgahı”, “çatma tezgahı “ ya da Karadeniz’de söylendiği gibi “ dastar tezgahı” denir. Bazen bu dokumalar için ahşap bir zemine çakılan ya da sabitlenen noktalar arasına da çözgüler gerilir ve dokuma yapılır (Resim 14,15). Bazen de çözgü, bir tahta üzerine sabitlenmiş çubuk ya da çiviler arasına gerilerek dokuma yapılır. Dokuma setinin taşınabilir olması için masaların karşılıklı kenarlarına sabitlenen işkence çubukları arasında dokuma yapılabilir. Bu daha kolay bir yöntemdir.
56
Resim 15. Dokumaya çözgülerin gücüye alınması. Yer tezgâhında kumaş tezgâhındaki çerçevelerin yerine el gücüsü yapılır. Dokuma sırasında gücüler el ile hareket ettirilir. Yer tezgâhında temel dokuma örgüleri de uygulanabilir. Kolan 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA tezgâhları her yere kolayca bir çanta içinde taşınabilir. Karmaşık teknikler, burada basit gibi görünen bir düzenekte el ile yapılabilmektedir. Resim 16’daki kolan gücülü teknikle dokunmuştur. Kolan tek kattır. Desen yapılırken her atkı
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİMiçin NOVEMBER 2017desene ANTALYA sırası çözgü telleri göre seçilir. Dokuma uzun sürer ama serbest bir seçim olduğu
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI için çok sayıda desen çeşitleri oluşturulabilir (Resim 16. 17)
Resim 16. Afyon Müzesi’nden bir kolanın desen ayrıntısı.
57
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 3. Kolanlarda Malzeme, Desen ve Renkler: Kolanlar her türlü malzemeden yapılmış ipliklerle dokunabilir. Anadolu’nun genelinde geleneksel olarak yün ipliği kullanılırken, günümüzde birçok bölgede sentetik ipliklerden orlon ipliklerin kullanıldığı görülmektedir. Desenler genellikle geometriktir, renkler çok canlı ve göz alıcıdır. Her yörenin geleneksel renk tercihi vardır ve birbirinden farklıdır (Bkz. Makale resimleri).
Sonuç Resim 17. Gücülü kolanda desenlemede üstte kalması gereken çözgüler çubuğa alınır. Çift kat kolan dokumada iki yüzde desen oluşturmak için iki ağızlık açtırılması gerekir. Bunun için bir atkı önce alt ağızlığa, sonra üst ağızlığa atılarak kılıç ile sıkıştırılır. Hiç desen yapılmadığında her iki kat kenarlarda birleştiği için hortum gibi bir yapı oluşur. Desen yapma işlemine geçince her iki kat birleşir (Resim 18). Desen yapmak için her iki atkıdan sonra çözgü çiftleri el ile seçilir. Seçilerek ele alınan çözgülerin altına ayraç konur ve ağızlık açtırılır. Bu tekniği de her kadın uygulayamaz. O nedenle bir köyde ya da kasabada kolan dokuyanların sayısı azdır.
Halkımız bünyesinde kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelebilmiş kolan dokumacılığı, atalarımızdan kalan bir kültür mirasıdır. Günümüzde makine üretiminin el üretimlerinin yerine geçmesi ile kaybolan bu değerlerin belgelenmesi, gençlere öğretilerek yaşatılması gerekmektedir. Kolanlar ya da diğer el sanatı ürünlerinin kullanılmaları vazgeçilse de, bu sanatlar insan zekâsını geliştirmek, ruhsal sağlığını korumak amacıyla da yapılması gereken işlerdendir. Basit bir düzenekte yaptıkları dokumalarda güzel renklerle harika desenler yaratan halkımıza saygılarımı sunarım.
Kaynakça Burada yazılanlar ve yer alan resimler, yazarın alan araştırmalarında gittiği yörelerde yöre halkından elde ettiği verileri içerir. Hiçbir kaynaktan alıntı yoktur. Bu konuda Kültür Bakanlığı Halk Kültürleri Araştırma Merkezince de alan araştırmaları yapılmış ve arşivlenmiştir.
Resim 18. Çift kat kolan dokumada çift ağızlık açılması, Muğla-Fethiye, yıl 1992 AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Trabzon ve Balıkesir- Yüncü Yörüklerinde desen yapan çözgüler her iki atkıda el ile seçilmez, birim desenin hareket sayısı kadar el gücüsü yapılır ve dokuma hızlı olur. Torba sapındaki birim desende hareket vardır ve beş gücü gereklidir. Dokuma sırasında birim desene göre hazırlanan gücülerin hareket sırası değiştirilerek farklı desenler oluşturulabilir. Bunun 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 yanında · ANTALYAbu yöntemle çok fazla desen çeşitlemesi yapılamaz.
IBATİK İRİDLİB
c. Örme; Bu da bir çeşit parmak ile dokumadır. Bir yere asılarak sabitlenen çözgü grupları birbiri içine geçirilerek kenetlenir. Kenarda bulunan çözgü grupları atkı olarak ortada kalan çözgülerin arasından geçirilerek kolan oluşturulur. Buna halk arasında “örme” denir (Resim 19). Bu örme teknikleri kolanların dokunamayan uçlarında uygulanır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 19. Dokuma sonrasında kalan çözgü uçlarının örgülerinden örnekler 58
59
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ALANYA TÜRKTAŞ’TA BİR HALK HEKİMİ VE SAĞALTMA PRATİKLERİ Yrd. Doç. Dr. Ahmet Dağlı
Oya Alğan
Özet Sağlık, insanların hayatları süresince gerekli olan ihtiyaçlarının en başında gelir. Her hastalık, insanı farklı düzeylerde ölüme yaklaştırdığı için hasta olunduğunda tedavi olma, iyileşme ve böylece ölümden uzaklaşma çabası, hekimliği dünyanın en eski ve değerli mesleği haline getirmiştir. Bedende oluşabilen sayısız hastalığın yanı sıra savaş, bulaşıcı hastalık, kıtlık, türlü dış darbeler, kırık-çıkıklar ve akıl hastalıkları, bedensel eksik veya yetersizlikler gibi sayısız faktör insanların sağlığını kaybetmesine ve tedavi için türlü arayışlar içine girmesine sebep olmuştur. Hastalıkları iyileştirmek için bitkilerden ve hayvanlardan yararlanarak ilaçlar üretilmiş, bunlar deneme-yanılma şeklinde uygulanarak tedavi etme gayreti içinde olunmuştur. Bu şekilde her toplumda uzun yıllar içinde oluşan ve aktarılan bilgiler “halk hekimliği” adı verilen bir mesleği ve bununla ilgili halk kültürü mirasını oluşturmuştur.
SÖZLÜ BİLDİRİLER AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Modern tıbbın yaygınlaşmasıyla bugün artık halk hekimliği belki son temsilcilerinin kaldığı, Türk kültürü ve halkbilimi için yok olmaya yüz tutmuş kültürel miraslar arasında görülmektedir. Halkın yüzyıllar içerisinde oluşturduğu bu birikimleri yok olmadan derleyip kayıt altına almak halkbilimcilerin öncelikli görevlerindendir. Bu bildirinin konusu Antalya’nın Alanya ilçesine bağlı Türktaş adındaki yörük köyünde yaşayan bir halk hekimi ve onun uygulamalarıdır. 84 yaşındaki bu kaynak kişiyle yaptığımız görüşmede kendisinin uygulama yaptığı ve hastalara uyguladığı geleneksel sağaltma pratiklerini 09-11 EKİM /hastalıkları NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA kaydetmeye çalıştık. Aşağıda bu hastalıklardan bazılarının isimlerine yer verilmiştir: Akciğer kanseri, astım, basur, bel soğukluğu, beyin kanaması, böbrek taşı, bronşit, erkek çocuk veya kız09-11 çocukEKİM olması, felç, ishal ve karın ağrısı, kalçaLçıkığı, kulunç, ATNA · 7kireçlenme, 102 REBMEVkulağın ON / MİKaz E 1duyması, 1-90 / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA kurşun yarası ağrısı, nefes darlığı, prostat, soğuk algınlığı, şeker hastalığı, sigaranın etkilerinden kurtarma, vücuttaki ağrı ve sızılar, yanık, yüksek tansiyon, vb.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI GİRİŞ
İnsanlar ve diğer canlılar yaşadığı süre boyunca durmadan problem çözmeyle uğraşırlar1. Amaç doğaya uyum sağlamak ve bu sayede hayatta kalmaya devam etmektir. İnsanların hayatları süresince uyumu bozan ve mutlak çözüm isteyen ihtiyaçların başında “sağlık” gelir. Öyle ki sağlığın yitirilmesi, kişinin hayat meşgalelerinin tamamının durmasına sebep olur. İnsan bedeninin çalışma şekli ve işleyişi konusunda bilinenler, bilimde bugün gelinen noktaya rağmen çok sınırlı durumdadır. Her hastalık, insanı farklı düzeylerde ölüme yaklaştırdığı için hasta olduğunda tedavi olma, iyileşme ve böylece ölümden uzaklaşma çabası, hekimliği dünyanın en eski ve değerli mesleği haline getirmiştir. Bedende oluşabilen sayısız hastalığın yanı sıra savaş, bulaşıcı hastalık, kıtlık, dış kaynaklı 2 1 ÇOPUROĞLU, Cemalettin, “İnsan-Çevre-Kültür İlişkisi Çerçevesinde Fırat Havzasında Halk Hekimliği”. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/100885 60
61
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA türlü darbeler, kırık-çıkıklar ve akıl hastalıkları vb. sayısız faktör insanların sağlığını kaybetmesine ve tedavi için türlü arayışlar içine girmesine sebep olmuştur. Yoder, “hastalık” deyiminin, kişinin sadece sağlık durumundaki aksaklıklar anlamına gelmediğini söyler. Kısırlıktan nazar değmesine, cin-peri gibi tabiat dışı varlıkların sebep olabileceği sakatlıklara kadar her türlü bozukluk “hastalık” adıyla bilinir ve bunlara çareler aranır (aktaran Yılmaz, 2016: 189).
• Gelenek göreneklere bağlı yapıda olmaları dolayısıyla atalarından öğrendikleri bu mirasın da
Hastalıklara şifa bulmak için insanlar genellikle doğaya başvurmuştur. Bitkilerden ve hayvanlardan elde edilen ürünler çeşitli işlemler uygulanarak ilaç haline getirilmiş, bunlar deneme-yanılma şeklinde uygulanarak tedavi gayreti içinde olunmuştur. Sol, bilim insanlarının özellikle bitkilerle tedavinin insanlık tarihiyle aynı yaşta olduğunu düşündüklerini söylemektedir ancak insanlık tarihi zorunlu olarak yazının icadına kadar geri götürülebildiği için bunun öncesine dair bilimsel bilgiler elimizde mevcut değildir (2007: 175). Bununla birlikte insanlığın hastalıklar ve tedavileri konusunda, tanrıların cezalandırması, kötü ruhların musallat olması, büyücüler veya cadıların sebep olması gibi ilkel düşüncelerden başlayarak bugünkü modern seviyeye geldiği bilinmektedir (Dağı, 2013: 118). Her toplumda uzun yıllar içinde oluşan ve aktarılan bilgiler “halk hekimliği” adı verilen bir mesleği ve bununla ilgili halk kültürü mirasını oluşturmuştur.
• Modern tıbbın da çaresiz kaldığı durumlar olması dolayısıyla bu geleneğin küçük de olsa bir
Ülkemizde alternatif tıp kapsamında değerlendirilen sağaltma yöntemleri çeşitlilik arz etmektedir. Bunları Acıpayamlı altıya ayırmıştır: vücuda işlem yapmadan hastada psikolojik etki yapmayı amaçlayan ırvasa yöntemi, vücuda dıştan zarar vererek yapılan parpılama yöntemleri, dinî yöntemlerle sağaltmalar, bitkilerden yararlanarak sağaltmalar, hayvansal ürünlerden yararlanarak sağaltmalar, madenlerden yararlanarak sağaltmalar (1989: 2-4). Halk hekimlerine hoca, şeyh, okuyucu-üfürükçü, ocaklı, izinli, orumçu (Acıpayamlı, O., 1969: 4), hacamatçı, kırık-çıkıkçı, sülük vuranlar, kırlangıç uşakları, iğneciler, yerli ebeler, diş çekenler, nasır çekenler, sünnetçiler, muskacılar (Demren, 2008: 208) halk AYLATgibi NA · 7isimler 102 REBverilmekte MEVON / Mİve KE bu 11-9terimler 0 arasında birbirinin yerine kullanılabilmektedir. Bu terimler hastalıkları iyileştirme yöntemlerindeki farklılıklara göre ortaya çıkmış kelimelerdir. Örneğin hoca, şifa için sihir-büyüye başvuran kişilere denir. Ocaklı, bilinmeyen geçmişten beri 09-11 EKİMkudretine / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER belirli bir hastalığa şifa verme sahip ailedir ve bu 2017 kudret· ANTALYA tevarüs şeklinde gelmektedir. İzinli, ocaklının kan bağıyla tevarüs etmemiş şeklidir, elverme yoluyla sonraki nesle kazandırılmıştır. Orumçu ise hastalığı tedavi etme değil de hastalığın olacağını önceden tahmin edebilen kişilerdir ve bu kudret ocaklıda olduğu gibi sülaleden geçmektedir (ayrıntılı bilgi için bkz. Şar, 1163-1165).
IBATİK İRİDLİB
Geçmişte sağlık için tek başvuru yolu olan bu yöntemler, modern tıbbın bilimsel seviye, ilaç imkânları ve bunlara ulaşabilme konularında ülkemizde de gelinen iyi seviyeye rağmen halkın rağbet göstermeye devam etmeye devam ettiği bir alan olagelmiştir. Erdoğan bunun sebeplerini şöyle sıralar: ekonomik nedenler, eğitimsizlik, çaresizlik, gelenekçilik, dinî inançların ön plana çıkması, hastanelere ulaşımı zor olan yöreler, bitkisel ilaçların kimyasal ilaçlara tercihi, doktorlardan beklenen gerekli ilginin görülmeyişi, alternatif tıpta olumsuz gelişmenin görülmeyişi, hastanelerde randevu bulmada zorluklar (1997: 215-216). Şar, bunlara şu sebepleri ekler: • Doğa ile birlikte yaşayan halkın kendini ona yakın hissetmesi,
62
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
doğal olarak değerli görülmesi,
• Hastalığı veren tanrının şifayı da kendisinin vereceğini düşünerek bu şifanın yine onun
yarattığı doğal kaynaklarda olacağı inancı, seçenek haline gelmesi (Şar, 1171).
Bu tespitlere aşağıdaki üç madde eklenebilir: • Halk hekimlerinin yöredeki herkesin bir yakını, tanıdığı olması ve onların halkın arasında
yaşamaları (Bu durum onların ilgili konudaki başarılarını yöre insanlarının duymasını sağlar ve bu türden referanslı tanıtımlar halk hekimine olan ilgiyi artırır.).
• Modern tıpta ameliyat gibi korkutucu ihtimaller her zaman olası iken geleneksel tıpta bu
ihtimalin olmaması.
• Kırsal yöre insanı için çoğu hastalığın mahrem tarafı olmasına karşılık modern tıbbın buna
yönelik bir ayırımın olmaması. Halk hekimleri cinsiyet farkını çok önemserler. Bu sebeple bayan hastalar için eşine veya kızına tedavi yöntemini öğretmektedirler.
Hastalar için yukarıdaki maddeler bir tercih sebebi olsa da bugün artık halk hekimliği, belki son temsilcilerinin kaldığı, Türk kültürü ve halkbilimi için yok olmaya yüz tutmuş kültürel miraslar arasındadır. Son yıllarda meyve ve sebzelerde GDO’lu, (Genetiği Değiştirilmiş Organizma) hayvansal ürünlerde hormonlu gıda söylentileriyle başlayan kimyasal ürünlerden kaçış ve katkısız doğal, organik ürünlere talebin bir furyaya dönüşmesi, konuyu büyük bir ticari sektör haline getirmiştir. Doğal olanın sağlıklı olacağı yerleşik kabulü, beraberinde halk hekimliğinin doğal ve geleneksel uygulamalarına olan artırmıştır. artan ise geleneksel 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / ilgiyi NOVEMBER 201709-11 ·Bu ANTALYA EKİM ilgi NOVEMBER 2017 · mesleğin ANTALYA evrilerek “halk tababeti” isminden sıyrılıp “alternatif tıp” adıyla değişim geçirmesine yol açmıştır. İbrahim Saracoğlu, Ahmet Maranki gibi profesör düzeyinde modern tıp doktorları halkta oluşan doğal şifa arayışlarına doğal ilaçlarla çözümler getirerek halk hekimliğinin tanımını yeniden oluşturmuşlardır. Bu sayede halkın Lkalkmıştır. ATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 modern en09-11 büyük çekinceleri de ortadan 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11tıpla EKİMilgili NOVEMBER 2017 ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Tıp doktoru unvanlarıyla, tıpkı halk hekimliğinde olduğu gibi bitkileri doğal yollarla ilaç haline getirip hastaya uygulamak biçimindeki tarifleriyle geleneksel halk hekimi rolüne bürünen insanlar karşısında, geleneksel halk hekimliğinin yaşama ve talep edilme düzeyi düşmüştür. Bunda şehirlerin merkezî caddelerinde açılan “aktar dükkanları”nın da etkisi büyüktür. Eczanelerin doğal versiyonları diyebileceğimiz bu dükkanlarda halk, bir hastalıkla ilgili modern halk tabiplerinden, çevrelerinden duydukları doğal bitkileri kolayca bulup edinebilmektedir. Modern eczanelerin, raflarında kimyasal ilaçların yanı sıra bu tarz bazı ürünlere “doğal ve katkısız” vurgusunu öne çıkararak yer vermeleri de insanları doğal ürünlere yönelmeye sevk eden etkili bir reklam görevi görmektedir. Halkın yüzyıllar, binyıllar içerisinde yaşanmış deneyimlerle oluşturduğu ve nesilden nesile aktararak günümüze ulaştırdığı halk hekimliği birikimlerini tamamen yok olmadan derleyip kayıt altına almak halkbilimcilerin en önemli görevidir. Bu minval üzere bildirimizin konusu Antalya’nın Alanya ilçesine bağlı Türktaş adındaki yörük köyünde geleneksel halk hekimliği uygulamaları olmuştur. Türktaş, bir yayla/köydür. Burada halen yaşayan ve halk hekimi geleneğinin köydeki temsilcisi olan 84 yaşında bir kaynak kişi ile iki görüşme yapıldı. (Aşağıdaki iki fotoğrafta halk hekimi, bir bayanda 63
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA hangi hastalıkların olduğunu teşhis ederken görülmektedir. Kendisi bunu hastanın baş ve işaret parmağı arasını tutarak yapmaktadır. Bu yöntemle fotoğraftaki hastanın sağ omzunda kuluçların olduğunu teşhis etmiştir.)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
HASTALIKLAR VE TEDAVİLERİ Hastalık adı: Akciğer Kanseri Şifa Nesnesi: Isırgan Otu-Kocaağaç Balı Bir kişinin akciğer kanseri olduğu öksürük ve kanlı balgamdan, soluk sesinin hırıltısından, göğüs ağrılarından, çok kilo kaybından anlaşılır. Bu hastalar için, kart olmayan ısırgan otunun taze sürgünleri toplanıp suda kaynatılır. Su tülbent yardımıyla süzüldükten sonra hastaya içirilir. Ardından da Kocaağaç balı” denen bir baldan bir kaşık verilir. Kocaağaç, Toroslarda yetişen ve çok güzel kokulu çiçek açan bir ağaçtır. Arıların bu ağacın çiçeklerinden yaptıkları bala “kocağaç balı” denir. Kocaağacın yapraklarını keçiler çok severek yerler. Bu ağacın odununa Kızılodun denir.
İsmini yazmamızı istemeyen bu halk hekimi, o köyden olan hastalar başta olmak üzere çevre köy, ilçe ve illerden duyup kendisine gelen hastalara 20 yaşından beri (64 yıldır) geleneksel halk hekimliği yapmış, bu geleneği günümüze kadar temsil etmeyi başarmıştır. Kendisiyle 29-30 Ekim tarihlerinde yapılan derlemede yönlendirilmiş görüşme, doğal ve yapay ortamda gözlem teknikleri kullanılmıştır. Mülakat neticesinde 44 adet hastalığa yönelik sağaltma (iyileştirme) yöntemlerinin neler olduğu kaydedilmiştir. Bu hastalıklar ve şifa yöntemlerine geçmeden önce konumuzla ilgisi nedeniyle köy hakkında bilgi vermek yararlı olacaktır: Türktaş, Alanya’ya 29 kilometre mesafede, Torosların eteklerinde, denizden 600 metre yükseklikte, 300 hanesi olan bir yayla köyüdür. Yaylada, hayvancılığın yanı sıra turfanda sebze ve meyvecilikle geçinilmektedir. Türktaş’ın suyu bol, zeytini, bademi meşhurdur. Bu yaylanın adı eskiden Urumtaş’ken 1967’de çıkan yasayla Türkiye genelindeki birçok köylerde olduğu gibi değiştirilmiş ve Türktaş yapılmıştır. Köyün eski isminin nereden geldiği ile Ailgili iki YLATN A ·farklı 7102 görüş REBMEdaha VON /mevcuttur. MİKE 11-90Bunlar: Divan-u Lügati’t Türk’te, kendisiyle “ağı”nın (zehir) zararı giderilen bir çeşit taş (DLT, 1998: 1. cilt, 159) anlamında Urumday sözcüğü geçmektedir. Köy adının buradan gelme ihtimali mümkündür. Çünkü Türktaş / Urumtaş köyünün de çok eskilerden beri köy halkı tarafından kullanılan lakabı “şi09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / yaylada NOVEMBER 201709-11 ·bir ANTALYA EKİMyatağındaki NOVEMBERotlar, 2017köylü · ANTALYA falı yayla”dır. Özellikle bulunan dere tarafından çok şifalı olarak bilinmektedir.
IBATİK İRİDLİB
Bir diğer görüş de Urumdaş eski isminin Anadolu Selçuklu Dönemi vezirlerinden olan Celaleddin Karatayyi’nin kardeşi Kemalettin Urumtaş’tan geldiği şeklindedir. Kemalettin Urumtaş bu bölgede Emir-i Sipehsalar olarak görev yapmış ve aynı zamanda iyi bir hekim imiş. Allaaddin Keykubat’ın ölümünden sonra kendisi burada kalmış ve yerleşmiştir. Bir diğer ihtimal ise Orumçu kelimesiyle olan bağlantıdır. Yukarıda belirttiğimiz gibi Orumçu, hastalığı önceden haber verebildiklerine inanılan kişilere Anadolu’da verilen eski bir isimdir. Bu kişiler yeteneklerini ocaklılar gibi ailelerinden almakta ve herhangi bir eğitim görmemektedirler. Köyün adının geçmişte burada yaşayan tanınmış bir orumçudan gelmesi ihtimali de söz konusudur. Eski adıyla Urumtaş, yeni adıyla Türktaş köyünden halk hekimi ile yapılan görüşmede, hastalıklar ve bunları sağaltmak için kendisinin uyguladığı tedavi yöntemleri aşağıda verilmiştir:
Bu tedavide sadece ısırgan suyu içip ardından Kocaağaç balı yenmeye bir ay boyunca düzenli devam edilmelidir. Yoksa tedavi cevap vermemektedir. Eğer hastada tam bir iyileşme görülmezse tedaviye yine devam edilmektedir. Hastalık adı: Çocuklarda Yürüyememe Şifa Nesnesi: Elma Yağı Yaşı geldiği halde yürümeye başlamamış çocuğun ayaklarına elma yağı sürülerek masaj yapılır. Ailesinden bu masajı gün içerisinde birkaç kere olmak üzere devam ettirmeleri istenir. Hastalık adı: Kurşun Yarası Ağrısı Şifa Nesnesi: Ceviz ve Zeytinyağı Kurşunla yaralanan kişinin iyileşme döneminde çok ağrısı olmaktadır. Bu durumdaki hastalar için halk hekimi cevizin çapağını (ceviz ağacının ince kökleri) bir kavanoz zeytinyağının içine koyar, kapağını 09-11 sıkıcaEKİM kapattıktan sonra her09-11 bal·/ ANTALYA mumu ile sıvar. kavanozu Ekim ayında toprağa 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 2017 ·yanını ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 Bu · ANTALYA gömer. 7-8 ay bu şekilde toprak altında bekleyen kavanozu ağaçlar çiçek açtığında çıkarır. Karışım, böyle bir hasta geldiğinde kurşun yarasının olduğu yere sürülür. Sonra kavanoz yine ağzı kapatılıp balmumu ile sıvanır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 2017 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017A·YANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Hastalık adı: Soğuk Algınlığı – Ağrı Sızı
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şifa Nesnesi: Zeytinyağı ile Karıştırılmış Kekik Yağı
Fazla soğuk alındığında tüm vücutta ağrı olur. Bu şikayetle halk hekimine başvuran hastalar için hekim, saf kekik yağını zeytinyağı ile karıştırır, bu karışım ile hastanın tüm vücudunun her gün ovulmasını ister. Bu yöntem vücut ağrısını durdurmaktadır. Bu karışımda kekik yağ oranı az tutulmaktadır. Aksi halde saf halde olan kekik yağı cildi çok fazla tahriş edip yakmaktadır. Hastalık adı: Bel Soğukluğu Şifa Nesnesi: Kereviz Erkeklerde ve bayanlarda idrar yollarında akıntının olması durumudur. Bu şikâyetle gelen hastalara kereviz yaprağı kökü ile birlikte kaynatılır ve suyu içirilir. Hastalık adı: Böbrek Taşı ve Prostat Şifa Nesnesi: Söğüt Ağacı yaprağı
64
65
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şiddetli ve ağrılı bir rahatsızlıktır, belli yaşın üstündeki erkeklerin büyük kısmı bu şikayeti yaşamaktadır. Bu hastalığa karşı halk hekimi, söğüt ağacı yapraklarını suya atar ve kaynatır. Hastanın bu sudan her gün bir çay bardağı kadar, ısıtmadan içmesi istenir. Hastalık adı: Eklemlerdeki Kireçlenmeler Şifa Nesnesi: At Kestanesi Yağı ve Zeytinyağı Yaşlıların çok sıklıkla başvurduğu bu rahatsızlık, en çok dizlerde olur. Ellerde, boyunda, her eklemde görülebilir. Kireçlenen yerler hareket ettirilirken çok zorlanılır ve şiddetli ağrı yapar. Bu hastalar için atkestanesi yağı ile zeytinyağı karıştırılır. (Atkestanesi yağı hazır olarak jel şeklinde alınmaktadır.) Bu karışım hastaların kireçlenme şikâyetinin olduğu her yere ovularak sürülür.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yılan burçağı bitkisinin kancık ve erkek olmak üzere iki türü vardır. Kancık olanı tanelerine ayrılır ve kurutulur. Hasta bundan günde 5 - 6 tane yutar. Bu ilaç kanamalı basur için kullanılmaz. Tedavinin cevap vermesi için basura bıçak değmemesi yani hastanın bu şikayetten dolayı ameliyat olmamış olması gerekir. Hastalık adı: Yüksek Tansiyon Şifa Nesnesi: Çakal Otlatan
Hastalık adı: Yanık Şifa Nesnesi: Davar Boynuzu ve Zeytinyağı Gerek ateşten, gerek kaynar sudan kaynaklı yanıklar için halk hekimi keçinin boynuzundan bir LATNA · sıyrılarak 7102 REBMküçük EVON /parçalar MİKE 11halinde -90 parçayı yumuşaması için ateşe tutar. Daha sonra onuAYbıçakla ufalar ve bu parçaları zeytinyağı ile karıştırır. Karışımı yanık yere sürer.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Hastalık adı: Felç
Dağların yüksek yerlerinden toplanan bu bitki kurutulmuş şekilde muhafaza edilmektedir. Yüksek tansiyon hastaları bu kuru bitkiyi çiğneyerek yutmaktadır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Şifa Nesnesi:09-11 Dua EKİM (Muska)
09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİMŞeker NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA Hastalık adı: Hastalığı
IBATİK İRİDLİB
Felç için bir ilaç yoktur ancak Mimar Sinan’ın doğduğu yer olan Kayseri’nin Ağırnas köyünde bir hocanın duasıyla yazılan muska, hastanın boynuna asılır. (Görüşmemiz esnasında halk hekiminin boynunda bu muskadan mevcut idi. Kendisi de beş ay önce felç geçirdiğini, bu dua ile ayağa kalktığını söyledi).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şifa Nesnesi: Katran Göbeği
Hastalık adı: Burun Kanaması Şifa Nesnesi: Taze İncir içi Burun kanaması geçirmiş hastaya, olmuş incirin kabuğu soyulur ve hastanın burnundan içeriye sokulur. Ancak kanama beyin kanamasından kaynaklı ise bu uygulanmaz. Beyin kanaması geçiren kişinin yatmaması, ayakta tutulması gereklidir. Bu mümkün değilse oturur halde bekletilmesi gerekir. Kendisi de beş ay önce beyin kanaması geçirdiğini, ambulansta yatırılmayı kabul etmeyip ve hastaneye ayakta gittiğini aktardı. Doktor yaptığı incelemede teşhisi beyin kanaması olarak koymuş ve kendisine “iyi ki yatmamışsın, dik durman seni kurtarmış.” demiştir. Hastalık adı: Basur Şifa Nesnesi: Yılan Burçağı 66
Katran göbeği Toros dağlarında katran ağaçlarının en tepe noktalarında oluşan, ur biçiminde görüntüsü olan bir maddedir. Katran ağacı çok yüksek olduğu için bu maddeye tırmanarak ulaşma imkanı yoktur. O yüzden halk hekimleri bu maddeyi tüfekle ateş ederek düşürmeye çalışırlar. Çok ender rastlanan bu maddeyi şeker hastaları nohut büyüklüğünde ısırıp çiğneyerek yuttuklarında şeker oranı iner. Ayrıca bu madde mide ekşimesine, karın ağrısına ve ishale iyi gelmektedir. 67
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Katran göbeği çok bulunmadığı için bu hastalığa iyi gelen diğer bir yöntem kurutulmuş acı yavşan otunu ağızda çiğnenerek yutmaktır. Bu, günde üç kez yapılır. Hastalık adı: Sigara Etkilerini Giderme Şifa Nesnesi: Gülaburu (Cilabu Nektarı) Gülaburu üzüm salkımı gibi bir bitkidir. Kaynak kişi bu bitkiyi Kayseri’den getirtmektedir. Bu bitki sulandırılarak günde yarım çay bardağı hastaya içilir. Hastalık adı: Nefes Darlığı – Astım – Bronşit
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yaren Dede Türbesi Alanya’nın Taşatan yolu üzerindedir. Bu türbeyi hastalık sahibi olan ama çoğunlukla erkek çocuğu veya kız çocuğu isteyenler ile çocuğu olmayanlar ziyaret ederler. Yaren Dede’den şifa dileyenler ziyaret gününde türbenin olduğu yerde halka yemek verirler. Daha sonra mezar taşının altında bulunan deliklerden ellerini sokarak bir avuç toprak alıp evine götürürler. Topraktan kurt çıkarsa erkek çocuğu, karınca çıkarsa kız çocuğu olacağı anlamına gelir. Ziyaret sadece Çarşamba günleri yapılır. Dileği kabul olup murada erenler tekrar Yaren Dede’ye gidip orada yemek verirler. Burası Nevruz’da da ziyaret edilir. Hastalık adı: Kulağın Duymaması
Şifa Nesnesi: Deniz Kaplumbağası Yağı
Şifa Nesnesi: Boy Bitkisi
Kaplumbağa nesli azaldığı ve koruma altına alındığı için şimdi bulunmayan bu yağ, önceden hastalar günde bir kaşık yediklerinde nefes darlığı sıkıntılarına iyi gelirmiş. Ayrıca bu yağ ateşte eritildikten sonra içine bir bütün soğan atılarak yanık yarasının tedavisinde kullanılırmış. Hastalık adı: Çıban Tedavisi Şifa Nesnesi: Karaabar Otu AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Bu bitki yüksek bir yayla olan Susuz yaylasından toplanır. Taze haliyle yeşil olan bitki kuruyunca kahverengi olur. Toplanan Boy Bitkisi suda kaynatılır. Süzülüp soğutulduktan sonra kulağa 5–6 damla damlatılır. Ayrıca bu bitkiyi kadınlar taze yeşil haliyle ipe dizer ve kuruttuktan sonra birkaç sıra halinde kolye gibi boyunlarına asarlar. Bu bitki terle nemlendikçe çok güzel bir koku verir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Hastalık adı: Kulunç
Şifa Nesnesi: Acı Yavşan, Siyah Üzüm Kurusu ve Zeytinyağı 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Su kenarlarında bulunan bu otun göbeği kavrulur. Çıbanın üzerine sürülür.
Acı09-11 yavşan, siyah üzüm zeytinyağı ileA·Ykarıştırılıp yapılır. LATNA · 710pelte 2 REBhaline MEVONgetirilerek / MİKE 11-9merhem 0 EKİM / /NOVEMBER 2017 09-11kurusu EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ve ·ANTALYA ANTALYA Bu karışım kulunç giren yere sürülür ve ovulur.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Hastalık adı: Erkek Çocuk veya Kız Çocuk Olması Şifa Nesnesi: Yaren Dede Türbe Ziyareti Kaynak kişi, erkek çocuk veya kız çocuk isteyenleri kendisi Yaren Dede Türbesi’ne göndermektedir. Hastalık adı: Vücut Ağrıları Şifa Nesnesi: Çilli Alabalık, Zeytinyağı
68
Bu ilaç sadece Antalya’da bulunan Alara Çayı’nın çilli Alabalığı ile yapılır. Bir kavanoz zeytinyağının içine Alabalık bütün olarak konur ve 20 gün bekletilir. Daha sonra kullanılır. Ortasından açılarak temizlenmiş olan alabalık, iç kısımları vücuda gelecek şekilde ağrıyan yerlere konur ve dıştan sarılır, 24 saat bekletip çıkarılır.
69
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Hastalık adı: Çocuklarda Karın Ağrısı
Şifa Nesnesi: Sabun ve Soğan
Şifa Nesnesi: Acı Yavşan ve Siyah Üzüm Kurusu
Sık sık tekrarlayan ve geçmeyen karın ağrıları, göbek düşmesi olduğu anlamına gelir. Bu hastalar için soğanın göbeği çıkarılır, içine rendelenmiş sabun konulur ve üstüne bağlanır.
Acı yavşanın acı olması sebebiyle çocuklarda kullanılması zordur ancak çocukların karın ağrısına da iyi gelir. Bunun için acı yavşan siyah üzüm kurusu ile dövülüp ezilir. Sonra nohut tanesi kadar küçük olacak şekilde yuvarlanır. Çocuk bunu sakız gibi ağzında çiğneyerek yutar. Hastalık adı: Kalça Çıkığı Şifa Nesnesi: Bol Su içme ve Darbe Uygulama Kalça çıkığı doğuştan olan bir rahatsızlıktır. Bacaklarda şekil bozukluğu, uzunluk farkı, yürüyüş bozukluğu gibi durumlara yol açar. Kalça çıkığı olan hastaya tedaviden bir gece önce bol su içirilir. Ertesi gün sabahtan hiç tuvalete girmeden bir atın veya katırın üstüne oturtulur. Daha sonra o haldeyken çotuna (kalçasına) sertçe vurulur. Böylece çıkık yerine gelmektedir. Hastalık adı: İç Organlarda İltihap-Böbrek Taşı Denizde yaşayan sargoz balığının iki kulağının iç tarafında boncuk biçiminde taşlar vardır. Bu taşlar çıkarılıp dövülür ve üzerine limon suyu sıkıldıktan sonra yenir. Hastalık adı: Bertik Şifa Nesnesi: Siyah Üzüm Ayak burkulmasına bağlı şişme anlamına gelen Bertik olması durumunda siyah üzüm, zeytinyağı ile birlikte dövülür ve hamur kıvamına getirilir. Bertiğin olduğu yere yapıştırılır. Bir gün sonra şişlik iyileşmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Şifa Nesnesi: Yılan Burçağı Çin kafeni (hazır halde alınan bir/ NOVEMBER tür krem) ile yılan burçağı dövülerek ezilir. Arının soktuğu yere 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA sürülür. Hastalık adı: Arpacık Şifa Nesnesi: Sarımsak, Soğan
Şifa Nesnesi: Ayna Üşüten veya mikrop alan çocuklar ateşin aşırı yükselmesiyle birdenbire bayılırlar, nefes alamazlar, vücutları kasılır. Müdahale edilmezse beyin hasar alır. Havale geçiren çocuk bir yandan çeşme suyuna tutulurken, bir yandan da akrabası olmayan biri tarafından yüzüne ayna tutulur. Hastalık adı: Kabızlık Şifa Nesnesi: Kuru İncir Kuru incir kaynatılır. Kaynatıldıktan sonra inciri yenir. Arkasından suyu içilir. Hastalık adı: Yılancık
Şifa Nesnesi: Balığın Kulağından Çıkarılan Taş
Hastalık adı: Arı Sokması
Hastalık adı: Havale Geçirme
IBATİK İRİDLİB
Çocukların ve büyüklerin kirpiklerinde zaman zaman şişlikler olur. Bunlar kırmızı kabartılar halindedir ve içine iltihap toplar. Buna arpacık denir. Arpacığın üzerine soğan ve sarımsak ezilerek sürülür.
Şifa Nesnesi: Al örtü Kulaklarda, saç derisinde, dudak kenarlarında ve göz kapaklarında kızarıklık oluşur. Üzerine bastırıldığında acır. Bebeklerde de göbek yarası çevresinde olur. Yılancığın üzeri al (kırmızı) bir örtü ile kapatılır, örtünün üzerine ise bıçak konur. Hasta bu şekilde bir süre bekletilir. Hastalık adı: Saçkıran Şifa Nesnesi: Sarımsak Saçkıran (saç/kıl dökülmesi) çocuklarda ve gençlerde çok görülür. Saçkıran olan kişinin eşyasını kullanmak, hastalığın bulaşmasına neden olur. için sarımsak cevizin yeşil yaprağı ile birlikte 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM Tedavi NOVEMBER 2017 · ANTALYA dövülerek ezilir. Saçkıran olan bölgeye sürülür. Hastalık adı: Uyuz LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/Yılan /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Şifa Nesnesi: Burçağı
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Halk arasında “gidişik” olarak da bilinir. El, koltuk altları, parmak aralar ve karın bölgesinde yara ve kaşıntıya neden olur. Kaşıntı sonucu iltihap oluşur. Uyuz hastalığı her yaşta ortaya çıkabilir ve bulaşıcıdır. Sonbahar ve kış aylarında daha fazla görülür. Hastalar yılan burçağı bitkisi yedirilerek tedavi edilir. Hastalık adı: Kanamalı Basur Şifa Nesnesi: Yılan Burçağı
Hastalık adı: Astım Şifa Nesnesi: Soğan Üşütmekten kaynaklı veya bazı çiçeklere alerjisi olan insanların astım nedeniyle nefes almaları zorlaşır. Bu hastalar için üç kilo soğan su dolu bir tencerede kaynatılır. Sonra su tülbentten geçirilir. Elde edilen bir çay bardağı soğan suyu hastaya günde bir veya iki kez içilir. Hastalık adı: Göbek Düşmesi 70
Yılan burçağı ile çörek otu yağı çorba kıvamına gelinceye kadar karıştırılır. Bu karışımdan günde iki kere yarım çay bardağı kadar içilir. Hastalık adı: Deri Çatlaması Şifa Nesnesi: Limon Eller çok soğukta kaldığında ve bayanların hamilelik zamanlarında deri çatlamaları olmaktadır. Bu durumlarda limon ikiye bölünüp çatlaklara sürüldüğünde çatlaklar kapanır. 71
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Hastalık adı: Sedef Hastalığı
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA damla su karıştırılır. Hasta bu karışımı burnuna çektiğinde burun akmaya başlar. Bu bitki Alanya’da kale yamacında yetişmektedir.
Şifa Nesnesi: Arpa Unu, Şeftali Pürü Sedef, derinin değişik yerlerinde başlayıp bütün vücuda yayılan, derinin rengini kaybetmesi hastalığıdır. Tedavi için arpa unu ile şeftali pürü (yaprağı) pişirilip pelte haline getirilir. Vücutta sedefin bulunduğu yerlere sarılır. Her gün iki saat bu şekilde bekletilir.
Hastalık adı: Kalp-Damar Hastalığı Şifa Nesnesi: Gucuberi
Şifa Nesnesi: Elma Pürü (Yaprağı)
Göğüste ağrı, nefes darlığı, çabuk yorulma, çarpıntı, kol ağrıları gibi durumlar kalp hastalığına işarettir, kalp damarlarının açılması gerekir. Kalp damarlarını açmak için Gucuberi yaprağı kaynatılır ve 10-15 dakika demlemeye bırakılır. Ardından hastaya içirilir. Bu bitki Alanya’da yetişir. Alanya’nın Gedevet yaylasında daha çoktur.
Elma pürü (yaprağı) gaz yağına batırılır ve akrebin soktuğu yere sürülür.
SONUÇ
Hastalık adı: Akrep Sokması
Hastalık adı: Ağızda Yara (Aft) Şifa Nesnesi: Karadut Karadut kaynatılıp şurup haline getirilir. Bu şurup gün içerisinde 3-4 defa yarım çay bardağı içilir. Karadut yaprağının her birinde Allah yazar. Bakla bitkisinin kancığında (dişisinde) Elif yazar. Hastalık adı: Guatr Şifa Nesnesi: Lahana Guatr, boyundaki kalkan bezinin büyümesi hastalığıdır. Guatr hastalarına her gün beyaz kelem (lahana) çiğ olarak yedirilmesi gerekir. Hastalık adı: Kanın Durmaması Şifa Nesnesi: Kekikyağı Kanayan yaranın üstüne saf kekik yağı sürüldüğünde kanı durdurmaktadır Kekik yağı bulunmaması AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 durumunda saf zeytinyağı da kanamanın durmasını sağlayabilmektedir. Hastalık adı: Çocuklarda Gece Altını Islatma Şifa Nesnesi: Karpuz
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Bütün haldeki karpuzun üstü yuvarlak olarak kesilir ve karpuzun iç kısmı kabuğuna zarar vermeden boşaltılır. Sonra içerisine altını ıslatan çocuğun idrarı yaptırılır. Karpuz banyoya bırakılır ve bir gece bekletilir. Ertesi sabah bir miktarı çocuğa içirilir. Hastalık adı: Sarılık Şifa Nesnesi: İdrar
Sarılık tüm vücudun ve göz aklarının sarı bir renk almasıdır, karaciğerden kaynaklanır. Bu hastalara da kendi idrarı içirilir.
Halk hekimliği insanların hayatındaki yeri açısından düşünüldüğünde modern tıpla ve eczacılıkla ilgili bir konudur. Ancak bir coğrafyadaki halkın birlikte sürdürdüğü hayatı kolaylaştırmak amacıyla zaman içinde ve ihtiyaç doğdukça ürettiği buluşlar gelenekte yaşama imkanı bulursa, bu yönüyle halkbilimin ilgi alanına girer. Halk hekimliği Anadolu’da süresini bilmediğimiz bir zamanda oluşmaya başlamış, modern tıp dönemine kadar çok canlı şekilde yaşatılmıştır. Günümüzde de eskisi kadar popüler olmasa da yaşamaya devam edebilen geleneklerdendir. Bu bildiride halk hekimliği konusu bir halkbilim araştırmacısı gözüyle, halka ait sosyal bir kültür mirası olarak ele alınmıştır. Bu sebeple kaynak kişiden derlenen bilgiler, hastalar için kullanılan nesnelerle (bitki ve hayvanlardan elde edilen şeyler) ve bunların uygulanış biçimleriyle sınırlandırılmıştır. Bu ilaçların modern tıptaki yeri veya iyileştirme konusunda başarı durumu, halkbilimcileri aşan; tıp, eczacılık, biyoloji gibi alanlardaki bilim insanlarının yetkinliği ile ele alınabilecek konulardır. Alanya’nın Türktaş köyünde yapılan derlemenin ürünü olan bu çalışmada, yörenin coğrafyasının, iklim ve bitki örtüsünün yöre halkının kültürüne doğrudan tesir ettiği görülmüştür. Bu doğaya uyum sağlamış09-11 halkınEKİM kültüründe de/ NOVEMBER ilgili tesirin izleriNOVEMBER açıkça görülmektedir. Halk hekimliği konusundaki 09-11 EKİM 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA 2017 · ANTALYA bu çalışmada hastalara uygulanan yöntemlerin başarısıyla ilgili bir ölçme imkanı olmamıştır. Bununla birlikte, kaynak kişinin altmış yıldan beri bu köyde insanlara halk hekimliği yapmış olması, günümüzde buna devam ediyor olması ve çevre yörelerden insanların bu kişiye başvurmaya devam etmeleri bir dereceye kadar farklı bir ölçü olarak LATNA · 7102 REBMENitekim VON / Mİköyden KE 11-90konuştuğumuz 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·Ydeğerlendirilebilir. ANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Gülnaz Şenol, Fahrettin Bacak ve Şerif Bacak isimli kişiler, kaynak kişi ile ilgili “kendisi çok bilgilidir, ona her yerden hastalar gelir, şifa bulur ama fazla konuşmaz” demektedirler.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Kaynak kişinin bir çırağı mevcut değildir. Bu, Türktaş köyünde halk hekimliğinin son temsilcisi olduğu anlamına gelmektedir. Çalışma bu anlamda yok olmak üzere olan bir geleneksel meslekle ilgili bir miktar bilginin kayıt altına alınması anlamını taşımaktadır. Kaynak kişinin yaşlı ve konuşmayı çok sevmeyen yapıda olması sebebiyle kendisinde bize verdiklerinin dışında bilgilerin de olabileceği düşüncesi bizde oluşmuştur. Bu haliyle çalışmamızın, farklı disiplinlerden bilim insanlarının dikkate almasına ve farklı çalışmalara katkıda bulunacağı inancını taşımaktayız.
Hastalık adı: Burun Akıntısının Durması
72
Şifa Nesnesi: Acı (yabani) Kelek
KAYNAKLAR
İnsan grip olduğunda burun akıntısının olması gerekir çünkü bu hastayı rahatlatır, hasta daha çabuk iyileşir. Eğer akıntı olmazsa bu durum hastayı rahatsız eder, uzun süren baş ağrıları olur. Bu hastalar için acı kelek otu dövülerek sıkılır ve bir miktar suyu çıkarılır. İki damla kelek otu suyunun üzerine 10
ACIPAYAMLI, Orhan, 1989. “Türkiye Folklorunda Halk Hekimliğinin Morfolojik ve Fonksiyonel Yönden İncelenmesi”, Halk Hekimliği Sempozyumu Bildirileri”, 23-25 Kasım 1988, Kültür Bakanlığı Yayınları. 73
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ACIPAYAMLI, Orhan, 1969. “Türkiye Folklorunda Halk Hekimliği ve Özellikleri”, Dil Tarih Coğrafya Fak. Dergisi, Sayı 26. ATALAY, Besim, 1998. “Divan-ı Lügati’t-Türk Tercümesi”, 1. Cilt, 4. Baskı, Ankara, Türk Dil Kurumu Yayınları. DAĞI, Fahri, 2013. “Türk Fıkralarında Halk Hekimliği Unsurları”, 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum Dergisi, Cilt 3, Sayı 5. DEMREN, Özlem. 2008. “Halk Hekimliğinde Ocaklar ve Şamanizm” Folklor/Edebiyat, cilt 14, sayı 56. ÇOPUROĞLU, Cemalettin, “İnsan-Çevre-Kültür İlişkisi Çerçevesinde Fırat Havzasında Halk Hekimliği”. http://dergipark.gov.tr/download/article-file/100885 ERDOĞAN, Zübeyde, 1997. Ankara’nın Kazan ve Kalecik İlçelerinde ve Bunlara Bağlı Köylerde Halk Hekimliği” V. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi-Gelenek, Görenek ve İnançlar, Ankara. Kültür Bakanlığı Yayınları. HACIGÖKMEN, Mehmet Ali, (2012). Türkiye Selçuklularında Avcılık, Konya, Kömen Yayınları. KONAK, Akın-AKTAR, Okşay, “Medikal Antropoloji Çerçevesinde Tunceli-Ovacık’ta Geleneksel Sağaltma Yöntemleri”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, s. 156, ss 156-187 SOL, Selma, 2007. “Edirne’de Halk Hekimliği”, Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 9, Sayı 1. ŞAR, Sevgi, “Anadolu’da Rastlanan Halk Hekimliği Uygulamalarına Genel Bir Bakış”, http:// www.ayk.gov.tr/wp-content/uploads/2015/01/%C5%9EAR-SevgiANADOLU%E2%80 %99DARASTLANAN-HALK-HEK%C4%B0ML%C4%B0%C4%9E%C4%B0-UYGULA MALARINAGENEL-B%C4%B0R-BAKI%C5%9E.pdf AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 YILMAZ, Şirin, 2016. “Ulupamir Köyünde Halk İnançları ve Halk Hekimliği Uygulamaları”, Millî Folklor, 2016, Yıl 28, Sayı 109. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMDivanü NOVEMBER 2017Türk, · ANTALYA YURTSEVEN Serap Tuğba-Erdi, Seçkin, (2005). Lügati’t İstanbul, Kabalcı Yayınevi.
IBATİK İRİDLİB
TUĞRA ve MÜHÜR (DAMGA) Asuman SOYLU ÖZET Türk kültüründe damga ve mühürler yüzyıllardan beridir kullanılmakta ve günümüzde de bunların etkileri süregelmiştir. Damgalar, eski kültürlerin hakkında bilgi sahibi olunabilmesi adına kullanılabilecek önemli kaynaklardan biridir. Aynı zamanda damga ve mühürler modern anlamda kullanılan simgelerin en eski formlarıdır. DîvânüLugati’t-Türk’deTuğra’nın aslının Oğuzlara dayandığı ve bunun hükümdarın basılmış nişanı olduğu ifade edilmiştir. Birçok Türk Devleti’nde Tuğra benzeri mühürler ve benzer damgalara rastlanmaktadır. Bu bildiride, Tuğra ve mühürlerin tarihsel süreçte ele alınıp hazırlanması ve kullanılması ile ilgili araştırmalar sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Tuğra, mühür, kaligrafik nişan, tuğrakeş
TUGHRA AND SEAL (STAMP) ABSTRACT InTurkishculture,stamps and seals have been used for centurie sand their effects continue for centuries. Stamps are one of the important sources that can be used to gain know ledge of ancient cultures. At the same time stamps and seals are the oldest forms of symbol sused in modern sense. InDîvânüLugati’tTürk it is stated that the original of Tughra is based on the OghuzTurks and it is the imprint of the ruler. Inmany TurkicStates, thereareTughra like seals and similar stamps. In this study, researchesrelated to the preparation and use of Tughra and seals in the historical process were presented. Keywords:Tughra, seal, calligraphicseal, courtcalligrapher
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
1. GİRİŞ Tuğra, padişahın ismi ve lakabı bulunan alâmet, damga, mühür, imzadır. Tuğranın Farsçası nişan; Ltarafından ATNA · 710kullanıldı 2 REBMEVOve N ferman, / MİKE 11berat -90 ile paralarda, Arapçası tevkidir. Tuğra, hükümdarları 09-11 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11bütün EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017İslâm ANTALYA padişahların nişan ve alâmetleri olarak tuğraları çekildi. Tuğra kelimesi Osmanlı’dan önceye dayansa da ve yine tuğra benzerleri daha eski Türk devletlerinin belgelerinde kullanılsa da Osmanlı tuğralarının kendilerinden öncekilerle isim benzerliği dışında ortak yanı pek yoktur. Osmanlı padişahlarının fermanlara, anlaşmalara ve bilumum diğer şeylere bastırdıkları damgalara denir. Osmanlı öncesi Türk-İslam sultanlarında da görülürdü. Padişahlara özel olarak nakkaşlar tarafından geliştirilirdi, her tuğrada padişahın ismi mutlaka bulunurdu. Tuğra tek başına Osmanlı kültür, sanat ve egemenliğini temsil eder. Türklere özgüdür. Türklerin bin yıllık Orta Doğu egemenliğinin mührüdür.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
En eski Türkçe kelimelerden biri olan damga, “bir şeyin üzerine bir nişan ve işaret koymaya yarayan araç; bu araçla basılan nişan, işaret” anlamına gelmektedir [1]. Damga sözcüğü, Azerbaycan, Çağatay, Türkmen, Özbek, Kazan ve daha birçok Türk lehçesinde farklı fonetik (ses bilgisi) varyantlarda kullanılmış olup Rusça’ya “tamga”, Moğolca’ya ise “tamaga” şekliyle geçmiştir. Damga aynı zamanda bir dilin ve ait oldukları toplulukların miras bıraktığı ilk anlatılar biçiminde tanımlanabilir.
74
Mühür,“imza yerine basılan yazılı damga” olarak tanımlanmaktadır. Osmanlılarda mühür kullanımı halk ile eşraf hatta ulema ile devlet adamları arasında oldukça yaygındı. Bu sebeple mühür kazıma ve mühürdeki ismin hattatlarca yazılmasındaki sanat zevki oldukça ilerlemişti. İstifli, zaman, dini, tasavvufi ve edebi değeri yüksek ibareler mühürcülüğün bir sanat dalı olarak var olmasını sağlamıştır.
75
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Türklerin tarih boyunca aile, oba, oymak, boy, devlet gibi kavramları ifade etmek için belirli işaretleri “damga”, “im”, “en” olarak kullandıkları bilinmektedir. Damgalar ve imlerin kaya çizimlerinden mezar taşlarına, tuğ-sancak gibi devlet simgelerinden silahlara, dokumalardan elbise nakışlarına, günlük kullanım eşyalarından hayvanların belirli yerlerine dek çok geniş bir alanda kullanıldığını görülmektedir. İm ve damgalar; bu işaretleri kullanan şahısların, boy-soy veya topluluğun başlıca simgesidir. Böyle bir uygulama, kişi, soy ve ailenin adının sürdürülmesine hizmet ettiği gibi, konar-göçer hayat şartlarında, her aileye ait çok değerli eşyaların ve hayvanların yitirilmemesi gibi pratik amaçlar da taşımaktadır [2]. Osmanlı döneminde “mühr-i hümayundan ayrılmak”, sadrazamlıktan da ayrılmak manasına geldiğinden, sadrazamlar bunu yanlarından ayırmazlardı. Eski mühürler üzerinde çok sayıda kelime bulundurmalarına ve büyük olmalarına karşılık, 19. yüzyılda uzun ifadelerden vazgeçilmiş yalnızca isimler kazınmaya başlanmış bu sebeple mühürlerin ebadı küçülmüştür [3]. Tuğra Osmanlı sultanlarının göz alıcı kaligrafik nişan veya arması, bir çeşit imzasıdır. Sultanın ve babasının adını ve çoğunda el muzaffer daima dua ibaresini içerir. Örneğin Kanuni Sultan Süleyman’ın tuğrasında “Süleyman şah bin Selim şah han el-muzaffer daima” yazmaktadır. “Bin” “oğlu” demektir. Tuğra bizatihi sultan tarafından yazılmayıp nişancı veya tuğrakeş veya tuğranüvis denilen görevlilerce yazılırdı. Sultanın mühürlerine de kazılmıştır. En eski Osmanlı tuğrası ikinci Osmanlı sultanı Orhan Gaziye aittir.Osman Gazi ’nin tuğrası yoktur.
2. DAMGALARIN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ Damgaların nasıl oluştuğu konusunda kesin bir bilgi yoktur edilen AYLATNancak, A · 710kabul 2 REBM EVONgenel / MİKgörüş, E 11-90kayalardaki işaretlerin zamanla damgalara dönüştüğüdür. Damganın kullanılmaya başlanmasından önce Türkler, anlatmak istediklerini resim ile ifade etmişlerdir. Bu durum Türklerde damga geleneğinin kökenini açıklamaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Damgaların yazıya dönüşmesi ise aşamalı olarak gerçekleşmiştir. İlk önce kaya ve duvar resimleriyle başlayan macera, her harfe anlam veren basit resimlerin kullanılmasıyla devam etmiştir. Bunlar aynı zamanda sembolik figürlerdir. Daha sonra bu basit yazılar biçim değiştirerek damgalara, damgalar da zamanla birer alfabeye dönüşerek gelişimini tamamlamıştır.
Türkler“damga” adını verdiğimiz işaretleri kullanmadan önce, anlatmak istedikleri şeyi mutlaka resim ile ifade ediyorlardı. Nitekim ilk çağlarda da insanların pek çoğunun resim kullanarak meramlarını anlattıkları, bulunan mağara duvar resimlerinden anlaşılmaktadır. İnsanlık resimden piktographa, daha sonra da piktograma geçmiş olmalıdır. Türk damgaları, işte bu safhada, yani piktograph ile piktogram arasında doğmuş olabilir. Bu görüşe göre, Türk yazı ve damga tarihini Şekil 1’deki gibi şematize edilebilir.
Şekil.1 Türk yazı ve damga tarihi (8) Türk yazıtlarının çıkış kaynaklarından biri damgalardır. Yaşayan halk sanatı örneklerinde çok sayıda damganın nakış ve bezeme motifi olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Hatta çağdaş sanatlarda bile,09-11 çok eski benzeyen logo, arma, amblem vb. örnekleriyle karşılaşılır. EKİMdamgalara / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Türklerin İslam’ı kabulünden sonra, damgaların eskisi kadar yoğun olmasa da, farklı alanlarda ve amaçlarda kullanıldığını görülüyor. Özellikle Oğuz boylarının kendi damgalarını uzun bir süre koruyabildikleri bilinmektedir. Daha çok hayvanlar ve günlük eşyalar üzerinde, mezar taşları ve mimaride, kilim dokumalarda LAgörülmektedir. TNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11ve EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM/halı/NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA damgalar
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Damgalar, resimle yazı arasındaki resimyazı evresinde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla damgalar Türk alfabesinin oluşumundan önceki iletişim aracı gibi de algılanabilir.Gülensoy [6], Anadolu’da damgaların kullanım alanları ile ilgili şu bilgileri vermektedir: “Sebebi ne olursa olsun, manası bilinsin veya bilinmesin, Türk damgaları’’damga, im, en’’ adları altında Anadolu’da şu yerlerde kullanılmaktadır:
• At ve sığırlarda • Koç ve koyunun kulak veya burnunun üstünde, • Koç veya koyunun sırtında, kuyruğunda veya başında ( aşı boyası ile), • Kovanlarda, buğday veya un ambarlarında, • Mezar taşlarında, • Hece tahtası adı verilen, tahtadan yapılmış mezar işaretlerinde,
76
77
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Kilim ve halılarda,
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA III. Tuğ’lar: Tuğranın üstüne doğru uzanan “elif” harfi şeklindeki uzantılardır. Her zaman elif
değillerdir. Bazen harf de değillerdir. Yanlarında yer alan flama şeklindeki kavislere “zülfe” denir.
• Keçelerde, kepeneklerde,
IV. Kollar
(hançere): Beyzelerin devamı olarak sağa doğru paralel uzanan kollardır. Bazı tuğralarda sağ üst boşlukta ilgili padişahın “mahlas” veya sıfatı da görülür.
• Heybe, torba ve un çuvallarında, • Nakış ve yanışlarda,
V. Tuğranın kısımları (bölümleri) Şekil 3’de, Osmanlı Padişah Tuğraları ise Şekil 4’de gösterilmektedir
[4,5].
• Ziynet eşyalarında, • Nazarlıklarda, • Ev kapı ve duvarlarda, • Kap kacakta, • El, yüz, alın, pazu ve göğse yapılan dövmelerde, • At koşum takımlarında.
Türkler kendilerine ait alfabeyi kullanan sayılı milletlerdendir. Her ne kadar Türk tarihini incelemeye Orhun Yazıtları’ndan başlanılsa da Türk kültür tarihi daha eskilere dayanmaktadır. Türkler, Yenisey ve Orhun Yazıtları’nda kullanılan alfabeden önce damgayı bilmekte ve kullanmaktaydılar. Damgaların soyutlaşmasıyla Orhun alfabesi ortaya çıkmıştır. Orhun ve YeniseyYazıtları’nda görülen bazı harfler, Türklerin kullandıkları maddi unsurlara şekil yönünden oldukça benzemektedirler [7]. Şekil 2’de mühür ve damgaların Türk Kültür Tarihi’nde, yazı resimlerden, giysilere, ziynet eşyalarından halı-kilim desenlerine kadar olan yaygın kullanımına ait görseller verilmiştir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Şekil.2 Mühür ve Damgalar Türk Kültürü’nde çeşitli kullanımları(5)
3. TUĞRANIN BÖLÜMLERİ Tuğralar, Osmanlı devletinin kuruluşundan yıkılmasına kadar çok çeşitli yerlerde kullanılmış, hat sanatında bir kol olmuş ve resmi görevini tamamladıktan sonra tarihe mal olmuştur. Halen hat sanatını icra edenlerce sanatsal amaçlı olarak yaşatılmaktadır.35 adet Osmanlı padişah tuğrası vardır. Tuğra, temelde dört bölümden oluşmaktadır. Tuğranın bölümleri aşağıdaki gibi açıklanabilir [4]: I. Sere (Kürsü): Tuğranın en altında bulunan ve asıl metnin (padişah ve babasının adı, unvanları ve
–el- muzaffer daima duası) yazılı bulunduğu kısımdır.
II. Beyze’ler (Arapça: yumurta): Tuğranın sol tarafında bulunan iç içe iki kavisli kısımdır.
78
Şekil 3. Tuğranın kısımları [6]
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil 2. Osmanlı Padişah Tuğraları [7]
4. TUĞRANIN KULLANILDIĞI YERLER Osmanlılarda tuğranın kâğıt ve madenî paralar üzerinde geniş kullanımı dışında taş üzerinde de kitâbelerle birlikte uygulanması XVIII. yüzyıldan başlayarak gelenek halini almıştır. (Osmanlı madenî paralarının bir yüzünde devrin padişahının tuğrası, diğerinde basıldığı yeri ve tarihi gösteren “durube fî …” yazısı yer aldığı için halk arasındaki söylenişiyle paranın bir tarafına yazı, diğerine tura denilmesi âdeti zamanımızda hâlâ sürmektedir.)Bunun daha eskiden kalma istisnaî iki örneği zamanımıza ulaşmıştır: Selânik’teki Yedikule Kalesi’nin kapısı üzerinde bulunan 1431tarihli ve II. Murat tuğralı kitâbe, İstanbul’un Çarşamba semti yakınındaki Nişancı Mehmet Paşa Camisi’nin kitâbesi üzerine konulan, bânisinin -vazifesi icabı- çekmeye alışık olduğu bir III. Murat tuğrası, III. Ahmet’le başlayan tuğralı kitâbe âdetinin ilk örneği Büyük Bend’in 1723 tarihli tamir kitâbesidir.
79
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Padişahlar arasında tek tuğrakeş olan ve on tuğradan meydana gelen bir murakka’ıhâs bırakan III. Ahmet›in Hırka-i Saâdet Dairesi kapısının iki tarafındaki “Cihânınmâlikihâkān-ı emced şeriat sâliki Sultan Ahmet” tuğraları dikkat çeker. Önceleri berat, menşur, ferman ve vakfiye gibi evrak üstüne kullanılan tuğra son dönemlerde paralar, pullar, savaş Gemileleri ve resmi binalar üstünde de kullanılmış, 19.yy’dan başlayarak da şeklinden yararlanılarak bazı kısa dualar, sözler, besmeleler ve tarikat büyüklerinin adları tuğra biçiminde düzenlenmeye başlamıştır [8].
KAYNAKLAR
Belge üstündeki tuğranın büyüklüğü belge kâğıdı ile yazıların durumuna bağlı ve bunlarla uyumlu olurdu. Tuğraların sağ tarafına çiçek koymak veya mahlas yazmak usulü sonradan meydana çıkmıştır Tuğralar bir arma olarak olgunlaşmış halini aldıktan sonra hattatlar sanatsal boyuta geçerek hep daha güzelini yazmaya çalışmışlardır. Sanatsal tuğra tabloları halinde padişah tuğraları dışında yakın zamanlarda Kur’an-ı Kerim’den ayetler, hadisler, dualar, şahıs isimleri vb. de yazılmıştır. Bir padişahın tuğrası kabul gördükten sonra saltanatı boyunca içeriği değişmezdi. Ancak farklı ellerden farklı çıkan tuğralar da elbet olurdu. Bir Osmanlı belgesinin tarih tespitinde, varsa üzerindeki tuğranın sahibinin bilinmesi çok yardımcı olur. Hatta tuğradaki nüanslar tarih aralığını daha da kısaltır. Tuğralar içinde en mükemmel tuğra Hattat Sami Efendi tarafından yazılan II. Abdülhamid tuğrası kabul edilmekte ve sayın Prof. Dr. Uğur Derman bu tuğra için “Tuğraların Padişahı” demektedir [9].
[3] EKİNCİ, Ekrem Buğra, “Mühür kimdeyse Süleyman odur sözü nereden gelir?”, Türkiye Gazetesi, 09.07.2008
Hükümdar ve şehzade tuğralarından başka vezir-i azamın ve eyaletlerdeki vezir, beylerbeyi ve sancak beylerinin hükümet ve eyalet işlerine ait belgelerde imza yerine geçmek üzere tuğrayı andıran “pençe” tabir edilen alametler kullandıkları görülmektedir. Pençe her ne kadar tuğraya benzese de tuğradan kolay ayırt edilir [10]. İlk pençelerde hükümdar tuğralarında olduğu gibi baba adının da yer alması bir kaide kabul edilirdi. Pençeler tek kavisli olup çift kavisli olmak yalnızca tuğraya mahsustu ve padişahtan başkası katiyen çekemezdi [11].
5. SONUÇ
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tuğra ve Mühür (Damga) Türklerde Orta Asya’dan günümüze kadar; zanaat ve sanat eserlerimizde kullanılmıştır. Hunlardan Selçuklulara, Selçuklulardan Osmanlıya kadar gerek tasarım, gerekse üzerlerindeki semboller-imler kullanılmıştır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Osmanlıda padişahların tuğraları; nâme-i hümayun, ferman, berat, menşur, ahitname gibi belgelerin üstüne ve ortaya; paralara, defterhane defterlerinden arazi defterleri, tımar defterleri ve bunlar gibi resmî defterlerin başlarına (bugünkü noter tasdiki gibi) çekilirdi. Daha sonraları bir arma olarak senetlerde, pullarda, bayraklarda, nüfus kâğıtlarında, binalarda, çeşmelerde, camilerde, imaret kitabelerinde yapılarak kullanılmıştır.
[1] GÜLENSOY, Tuncer, “Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü”, TDK Yayınları, 2011 [2] KARATAYEV,Olcobay “Türk Boylarında Tamgalar ve Eski Kırgız- Oğuz Etnik Bağlantıları”, Türkler, Yeni Türkiye Yayınları, 2002s
[4] MENSİZ, Ercan “Türk Dünyası’nda Tuğralar ve Osmanlı Padişah Tuğraları”, “tugra.org”, 2002 (5) CAVİT AVCI (1977), “Türk Sanatında Aynalı Yazılar” Kültür ve Sanat. Sayı: 5, s. 20-33 [6] Osmanlı İnteraktif CD-ROM, Türk Tarih Kurumu, ISBN : 975-6860-05-7 [7] GÜLENSOY, Tuncer, “OrhunʼdanAnadoluʼya Türk damgaları”, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 1989 [8] GÜLLÜDAĞ, Nesrin “Türklerde Damga Geleneği ve Nogay Türklerinin Damgaları Üzerine Bir İnceleme”, Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi Cilt:3, Sayı:6, 2015 [9] Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi Cilt III., Yapı Endüstri Merkezi Yayınları, Hürriyet Ofset, 1997, ISBN:975-748-54-5 [10] http://www.unutulmussanatlar.com/2012/12/osmanl-tugra-sanat_33.html [11] Tarih ve Medeniyet Dergisi 2009 [12] www.tugra.org 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
1057 numaralı, 28 Mayıs 1927 tarihli “Türkiye Cumhuriyeti Dâhilinde Bulunan Bilumum Mebani-i Resmiyye Ve Milliyye Üzerindeki Tuğra ve Medhiyyelerin Kaldırılması Hakkında(ki) Kanun”la redd-i miras yapıldı. 5 maddeden oluşan bu kanun ile yeni Cumhuriyet’in resmi binaları eski Osmanlı yapısı binalar ve yerlerde kurumsallaştırılırken, banilerinin yani onları inşa eden ve ettirenlerin isimlerinin kaldırılması emredildi ve kaldırıldı.
80
Tuğra günümüze kadar gelen belgelerin tespitind eönem taşır. Tuğra sahibinin kimliğinden tarihi tespit etmek mümkündür.Tuğra, önemli Hattatların yetişmesine ve hat sanatının da gelişmesine vesile olmuştur. Birçok sanat ve zanaat dallarında tuğra çalışılmıştır.(Savaş aletleri, giysileri, metal işleri,kuyumculuk,ahşap işleri, taş işçiliği, vs.)Plastik sanatlarda da Tuğra sanatçılarımız tarafından kullanılmıştır. Tuğra, soyut veya somut yorumlamalarıyla birçok sanatçımızın eserlerinde ilham olmuş ve olmaya da devam edecektir.
81
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
CAMALTI RESİM SANATINDA ŞAHMARAN MOTİFİNİN ÇAĞDAŞ YORUMLARI MODERN INTERPRETATIONS OF BASILISK MOTIF IN GLASS BOTTOM ART Prof.Dr. Aysen SOYSALDI Öğr.Gör. Sebahat KILIÇ
ÖZET Camaltı resmi, geçmişi çok eski çağlara uzanan unutulmaya yüz tutmuş bir halk sanatıdır. Genelde resim eğitimi görmemiş halk ressamları tarafından, toplumun kültürü ve gelenekleri doğrultusunda inanç ve duygulara hitap eden konular işlenmektedir. Birçok tanımlaması bulunan camaltı resim kısaca; cama desenleri ters olarak uygulayıp resmetme şeklinde ifade edilebilir. Malzeme olarak doğal toprak boyalar, zamk-ı Arabi, guaş, yağlı boya ve varak kullanılmıştır. Konularına göre, figürlü, yazılı, nesneli, dinsel ve karışık konulu kompozisyonlar olarak sınıflandırılır. Camaltı tekniği 19.yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında büyük bir gelişme gösteren camaltı resimlerindeki bazı figürlerin nazara, bazı hastalıklara ve afetlere karşı koruyucu bir gücü olduğuna inanılmıştır. Bu bildiride evde bereketi sağladığına ve hastalıklara karşı koruduğuna inanılan, yarı insan, yarı yılan görünümlü, yılanların şahı Şahmaran resmi üzerinde durulmuştur. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da evlenecek kızın çeyizine konulmuş ve sonra da evine asılmıştır. Anahtar Kelimeler: Camaltı, Şahmaran, Halk Sanatı
ABSTRACT Glass bottom art is a folk art which dates back to ancient ages and is now sinking into oblivion. Generally, topics associated with beliefs and emotions which are in linear with the culture and AYLATno NA art · 71education. 02 REBMEVHaving ON / MİKaElot 11-of 90definitions, traditions of society are applied by folk artists who have glass bottom art can be shortly stated as applying designs onto the glass reversely and depicting it. Natural soil dyes, Arabian glue (zamk-ı Arabi), gouache, oil paints and foil were used as materials. According to their subjects, they are classified as the ones with figures, the written ones, the ones with objects, religious complicated compositions. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 and EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
It is believed that glass bottom technique improved a lot in the 19th and 20th centuries and some of the figures in the glass bottom pictures are good for evil eyes, some illnesses and they have protective power over disasters. In this assertion, basilisk (Şahmaran) who is believed to provide abundance at home, is in the shape of a half human and half snake and is lord of the snakes is stressed. Basilisk picture is put in the dowry of a woman who is going to get married in Eastern and South-Eastern Anatolia and then it is hung on the wall of her house. Key words: glass bottom, basilisk, folk art
Giriş Camaltı resmi, geçmişi çok eskiler dayanmasına rağmen Türkiye ‘de ve diğer ülkelerde de üzerinde çok az araştırmalar yapılmış, nadir örnekleri bulunan unutulmaya yüz tutmuş karakteristik bir halk sanatıdır. Yirminci yüzyılın ortalarına kadar çok yaygın olan bu resimler, eğitim görmemiş insanlar tarafından, kültürünü efsanelerini, inançlarını cama resmettikleri naif eserlerdir. Özellikle inançları 82
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
gereği, nazardan korunma, şifa bulma amacıyla yaptıkları çalışmaları evlerinin ve dükkanlarının baş köşesini süslemektedir. Yazılı, figürlü, bitkisel ve nesneli kompozisyonlar, dini konular, efsaneler ve halk hikâyelerini konu alan camaltılarda en dikkat çekici olan, Şahmaran konusudur. Mezapotamya’dan Anadolu’ya uzanan Şahmaran hikayesi tarihi kültürlerden beslenerek ve benimsenerek günümüze kadar gelmiştir. Farklı coğrafyalarda farklı kişiler tarafından farklı hikayelerle anlatılmış Şahmaran hikayesi o kadar benimsenmiş olmalı ki günümüz çağdaş sanatçılar tarafından da farklı yorumlarla resmedilmiş, çok değerli sanatçılar tarafından sadece camaltına değil, tuvale kumaşa, heykele de aktarılmıştır.
Camaltı Resminin Tarihçesi Camaltı resimlerine tarih konulmamış olması, camın kırılganlığı, halk sanatı olarak zamanında hor görülüp değer verilmemesi gibi sebeplerden dolayı, tarihleri konusunda kesin bilgiye sahip değiliz. Camın bulunduktan sonra, koruyucu ve kolay temizlenebilme özelliğinin tespit edilmesiyle dünyanın her yerinde camaltı resimler üretilmiş, her toplum kendi kültürünü, inancını, hikayesini cama nakşetmeye başlamıştır. Genelde resim eğitimi görmemiş halk ressamları tarafından yapılan bu resimlerde yeni kompozisyonlar yaratmak yerine ünlü hattatların yazıları veya desenleri kopya ederek çoğaltılmıştır. M.Ö. 3500-2500 yılları arasında, Akdeniz ve Yakındoğu’nun önemli uygarlıklarından Fenikeliler, Mısırlılar ve Babilliler tarafından kullanıldığı bilinen camın üzerine ne zaman resim yapıldığı bilinmemektedir. Ama doğulu cam ustaları ve Yahudilerin, Hristiyanlardan önce cam yüzeyleri boyadıkları bilinen bir gerçektir. Antik Roma kentlerindeki Yahudi mezarlıklarında boyalı cam objeler bulunduğu, ilk Hıristiyanların buluşma ve saklanma yeri olan Roma yeraltı mezarlıklarında da üzerleri dinsel konulu primitif resimler, Hz. İsa ve diğer azizlerin portreleri ve çeşitli semboller olan cam madalyonlar bulunmuştur. (Aksoy, 2015:13) EKİMve / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA Camaltı 09-11 resmi EKİM 19. 09-11 Yüzyılda 20. Yüzyıl başlarında büyük2017 bir gelişme göstermiş, 20. Yüzyılın ortalarına kadar da yaygın bir şekilde devam etmiş olan bu resimler, evlerin dışında, mescit, türbe, tekke gibi dinsel mekanlarda, kahvelerde, şekerci, kasap ve berber dükkanlarında sık sık yer almıştır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Çoğunluğu dinsel konulu olanları, nazara, bolluk bereket ve şifa getirdiği gibi inançlarla evlerin vazgeçilmezleri olmuşlardır. Ama endüstri devrimi, yeni baskı yöntemleri, camaltı resim sanatının eski değerini kaybetmesine sebep olmuştur. Halk sanatı camaltı resimlerinden bahseden ilk kişi halk bilimci, ressam ve koleksiyoncu Malik Aksel’dir. Anadolu Halk Resimleri (1960) kitabında camaltı hakkında bilgi vererek dikkatleri üzerine çekmiştir. (Aksel,1960) İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde 1979 yılında gerçekleşen ve müzelerden ve özel koleksiyonlardan derlenen ‘Halk Resimleri Sergisi’nde camaltı resimlerde yer almıştır. O tarihten sonra camaltı resimler görülmeye başlanmıştır. Türk camalatı resimleri üzerine ilk bilimsel araştırma, Neveser Aksoy’un Paris Sorbonne Üniversitesi’nde 1981 yılında verdiği master tezidir. (Aksoy, 2015:25)
Camaltı Resminin Yapım Tekniği ve Kendine Has Özellikleri Camaltı resmi camın arkasına ters işlem basamaklarıyla çalışılan bir tekniktir. Önce kontörler çizilir, desenlerin içi boyanır daha sonra zemin istenirse boyayla veya renkli parlak kağıtlarla kaplanarak 83
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
kapatılır. Bugüne kadar camaltı resimlerde kullanılan boyalar bir laboratuvarda incelenmediğinden, kaynağı bilinmemektedir ancak Geleneksel sanatlarda kullanılan boya ve yöntemlerle aynı olduğu büyük ihtimaldir. Desenin çizildiği mürekkep, saçtan bir kapta bezir yağının yakılmasıyla elde edilen isten elde edilir, renkler ise minyatür ve süsleme sanatlarında kullanılanların aynıysa, maden oksitlerle renklendirilmiş toprak boyalar ve lapis lazuli gibi taşlardan elde edilmiş toz boyalar olup balık tutkalı ile karıştırılarak çalışılmıştır. Altın varak türü malzemenin pahalı oluşundan dolayı altın ve gümüş renkte kağıtlar, gofret kâğıdı gibi malzemeler bazen de kumaş parçaları kullanılmıştır. Minyatür sanatında olduğu gibi renkler yüzeysel kullanılmış, figürlerde ışık-gölge ile hacim vermeye çalışılmamıştır. Batı ülkeleriyle ilişkiler sonucu Türk camaltı sanatında da barok ve rokoko sanatının etkileri görülmüştür.
Camaltı Resminde Şahmaran Motifinin Çağdaş Yorumları Çoğunlukla halk sanatçıları tarafından yapılan bu resimlerin çeşitli fonksiyonları vardır. Konuları genellikle dinsel olan camaltı resimlerin ev halkını nazara, bazı hastalıklara ve afetlere karşı koruduğuna inanılan bir güç olduğuna inanılmıştır. Bunlardan en çok dikkati çeken ve en çok kullanılan şahmaran motifidir. Evde bereketi sağladığına ve hastalıklara karşı koruduğuna inanılan, yarı insan, yarı yılan görünümlü, yılanların şahı Şahmaran resmi özellikle doğu ve güneydoğu Anadolu’da uğur getirsin diye, evlenecek kızların çeyizine konulmakta sonrada evine asılmaktadır. Resim:1-2-3-4-5-6
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim:1-Muhsin Bilge Koleksiyonu
IBATİK İRİDLİB
Resim:3-Neveser Aksoy Koleksiyonu
Resim:2- Mualla Eyüboğlu Koleksiyon
Resim:4- Hüsamettin Koçan Koleksiyonu (M Ali Katrancı-47.5x60cm)
84
Resim:5-Neveser Aksoy Koleksiyonu
Resim :6-Neveser Aksoy Koleksiyonu
Kökeni Yahudilere kadar uzanan bir efsaneye göre, Şahmaran hastaları iyileştiren ve can veren, bilgelik sembolü bir yaratıktır. Dünyanın birçok ülkesinde ki inanışlara göre de yılan bereketi, doğurganlığı ve dolayısıyla kadını ifade etmektedir. Şahmaran hikayesi farklı kişiler tarafından farklı hikayelerle anlatılmasına rağmen, kaynağı İran ve Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Camasbname adlı eserde şöyle anlatılır: Ölüme çare bulduğu söylenen ve devrin en önemli bilgini olan Danyal Peygamber›in bir oğlu olur. Annesi adını Camasb koyar. Camasb›ın da babası gibi bir bilgin olacağı umulurken Camasb hiçbir işte tutunamaz, oduncu olur. Bir gün arkadaşlarıyla odun kırarken yağmura yakalanırlar ve bir mağaraya sığınırlar. Mağarada, içi bal dolu bir kuyu görürler, balı çıkarmaya koyulurlar. Fakat arkadaşları balı aldıktan sonra Camasb›ı kuyuda bırakıp giderler. Bu arada bir akrep Camasb›a saldırır. Camasb akrebi öldürür, akrebin çıktığı deliği bıçağıyla büyüterek bir yol açar ve buradan Şahmeran›ın ülkesine düşer. Şahmaran, Camasb›ı yedi2017 yıl ·alıkoyar. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER ANTALYA Camasb, bu süre içinde defalarca Şahmaran›a yalvarır kendisini salması için. Sonunda Şahmaran dayanamaz, şartlı olarak Camasb’ı bırakmaya razı olur. Camasb hamama gitmeyecektir; çünkü Şahmaran’ı gören kişinin derisiEKİM yılan derisine dönüşecek ve insanlar Şahmaran’ı bulacaktır. LATNA · 7102 REBMEVONCamasb, / MİKE 11yedi -90 yıl hamama 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA gitmez. ancak bir gün ısrarlara dayanamaz ve yıkanmaya koyulur. Ülkenin büyücü olan veziri onu görür ve hemen Camasb’ın Şahmaran’ın yerini bildiğini anlar, onu padişaha götürür. Camasb, çeşitli işkencelerden sonra Şahmaran’ın yerini gösterir. Şahmaran, yakalanıp kente getirildiğinde Camasb’a öldürülüp üç parçaya bölüneceğini ve her parçasını ayrı kapta kaynatılacağını söyler. İlk kabın suyunu içmemesi için uyarır. Vezir, kaplar kaynarken hasta padişahın yanına gidince Camasb, kapların yerini değiştirir. Geri dönen vezir ilk kaptaki suyu içip ölür. Camasb ikinci kaptan içer ve padişaha her üç kaptan sırayla içirir. Padişah, sağlığına kavuşur, Camasb’ı kendine vezir yapar. (Özdemir, 1997:225-228)
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Tarsus köylerinde hemen her evde kumaşa işleme veya camaltı resmi şahmaran asılıdır. 1998 yılı yazında, Tarsus’ta yağmurlu bir fırtına sonrası anlatılan bir hikâye şöyledir; “fırtınaya tarladan dönerken yakalanan bir kadının yoluna şahmaran çıkar. Ona; başındaki yazmayı benim başıma bağla der. Kadın; korkarım bağlayamam diye cevap verir, şahmaran; öyleyse belime bağla der. Kadın gene korkarım der. Şahmaran bari kuyruğuma bağla der. Kadın bağlar. İyi yaptın, başıma 85
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
bağlasaydın Tarsus yerle bir olacaktı, belime bağlasaydın sel alacaktı, şimdi az hasarla bitecek der. Kadın bayılır ve fırtına sonrası yoldan geçenlerce hastaneye kaldırılır. Kendine geldiğinde bu gördüğü halüsinasyonu anlatır.” Bu fırtına sırasında çatılar uçmuş, ağaçlar yerinden sökülmüş ve daha birçok hasar oluşmuştur. Bu hikâye fırtınanın ertesi gün o sırada araştırma için yörede bulunan bir akademisyene anlatılır. Batıl inançların efsanevi gizemleri halk arasında hala yaşayan masallar gibi dilden dile sözlü kültür olarak devam etmektedir. Şahmaran hikâyesinin toplumlar üzerindeki etkisi çok güçlüdür. Birçok insana göre ölümsüzlüğün gücün sembolüyken, bazıları için de insanoğlunun nankörlüğü ve ihaneti olarak ta yorumlanmaktadır. Felsefi boyutuna indikçe ve hikayesini özümsedikçe çağdaş sanatçılarda geleneksel şahmaranı kendi dünyalarında farklı bir yere koymaya, belki de geleceğe doğru da özel bir yolcu olarak hikayesini devam ettirmesine yardımcı olmaya çalışmaktadırlar. Türkiye’deki çağdaş sanatçılar, Fikret Otyam, Hüsamettin Koçan, M.Ali Katrancı, Balkan Naci İslimyeli, Serpil Akyıl, Ozan Oganer ve yakın tarihte aramızdan ayrılan Nasra Şimmes Hindi , şahmaran motifini hem geleneksel tadında, hem de kendi tarz ve tekniklerinde farklı şekillerde yorumlayarak, bazen heykele, bazen yağlı boya tabloya, bazen baskı yada işleme tekniğiyle farklı boyutlara taşımışlardır. Ancak camaltı tekniği ile çalışan sanatçılarımızın sayısı oldukça azdır. En dikkat çeken ve psikanalizciler tarafından da kabul gören, ressam ve kültür bakanlığı sanatçısı Aynur Ocak Gündoğdu, geleneksel camaltı çalışmalarında başkahraman olarak seçtiği Şahmeran’ı soyutlayarak figüratif anlatımla destansı boyut kazandırmıştır. Zamanla Şahmeranı, Anka kuşları, sülünler, tavus kuşları, Osmanlı kadırgaları, Anadolu yazmaları, motifler takip etmiş ve kompozisyonlarında bu figürler de ön plana çıkmıştır. Türk kültürü olarak unutulmaya yüz tutmuş camaltı sanatının popüler olması için uzun yıllar emek veren sanatçı geleneksellikten hiç kopmadan çağdaş yorumlarla camaltı zanaatını sanat için yapmıştır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim :8-9-10-11 Aynur Ocak
Resim:12 Aynur Ocak
Resim: 13
Aynur Ocak
Günümüz09-11 sanatçılarından biri /de Mardin’de yaşayan ve hala şahmaran üzerinde büyük bir aşkla 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA çalışan, hikayelerini de anlatarak gelecek nesillere aktarmaya devam eden şahmaran sevdalısı Ebu Burak diye bilinen Tacettin Toparlı’dır. Çocukluğundan beri camaltı sanatıyla uğraşan ve sadece Şahmaran çalışan sanatçı geleneksel yöntemleri kullanmaya devam ederken, şahmarana çağdaş bir yorum da09-11 getirerek farklı çalışmalar da sanatçı A·YANTALYA Lortaya ATNA ·koymuştur. 7102 REBME1975 VON /Mardin MİKE 11doğumlu -90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA şahmaranla ilgili araştırmalarına devam ettiğini, yeni izler sürdüğünü ve hikayelerde yaşadığı duyguları aynı form içine sığdıramadığını dolayısıyla farklı arayışlara girerek formu değiştirme arzusu yaşadığını ifade ediyor. Aynı zamanda bakır ustası olan sanatçı şahmaran motifini işlediği bakır objeler üzerine de resmetmiştir. Resim-14-15-16-17
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim:7 Aynur Ocak Sanatçının yorumuna göre, kendi çocukluğunda, evlerinde asılı olan Şahmaranın çirkin ve donuk halinin onu çocukluk yıllarında olumsuz etkilemiş olması ve Şahmaranı kendi hissettiği ve olması gerektiği gibi, daha güzel, daha güçlü görme isteğidir. Bu nedenledir ki, Şahmaranı yer altındaki karanlıklardan çıkarıp, kadırgalar içinde denizcilere yol gösteren bir bilge kadın, uğramış olduğu ihanete rağmen güçlü ve yenilmez bir sultan olarak resmetmiştir. Resim:7-8-9-10-11-12- 13 Resim:14-TacettinToparlı 86
Resim:15 Tacettin Toparlı 87
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ESKİŞEHİR TATAR MÜZESİNDEKİ GELENEKSEL KADIN GİYSİLERİNİN İNCELENMESİ Öğr. Gör. Çiğdem Dursun Çalışan Öğr. Gör. Dr. Filiz Dursun Öğr. Gör. Gülden Abanoz
ÖZET Resim:16 Tacettin Toparlı
Resim:17 Tacettin Toparlı
SONUÇ Halk sanatı örneklerinden önemli bir yere sahip olan camaltı resmi kırılgan olması nedeniyle kaybolmak üzere olan bir hazinedir. Dinsel, yazılı, tasvirli, figürlü, efsanevi birçok konuyu içeren camaltıların en gözde konusu Şahmaran motifidir. Dünyanın birçok ülkesinde kadını dolayısıyla doğurganlığı ve bereketi simgeleyen yılanın evrenselliği, Eliade, Alexandre Krappe ve birçok etnolog tarafından da açıklanmıştır. (Aksoy,1997:40) Başında süslü boynuzlu tacı, yine taçlı yılan başı kuyruğu ve yılan başlarından oluşan gözlü ayaklarıyla, yarı insan, yarı yılan mitolojik olarak resmedilen şahmaran çoğu evde mutlaka bulundurulan bir koruyucu niteliğindedir. Nazara, hastalıklara karşı koruyuculuğuna ve bereketi sağladığına inanılır. Bugün Anadolu köylüsünün olduğu kadar, büyük kentlerdeki aydınların ve koleksiyoncuların da duvarlarını süslemektedir. Yüzyıllardır kültürlerden beslenerek kuşaktan kuşağa aktarılan Şahmaran efsanesi camalatı resimlerle bütünleşmiş durumdadır. (Koçan,1997:8-15) Camın parlaklığı ve koruyucu olma özelliğiyle tercih edilerek 18. ve 19. Yüzyıllarda büyük gelişme gösteren camaltı resimler, endüstrinin gelişimiyle hor görülmeye başlanmış, yerini baskı resimlere bırakarak bir kenara atılmıştır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Son yıllarda koleksiyoncuların ilgisi üzerine yok olmaktan kurtulan camaltı resimleri ve şahmaranlar, az sayıda da olsa günümüz sanatçıları tarafından hem geleneksel formlarını bozmadan hem de çağdaş yorumlarını katarak, gelecek nesillere unutturmama çabasında özgün eserler ortaya koymaktadırlar. Teknolojinin09-11 de gelişimiyle unutulma noktasına gelen camaltı sanatımız, günümüzde sanatseverlerin 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve koleksiyoncuların artan ilgisiyle yok olmaktan kurtulmuştur. Çağdaş sanatçıların bu alana ilgi gösterip yeni yorumlar katarak sergi açmaları, yapılan araştırmalar ve açılan kurslar, camaltı resim sanatına verilen değere katkıda bulunmak ve devamlılığını sağlamak adına sevindiricidir.
KAYNAKÇA
IBATİK İRİDLİB
AKSEL, Malik; Anadolu Halk Resimleri, İstanbul:İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları No.868. Baha Matbaası, 1960. KOÇAN, Hüsamettin; ’Geleneksel Halk Sanatı Camaltı Resimleri’. Camaltında Yirmibin Fersah. İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 1997, s.8-15 NEVESER, Aksoy; Camaltında Devr-i Alem, Sergi Katoloğu,Pera Müzesi Yayını, İstanbul, 2005. s.13-31 NEVESER, Aksoy; ‘Unutulmaya Başlayan Bir Halk Sanatımız: Camaltı Resimleri’ Cam Altında Yirmibin Fersah, İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık, 1997, s.16-41 ÖZDEMİR, Hasan,‘Geleneksel Kültürümüzde Şahmaran’, V.Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi, Halk edebiyatı Seksiyon Bildirileri, II. Cilt, KB Yayınları, 1997,Ankara. S.225-228 88
Tarih boyunca Anadolu ekonomik, sosyal, kültürel kimliğinden dolayı çekim merkezi haline gelmiştir. Kitlesel göç dalgaları, Osmanlı Devleti’nin ve sonrasında da Türkiye Cumhuriyeti’nin toplumsal, etnik ve kültürel yapısını büyük ölçüde etkilemiştir. Kırım Tatar Göçleri, 1783 yılında Çarlık Rusya’sının Kırım’ı ele geçirmesiyle Osmanlı topraklarına gerçekleşen ilk büyük çaplı Müslüman göç dalgasıdır. 1783 öncesi dönem de Kırım Tatarlarının Osmanlı topraklarına küçük gruplar halinde göçler yaşanmıştır. Kırım Tatar Türkleri Kırım’da, Romanya’nın Tuna ile Karadeniz arasında bulunan Dobruca bölgesinde yaşamaktadır. Çeşit ülkelere zaman zaman büyük kafileler halinde göçerek Dobruca ve Türkiye’ye en yoğun şekilde Eskişehir ve civarına yerleşmişlerdir. Her toplumda olduğu gibi İslam/Türk toplumlarında da gelenek ve görenekler, geçmişten geleceğe kurulan bir köprü bir nevi yaşayış biçimi mirasıdır. Geleneksel giysilerde bu miras içerisinde en önemli öğelerin başında yer almaktadır. Bu araştırmanın amacı; Eskişehir Odunpazarı Belediyesi Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Kırım Tatar Müzesi’nde bulunan geleneksel (yöresel) kadın giysilerinin kumaş, renk, süsleme, model özelliklerini inceleyerek, gün yüzüne çıkartmak, geleneksel giysileri tanımak ve tanıtmaktır. Giysiler, oluşturulan gözlem fişleri doğrultusunda, kullanılan malzeme, renk, model, kesim, dikim, astar ve süsleme özellikleri açısından incelenmiş, fotoğrafları çekilerek belgelendirilmiştir. Araştırmadaki giysilerin geleneksel özellikleri ile süslemelerinin güncel giysi tasarımlarına 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA yansıtılmasında ve özgün tasarımların ortaya çıkmasında moda tasarımcılarına kaynak olabileceği, ayrıca çalışmanın kültürel değerlerin yaşatılması ve literatüre kazandırılması açısından büyük bir öneme sahip olduğu düşünülmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Anahtar Kelimeler: Tatar, Kırım, Geleneksel Giysiler, Eskişehir, Kadın
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI ABSTRACT
Throughout history, Anatolia has become a center of attraction due to its economic, social and cultural identity. The mass migration waves influenced the social, ethnic and cultural structure of the Ottoman State and the Republic of Turkey to a great extent. Crimean Tatar Migrations is the first large-scale Muslim immigration wave that took place in Ottoman territories in 1783 when Czarist Russia seized Crimea. In the pre-1783 period, migrations took place in small groups in the Ottoman lands of the Crimean Tatars. The Crimean Tatar Turks live in the Crimea, in the region of Romania between the Danube and the Black Sea. From time to time, they migrated to various countries in large crowds and settled in Eskisehir and its vicinity most intensively in Dobruca and Turkey As in all societies, traditions and customs in Islamic / Turkish societies are a legacy of a form of life that is a bridged bridge to the future. Traditional clothing is at the head of the most important items within this heritage. The purpose of this research; Eskişehir Odunpazari Municipality Mustafa Abdulcemil Kırımoglu Examine and introduce traditional garments by examining the fabric, color, ornamentation and model features of traditional (regional) women’s clothing in the Crimean Tatar 89
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Museum. The garments were inspected in terms of their material, color, model, cut, sewing, lining and decoration characteristics in the direction of the created observation sticks and their photographs were taken and documented.
simgeleyen manevi değerler öğesidir ve topluluğa ait olma duygusunu güçlendirmektedir. Öyle ki kişilerin giyim kuşamlarına bakarak hangi toplumdan olduklarını anlayabilmek genelde mümkündür ( Turan; 1994).
It is believed that the traditional characteristics of the garments in the research can be a source for the fashion designers to reflect on their current clothing designs and the emergence of original designs, and that the work has a great prospect in terms of livability of cultural values and the acquisition of literature.
Geleneksel giyim–kuşam toplumların ekonomik, teknolojik ve sosyal yapılarından etkilendiği gibi manevi değerleri de üzerlerinde taşımaktadır. Kırım Tatar Geleneksel kadın giysilerinde bu etkiler görülebilmektedir.
Key Words: Tatar, crimea, traditional clothing, Eskişehir, woman
1.Giriş Eskişehir, Anadolu topraklarında Kafkasya’dan en çok göç almış illerimizden birisidir. 19. Yüzyılın başlarından itibaren Kafkasya, Kırım ile Makedonya, Yugoslavya, Romanya ve Bulgaristan gibi Balkan ülkelerinden gelen göçmen grupları en çok Eskişehir ve Bursa civarına yerleştirilmişlerdir (Koçkar;2008, 90). Rusların Kırım’ı 1783’te işgal etmesiyle belli aralıklarla Anadolu’ya göç eden Kırım Tatarları siyasal, kültürel, folklorik vb. sahalarda Kırım Tatar kültürünü yaşatmaya çalışmışlardır. Türkiye’ deki Kırım Tatarlarının en yoğun yaşadığı illerin başında Eskişehir gelmektedir. Hem il merkezinde hem de ilçe ve köylerde önemli oranda Kırım Tatar nüfusu yer almaktadır (Yolcu; 2016,100).
Resim No: 1 Anter (Kırımer;2014)
Resim No: 2 Anter (Elbise) (Kırımer;2014)
Tatarların kullanmış olduğu giysi örneklerinden iki elbise ( Resim 1 ve 2 )
1944-1947 yılları arasında gerçekleşen, etnik temizlik eyleminin; sınır dışı edilenlerin yaklaşık yarısının ölümüyle sonuçlandığı düşünülmektedir. (Ukrayna Bilgi Politikası Bakan Yardımcısına göre, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar dâhil olmak üzere sınır dışı edilenlerin yaklaşık% 46’sı hastalıklar ve insanlık dışı koşullar nedeniyle sürgün yolunda ve sonrası ilk yıllarda ölmüş oldukları söylenmektedir) geleneksel giysileri de dâhil olmak üzere kendi kültürleri de öldürülmüştür. Bugün, sadece birkaç AY(Satenstein, LATNA · 71022017). REBMEVON / MİKE 11-90 orijinal Kırım Tatar kıyafeti kaldığı düşünülmektedir
Bu araştırma; zaman içinde yok olmayla karşı karşıya kalan kültürel miraslarımızdan olan geleneksel Kırım tatar kadın giysilerinin, yöresel özelliklere ışık tutması, ayrıca bilimsel bir yaklaşımla incelenerek belgelenmesi, gelecek kuşaklara aktarılması ve geçmişten günümüze köprü oluşturması açısından önem taşımaktadır.
1944 sürgünü ile Eskişehir’e gelmiş Kırım Tatarları’nın kültürlerini yaşatmak, tanıtmak ve değerlerine sahip çıkmak, gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Kırım Tatar Müzesi 201609-11 yılında kurulmuştur. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Araştırmanın evrenini Eskişehir ili Kırım Tatar Müzesindeki geleneksel giysiler örneklemini ise bu giysiler arasından seçilen 11 adet geleneksel kadın giysisi oluşturmaktadır. Diğer giysilerin reprodüksiyon olduğu belirlendiğinden sadece 11A·Yadet LATNgiysi A · 71araştırma 02 REBMEVkapsamına ON / MİKE 1alınmıştır. 1-90 09-11 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Araştırma da giysilerin incelenmesinde, çözümlenmesinde ve yorumlanmasında betimsel yöntem kullanılmıştır.
IBATİK İRİDLİB
Kırım Tatar Müzesi; Oduncular Konağı olarak bilenen 2 katlı Ahşap Binadır. Eskişehir Odunpazarı Belediyesi’nin destek verdiği, Kırım Türkleri Kültür Yardımlaşma ve Spor Kulübü Derneği tarafından düzenlenen Dünya Kırım Tatar Kongresi (DQTK) 5’inci toplantısı kapsamında; Kırım Tatar Halkının Milli Lideri Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu ve Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt’un katılımlarıyla 30 Temmuz 2016 da açılmıştır. Müzedeki eşyalar, Kırım Türkleri Kültür Yardımlaşma ve Spor Kulübü Derneği’nin bağışlarla topladığı objeleri içermektedir. 494 Adet obje mevcuttur. Bu objelerden 11 tane giysi (Elbiseler, göynekler vb.) araştırma kapsamına alınmıştır. Giyim genel anlamda, bireylerin içinde bulundukları sosyal ortamı, yaşını, zevkini, inancını, karakterini yansıtan bireysel, toplumsal ve ulusal özellikler gösteren bir olgudur.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 2. Materyal Yöntem 09-11veEKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Çalışma kapsamındaki Kırım Tatar Müzesi’ndeki geleneksel kadın giysi örnekleri, oluşturulan gözlem fişleri doğrultusunda incelenmiştir. Bu gözlem fişlerinde, giyside kullanılan malzemeler ve renkleri, giysinin modeli, kesimi, dikimi, astarlanması ile ilgili bilgiler, süsleme, kalıp özellikleri ve boyutları belirlenmiştir. Araştırma kapsamında giysilerin resimleri çekilmiş, ölçüleri alınmış, kumaşları, dikişleri, süslemeleri analiz edilerek belgelenmiştir. Alınan ölçüler doğrultusunda (boyutları) teknik çizimler Lectra – Kaledo V1R4 programında hazırlanmıştır.
Giysiler vücudu sadece örtme ve korumanın yanı sıra, kişilik, kariyer ve statü belirlemede, çevreye ve topluma uyum sağlayabilmede daha ilk bakışta önemli ipuçları veren simgelere dönüşmüşlerdir (Çivitçi, Şahinoğlu, Gürşahbaz, Abanoz, Özcan;2011;373). Maddi kültür parçası olan giyim, geleneksel yaşam biçimleri arasında “topluluğa ait olmayı” 90
91
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
3.2. Mavi Elbise – Anter ( 19.y.y. sonu) Örnek No: 2
3. Araştırma Bulguları 3.1. Elbise - Urba (19.y.y. sonu) Örnek No: 1
Resim No: 5 Ön Görünüm Resim No: 3 Ön Görünüm
Resim No: 4 Arka Görünüm
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Krem renkli keten kumaş, beyaz dikiş ipliği, kırmızı, mor ve yeşil nakış ipliği kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Elbise boyu diz altında, belden kesik, bol kesimdir. Ön etek iki, arka etek üç parçadan oluşmakta, ön ortasında ( üç adet) yaka yırtmacı kenarında ilik çalışılmış, kordonla kapama sağlanmıştır. Şömiziye yakalı, uzun takma kollu, kol ucu manşetlidir.
Resim No: 6 Arka Görünüm
Giyside kullanılan Malzeme ve renkler: Kendinden desenli mavi ( jakarlı ipek dokuma) saten kumaş, astarda lila mermerşahi, beyaz, mavi, siyah dikiş ipliği kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Elbise boydan bol kesim, boyu ayak bileğinde, sıfır yaka, ön ortasında derin yaka yırtmaçlı, uzun düşük takma kollu, kol ucu manşetlidir. Ön beden beş parçadan oluşmakta, omuzdan kuplu ve yanlar peşlidir. Ön bedende sağ ve solda 1cm.lik üçer adet pililer bulunmakta, arka dört parçadan oluşmaktadır.
Giysinin dikim özellikleri: Makine ve elde dikilmiştir. çırpma elde makine AYLATÖn NA ortası · 7102elde REBM EVON /dikişi, MİKE 1bel 1-90 dikişi, yaka pervazı elde oyulgama dikişi, etek ucu elde kapalı baskı tekniği ile diğer dikişler makinede dikilmiştir.
Giysinin dikim özellikleri: Elbise makinede ve elde dikilmiştir. Etek ucu 18cm pervazla temizlenmiş veEKİM elbiseye elde baskı ile Arka robanın arka ortası dikişli, arka elbise 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 / NOVEMBER 2017 ·tutturulmuştur. ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA eteği 21 adet 0.5 cm pililerle robaya dikilmiştir. Yaka yırtmacı pervaz ile temizlenmiş ve yaka, yaka yırtmacı, manşet kenarlarına spor dikiş çekilmiştir.
Giysinin süsleme özellikleri: Ön beden, yaka, kol ve etek ucunda su ve grup şeklinde kanaviçe 09-11 EKİMkısmında / NOVEMBER EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA işlenerek, ön09-11 ve arka etek basen bal 2017 peteği·/ ANTALYA yapılarak süslenmiştir.
Giysinin astar özellikleri: Elbisenin arka robası, ve· 7ön AYkolu LATNA 10bedeni 2 REBMkalçaya EVON / Mkadar İKE 11astarlanmıştır. -90
IBATİK İRİDLİB
09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Giysinin süsleme özellikleri: Elbise pililerle ve spor dikişlerle süslenmiştir.
Şekil 1: Örnek 1 in Giysi Teknik Çizimi Şekil 2: Örnek 2 in Giysi Teknik Çizimi
92
93
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
3.3. Gelinlik/ Kaftan – Dış elbise (19.y.y. sonu)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
3.4. Gelinlik-İç Elbise (19.y.y. sonu)
Örnek No: 3
Örnek No: 4
Resim No: 7 Tüm Görünüm
Resim No: 8 Ön yaka detayı
Resim No: 9 Arka yaka detayı
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Beyaz ipekli kumaş, beyaz dikiş ipliği ve sarı simli metal iplik, hazır harç kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Elbise bol kesim, boyu ayak bileğinde, derin “V” yakalı, oyuntusuz takma kısa kolludur.
Resim No: 10 Ön Görünüm
Resim No: 11 Ön Detay
Giysinin dikim özellikleri: Makinede ve elde dikilmiştir. Omuzlar, yanlar, kol altı, etek ucu ve kol ucu makinede, kollar bedene elde kapalı baskı tekniği ile dikilmiştir.
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Turuncu renk ağırlıklı açık renklerden oluşan brokar kumaş, beyaz ve pembe dikiş ipliği, beyaz fermuar, çingene pembesi ipekli astar kullanılmıştır.
Giysinin süsleme özellikleri: Elbisenin ön ve arka Ayaka iplik YLATNkenarları, A · 7102 Rhazır EBMEharç, VON / sarı MİKEsimli 11-9metal 0 kullanılarak elde ve makinada işleme yapılmıştır. Kol ve ön kapama kenarı sarı simli metal iplik kullanılarak tığ ile zincir çekilerek süslenmiştir. Yaka kapaması, simli iplik ile hazırlanan kordonla sağlanmış, omuz dikişi sarı metal simli iplik ile elde balıksırtı şeklinde tutturulmuştur.
Giysinin model ve kesim özellikleri: Elbisenin boyu ayak bileğinde, eteği dört parça, sıfır yaka, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA belden kesik, ön beden kuplu, arka omuz pensli, uzun takma kollu, kol alt dikişinden açılan kol ucu yırtmaçlı, arka ortası fermuarlıdır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Giysinin dikim özellikleri: Elbise makinede dikilmiştir. Fermuar; tek taraflı fermuar dikim tekniği LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA ile09-11 dikilmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Giysinin astar özellikleri: Elbisenin kolunda ve eteğinde astar kullanılmıştır.
Şekil 3: Örnek 3 ün Giysi Teknik Çizimi Şekil 4: Örnek 4’ün Giysi Teknik Çizimi
94
Gelinlik iç elbisesi ile mavi elbise (anter) kumaşlarının brokar kumaş olduğu tespit edilmiştir. Kırım tatarlarında Anter olarak isimlendirilen elbiselerde özellikle brokar kumaşların kullanıldığı Kırımer (2014) ve Satenstein (2017)’nin yaptıkları araştırmalarda da görülmektedir.
95
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
3.7. Bürümcük Göynek-1 Örnek No: 7
3.5. Gelin Başı
Örnek No: 5
Resim No: 16 Bürümcük Göynek 1 Resim No: 12 Fes
Resim No: 13 Şifon Örtme (Şerbent)
Şifon Örtme (Şerbent); Krem şifon kumaştan 123cm x 75 cm hazırlanan örtmenin iki kısa, bir uzun kenarı iğne oyası ile süslenmiştir. Uzun kenarına 2 cm genişliğinde iğne oyası yapılmıştır. Feste kullanılan malzeme ve renkler: Krem renkli kendinden desenli saten kumaş, iğne oyası, sarı metal altın paralar, karton, krem ve kahve renkli dikiş ipliği kullanılmıştır. Fesin model ve kesim özellikleri: Baş çevresi 53cm, yüksekliği 11cm olarak tasarlanmıştır. Fesin dikim özellikleri: Karton üzeri kumaş ile kaplanmış, arka ortası elde çırpma dikişi ile dikilmiştir. AYLATNA ·iğne 7102oyası REBMve EValtın ON / M İKE 11-yan 90 yana Fesin süsleme özellikleri: Fesin çevresi, 7 cm genişliğinde paralar dizilerek süslenmiştir ve fesin tepe kısmından örtülen dikdörtgen şeklindeki şifon örtme aşağıya doğru serbest bırakılarak süslenmiştir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 3.6. Gelin Kemeri
IBATİK İRİDLİB Örnek No: 6
Şekil 5: Örnek 7’nın Giysi Teknik Çizimi
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Krem renkli el tezgâhlarında dokunmuş dar dokuma, krem renkli dikiş ipliği kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Göyneğin boyu kalça hizasında, bedenden çıkan uzun kol, yan, ön, arka ortası ve omuz kumaş katıdır. Ön, arka ve yanlar birer en kumaş kullanılarak, dört parçadan oluşmaktadır. Kol iki parça, çalışılmıştır. Yaka oyuntusu ve yaka yırtmacı açılmamış, kullanılmamış bir göynektir. Giysinin dikim özellikleri: Elde çırpma ve oyulgama dikişi ile dikilmiştir.
3.8. Bürümcük Göynek-2 ( Mavi Şeritli) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Örnek No: 8
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim No: 15 Kemer
88 cm boyunda 4 cm eninde sarı metal hazır harç kullanılmıştır. Üzerine savatlı gümüş görüntüsü verilmiş metal toka ve köprülerle süslenmiştir.
Resim No: 17 Bürümcük Göynek-2
Şekil 6 : Örnek 8’in Giysi Teknik Çizimi
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Krem renkli el tezgâhlarında dokunmuş dar dokuma, krem renkli dikiş ipliği kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Göyneğin boyu kalça hizasında, bedenden çıkan uzun kol, yan, ön, arka ortası ve omuz kumaş katıdır. Ön, arka ve yanlar birer en kumaş kullanılarak, dört 96
97
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
parçadan oluşmaktadır. Kol iki parça, çalışılmıştır. Yaka oyuntusu ve yaka yırtmacı açılmamış, kullanılmamış bir göynektir.
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Gülkurusu renkli keten saten ve kahverengi kumaş, ebruli yeşil, kırmızı, mavi, pembe, sarı renkli nakış, kahverengi dikiş ipliği kullanılmıştır.
Giysinin dikim özellikleri: Makinede kapalı baskı tekniği ile dikilmiştir.
Giysinin model ve kesim özellikleri: Önlüğün boyu dizde, beli kemerli ve arkadan bağlamalı, belde 2 cm aralıklı 2cm lik 21 pile bulunmaktadır.
3.9. Bürümcük Göynek-3 ( Sarı Şeritli)
Giysinin dikim özellikler: Makinede dikilmiştir. Örnek No: 9
Giysinin süsleme özellikleri: Önlüğün etek ucu geniş, yanlarda ince su şeklinde, çiçek, yaprak, dal ve S kıvrımlardan, diğer kısımlarında serpme çiçek desenlerden oluşan kompozisyonlarla, makinede zincir işi tekniği ile süslenmiştir.
3.11. Kemer ( 19.y.y.sonu) Örnek No: 11
Resim No: 18 Bürümcük Göynek-3
Giyside kullanılan malzeme ve renkler: Krem renkli el tezgâhlarında dokunmuş dar dokuma, krem renkli dikiş ve dantel ipliği kullanılmıştır. Giysinin model ve kesim özellikleri: Göyneğin boyu kalça hizasında, bedenden çıkan uzun kol, yan, ön, arka ortası ve omuz kumaş katıdır. Ön, arkaAYve LATyanlar NA · 71birer 02 REen BMkumaş EVON / kullanılarak, MİKE 11-90 dört parçadan oluşmaktadır. Kol iki parça, çalışılmıştır. Yaka oyuntusu ve yaka yırtmacı açılmamış, kullanılmamış bir göynektir. Giysinin dikim özellikleri: Elde oyulgama dikişi ile dikilmiştir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Giysinin süsleme özellikleri: Kol ucu, tığ işi ve iğne oyası ile, etek ucu iğne oyası ile süslenmiştir.
3.10. Mutfak Önlüğü (19.y.y.sonu)
Resim No: 20 Kemer
Şekil 7: Örnek 9’in Giysi Teknik Çizimi
Örnek No: 10
Kemerde kullanılan malzeme ve renkler: Lila renkli pamuklu kumaş, lila, beyaz ve ebruli renkli nakış ipliği, üç adet kopça, kumaş renginden koyu renkli astar kumaş kullanılmıştır. Kemerin model ve kesim özellikleri: Bel ölçüsünde, ön ortasından dikişli, ön ortasında yukarı doğru üçgen şeklinde yükseltilerek model oluşturulmuştur. Arka ortasında kopçalar ile kapama sağlanmıştır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kemerin dikim özellikleri: Makinede ve elde çırpma dikişi ile dikilmiştir. Astarı elde çırpma dikiş tekniği ile kemer kumaşına tutturulmuştur. Kemerin süsleme özellikleri: Kemer, ebruli, beyaz, lila renkli nakış ipliği ile (şal ve çilek LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017Ateknikleri ·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ·ANTALYA ANTALYA desenleri) düğüm işi, sarma ve ·/kordon tutturma kullanılarak süslenmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil 9: Örnek 11’nin Kemer Teknik Çizimi
Kırım Tatarları geleneksel kıyafetlerine bakıldığında bayan giyimi için fes, şerbent ve kemer gibi aksesuarların çokça kullanıldığı Kırımer (2014) ve Satenstein (2017) araştırmalarında görülmektedir. Hatta kullanılan kemerin kadının sosyal ve medeni durumu hakkında bilgi verdiği belirtilmektedir (Satenstein, 2017).
4. Sonuç ve Öneriler
Resim No: 19 Mutfak Önlüğü
98
Şekil 8: Örnek 10’nun Giysi Teknik Çizimi
Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Kırım Tatar Müzesinde 11 adet ürün incelemesi yapılmıştır. Bu inceleme sonucunda; • Göyneklerin elde dikildiği, diğer ürünlerin elde ve makinede dikildiği,
99
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
• Kadın giysilerinde süslemenin büyük öneme sahip olduğu,
TOPLUMSAL DEĞİŞMENİN KONAR-GÖÇER YAŞAMA ETKİLERİ
• Süslemelerde el ve makine nakışı kullanıldığı,
Yrd. Doç. Dr. Devrim ERTÜRK
• İncelenen giysilerin vücuda oturmayan bol kesim olduğu görülmektedir.
İncelenen giysilerden yola çıkılarak güncel tasarımların yapılabileceği ve çalışmanın bu konuda yapılan çalışmalara literatür oluşturabileceği düşünülmektedir. Ayrıca Kırım Tatarları gibi Eskişehir de yaşayan farklı toplulukların giyim kültürleri de incelenebilir.
KAYNAKLAR ÇİVİTÇİ Şule, ARGA ŞAHİNOĞLU Meryem, GÜRŞAHBAZ Nalan, ABANOZ Gülden, ÖZCAN Aylin, (2011); “Bursa Yöresi Geleneksel Kadın giysilerinin Teknik ve Desen Açısından İncelenmesi”, 16. Uluslararası Türk Kültürü Sempozyumu Bildiri Kitabı, Sayfa 373, Makedonya KIRIMER, Hasan (2014); “Kırım Tatar El Sanatları”, Odunpazarı Belediyesi Kültür Yayınları sayfa 153-176 ISBN:978-975-6881-20-0 KOÇKAR, M. Tekin (2008); “Eskişehir Osmangazi Üniversitesi & Motif Vakfı Halk Kültürü’nda Giyim Kuşam Ve Süslenme Uluslararası Sempozyumu, Bildiriler Kitabı”, ESOGÜ Basımevi, Eskişehir, s.90. SATENSTEIN, Liana(2017); Exploring the Complex History of Crimean Tatar Fashion, Vouge, March 6, 2017 TURAN, Şerafettin (1994); “Türk Kültür Tarihi, Türk Kültüründen Türkiye Kültürüne ve Evrenselliğe”, Bilgi Yayınevi, Ankara YOLCU, Mehmet Ali (2016); “Eskişehir’de Kırım Tatarları Diaspora, Kültürel Miras AYLATNBelediyesi A · 7102 REKültür BMEVON / MİKE 11Eskişehir, -90 Ve Kimlik” Editör: Doç. Dr. Mehmet Ali Yolcu Tepebaşı Yayınları ISBN:978-605-66332-3-2 ,sayfa 100.
KAYNAK KİŞİLER 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Hasan KIRIMER 67 Eskişehir Doğumlu (Yüksek Kimya Mühendisi Emekli)
Tuğçe EDİZGİL 28 Eskişehir Doğumlu (Sanat Tarihi Mezunu, Odunpazarı Belediyesi Kültür Müdürlüğü)
Yrd. Doç. Dr. Süleyman ŞANLI Özet Bu çalışma insanlığın karşılaştığı sosyo-ekonomik değişimlerin konar-göçer yaşam üzerindeki etkilerini analiz etmeyi amaçlamaktadır. Toplumsal alanda var olan değişme olgusu, bütün toplumsal yapıları etkilemekte ve dönüştürmektedir. Konar-göçer yaşam da bu değişimden etkilenmektedir. Bugün konar-göçer yaşamı devam ettiren bir topluluk olarak bilinen Sarıkeçili Yörükleri yaşadıkları değişimler karşısında yeni bir takım yapılar ortaya çıkararak konar-göçer yaşamlarına devam etmeye çalışmaktadır. Yaşanılan değişimle birlikte ortaya çıkan yapılar ise konar-göçer yaşama etkileri olmaktadır. Özellikle teknolojik araç gerçeklerin konar-göçer yaşam pratiklerinin içine dahil olması, başta göç süreci olmak üzere konar-göçer yaşamın bütününü dönüştürmektedir. Motorlu araçların konar-göçer yaşamda kullanılmaya başlaması göç sürecini büyük ölçüde etkilemiştir. Özellikle göç esnasında konalgalarda karşılaşma zamanlarını ve göçün süresini kısaltan bu gelişme, göç yollarında üretilmiş bir takım ortak toplumsal ilişkileri de etkilemiştir. Bildirinin verileri konar-göçer yaşamı sürdüren ailelerle yapılmış mülakatlar ve gözlemlerden elde edilmiştir. Saha çalışması Mayıs 2016-Haziran 2017 tarihleri arasında Mersin, Konya ve Karaman illerinde Sarıkeçili konar-göçerlerle yapılmıştır. Çalışmanın temel verileri bu saha çalışmasında elde edilen mülakat deşifreleri ve gözlemlerden oluşmaktadır. Bildiride literatürdeki tartışmalar ve saha çalışması verileri çerçevesinde yaşanılan toplumsal değişimin konar-göçer yaşama yansımaları analiz edilecektir.
1 . Giriş 09-11 EKİM09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Modern dönemle birlikte teknoloji insan hayatına girmiş, yeni bir yaşam biçimi ortaya çıkarmaya başlamıştır. Teknoloji temelli toplumsal değişme insan hayatında hızlı ve köklü değişimleri beraberinde getirmiştir. Bu değişim bütün toplumsal yapıları bilgideki A·YANTALYA Letkilemektedir. ATNA · 7102 REBAydınlanma MEVON / MİKile E 11bilimsel -90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA gelişim teknoloji alanına uygulanmış, yeni icatlar ise insanoğlunun yaşamında yeni bir çağ açmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Modernite ile birlikte teknolojik araç gereçlerin insanlığın kullanımına girmesi, yeni bir yaşam şekli ve üretim biçimini ortaya çıkarmıştır. Özellikle modernite ile birlikte toplumsal değişmenin hızı artmış, yönü de modern sosyo-ekonomik ve politik yaşama doğru değişim göstermiştir. İnsanlık durumunun tüm alanlarını etkileyen yeni dönemde insanoğlunun hayatında geleneksel yapılar da değişime uğramıştır. Modernitenin öncelikle ekonomi alanında kendini göstermesi geleneksel üretim ilişkilerini de değişime zorlamıştır. Geleneksel bir üretim biçimi olan konar-göçer yaşama dayalı Anadolu’daki Yörüklük de bu dönüşümden etkilenmiştir. Hayvancılığın temel ekonomik faaliyet olduğu konar-göçer yaşamda yaylacılık temel etkinliktir. Yaylak ve kışlak arasında geçirilen yaşam, hayvancılık faaliyetinin sürekliliği için bir zorunluk olarak ortaya çıkmıştır. Konar-göçer yaşamdaki geleneksel üretim modeli ise kuşaktan kuşağa geçerek günümüze kadar devam etmiştir. Günümüzde konar-göçer yaşam Toroslar üzerinde Sarıkeçili yörükleri tarafından devam ettirilmektedir. Konar-göçer yaşam Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına göç eden Türklerin getirmiş olduğu sosyoekonomik bir yaşam şeklidir. Türkler, Anadolu’ya gelişleri ile birlikte Orta Asya’da sahip oldukları
100
101
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
2. Araştırmanın Yöntem ve Metodu
etkinlik olan konar-göçerlik ve Yörük yaşamı günümüze kadar varlığını korumuştur. Toros Dağları’nda temel ekonomik faaliyet olarak hayvancılığı ve sosyal yaşam olarak konar-göçerliği sürdüren Sarıkeçili Yörükleri yüzlerce yıllık geleneksel üretim ilişkilerini devam ettirmektedir.
Bu çalışmada toplumsal değişmenin konar-göçer yaşama olan yansımaları ele alınmaktadır. Geleneksel olan her şeyin dönüştüğü modern dönemde, konar-göçer yaşam ve ekonomik modelini koruyan Yörük topluluğu olan Sarıkeçililer’de toplumsal değişmenin yansımaları çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Teknolojik araç gereçlerdeki gelişme, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması toplumsal değişmeyi dünyayı saran bir hale getirmiştir.
Konar-göçer yaşamın temel amacı ekonomik etkinliği sürekli kılmaktır. Orta Asya’daki Türk boylarında var olan yayla ve kışlak yaşamı Anadolu’da da devam ettirilmekte, hayvanların otlatıldığı yüksek düzlük ve dağ anlamına gelen yaylacılık (Öğel, 1978: 23-24) yaşamaktadır. Türklerin Orta Asya’dan getirdiği bu yaşam şekli göçe dayalıdır. Bu göçebe bir yaşam olmaktan uzaktır. Çünkü göçebeliğin temeli belli dönemlerde ekonomik faaliyet için yer değiştirmektir.
Geleneksel üretim ilişkilerini ve sosyal yaşamlarını devam ettiren konar-göçerliğin yaşayan temsilcileri olan Sarıkeçililer, teknolojinin insan hayatının her alanına hakim olma sürecinde kendi geleneksel yapıları ile sahip oldukları toplumsal yapıyı devam ettirmeye çalışmaktadır. Bu çalışmada da Sarıkeçililerin devam ettirdikleri geleneksel yapının toplumsal değişme süreci ile karşılaşmaları ve etkileri analiz edilecektir.
Göç esnasında belli yerlerde hayvanların ihtiyaçlarına göre konup-göçmek konalga adı verilen yerleşim yerlerini oluşturmuştur (Tuztaş-Horzumlu, 2014: 80). Bu yerleşim yerleri ulaşılacak yaylaya ya da dönüşte kışlağa yavaş yavaş ulaşmayı sağlamıştır. Aynı zamanda her konalga da hayvanların yayılabileceği yerler olmuştur (Seyirci, 1994: 198). Dahası konalgalar konar-göçerlerin karşılaşma alanlarını ve yeni sosyallikler ürettikleri mekanları da ortaya çıkarmıştır. Zaman içerisinde konargöçer yaşam bir kültür de ortaya çıkarmıştır.
sosyo-ekonomik etkinliklerini bu coğrafyada da devam ettirmişlerdir.
Bu çalışmanın verileri niteliksel bir alan araştırması ile elde edilmiş bilgilere dayanmaktadır. Alan araştırmasında katılımcıların belirlenmesinde amaçlı örneklem kullanılmıştır. Ayrıca derinlemesine mülakatlar, fotoğraf, doğal gözlem ve literatürdeki veriler veri olarak kullanılmıştır. Araştırmanın verileri Mayıs 2016 ve Haziran 2017 tarihleri arasında elde edilmiş saha çalışmasına dayanmaktadır. Saha çalışması konar-göçer yaşamı hala devam ettiren Sarıkeçililer ile Mersin, Konya ve Karaman illerinde gerçekleştirilmiştir. Araştırma kapsamında bir yörük şenliğine katılınmış ve bu şenlik esnasında bahar göçüne de tanıklık edilmiştir. Bununla birlikte Mayıs 2017’de de bahar göçüne katılınmış. Yapılan bu saha çalışmalarından elde edilen derinlemesine mülakat deşifreleri ve katılımlı gözlemler veri kaynaklarıdır.
3. Konar-Göçerlik ve Toplumsal Değişme AYLAdönemde TNA · 7102var REBolmuştur. MEVON / MAncak İKE 11-günümüzdeki 90 Toplumsal değişme insanlığın varoluşundan beri her toplumsal değişmeyi diğer dönemlerden farklı kılan modernitenin kendisidir. Çünkü modernite ile birlikte toplumsal değişme radikal bir şekilde gerçekleşmeye başlamıştır. Bu da değişim etkisini arttırmıştır. Toplumsal yapı ve bu yapıyı oluşturan ilişkilerin hızlı bir şekilde değiştiği bir dönem olan modern dönemde, geleneksel olarak tanımlanan her şeyin 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 ·modern ANTALYAyapılara dönüşmesine/ dönüştürülmesine tanıklık edilmektedir.
IBATİK İRİDLİB
Değişme hızlı veya yavaş olmasına rağmen her toplumun bir değişme süreci içinde olduğu gerçeğinden hareketle, toplumsal kurumların sürekli değişmesi söz konusudur. Bu da toplumsal değişmeyi sağlayan nedenlerin farklılığına ve hacmine bağlıdır (Kongar, 1999). Toplumsal değişmeyi sağlayan nedenler değişimin hızı ve etkisi üzerinde belirleyicidir. Bazı kurumsal yapılarda değişim kendiliğinden gerçekleşirken bazı kurumlarda da zorunluluktan ve hızlı bir şekilde gerçekleşebilir. Toplumsal değişim modern dönemle birlikte bütün yapıları modern bir formata yerleştirmektedir. Modern yaşamın bir ürünü olarak kentlilik ve kentte yaşamak da modern insanın ekonomik ve sosyal etkinliğinin bir mekanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yapının dışında kalan ekonomik ve sosyal etkinlikler bu yapıya doğru dönüşüm göstermek durumundadır. Geleneksel yaşamın bir formu olarak konar-göçer yaşam da bu dönüşümden kaçınılmaz olarak etkilenmektedir. Konar-göçer yaşamın ekonomik bir etkinliğe dayalı olarak sürdürüldüğü Anadolu coğrafyasında temel ekonomik faaliyetlerin devam ettirilebilmesi için bu yaşam şekli de devam ettirilmektedir. Ancak karşılaşılan toplumsal değişimler konar-göçer yaşam şeklini de modern bir yapıya uydurmaya çalışmaktadır. Türk kültürünün Orta Asya’dan Anadolu’ya getirdiği bir yaşam tarzı ve ekonomik 102
Konar-göçer yaşamın kendini kurumsallaştırdığı tarihsel süreç içerisinde yerleşik yaşamla karşılaşmalar arttıkça yerleşikliğe doğru bir eğilim de ortaya çıkmaya başlamıştır. Özellikle modern yaşamın kendisini bütün alanlarda hissettirmeye başlaması ile birlikte konar-göçer yaşam biçimi modern ekonomik etkinliğe ve sosyal yaşama doğru değişim göstermiştir. Konar-göçerlik ekonomik etkinlikle doğrudan bağlantılı bir yaşam şekli olmasına rağmen yerleşik yaşama geçiş kapitalist ekonominin içine dahil olmayı gerektirmiştir. Pazara yönelik üretim ve daha fazla üretme amacı, geleneksel ekonominin bir özelliği olan kendi kendine yetme anlayışını da değiştirmiştir (Lindner, 2000: 70). Kapitalist ekonomi ve pazara yönelik üretim ile birlikte toplumsal değişmenin temel dinamiği olan teknolojik icatlar da konar-göçer yaşamı değişime zorlayan bir diğer unsur olmuştur. Teknolojinin 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA coğrafyanın her alanına hakim olması ile birlikte insanoğlunun sahip olduğu araç gereçler konargöçer yaşamı zorlaştırmaya başlamıştır. Doğal şartlarla şekillenen konar-göçer yaşama teknolojik araç gereçlerle birlikte doğal şartlarını kaybetmiştir. Arazilerin makinalarla tarıma açılması, yüksek yerlere kadar / tarım alanlarının oluşması, arazilerde LATNmaden A · 7102çalışmaları REBMEVON doğal / MİKE dengeyi 11-90 etkilerken, 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA doğal koşullara bağlı sürdürülen konar-göçer yaşamın ekonomik faaliyeti olan hayvancılığın da sürdürülebilirliğini olumsuz etkilemiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
İnsanoğlunun sahip olduğu teknolojik araç-gereçlerle doğa üzerindeki gücü artmıştır. Bu değişim insanın doğaya göre yaşam oluşturması özelliğini de değiştirmiştir. Modern dönemle birlikte artık insan doğayı kendi istediği gibi dönüştürmektedir. Bu da konar-göçer yaşamın tüm özelliklerini değiştirmektedir. Dağa taşa her alana ulaşan yollar artık göçün şeklini değiştirmiştir. Göç yollarında geleneksel araçların yerine son derece teknolojik araç gereçler kullanılmaya başlanmıştır. Motorlu araçların göçte ve konar-göçer yaşamında kullanılması, göçün gerçekleştirildiği develeri Yörük yaşamında çıkarmıştır. Göçü deveyle yapardık. 2004’e kadar vardı deve. 10-11 filan deve varıdı. Sattık şey ettik. Devenin gütmesi çok zor, taşıması kolay, her yerden çek git. daştan bayırdan çek git. Ondan gütmesi çok zor. (E, 74, okur-yazar). Bir de şöyle oldu yani odun yolu, köy yolu yol çoğaldı. Böyle olunca bu develeri satalım dedik. Şu motoru aldım ben, deveyle iki sene bi gittigeldi. Her taraf yol oluncak deveyi sattık. İlk defa ben aldım sayılır. Dedim traktör alacağım ne yapcan dediler. ne bileyin heves ediyon dedim
103
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
alacaan. Aldık. Ondan sonra baktık o da o da o da aldı. Hindi hepsi traktör traktör. (E, 74, okur-yazar).
Fotoğraf 1: Develerle yapılan bahar göçü, 16 Mayıs 2016, Kazımkarabekir, Hacıbaba Dağı. (Fotoğraf: Devrim ERTÜRK).
Fotoğraf 3: Göçün gerçekleştirildiği bir traktör. Ermenek, Ağaççatı Konalgası, 18 Mayıs 2017. (Fotoğraf: Devrim ERTÜRK; Süleyman ŞANLI).
Yaşanılan değişimle birlikte ortaya çıkan yapılar ise değişimin konar-göçer yaşama etkilerini oluşturmaktadır. Özellikle teknolojik araç gereçlerin konar-göçer yaşam pratiklerinin içine dahil olması, başta göç süreci olmak üzere konar-göçer yaşamın bütününü dönüştürmektedir. Konar-göçer yaşam da bu değişimden etkilenmektedir. Bugün konar-göçer yaşamı devam ettiren bir topluluk olarak bilinen Sarıkeçili Yörükleri yaşadıkları değişimler karşısında yeni bir takım yapılar ortaya çıkararak konar-göçer yaşamlarına devam etmeye çalışmaktadır. Bu değişim ve dönüşümü sosyolojik açıdan önemli kılan ise belli noktalarda modern toplumsal yaşamla örtüşen bir yapı ortaya koyarken, zaman zaman da bu toplumsal değişim göçün önünde bir engel oluşturmakta, konar-göçer yaşamı zorlaştırmaktadır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 2: Konalgaya yönelmiş göç kervanı, Ermenek, Ağaççatı, 18 Mayıs 2017. (Fotoğraf: Devrim ERTÜRK; Süleyman ŞANLI). Öncelikle ulaşım teknolojilerindeki gelişme, yolların her yere ulaşmaya başlaması göçün biçimini değiştirmiştir. Bir dönem yük hayvanı olan develerle yapılan göçün yerini, günümüzde traktör ve diğer motorlu araçlar almıştır. Teknolojik araç gereçlerin konar-göçer yaşamı dönüştürmesi, konargöçer yaşamda da yapısal değişikliklere neden olmuştur.
Motorun (traktörün) konar-göçer yaşamın içine dahil olması, öncelikle yolların açılmasına bağlı olmuştur. Yaylalara kadar açılan yollar, göçte teknolojik araç gereçlerin kullanımını da kolaylaştırmıştır. Ancak açılan yollar, zemin yapısına da zarar vererek pınarların yönlerini değiştirmiş, konalga ve yayladaki su kaynakları kurumuştur. Birbirine bağlı olan bu süreçler su ihtiyacı için de traktörü konar-göçer yaşamda zorunlu kılmıştır. Alan araştırmasına dahil olan konar-göçer traktörün hayatını kolaylaştırdığını söylese de konar-göçer yaşamda yeni bir yapının ortaya çıkmaya başladığını da gizliden ifade etmektedir. Üle ben dedim yörüğün üniforması deveydi. Başka türlü imkan yok. Sen bi motorla gidiyor ama kim bu neci, tahtacılık mı yapıyor, bir yere odun kesmeye mi gidiyor ne yapıyor. Ülen dedim bu bizim lakabımızı değiştirecek dedim. Motorla göçmek yani. Hani yörük vardı nerde, nerde Sarıkeçililer? (E, 74, okur-yazar). Toplumsal yapının değişmeye başlaması aynı zamanda konar-göçer yaşamı da değiştirmektedir. Alan araştırmasında da belirtildiği gibi, en büyük değişim Yörük 09-11 EKİM 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·yaşamından ANTALYA çıkması, kimliğinin ayrılmaz bir/ NOVEMBER parçası olan develerin Yörüklerin teknolojik gelişmeler nedeniyledir. Şimdi traktör çıkınca bir traktör alıyor. Rahat. Gütmesi yok. Hura durduruyor, bir sene
A·Ydurdurursun LATNA · 7102 Rdiyor, EBMEevini VON / göçürürsün MİKE 11-90 diyor. 09-11 EKİM 2017 09-11olmaz. EKİM NOVEMBER ANTALYA ellemesen birşey olmazsa2017 şura 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/Hiç ·ANTALYA ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bunun hesabını yapıyor. Yalnız oldunmuydu. Yalnızlığa dayanıyor bütün imkanlar. Galabalık oldun mu çocuğun biri güder gelir. (E, 33, ilkokul).
Burada bahsedilen aslında açılan yollar ve tarım arazilerinin genişlemesi nedeniyle özellikle yaz yurdunda konar-göçerlik için yaşam alanlarının daralmasını vurgulamaktadır. Çünkü temel ekonomik etkinlik olan hayvancılıkta otlak ihtiyacı Toplumsal yapının değişmeye başlaması aynı zamanda konar-göçer yaşamı da değiştirmektedir. Alan araştırmasında da belirtildiği gibi, en büyük değişim Yörük kimliğinin ayrılmaz bir parçası olan develerin Yörüklerin yaşamından çıkması, teknolojik gelişmeler nedeniyledir. bulunmaktadır. Otlak ve meraların günden güne daralması, konar-göçer yaşamın temel ekonomik faaliyeti olan hayvancılığı ortadan kaldırmaktadır.
Şimdi moturu durduruyorsun, deve oturup duruyo gari heç kıpırdamıyo deve. Moda değişti. (E, 74, okur-yazar). 104
105
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
4. Sonuç
Fotoğraf 4: Açılan tüneller, göç yollarının ayrılmaz bir parçası haline gelmiş, Ermenek, 18 Mayıs 2017. (Fotoğraf: Devrim ERTÜRK; Süleyman ŞANLI).
Yaşanan bir takım değişim ve dönüşümler ise bu göçü her geçen gün değiştirmekte ve zorlaştırmaktadır. Bu değişimin dışında kalmak ise kitle iletişim araçlarının yaygınlığına bağlı olarak mümkün değildir. Karşılaşılan teknolojik değişimler ise toplumsal yapıları da değiştirmektedir. Her şeyden önce konar-göçer yaşamın temeli olan göç yapısal bir değişime maruz kalmaktadır. Bu yapısal değişim de temel ekonomik faaliyeti ve sosyal yaşamı değiştirmektedir. Göçün yapısında ortaya çıkan değişimler, konar-göçer yaşamı yeni bir biçime sokmaktadır. Alan araştırması sırasında karşılaştığımız, kamyonlarla sahilden hayvanlarını alıp yaylaya getirme ve aynı şekilde yayladan hayvanları alıp sahile götürme, konar-göçer yaşamın aslında yok olması anlamına gelmektedir. Kamyonlara yüklenen hayvanlar 3-4 saat gibi kısa bir sürede yaylaya getirilebilmektedir. Bu, ekonomik etkinliği devam ettirse de konar-göçer yaşamın kültürel boyutunu neredeyse tamamen ortadan kaldırmaktadır.
Kaynakça Kongar, E. (1999), Toplumsal Değişme Kuramları ve Türkiye Gerçeği, İstanbul: Remzi Kitabevi. Lindner, R. P. (2000), Ortaçağ Anadolu’sunda Göçebeler ve Osmanlılar, Çev. M. Günay, Ankara: İmge Kitabevi. Fotoğraf 5: Bir müddet modern ve geleneksel ulaşım araçları göçü taşımaya devam ediyor, Ermenek yolu, 18 Mayıs 2017. (Fotoğraf: Devrim ERTÜRK; Süleyman ŞANLI). Modern yaşamın bir parçası olan teknolojik araç ve gereçler insan yaşamını kolaylaştırsa da, geleneksel olan tüm yapıları da dönüşüme maruz bırakmaktadır. Teknolojinin insan yaşamına girmesi konarAYLATNAbir · 71özelliğe 02 REBMsahip EVONolsa / Mİda KE bütün 11-90 bir yaşamı göçer yaşamda görüldüğü gibi insan yaşamını kolaylaştıran da dönüştürmektedir. Sadece teknolojiyi alıp, kültürünü almamak konar-göçer yaşamda da mümkün olmamıştır. Konar-göçer yaşamın teknoloji ile karşılaştığı önemli nokta iletişim teknolojisidir. Yaşam alanlarında güneş kolektörleri sayesinde televizyonun dahil olmasını sonraki süreçte cep telefonları 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER takip etmiştir. Özellikle akıllı telefonların çıkmasından sonra 2017 Yörük· ANTALYA yaşamında da önemli yapısal değişimler ortaya çıkmıştır. Akıllı telefonun hayatlarına girişini bir katılımcı şu şekilde ifade etmiştir:
IBATİK İRİDLİB
…teyp gitti işte makine geldi oturdu yerine (akıllı telefonu diyor) dünya içinde. Evlenmesi de güzel bunla. Şimdi deliganlı gız olaydı ben deliganlı oğlan olaydım işte evlenmesi golaydın. Telefonla. (E, 71, okur-yazar).
Akıllı telefonlarla olan bağlantı, yerleşik yaşamı da özendirmektedir. Her şeyden önce sahip oldukları akıllı telefonu kullanmak, telefonun çekebileceği yerde bulunmayı, istenildiği zaman şarj edebilmeyi vb gerektirdiği için, konar-göçerin hareketliliğini sınırlandırmaktadır. Ayrıca sahip olunan iletişim teknolojisi farklı yaşamların özellikle modern yaşamın da özendirici etkisine kapılmaya, tüketimin içine dahil olmaya yol açmaktadır. Ayrıca daha çok endogami evlilik türünün görüldüğü konar-göçer ailelerde, iletişim teknolojilerindeki değişim ile egzogami evlilikler de yaygınlık kazanmaya başlamıştır. Yerleşikler ile yapılan evlilikler ise konar-göçer yaşamı ve ekonomik etkinliği devam ettirme noktasında olumsuz etki yaratmıştır. Kent hayatının içine dahil olmak, kentsel geçimlik sektör içerisinde yaşamaya atılmak, saha çalışmamız esnasında edindiğimiz izlenimler arasındadır. Bir yandan konar-göçer yaşamın zorlukları yerleşik yaşama geçişi zorlarken diğer yandan da yerleşik yaşamı takip edebilecek iletişim araçlarına sahip olmak, konar-göçer yaşamı terk etmeye neden olmaktadır. 106
Ögel, B. (1978), Türk Kültür Tarihine Giriş I, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Seyirci, M. (1994). “Batı Akdeniz’de Yörükler”, I. Akdeniz Yöresi Türk Topluluklarının SosyoKültürel Yapısı Sempozyum Bildirileri, Antalya 1994, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, ss. 191198. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Sarıkeçili’lerde Mekan Tuztaş-Horzumlu, A./ NOVEMBER H. (2014), Konup-Göçmek, Yerleşmek ve Yaşamak: ve Anlatı, Yayımlanmamış doktora tezi, Yeditepe Üniversitesi, İstanbul. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
107
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KAYSERİ RAŞİT EFENDİ YAZMA ESER KÜTÜPHANESİNDE BULUNAN “EBRU” İLE CİLTLENMİŞ (SÜSLENMİŞ) EL YAZMASI ESER CİLTLERİNİN İNCELENMESİ 1.GİRİŞ Doç. Dr. Ebru ALPARSLAN
ÖZET Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Konya Bölge Müdürlüğüne bağlı olarak Kayseri ilinde hizmet vermektedir. Asırlar öncesine uzanan geçmişi ve sahip olduğu kültürel, tarihsel ve sanatsal değerleri ile Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi koleksiyonunda; Arapça, Farsça, Türkçe dillerinde olmak üzere, yaklaşık 8500 eserden oluşan el yazması ve basılı eser bulunmaktadır. Söz konusu yazma eserler, Geleneksel Türk Sanatlarımızın en seçkin ve kıymetli örneklerini içermekte ve temsil etmektedir. Bu çalışmada, Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan “Ebru” kâğıdı ile ciltlenmiş El Yazması Eser Ciltlerinin incelenmesi ve tanıtılması amaçlanmıştır. Bu temel amaç doğrultusunda, söz konusu kütüphanede bulunan “Ebru” kağıdı ile ciltlenmiş El Yazması Eserler; eserlerin ciltlenmesinde kullanılan materyaller, uygulanan “ebru” çeşitleri ve kullanılan renkler gibi niteliksel özellikleri açısından incelenmiş ve fotoğrafları ile belgelenerek tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra söz konusu yazma eserlerin; kapsam, ait oldukları dönemler ve eser künyeleri gibi niteliksel özelliklerine ilişkin bilgiler, ilgili kurumların arşiv envanterlerinde bulunan veriler esas alınarak düzenlenmiş ve açıklanmıştır. Anahtar Kelimeler: “Ebru Sanatı”, Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi, Geleneksel Sanatlar, Cilt Sanatı, Yazma Eser.
KAYSERİ RAŞİT EFENDİ WRITTEN WORK LIBRARY “EBRU” BOUND WITH (DECORATED) EXAMINATION OF LEATHER AYLATNMANUSCRIPTS A · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 ABSTRACT Raşit Efendi Writing Works Library; T.C. The Ministry of Culture and Tourism serves in the province of Kayseri 09-11 in accordance with /the Konya Regional Directorate the Turkish Written Works 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·of ANTALYA Association. Historical and artistic values of the past, dating back centuries,
IBATİK İRİDLİB
and Raşit Efendi Yazma Eser Library; Arabic, Farsi, and Turkish languages, in a collection of approximately 8500 manuscripts and printed manuscripts. These writing works contain and represent the most exclusive and precious examples of our Traditional Turkish Arts. In this study, it is aimed to examine and introduce the volumes of the Handwriting Works bound with “Marble” paper in Raşit Efendi Writing Library of Works. In line with this basic objective, the Handwriting Works bound with the “Marble” paper in the library in question; materials used in the binding of the works, types of “marbles” applied and the colors used, were examined in terms of their qualities and they were documented and tried to be introduced with their photographs. In addition to this, the writing works; information about the qualifications such as the scope, the periods they belong to and the title of the works are arranged and explained on the basis of the data in the archive inventories of the related institutions. Key Words: “Marbling Art”, Raşit Efendi Writing Works Library, Traditional Art, Bookbinding Art, Manuscript. 108
Geleneksel Türk Süsleme Sanatları içerisinde; asırlar öncesine uzanan köklü geçmişi ve günümüze ulaşan kıymetli örnekleri ile önemli bir yere sahip olan “Geleneksel Türk Ebru Sanatı”; tarihi süreç içerisinde el yazması eserlerin ve kitap ciltlerinin iç kısımlarında ve dış kapaklarında kullanılmıştır. Bunun yanı sıra “Geleneksel Ebru Sanatı”; tezhip, hat ve minyatür gibi sanat dalları ile birlikte el yazması eserlerin süslenmesinde tamamlayıcı bir bezeme öğesi olarak da kullanılmış, kıymetli ve seçkin örnekleri günümüze kadar ulaşmıştır. Ülkemizde T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Yazma Eser Kütüphanelerinde, kamu kurum ve kuruluşuna ait arşivlerde, yurt içinde ve yurt dışında bulunan müzelerde ve hatta özel koleksiyonlarda; Geleneksel Sanatlarımızı temsil eden ve böylelikle, kültürümüzü ve sanatımızı gün ışığına çıkaran kıymetli ve nadide eserler bulunmaktadır. Geleneksel Sanatlarımız alanında yapılacak olan belgeye dayalı, doğru ve nitelikli çalışmaların; sahip olduğumuz bu değerlerin tanıtılması, yaşatılması ve böylelikle gelecek kuşaklara aktarılması bakımından önemi büyüktür. Bu çalışmanın amacı, Kayseri Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan “Ebru” ile ciltlenmiş (süslenmiş) El Yazması Eser Ciltlerinin incelenmesidir. Bu temel amaç doğrultusunda, söz konusu kütüphanede bulunan “Ebru” ile ciltlenmiş El Yazması Eserler; eserlerin ciltlenmesinde kullanılan materyaller, uygulanan “ebru” çeşitleri ve kullanılan renkler gibi niteliksel özellikleri açısından incelenmiş ve fotoğrafları ile belgelenerek tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra söz konusu yazma eserlerin; kapsam, ait oldukları dönemler ve eser künyeleri gibi niteliksel özelliklerine ilişkin bilgiler, ilgili kurumların arşiv envanterlerinde bulunan veriler esas alınarak düzenlenmiş ve açıklanmıştır. Söz konusu kütüphanede araştırma yapmak ve incelemelerde bulunmak amacıyla ilgili birimlerden gerekli onay alınmış ve araştırma 2016 yılı Eylül ve Ekim aylarında gerçekleştirilmiştir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2. ARAŞTIRMA BULGULARI 2.1. Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi Hakkında Genel Bilgiler
Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi; T.C. Kültür veA ·Turizm A·YANTALYA LATN 7102 REBakanlığı, BMEVON / MTürkiye İKE 11-90Yazma Eserler 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kurumu Başkanlığı Konya Bölge Müdürlüğüne bağlı olarak Kayseri ilinde hizmet vermektedir. Asırlar öncesine uzanan köklü geçmişi ve sahip olduğu kültürel, tarihsel ve sanatsal değerleri ile Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi koleksiyonunda; Arapça, Farsça, Türkçe dillerinde olmak üzere 8520 adet el yazması ve basılı eser bulunmaktadır (Anonim, 2017a). Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinin koleksiyonunda; Kur’an-ı Kerim, İslam Dini, Dini İlimler, Hadis, Tefsir, Tasavvuf, Tarih, Coğrafya ve Matematik gibi farklı alanları kapsayan yazma/basılı eser bulunmaktadır. Araştırma sürecinde yapılan incelemelerde sözü edilen kütüphanede, Geleneksel Türk Sanatları/Kitap Sanatları içerisinde yer alan; ebru, cilt, hat, tezhip ve minyatür gibi sanat dallarını temsil eden değerli ve seçkin eserlerin bulunduğu ve muhafaza edildiği belirlenmiştir. Bu eserler; yüzyıllar öncesine uzanan köklü geçmişi ile Geleneksel Türk Sanatlarının ulaşmış olduğu düzeyi göstermesi bakımından oldukça önem taşımaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinin kurucusu Mehmed Râşid Efendi’dir. (Anonim, 2017b). I. Abdülhamid ve III. Selim devrinin tanınmış devlet adamlarından olan Mehmet Râşid Efendi; 1753 yılında Kayseri’nin Gesi Nahiyesi’nde doğmuş (Anonim, 2017c), İlköğrenimini Kayseri’de tamamladıktan sonra İstanbul’a giderek eğitim hayatını sürdürmüş ve daha sonra Divan Kâtipliği’ne başlamıştır. Mehmet Râşid Efendi, 1787 yılında Reisü’l-Küttâp’lığa (Dışişleri Bakanlığı) getirilmiştir 109
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA (Karabulut, 1994: Sakin, 2012: 432). Raşit Efendi Kütüphanesi, 1796 yılında Kayseri İlinde bulunan Camii Kebir’in (Ulu Cami) avlusunda kurulmuş, kütüphane binası klasik Osmanlı mimarî tarzının özelliklerini yansıtan üslupta inşa edilmiştir. Kütüphanenin inşa edilesi sürecinde maddi kaynak sağlayan ve kütüphane masraflarının karşılanması için İstanbul’da bulunan birçok gayrimenkulünü vakfetmiş olan Mehmed Râşid Efendi, kuruluşunun ardından kütüphaneye 925 cilt el yazması ve 18 cilt basma kitap bağışlamıştır. Osmanlı Döneminde Kayseri’de açılmış olan son kütüphane niteliğinde olan Raşit Efendi Kütüphanesine; Kayseri’de daha önce açılmış olan, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Kütüphanesi, Molulu-zâde Mehmed Efendi Kütüphanesi, Bedreddin Mahmud Kadı Kütüphanesi, Hacı Halil Efendi Kütüphanesi ve Erkilet’li Nişancı Mehmed Paşa Kütüphanelerinde bulunan eserler de nakledilmiş ve kütüphanenin koleksiyonu zenginleştirilmiştir (Anonim 2017b). Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi koleksiyonunda; 2.052 yazma, 6.468 matbu ve 3 icazetname olmak üzere toplam 8.520 eser bulunmaktadır. Bunlar arasında bulunan en önemli eserlerden biri; mezhep imamlarından Matûridi’ye ait Te’vilatü Ehlü’s Sünne isimli eserdir (Anonim, 2017a). T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı tarafından sürdürülen çalışmalarla, Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren 18 yazma eser kütüphanesinde bulunan el yazması eserlerin %99’u sayısal ortama aktarılmıştır (Anonim 2017d). Yapılan bu faaliyetlerle; Türk Kültürü- Sanatı ve Tarihi bakımından çok kıymetli ve önemli belge olma niteliği taşıyan eserler dijital ortama aktarılmakla beraber, eserlerin belgelenerek gelecek kuşaklara aktarılması ve korunması hususlarında önemli bir çalışma yürütülmüştür. Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde bulunan yazma ve nadir eserler de dijital ortama aktarılmış olmakla beraber; araştırmacılar, akademisyenler ve bu alanda çalışan kişilerin hizmetine sunulmaktadır.
2.2. Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde Bulunan “Ebru” İle Ciltlenmiş Yazması Eser Cilt Örnekleri
Fotoğraf 1. “Kumlu Hatib Ebru” cilt kapağı Fotoğraf 2’de görülen yazma eser; “Meşârıku’l-Envâri’n-Nebeviye min Sıhâhı’l-Ahbâri’lMustafâvîye” şeklinde isimlendirilmekte ve 15. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Yazma eser, İslâm Dini-Hadis ve Hadis İlmi konularını içermektedir ve Arapça dilinde yazılmıştır. Vişneçürüğü renkli sahtiyan deriden yapılmış olan cilt kapağının; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları “Hatib Ebru” tekniğinde yapılan “ebru” ile kaplanmıştır. “Ebru” yapımında oksit turuncu, oksit sarı, oksit yeşil, oksit kahverengi ve siyah renkli toprak boyalar kullanılmıştır. Cilt örneğinin renklerinin zaman içerisinde solduğu ve kağıdın yıpranmaya başladığı görülmektedir. Sözü edilen eserin, Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 134” dür.
(Süslenmiş) El
Kayseri İlinde bulunan Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde yürütülen bu çalışmada, “Ebru” ile ciltlenmiş El Yazması eserler; eserlerin ciltlenmesinde “ebru” AYLATNAkullanılan · 7102 REBmateryaller, MEVON / MİKEuygulanan 11-90 çeşitleri ve kullanılan renkler gibi niteliksel özellikleri açısından incelenmiş ve toplam 10 adet yazma eser cildi fotoğrafları ile belgelenerek tanıtılmaya çalışılmıştır. Bunun yanı sıra araştırma kapsamında incelenen yazma eserlerin; kapsam, ait oldukları dönemler ve eser künyeleri gibi niteliksel özelliklerine ilişkin bilgiler, ilgili kurumların arşiv envanterlerinde bulunan veriler esas alınarak düzenlenmiş ve 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA açıklanmıştır.
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 1’de, 17. yüzyıla tarihlendirilen ve “el-Makâsidü’l-Hasene fî Beyânı Kesîrin mine’lEhâdisi’l-Müştehire ale’l-Elsine” şeklinde isimlendirilen yazma esere ait “ebru” kaplı cilt kapağı görülmektedir. Söz konusu yazma eser, Arapça dilinde yazılmış olmakla beraber İslâm Dini-Hadis ve Hadis İlmi konularını içermektedir. Yazma eser cildinin yapımında siyah renkli sahtiyan deri kullanılmış, cilt kapağının üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları; “Kumlu Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılan “ebru” ile kaplanmıştır. “Ebru” yapımında Lahor çividi, oksit turuncu, gri ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı görülmektedir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 111” dir.
110
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
A·YANTALYA LA TNA · 7cilt 102kapağı REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/Fotoğraf ·ANTALYA ANTALYA2. 2017 “Hatib Ebru”
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Araştırma kapsamında incelenen bir diğer yazma eser Fotoğraf 3’te görülmektedir. 18. yüzyıla tarihlendirilmiş olan “Terceme-i Fıkhü’l-Ekber” isimli eser; İslâm Dini-Akaid ve Kelam konularını içermektedir. Yazma eser cildinin yapımında koyu kahve renkli sahtiyan deri kullanılmış, cilt kapağının üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları; “Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılan “ebru” ile kaplanmıştır. Cilt örneği incelendiğinde; “Ebru” yapımında Lahor çividi, açık mavi, oksit kırmızı, oksit yeşil, açık kahve ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı görülmektedir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 509-2’ dir.
Fotoğraf 3. “Hatib Ebru” cilt kapağı
111
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Fotoğraf 4’de yer verilen yazma eser; 18. yüzyıla tarihlendirilen ve “Hâşiye alâ Şerhi’l-Akâ’idi’lAdudîye” şeklinde isimlendirilen eserdir. Yazma eser Arapça dilinde yazılmıştır ve İslâm Dini-Akaid ve Kelam konularını içermektedir. Yazma eseri kaplayan deri cildin yapımında açık kahve renkli sahtiyan deri kullanılmış, cildin; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları “Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılan “ebru” ile kaplanmıştır. “Ebru” yapımında Lahor çividi, oksit kırmızı, siyah ve beyaz renkli toprak boyalar kullanılmıştır. Cilt üzerinde yapılan süslemeler incelendiğinde; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımlarında, şemse süsleme tekniklerinden “Mülemma Şemse” tekniğinin uygulanmış olduğu görülmektedir. Oval şemse ve miklep şemsesi içerisinde ağırlıklı olarak bulut motifi kullanılmakla beraber, hatai, çiçek, yaprak ve kıvrımlı dal motiflerinin de kullanılmasıyla motif kompozisyonu oluşturulmuştur. Şemselerin hem zemin kısımları hem de motifler yaldız ile renklendirilmiştir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 468” dir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 6. “Kumlu Hatib Ebru” cilt kapağı Araştırma kapsamında incelenen bir diğer yazma eser (fotoğraf 7); “Mecmûatür-Resâil” şeklinde isimlendirilen, 19. yüzyıla tarihlendirilen ve Farsça ve Türkçe dillerinde olmak üzere 2 risaleden oluşan eserdir. Yazma eseri kaplayan deri cildin yapımında vişneçürüğü renkli sahtiyan deri kullanılmış, cildin; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları “Dalgalı Ebru” tekniği uygulanarak yapılan “ebru” ile kaplanmıştır. “Ebru” yapımında vişneçürüğü, camgöbeği mavi, siyah ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı görülmekle beraber “ebru” kağıdının aşınmaya başladığı dikkati çekmektedir. Söz konusu eserin, Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 11285” dir.
Fotoğraf 4. “Hatib Ebru” cilt kapağı Fotoğraf 5’de, 16. yüzyıla tarihlendirilen ve “Hâşiye alâ Şerhi’l-Akâ’idi’n-Nesefîye” şeklinde isimlendirilen yazma esere ait “ebru” kaplı cilt kapağı görülmektedir. Söz konusu yazma eser, Arapça dilinde yazılmış olmakla beraber İslâm Dini-Akaid ve Kelam konularını içermektedir. Yazma eser cildinin yapımında kızıl kahve renkli sahtiyan deri kullanılmış, cilt kapağının üst kapak, alt kapak ve YLATNA ·“ebru” 7102 Rile EBM EVON / MİKE“Ebru” 11-90 kağıdının miklep kısımları; “Battal Ebru” tekniği uygulanarakAyapılan kaplanmıştır. yapımında oksit turuncu, siyah, açık pembe, açık kahve ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı görülmektedir. İncelenen eserin, Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 533” dür. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 5. “Battal Ebru” cilt kapağı
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATEbru” NA · 71cilt 02 kapağı REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017Fotoğraf ANTALYA7. “Dalgalı
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 8’de görülen yazma eser; “el-Fevâ’idü’l-Behâ’îye fî’l-Kavâ’idi’l-Hisâbîye” şeklinde isimlendirilmekte ve 18. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Arapça dilinde yazılmış olan Yazma eser Matematik konusunu içermektedir. Yazma eser cildi incelendiğinde; mukavva ile oluşturulmuş olan cilt kapağının sırt ve sertab kısımlarının koyu kahve renkli deri ile kaplanmış olduğu, cildin; üst kapak ve alt kapak kısımlarının ise “Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılmış olan “ebru” ile kaplanmış olduğu görülmektedir. Yazma eser cildi incelendiğinde; “Ebru” yapımında oksit turuncu, oksit sarı, siyah ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı görülmektedir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 1210” dur.
Fotoğraf 6’da görülen yazma eser; “Kâşifü’l-Esrâr ve Matlau’l-Envâr” şeklinde isimlendirilmekte ve 16. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Yazma eser, İslâm Dini-Tasavvuf ve Tarikatlar konularını içermektedir ve Farsça dilinde yazılmıştır. Yazma eser cildi incelendiğinde; mukavva ile oluşturulmuş olan cilt kapağının sırt ve sertab kısımlarının açık kahve renkli deri ile kaplanmış olduğu, cildin; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımlarının ise “Kumlu Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılmış olan “ebru” ile kaplanmış olduğu görülmektedir. Yazma eser cildi incelendiğinde; “Ebru” yapımında Lahor çividi, mavi, gri ve beyaz renkli toprak boyaların kullanıldığı dikkati çekmektedir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 1081” dir. 112
113
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Fotoğraf 8. “Hatib Ebru” cilt kapağı Fotoğraf 9’da görülen yazma eser; “el-Cânibü’l-Garbî fî Hâlli Müşkilâtiş-Şeyh Muhyiddîn İbnü’lArabî” şeklinde isimlendirilmekte ve 16. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Farsça dilinde yazılmış olan eser, İslâm Dini-Tasavvuf ve Tarikatlar konularını içermektedir. Yazma eser cildinin yapımında koyu kahve renkli sahtiyan deri kullanılmış, cildin; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları “Hatib Ebru” tekniğinin uygulanmasıyla yapılmış olan “ebru” ile kaplanmıştır. Yazma eser cildi incelendiğinde “ebru” yapımında; Lahor çividi, oksit kırmızı, oksit sarı, oksit yeşil, açık mavi ve beyaz renkli toprak boyaların kullanılmış olduğu görülmektedir. Yazma Eserler Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 1129” dur.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Araştırma kapsamında incelenen eserlerden, 1 adeti 15. yüzyıla, 3 adeti 16. yüzyıla, 2 adeti 17. yüzyıla, 2 adeti 18. yüzyıla ve 1 adeti de 19. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Bu verilere göre; incelenen eserlerin Osmanlı Döneminden günümüze ulaştıkları ve Geleneksel Türk Ebru Sanatının seçkin ve nitelikli eserlerini temsil ettikleri anlaşılmaktadır. Çalışma sürecinde, “ebru” ile kaplanmış yazma eserlere ait ciltler; uygulanan “ebru” teknikleri açısından incelenmiş ve “Hatib Ebru”, “Kumlu Hatib Ebru”, “Battal Ebru”, “Dalgalı Ebru” tekniklerinin uygulandığı tespit edilmiştir. “Ebru” ciltler, “ebru” yapımında kullanılan renkler açısından incelendiğinde ise; oksit kırmızı, oksit turuncu, oksit sarı, oksit yeşil, oksit kırmızı, oksit turuncu, oksit kahverengi, Lahor çividi, camgöbeği mavi, açık mavi, siyah, kahverengi, gri, pembe ve beyaz renkli toprak boyların kullanıldığı belirlenmiştir. Yazma eser ciltleri incelendiğinde; sahtiyan deri ile yapılmış cilt üzerine “ebru” kağıdı kaplanmış ciltler görülmekle beraber, bazı örneklerde mukavva üzerine “ebru” kağıdı kaplanmış olduğu da görülmektedir. Bu çalışmaya konu olan ve çalışma sürecinde tespit edilen “ebru” ciltler, Geleneksel Türk Ebru Sanatının Osmanlı Döneminde ulaşmış olduğu üstün seviyeyi ve o dönemde yetişmiş olan sanatçıların eserlerindeki üslup özelliklerini, estetik ve sanatsal değeri göstermesi bakımından önem taşımaktadır. Geleneksel Türk Sanatları, Türk Kültürü ve Türk Tarihi açısından hazine niteliği taşıyan yazma eserlerin tespit edilmesinin ve belgelenmesinin, bu alanda yapılacak olan doğru ve nitelikli çalışmaların; milli değerlerimizin tanıtılması ve gelecek nesillere aktarılması ve bu alanda çalışanlara kaynak oluşturması bakımından önemli olduğu düşünülmektedir.
KAYNAKÇA Fotoğraf 9. “Hatib Ebru” cilt kapağı Araştırma kapsamında incelenen bir diğer yazma eser Fotoğraf 10’da görülmektedir. “Hâllü’l-Hulâsa li Ehli’r-Risâle” isimli eser, 17. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Arapça dilinde yazılmış eser Matematik konusunu içermektedir. Yazma eseri kaplayan deri cildin yapımında kızıl kahve renkli sahtiyan deri kullanılmış, cildin; üst kapak, alt kapak ve miklep kısımları “Kumlu Hatib Ebru” tekniği uygulanarak yapılmış olan “ebru” ile kaplanmıştır. “Ebru” yapımında oksit kırmızı, oksit yeşil, siyah ve beyaz renkli toprak boyaların kullanılmış olduğu görülmektedir. AYLATNAİncelenen · 7102 REBeserin, MEVONYazma / MİKE 1Eserler 1-90 Kurumu arşiv numarası “Râşid Efendi 1214/1” dir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 10. “Kumlu Hatib Ebru” cilt kapağı
(Anonim 2107a); http://www.rasitefendi.yek.gov.tr/Home/Index_?n_id=3 18.04.2017)
(Erişim Tarihi:
(Anonim2017b); http://www.rasitefendi.yek.gov.tr/Link/ShowLink?LINK_CODE=3&LAN_ CODE=TR (Erişim Tarihi: 18.04.2017) (Anonim 2107c);http://www.rasitefendi.yek.gov.tr/Home/ShowLink?LINK_CODE=3&LAN_ CODE=TR 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA (Erişim Tarihi: 18.04.2017)
(Anonim2107d); http://www.kitapsifahanesi.yek.gov.tr/Home/Index_?n_id=7 (Erişim Tarihi: 18.04.2017) A·YANTALYA LATNA · 710Tarihçesi, 2 REBMEVOKayseri, N / MİKE1994. 11-90 KARABULUT, Ali Rıza; Râşid Efendi 09-11 2017 09-11Kayseri EKİM NOVEMBER 2017Kütüphanesi 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
SAKİN, (KARAKUŞ) Neval; “Kayseri Râşid Efendi Kütüphanesindeki Ebrû Örnekleri”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, (www.sosyalarastirmalar.com. Issn: 1307-9581), Cilt: 5, Sayı: 21, Bahar 2012. * Bu çalışmada yer alan yazma eser ciltlerine ilişkin fotoğraflar; T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Konya Bölge Müdürlüğüne bağlı olarak Kayseri İlinde faaliyet gösteren Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesi dijital arşivinden elde edilmiştir.
3. SONUÇ Bu çalışma, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Konya Bölge Müdürlüğüne bağlı olarak Kayseri ilinde faaliyet gösteren Raşit Efendi Yazma Eser Kütüphanesinde yürütülmüştür. Çalışma kapsamında, sözü edilen kütüphanede bulunan ve muhafaza edilen, Yazma Eserler Kurumu arşiv envanterlerinde yer alan verilere göre Osmanlı Döneminden günümüze ulaştığı tespit edilen “ebru” ile ciltlenmiş el yazması eserlere ait ciltler üzerinde çalışılmıştır. Araştırma kapsamında incelenen ve Geleneksel Türk Ebru Sanatının kıymetli ve seçkin eserleri arasında sayılan yazma eser ciltleri; eserlerin ciltlenmesinde kullanılan materyaller, uygulanan ebru çeşitleri ve kullanılan renkler gibi niteliksel özellikleri açısından incelenmiş ve toplam 10 adet yazma eser cildi fotoğrafları ile belgelenerek tanıtılmaya çalışılmıştır. 114
115
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KIRIKKALE İLİ, KARAKEÇİLİ İLÇESİ YÖRÜK KİLİMLERİNİN YAŞATILMASINA YÖNELİK YAPILAN PROJELER VE GÜNÜMÜZ DURUM TESPİTİ Öğr. Gör. Ebru Ateşok Öğr. Gör. Z. Ebru Keskin
ÖZET Karakeçili İlçesi, ismini aşiret isminden alan bir yerleşim yeridir. Burada ikamet eden Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yörelerinde yaşayan Karakeçiler ile akrabadır. Mevsimlere bağlı değişen olumsuz hava koşullarından korunmak ve sürülerine yeni otlaklar bulmak amacıyla sürekli yer değiştiren Yörükler, barınma ve konaklama ihtiyaçlarını keçi kılından dokudukları çadırlar, kilimler ve halılarla karşılamıştır. Zihinlerindeki kavramları, çeşitli renklerdeki ipliklerle somutlaştıran Karakeçili Yörükleri, önemli bir kültür öğesi olan kilimlerini meydana getirmişlerdir. Bu araştırmada ilçede Halk Eğitim Merkezi ve İş-Kur ortaklığıyla 2010-2012 yılları arasında yapılan projeler ve bu projelerin Karakeçili Yörük kilimlerinin yaşatılmasına yönelik yararları, ilçede ikamet eden bireyler, yerel yönetimler, ilgili kuruluşlar ve dokuma işiyle uğraşan bayanlar ile yapılan yüz yüze görüşmeler ile tespit edilmiştir. Araştırma neticesinde sözü edilen projelerin kilim dokumacılığına katkı sağlamadığı gibi kilimlerde renk ve motif açısından bozulmalara neden olduğu da belirlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yörük, Göçebe, Kilim, Meslek edindirme, Karakeçili
PROJECTS TO MAINTAIN YORUK RUGS IN THE DISTRICT KARAKECILI OF THE PROVINCE KIRIKKALE AND THE ASSESSMENT ON STATE OF PLAY ABSTRACT
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
The district of Karakecili is a place which got its name from the tribe. The Karakecili people, who lived here are relatives from other Karakecili of entire Anatolia. The Yoruks, who are steady 09-11 EKİM / NOVEMBER ·/ ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA moving around forEKİM weather protection due to 2017 the seasons and for finding new grassland for their herds, are meeting their needs for shelter with tents, rugs and carpets weaved out of goat hair. The Karakecili Yoruks produced the important cultural heritage of rugs by embodying their concepts of their minds with various coloured yarns. The rugs are not only handicrafts; moreover they are important documents expressing the feelings, experiences and history of people. In this survey, the joint projects of Public Training Center and Is-Kur (Turkish Employment Organization) and the benefits of this projects for maintaining Yoruk rugs are discussed and the state of play is assessed. Content of the study comprises old rugs’ motif provided from district municipality in Karakeçili district woven during the 1930-1950 dates and contemporary rugs provided from Public Education Centerwoven during the 2010-2012 dates.
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Türklerinin Anadolu’ ya göç etmesi sonucu, Türklerin bir kısmı eski yaşam tarzlarını devam ettirirken bir kısmı ise yerleşik yaşamı tercih etmişlerdir. Türklerin benimsedikleri göçebe yaşam tarzı, ortaya koydukları sanat eserlerine de yansımıştır. Yörükler, göçebe Türk kültürüne uygun yaşantılarını diğer birçok Türk topluluğuna göre daha uzun süre devam ettiren ve yerleşik düzene yakın zamanlarda geçen (az da olsa devam ettirenler vardır) Türk topluluklarından birisidir (Demir ve Bakar, 2014, s.111). Bu göçebe yaşam tarzının getirisi olarak da küçükbaş hayvancılık ile uğraşıp birçok el sanatı ortaya koymalarının yanında; hayvanların yünlerinden çadırlarda kullanabilecekleri havsız dokumaları yoğun bir şekilde üretmişlerdir. Özellikle kilim, halı, keçe dokumalara yaşam tarzları nedeniyle ayrı bir önem vermişler ve duygularını, hayallerini dokumaların üzerlerine motiflerle aktarmışlardır. Bu nedenle günümüzde de Yörük kilimlerinin dokunuyor olması kültürel anlamda oldukça sevindirici bir olaydır. Karakeçili, Oğuzların 24 kolundan biri olan Bozok Kolu’ndan Oğuzhan’ın büyük oğlu Günhan’ın mensup olduğu Kayı Boyu’nun en büyük aşiretidir. Karakeçili köy olarak Ankara Bala Bucağı’na bağlanmış; Bala’nın 1849’da kaza yapılması üzerine Karakeçili’de bucak olmuştur. Bala İlçesine bağlı Karakeçili Bucağı’na 1935 yılında 22 köyün bağlı olduğu bilinmektedir. İlçe yapılarak Kırıkkale’ye bağlanması üzerine bu köylerden sadece Sulubük ve Akkoşan Köyleri ilçeye bağlı kalmıştır. Karakeçili, Kayı Oğuzları, Anadolu kapıları Türklere açıldıktan sonra Azerbaycan üzerinden Doğu Anadolu Bölgesinden Anadolu’ya büyük göç dalgaları halinde girmişlerdir. Daha sonra yöreye gelip yerleşen Oğuz Türkmen Boyları ile Sürmeli Çukuru’nda Pasinler’i, Ahlat’ı ve Suruç’u kışlak ve yaylak olarak kullanan Kayılar, Ankara’ya gelip Karacadağ yöresini kendilerine yurt edinmişlerdir. İlhanlıların, 1258 yılında Anadolu’ya girmeleri ve bu yöreyi ele geçirmeleri üzerine Ertuğrul Gazi, Kayı Boyu ile birlikte Söğüt ve Domaniç yöresine göç ederek oraya yerleşmişlerdir. Fakat Söğüt ve Domaniç’e gitmeyen Horasan Türkmen grubuna mensup Kayı Boyu, Karakeçili Aşireti bu günkü yerleşim birimini kurmuşlardır. Osmanlı Döneminde Ankara Sancağına bağlı kalmış ve 1957 yılında belediye teşkilatına kavuşmuştur (Eliaçık, 2011, s. 180; 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Özçelik ve Çalık, 2003, s. 34; Altın, 2011, s. 87–92). Kilim; tersi ve yüzü olan atkı yüzlü bir dokumadır. Bu dokuma tekniğinde motiflerin bulunduğu belirli alanlarda, renkli atkı ipliği çözgülerin bir altından bir üstünden geçerek bir başka motifin LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·Yoluşturur. ANTALYA 09-11 EKİM/gider /NOVEMBER NOVEMBER 2017dönerek ANTALYA sınırına kadar ve buradan motifleri Uygulanan motifin bir tarafından diğer tarafına açılan ağızlıktan atkı ipliği geçirildikten sonra atkılar bol bırakılarak kirkitle aşağı doğru vurulup sıkıştırılır (Onuk, Akpınarlı ve Ortaç, 1998, s. 10).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yoruk, nomad, rug, vocational training, Karakecili tribe
İlçede hayvancılık yapılmakta ve yün bol miktarda bulunmaktadır. Bu araştırmada 1930-1950 tarihli mevcut kilim örnekleri ile projeler kapsamında dokunan 2010 ve sonrası tarihli kilimler incelenerek aralarındaki farklılıklar ortaya çıkarılmıştır. 1930–1950 tarihli belediye binasında arşivde bulunan kilimlerin hepsi doğal boya ile renklendirilmiş ve tamamı yünden dokunmuştur. Ayrıca motiflerde zenginlik ve bütünlük göze çarpmaktadır. 2010’dan günümüze kadar projeler dâhilinde İlçe Halk eğitim Merkezinde dokunan kilim örnekleri incelendiğinde yine çözgüde yün ipine rastlanılmış, fakat renklerde ve motiflerde değişmeler ve bozulmalar göze çarpmıştır. Buna neden olan faktörlerde ileriki bölümlerde ayrıntılı olarak açıklanmıştır.
GİRİŞ
2. KARAKEÇİLİ İLÇESİ
İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana Türk topluluklarının önemli bir kısmı Orta Asya’dan Anadolu’ ya kadar geniş bir coğrafyada Yörük yaşam tarzını benimseyerek göç etmişlerdir. Oğuz
İsmini aşiret isminden alan bir yerleşim yeridir. 1583 yılında Karakeçili göçerlerinin, AnkaraKırıkkale bölgesinde yerleşik düzene geçmesiyle kurulan Karakeçili, 1962 yılından itibaren Bala’ya
116
117
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
bağlı bir bucaktır. 9 Mayıs 1990 tarih ve 3644 sayılı yasayla Akkosan, Keklicek ve Sulubük köylerini de sınırları içine alarak aynı yasayla kurulmuş Kırıkkale ilinin 3. büyük ilçesi meydana getirilmiştir. Kuzeyinde Kırıkkale’nin Bahşılı, doğusunda Keskin ve Çelebi, güneyinde ve batısında Ankara’nın Bala ilçesi ile çevrili olan Karakeçili ilçesi Kırıkkale iline 35 km. uzaklıktadır (Deral, 1998, s. 10). Karakeçili, ilçe statüsünde olmakla beraber büyük bir köy görünümümdedir. İlçede özellikle gençlerin oturabilecekleri, paylaşımlarda bulunabilinecekleri sosyal merkezler bulunmadığı gibi dışarıdan gelen insanların kalabilmesi için misafirhane gibi barınma olanakları da bulunmamaktadır. İlçenin iklimi kışları sert ve kar yağışlı; yazları ise sıcak ve kurudur. Yağışların az olması nedeniyle de küçükbaş hayvancılık en büyük geçim kaynağıdır.
Fotoğraf 3.1. Karakeçili Uluslar arası Kültür Şenliği (Karakeçili Belediyesi, 2017)
4. KARAKEÇİLİ YÖRÜK KİLİMLERİ Hayvan yetiştiren atlı göçebeler, göç ederken kolayca taşınabilecek ve çadır kurduktan sonra içini kolayca döşeyebilecek çadır eşyalarına ihtiyaç duymuşlardır. Atla beraber koyun, bozkır şartlarının kolay yetiştirilmesi nedeniyle vazgeçilmez hayvanı olmuştur. Türkler koyunların yünlerinden keçeler, kilimler, halılar yapmışlar ve koçboynuzlarını da motif olarak işlemişlerdir (Rasonyi, 1996, s. 42).
Fotoğraf 2.1. Karakeçili İlçesi genel görünüm
3. KARAKEÇİLİ AŞİRETİ Oğuzlar, Türk kavimlerinin en önemlilerinden olup, bugünkü Türklerin çoğunluğu onların soyundan gelmektedir. Oğuzlar, Müslüman olduktan sonra İran ve Anadolu’ya göç ederek Selçuklular ve Osmanlılar gibi büyük iki devlet kurmuşlar ve Türk İslam Medeniyetine büyük katkılar AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 sağlamışlardır (Hey’et, 1996, s. 24). Karakeçililer Moğolların baskı ve saldırıları nedeniyle bağlı bulundukları Kayı Boyu ile birlikte Türkistan- Horasan ve Anadolu çizgisinde göçe mecbur olmuşlardır. Karakeçililer, Süleyman Şah ve Ertuğrul 09-11 Gazi idaresinde Fırat/ Nehrini takip ederek Rakka üzerinden Anadolu’ya gelmişlerdir. 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bu göç esnasında yaklaşık 8000 civarında Karakeçili Urfa Yöresine gelmiş ve burada ikamet etmeye başlamışlardır. Daha sonra bunların bir kısmı Konya, Bursa, Eskişehir, Bilecik, Gaziantep ve Kırıkkale’ ye yerleşmişlerdir. Bugünkü araştırmalar ışığında Anadolu’da 260 farklı yerde Karakeçili aşiretinin olduğu tespit edilmiştir (Kafesoğlu, 1989, s. 145). Adana, Diyarbakır, Siverek, Eskişehir, Siirt, Urfa, Bilecik, Ankara, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Rakka, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Haymana, Manisa, Trablus-Şam, Kula, Bursa ve Alaşehir Osmanlı İmparatorluğu’nda aşiretler üzerine Başbakanlık Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak yazılan araştırmalarda Karakeçililerin yaygın olarak yaşadıkları yerleşim yerleri olarak yer almaktadır (Türkay, 1979, s. 87). Kırıkkale’nin Karakeçili İlçesi’nde yaşayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yörelerinde yaşayan Karakeçililer ile akraba olup her yıl Eylül ayının ikinci haftasında Söğütte düzenlenen Ertuğrul Gazi’yi anma törenlerine katılmaktadırlar. Osmanlı yönetimine sadakatle bağlı olup herhangi bir disiplinsizlik hareketine de girmemişlerdir. Aynı zamanda Milli Mücadele ve Türk Kurtuluş Savaşı’nda da önemli katkıları olmuştur. Anadolu insanının kardeşlik ve birliğinin simgesini oluşturmuşlardır (Özçelik, 2011, s. 72). İlki 1995 yılında yapılan Karakeçili Uluslararası Kültür Şenliği ilçede son iki yıla kadar her yıl düzenli olarak yapılmıştır (Fotoğraf 3. 1.).
IBATİK İRİDLİB
118
Karakeçili ilçesinde, konar- göçer hayatın gerektirdiği kullanımlara yönelik kilim, çuval, heybe, sofralık gibi dokumalar üretilmiştir. Burada havlı dokuma geleneğine pek rastlanmamıştır. İlçede günümüzde evlerde kilim dokuma tezgâhı bulunmamaktadır. Kilim dokuma ile ilgili tüm faaliyetler İlçe Halk Eğitim Merkezi’nin kilim dokuma atölyesinde gerçekleştirilmektedir. Günümüzde eski kilim dokumalara bahsi geçen ilçede evlerde ulaşmak oldukça zordur. Çünkü eski dokumaları makine halıları ile değiş-tokuş yapmışlardır. Evlerinde eski kilim dokuması bulunduranlar ise koruyamadıkları gerekçesiyle İlçe Belediyesine teslim etmişlerdir. Karakeçili İlçesi Belediyesi Arşivinde bulunan 1930-1950 yıllarına ait kilim örneklerinde çözgü ve atkıların tamamının yünden olduğu ve doğal boyayla renklendirildiği tespit edilmiştir. Geçmiş tarihli kilim örneklerinde 09-11 EKİM 2017 ·/ ANTALYA EKİM /lifin NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ·sarı, ANTALYA kullanılan09-11 renklerin kendi/ NOVEMBER doğal rengine yakın olduğu siyah, kahverengi ve bej renklerin tercih edildiği gözlenmiştir. 2010 ve sonrası yıllara ait olan İlçe Halk Eğitim Merkezinde projeler kapsamında dokunan kilim örneklerinde ise yine çözgüde ve atkıda yün ipine rastlanılmış, yün ipler doğal boya ile renklendirilmiştir. Fakat atkı ve çözgüde / A·YANTALYA LATNAkullanılan · 7102 REByün MEViplerin ON / MİAfyonkarahisar KE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bayat İlçesinden boyanmış olarak alındığı Karakeçili ilçesinde boyama yapılmadığı öğrenilmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Fotoğraf 4. 1. Karakeçili kilim örnekleri(1930–1950)
Motif; Bezeme ve süslemede bütünü oluşturan parçalardan her birine verilen ad olarak tanımlanmakta ve motif karşılığı olarak Türkçe “Örge” sözcüğü kullanılmaktadır(Sözen ve Tanyeli, 2012, s. 214). El sanatlarında kullanılan motifler duyguların sembollerle ifadesi işlevini yüklenmiştir. Ürünlerde kullanılan motiflerin temelini toplumun coğrafik konumu oluşturmaktadır. 119
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Örneğin hayvancılığın yoğun yapıldığı yerlerde koçboynuzu motifi, geyik motifi; tarımın yoğun yapıldığı yerlerde ise tarımsal motifler kullanmaktadır (Er ve Hünerel, 2012, s. 170) . İlçede geçmiş (1930-1950 arası) kilim motif özellikleri incelendiğinde; aşk ve birleşim motifi (eşlik), koç boynuzu, pıtrak, yıldız, kurtağzı, el-parmak-tarak, sandık, kedi kulağı, eli belinde ve bukağı motiflerine rastlanılmıştır. Günümüz dokunan kilim motif özellikleri incelendiğinde ise; eli belinde, koç boynuzu, saç bağı, bukağı, çengel, yıldız, eşlik (aşk ve birleşim), pıtrak, kurtağzı, el, tarak, sandık, kedi kulağı ve kırık kalp gibi motiflerinin kullanıldığı belirlenmiştir. Orijinal Karakeçili Yörük Kilimlerinde özellikle saç bağı, kırık kalp gibi motifler yer almamaktadır. Bu durum son yıllarda yapılan projelerin Yörük kilimleri motiflerindeki bozulmaları arttırdığının bir kanıtıdır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 5. YÖRÜK KİLİMLERİNİN YAŞATILMASINA YÖNELİK YAPILAN PROJELER Halı, kilim ve mezar taşlarındaki motifler, birer sanat eseri olmaktan öte bir duygunun, bir sosyokültürel hayatın dile getirildiği kitap sayfaları ve tarihi kayıtlardır. Bu kayıtlar, resmi kurumlar tarafından yazılmadıkları için de halkın en yalın duygularını ve dileklerini ifade etmektedirler (Mülayim, 1998, s. 222; Aksoy, 2007, s. 112). Özellikle Karakeçili Yörük Kültürünün tüm sosyokültürel hayatını motiflerle ifade eden Karakeçili kilimlerinin ilde kültürel anlamda da ayrı bir yeri bulunmaktadır. İlçedeki kilim dokumacılığının hem yörenin folklorik bir özelliği olarak korunup yaşatılması hem de Karakeçili İlçesi için hayvancılığın yanında önemli bir ek gelir getirmesi nedeniyle üzerinde durulması gerekmektedir.
Fotoğraf 4. 2. Karakeçili kilim örnekleri(1930–1950) aşk ve birleşim (eşlik) motifi (Ateşok, 2014, s.28)
Fotoğraf 5. 1. Yörük Kilimlerinin Yaşatılmasına Yönelik Yapılan Projelerde Dokunan Kilimler (2012 tarihli)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Fotoğraf 4. 3. Karakeçili kilim örnekleri(1930–1950) pıtrak motifi (Ateşok, 2014, s.29 ) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 4. 3. Karakeçili kilim örnekleri (2010 ve sonrası) saç bağı motifi (Ateşok, 2014, s. 32)
İlçede Karakeçili kilimlerinin yaşatılmasına yönelik 2010–2011 ve en son 2012’de İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü İŞ-KUR ortaklı meslek yapılmıştır. Bu projelerle senede 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM /ile NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM edindirme NOVEMBERprojeleri 2017 · ANTALYA iki dönem olmak üzere kursiyerlere kilim dokumacılığı ile ilgili eğitim verilmiştir. İlgililer, ilçedeki yerel yönetimler, kursiyer ve ilçe halkı ile yapılan yüz yüze görüşmelerden projelerin verimli olmasına karşın kilim dokumacılığına hiçbir katkı sağlamadığı belirlenmiştir. Projelerde beklenen LATNA · 7 102 REBMhalinde EVON / M İKE 11-90 faydanın gerçekleşmeme incelenmiş veA·Yaşağıda maddeler açıklanmıştır; 09-11 2017 09-11nedenleri EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
• Proje yetkililerinin alan ile ilgili hiçbir bilgisinin olmadığı, hatta projede yönetici olarak
bir sağlıkçının adı geçtiği İlçe Halk Eğitim Merkezi üzerinden proje yapılmasına rağmen İlçe Halk Eğitim Merkezi yetkililerinin projede yer almadığı, sadece proje kapsamında atölyelerin kullanıldığı belirlenmiştir.
• İlde bir İl Kültür Müdürlüğü bulunmasına karşın yetkililerin ve ilgililerin hiçbir şekilde
ilçede Yörük kilimlerinin yaşatılmasına dair yapılan meslek edindirme projelerinde yer almadığı ve bu tür faaliyetleri desteklemediği, ilçe halkı ve yetkililerin söylemlerinden öğrenilmiştir.
• Proje kapsamında kurulan atölyenin, kursiyerlerin rahat çalışabilecekleri mekân
büyüklüğüne sahip olmadığı yerinde yapılan incelemeler ve kursiyerle yapılan görüşmeler ile desteklenmiştir.
• İŞ-KUR kapsamında yapılan kursiyer seçimlerinde mesleği gerçekten öğrenmek isteyen
120
Fotoğraf 4. 3. Karakeçili kilim örnekleri (2010 ve sonrası) kırık kalp motifi (Ateşok, 2014, s. 33)
bireylerin değil de gündelik ödenen para için gelenlerden seçilmesi kilim dokumacılığının yaşatılması anlamında yapılan faaliyetlerin olumlu sonuçlar vermesini engellemektedir. Ayrıca seçilen kursiyerlerin de gündelik işlerine ve varsa tarım faaliyetlerine ayıracak
121
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA zamanlarının yetmemesi nedeniyle eğitimlerini tamamlayamadan kursu bıraktıkları belirlenmiştir.
Karakeçili Yörük Kilimleri ile ilgili bir belgeselin çekilmesi ve Ulusal-Uluslararası platformda gösterimin sağlanması gerekmektedir.
• İlçede dokunan kilimler geçmişte doğal boya ile boyanırken; günümüzde hazır boyalar
• Üreticinin model ve ölçülerde yeterince aydınlatılamaması, malzeme yetersizliği, kötü
kullanılmaktadır. Proje kapsamında doğal boya reçeteleri ile yün boyamanın da kursiyerlere öğretilmesi gerekmektedir.
• Yapılan projelerin esas amacı; önce devlet katkısı ile alınan malzemelerin ve kursiyer
ücretlerinin daha sonra üret-sat mantığı ile ekonomik getiriyi sağlaması olarak ifade edilmiştir. Tabi ki ekonomik getiri ile kilim dokumacılığının yaşatılması ve dokumacı bulmak kolay hale gelecektir. Fakat burada önce devlet desteği ile üretim yapılmış daha sonra bu durum üret-sat mantığından çıkıp, üret-hediye et mantığına dönüşmüştür. Böylece satış için ayrılan tüm kilimler şenlik, festival ya da önemli günlerde protokole hediye edildiğinden projelerin sürdürülebilirliği olamamıştır.
• Kilim motiflerinin sosyo-kültürel önemi ve tarih vesikası olma görevi yadsınamaz. İlçede
bu durum göz ardı edilerek geçmişteki kilim motifleri proje kapsamında eğitici olan bireyler tarafından değiştirilmiş ve proje süresince farklı yörelerde (Özellikle Bayat Kilim Motifleri) kullanılan motifler, kilimlerde kullanılmıştır.
• Proje dönemleri kursiyer seçimi, atölyelerin hazırlanması ve diğer kurumsal hazırlıklarla
beraber altı aydan kısa olmakta ve eğitimler her günü kursiyer bulma zorluğu nedeniyle kapsamamaktadır. Kilim dokuma faaliyeti kısa bir süreçte kaliteli bir şekilde yürütülüp tamamlanamayacağı için kursiyerlere ve eğitimcilere verilen süre yetmemektedir. Bu sebepten dolayı proje süresince dokunan kilimlerde standart sağlanamamıştır. Yani kursiyer kilimini bitiremeden süre dolmakta, yerine yeni gelen kursiyer o kilimi tamamlamaktadır. Üstelik atölyedeki kilimlerden de bu olay anlaşılmakta, el farklılığı nedeniyle kilim ya geniş başlanıp dar bitirilmekte ya da dar başlanıp Ageniş YLATNbitirilmektedir. A · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
• 6. SONUÇ ve ÖNERİLER
Günümüzde teknolojinin hızla ilerlemesiyle beraber ilgi alanları ve sektörler giderek değişmektedir. Geleneksel el sanatlarımızdan olan kilim da fabrikaların 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·dokumaları ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 ·kurulup ANTALYAseri imalata geçmesi ile bu süreçten olumsuz yönde etkilenmiştir. İlçede kilim dokumacılık faaliyetinin giderek azalıyor olması oldukça üzücü bir durumdur. Bu nedende bahsi geçen Yörük kilim dokumaların tanıtımı ve canlandırılması ile ilgili yerinde ve işlevsel çalışmalar yapmak sosyo-ekonomik ve kültürel anlamda oldukça önemlidir. Bu kültür mirasımızın tanıtımı ve geleceğe aktarılması için ilçede yapılması gerekenler aşağıda sıralanmıştır;
IBATİK İRİDLİB
• Günümüzün dekorasyonuna uygun olması nedeniyle kilim ve benzeri dokumalar; yaygı,
kanepe örtüsü, döşeme malzemesi, kapı perdesi, yastık, minder hatta minyatür tezgâhta masa süsü olarak kullanılmaktadır. Bahsi geçen ilçede de kilim dokuyan bireylerin ya da kursiyerlerin proje kapsamında zamanının kısıtlı olması ve büyük kilimlere nazaran bu tarz dekoratif ürünlerin daha uygun fiyatta satılması nedeniyle hediyelik kilim olarak üretilmesi faydalı olacaktır.
• Yörük Kültürüne ait bu dokumalar, yurtiçi ve yurtdışı fuarlarda uygulamalı olarak
sergilenerek karakteristik motifleriyle de tanıtılması gerekmektedir.
• Günümüzde medyanın tanıtım anlamındaki önemi yadsınamaz bir gerçektir. İlçede
122
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
malzeme ve işçilik, geleneksel olmayan kilim desenlerinin kötü kopyası, karakteri farklı olan yöresel motiflerin bir arada kullanılmasıyla, ayrıca yöresel desen karakterinin asimile olması gibi nedenlerle de kilimlerin kalitesi bozulmaktadır. Özellikle, yapılan projelerde belirtilen konularda hassasiyet gösterilmesi gerekmektedir. Bu hassasiyetin sağlanması için canlandırma ya da meslek edindirme projelerinde alanında uzman bireylerin görev yapması, kalitenin sağlanması ve kimliğin korunması bakımından oldukça büyük önem arz etmektedir.
• Karakeçili İlçesi gibi küçük dokuma atölyesine sahip olan yörelerde, üretilen kilimlerin
satışını sağlayacak etkin bir pazarlama sistemi de dolayısıyla bulunamamaktadır. Küçük işletmelerin rekabet gücünü artıracak işbirliğine dayalı bir sistemin kurulabilmesi, aracının ortadan kaldırılması, ürünlerin tüketiciye ulaştırılması, fiyat ve kalitenin korunmasının sağlanması için bir marka oluşturulması gerekmektedir. Bu nedenlerden ötürü de bahsi geçen ilçede çözüm olarak bu işle uğraşan bireylerden oluşan bir kooperatifin kurulması ilçedeki Yörük Kilimlerinin yaşatılması ve tanıtılması açısından önemli bir ihtiyaçtır. Uygulanan projelerde sadece kilim dokutulmamalı aynı zamanda kooperatifçiliğe ve girişimciliğe yönelik eğitimler de bireylere verilmelidir.
• Uzun deneyimler sonucunda oluşan bu kültüre ait kilimlerimizin bölge bölge bütün
Anadolu’yu kapsayacak şekilde ayrıntılı olarak tespit, tescil ve envanter kayıt işlemlerinin yapılması gerekmektedir. Tespit ve tescil çalışmalarındaki gecikmelerimiz, eski eserlerimizin korunması konusundaki yasal boşluklarla bütünleşince, kendi kültürümüze ait yaygılarımızı tanımlama ve değerlendirme işlemleri bizim dışımızda, yurtdışı araştırmacıları ve koleksiyoncuları tarafından yapılmaya başlanmıştır. Karakeçili İlçesi’nde de halk 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ellerinde bulunan eski /kilimlerin kültürel ve ekonomik değerini bilmediklerinden eskicilere ya da koleksiyonculara çok düşük rakamlarla satmışlardır. Bu tür projelerde öncelikle ne kadar değerli bir mirasa sahip olunduğu sadece kadınlara değil ilçede yaşayan tüm bireylere anlatılmalı ve yerel yönetimlerden LAdestek TNA · 7alınarak 102 REBMeski EVOkilimlerin N / MİKE 11elden -90 çıkarılması 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA engellenmelidir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
• El dokusu kilimlerimizde gözlenen ve genellikle insan faktöründen kaynaklanarak;
bilgisizlik, dikkatsizlik, çıkarcılık veya umursamazlık sonucu üretimin değişik aşamalarında ya da kullanım süreci içinde dokumanın görünüm ve yapısına yansıyan, geleneksel ve bilimsel değer ölçütlerinin dışına taşan olgular “hata” olarak nitelendirilmektedir. Bu hatalar seçilen niteliksiz lif ve ipliklerden, kullanılan bozuk araç ve gereçlerden, desen ve çözgü hazırlanırken yapılan yanlışlıklardan, dokuma süreci içindeki hatalı uygulamalardan, boyama ve yıkama, hatta onarım konularındaki bilgisizlik ve ihmallerden kaynaklanmaktadır. Dokumada teknik üstünlüğü sağlamak için; kullanılan malzemenin niteliği, araç gerecin ve dokuma öncesi hazırlıkların yeterliliği dokumaya başlamadan proje başlamadan önce bilinçli bir şekilde sağlanmalıdır.
• Kültürel anlamda büyük değeri olan kilimlerimizi tanıtma amacıyla, öncelikle bu
konuda düzenlenen yurtdışı bilimsel toplantılara etkin olarak katılmak, konferans, panel, sempozyum düzenlemek, el dokusu kilimlerimizi tanıtan broşür, film, video kaseti gibi araçlar hazırlamak, kullanmak ve yayınlamak proje kapsamında mutlaka yapılması gereken faaliyetler olmalıdır. 123
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
• Tüm bu sayılan maddelerin yanında bu tür projeleri ve hazırlayan ekipleri düzenli olarak
GÖÇERLERDE GUŞURGU GELENEĞİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
denetleyen alanında uzman kişilerin varlığı da projelerin amacına ulaşmasını sağlayacaktır.
Ecem Tosun
KAYNAKÇA Aksoy, M. (2007). Kültür Sosyolojisi Açısından Halı-Kilim Sanatı ve Etnografik Eserlerdeki Damgaların Dili, 38. ICANAS Uluslararası Asya ve Kuzey Afrika Çalışmaları Kongresi, 1015 Eylül 2007, Ankara. Altın, Y. (2011). Kırıkkale. Kırıkkale: İl Gazetesi Yayınları. Ateşok, E. (2014). Karakeçili İlçesinde Dokunan Kilimlerin Geleneksel Motif Özellikleri, Kalemişi Geleneksel Türk Sanatları Dergisi, Cilt:2, Sayı:3, s. 23-38. Demir, Ö., Bakar, N., 2014, Silifke Yörüklerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm Gelenekleri Üzerine Bir Araştırma, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Sayı 35, s.11, Konya. Deral, E. (1998). Karakeçililer. İstanbul: Ant Yayıncılık Eliaçık, M. (2011). Kırıkkale Karakeçilileri Üzerinde Bir Folklor Araştırması, Geçmişten Geleceğe Kırıkkale Tarihi ve Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kırıkkale: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları. Er, B., Sarıkaya Hünerel, Z.(2012). Bir İletişim Aracı Olarak El Sanatları. Batman Üniversitesi -Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt:1(1), Sayı: 1, s: 169-177. Hey’ et, C. (1996). Türklerin Tarih ve Kültürüne Bir Bakış, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Kafesoğlu, İ. (1989). Türk Milli Kültürü. İstanbul: Boğaziçi Yayınları. Mülayim, S. (1998). Tanımsız Figürlerin İkonografisi, Türk Soylu Halkların Halı, Kilim, Cicim Sanatı, Uluslar arası Bilgi Şöleni Bildirileri (27-31 Mayıs), Ankara. Türkay, C. (1979). Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatler, İstanbul.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Onuk, T., Akpınarlı, H. F. (2003). Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Birinci Baskı, Ankara. Özçelik, İ., Çalık, S. (2003). Oğuz Geleneği Çerçevesinde Tarihten Günümüze Karakeçiler, Kırıkkale: Kırıkkale Üniversitesi, Kırıkkale ve Yöresi Tarih Araştırmaları Merkezi 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yayınları.
IBATİK İRİDLİB
Özçelik, İ. (2011). Ana Hatlarıyla Kırıkkale ve Yöresindeki Oğuz Boy ve Oymakları, Geçmişten Geleceğe Kırıkkale Tarihi ve Halk Kültürü Sempozyumu Bildirileri, Kırıkkale: İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yayınları. Rasonyi, L. (1996). Tarihte Türklük, Ankara. Sözen, M., Tanyeli, U. (2012). Sanat Kavramları ve Terimleri Sözlüğü. İstanbul: Remzi Kitabevi. Kaynak Kişiler: Erol VELİDEMİR, 48 yaşında, Karakeçili Yörükleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı, evli, lise mezunu. Hasan ÖZÇELİK, 45 yaşında, Karakeçili İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürü, evli, Üniversite mezunu. Ayşe PİLAVCI, 49 yaşında, evli, ev hanımı, ilkokul mezunu. Zülbiye DOĞAN, 80 yaşında, dul, ev hanımı, okur-yazarlık yok. 124
Doç. Sedef Acar
ÖZET Göç kültüründe eşyaların kolay taşınması önemlidir. Bu nedenle göçebe Orta Asya Türklerinde yaşam alanları olan yurtlar dahil tüm ihtiyaç malzemeleri kolay sökülüp kurulabilir ve kolay taşınabilir niteliktedir. Konya ve Karapınar ilçesi çevresi Anadolu’da ilk Türk yerleşiminin olduğu bölgelerdir. Bu coğrafyada tülü ve benzeri dokumaların üretim geleneği günümüzde azalarak devam etmektedir. Yakın tarihlere kadar kışın Konya Ovası’nda hayvancılık yapan halk, yazın yüksek yerlere göçerek hayatını sürdürmüştür. Bu dönemsel göçler sırasında kışın kullanılacak tülü ve benzeri dokumalar “guşurgu” adı verilen odalara konulmuş ve yaylalara çıkan göçerler tekrar gelene kadar buralarda saklanmıştır. “Guşurgu odası” evlerin avlusunda bulunan küçük odalardır. “Guşurgu” , “Kuşurgu” ya da “Karadam” da denilen bu odalarda, yığın haline getirilen eşyalar üst üste konularak, üzeri tülü halıları ile örtülmektedir. Taşıma, saklama ve korumanın çok önemli olduğu göçebe kültüründe “guşurgu odası” geleneği unutulmaya yüz tutmuştur. Bildiride göçebe yaşam şeklinin gerekliliklerinden ortaya çıkan bu geleneğin belgelendirilerek gelecek kuşaklara aktarılması hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Yörük, Gelenek, Tülü, Konya
Abstact 09-11 EKİM 2017 09-11 that EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·inANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA It is important goods move/ NOVEMBER easily migration culture. For this reason, all the needs of the nomadic Central Asian Turks, including the residence halls, are easily dismantled and easily transportable. Konya and Karapınar are the first Turkish settlements in Anatolia. In this geography, the production tradition of Tulu and similar textiles continues to decrease today. Until recently, the people A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/farming /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA who livestock in the Konya Plain in2017 winter, continued their lives by migrating to high places in the summer. During these periodic migrations, the tülü and similar textiles to be used in the winter are placed in a room called “guşurgu”, and the migratory were hiding here until they came back again. ‘’Guşurgu room” is a small room in the courtyard of the house. In these rooms, which are also called “guşurgu”, “Kuşurgu” or “Karadam”, they are put on top of each other and covered with tülü carpets.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Transport, storage and protection are very important in the nomadic culture, the tradition of ‘’ guşurgu room ‘’ has been forgotten. Notice the nomadic life It is aimed to document this tradition emerging from its necessities and transfer it to future generations. Key Words: Nomad, Traditional, Tulu, Konya
GİRİŞ İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana Türk topluluklarının önemli bir kısmı Orta Asya’dan Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyada yayılarak konar-göçer, bir başka ifadeyle göçebe hayat tarzını benimsemiştir. 125
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA “Bu hayat tarzını benimseyen topluluklar bazı kaynaklarda yörük, yürük adı ile geçmektedir. Yörük kelimesi çabuk yürüyen, iyi yol alan, geçimini hayvancılıkla sağlayan gibi farklı anlamlarla da kullanılmıştır. Yörük kelimesi; yürümek fiilinden türemiş olup, Anadolu’ya gelerek yurt tutan göçebe Oğuz Boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir kelime şeklinde tanımlanmıştır “ (Eröz, 1965: 122).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Karapınar Yörükleri’nde Guşurgu Geleneği
Anadolu Yörük kültürünün tarihi Orta Asya göçebeliğine dayanmaktadır. Orta Asya’dan göç eden Oğuz Türkleri’nin (Türkmenler) bir kısmı yerleşik hayata geçmiş, bir kısmı da göçebe yaşama devam etmişlerdir.
Türkler’in Anadolu’ya ilk yerleştiği bölgeler olan Konya ve Karapınar çevresinde özellikle halı, tülü ve benzeri dokumalar yaygın olarak üretilmiştir. Günlük kullanım ve özel zamanlar için bol miktarda dokuma üreten Karapınar Yörükleri bunları saklama konusunda kolay çözüm yollarını bulmaya yönelik hareket etmişlerdir. Soğuk havalarda ovalarda kalan Karapınar Yörüklerinin kış boyunca kullandıkları tülüler ve diğer yünlü tekstiller yazın yayla yolculuğu sırasında onlara yük olacaktır. Bu nedenle yazın kullanmayacakları bu tür tekstilleri sabit bir yerde saklamak gerekmiştir. Guşurgu geleneği bu gereklilikten ortaya çıkmıştır.
Mevsim geçişleri, coğrafik ve ekonomik koşullar yer değiştirmelerinin temel sebepleridir. Yörükler tarıma elverişli olmayan topraklarda geçimlerini hayvancılıkla sağlamışlardır. Yetiştirdikleri hayvan sürüleri ise etinden, sütünden, derisinden ve yününden yararlandıkları koyun keçi gibi küçükbaş hayvanlardır. Bu sebeple yazın yaylalarda, kışın ise kışlaklarda yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Geçmişte oldukça önemli bir uygulama şekliyken, günümüzde Karapınar’da yapılan alan araştırması sırasında (Haziran-2015) tülü dokuyucuları, öğreticiler ve atölye sahipleri ile yapılan görüşmelerde guşurgu geleneğinin artık genç nüfus tarafından bilinmediği tespit edilmiştir (Acar, Tosun, 16 Haziran 2015).
Bu şekilde yaşayan Yörükler “hayvan sürüleri sayesinde bulundukları yerlerdeki halkın et, yoğurt, peynir, yağ, süt gibi hayvansal gıda ihtiyaçlarının üretimini yaparlardı. Köy ve kasabadaki pazarlara iner, üretimlerini satarak; kendi ihtiyaçlarını karşılayabilirlerdi” (Kutluay, 2016). (https:// www.makaleler.com/yoruk-nedir-kimlere-yoruk-denir). Yörükler yaylak ve kışlak alanlarının coğrafi şartları uygun ise tarımla uğraşırlardı. Buğday, pirinç, pamuk gibi temel gıda ürünleri yetiştirmişlerdir.
Yakın tarihlere kadar kışın Konya Ovası’nda hayvancılık yapan halk, yazın yüksek yerlere göçerek hayatını sürdürmüştür. Bu dönemsel göçler sırasında kışın kullanılacak halı, tülü ve benzeri dokumalar ve diğer tekstiller “guşurgu, kuşurgu,, guyşurgu, karadam, çeyizlik, sandık odası, guruşgu, kuşur adı verilen (Öksüz, 2006), (Kunduracı, 2005: 78), (Eti, 1987: 3), (Gündüz,1993: 3), (Zengin, 2011: 77) odalara konulmuş ve yaylalara çıkan göçerler tekrar gelene kadar buralarda saklanmıştır.
Günlük temel ihtiyaçlarını da karşılayan yörükler kendi ürettikleri keçeden çadır dikerek, keçinin kıllarından yastık / çul yapmışlar ve koyun yününden de giysi üretmişlerdir (Bodur, 1988: 105). Göç kültüründe eşyaların kolay taşınması önemlidir. Bu nedenle göçebe Orta Asya Türklerinde yaşam alanları olan yurtlar dahil tüm ihtiyaç malzemeleri kolay sökülüp kurulabilir ve kolay taşınabilir niteliktedir. Yaşamlarını kolaylaştıracak her türlü pratik çözüme açık olan Yörüklerin günlük eşyaları, özellikle tekstilleri hafif, serip toplamaya AYLATNAuygun, · 7102 kolay REBMEkatlanır, VON / Mİtaşınır, KE 11-90yolculukta hırpalanmaya dayanıklı niteliklere sahiptir. Yörüklerin günlük hayatında yer alan heybeler, kolanlar, kilimler, keçe yaygılar, tülüler, halılar gibi tekstiller her yönüyle bu yaşam koşullarına uygundur. (Resim 1) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Bildiri kapsamında yapılan araştırmalarda halk arasında Anadolu ağzına uygun şekilde “guşurgu” teriminin kullanılması tercih edilmiştir. Ayşe Öksüz’ün 2006 yılında yapımcılığını üstlendiği ‘’Karapınar Tülü Halıları’’ adlı belgeselden alınan bilgilere göre ; “Guşurgu odası, Karapınar yöresinde bir evde yatakların, sergilerin, yorganların ayrı bir odada muhafaza edildiği odaları ifade etmektedir. Guşurgu, evlerin dışında ayrı bir yerde ama aynı avluda bulunurlar. Bir sandık üzerine evin tüm değerli kışlık, yazlık, halı, yaygı, kilim gibi eşyaların09-11 üst üste konulur. Guşurgu evin kızına,2017 onun çocuğuna yetecek kadar çeyizler 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017geleneğinde · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA biriktirilir. Evden evlenen her kim olursa kuşurgu bozulur, eşyalar verilir” (Öksüz, 2006), (Resim 2) Karapınar yöre halkından olan, halı ve tülü ticaretiyle uğraşan Süleyman Yılmaz “Guşurgu odasında saklanacak eşyaların üzeri tülü halılarıyla ya da guşurgu kilimleriyle örtülür” demiştir. İnsanlar göçe A·YANTALYA LA TNA · 7sebebi 102 REyabandan BMEVON / ayda MİKE bir 11-9 gidecekleri zaman eşyalarını alır,·/ ·ANTALYA sadece yatak kalır. Bunun ya0 da haftada bir 09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA kez eve dönecek olan evin beyinin o yatakta yatmasıdır. Yılmaz; göçerlerin Eylül ve Ekim aylarında tamamen döndüklerinde kullanılacak eşyalarını evlerine alıp, saklayacakları eşyalarını odaya tekrar koyduklarını belirtmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 1: Yörüklerin kullandığı göç koşullarına elverişli tekstiller (Merinos AKKM, Göç Tarihi Müzesi, Bursa, Balkan Türkleri, 26 Kasım 2016)
Resim 2: Guşurgu odasının genel görüntüsü Aliye Selçuk’un evi, Konya- Karapınar (Öksüz, 2006)
126
127
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Aliye Selçuk guşurguyla ilgili bilgilerini; “evimizde kullanmadığımız, ilerde çocuklarımıza çeyiz için vereceğimiz eşyalarımızı sakladığımız odalardır ve temiz tutmak amacıyla bu odalara koyarız” şeklinde ifade etmiştir (Öksüz, 2006), (Resim 3)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve köylerimizde genel olarak kış günlerinde kullanılan sergi ve çakı eşyaları, ilkbahar ve yaz ayları geldiğinde yaylalara göçmeden veya sergiden kaldırıldıktan sonra haşerelere (güve) karşı korumak ve yıpranmalarını önlemek amacı ile evlerde özel olarak, genellikle evin en kuytu köşesinde ayrılan küçük odalarda belli bir düzene göre saklanır ki, bu odalara guşurgu odası veya sandık odası da denir. (Zengin, 2012: 77) Zengin’in anlatımı ve alan araştırması (Acar, Tosun, 16 Haziran 2015) sırasında rastlanan örnekler, guşurgu odalarının çadır hayatından kalıcı yapılara geçildikten sonra ana yapıya bağlı hale geldiğini düşündürmektedir.
Resim 3: Guşurgu odasının girişi Aliye Selçuk’un evi, Konya- Karapınar (Öksüz,2006) Erol Eti’nin 1987 yılında Türkiyemiz Dergisi’nde yayınlanan “Karapınar Tülü Halıları” adlı makalesinde guşurgudan; ‘’Karapınar’da genç kız çeyizi için 4 veya 5 adet geleneksel yöre halısı ve aynı sayıda tülü halısı dokunmaktadır. Dokunulan halılar ‘’kuşurgu’’ denilen sandık odalarında büyük bohçalar içinde saklanır. Bohçalar mevsim başlarında açılarak kullanmak istenilenler alınıp, tekrar kapanır‘’ ifadesiyle yer almıştır. (Eti,1987: 3), (Resim 4)
Günümüzde evlerin bir parçası olan “guşurgu odasında, sandık veya sandıklar alt tarafa dizildikten sonra, üzerine guşurgu sumadı denilen aynı renk yün ipten düz dokunan örtü serilir. Daha sonra ağır olan halı, namazlığı, tülü ve kilimler, onun üzerine de yaz günlerinde giyilmeyecek olan yünlü giysiler konur. Sumad örtülmeden önce güve ve farelere karşı naftalinle ilaçlanarak sumad dört bir tarafından sıkıca sarılır. Bu işleme eşyaların guşurguya konması denir. Sonbahar gelip de yayladan dönülünce veya havalar soğumaya başlayınca, evlerin sergisini sermek ve duvarlara çakılan eşyaları yerine çakmak için guşurguya konulan eşyalar çıkarılır ki, buna guşurgu bozma denir. Kış günlerinde sandık odası kiler olarak kullanılır” (Kaynak Kişiler: Hediye Özdemir, Lütfiye Zengin; Zengin, 2012: 77’ den). Yaşlı kişilerin anlatımlarıyla günümüze gelen ve evlere bağlı bir odaya dönüştüğü düşülen guşurgu odaları unutulmaya yüz tutan Yörük kültürünün önemli bir detayıdır.
SONUÇ Karapınar ve çevresinde hayvancılığa dayalı yaşam şeklinin yok olması tekstil üretimi, saklama yöntemleri gibi bağlı unsurları etkilenmiştir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 4: Guşurgunun hazırlanması (Öksüz, 2006)
Öksüz’ün 2006 yılında hazırladığı belgesel çalışmasında bölgeye halı ve tülü ticareti için giden Süleyman Yılmaz’ın belirttiğine göre; 50-60 yıl önce Karapınar’a at arabalarıyla gelinebiliyordu. Hiçbir ulaşım aracı yoktu. Geldiklerinde odalar vardı, oralarda kalıyorlardı, otel bile yoktu ve ovalar çok ıssızdı. Önceden buralarda halkın % 90’ında koyun sürüleri olduğu için herkes yaylaya göçüyordu.
Anlatılan bilgiler, çadırlarda yaşayan, mevsimsel hareketlerle ovadan yaylaya göç eden Yörüklerin bıraktıkları eşyaların kerpiçten yapılmış, kilitli kapısı olan, sabit bir yapıda yani; guşurgu odalarında korunmasının gerekliliğini açıklamaktadır. Konya’da yaşayan emekli öğretmen Adem Zengin’in 2012 yılında yayınladığı “Karapınar ‘Sultaniye’ Şehrengizi” kitabındaki guşurgu tanımlamasına göre; “İlkbahar, yaz ayları gelince kışın kullanılıp da yaz aylarında kullanılmayacak olan halı, kilim, tülü gibi yünlü eşyaların serin ve korumalı bir yerde, haşerelere karşı gerekli tedbirlerin de alınarak saklanmasına guşurgu denir. İlçe 128
Hayvancılığın azalması bu kültürün yaşam gereği olan göç faaliyetlerinin de durmasının en önemli 09-11 EKİM /tamamen NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · olmasıyla ANTALYA öncelikle bağımsız nedenidir.09-11 Yörede son yıllarda yerleşik yaşama geçilmiş bir bina olarak inşa edilen, yerleşik düzene geçilince binaya bağlı bir hale dönüştüğü düşünülen guşurgu odalarının varlığının yok denecek kadar azalmasına neden olmuştur. A·YANTALYA LATNüretimi A · 7102gibi REBM EVON / M İKE 11-9unsurların 0 09-11 EKİM ANTALYA Yörük kültürü, hayvancılık, yün·/ ·ve yüne dayalı birbirine bağımlı 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017tekstil 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA zincirleme şekilde yok olması toplumsal değişimlere yol açmış, kültürel değerlerin unutulmasına neden olmuştur.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bu tür geleneklerin tamamen yok olmaması ancak bağlı unsurların devamlılığı ile sağlanabilir. Akademik çalışmalar, sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerin Yörük kültürünü destekleyici çalışmaları bu noktada daha da önem kazanmaktadır.
KAYNAKLAR Bodur, F, A., (1988) ‘’Halıcılık Tarihine Kısa Bir Bakış Ve Konya Halıları’’ ,Vakıflar Dergisi, s.106114. Eröz M., (1965), “Türk Sosyolojisi Meseleleri ve Yörük Türkmen Köyleri”, Sosyoloji Konferansları 6. Kitap, Ankara, , s.119-154. Gündüz İ., (1993), “Karapınar’da Guyşurgu (Guruşgu-Kuşur), Basdırık (Basdırak -Bastırılmak)”, Yeni Meram, 29 Aralık 1993, s.4. 129
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kunduracı O,. (2005), Konya Karapınar Evlerinden Örnekler, Sanat Tarihi Dergisi Sayı 2, Ekim 2005, s.75-102
TIĞ MOTİFİNİN TEZHİP SANATINDAKİ YERİ ve TARİHSEL GELİŞİMİ
Zengin A., (2012), Karapınar ‘Sultaniye’ Şehrengizi, Karapınar Belediyesi Kültür Yayınları, s.77-80
Öğr. Gör. Emine KAYHAN
İNTERNET KAYNAKLARI
Uzman Zübeyde ŞAHİN
http://topakev.blogspot.com/2008/10/topakev.html
Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT
http://www.nkfu.com/coban-nedir-sozluk-anlami/ https://www.makaleler.com/yoruk-nedir-kimlere-yoruk-denir http://www.yenihaberden.com/yoruk-kulturu-yasatiliyor-5505h.htm http://www.memleket.com.tr/konya-yorukleri-adli-panele-yapildi-190348h.htm
BELGESEL YAYINI Öksüz, A. (2006). ‘’Karapınar Tülü Halıları’’ Kanal B, Türkiye, Ocak
GÖRÜŞME Atan, F. (2015), Emirgazi Halk Eğitim Merkezi Öğreticisi, Konya: 16 Haziran Sarı, A. (2015), Sarılar Halıcılık Firması Sahibi, Sultanhanı/Konya: 16 Haziran AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
ÖZET Türk tezhip sanatı uzun bir geçmişe sahiptir. Dönem dönem ya zirvelere ulaşmış, ya farklı arayışlar içinde olmuş, ya da gerilemeler göstermiştir. Bu farklılıkları daha net görebilmek için tezhibin tarihçesi dönemlere ayrılarak incelenmiştir. Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra Türk Süsleme Sanatı büyük bir gelişme dönemine girmiştir. Kuran-ı Kerim’e olan büyük saygı, bu kutsal kitabı en güzel şekilde süsleme isteğini getirmiş, en zengin tezhip örneklerini karşımıza çıkarmıştır. Türklerin kurduğu çeşitli devletlerde sanata değer veren hükümdar ve sultanlarca, sanatçılar devamlı destek ve teşvik görmüşlerdir. Özellikle kutsal metinleri altınla en güzel biçimde süslemek, büyük medeniyetlerde görülen bir uygulamadır. Bununla birlikte yazma kitap sanatları diğer sanat dallarına göre daha fazla önemsenmiş ve gelişmiştir. Yazma eserleri ve levhaları bezeyen tezhiplerin bitiminde yer alan tığlar, ilk bakışta ipek mendilin kenarındaki iğne oyalarını hatırlatmaktadır. Tezyini sanatlarda tığlar esere kazandırdığı estetik görünüşün yanında bütünlüğünü de koruyan önemli unsurlardan biridir. Eserle zemin arasında geçişi sağlamaktadır. Özellikle tezhip sanatında esere zenginlik katan tığlar, zemini boyanarak veya boyanmadan sınırı belirlenmiş desen bitişlerinde mutlaka yer almaktadır. 09-11 EKİMönemli / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Bu metinde tezhip sanatının motifleri arasında yer alan tığ· motifi ele alınmış, tarihsel gelişimi ve tezhip sanatındaki yeri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Tezhip, Yazma eser, Tığ
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 1.GİRİŞ
Geleneksel Türk sanatlarımız, Türk güzel sanatlarının önemli bir bölümünü içine alır. Tezhip sanatı da bunlardan biri olup, uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. Eskiden el yaması kitapları ve hüsn-ü hat murakkaların kenarlarını boya ve yaldızlı süslemelerle tezyin etmek işine verilen isimdir. Bu işi yapanlara “müzehhip” denir. Arapça’da “altınlama” anlamına geliyorsa da tezhip sözü yalnız altınla işlenen süsleme için değil, toprak boyalarla yapılan ince kitap tezyinatı içinde kullanılır. Yüzyılları aşan bir geçmişte yaşanarak bugüne gelen bu sanat, vazgeçilmez bir estetik değer ve ayrıcalıklı bir zenginlik göstergesi olmuştur. Hüsn-i hattı yani güzel yazıyı ve cilt sanatlarını tamamlayan onlara ahenk ve güzellik kazandıran tezhip; devlet büyüklerinin, önemli kişilerin veya kitapseverlerin kütüphaneleri için yazılan başta dini kitaplar olmak üzere, divanları, mesnevileri, tarihi, ilmi, edebi el yazması kitapları, güzel yazı levhalarını, murakkaat denilen güzel yazı albümlerini, tuğraları süsler. Orta Asya’dan başlayarak günümüze gelmiş Tezhip Sanatı, evreler halinde açıklanmış, güzel örnekleri sunulmuştur.
130
131
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2. Tezhip Sanatında Kullanılan Motifler
Türk sanatında kullanılan motifler tüm İslam dünyasında ortak olarak kullanılmıştır. Bu sebeple birçok toplumun katkısıyla gelişerek inanılmaz bir zenginlik, çeşitlilik ve iç içe geçmişlik arz eder. Bazı örnekler o derece farklı biçimlendirilmiştir ki, motifin bir yaprak mı, bir çiçek mi veya bir rumi mi olduğunu söylemek zordur. Bu gelişmiş motif birikimini, gruplandırarak sınırlamak yeni tasarımcılar için kısıtlayıcı olabilir. Bu nedenle motifleri tanımak için tezhip sanatında en çok kullanılan motifler kabaca üç ana grupta toplanabilir: (Özkeçeci, 2007: 59).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 3.1. Tığ Motifinin Tarihsel Gelişimi 12. ve 13. yüzyıllarda kalın çizgi ve nokta şeklinde tezhipleri süsleyen tığlarda renk olarak lacivert ve tonları kullanılmıştır. (Akbaş, 1991: X)
1- Bitkisel motifler, 2- Rumiler, 3- Geometrik motifler,
Bu temel motif grupları ile birlikte; Geçme-zencerek,
Şekil 1. 12. yy Tığ Örneği (Akbaş,1991)
Şekil 2. 13. yy Tığ Örneği(Akbaş,1991)
Bulutlar, 14. yüzyılda geometrik şekiller, noktalardan meydana getirilen sadece çiçekler ve yalın Rumiler tığları oluştururken, renkte lacivertle birlikte sulu altının çalışmalara girdiğini görüyoruz. ((Akbaş , 1991: X).
Çintemani, Hayvan ve insan figürleri, Münhani, Tığ, Nokta (durak) motifleri de kullanılan diğer motiflerdir. (Özkeçeci, 2007: 59). 3.TEZHİP SANATINDA TIĞ MOTİFİ
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tezhip sanatında sıkça kullanılan bir süsleme sanatı da tığdır. Tığlar bezemenin bittiği yerden başlayarak kağıdın başta kalan kısmına doğru; bazen aynı kalınlıkta, kimi zamanda kalından inceye doğru bir güneş ışını gibi uzanırlar. (Keskiner, 1996: 213). Tığ süslemenin dışına doğru uzanan, ucu 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA sivri, ince ok gibi kısmıdır ve gözün süslemeden boş kenara geçişini rahatlatarak dengeyi sağlar. Tığların devirlere göre yüzlerce çeşidi vardır, ama hepsinde genişten dara geçer ve incelerek son bulur. (Özen, 2003: 5). Tığlar bulundukları yere göre çeşitlilik kazanmışlardır. Dörtgen şeklinde düzenlenen zahriyelerde, tezhiplerde ve mihrabiyelerde tığlar birbirine paralel olarak uzanan oklar şeklindedir. (Özkeçeci, 2007: 121). Tığlarda hâkim renk mavidir, az sayıda altın, kırmızı ve yeşil renkler görülür. Yuvarlak veya oval formlarda bazen altta ve üstte tek ve uzun bir tığ veya belli bir düzen dâhilinde büyüklü küçüklü düzenlemeler vardır. Çok sade örneklere rastlandığı gibi yüzlerce yıl çok detaylı ve zengin örneklerin yapıldığı tığ süslemesinde genel olarak nokta, çizgi, genel kıvrımlar, geometrik şekiller kullanılmıştır. Bunların yanı sıra zencerekli, şemse şeklinde, rumili, selvi şeklinde, hatayi ve penç motifli, bulut motifli profilden stilize karanfil ve lale motifli her tür motif tığlara uygulanmıştır. Bazı nadir örneklerde hayvan ve insan figürlerine de rastlanır. Bu küçük süsleme formları o kadar küçük yapılmıştır ki, binlerce örnek arasında birbirinin aynı tığ yok gibidir. Tığlardan kalan zeminin boşluğuna bazı örneklerde zarif haklarlar, zerefşan veya çimen şeklinde altın serpmeler yapılmıştır. (Özkeçeci, 2007: 121).
IBATİK İRİDLİB
132
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Şekil 3. Zahriye Kenarı Tığ Süslemesi (Akbaş, 1991)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
EKİM / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA15.2017 14.09-11 yüzyılda gördüğümüz bu gelişmeler, ve 16. yüzyılların zengin çalışmalarının habercisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Selçuklu sanatında severek kullanılan münhani motifi, 15. yüzyılda kitap sanatında daha çok bordür şeklinde olup, bu eserlerde çoğu zaman münhani bordür üzerine kuzu çizgisi bırakılmadan mavi rengin tonlarıyla geometrik tığlar çalışılmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Şekil 4. Kuran-ı Kerim (Akbaş,1991)
Osmanlı süsleme sanatı 16. yüzyılda en parlak dönemini yaşamış, kompozisyon enginliği, eserlerin mükemmelliği ve inceliği tığlarda da çok çeşitliliğin doğmasına neden olmuştur. Bu dönemin en göze çarpan özellikleri tığlarını genel olarak şu gruplarda toplayabiliriz. 133
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil 5. 16. yy Serlevha (Akbaş,1991) Şekil 6. 16. yy Beyzi Zahriye, (Akbaş, 1991).
17. yüzyılın ilk yarısında bir önceki yüzyılın zengin ve zarif çalışmaları devam ederken, ikinci yarısında şekillerle birlikte renklerde de değişimler olmuş, lacivertin yanında kırmızı sıkça yer almaya başlamıştır.
Şekil 9. 19. yy Tığ Örneği, (Akbaş, 1991).
Şekil 10. 19. yy Tığ Örneği, (Akbaş,1991)
3.2. Tığ Motifinin Çizimi
Bir tezhibin etrafına işlenecek tığların deseni, plan dâhilinde çizilir. Bunun için ilk olarak tığların kaplayacağı genişlik belirlenir, köşeler kareye tamamlanır ve net kenar uzunluğu eşit aralıklara bölünür. Daha sonra ana hatlarıyla tığ deseni çizilir ve köşeler tamamlanır. Tığlar, daire şeklinde bir alan kenarına işlenecekse plandaki ana çizgiler, merkezde eşit açı yapan yarıçaplar üzerinde bulunur. Fakat dendanlar üzerinden çıkan çizgilerin uzantısı, merkezden geçmez. Bu çizgiler, üzerinde bulundukları yay parçasına çizilen teğete diktir ve merkeze gelmeden yarıçap ile kesişir. (Birol, 2009: 202).
Şekil 7. 17. yy Tığ Örneği, (Akbaş,1991) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Daha önceki yüzyıllardan ara tığlarda basit çizgiler ve spirallar kullanılırken, 18. yüzyılda da ana tığlarla aynı boyda ve zenginlikte ara tığlar çalışılmıştır. (Akbaş, 1991:X) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Şekil 8. 18. yy Tığ Örneği, (Akbaş,1991) 19. yüzyılda tığlardaki motiflerin batı etkisinde kalarak değişime uğrayıp tığ cetvellerinin zaman zaman kalktığını, klasik tezhibin vazgeçilmeyen rengi lacivertin bazı örneklerde hiç kullanılmayarak altın, kırmızı ve yeşil renklerle tığlar çalışıldığını görmekteyiz.
134
Hazırlanan tığ deseni ana çizgileriyle ve gözün seçebileceği hafiflikte işleneceği zemine aktarılır. Tığlar işlenirken hataya düşmeden, temiz ve muntazam çalışmak önemlidir. Çünkü bozulan bir yeri, aharlı kağıt üzerinde yalayarak kısmen düzeltme imkanı var ise de, buna güvenilmez, iz kalabilir ve kirlenen zemin göze görünmez. Noktalar ise·/ ANTALYA ucu kütleştirilmiş ve sadece bu iş için kullanılan 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM /hoş NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA özel bir fırça ile konur. Bu esnada noktaların eşit büyüklükte ve boncuk gibi daire şeklinde olmasına ve üzerine oturduğu çizgiye belli belirsiz temas etmesine dikkat edilir. (Birol, 2009: 202) LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
SONUÇ
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Geleneksel Türk Sanatlarımız, Türk Güzel Sanatlarının önemli bir bölümünü içine alır. Tezhip sanatı da bunlardan biri olup, uzun ve köklü bir geçmişe sahiptir. En önde gelen işlevi yazı süslemesi ve yazının giysisi olarak kabul edilir. Günümüzde bilinen ve kabul edilen bu bilgilerin ötesinde tezhibi yani kitap süsleme sanatını geniş bir çerçevede ele almak, klasik sanatlarımızı anlamada daha faydalı olacaktır. Öncelikle sanatımıza bakışımızı, kullandığımız kavram ve terimleri gerçekçi bir bakış açısıyla yeniden değerlendirmemiz gerekmektedir. Yapılan araştırma sonucunda, tezhip sanatında tığ motifi yardımcı ve tamamlayıcı eleman olarak oldukça kullanılmıştır. Yüzyıllar boyunca, renk ve desen bakımından değişiklik ve çeşitlilik göstermiştir. Tığ motifinde, yüzyıllarda görülen bariz özellikler bir önceki yüzyıldan etkilenip bir sonraki yüzyılı da etkisi altında bırakmıştır. 12. ve 13. yüzyılda kalın çizgi şeklindeyken renk olarak genelde lacivert kullanılmıştır. 14. yüzyılda sadeliğin yanı sıra geometrik şekiller, sade rumiler ve noktalardan meydana gelen çiçekler eklenmiştir. Renk olarak ise lacivertin yanında altında kullanılmıştır. 15. yüzyılda tığlar genelde bordür şeklinde olup, 16. yüzyılda en parlak dönemini yaşamıştır. 17. yüzyılın ikinci yarısında renk
135
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
olarak lacivertin yanında kırmızılarda kullanılmaya başlanmıştır. 18. yüzyılda ana tığların yanında ara tığlarda çalışılmış, 19. ve 20. yüzyıllarda ise batı etkisi hissedilmeye başlanmıştır. KAYNAKÇA AKBAŞ, V. ÖZTEKİN, Ü. TANSI, M. TAŞKAPILIOĞLU, (1991), Tezhip Sanatında Tığ Motifi, Milli Kütüphane Yayınları, Ankara. BİROL, A.İ. (2009). Klasik Türk Tezyini Sanatlarında Desen Tasarımı Çizim Tekniği ve Çeşitleri, Kubbealtı Yayınları, İstanbul. KESKİNER, C. (1996). Türk Tezhip Sanatı, Art Dekor. ÖZEN, M.E, (2003) Türk Tezhip Sanatı, Gözen Kitap ve Yayınevi, İstanbul ÖZKEÇECİ, İ., ÖZKEÇECİ, Ş.B. (2007). Türk Sanatında Tezhip, 1. Baskı, İlhan Özkeçeci Yayınları, İstanbul.
ROLE OF WOMEN IN BENIN’S RURAL AREA Eriola Marius Charlot ADENİDJİ Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ Abstract Benin is a western African country with an annual population growth rate of 3.2% and 11.4 million population. Country economy is based on agriculture. Cotton production and regional trade are particularly important. In Africa and especially in Benin, rural women are an integral part of society and have a very important role in socio-economic life. In Benin, where the rural population is 56%, the literacy rate of women (27.3%) is very low compared to men (49.9%).In rural communities, women are virtually absent in the decision-making process, or are often very small in comparison to men. However, the ratio of school attendance is low among women in rural areas. On the other hand, small businesses are in the field of traditional agricultural idyllic production and informality is the issue. In this context, the role of women in rural areas is discussed first and the efforts required for women’s development at institutional and community level are discussed. Key words: Women, Rural women, Gender, Benin, Africa
Introduction
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
136
A woman is the driving force behind rural development, she is the one who deals with domestic activity and small income-generating trade; but all this is done under the supervision of the household manager who is the man (Ordioni , 2005). Kazgan(1993) noticed that “when the contribution of agriculture is taken into account, the contribution of women in agriculture production becomes significant for EKİM economic development”. Women represent proportion of the 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017a · non-negligible ANTALYA agricultural labor forceHowever, they are exploited as workers, very few of them are farms managers. According to World Bank (2001) 70% of the poor are women. Furthermore, studies have shown that rural women have less benefit from development compared to men(references of studies). This causes LATNA · 71021999). REBMEKeeping VON / Mİall KE 1the 1-9previews 0 a lot of disagreement to her2017 statutes in rural areas fact in 09-11 EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A(Özçatalbaş, ·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA mind, the present paper considers the place of Beninese’s women in rural area at one side and looks at the others side the efforts that are made at the institutional level to improve the status of women generally in Benin Republic.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Historical context of women in Benin
Women Before colonization and in colonial timeWomen’ positions in Beninese’s society before colonization are various. Politically in the colonial period, women did not participate in decisionmaking. But, from the military side, they were part of the pre-colonial Dahomey army under King Gbehanzin. This army, composed of the women, was recognized as formidable and nicknamed amazon. One of the Amazons’ prowesses was the defeat inflicted on the French settler during their first invasion of Benin at this time. In economic terms, women were the main managers of the commercial sector. Trey insured the purchase and sale of necessities. On the social level, they played the role of reproduction manager of the household and educator of the children. In the agricultural field, women were involved in tasks with less physical energies, agro-pastoral transformations and the breeding of small livestock. Meanwhile, menmade the tasks with great physical effort.Women position during the colonial time didn’t change as much Colonialism brought to Benin Capitalism system; which made coexisted capitalism and subsistence economy. Capitalism reduced women power in the society. Still, 137
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA this period, the social role of women didn’t change. For those in rural areas, they should produce supplies for subsistence and exportations. Women in nowadays: a quick look on effective role of women in rural Benin The role of women in the household is very crucial with their contribution to family income (Özçatalbaş, 2001). In Benin also, this role is visible through the holding of small poultry farms at the level of the household, the trade in crop products, and in pastoral environments through the transformation of milk into finished products such as cheese and its sale. The income of her activities participates in the management of the household: Women are the pillars of food security in the Benin household. As for her contribution to the field activities, she is present at all levels ranging from bagging to harvesting. The only tasks to which they do not participate are those which require excessive physical Despite her efforts, the Beninese woman does not have access to land; she works on land that she does not control. Customary law does not give her access in the same way as the man. Economic studies have shown that food security is threatened by legal discrimination that reduces women’s access to land and that a productivity around 20% can be gained by granting women of farming land conditions (Saito et al. 1994; Ordioni, 2005).Also () Women are generally excluded from discussions on land management issues (Ouedraogo et al. 2004)). But in areas where men are forced to emigrate to look for work, women as household head exploit the family plot under their entire responsibility (FAO, 1995). In educational context, as noticed by centre of reproductive law (1999) women are perceived principally in their roles as wives and mothers, which is a main barrier on the way to education attainment by grils. This perception is prevalent throughout all regions of Benin. Parents believe that educated girls destroy the foundation of the family and society, and that they do not respect its traditions. Socioeconomic factors and additional obstacles are added to these socio-cultural biases. In terms of health, women in rural areas are very vulnerable. The lack of local health services and the absence of adequate care only compromise the health status of women in rural areas. However, the politics are fighting to change this state of Benin health system.
Institutional efforts for women’s empowermentAYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 due to the vulnerability of women in rural areas, the government and non-governmental organizations (NGOs) have been making a lot of efforts in recent decades for women emancipation and the rural one especially.A fund has been set up by the Benin government to accompany women as a special 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM NOVEMBER · ANTALYA microcredit 09-11 with low interest rates. This09-11 fund enables women to2017 initiate income-generating activities because the household’s welfare depends on the well-being of the women. Accordingly, the Beninese’ state has made free the schooling of children and incite by long campaign of awareness the girls’ school enrolment and precisely those in rural area. This could justify the growth of the female’s human development index to 46.1% by the last UNDP report (UNDP, 2016). In addition, to reduce maternal mortality, government offers to all women medical net to protect the new born and mother from mosquito attack by protecting them from malaria diseases. Furthermore cesarean, for all pregnant women in need, will be free. Also the state give free antiretroviral to HIV/ AID patient. NGOs are also active in the development of private entrepreneurship in order to contribute to the selfpromotion of grassroot communities, economic groupings of joint initiatives, cooperatives, small and micro-enterprises, technical and technological information and to foster networking and exchange of experience between groups and to promote women’s entrepreneurship (Edjrokinto, 1997). The initiatives of NGOs exist in various forms and are distinguished from the government’s initiatives by the promptitude and the offer of proximity services. In rural areas, NGOs even offer literacy training, agricultural accounting and timing to rural women populations who are marginalized due to partial or no education at all. In Benin, due to the support of NGOs mostly women in rural areas are now recognized as leaders of their community (UN, 2017).
IBATİK İRİDLİB
138
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Conclusion Despite her pivotal role in Beninese society the woman and the rural one in particular is marginalized. But efforts are continuously being made to improve her situation at both state and technical partners in development level. Thus, the vulnerability of the woman is being corrected gradually due to the program of empowerment of the rural woman. There are still much to be done but with the changes observed in Benin’s educational system, facilitating girls’ free access to primary education, hope is permitted.
References Edjrokinto, J. (1997). Rapport commissionne par l’ONUDI pour le Forum des ONG, Dakar », source http://www.unido.org/fileadmin/user_ media/MEDEX/ med_publications_ documents/ ONGs__et_micro-enterprises_en_afrique.doc FAO. (1995). role de la femme en agriculture, source: http://www.fao.org/docrep /v7948f/v7948f01. htm Kazgan,G. (1993). Tarim ve Gelisme (Agriculture and development), Filiz Press., Istanbul Ordioni, N. (2005). Pauvreté et inégalités de droits en Afrique : une perspective “ genrée ” Mondes en développement 2005/1 (no 129), p. 93-106. DOI 10.3917/med.129. Özçatalbaş, O. (1999). Kırsal Alanda Kadın ve Kalkınmadaki Rolü., TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Tarım ve Mühendislik Dergisi.60 :41-47 Özçatalbaş, O. (2001). Adana Ilinin Sosyo-Ekonomik Ozellikleri Farkli Iki Koyunde Kadinlarin Tarimsal Faaliyet Katilimi Ve Yayimdan Yararlanma Olanaklari. Akdeniz University, Journal of09-11 Agriculture Faculty, 14/1 : 79-88. 09-11 EKİM / No. NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Quédraogo. (2004). Etude comparative de la mise en oeuvre des Plans fonciersruraux en Afrique de l’Ouest : Bénin, Burkina Faso, Côte d’Ivoire » , p :38. A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Saito K.A., Mekonnen H., 2017 Spurling D. (1994). Raising productivity of women farmers in sub-Saharan Africa ”, Banque mondiale, Document de travail, n° 230, Washington.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
UNDP. (2016). Human Development for Everyone, Human Development Report”, p 212. USA. UN. (2017), In Benin, small savings and loans groups drive rural women’s empowerment. Source: http://www.unwomen.org/fr/news/stories/2017/6/feature-in-benin-small-savings-and-loansgroups-drive-rural-womens-empowerment. World Bank. ( 2001). Engendering Development – Through Gender Equality in Rights, Resources and Voice, Oxford University Press, New York. WorldBank. (2017). The World Bank supports Benin’s poverty reduction strategy to increase growth, improve basic services access, governance and institutional capacity building. source: http://www. worldbank.org/en/country/benin/overview, visited at 11:00 am 19/10/2017
139
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
yaşam biçimlerini ait olabilecekleri topluluklar ile özdeşleştirmesi sonucudur ki kendilerini o gruba ait bireyler olarak yeniden yorumlayabilmektedirler (Özhan Koçak, 2010, s.115).
PUNK KÜLTÜRÜ VE TRICKLE UP ETKİSİ Öğr. Gör. Esra TAMBAY Öğr. Gör. Nisa Nur DUMAN
ÖZET Evrensel bir dil olan modanın yönlendirici fikirler altında oluşturduğu giyim kültürü çok farklı alanlardan beslenmektedir. Bu bağlamda azınlıkta kalmış gençlerin çoğunlukta olduğu alt kültür grupları tarafından ortaya çıkarılan punk akımı ve moda kuramlarından biri olan “Trickle Up” (tavana tırmanma) teorisinden bahsedilebilir. Moda döngüsü içerisinde yer alan bu teori; stillerin sokaklardan veya düşük gelir grubu tarafından kabul edildiği daha sonra ise lüks tüketici ve tasarımcıların benimsediği bir trend halinde yaygınlaştığını savunmaktadır. Kültürel etkileşimler sonucunda yayılan bu gibi moda trendleri farklı tarz arayışında olan kişi veya kişiler için alternatif seçenekler sunarak özgün tarzlar ortaya koymaktadır. Tarihe baktığımızda kabileler, etnik gruplar, farklı müzik tarzları vb. gibi azınlık kültürlerin etkileri zaman zaman tasarımcılar tarafından benimsenmiş ve modaya adapte edilmiştir. Nitel araştırma yöntemi kullanılan bu çalışmada, konu ile ilgili yazılı kaynaklar taranarak “Trickle Up” teorisi çerçevesinde punk akımının modaya yansımaları açıklanmaya çalışılmıştır. Elde edilen bilgiler ışığında etnik, geleneksel veya alt kültürlerin modaya etkisinin yadsınamayacak kadar önemli olduğu, moda dinamiği içerisinde fark yaratmanın bu gibi melez tarzlar ile mümkün kılınabileceği örnekler ile vurgulanmıştır. Anahtar Kelimeler: Punk, Trickle up, Moda, Alt kültür
Giriş
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
TDK’ya göre kimlik; “Toplumsal bir varlık olarak insanın nasıl bir kimse olduğunu gösteren belirti, nitelik ve özelliklerin bütünüdür.” Marcia’ya (1993) göre ise kimlik; kişisel geçmişin inanç, yetenek ve dürtüler ile harmanlanarak 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA oluşturduğu09-11 aktif bir bütündür (Marcia, 1993, s.102).
IBATİK İRİDLİB
Kimliği daha çok psikolojinin sahiplendiği bir kavram olarak ele alan Özdemir (2001), bu kavramın bireylerin özne olma yeteneklerini vurguladığını belirtmiş, sosyolojik açıdan ise birey-toplum ilişkisine dikkat çeken bir kavram olarak nitelendirmiştir (s.108). Çok uluslu yapılar ile yapıların içerisinde yer alan örgütlerin ve kültürlerin birer üyesi olan bireyler, (Durğun, 2006, s.113) toplumsal değişikliklerden etkilenir veya ona yön verebilirler.
Frisby (2013), Simmel’in toplumsal hayat ile “onun fragmanlara ayırılmış gerçekliği” içerisinde toplumun bütün tarihini bir diyalektik biçiminde iki eğilim arasındaki uzlaşma şeklinde görmek mümkündür: bir yanda toplumsal gruba bağlanıp onun içinde erime eğilimi görülmektedir öte yanda ise bireysel farklılaşma ve grubun diğer mensuplarından ayırt edilebilir olma eğilimi. Bu, “biyolojik düzeyde kalıtım ile farklılık arasındaki karşıtlıkta” kendini gösteren bir ikiliktir der (s. 39). Popüler ve kitle kültürünün taşıyıcısı konumunda olan moda, gündelik hayatı biçimlendirirken, bireysel ve toplumsal kimlik algılarını ayrıştırarak düzenleyen, meşrulaştıran bir yapıdadır (Yağlı, 2012, s.157). Giysiler bireylerin kendilerine benzer stile sahip insanlar ile sınıflandırarak toplum içerisindeki konumlarını belirlemek için birer araçtır. Bu durum kimlik algısının bireylerin kendi 140
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kişilerin var olduğu sosyal çevrenin bireye uygun gördüğü giyim tarzını benimsemesi davranışının altında kitleye karşı özgür duruşunu dilediğince devam ettirememe düşüncesi yatmaktadır. Bağımsızlığı ilan edebilmek için kitleye ait üniformalaşmış tarzı terk edip özgün üslup, estetik ve dünya görüşü oluşturmak gerekmektedir. Her ne kadar kalabalığın tercih ettiği giyim tarzları reddedilse de oluşturulmak istenen her yeni tarzın ifadesi kendisini yine küçük bir kitle de bulacaktır. Bu duruma örnek olarak çiçek çocuklar olarak adlandırılan hippilerin kitle giyimini protesto eden stilleri verilebilir (Barbarosoğlu, 2013 s.51). Bayık’ a göre toplumsal ve mekânsal değişkenlere sahip kültür kavramı zamansal anlamda da değişkenlik göstermektedir. Bu sebepten toplumların ürettiği ve sahiplendiği her olgu, grupları özgün kılar ve bu özgünlük alt kültür olarak isimlendirilir. Toplumun en küçük birimi olan aileden başlayarak köy ve mahalle temelinde olgunlaşan kültür, kitlenin geleceğine yön verir(Bayık, 2014, s. 6). Dünya da birçok bölgede olduğu gibi Türkiye’de de birçok etnik ve alt kültür grupları bulunmaktadır (Ulusoy, 2017, s.166). Çok kültürlü toplumları oluşturan bu grupların birlikteliği kültürel zenginliği de beraberinde getirmektedir. Kültür kavramı Sanayi Devriminde ikiye ayrılmış bunlardan kitap, müzik, sanat, estetik ve ruhsal gelişimler yüksek kültürü temsil ederken alt sınıf olarak nitelendirilen kültüre de Halk kültürü denilmiştir. Kitle kültürü anlamında endüstriyel yapıların yaygınlaşması sonucu halk kültürünün altında birtakım kavramlar türemiştir. Bu kavramların bireyler tarafından en çok tercih edileni Popüler kültür olmuştur her şeyin devamlı yenilenir bir durum içerisinde olması tüketimi teşvik ederken üreticilere kazanç sağlamıştır. Ancak günümüze gelindiğinde halkın içerisinden çıkmış bu kavram yerini kapitalist sistemin etkisinden kurtaramayıp tüketim kültürüne dönüştürmüştür (Ayhan ve Birol, 2016, s.245). Sosyolojik problemler moda da yenilikler oluşturmaktadır ve bu yüzden moda ve sosyoloji birbirine 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA bağlı iki 09-11 kuramdır denilebilir. Birçok sosyoloğa göre; sanayi devrimi sonrası alt sınıflar üst sınıfı taklit etmişlerdir. Veblen ise alt sınıfın heyecan ile üst sınıfı taklit ettiği ve bu şekilde burjuvaların tepkilerini çekmeye çalıştıklarını vurgular. Yapılan taklitler birer heyecan arayışı olması ile birlikte para harcama ve bireylerin değişim arzularını temsil etmektedir. Moda da yaşanan değişim süreçlerinin A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11toplumu EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/tarafından /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA kimi yazarlar büyük bir 2017 kesimini etkilediği ve değiştirdiği savunulmuştur. Moda da yaşanan bu süreç birçok aşamadan oluşmaktadır, moda öncüleri tarzları fark etme, yayılma, kabul etme ve bitim aşamalarını moda döngüsü olarak ifade etmektedirler (Bat, 2008, s.74).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Tüketici bir yaşam biçimi sunan moda endüstrisi, orta ve üst sınıf ürünler ile altsınıfı lüks ve zengin hayata özendirerek yayılım sağlamaya çalışmaktadır. Tüketim biçimlerinden biri olan moda kavramı nasıl yayıldığı ve neden tercih edildiği konusunda irdelendiğinde iki yaklaşım öne çıkmaktadır. Bunlardan ilki Simmel’in görüşüdür; moda öncelikli olarak seçkinler tarafından benimsenir ve daha sonra astları onları taklit eder. Bu taklidi benimseyerek kullanan bireylerin statü kazanmaya çalıştıkları ancak modanın popülaritesini yitirmesi ile üst sınıfın modayı terk ettiğini belirten Simmel, üst sınıf, halka ulaşan ürünleri terk ederek kendilerini ayırmaya çalışmaktadır görüşünü savurur. İkinci görüş ise Bordieu’nun görüşüdür; moda olan şeylerin alt kültür gruplarına göre estetik ve şık olmasından ziyade pratik, kullanılabilir ve sağlam olması daha önemlidir. Alt kültürde eğitim ve zevkler üst sınıfın inceliklerinden farklı olduğu için alt kültürün satın alınan lüks moda ürünlerine karşı üst sınıf kadar haz alamayacaklarını belirtmiştir (Akar, 2009, s. 202). Kırk farklı kültür grubunun giyimlerini tarihsel sıralama ile analiz edildiği Street Style kitabının yazarı 141
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA T. Polhemus alt kültür gruplarını iki işlevli ‘sokak kabileleri’ olarak adlandırmaktadır. İlk işlevi otantik ve özgünlük, ikincisi ise grup aidiyetidir. Simmel’in de savunduğu gibi modanın ilk uygulayıcıları lider olarak tarzlarını astlarına benimsetir ve bu kişiler kendilerini üst gruba ait olma duygusunu taşır. Yalnız, Simmel’in kastettiği moda, sezonsal değişimlere açıkken sokak kabilelerinin tarzları sabittir. Kültürler bir anlamda hakim kültürün değer ve yargılarını sorgulamakta ve reddetmekte iken farklı değerler ortaya çıkarmaktadır (Özüdoğru, 2012, s.143).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve biçimsiz blucinler, çivili ceket ve kemerler, vücutta piercingler, aykırı renk ve kesimlerde saç stilleri barındırmaktadır. Punk kültürü giyim alanında önemli bir yere sahiptir ve punk hareketinin asi duruşunu temsil eder. Bir yanda eşitlik sağlarken, diğer alt kültür kuramlarının aksine dayatılmış kadınlık kavramlarına karşı özgürlük sağlayan bir yapıdadır (Blackman, 2013, s.284).
Alt kültür gruplarında kesin bir giyim tarzından bahsetmek mümkün değildir. Bireylerin zevkleri, yaşanılan coğrafya ve kişisel özellikler gibi birçok farklı etkene göre şekillenebilir. Alt kültür giyim tarzları, endüstri, modacılar ve toplum tarafından empoze edilen giysi modasına karşı çıkarak kendine özgü melez bir stil oluşturmuştur (Crane, 2003, s.250) Fransa’da 1970’lerden günümüze kadar uzanan “Modayı sokak yaratıyor” ifadesi halen esin kaynağı olarak vücut bulmaktadır. Sokak modası, üst gelir grubuna hitap eden haute couture’ün dayatma etkisi kadar kalıpsal çizgilere sahip olmayan bir modadır ve bu modanın çeşitli türevleri görülmektedir. Sokaklarda var olan farklı moda çeşitleri grup ve kişi sayıları ile paralel değişim göstermektedir. Bunun yanı sıra sokak moda yapmadığı gibi bir terzi, kreatör ya da stilistin önerileri doğrultusunda da kendini sokağa dayatmaz (Waquet & Laporte, 2011, s.28). Çünkü moda her yerdedir. Seçilen giyim parçaları bireylerin politik duruşunu sergileyen birer kimlik göstergesidir(Eke, 2013, s.142). Seçkin tabaka ile anılan yüksek kültür dışında ve altında değerlendirilen alt kültür/alçak kültür modası sokaklardan, festivallerden, disko ve revülerden çıkarak ticari anlamda moda üretimine dönüşmüştür. Bu kültürlerde yıllar boyunca göz ardı edilmiş parçalar yeniden hayat bulabilir günlük hayata adapte edilebilirler. Örneğin; 1970 yıllarında görülen Punk hareketi 80’lerdeki Yeni Romantik ve Gotik stile yol açan yeni akımlara yol göstermiştir (Barnard, 2010, s.46). ‘Özgünlük isteğiyle belirli bir moda akımını takip ederlerken kendilerini tekrar ettiklerini fark etmeyen genç nüfus’ (Kasapoğlu ve Akyol 2010, s.187) savaşın bitimi ile birlikte boş zamanlarının artması sonucu alt kültürlerin sayısını arttırmış ve kapitalist anlamda endüstrilerin ilgisini üzerlerine çekmiştir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Gençler toplumsal çevrelerine kendilerini ifade etmenin bir aracı olarak giyimi kullanmaktadırlar. Bu bağlamda bireyler, çaba gerektirmeyen ve hali hazırda var olan grupların tarzlarına bürünebilmekte ya da hayal güçlerini kullanarak yeni bir alt kültür görünümü deneyimlemeyebilmektedirler (Crane, 2003, s.245). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Punk kültürü, moda da üretim ve tüketimin sınırlarını ortadan kaldırmış ilk kez 1970 yıllarında Londra’da ki farklı kesimlere ait öğrenci ve işsiz gençlerin bir araya gelmesi ile oluşmuştur. Mevcut düzene karşı içinde bulundukları genel karamsarlık halini tepki olarak aykırı giyim tarzı ve müzikleri ile yansıtmışlardır (Mackenzie, 2017, s.106). Punk giyiminin özellikleri arasında ikinci el dükkânlardan satın alınmış veya el yapımı kıyafetlerin kullanımı dikkat çekerken tehditkar bir tavır sergilemek amaçlı kirli, yırtılmış, katmanlı ve siyah renkte giysilere yer verilmektedir. Bu tarzı benimseyen gençlerin her iki cinste de saç ve makyajları abartılmış, vücudu tahrip ederek veya kazınmış saçlar ile tarzlarını ortaya koymuşlardır (Kawamura, 2016, s.161). Gürsoy(2015) Punklar için “her çirkinliği yücelt” ifadesini kullanmış ve aslında onların da kendilerini bu şekilde nitelediklerini belirtmiştir (s.70). Bu akımın üyelerini İngiltere’de ki ekonomik krizden zarar görmüş ve alt sınıfa dahil beyaz gençlerin oluşturduğu bilinmektedir (Çerezcioğlu, 2014, s.22). Crane’e göre, punk akımı alt kültür, popüler kültür ve moda arasındaki ilişkinin bir örneğidir. Öğretmen olan Vivienne Westwood ve müzik piyasasında çalışan Malcolm McLaren 1970 İngiltere’sinde işçi sınıfının toplum içerisindeki memnuniyetsizliğini punk müzik ile ilişkilendirerek temsil eden isyankar bir kostüm ortaya çıkarırlar. Son yirmi yıl içerisinde de birçok varyasyonu yaratılmış olan bu kostüm temelde siyah renkte deri motorsiklet ceketi, tişört ve blucindir. Ancak punk tarzı, yırtık 142
Resim 1. 1976 “Yırtılmış Bayrak” tişörtü,
Resim 2. 1977 Vivienne Westwood
Yara izine benzetmek için jilet ile kesilerek birleştirilmiş tişörtler, İngiltere kraliçesini köle zincirleriyle bir arada resmeden ve ‘bazı kitleleri dehşete düşürücü provokatif sloganların’(Mackenzie, 2017, s.107) yer aldığı giysi baskıları kullanmışlardır. McLaren 1975’te punk dünyasının en önemli tasarımcılarından birisi olan Westwood ile açmış oldukları “Seditionaries” (İsyankarlar) isimli mağazalarının bulunduğu mahallede yaşayan işçi sınıfı birkaç erkeği bir araya getirerek ilk punk grubu Sex Pistols kurmuş ve grup üyelerini punk tarzında giydirmiştir (Crane, 2003, s. 243). Punk, başlangıçta genç işçiler arasında yaygınlaşmış, lüks moda ve endüstriyi de etkisi altında bırakmıştır. Anti moda görüşünü sahiplenerek 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·vücut ANTALYA EKİM NOVEMBER · ANTALYA ve endüstrinin nimetlerini reddederek bulan bu akım, 2017 Zandra Rhodes adı tasarımcının punk’ın fermuar, metal, yırtık ve çengelli iğne gibi detaylarını “Kavramsal Şıklık” adında moda sektöründe kullanılmaya başlamasıyla yaygınlaşmıştır (Watson, 2007, ss.114-115). LATNA · 7ve 10Fren’in 2 REBMaraştırmaları EVON / MİKE 1bir 1-9alt 0 kültürü Errickson’un aktarımı ile·/Thornton, 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YStumpf ANTALYA 09-11EKİM EKİM(1999) NOVEMBER 2017 ·ANTALYA ANTALYA Levine, toplumun ana kültüründen ayıran yedi farklı unsuru barındırmaktadır. Bu unsurlar;
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 1. Gençlere yöneliktir
2. Paydaş noktalar vardır 3. Sınıf ayrımına inanır
4. Egemen kültürden farklı inançlara sahiptir 5. Sürekli değişkenlik gösterir 6. Yapı itibarı ile gayri resmidir 7. Egemen kültüre bağımlıdır Punk kavramı da bu yedi unsuru içerisinde barındırdığı için alt kültür olarak değerlendirilebilmektedir (Errickson, 1999, s.5). Crane, moda tarzlarını lüks moda tasarımı, endüstriyel moda ve sokak tarzı olarak üç ana kategoriye 143
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ayırmıştır. Birkaç moda tasarımcısı tarafından burjuva kesim için üretilen ürünler lüks moda olarak adlandırılırken, endüstriyel moda tarzı ise bu tasarımların benzerlerini birçok ülkede ortak gruplara ulaştıran üreticiler ve aynı kıtada sınırlı kalmış küçük firmalar tarafından ortaya atılmıştır. Endüstriyel moda çerçevesinde birçok firma, medyada, basılı yayınlarda ve hatta giysilerin üzerinde reklamlarını yayımlatarak cazip olmayı hedeflemektedir. Bu durumda endüstriyel moda bir medya kültürü biçimi olarak adlandırılabilir. Son olarak şehirli alt kültürlerin etkileri sonucu ortaya çıkan ve birçok akıma ilham veren sokak tarzı modasından bahsetmektedir. Bu akımda giysi tarzlarının ideal bir tanımı bulunmamaktadır (Crane, 2003, s.178). Özüdoğru’nun (2012) aktarımı ile Polhemus moda da yenilik, tek olma ve yüksek sınıflardan kitle pazarına yayılma şeklinde üç ögenin önemini vurgulamıştır. Moda da yenilik ögesi, gündelik hayatta kullanılan giysi ve eşyaların sağlam ve yenilenebilir olmalarına önem verilmesidir. Moda da tek olma ögesi; modanın öncü ülkelerin tekelinden çıkıp evrensel çeşitliliğe ulaşmasıdır. Yüksek sınıflardan kitle pazarlarına yayılma ise; üst sınıf modanın alt sınıfları etkilemesi hareketinin tam tersi yönde ortaya çıkmıştır. Kitle iletişim araçları vasıtasıyla yaygınlaşan tarzlar gençler tarafından taklit edilerek sokaklara yayılmış birçok farklı sokak tarzı ortaya çıkmıştır. Toplum ve moda bağlamında yorum getiren iki ünlü sosyolog Veblen ve Simmel’e göre; burjuvaya hitap eden ve bu kesim tarafından özümsenmiş moda, alt kesimin onu fark ederek kullanmaya başlaması ile ilk kullanıcıları tarafından terk edilir. Bu durum sonucu toplumdan kendini ayırmak isteyen burjuvazi yeni modayı sahiplenmektedir. (s.144). Moda dünyasında geride bırakılan son on yılda sokak modası genç kesime hitap etmiş ve tarzlarını temsil etmek için evrensel anlamda kullanılmıştır. Sokak modasının oluşumunun temelinde moda tasarımcılarından ziyade alt kültür uygulayıcıları yer edinmişlerdir ve dünya da bu şekilde kabul görmektedir. Genç kesimin sokak kültürü ait olduğu grupta kabul görmek ve diğer gruplardan ayrılmak için kendi içinde ortak bir giyim zevkine sahip olmayı gerektiriyordu. Bu sayede sokaklarda oluşan bu kültürler yatay düzlemde yaygınlaşan gelişimleri ile “Trickle up” (tavana tırmanma) hareket ederek ortak bir moda dili oluşturmuşlardır. Bu hareket birçok moda üreticisi ve tasarımcısı tarafından ‘giysi kullanım detaylarını veya giysilerin tamamını alarak ürünlerine (Ertürk, AYuygulandığı’ LATNA · 7102 R EBMEVO2011, N / Mİs.12) KE 11yeni -90 bir moda kaynağı haline gelmiş ve alt kültürlere verilen önem artmıştır (Jiratanatiteenun, Mizutani, Kitaguchi, Sato ve Kajiwara, 2012, s.292). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 3. The Wild One – Marlon Brando, Perfecto ceket
Resim 4. Balmain S’18
Resim 4.1. Balmain S’18
Balmain markasının 2018 yaz dönemi için hazırlamış olduğu koleksiyonda baskılı tişört ve metal parçalar kullanarak oluşturulmuş deri giysiler günümüz punk etkisine örnek gösterilebilir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 5. Yves Saint Laurent FW’15-16
Şekil 1. Trickle up teorileri Polhemus, alt kültürün moda olması sürecine Schott Brothers firması ürünü olan ve ikinci dünya savaşı yıllarında tasarlanan “Perfecto” siyah renkli deri ceketini örnek vermektedir. Bu ceket 1953 yılında Marlon Brando tarafından bir çete üyesini canlandırdığı The Wild One filminde giyilmiş ve gençler arasında popüler olmuştur (Özüdoğru, 2012, s.144). 20. Yüzyılda üretilmeye başlayan bu deri ceketler isyankar ve asi gençler için bir sembol haline gelmiş, 80’lerden sonra ise günlük yaşamda tüm kitleler tarafından kabul görerek alt kültür çağrışımını yok etmiştir (Mürniece, 2015, s.36). 144
Yves Saint Lauren, Fall/Winter 2015-2016 koleksiyon defilesinde sunduğu sert giyim tarzı yırtık taytlar, abartılı makyaj, chocker (tasma) kolyeler gibi aksesuarları kullanması punk akımının yüksek moda da kabul gördüğünün açık bir örneğidir.
145
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
tasarım çeşitliliği yaratacağı vurgulanmıştır. Çalışmada punk kültürünün alt kültür kavramı olmaktan çıkıp dünyaca ünlü tasarımcılar tarafından artan bir ilgi ile podyumlara taşınması ve üst sınıf moda da kabul görmesi güncel örnekler ile açıklanmıştır. Çalışmanın konu ile ilgili yapılmış kaynakların kısıtlı olmasından dolayı daha sonra yapılacak olan araştırmalara esas teşkil edeceği düşünülmüştür. Örnekler göstermektedir ki sosyolojik farklılıklar modanın gerek üst gerek ise alt sınıfları arasında doğrusal bir yol izlemekte ve etkileşim içerisinde ilerlemektedirler. Günümüz modası karma bir stile vurgu yapmakta ve özgünlüğü önemsemektedir. Bu durumda kullanılan malzeme ve tarzlar ile sonsuz çeşitlemeler yaparak tasarımı zenginleştirmek kaçınılmazdır.
Resim 6. Jean Paul Gaultier S’11
Kariyerinin 42. yılını dolduran ve aykırı tasarımlara imza atan Fransız tasarımcı Jean Paul Gaultier ise 2011 yılı ilkbahar koleksiyonunda punk stilde giysi tasarımlarını metal giysi nesneleri ve saç stilleri ile tamamlayarak podyumda sergilemiştir.
Kaynaklar Akar, H. (2009). Popüler Kültür Ve Moda. Erciyes İletişim Dergisi, 1(1), 198-206. Ayhan, A. & Birol, M. (2016). Düşüncelerin Dışavurumu Olarak Moda Dünyası: İletişimsel Kodlara Yansıyan Örnekler Üzerinden Karşılaştırmalı Bir Analiz. Intermedia International e-Journal, 3(1), 242-261. Barbarosoğlu, F. (2013). Modernleşme Sürecinde Moda ve Zihniyet. 6. Baskı, İstanbul: İz Yayıncılık. Barnard, M. (2010).Sanat, Tasarım ve Görsel Kültür. (Çev. G. Korkmaz), Ankara: Ütopya Yayınevi. Bat, M. (2008). Moda Oluşturma Sürecinde Stratejik Planlama Ve Halkla İlişkilerin Rolü. Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksel lisans Tezi: İzmir. Bayık, F. (2014). Kültür Kavramının Tarihsel Ve Felsefi Yönlerden İncelenmesi. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Resim 7. Alexander McQueen S’18 Resim 7.1. Alexander McQueen S’18 Çılgın modacı olarak tanınan Lee Alexander McQueen’in (1969-2010) ölümünün ardından marka 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 2018 · ANTALYA tasarımları yaratıcı yönetmen Sarah Burton tarafından yapılmaktadır. ilkbahar koleksiyonu kadın ve erkek giyimi üzerinde motorcu botları, tartan kumaş, deri ve metal malzemeler kullanan Burton bu koleksiyonunda yapısızlaştırılmış ve karmaşık bir punk etkisi sergilemiştir.
Sonuç
IBATİK İRİDLİB
İçerisinde işlevsel mekanizmalara dayalı, dinamik ve değişken ölçeklere sahip karakteristik kültürlerin tarihini de barındırdığı bilinen moda, evrensel anlamda gelişen ve genişleyen bir sektördür. Sanat ve modanın kaçınılmaz birlikteliği altında şekillenen stiller toplumsal olayları da kapsamakta ve yansıtmaktadırlar. Bu sebepten moda endüstrisinde bulunan tüm yönlendiricilerin teknolojik yenilik ve becerilerinin onu ortaya çıkaran etkenler ile bütünleştirilmeleri gerekmektedir. Tüm bu etkileşimler ışığında yapılan yazılı/basılı literatür taraması sonucunda kültür ve alt kültür kavramları, moda çerçevesinde toplumun alt sınıflarının üst sınıf modayı etkilemesi olarak adlandırılan Trickle up kuramı açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada elde edilen bilgiler ışığında alt kültürlerin modaya etkisinin endüstride kullanımının yadsınamayacak kadar önemli olduğu ve sokak tarzlarının moda pazarı bağlamında makro seviyede 146
Blackman, C. (2013). Modanın Tarihi 1900’den Bugüne. (Çev. K. O. Kaftanoğlu), İstanbul: Kerasus 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yayınevi. Crane, D. (2003). Moda ve Gündemleri. (Çev. Özge Çelik). Ayrıntı Yayınları, İstanbul. Çerezcioğlu, A. B.(2014). Popüler müzik ve Gençlik Araştırmalar A·YANTALYA LAKültürü. TNA · 710Türkiye 2 REBMESosyal VON / M İKE 11-90 Dergisi, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 18(2). 11-26.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Durğun, S. (2006). Örgüt Kültürü ve Örgütsel iletişim. Yüzüncü Yıl Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. 3(2), 112-132. Eke, N. P. (2013). Bedene Müdahalenin Bir Yolu Olarak Moda Ve Medyada Sunula Beden Algısı. Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya. Errickson, A. (1999). A Detailed Journey into the Punk Subculture: Punk Outreach in Public Libraries. University of Carolina, Master’s Papers: Chapel Hill. Ertürk, N. (2011). Moda Kavramı, Moda Kuramları Ve Güncel Moda Eğilimi Çalışmaları. Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Hakemli Dergisi, 4(7), 1-32. Frisby, D. (2013). Modern Kültürde Çatışma. (Çev. T. Bora, N. Kalaycı, E. Gen), 9. Baskı, İstanbul: İletişim Yayınları. Gürsoy, T. (2015). Giyim Kültürü ve Moda- 3. Cilt/Erkek modası. İstanbul: Seçil Ofset. 147
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Jiratanatiteenun, Mizutani, Kitaguchi, Sato ve Kajiwara (2012). The Transformation Of Japanese Street Fashion between 2006 and 2011. Advances in Applied Sociology, 2(4), 292-302.
Resim 5. https://www.bailiwickexpress.com/jsy/life/gold/yves-saint-laurent-brought-punk-rock-parisfashion-week/ Erişim Tarihi: 02.11.2017.
Kasapoğlu Akyol, P. (2010). Küreselleşen Moda Bağlamında Blucin Kültürü üzerine bir araştırma. Milli Folklor. 22(86), 186-196.
Resim 6. https://www.vogue.com/fashion-shows/spring-2011-couture/jean-paul-gaultier Erişim Tarihi: 02.11.2017
Kavamura, Y. (2016). Moda-loji Moda Çalışmalarına Giriş. (Çev. Ş. Özüdoğru). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Resim 7. https://nowfashion.com/alexander-mcqueen-ready-to-wear-spring-summer-2018-paris23063/1101722?photo=1101627 Erişim Tarihi: 04.11.2017
Kolk, A., Dolen W., & Vock, M. (2010). Trickle Effects of Cross-Sector Social Partnerships. Journal of Business Ethics. 94(1), 123-137.
Resim 7. 1. https://www.vogue.com/fashion-shows/spring-2018-menswear/alexander-mcqueen, Erişim Tarihi: 04.11.2017
Mackenzie, M. (2017). İzmler Modayı Anlamak. (Çev. M. Tuna), İstanbul: Hayalperest Yayınları.
Şekil 1. Jones, S. J. (2013). Moda Tasarımı. (Çev. H. Kılıç), İstanbul: Kerasus Yayınevi.
Marcia, J. E. (1993). The relational roots of identity. In J. Kroger (Ed.), Discussions on ego identity, Hillsdale, NJ: Lawrence Erlbaum Associates, 101-120. Mürniece, A. P. (2015). Manifestation Of Latvian National İdentity Through Contemporary Latvian Fashion. Master’s specialisation in Creative Industries. Radboud University, Nijmegen. Ökeli Ulusoy, H. (2017). Kültürlerarasılık, Çokkültürlülük ve Etnisite: Eskişehir’deki Çerkeslerin Kültürlerarası İletişim Pratikleri. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. (27), 165-181. Özdemir, C. (2001). “Kimlik ve Söylem”, Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. (2), Eskişehir. Özhan Koçak, D. (2010). Kimlik Edinmede Görüntünün Gücü: Moda. Marmara İletişim Dergisi, 17 (17), 112-125. Özüdoğru, Ş. (2012). 19. Yüzyıldan Günümüze Moda Ve Sanat Etkileşimi. Anadolu Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü. Yüksek Lisans Tezi: Eskişehir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Waquet, D. & Laporte, M.(2011). Moda. Ankara: Kültür Kitaplığı.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Watson, L. (2007). Modaya Yön Verenler. (Çev. Güneş Ayas), Güncel Yayıncılık, İstanbul. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 Yağlı, S. (2012). Hayatın Bir Alanı Olarak Moda Aracılığıyla Kültürün Yeniden İnşası”, 09-11“Gündelik EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Akdeniz Sanat Hakemli Dergi. 4(7). 157-162.
IBATİK İRİDLİB
Türk Dil Kurumu , “Kimlik” http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_ gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.59fb882cefef45.67062242, Erişim Tarihi: 02.11.2017
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 1. Blackman, C. (2013). Modanın Tarihi 1900’den Bugüne. (Çev. K. O. Kaftanoğlu), İstanbul: Kerasus Yayınevi. Resim 2. Blackman, C. (2013). Modanın Tarihi 1900’den Bugüne. (Çev. K. O. Kaftanoğlu), İstanbul: Kerasus Yayınevi. Resim 3. http://www.imdb.com/title/tt0047677/mediaviewer/rm3635352320 Erişim Tarihi: 01.11.2017 Resim 4. https://www.vogue.com/fashion-shows/resort-2018/balmain/slideshow/collection#51 Erişim Tarihi: 02.11.2017 Resim 4. 1. https://www.lofficiel.com.tr/moda-haftasi/balmain-2018-ilkbahar-yaz Erişim Tarihi: 02.11.2017 148
149
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
needed for the production.
KEÇE SANATINDA MARKALAŞMA, PAZAR VE KALITE SORUNU Prof. Dr. H. Feriha AKPINARLI Arş. Gör. Özge KILIÇ
ÖZET Milletlerin kendi kültürlerini ve kimliklerini yansıttıkları sanatları bulunmaktadır. Türklerin bilinen en eski tekstil sanatları arasında da şüphesiz ki keçe sanatı önemli bir yere sahiptir. Keçenin ilk olarak kim tarafından bulunduğu ve keçenin ilk defa nasıl yapıldığı, kullanıldığı hakkında kesin veriler elde edilememiştir. İlk örnekleri Uygurlar döneminde görülmekle birlikte Türk kültürünün ve yaşantısının hemen her döneminde keçenin yeri olmuştur. Keçe üretimi uzun süren ve oldukça emek isteyen bir ürün olup keratin yapılı deri ürünü hayvansal liflerin örtü hücrelerinin alkali, nem, ısı, basınç ve hareket etkisinde birbirlerine çözülmeyecek şekilde kenetlenmesiyle elde edilen tekstil yüzeyleri olarak ifade edilmektedir. Yapımı için araç, gerece ve ayrıntılı işlem sürecine gereksinim duyulmaktadır. Keçe, günümüzde de, geçmiş yıllara oranla farklı kullanımlarla artış göstermiş, ülkemizde ve dünya ülkelerinde keçe ürün çeşitliliği önemli hale gelmiştir. Öyle ki kültür ve gelir seviyesi artışına paralel olarak, sağlıklı yaşama bilinciyle birlikte doğal ve el yapımı keçeler tercih edilmektedir. Ancak diğer el sanatları gibi keçe sanatı da; toplumsal ve kültürel değişimden etkilenme, teknolojideki gelişmeler, iletişim, pazarlama, uluslararası ve ulusal rekabet, markalaşma, eğitim, tanıtım gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu çalışma ile keçe sanatında bahsedilen sorunlar, özellikle de markalaşma, pazarlama ve kalite sorunları üzerinde durulmuş, bunlar hakkında çözüm önerilerinin sunulması amaçlanmıştır. Bu çalışmada yöntem olarak tarama metodu kullanılmıştır. Araştırma sonucunda; keçe sanatında markalaşma, pazarlama ve kalite üçlüsünün yaratacağı olumlu gelişmeler ve üretici açısından önemi LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 açıklanmıştır. Özel ve kamu kurum, kuruluşlarına,AYüniversiteler ve sivil toplum örgütlerine düşen görevler, tüketici özelliği ve ihtiyaçları, standartlara ve kalite kontrole verilen önem vurgulanmıştır. Keçe sanatının üretiminde müşteri memnuniyeti için ürüne veya hizmet eden kuruluşun kendi kalite anlayışını geliştirmesinin önemine, özgünlüğün ve kültürel unsurların pazarlamada yer alması 09-11 EKİM önem / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 2017ve · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA gerektiğine,09-11 markaEKİM olabilmenin koşullarına, keçe sanatının geliştirilmesine yönelik ar-ge birimlerinin kurulması gerekmektedir. Ayrıca teknolojik gelişmelere paralel olarak yeni özelliklerin (güve yemezlik, su-yağ iticilik, güç tutuşurluk vb.) kazandırılması gerektiğine, kalite özelliklerini ve standart geliştirmek adına gerekli olan analiz aşamaları yapılarak marka, pazar ve kalite birlikteliğinin nasıl sağlanacağı açıklanmıştır.
IBATİK İRİDLİB
Anahtar Kelimeler: Keçe, markalaşma, pazar, kalite.
ABSTRACT Nations have arts that reflect their own culture and identity. Of the oldest known textile arts of the Turks, felt art undoubtedly has an important place. No definitive data about who first used felt and how it was first used. Although the first examples are seen during the Uighur period, it has become a place of felt in almost every period of Turkish culture and life. Felt production is a long-lasting and highly demanding product. Felt is keratin-structured skin product of animal fibers are expressed as textile surfaces obtained by clamping the cover cells in such a way that they are not dissolved together under the action of alkali, humidity, heat, pressure and movement. Tools and detailed processing are 150
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Felt has increased with different uses compared to the past years, and felt product variety has become important in our country and world countries. In parallel with the increase in culture and income level, natural and hand made felts are preferred along with healthy living awareness. But, like other handcrafts, social and cultural change, developments in technology, communication, marketing, international and national competition, branding, education, promotion. This study focuses on the problems mentioned in felt art, especially branding, marketing and quality problems, and proposes solution proposals about them. In this study, the scanning method was used. As a result of the research; is explained that positive developments in branding, marketing and quality in the art of felt, and the prospect for the manufacturer. Emphasis has been placed on the duties assigned to private and public institutions, universities and non-governmental organizations, consumer characteristics and needs, standards and quality control. For the customer satisfaction in the production of felt, it is necessary to establish ar-ge units for the development of the art of felt to the importance and conditions of being a brand, in order to develop the quality of the product or the service provider’s own sense of quality and to take in the originality and cultural elements in marketing. In addition, in parallel with technological developments, it is necessary to acquire new features (moth proofing, water-oil repellency, flammability, etc.) and it is explained how to provide the brand, market and quality together by making the necessary analysis steps in order to develop quality characteristics and standard. Keywords: Felt, branding, market, quality.
1.GİRİŞ El sanatları, insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile geliştirilen, doğa ve çevre koşullarına göre farklılık gösteren ve ortaya çıktığı toplumun duyguları, sanatsal beğenileri ve kültürel özelliklerini yansıtan sanat ve zanaat ürünlerinden oluşmaktadır. Günlük kullanıma yönelik veya sanatsal değer 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA taşıyan geleneksel el sanatları üretimi, gelişmekte olan ülkeler için olduğu kadar gelişmiş birçok ülke için de, yaşamın güzelliğini ve kalitesini tehdit eden ve yaygınlaşan endüstriyel tasarım ürünlerine karşı, sanatın güzelliğini yansıtan kültürel bir gösterge olarak giderek önem kazanmaktadır (Özcüre ve Yavuz, 2006:3). Bunun yanı sıra turizm faaliyetleri LATNve A ·sanat 7102 ekonomisi REBMEVON açısından / MİKE 11-9da 0 değerleri her 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA geçen gün artış göstermektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Türk el sanatlarını; halı ve kilimcilik, kumaş dokumacılığı, yazmacılık, altın ve gümüş işleri, çinicilik, çömlekçilik, işlemecilik, oya yapımı, deri işçiliği, müzik aletleri yapımı, taş işçiliği, bakırcılık, sepet örücülüğü, semercilik, keçecilik, ahşap ve ağaç işçiliği, arabacılık vb. olarak sıralamak mümkündür (Can, 2013:260). Onuk ve Akpınarlı (2005), bu sıralamayı el sanatlarında kullanılan tekniğe, kullanım alanına ve ham maddesine göre şu şekilde gruplandırmıştır; Tekniğe göre; dokumacılık sanatı (kirkitli, mekikli, çarpana ve dokusuz yüzeyler), örücülük sanatı (İğne, şiş, tığ, firkete, mekik ve bitkisel örücülük), işleme sanatı (Türk işi, Dival işi, Hesap işi v.b.), oymacılık, kakmacılık sanatı (çömlek, seramik v.b.), dericilik sanatı, minyatür, yazım sanatları (hat). Kullanım alanına göre; günlük kullanım eşyaları, ev dekorasyonunda kullanılan eşyalar, giyim ve giyim aksesuarında kullanılan eşyalar, süslemede kullanılan eşyalar, kitap, ciltler v.b. Hammaddeye göre; hammaddesi lif olan el sanatları (halı, kilim, keçe, çorap v.b.), hammaddesi taş 151
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA olanlar; (değerli, değersiz taşlar ve baston, mıhrap v.b.), hammaddesi ağaç olanlar; (tarım araçları, el sanatları araçları, müzik aletleri vb.), hammaddesi toprak olanlar; (kerpiç, çömlek, çini, seramik vb.), hammaddesi maden olanlar; (kapı, pencere, marangoz aletleri, altın gümüş eşyalar vb.), hammaddesi deri olanlar; (koşum takımları, giyim eşya ve aksesuarı, kürk, ciltçilik, mobilya, vb.), hammaddesi ince dal, sap ve ağaç şeritleri olanlar; (sepetler, çantalar, yaygı semer vb.) (Arlı, 1990; Öztürk, 1994; Onuk ve Akpınarlı, 2005). Hammaddesi lif olan keçe, “Keratin yapılı deri ürünü hayvansal liflerin örtü hücrelerinin alkali, nem, ısı, basınç ve hareket etkisinde birbirlerine çözülmeyecek şekilde kenetlenmesiyle elde edilen yüzeylerdir” (Akpınarlı vd., 2012: 275). Keçe tüm tekstil sanatlarında olduğu gibi üretimi uzun süren ve çok emek isteyen bir üründür. Yapımı için; yay, tokmak, kalıp, kalıpleş, makas, sepki (çubuk), hasır sırığı, halat, süpürge, makas, su kabı, terazi, boya kazanı, sabun ve ocağa, günümüzde ise tepme makinesine ihtiyaç vardır (Özhekim, 2009:125). Tepme keçe yapımı süreci sırasıyla 1. yünü atarak hazırlamak, 2. desen yapımı için pasta (desen keçeleri) yapmak, 3. desenleri hasır üzerine döşemek, 4. yünün desen üzerine veya desensiz ise yapılacak ürüne göre hasır üzerine serpmek 5. sabunlu su serpmek ve sarmak 6. tepmek 7. pişirmek 8. keçeyi yıkamak ve kurutmak işlemlerinden oluşmaktadır. Keçe, günümüzde de, geçmiş yıllara oranla farklı kullanımlarla artış göstermiş, ülkemizde ve dünya ülkelerinde keçe ürün çeşitliliği önemli hale gelmiştir. Kültür ve gelir seviyesi artışına paralel olarak, sağlıklı yaşama bilinciyle birlikte doğal ve el yapımı keçeler tercih edilmektedir. Ancak diğer el sanatları gibi keçe sanatı da; toplumsal ve kültürel değişimden etkilenme, teknolojideki gelişmeler, iletişim, pazarlama, uluslararası ve ulusal rekabet, markalaşma, eğitim, tanıtım gibi sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu çalışma ile keçe sanatında bahsedilen sorunlar, özellikle de markalaşma, pazarlama ve kalite sorunları üzerinde durulmuş, bunlar hakkında çözüm önerilerinin sunulması amaçlanmıştır.
2.YÖNTEM
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Bu çalışmada tarama metodu kullanılmıştır. Yapılan araştırmada alan çalışmalarımız ve projelerimizden elde edilen bulgulara dayalı olarak marka, pazar ve kalite sorunları açıklanmıştır. Literatürden elde 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11desteklenmiştir. EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA edilen bilgilerle
IBATİK İRİDLİB
3.KEÇE SANATINDA MARKALAŞMA, PAZAR VE KALİTE SORUNU
Keçe ürünler, sahip olduğu fiziksel ve kimyasal özelliklerden dolayı tekstilde önemlidirler. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz; ılık ve soğuk tutma, nefes alabilirlik, nemi absorblama ve yapısında taşıyabilme, koku absorblama, yumuşaklık, güç tutuşurluk ve geri dönüşüme uygunluk ve olumlu psikoloji sağlamadır.
Ancak önemli özelliklere sahip olan ve oldukça emek isteyen bir süreçle oluşturulan keçe sanatı diğer el sanatlarında olduğu gibi; bilim ve teknolojideki gelişmeler, yabancılara ve yabancı mallara tanınan ayrıcalıklar, köyden kente olan göçler, zanaat örgütlerinin yozlaşması, kullanım alanlarının değişmesi, ihtiyaçların farklılaşması ve çoğalması, alışkanlıklarının değişmesi, moda, kullanılan hammaddelerin azalması ya da ortadan kalkması, nüfusun artışı gibi nedenlerden dolayı bazı yörelerde gerilemiş, bazılarında üretim biçimi değişmiş, değerini kaybetmiş veya tümüyle ortadan kalkmıştır (Arlı, 2003: 67). Keçe ustaları ile yapılan görüşmeler ve bu konuda yapılan araştırmalardan elde edinilen verilere 152
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA dayalı olarak keçe üretiminde karşılaşılan sorunları belirli başlıklar altında toplamak mümkündür. Bunlar; toplumsal ve kültürel değişimden etkilenme, teknolojik gelişmeler ve iletişim, hammadde temini (yurt içi, yurt dışı), eğitim ve tanıtım, pazarlama (uluslararası ve ulusal rekabet), kalite ve markalaşmadır (Akpınarlı, 2016: 29). Globalleşen dünyamızda teknolojinin ve bilginin gelişimine paralel olarak toplumsal ve kültürel yaşantıda geçmişe kıyasla büyük farklılıklar oluşmuştur. Keçeler eskiden yük taşımak için develerin sırtında(havut keçesi), çobanlara giysi olarak(kepenek), çadırlara yaygı olarak(çadır keçesi) olarak günlük yaşantıda önemli yönleriyle ve çoğu zaman soğuktan koruma amaçlı kullanılmaktayken günümüzde artık giysi, dekoratif eşya ya da aksesuar olarak yer bulmuştur. Eskiden insan ihtiyaçlarını karşılamak için üretilen keçe içinde bulunduğumuz zamanda insan zevklerine hitap etmek amacıyla üretilir duruma gelmiştir. Bununla birlikte keçe ürünler, üretimini gerçekleştiren usta sayısı azlığı nedeniyle iletişimsel anlamda zayıf kalmış ustalar ürettikleri ürünleri tanıtamamış ve bu ürünler üretildikleri bölgeler ile sınırlı kalmıştır. Tanıtımın ve gelişmelere direncin zayıf olması, yetersiz gelir, az talep ile paralel olarak bu sanatın eğitimine verilen önem de giderek azalmıştır. Keçe üretiminin eğitimi günümüzde birkaç usta tarafından kurslar şeklinde verilmekte ancak bu kurslarda yetişen kişilerin çoğu bu eğitimi profesyonel boyuta taşıyamamaktadır. Bir diğer önemli sorun ise keçe üretiminde en önemli gereç olan yünün kolay temin edilememesidir. Bunun en büyük nedeni ülkemizde geçmişe oranla hayvancılığa verilen önemin azalması ve dolayısıyla yerli yünün yurt içinde yeterli miktarda bulunamayışıdır. Bugün birçok atölye geçmişteki gibi yünü kolay temin edemediği ve geleneksel ürünlerden farklı ürünler ürettikleri için Yeni Zelanda ve Avustralya yünlerini kullandıkları görülmüştür (Begiç, 2017: 180). Günümüzde sahip olunan ileri teknoloji imkânları ve teknoloji kullanım düzeyleri, yeni sanatsal ürün üretmek yoluyla piyasada üstünlük sağlamayı olumsuz olarak etkilemektedir. Hemen her piyasada neredeyse taklit edilemeyen hiçbir ürün kalmamıştır. Her yeni ürün, pazara sunumunu takip eden kısa bir zaman diliminde taklitleriyle karşılaşmaktadır. Kâr getiren ürünlerin rakiplerce taklit edilmesi, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM /bazı NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYAÜreticiler, bu ek faydaları üreticileri09-11 ürünlerine ek faydalar eklemelerini zorunlu hale getirmiştir. marka kavramı adı altında birleştirerek müşterilerine sunmaktadırlar (Bişkin, 2010: 412-413). Amerikan Pazarlama Derneği’ne (American Marketing Association) göre marka, satıcı veya satıcılar A·YANTALYA LATrakiplerinden NA · 7102 REBM EVON / MİKE 11için -90 tasarlanan bir grubunun, ürün/ /NOVEMBER ya da09-11 hizmetlerini tanıtmak ve onları farklılaştırmak 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA isim, terim, işaret, sembol, tasarım veya bunların birleşimidir (Akgün ve Akgün 2014:3). Kuşkusuz ki bu farklılığı sağlamada marka ismi, işareti vb.nin yanı sıra keçe sanatında ürünün sahip olduğu özgünlüğün ve geleneksel özelliklere bağlılığının da önemi büyüktür. Çünkü tüm sanatsal ürünlerde olduğu gibi keçe sanatında da farklı markaların oluşumunda ürünü üreten kişinin yaratıcılığı, bu sanata bakış açısı, geliştirebildiği yenilikler, kullandığı geleneksel form ve teknikler, kalite özellikleri önemli olacaktır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Üretici atölyeler, ürünün talep edilmesini, pazar içinde yer almasını, özellikle de tercih edilmesini istemektedirler. Marka, bu noktada önem kazanmaktadır çünkü ürüne karşı talep oluşturmada, ürünün tercih edilmesinde çoğu zaman ürünün niteliklerinden, hatta bazen ürünün sağladığı faydadan, daha etkili bir unsur olabilmektedir. Ayrıca marka, söz konusu ürüne yönelik, tüketicide bir bağlılık da yaratabilmektedir. Bu da üreticinin satış çizgisinde süreklilik ve düzen oluşturmaktadır ( Denli, 2007: 47). Geçmişten beri geleneksel yöntemlerle üretilen el sanatları ürünlerinin sürdürülmesi ve bu işi icra eden kişilerin el emeklerinin taklit ürünlere karşı korunması için çeşitli tedbirler alınması gerekmektedir. 153
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bu şekildeki en önemli düzenleme coğrafi işaret uygulamasıdır. Bu uygulama ile her hangi bir alanda üretilen ürün koruma altına alındığı gibi, marka haline gelerek ulusal ve uluslararası anlamda tanınırlığı artmaktadır (Birinci ve Camcı, 2016: 497). Ancak Türk Patent ve Marka Kurumu’ndaki tescilli coğrafi işaretlere bakıldığında keçe için alınan herhangi bir coğrafi işaretin de bulunmadığı göze çarpmaktadır. Günümüzde bazı keçe atölyelerinde üretilen ürünler belli standart özelliklere(kullanım alanı, keçe kalitesi), kültürel kimliğe ve özgünlüğe sahip olmasına rağmen marka haline dönüşememiş ve pazarlama süreci olumsuz etkilenmiş ya da geniş bir boyuta taşınamamıştır. Bu sorunu ortadan kaldırmada ürünlerimizin tanınmış marka olma yolunda marka tescili ve kalite güvence belgeleri ile koruma altına alınması, ulusal ve uluslararası alanda tüketicilerin dilek, istek ve ihtiyaçlarının belirlenmesinin atılacak önemli adımlar olacağı söylenebilir. Bunun yanında ülkemizin birçok yerinde üretilen el sanatları gibi, keçe sanatında da en büyük sorun pazar bulamamaktır. Ancak geleneksel üretim özelliklerine uygun geliştirilmiş standartlarla üretilen, kaliteli ve markalı mal pazar bulabilmekte, genişlemekte ve uluslararası tanınmış marka düzeyine gelmekte sorun yaşamamaktadır (Akpınarlı, 2017). Günümüzde ürettiği ürünlerini yurt içi ve yurt dışında pazarlayabilen keçe ustaları yok denecek kadar azdır. Bu konuda ilerleme kaydeden keçe ustaları arasında Mehmet Girgiç’i ve Celalettin Berberoğlu’nu göstermek mümkündür.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA tulum(bütün) kırkım) - Yünün ön işlemlerinin uygunluğu (yünün temizlenmesi, uygun taranması, boyanması vb.) - Gereçlerin geleneksel özellikleri (yerli yün, zeytinyağlı sabun vb.) - Fiziksel ve kimyasal özellikleri (yünün kalitesi, güç tutuşur olması vb.) - Gerecin hazırlanma kriterlerine uygunluğu v.b.
3. Keçede Motif Özelliği - Yöreye özgü motifler(Örneğin Siverek’de kayık, pencere, kepez, dörtlü yıldız ve lengere motifleri) - Geleneksel motifler (dikdörtgen, baklava, sığır sidiği, deve zinciri, kertikler ) - Çağdaş yeni çizimler
Keçe sanatı konusunda çalışan aile, atölye vb. yerlerin pazarda rekabet edebilmeleri endüstrileşme nedeniyle güç olmaktadır. Bu nedenle aynı işi yapan grupların birleşerek güçlerini birtakım organizasyonlar(kooperatif, vakıf vb.) altında birleştirmeleri uygun görülmektedir. Mesleki yeterlikleri, kaynakları, müşteri ihtiyaç ve beklentilerini, pazar fırsatlarını bir araya getirerek ortak marka anlayışı etrafında toplanıp tüketiciye ulaşmalıdırlar. Çünkü yeni ürün geliştirmek, yeni pazarlara girmek yüksek maliyet ve iş gücü gerektirmekte bu da ancak birlikte hareketle çözümlenebilmektedir. Aynı zamanda keçe sanatının çağa uyum sağlaması, yaşatılması ve gelişmesi, için standartları iyi saptamak, kaliteli mal üretmek ve toplam kalite yöntemini AYLATNAuygulamak · 7102 REBMgerekmektedir. EVON / MİKE 11-90 Kalite, bir ürün veya hizmet kalitesi müşteri istek ve beklentilerini karşılayan özelliklerin toplamıdır. Müşteri istek ve beklentileri, hem içinde bulunulan andaki mevcut olan hem de gelecekte ortaya çıkabilecek olandır. Ürün veya hizmet özelliklerini iki sınıfta toplamak mümkündür. Bunlar: 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
• Ölçülebilen özellikler: ürünler için boyut, ağırlık uzunluk, kalınlık, direnç vb; hizmet için hizmet süresi, hizmete ulaşmak için geçen süre vb gibi ölçülebilen yani gr, mm, cm gibi bir birim ile ifade edilen özelliklerdir. • Ölçülemeyen özellikler, kişilerin değerlendirdiği ürün için görünüş, biçim, renk, koku, tat; hizmet için hizmet verenin tutumu, ustalığı gibi kişiden kişiye göre değişen özelliklerdir (Boran,2008: 1-2).
Keçe sanatında hedeflenen kaliteye ulaşmada ve kalite standartlarının sürekliliğini sağlamada kalite özelliklerini ve standard geliştirme analizini şu şekilde yapabilmemiz mümkündür:
1. Keçede Araç Özelliği
154
Resim 1. Kayık, Pencere, Kepez, baklava, üçgen motifleri (Siverek) (Akpınarlı ve diğerleri, 2012, s. 280) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 2. Keçenin çağdaş yorumlanmasına ilişkin örnekler (Kılıç, 2015-2016)
4. Keçede Renk Özelliği
- Çeşitli amaçlı ana araçların özelliği(tepme makinesi, hasır vb.)
- Yöreye özgü renkler (Örneğin Siverek’de beyaz, siyah ve kahverengi gibi yünün doğal renkleri)
- Yardımcı araç özelliği(süpürge, su kabı vb.)
- Günün modası renkler
2. Keçede Kullanılan Gereç Özelliği
- İsteğe göre renkler
- Yün temin edilecek hayvan ırkının belirlenmesi (koyun yünü, kuzu yünü, deve yünü vb.)
- Doğal boyalarla renklendirme
- Yünün kırkım zamanının ve tekniğinin uygunluğu (Ağustos ayı- ikinci kırkım,
155
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
- Sentetik boyalarla renklendirme (kırmızı, lacivert, pembe, yeşil, turuncu)
5. Keçenin Teknik Özellikleri - Kullanım alanı ve desene uygun keçe yapım tekniğinin seçilmesi( Serilen elyaf üzerine pasta(keçe şeritler) ile desen yapma, hasır üzerine pasta (keçe şeritler) ile desen yapma sonra elyaf serme gibi)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
4. SONUÇ VE ÖNERİLER Geleneksel keçe sanatımız Türk kültürünün vazgeçilmez bir uğraş alanıdır. Bu tekstil sanatının yaşatılması ve gelişimine katkıda bulunulması için her türlü çaba ve desteğin sağlanması, ekonomik, kültürel ve sosyal boyutları ile çok önemlidir. Keçe sanatı ülkemizin farklı yörelerinde, birçok farklı özellikte ve farklı bakış açılarıyla halen üretilmektedir. Tekstil sanatımızın, canlandırılması ve marka, pazar ve kalite sorunlarına çözüm getirilmesi amacıyla, keçe ürünlerin ve bunların yaşatıldığı yerlerin tanıtılması, hayvancılığa verilen önemin artması, bu işlerle geçimini sağlayan kişilere maddi imkânlar sağlanması, yeni nesile bu sanat öğretilerek usta-çırak geleneğinin sürdürülmesi, gerekli sayıda ve yeterli donanıma sahip atölyelerin kurulması gerekmektedir. Ürünlerin pazarlanmasına dönük ilgili kurum ve kuruluşlarca çalışmalar yapılmalıdır. Turizme dönük satış yapan yerler ile iletişim kurularak, üretilen ürünlerin satışının sağlanması bunun yanında tanıtımı ve satışı için de sergi ve fuarlar düzenlenmelidir.
Resim 3. Zemin üzerine desen yapıldıktan sonra elyaf serme işlemi (Soysaldı ve Göknar, 2013:234)
6. Keçede İşçilik - Yeni öğrenen kişilerce yapılan keçeler - Usta kişilerce yapılan keçeler
7. Keçede Terbiye Özelliği -Yıkama AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
- Kurutma - Yakma - Sulandırılmış tutkal uygulama
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
- Güve yemezlik özelliği kazandırma gibi.
Keçe sanatlarımızın yaşatılması ve üretimin arttırılması için pazarın oluşması çok önemlidir. Pazar oluşması için de bu sanatta yetkin olan ürünlerin markalaşması şarttır. Bu nedenle geleneksel üretim yapan ustalarımızın devlet, özel kurumlar ve üniversiteler tarafından desteklenerek ulusal ve uluslararası alanda marka olmaları için destekte bulunulmalıdır. Bu konuda üniversiteler ve sivil toplum örgütlerine düşen görev oldukça fazladır. Keçe ürünlerinin üretimini desteklemek amacıyla, bu tür ürünleri üreten kişi ve kurumlara yönelik vergi indirimlerine gidilmesi gerekmektedir. Ayrıca keçe ürünlerde kalite standardları oluşturulmalı, kontrol mekanizması kurulmalı, marka olması için çaba harcanmalıdır. Bunun için de marka tescili ve kalite güvence belgelerinin alınarak ürünler koruma altına alınmalı ve pazarları genişletilmelidir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Keçe sanatının üretiminde müşteri memnuniyeti için ürünü üreten kuruluşun kendi kalite anlayışını geliştirmesi, özgünlüğün ve kültürel unsurların pazarlamada yer alması, keçe sanatının geliştirilmesine yönelik ar-ge birimlerinin kurulması gerekmektedir. LAAyrıca TNA · 71teknolojik 02 REBMEVgelişmelere ON / MİKE 1paralel 1-90 olarak yeni 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA özelliklerin (güve yemezlik, su-yağ iticilik, güç tutuşurluk vb.) kazandırılması, kalite özellikleri ve standart geliştirmek adına gerekli olan analiz aşamaları yapılarak marka, pazar ve kalite birlikteliğinin sağlanması önemli görülmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI KAYNAKÇA
Akpınarlı, H. F. (2008). Anadolu Keçe Sanatı, I. Uluslararası Türk Kültürü Kurultayı, Fethiye. Akpınarlı, H. F. (2010). El Sanatlarında Kalite ve Pazarlama Sorunları, Göynük El sanatları Paneli ve Çalıştayı Bildirileri, 16-17 Temmuz, Göynük/Ankara. Resim 4. Keçe yüzeyindeki liflerin yakılarak temizlenmesi(terbiye işlemi) (Kılıç ve Akpınarlı, 2017:74).
8. Keçenin Pazarlanması 156
9. Paketleme ve saklama
Akpınarlı, H. F.ve Çolak, A. (2012). Geleneksel El Sanatları Ürünlerinde Markalaşmanın Önemi, Halk Kültüründe İktisat ve Ticaret Uluslararası Sempozyumu, 27-29 Nisan, Şanlıurfa. Akpınarlı, H. F. (2016). Yerel Kalkınma Projelerinin Önemi, 4. Yöresel Ürünler Sempozyumu ve Uluslararası Kültür Sanat Etkinlikleri, 3-5 Kasım, Antalya. Akpınarlı, H. F. (2017). El Sanatlarında Markalaşma, Pazar ve Kalite Sorunu, II. Uluslararası Akdeniz’de Güzel Sanatlar Sempozyumu ve Kültür Sanat Çalıştayı Paneli, Antalya.
157
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Arlı, M. (2003). Halkbilimi Müzeciliği ve El Sanatları, Türkiye’de Halkbilimi Müzeciliği ve Sorunları Sempozyumu Bildirileri, Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları: 1, Ankara.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GELENEKSEL EL SANATLARINDAN SARAÇLIK: SARAÇ FAYTONCU İLHAMİ KARABULUT’UN BİYOGRAFİSİ Öğr. Gör. Dr. Filiz Dursun
Begiç, H. N. (2017). Türk Keçecilik Sanatı. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
Öğr. Gör. Gülden Abanoz
Birinci, S. ve Camcı, A. (2016). Korunması Gereken Geleneksel El Sanatlarına Bir Örnek: Sivas Bıçağı Üretimi, Marmara Coğrafya Dergisi, S.33, s. 493-509. Bişkin, F. (2010). Markanın Pazarlama Açısından Önemi ve Tüketici Tercihleri-Memnuniyeti Çerçevesinde Otomobil Sahipleri Üzerinde Bir Araştırma, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi 1(20), s. 411-434. Can, M. (2013). Geleneksel Türk El Sanatlarının Turizme ve Ekonomiye Katkısı. Sosyal ve Beşeri Bilimler Dergisi, Cilt 5, No 2, s. 259-266. Denli, N. (2007). Giyim Sektöründe Marka İmajı Odaklı İletişim Stratejileri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kılıç, Ö. ve Akpınarlı H. F. (2017). Tepme Keçe Üretimi Yapan Atölyelerde Uygulanan Bitim(Apre) İşlemleri. İDİL Sanat ve Dil Dergisi, 6(32), 1427-1442. Doi: 10.7816/idil-06-32-15. Onuk, T. ve Akpınarlı, H. F. (2005). Cumhuriyetten Günümüze El Sanatlarının Doğuşu, Gelişimi ve Sosyal Kültürel Eğitim ve Ekonomi İlişkisi Bakımlarından Bugünkü Durumu ve Geleceği, V. Türk Halk Kongresi, 17-21 Aralık 2002,Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Cilt XIII, 2060, Ankara. Soysaldı, A. ve Göknar, Ö.(2013). Kahramanmaraş’ta Keçecilik ve Yeni Arayışlar. Uluslararası Türk ve Dünya Kültüründe Kahramanmaraş Sempozyumu, 18-20 Nisan, Kahramanmaraş. https://tr.pinterest.com/pin/275493702184657413/ Erişim tarihi: 02.11.2017 AYLATNtarihi: A · 71002.11.2017 2 REBMEVON / MİKE 11-90 https://tr.pinterest.com/pin/44543483783951892/ Erişim
http://www.turkpatent.gov.tr/TurkPatent/geographicalRegisteredList/Erişim tarihi: 02.11.2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Öğr. Gör. Çiğdem Dursun Çalışan
ÖZET Toplumlar; tarihleri, gelenek-görenekleri ve kültürleri ile varlıklarını sürdürürler. Maddi ve manevi kültür unsurları nesilden nesile aktarılarak yaşatılmaya çalışılır ve gelecek kuşaklara emanet edilir. Kültürel değerlerimizden olan Saraçlık (Eyerciliğin) geçmişi çok eskilere dayanmakla beraber günümüzde artık çırak yetişmemekte ve giderek bu değer kaybolmaktadır. Eyer; İnsan ve yük taşımak amacıyla binek hayvanlarının sırtına bağlanan hayvan koşumlarına eyer veya semer adı verilmektedir. Eyer, ağaç bir iskeletin sazla doldurulmuş “yatak ”tan oluşan üstlüğüdür, genellikle ağaç, çuval ve sazdan yapılmaktadır. Küreselleşme ve teknolojide yaşanılan gelişmeler ile değişime direnemeyen geleneksel el sanatlarımız yok olmakta sadece bilimsel çalışmalar ve müzeler ile gelecek kuşaklara aktarılabilmektedir. Düzce ilinde saraç ustası olarak tanınan ve aynı zamanda dönemin vazgeçilmez ulaşım aracı fayton ile uzun yıllar faytonculuk yapmış bir değer İlhami KARABULUT’ un biyografisinin sunulduğu bu çalışma ile bu kültürün gelecek kuşaklara tanıtılabileceği düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: Saraçlık, Eyer, Düzce, El sanatları, Kültür
ABSTRACT
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Societies resume their assets with history, traditions-customs and cultures. Material and spiritual elements of culture are transmitted from generations to generations and they are entrusted to future generations. Saddlery (saddlemaking), which is one of our cultural values, is based on a very old age, LATvalue NA · 71gradually 02 REBMEdisappears. VON / MİKE 1Saddle; 1-90 In order to but09-11 nowadays apprentice does not grow2017 andAthis EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER ·YANTALYA 09-11 EKİM/ the /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA carry human and cargo, animal harnesses that are attached to the back of passenger animals are called saddles or saddles. The saddle is the supremacy of “bed” filled with a skeleton filled with wood, usually made of wood, sack and sazdan.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
With the developments experienced in globalization and technology, our traditional handicrafts which can not resist change can only be passed on to future generations with scientific studies and museums. It is considered to be a sailor master in the province of Düzce, and at the same time, it has been a pavilion for many years with an indispensable transportation vehicle. This biography of İlhami KARABULUT suggests that this culture can be introduced to future generations. Key Words: Saddlery, saddle, Düzce, handicraft, culture
Giriş Geçmişten günümüze ihtiyaçları ölçüsünde araç gereç üreterek farklı ürünler ortaya koymaya çalışan insanoğlu, zamanla bu araç gereçleri kullanmada uzmanlaşmış ve yaptığı işi meslek olarak 158
159
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA görmeye başlamıştır. Gelişen teknoloji ile toplumların sosyo-ekonomik ilişkilerinin değişmesi, yeni mesleklerin doğmasına yol açarken, eski mesleklerin bir kısmının yok olmasına bir kısmının da biçim değiştirmesine sebep olmuştur. Ve üretimde makineleşmeye geçilen Sanayi Devrimi ile geleneksel üretim yöntemleri zamanla yok olmaya, fabrikasyon üretim el işçiliğinin yerini almaya başlamıştır. Bu meslekler arasında faytonculuk, terzilik, saraçlık vb.leri sayılabilir. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile Dünya üzerinde koruma altına alınmaya çalışılan alanlardan biri de geleneksel mesleklerdir. Teknoloji ve bilimdeki gelişmeler ile moda kavramı bireylerin ihtiyaçlarını etkileyerek tüketim alışkanlıklarını farklılaştırmakta ve üretim-tüketim dengesini değiştirmek suretiyle geleneksel üretimin gerçekleştirildiği mesleklerin yok olmasına sebep olmaktadır. Çalışmanın amacı Düzce ilinin tarihsel geçmişinden hareketle geleneksel mesleklerden Saraçlık mesleğini araştırmak ve bu mesleğe gönül vermiş Düzce İlinin son Saraç Duayeni, Faytoncu Boşnak İsmail’in oğlu Saraç İlhami Karabulut’un biyografisini ortaya koymaktır. Saraçlık ; “kösele” denilen kalın deri ve normal ince deri ile hayvan koşum takımları, kemer, silah kılıfı, mermi kılıfı, çanta gibi avcı gereçlerinin yapıldığı sanata, bu işle uğraşanlara da Saraç denilmektedir. Atçılık ve At’a verilen önem dolayısıyla Saraçlığın eski Türk sanatları arasında önemli bir yeri vardır (Anonim, 2017). Türk dil kurumu sözlüğüne göre: saraç –cı; 1. koşum ve eyer takımları yapan veya satan, 2. işleyen ve süsleyen kimse, 3. deri, muşamba ve benzerinden bavul, çanta yapan kimse olarak, saraçlık –ğı ise; Saracın işi veya mesleği olarak tanımlanmaktadır (TDK,2017). Saraçlık emek yoğun bir meslektir. Ayrıca kullanılan malzemelerin çeşitliliği, yararlanılan malzemelere göre farklılık gösteren üretim yöntemlerinin bulunması, ham ve yardımcı maddelerin değişik yapılarda olması ve ürün yelpazesinde çok çeşitli modellerin bulunması gibi unsurları barındıran bir meslek olarak bilinmektedir (Özman, 2001). Türkler’in tarihte atçılık ve binicilikte en önde gelen topluluklardan oldukları bilinmektedir (Sümer, 1983). Türklerde ham deriyi işleme ve deriden eşya yapma zanaatı ve saraçlık mesleği, Orta Asya’da yaşadıkları dönemlerde gelişmiş ve günlük yaşama girmiştir. Hayvancılığa bağlı yaşama biçiminin doğal bir sonucu olarak çok çeşitli alanlarda deriden dolayı deri ve AYLAyararlanılmasından TNA · 7102 REBMEVON / MİKETürklerin 11-90 ürünlerini işlemede oldukça ileri oldukları yapılan araştırmalar ve Orta Asya’ da gerçekleştirilen kazılarda ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde göçebeler için çok büyük önem taşıyan koşum takımları, savaş araçları ve daha başka birçok gündelik eşyanın yapımının dışında giysi, çizme, başlık, çadır yapımında da deriden oldukça yararlanılmış olduğu yapılan araştırmalarda belirlenmektedir. Türklerin 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Anadolu’ya göç ederken beraberlerinde getirdikleri bu sanat dalı Anadolu’ya yerleşmeleriyle birlikte, eski çağlardan beri önemli bir dericilik merkezi olan Anadolu’nun yüzyıllar boyunca dünyanın en kaliteli deri ve deri eşya üretim bölgelerinden biri olmasını sağlamıştır (Özman, 2001).
IBATİK İRİDLİB
Türkiye Türklerinin kullandığı eyer, yabancı asıllı eyerlerden ayırt edebilmek için, bilhassa geçen asırdan beri Osmanlı eyeri’’ adıyla anılmaktadır. Osmanlı eyeri kaltak, örtü, etek (depingi), kolan, göğüslük (kömüldürük), terki bağları, sağrı örtüsü, kuskun, teğelti, terlik gibi kısımlara ayrılır. Eyerin asıl kısmını teşkil eden parçaya ‘Kaltak’ adı verilmektedir. Bu, iki yan tahta (kaburga) ile ona önden ve arkadan birleşen iki ağaç parçası (kaşı) ve bunların ortasındaki küçük bir yastıktan (köpçük) meydana gelmiştir. Kaltak, eyerin, yan tahtalar ile kaşları içine alan, ağaç kısmını da ifade ediyor. Yan tahtalar (kaburga.) ile kaşlar kayın, gürgen ve meşe gibi sağlam ve dayanıklı ağaçlardan yapılıyor. Fakat bunlar için söğüt, kavak, dut ve sair ağaçları da kullanılabilmektedir (Sümer, 1983).
Türkler için büyük bir öneme sahip atlar ile ilgili olan saraçlık mesleği, günümüzde atların günlük yaşamda daha az yer almaları sebebi ile yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Saraçlık ve tehlike altındaki diğer mesleklere dair bilgi ve örnekleri gelecek nesillere aktaracak çalışmalara ihtiyaç olduğu düşünülmektedir. Sümer’in (1983) dediği gibi 160
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA “Fakat asıl kaygı verici olan husus şüphesiz, gerek binit takımı, gerek giyimler, kap kacak ile diğer ev eşyam müzelerimizde yer almamasıdır. Durum böyle devam ederse kısa bir zaman sonra Türk çocuklan müzelerde Hitit, Yunan, Roma eserlerini tanıyacaklar, fakat baba ve dedelerinin kullandığı maddi kültür unsurlarını göremeyeceklerdir. Asıl büyük tehlike budur. Diğer taraftan üzerlerinde araştırma yapılmamış olan kültür eşyasının isimleri de unutulup gidecek ve dolayısı ile muhtemelen lügat ve ansiklopedilerimizde yer alamayacaktır”
Saraçlıkta Kullanılan Aletler
Resim No: 1 İlhami KARABULUT’a ait saraçlıkta kullanılan aletler Bıçkı: Ağaç saplı, ucu keskin üçgen demirli, deri kesmede kullanılan bir alettir. Meket: Annep ağacından yapılmış, sivriltilmiş çift ağızlı, deriye çizgi ve nakış atmaya yarayan alettir. Tişe Bizi: İri dikişlerde kullanılan ve ahşap saplı alettir. Normal Biz: İnce küçük dikişlerde kullanılan alettir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kılıf Bizi: Diğer bizlerden farklı olarak uç kısmı yılandili şeklinde tek ağızlı, çift tarafı keskin silah kılıfının gizli dikişlerini dikmede kullanılan bir alettir. Demir Pergel: Derinin üzerine daire ve en çizmeye yarayan bir alettir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Zımba: Üzerine çekiçle vurulmak suretiyle deriyi delmeye yarayan bir alettir.
El Baskısı: 6 değişik ağzı bulunan, 6 farklı delik açabilen pense tipi bir zımbadır. Büyük Makas: Keçe kesmede de kullanılan geniş ağızlı bir tür makastır.
Kalıp: Değişik modellerdeki tabancaların ağaçtan oyulmuş şeklidir. Tabanca kılıfı bu kalıba geçirilerek şekillendirilir. Kerpeten, Çekiç, Demir Örs (Anonim, 2017)
Saraç Faytoncu İlhami KARABULUT 1930 doğumlu olan İlhami Karabulut, Abhaz Akçakoca Esma Hanım Köyünden Aşpa sülalesinden Vesile Karabulut ile 1955 yılında evlenmiştir. 4 erkek ve 1 kız çocuğu bulunan İlhami Bey maalesef 03.05.2017 tarihinde hayata gözlerini yummuştur. İlhami Karabulut ilkokul 4 sınıftan ayrıldıktan sonra babası İsmail Karabulut tarafından ilk ustası Sanayi Esnaflarından Müslüman Mehmet’in Babası Kamçıcı Mustafa Ustanın yanına sonra da Kunduracı Sadettin Gördebil’in yanına verilmiştir. O zamanlarda meslek az olduğu, babası ve Sadettin usta arkadaş olduğu için bu mesleğe yönelmiş olan İlhami beyin bu mesleğe ilgisi olmadığı aktarılmıştır. 161
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İlk mesleği kunduracılık olan İlhami Bey orada ayakkabıcılığı ve sayacılığı öğrenmiştir. İlhami Bey yine babasının baskısıyla Saraç Hüseyin’in yanına çırak-kalfa olarak verilmiştir. Saraç ve hamut yapmayı Saraç Hüseyin Saraç’tan öğremiştir. 1950’li yıllarda Babası Faytoncu İsmail Karabulut kaza geçirince çalışamamış, yerine İlhami Karabulut geçmiştir. İlhami Beyin kardeşi Adnan Karabulut’un söylemiyle “ O gün Abim arabanın okuna oturdu” Yani babası çalışamadığı için İlhami bey fayton ile çalışmaya başlamıştır. Ve yaklaşık 20 sene faytonculuk yapmıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İlhami Bey bir Saraç olarak; At koşumu (Paldum), eğer (Binek hayvanları için ), semer( Katır, eşşek gibi hayvanlar için), Hamut (atın boynuna takılan kısım) yapımlarında usta olarak bilinmektedir. Ayrıca sıfırdan Çerkez eyeri yapmayı bildiği söylenmektedir (Adnan, Huri, Sadettin KARABULUT,2017).
Resim No:3 İlhami KARABULUT ve son yaptığı Çerkes Eyeri (2004 yılı) Resim No:2 Siyah Atların olduğu Faytonun Sürücüsü İlhami KARABULUT(1958-1970 yılları arası) Faytonculuk yaparken Düzce’nin her köyüne gittiğini yakınlarına söylemiştir. Faytonculuk eğitimini, at bakımını, at eğitimini babasından öğrenmiştir. 1970 civarında Asar suyu kıyısında belediyeden kiraladığı dükkân ile saraçlığa geri dönmüştür. Belediye dükkânları yıkınca Ziraat bankası yakınındaki dükkânını açmıştır. Ve yaklaşık 40 yıl saraçlık yapmıştır. İlhami Bey geleneksel el sanatlarından olan saraçlık mesleğini Saadettin ve Ünal ismindeki iki oğluna öğretmeye çalışmıştır. Bunların dışında çırak, kalfa yâda usta yetiştirmemiştir. Mesleğini 2010 yılında hasta olduğu için bırakmak zorunda kalmıştır(Adnan, Huri, Sadettin KARABULUT,2017). Faytoncu Boşnak İsmail’in oğlu Saraç İlhami olarak tanınan İlhami Karabulut, son derece düzenli, AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 tertipli, mesleğini seven ve saygın bir kişilik olarak bilinmektedir. Herkes tarafından sevilen ve sayılan çokça tanınan biridir. Akraba, komşuluk ilişkilerinde çok iyi, büyüklerini ziyaret eden, yardımlaşmayı seven birisi olarak anlatılmaktadır. Misafirperver olduğu, yedirip içirmeyi sevdiği bilinmektedir. Okumayı seven, gazete ve dergi okuyan, o zamanlarda öz Fenerbahçe dergisine abone 09-11 EKİMinsanları / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·seven ANTALYA EKİM NOVEMBER · ANTALYA olmuş her gün gazete okuyan, bir ·/yapıya sahip2017 olduğu bilinmektedir. Olumsuz bir durumda hakkını arayan, kendini ezdirmeyen son derece gururlu yapıya sahip, kendi halinde, sakin bir beyefendi olarak anlatılmaktadır. Hedeflerine ulaşmak için çalışmaktan yorulmayan çalışmayı seven ve çok zeki biri olarak tanınmaktadır (Adnan-Huri KARABULUT, 2017).
IBATİK İRİDLİB
Hafızasının son derece iyi olduğu, bir ürünü üretmeye başlamadan önce tasarlayıp, çizip kalıbını hazırladığı sonra üretime başladığı söylenmektedir (Adnan- Huri KARABULUT ve Mustafa ERTEN,2017). Atlar üzerine bir duayen olduğu, at konusunda A-Z’ye her şeyi bildiği, atı görmesi ile atın vücut yapısı ve elbisesine kadar her şeyini tasarlayarak yapabildiği söylenmektedir (Adnan KARABULUT, Mustafa ERTEN, 2017). Ayrıca ATATÜRK’e hayranlığı ile tanınmaktadır. İlhami Bey 6 yaşındayken Atatürk’ü Düzce’den geçerken gördüğünü yakınlarına aktarmıştır (Huri KARABULUT;2017). Sayacılıktan Faytonculuğa, faytonculuktan saraçlığa uzanan İlhami Bey bu alanda kendi kendini yetiştirmiş, herkesin danıştığı bir meslek erbabı olarak anlatılmaktadır. Ayrıca Faytonculuk yapmış olmasının, atları daha yakından tanımasıyla birlikte saraçlık mesleğinde çokça ilerlemesini sağladığı görüşü hâkimdir (Mustafa ERTEN, Adnan KARABULUT, 2017). 162
İlhami Karabulut’un (2016) Çerkes eyeri ile ilgili aktardıkları; Atlara düşkünlükleri ile bilinen Çerkeslerin eyerleri de diğerlerinden farklıdır. Çerkes eyeri minderine eskiden dolgu malzemesi olarak geyik tüyü konurdu. Geyik tüyü olmadığı zaman keçi kılı, son yıllarda ise elyaf ve pamuk karıştırılarak ya da saman ile doldurulmaktadır. Çerkes eyerinin deri ile kaplanan ahşap kısmı genellikle ceviz ağacından yapılır ve ‘kaltak’ olarak isimlendirilirdi. Ahşap kısmın ön ve arkada bulunan yükseltisine ‘kaş’, iki yanda olan desenli deri parçaları ise ‘kobas’, atın arkasına bağlanan deri ‘kuskun’, eyer ile at arasına konan mindere de ‘teğelti’ adı verilirdi. Tüm bunlarla birlikte İlhami Ustanın deri konusunda uzman olduğu ayrıca deri ile çalışırken çok titiz olduğu belirtilmiş olup, at koşumu yapımında manda derisini seçtiği aktarılmaktadır. Deriyi de kendisi işleyen İlhami Usta, mezbahadan tuzlanmış manda derisini alır, bu deriyi içi kireçli su dolu teknelere yatırır 2-3 gün bekletir, bu işlem sonunda derideki tüyler dökülmesi sağlanırdı. Sandallara asılan deriler tırpanlanarak, tüylerden ve kalan et parçalarından temizlenir, soğuk su ile yıkama işleminden sonra deri09-11 şaplıEKİM kaynamış su ile teknelerde ayaklar ile 2-3 2017 saat çiğnenirdi. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA Bu işlem toplam 4 gün boyunca günde 3 defa tekrarlanırdı. Bu işlemin amacı şapın deriye iyice işlemesini sağlayarak deriyi sıkılaştırmaktır. Deri hafif nemli haldeyken masaya sarkacak şekilde yatırılır, bir kişi masanın üstüne çıkar, diğeri de masadan sarkan kenardan tutmak suretiyle gerdirme işlemi diğer ismiyle ütüleme LA(Sadettin TNA · 710KARABULUT,2017). 2 REBMEVON / MİKE 11-90 yapılarak deri /açılır, kullanıma hale getirilirdi 09-11 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM /NOVEMBER NOVEMBER 2017hazır ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim No: 4-5 İlhami KARABULUT’un Kardeşi Astsubay Emeklisi Adnan KARABULUT için yaptığı silah kılıfının ön ve arka görüntüsü İlhami Ustanın yaptığı, ürünler ve yapılışları incelendiğinde; Paldum; hayvanın boyutlarına göre yanlarından ayarlanabilen yapıdadır. Paldum bir nevi hayvanın üstündeki elbisesidir. Uzun şerit halindeki deriler birbirine dikilir, hamut kısmında ayarlı, arka kısımda hayvanın tam üzerine oturacak şekildedir (Sadettin KARABULUT, 2017). 163
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim No: 6-7 İlhami KARABULUT’un yaptığı Paldum ve Ata giydirilmiş hali Hamut; gürgen veya kayın ağacından hamut şekli maketlerle çizilir. Sonra güzelce şeritle kesilir. Hayvanın çeki kayışlarının bağlandığı kulak kayışının delikleri delinir. Törpü ile şekillendirilir. Üzerine simit çakılır. Hamut’un iç kısmı “simit” olarak isimlendirilir. Ve çavdar sapından yapılmaktadır. Bu kısım keçi veya koyun derisi ile kaplanırdı. Bu derinin özelliği ıslatıldığında kolay şekil alabilen yapıda olmasıdır. Hamut ağacının arasına çivi çakılıp, çivi düzgün şekilde sicim ile sarılır. Deriler kenarlara çivi ile çakılarak bağlantılar tamamlanırdı (Adnan ve Sadettin KARABULUT,2017).
Resim No:11 İlhami KARABULUT Saraç dükkânında çalışırken (1995 yılı) 1950 yıllarda o günün şartlarında ulaşım, nakliye at arabaları ile sağlandığından hatta Düzce’den Bolu’ya postacılık bile at arabalarıyla yapıldığından faytonculuk ve saraçlık meslekleri çok büyük bir öneme sahiptir (Adnan KARABULUT, 2017). O yıllar için sadece Düzce ve çevresi için değil Anadolu’nun her ilinde ulaşım binek hayvanlarla sağlanır, traktör vb. olmadığı için hayvan gücüyle çift sürülürdü. Teknolojinin ilerlemesiyle ulaşım arabalarla, tarım traktörlerle yapılmaya başlandığı, makine kullanmadan yapılan el işçiliği; saraçlık seri üretimin gerçekleştirildiği fabrikalar da devam etmekte olduğu bilinmektedir. Bu sebepler göz önünde bulundurulduğunda saraçlık mesleği yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Teknolojiye direnemeyen saraç ustalarının birer birer meslekleriyle birlikte yok olmalarına da maalesef seyirci kalınmaktadır (Akbulut, 2017; Dokucu,2016)
Sonuç ve Öneri Çalışmanın amacı doğrultusunda elde edilen veriler ışığında; Resim No: 8 İlhami KARABULUT saraç dükkânında AYLATNAve· 7arkasında 102 REBMhamut EVON / simitleri(1980-85) MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
İlhami Karabulut’un İlinin en09-11 çok tanınan, sevilen, en2017 iyi ve maalesef son saraç ustası olduğu 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / Düzce NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA tespit edilmiştir. Saraçlık mesleğinin emek ve ince işçilik gerektiren son derece zor aynı zamanda kaybolmaya yüz tutmuş bir meslek olduğu görülmektedir. Saraçlık mesleğinin yok olmasının en önemli sebebi olarak; günlük hayatta artık at ve at arabalarının eski önemini yitirmiş olması gösterilebilir. LAmeslekleri TNA · 7102yaşatacak, REBMEVONmüzeler, / MİKE 1şehir 1-90 merkezlerine Saraçlık ve saraçlık gibi yok olma tehlikesi 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA altındaki kültür sokakları vb. kurularak bu mesleklerin gelecek kuşaklara aktarılması sağlanabilir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Kaynak Kişiler:
1. İlhami KARABULUT, Kendisi, 1930 -2017, Emekli Saraç
2. Adnan KARABULUT, İlhami KARABULUT’un kardeşi, 1939 doğumlu, Emekli Astsubay
Resim No:9-10 İlhami KARABULUT’un yaptığı Hamutun ön ve arka görüntüsü
3. Huri KARABULUT, İlhami KARABULUT’un gelini, 1966 doğumlu, Ev hanımı 4. Sadettin KARABULUT, İlhami KARABULUT’un oğlu, 1963 doğumlu, Saraç ve su
dağıtıcısı
5. Mustafa ERTEN, İlhami KARABULUT’un arkadaşı, 1959 doğumlu, Sobacı 6. Murat SEYOK, İlhami KARABULUT’un arkadaşının oğlu, 1966 doğumlu, İşletme Sahibi
164
165
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KAYNAKÇA
Yörük Kültürü’ne Akdeniz Bölgesi Yörük Müzeleri’nden Bir Bakış Arş. Gör. Gamze YORULMAZER Yrd. Doç. Dr. Nurşah ŞENGÜL
Akbuğa, A. (2014).Unutulmaya Yüz Tutan Meslek Saraçlıkta tarih oluyor. (Abdülhamit AKBULUT) http://www.iha.com.tr/haber-unutulmaya-yuz-tutan-meslek- saraclik-da-tariholuyor-331394/ 03.10.307 indirilmiştir. Anonim (2017). Saraçlık. http://ekitap.kulturturizm.gov.tr/TR,80840/saraclik.html 03.10.2017 tarihinde indirilmiştir. Koçyiğit, İ. (2016). Baba Mesleğini Oğluna Öğretiyor (Ahmet DOKUCU) https:// www. ilkha. com/haber /44615/baba-meslegini-ogluna-ogretiyor.03.10.2017 tarihinde indirilmiştir. Özman, S. (2001). Saraciye Sektörü Araştırması. Hiperlink (Firm) TDK,(2017).http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.
59d3864fecf358.18512581. 11 Eylül 2017 tarihinde indirilmiştir.
Sümer, F. (1983). Türklerde Atçılık ve Binicilik. Türk Dünyası Araştırmaları Yayını: 5
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
166
Özet
Toplumlar küreselleşmenin neden olduğu tek tip olmanın karşısında yöresel ve otantik kültür zenginlikleriyle ayakta durabilmektedir. Buna yönelik farkındalığın arttırılması, bu zenginliğin miras değeri olarak korunması ve gelecek nesillere aktarılması gün geçtikçe daha fazla önem kazanmaktadır. Anadolu coğrafyası konumu itibariyle tarih boyunca birçok uygarlığın kültür yollarının kesiştiği bir merkez olmuştur. Anadolu’nun tarihi süreç içinde otantik Türk Kültürü’nün özünü teşkil eden Yörükler, konargöçer, yarı göçer ve yaylacılık gelenekleriyle Türk halk kültürünün kurumlaşmış temel dinamiklerinden birini oluşturmaktadır. Yörükler, Türk Tarihini ve kültürünü yansıtan bir ayna olarak Türk dünyasında çok önemli bir konumdadırlar. Türk Tarihinin temel yaşam şekli olan Yörük kültürü kaynağını çevre, insan ve hayvan sevgisinden almaktadır. Bu kültürün yaşatılabilmesi için, alışkanlıkların, bilgi ve becerilerin, inançların, davranış kalıplarının, geleneklerin ve normların nesilden nesile aktarılması gerekmektedir. Toplumların sahip oldukları kültürü yansıtan ve bu kültürün nesilden nesile aktarılmasında büyük rol oynayan müzeler, kültür tarihini ve kimliğini ziyaretçisine en iyi şekilde hissettirmesi bakımından önemli bir rol üstlenmektedirler. Bu bağlamda Yörük müzeleri, Yörük kültürünün tanıtılması, korunması ve canlı tutulması açısından zengin birer bilgi kaynağıdırlar. Bu bilgiler ışığında çalışmanın amacı Akdeniz bölgesindeki Yörük müzelerinin Yörük kültürünü ne şekilde yansıttığını ve bu kültürü hangi yönleriyle aktardığını tespit etmeye yönelik bir durum çalışması yapmaktır. Araştırma, nitel araştırma yaklaşımıyla yürütülmüş olup, verilerin toplanmasında doküman analizi, verilerin yorumlanmasında ise içerik analizden faydalanılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kültürel Miras. Yörük Kültürü, Yörük müzeleri. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · Museums ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYARegion A View to09-11 Yoruk Culture From Yoruk In The Mediterranean
Societies can survive with the local and authentic cultural wealth in the face of being the only type caused by globalization. Increasing the awareness about this, the preservation of this wealth as a heritage value, and the transfer of it to futureAgenerations important. YANTALYA LATNA · 7102are REBbecoming MEVON / Mincreasingly İKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA The Anatolian geography has become a center where culture paths of many civilizations intersect throughout history. The Yoruks which represent essence of authentic Turkish culture in the historical process of Anatolia, constitutes one of the institutionalized basic dynamics of Turkish folk culture with the traditions of migrant settler, semi-nomadic and transhumance. Yoruks is a very important position in the Turkish world as a mirror reflecting Turkish history and culture. The source of Yoruk culture which is the basic life style of Turkish History is taken from environment, human and animal love. In order to be able to live this culture, habits, knowledge and skills, beliefs, behavioural pattern, traditions and norms must be passed on to generations. The Museums that reflect the culture of the societies and play a major role in the transmission of this culture from generation to generation play an important role in that making feel best to their visitors about cultural history and identity. In this context, the Yoruk Museums are a wealth of information sources for introducing, preserving and keeping alive the Yoruk culture. In the light of this information, the purpose of this study is to conduct a case study to determine how the Yoruk Museum in the Mediterranean region reflects the Yoruk culture and how the culture is conveyed. The research was carried out with qualitative research approach and document analysis was used for data collection and content analysis was used for interpretation of data.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
167
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Key Words: Cultural Heritage, The Culture of Yoruks, The Yoruk Museum
1.Giriş
İnsanlığın ortak mirası olan kültür, bir toplumun meydana getirdiği ve sosyal olarak kuşaktan kuşağa aktardığı maddi ve manevi değerler bütünü olarak ifade edilmektedir. Kültür bir ulusu diğer uluslardan farklı kılan hayat tarzları ve her ulusun kendisine ait olan milli değerleridir (Ergin, 2001:19). İnsanoğlunun içinde barındığı toplumun bir ürünü olan bütün yetenek, alışkanlıklar, gelenek, görenek, ahlak, sanat ve bilgiyi de kapsayan, atalarından miras kalan kültür, aynı zamanda millet kavramının yapı taşından biridir (Kafesoğlu, 1998:15). Toplumların sahip olduğu bu değerler nesilden nesile gelecek kuşaklara aktarılmadığında kültür olma özelliğini yitirmektedir. Bu sebeple kültürün sürdürebilirliğinin sağlanması ve başka kuşaklara aktarılması için kültürel miras varlıklarının korunması toplumlar açısından çok büyük önem taşımaktadır. Anadolu, kültür açısından değerlendirildiğinde çok önemli niteliklere sahip olan bir coğrafyada yer almaktadır. Asya, Avrupa ve Afrika kıtaları arasında bir çeşit köprü durumundaki Anadolu, tarih boyunca çok sayıda ve değişik özelliklere sahip kavimlere ev sahipliği yapmıştır. Bu kavimlerin birçoğu bu toprakları yurt edinerek yerleşmiş, Anadolu’da yaşayan halklar ile bütünleşerek çok çeşitli kültürlerin oluşmasına zemin hazırlamışlardır. Anadolu’nun bu tarihi geçmişinde otantik Türk Kültürü’nün özünü temsil eden Yörükler gerek göçebe yaşam tarzları gerekse sahip olduğu düşünüş, davranış biçimleri, örfler ve adetleriyle Türk halk kültürünün temel değerlerinden birini oluşturmaktadır. Yörükler Türklerin binlerce yıllık süregelen yaşam biçimine, geleneklerine ve inanışlarına ilişkin önemli ipuçları sunması nedeniyle Türk tarihinde çok önemli bir konumdadır. Orta Asya Türk Kültürü’nün Anadolu halk kültüründe şekillenmesinin en güzel örnekleri Yörüklerde görülmektedir. Bunun da ötesinde Türk toplumunun kendi karakterini yansıtan Yörükler’in Anadolu’nun Türkleşmesinde ve bir vatan haline getirilmesinde de tarihi bir rol oynadıkları görülmektedir. Dolayısıyla geçmişin tanığı olan bu kültür mirasının yaşatılabilmesi, kaybolmaması, gelecek kuşaklara aktarılması milli kültürün devamlılığının sağlanması açısından önem arz etmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Toplumların sahip olduğu kültürel mirası, insanlığın estetik hazzı için toplayan, koruyan, araştıran, yaşatan ve sergileyen, kültürel hafızanın nesilden nesile aktarıldığı en önemli kurumlar olan müzeler, gelen ziyaretçisine milli, manevi, tarihi ve kültürel değerler hakkında bilgiler sunmakta ve bu değerlerin 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMYörük NOVEMBER 2017Yörük · ANTALYA canlı tutulmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda Müzeleri Kültürü’nün tanıtılması, korunması, anlaşılması, içselleştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılması açısından zengin birer bilgi kaynağıdır. Türk Kültürünün geçmişinin aydınlanmasına ev sahipliği yapan Yörük müzeleri Yörük yaşantısını, gelenek ve göreneklerini ziyaretçisine tanıtarak ve bu kültürel mirasın bir taşıyıcısı olarak çok önemli görev üstlenmişlerdir. Ancak bu müzelerin Yörük Kültürünü hangi eserlerle yansıttığı konusunda henüz bir çalışma yapılmamıştır. Aynı zamanda bu müzelerin bu kültürü hangi yönleriyle teşhir ettiği incelenmesi gereken konulardandır. Bu bilgiler ışığında bu çalışmanın amacı Akdeniz Bölgesindeki Yörük Müzeleri’nin Yörük Kültürünü ne şekilde yansıttığını ve bu kültürü hangi yönleriyle aktardığını tespit etmeye yönelik bir durum çalışması yapmaktır. Bu amaç doğrultusunda Yörük Müzeleri’nde sergilenen eserler incelenmiş ve elde edinilen bilgiler doğrultusunda içerik analizinden faydalanılmıştır.
IBATİK İRİDLİB
1.1Yörükler
Türklerin ana yurdunun Orta Asya olduğu bilinmektedir. Altay ve Tanrı Dağları’nın bulunduğu geniş bozkırlarda hayatlarını sürdüren Türkler, kuralık ve savaş gibi bir takım nedenlerden dolayı büyük bir coğrafyaya yayılarak varlıklarını sürdürmüşlerdir (Çandarlıoğlu, 2003:12). Bulunduğu toprakların 168
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA tarıma elverişsiz olması sebebiyle geçimlerini hayvancılıkla sürdüren Türkler, hayvan sürüleri için yeni otlaklar arama, güvenlik ve diğer toplumlarla yapılan ticaret gibi zorunlu ihtiyaçlardan dolayı, konargöçer bir hayat tarzını benimsemişlerdir (Doğan, 2007:139). Türklerin bu hayat tarzı yürüyen anlamına gelen “Yörük” teriminin oluşmasına neden olmuştur (Artun, 1994:25; Sümer, 2013:570). Orta Asya Türklerinin en büyük boylarından biri olan Oğuz Türklerinin Anadolu’ya göç etmesi sonucu, konargöçer hayat tarzını benimseyen bir grup Türk eski yaşantılarını devam ettirirken diğer kısmı ise yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayata geçen Türkler “Türkmen” adıyla anılırken, konargöçer Türklere ise “Yörük” adı verilmiştir. Kısaca Yörükler Anadolu’da ve Rumeli’de göçebe yaşam tarzını seçen, geçimlerini hayvancılıkla sağlayan ve mevsimlere göre yaylak kışlak hayatı yaşayan Oğuz Türklerine verilen isimdir (Eröz, 1991:17-20). Yörük kelimesinin etnik bir özelliği bulunmamakla birlikte, Yörüklük bir yaşama biçimi olarak bilinmektedir. Oğuzlar, Türkmenler ve Yörükler aynı köklü topluluğun değişik zamanlarda ve yerlerde aldıkları isimlerdir (Dulkadir, 1993:11-13; Gelekçi, 2004:14). Ülkemizde sayıları ve toplam nüfusları hakkında hiçbir zaman net bir bilgiye sahip olunamayan ve konargöçer olarak nitelendirilen bu toplulukların günümüzdeki varlıklarının gün geçtikçe daha çok azaldığı görülmektedir. Bu toplulukların yerleşik hayata geçmesindeki temel sebeplerin hayvan sürüleri için yeterli otlakların kalmayışı, geçmişte olduğu gibi hareket alanlarının geniş olmayışı ve giderek kısıtlanması, günden güne meraların ziraat amaçlı kullanımının artması, hayvanları besleme ve korumanın zorlaşması, hayvancılığın eskisi gibi karlı olmayışı ve riskinin artması gibi nedenler olduğu görülmektedir. Bunun sonucunda ise köylere ve şehirlere yerleşme arzusunun da önemli bir faktör olduğu bilinmektedir (Doğan, 2007:143-144). Bu topluluklar her ne kadar yerleşik düzene geçmiş olsalar da yaşadıkları yörelerde geçmişten taşıdıkları kültürel değerlerin izlerini hala sürdürdükleri görülmektedir.
1.1.1 Yörük Yaşamı Kültürü 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM /ve NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yörükler göçebe yaşam tarzını seçmiş insanlardır. Konargöçer toplulukların yerleşim yerleri genellikle yaylak-kışlıklarda eski yerleşim merkezileridir. Yaylakta yaylacılık, kışlıktaysa basit çiftçilik yapan Yörükler, zamanla daha küçük parçalara ayrılmışlar ve birer aile birliği halinde, yaptıkları evlerde Lkılı ATNAve· 7koyunyününden 102 REBMEVON / Mdokudukları İKE 11-90 09-11 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA kışlamışlardır. Yazın ise 2017 yaylara çıkarak, 2017 keçiA·YANTALYA çadırlarda yaşamışlardır (Öğel, 1991:1).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bilindiği üzere geçim kaynaklarının temeli hayvancılığa dayanan Yörüklerin temel gıdaları ise hayvanlardan elde ettikleri her türlü besin yanında, köylülerden satın aldıkları tarım ürünleridir (Doğan ve Doğan, 2010:679). Keçi ve koyun dışında sığır ve deve gibi hayvanlar da besleyen Yörükler yaylak ve kışlaklarda ise buğday, arpa, mısır v.b. sebzeleri yetiştirmişlerdir (Sarı, 2016:86). Yörükler sürülerini yabani hayvanlardan korumak amacıyla avcı olmak zorunda kalmışlar, gerek göç sırasında gerekse göç dışında kalan zamanlarda mutlaka yanlarında silah taşımışlar ve karşılaştıkları hayvanları avlamışlardır. Kimi hayvanları sürüsünü korunmak kimini ise eti ve postu için avlayan Yörükler için av ve avlanma; yemeklerinde, atasözlerinde, kısaca günün her saatinde önem arz eden bir yaşam şekli haline gelmiştir (Kaştan ve Kaştan, 2009:427). Bu nedenle Yörükler aynı zamanda bir savaşçı kimlik de kazanmışlardır. Yörükler hayvancılığın yanı sıra demircilik, ağaç işleri, dokumacılık ve el sanatları ile de uğraşmışlardır. Yörükler göçerken evlerini ve kullandıkları eşyaları, deve, at, eşek gibi binek hayvanlarla taşımışlardır. Bu sebeple günlük hayatta kullandıkları eşyayı kırılmayan, dayanıklı ve kolay taşınan malzemelerden 169
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA yapmayı tercih etmişlerdir. Dolayısıyla kullandıkları kap - kacak ya bakırdan ya ahşaptan ya da deriden yapılmıştır. Bu malzemelerin hem ömrü uzun hem de taşıması daha kolaydır. Her aşiretin demircisi bıçak, balta, bakır kaplar, kazan, helke, çingir vs. yapmış, kapları ise kalaylamıştır (Eröz, 1991:191-192). Yörükler aynı zamanda dokuma eşyaları da tercih etmişlerdir. Dokuma eşyalar taşıma, örtme, eşya saklama gibi çeşitli amaçlar için kullanılırken, bunlardan bazıları birden fazla amaç için de kullanılmıştır. Örneğin kilimden yerine göre örtü, perde, yazgı amaçlı faydalanılmıştır. Yörükler koyun ve keçi gibi sürülere sahip olduğundan dokuma malzemesi yönünden sıkıntı çekmemişlerdir (Atlıhan, 1999:35). Yörüklerde aile yapısı daha çok erkek hâkimiyetine dayanmıştır. Esas evlilik şekli tektir ve amca, dayı, teyzekızı gibi yakın akrabalarıyla da evlenmişlerdir. Evlenen erkek çocuk babasıyla birlikte yaşadığından büyük aileler meydana gelmiştir (Sarı, 2016:86). Yörüklerin yaşamında kadının da önemli bir yeri vardır (Yalman, 2000:114). Yaylakta ve kışlakta günlük hayatta çadırın yönetimini ve işlerin çoğunu sırtlanan Yörük kadını, günlük ev işleri olarak bazlama ve yufka yapımından, yemek pişirilmesinden, çadırın temizlenmesinden, aile fertlerinin kişisel temizliğinin yapılmasından, çamaşır ve bulaşıkların yıkanmasından, ocağın külünü alarak ateşin tutuşturulmasından, dağdan odun ve etraftaki kaynaktan su getirilmesinden, dikiş dikmekten, dokumaları dokumaktan ve çocuklarla ilgilenmekten sorumludur (Seyirci, 2000:10). Öte yandan Yörük erkeğinin de üzerine düşen bazı sorumlulukları vardır. Örneğin; hayvanları gütmek (otlatmak), keçi kırkmak (yün veya kılını kesmek), koyun davar güderken yün eğirmek, çorap, başlık, eldiven örmek, değirmene, pazara gitmek erkeğe düşen görevlerdendir (Eröz, 1991:195 Törelere sıkı sıkıya bağlı olan Yörükler aynı zamanda gelenekçi özellikleriyle de tanınmışlardır. Göçer ailelerin sahip olduğu bu gelenekler onların tüm hayatını kapsamıştır. Doğumdan ölüme kadar birçok konuda kendilerine ait adetleri olduğu görülmektedir (Doğan ve Doğan, 2010:683). Yörüklerin bu örf ve adetlerinin özgünlüğü bozulmadan günümüze kadar ulaşmasındaki en önemli faktörün grup dinamiğinin yüksek olmasından dolayı olduğu görülmektedir. Aralarında sağladıkları bu dayanışma AYLATyandan NA · 710da 2 Rkültürün EBMEVONhızla / MİKdeğişmesine E 11-90 grup içinde sınıflaşmanın oluşmasını engellerken, diğer engel olmuştur (Türkdoğan, 1995: 395). Sonuç olarak yerleşik hayata geçmeyi tercih etmeyen bu ailelerde, yüzlerce yıllık süregelen hayat tarzının ve geleneklerinin sürdürebilirliği sağlanmıştır.
2.Yöntem
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Bu çalışmada Akdeniz Bölgesi’ndeki Yörük Müzeleri’nin Yörük Kültürünü ne şekilde yansıttığını ve bu kültürü hangi yönleriyle aktardığını belirlemeye yönelik bir durum tespiti yapılması amaçlanmıştır. Araştırma, tarama modelinde yürütülmüş olup, nitel araştırma yöntemlerinden biri olan doküman incelemesi kullanılmıştır. İlk olarak Akdeniz Bölgesinde Yörük Müzesi adıyla aktif olarak hizmet veren, devlet müzesi veya özel müze statüsündeki tüm Yörük Müzeleri detaylı bir şekilde incelenerek tespit edilmeye çalışılmıştır. Takiben, tespit edilen bu müzelerin internet sayfalarına ve sosyal medya hesaplarına ulaşılmış ve sergilenen eserler üzerine odaklanılarak incelenmiştir. Ayrıca bu verilerin toplanması için ilgili müzelerdeki yetkili kişilerle bir görüşme gerçekleştirilmiş, müzelerin hizmet ve uygulamaları gözlenmiştir. Edinilen bulguların yorumlanmasında içerik analizinden faydalanılmıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA eserler araştırmada, öncelikle ait oldukları konular itibariyle çeşitli temalara göre kategorize edilmiştir. Bu aşamadan sonra veriler düzenlenmiş ve bu bulgulara göre yorumlanmıştır.
3. Bulgular
İlk tarama sonucunda Akdeniz Bölgesi’nde toplam 11 tane Yörük Müzesi’ne ulaşılmıştır. Bütün müzeler teker teker belirlenen ölçütler doğrultusunda tekrar incelendiğinde toplam 10 tane Yörük Müzesi’nin çalışmaya dahil edilebileceğine karar verilmiştir. Bu müzelerden 1’i Isparta’da, 6’sı Antalya’da ve 3’ü ise Mersin’de yer almaktadır. Örneklem birimini oluşturan bu müzelerde sergilenen eserler araştırmada öncelikle ait oldukları konular itibariyle kategorize edilmiş ve “Yörüklerde İnanç”, “Tarım”, “Sosyal Hayat”, “Yöresel Kıyafetler”, “Marangozluk”, “Demircilik”, “Üretim-Hasat”, “Alet ve Araçlar”, “Dokumacılık ve El Sanatları”, “Mimari ve Yapı Araçları”, “Mutfak”, “Hayvancılık” olmak üzere toplam 12 tema belirlenmiştir. İçerik Analizi Yöntemi ile araştırma kapsamındaki müzelerde sergilenen eserlerin belirlenen temalar çerçevesinde değerlendirilmesi gerçekleşmiştir (Tablo 1). Bu yöntemle müzeler arasında ne gibi benzerlik ve farklılıkların olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Tablo 1. Akdeniz Bölgesi Yörük Müzelerinde Sergilenen Eserlere Göre İşlenen Konular İl
Isparta
Müze’nin Adı
Senirkent Akkeçili Köyü Yörük Müzesi
Sergilenen Eserlere Göre Müzede İşlenen Konular
Yörüklerde İnanç (Namazlık) Yörüklerde Tarım (Ekin Ekme-Çift Sürme Heykelleri) Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Yemek Yeme, Oturma Odasında Oturma ve Konuk Ağırlama Sahnesi, Hamur Tahtasında Yufka Açan, Ayran Yayan, Ayağında Bebeğini Sallayan, Dikiş Diken, Ütü Yapan Yörük Kadınlarının Heykelleri, Çatısını Tamir Eden Yörük Erkeğinin Heykeli) • Yöresel Kıyafetler (Gelin ve Damat Kıyafeti, Bekâr Erkek ve Kadın 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kıyafeti, Evli Erkek ve Kadın Kıyafeti, Çocuk ve Yaşlı Kadın-Erkek Kıyafeti) • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Yayık, Tulum)] A·YANTALYA LATNAlet A · 7ve 10Araçlar 2 REBM[Kesici EVONAletler / MİKE(Bıçaklar), 11-90 Ağırlık • Yörük2017 Yaşamında 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve Ölçü Aletleri Aydınlatma Araçları, Müzik Aletleri] • Yörüklerde Dokuma ve El Sanatları (Dokuma Ürünleri, TaramaEğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Yazgılar) • Yörüklerde Mimari ve Yapı Araçları [Konar Göçer Evleri (Keçe Ev, Kıl Çadır Ev, Taş Duvar Toprak Örtülü Ev Maketi)] • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Ocak ve Isıtma Araçları, Ekmek (Yufka) Yapma Araçları, Kâseler, Tabaklar, Kaşıklar ve Su Taşıma Kapları)] • Yörüklerde Hayvancılık (Yayla, Mera ve Otlaklar) • • •
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Doküman taraması çalışması 2017 Ekim ayında yapılmıştır. Araştırma kapsamında Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Yörük Müzeleri çalışmanın evrenini oluşturmaktadır. Evrenin tamamına uygulanması planlanan araştırma, Akdeniz Bölgesi’nde tescilli veya sergi niteliği taşımasına rağmen müze adıyla aktif olarak hizmet veren, devlet müzesi veya özel müze statüsündeki tespit edilen 10 Yörük Müzesi üzerinde gerçekleştirilmiştir. Örneklem birimini oluşturan bu müzelerde sergilenen 170
171
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Antalya
Alanya İncekum Yörük Müzesi
• • • • • • •
•
• •
•
• Antalya
Antalya
Manavgat Evrenseki Özel Yörük Müzesi
• •
Kemer Folkrolik Yörük Parkı Açıkhava Müzesi
• •
Yörüklerde Tarım (Saban İle Çift Sürme Heykeli) Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Yörük Göçü ve Yağlı Güreş Sporunun Heykellerle Tanıtılması) • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan)] • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Taşıma Araçları (At Arabası), Ağırlık Aydınlatma Araçları, Ahşap Beşikler, Sandık, Karakovanlar] • Yörüklerde Dokumacılık AYLATNA ·ve71El0Sanatları 2 REBME(Dokuma VON / MÜrünleri, İKE 11-9Tarama0 Eğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Çul Dokumalar) • Yörüklerde Mimari ve Yapı Araçları (Konar Göçer 3 Tip Yörük Çadırı) • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Kâseler, Tabaklar, Kaşıklar ve Su· Taşıma Kapları)] 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Yörüklerde Hayvancılık (Sürü Otlatma Heykelleri)
• • • • •
•
172
Yörüklerde İnanç (Şaman İkonu ve Davulu, Arapça Hat Yazıları) Yörüklerde Tarım (Ekin Ekme-Çift Sürme Heykelleri) Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Hamur Tahtasında Yufka Açan, Çamaşır Yıkan ve Dikiş Diken Yörük Kadını) Yöresel Kıyafetler (Bekâr Erkek ve Kadın Kıyafeti, Evli Erkek ve Kadın Kıyafeti, Çocuk ve Yaşlı Kadın-Erkek Kıyafeti) Yörüklerde Marangozluk: (Marangoz Atölyesinin Maketi) Yörüklerde Demircilik: (Demircilik Atölyesinin Maketi) Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (Un ve Tahin Değirmeni, El Değirmeni, Su Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan), At, Öküz ve Eşekle Düven Sürme Heykeli] Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Kesici Aletler (Bıçaklar), Savunma ve Savaş Araçları, Ağırlık ve Tartı Ölçü Araçları, Aydınlatma Araçları, Müzik Aletleri] Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokuma Ürünleri, TaramaEğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Çul Dokumalar, El Örmeleri) Yörüklerde Mimari ve Yapı Araçları [Konar Göçer Evleri (Keçe Ev, Kıl Çadır Ev, Taş Duvar Toprak Örtülü Ev Maketi) Köy Meydanı ve Köy Odası Maketi, ] Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Ocak ve Isıtma Araçları, Ekmek (Yufka) Yapma Araçları, Kâseler, Tabaklar, Kaşıklar ve Su Taşıma Kapları)] Yörüklerde Hayvancılık (Sürü Otlatma Heykelleri)
IBATİK İRİDLİB
Yörüklerde Tarım: [Tarım Aletleri (Dirgen, Düven)] Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Aile Hayatını Yansıtan Canlandırma, Yayıkta Ayran Yayan Yörük Kızı) Yöresel Kıyafetler: (Erkek ve Kadın ve Çocuk Kıyafetleri) Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan)] Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Taşıma Araçları (Kağnı) Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokuma Ürünleri, TaramaEğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Çul Dokumalar) Yörüklerde Mimari ve Yapı Araçları [Konar Göçer Kıl Çadır Örnekleri(Aile Çadırı, Dokuma Çadırı, Gerdek Çadırı, Mutfak Çadırı, Bey Çadırı)] Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Ocak ve Isıtma Araçları, Ekmek (Yufka) Yapma Araçları, Kaseler, Tabaklar, Kaşıklar ve Su Taşıma Kapları)]
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Antalya
Kaş Yörük Müzesi
Yörüklerde Tarım [Tarım Aletleri (Orak, Yaba, Dirgen, Karasaban, Düven)] • Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Müze salonunun bir köşesine oluşturulmuş yer sofrası) • Yöresel Kıyafetler: (Nalın, Çoban Kıyafeti, Yörük Gelinliği) • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan, Yayık), Karakovan] • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Kesici Aletler (Keserler, Nacaklar, Bıçaklar),Ağırlık ve Tartı Ölçü Araçları, Aydınlatma Araçları, Kaymak Makinesi] • Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokuma Ürünleri, TaramaEğirme-Bükme Araçları, Barok Kilimler ve El Örmeleri) • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Ekmek (Yufka) Yapma Araçları, Kâseler, Tabaklar, Kaşıklar, Su Taşıma Kapları, Çaydanlıklar] • Yörüklerde Hayvancılık [Hayvancılıkta Kullanılan Eşyalar (Semer, Eyer) Antalya Serik Yörük Türkmen • Yörüklerde İnançlar: (Arapça Hat Yazıları) Müzesi • Yörüklerde Tarım [Tarım Aletleri (Orak, Yaba, Dirgen, Karasaban, Düven)] • Yörük Yaşamında Sosyal Hayat (Yayıkta Ayran Yayan Yörük Kızının Heykeli) • Yöresel Kıyafetler: (Yöresel Kadın Kıyafetleri) • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan)] • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Avcılıkta Kullanılan Aletler (Tüfekler, Ağırlık ve Tartı Ölçü Araçları, Aydınlatma Araçları, Eski Elektronik Aletler (Radyo, Dikiş Makinesi), Ahşap Çeyiz Sandıkları ve Beşikler] • Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokuma Ürünleri, TaramaEğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Çul Dokumalar, Tespihler) • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Bakır Cezveler, Siniler, Bardaklar] 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Yörüklerde Hayvancılık [Hayvancılıkta Kullanıla Eşyalar(Semer, Eyer) Antalya Akseki Çukurköy • Yörüklerde İnanç (Rahle, Kuranı Kerim) Yörük Müzesi • Yörüklerde Tarım (Tarım Aletleri (Orak, Ellik, Yaba, Dirgen, Karasaban) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA • Yöresel Kıyafetler (Ayakkabı, Şallar) • Yörüklerde Marangozluk: [Ağaç Kesmede Kullanılan Aletler (Testere, Bıçkı)] • Yörüklerde Demircilik: [Demirden Yapılan Aletler [Çekiç, Çapa, Makas, Kerpeten)] • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (Kahve ve Bugur Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan) • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Anahtar Koleksiyonu, Mühürler, Kesici Aletler (Kılıçlar, Keserler, Usturalar), Ağırlık ve Tartı Ölçü Aletleri, Aydınlatma Araçları, Müzik Aletleri, Eski Elektronik Aletler, Avcılıkta Kullanılan Aletler • Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları [Dokumacılıkta Kullanılan Ürünler ( Çıkrık, Çark, El Örmeleri), Tarama- Eğirme- Bükme Araçları, Tespihler, Kadınların Feslerine Taktıkları Süsler. • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Bakırdan Kaseler, Tabaklar, Kaşıklar ve Su Taşıma Kapları, Kahve Kavurma Kapları)] • Yörüklerde Hayvancılık (Nallar, Semerler •
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
173
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Mersin
Halil Atılgan Çukurova- Toroslar Yörük Müzesi
• • • • • • •
•
• • Mersin
Mersin
Yunus Emre Kültür Merkezi Toroslar Yörük Türkmen Müzesi
Yörüklerde İnançlar: (Küçük Mevlana Heykeli) Yörüklerde Tarım [Tarım Aletleri (Orak, Yaba, Ellik, Karasaban,)] Yörük Yaşamında Sosyal Hayat: (Hamur Tahtasında Yufka Açan Yörük Kadınlarının Heykelleri) Yöresel Kıyafetler: (Kadın, Erkek ve Çocuk Kıyafetleri, Yazma çeşitleri, Bastonlar) Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Havan)] Yörüklerde Üretim ve Hasat: [Öğütme Araçları (Kahve ve Bulgur Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan)] Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Kesici Aletler (Keser, Nacak), Avcılıkta Kullanılan Aletler, Ağırlık ve Ölçü Araçları, Aydınlatma Araçları, Eski Elektronik Aletler, Müzik Aletleri, Taş Plaklar, Kitaplar] Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokumada Kullanılan Aletler (Çıkrık), Tarama-Eğirme-Bükme Araçları, Evlerde Kullanılan Süs Eşyaları, Tespihler) Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Ocak ve Isıtma Araçları, Ekmek Yufka Yapma Araçları, Tencereler, Tabaklar, Su Taşıma Kapları,)] Yörüklerde Hayvancılık [Hayvancılıkta Kullanıla Eşyalar (Semer, Eyer)
Yörüklerde Tarım [Ekin Ekme, Çift Sürmeyi Anlatan Duvar Resmi, Tarım Aletleri (Orak, Kalbur, Düven, Yaba)] • Yörük Yaşamında Sosyal Hayat: (Deve Heykelleri İle Yörük Göçünün Canlandırılması, Yörük Göçünü Anlatan Duvar Resmi) • Yöresel Kıyafetler: (Ayakkabı) • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları (Dibek, Soku, Havan)] • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Avcılıkta Kullanılan Aletler, Ağırlık ve Ölçü Araçları, Aydınlatma Araçları, Müzik Aletleri, Ahşap Beşikler, Taşıma Araçları (Kağnı) ] AYLATNA ·ve71El0Sanatları 2 REBME(Dokuma VON / MÜrünleri, İKE 11-9Tarama0 • Yörüklerde Dokumacılık Eğirme-Bükme Araçları, Kilim ve Çul Dokumalar) • Yörüklerde Mimari ve Yapı Araçları: (Konargöçer Kıl Çadır Örnekleri, Kıl Çadırda Yemek Sofrasının Canlandırılması) • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Kâseler, Tabaklar, Su Taşıma 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kapları,)] • Yörüklerde Hayvancılık [Sürüyü Otlatmayı Anlatan Bir Duvar Resmi, Koyunun Yününü Kırpan ve Sütünü Sağan Bir Yörük Kadınını Anlatan Duvar Resmi, Hayvancılıkta Kullanılan Eşyalar (Nallar, Semer, çanlar)] Çamlıyayla İğne Oyası • Yörüklerde Tarım [Tarım Aletleri (Dirgen)] ve Yörük Kültür • Yöresel Kıyafetler: (Kadın ve Erkek Kıyafetleri Gelinlik Çeşitleri) Müzesi • Yörüklerde Üretim- Hasat [Öğütme Araçları (El Değirmeni), Dövme Araçları ( Havan), Tahta Kürek] • Yörük Yaşamında Alet ve Araçlar [Müzik Aletleri (Metal ve Ahşap Davul, Deblek)] • Yörüklerde Dokumacılık ve El Sanatları (Dokumada Kullanılan Aletler (Keçefe, Çark) • Yörüklerde Mutfak [Mutfak Eşyaları (Kazanlar (Çingil), Güğüm, Ekmek Sepeti,)] •
IBATİK İRİDLİB
Araştırma sonucunda Akdeniz Bölgesi’ndeki Yörük Müzeleri’nde sergilenen eserlerin ilişkilendirildikleri konular toplamda 12 ana tema altında toplanmıştır. Senirkent Akkeçili Yörük Müzesi’nde “Demircilik” ve “Marangozluk” konusu dışında kalan tüm temalara yer verilirken, Alanya İncekum Yörük Müzesi’nde ise tüm temalara yer verilmiştir. Manavgat Evrenseki Yörük 174
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Müzesi’nde “Demircilik”, “Marangozluk”, “Yöresel Kıyafetler” ve “İnanç” konusu dışında kalan tüm temalara yer verilirken, Kemer Folkrolik Açıkhava Müzesi’nde ise “İnanç”, Marangozluk”, “Demircilik”, Hayvancılık” konusu dışında kalan tüm temalara yer verilmiştir. Kaş Yörük Müzesi’nde “Demircilik”,” Marangozluk”, “İnanç”, “Mimari ve Yapı Araçları” konusu dışında tüm temalara yer verilirken, Serik Yörük Müzesi’nde “Demircilik”, “Marangozluk”, Mimari ve Yapı Araçları” konusu dışında kalan tüm temalara yer verilmiştir. Akseki Çukurköy Yörük Müzesi’nde “Sosyal Hayat” ve “Mimari ve Yapı Araçları” konusu dışında kalan tüm temalara yer verilmiştir. Halil Atılgan Yörük Müzesi’nde “Marangozluk” ve “Demircilik” dışında kalan tüm temalara yer verilirken, Toroslar Yörük Türkmen Müzesi’nde ise “İnanç”, “Demircilik” ve “Marangozluk” dışında kalan tüm temalara yer verilmiştir. Son olarak Çamlıyayla İğne Oyası ve Yörük Kültür Müzesi’nde ise “İnanç”, “Sosyal Hayat”, “Marangozluk”, “Demircilik”, “Mimari ve Yapı Araçları”, “Hayvancılık” dışında tüm temalara yer verilmiştir. Bunun dışında Senirkent Akkeçili Yörük Müzesi’nde, Alanya İncekum Yörük Müzesi’nde, Manavgat Evrenseki Yörük Müzesi’nde, Kemer Folkrolik Açıkhava Müzesi’nde, Halil Atılgan Yörük Müzesi’nde ve Yunus Emre Kültür Merkezi Toroslar Yörük Müzesi’nde sergilenen eserlerin daha anlaşılır kılınabilmesi için bazı temaların heykellerle canlandırılmalarına yer verilmiştir.
4. Sonuç ve Öneriler
Anadolu coğrafyası tarih boyunca değişik örf, adet ve geleneklere sahip toplulukları aynı topraklarda barındırması sebebiyle zengin bir kültür hazinesine sahiptir. Orta Asya’dan Anadolu’ya göçerek neredeyse günümüze kadar otantik kültürel varlığını sürdürmeyi başaran Yörükler, Türk Kültürü’nün özünü teşkil etmekte, gerek yaşam tarzları, inanışları, günlük hayatta karşılaştıkları olayları gerekse sahip olduğu örfler ve adetler ile Türk halk kültürün en önemli değerlerden bir tanesini oluşturmaktadır. Yörüklerin hem tarihi geçmişi hem de yayıldıkları coğrafyalar göz önüne alındığında sadece Türk tarihine değil dünya medeniyet tarihine de katkı verdikleri hatta yön verdikleri görülmektedir (Aksekili, 2017) . Bu sebeple Yörük Kültürü Türklere özgü bir kültür olmasına rağmen ürettiği 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA değerler açısından evrensel olmakla birlikte tüm·/ dünyaya ışık tutacak kültürel mirasın bir parçasıdır. Dolayısıyla bir halk kültürü mirası olan bu kültürün kaybolmaması, yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması milli değerlerin sürdürebilirliğinin sağlanması açısından önem arz etmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
2017 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA 09-11 EKİM /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Bu09-11 tarihiEKİM ve / kültürel mirasımızın ayağa 2017 kaldırılmasında, yaşatılmasında ve gelecek nesillere aktarılmasında müzeler başrolü oynamaktadır. Yörük Müzeleri Akdeniz Bölgesine hâkim olan Yörük Kültürü’nün kaybolmaması ve Türk Kültür Tarihini bugüne taşımak açısından oldukça önem taşımaktadır. Fakat araştırmadan elde edinilen sonuçlara göre Yörük Müzeleri’nde gerçekleşen somut kültür varlıklarıyla ilgili çalışmalar yine kendileri de Yörük olan kişiler tarafından gerçekleştirilmekte ve bu sebeple müzelerde sergilenen eserlerin toplayıcılık düzeyinde kaldığı ve henüz müze statüsüne geçemediği görülmektedir. Bu bireysel çalışmaların Yörük Kültürünü canlı tutmak açısından çok değerli olduğu fakat ihtiyaca cevap verme açısından yeterli olmadığı görülmektedir. Bu sebeple Anadolu’nun büyük bir Yörük ve Türkoloji Müzesine ihtiyacı olduğu aşikârdır. Ayrıca böyle bir müze planlaması yapılırken klasik müzecilik anlayışından uzakta, sadece eserlerin depolandığı ve sergilendiği kurumlar olmanın ötesinde halkı Yörük Kültürü konusunda bilinçlendiren, onların interaktif katılımını sağlayan, konferans, sergi, rehberli gezi, yarışma gibi faaliyetleri bir araç olarak kullanan, içerisinde araştırma, uygulama birimlerini barındıran ve büyük bir kütüphanesi olan akademik bir eğitim kurumu olarak planlanmalıdır. Bir dünya kültür mirası olan Yörük kültürüne sahip çıkmak adına bu müzelerin başta Turizm ve Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınması ardından ise UNESCO Dünya Miras Listesine eklenmesi gerekmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
175
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Teşekkür
Değerli görüşleri ile çalışmamıza yön veren “Akkeçili Köyü Yörük Kültürünü Koruma ve Yaşatma Derneği”, “Kaş Yörük Türkmen Derneği” ve “Serik Yörük Türkmen Derneği” başkanlarına, “Antalya Kent Müzesi”, “Alanya İncekum Yörük Müzesi” ve “Çamlıyayla İğne Oyası ve Yörük Kültür Müzesi” yetkililerine ve “Kemer Folkrolik Açık Hava Müzesi” işletme müdürüne teşekkürlerimizi sunarız.
Kaynakça
Aksekili, T. (2017). Müzelerin Tarihine Genel Bir Bakış ve Günümüz Yörük Müzeler. 2. Yörük Türkmen Çalıştayı. Antalya. Artun, E. (1994). Çukurova Yörüklerinin Gelenek ve Görenekleri. I. Akdeniz Yöresi Türk Toplulukları Sosyo-Kültürel Yapısı (Yörükler), (s. 25-62). Antalya: Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları. Atlıhan, Ş. (1999). Batı Anadolu’da Yaşayan Yörüklerde Heybe ve Torba Dokumalar. Erdem, Halı Özel Sayısı I, 10(28), 35-45. Çandarlıoğlu, G. (2003). İslam Öncesi Türk Tarihi ve Kültürü. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. Doğan, S. (2007). Tarihsel Gelişim Sürecinde Yörükler. (H. Beşirli, ve İ. Erdal, (Düz.), Ankara: Phoenix Yayınevi. Doğan, S. M., ve Doğan, C. (2010). Yörüklerin Hayat Tarzı. Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, 677-708. Dulkadir, H. (1993). Yörükler. İçel Kültür Dergisi, (30), 11-13. Ergin, M. (2001). Üniversiteler İçin Türk Dili. Bayrak Basım Yayın Tanıtım. Eröz, M. (1991). Yörükler. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı. Gelekçi, C. (2004). Türk Kültüründe Oğuz-Türkmen AYYörük LATNA ·Kavramları. 7102 REBMEVTürkiyat ON / MİKAraştırmaları E 11-90 Dergisi, (1), 9-18. Kafesoğlu, İ. (1998). Türk Milli Kültürü. İstanbul: Ötüken Yayınları. Kaştan, Y., & Kaştan, Y. (2009). Antalya Yöresi Yörüklerinde Av. Acta Turcica Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi, (1), 413-433. 09-11 EKİM / NOVEMBER ·/ ANTALYA 09-11Türk EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA Öğel, B. (1991). Kültür Tarihine Giriş I.2017 Ankara: Kültür Bakanlığı, Başbakanlık Basımevi. Sarı, İ. (2016). Türk Kavimleri. Antalya: Net Medya Yayıncılık. Seyirci, M. (2000). Batı Akdeniz Bölgesi Yörükleri. İstanbul: Der Yayınları. Sümer, F. (2013). Yörükler. İslam Ansiklopedisi, 43, 570-573. Türkdoğan, O. (1995). Çağdaş Türk Sosyolojisi, İstanbul: Turan Yayıncılık. Yalman, A. R. (2000). Cenupta Türkmen Oymakları. (S. Emir, Düz.) Ankara: Kültür Bakanlığı.
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KAHRAMANMARAŞ YONTU USTASI HACI MALİK SEMERCİ HACI MALİK SEMERCİ, THE MASTER OF ENGRAVING IN KAHRAMANMARAŞ Yrd. Doç. Dr. Gülten KURT Prof. Dr. H.Feriha AKPINARLI
Türk el sanatları köklü bir geçmişe ve çok zengin çeşitliliğe sahiptir. Anadolu coğrafyasının verimli toprakları ve bitki örtüsüne bağlı olarak bu çeşitlilik günümüze kadar devamlılığını sürdürmüş ve müzelerimizin zengin etnografik eserlerine kaynak oluşturmuştur. Ahşap ve yontu insanoğlunun geçmişindeki ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Anadolu’nun birçok yerindeki bulgulardan günümüze kadar, ağaç (ahşap) hammaddeden yapılmış günlük kullanım eşyasıyla birlikte mimari elemanları oluşturan yapıtlara rastlanmıştır. Kahramanmaraş, el sanatlarının en yoğun yapıldığı ve bir çok ustanın günümüze kadar sanatını ve zanaatını devam ettirmesine katkı sağlamış illerimizin başında gelmektedir. Bu zengin çeşitliliğin içerisinde, bir ahşap ve yontu sanatçısı kendi mütevazı tavır ve becerileriyle, imkanları doğrultusunda hem sanatını yaşatmaya hem de hayatına ekonomik yönden katkı sağlamaya çalışmaktadır. Hacı Malik Semerci, el becerisi oldukça güçlü ahşap yontu ustası ve detaylı çizgi çalışmalarıyla kendi yöresinde tanınan oldukça başarılı bir sanatçıdır. Farklı üslup ve yorumuyla mütevazi ahşap yontu ustası kendisini şöyle ifade etmektedir. “Ben özellikle oymacı ustalarımın yaptıklarını tekrarladım. Sadece bir denemeciyim. Ustalarımın üsluplarını potada eritip şekillendiren ahşap yontu çalışmaları yaptığımı düşünüyorum” diyerek ustalarını da saygıyla yad etmektedir. Çizgisel tarama alanında da hiç bir eğitimi bulunmayan sanatçının, bir çok çalışmaları Kahramanmaraş Belediyesi Kültür İşleri Başkanlığı tarafından satın alınarak, desteklenmektedir. Bu çalışmanın amacı; yaşayan insan hazinelerinden yontu ustasının hayatı,ve eserlerini ele alınarak tanıtmaktır. Yöntem olarak Usta ile yüzyüze 09-11 görüşme yöntemi ile /atölye ortamında yapılmıştır. 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/tesbitler NOVEMBER 2017 · ANTALYA Anahtar kelimeler: Ahşap, usta, Kahramanmaraş, Hacı Malik Semerci
ABSTRACT LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Turkish handicraft arts have a long-standing past and a very rich diversity. Depending on the fertile lands Anatolian geography and vegetation, this diversity has carried on its continuity and has been the source for the rich ethnographic works of our museums. Woodwork and engraving date back to the earlier ages in the past of humanity. The findings in many places in Anatolia that have reached to the current time show that some daily use objects made up of wooden raw materials and some other works of arts comprising architectural elements are encountered. The city of Kahramanmaraş is one of the leading cities having an intensive handicraft art products and supporting the continuity of the art and handicraft arts by many masters up to the current time. Among this rich diversity, an artist of woodwork and engraving both try to make his art survive and make a support to his life economically in line with his modest manners and skills. Hacı Malik Semerci is a master of woodwork with a strong hand skill and a very successful artist well-known in his region with his detailed line works. With his different style and comment, the modest master of woodwork defines himself by mentioning about his own masters as follows: “I
176
177
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
particularly repeated what my engraving masters made. I am only a sampler. I believe that I make wooden engraving works by melting and shaping the styles of my masters in a pot”. A great many works of the master who does not any training in the field of linear drawing have been bought by Kahramanmaraş Municipality, Presidency of Cultural Affairs and he is supported. With the current study, the life and works of the master of engraving, the living treasure, were investigated. Keywords: Woodwork, master, Kahramanmaraş, Hacı Malik Semerci
Giriş
Türk el sanatları insanların gereksinimleri doğrultusunda ortaya çıkmış, doğa şartları, yaşayış özellikleri ve iklim gibi etkenlerle çeşitlilik göstermiş, üretim hammaddesine, yapım tekniklerine, kullanılan araca gerece ve tekniğine göre sınıflandırılmışlardır. Ahşap ve yontu sanatı insanoğlunun geçmişindeki ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Ağmak sözcüğü ile yükselen anlamına gelen ahşap, hammaddenin zenginliği kolay elde edilmesi ile birlikte kolay işlenebilmesi, doğal görüntüsüyle sıcaklık hissi uyandırması ahşabın tercih sebebi olmuştur. Türkler İslamiyetten önce Orta Asya kurganlar da Pazırık’ta yapılan araştırma ve kazılarda, ağaç işi buluntularıyla birlikte at eğer koşum takımlarında kullanılmış ağaç parçaları ortaya çıkarılmıştır (Türk El Sanatlar; 1993:200). Bulunduğu ortamdan ve doğal hava koşullarından etkilenen ahşap örnekleri yok olsa da Anadolu’nun birçok yerinde elde edilen bulgulardan günümüze kadar gelebilen, ağaç (ahşap) hammaddeden yapılmış sehpa, çekmece, yazı takımları sandık, rahle, takunya vb. günlük kullanım eşyasıyla birlikte, mihrap, minber, mezar sandukaları vb. dini mimari ve kapı, pencere, kanatları tavan gibi sivil mimari yapı elemanları da bulunmaktadır. Selçuklu’lardan kalma bina ve kümbetlerde kapı ve rahle gibi ender bulunan parçalar, mezar sandukaları, beylikler döneminde gelişip ilerlediğiAminberlerle Ahşap Sanatı, YLATNA · 710belgelenen 2 REBMEVONTürk / MİK E 11-90 Osmanlı Döneminde el sanatları arasında önemli dallardan biri olan ağaç işlerinde; ahlat, ardıç, armut, ceviz, çam, fındık, katran, kestane, köknar, meşe, sedir, şimşir, v.b (Türk El Sanatlar; 1993 :200) ağaç türleri kullanılarak büyük sanat değeri taşıyan özellikle oyma- kakma eserler ortaya koymuşlardır(Barışta.2005:94). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Ahşap sanatı, üretilen ürünün yapılışı, süslenişi, kullanılan gereç, uygulanan tekniğe bağlı olarak, ya da günümüzdeki mesleklerin oluşumu doğrultusunda sınıflandırılarak isimlendirilmiştir(Barışta.2005:95). Ahşap sanatında mesleklere göre, bastonculuk, dülgerlik, kaşıkçılık, sandıkçı, marangoz, bekereci, tarakçı, gibi isimlerle, uyguladıkları tekniğe göre ise, sedefkar, kündekar, oymacı, yontu ustası, tavan ustası gibi isimler almaktadır. Farklı isim ve tekniklerle oyma, yontma, kakma, kündekari, kaplama, silme, torna, mozaik, kakma, yakma, boyama, nakış, cila, lak, yaldızlama yapılmakta ve süslenmektedir. Oymacılık sanatında üç boyutlu ahşap yontu kadar rölyef (kabartma) tekniği de yaygın olarak kullanılmıştır. Özellikle kabartma figürler oymacılarca daha çok farklı biçimdeki üsluplarla sanatsal anlamda tasarlanırken, üç boyutlu yontular ise değeri yüksek, figüratif eserler olarak tasarlanmış ve uygulanmıştır.
Şekil .1. Yontu Çalışmaları Hacı Malik Semerci Farklı oyma tekniklerinin uygulandığı yontu sanatında; düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi oyma teknikleriyle süslenmiş parçalar; Rumi ve haai dediğimiz çiçek, geometrik, yazılı, sembolik ve figürlü bezemelerle süslenmiştir. Oymacılık ve rölyef de iskarpila, oyma kalem takımı (2 mm den 20 mm ye kadar farklı şekillerde uçları bulunmaktadır)düz kalem, oluklu kalem, kavisli kalem, kuş dili veya kargaburun, üç köşe veya tırnak kalem (çizgi atmak için),çivi ucu kullanılmaktadır. Her geçen gün gelişen teknoloji ve hazır ürünlerin artması ile el sanatları üretiminde olumsuz etkilere neden olurken birçok zanaat alanında hem sanatın hem de ustanın yok olmasıyla karşı karşıya kalınmaktadır. Kahramanmaraş köklü tarih geçmişi, zanaata verdiği değer ve önemle, el sanatlarının en yoğun yapıldığı ve birçok ustanın günümüze kadar sanatını ve zanaatını devam ettirmesine katkı sağlamış illerimizin başında gelmektedir. Bu zengin çeşitliliğin içerisinde ahşap sanatı yörede büyük gelişme göstermiş sadece günlük kullanım eşyaları değil aynı zamanda mihrap, mahvel, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA kürsü, gibi oyma tekniği ile yapılmış mimari elamanlar da ustalar tarafından özenle yapılmaktadır. Bu çalışmanın amacı da; yaşayan insan hazinelerinden Kahramanmaraş’lı ahşap yontu hayatını ve·/ ·ANTALYA büyük 2017 bir A·Yözveriyle LATNA · 710yaptığı 2 REBMEVeserlerini ON / MİKE 11ve -90 çalışmalarını 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER ANTALYA 09-11ustasının EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA tanıtmaktır. Çalışmada yöntem olarak tarama yöntemi kullanılmıştır. Usta ile çalışma ortamında görüşme yapılmış, eserleri incelenerek bilgi alınmış ve değerlendirilmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Oyma Ustası Hacı Malik Semerci
Hacı Malik Semerci, günümüzde Kahramanmaraş’da ahşap yontu sanatıyla bir dönem hayatını kazanmış, hayat şartlarının getirdiği sıkıntılar ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak yeteneği doğrultusunda farklı alanlarlada uğraşan kendi alanında mütevazı tavır ve becerileriyle, imkanları doğrultusunda ekonomik anlamda hayatını sürdürmeye çalışmaktadır.
Rölyef; Heykel sanatının bir çeşididir, bir yüzeyi alçaklı yüksekli değerlendirerek bir biçimin ortaya çıkarılmasıdır. Bir figürün çıkıntıları derin bir şekilde zemine bağlı olarak çıkarılmışsa buna yüksek rölyef denir. (Turani, 1975:57) Yontu; Heykel(tdk.1974:873).Yontmak; bir şeye istenilen biçimi vermek, taşı yontmak, ağacı 178 yontmak, kalem yontmak(tdk.1974:873).
179
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil :2 Hacı Malik Usta
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil :3: Figürlü yontu çalışmaları
1962 Kahramanmaraş doğumlu, el becerisi oldukça güçlü Hacı Malik Semerci, ahşap yontuyla birlikte, detaylı kara kalem çizgi çalışmalarıyla kendi yöresinde tanınan başarılı bir usta ve sanatçıdır. Çizgisel resim anlamında küçüklükten gelen bir yeteneğe sahip sanatçı bir çok kara kalem çizgisel çalışmalarıyla bunlara dikkat çeken bir öğretmeni sayesinde bazı sergilere katılmıştır. Askerlik dönemi sonrasında fırıncılık olan mesleğini bırakarak ahşap atölyesine çırak olarak başlamıştır. 1983 yılından 2009 yılına kadar uzun yıllar çalıştığı ahşap sanatında geçirdiği bir kaza sonucu bir gözünü kaybetme derecesine geldiğinde, ne yazık ki sigortasının da yatırılmamış olmasından kaynaklanan sıkıntılar yaşamıştır. Ahşap sanatında geçirdiği uzun yıllar içerisinde mesleki beceriyle tecrübelerini birleştirerek yontu sanatıyla uğraşmaya başlamıştır. Kendi çizim ve tasarımlarıyla atölyenin işlerinin yanı sıra yeteneğini ve becerisini ortaya çıkaran yontu çalışmalarını ortaya koymuştur. Hacı Malik Semerci, farklı üslup ve yorumuyla mütevazi ahşap yontu ustası, kendisini şöyle ifade etmektedir. “Ben özellikle oymacı ustalarımın yaptıklarını tekrarladım. Sadece bir denemeci olarak ustalarımın üsluplarını potada eritip şekillendirerek ahşap yontu çalışmaları yaptığımı düşünüyorum” diyerek ustalarını da saygıyla yad etmektedir. Kahramanmaraş ahşap oyma sanatını yontuyla sentezleyerek severek yaptığı, adeta bütünleştiği ahşapla kişisel becerisini kendine özgü bir üslupla birleştirerek yontu da kendi çizgisini yaratmış, zanaatını eserleriyle sanata dönüştürmüş bir sanatçıdır.
Şekil :4 Rölyef Osmanlı Arması
Hacı Malik Ustanın yapmış olduğu farklı özellik ve tasarımlarla bazı eserlerini şöyle açıklayabiliriz: Rölyef tekniği ile yapılmış Osmanlı Arması; 10 cm yükseklikte 25/30 cm eninde, 1m uzunluğunda 3 parçanın birbirine birleştirilmesiyle bir yüzey oluşturulmuştur. Bu yüzey üzerine önceden çizilerek hazırlanan Osmanlı Arması çizilerek aktarılmıştır. Osmanlı armasında; güneş, 2. Abdülhamit’in tuğrası, sorguçlu serpuş, kalkan, sancak, mızrak, top, kılıç, borazan, yay, çapa, hilafet sancağı, Kur’an-ı Kerim, terazi, kılıç, süngülü tüfek, şefkat nişanı, Mecidi nişanı, nişan-ı iftihar, nişan-i Osmani gibi 30 ayrı sembol bulunmaktadır. Bütün bu detaylar derin satıh oyma tekniği ve ustanın kendi teknik bilgisi ve becerisiyle sabırla oyulmuş ve tek tek parçaların zımparayla yüzey temizliği yapılarak , 90 x70 cm boyutların da bir eser meydana gelmiştir(Şekil:4)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Sabır ve emek isteyen Ahşap hem zamana direnen hem de yumuşak yapısıyla usta ellerin marifetiyle şekillendikçe sanata dönüşen sıcak bir yapıya sahiptir. Sabırla ve severek şekillendirdiği çalışmalarına başlamadan önce bazı ön hazırlık aşamalarını tamamlaması gerekmektedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA Kullanılacak09-11 kereste ahşap atölyelerinde(hızarda) 10 cm 2017 aralıklarla kesilerek ve kurumaya bırakılmaktadır. Yapısı lifli olmayan oymaya uygun, özellikle ceviz, ıhlamur gibi ağaçları daha çok kullandığını bunlarla birlikte gürgen, demircik (dişbudak) gibi ağaçlarını da kullandığını fakat oyma esnasında ağacın doku liflerinin yönlerinin çok önemli olduğunu ve bu yönler doğrultusunda işlemin yürütülmesi gerektiğini belirtmiştir. Lifli ağaçların oymasının zor olması ve desen yüzeylerinin muntazam görünmemesi dolayısıyla pek tercih edilmediğini de vurgulamıştır.
IBATİK İRİDLİB
Oyma işlemine geçilmeden önce yapılacak form şekil olarak kağıt üzerine en ince detaylarına kadar çizilir. Çizilen resmin üzerine gölgeler vererek yapılacak oymanın derinlikleri belirtilerek, gerektiğinde bazı kısımlar detaylı çizilmektedir. Oymayı yapacak kişi oyma kalemlerini, kullanma yerlerini ve oyma yöntemlerini ustalık tecrübeleri ile belirler ve çizim ince uçlu kalemler ile sabırla milimetrik darbelerle yapılmaktadır. Hacı Malik usta oyma sanatıyla uğraştığı dönem içerisinde, üç boyutlu yekpare ceviz ağacından, ayı, kaplan, kartal, arslan, çift başlı kartal, şahin aslan başı, kurt başı, geyik başı figürlerini büyük bir titizlikle oyarak çalışmıştır. 180
Şekil :5 Figürlü yontu çalışma
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Şekil :6 Çizgisel tasarım çizimi
Rölyef
ve
oyma
tekniği
Şekil :7 Oğuz Kaan çalışması
ile
yapılmış
Oğuz
Kaan
Destanı;
10 cm yükseklikte 25/30 cm eninde, 1m uzunluğunda 3 ahşap parçanın birbirine birleştirilmesiyle bir yüzey oluşturulmuştur. Bu yüzey üzerine önceden çizilerek hazırlanan Oğuz Kaan’ı anlatan hikayesi çizilerek aktarılmıştır(şekil:6) Çalışma üzerinde devleti ay yıldız ve çift başlı kartal ve gücünü temsilen güneş motifi onun altında, dünyayı ve yılanı temsil eden geniş dairesel motif ve birleştiği yerden çıkan düşmanı temsil eden ejder başı bulunmaktadır. Tüm dünyaya hakim olmaya çalışan ve bir çok coğrafyayı ve devleti gücüyle hakimiyeti altına almaya çalışan ve düşmanlarını temsil eden ejderi ayağının altına alarak 181
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
yendiğinin ifadesidir. Elinde mızrağı, kurt başlı kılıcı ve kıyafetinin detay çalışmaları, başında börk başlığı, keskin bakışları ile Oğuz Kaan dairenin ortasında, tüm ihtişamı ve gücüyle yer almıştır. Çalışmanın sağlı sollu sütün başlarında bulunan çıkmalar üzerinde iki asker bulunmaktadır. Sağında sağ elini çok iyi kullanan mızrak tutan, solunda sol elini çok iyi kullanan mızrak tutan koruyucu kuvvetli becerikli yiğit askerleri Oğuz Kaan’ı korumaktadır. Yine sütün diplerinde sağ ve solda, her yöne ve herkese adaleti temsil eden sekiz eksenli yıldız motifi bulunmaktadır. Dünyayı temsil eden daire üzerinde geçmeler ve yıldız kenarların da boşlukları rumi motifleri süslemektedir.
Çizgisel taramalarla yaptığı resim tekniği alanında hiç bir eğitimi bulunmayan sanatçının farklı yorumlamaları ile eşsiz güzellikte eserleri bulunmaktadır. Bu çalışmaları arasında Kahramanmaraş ve özel kuruluşların talebi üzerine sjpariş olarak çalıştığı, Kahramanmarş el sanatları ustaları ve mesleklerini konu alan çizgisel tarama çalışmaları bulunmaktadır. Bu çalışmaların bir kısmı,Gazi Üniversitesi El Sanatları Araştırma ve Uygulama Merkezi tarafından projelendirilip tamamlanan ve Kahramanmaraş Belediyesi tarafından basılan Kahramanmaraş El Sanatları Kitabının bölüm başlıklarında yer almaktadır(Şekil:10.11)
En altta Kılıç ve kalkan, devleti temsil ederken, ayrıca yapıldığı firma adının da yer aldığı daire içinde kayalıklar üzerinde ustanın Hacı Malik Semerci adı kazınarak.90 x70 cm boyutların da bir eser meydana gelmiştir.( Şekil :7)
Sonuç
Şekil:8 Sultan Alparslan Han
Şekil:9 Yavuz Sultan Selim Han
Rölyef ve oyma tekniği ile yapılmış Sultanlar; 10 cm yükseklikte 25/30 cm eninde, 1m uzunluğunda 2 parçanın birbirine birleştirilmesiyle bir yüzey oluşturulmuştur. Bu yüzey üzerine önceden çizilerek hazırlanan sultan portreleri çizilerek aktarılmıştır. Düz satıhlı derin oyma tekniği ile Sultan Alparslan LATNA Yavuz · 7102 RSultan EBMEVON / MİKEHan 11-90portrelerini Han, Osman Gazi Han, Fatih Sultan MehmetAYHan, Selim detaylı bir şekilde tüm detayların özelliklerini gerçek dokusunu hissettirerek tüm sanat gücüyle yansıtarak, 40x50 cm boyutların da eserler meydana gelmiştir(Şekil:8-9) Ahşapla yapılan tüm bu parçalı çalışmaların zaman içerisinde nem ve ısıdan 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 kaynaklanan09-11 şekil bozuklukları ve09-11 kavislenmelerini arkasına EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER engellemek 2017 · ANTALYAamacıyla, 5cm aralıklarla oluklu kanallar açılmıştır. Tamamlanan ürünlerin üzerine ahşabı dış etkenlerden koruma amaçlı emprenye adı verilen kimyasal renksiz ilaçlı sıvı sürülmüştür. Ekonomik, pazarlama, zaman ve yaşadığı sıkıntılardan kaynaklanan sebeplerle ahşap sanatıyla ilgili çalışmalarını 2009 yılında bitiren usta, kuzeniyle birlikte oluşturdukları serigrafi atölyesinde çizim çalışmalarına devam etmektedir. Kendi çizdiği, portre, figür ve doğa konulu kompozisyon çalışmaları 25x35 cm boyutların mdf üzerine sarı ve beyaz yaldızlı panolar basılarak satışa sunulmaktadır.
IBATİK İRİDLİB
182
Şekil :10 Bakırcı Ustası
Şekil:11
Ahşap
Hacı Malik Semerci, ahşabı çok sevmesine ragmen imkansızlıkları ve kensisine hiç bir kurum ve kuruluş tarafından desteğin olmaması sebebiyle bu sanatını istemeyerek bırakmıştır. Bu sanatlarımızın yaşatılması öğretilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması gerekmektedir. Bu çalışmalar da ancak devlet desteği ile yapılabilecek destek ve eğitimlerle sağlanabilecektir. Ayrıca bu çalışmalar el sanatlarının içerisinde bulunan bu ve benzeri zanaat alanlarında yaşayan ustaların literature kazandırılması ve çalışmalarının belgelenmesi açısından önem taşımaktadır. Geleneksel sanatlarımızda ki ustaların çalışma esnasında, zanaatları ve meslekleriyle nasıl bütünleştiklerini, onlara şekil verirken tüm dikkatlerini toplayarak malzemeye nasıl hakim oldukları, severek işledikleri ve bütünleştikleri bir çok saha çalışmalarında gözlemlenmiştir. Eğer usta ahşabın formülünü çözmüş ve onunla bütünleşmiş ise ona gerekli şekli vermek artık ustanın elindedir. “Adamın suyuna git” deyimi aslında ahşapla uğraşanlar için söylenmiştir. Ahşapta hem “su” hem de dokusu içerisinde bulunan liflerin belli bir yönü vardır, yönü doğru tespit edilir ve yontulursa kendisini işleyen ellere teslim eder ve doğru iskarpela doğru yönde kullanılırsa, küçük dokunuşlarla öyle güzel ritimler yakalanır ki ortaya muhteşem sanat eserleri koyduğunuz anda sanatın ve üretmenin hazzına doyamazsınız.
KAYNAKÇA 09-11 / NOVEMBER 2017 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 Akpınarlı, H.F.,EKİM Kurt, G.EKİM (2013) Kahramanmaraş El Sanatları cilt:· ANTALYA II. Öncü Basımevi, Ankara.
Barışta H.Ö.( 2005) Türkiye Cumhuriyeti Dönemi Halk Plastik Sanatları. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sanat Eserleri Dizisi. Kozan Ofset ve Matbaacılık Sanç ve Tic. Ltd. Şti. Ankara. A·YANTALYA LATNA · 710Ankara. 2 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA TDK. (1976) Sözlük. Türk Dil Kurumu 09-11 EKİM NOVEMBER 2017Yayınlar:403 09-11 EKİMTürkçe NOVEMBER 2017 ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Turani A. (1975) Sanat Terimleri Sözlüğü. Kısmet Ofset Ankara.
Türk El Sanatları.(1993) Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü. Türk Tarih Kurumu Basımevi Ankara.
Ustası 183
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KEÇECİLİK SANATINDA YENİLİKÇİ YAKLAŞIM VE ÜRETİMLER ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME Doç. Dr. H. Nurgül Begiç Arş. Gör. Şefika Gülşen Berber Yrd. Doç. Arzu Evecen
ÖZET İlk çağlarda olumsuz hava koşullarına karşı insanın örtünme ve barınma gereksinimine cevap vermek amacıyla kullanılan keçe günümüzde bilinenin dışında farklı biçim ve formlarla çağdaş yaratıların sanatsal uygulamalarını kapsayan bir alana dönüşmüştür. Sanayi ve teknolojinin gelişimine bağlı olarak kentleşmenin hız kazanması yaşam biçiminin değişmesine neden olmuştur. Markalaşma ve moda kavramı, iletişimin desteğiyle dünyadaki etki alanını giderek genişletmiş; farklı toplumların beğenileri tek tip ürünlerin döngüsünü görselleştirme ve yaygınlaştırma uğraşı içerisine girmiştir. Bununla birlikte, giyim ve aksesuar alanında küresel rekabetle karşı karşıya kalan şirketler, düşük maliyetli ürünleri üretmeye yönelmişlerdir. Bu gelişmeler sonucu doğal lifler hızla yok olmuş, üretilen doğal ürünlerin de maliyetinin yüksek olması üreticileri sentetik liflere yöneltmiştir. Ancak toplumların bilinç seviyesinin artması sonucu sağlıklı bir yaşam felsefesiyle tercihler ve talepler, çevre dostu doğal üretimlere yönelmiş, bu bağlamda son yıllarda moda ve tekstil “sürdürülebilirlik, yeşil hareketler, eko moda gibi kavramlarla yan yana anılmaya başlanmıştır. Doğal liflerden birisi olarak hammaddesi yünden oluşturulan keçe bu gelişmelerin etkisiyle geçmişte kullanıldığı alanların dışında yeni arayışlara konu olmuş, giyim-kuşam, aksesuar ve iç mekân süslemelerinde her geçen gün kullanım alanını genişleterek birçok tasarımda estetik ve sanatsal bir öğe olarak tercih edilmiştir. Bu bağlamda çalışmada keçenin geleneksel kullanım alanları dışında günümüz şehirli kadının inorganik yaşam formunun organik bir şekle sokulduğu tasarımlardan oluşan koleksiyonlar yeni bir biçim ve anlamla desteklenerek sunulmuştur. Anahtar kelimeler: Keçe, Doğal lif, giyim-kuşam.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
AN EVALUATION ON NEW APPROACHES AND PRODUCTION IN THE ART OF FELT ABSTRACT Unlike what09-11 is known it today, felt used in ·/the early ages to ·respond 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA EKİM /about NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYAto the needs of man to cover and shelter against bad weather conditions has turned into a field covering artistic practices of contemporary creation with different forms. Rapid urbanization that industrial and technological development bring has caused a change in our life styles. Branding and fashion has become a farreaching concept with the help of communication and different tastes of societies has been trying to visualize and popularize standardized products. Besides, companies that are in global competition in clothing and accessory line have turned their heads to producing low-cost products. As a result, fibres has rapidly vanished and thus high-cost natural products have caused producers turn to synthetic fibres. However, the raise of awareness among societies has brought a healthy life style and preferences and thus fashion and textile have been refered side by side with concepts such as maintainability, green movements, eco-fashion. As a result of these developments, felt made out of raw materials accepted as one of the natural fibers has become a subject of new researches besides the areas it was used in the past and has been preferred as an aesthetic and artistic element in many designs by expanding the field of usage in clothing, accessories and interior decorations. In this context, in addition to the traditional uses of felt, collections made of designs in which the inorganic life of today’s townswoman is introduced in an organic way will be presented in a new form and meaning.
IBATİK İRİDLİB
1.Giriş
Geçmişten günümüze kültürel bir miras olan geleneksel el sanatları, toplumların yaşadığı ve ürettiği her şeyi içine alan, kültürüne tanıklık eden en canlı belgelerdir. Çoğu zaman fonksiyonelliği ön planda tutularak üretilen ve uzun yıllar toplum ihtiyaçlarını karşılayan el sanatları, çeşitli sembollerle mesaj aktaran sözsüz bir iletişim aracıdır. En eski geleneksel el sanatlarından olan keçecilik, toplumda gördüğü önemli işlevlerinden ötürü Orta Asya’dan Anadolu topraklarına devam eden Türk tarihinin seyrinde asırlar boyu sürdürülmüş, barınmadan giyime birçok alanda toplumsal ihtiyaçları karşılamasıyla ona verilen değer öne çıkmıştır. Keçenin tanımını çeşitli kaynaklarda benzer ifadelerle bulmak mümkündür. Arseven (1965:1004) keçeyi, örülmeyerek yalnız dövmek suretiyle yünden yapılmış kaba kumaş” şeklinde tanımlarken, Türk Dil Kurumu sözlüğünde “yapağı veya keçi kılının dokunmadan yalnızca dövülmesiyle elde edilen kaba kumaş” (http://www.tdk.gov.tr) biçiminde tanımlanmaktadır. Hunlara ait kurganlardan çıkan materyaller arasında yer alan keçeyi Türk sanatının en erken devirlerine kadar inen en eski ve en basit tekstil ürünü olarak ifade etmek mümkündür. Orta Asya’dan günümüze süre gelen arkeolojik araştırmalar sonucunda yapım teknikleri, kullanım alanları, renkleri ve bezemeleri ile ilgili keçe sanatının gelişimine dair bilgiler incelenmekle birlikte keçeciliğin İskit, Hun, Göktürk ve Uygurların dönemsel özellikleri ve bölgenin verdiği imkânlarla üretildiği belirlenmektedir. Türk toplulukları yaşadığı coğrafyanın şartları sonucunda göçebe yaşam biçimine uygun hareket etmişlerdir. Yaşamını hayvancılıkla uğraşarak geçiren topluluklar sert iklim şartlarıyla mücadele etmenin yanısıra, diğer taraftan da hareketli yaşama uygun çadırı, giysileri, araç ve gereci, yetiştirdikleri koyunun yününden üretmişlerdir. (Begiç, 2016a; 289, 2015;157) Geleneksel üretimlerin dışında günümüzde yeni arayışlarla sürdürülen keçe, geçmişteki kullanım alanlarının dışında giyim-kuşam, aksesuar ve iç mekân süslemeleri olmak üzere birçok tasarımda estetik ve09-11 sanatsal bir öğeEKİM olarak tercih· ANTALYA edilmektedir. Tekstil ve diğer alanlardaki tasarımcı ve 09-11 / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA sanatçıların çeşitli liflerle yeni yorumlamalara katkı sağlama çabaları, geleneksel yapım teknikleri dışına çıkılarak keçeyle üç boyutlu tasarımlar yaratmalarına olanak sağlamıştır. Böylece keçe giyim ve aksesuar alanındaki farklı kullanımları yanında sanatsal perspektifle kendisine yeni alanlar açan bir09-11 hüviyete kavuşmuştur. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Ayrıca keçenin tasarıma kattığı biçimsel formun dışında bilinçli tüketiciler tarafından sağlıklı tekstil ürünlerine olan talebin her geçen gün artması “yeşil tekstil” kavramının giderek önem kazanmasına, doğal lif ve çevreye zarar vermeyen doğal boyalardan üretilen tekstil ürünlerinin tercih edilmesine bunun sonucunda geleneksel keçe sanatının farklı tasarımlarla yeniden canlanmasına neden olmaktadır (Begiç, 2016b:155). Çalışmada geleneksel Türk sanatlarından biri olan keçenin yaşamı kolaylaştırması ve insanın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesi anlamındaki bilindik işlevinden çıkarılarak sanatsal ve estetik bir biçimde yeni tasarımlarla geleneğin geleceğe aktarılması amaçlanmıştır. Bu bağlamda geleneksel motif ve tekniklerle yelek, panço, şal, boyunluk, fular olmak üzere 10 adet tasarımdan oluşan bir koleksiyon oluşturulmuştur. Keçe sanatının çağdaş yorumlamalarla sürdürülebilirliğine katkı sağlayan tasarımlar, kültürel kimliği sanatsal bir bakışla aktarma bakımından önem taşımaktadır. Çalışmanın üç boyutlu kalıp tasarımıyla elde edilerek görselleri, H. Nurgül Begiç’in geleneksel keçe tasarımlarıyla oluşturduğu koleksiyondan Arzu Evecen ve Şefika Gülşen Berber tarafından “şehirli kadın” temalı koleksiyon hazırlanmıştır.
Keywords: Felt, Natural fibres, Clothing. 184
185
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tasarım 2: (Tasarım: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Arzu EVECEN- Şefika Gülşen BERBER; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
2.Tekstil Sanatına Dair Yenilikçi Yorumlamalar
Küreselleşen dünyada sağlığı etkileyen pek çok inorganik faktör her geçen gün artmakta, arındırma (katarsis) adına gelinen doğadan bu yapay yaşama doğru bir yöneliş yaşanmaktadır. Bu yönelişte kadın olgusu daha savunmasız ve tutunamayan bir tavır sergilemektedir. Zorlu yaşam şartlarında hayata tutunmaya çalışan bir imge olan “Şehirli Kadın” her gün üzerine yapışan robotlaşmış eylemlerle, tüketmeyi alışkanlık haline getiren, sentetik yaşam formlarında mücadele etmektedir. Bu bağlamda tasarımların çıkış materyalini oluşturan keçe, bir çeşit doğaya yönelişin bir sembolü olarak dönüşmüş, doğanın kadın” na bahşettiği koruma, uyum, bolluk ve bereket gibi değerlerle ilişkilendirilmiştir. Ayrıca doğal bir hammadde ve geleneksel tavrın günümüz yorumuna hizmet etmesi amacıyla yeni bir döngü yaratılmak istenmiştir. Hammadde olarak seçilen yün malzemesi kadının ne kadar güçlü bir varlık olduğuna dikkat çekmek adına giysi formlarıyla vurgulanmıştır. Kadın bereket, bolluk, sonsuzluktur. Gelenekten beslenerek kültürel varlığımızı sonraki nesillere doğru aktarmak için dinamik güçlü kadın formu kullanılarak temaya uygun çalışılmıştır. Kültürümüzü gelecek nesillere taşımak adına kırsaldaki yaşamdan kopuk yaşayan şehirli kadına bir farkındalık yaratmak amaçlanmıştır.
Şehirli kadın, geniş ve yüksek omuzlar ile ayakları sağlam yere basan güçlü duruşu yansıtmaktadır. Kolayca şekil alan keçe malzemesi sonbahar renkleri ile zenginleştirilerek kadın formuna vurgu yapmak istemiştir. Ayrıca sıcak renklerin birlikteliğiyle trendin sonbahar esintisine gönderme yapan tasarım, asimetrik kesime sahip bir dış giysi olarak tasarlanmıştır. Sağ kol üzerine yerleştirilen drapeler hacimsel bir etki yaratmanın yanı sıra A silüet formundaki duruşu ile feminenliği vurgulamaktadır.
“Şehirli kadın” temalı koleksiyonda bedene oturmayan geniş modellerin tasarlanması sistem tarafından dayatılan ince zarif tek tip kadın imajından öte kendini gerçekleştirmiş güçlü kadın imgesiyle özdeşleştirilerek modern kadın çizgisine gönderme yapmaktadır. Yer yer vücut formlarının abartıldığı fakat hareketi kısıtlanmayan beden keçe ile koruma altına alınarak bir metafor oluşturulmuştur. Yine tasarımlarda kullanılan renkler zaman zaman naif zaman zaman maskülen şehirli kadını yansıtmaktadır. Tasarım 3: (Tasarım: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Arzu EVECEN- Şefika Gülşen BERBER; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB Tasarım 1
(Yüzey Tasarımı: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Şefika Gülşen BERBER, Arzu EVECENFotoğraf: Ahmet Dönmez)
Tasarım 1’de keçe doğal rengini muhafaza etmiş ve tepme keçe yöntemiyle yapılan şalın üzerine ağaç baskı tekniğiyle Hitit güneş kursu sembolü birim tekrarı olacak şekilde yüzey kompozisyonunda kullanılarak “kadının doğurganlığı” vurgulanmıştır. Tasarımdaki asimetrik duruş ile tek omuz hareketlendirilerek sembolik anlamda “kadının gücü” yansıtılmak istenmiştir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Tasarım 3’de bağlama batik tekniği kullanılarak beyaz zemin üzerine kırmızı renkle lekesel biçimde geometrik formlar oluşturulmuştur. Tasarımın ön ortasına, kol evi ile omuzdaki bazı detaylar çeşitli kroşe teknikleriyle yapılan şeritle, kumaş yüzeyi ise kurtdişi ve nazar boncuklarıyla süslenmiştir. A·YANTALYA LAsergilenmiştir. TNA · 7102 REBM EVON /temsil MİKE 1eden 1-90 kırmızı renk Tasarımdaki renk ile09-11 şehirli2017 kadın kararlı bir2017 duruşla Kadını 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA yer yer pembe yer yer beyaza dönüşerek yaşam döngüsüne bir gönderme yapmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Tasarım 4: (Tasarım: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Arzu EVECEN-Şefika Gülşen BERBER; Fotoğraf: Ahmet Dönmez) 186
187
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İpek kumaşın üzerine tepme keçe tekniğiyle yapılan tasarımın uçlarına mavi ve beyaz renkli keçe toplar, metal aksesuarlarla yerleştirilmiştir. Tek omuzda kullanılan bir aksesuar olarak tasarlanan şal, yaşamda yalnız başına mücadele eden şehirli kadının omzuna binen yükü temsili bir dille ifade etmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ahmet Dönmez) Tepme keçe tekniğiyle beyaz renkli yün şeritlerin birleştirildiği şalda stilize edilmiş çiçek motifleri el nakışı teknikleriyle bezenmiştir. Tasarımın uçlarında açık bırakılan şeritler, şehirli kadının tehlikeler karşısındaki savunma biçimini, çiçeklerse sonunda kazandığı özgürlük zaferini ifade etmektedir.
Tasarım 5: (Yüzey Tasarımı: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Arzu EVECEN- Şefika Gülşen BERBER; Fotoğraf: Ahmet Dönmez) Siyah üzerine beyaz, sarı ve kırmızı renkte stilize edilmiş çiçek desenleriyle hareket kazandırılan çalışmada, tepme keçe tekniği uygulanmıştır. Keçenin tene temasıyla kadının dişilik ve doğurganlık ilişkisi birleştirilmiştir. Aynı zamanda kadının yaşam koşulları karşısında tutsaklığına açılan pencereyle yaşadığı özgürlük vurgulanmıştır. Tasarım 8: (Yüzey Tasarımı: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Gülşen BERBER- Arzu EVECEN; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tasarım 6: 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
(Tasarım: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Gülşen BERBER- Arzu EVECEN; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
Pelerin ve kloş etekten oluşan siyah ve bordo renkli takımda tepme keçe tekniği uygulanmıştır. Tasarımda şık ve elegant şehirli kadın yumuşak dönüşlerle ifade edilmeye çalışılmıştır. Göğüs altına taşınan dik yaka formu ise güçlü kadın kimliğini vurgulamaktadır.
Çok amaçlı kullanılabilecek aksesuar olarak Şehirli kadının her giysi ile 09-11 EKİMbir / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/tasarlanmıştır. NOVEMBER 2017 · ANTALYA deneyimleyebileceği aksesuar, ipek kumaş üzerine yün lifinin keçeleştirilmesi ile oluşturulmuştur. Tasarım kadının naif, narin ve zarif duruşuna bir gönderme yapmaktadır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Tasarım 9:
(Tasarım: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Gülşen BERBER- Arzu EVECEN; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
Tasarım 7: 188
(Yüzey Tasarımı: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Gülşen BERBER- Arzu EVECEN; Fotoğraf:
Farklı kullanım alanlarına sahip olarak tasarlanan fularda ipek sifon üzerine yeşil renkli yün tepme keçe tekniğiyle yapılmıştır. Kadının hayatını kolaylaştırarak çok işlevlilik kazandırmak hedeflenmiştir. 189
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ANADOLU’DA ANA TANRIÇA KÜLTÜ VE ANADOLU KİLİMLERİNE YANSIMALARI Yrd. Doç. Dr. Hacer ARSLAN KALAY Özet Tasarım 10: (Yüzey Tasarımı: H. Nurgül BEGİÇ; Form Tasarımı: Arzu EVECEN-Gülşen BERBER; Fotoğraf: Ahmet Dönmez)
Tozluk olarak yapılan çalışmanın üzerine geleneksel tığ oyalarıyla birlikte çeşitli süsleme dikiş teknikleri kullanılarak yüzey oluşturulmuştur. Kırsal yaşamla mücadele eden kadından esinlenilen bu tasarım şehirli kadına aksesuar olarak tasarlanmıştır. 3.SONUÇ Geleneksel yöntemler ve hammadde esas alınarak hazırlananın “Şehirli Kadın” temalı koleksiyon ile şehir hayatının kaosunda boğulan kadına özellikle vücudunun ağırlık merkezi noktalarına vurgular yapılarak taşıdığı yük, soluduğu inorganik durum ortaya koyulmuştur. Kültürel kimliğimizin devamlılığı adına, gelenekseli günümüz modern dünya ile yorumlayarak gelecek kuşaklara aktarmak ve aynı zamanda onları kimliğinin bir parçası olarak sergilemek önemli bir faktördür. Yaşadığımız dünya tüketim toplumu olarak anılmaktadır, AYLATNyani A · 71hızlı 02 REye, BMhızlı EVONtüket / MİKformunda E 11-90 bir yüklemeyi içermektedir. Bu yüklemeye karşı çıkmak adına hazırlanan koleksiyon ile gelecek kuşaklar taşıyacakları modern yorumlar ve keçeyle daha güvenli, daha sağlıklı ve güçlü bir duruş sergileyecekler ayrıca sentetik hayatlardan uzaklaşarak geri dönüşümle yeniden var olan bir forma bürünecektir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Kısaca keçe hammaddesi yüzyıllardır insanların yaşadıkları alanlarda ve giyim kuşam alışkanlıklarında kullanılan dokusuz yüzeydir. Günümüzde kullanım alanına yeni segmentler eklenerek genişlemektedir. Bu çalışmada, giyim kuşamda alanında yeni yorumlar eklenerek yeniden gündeme getirilmiştir. Özellikle yeni kuşak modacıların bir farkındalık yaratarak doğal tekstili kullanmaları yapılan bu çalışmayı oldukça destekleyecektir. Ayrıca Tasarım fakültelerinde keçe ile ilgili derslerin müfredata eklenmesi ile kültürel zenginliğimiz sonraki kuşaklara kuşaklara aktarılarak sürdürülebilirliği sağlanmaış olacaktır.
KAYNAKÇA 1) ARSEVEN, C. (1965). Keçe, Sanat Ansiklopedisi, İstanbul. 2) BEGİÇ, N. H. (2016a). İlk Tekstil Ürünü Olan “Keçe Sanatının” Günümüzdeki Uygulamaları
Üzerine Bir Çalışma, Uluslararası Geçmişten Geleceğe Sanat Sempozyumu ve Sergisi, Çorum.
3) BEGİÇ, N. H. (2016b). Giyim–Kuşam Kültüründe Keçe Sanatına Tarihsel Bir Bakış, Selçuk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, Güz.
4) BEGİÇ, N. H. (2015). Konya Müzelerinde Bulunan Keçe Ürün Örnekleri, idil dergisi, Cilt 4,
Sayı 15, Volume 4, Issue 15
1905) TDK, http://www.tdk.gov.tr, erişim: 15.09.2017
Anadolu, tarih öncesi çağlardan günümüze kadar çeşitli uygarlıkların yaşam alanı olarak kullandığı değerli bir bölge olmuştur. Anadolu’da çeşitli uygarlıklar farklı zamanlarda yaşamış olsa bile birbirlerinin kültürlerinden etkilenmişlerdir. Avcı toplayıcı yaşam ile başlayan ve tarımın bulunması ile yerleşik hayatın devam ettiği Anadolu insanı özellikle en temel ihtiyacı olan besin konusunda bereket inancı geliştirmiş ve bu inancın simgesi olarak da Ana tanrıça kültünü ortaya çıkarmıştır. Erkeğin üremedeki rolünün henüz anlaşılmamış olması ve kadının sahip olduğu doğurganlık özelliği bereket kültü için kadının daha uygun olduğu düşüncesini ortaya çıkarmış ve geliştirmiştir. Bu düşünce ile ortaya çıkan ana tanrıça kültü Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan kazılarda bulunan malzemelerde sürekli karşılaştığımız bir figür olmuştur. Zaman içinde form olarak değişikliğe uğrasa bile içerdiği anlam hep birbirine yakın olmuştur. Bu kadar yaygın bir inancın Anadolu insanı tarafından çeşitli malzemelere uygulanması da kaçınılmazdır. Anadolu insanı ana tanrıça inancını sadece bir ritüel unsuru olarak heykelciklere değil farklı zamanlarda farklı malzemelere de yansıtmıştır. Bu malzemelerden biri de kuşkusuz kilimlerdir. Başlangıçta soğuktan korunma ihtiyacı amacıyla Anadolu kadınının yüzyıllardır dokuduğu kilimler, zamanla dokuyanın yaratıcılığını içeren birer sanat eseri olmayı başarmışlardır. Kilimlerde uygulanan her motif değerli bir anlam içererek aynı zamanda Anadolu kadınının duygu ve düşüncelerini dile getirdiği bir platform olmuştur. Anadolu kilimlerinde uygulanan motiflerden en çok karşımıza çıkan kuşkusuz ana tanrıça inancının bir yansıması olan doğurganlık ve üreme ile ilgili olan motiflerdir. Bu çalışmanın amacı, ana tanrıça kaynaklı motiflerin Anadolu kilimlerindeki yansımalarına 09-11 EKİMtanrıça / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·bahsedilerek, ANTALYA değinmektir. BuEKİM amaçla ana kültünün tarihi serüveninden Anadolu’nun çeşitli yörelerinde dokunmuş kilimlerde uygulanan ana tanrıça kaynaklı motiflere değinilmiştir. Çalışma sonucunda, Anadolu’nun hemen hemen bütün yörelerinde karşılaştığımız ana tanrıça kaynaklı motiflerin yer aldığı kilimlerde, motiflerin yöreden farklılık ancak A·YANTALYA Lyöreye ATNA · 7form 102 Rolarak EBMEVO N / MİKEgösterdiği 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA anlam yükü açısından benzer özelliklere sahip olduğu görülmüştür.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Anahtar Kelimeler; Ana Tanrıça, Anadolu kilimleri, Elibelinde, Bereket, El Motifi.
Giriş İnsanların farklı doğa koşullarından korunmak için yapmaya başladıkları dokuma, yüzyıllar sonra bir sanat haline gelmeyi başarmıştır. Başlangıcından günümüze kadar olan süreçte dokumacılıktaki temel işlem hiç değişmemiş, zaman içinde renkler ve motifler zenginleşmiş, dokuma sanatı farklı kültürlerin simgesine dönüşmüştür. Dokumanın önemli bir parçası olan kilimler, Türk gelenek ve kültürünün anlaşılması konusunda birer kanıt niteliği taşımaktadırlar. İnsanların duygu ve düşüncelerini motiflere yansıtarak anlattıkları kilimler, yüzyıllar boyunca birer iletişim aracı olma özelliğiyle de günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Dokumalarda uygulanan farklı motiflerin günümüze kadar gelen derin anlamları vardır. Bu motiflerden biri de tarih öncesi çağlara kadar uzanan ana tanrıça kültünün yansıdığı motiflerdir. Bonnefoy’a (2000) göre insanoğlu var olduğu günden bu yana pek çok varlığı kutsal saymış, kutsal saydığı varlıkları yazıya, dile, dine, sanata 191
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA dökerek günümüze ulaşmasını sağlamıştır. (Öztekin 2008: 2). İnsanoğlu’nun bu kutsal saydığı varoluşlardan belki de en bilinenlerden bir tanesi de ana tanrıça kültüdür. Bu çalışmada, Anadolu – Türk kilimlerinde motif açısından yaygın kullanılan ve anlam açısından tüm dünya inançlarında kendisine yer bulmuş olan ana tanrıça kültünün yansıdığı motiflerin, Anadolu-Türk Kilimlerindeki uygulamalarına değinilmiştir. Ana tanrıça kaynaklı motiflerin, Anadolu’nun neredeyse tüm bölgelerinde yapılan kilimlerde yer bulması ve tarih öncesi çağlardan beri Anadolu insanının inanç sistemi içinde bulunması çalışmanın önemini oluşturmaktadır. Çalışma, daha önce kilim üzerine yapılan çalışmalardan kilim örnekleri derlenerek hazırlanmıştır. Örneklerde yer alan ana tanrıça kaynaklı motiflere değinilip, çeşitli yöre örnekleri karşılaştırılarak bir sonuca bağlanmıştır.
Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü Ana tanrıça kültüne ilk olarak rastladığımız avcı- toplayıcı yaşamın geçerli olduğu Paleolitik dönemde, avın bereketli geçmesi için sihirsel törenler yapılmaktaydı. Aynı zamanda üreme ve verimlilik anlamında yapılan kadın figürlü heykelcikler bu dönemde ana tanrıça kültünün oluştuğunun kanıtı olarak gösterilmektedir (Yolcu, 2014: 72). Avcı dönemin en büyük hassasiyetelrinden biri olarak avlanacak kişi sayısının varlığını korumaktır. Çünkü Paleolitik dönemin küçük toplulukları için en önemli yaşam öğesi besindir. Bu nedenle nüfusun çoğalmasını sağlamak amacıyla bu topluluklar Ana tanrıça figürlerinin yardımıyla doğumların artacağına inanmışlardır (Şenel, 1982: 80). Paleolitik dönem ana tanrıça figürleri neolitik dönemin bir prototipi olarak değerlendirilebilir (Yolcu, 2014: 72). İlkel topluluklarda yaşam üreticisi olarak görülen kadına ait ilk figürler genellikle doğum ve üremeyle ilişkili olarak, iri göğüslü ve geniş kalçalı olarak betimlenmiştir. Neolitik dönemde avcılığın yanında tarım faaliyetlerine başlayan ilkel toplumlar, besinleri depolamayı öğrenmiş ve tüketici yapıdan üretici yapıya ana AYLATgeçmişlerdir. NA · 7102 REBBöylece MEVON / M İKEtanrıça 11-90 kültü değişmeye başlamıştır. Kadın bu dönemde bitkilerin yetiştitilmesinde belirleyici rol oynamalarından ötürü ekili tarlaların sahipleri olmuşlarve toplumsal statüleri yükselmiştir (Eliade, 2003: 58). Neolitik dönemdeki ana tanrıça figürlerinden birinin toprak olması, toprağın ve kadının eş değer tutulması yani iksinin de üretken ve doğurgan olması anlamında kullanıldığı düşüncesini ortaya 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2017 · ANTALYA çıkarabilir. Zira çoğu mitolojide toprak 09-11 kadın EKİM olarakNOVEMBER tanımlandığı gibi (Örneğin Yunan-Roma mitolojisinde Gaia), Anadolu’da kullanılan “Toprak Ana” deyimi yine bu anlamdan yola çıkılarak türetilmiştir denilebilir.
IBATİK İRİDLİB
Ana Tanrıça kültü ile ilgili Anadolu’da, Neolitik dönemden itibaren M.Ö. I. Bin yıla kadar yeterli arkeolojik kanıt bulunmamaktadır (Roller, 2013: 13). Neolitik döneme ait ana tanrıça kültüne ilişkin en zengin buluntu yeri Çatalhöyük olarak karşımıza çıkmaktadır. Çatalhöyük’te ortaya çıkarılan en meşhur eser bereketle ilişkili olan ve tahtta oturan ana tanrıça heykelciğidir (Mellaar, 2003: 121; Çetin, 2006:191). Bu eserde tanrıça bereketin simgesi olarak tasvir edilmiştir. Anadolu’da yapılan çeşitli kazılarda elde edilen bulgulardan, Tunç Devri (M.Ö. 3000) ve Hitit Uygarlığında (M.Ö. 2000) ana Tanrıça kültünün sürdüğü görülmüştür. Bu bulgular Neolitik dönemden biçim olarak ayrılmakla birlikte, dişil gücün devam ettiğini ortaya koymaktadır (Özmen, 2016: 383). Yine aynı devirde yaşamış olan Friglerde ortaya çıkan ve önemli bir unsur olan Ana Tanrıça kültü, Yunan-Roma mitlerinde büyük etkiye sahip olmuştur. “Tanrıların Anası” olarak tanımlandığı bilinen Kybele, Frig kökenlidir (Munn, 2004: 159, Oral: 2014: 157). Hitit Devleti’nin ardından kurulan ve Hitit kültürünü devam ettiren geç Hititler Ana Tanrıça kültünü 192
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA devam ettirmişlerdir. Geç Hititlerde “Kubaba” olarak tapınılan Ana Tanrıça Friglerin Ana Tanrıçası ile biçim olarak benzerlik taşımaktadır (Roller, 2013: 70)M.Ö. 860-580 yılları arasında Van Göl’ü çevresinde hüküm süren Urartularda, Friglerdekine benzer bir Ana Tanrıça kültünden bahsetmek mümkün değildir. Fakat Van Kalesi Meher kapıda yer alan Urartu Pantheonunda hiyerarşik olarak sıralanan listede en üstte yer alan üç büyük tanrının yanlarında eşlerinin isimlerine de yer verildiği görülmektedir (Özmen, 2016: 388). Kimmer saldırıları sonucu Frigya Devleti’nin yıkılması ile Ana Tanrıça Kültü Lidya topraklarına doğru kaymıştır. Lidya’da Ana Tanrıça Geç Hititlerde olduğu gibi “Kubaba” adı ile tapınılmakta idi (Roller, 2013: 155). Bu dönem Ana Tanrıça tasvirleri Frigya ile Hellen arasında bir geçiş özelliği taşımaktadır. Lidya, Ephesos’un Ana Tanrıçası Artemis’e de saygı duymuştur (Özmen, 2016: 395). İyonya kentlerinde Ana Tanrıça Kültü Frigya ve Lidya ile olan ilişkiler sonucu ortaya çıkmıştır (Roller, 2013; Oral, 2014; Özmen, 2016). Batı Anadolu‘daki Yunan kentlerinde, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Ana Tanrıça tasvirinin azalmasını İyonya’nın Pers egemenliği sonucu zayıflamasına bağlamak mümkündür. Zira aynı döneme ait Hellenistik Dönem bulguları Ana Tanrıça kültüne olan ilginin azalmadığını göstermektedir (Roller, 2013: 171). Hellen döneminde erkek egemen Yunan Pantheonu nedeniyle kent merkezlerinde tapınılan en önemli tanrıça olmamakla beraber kırsal kesimlerde saygı duyulmaya devam edilmiştir (Özmen, 2016: 395). Anadolu’da elde edilen çeşitli bulgularda adı değişse bile aynı Ana Tanrıça Kültünün varlığından söz etmek mümkündür.
Ana Tanrıçanın Anlam Yükü Anadolu’da geniş bir anlam yelpazesine sahip olan ana tanrıça, genellikle bereket ve doğumu temsil etmektedir. Özellikle erkeğin üremedeki rolünün henüz anlaşılmadığı tarih öncesi devirlerde Anadolu’da bereket ve bolluk anlamında bir kült olmuştur. Doğurganlık sembolü olan kadın kutsal sayılırken aynı zamanda toplum içinde sihirbazlık işlevi de ön plana çıkımaktadır. Erkekler avcılık ile uğraşırken, kadınlar toplanan hayvan derilerinden çeşitli malzeme ve süs eşyaları yapmak suretiyle klanı kötülüklerden ve tehlikelerden korumak 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA amaçlı işler üstlenmişlerdir. Bütün bunlar kadının bulunduğu toplulukta saygın bir statüye sahip olmasını sağlamıştır. Yine kadının doğurganlığının topluluğun nüfusunu artırması, çalışan sayısının artmasıyla da topluluğun gelişmesini ve güçlenmesini sağladığı gerekçesiyle yine kadının ototitesi ve 09-11 saygınlığı (Ribard, 1983: 8) LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 EKİMartmıştır / NOVEMBER 09-11 2017 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
İlkel toplumlarda ana tanrıça çeşitli sembollerle de ifade edilmiş ve anlamlandırılmıştır. Örneğin Ay, Ana Tanrıça sembollerinden biridir. Anlam olarak ölüm ve doğumun döngüselliğini simgelemektedir (Kurt, 2010). Yine aslan Ana Tanrıça simgelerinden biridir. Aslanın irade, kudret ve adaleti simgelemesi ana Tanrıçanında bu ilkeleri temsil ettiği anlamını taşımaktadır (Ersoy, 2013: 4) . M.Ö. 10 bin – 3 bin yılları arasında kadın ve toprakla ilgili inançlar dünyayı sarmaya başlamıştır. Toprak, bütün mitoloji ve inançlarda odak noktası olarak; yaşamın besleyicisi ve annesi ve ölüleri yeniden doğmak üzere kabul eden cömert tanrıça simgesi olmuştur ( Kurt, 2010). Yine bu dönem inançlarında yaygın olarak, toprağın mevsimsel olarak verimliliğinin değişmesinin kadın bedeniyle simgelenmesi söz konusudur (Sümer, 2007). Eski Yunan inançlarında şifa için topraktan yardım istenmekteydi (Ersoy, 2013: 5). Ana Tanrıça kültünün benzer formunu bugün Meryem Ana’da görmekteyiz. Yine İslam Dünyası’nda Hz. Muhammedin kızı Hz. Fatma’nın statüsü ve ona gösterilen önem Ana Tanrıça kültü ile ilişkilendirilebilir (Güleç, 2017). Meryem Ana’ya cennetin kraliçesi dendiği gibi Hz. Fatma’ya babası Hz. Muhammed cennet kadınlarının efendisi olduğunu söylemiştir (Ersoy, 2013:9) Günümüzde Anadolu’nun hemen hemen her yöresinde 193
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
dokunan kilimlerde bereket, şifa, nazardan korunma anlamlarında Fatma’nın Eli motifinin işlendiği görülmektedir.
Ana Tanrıça Kültünün Anadolu Kilimlerine Yansımalarından Örnekler Ana tanrıça kültünün Anadolu’da ortaya çıktığını gösteren en önemli kanıtlar şüphesiz Neolitik dönem yerleşim merkezi olan Çatalhöyük’te ortaya çıkarılmıştır. Bu konuda çeşitli araştırmacılar Ana Tanrıçanın Anadolu’da doğup yaşadığı konusunda hemfikirdirler (Erbek, 2002: 12). Bugün dokumalarda kullanılan eli beline motifi Ana Tanrıça kültü inanışlarının günümüze kadar geldiğini göstermektedir. Ana Tanrıça konulu mitlerin Anadolu’nun her bir yöresinde üretilen el sanatlarında gördüğümüz bereket temalı motiflerde yaşamaktadır. Her kültürde çeşitli efsanelerle anılan Ana Tanrıça kültü özellikle kilim dokumalarda eli belinde motifi ile simgelenmektedir. Bu motif dışında “ çocuklu kız, gelin kız, aman kız, kara döşeme, seleser, kahküllü kız, çatmalı, eğerkaşı, turnakatarı, eli koynunda (Erbek,2002: 16), gülsarya (Karahan, 2004), ata binen kız (Durul, 1982: 28) ” gibi motiflerle de tanımlanabilmektedir. Yine kilim dokumalarda Ana Tanrıça kültü inancı Fatma Ana Eli motifi ile de karşımıza çıkmaktadır. Anadolu inancında doğumu anlatan ana ile bereket arasında bir bağlantı kurulmuş, bu olay ana tanrıça Kybele’den başlayarak Meryem Ana’ya kadar sürmüş, günümüzde de Sibele inancı olarak varlığını korumuş ve İslamiyet’in kabulünden sonra Fatma Ana Eli olarak da adlandırılmıştır (Gökbuget, 1979: 10). Ana tanrıça inanışın eli belinde motifine yansıması farklı yörelerde değişik özellikler kazansa bile form olarak iki eli beline dayalı kadın (Şekil 1) olarak uygulanmaktadır. Farklı yörelerde farklı isimler de alabilmektedir. Eskişehir - Sivrihisar yöresinde “Kara kilim” olarak anılan bir grup kilimde uygulanan ve bereket ve çoğalmayı ifade eden eli belinde formu (Şekil: 2), Van ( Karahan, YLATNkilimlerinde A · 7102 REBM“Gülsarya” EVON / MİKE(Resim: 11-90 1 ve 2004), Hakkâri (Karahan, 2007), ve Şırnak (Asker, A2009) Resim: 2) ve olarak adlandırılmaktadır. Yine Konya’da “Koçboynuzlu kilim” (Resim: 3) olarak tanımlanmakla birlikte (Deniz,2000), Niğde (Karahan,2007), Kırşehir (Eroğlu, 2006) ve Kars – Sarıkamış (Taşkaynatan, 2011) yörelerinde (Resim: 4, Resim: 5 ve Resim: 6) de karşımıza çıkmaktadır.09-11 EKİM09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Şekil: 3
Şekil: 2
Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde, elibelinde motifinin elleri beline dayalı insan şeklinde stilize edilerek uygulandığı örnekler mevcuttur. Konya (Şekil: 3), Çankırı (Şekil: 4), Niğde (Şekil: 5), Kars (Şekil: 6) yörelerinde bu örneklere rastlamak mümkündür (Erbek, 2002).
Şekil: 5
Şekil: 6
Kilim dokumalarda bereket motifi olarak uygulanan örneklerde yine elibelinde motifi sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Ana tanrıça kültünün doğurganlığı simgelemesinin yanı sıra bereketi ve bolluğu da temsil ettiği gerçeği bu motiflerle tekrar yinelenmektedir. Bu örnekler; Afyon (Şekil: 7, Resim: 7)), Adıyaman (Şekil: 8, Resim: 8 ), Aydın/Çine (Şekil: 9, Resim: 9), Erzurum (Şekil: 10, Resim: 10), İçel/Mut (Şekil: 11, Resim: 11), Reyhanlı/Hatay (Şekil: 12, Resim: 12), Malatya (Şekil: 13, Resim: 13) ve Erzurum (Şekil: 14, Resim: 14) yörelerinde doğum ve çoğalma ile ilgili olan ve bolluk ve bereketi simgeleyen Ana Tanrıça inancı yüklü motiflerle karşılaşmak mümkündür (Erbek, 1995a ve 1995b).
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil: 7
Şekil: 8
Şekil: 9
Şekil: 10
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil: 11
Şekil: 1
Şekil: 4
Şekil: 12
Şekil: 13
Şekil: 14
Yine Anadolu’da çoğalman ve bereket anlamında kullanılan “Fatma Ana Eli Motifi” Kibele’den günümüze kadar gelen ana tanrıça kültünün bir uzantısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu anlamda dokunan kilimlerde çeşitli formlarda el motifi uygulanmaktadır. Kars (Şekil: 15, Resim: 15) ve Erzurum (Şekil: 16, Resim: 16) yörelerinde el motifleri sıkça karşımıza çıkan motiflerdendir (Erbek, 1995a).
194
195
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve bereket simgesi olarak kullanılan diğer unsurlar ise, cansız doğa varlıklarıdır (kayalar, sular, dağlar… vs). Bu motifler Anadolu dokumalarında genellikle koçboynuzu ve elibelinde motifleri ile bir arada yorumlanmaktadır. Evlilik, çiftleşme, üreme gibi kadın – erkek ilişkilerine dair anlamlar içermekte, doğanın yeniden canlanmasını simgelemektedir, bu nedenle de her dönemde Anadolu sanatçılarının vazgeçemediği bir simge olmuştur (Erbek, 2002: 46-52).
Şekil: 15
Şekil: 16
Değerlendirme ve Sonuç Ana Tanrıça inancı tarih öncesi devirlerden günümüze kadar gelen ve Anadolu insanının yarattığı sanat eserleri içinde her zaman kendisine yer bulmuş değerli inanışlardan biridir. Anadolu halkı sözle dile getiremediği duygu ve düşüncelerini anlatmak için çeşitli sanat unsurlarından faydalanmıştır. Bunların arasında en önemlilerden biri dokuma sanatıdır. Dokuma içinde özel bir yere sahip olan kilim dokumalar Anadolu kadını tarafından yüzyıllardır dokunmakta ve günümüzde artık sanat eseri niteliği taşımaktadır. Anadolu’da dokuma kültürüne bakıldığında bir iş olarak bunu kadınların üstlendiği görülmektedir. Bir kadının elinden çıkmış olan bir sanat eserinde kendisine ait özelliklerin bulunması da kaçınılmazdır. Bu sebepledir ki Anadolu kadınının elinden çıkan tüm sanat eserlerinde doğurganlık simgelenmiştir. Kadını erkekten ayıran en büyük özelliğin doğurganlık olduğu ve insandaki içgüdüsel tek duygunun annelik olduğu düşünüldüğünde Ana tanrıça inancına rastlamak aslında hiç de şaşırtıcı değildir. Anadolu’da yapılan çeşitli kazı çalışmalarında Neolitik dönemden bu güne karşımıza çıkan en önemli figür Ana Tanrıça figürüdür. Ana Tanrıça figürlerindeki doğurganlığı simgeleyen vücut özelliklerinin ön planda tutulması bolluk, bereket ve doğurganlığı simgelediği düşüncesini kanıtlar niteliktedir. Çeşitli uygarlıklara ait bölgelerde çıkarılan bu figürler, form olarak değişmekle birlikte AYLATNAgöstermektedir. · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Ana Tanrıça inancının oldukça yaygın bir inanış olduğunu Anadolu’daki Ana Tanrıça inancı sadece küçük heykelciklerle sınırlı kalmamış çok çeşitli malzemelere yansımaya devam etmiştir. Dokumalar bu yansımaların yer aldığı en belirgin örneklerden09-11 biridir. Özellikle Anadolu –09-11 Türk kilimlerinde yaygın olarak bolluk, bereket ve 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA doğurganlığı ifade eden örneklere rastlanmak mümkündür. Anadolu – Türk kilimlerinde Ana tanrıça inancını simgeleyen aynı zamanda doğum ve çoğalma ile ilgili olan motiflerden üç motif grubunda bu anlam yükü ile karşılaşmaktayız. Bunlar; elibelinde, bereket ve el motifleridir.
IBATİK İRİDLİB
Elibelinde motifi, Anadolu kilimlerinde sıkça karşımıza çıkan ellerini belinde kavuşturmuş bir kadın formu olarak uygulanmaktadır. Bu form yöreden yöreye ya da kilimden kilime değişiklik gösterebilmektedir. Kilimin dokuma amacı, kullanılacağı mekân ya da kim için dokunduğu bu konuda belirleyicidir. Anadolu kilim ve halı dokumalarında çokça karşılaştığımız ve “elibelinde” olarak isimlendirilen motif, ana tanrıça heykelciklerine benzer formdadır. Bugün dokumalarda sıkça gördüğümüz ve ana tanrıça inancının devamı sayılabilecek elibelinde motifi, ana tanrıça ile ilgili düşüncenin, kültürel miras olarak günümüze kadar geldiği gerçeğini ispatlamaktadır. Bereket motifinin kullanılmasının amacı; sonsuz mutluluk isteğini ifade etmektir ve bu isteği dile getirmek için koç, boğa, geyik, yılan (bazı türleri), koyun gibi hayvanlar kullanılmaktadır. İlaç yapımına uygun olan bitkiler de bereketli ve uğurlu sayılarak dokumalarda yer almıştır. Bu bitkilerin özünde bir gücün gizlendiğine inanılır ve bu güç uğur kavramıyla özdeşleştirilir. Uğur 196
Anadolu’da el motifi pençe olarak adlandırılarak, kuvvet, ezici güç, saldırma, ani şiddetli atılışı ifade etmektedir. İslamiyet’te özellikle de dokumalarda el motifi, mihrabın iki tarafında Tanrı’ya açılan eller, Tanrı’ya yakarış, Allah ve dört melek, Hz. Muhammed, Ali, Fatma, Hasan ve Hüseyin’den oluşan kutsal beşli, Peygamber ve ailesi, Hz. Muhammed ve dört halife, beş vakit namaz ve İslam’ın beş şartı gibi simgesel anlamlar taşımaktadır (Aldoğan, 1988: 26). Bunların yanı sıra, Anadolu inancında doğumu anlatan ana ile bereket arasında bir bağlantı kurulmuş, bu olay ana tanrıça Kybele’den başlayarak Meryem Ana’ya kadar sürmüş, günümüzde de Sibele inancı olarak varlığını korumuş ve İslamiyet’in kabulünden sonra Fatma Ana Eli olarak da adlandırılmıştır (Gökbuget, 1979: 10). Anadolu tarih öncesi dönemlerden başlayarak yaygın bir ana tanrıça inancı ile günümüze kadar gelen bir kültürel miras varlığına sahiptir. Anadolu halkının uyguladığı eşsiz kilimlerde sürekliliği devam etmekte olan bu kült bizlere eski halkların yaşamlarına ve inançlarına dair ipuçları sunmaktadır. Bu inanışların Anadolu halkı tarafından günümüzde bir simge olarak devam ettirilmesi Anadolu’nun ne kadar köklü bir kültüre sahip olduğunu kanıtlamaktadır.
Kaynakça ALDOĞAN, Ayşen (1988). “Anadolu Kültüründe – Sanatlarında Sembolik El Motifi”, İnönü Üniversitesi II. Battalgazi ve Malatya Halk Kültürü Sempozyumu, İstanbul. ASKER, Zeynep (2009). Şırnak Düz Dokumaları, (Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Van. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BONNEFOY, Yves (2000). Antik Dünya ve Geleneksel Toplumlarda Dinler ve Mitolojiler Sözlüğü, c. I, çev. Levent Yılmaz, Ankara: Dost Kitabevi. ÇETİN, Cengiz (2006). “Anadolu’da Bereket Kültü LAve TNAAnadolu · 7102 RTürk EBMEVKöylüsü ON / MİKSeyirlik E 11-90 Oyunlarına 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Yansımaları”, DTCF Dergisi, 46(1).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI DENİZ, Bekir (2000). Türk Dünyasında Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Ankara.
DURUL Yusuf, “Kilim Motifleri Üzerinde Araştırma”, Sanat Dünyamız, Sayı 24, İstanbul, 1982, s. 26-31. ELIADE, Mircea (2003). Dinsel İnançlar ve Düşünceler Tarihi 1: Taş Devrinden Eleusis Mysteria’larına, ( Çev. Ali Berktay) Kabalcı Yayınları, İstanbul. ERBEK, G. (1995a). Anatolian Kilims I. Republic of Turkey Ministry of Culture, Dösim, Dumat Ofset, Ankara. ERBEK, G. (1995b). Anatolian Kilims II. Republic of Turkey Ministry of Culture, Dösim, Dumat Ofset, Ankara. ERBEK, M. (2002). Çatalhöyük›ten günümüze Anadolu motifleri, Ankara: TC Kültür Bakanlığı Yayınları. 197
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
EROĞLU, Nuray (2006). Kırşehir Kilimleri, (Y.Y.Ü Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Van, 2006,
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA RESIMLER
ERSOY, E. (2013). “Ana Tanrıça Kültü”, Anadolu Aydınlanma Vakfı, (www.anadoluaydinlanma. org/Yazilar/ana_tanrica_kultu. pdf). GÖKBUGET, Mine (1979). “Anadolu’da Göz ve Nazar İnançları”, Türkiyemiz, Sayı 29, İstanbul. GÜLEÇ, M. M. (2017). Bursa’nın Dağlık Bölgelerinde Kadın Türbeleri Etrafında Oluşan Ritüeller Ve Ana Tanrıça Kültü. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (37), 108-121. KARAHAN Recai, “Sarya’nın Gülleri”, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi, Sayı 13, Erzurum, 2004, 105-125. KARAHAN Recai, Dünden Bugüne Hakkâri Kilimleri, Ankara, 2007. KURT, Maksude. (2010), Tanrıça Kültü ve Hıristiyanlıktaki Meryem Figürüne Etkileri, (Rize Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Rize.
RESIM 1. VAN- HAKKARI YÖRESI
RESIM 2. ŞIRNAK YÖRESI
MELLAAR, James. (2003). Çatalhöyük, (Çev. Gökçe B. Yazıcıoğlu), İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. MUNN, M. (2004). “Kybele as a Kubaba in a Lydo-Phrygian Context”, Anatolian İnterfaces, Hittites, Greeks and Their Neighbours, Proceedings of an International Conference on CrossCultural Interaction, (Eds. B.J.Collins, M.R.Bachvarova, I. C. Rutherford), s.159-164, Emory University, Atlanta. ORAL, Ebru (2014). “Anadolu’da Ana Tanrıça Kültü”, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 2, Sayı: 8, Aralık 2014, s. 154-164. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
ÖZMEN, S. S. (2016). “Anadolu’da Ana Tanrıça Kybele Kültü”, HUMANITAS-Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi, 4(7), 381-397. ÖZTEKİN, Selma (2008). Dinlerde Hayat Ağacı, Ankara Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Ankara. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11(2013). EKİM / Ana NOVEMBER 201709-11 ·İzinde, ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA ROLLER, L.E. Tanrıça’nın Anadolu Kybele Kültü, Alfa Yayınları, İstanbul.
IBATİK İRİDLİB
RIBARD, Andre, (1983), İnsanlığın Tarihi, (Çev. Erdoğan Başar Berktay, Şiar Yalçın, Halil Berktay), Say Yayınları, İstanbul.
RESIM 3. KONYA YÖRESI
RESIM 4. NIĞDE YÖRESI
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
SÜMER, G. (2007). Anadolu’da Neolitik Dönemde Tanrı Ve Tanrıça, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. ŞENEL, Alâeddin. (1982), İlkel Topluluktan Uygar Topluma, AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara. TAŞKAYNATAN, Hanım (2011). Sarıkamış ve Çevresi Düz Dokumaları, (Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Erzurum, 2011.
RESIM 5. KIRŞEHIR YÖRESI RESIM 6. KARS YÖRESI YÖRESI
RESIM 7. AFYON
YOLCU, M. A. (2014). “Babasız Gebelik Mitleri Bağlamında Türk Mitolojisinde Gök-Yer Dikotomisi ve ana Tanrıça Kültünün İzleri”, HITIT ÜNIVERSITESI SOSYAL BILIMLER ENSTITÜSÜ DERGISI, 7(1). 198
199
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KOZMETİK ÜRÜN AMBALAJLARINDA POP-ART DALGASI ve “THE BALM” ÖRNEĞİ İNCELEMESİ Öğr. Gör. Hatice BAHATTİN CEYLAN
ÖZET
RESIM 8. ADIYAMAN YÖRESI RESIM 9. AYDIN/ÇINE YÖRESI RESIM 10. ERZURUM YÖRESI
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
RESIM 11. İÇEL/ MUT YÖRESI RESIM 12. HATAY/REYHANLI YÖRESI MALATYA YÖRESI
RESIM 13.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
RESIM 14. ERZURUM YÖRESI RESIM 15. ERZURUM YÖRESI RESIM 16. KARS YÖRESI
Ambalaj, içerisindeki ürünü korumanın yanı sıra, tüketiciye o ürünü satın alması için ikna etme özelliği de taşımaktadır. Sayısız kozmetik ürünlerin yer aldığı piyasalarda, var oluş mücadelesi ve pazarda sağlam bir yer işgal etmek kaygısı ile üretici firmalar, ürünlerini muadillerinden farklı kılmak istemektedirler. Türkiye pazarında girdiği andan itibaren çığ gibi artan tüketici kapasitesiyle dikkat çeken bir marka olan The Balm’ın ürün yelpazesi incelendiğinde, her ürünün muhteviyatı ve amacına uygun olarak Pop-art kokan tasarımları olduğu gözlemlenmiştir. 1950’lerde hayatımıza giren, tüketim eşyalarını sanatsal içerikle harmanlayan Pop-art sanatını, kozmetik ürün ambalajlarında görmek, tam olarak fikrin çıkış noktasını sağlamlaştırır niteliktedir. Tüketim toplumunun değer verdiği, güzel kadın ve yakışıklı erkek imgesi, çıplak ve kaslı erkek vücutları, parlayan beyaz dişlerinin arasında gül sıkıştıran erkekler ve röfleli saçlarıyla alımlı bayanların yer aldığı geçmiş kokan illüstrasyonlar, tıpkı geçmişte olduğu gibi günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Endüstri toplumunun yarattığı, gençliğin kültürü ve sanatı olan pop art’ın yeniden genç kuşağa ulaştırılması görevini, satın alma noktasında zirve yapan kozmetik ürünleriyle The Balm markası üstlenmiş görünmektedir. Diğer taraftan batı kültürünün küçük dokunuşlarıyla hazırlanan bu ambalajlarda kullanılan ve birbiriyle uyum içerisinde görünen renkler, yazı fontları ve illüstrasyonlar yalnızca ambalajın dış yüzeyini değil içerisini de kaplar vaziyettedir. Rengarenk far paletlerinin altlarında çıplak figürler, bayanlara özel hazırlanan allıkların kapağında düzgün giyimli erkek illüstrasyonları, sürücü ehliyeti görseliyle far paleti, beyzbol oynayan erkeğin kalçasını hayranlıkla izleyen kadınların yer aldığı eyeliner, Bahama adasında bronzlaşan kadın illüstrasyonu ile bronzlaştırıcı pudra ambalajı ve Pop-art ‘ın vazgeçilmezi konuşma balonlarıyla hazırlanan ruj, izleyeni şaşırtırken satın almaya yöneltmektedir. Tüm bunların ötesinde bu davranış çığ gibi 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA büyürken09-11 parlayan markayı diğerlerine tercih eden ve markayı sayısız kozmetik ürünlerinin arasında tercih edilir hale getiren bir tüketim toplumu görmekteyiz. Anahtar Kelimeler: Pop-art, Ambalaj, İllüstrasyon, Tüketici, Satın alma LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
1.Giriş
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Günümüz tüketici satın alma kararları incelendiğinde, tüketicilerin ürünleri yalnızca fonksiyonel özellikleri nedeniyle satın almadıkları, aynı zamanda da sembolik anlamları için satın aldıkları görülmektedir. Orijinal tasarımlı parfüm şişeleri, dekoratif ambalajlar bu kararları almalarının başlıca sebepleri olabilmektedir. Bir çok kozmetik ürünlerin içerisinde, ürünlerin doğru konumlandırması büyük önem arz etmektedir. Çünkü ambalaj tüketici ile ürün arasında, mesajı doğru iletmek ile yükümlü bir nevi satış elamanı olacaktır. Dolayısıyla daha evvel yalnızca taşıma ve depolama amaçlı kullanılan ambalaj, günümüzde ürünün reklamını yapmaktadır (Alagöz ve Ekici, 2009, s:84). Dolayısıyla ambalaj bir reklam aracı olarak kullanılıyorsa, ambalajın rengi, biçimi, illüstrasyonu ve hatta kullanılan tipografi dikkatlice seçilmeli ve hedef kitlenin beğenisine sunulmalıdır. Ceylan ve Eliri ambalajın önemi hakkında şunları söylemiştir; Ürünün, satın alınmasına yönelik bir etki yaratmak, ambalaj tasarımcısının hedefleri arasındadır. Bu nokta da ambalajda kullanılan illüstrasyonun önemi, tartışılamayacak kadar büyüktür. Ambalaj tasarımında önemli olan
200
201
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
nokta, ürünün hedef alıcılar tarafından fark edilmesini sağlamaktır. Etkili bir illüstrasyon ürünün satışında etkin rol oynayabilecek anahtarlardan birisidir (Ceylan ve Eliri, 2014: 413). Bu çalışmada, ambalaj illüstrasyonlarını, 1950’li yıllarda doğan ve tüketim ürünlerini sanat ile bütünleştiren Pop-art sanat akımının dokunuşları ile harmanlayan kozmetik markası “The Balm”ın ürünleri incelenecek ve renk, illüstrasyon ve tipografi ögeleri dikkate alınarak ambalaj tasarımı ile satın alma ilişkisi irdelenecektir. Fotoğraf No:1
2.Yöntem
Fotoğraf No: 2
Araştırma, nitel araştırma yöntemi özelliği taşıyan, ‘’betimleme araştırma” yöntemidir. Betimsel araştırma kurumların, grupların mevcut durumlarıyla ilgili geniş açıklamalar yapmak için çok sayıda denek ve objeyle belli bir zaman dilimi içerisinde yapılan çalışmadır (Kaptan, 1995, s:59). Bu araştırmada bir olay veya olguyu ayrıntılı bir şekilde ele almak ve incelemek şeklinde tanımlanan durum analizi tekniği kullanılmıştır.
3.Ambalaj ve Satın alma İlişkisi – Renk ve İllüstrasyon
Yalnızca ambalajını beğendikleri için ihtiyacı olmadığı halde ürünü satın alan tüketici sayısı az değildir. Hiç şüphesiz bu beğeninin ardında iyi bir ambalaj tasarımı vardır. Çeşitli araştırmalar, ambalajlarda kullanılan renk ve illüstrasyonların, zamanla tanıtıldığı ürün ile bütünleştiğini göstermektedir. Daha detaylıca bahsetmek gerekirse, bazı renk ve illüstrasyon teknikleri o markanın kurumsal tasarım ögeleri haline gelmektedir ve tüketicinin belleğinde yer etmektedir. Erdal, rengin ambalaj tanınırlığı açısından önemi hakkında şunları dile getirmiştir; Şirketler, rekabet ortamında logolarını daha da vurgulamak ve dolayısı ile akılda kalıcılığı kolaylaştırmak adına, bir renk veya birkaç rengin uyumu ile ambalajlarında ayırt edici bir özellik sağlamaya çalışırlar. Bunu AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 başarabilen ve bazı renkleri kendi adlarıyla özdeşleştiren örnekler de bulunmaktadır. Fuji yeşili, Kodak sarısı, Bayer aspirinin yeşili veya CocaCola’nın kırmızısı bütün dünya da herkesçe bilinen ve markalarını renkle güçlendirebilmiş önemli örneklerdir (Erdal, 2013: 4). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBERÜrün 2017ile · ANTALYA Bu kaygılar 09-11 renkteEKİM olduğu gibi illüstrasyon için de ·/geçerlidir. bütünleşen ve aynı markanın diğer ürünlerinde de devamlılığı sağlayabilen illüstrasyonlar, tüketicinin hafızasındaki şemada yer edinebilme açısından başarılı sayılabilecektir.
IBATİK İRİDLİB
4.Ambalajlarda Çağdaş Sanat Akımları ve Lichtenstein Tarzı
Marka, moda ve farklılık kavramlarının günümüz gençlerinin üzerindeki etkisi şüphesiz büyüktür. Klişeleşmiş kozmetik ürün ambalajları artık rağbet görmemekte, farklı, enerjik ve sanat ile temas halindeki ambalajlar muadillerinin önüne geçmektedir. Bu doğrultuda ambalajların bir çoğunda çağdaş sanat akımlarının izlerine rastlamaktayız. Salvador Dali adına tasarlanmış parfüm şişeleri (Bkz.Fotoğraf No:1), Van Gogh imzası ve eserleri ile detaylandırılmış Vodka ambalajı (Bkz. Fotoğraf No:2),, yine aynı sanatçının eserleri ile tasarlanmış çikolata ambalajları (Bkz.Fotoğraf No:3),, Picasso isimi ile piyasaya sürülen çiklet ambalajları (Bkz.Fotoğraf No:4), bunlardan bazılarıdır.
202
Fotoğraf No: 3
Fotoğraf No:4
Ayrıca sanatçıların dışında sanat akımları da ambalajlarda yer almakta ve tüketicinin dikkatini çekmeyi amaçlamaktadır. Bu tarz çalışmalar genellikle eserlerinde popüler reklam ve çizgi roman öğeleri kullanmasıyla ünlü Pop-Art sanatçısı Roy Lichtenstein’in eserlerinden ilham alınarak yapılmıştır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Fotoğraf 5. Benday noktacıklı ve
Resim1. Roy Lichtenstein, Look Mickey, 1961 konuşma balonlu pil ambalajı
1950’li yıllarda kullandıkları imgelerin dikkat çekiciliği ile tanınan iki önemli isim Andy Warhol ve Roy Lichtenstein’dir. Andy Warhol, reklamcılığı ele alırken, Lichtenstein resimli dergilerin görsel dilini, konularını ve tekniklerini ele almıştır. Başlangıç noktası ise oğlunun, elindeki Mickey Mouse kitabını gösterip “eminim sen bu kadar iyisini çizemezsin” demesidir. Zamanla onun tablolarının mihenk taşları haline gelen Benday noktacıklarını, tipografi ve konuşma balonlarını bu dönemde kullanmaya başlar. Böylece ilk Pop Art tabloları bu yıllarda ortaya çıkar. (Soğuksu, 2015, s:58). Ayrıca, Lichtenstein’ın “Whaam!,” “Hopeless”, “Thinking of Him” gibi ilk eserleri de ağırlıklı olarak çizgi romanlara dayanır.
203
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim2. Roy Lichtenstein, Whaam, 1963
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Roy Lichtenstein’in Hopeless, Thinking of Him illüstrasyonlarını hatırlatan bir göz farı ambalajı ile karşı karşıyayız. Ürün için, vintage havası vermek amacıyla beyaz-krem tonlarında hazırlanan çizgili backgroundu ve üzerinde bizlere çizgi roman sayfasında geziniyormuş hissini veren ve kullanılan illüstrasyonu ile pop-art tarzını yansıtan en iyi ambalaj tasarım örneği diyebiliriz. Ürünün hedef kitlesi ve renk tercihi dikkate alındığında kullanılan pembe ve lacivert-mor kombinasyonu tamamen doğru bir karar olmuştur. Marka, konuşma balonlarının içerisinde karşıkonulmazlık mesajları vermiş, kullanıcı için ürünü sosyalleşme aracı ve ortamda dikkat çekme yöntemi olarak sunmuştur.
İnceleme 3.
Resim3. Roy Lichtenstein, Hopeless, 1963
Resim4., Thinking of Him, 1963
Tüm bu detaylar doğrultusunda, endüstri toplumunun yarattığı, gençliğin kültürü ve sanatı olan pop art’ı da kozmetik ürün ambalajı olarak karşımızda görmek bizleri şaşırtmamaktadır. Çalışmamızın sonraki bölümünde Pop-art tarzında hazırlanan ambalajı ile tüketici ile buluşan kozmetik markası “The Balm” ürünleri renk, tipografi ve illüstrasyon ögeleri açısından incelenecektir.
5.“The Balm” Kozmetik Markasının Ürün Ambalajlarının İncelenmesi İnceleme 1.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Fotoğraf 8. The Balm “Far-Allık-Ruj Paleti”
Ambalajın geneline baktığımızda, yalnızca dışı değil far paletinin içerisi de illüstrasyonlar ile zenginleştirilmiştir. Marka satın alma karar sürecindeki taktiğini, satın alındıktan sonra da içerisindeki görseller ile sadık tüketici kitlesi oluşturmayı amaçlamıştır. Tasarımda farklı fontlarda, farklı puntolarda ve renklerde hazırlanmış tipografik unsurlara yer verilmiş, değişik ülkelerin isimleri ve illüstrasyonları kullanılmıştır. Ayrıca her bir far renginin üzerinde farklı dillerde hoş geldiniz yazılmasındaki temel amaç, psikolojik olarak tüketiciye, ürünün hangi rengini kullanıyorsa 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA o ülkede seyahat ediyor hissini yaşatmaktır.
İnceleme 4. 09-11 EKİM / NOVEMBER ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA Fotoğraf 6.2017 The ·/Balm “Rujları”
IBATİK İRİDLİB
Yukarıdaki örneği incelediğimizde ilk olarak dikkatimizi çeken detay, rujların üzerinde yer alan Lichtenstein konuşma balonlarıdır. Türkiye’de şu ana dek hiçbir kozmetik markası, ürünlerini konuşma balonları ile piyasaya sürmemiştir. Şekilden sonra dikkatimizi çeken bir diğer unsur da yazı ve içeriğidir. Ürünü tipografik vurgu açısından ele aldığımızda, beyaz bir konuşma balonunun üzerinde siyah, italik yazı karakteri ile oluşturulmuş “Read my Lips – Dudaklarımı oku” sloganı, ürünü kullandığında tüm herkesin gözünün tüketicinin dudaklarında olacağı vaadinde bulunmaktadır. Dolayısıyla marka, piyasada tarzının yeni oluşunun yanı sıra, küçük mesajlar ile tüketicinin satın alma kararını etkileyecek unsurlar içermektedir.
İnceleme 2.
204
Fotoğraf 7. The Balm “Göz Farı”
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Fotoğraf 9. The Balm “Far-Allık-Ruj Paleti”
Far paletlerinin arkasında gizlenen çıplak insan vücutları bize ünlü Pop-Art sanatçısı Richard Hamilton’un “Bugün Evlerimizi Böylesine Farklı ve Çekici Kılan Nedir?”adlı eserini anımsatmaktadır (Bkz.Fotoğraf No:9). Bu kolaj, eleştirmenler ve sanat tarihçileri tarafından Pop Art akımının ilk örneklerinden biri sayılır. İncelemek üzere seçtiğimiz görsellerde yer alan çıplak insan figürlerinin önünde yer alan farlar, farklı insan tanımlamaları ile isimlendirilmiştir. Bencil, Fit, Züppe, Sofistik, Aptal, Şık, Şımarık, Sert bu tanımlamalardan bazılarıdır. Tüketim toplumunun insanları bu şekilde etiketlemesi ve hatta kendisini bu şekilde tanımlıyor olması tartışılması gereken bir başka konudur. 205
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İLETİŞİM KURAN GRAFİTİLER ve BANKSY Yrd. Doç. Dr. İbrahim Gökhan CEYLAN
ÖZET
Fotoğraf 10. Richard Hamilton “Bugün Evlerimizi Böylesine Farklı ve Çekici Kılan Nedir?” Kolaj
6.Sonuç
İngiltere’de Richard Hamilton Amerika’da Roy Lichtenstein ve Andy Warhol gibi sanatçılar PopArt sanat hareketinin ortaya çıkmasını ve gelişmesini sağlamışlardır. Günümüzde pop art etkisi, renk, tipografi ve illüstrasyon ögeleri olarak ambalaj tasarımlarında kendisini göstermektedir. Ambalajlarda böylesi radikal kararlar, tamamen tüketicinin satın alma karar sürecine etki olarak düşünülmelidir. Çünkü ambalajlar, piyasada yer alan binlerce muadilinin arasından tüketicinin dikkatini çekmeli ve satın almayı gerçekleştirebilmelidir. Bir çok firma, bu farklı olma isteği doğrultusunda ambalajlarında sanat akımı ve sanatçıların eser ve imzalarından yararlanmaktadır. Ünlü ressamların isimleri ile piyasaya sürülmüş çikolata ambalajları, vodka şişe etiketleri, sakız kutuları ve daha birçok farklı ürün ve ürün grubu mevcuttur. Günümüz piyasasında önemli yer edinen “The Balm” markası da gücünü Pop-Art sanatının detaylarından almaktadır. Konuşma balonları, Lichtenstein’e özel Benday noktaları, Hamilton’un bir obje ardına gizlenmiş çıplak insan AYLATNA ·1950’li 7102 REyıllarda BMEVONortaya / MİKEçıkmış 11-90 akımın, vücutları bu ambalajların tasarım öğelerini oluşturmaktadır. günümüzde de tüketim toplumuna hitap etmesi şaşılacak bir durumdeğildir. Fakat bu taktik markayı sayısız kozmetik ürünlerinin arasında tercih edilir hale getirirken, Züppe, Aptal, Bencil, Şımarık gibi kültür yozlaşması bakımından tehlike arz edecek etiketlemeleri yapıyor olması dikkat edilmesi gereken bir konudur. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kaynakça
IBATİK İRİDLİB
ALAGÖZ, S.B. ve EKİCİ, N. (2009), Ambalaja İlişkin Tutumlar ve Davranışlar. KMU İİBF Dergisi Yıl:11 Sayı:17 CEYLAN, İ.G. ve ELİRİ, İ. (2014), Ambalaj Tasarımında Kullanılan Subliminal Mesaj Öğeleri ve Satınalma İlişkisi. Akademik Sosyal Araştırma Dergisi Yıl:2 Sayı:8 ERDAL, G. (2013), Ambalajın Dili ve Psikolojik Etkisi. Akademik Bakış Dergisi Yıl:2 Sayı:35 İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi, Türk Dünyası Kırgız – Türk Sosyal Bilimler Enstitüsü, Celalabat – KIRGIZİSTAN KAPTAN, S. (1995). Bilimsel Araştırma Teknikleri. (10.basım). Ankara: Rehber Yayınevi SOĞUKSU, N. (2015). P op Art’ın Grafik Tasarım Üzerindeki E tkisi. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul.
206
Banksy ile ilgili bilinen en somut bilgi kendisinin bir grafiti sanatçısı olduğudur. Başta İngiltere olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde duvarlarda eserleri bulunmaktadır. Yaptığı grafitiler en başlarda hoş karşılanmasa da sonraları toplumun genelinde kabul görmüş, eserleri korumaya alınmıştır. Banksy, kimliğini sır gibi saklamaktadır. Bazı kaynaklarda kendisinin 1974 Bristol doğumlu olduğu iddialarına yer verilmesine karşın, bazı kaynaklarda ise bunun tam olarak teyit edilmiş bir bilgi olmadığı yer almaktadır. Banksy ise çalışmalarının üzerinde kullandığı mahlasıdır. Son zamanlarda kimliği ile ilgili tartışmalar olmasına karşın, gerçek adının ne olduğu henüz bilinmemektedir. Sanatçı bu sayede kendinden çok grafitileri ve mesajlarıyla anılmak istediğini ortaya koymaktadır. Grafitilerinin dışında bir de sinema filmi olan Banksy, kendini ifşa etmemek adına filmin galasına katılmamıştır. Grafitilerinde verdiği mesajlar ilgi çekmiştir. Bazı çevreler tarafından halen eleştirilerin hedefinde olmasına rağmen, eserlerinde yer alan mesajlarda toplumların yaralarını anlattığı için, eserleri dünya çapında kabul görmüştür. Şuan grafitileri ciddi rakamlara alıcı bulurken birçok ünlünün duvarlarını süslemektedir. Herkesten gizli yakalanma korkusuyla hızlıca yapılan eserlerinin yer aldığı duvarlar, evlerin fiyatlarını yükseltmekte ve o evleri satın almak isteyen sayısız müşteri çıkmaktadır. Banksy bu popülaritesini olgunlukla karşılamakta ve hatta gösterilen ilgiyi gereksiz bulmaktadır. Bu durum yine de onun eserlerinin popülaritesini azaltmamakta, incelemeler, haberler ve farklı ülkelerde düzenlenen sergiler, çalışmalarını kendisinden habersiz olan kitlelere de ulaştırmaktadır. Eserlerinde yer alan mesajları çoğunlukla tüketim toplumunu ve savaşları eleştirmekte, birçok güncel soruna dokunmaktadır. Eserlerinde şablon grafiti uygulaması kullanmasının en büyük sebebi işini hızla bitirmek ve kimliğinin deşifre olma riskini azaltmaktır. Bu çalışma kapsamında Banksy’ e ait grafitiler görsel yönüyle incelenecek 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11açısından EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve mesajları ele alınacaktır. Anahtar Kelime: Banksy, Grafiti, Sokak Sanatı, Mesaj, Grafik LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 GİRİŞ 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Grafiti, eski çağlardan itibaren mağaraların duvarlarında, kaya üstü resimlerde veya antik şehirlerdeki yapıların duvarlarında görülen yazı ve resimler ile modern dönemde ortaya çıkan grafiti olarak adlandırılıp çok farklı yüzeylere aktarılmış, duvar yazı ve resimlerinin temel amacı kendini anlatma isteği ile dünyayla iletişim kurma çabasıdır. (Ong’den aktaran Tan, 2010, s: 16). Modern anlamda grafiti ise yaklaşık yarım asırdır, bağımsız bir sanat biçimi olarak ortaya çıkmış, toplumun fark edebileceği yerlerde çeşitli dışavurumcu işaretler olarak adlandırılabilir (alanistanbul.com, Efe Korkut Kurt). Grafiti bazı kesimler tarafından ilgiyle izlenen bir sanat biçimi haline gelirken, bazı kesimler tarafından duvarları kirleten, bahsedilmemesi gereken mesajları veren vandallık olarak adlandırılmaktadır. Bazı ülkeler de grafiti sanatçıları için özel alanlar tahsis edilirken, bazılarında çalışmalarını yaparken yakalandıklarında veya yaptıktan sonra bulunduklarında cezalandırılmaktadırlar. Dolayısıyla grafiti, mesaj iletmek amacıyla gerçekleştirilen, çoğu zaman politik bir içeriğe sahip, verilmek istenen mesajı mümkün olduğunca fazla kişinin görebileceği yerlerde, grafitiyi yapanı tanıtan küçük imzaların, sloganların veya cümlelerin değişik biçimler de yer aldığı çalışmaları 207
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA çeşitli yüzeylere aktarılmasıdır (Austin’den aktaran Erdoğan, 2017, s:53). Ancak buradaki tanımlar açılmadığı zaman vandallıkla birebir örtüştürülebilir. Estetik kaygılar göz önünde bulundurulmadan yapıldığında veya grafiti sanatçıları birbirlerinin çalışmalarının üzerine müdahalelerde bulunduğunda kötü görüntüler ortaya çıkabilmektedir. Aslında grafitinin amacı görsel estetik ile mesajları birleştirmek ve izleyiciye aktarmaktır.. Kahraman (2009)’ göre; “Grafitinin amacı tarihsel değeri bulunan yapılara zarar vermek değil, aksine çarpık kentleşmenin oluşturduğu göz kirliliğine müdahaledir. Modern, ürkütücü yapıların sanatsal değişimini amaç gütmesine rağmen birçok ülkede mal sahibinin izni olmadan grafiti yapılması yasadışı ve vandalizm olarak kabul edilir. Bazen de grafiti iletişim kurmak ve bazı mesajları yaymak için kullanılır. Grafitinin amacı resimle ya da grafikle yarışmak, onların yerini almak değildir. Hem resim hem de grafik sanatlarının temellerini içerisinde barındıran fakat onlara kıyasla daha farklı bir uygulama alanı ve tekniği olan bir sanat akımıdır. Basit çiziklerden karmaşık motiflere kadar herşey bir çeşit grafiti olarak kabul edilebilir” (Kahraman, 2009, s:49).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA “Kendi grafiti grubunun onu çok yavaş çalışmasından dolayı onu terk etmesi ve bir trenin altında altı saat otoritelerden saklanmak zorunda kalması şeklindeki utandırıcı olaydan sonra başlar” (Ganz’ dan aktaran Satıcı, 2009, s:61). Banksy belki o gün yakalansa bugünkü gizemi söz konusu olmayacaktı. Gizemli kalabilmesi için hızlı olması gerekiyordu. Ve bunun çözümü stencil adı verilen şablonlarda buldu. Banksy’ın ele aldığı konular, genellikle savaşlar ve küreselleşme politikalarından biri olan tüketim toplumuyla ilgiliydi. Vermek istediği mesajları, mümkün olduğunca esprili ve bir o kadarda sivri, politik ve düşündürücü kompozisyonlarla iletmekteydi (Candemir, 2008, s:390). Banksy’i döneminde birçok grafiti sanatçının arasından çıkarıp, bu kadar gizemli olmasına rağmen böylesine ünlü olmasını sağlayan adımların başında, müzelere gizlice girerek diğer tabloların arasına astığı, yetkililerce fark edilene kadar orada kalan çalışmaları yer almaktadır.
Günümüze yaklaştıkça grafiti, önceden kabul görmediği bazı çevrelerce de kabul görmeye başlamıştır. Artık, sokaklarda boy gösteren grafiti sanatçıları aynı zamanda galeri koleksiyonlarına eserler verip, sergiler açmaktadırlar. Eserlerini tuval baskılarından, tişört baskılarına kadar çok farklı yüzeyler üzerine uygulamaktadırlar. Sokak sanatının galerilere girişine MOMA örneği öncülük etmiş, 2000’den sonra çok sayıda grafiti sanatçısına ait eserler, galeri alanlarında ve sanat fuarlarında görülmektedir (Ergen, 2015, s: 175). Grafiti sanatçıları genellikle yasal olmadığı gerekçesiyle kendilerini çok fazla göstermek istemezler. Eğer grafiti çalışmasının yaptığı alanın sahibi tarafından verilmiş bir izni yoksa, gecenin ilerleyen saatlerinde çalışmalarını yapmayı tercih etmektedirler. Sebebi daha az kişi tarafından görülüp, daha az şikâyet edilme riski olmasına karşın kendilerinin gizli kalmasını sağlayamamaktadırlar. Bu çalışma kapsamında eserleri yüzbinlerce dolar etmesine tanınırlığı AYLATNA rağmen, · 7102 REkişisel BMEVON / MİKE 11açısından -90 tam olarak budur denilemeyecek kadar gizemli, eserlerini yüksek bedellerle satın alanların dahi tanımadığı, birçok müzeye gizlice girip kendi eserlerini diğer eserlerinin arasına asmasına rağmen gizliliğini koruyan, grafitiyle başladığı sanat yaşamı, kitap yazarlığı, sergi küratörlükleri ve kendi filmine yaptığı yönetmenlikle devam eden Banksy’ eserlerini ve verdiği mesajları irdelenmiştir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ nin NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Banksy ve Eserleri
IBATİK İRİDLİB
Resim 1. Müzelere Yerleştirdiği Çalışmaları Gizlice girerek yerleştirdiği bu eserlerden bazılarının kopyaları daha sonra çok yüksek ücretlere alıcı bulmuştur. Banksy, bu eserlerin müzelere yerleştirilmesiyle ilgili videolar paylaşmıştır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Bu çılgınca davranışından sonra adından söz ettirmeye başlamış, ancak gizemini korumaya devam etmiştir. Banksy aynı zamanda kitaplar yazarak sanatını izaha devam etmiştir. Bu kitaplar sırasıyla Banging Your Head Aganist, Existencilism, Cut It Out ve Wall and Piece’ dur. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Banksy’nin adını duyurması ve ününe ün katması, büyük grafiti ustası Robbo’yla girdiği mücadele ile daha farklı bir boyut almıştır. Girdiği mücadele, grafiti camiasında hoş karşılanmayan, sanatçıların çalışmasının üzerine müdahalelerde bulunmasıyla başlamış ve grafiti dünyası içerisinde büyük tepki toplayarak toplum tarafından çok daha tanınır hale gelmiştir.
Banksy, birçok kaynağa göre İngiltere’ nin Bristol şehrinde yaşamına başlamış ve ilk eserlerini burada vermiştir. Bunun dışında kendisiyle ilgili bazı ortaya atılan teorilerin dışında çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Kendisini çok eskiden tanıyan bilen kişilerin bile onun gizemine son derece saygı duyduğu bir sanatçıdır. Ne kadar büyük bir kanal veya gazete olursa olsun kendisiyle görüşmek isteyenlere mail ortamında cevaplar vermektedir. Sesini dahi tanımalarına izin vermemektedir. Banksy, kendisiyle ilgili verdiği bir röportajda gizemini Charlie Chaplin’in şu sözleri ile açıklamıştır; “‘Bir kere konuşmaya başladığımda bir başka komedyen oluyorum’, Anladım ki onun yolundan gideceğim”(Ermert, 2015, s:103). Banksy ilk dönem Bristol şehrinde yaptığı çalışmalarını doğaçlama gerçekleştirirken daha sonra şablon kullanmaya başlamıştır. Buna sebep olan olay ise Ganz tarafından şöyle ifade edilmektedir; 208
Resim 2. Banksy – Robbo Grafiti Savaşları 1 Robbo’ nun çok eskilerde yaptığı imzası zaman içerisinde başka grafiti sanatçıları tarafından tahrip edilmiş ancak isim yazarak ve yaptığı grafitideki mesajla senin işin artık bitti diyen Banksy kadar cesur olamamışlardır. 209
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tüm bu sergi ve çalışmaların yanında 2010 yılında ‘Exit Through the Gift Shop’ adında bir filmi gösterime girmiştir. Filmine özellikle Amerika ve İngiltere başta olmak üzere birçok ülke de yoğun ilgi gösterilmiştir. “Banksy filminin galasına katılacak mı?” soruları sorulurken filmin galasına dahi katılmayarak gizemini korumaya devam etmeyi tercih etmiştir. Filminde kendisinin gösterildiği sahnelerde yüzü gizlenmiş, sesi dahi değiştirilmiştir.
Resim 3. Banksy – Robbo Grafiti Savaşları 2 Robo ise Banksy’ nin yaptığı çalışmadan da faydalanarak zekice karşılık vermiş, ancak Banksy’nin karşılığı onu iyiden iyiye sinirlendirmiştir. Bu çalışmanın üzerine Robbo artık çileden tamamen çıkmış ve Banksy’ ye ait birçok eseri tahrip etmiştir. Eserlerin üzerinde oynamalar yaparak değiştirmiş ve Banksy eserlerini yok etmiştir. Aralarındaki mücadele, bu şekilde devam ederken Robbo’ nun yoğun bakımda olduğunu öğrenen Banksy’ nin ona karşı yaptığı bir saygı gösterisi ile savaş başladığı yerde son bulacaktır (Resim 4).
Resim 7. Exit Throuh the Gift Shop Film Afişi
Resim 8. Asık Suratlı Kız Çalışması ve Filmden Bir Sahne
Galaya katılmayan Banksy galayı izlemeye gelenler için bir mesaj yayınlamıştır;
Resim 4. Banksy–Robbo Grafiti Savaşları 4
ve
Banksy’ den Robbo’ ya Saygı Gösterisi
Banksy’nin çalışmalarında sıklıkla farelere rastlanmaktadır. Hatta Banksy sergilerinde gerçek farelere ve boyanmış file bile yer vermiştir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 5. Sergisinde kullandığı gerçek fil
Doğduğu ve kendini ilk gösterdiği şehir olan Bristol’e vefasını Bristol Müzesinde açtığı sergi ile göstermeye devam etmiştir. Kalıcı müze eserlerinin arasına Banksy eserleri yerleştirilen sergiye çok yoğun bir katılım ve ilgi olmuştur. Uzun kuyruklar oluşmuş, bundan hem müze hem de Bristol memnun kalmıştır.
210
Resim 6. Bristol Müzesi Sergisi
‘Bayanlar, baylar ve yayıncılar… Sanatın saf heyecanı ve ruhunu aktaran bir film yapmaya çalışmak çok zor bir iştir. Bu yüzden hiç zahmete girmedik. Bu basitçe gündelik hayatın bildiğimiz hikayesidir. İzlemek üzere olduğunuz şey gerçektir, özellikle de yalan söylediğimiz kısımları…’ (www.themagger.com – Renin Esmer) Bu film çok ses getirmiş ve ününe ün katmıştır. Filmi sayesinde en iyi belgesel dalında Oscar’a aday gösterilmesine rağmen ödülü alamamıştır. Bunun üzerine elinde Oscar ödülünü tutan yüzü asık bir çocuk çalışması yapmıştır. Eserlerinin kopyalanması gibi/sorunlarla karşılaşması üzerine kendi şirketi olan Pictures of Walls 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA tarafından Pest Control adında, Banksy eserlerinin orjinalliğini tescilleyen bir organizasyon kurmuştur. Pest Control, Banksy’yi vandalizm suçlamalarından korumak amacıyla bazı istisnalar hariç duvarlar vb. çalışmalara onay vermemektedir. Ziyadesiyle Banksy’ nin şablonlar yardımı A·YANTALYA LAçoğaltmadığı TNA · 7102 REürünler BMEVONpiyasada / MİKE 11dolaşmaya -90 ile09-11 çoğalttığı eserler onaylanmaktadır. Çünkü2017 kendi / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA başlamıştır. Pest Control’ün onay vermediği ancak Banksy çalışması olarak nam salan bazı çalışmaları satmak isteyenler olmuş ancak Banksy onlarla ilgili şu açıklama bulunmuştur:
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
‘Grafiti hayatın kendisi kadar zordur. Meclis çalışanları onu silmek ister, çocuklar üzerine bıyık çizmek ister, menajerler onu parçalara ayırmak ister. Sokak sanatını oldukları yerde korumak adına insanlardan satış amaçlı üretilmedikleri sürece hiçbir şey almamalarını rica ediyorum.’ (Ermert, 2015, s:255)
Banksy, yardım kampanyaları için birçok eserini çeşitli müzayedelere vermiştir. Aşağıda gördüğünüz eserler çok yüksek ücretlere yardım amaçlı satılan ve tanınan eserlerinden bazılarıdır.
Resim 9. Bir yardım kampanyası için verdiği çalışmaları
211
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Banksy bir çalışmada kendi portresini sprey boyalarla ateş eden bir şempanze olarak tasvir etmiş ve o da çok yüksek ücretlere alıcı bulmuştur.
Resim 10. Banksy’ nin Portre Çalışması
-
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
çalışmalarından bazılarını da Filistin – İsrail sınırında gerçekleştirmiştir. Sınırda bulunan duvara çalışmalar yapan Banksy, aynı zamanda bu duvara bakan bir de otel açmıştır. Dünyanın en kötü manzaralı oteli olarak adlandırdığı ‘The Walled off Hotel’, Beytüllahim’de yer almaktadır. Otelin dekorunu burada yaşanan savaşa itafen gerçekleştirmiştir.
Simsonslarda Banksy Sahneleri
Banksy çalışmaları ile kendinden sık sık söz ettirirken, Simsons adlı ünlü çizgi filminde de yer almıştır. Banksy, 2014’te Webby Awards tarafından yılın insanı seçilmiştir. (http://gazetesu. sabanciuniv.edu/tr - Neslihan Kandolu). Banksy’nin bu ödülü almasındaki en büyük etken, Banksy’ nin Newyork’ta gerçekleştirdiği bir çalışmasının bir ay içerisinde 350.000 kişi tarafından izlenmesi ve çeşitli sosyal medya mecralarında 38.000 kişinin #banksy hastag’i ile paylaşmalarından kaynaklanmaktadır (www.webbyawards.com). Ayrıca Banksy, ödül açıklanırken okumaları için bir not göndermiş ancak not açıldığında sadece gümüş kalemle karalanmış bir siyah kağıt çıkmıştır.
Resim 14. The Walled off Hotel İç Dekorasyonu
Otelin iç dekorasyonunda, en ünlü eserlerinden biri olan çiçek atan göstericiden, çocuklara gaz maskesi yetiştiren meleklere, yan yana asılı kameralar ve sapanlardan, parmaklıklar ardındaki çiçeğe, tahtaya özgür Filistin yazan çocuktan birbirleriyle yastık savaşı yapan İsrail askeri ile bir Filistinliye kadar birçok çalışma yer almaktadır.
Banksy Eserlerinin Mesajları Açısından İncelenmesi Araştırmanın bu bölümünde Banksy eserleri kendi aralarında verdiği mesajlara göre kategorize edilerek incelenecektir. Bu kategoriler; savaş karşıtı, sosyal, politik, tüketim çılgınlığı ve Filistin çalışmaları şeklinde sıralanmıştır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 1.Savaş 09-11 Karşıtı Çalışmalarından Bazıları
Resim 11. Webby Award Yılın İnsanı Banksy
Banksy, Suriye’de yaşanan olaylara karşı da kayıtsız kalmamış ve savaşta yaşamını yitiren çocuklar 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA için bir video yayınlamıştır. Videoda bu09-11 krizde 100.000’den fazla insanın öldüğünden, oradaki nüfusun %95’nin savaşçı olmadığından, nüfusun neredeyse yarısının evlerinden ayrılmak zorunda kaldığından bahsetmiştir. Videonun son bölümünde ise Suriye’nin insanları için, “merhametimizle, desteğimizle ve sesimizle, ‘orada her zaman umut var.’” Mesajı yayınlamıştır.
IBATİK İRİDLİB
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 15. Savaş Karşıtı Çalışmalarından Bazıları
Resim 12. Steve Jobs Çalışması
Resim 13. Suriye İçin Hazırladığı Destek Videosu
Banksy savaş karşıtı çalışmaları ile adından sıklıkla söz ettirmektedir. Bu kategorideki en bilinen eserleri, pembe kurdele takılmış ‘Mutlu Helikopter’, bombayı kucaklayan kız, orta İngiltere’yi bombalamak adında bombalarla oynayan insanlar, silah yığınlarının üzerindeki çocuklardır. Savaşın kirli yüzüne dikkat çekmek için mesajlarını sıklıkla çocuklar aracılığıyla verdiğini görmekteyiz. Bu sayede izleyicilerin daha fazla ilgisi çekmeyi başarmıştır.
Banksy, Avrupa’daki göçmen sorununa dikkat çekmek için Steve Jobs yer aldığı bir çalışmasını Fransa’ da ki bir mülteci kampının duvarına çizmiştir. Ve not olarak, Steve Jobs’un da Suriyeli bir göçmenin oğlu olduğunu yazmıştır. Ayrıca Banksy’ nin adının tüm dünya da tanınmasını sağlayan 212
213
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2.Sosyal İçerikli Mesajlar İçeren Çalışmalarından Bazıları
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tüketim çılgınlığını hiç sevmeyen Banksy, sürekli olarak bu tutumu eleştiren çalışmalara imza atmaktadır. British Museum’daki çalışmaların arasına yerleştirdiği taşın üzerindeki ilkel adamın sürdüğü bir alışveriş arabası vardır. İsa’nın elinde alışveriş poşetleri çarmığa gerildiği çalışma, ilkel bir adamın elindeki fast food yiyeceklerinin olduğu tepsi, yukardan aşağı alışveriş sepeti ile düşen kadın bu kategorinin en belirgin örnekleridir.
5.Filistinde Gerçekleştirdiği Çalışmalarından Bazıları
Resim 16. Sosyal İçerikli Mesaj Çalışmalarından Bazıları
Sosyal içerikli çalışmaları ile Banksy, göçmen sorunundan, sağlık yaşama, kasırgadan küresel ısınmaya kadar birçok konunun altını çizmektedir. Bu kategoride en çok bilinen çalışmaları arasında gençler için cinsel sağlık kliniğinin duvarına çizdiği ve belediye tarafından silinecek yapılan referandumda %90’nın üzerinde oy alarak yerinde kalan camdan sarkan adam çalışması, katrina kasırgasının anısına çizdiği şemsiyenin altında korunmaya çalışan kız ve her zaman umut vardır diye çizdiği kırmızı balon uçuran kız yer almaktadır.
3.Politik Mesajlar İçeren Çalışmalarından Bazıları
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Resim 17. Politik İçerikli Mesaj Çalışmalarından Bazıları
Politik mesajları adından sıkça/ NOVEMBER söz ettiren sanatçı, İngiltere’deki Birliği referandumundan 09-11 EKİM 2017 09-11ile EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017Avrupa · ANTALYA hemen önce, referandum sonucunu etkileyebilecek “Avrupa Birliği bayrağından bir yıldızı silen adam” illüstrasyonunu çizmiştir. Çalışmalarında sıklıkla fareleri kullanan Banksy, yine faresi ile ‘Londra Çalışmıyor’ mesajı vermiştir. En bilindik ve yüksek satışlı çalışmalarından, “çiçek atan gösterici”de bu kategoride ele alınabilir. Ayrıca Kraliçeye sürekli yüklendiği çalışmaları mevcuttur
IBATİK İRİDLİB
4.Tüketim Çılgınlığı ile İlgili Mesajlar İçeren Çalışmalarından Bazıları
Resim 18. Tüketim Çılgınlığı ile İlgili Mesaj Çalışmalarından Bazıları
214
Resim 19. Filistin ile İlgili Çalışmalarından Bazıları
Filistin’deki utanç duvarına sıklıkla grafitiler yaparak savaşa dikkat çekmeye çalışmaktadır. Duvarı aralayarak arkasını görmeye çalışan çocuklar, askeri arayan kız, silahın ucuna çiçek takan çocuk, duvarı uçan balonlar yardımı ile geçmeye çalışan kız, ağzında zeytin dalı taşıyan ve çelik yelek giyen, barış sembolü beyaz güvercinin bir keskin nişancı tarafından hedef alındığını gösteren çalışma gibi birçok eseri mevcuttur.. Banksy, bu çalışmalar ile ilgili Channel 4’e verdiği bir röportaj’da; ‘Bu ayrılma duvarı, utanç vericidir. Heyecan verici bulduğum yönü ise, dünyanın en saldırgan ve aşağılayıcı yapısını, dünyanın en uzun özgür konuşma ve kötü sanat galerisine dönüştürme fırsatıdır. Bunun yanı sıra Filistin’i severim. Çünkü bütün büyük duvarlar, çamur ve falatel (yiyecek) standları size Glastonbury’i (festivali) hatırlatır’ demiştir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Genel Değerlendirme Araştırma esnasında fark etmekteyiz ki Banksy, elle başladığı grafiti serüvenine stencil (şablon) A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA baskılarla devam etmektedir. Millet’in başak2017 toplayan kadınlarını, Michelangelo’nun David heykelini, Rembrandt’ın portresini, Da vinci’nin Monalisa’sını, Warhol’un çorba kutusunun üzerinde oynarak ve Marilyn Monroe’ sunu Kate Moss ile değiştirerek, birçok ünlü sanatçının çalışmalarına yeni anlamlar yüklenmesini sağlamıştır. Hatta bir seferinde Paris Hilton’un müzik cd’sinin tasarımıyla ve içerisindeki şarkılarla oynayarak çeşitli satış noktalarına yerleştirmiştir. Birçok toplumsal sorunun altını çizmiştir. Sanatçı, sosyal mesajları ile sıklıkla çevre sorunlarından göçmen sorunlarına, kasırgadan cinsel sorunlara kadar birçok konuyu ele almıştır. Politik göndermelerden çekinmeden Kraliçe ile ilgili müstehcen çalışmalar yapmış, Avrupa Birliği referandumunda halkın ayrılma kararını desteklemeleri için girişimlerde bulunmuştur. Tüketim toplumu haline geldiğimiz günümüzde, eleştirel bakış açısıyla birçok çalışmaya imza atmıştır. Her fırsatta yaptığı çalışmalarla savaş karşıtı olduğu ifade eden Banksy, Filistin ve Suriye halkları için birçok çalışmaya imza atmıştır. Ayrıca çalışmalarında bir tanesi Think Tank albümünün kapağı ve bir diğeri ise The Observer Music Monthly dergisinin kapağında yer almıştır. Banksy sadece grafiti ile uğraşmamış, kitaplar yazarak ve film çekerek sanatını herkese ulaştırmaya çalışmıştır. Gizemini halen koruyan Banksy, sadece sanatına değer verilmesini istemekte ve ortaya çıktığında bu büyünün bozulabileceği ile ilgili röportajlar vermektedir. Pes Control adında bir şirket kurarak çalışmalarının onayı sağlamaktadır. Çalışmalarına milyon dolarlar verilen Banksy, bir müzayede de ‘Aslında
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
215
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
sizin gibi moronların bu saçmalıkları aldığına inanmıyorum’ yazmış ve bu tablonun baskılarından 100.000 pound üzerinde para kazanması kendisini ve sanatını ne derece kabul ettirdiğinin bir göstergesidir.
AYDIN İLİ NAZİLLİ İLÇESİNDE KIL ÇADIR ÜRETİMİ Arş. Gör. İbrahim Üner Doç. Dr. Fatma Nur Başaran
Kaynakça
Özet
Candemir, T., (2008). Kent İletişimde Sanatsal Bir Aykırılık: Grafiti, I. Sanat ve Tasarım Sempozyumu Bildiri Kitabı, İstanbul: Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi, s.387396.
Bir toplumun genel kültür yapısı içerisinde; kendine özgü yaşam tarzını grubunda içselleştirmiş, uyum içinde olan, ulusun genel yapısından farklı grupsal hareketlere sahip, bulundukları milletlerin geleneksel değerleri ve yaşama biçimlerinden farklı alt kültürler bulunmaktadır. Bu kültürlerden birisi de günümüzde varlıkları giderek azalan, toprağa ve sabit konuta bağlı olmadan, genellikle çadır hayatı yaşayan, hayvancılık ile geçimini sağlayan, göçebe ya da konar-göçer olarak nitelenen topluluklardır. Bu topluluklar, Anadolu’da yaşadıkları ve bulundukları bölgelere göre Türkmen, Yörük, Göçer, Yaylacı olarak tanımlanmaktadırlar. Göçer kültürün en belirgin unsuru olan kara çadır, kısa sürede kurulup sökülebilir ve kolaylıkla taşınabilir olması, hammaddesinin kolay elde edilmesi, kışın yağmur geçirmemesi ve yazın serin tutması gibi özelliklerinden dolayı Yörük kültüründe önemli bir yere sahiptir. Kıldan dokunmuş Yörük evi olarak tanımlanan kara çadır (kıl çadır), keçi kılından üretilmektedir. Günümüzde yurt içi ve yurt dışı talebi karşılamak amacıyla kıl çadır üretimi geleneksel ve fabrikasyon olmak üzere iki farklı yöntemle gerçekleştirilmektedir. Bu çalışmada, Aydın ili Nazilli ilçesindeki kıl çadır fabrikası üretim aşamaları incelenmiş ve geleneksel yöntemle karşılaştırılmıştır, fabrikasyon ve geleneksel yöntemlerle üretilmiş kıl iplik ve dokumalar fiziksel ve kimyasal analizler yapılarak değerlendirilmiştir.
Ellsworth-Jones, W., (2015), Banksy duvarın ardındaki adam, Çev.: Esra Ermert, İstanbul: Hayalperest Yayınevi Erdoğan, G., (2017). Kamusal mekânda iletişim aracı olarak grafiti: Beyoğlu, Yüksek Kaldırım Sokağı örneği. Journal of Human Sciences, 14(1), 50-62. doi:10.14687/jhs.v14i1.3810 Kahraman, M. E., (2009). Sokak Çocuklarını Eğitme Ve İyileştirme Kurumlarında Grafiti Tekniğinin Yeri Ve Önemi, Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Satıcı, F. K., (2009). Sanatta bir özgürleşme ve kapatılma biçimi olarak grafiti, İstanbul: Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü. Üzüm Tan, E., (2010). Kentli Gençlik Ve Sokak Kültürüne Sosyal Antropolojik Bir Yaklasım: Grafiti Ve Sokak Kültürü, Ankara: T.C. Ankara Üniversitesi, Sosyl Bilimler Enstitüsü. Varol Ergen E., (2015). Yeni Ve Bağımsız Bir Sanat Deneyimi Olarak Pop Sürrealizm, Art Sanat Dergisi 3 Sayı, s:173-180. İnternet Kaynakları:
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
https://www.themagger.com/duvarlarin-efendisi-banksy/ Erişim Tarihi: 07.11.2017 Saat: 11.37 Renin Esmer http://gazetesu.sabanciuniv.edu/tr/2016-03/kim-bu-banksy Erişim Tarihi: 08.11.2017 Saat: 09.22 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Neslihan Kandolu / Sabancı Üniversitesi
IBATİK İRİDLİB
https://www.webbyawards.com/winners/2014/special-achievement/special-achievement/webbyperson-of-the-year/banksy/ Erişim Tarihi: 08.11.2017 Saat: 09.36
http://alanistanbul.com/turkce/wp-content/uploads/2010/08/177.pdf Erişim Tarihi: 08.11.2017 Saat: 17.26 Efe Korkut KURT
Anahtar Kelimeler: Kıl çadır, Dokuma, Fiziksel test, El sanatı, Yörük
Abstract There are sub-cultures, which have different cultural acts in group and have different cultural value from society, also being compliance, endogenize distinctive life style in group, in general 09-11 EKİM /in NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA culture of society. One of this cultures is community called nomad or settler. They live in temporary residence known as tent life, also make a living by doing animal husbandry. Furthermore, they known as “Türkmen” or transhumant in Anatolian areas. Black tens, which is significant factor, A·YANTALYA LATNitA is · 7so 102light REBM ON / MİKalso E 11-9 can09-11 be mounted or demounted in aANTALYA short time, besides forEVmigrate, its0 raw EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 materials abound in the rural area, because of the fact that it has an important position in nomad life. Black tent is produced form goat hair tent. Todays, goat hair tents are produced by handmade or fabrication techniques for domestic consumer and foreign market. The aim of this research is to examine the production stages of the traditional goat’s hair tents which are still being produced in Aydın city in Nazilli province. Moreover the aim is also to examine and compare the some physical characteristics of traditional handmade goat’s hair tents and factory produced goat’s hair tents.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Key Words: Goat hair tent, Weaving, Physical tests, Handcraft, Nomad
1. GİRİŞ Türk toplulukları yaşadıkları bölgelerde kültürlerini yaşatmış ve o bölgenin mevcut kültürlerinden de etkilenerek yeni kültürel sentezler oluşturmuşlardır. Bu kültürel özelliklerinin biri yaşayan el sanatlarıdır (Akpınarlı, 2004, s. 1). Geçim faaliyetlerinin bireysel olarak sürdürüldüğü toplumlarda, ihtiyaç duyulan mal ve hizmetlerin
216
217
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA toplumun kendisi tarafından üretilme zorunluluğu, belirli el sanatlarının gelişmesine neden olmuştur. Bunlardan, göçebe çobanlık yapan eski Türk aşiretlerinde sürdürülen, ekonomik faaliyet ve hayat tarzı ile ilgili olarak ortaya çıkan en önemli el sanatı dokumacılık, özellikle de kilim, halı ve kıl (Kara) çadır dokumacılığıdır (Özey, 1987, s. 165). Göçer kültürün yapı alanındaki en önemli unsuru çadırdan söz etmeksizin, göçer yaşantıyı tanımlayabilmek mümkün değildir. Biçimi ve türü ne olursa olsun, kısa sürede kurulup sökülebilir ve kolaylıkla taşınabilir oluşu, gerek hammaddesinin sağlanıp dokunması, gerekse iklim şartlarına uygunluğu ve çok yönlü yararlanma biçimleri çadırı yaratan en önemli faktörler olarak görülmektedir. Kara (kıl) çadırlar, keçi kılından dokunmakta ve bunların dokuma türüne çul denilmektedir (Kademoğlu, 1974, s. 27). Bu araştırmada, Aydın ili Nazilli ilçesindeki kıl çadır fabrikası üretim aşamaları incelenmiş ve geleneksel yöntemle karşılaştırılmıştır, fabrikasyon ve geleneksel yöntemlerle üretilmiş kıl iplik ve dokumalar, fiziksel ve kimyasal analizler yapılarak değerlendirilmiştir. Aydın ili Nazilli ilçesinde fabrikasyon kıl çadır (Kara çadır) dokumacılığının üretim ve dokuma özelliklerinin tespit edilerek geleneksel üretim ile karşılaştırılmasına yönelik bir bilimsel çalışmanın daha önce yapılmamış olması ve daha sonra yapılacak olan araştırmalara kaynak oluşturması bu araştırmanın önemini oluşturmaktadır. Bununla birlikte, farklı üretim yöntemlerinin kıl çadır dokumaları üzerinde meydana getirdikleri farklılıkların bilimsel yöntemlerle tespit edilmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir.
2. YÖNTEM Araştırmada tarama (betimsel) modeli kullanılmıştır. Araştırma evrenini kıl çadır dokumacılığı oluşturmaktadır. Çalışmada, Aydın ilinde fabrikasyon ve geleneksel yöntemlerle kıl çadır dokumacılığı faaliyetine devam eden Bozdoğan ve Nazilli ilçeleri araştırma örneklemini AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 oluşturmaktadır. Fabrikasyon ve geleneksel kıl çadır üretimi ile ilgili üretim süreçleri incelenmiş ve elde edilen bulgular kıyaslanmıştır. Her iki yöntemle üretilen kıl çadır dokumaların fiziksel özellikleri akredite edilmiş olan Ege Üniversitesi tekstil laboratuvarı, Denizli tekstil laboratuvarı ve Ekoteks tekstil laboratuvarlarında TSE standartlarına göre test edilmiştir. Elde edilen veriler uygun 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM /değerlendirilmiştir. NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA konu başlıkları altında
3. BULGULAR 3.1 Aydın İli Kıl Çadır Dokumacılığı
IBATİK İRİDLİB
Aydın ili Bozdoğan ilçesi Kızılca, Dutağaç ve Olukbaşı köylerinde kıl çadır dokumacılığı geleneksel yöntemlerle gerçekleştirilmektedir (Üner ve Başaran, 2016, s.242). Köklü bir geçmişi olmasına rağmen bugün yörede bu işi yapan 11 adet dokumacı bulunmaktadır. Kızılca, Olukbaşı, Dutağaç köylerinde dokuma işleminde çalışanların tamamının erkek, evli ve orta yaş grubu oldukları tespit edilmiştir. Dokumacılıkla uğraşan kişilerin eğitim durumları incelendiğinde, çoğunluğunun ilköğretim mezunu olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Ayrıca bireylerin çoğunluğunun dokumacılığı meslek olarak sürdürdükleri söylenebilmektedir. Bunun yanında yörede kıl iplik eğirme işlemi bayanlar tarafından yapılmaktadır. Bozdoğan ve Nazilli ilçelerinde ayrıca kıl çadır fabrikaları da bulunmaktadır. Araştırma kapsamında, hem üretim hacminin büyük olması hem de teknolojisinin daha yeni olması nedeniyle
218
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Nazilli ilçesindeki fabrika incelenmiştir. 1996 yılında keçi kılından çadır kumaşı üretimi yapmaya başlayan Oğuzhan Tarım Ürünleri Yün Deri Kıl Ltd. Şti, Aydın ili Nazilli ilçesinde 10,000 m²’si kapalı, 20,000 m²’si açık alanda kurulu tesisinde üretim hizmetine devam etmektedir. Oğuzhan Ltd. Şti, günlük 8 ton tarama kapasitesi, 4 ton ring iplik, 3 ton dref iplik üretim hacmi ve 8800mt dokuma kapasitesine sahiptir. Kıl çadır dokuma fabrikasında gözlem ve görüşme yoluyla yapılan incelemelerden elde edilen bulgulara dayalı olarak; işletmenin üretim süreçlerinin de içinde bulunduğu, görev düzeyleri belirtilmiş bir organizasyon yapısının bulunmadığı anlaşılmıştır. Görev tanımları üretim sürecinde çalışan personele sözlü olarak bildirilmektedir. Kendi içlerinde birbirinden sorumlu bireylerden oluşan iletişimin oldukça kuvvetli olduğu gözlenmektedir.
3.1.1. Dokuma Hazırlık Aşaması Ülke genelinden çeşitli yollarla toplanan kıl elyafı, geleneksel ve fabrikasyon üretimde kullanılmak üzere, açık arazide kurutularak tefrik işlemine tabi tutulmaktadır. Her iki yöntemde de kıl elyafı renklerine göre siyah ve boz olmak üzere tefrik edilmektedir. Geleneksel dokumacılıkta yalnızca siyah renk elyaf kullanılırken, fabrikasyon yöntemde her iki renk kullanılmaktadır. İplik Üretim Yöntemleri Fabrikada Strayhgarn ve friksiyon (Dref) olarak iki farklı iplikçilik sistemi mevcuttur. Geleneksel yöntemde bu işlem kadınlar tarafından eğirme çarkı ile elde eğirme şeklinde gerçekleşmektedir. Fabrikasyon üretim yöntemlerinde harman hallaç, taraklama, iplik eğirme, bobinleme aşamaları bulunmaktadır. Geleneksel üretim yöntemlerinde fabrikasyon yöntemden farklı olarak bobinleme aşaması bulunmamaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fabrikasyon üretimde harmanlama işlemi taraktan önce yapılmaktadır. İşletmede harmanlama işleminde üç hususa dikkat edilmektedir. Bunlar, renk harmanı, kalite harmanı, fiyat harmanıdır. Kıl çadır üretiminde yapılan teorik harman oranları Tablo 1’de gösterilmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA Tablo 1. Teorik harman oranları
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Strayhgarn % 70 kıl % 30 Polyester
Friksiyon % 40 kıl % 30 polyester
%5 Harman yağı
% 30 Açma geri dönüşüm
Geleneksel % 100 kıl
% 10 harman yağı Tablo 1’e göre, geleneksel üretim yönteminde sentetik elyaf kullanılmadığı % 100 kıl elyafı kullanıldığı görülmektedir. Strayhgarn ve friksiyon ipliklerin oranları değişmekle birlikte kılpolyester harmanlı olduğu; friksiyon harmanında ayrıca açma geri dönüşümün bulunduğu anlaşılmaktadır.
219
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İşletmede çözgü iplikleri çözgü levendine aktarılmadan çağlık üzerinden dokuma için kullanılmaktadır. Bunun nedeni ise üretilen kıl ipliklerin kalın ve hacimli olmalarından dolayı çözgü levendine uzun metrajlarda aktarılamamasıdır. Geleneksel yöntemde ise kıl elyafı eğirilerek iplik formuna getirilmekte ve yumak halinde çözgü aşamasına hazır olmaktadır. Çözgü duvarda hazırlanmak üzere 20’lik gruplar halinde çalışılmaktadır.
Şekil 1. Strayhgarn (solda) friksiyon (ortada), geleneksel (sağda) hallaç makinesi (Üner, 2016) Harmanlamış elyaf bir sonraki aşamada tarama işlemi ile düzgünleştirilmektedir. Fabrikada strayhgarn tarak makinası ve pamuk tarak makinası olarak iki farklı yöntem bulunmaktadır. Strayhgarn tarama sonunda fitil, pamuk tarağı sonunda ise tarak bandı formunda elyaf elde edilmektedir. Geleneksel üretim yönteminde diğerlerine göre ilkel, motorlu tarama makinesi kullanılmaktadır.
Şekil 4. Fabrikasyon (solda) ve geleneksel çözgü hazırlama yöntemi (Üner, 2016) Fabrikasyon ve geleneksel yöntemde bezayağı örgüsüne göre gücü ve tarak taharı uygulanmaktadır. Mekikli dokuma makinelerinde ve el tezgâhlarında 2 çerçeveye göre, kancalı dokuma makinelerinde 4 çerçeveye göre tahar işlemi yapılmaktadır. 4 çerçeveli tezgâhlarda sıra tahar kullanılmaktadır. İşletmede kullanılan mekikli dokuma makinaları için masura sarma işlemiyle atkı ipliği hazırlanmaktadır. Geleneksel yöntemde atkı ipliği yörede çav adı verilen çubuklara el ile sarılmaktadır.
Şekil 2. Strayhgarn (solda), pamuk tarağı (ortada) geleneksel tarama makinesi (sağda) (Üner, 2016) Strayhgarn üretim hattından gelen fitiller ring iplik Amakinesinde tek/ Mkat YLATNA · 7102bükülerek REBMEVON İKEiplik 11-9haline 0 getirilmekte ve daha sonra çift kat olarak katlanmaktadır. Pamuk tarağından gelen tarak bandı, friksiyon iplik yöntemiyle tek kat iplik olarak üretilmekte ve daha sonra çift kat olarak katlanarak kovalı büküm makinesinde çift kat bükümlü iplik haline gelmektedir. Geleneksel yöntemde, çuvallarda biriktirilmiş formu, eğirme çarkı ile elde 09-11 EKİM /elyaf NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM /taranmış NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017bükülerek · ANTALYA 2 adet tek kat iplik elde edilmekte ve eğirme çarkında çift kat yapılmaktadır.
IBATİK İRİDLİB
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/(solda) ·ANTALYA ANTALYA Şekil 5. Fabrikasyon ve geleneksel (sağda) atkı masurası (Üner, 2016)
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Dokuma İşlemi
İşletmede dokunan kıl çadır (Çul) dokumalar incelendiğinde, 4 farklı türde dokuma yapıldığı tespit edilmiştir. Bunlar, siyah, siyah-beyaz, boz-siyah ve dar dokumalardır. Siyah çadır dokumalar, desen ve motif içermeyen tek renk kıl çadırlardır. Geleneksel kıl dokumacılığında, iki ayaklı iki çerçeveli ahşap tezgâh kullanılmaktadır. Yörede tek renk (siyah) kıl çadırı dokuması yapılmaktadır. Boz renkli kıllar ise heybe, torba ve yaygı yapımında kullanılmaktadır.
Şekil 3. Strayhgarn (solda), Friksiyon (ortada), Geleneksel (sağda) iplik üretimi (Üner, 2016)
3.1.2. Dokuma Aşaması Ring ve friksiyon iplik üretim hattından üretilen iplikler, dokuma dairesine bobin formunda gelmekte, dokuma işleminde kullanılmak üzere çözgü ve atkı olarak iki farklı sınıfa ayrılmaktadır. 220
Şekil 6. Fabrikasyon (solda ortada) ve geleneksel dokuma işlemi (Üner, 2016)
221
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kıl çadır dokuma işlemi için kullanılan makinaların özellikleri incelenmiş ve Tablo 2’de verilmiştir.
Tablo 2. Kıl çadır dokumacılığında kullanılan dokuma makinalarına ait bazı özellikler Makine sayısı 18
Atkı tipi
Çerçeve sayısı
Mekikli
2 4
5
Dar dokuma Kancalı
11
El tezgâhı 2
4
4
Örgü tipi Tarak no Bezaya- 18 ğı Bezaya- 18 ğı Bezaya- 18 ğı Bezaya- 18 ğı
Dokuma Enleri (cm)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA birbirinden farklı olduğu görülmüştür. Bununla birlikte, elde eğirmede %100 keçi kılı kullanılırken, makine üretimi çadırlarda polyester-kıl karışımı iplikler kullanıldığı gözlenmiştir.
İplik numarası ölçüm sonuçları Geleneksel ve fabrikasyon yöntemlerle üretilen kıl çadır dokumalarından alınan atkı ve çözgü ipliklerine uygulanan testler sonucunda iplik numaralarına ilişkin veriler Tablo 5’te verilmiştir.
3
52-200
3
10
Kod
3
200-300
Strayhgarn
2
52 ve 65
Friksiyon
Tablo 5. İplik numarası ölçüm sonuçları
Tablo 2 incelendiğinde, el tezgâhında dokunan kıl çadırlarının enin sadece iki çeşit olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, kancalı dokuma makinalarında dokunan çadırların enlerinin diğer makinalardan fazla olduğu tespit edilmiştir.
3.2. Kıl Çadır Dokumalarının Bazı Fiziksel Özellikleri
Elde eğirme
Atkı Çözgü Atkı Çözgü Atkı Çözgü
Ortalama (Nm) 1,3/2 1,3/2 0,70/2 0,70/2 0,8/2 0,9/2
Tablo 5 incelendiğinde Strayhgarn ve friksiyon ipliklerinde atkı ve çözgü numaralarının aynı olduğu, el eğirme yönteminde farklı olduğu görülmüştür.
Lif inceliği ölçüm sonuçları Kıl çadır dokumacılığında kullanılan keçi kılı elyafının lif çapı, mikroskop yöntemiyle incelenmiş ve test sonuçları aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tablo 3. Kıl elyafı lif çapı ölçümlerinin sonuçları
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
F Lif Çapı Toplam
100
Minimum (µ) 61,0
Maximum (µ) 102,0
Ortalama (µ) 78,8
Standart sapma 10,162
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
100
Elde edilen sonuçlar incelendiğinde, en ince 61 ve en kalın 102 mikron sonuçları ortaya çıkmıştır. Buna göre yörede çadır dokumacılığında kullanılan kıl elyafı ortalama lif çapının 78,8 mikron olduğu belirlenmiştir.
Elyaf kompozisyonu ölçüm sonuçları Geleneksel ve fabrikasyon yöntemlerle üretilen kıl çadır dokumalarında kullanılan ipliklerin elyaf karışımlarının tespit edilmesi amacıyla üç farklı numuneden kimyasal analiz yapılmış ve sonuçları Tablo 4’de verilmiştir.
Tablo 4. Kıl ipliklerini elyaf karışım oranları Strayhgarn Friksiyon % 51,1 kıl % 26 kıl % 48,9 polyester % 74 polyester
Elde eğirme % 100 Kıl --
222Elde edilen sonuçlara göre işletmede verilen teorik karışım oranları ile gerçek karışım oranlarının
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
İplik Bükümü ölçüm sonuçları
İplik büküm tayini test metoduna göre test edilen numunelere ait ölçüm sonuçları Tablo 6’da LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 değerlendirilmiştir. 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Tablo 6. İplik bükümü ölçüm sonuçları Kod
Strayhgarn Atkı
Çift Kat Tek kat Çözgü Çift Kat Tek kat Friksiyon Atkı Çift Kat Çözgü Çift Kat Elde eğirme Atkı Çift Kat Tek kat Çözgü Çift Kat Tek kat
Ortalama (T/m) 94 147 88 158 150,5 150,3 157 207 142,7 204
Büküm Yönü S Z S Z S S S Z S Z
223
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Tablo 6 incelendiğinde, strayhgarn ve geleneksel iplik numunelerine ait ölçümlerde çift kat büküm değerlerinin tek kat büküm sayılarına göre düşük olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca elde eğirme yöntemiyle üretilen iplikteki tek kat büküm sayısının ortalama %40 ve çift kat büküm sayısının ise ortalama %50 oranında makine üretimi iplikten fazla olduğu görülmüştür. Geleneksel, strayhgarn ve friksiyon iplik numunelerinde çift kat iplikler S büküm iken tek kat ipliklerin Z büküm olduğu tespit edilmiştir. İplik bükümünde görülen bu farklılıkların kumaşların fiziksel özelliklerini etkilediği gözlenmiştir.
Tablo 9 incelendiğinde, geleneksel yöntemle dokunan kıl çadır dokumaların daha kalın olduğu, fabrikasyon yöntemle üretilen dokumaların kalınlıklarının birbirine yakın olduğu tespit edilmiştir.
Kumaş sıklığı ölçüm sonuçları
4. SONUÇ
Geleneksel ve fabrikasyon yöntemlerle üretilen kumaşların sıklığına ilişkin veriler Tablo 7’de değerlendirilmiştir.
Bu çalışmada, Aydın ili Bozdoğan ve Nazilli ilçelerinde fabrikasyon yöntemlerle üretilen kıl çadır dokumalarının elyaf, iplik, dokuma gibi üretim aşamaları ve fiziksel kumaş özellikleri incelenmiş, geleneksel kıl çadır dokumaların özellikleriyle karşılaştırılmıştır.
Tablo 7. Kumaş sıklığı ölçüm sonuçları Strayhgarn (tel/10cm) 57 20
Çözgü Atkı
Friksiyon (tel/10cm) Geleneksel (tel/10cm) 57 40 20 20
Tablo 7’ye göre, fabrikasyon yöntemlerle üretilen ipliklerden dokunan çadır dokumaların atkı ve çözgü sıklıklarının aynı olduğu, geleneksel yöntemle dokunanların ise daha seyrek olduğu görülmüştür.
Metrekare ağırlığı (gramaj) ölçüm sonuçları Geleneksel ve fabrikasyon yöntemlerle üretilen çadır dokumalarına ait metrekare ağırlıkları Tablo 8’de sunulmuştur. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tablo 8. Gramaj ölçüm sonuçları Kod
N
Ortalama (g/m2) 09-11 EKİM /1347,0 NOVEMBER 2017 Strayhgarn 09-1110 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Friksiyon 10 1297,9 Geleneksel 10 1495,1 (el dokuma)
IBATİK İRİDLİB
Tablo 8’e göre, metrekare ağırlığı en yüksek olan dokuma (1495,1 g/m2) geleneksel yöntemle üretilen dokumalardır. Daha sonra sırasıyla strayhgarn (1347,0 g/m2) ve friksiyon (1297,9 g/m2) ipliklerinden üretilmiş fabrikasyon dokumalar gelmektedir.
Kumaş kalınlığı ölçüm sonuçları Üç farklı dokuma kumaş türüne ait kumaş kalınlık verileri incelenmiş ve Tablo 9’da değerlendirilmiştir.
Tablo 9. Kalınlık ölçüm sonuçları Kod 224 Strayhgarn
F 10
Ortalama (mm) 3,53
Friksiyon Geleneksel (el dokumacılığı)
10 10
3,69 4,5
Fabrikasyon kıl çadırı üretim aşamaları, strayhgarn ve friksiyon iplik hattı olmak üzere ikiye ayrılırken; dokuma prosesi de dokuma hazırlık ve dokuma işlemi olarak ikiye ayrılmaktadır. Kıl çadır dokumacılığında kullanılan kıl elyafına ait lif numaraları incelendiğinde, lif çapının 78,8 µm olduğu ve literatürdeki çalışmalarla benzer sonuçları (65-85 µm) yansıttığı görülmüştür. Bununla birlikte 3 farklı dokumadaki elyaf oranları incelendiğinde, teorik karışım oranları ile analizler sonucunda belirlenen oranların farklı olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Bunun nedeni olarak, işletmede harmanlama işleminin yeteri kadar iyi yapılmadığı söylenebilmektedir. İplik numaraları incelendiğinde, geleneksel eğirme yönteminde homojen bir üretimin yapılamadığı atkı ve çözgü iplik numaralarındaki farklılıktan anlaşılmaktadır. Dokumalara ait atkı ve çözgü iplik büküm sayıları incelendiğinde, tek kat büküm sayıları ile çift kat büküm sayılarının farklı olduğu ve elde eğirme yöntemiyle üretilen ipliklerin daha fazla büküme sahip olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Dokumaların atkı ve çözgü sıklıkları sonuçlarına göre, fabrikasyon dokumaların daha sık dokundukları tespit edilmiştir. Dokuma sıklıklarındaki farklılıkların ana kaynağı, tarak dişinden geçen tel sayısı ile doğrudan ilişkilidir. Araştırmada, dokumaların metrekare ağırlığına 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 incelemede, EKİM / NOVEMBER 201709-11 · dokumaların ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ilişkin yapılan geleneksel daha ağır olduğu görülmektedir. Bunun kaynağı incelendiğinde geleneksel dokumaların % 100 kıl elyafı olması, iplik numaralarının daha kalın olması, büküm sayılarının daha çok olması vb. gramajı etkileyen faktörler olduğunu göstermektedir. Dokumaların kalınlıklarına yönelik yapılan incelemede, geleneksel çadır dokumaların iplik LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ kalın /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA numaralarının olması2017 ve büküm değerlerinin yüksek olması diğer dokumalardan daha kalın olmasına neden olmaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI KAYNAKLAR
Akpınarlı, H. F. (2004). Kırım El Sanatlarını Dünü Bu Günü. Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını. Ankara. Özey, R. (1990). Olukbaşı, Kızılca Ve Dutaağaç (Bozdoğan-Aydın) Köylerinde Kıl Çadır Dokumacılığı, Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi. Sayı.68, S.163-190, İstanbul. Kademoğlu, O. (1974). Yörüklerde Üç Direkli Karaçadır, Mimarlık Dergisi, Sayı 5. Üner, İ. (2016). Aydın İli Bozdoğan Yöresi Kıl Çadır Dokumalarının Fiziksel Özelliklerinin İncelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Tekstil Tasarımı Anabilim Dalı, Ankara. Üner, İ; Başaran, F.N. (2016). “Tekstilde Sürdürülebilirlik İçin Yöresel Ürünlerin Yaşam Döngüsü Değerlendirmesindeki Rolü: Çaput Dokumacılığı Örneği”. Bildiri Kitabı, Akdeniz Üniversitesi, IV. Yöresel Ürünler Sempozyumu ve Uluslararası Kültür/Sanat Etkinlikleri. (3-4 kasım 2016). Antalya. TRC Baskı Teknolojileri San.Tic. A.Ş. ISBN 978-605-66000-0-5. s: 241-250.225
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA CUMHURİYET DÖNEMİ SONRASI TÜRK RESİM SANATINDA YÖRÜK YAŞAMININ İZLERİ Doç. Dr. İsa ELİRİ Hüseyin DEDE Özet Bu çalışmanın amacı, Yörük yaşamının ve kültürünün Türk resim sanatı içerisindeki yerini, önemli temsilcileri ve eserleri ile ele almaktır. Özünde konar-göçer yaşam felsefesi ile Orta Asya’ya kadar dayanan Yörük yaşamı ve kültürü doğal hayat döngüsünün önemli bir parçasıdır. Cumhuriyet›in ilk yıllarında Devlet, sanatçıları halkın ulusal kimliğine ve sosyal bilincine katkı sağlaması için teşvik etmiş; ulusun yüceltilmesini sağlayan ve kültürel değerlerine sahip çıkan eserler üretmeleri konusunda çeşitli projelerle desteklemiştir. Bu doğrultuda modern batı sanatı ile yöresel teknik ve biçimleri sentezleyerek kendi kültürü, doğası ve değerlerine önem veren Cemal Tollu, Malik Aksel, Turgut Zaim, Halil Dikmen, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Turgut Atalay, Haşmet Akal, Neşet Günal, Fikret Otyam, Nevzat Akoral, Duran Karaca ve Mehmet Başbuğ gibi birçok sanatçının resimleri içerisinde Yörük yaşamından izler bulmak mümkündür. Nitel araştırma çerçevesinde, konu kapsamında tespit edilen sanatçıların eserleri kendi üslup ve tarzları ile çözümlenerek tartışılmaktadır. Anahtar Sözcükler: Türk Resim Sanatı, Yörük Yaşamı
Giriş Yörük: Yörümek fiilinden türemiş olup Orta Asya’dan Anadolu’ya gelip yurt tutan Oğuz Boylarını ifade eden bir kelimedir (Eröz, 1991: 20). Günümüzde ise Yörükler Anadolu ve Rumeli’de yazın AYLATNAevlerde · 7102 Rya EBda MEV ON / MİKE oturan, 11-90 sıcak yaylalarda, serin otlaklarda ve kışın kışlaklarda kurdukları çadırlarda ovalarda hayvancılıkla uğraşan, büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşayan, konar-göçer Türklerdir (S.Doğan ve Doğan, 2004). Türkler kültürel miraslarını ve sanatsal öğelerini geleceğe, günlük yaşam tarzlarının bir parçası olan 09-11 EKİMmezarlar(kurgan), / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11çadırlar(otağ), EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/anıtlar(abide), NOVEMBER 2017 · ANTALYA el işi dokumalar, freskler ve sözlü-yazılı destanları içersinde aktarmışlardır. Türkiye’de Cumhuriyetin ilanı ile birlikte Yörük yaşamını, kendi üslup ve tarzı ile resim sanatı içersinde konu olarak Cemal Tollu, Malik Aksel, Turgut Zaim, Halil Dikmen, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Eren Eyüboğlu, Turgut Atalay, Haşmet Akal, Neşet Günal, Fikret Otyam, Nevzat Akoral, Duran Karaca ve Mehmet Başbuğ gibi birçok sanatçı ele almıştır.
IBATİK İRİDLİB
Cumhuriyet’in ilk yıllarında devlet, sanatçıları halkın ulusal kimliğine ve sosyal bilincine katkı sağlaması için teşvik etmiş, ulusumuzun yüceltilmesini sağlayan kültürel değerlerimize sahip çıkan eserler üretmeleri konusunda çeşitli projelerle desteklemiştir. Bu projelerin başında; 1933-1936 yılları arasında düzenlenen İnkılap Sergileri, 1938-1944 yılları arasında düzenlenen Yurt Gezileri, 1939 yılından başlayarak gelenekselleşen Devlet Resim Heykel sergileri, yer almaktadır. İnkılap Sergilerinin ilki, Milli eğitim bakanı Dr. Reşit Galib’in girişimiyle, Ankara Halkevi’nde, Cumhuriyetin onuncu yıl dönümünde açılmıştır (Erol, 1984: 40). Bu sergide yer alan resimlerden bazıları Cumhuriyet Bayramı kutlamaları ile ilgili gazete haberlerini süslemiştir. Sanatçılardan istenen Kurtuluş Savaşı’nı görselleştirmeleridir. Böylece toplumda yaratılmaya çalışılan ulusal bilincin pekiştirilmesi de düşünülmektedir. Sergideki resimlerin içerikleri Kurtuluş Savaşı, Devrimler ve Atatürk konuludur (Yücel, 1983: 424). Her yıl Cumhuriyet Bayramı’nda açılması 226
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA düşünülen İnkılap Sergileri 1936 yılına kadar devam eder. İnkılâp Sergileri sonrasında Cumhuriyet Halk Partisi›nin sanat ve kültür politikası doğrultusunda gerçekleşen «Yurt Gezileri» projesi fikri ortaya çıkar. Halka resim, heykel gibi plastik sanatları tanıtmak, sevdirmek ve öğretmek amacı ile tek partili dönemde ressamları yurdun dört bir yanına gönderme kararı almıştır. Her yıl 10 ressam, çeşitli illere dağılacak ve bu illerde halkın arasında dolaşarak resimler yapacaktır. Böylece sanatçı doğaya ve insana yaklaşarak Anadolu’nun ve Türk halkının özgün kültürel kimliği ile doğal koşulları içerisinde ilişki kurabilerek bu doğrultuda eserler üretebilecektir (Berk ve Özsezgin, 1983: 69-74). 1938-1943 tarihlerinde düzenlenen yurt gezileri Türk resim sanatı tarihi açısından önemli bir yere sahiptir. İstanbul dışına çıkan sanatçı Anadolu’yu tanıma imkânı bulurken, Anadolu insanı da bu vesile ile resim sanatını tanımış ve benimsemiştir. Resim sanatına karşı olumsuz düşünceler kırılır. Anadolu halkı, ressamların çalışmalarını yakından birebir görme fırsatı bulur. Yurt gezileri ile amaçlanan milli duygularında arttırılması sağlanmıştır. Çok Partili hayata geçerken hızını azaltan yurt gezileri 1943’de, 6. Yurt gezisi tamamlanarak sonlandırılır (Keskin, 2012: 141-151). Ankara Devlet Resim ve Heykel Müzesi, 1927-1930 tarihleri arasında Türk Ulusunun Büyük Lideri Atatürk yönetiminde Ulus semtindeki Namazgâh Tepesi’nde Türk Ocakları Genel Merkezi binası olarak inşa edilmiştir. Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu tarafından dönemin modasına uygun, Osmanlı ve Selçuklu mimarisinden esinlenilerek tasarlanmış ve birçok kez farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmıştır (Alpagut, 2012: 19). Binanın 1980’de onarılmasının ve düzenlenmesinin ardından açılan müze, kısa bir zaman süresi içerisinde modern bir müzenin tüm özelliklerine sahip bir kuruluş haline gelmiştir. Türk plastik sanatının oluşum ve gelişim dönemlerini yansıtan sanat eserleri koleksiyonlarının ve bunların sınıflandırmalarının bulunduğu ve bu alandaki boşluğu dolduran nitelikli bir oluşuma dönüşmüştür (Anonim, 2017a). Cumhuriyet ilanından sonra yaşanan bütün bu önemli gelişmeler birçok sanatçının folklorik çalışmalar09-11 yapmaları farkındalık sahibi olmalarına ve bu doğrultuya yönelmelerine 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / konusunda NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA katkıda bulunmuştur. Özellikle Yörük yaşamının Türk resim sanatı içerisindeki izleri ele alınarak bu çalışma içersinde belli başlı temsilci ve eserleri ile kronolojik bir seçme yapıda yer verilecektir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Cemal Tollu (1899 – 1968)
Cemal Tollu eserlerinde Anadolu’ya özgü konuları Yörük yaşamından izler de dahil olmak üzere, Asur ve Hitit formlarını anımsatan geometrik kitlesel yapılı, siyah konturlu figür ve motifleri, ayrıntısız inşacı bir tutumla eserlerine yansıtmıştır. (Erdemci, Germaner, Koçak ve Rona 2008: 32). İstanbul doğumlu ressam, ilk ve ortaöğrenimini tamamladıktan sonra sanat öğrenimini Sanayi-i Nefise Mektebi’nde savaş öncesi ve sonrası olarak iki dönemde yapmış ve bu öğrenimini pekiştirmek için Paris’e giderek Andre Lhote, Marcel Gromaire, Fernand Leger ve Charles 227
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Despiou’yu tanıdı ve atölyelerinde çalıştı. İkinci Dünya Savaşı’na yakın yıllarda tekrar Hans Hoffman ile çalışmak için Münih’e gitti (Anonim, 2017b).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bu sebepten dolayı Türk minyatür resminin geometrik kompozisyon ve şematik figür esprisinden hareket ederek, Milli, yerel, bölgesel ve halka dönük niteliklerle vücut bulan, özellikle Yörük kültürü ve doğası içersinde poz verircesine gibi duran insan ve hayvan figürleriyle nadide tablolar üretmiştir.
Halil Dikmen (1906–1964)
Anadolu mitolojisine dayalı resimlerinde geometrik tabanlı kompozisyon şeması ve bütünlüğün içinde resim elemanlarını yerleştirmesi Tollu sanatının karakteristik özelliğidir. ( Berk ve Özsezgin, 1983: 58–60)
Malik Aksel (1901 – 1987) Selanik doğumlu sanatçımız Malik Aksel, Türk resim sanatı içinde bize Cumhuriyet öncesi ve sonrası ile ilgili bilgi veren, sanatında Anadolu halk kültürüne yönelen, resimde ulusallığı savunan ve bu amaç doğrultusunda hiçbir sanatsal harekete dahil olmayıp kendine özgü bir üslup oluşturmuş önemli bir sanatçımızdır (Sülün, 2010). İstanbul Muallim Mektebinden mezun olan Malik Aksel daha sonra Almanya’da resim eğitimini tamamlamıştır. Sanatçı 1932’de Gazi Eğitim Enstitüsü’nün Resim Bölümünde kurucu hoca olarak göreve başlamış uzun yıllar burada çalışmıştır (Tansuğ, 1999: 171). Aksel Anadolu Yurt Gezileri ile sanatında benimsediği üslup iyice olgunlaşmıştır. Bu geziler sırasında Anadolu insanını, doğasını, AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 yaşamını yakından izleme imkanı bulur. Bu organizasyon eserlerinde Yörük kültüründen izler bırakır. 1939 yılında Sivas’a, 1942 yılında Denizli’ye gider. Bu yörelerde Anadolu insanının doğal ve psikolojik yapısını dürüst, içten bir anlatımla vurgular. Bu resimler; bölgenin tarihini, günlük hayatını ve özellikle bölge insanının doğal yaşamını belgeler (Sülün, 2010). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Halil Dikmen 1906 yılında İstanbul’da doğmuştur. Güzel Sanatlar Akademisi’nde girdikten sonra, İbrahim Çallı ve Hikmet Onat atölyelerinde resim çalışmıştır. Sanatçı buradaki eğitimini tamamladıktan sonra 1928 yılında Paris’te Academie Julien’de Albert Laurens’ın, sonra Andre Lhote’un öğrencisi olmuştur. 1937 yılında Resim ve Heykel Müzesi’ne müdür olarak atanmıştır (Anonim, 2017c). Çalışmalarında akademik sanat kurallarına bağlı titiz bir işçilikle yaptığı eserlerinde, Rönesans’ın üçlü kompozisyon özelliği dikkat çekmektedir (Berk ve Turani, 1981:114). Resim anlayışı doğrultusunda yöresel ve milli temalar içeren eserlerinde bile figüratif bir Klasik ekolun özelliklerine rastlamak mümkündür.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Halil Dikmen’in Yörük yaşamının adeta bir kesitini aldığı eserinde; çadırlarıyla(otağ), yemyeşil otlaklarıyla, hayvanlarıyla, Yörük kadınlarının kendilerine özgü başörtüsü bağlama sitilleriyle gündelik hayatlarını resmine doğrudan belgeci bir tavırla aktarmış ve bu kültürün yaşatılmasına katkı sağlamıştır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu (1911 – 1975) Turgut Zaim (1906-1974) Turgut Zaim Yöresel Türk resminin en önemli temsilcilerindendir. Yaşadığı dönemin sanat eğitimi ve ortamının Batı hayranlığına karşı çıkmıştır. Sanat eğitimi Sanayi-i Nefise’de İbrahim Çallı’nın atölyesinde alırken bırakıp Paris’e gitmiştir. Paris Güzel Sanatlar Akademisi merkezli eğitiminin kişisel gelişimi ve üslup oluşumunu engellediğini düşünen sanatçı, burada da aradığını bulamamıştır. Avrupa’da eğitim gören diğer sanatçıların Modern akımlardan etkilenmesine karşın bu toprağın ressamı, yurt özelliği olan bir üslup sahibi olmak istemiştir (Tepecik, 1993: 54-56). 228
1911 yılında Giresun’da dünyaya gelen sanatçı, Trabzon’daki orta öğrenimi sırasında resim öğretmeni Zeki Kocamemi’nin etkisiyle 1929’da İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiştir. Orada, Nazmi Ziya Güran ve İbrahim Çallı’nın öğrencisi olmuştur. Ancak 1931 yılında öğrenimini yarıda keserek Fransa’ya gitmiştir. Fransa’da ilk yıl Dijon ve Lyon atölyelerinde, ikinci yıl Paris’te André Lhote atölyesinde çalışmıştır (Akdeniz, 2004: 77). Paris’teyken Gauguin’in ve Van Gogh’un çalışmalarını etüt etme fırsatı bulmuştur. Eyüboğlu, bu etütlerin sonucunda kendi desen ve renk uygulamasını ve tekniğini geliştirmeye çalışmıştır. 229
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Paris›ten döndükten sonra Yurt Gezileri programı dâhilinde Edirne›ye ve Çorum›a gönderilen Bedri Rahmi Eyüboğlu›nun yapıtları ve düşün hayatı incelendiğinde, sanatçının eserlerinde halk sanatı örneklerine yer verdiği, yerel motifleri ağırlıklı olarak kullandığı dikkat çekmektedir. Eyüboğlu resimlerinde bu örnekleri resimlerine birebir yansıtmamıştır. Onun yerine Anadolu halk sanatı motifleri ile batılı resim tekniklerini sentezlediği özel bir yapıya ulaşmıştır (Dal, 1997:573).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA daha çok figür, peyzaj, natürmort, portre gibi klasik konuları işlemiştir. Günlük yaşam sahneleri bir önceki döneme göre daha az yer tutmaktadır ve bu resimlerde sanatçının daha renkçi bir tutumla çalıştığı izlenmektedir. İçerikten çok resimsel değerler ön plandadır. Aynı yıllarda Tekirdağ ve Çanakkale çevresinden manzaralarının gerçekleştiren Atalay, köy yaşamı ve Yörükler temasını işlemiştir (Üstünipek, 2010).
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kendisine has üslubu doğrultusunda resimlerinin kaynağını Anadolu, Anadolu kadını, Yörük kadını, kilim ve yazma motifleri oluşturur. Yarı soyut, renkçi bir anlayış içerisinde, hareketli fırça vuruşlarıyla geleneksel süsleme sanatı ve halk sanatının zengin motiflerinden sıklıkla faydalanmıştır.
Yörükleri resim sanatı içinde konu alan Turgut Atalay, Yörüklerin yaşam ve kıyafetlerinden etkilenerek Turgut Zaim gibi yaylalarda değil, çoğunlukla pazar yerinde resmetmiştir. Yörüklere olan hayranlığını da şu kelimelerle dile getirmektedir: “Bir Yörük kiliminin iyisi; boyası ve üzerindeki geleneksel motifleri yakıştırması, insanı hemen kendine saygıyla bağlar, büyüler. Yörüklerin giysileri de öyle!...Her şey bir coşku içinde yaşam bulur. Onların başlıklarından, eteklerinden, şalvar ve takılarından daha güzelini ararsanız güç bulursunuz! En cesur modacı bile o yakıştırmayı, o üç bulunabilen güzelliği pek yakalayamaz, yaratamaz!...İşte birçok kompozisyonlarımda konu olarak aldığım Yörükler beni kendilerine bu nedenlerle çekti.” (Mengüç, 2001: 172)
Eren Eyüboğlu (1907 – 1988) Sanatçı 1907 yılında Romanya’nın Yaş kentinde doğmuştur. Yaş Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim öğrenimi gördü. 1929 yılından sonra Paris’te dört yıl boyunca Julian Akademisi’nde André Lhote’un öğrencisi oldu. Burada Monet ve Cezzane’nın eserlerini inceledi ve röprodüksiyonlarını çalıştı. 1930 yılında Paris’te tanıştığı kendisi gibi resim sanatçısı olan Bedri Rahmi Eyüboğlu ile AYLATNA ·de 710etkisiyle 2 REBMEVeşiyle ON / MTürkiye’nin İKE 11-90 dört bir 1936 yılında evlenerek İstanbul’a döndü. Yurt gezilerinin yanını dolaşarak Anadolu insanının yaşam biçimini tuvallerine folklorik ve yöresel özellikleri plastik öğelerle birleştirerek yansıttı. Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte D Grubu’na katıldı. Topluluğun etkinliklerinde önemli rol üstlenen sanatçı resimlerinde soyutlamacı ve Ekspresyonist görüşü ile Anadolu insanın ile/ Yörük de izler bulmak 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11doğal EKİM /yaşamı NOVEMBER 201709-11 ·kültüründe ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 ·mümkündür. ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Sanat hayatının bir döneminde Picasso ve Braque gibi usta ressamlardan çalıştığı kopyalar sayesinde yapıtlarında ayrıntıdan uzaklaşarak; sadeliğe, ritmik çizgi ve heyecan verici, coşkulu renk uyumuna yöneldi. Ancak Eren Eyüboğlu, eşi Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun nakışçı stiline karşın, yöresel anlatımlara ulaşmada plastik öğelere eğilimi ağır bastı ve temalarına Çağdaş bir yorum kazandırdı. (Anonim 2015)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Haşmet Akal (1918-1960)
Turgut Atalay (1918 – 2004)
1918’de İstanbul’da doğan Akal’ın babası Şair Rasim Haşmet Bey’dir. 1938’de girdiği İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde Leopold Levy‘nin yanında çalıştı. Üç yıl sonra devlet bursuyla gittiği Paris‘te Andre Lhote ve Fernand Leger gibi ressamların atölyelerinde çalışma olanağı buldu. Jean Metzinger‘e bir süre asistanlık yaptı. Kuzey Fransa’da restore edilen bir kilisenin açmış olduğu yarışmayı kazanarak gittiği Valenciennes kasabasında duvar resimleri uyguladı. 1953’te Türkiye’ye döndü.
1918 Konya doğumlu sanatçı Güzel Sanatlar Akademisi’nde Nazmi Ziya Güran, İbrahim Çallı, Léopold Lévy ve iki yıl süreyle Rudolph Belling atölyesinde eğitim görmüştür. Turgut Atalay’ın resim anlayışı üç dönemde incelenmektedir:
1955’te meclis resimleri için düzenlenen gezi nedeniyle Adana‘da topladığı belgelerin ışığında yöresel çalışmalar yaptı. Yörük kültürü ve yaşamından etkilerde resimlerine yansıdı. Bu resimlerle Adana’da bir de sergi açtı.
1938-1949 yılları arasına tarihlendirdiği ilk dönem resimlerinde manzara, portre ve natürmort çalışmıştır. 1960’lı yılların başında resminin ikinci dönemi ise kendi ifadesiyle satıhlar ve şekillerin parçalanmasıyla biçimlenir, bu anlayışa konu olarak köy yaşamı, köylüler, özellikle de kağnı, karasaban ve bozgun temalarını işlemiş, ifadenin öne çıktığı resimler gerçekleştirmiştir. Son dönem çalışmaları ise konu ve biçim anlayışı, renk yaklaşımı bakımından daha olgun örneklerdir. Sanatçı,
Akal Türk resim sanatında Yeniler Grubu ile toplu bir eğilim yansıtan sosyal-gerçekçi anlayışa bağlıdır. Figürden yana ağırlık gösteren ve çevre yaşamının özelliklerini, gerçeklere bağlı kalarak ifade etmeyi amaçladığı resimlerinde, mesajla plastik bütünlük arasında bir denge gözetmiş ve yer yer de deformasyona yönelerek anlam vurgusuna kesinlik kazandırmaya çalışmıştır (Anonim, 2017d).
230
231
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Neşet Günal (1923 – 2002) Nevşehir’de 1923 yılında çiftçi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. On altı yaşındayken Nevşehir Belediyesi’nin sağladığı bursla Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne öğrenime gitmiştir (Giray, 1997: 524). 1939 yılında başladığı okulda eğitimi süresince Nurullah Berk, Sabri Berkel ve Leopold Levy atölyelerinde çalışmıştır. Öğrencilik yıllarından başlayarak figüratif ağırlıklı tarzda çalışan Günal, Toplumsal Gerçekçilik anlayışı içinde gerçekleştirdiği yapıtlarıyla tanınmaktadır (Arslan, 1997: 728). Neşet Günal, 1946 yılında Akademi’den birincilikle mezun olduktan sonra 1948 yılında Paris’te Andre Lhote ve ardından Fernand Leger’nin atölyesinde sanat eğitimini sürdürmüştür. Burada duvar resmi ve fresk tekniğini öğrenerek 1954 yılında Türkiye’ye dönen Günal, Akademi’ye asistan olarak atanmıştır. Anadolu’daki kırsal kesimi, toplumsal gerçekçi bir dille zorluklardan yılmayan insanların mücadelesini sanatıyla dile getirmiştir. Onların doğayla bütünleşen varlıklarını yapaylıktan uzak en çarpıcı biçimde resimlerinde kuvvetli deseni ve figüratif tarzı ile gözler önüne sermiştir. Eserlerinde, ağırbaşlı iri figürler, büyük el ve ayaklar, kaba giysiler ve stilizasyon belirleyici bir üslup özelliğidir. Renkli ve coşkulu resimlerden ziyade toprak tonları ve pastel renkler tercihidir. Dolaylı anlatım yerine gerçeğin direk çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilen eserler üretmiştir (Yener ve Nacar, 2015). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fikret Otyam (1926 – 2015) Fikret Otyam 1926’da Aksaray’da doğmuştur. Otyam ağabeyleri ile altı yaşlarından itibaren babasının eczanesinde çalışmaya başlar. Liseyi Kayseri’de bitirdikten sonra bir dönem Akademi›de öğrenci olan ressam Neşet Günal›la karşılaşmış, Neşet Günal, resme olan ilgisini fark ettiği Fikret Otyam’a, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmesini önermiştir. Akademi’deki ilk yılı olan 1945’te İbrahim Çallı’nın atölyesinde klasik bir eğitim alan sanatçı, eğitimine Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun atölyesinde devam etmiştir. Bu süre boyunca onun Anadolu halk sanatı motifleri ile batılı resim tekniklerini sentezlediği özgün resim tarzından etkilenmiştir ve bu durum resim hayatının tümüne yansımıştır (Otyam, 1997: 37). 232
Sanatçı, emekli olduktan sonra kendini ölene kadar resim sanatına adamıştır. 1950’li yıllardan itibaren resimlerinin konusu Yörük yaşamı, doğası ve insanı olarak ele alırken, kendinse has üslup ve renk anlayışıyla eserler üretmiştir.
Nevzat Akoral (1926-2016) 1926 Manisa doğumlu Nevzat Akoral Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-iş bölümünün yetiştirdiği değerli sanatçılardan biri olduğu kadar aynı zamanda bu bölümde hocalık yaparak büyük emek ve katkılarda bulunan Ressam-eğitimcidir. 1960-1962’de kazandığı bir bursla ABD’de Indiana Üniversitesi’ne grafik sanatlar eğitimi alarak birikimini pekiştirir. İllüstrasyon, gravür, ağaç baskı, linolyum, suluboya, lavi, yağlıboya gibi pek çok tekniğe hakimdir. Kompozisyonlarında betimlediği gerçek yaşamdan kesitler pek çok insanı büyüler. Akoral’ın eserlerinde Yörük yaşamı ve kültüründen izler bulmak mümkündür (Pekmezci, 2016).
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Duran Karaca (1934-2006)
1934 Adana Ceyhan doğumlu sanatçı, orta öğretimden sonra başladığı hukuk eğitimi bırakarak İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisine kaydını yaptırmıştır. Burada Halil Dikmen’in ve Cemal Tollu’nun öğrencisi olmuştur. Akademiyi bitirince serbest ressam olarak çalışmayı yeğlemiştir. 1967’de bir yıl süreyle kendi hesabından Paris’e giderek müzeleri gezmiştir., Batı’nın büyük ressamlarını yakından tanıma olanağı buldu; bu arada, Brüksel, Amsterdam, Hamburg, Kopenhag gibi kentlerde incelemeler yaptı. Renkçi bir ressam olarak kabul edilen Duran Karaca, hemen hemen bütün resimlerinde teknik ve estetik bir bütünlük oluşturmaya özen göstermiştir. Leke istiflemeleri ile kurduğu kompozisyonlarında vurgu öğesi olarak renk önemlidir. Işık düzenini renler arasındaki ince tonlamalardaki geçişlerle sağlar. Çukurova’nın doğasından yola çıkarak Yörüklerin yaşamını çağdaş bir yorumla ele almıştır (Komisyon, 1983).
233
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA AYTEKİN, O. 2006. Çile ve Umudun Ressamı Mehmet Başbuğ ile Sanatı Üzerine, Genç Kardelen Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, 11 Sayı. BERK, N. ve ÖZSEZGİN, K. 1983. Cumhuriyet Dönemi Türk Resmi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. İstanbul. BERK, N. ve TURANİ, A. 1981. Başlangıcından Bugüne Çağdaş Türk Resim Sanatı Tarihi, Cilt 2, Tiglat Yayınları, İstanbul. DAL, E. 1997. “Bedri Rahmi Eyüboğlu”, Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Cilt I. Yem Yayıncılık. İstanbul.
Mehmet Başbuğ (1956-2017) 1956 yılı Diyarbakır doğumlu sanatçı Gazi Eğitim Fakültesi Resim-iş bölümünün yetiştirdiği sanatçıeğitimci kimliği ile Türk resim sanatındaki önemli değerlerdin birisidir. Anadolu kırsal yaşamını ve bu yaşamın ayrılmaz bir parçası olan insanı, gündelik yaşamı içinde yöresel tiplemeleriyle kendine özgü bir atmosfer içinde ele alan Mehmet Başbuğ, eserlerinde Türk insanı ve yaşamı üzerine kurulmuş geniş bir dünya yaratmıştır. Sanatçı Anadolu insanın yanında Türk Dünyası’nın diğer toplum yaşantılarını da gelenek görenek ve efsaneleriyle eserlerine yansıtmış, Türk savaşları ve tarihini anlatan önemli yapıtlar ortaya koymuştur (Aytekin, 2006: 20-23).
Sonuç Belge niteliğinde de olan sanatçıların eserleri döneminin ve coğrafyasının izlerini mutlaka içersinde barındırır. Yörük kültürü ve yaşamı Anadolu coğrafyasının Türk kültürünün ayrılmaz bir parçası temel yapıtaşıdır. Toplumsal, sosyal, ekonomik, coğrafi ve yaşamsal birçok enstantaneyi bünyesinde barındıran Yörük kültürü sanatçılara ilham kaynağı olmuş ve etkilemiştir. Cumhuriyetin ilanından sonraki süreç kapsamında ele alınan resim sanatının gelişim süreci içerisindeki Yörük kültürü izleri, birçok sanat unsurunda kendine yer bulduğu gibi Resim sanatında da büyük ölçüde kendine yer bulmuş çalışmamızda yer verdiğimiz sanatçıların eserlerine AYLATNAkonu · 7102olmuştur. REBMEVOAslını N / MİKve E 1özünü 1-90 kaybeden tüm kültürler yok olamaya bir gün mahkumdur. Onu korumak ve gelecek nesillere aktartmak tüm bireylerin sorumluluğudur. Sanat ve sanat eseri bu misyonu yerine getiren yegane araçtır.
Kaynakça 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 Sanatında · ANTALYA 1950 Sonrası Çağdaş AKDENİZ, 09-11 H. 2004. Merkez Bankası Sanat Koleksiyonu 2- Türk Yaklaşımlar ve Koleksiyondan Örnekler, 1 Baskı. Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Yayını, Ankara.
IBATİK İRİDLİB
ALPAGUT, L. 2012. Mimar Arif Hikmet Koyunoğlu ve Ankara’da Anıtsal Bir Yapı: Türk Ocakları Merkez Binası, Ankara Resim Heykel Müzesi. Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ankara. ANONİM, 2015. Eren Eyüboğlu, Eyüboğlu Vakfı, İstanbul. http://eyubogluvakfi.org.tr/?page_ id=399 (Erişim Tarihi: 24.10.2017). ANONİM, 2017a. Ankara Devlet Resim Heykel Müzesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ankara. http:// www.muze.gov.tr/tr/muzeler/devlet-resim-ve-heykel-muzesi(Erişim Tarihi: 20.10.2017) ANONİM, 2017b. Cemal Tollu, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü. Ankara. http://www.guzelsanatlar.gov.tr/TR,3204/cemal-tollu.html (Erişim Tarihi: 21.10.2017) ANONİM, 2017c. Halil Dikmen, Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü. Ankara. http://www.guzelsanatlar.gov.tr/TR,3218/halil-dikmen.html (Erişim Tarihi: 23.10.2017). ANONİM, 2017d. Biyografi Haşmet Akal, Haşmet Akal Kişisel Web Sitesi. http://hasmetakal. com/?page_id=407 (Erişim Tarihi: 26.10.2017). ARSLAN, N. 1997. E Eczacıbaşı Sanat Ansiklopedisi, Cilt II. Yapı Endüstri Yayınları. İstanbul. 234
DOĞAN, M. ve DOĞAN, C. 2004. Tarih Gelişim Sürecinde Yörükler. Sosyoloji Konferansı Dergisi. Sayı 30. ERDEMCİ, F. GERMANER, S. KOÇAK, O. ve RONA, Z. 2008. Modern ve Ötesi, 2. Bakı. Bilgi Üniversitesi Yayınları. İstanbul. EROL, T. 1984. Günümüz Türk Resminin Oluşum Sürecinde Bedri Rahmi Eyüboğlu Yetişme Koşulları, Sanatçı Kişiliği, Cem Yayınları, İstanbul. ERÖZ, M. 1991. Yörükler. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları. İstanbul. GİRAY, K. 1997. Türkiye İş Bankası Resim Koleksiyonu, 1. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul. KESKİN, C. 2012. Yurdu Gezen Ressamlar. SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. Sayı 27. KOMİSYON, 1983. Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi Kişiler, Dönemler, Akımlar, Yapıtlar. 6 Cilt. Anadolu Yayıncılık, İstanbul. MENGÜÇ, A. 2001. Turgut Atalay, Bilim Ve Sanat Galerisi Yayınları, İstanbul. OTYAM, F. 1997. Fikret Otyam Gazeteci-Ressam, Türkiye Halk Bankası Kültür Sanat Yayınları, EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA İstanbul. 09-11 EKİM09-11 PEKMEZCİ, H. 2016. İdol İnsan Nevzat Akoral, Çağdaş Sanatlar Vakfı Bülteni. http://www. sanattanyansimalar.com/yazarlar/hasan-pekmezci/i-dol-insan-nevzat-akoral-kimdir/1094/ (Erişim Tarihi: 27.10.2017). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
SÜLÜN, E. 2010. Bir Sulu Boya Ustası Malik Aksel’in Resimlerinde Figüratif Betimlemeler. Güzel Sanatlar Enstitüsü Dergisi. 14 Sayı. TANSUĞ, S. 1999. Çağdaş Türk Sanatı, Remzi Kitabevi, İstanbul.
TEPECİK, A. 1993. Turgut Zaim. Kültür ve Sanat, İş Bankası Yayınları. Ankara.
ÜSTÜNİPEK, Ş. 2010. Turgut Atalay’ın Yaşamı ve Sanatı. Lebriz, İstanbul. http:// lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TRHYPERLINK “http://lebriz.com/pages/lsd. aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”&HYPERLINK “http://lebriz.com/pages/ lsd.aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”sectionID=5HYPERLINK “http://lebriz. com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”&HYPERLINK “http://lebriz. com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”articleID=817HYPERLINK “http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”&HYPERLINK “http://lebriz.com/pages/lsd.aspx?lang=TR&sectionID=5&articleID=817&bhcp=1”bhcp=1 (Erişim Tarihi: 25.10.2017). YENER, G. ve NACAR, T. 2015. Ressam Neşet Günal’ın Kırsal Kesim Betimlemeleri, Cappadocia Journal of History and Social Sciences, Volume 4, Page: 103-120 YÜCEL, Ü. 1983. Çağdaş Düşüncenin Işığında Atatürk. Dr. Nejat Eczacıbaşı Vakfı Yayınları. İstanbul.
235
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KONYA MÜZELERİNDE BULUNAN İŞLEMELİ LEVHALARDAN ÖRNEKLER Yrd. Doç. Dr. Kezban SÖNMEZ ÖZET İşleme; çeşitli kalınlıkta kumaşlar veya deri üzerine, iğne ve benzeri aletler yardımı ile, elde veya makinede, birçok cins ve renkte iplik ya da sim, sırma, pul, boncuk ve şerit gibi malzemeler kullanılarak, düz veya kabartılı şekilde yapılan süslemelere denir. İşleme sanatının Türk sanatları içerisinde çeşitli dönem ve bölgeleri kapsayan zengin bir repertuvarı vardır. Duvara asılmak için hazırlanan, üzerinde bitkisel, geometrik, nesneli, figürlü ve yazılı bezemelerin yer aldığı, resim, hat, tezhip, işleme v.b. teknikler uygulanarak yapılan tablolara levha denir. Levhalarda genellikle yazılı bezeme kullanılmakla birlikte, bitkisel ve nesneli bezemelerin de ağırlıklı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu araştırmanın amacı; Konya müzelerinde bulunan işlemeli levha örneklerini tanıtmak ve bu örnekler üzerinde uygulanan işleme özelliklerini belirlemektir. Araştırma ile ilgili bir diğer amaç; tarihi belge niteliğindeki bu eserlerin, işleme sanatı bakımından önemlerini vurgulamaktır. Anahtar Kelimeler: Konya, levha, işleme.
EXAMPLES OF EMBROIDERED PLAQUE IN KONYA MUSEUMS ABSTRACT Embroidering; It is called as ornaments made of various types of fabrics or leather on hand or machine, with the help of needles and similar tools, with many kinds and colors of yarn or materials AYLart ATNofA ·embroidery 7102 REBMEhas VONa /rich MİKrepertoire E 11-90 of Tursuch as tinsel, silver thread, flake, bead and strip. The kish arts covering various periods and regions. It is called plaque; tables which are prepared for hanging on the wall and on which vegetative, geometric, objective, figurative written ornaments are placed, which is made by using painting, cal09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ligraphy, gilding, embroidery etc. It is seen that plaque are usually used in written ornament, while vegetative and objective ornaments are predominantly used.
IBATİK İRİDLİB
The purpose of this research; to introduce the samples of embroidered plates in the museum of Konya and to determine the embroidery features on these samples. Another aim of research; is to emphasize the significance of these works as historical documents in terms of the art of the embroidery. Keywords: Konya, plaque, embroidery.
1. GİRİŞ
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İşleme sanatının Türk sanatları içerisinde çeşitli dönem ve bölgeleri kapsayan zengin bir repertuvarı bulunmaktadır. Anadolu ve çevresinde XI. yüzyıldan bu yana gelişen Türk işlemeleri Selçuklu, Beylikler, Osmanlı, Cumhuriyet gibi dönemlere ve yüzyıllara ayrılarak incelenmektedir. İşleme teknikleri, malzemeler, motifler ve üsluplar, bir yandan geleneksel çizgisini korurken, diğer yandan dönemden döneme büyük farklılıklar göstermektedir (Sözen ve Güner, 1998: 198). Türk işleme sanatında seçilen konular arasında bitkisel, geometrik, figürlü, nesneli gibi bezeme türleri yer almaktadır. Bununla birlikte yazılı bezemeler işleme sanatında yüzyıllardır yoğun bir biçimde kullanılmaya devam etmektedir. Araştırmanın konusunu oluşturan işlemeli levhalarda da yazılı bezemeler kimi zaman tek bir bezeme biçimi olarak, kimi zaman ise diğer bezeme türleri ile birlikte kullanılarak zengin bir repertuvar oluşturmaktadır. Diğer plastik sanatlarda olduğu gibi işlemelerde de yazı, kimi zaman yalnız harflerle ve işaretlerle, kimi zaman süsleyici motiflerin yanı sıra bir kompozisyonu tamamlayıcı şeritler ve madalyonlar biçiminde oluşturulan tasarımlarla karşımıza çıkmaktadır. Kapalı kompozisyon, açık kompozisyon veya kelimelerden oluşan şerit ve madalyonlar biçiminde yapılan yazılı bezemeler, okunabilir nitelikte ya da anlamı soyut işaretler şeklindedir. Genellikle dini veya profan (din dışı) olmak üzere iki ana başlık altında kümelenen yazılı bezemeler, okunabilir nitelikte olanlar ve dekoratif amaçla kullanılan harfler ve işaretler olmak üzere iki ana başlık altında toplanabilir. Dini yazılı bezemelerde Kur’an’dan ayetler yer alırken, profan örneklerde beyitler, maniler gibi edebi türler, kitabeler ve tuğralar dikkat çekmektedir. En erken örneklerini 16. yüzyılda gördüğümüz yazılı bezemelerde, özellikle II. Mahmut’un ilk öğrenimi zorunlu kılmasından sonra, 19. yüzyılda bir artış görüldüğü gözlenmektedir ( Barışta, 1987: 37). 19. yüzyılda yazılı bezemelerde artış görülmekle birlikte, ya bir harf ya bir kelime veya birkaç cümle biçiminde tasarlanmış yazılı bezemelerin genellikle bitkisel, geometrik, figürlü veya nesneli bezemelerle birlikte kullanıldığı görülmektedir ( Barışta, 1999: 125). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Duvara asılmak için hazırlanan, üzerinde bitkisel, geometrik, nesneli, figürlü ve yazılı bezemelerin yer aldığı, resim, hat, tezhip, işleme v.b. teknikler uygulanarak yapılan panolara levha denilmektedir. Levhalarda genellikle yazılı bezeme kullanılmakla birlikte, bitkisel ve nesneli bezemelerin de A·YANTALYA LAT2016: NA · 71133). 02 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA ( 2017 ağırlıklı olarak kullanıldığı görülmektedir Sönmez,
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bu araştırmanın amacı; Konya müzelerinde bulunan işlemeli levha örneklerini tanıtmak, bu örnekler üzerinde uygulanan işleme özelliklerini belirlemek ve işleme sanatı bakımından önemlerini vurgulamaktır. Araştırma kapsamına alınan levha örnekleri üzerinde görülen işlemeler; malzeme, teknik, renk, motif ve kompozisyon gibi başlıklar halinde incelenmiştir. Levhalar üzerinde görülen yazı örnekleri okunarak anlamları üzerinde durulmuş, saha çalışmasından ve yazılı kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında sonuca gidilmeye çalışılmıştır.
2. ÖRNEKLER
Bu araştırmanın konusu “Konya Müzelerinde Bulunan İşlemeli Levhalardan Örnekler” olarak belirlenmiştir. İşleme; çeşitli kalınlıkta kumaşlar veya deri üzerine, iğne ve benzeri aletler yardımı ile, elde veya makinede, birçok cins ve renkte iplik ya da sim, sırma, pul, boncuk ve şerit gibi malzemeler kullanılarak, düz veya kabartılı şekilde yapılan süslemelere denilmektedir. 236
Örnek No: 1 237
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İlgili Koleksiyon: Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu Müzesi Envanter No: 14216-1178 Tarihlendirme: Eser, üzerindeki tarihe göre H. 1271- M. 1855 yılında yapılmıştır. Buna bağlı olarak 19. yüzyıla tarihlenmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kullanılarak, tırtıl tutturma tekniği ile süslenmiş yazılı bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan muhakkak yazı tipi ile yazılmış yazıda “Mübarek eylesin hakkında sübhan, Bin üçyüz yirmidörtte oldu hitan(sünnet), Selametle şetaretle(sevinç) her zaman, Saadetle yaşa sabit Süleyman, 10 Temmuz” yazmaktadır.
Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, siyah kadifeden yapılan levhada, altın sarısı sırma kullanılarak, dival işi tekniği ile süslenmiş yazılı bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan talik yazı tipi ile yazılmış yazıda “Bismillahirrahmanirrahim. Ra’sü’lHikmeti Mehafetullah.” (Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adı ile. Hikmetlerin Başı Allah Korkusudur. Mehmed Esad Yesari ) yazmaktadır. Yazının altında 1271 tarihi yer almaktadır. Örnek No: 4 İlgili Koleksiyon: Mevlana Müzesi Envanter No: 1019 Tarihlendirme: 19. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Örnek No: 2 İlgili Koleksiyon: Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu Müzesi Envanter No: 14234-1187 Tarihlendirme: 19. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, ceviz yeşili kadifeden yapılan levhada, altın sarısı sırma kullanılarak, dival işi tekniği ile süslenmiş yazılı bezemeler, süslenmiş AYLATNA ·tezhip 7102 Rile EBM EVON / Mİbitkisel KE 11-90bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Fa’lemü ennehü la ilahe illallah Muhammeden Resulallah” ( Bil ki ondan başka ilah yoktur, Hz. Muhammed onun resulüdür.) yazmaktadır. Yazının köşelerine stilize bitkisel motiflerle kumaş boyama tekniğinde süslemeler yapılmıştır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, siyah ve kırmızı atlastan yapılan levhada, altın sarısı sim kullanılarak, dival işi tekniği ile süslenmiş bitkisel, geometrik, mimari ve yazılı bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Mevlana Sadakallahül Azim” (Rabbimiz, Azim olan Allah ne güzel, ne doğru söyledi.) yazmaktadır. Bu yazılı bezemeyi levhanın iki uzun kenarında yer alan, düz çizgi ve kıvrım dallar üzerine oturtulmuş türbeyi andıran motiflerden oluşan kenar suyu sınırlamaktadır. Levhanın kısa kenarlarından birinde, “S” kıvrımlı dallar ve yaprak motiflerinden oluşan bordür bulunmaktadır. Diğer kısa kenarında ise kırmızı zemin üzerine yapılan ve mine çiçekleri ile kıvrım dallardan meydana gelen kompozisyon yer almaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Örnek No: 5
İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 5209
Örnek No: 3 İlgili Koleksiyon: Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu Müzesi Envanter No: 7411/ 323 Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlenmektedir. (1906 miladi)
Tarihlendirme: Eser, üzerindeki tarihe göre (317) H. 1317- M. 1900 yılında yapılmıştır. Buna bağlı olarak 20. yüzyıl başına tarihlenmektedir. Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, siyah kadifeden yapılan levhada, sarı renkli orlon iplik kullanılarak, dival işi tekniği ile süslenmiş yazılı bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Allahü veliyyüt- Tevfik”, “hüve ni’mel Refik” ( Allah yardım eden Mevlamızdır, o ne güzel dosttur. Hattat Halit) yazmaktadır. Yazının altında 317 tarihi yer almaktadır.
Tanımlama: Kare biçimindeki, yeşil atlastan yapılan sünnet levhasında, altın sarısı tırtıl malzeme 238
239
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Örnek No: 6 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tanımlama: Kare biçimindeki, yeşil pamuklu kumaştan yapılan levhada, krem rengi kumaş kullanılarak, aplike tekniği ile süslenmiş yazılı, bitkisel ve geometrik bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan talik yazı tipi ile yazılmış yazıda “Bismillahirrahmanirrahim, Allâhü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm, lâ te’huzühu sinetün velâ nevm, lehu mâ fissemâvâti ve ma fil’ard, men zellezi yeşfeu indehu illâ bi’iznih, ya’lemü mâ beyne eydiyhim vemâ halfehüm, velâ yü-hîtûne bi’şey’in min ilmihî illâ bima şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel’ard, velâ yeûdühû hıfzuhümâ ve hüvel aliyyül azim.” ( Besmele ve Ayetel Kürsi duası) yazmaktadır. Levhanın üst köşelerinde buket biçiminde bitkisel bezemeler yer almaktadır. Yazılı ve bitkisel bezemeleri, iki sıra zikzak biçiminde çizgi ve yıldız motiflerinden oluşan kenar suyu çevrelemektedir.
Envanter No: 2142 Tarihlendirme: 19. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Tanımlama: Kare biçimindeki, kırmızı atlastan yapılan levhada, sarı renkli pamuklu iplik kullanılarak, düz ve verev sarma teknikleri ile süslenmiş yazılı bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Gözet hakkın rızasını, Disünler sana hoş geldin, Cihan bağını mülk ettin, Niçün divana boş geldin ” yazmaktadır. Örnek No: 9 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 6166 Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Örnek No: 7 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 3566
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tarihlendirme: 19. yüzyıla tarihlenmektedir. (1805) Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, siyah atlastan yapılan levhada, altın sarısı tel kullanılarak, tel sarma tekniği ile süslenmiş yazılı/ NOVEMBER ve bitkisel bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay 09-11 EKİM 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Akil isen kıl namazı, çün saadet tacıdır. Sen namazı şöyle bil kim, müminin miracıdır. Sene 220” yazmaktadır. Bu yazılı bezemeyi simetrik bir şekilde yapılan çelenk biçiminde stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir.
IBATİK İRİDLİB
Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, beyaz atlastan yapılan levhada, siyah, sarı, yeşil ve kahverengi çamaşır ipeği kullanılarak, verev sarma ve çin iğnesi teknikleri ile süslenmiş yazılı, bitkisel ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış 09-11 yazıdaEKİM “La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah” ( Kelime-i Tevhid) yazmaktadır. Bu 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA yazılı bezemeyi bir saksı içerisine oturtulmuş, simetrik bir şekilde yapılan, çelenk biçiminde, stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Örnek No: 10 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 6169
Örnek No: 8 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 3568 240Tarihlendirme: 19. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir.
Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlenmektedir.(1927) Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, beyaz atlastan yapılan levhada, siyah, turuncu, sarı, mor, krem rengi, yeşil ve kahverengi çamaşır ipeği kullanılarak, verev sarma ve çin iğnesi teknikleri ile süslenmiş yazılı, bitkisel ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan talik 241
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
yazı tipi ile yazılmış yazıda “Fedâke Ebî ve Ümmî ve Nefsî Yâ Rasûlallâh (anam babam ve canım sana fedâ olsun ya rasûlallâh”, saksı motifinin iki tarafında ise “Ayşe- Ekim 927(1927)” yazmaktadır. Bu yazılı bezemeyi bir saksı içerisine oturtulmuş, simetrik bir şekilde yapılan, çelenk biçiminde, stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir.
Örnek No: 13 İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Örnek No: 11
Envanter No: 2833
İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi
Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlenmektedir.(1907)
Envanter No: 3692
Tanımlama: Kare biçimindeki, beyaz atlastan yapılan levhada, siyah, sarı, mor, yeşil, kırmızı, mavi ve kahverengi çamaşır ipeği kullanılarak, verev sarma ve çin iğnesi teknikleri ile süslenmiş yazılı, bitkisel ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezinde, bir sehpa üzerine oturtulmuş, yeşil destarlı bir Mevlevi sikkesi görülmektedir. Sikkenin destar kısmına yatay biçimde oturtulan talik yazı tipi ile yazılmış yazıda “Ya Hazreti Mevlana”, üstünde sülüs yazı tipi ile yazılmış “Konya”, altında ise yine talik yazı tipi ile yazılmış “1325” yazıları görülmektedir. Bu bezemeleri simetrik bir şekilde yapılan, çelenk biçiminde, stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir.
Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Tanımlama: Dikdörtgen biçimindeki, beyaz atlastan yapılan levhada, siyah, pembe, mor ve yeşil renkli çamaşır ipeği kullanılarak, verev sarma ve çin iğnesi teknikleri ile süslenmiş yazılı ve bitkisel bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yatay biçimde oturtulan sülüs yazı tipi ile yazılmış yazıda “Rızık Allah’tandır” yazmaktadır. Bu yazılı bezemeyi simetrik bir şekilde yapılan, çelenk biçiminde, stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB Örnek No: 12
İlgili Koleksiyon: Etnoğrafya Müzesi Envanter No: 5542
Tarihlendirme: 20. yüzyıla tarihlendiği düşünülmektedir. Tanımlama: Kare biçimindeki, beyaz atlastan yapılan levhada, siyah, yeşil, sarı, mor, pembe ve kahverengi çamaşır ipeği kullanılarak, verev sarma ve çin iğnesi teknikleri ile süslenmiş yazılı, bitkisel ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Levhanın merkezine yeşil destarlı bir Mevlevi sikkesi yerleştirilmiştir. Sikkenin sağına yatay biçimde oturtulan talik yazı tipi ile yazılmış yazıda “Ya Hazreti”, solunda “Mevlana”, üstünde ise sülüs yazı tipi ile yazılmış “Konya” yazıları görülmektedir. Bu bezemeleri simetrik bir şekilde yapılan, çelenk biçiminde, gül, tomurcuk gül, karanfil, stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan oluşan motifler çevrelemektedir.
242
3. SONUÇ VE ÖNERİLER Konya müzelerinde bulunan işlemeli levhalarla ilgili yapılan bu çalışmada 19. ve 20. yüzyıla ait 13 adet levha örneği incelenmiştir. Araştırma kapsamına alınan eserler Ahmet Rasih İzzet Koyunoğlu 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA oluşmaktadır. Eserler 19. Müzesi, Mevlana Müzesi ve Etnoğrafya Müzesinden derlenen örneklerden ve 20. yüzyıla tarihlenmektedir. İncelenen örneklerin genellikle dikdörtgen formlu olduğu birkaç örnekte kare formun kullanıldığı görülmektedir. Levhalarda zemin işleme gereci olarak çoğunlukla atlas kumaş, bazı örneklerde kadife kumaş, bir örnekte ise pamuklu kumaş, işleme gereci olarak ise A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA altın sarısı sim, sırma, altın sarısı tel, farklı2017 renklerde çamaşır ipeği, pamuklu iplik ve orlon iplik kullanıldığı dikkat çekmektedir. İncelenen levhalar üzerinde dival işi, çin iğnesi, verev sarma, tel sarma, tırtıl tutturma ve aplike iğne tekniklerinin uygulandığı görülmektedir. Çalışmalar sırasında elde edilen verilere göre işlemeli levhalarda en çok yazılı bezemenin kullanıldığı, bununla birlikte bitkisel ve nesneli bezemelerin de yoğun bir biçimde uygulandığı göze çarpmaktadır. Yazılı bezemelerde genellikle sülüs yazı tipinin kullanıldığı, bazı örneklerde ise talik ve muhakkak yazı tiplerinin tercih edildiği görülmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Sonuç olarak diyebiliriz ki; Milli kültürümüzü yansıtan, kitabe ve birer belge niteliği taşıyan işlemeli levhaların çok zengin örneklerinin bulunduğu araştırmalar sırasında ortaya çıkmaktadır. Bu örneklerin tamamı gün ışığına çıkarılmalı, etnografik ve tarihi bir değer taşıyan, antika değerindeki bu eserler koruma altına alınmalıdır. Tüm müzelerde bulunan işlemeli levhalar kapsamlı bir şekilde araştırılarak tanıtılmalı ve bu eserlere gereken değer verilmelidir.
243
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KAYNAKÇA BARIŞTA, H. Örcün, “Gençliğe Osmanlı İmparatorluk Dönemi Türk Yazısı ve Yazı Sanatının İşlemelerde Görülen Örneklerinin Tanıtılması Üzerine”, Milli Kültür, sayı: 57, Ankara, 1987, s. 3640.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KONYA ETNOĞRAFYA MÜZESİNDE BULUNAN GELİN GİYSİLERİNİN GİYİM VE İŞLEME ÖZELLİKLERİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yrd. Doç. Dr. Kezban SÖNMEZ Arş. Gör. Nurhan ÖZKAN
BARIŞTA, H. Örcün, Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Türk İşlemeleri, Ankara, 1999. SÖNMEZ, Kezban, “Konya Müzelerinde Bulunan Dival İşi Tekniğinde Yapılmış Eserler”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 2016. SÖZEN Metin, GÜNER Şemsi, Geleneksel Türk El Sanatları, İstanbul, 1998.
ÖZET Giyim insanoğlunun var olduğu günden itibaren, tabiat şartlarından korunmak için ortaya çıkmış bir ihtiyaçtır. İnsanın içgüdülerinden olan süslenme isteği giyim üzerinde de süslemenin görülmesine olanak vermiştir. Giysiler üzerinde görülen işlemelerin Hun dönemine kadar inen tarihi bir geçmişi ve plastik sanatlar içerisinde önemli bir yeri vardır. Her ülkenin giyimi farklı olduğu gibi, aynı ülkede değişik bölgelerdeki insanların giyimleri de birbirinden farklıdır. Konya’nın engin tarihi ve kültürel yapısı, sosyal yaşantısına ve giysilere de yansımıştır. Kültürümüzün zengin ve gösterişli bir bölümünü oluşturan düğünler Konya’da oldukça önemli ve özel günler arasındadır. Düğün törenleri denince ilk akla gelen gelin ve gelin giysileridir. Konya Etnografya müzesinde bulunan gelin giysileri malzeme, kalıp ve süsleme özellikleri bakımından incelemeye değer niteliktedir. Zamanla yok olmaya yüz tutmuş olan bu giysilerin tanıtılması ve gelecek kuşaklara aktarılması araştırmanın amaçları arasında yer almaktadır.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Bu araştırmada Konya gelin giysileri ve işlemelerle ile ilgili literatür taraması yapılmış, Konya Etnografya Müzesi’nde bulunan gelin giysileri incelenmiş, en dikkat çekici ve farklı özelliklere sahip dört adet gelin giysisinin fotoğrafları çekilerek, envanter bilgileri alınmıştır. Bununla birlikte giysilerin malzeme, teknik, renk, konu ve kompozisyon özellikleri tespit edilmiştir. Ayrıca araştırma kapsamına alınan giysi örneklerinin birebir kalıpları çizilerek bildiri metninde bu çizimlere de yer verilmiş ve sonuca gidilmeye 09-11 EKİM /çalışılmıştır. NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Anahtar Kelimeler: Konya, gelin giysisi, işleme.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
EXAMINING IN TERMS OFEKİM CLOTHING AND EMBROIDERY LATNA · 7FEATURES 102 REBMEOF VONBRIDAL / MİKE 1CLOTHS 1-90 IN KONYA 09-11 09-11 2017 NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA ETHNOGRAPHY MUSEUM
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI ABSTRACT
Clothing is a necessity that has emerged from the day when human beings exist, to protect them from natural conditions. The desire for ornaments from human instincts has also allowed the ornamentation to be seen on clothing. The embroidery is seen on the clothes have a historical background that goes down to the Hun period and an important place in the plastic art. Just as each country has different clothing, the clothing of people in different regions in the same country is also different. The vast historical and cultural structure of Konya is also reflected in its social life and clothing. The weddings that make up a rich and glamorous part of our culture are very important and special occasions in Konya. It is the bride and bride clothes that comes first when it comes to wedding ceremonies. The bride’s clothing in the Konya Ethnography is worth examining in terms of mold, decoration and decorative features. Introducing these garments which have been disappearing over time, and transferring them to future generations are among the aims of the research.
244
245
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA In this research, literature survey about Konya bride’s clothes and embroidery was done and the bride clothes in Konya Ethnography Museum were examined and photographs of four bride’s clothes with the most remarkable and different features were taken and inventory information was taken. However, the material technical, color, subject and composition characteristics of the clothes have been determined. In addition, individual patterns of the clothes samples taken in the scope of the research were drawn and these drawings were included in the text of the declaration and tried to go to the end. Keywords: Konya, bridal clothes, embroidery.
1. GİRİŞ Bu araştırmanın konusu “Konya Etnoğrafya Müzesinde Bulunan Gelin Giysilerinin Giyim ve İşleme Özellikleri Açısından Değerlendirilmesi ”olarak belirlenmiştir. Giyim insanoğlunun var olduğu günden itibaren, tabiat şartlarından korunmak için ortaya çıkmış bir ihtiyaçtır. İnsanın içgüdülerinden olan süslenme isteği giyim üzerinde de süslemenin görülmesine olanak vermiştir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Gelin elbiselerinin özel bir modeli yoktur, fakat farklı dönemlere göre çeşitlilik göstermektedir. Kadın giyiminin temelinde entariler, şalvar ve içlikler, üçetekler, cepkenler, farklı uzunluklardaki ceketler vardır (Özer, 2009: 340). Gelin giysileri zamanın modellerine göre pahalı kumaşlardan dikilmektedir. Sarayda kırmızı gelinlikler kullanılırken, halk mavi ve mor gelinlikler de kullanmıştır. Gelin duvağı ise daima kırmızı renk olmuştur (Önge, 1995: 36). Araştırma kapsamına alınan gelin giysilerinden bindallı; “Kadife üstüne sırma ile dallar işlenmiş gelin elbisesi” olarak tanımlanmaktadır (Arseven, 1950: 250). Üzerindeki dallı çiçekli işlemelerden ismini almış olan bindallılar, Karaman’da gelin giysisi olarak düğün geceleri, Ankara’da kına geceleri, Sivas’ta nişan gecelerinde giyilmiştir (Bedük, 1992: 17). Bindallı giysiler halk şiirlerinde de yerini almıştır. “Peştemalı ince belde o melek Bindallı entari üstünde yelek Reftârı şûhâre gayet civelek Helva döker fıstıklı ak mermere Elli altı nişan vermiş dilbere” (Koçu, 1969: 39).
Giysiler üzerinde görülen işlemelerin Hun dönemine kadar inen tarihi bir geçmişi ve plastik sanatlar içerisinde önemli bir yeri vardır. İşleme; ipek, yün, keten, pamuk, metal gibi iplikler kullanılarak, çeşitli iğne teknikleri ve uygulama biçimleri aracılığıyla; keçe, deri, dokuma v. b. üzerine yapılan süslemeler olarak tanımlanmaktadır (Barışta, 1984: 1).
Bindallı giysiler, elbise şeklinde olup ayak bileklerine kadar uzanmaktadır. Bu giysilere peşsiz entari de denilmektedir. Bu giysilerin tarihi 14. ve 15. yüzyıllara kadar uzanmaktadır ( Komşuoğlu v.d., 1986: 216).
Türk işleme sanatı, Türk toplumunun ruh zenginliğini, güç ve yeteneklerini en üst düzeyde yansıttığı bir sanat dalıdır. Türk toplumunun yaşadığı her bölgenin kendine özgü işlemeli kullanım eşyaları ve giysileri vardır (Kerametli, 1977: 97). İşlemeciliğin çok eski bir geçmişi vardır. Araştırıldığında bu sanatın tarihten önceki çağlara kadar uzandığı görülmektedir (Gönül, 1973: 13).
Araştırma kapsamına alınan bir diğer gelinlik türü ise üç etek entarilerdir. Üçetek; model boyu uzun, genellikle “V” yakalı, önü açık, yanlarda oluşturulan uzun yırtmaçları ile etek ucunun üç parça görünümünden adını almış olan kadın giysisi olarak tanımlanabilir. Daha çok şalvar üzerine giyildiği minyatür ve resim sanatında görülen örneklerden anlaşılmaktadır.
Her ülkenin giyimi farklı olduğu gibi, aynı ülkede değişik bölgelerdeki insanların giyimleri de birbirinden farklıdır. Konya’nın engin tarihi ve kültürel yapısı, sosyal yaşantısına ve giysilere de yansımıştır. Kültürümüzün zengin ve gösterişli bir bölümünü oluşturan düğünler Konya’da oldukça önemli ve özel günler arasındadır. Düğün törenleri denince ilk 2017 akla gelen gelin ve gelin giysileridir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA Konya Etnografya müzesinde bulunan gelin giysileri malzeme, kalıp ve süsleme özellikleri bakımından incelemeye değer niteliktedir. Ülkemizde, yaşam biçimlerine paralel olarak değişime uğrayan geleneksel gelinlikler artık müzelerde veya sandıklarda hatıra olarak saklanmaktadır. Araştırmanın amacı; zamanla yok olmaya yüz tutmuş olan gelin giysilerinin kalıp, malzeme, teknik, renk, motif ve kompozisyon özelliklerinin belirlenmesi, bu giysilerin tanıtılması, belgelenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılmasıdır.
Üçeteklerin ilk örnekleri Selçuklu döneminde görülmektedir. İbni Bibi üçeteğin eteklerini kemere sokup farklı modeller oluşturarak giydiklerini yazmıştır. Bazı tasvirlerde de bele toplayarak kullanıldığı görülmektedir. Dede Korkut hikayelerinde “ardı yırtıklu” şeklinde isimlendirilen giysi türü ile üçetek kastedilmektedir (Türkoğlu, 2002: 151). LATNAOsmanlı · 7102 REdöneminde BMEVON / Msarayda İKE 11-9bulunan 0 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA cariyeler her mevsim ince gömlek üstüne üç etek entari giyerlerdi. Cariyelerin üstüne hırka giymeleri yasak olduğu için, soğuk havalarda üşüyen cariyeler, üçeteğin enli olan arka kısmı ile omuzlarını örterlerdi. Hizmet sırasında hareket kolaylığı sağlayan üçetekler kullanım rahatlığı ve estetik görünümünden dolayı tercih edilen giysiler arasında yer almıştır. Cariyeler dışında şehirli kadınlar da ipekli, sırma işlemeli üçetekler giyerlerdi (Koçu, 1969: 236).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
IBATİK İRİDLİB
Kadın yaşamının önemli bir geçiş dönemi olan evlenme, özel bir giyim olan gelinlik ile vurgulanmaktadır. 1840 yılında Kraliçe Victoria gelinliğinde vickie dantellerini kullanmak için gelinliğini beyaz satenden yaptırmıştır. Düğün fotoğraflarının her yerde yayınlanması beyaz gelinlik modasına öncülük etmiştir. Beyaz rengin masumiyeti ve saflığı temsil ettiği düşüncesiyle de beyaz gelinlik batılı tarzda bir geleneğe dönüşmüştür (Sürür, 2011: 14).
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 2. ÖRNEKLER
Dede Korkut hikayelerinden, genç kızların gelin giysisi olarak al kaftan giydiği öğrenilmektedir. Osmanlı dönemine kadar devam eden bu gelenek 1870’lerden sonra II. Abdülhamid’in kızı Naime Sultanın Kemalettin Paşa ile evlenirken batı etkisi ile ilk kez beyaz gelinlik giymesi ile değişmiştir (Önge, 1995: 36). 246
247
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 1: Önden görünüm Fotoğraf 1a: Arkadan görünüm Çizim 1: Giysinin kalıp çizimi. Örnek No: 1 Envanter No: 1934 Tarihlendirme: 19.yüzyıl Tanımlama: Mor kadifeden yapılan giysi ayak bileklerine kadar uzun olarak tasarlanmıştır. Ön etek boyu arka etek boyundan daha kısa kesilmiştir. Kol boyu uzundur. Yan dikişlere geçirilen üçgen peşlerle etek ucu genişlemiş ve evaze etek görüntüsü kazanmıştır. Etek uçlarına kırmızı pamuklu kumaş pervaz şeklinde geçirilmiştir. Giysi “0” yakalı, düz takma kolludur. Omuz kumaş katı olarak düşünülmüştür. Kapanması paysız tasarlanan bindallının ön ortasında, yaka kısmından, bel hizasına kadar inen yırtmaç bulunmaktadır. Kol iki parçadan oluşmaktadır ve dikişleri ön beden ve arka beden hizasındadır. Makine dikişi ve elde oyulgama dikişi ile dikilmiştir. Giysinin astarı beyaz keten kumaşla yapılmıştır. Yardımcı malzeme olarak pembe dikiş ipliği, metal renkli fermejüp, beyaz ve kırmızı renkli pamuklu kumaş kullanılmıştır. Gelin giysisinde zemin işleme gereci olarak kadife kumaş, işlemede altın sarısı sim, süslemede kurt kullanılmıştır. İşlemede dival işinin düz sarma, yarmalı sarma, kabartma sarma, delikli sarma, balık sırtı ve kurt tutturma teknikleri uygulanmıştır. Giyside bitkisel, geometrik ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Giysinin ön bedeninde, göğüs açıklığının iki yanında, simetrik bir biçimde yerleştirilmiş, iki adet yukarı, bir adet aşağı doğru yönlendirilmiş güller, tomurcuklar, “S” ve “C” kıvrımlı dallardan meydana gelen buket biçiminde kompozisyonlar ile dilimli bir biçimde yapılmış kenar suyu yer almaktadır. Bu motifleri stilize bir çiçekten çıkan zincir motifi sınırlamaktadır. Etek kısmının ortasında, büyük bir vazo içerisine oturtulmuş güller, yıldız çiçekleri, stilize çiçekler, mine çiçekleri, kıvrım dallar ve yapraklardan meydana gelen ve vazo içerisine simetrik bir biçimde yerleştirilmiş motifler bulunmaktadır. Bu motifleri vazonun iki yanından çıkarak, yukarıda stilize çiçek motifine bağlanan zincir motifi çevrelemektedir. AYLATNA · 7Zincir 102 REmotiflerinin BMEVON / Mİaltına KE 11-aşağıya 90 doğru sarkmış bir biçimde dilimler yerleştirilmiş ve bu dilimlerin içerisine çiçek tomurcukları oturtulmuştur. Vazo motifinin altında, zincir motiflerinin iki yanından etek ucuna kadar devam eden, stilize çiçekler, yıldız çiçekleri, mine çiçekleri, kıvrım dal ve yapraklardan meydana gelen ve eteğin arka kısmına09-11 kadar devam eden,· ANTALYA sarmaşık biçimindeki kompozisyon bulunmaktadır. Bu EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA motiflerin arasından iki adet kandil motifi aşağıya doğru sarkmaktadır. Bindallının arka bedeninin etek kısmına, ön bedenin etek kısmında kullanılan kompozisyon birkaç değişiklik yapılarak uygulanmıştır. Arka bedenin üst kısmına yine ön bedende kullanılan motifler yerleştirilmiş, ön bedenden farklı olarak omuz kısımlarına mine çiçekleri ve hançer yapraklardan meydana gelen motifler oturtulmuştur. Kollarının ön kısmında stilize çiçek, yıldız çiçekleri, “S” ve “C” kıvrımlı dallardan oluşan sarmaşık biçiminde bir kompozisyon, arka kısmında ise simetrik bir biçimde yapılan mine çiçekleri kıvrım dal ve yapraklardan meydana gelen ve düz çizgilerle sınırlandırılan kompozisyon yer almaktadır.
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 2: Önden görünüm
Fotoğraf 2a: Arkadan görünüm Çizim 2: Giysinin kalıp çizimi.
Örnek No: 2 Envanter No: 6071 Tarihlendirme: 20.yüzyıl Tanımlama: Yeşil atlastan yapılan giysi ayak bileklerine kadar uzun olarak tasarlanmıştır. Giysinin arkası ön bedenden daha uzun yapılmıştır. Kol boyu uzundur. Bindallı etek ucuna doğru genişlemektedir. Ön ortası bele kadar yırtmaçlıdır. Giysi “0” yakalı, oyuntulu takma kolludur. Arka ortasına kanun pili uygulaması yapılmıştır. Yanlara geçirilen üçgen peşlerle etek ucu genişletilmiştir. Kol dikişi öne doğru kaydırılarak iki parçalı kol görüntüsü verilmeye çalışılmıştır. Makine dikişi ve elde oyulgama dikişi ile dikilmiştir. Gelin giysisinin iç kısmı krem renkli pamuklu kumaşla astarlanmıştır. Yardımcı malzeme olarak yeşil dikiş ipliği, metal renkli fermejüp ve krem renkli pamuklu kumaş kullanılmıştır. Gelin giysisinde zemin işleme gereci olarak atlas kumaş, işlemede altın sarısı sim, süslemede kurt, tırtıl ve pul kullanılmıştır. İşlemede dival işinin düz sarma, yarmalı sarma, kurt, tırtıl ve pul tutturma teknikleri uygulanmıştır. Giyside bitkisel ve nesneli bezemeler yer almaktadır. Gelin giysisinin ön09-11 bedeninde, göğüs iki yanında, simetrik bir biçimde yerleştirilmiş, EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·açıklığının ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA etek ucundan arka bedene kadar devam eden, stilize çiçekler ve “C” kıvrımlı dallardan meydana gelen bordür biçiminde kompozisyonlar yer almaktadır. Bu motiflerin arasında göğüs açıklığından başlayarak etek ucuna kadar sıralı bir biçimde devam eden yıldız çiçekleri bulunmaktadır. Giysinin arka bedeni sade bir09-11 biçimde bırakılmıştır. ağızlarına A·YANTALYA LATNA · 7ön 10bedene 2 REBMEuygulanan VON / MİKEmotifler 11-90 oturtulmuş, 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Kol bu motiflerin üzerine bir fiyonkla buket biçiminde bağlanmış stilize çiçekler, dallar ve yapraklardan meydana gelen motifler yerleştirilmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Fotoğraf 3:Önden görünüm Fotoğraf 3a:Arkadan görünüm
Çizim 3: Giysinin kalıp çizimi.
Örnek No: 3 Envanter No: 1809 248
Tarihlendirme: 19.yüzyıl
249
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tanımlama: Kırmızı atlastan yapılan giysi ayak bileklerine kadar uzun olarak tasarlanmıştır. Kol boyu uzun ve yırtmaçlıdır. Yan dikişlere peşler yerleştirilmiştir. Yanlar yırtmaçlıdır. Sıfır yakalı ve ön ortası etek ucuna kadar açıktır. Düz takma kollu olan üçeteğin kol altında kuş parçası bulunmaktadır. Omuz kumaş katı olarak düşünülmüştür. Ön ortasında bel kısmında kapanma payı başlamış aşağıya doğru açılarak devam etmiştir. Kol altı dikişinde ve yan dikişlerde yırtmaçlar bulunmaktadır. Makine dikişi ve elde oyulgama dikişi ile dikilmiştir. Giysinin içi beyaz keten kumaş ile astarlanmıştır. Kırmızı dikiş ipliği, beyaz pamuklu kumaş giysinin yardımcı malzemeleridir. Üçetekte zemin işleme gereci olarak atlas kumaş, işlemede altın sarısı sim, süslemede tırtıl, pul ve hazır harç kullanılmıştır. İşlemede dival işinin düz sarma, yarmalı sarma, tırtıl ve pul tutturma teknikleri uygulanmıştır. Üçetekte dival işi tekniği ile süslenmiş bitkisel bezemeler yer almaktadır. Üçeteğin ön bedeninde, göğüs açıklığının iki yanında, omuzlardan bele doğru inen, arka bedende ise ense ve omuzlarda üçgen biçiminde devam eden ve uç kısmında stilize lale motifi bulunan, “C” kıvrımlı dallar ve düz çizgiler tarafından sınırlanan, yıldız çiçekleri, stilize laleler, “S” ve “C” kıvrımlı dallar ve yapraklardan oluşan ,simetrik biçimde çalışılmış motifler yer almaktadır. Yine göğüs açıklığının iki tarafına yakadan etek ucuna doğru uzanan, “S” kıvrımlı dallar ve stilize çiçeklerden meydana gelen kenar suyu yerleştirilmiştir. Giysinin etek kısmında mine çiçekleri, kıvrım dallar ve yapraklardan oluşan, dağınık şekilde yerleştirilmiş, buket biçiminde motifler ve stilize laleler bulunmaktadır. Üçeteğin arka bedenine, ön bedende kullanılan motifler aynı kompozisyon düzeninde oturtulmuş, etek ucuna, “S” kıvrımlı dallar ve stilize çiçeklerden meydana gelen kenar suyu yerleştirilmiştir. Kollarında ise, altta, “C” kıvrımlı dallar üzerine oturtulan, yıldız çiçekleri, mine çiçeği, stilize lale, kıvrım dallar ve yapraklardan meydana gelen bir kompozisyon ile, üstte, stilize laleler ve mine çiçeklerinden oluşan buket biçiminde motif yer almaktadır. Üçeteğin ön kısmı, etek ucu ve kolları altın sarısı hazır harç ile süslenmiştir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 4: Önden görünüm
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 4a:Arkadan görünüm Çizim 4: Giysinin kalıp çizimi.
Örnek No: 4 Envanter No: 5208 Tarihlendirme: 20.yüzyıl Tanımlama: Mor atlastan yapılan giysinin boyu ayak bileklerinde bitecek şekilde uzun olarak tasarlanmıştır. Kol boyu uzun ve yırtmaçlıdır. Giysi etek ucuna doğru genişlemektedir. Ön ortası açık ve yanları yırtmaçlı olarak yapılmıştır. Giysiye “V” yaka uygulanmış ve yakaya takma yaka oluşturabilmek için 4 cm’lik dikdörtgen bir parça takılmıştır. Japone kollu tasarlanan üçeteğin kol ucuna geçirilen parça ile kol boyu dizlere kadar uzatılmıştır. Kola geçirilen parçanın alt kısmı tamamen yırtmaçlıdır. Omuz kumaş katı olarak düşünülmüştür. Ön ortasında yaka için 8 cm içeri 250
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA girilmiş, etek ucunda 10 cm çıkılmış ve ön ortası hattı kapanma paylı olarak düzenlenmiştir. Makine dikişi ve elde oyulgama dikişi ile dikilmiştir. Üçetek beyaz ve mor pamuklu kumaş ile astarlanmıştır. Mor dikiş ipliği, beyaz ve mor pamuklu kumaş giysinin yardımcı malzemeleridir. Üçetekte zemin işleme gereci olarak atlas kumaş, işlemede altın sarısı sim, süslemede tırtıl, pul ve hazır harç kullanılmıştır. İşlemede dival işinin düz sarma, yarmalı sarma, tırtıl ve pul tutturma teknikleri uygulanmıştır. Üçetekte dival işi tekniği ile süslenmiş bitkisel bezemeler yer almaktadır. Üçeteğin ön bedeninde, büyüklü küçüklü, stilize çiçekler ve kıvrım dallardan oluşan buket biçiminde motifler yer almaktadır. Göğüs açıklığının iki tarafına yakadan etek ucuna kadar uzanan, “S” kıvrımlı dallar ve stilize çiçeklerden meydana gelen kenar suyu yerleştirilmiştir. Giysinin yan yırtmaçlarında da aynı kenar suyu bulunmaktadır. Üçeteğin arka bedenine, ön bedende kullanılan motiflerden sıralı bir biçimde üç adet yerleştirilmiştir. Kollarında ise, yine ön bedende görülen kenar suyu ve buket biçiminde motif yer almaktadır. Üçeteğin ön kısmı, etek ucu ve kolları altın sarısı hazır harç ile süslenmiştir.
3. SONUÇ VE ÖNERİLER Konya Etnoğrafya Müzesinde bulunan gelin giysileri ile ilgili yapılan bu araştırmada 4 adet gelin giysisi araştırma kapsamına alınmıştır. Bu örneklerin iki adedi tek parça elbise, iki adedi ise üç etektir. Tek parça giysiler sıfır yakalı, ön ortası bele kadar açık, ön ve arka ortaları kumaş katı olup, takma uzun kollu olarak çalışılmıştır. Bu elbiselerde arka etek boyu ön bedenden daha uzun dikilmiştir. Üç etek örneklerinde sıfır yaka ve dik yaka görülmektedir. Ön ortaları etek ucuna kadar açık, arka ortaları kumaş katı olup, yan dikişleri ve kolları yırtmaçlı olarak tasarlanmıştır. İncelenen örneklerde işleme zemini olarak en yaygın kullanılan malzemenin atlas kumaş olduğu ortaya çıkmaktadır. Bir örnekte kadife kumaş kullanılmıştır. İşleme gereci olarak tüm örneklerde altın sarısı sim, süslemede ise yoğun olarak tırtıl ve pul kullanıldığı dikkat çekmektedir. Gelin giysilerinin işlemelerinde, dival işi tekniğinin düz sarma, yarmalı sarma, delikli sarma ve kabartma sarma tekniklerinin kullanıldığı, süslemede ise çoğunlukla tırtıl, kurt ve pul tutturma tekniklerinin uygulandığı görülmektedir. İncelenen örneklerin iki adedinde mor renk, bir adedinde kırmızı, bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA adedinde ise yeşil renk tercih edilmiştir. Araştırma kapsamına alınan giysi örneklerinde bitkisel, geometrik ve nesneli bezemeler süsleme konusu olarak seçilmiştir. Sonuç olarak diyebiliriz ki; Milli kültürümüzü, gelenek göreneklerimizi yansıtan ve giyim kültürü A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 EKİM 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017sahip 09-11işleme EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/önemli ·ANTALYA ANTALYA ile 09-11 Türk sanatı açısından bir yere olan gelin giysilerinin çok zengin örneklerinin bulunduğu araştırmalar sırasında anlaşılmaktadır. Bu örneklerin tamamı araştırılmalı, kalıpları ve işleme özelikleri detaylı bir biçimde incelenmeli, etnografik değer taşıyan bu giysiler koruma altına alınmalıdır. Türkiye’ deki tüm müzelerde bulunan gelin giysileri kapsamlı bir şekilde araştırılarak tanıtılmalı, bu giysiler üzerinde yer alan işlemeler modernize edilerek günümüzde üretilen gelin giysilerinde kullanılmalı ve sürdürülebilirliği sağlanmalıdır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI KAYNAKÇA ARSEVEN, Celal Esad, “Bindallı”, Sanat Ansiklopedisi, İstanbul, 1950. s. 250. BARIŞTA, Örcün, Türk İşleme Sanatı Tarihi, Ankara, 1984.
BEDÜK, Saadet, Konya Müze ve Evlerinde Bulunan Tek Parça Bindallı Elbiseler, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya, 1992. GÖNÜL, Macide, Türk El İşleri Sanatı XVI- XIX. Yüzyıl, Ankara, 1973. KERAMETLİ, Can, “Divan Edebiyatı Müzesinde 18. Yüzyıl İşlemeli Seccadeler”, Kültür ve Sanat, sayı: 5, İstanbul, 1977, s.97- 103.
251
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA KOÇU, Reşat Ekrem, Türk Giyim Kuşam Süslenme Sözlüğü, Ankara, 1969.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKSİK BİLDİRİ
KOMŞUOĞLU Şükran, İMER Arsal, SEÇKİNÖZ Mine, ALPASLAN Sabiha, ETİKE Serap, Resim II Moda Resmi ve Giyim Tarihi, Ankara, .1986. ÖNGE, Ergül, Türk Giyim Tarihi Ders Notları, Konya, 1995. ÖZER, İlbeyi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Yaşam ve Moda, İstanbul, 2009. SÜRÜR, Ayten, “Yirminci Yüzyılda Moda ve Bursa’da Gelinlikler”, Bursalı Mısın Kadifeli Gelin Dünden Bugüne Bursa’da Gelinlik, Bursa, 2011. s.12-45. TÜRKOĞLU, Sabahattin, Tarih Boyunca Anadolu’da Giyim Kuşam, İstanbul, 2002.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
252
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
253
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
254
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
255
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
256
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
257
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
258
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
259
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
260
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
261
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA METAL İPLİKLERLE YAPILAN HALK İŞLEMELERİNDEN ÖRNEKLER Yrd. Doç. Mine CAN Özet
Türk işlemelerinde kullanılan üslup ve uygulamalar kadar işlemede kullanılan malzemeler de dikkat çekicidir. Metal ipliklerle yapılan işlemeler oldukça geniş bir kullanım alanına sahip olmakla birlikte bu işlemelerin daha sonraları saray dışına yayılarak adeta bir moda yarattığı bilinmektedir. Bu çalışmada Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerine ait metal ipliklerle işlenmiş halk işleme örneklerinin teknik ve estetik özellikleri incelenerek ayrıntılı olarak sunulmuştur. Araştırmanın örneklem grubunu İstanbul ve Kocaeli İli’nde yaşayan halktan kişilerin hatıra ya da koleksiyon amacıyla ellerinde bulundurdukları metal ipliklerle işlenmiş toplam 16 adet örnek oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak bilgi formu kullanılmıştır. Bilgi formlarından elde edilen veriler istatistiksel yöntemlerle değerlendirilerek ürünlerin kullanım alanları, üretimlerinde kullanılan gereçler, renk özellikleri, kullanılan motif kaynakları ve kompozisyon özellikleri başlıkları altında tablolaştırılarak sunulmuş ve yorumlanmıştır. Anahtar sözcükler: El sanatları, metal iplik, işleme.
1.Giriş
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
262
Osmanlı Dönemi’nde işlemelerde kullanılan üslup ve uygulamalar kadar kullanılan malzemeler de çok özel ve önemli bir yere sahiptir. Bu gereçler arasında olan metal ipliklerin işlemelerde kullanımı oldukça dikkat çekmektedir. Türk işlemelerinde renkli ipliklerin yanı sıra altın ve gümüş tel, sırma, klaptan gibi iplikler kullanılmıştır. Bu dönemde metal ipliklerle yapılan bezemeler renkli işlemelerin aralarında mükemmel bir uyum içerisinde yer aldığı gibi, sadece metal ipliklerin kullanıldığı eşsiz güzellikteki işlemeler de yapılmıştır. Kadın ve erkek giyimine ait önemli törenlerde giyilen ağır elbiselerin yanı sıra nişan, düğün, kına gecesi elbiseleri, bu iplikler işlenmekteydi. Bunların yanı sıra peşkir, uçkur, çeşitli örtüler v.b. başka kullanım alanlarında da metal iplikler kullanılmıştır. Metal iplikler arasında özel bir yere sahip olan altın ve gümüş telin işlemelerde kullanılması çok eskiye dayanır. Ögel (1985) 14. 09-11 yüzyılda Denizli’de altınlı pamuklu dokumalar yapıldığı 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA bildirmektedir. Dokumada kullanılan telin, ipek veya pamuk ipliği üzerine sarılarak kullanıldığını ve iplik üzerine sarılmış bu tele “klaptan” adı verildiğini belirtmiştir. Osmanlıların yerleşik düzene geçmelerinden sonra, sarayda altınlı kumaş ve işlemelerin daha LATNA · 7102gümüşten REBMEVOçekilen N / MİKEtel 11-doğrudan 90 09-11 2017 ağırlıklı olarak yapıldığı gümüş2017 veAyaldızlanmış 09-11bilinir. EKİM NOVEMBER ·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/Altın, ·ANTALYA ANTALYA kullanıldığı gibi, ipek iplik üzerine sarılarak da kullanılmıştır. Her durumda, yaldızlanmış gümüş telin daha çok kullanıldığı günümüze kadar gelen örneklerden anlaşılmaktadır (Tezcan, 2001, s. 70). İşlemelerde kullanılan bu teli çeken kimselere “simkeş” veya “sırmakeş” adı verilmekteydi. Farsça bir kelime olan sim kelimesinin Türkçe sözlüklerde karşılığı gümüş ve gümüşten sırma olarak verilmektedir (tdk.gov.tr). Kaynaklara göre sim kelimesinden türeyen simkeş ise gümüşten tel çeken anlamını taşır ve esasen devrin diliyle yazılmış belgelerden de simkeşlik ve sırmakeşliğin aynı yerde yapıldığının anlaşılması bu işi yapan ustalarında aynı kişiler olduğunu düşündürmektedir. Altını ve yaldızı bol işlemeler, halk arasında hep sırma işlemeli diye söylenegelmiştir. Buna dayanarak belki beyaz renkli gümüşten tel çekene simkeş, altından veya yaldızlı gümüşten tel çekene sırmakeş demek gibi bir ayrım yapılabilir (Tezcan, 2001, s. 70-71). Altın ve gümüş telin çekildiği yer olan simkeşhaneler, sadece İstanbul, Selanik ve Bursa şehirlerinde bulunuyor ve Darphane’ye bağlı bir mukataa (Hazineye ait herhangi bir gelirin kiraya verilmesi) olarak çalışıyordu. Bu durum 18. yüzyıl ortalarına kadar değişmemiş ve bu sayı giderek artmıştır. Ancak bunun 19. yüzyılda simkeşlerin sonunu hazırlayan etkenlerden biri olduğu da bilinmektedir. Devlet dükkan sayısının sabit kalmasına çok önem vermiş, dışarıda simkeş atölyesi açılmasına kesinlikle karşı çıkmıştır. Simkeşhane dükkan veya çıkrık sahiplerinden birinin vefatı
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
263
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA halinde evladı yoksa, “başlıkçı” adı verilen, güvenilir ve hak eden kalfalardan birine verilmesi şart koşulmuştur. Simkeşhanelere konulan kurallardan biri de; simkeşlerin “miri” damgalı, devletin kontrollü gümüşünün kullanılmasıydı. Gümüşün dışarıdan alınması yasaktı ve cezası çok büyüktü. Simkeşhanelerden başka yerlerde çıkrıklar meydana getirilerek sırma çekmek ve buna bağlı işler yapmanın yasak olduğu, çıkarılan hükümlerle sık sık tekrarlanırdı (Yaman, 2008, s. 72). Gümüş, altın ve altın yaldızlı gümüşten tel çeken simkeşler ve sırmakeşler yüzyıllar boyunca işlerinde çok başarılı oldukları bilinmektedir. Onların çektikleri telle dokunan ve işlenen kumaşlar o kadar beğenilmiştir ki; bu işin sırrını öğrenmek için Avrupa’dan insanlar gelmiş, yine de işin sırrını çözememişlerdir. Ama simkeşlik ve sırmakeşlikde diğer sanayi kolları gibi Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşanan ekonomik krizden nasibini almış ve çöküntüye girmiştir.
2.Materyel ve yöntem
Araştırmanın materyalini İstanbul ve Kocaeli İli’nde yaşayan halktan kişilerin hatıra ya da koleksiyon amacıyla ellerinde bulundurdukları, metal ipliklerle işlenmiş toplam 16 adet örnek oluşturmaktadır. Araştırmada veri toplama aracı olarak bilgi formu kullanılmıştır. Ürünlerin kullanım alanları, üretimlerinde kullanılan gereçler, renk özellikleri, kullanılan motif kaynakları ve kompozisyon özellikleri incelenerek bilgi formlarına kaydedilmiş ve ürünlerin fotoğrafları çekilmiştir. Bilgi formlarından elde edilen veriler uygun görülen konu başlıkları altında tablolaştırılarak, istatistiksel yöntemlerle değerlendirilmiş ve yorumlanmıştır. İstatistiksel hesaplamalarda y = f x 100/n formülü kullanılmıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ebatlarında olduğu tespit edilmiştir.
3.2Ürünlerde Kullanılan İşleme Teknikleri
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerin işleme tekniklerine ait veriler incelenerek tablo 2’de sunulmuştur. Tablo 2 . Ürünlerde kullanılan işleme tekniklerinin dağılımı İŞLEME Sarma Dival işi Düz TEKNİKLERİ pesent Örnek 1 X X Örnek 2 X Örnek 3 X Örnek 4 X Örnek 5 X Örnek 6 X Örnek 7 X Örnek 8 X Örnek 9 Örnek 10 Örnek 11 X Örnek 12 X Örnek 13 Örnek 14 Örnek 15 X Örnek 16 X Toplam 7 5 1
Verev pesent X X X 3
Hasır iğne X 1
Kordon tutturma X X X X 4
Tablo 2 incelendiğinde araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin işlemesinde daha çok sarma, dival işi, kordon tutturma ve verev pesent iğnelerinin kullanıldığı, daha az oranlarda ise düz pesent ve hasır iğne tekniklerinin kullanıldığı görülmektedir. İncelenen ürünlerin işleme aralarında süsleyici gereç olarak ise tırtıl, kurt ve metal pul kullanıldığı gözlenmiştir.
3.Bulgular
Bu bölümde araştırma kapsamında incelenen toplam 16 adet metal ipliklerle işlenmiş ürünün teknik ve estetik özelliklerine ilişkin veriler belirlenerek tablolar halinde sunulmuştur.
3.1.Ürünlerin Çeşidi ve Ölçüleri
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerin kullanım alanlarına ait veriler incelenerek tablo 1’de sunulmuştur. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tablo 1: Ürünlerin kullanım alanları
Ürün türü n % Cepken 4 25 Peşkir 3 18,75 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Uçkur 2 12,5 Çevre 1 6,25 Yatak örtüsü 1 6,25 Ceket 1 6,25 Milli Kıyafet 1 6,25 Terlik 1 6,25 Şalvar-ceket takım 1 6,25 Yazı levhası 1 6,25 Toplam 16 100
IBATİK İRİDLİB
Tablo 1 incelendiğinde araştırma kapsamında incelenen ürünler arasında 4 adet cepken, 3 adet peşkir, 2 adet uçkur, 1 adet çevre, 1 adet yatak örtüsü, 1 adet ceket, 1 adet milli kıyafet, 1 adet şalvar-ceket takım, 1 adet terlik ve 1 adet yazı levhası bulunduğu görülmektedir. İncelenen peşkirlerin en ölçülerinin 45 cm. ile 65 cm arasında, boy ölçülerinin ise 92 cm. ile 98 cm arasında değiştiği tespit edilmiştir. İncelenen uçkurların en ölçülerinin 22 cm. ile 26 cm arasında, boy ölçülerinin ise 128 cm. ile 140 cm arasında değiştiği anlaşılmıştır. İncelenen çevrenin ölçüleri 48 X 48 cm.’dir. Araştırma kapsamında incelenen yatak örtüsünün ise eni 185 cm, boy 194 cm. 264
1. Örnek: Peşkir (Kaynak kişi: Necmiye Kıvanç) 2. Örnek:2017 Peşkir (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA
Araştırma kapsamına alınan peşkirlerin kenar temizleme teknikleri incelendiğinde çırpma dikişi veya pamuklu dantel dikilerek yapıldığı görülmüştür. Uçkurlarda ise makine dikişi veya çırpma dikişi kullanıldığı anlaşılmıştır. İncelenen ürünler arasında olan bir adet çevrenin kenarı çırpma LATNA · 7giysilerin 102 REBMtamamı EVON / Mve İKEbir 11adet -90 yatak dikişi ileEKİM temizlenmiştir. kapsamında 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11Araştırma EKİM NOVEMBER 2017Aincelenen ·YANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA örtüsüne astarlama işlemi uygulanmıştır. Cepkenlerin kenarının astarlama işleminden sonra metal ipliklerle hazırlanmış harçlarla süslendiği görülmüştür.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
3. Örnek: Uçkur(Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
5. Örnek: Uçkur (Kaynak kişi: Ömür Alyakut)
Sarma, çizilen desenin sınır çizgileri üzerinde karşılıklı olarak iğnenin bir noktadan batırılıp bir noktadan çıkarılması ile uygulanan serbest bir işleme çeşididir (Barışta, 1999, s.223). Eski işleme örneklerinde simle yapılan sarma uygulamalarına oldukça sık rastlanır. Gözeme ve sarma iğneleri, hesap işi ve Türk işinin ortak iğne teknikleri arasındadır. İşleme yapılacak kısmın altı dolgulu ya da dolgusuz olarak çalışılır. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde sarma tekniğinin alt dolgusuz olarak çalışılmış olduğu tespit edilmiştir. 265
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA başına uygulandığı anlaşılmıştır. 13 Nolu örnekte farklı kalınlıklarda bükülen kordonlar kullanılarak işlemeye boyut kazandırılması dikkat çekicidir.
4. Örnek: Peşkir (Kaynak kişi: Necmiye Kıvanç)
6. Örnek: Çevre (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
Pesent, Türk işi iğne tekniklerinden birisidir. Dokumanın en ya da boy iplikleri üzerinde aynı sayı ve işlemlerin yinelenmesiyle, gözeme sıralarından oluşturulan bir iğne tekniğidir (Barışta, 1999, s.222). Motifin şekline göre sayısız olarak, çizilerek de uygulanır. Eski işleme örneklerinde şekline göre uygulanan pesent tekniğinde çizerek gerçekleştirilmiş uygulamaya oldukça fazla rastlanır. Düz, verev, gölgeli, dönerek uygulanan farklı türleri bulunmaktadır. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde düz ve verev pesent iğnelerinin kullanıldığı görülmüştür. Pesent tekniğinin işlendiği motiflerin dış kısmını belirlemek amacıyla metal tel kullanılarak sarma yapılmış olduğu tespit edilmiştir. Dival işi, kaynaklarda sırma işi, mıhlama, Maraş işi gibi isimlerle de bilinen, özellikle kadife, canfes, atlas, tafta gibi kumaşlar üzerine özel kalıplar kullanılarak işlenen geleneksel bir işleme tekniğidir. İşlenecek olan motif ince kağıtlara çizildikten sonra çirişle mukavvaya yapıştırılır. Daha sonra motif “möhlüke” adı verilen özel bir bıçakla oyularak mukavva bir kalıp hazırlanır ve işlenecek kumaş üzerine yapıştırılır. Mukavva kalıbın üstü altın veya gümüş klaptanla (8-10 kat) alta geçmemek üzere, yan yana mumlanmış ipek iplik ile üstten sarma, alttan hıristo teyeli şeklini veren bir tutturma ile işlenir. Bu işleme için cülde adı verilen özel bir kasnak kullanılır. Doldurulmuş sarma iğnesine benzemesine rağmen düz bir arka yüzey elde etmek ve metal ipliği az kullanmak amacıyla uygulanan bir yüzeysel sarma türüdür (Berker ve Durul, 1970, s. 29).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
11. Örnek: Milli Kıyafet (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
13. Örnek: Ceket (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
12. Örnek: Cepken (Kaynak kişi:Mehmet Yılmaz)
14. Örnek: Şalvar-ceket takım (Kaynak kişi: Ömür Alyakut)
3.3. Ürünlerde Kullanılan İplik Özellikleri
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerde kullanılan iplik özelliklerine ait veriler incelenerek tablo 3’de sunulmuştur. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Tablo 3. Ürünlerde kullanılan iplik türlerinin dağılımı İplik Türü
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 7. Örnek: Yatak örtüsü (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
IBATİK İRİDLİB 8. Örnek: Cepken (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
9. Örnek: Cepken (Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz) 10. Örnek: Cepken(Kaynak kişi: Mehmet Yılmaz)
Kordon tutturma, ipliklerin bükülmesi ile oluşturulan kordonun desen üzerinde yürütülerek, başka bir işleme ipliği ile tutturulmasından oluşan bir iğne tekniğidir. Tek başına kullanılabildiği gibi, değişik iğne teknikleri ile birlikte kullanıldığı örneklere de rastlanmaktadır (Köklü, 2002, s. 76). Kordon tutturma işlemi aynı renk ve türdeki iplikle veya başka tür bir iplik ile gizli (kordonun kumaşla birleştiği noktadan) veya üstten yapılabilmektedir. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde kordon tutturma tekniğinin seyrek sarımlı kalptan kullanılarak tek 266
Sırma
Sim
Klaptan
Metal Tel
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Örnek 1 EKİM - / /NOVEMBER - 09-11X2017 X 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Örnek 2 X X Örnek 3 X X Örnek 4 X X Örnek 5 X Örnek 6 X Örnek 7 X Örnek 8 X Örnek 9 X Örnek 10 X Örnek 11 X Örnek 12 X Örnek 13 X Örnek 14 X Örnek 15 X Örnek 16 X Toplam 5 1 9 5
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Tablo 3 incelendiğinde araştırma kapsamında incelenen ürünlerin yarıdan fazlasında klaptan kullanıldığı anlaşılmıştır. Klaptanın peşkir ve uçkurların işlemelerinde (sarma, düz pesent ve verev pesent iğnelerinin işlenmesinde) sık sarımlı olarak kullanıldığı, kordon tutturma tekniğinde ise seyrek sarımlı klaptanın tercih edildiği tespit edilmiştir. Peşkir ve uçkur örneklerinde metal telin klaptan ile birlikte kullanımı dikkat çekicidir. Sadece bir ürünün işlemesinde sim kullanılmıştır. Dival işi tekniğinde daha çok sırmanın kullanılması tespit edilen diğer sonuçlar arasındadır. 267
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Tablo 6. Ürünlerde kullanılan kompozisyon türlerinin dağılımı
3.4. Ürünlerde Kullanılan Renk Özellikleri
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerin işlemesinde ve zemininde kullanılan renk özelliklerine ait veriler incelenerek tablo 4’de sunulmuştur. Tablo 4. Ürünlerde kullanılan renklerin dağılımı Kullanılan renkler Altın rengi Gümüş rengi Altın ve gümüş rengi Bej rengi Sarı Şeker pembesi Çingene pembesi Toz pembe Bordo Mor Siyah Mor-bej rengi çizgili Toplam
İşlemede N % 10 62,5 3 18,75 3 18,75 16 100
Zeminde N % 6 37,5 1 6,25 2 12,5 1 6,25 1 6,25 1 6,25 2 12,5 1 6,25 1 6,25 16 100
Tablo 4 İncelendiğinde araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin işlemelerinde yoğun olarak (% 62,5) altın renginin kullanıldığı anlaşılmıştır. Daha az oranlarda ise gümüş ve altın renklerinin birlikte kullanıldığı (% 18,75) ya da gümüş renginin (% 18,75) tek başına işlendiği görülmektedir. Ürünlerin zemininde en fazla (% 37,5) bej renginin kullanıldığı, özellikle peşkir ve uçkurlarda kumaşın doğal rengi olan bej renginin tercih edildiği tespit edilmiştir. Ürünlerin zemininde kullanılan diğer renkler arasında mor, şeker pembesi, sarı, çingene pembesi, toz pembe, bordo, siyah ve bir üründe ise mor-bej rengi çizgili kumaş kullanıldığı görülmüştür.
15. Örnek: Terlik (Kaynak kişi: Ömür Alyakut)
3.5. Ürünlerde Kullanılan Motif Kaynakları
16. Örnek: Yazı levhası (Kaynak kişi:Azize Serdar)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerde kullanılan motif kaynaklarına ait veriler incelenerek tablo 5’de sunulmuştur. Tablo 5. Ürünlerde kullanılan motif kaynaklarının dağılımı
Motif Kaynakları N % 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bitkisel bezeme 09-11 EKİM 11 68,75 Bitkisel-geometrik bezeme 4 25 Bitkisel-nesnel-yazılı bezeme 1 6,25 Toplam 16 100
IBATİK İRİDLİB
Tablo 5 incelendiğinde araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde yoğun olarak bitkisel kaynaklı motiflerin kullanıldığı (% 68,75) tespit edilmiştir. Bitkisel kaynaklı bezemeler arasında stilize edilmiş çeşitli çiçek ve tomurcukların, kıvrımlı dal ve yapraklar ile birlikte işlendiği görülmüştür. İncelenen ürünlerin % 25’inde bitkisel kaynaklı motifler geometrik kaynaklı motiflerle birlikte kullanılmıştır. Geometrik kaynaklı motiflerden en çok zig zag çizgilerin kullanıldığı görülmüştür. İncelenen ürünler arasında olan bir yazı levhası üzerinde ise yazılı ve nesnel bezemeye rastlanmıştır.
1.6.Ürünlerde Kullanılan Kompozisyon Türleri
Araştırma kapsamında incelenen ürünlerde kullanılan kompozisyon türlerine ait veriler incelenerek tablo 6’de sunulmuştur.
268
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kompozisyon türleri
Motifler Ana motif Kenar suyu N % N %
Düzgün sıralamalarla düzenlenmiş Bağlantılı sıralamalarla düzenlenmiş Tek motiften oluşan kompozisyonlar Bir merkeze yönlendirilmiş kompozisyonlar Toplam
5 5 3 3 16
31,25 31,25 18,75 18,75 100
4 2 6
25 12,5 100
Tablo 6 incelendiğinde araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin ana motiflerinde düzgün sıralamalarla düzenlemiş kompozisyonlar (%31,25) ile bağlantılı sıralamalarla düzenlemiş kompozisyonların (%31,25) eşit oranda kullanıldığı anlaşılmıştır. Ürünlerde kullanılan diğer kompozisyon türleri arasında % 18,75 oranında tek motiften oluşan kompozisyonlar ile bir merkeze yönlendirilmiş kompozisyonlar (% 18,75) bulunmaktadır. İncelenen ürünler arasında sadece altı üründe kenar suyu motifleri kullanılmıştır. Kenar suyu motiflerinde daha çok düzgün sıralamalarla düzenlenmiş kompozisyonların tercih edildiği anlaşılmıştır.
4.Sonuç ve öneriler
İstanbul ve Kocaeli İli’nde yaşayan halktan kişilerin hatıra ya da koleksiyon amacıyla ellerinde bulundurdukları metal ipliklerle işlenmiş özgün niteliklere sahip 4 adet cepken, 3 adet peşkir, 2 adet uçkur, 1 adet çevre, 1 adet yatak örtüsü, 1 adet ceket, 1 adet milli kıyafet, 1 adet şalvar-ceket takım, 1 adet terlik ve 1 adet yazı levhası olmak üzere toplam 16 adet ürün incelenmiş bulunmaktadır. Araştırma kapsamına alınan işlemeli ürünler genel olarak değerlendirildiğinde, halk işlemelerinde saray işlemelerinin etkilerini görmek mümkündür. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin işlemesinde daha çok sarma, dival işi, kordon tutturma ve verev pesent iğnelerinin kullanıldığı, daha az oranlarda ise düz pesent ve hasır iğne tekniklerinin kullanıldığı belirlenmiştir. Sarma tekniğinin alt dolgusuz olarak işlendiği tespit edilmiştir. Düz ve verev pesent tekniği ile işlendiği motiflerin dış kısmını belirlemek amacıyla metal tel kullanılarak sarma yapıldığı belirlenmiştir. İncelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde kordon tutturma tekniğinin seyrek sarımlı klaptan kullanılarak tek başına uygulandığı EKİM kıyafet / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/farklı NOVEMBER 2017 · ANTALYA anlaşılmış olupEKİM bir09-11 adet milli örneğinde kalınlıklarda bükülen kordonlar kullanılarak işlemeye boyut kazandırıldığı anlaşılmıştır. Ürünlerin işleme aralarında süsleyici gereç olarak ise tırtıl, kurt ve metal pul kullanılmıştır. Metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin kenar temizleme teknikleri incelendiğinde ise çevrelerin kenar temizleme işlemlerinin çırpma dikişi veya pamuklu LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017Adikişi ·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA dantel dikilerek yapıldığı, uçkurlarda ve makine veya çırpma dikişi kullanıldığı anlaşılmıştır. İncelenen ürünler arasında olan bir adet çevrenin kenarı çırpma dikişi ile temizlenmiştir. Giysilerin tamamı ve bir adet yatak örtüsüne astarlama işlemi yapılmıştır. Cepkenlerin kenarının astarlama işleminden sonra metal ipliklerle hazırlanmış harçlarla süslendiği görülmüştür. İncelenen ürünlerde kullanılan iplik özellikleri incelenmiş ve yarıdan fazlasında klaptan kullanıldığı anlaşılmıştır. Klaptanın peşkir ve uçkurların işlemelerinde (sarma, düz pesent ve verev pesent iğnelerinin işlenmesinde) sık sarımlı olarak kullanıldığı, kordon tutturma tekniğinde ise seyrek sarımlı klaptanın tercih edildiği tespit edilmiştir. Peşkir ve uçkur örneklerinde metal telin klaptan ile birlikte kullanıldığı görülmüştür. Dival işi tekniğinde daha çok sırmanın kullanıldığı ancak dival işi ile işlenmiş bir cepkenin işlemesinde sim kullanıldığı tespit edilmiştir. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerde yoğun olarak (% 62,5) altın renginin kullanıldığı anlaşılmıştır. Daha az oranlarda ise gümüş ve altın renklerinin birlikte kullanıldığı ya da gümüş renginin tek başına işlendiği görülmüştür. İncelenen peşkir ve uçkur örneklerinde zemin renklerinde bej renginin kullanıldığı tespit edilmiştir. Ürünlerin zemininde kullanılan diğer renkler arasında mor, şeker pembesi, sarı, çingene pembesi, toz pembe, bordo, siyah ve bir üründe ise mor-bej rengi çizgili kumaş kullanılmıştır. İncelenen ürünlerde yoğun olarak bitkisel kaynaklı motiflerin kullanıldığı tespit edilmiştir. Bitkisel
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
269
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kaynaklı bezemeler arasında stilize edilmiş çeşitli çiçek ve tomurcukların, kıvrımlı dal ve yapraklar ile birlikte işlendiği görülmüştür. Daha az oranlarda ise bitkisel kaynaklı motiflerin geometrik kaynaklı motiflerle birlikte kullanıldığı anlaşılmıştır. İncelenen ürünler arasında olan bir yazı levhası üzerinde ise yazılı ve nesnel bezemeye rastlanmıştır. Araştırma kapsamında incelenen metal ipliklerle işlenmiş ürünlerin ana motiflerinde yoğun olarak düzgün sıralamalarla düzenlemiş kompozisyonlar ile bağlantılı sıralamalarla düzenlemiş kompozisyonların kullanıldığı tespit edilmiştir. Ürünlerde kullanılan diğer kompozisyon türleri arasında daha az oranlarda tek motiften oluşan kompozisyonlar ile bir merkeze yönlendirilmiş kompozisyonlar bulunmaktadır. İncelenen ürünler arasında kenar suyu kullanılan motiflerde daha çok düzgün sıralamalarla düzenlenmiş kompozisyonların tercih edildiği anlaşılmıştır. Türk işleme sanatı içerisinde metal ipliklerle yapılan işlemeler özel bir yere sahiptir. Bugün eşsiz sanat eserleri arasında sayılabilecek saray için yapılan altın ve gümüşlü işlemeler müzelerde sergilenmektedir. Saray işlemelerinin etkilerini halk işlemeleri üzerinde gözlemlemek mümkündür. Metal iplik çekiciliğinin yok olduğu günümüzde bu eserleri geniş kitlelere tanıtmak ve kayıt altına almak bu nedenle çok önemlidir. Çalışmanın Türk el sanatları ve işleme sanatı konularında bundan sonra yapılacak çalışmalara destek olacağı düşünülmektedir.
Kaynaklar
Barışta, Ö. H. (1999). Osmanlı İmparatorluğu Dönemi Türk İşlemeleri. (1. Baskı). T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları / 2342. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. Berker, N. (2002). Türk İşleme Sanatından Örnekler.Ak yayınları Türk Süsleme Sanatları Serisi, 6. Köklü, H. (2002). El İşlemeleri. İstanbul: YA-PA Yayın Pazarlama San. ve Tic. A.Ş. N. Berker , Y. Durul. (1970). Türk İşlemelerinden Örnekler, Türk Süsleme Sanatları Serisi, 1. Temel Türkçe Sözlük. tdk.gov.tr (Erişim tarihi: 19.10.2017) Tezcan, H. (2001). Saray İçin yapılan Gümüşlü, Altınlı Dokumalar, İşlemeler, Antik Dekor Dergisi, S. 64, s. 70-78. Yaman, B. (2008). Osmanlı Saray Sanatkarları – 18. Yüzyılda Ehl-i Hıref. İstanbul: Türk Tarih AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Vakfı Yurt Yayınları.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA YÖRÜK YAŞAMININ VE KÜLTÜRÜNÜN TÜRK HALK ŞİİRİ BAĞLAMINDA YANSIMALARI Öğr. Gör. Muhammed AVŞAR
“Yörük” kelimesi, etimolojik bağlamda incelendiğinde birçok farklı anlamı içerisinde barındıran bir kavram olmakla birlikte; sosyolojik ve kültürel bağlamda, bir yerleşim ve yaşam biçimini, Türk kültürü içerisinde bir alt kültürü ve bu kültürün, yaşamın mensuplarını ifade etmek üzere kullanılmaktadır. Birçok araştırmacı, “Yörük” kelimesinin “Yörü-” fiilinden türetilerek meydana geldiğini ve Anadolu’ya gelip burayı yurt tutan göçebe Oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade etmek için kullanıldığını belirtmektedir. Geçmişten bugüne Anadolu’da Güney ve Batı Anadolu’da özellikle de Toroslar ve çevresinde yoğun olarak yaşayan göçebe Yörük Türkmenlerinin hayatlarında Eski Türk yaşamının kültürünü ve izlerini görebilmekteyiz. Yörük Türkmenleri; oldukça zor olan bu yaşam biçimi içerisinde bir yandan kültürlerini, geleneklerini, örf ve adetlerini canlı bir şekilde devam ettirirlerken bir yandan da kendilerine özgü hayat tarzlarını halk edebiyatı ürünlerine yansıtmışlardır. Duygularını, düşüncelerini, acılarını, sevinçlerini sözlü kültür dairesi içerisinde; koşmalar, türküler, ağıtlar, maniler, ninniler ve destanlar aracılığıyla ortaya koymuşlardır. Karacaoğlan ve Dadaloğlu gibi günümüzde bile büyük şöhrete sahip halk şairleri yanında, bu kültür ortamı içerisinde yetişmiş ve belki çoğu unutulup gitmiş yüzlerce şairin manzum ürünleri Yörükler arasında hala söylenmeye devam etmektedir. Türk halk edebiyatı içerisinde en zengin temalara rastlayabileceğimiz eserler de bu kültür ortamlarında yetişmiş şairlerin şiirlerinde yer almaktadır. Zengin bir pastoralizm barındıran bu eserler, duyguyu tabiattan beslenerek harekete geçirmiş ve halk şiirimiz içerisindeki yerini almıştır. Bu çalışmada, halk şiiri kaynakları ve Yörüklerle ilgili çalışmalar taranarak geçmişten bugüne göçebe yaşam tarzı ve kültürünü benimseyen Yörük Türkmenlerin halk şiirimiz içerisindeki yeri ve önemi belli ana kavramlar üzerinden (Yörük insanının özellikleri, göç, hayvancılık, giyim- kuşam, tabiat, çadır gibi) ortaya konulmaya çalışılacaktır. Anahtar09-11 Kelimeler: Yörük, Kültürü, Yaşam, Halk Şiiri 09-11 EKİMHalk / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ABSTRACT 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
The word “Yörük”, when examined in the etymological context, is a concept that contains many A·YANTALYA LATNaAsettlement · 7102 REBand MEVaON / Mof İKElife, 11-9a0subculture in different meanings; sociological and cultural2017 context, way 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Turkish culture and this culture is used to express the members of life. Many researchers indicate that the word “Yörük” is derived from the verb “Yörü-” and is used to express nomadic Oghuz tribes (Turkmen) who come to Anatolia and hold it here. We can see the cultures and traces of Old Turkısh life in the lives of nomadic Yörük Turkmen living in Anatolia from the past to present in South and West Anatolia, especially in and around the Taurus Mountains. Yörük Turkmens; in this life style which is quite difficult, while continuing the cultures, traditions, customs and traditions vividly, they reflected their own lifestyles in their folk literature products. Feelings, thoughts, sorrows, joys in oral culture; poems, folk songs, threnodies, quatrains, lullabies and epics. As well as folk poets who have great fame even today, such as Karacaoğlan and Dadaloglu, hundreds of poetry products, grown within this cultural environment and perhaps mostly forgotten, have continued to be said among Yörüks. The studies that we can come across with the richest themes in Turkish folk literature are also included in poems of poets who have grown up in these culture environments. These artifacts, which have a rich pastoralism, have moved the emotion to nature and have taken its place among the people.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
In this study, the researches of folk poetry sources and Yoruks were scanned and the place of Yoruk 270
271
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Turkmens who adopted the nomadic lifestyle and the culture from past to present and their place and importance in the folk poetry are highlighted through certain main concepts (Yoruk people’s characteristics, migration, animal husbandry, clothing, nature, tent etc. Key Words: Yörük, Folk Culture, Life, Folk Poetry
GİRİŞ
Çalışmamızın temelini oluşturan “Yörük” kavramı, özellikle Anadolu’da göçebe yaşayan ve hayvancılıkla geçinen Türkmenler için kullanılmaktadır. Yörük kavramının etimolojisi hakkında farklı görüşler mevcut olmakla birlikte ağırlıklı olarak Yörü- fiilinden hareketle Yörük kelimesinin meydana geldiği görüşü yaygındır. Sözlükte “Yörük” kelimesi, “Hayvancılıkla geçinen, Toroslarda yaşayan göçebe Türk oymağı (TDK Sözlük: 2012: 2197) açıklanmaktadır. Tufan Gündüz ise “Toprağı olmayan, Osmanlı hâkimiyetindeki Batı Anadolu’da bulunan konar-göçer Türkmenler (Gündüz 1997: 38)” olarak tanımlar. Tarihi süreç içerisinde “Yörük” kavramının ortaya çıkması hususunda Sümer, öncelikle “Türkmen” kelimesini ele alır. Türkmen kelimesinin ortaya çıkmasında İslamiyet’in kabulünü bir milat sayar. “Türkmen” kelimesi günümüzde dahi “Yörük” kelimesiyle çoğu zaman eşdeğer kullanıma sahip olduğu için “Yörük” kelimesinin kullanımıyla ilgili olarak öncelikle Türkmen kavramının kullanımına bakmak gerekir. Sümer,“X- XI. Oğuzlar Seyhun Irmağı’nın aşağı ve orta kıyısında yaşıyorlardı. Onlardan bir kısmı yerleşik hayat geçiriyordu, göçebe Oğuzlar ise şehirlerde oturan eldaşlarını küçümseyerek onlara “yatuk” adını veriyorlardı. Yatuk tembel demektir ( Sümer, 1999: 4-5)”. 11. Yüzyıldan itibaren Müslümanlığı kabul eden Oğuzları diğer gayrımüslim Oğuzlardan ayırt etmek için “Türkmen” kullanılmış olup Müslüman Türk anlamına gelir (Sümer, 1999: 79) açıklamasını yapar. Daha sonraki süreçte, Türkmen kavramı da kendi içerisinde farklılaşmış; Türkmen, Yörük şeklinde kullanımlar yaygınlaşmıştır. Sümer, Oğuzlar adlı eserinde Yörüklerle ilgili olarak, “XVI. yüzyılda, daha önceki yüzyılda olduğu gibi göçebe anlamında Yörük (yürümekten) sözü kullanılıyor ve bu söz YLATNAdaha · 710sonraları 2 REBMEV“Yörük” ON / MİKEkelimesi 11-90 gerçek Halep Türkmenleri gibi teşekküllere de veriliyordu.AFakat anlamını kaybetmiş ve Batı Anadolu ile Güney Batı-Anadolu’daki oymakların umumi adı olmuştur. Yani Yörük bu bölgelerde XVII. yüzyıldan önce yaşayan göçebe, yarı göçebe oymaklar anlamını ifade etmiş ve bu, zamanımıza kadar gelmiştir. Buna göre Yörük adının kavmi hiçbir manası 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA yoktur. Yörükler Oğuz boylarından gelmektedir 1980: 174). Selçuklulardan itibaren 09-11deEKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/(Sümer NOVEMBER 2017 · ANTALYA yerleşik olan köyler Türk; 18. yüzyıldan itibaren Orta ve Batı Anadolu’ya gelenlere de Türkmen adı verilmiştir. Bazı yerlerde yan yana Türk, Yörük, Türkmen boylarını görmek mümkündür. Oralarda 17. Yüzyıla kadar göçebe olup sonra yerleşenler Yörüklerin kurdukları köylerdir. Türkmenler ise 17. Yüzyıldan itibaren Orta ve Batı Anadolu’ya, Marmara Bölgesi’ne göçüp son asırlarda oralara yerleşmiş olanlardır” fikrini ortaya koyar. Eröz, kavramın “Yörümek” fiilinden türediğini, Yörük tabirinin umumi olarak bütün hayat boyunca yapılagelen fiili (yürümek) ifade ettiğini belirtir (Eröz 1991: 20-21). Taşdelen de Sümer gibi, “Yörük” kavramının bir etnik grubu değil yerleşim şeklini, yaşama tarzını ifade ettiğini (Taşdelen, 1998: 214) belirtir. Muhtar Kutlu, Anadolu’daki göçer kültürün tarihiyle ilgili olarak, “Anadolu göçer kültürünün dayandığı tarihi temel Orta Asya Türk göçebeliğidir. Bu kültürün sosyal temellerini ‘aşiret’ halindeki toplumsal örgütlenme biçiminde aramak gerekir. Türklerin Anadolu’ya girmelerinden itibaren göçebeliğin asıl gelişme yeri olan Doğu’da Türkmen, Batı’da ise Yörük adı altında toplanan grupları konar-göçer aşiretler oluşturmaktaydı (Kutlu, 1992: 16- 17”). Tüm bu bilgilerden hareketle Yörükler, Oğuzların göçebe kanadını oluştururken Türkmen, Türk kavramları ise göçebe hayatı tercih eden Oğuzların yerleşiklere verdikleri isimlerdir. Esasında kavmiyeti bir olan Türk, Türkmen, Yörük gibi kavramlar sadece yaşam şekli açısından 272
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA farklılaşmakta fakat çoğu zaman da Türkmen ve Yörük kavramları iç içe kullanılmaktadır. Bu çalışmada, “Yörük” kültürünün ve yaşamının halk şiirimize yansımaları üzerinde durulacak; “türkü, mani, ninni, ağıt, koşma, destan” gibi türler içerisinde Yörük kültürünün unsurları incelenecektir.
1.YÖRÜK YAŞAMI VE KÜLTÜRÜ:
Kültür, kelime anlamı olarak, “Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddi ve manevi değerler ile bunları yaratmada, sonraki nesillere iletmede kullanılan insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin. 2. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü (TDK Sözlük, 2012: 1282)” şeklinde tanımlanmaktadır. Toplumların kültürüyle ilgili olarak Muhtar Kutlu şu bilgilere yer verir: “Toplumların kültürleri daha dar kapsamlı birtakım kültürlerden oluşmaktadır. Ulusal kültürümüzden bahsettiğimizde onu oluşturan birçok yerel, bölgesel ya da alt kültür olarak nitelenen kültürle karşılaşıyoruz. Bu alt kültürleri birlik içinde çokluk olarak değerlendirebiliriz. Konar- göçerlik toprağa ve sabit bir konuta bağlı olmadan sürekli çadır hayatı süren ve tek geçim kaynağı hayvancılık olan göçebelikle yerleşiklik arasında bir ara tip olarak beliren köy- yayla hayatının yarı göçer özellikleri ağır basan toplulukları; yaylacılık ise ziraatın yanında hayvancılık yapan ve yazın yaylalara çıkan toplulukları ifade eder. (Kutlu, 1995: 59- 60)”. Buradan da anlaşılacağı üzere bir çatı kavram olan Türk kültürü içerisinde Yörük kültürü bir alt kültür olarak dikkat çekmektedir. Yörükler, göçebe yaşam biçimine uygun olarak hayatlarını devam ettiren ve aşiretler halinde yaşayan topluluklardır. Yörüklük; göçebelik, hayvancılık merkezli Türklerin eski yaşam biçiminin günümüzde Anadolu’daki devamıdır. Yörük, Türkmen, Göçer, Yaylacı olarak da tanımlanan bu toplulukların kültür ve yaşamı, dış etkilerden oldukça uzak olduğu için genel itibarıyla özünü korumayı başarmıştır. Bu kültürü diğer alt kültürlerden farklı kılan ve ana unsurlar; göç, hayvancılık, yaylacılık, çadır hayatı, dokumacılık, tabiat ve bunlara ait alt kavramlara ait göstergeler olup bunların toplum hayatındaki var oluş şekilleri, özgün ve canlı olarak bu kültürün varlığını sürdürmesini sağlamıştır diyebiliriz. Ele alınan konu çok kapsamlı olduğu için ve örnekler açısından09-11 çok zengin belli kavramlara ve bu 2017 geniş· evren içinde sınırlı örneklere yer 09-11 EKİMiçin / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / olduğu NOVEMBER 2017 ·ana ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER ANTALYA verilmiştir. Bu bağlamda Yörük kültürünün karakteristik özelliklerini taşıyan ana unsurlar hakkında vereceğimiz kısa bilgiler, çalışmamızın sınırlarını ortaya koymak adına önem arz etmektedir: LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 1.109-11 YaylaEKİM Göçü: / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yörük kültürünün ve yaşamının en önemli unsuru göç olup göç zamanları Yörükler arasında bayram vaktidir ve folklorik birçok uygulamayı barındırır. Ali Rıza Yalman, Yörük göçü üzerine şu bilgileri vermektedir: “Yörükler kıştan çıkar çıkmaz ilk önce yaylayı düşünürler. İlkbahar aylarında koca, genç, gelin, kız, çoban bütün erkekler hep birden bir sene önceki eğlencelerini hatırlamaya başlarlar. Komşu obalarla müzakereler yapılır ve göç günü tasarlanır. Yaylaya çıkma günü kararlaştırıldıktan sonra çadırlarda büyük bir göç sevgisi uyanır. Obayı “Göç var…”sesleri inletir. Şen çocuklar cıvıldaşır, genç kızlar yeni ve az kullanılmış elbiselerini hazırlar, delikanlılar silahlarını siler, çobanlar davarın eksilmiş çanlarını toplar, oba ağasının atları tımar edilir. O günlerde obalarda mutlu ve kutlu bir bayram havası eser, obayı şenlik kaplar. Ağa obada iş bölümü yapar ve obalılar çalışmaya başlarlar. Koca nineneler develeri çullar, güzel gelinler kilimleri silker, yosma kızlar süslenecek mayaların zillerini çullara diker, delikanlılar çadır direklerinden eksik olanları bulur ve onarır. Her çadır bol bol yiyecek içecek hazırlamaya koyulur. Çökelek, söğüş, ballı yufka, kavurma, peynir, yufka ekmeği, süzülmüş yoğurt vs. hazırlanır. Derlenme toparlanma bitince yükler tutulmaya başlar. Yük tutma işini obanın kocakarı ve nineleridir. Katar başı olarak bir kız seçilir. Katar başı olmak o yıl nişanlanmak demektir. Gün doğmadan obanın ihtiyar ağası katara kılavuz olmak için hayvanını koşturarak öne 273
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA geçer ve o gece konuklanacak yeri bulur. Kafile kendi kendine yaylasına yürür. (Yalman, 1977: 181). Yörüklerde yaylaya göçme adetleri canlı ve O kadar heyecanlı iken göç dönüşü çok parlak olmaz. Göç dönüşü ayaklar inişlere doğru istemeye istemeye yürür. Her obalının gözü arkada yaylasında kalır. (Yalman, 1977: 181- 190
1.2 Çadır: Yalman, Yörükler arasında üç çeşit çadırdan bahseder: Alaçık, topak, çul çadır veya kara çadır. Alaçı çadır birbirine sırım ile bağlanmış birçok değnekten meydana gelir. Bu değneklerin üç dört tanesi birbirine bağlanıp bir kanat yapılır. Üç dört kanat bir çadır kurar. Topak çadırın diğer ismi Bekdik çadırıdır. Yuvarlak olarak kurulan bir çadırdır. Kara çadır: Bunlar 1,2, 3, 4, 5, 7 direkli olabilir. Direği çok olan çadırlar ulu evidir. Bunlara şorevi de denir. Keçi kılından yapılır. Çadır direklerine çağ denir. Çadırlarda çuvalların dizildiği yerin ismi sitildir (Yalman, 1977: 418- 419- 420).
1.3Dokumacılık: Yörük kültürünün en önemli unsurlarından biri dokumacılıktır. Yalman’a göre her kadın boş zamanında mutlaka ıstarının ve çulhasının başına geçer ve obasına gerekli şeyleri dokur. Aşirette bu dokumaların bir kısmına istarlık, bir kısmına çulhalık denir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Öztelli, türküyü: “Halkın iç âlemini yaşatan, beşikten mezara kadar bütün yaşayışını içine alan en dikkate değer edebi mahsuller türkülerdir. Genel olarak türkü adını taşıyan manzumelerde değişmez bir ölçü ve şekil yoktur. Yalnız saz şairleri tarafından meydana getirilen türkülerde belli ve değişmez bir şekil vardır. Uzun bir geleneğe bağlı olan bu türkülerde kavuştak (nakarat) bulunması şarttır. Birinci dörtlüklerin 2. ve 4. mısraları ile sonraki dörtlüklerin dördüncü mısraları hep aynıdır.” (Öztelli, 1953: 3-7- Akt: Kaya, 2014: 173) görüşüne yer verir. Türküler, bir toplumda en yaygın şiir ve müzik formu (Mirzaoğlu, 2015: 35) olup yüzyıllardan beri Türk toplumunun duygularına tercüman olan ve kültürel kodlarını barındıran bir türdür. Belirli bir toplumun kültürüne özgü sözlü sanat (edebiyat ve müzik) verileri olan türküler, yansıttığı içeriğe göre genellikle konu ve işlevleri esas alınarak sınıflanır (Mirzaoğlu, 2015: 108). Yörükler; zorlu hayat koşullarını, bir durum karşısındaki duygularını ve düşüncelerini dile getirmede türküleri araç kılmışlardır. Göçebe bir hayat süren ve hayvancılık yapan Yörüklerin hayatlarının her aşamasında türküler geniş yer tutar. Kendisi de aslen Yörük olan halk şairi Yusuf Tuna, Yörüklerin türküye olan sevgisini bir dörtlüğünde şöyle ifade eder: Türkü dediğin dağlarda söylenir, Yörük obaları türküsüz olmaz. Yörükler gece toplanıp eğlenir,
1.4 Giyim- Kuşam:
Yörüklerin giyimleri Türkmen giyimi olup Yalman bu konuda, “Oymaklar arasında kullanılan giyecekler şunlardır. Gömlek, don, çaket, kısa şalvar, üç etek entari, takke ve ayakkabı (edik). Bu eşyaların hepsi kadınlar tarafından dokunur ve dikilir. Yalnız edik, çarşıdan alınan “Hitit” ayakkabısına benzer. Bu eşyaların birçoğu kadınlar ve erkeklerce ortak kullanılır (Yalman, 1977: 248)”. bilgisini verir.
1.5 Hayvancılık:
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Yörüklerin yaşam biçimi hayvancılık üzeredir. İnek, keçi, koyun, deve, at, eşek ve tavuk (Yalman, 1977: 253) bu hayvanlardan bazılarıdır. Yörük kültüründe binek olarak en fazla at ve deveye değer verilir. Atların eşkin ve doru olanı (Yalman, 1977: 71) makbul sayılır. Deve ise Yörük göçünün en önemli görsel göstergelerindendir. Tülü, boz ve bohur olmak üzere (Yalman, 1977: 253) üç tür deve EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA kullanılır. 09-11 EKİM09-11
IBATİK İRİDLİB
2.YÖRÜK YAŞAMININ VE KÜLTÜRÜNÜN HALK ŞİİRİNE YANSIMALARI:
Yörük kültürü ve yaşamının kendine özgü yapısı halk şiiri içerisinde de kendisine geniş yer bulmuştur. Yörüklerin kendi sözlü kültürleri içinde ürettikleri birçok anonim manzum ürün bulunduğu gibi halk şairlerinin şiirlerinde de bu kültürün unsurlarına yoğun bir şekilde rastlanmaktadır. Karacaoğlan ve Dadaloğlu başta olmak üzere bu kültür içinde yetişmiş ismi bilinen ya da bilinmeyen birçok halk şairi, Yörüklerin yaşamına ve kültürüne şiirlerinde yer vermişlerdir. Yörüklerin dünyasını yansıtan birçok “koşma, mani, ağıt, ninni ve türkü” mevcut olup bunların tamamının bu çalışmaya sığdırılması mümkün değildir ancak maksadın hasıl olması adına bunlara ait örneklerden bir seçki meydana getirmek Yörük kültürünün ve yaşamının halk şiirine yansımalarını göstermek adına bir gösterge kabul edilebilir. Tür tür ele alınan olan şiirlerle, Yörük kültürü ve yaşamının Türk halk şiirine yansımaları değerlendirilecektir.
2.1 Türkülerde Yörük Yaşamı ve Kültürü: Türkü kavramının “Türkî” sözünden geldiği görüşü ittifakla kabul edilmiş bir görüştür ve “Türk’e has” anlamına gelen bu söz halk ağzında “Türkü” şekline dönüşmüştür (Kaya, 2014: 173). Cahit 274
Yiğit olan Yörük ülküsüz olmaz (www.antoloji.com)
Mustafa Yıldızdoğan’ın seslendirdiği “Kara Çadır Kıldandır” adlı türkü Yörüklerin kültürünü ve yaşamını ele alan örneklerden biridir: Yörüğün ayranı var Düğünü seyranı var 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Namerde bakan olmaz Yiğidin hayranı var Kara çadır kıldandır LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA İbriği bakırdandır
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Güzel görüp sevmeyen Yörükce akıldandır(https://www.youtube.com)
Ali Rıza Yalman, Yörük obalarında dolaşarak meydana getirdiği eserinde Yörükler arasında yaygın olan birçok türküye yer vermiştir (Yalman, 1977). Bu türkülerden birinde Yörükler için en güzel vakit sayılan göçe ve göç sırasında görülen Yörük kızlarının güzelliğine yer verilmektedir (Yalman, 1977: 185- 187). Hey heyy, Yüce dağ başında yanar bir ışık, Işığı bekleyen yiğit bir âşık, Buğday benizli zülfü dolaşık, Göç giderken bir güzele rastladım
275
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yalman, hikâyeleştirmek suretiyle verdiği bu türkünün devamında yine göç ve güzellik temalarına yer verdiği şu türküden bahseder (Yalman, 1977: 187):
kadına bakış açısı dikkat çeker. Yalman, Yörükler arasından derlediği Karacaoğlan’dan alınan bir türküde bu duruma değinir (Yalman, 1977: 277):
Yayla yollarında göç katar katar
On birinde bir yâr sevdim
Ateşim yanmadan tütünüm tüter,
Yeni açmış güle benzer
Yaylanın pınarı bal bana yeter
On ikide şeker şerbet
Arının yaptığı balı niderim…
Al yanağı bala benzer
Çukurova’da Yörük Türkmenler arasında Karacaoğlan›ın hususi bir yeri ve önemi vardır. Umay Günay, Karacaoğlan’ın güney illerinde destan gibi kabul gördüğünü, mutlu günlerin Karacaoğlan türküleriyle kutlandığını, hastalara Karacaoğlan türkülerinin okunmasının şifa verdiğini, hatta türkü söylemek anlamında “Karacaoğlan çağırmak” deyiminin kullanıldığını ifade eder (Günay, 2002008: 241). Yalman’ın eseri incelendiğinde de Karacaoğlan ve Dadaloğlu’na ait olduğu düşünülen türkülerin Yörükler arasında çok yaygın olduğu görülmektedir. Eserde Karacaoğlan’a ait birçok türkü Yörüklerin ağzından aktarılmaktadır. Bu türkülerden birinde yine göç, deve, Yörük kızlarının güzelliği ve onlara duyulan ilgi dikkati çekmektedir (Yalman, 1977: 237):
Naçar Karac’oğlan naçar Aşkının kitabın açar Yirmide vaktı da geçer Geçmez akça pula benzer
Göçü kervana karıştı,
Yalman’ın eserinde yine Karacaoğlan’a ait olduğu belirtilen ve Yörüklerden derlenen bir türküde Yörük giyim kuşamı ve Yörükler arasında kadındaki güzellik algısı işlenmektedir (Yalman, 1977: 78- 79):
Devenin yuları düştü,
Ak sayaya geymiş çuha fermene
Elinden haberin var mı?
Görende yiğitler döner pervene
Sabahleyin göçen göçtü,
Ya nice doğurmuş doğuran ana
Mayan kervana karıştı,
Bizim ile yeni geldi bir gelin
Sabahleyin göçün çekti,
Bire kız turuncun düştü,
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Koynundan haberin var mı?
Yalman, Yörükler arasında görülen bazı uygulama ve törenlere de değinmekte; bu törenlerde okunan türkülere yer vermektedir: “Yörüklerde 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 de EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/cumartesi NOVEMBERgünleri 2017 · yapılan ANTALYAkadın günlerine ‘kekil’ denir ve ‘kekil’ yalnızca kadınların günüdür. Başka obalardan da kadınların gelmesiyle akşama kadar tef çalınıp türkü söylenmesiyle Kekil Bayramı kutlanır. Bu bayram gelinlerin son gelinlik bayramıdır ve bu törende söylenen türküler mevcuttur (Yalman, 1977:268)”: Yörün güzeller yaylaya yörün
IBATİK İRİDLİB
Gelin ağlaşır da bir fırsat verin Güveyimiz gelende halıyı serin Yörün gidelim de fırsat verelim (Yalman, 1977:268)
Yörüklerde kızların, kadınların yaşlarına göre güzellik algıları mevcuttur. Türk halk şiirinde Yaşnâme adı verilen ve insan yaşamının özellikle kadınların yaşa göre tekâmülünün ele alındığı şiirler mevcuttur. Doğan Kaya, yaşnâmelerle ilgili olarak, “Âşıklar tarafından ortaya konan ve insan hayatının ana rahmine düşmesinden ölümüne kadar olan safhalarından yaş kademelerine göre bahseden destanlar.(Kaya, 2014: 838)” olarak bahseder. Bu tür, Yörükler arasında da yaygın olmakla birlikte türküleşmiş olan bu şiirlerdeki benzetmelerde bile Yörüklerin tabiat algısı ve 276
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Karac’oğlan uğru sıra ölesi Boğum boğum ellerinin kınası
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Sual ettim Reyhanlı’nın sunası
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Bizim ile yeni geldi bir gelin
Firdevs Cin tarafından Ceyhan Yörükleri üzerine yapılan bir yüksek lisans tezinde de Yörükler arasından derlenmiş türkülere yer verilmiş olup bu türkülerde Yörük kültürü ve yaşamının önemli unsurları olan göç, yayla, pınar, hayvancılık, kara çadır ve tabiat unsurlarına yer verilmiştir: Yaylaya çıkan Yörükler, İçip de suyunu kandı mı turnam, Çeşme taşlarına oturup kızlar, Darayıp da saçını ördü mü turnam (Cin, 2004: 224)
Hiçbir âşık böyle güzel görmemiş,
277
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Tor ceylan bakışlı bir Yörük kızı,
Erciyes’e Torosların başına
Babası da sevdiğine vermemiş
Kara çadırları açar Yörükler
İki gözü yaşlı bir Yörük kızı (Cin, 2004:221)
Tanrıkulu: Aslan belli olur yattığı yerden
Akça ceren çölden çıkınca,
Yaylanın hasını seçer Yörükler
Mayıs olup da yâr göğsünü açınca,
Avşar, Yörük, Varsak üçü de birden
Vakti gelip aşiretler göçünce,
Ayranı yayıktan içer Yörükler…
Düzülür yollara el karmakarış (Cin, 2004: 221)
TRT arşivlerindeki; Lütfi Emiroğlu’ndan Mehmet Özbek’in derlediği “Kara Çadır’ın Kızı”; Osman Pehlivan’dan Muzaffer Sarısözen’in derlediği “Yörük de Yaylasında Yaylayamadım”; Osman Acar’dan Özay Gönlüm tarafından derlenen “Bir Yayla İsterim Yörük Konmadık”; Şevket Yanıkoğlu’ndan Cevat Uyanık’ın derlediği ”Çekemedim Akça Kızın Göçünü”; Hasan Çağrı’dan Cevat Uyanık’ın derlediği “Al Devesi Mor Köşekli”; “Kadir Türen’den Salih Urhan’ın derlediği “Devesi Gater Gater”; “Kadir Türen’den Özay Gönlüm’ün derlediği “Çek Deveci Develeri”; Hasan Büyükçoban’dan Ankara Devlet Konsevatuarının derlediği “Devesi Tuzdan Gelir”; Mustafa Koçak’tan İsmet Egeli’nin derlediği ağıt türkü şeklindeki “Kara Çadırımda Vardır Üç Direk”; Ahmet Gazi Ayhan’dan alınan “Kara Çadır İs mi Tutar”; Ökkeş Eşkin’den Muzaffer Sarısözen’in derlediği “Kara Çadır Düzdedir” adlı türküler (http://www.trtmuzikdairesibaskanligi.com) Yörük kültür ve yaşamını ele almaktadır.
Kara maya göç göçünün önünde, Zülüfleri tel tel olmuş yüzünde, Kamalaklı kara ardıçlı yayla özünde, Ne heybetli görünürsün kara çadır (Cin, 2004: 222)
Ramazan Kıvrak’ın kendisine ait olan bir türkü de Yörüklerin yayla göçü ele alınır (Kıvrak, 2016: 109): Ala baharda otlar çücükken
2.2Ağıtlarda Yörük Yaşamı ve Kültürü:
Bozca dukkuk yola öterken Ata binerken keçi sekerken Deveyi gelin kız çekerken
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Göç göç göç yaylaya Göç göç göç yaylaya
09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMGözlüm NOVEMBER · ANTALYA Çukurovalı 09-11 âşıklardan olan Hacı /Karakılçık “Ela Ayrı 2017 Çekme Göçünü” türküsünde göç ve yaylacılık olgusuna değinir:
IBATİK İRİDLİB
Ela gözlüm ayrı çekme göçünü Gül yüzünü görmeyince duramam Sırmalanmış sümbül gibi saçını Bölük bölük örmeyince duramam (https://www.turkudostlari.net)
Âşıklık geleneğinin en önemli icralarından olan atışmalardan da bir örnek vermek suretiyle Yörük Yaşamı ve Kültürünün halk şiirindeki yeri hususunda bir çeşitleme yapılabilir. İrticalen meydana getirilen atışmalar, sazla icra edildiği için ve bir ezgi oluşturduğu için türkü formunda değerlendirilebilir. Çukurovalı Âşık Hacı Karakılçık ile Hakkı Tanrıkulu arasındaki bir atışmada “Geçer Yörükler” redifli bir ayak verilmiş ve âşıklar atıştırılmıştır (www.youtube.com): Karakılçık: İlkbahar gelince Çukurova’da
Ağıtlar, başta ölüm olmak üzere ayrılığın yahut üzüntünün doğurduğu ızdırap sebebiyle ortaya konulan lirik ve manzum bir türdür. Şayet ölenler için söyleniliyorsa kendine has bir makamla söylenir (Kaya, 2014: 42- 43). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Ağıt, Türklerin en eski nazım türlerinden biridir; zira savaşçı bir toplum olan Türklerde ölüm, hayatın en doğal hadiselerinden biridir. İslamiyet öncesi Türklerde ölüler için yapılan “yuğ” törenleri ve söylenen “sagu”lar Türk halk kültürünün ve şiirinin ilk örneklerindendir. Bu nedenle AYANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017çok ANTALYA Türkmenler arasında ağıtçılık yaygındır. Bu ·konuda Yalman şu bilgiyi verir: “Yörüklerde ‘ağıt’; ‘bozlak’ olarak adlandırılmakta olup konuları acıklı olan türkülere bozlak denir. Üç türlü bozlak vardır: Urum Bozlağı, Düdem Bozlağı, Yerli Bozlağı (Yalman, 1977: 15).”
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yörükler arasında ölenlere ağıt yakıldığı gibi askere gidenlere, başına iş gelenlere, hapse düşenlere, loğusa iken ölenlere ağıt yakılır ve bunları dinleyen kadınlara “ağıtçı karı” denir (Yalman, 1977: 241). Bulgar Dağlarında ağıt yakılırken ağlamada bir usul vardır. Ağıt yakıcı kadın her solukta “ehe…ehe…ehe…”der. Kadınlar da tekrar edip ağlaşırlar (Yalman, 1977: 237). Yalman’ın eserinde Yörüklerden derlenmiş birçok ağıta yer verilmiştir. Bu ağıtlarda da Yörük kültürünün önemli unsurlarına (göç, deve, yayık vb.) değinilmiş olup bunlara şu örnekler verilebilir: Kara devenin köşeği, Ak tuğlunun eşiği, Yanlığımın tor pişeği İzzetim, İzzet’im güzel İzzet’im (Yalman, 1977: 236)
Durmaz yaylasına göçer Yörükler
278
279
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Gençliğine doyamadan, Evlenip nişanlanmadan,
Dağlara kurulur çadır
Garip ilde soyha kalan,
Güzel yârim başın kaldır, Benimki kara sevdadır
Siz Ali’mi gördünüz mü (Yalman, 1977: 241)
Yörükler arasında askere, yurdundan ayrılıp gurbete gidene de ağıtlar yakılır: Çifteleşmiş keklik gibi,
Kalbimi kan ağladır (Cin, 2004: 236) Erken yaylaya göçüldü
Turalanmış iplik gibi,
Çoktan ekinler biçildi
Bir ağaçtan okluk gibi,
Müjdeler olsun sana kız
Sen de mi asker oldun oğul (Yalman, 1977: 242)
Bugün nasibin açıldı (Cin, 2004: 237)
Firdevs Cin tarafından Ceyhan Yörükleri arasından derlenen bir ağıtta da “göç, at” gibi Yörük kültürünün asli unsurlarına yer verilmektedir:
Helik gimi hölük gimi
Al atımız beder beder,
Ne yatıyon emmioğlu
Biner de çiftliğe gider,
Iraklardan gelik gimi (Cin, 2004: 238)
Ben beğimden tez ayrıldım,
Koyun yayılır otlakta
Böyleymiş bizim kader (Cin, 2004: 250)
Yar halimi sormakta
2.3 Manilerde Yörük Yaşamı ve Kültürü
Bilmez halimi hiç kimse
Mani, Türk halk şiirinin en yaygın türlerinden biridir. Daha çok anonim halk şiiri içerisinde ele alınmakla birlikte söyleyicisi belli olan maniler de mevcuttur. Ahmet Talat Onay, mani türüyle ilgili olarak, “Bilhassa her mısrası yedi heceli ve 1, 2 ve A4.YLmısraları ATNA · 71birbiriyle 02 REBMEVkafiyeli ON / MİKolan E 11ilk -90 mısrasının ikinci beyitle alakası olmayan nazımlardır (Onay, 1996: 72).” bilgisini verir.
Kalbim kan ağlamakta (Cin, 2004: 240)
Mani söyleme geleneği Anadolu’da halen yaşatılmakta olup maniler dinleme yoluyla nesilden nesile aktarılır (Kaya, 2014: 49). Manilerin genelde ilk iki dizesi doldurma dize olup söylenecek olanlar 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA son iki dizede dileEKİM getirilir. Manilere ezgi türkü haline de getirilebilmektedir. 09-11 / NOVEMBER 2017 · katılarak ANTALYA 09-11 EKİM ·/zamanla NOVEMBER 2017 · ANTALYA Diğer bütün Türkler arasında olduğu gibi Yörüklerde de mani söyleme geleneği çok yaygındır. Yörükler kendi kültürlerini ve yaşamlarını diğer türlerde olduğu gibi manilere de yansıtmışlardır. Yalman, Cin, Kıvrak gibi araştırmacılar Yörükler arasında yaptıkları çalışmalarda derledikleri birçok maniyi kayda geçirmişlerdir:
IBATİK İRİDLİB
Yel vurur kozak oynar
Ak kolları balık gimi
Çadır kurdum düzlere, Diken oldum gözlere, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA İşte koyup gidiyorum, Bura kalsın sizlere (Cin, 2004: 241)
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Davar kaldırırım geceden
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Kaval çalarım yüceden
Sarı sümbül geyik gabe
Deşirirdim gurbet elden (Cin, 2004: 241)
Ben yârime ne yaptım ki
Bağ kurma bağlanırsın Ev yapma eğlenirsin Çek deveyi sür koyunu Beğlendikçe beğlenirsin (http://www.yumuktepe.com)
O benden uzak oynar (Yalman, 1977:135)
Kara çadır is mi tutar
Başında tozak oynar
Altın gümüş pas mı tutar Bir çaydanlık çayım var
El oğlu ölmüş
Kınanacak neyim var
Elin kızı yas mı tutar (Kıvrak, 2000: 142)
Şu karşıki kara çadırda Selvi boylu yârim var (Cin, 2004: 235)
280
Ekme ekin eğlenirsin,
281
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Dikme bağ bağlanırsın,
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ninni kuzum sana ninni
Çek deveyi, güt koyunu, Bir gün olur beylenirsin
Ulu dağlar ulu dağlar
Boz develer yayılır kırda
Otu bitmez sulu dağlar
Köşeni aldırmış kurda
Bey gardaşım durmuş ağlar Menekşeni yetir dağlar
Döngel oğlan döngel
Ninni kuzum sana ninni
Senin evin burada (https://www.facebook.com) Dere tepe gezeriz Kara deve güderiz
Kara koyun kuzuludur
Al deveci deveni
Sağ ayağı bazılıdır
Biz gurbete gideriz
Var bakın şu koyuna
(http://blog.milliyet.com.tr)
Yanı emlik kuzuludur
Dağda yedin eriği
Ninni emlik kuzu ninni
Ovada yedin koruğu Neye sıkıldın da öldün
Karakuşun kaynağında mısın
Gözü kör olasının Yörüğü (Kıvrak, 2000: 144) Kara devem mor köşek
Sarı kuşun çırnağında mısın
Al basmadan mor döşek
Ak yaylanın ocağında mısın
Kız buralardan geçme
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Sen yayların gevşek (Kıvrak, 2000: 145)
2.4 Ninnilerde Yörük Yaşamı ve Kültürü: 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMsözü NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ninni sözü Divanü Lügati’t Türk’te “balu balu” ile karşılanmış ve bu kelimeye, “Kadınlar beşikte çocuğu uyutmak için söylerler.” karşılığı verilmiştir (Kaya, 2014: 407). Ahmet Talat Onay, ninniyi, “Annelerimizin çocuklarını uyutmak için söyledikleri türkülerdir ki sabit şekli ve bir edebi kıymeti yoktur. Bunlar çocuğa şefkat ve muhabbet terennüm eden güfteler ve daha doğrusu çocuğu musiki ile uyutan nağmeler, bestelerdir. (Onay, 1996: 217)” şeklinde tanımlar.
IBATİK İRİDLİB
Yörüklerin ninnilerinde de kendilerine özgü yaşamın ve kültürün izleri görülmektedir. Ninniler, Yörük obalarındaki kadınlar arasında da önemli bir yer tutar. Çocukları uyutmak, avutmak ya da oynatmak için söylenen bu tür; annenin iç dünyasını yansıtmak adına da önemli bir türdür. Ninnilerin sözlerinde de Yörük yaşamına, kültürüne ve pastoralizme yoğun bir şekilde yer verilmektedir. Yalman’ın eserinden alınan örneklerde, Yörükler arasında söylenen ninnilere yer verilmiş (Yalman, 1977: 125- 127) olup bu ninnilerde de Yörük yaşamı ve kültürünün izlerine rastlanmaktadır: Hasan Dağı’nın yazısı Yayılır gelir kuzusu
Kavışalım gülüm ninni (Yalman, 1977: 125- 127) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Firdevs Cin tarafından Ceyhan Yörükleri arasından derlenen hikâyeli bir ninni ağıt havasıyla dile getirilir (Cin, 2004: 270): LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Bebeğin beşiği de çamdan 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Yuvarlandı düştü damdan Bey babası gelir Şam’dan Nenni bebek (oy oy oy)
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Karşı dağda kartallar döğüşür, Yavrumu kurtlar bölüşür, Dostum ağlar düşman gülüşür, Ninni bebek ninni yavrum ninni (Cin, 2004: 270)
İnternet ortamında yaptığımız araştırmalarda da Yörükler arasında söylenen çeşitli ninni örneklerine ulaşılmıştır: Kaşları kara gözleri erik ninni Anası köylü babası Yörük ninni (http://www.yumuktepe.com)
Ak alnım kara yazısı
282
283
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Dandini dandini daylasın Çıksın yayla yaylasın Ebesinin yanında oynasın Ninni yavrum ninni ninni (http://www.yumuktepe.com)
2.5 Koşmalarda Yörük Yaşamı ve Kültürü: Koşma, halk şiiri geleneğinin en yaygın nazım biçimidir. Sazla söylenir ve dörtlüklerle yazılır. 6+5: 11 ya da 4+4+3: 11 kalıbı kullanılır. Koşmalarda daha çok sevgi ve doğa şiirleri yazılmaktadır (Yardımcı, 2012013: 262). Hikmet Dizdaroğlu, âşık edebiyatı denince akla ilk önce koşmanın geldiğini, destan ya da semai söylememiş saz şairi olabileceğini ama sazının tellerini koşmanın dizelerine bağlamayan âşık olmadığını (Dizdaroğlu, 1969: 68- 69) ifade eder. Yörükler arasında sözlü kültür ürünü olan türler dışında; Karacaoğlan, Dadaloğlu, Abdülvahap Kocaman, Hacı Karakılçık, Feymani, Ozan Nihat gibi Yörük kültürü içinde yetişmiş olan âşıkların koşmaları da söylenmektedir. Özellikle Karacaoğlan ve Dadaloğlu’nun koşmaları, türküleri Yörükler arasında çok yaygındır. 8’li ölçüyle söylenmiş semai, varsağı türündeki şiirler de koşmanın türleri olarak bu başlık altında incelenebilir: Yörükler arasından derlenmiş olan bir koşmada (Yalman, 1977: 113) Karacaoğlan; Yörük göçüne, giyim kuşama, pınar motifine yer verir: Akça ceyran geldiğinden göçünce,
Karacaoğlan kızın hemen kendisini kabul etmesini hoş bulmaz ve bir şiirle kızı reddeder. Hikayenin sonunda, reddedilen kız, belki Karacaoğlan yakalar düşüncesiyle kendini kayalardan aşağıya atar ve ölür. Civardaki Yörükler, genç kızın ölümüne sebep olan Karacaoğlan’ı yakalayıp iyice döverler. Yörüklerden dayak yiyen Karacaoğlan’ın keramet gösterip kedi şekline girerek kurtulduğu, sonra tekrar insana dönüştüğü belirtilir (Şimşek, 2007: 75- 76). Karacaoğlan bir koşmasında göçer olmayanın yiğit olmayacağını söyler: Kalk gidelim Balkaman’dan yukarı Oturup durana devlet yâr olmaz Yiğidin bir başı gezginci gerek Yiğit gezmeyince adam olamaz (http://www.ercevvakfi.com)
Karacaoğlan yine bir koşmasında, Adana ve yöresinin Yörük ve Türkmen giyimlerini, takı ve baş şekillerini Yörük güzellerinin giyim kuşamından hareketle ele alır: Altına al giyer, üstüne yekte, Al beni sevdiğim, koynunda sakla. Kara kaş altında iki, üç nokta, Ira mıdır, işin midir, dal mıdır (https://karacaoglansiirleri.blogspot.com.tr)
Karacaoğlan güzelleme ustası kabul edilmekle birlikte varsağı türünün de en güzel örneklerini veren (Yardımcı, 2014: 299) halk şairi sayılmaktadır. Varsağı, Güney Anadolu’da Varsak boyu halkınca özel bir ezgiyle söylenen nazım türüdür (Yardımcı, 2014: 299). Bre hey, be hey gibi seslenişin olduğu bu tür içerisinde de göçer kültüre ait belirleyici unsurlara yer verilmektedir:
Mail oldum ak göğsünü açınca, Kol kola olup el yaylaya göçünce, Göç göçe karışır el karmakarış Karac’oğlan der ki bu nenin nesi,
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Gören aşıklar da çekiyor yası, Eyildi pınardan doldurdu tası,
İçiyor ağalar bal karmakarış… (Yalman, 1977: 113) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Karacaoğlan’la ilgili anlatıların birçoğunun gerçekliği rivayetten ibarettir. Öyle ki Türk halk şiirinde birçok Karacaoğlan’dan bahsedilir. Ancak onun hayatına dair rivayetler Güney Anadolu’da özellikle de Yörükler arasında çok yaygındır. Esma Şimşek makalesinde, Karacaoğlan’la bir Yörük kızının hikâyesine ve bu ikilinin deyişmesine yer verir (Şimşek, 2007: 75- 76). Bu hikâyede ve içinde geçen dörtlüklerde Yörük kültürüne ve yaşamına dair izler mevcuttur:
“Rivayete göre, Hak âşığı olan Karaca Oğlan, bir süre Maraş’ta kaldıktan sonra, yoluna devam eder. Pazarcık’tan sonra Göksun’a giderken “Ali Kayası” civarında bir Yörük kızı ile karşılaşır. Kaya başında yün eğiren kızın çok güzel ve ciddi olduğunu gören Karacaoğlan, bunu birkaç dörtlükle denemeyi, eğer göründüğü gibi ciddi çıkarsa onunla evlenmeyi düşünür. Kız, ilk dörtlüklerde Karacaoğlan’a karşı çıkar, fakat onun ısrar ettiğini görünce: Yaz bahar ayında dağa göçerik Al menekşe mor sümbüller açarık Aşk badesinden ikimiz içerik. Gel oğlan sarılalım deliysen de efendim, der.
284
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yürü bre Bulgar Dağı! Hemen dağlar sende m’olur? 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yaylalı, sümbüllü yurtlar, Büyük evler sende m’olur? Eteğinde kervan işler, LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Yükseğinde döner/ NOVEMBER kuşlar. Kürk giydirir, at bağışlar, Yaman beyler sende m’olur?(https://karacaoglansiirleri.blogspot.com.tr)
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yörükler arasında en az Karacaoğlan kadar nam sahibi olan bir diğer âşık Dadaloğlu’dur. Dadaloğlu aslen Avşar olup Türkmen, Yörük kültürünü en iyi bilen âşıklardandır. Osmanlının iskân politikası karşısında “Ferman padişahın dağlar bizimdir” diyerek göçer kültürünü yaşamak adına padişah fermanına karşı çıkmış bir kavga şairidir. Yalman’ın Yörükler arasından derlediği bir şiirinde Dadaloğlu; Türkmenlerin yaylaya, ata, davara ve güzele olan tutkusunu dile getirir: Hey ağalar sözümün doğrusu böyle, Noksanım varısa beri gel bana söyle, Türkmen’e bir at bir yayla, bir davar ile, Ala dilber, mor çimenli yurt gerek (Yalman, 1977: 71)
Yalman, Yörükler arasından derlediği deyişme türündeki bir semaide Dadaloğlu’nun bir kral kızıyla 285
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA deyişmesine yer verir (Yalman, 1977). Şiirde, Yörük kültürüne has “göç, dokuma, pınar, giyim” gibi unsurlar yer almaktadır: Çeşme başı bekleyen kız
Eriyince yüce dağların karı,
Bulunca buz gibi akan pınarı,
Uzat bir suyun içeyim
Yanına çadırı açar Yörükler.
Kral kızı kurban gelin
Nihat der genç yaşlı, gelini kızı,
Yayla yayla göçmedin mi
Töresine bağlı, kadere razı.
Soğuk suyun içmedin mi
Mavi, yeşil, sarı, beyaz, kırmızı,
Hiç de güzel seçmedin mi
Beş Türkmen rengini seçer Yörükler.
Oğlan oğlan deli oğlan
Son dönem en büyük halk şairlerinden olan Abdülvahap Kocaman, Anadolu göçer kültürü içinde yetişmiş ve bu kültürü en iyi bilen sanatçılardandır. Anne tarafından Yörük olan Abdülvahap Kocaman’ın da göçer kültürü ve yaşamıyla ilgili birçok şiiri mevcuttur. Abdülvahap Kocaman’ın Yörük kültürü ve yaşamına dair unsurların bulunduğu koşmalarına, Kayırhan’ın tezinden alınan dörtlüklerle örnekler verilebilir: Yaylaya gitmişti yayla zamanı Gülizar döndü de Döndü dönmedi
Yaylacılar geri döndü dönmedi (Kayırhan, 2007: 42) Suda dahi vıcırdaşır balıklar
Kendisi de Yörük olan günümüz halk şairlerinden Yusuf Tuna’nın da Yörük kültür ve yaşamına değindiği birçok şiiri olmakla birlikte 1“Yörük Deyince Akla” başlıklı koşma şeklindeki şiiri Yörük kültürünü, yaşamını ve tarihini yansıtmak açısından önemlidir: Yörük deyince akla, Oğuz soylu Türk gelir. Elindeki bayrakla, Kayı boylu Türk gelir. Yazın yaylaya gider, Dağlarda koyun güder. Develerle göç eder, Teke Beyli Türk gelir (www.antoloji.com)
Demek ki unutmuş ahdi amanı
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Çeşmelerden dolgun akar oluklar Çadırlarda peynir dolu tuluklar
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / var NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kapta tereyağın şahanesi (Kayırhan, 2007:67)
Akşam Yörük saçlarında yatmayı
tutar: Serin yaylalara göçer Yörükler.
Koyma beni yollarımdan
Irmakta çimmeyi balık tutmayı
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Evdeki kül döken kirli Fatma’yı Öyle özledim ki tarif edemem (Kayırhan, 2007: 235)
Denizli yöresi Yörüklerinden olan Ozan Nihat da şiirlerinde Yörük kültürüne, yaşamına ve tarihine değinir. Kendisinden bizzat aldığımız örnek şiirinde Yörük, Türkmen, Türk kavramlarına değinir ve Yörük, Türkmen, Türk kavramlarını birlikte ele alır: Yörüğüm, Türkmen’im, Türkoğlu Türk’üm. Tarihin yüz akı,asildir ırkım. Yaratan’dan başka olmadı korkum. Mertlik ve dürüstlük huyumdur benim.
Ozan Nihat’ın yine kendisinden alınan “Yörükler” adlı koşma da Yörük kültür ve yaşamına ışık 286
2.6 Destanlarda Yörük Yaşamı ve Kültürü: 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Âşık tarzı destan geleneğini Özkul Çobanoğlu, “Büyük çoğunluğu 11 ve 8 heceli koşma, çok az bir kısmı mani ve pek nadir olarak da divani şeklindeki örneklerinde rastlanan 5 veya 7 dörtlükten aşağı olmamakla birlikte 130 hatta 150 kıta hacmindeki örnekleri mevcut olan, konu sınırlaması LATNA · 7bir 102vakayı, REBMEbir VONcismi / MİKveya E 11-9kavramı 0 09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·Ybulunan ANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA olmaksızın âşık tarafından destan yapmaya değer hikaye ederek anlatan ve sözlü kültür ortamında âşığın ele aldığı konuyu anlatım tutumuna bağlı olarak geleneksel âşık havaları eşliğinde icra ettiği nazım türüne destan denir. (Çobanoğlu, 2000: 3)” şeklinde tanımlar. Yörük yaşamının ve kültürünün ele alındığı Yörük Ali Efe destanı gibi destanlar, gerek yazılı kültürde gerekse sözlü kültürde mevcut olmakla birlikte hacminden ötürü bunları bir makale çalışmasına sığdırmak mümkün değildir. Bu nedenle Yörük- Türkmen kültürü ve yaşamına dair unsurların yer aldığı Yusuf Akgül’e ait destan türüne ait on sekiz dörtlükten oluşan destanın bir bölümüne örnek olarak yer verilmiştir:
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Sen öz yurtta, ben başka bir bucakta, “Yüz”ü Türkmen Anadolu Türk’üyüm, Alev alev ruhumuz bir ocakta, “Köz”ü Türkmen Anadolu Türk’üyüm.
Bizler kardeşiyiz aynı vatanın,
1
Daha geniş bilgi için: https://www.antoloji.com/yusuf-tuna/siirleri/
287
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GÜNDÜZ, Tufan (1999). Türkmen Adına Dair Bazı Fikirler. G.Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Dergisi, S.2, 142-146,
Maksadı bölmektir ayrı tutanın.
Kaya, DOĞAN (2014), Türk Dünyası Ansiklopedik Türk Halk Edebiyatı Kavramları ve Terimleri Sözlüğü, AKÇAĞ Yay. ANKARA
Aslımız, neslimiz Oğuz Ata’nın “Öz”ü Türkmen Anadolu Türk’üyüm.
KAYA, Doğan (2014), Anonim Halk Şiiri, AKÇAĞ Yay. ANKARA KAYIRHAN, Fatma Ebru (2007) Abdülvahap Kocaman’ın Hayatı ve Şiirleri, Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Manisa
Bir köynek giysin de seyret Gül’ümü
KIVRAK, Ramazan (2000) Fethiye’de Yörükler ve Karaçulha, Şanal Matbaa, Fethiye
Başta telpek, elde dutar… Ali’mi
KIVRAK, Ramazan (2016) Yörüyen Türkler Yörükler, Dahi yayın, Fethiye,
On bin yıllık esrar Yörük kilimi
KUTLU, Muhtar, Yaşayan Bir Atlı-Kültür Geleneği: Anadolu Göçer Kültürü, Milli Folklor, S. 14, s.16- 21
“Giz”i Türkmen Anadolu Türk’üyüm.
KUTLU, Muhtar (1995) Yaşayan Bir Alt Kültür Geleneği: Anadolu Göçer Kültürü, IV. Milletlerarası Türk Halk Kongresi Bildirileri, I. Cilt, Ankara Üniv. Yay. Ankara
Omuzda keyfiye, ayakta körük
MİRZAOĞLU, Gülay (2015) Halk Türküleri, AKÇAĞ, Ankara
Doğuda ‘Göçer’im, batıda ‘Yörük”...
ONAY, Ahmet, Talat (1996) Türk Halk Şiirlerinin Şekil ve Nev’i, Haz: Cemal Kurnaz, AKÇAĞ, Ankara,
Kafkas ötesinde adımdır Tör-ük
SÜMER, Faruk (1980) Oğuzlar (Türkmenler), Tarihleri- Boy Teşkilatı, Destanları, Ana Yayınları, İstanbul
“Boz”u Türkmen Anadolu Türk’üyüm...
ŞİMŞEK, Esma (2007) Karacaoğlan’a Bağlı Olarak Anlatılan Kısa Hikâyeli Türküler, Milli Folklor, S. 76, Ankara,
Şanı büyük olsun Yörük ağamın
TAŞDELEN, Musa (1998) Şehirleşme sürecinde Aşiret Kimliği, Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu, Van Valiliği Yay. Van.
İçindedir ettiğim her duanın. Adını Aybike koydum çağamın “Kız”ı Türkmen Anadolu Türk’üyüm (http://www.edebiyatevi.com) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
SONUÇ: Bu çalışmada; kendine özgü bir kültürü, yaşam biçimi ve tarihi olan Yörükler kısaca tanıtıldıktan sonra Yörük yaşamı ve kültürünün Türk halk 2017 şiirindeki yansımaları ele alınmıştır. Halk kültürünün 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA konu sınırı çok geniş olduğu için özellikle Yörük kültüründe gösterge unsurları olan “göç, hayvancılık, çadır, tabiat, dokumacılık, giyim kuşam” gibi konulara ağırlıklı olarak yer verilmiştir. Yapılan çalışma sonucunda Halk şairlerinin ve anonim ürünlerin bu kültürü ortaya koymada çok zengin olduğu görülmüş, bu sebeple de ele alınan türlerin geniş evreni içerisinde örneklemelere gidilmiştir. Bu çalışma halk kültürü ve yaşamının halk şiirindeki örneklerini yansıtmak üzere yapılmış olmasına rağmen elde edilen tüm metinleri, uzunlukları ve sayıca fazlalıkları nedeniyle bu çalışmaya sığdırmak mümkün olmamıştır. Hatta incelediğimiz metinlerde dahi şiirler, türküler ve ele aldığımız bir destan; en fazla birkaç dörtlüğü vermek suretiyle kırpılmak zorunda kalınmıştır. Bu metinlerin tamamına ilgililerin kaynakçadan yola çıkarak ulaşması mümkündür. Tarihi derinliklerinden de kaynaklı olarak çok geniş bir sözlü kültüre sahip olan Yörük toplumunda şiirin önemli bir yeri olduğu tespitlerle sabit olup bu konuda çalışma yapanların, halk şairlerinin ve anonim ürünlerin tespitlerinden yola çıkarak Yörüklerin kültürel ve yaşamsal kodlarına ulaşması mümkündür.
IBATİK İRİDLİB
KAYNAKÇA CİN, Firdevs, (2004) Ceyhan Yörükleri Halk Kültürü Araştırması, Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Adana ÇOBANOĞLU, Özkul (2000) Âşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü, AKÇAĞ, Ankara 288ERÖZ, Mehmet (1991) Yörükler, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yay. İstanbul
YALMAN (YALKIN), Ali Rıza (1977) Cenupta Türkmen Oymakları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA E- KAYNAKÇA
https://www.antoloji.com/aslimiz-yoruktur-neslimiz-yoruk-siiri/ https://www.antoloji.com/yorukler-siiri/
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI http://blog.milliyet.com.tr/tursulu-nine-den-derlenmis-fethiye---gokben-manileri/ Blog/?BlogNo=526839
http://www.edebiyatevi.com/yazi/162118_ozu-turkmen-anadolu-turkuyum...htmlhttp://www. ercevvakfi.com/siir.php?s=karacaoglan-ve-emine-kes-teyzeden-karacaoglan-sirleri&n=6 https://www.facebook.com/notes/k%C3%B6pr%C3%BCl%C3%BC-kanyon-havzasi-tarihico%C4%9Frafyasi/y%C3%B6r%C3%BCk-manileri/629881510476294/ http://www.trtmuzikdairesibaskanligi.com https://karacaoglansiirleri.blogspot.com.tr/2008/01/bir-iek-aildi-bilalznde_20.html http://www.yumuktepe.com/oykuleriyle-karacaoglan-siirleri-ali-uysal/ http://www.yumuktepe.com/mut-yoresinde-soylenen-ninniler-ayse-tekinel/ (https://www.turkudostlari.net/soz.asp?turku=19587) https://www.youtube.com/watch?v=yFDSKFxYLGo https://www.youtube.com/watch?v=EyqihdC9bZk 289
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Household Energy Use And Women Development in Rural Pakistan Muhammad Imran Prof. Dr. Orhan Özçatalbaş Abstract Energy has become an essential part of today’s life, such that energy can be used as an indicator for human and economic development. Energy poverty, which is measured by quality and quantity of energy consumption by household, is a big constraint for human development. Like in other spheres of life, gender inequalities issues are severe in case of energy use, particularly in rural areas. In developing countries, women play the main role in managing household energy system based on biomass resources. Though women have to bear a lot of responsibilities in biomass using societies, their role in the decision is very limited and male are main decision body for adoption and use of energy sources and technologies. Pakistan is a developing country in South Asia, where almost 80% of the population relies on biomass energy sources to fulfill their energy needs in the household. Women spend lots of time in collecting biomass and fuelwood, as well as in preparing food using these resources. Collection and use of biomass resources take a lot of time in this way keeps women away from other productive pursuits. It was found that women cooking with biomass in Pakistan spend 3.78 hours daily, on another hand LPG user spend 2.52 hours. Many health problems like headache, respiratory problems, eyes diseases, chest pain, and coughing were reported by biomass user women. Losses of time and health problem related to energy use are the main constraint for the development of women in rural Pakistan. Clean energy sources and technologies, empowerment through education and awareness will help women develop in rural areas. Keywords: Household energy, women development, biomass, indoor air pollution, Pakistan
Introduction
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Traditionally, in many parts of the world women are responsible for cooking and as a result principal manager of energy in the household. Role of female household varies with income; at low income female are engaged in collection of fuelwood while at higher income making decision about use of energy source (Reddy and Srinivas, 2009). Household energy resource ranges from traditional 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA dirty fuels to09-11 modern and renewable2017 energy resources. Estimates show that by 2030, the number of people without electricity will reach 1 billion and 2.4 billion people will continue to relying on dirty fuels for cooking. The reliance on dirty fuels (dung, crop residue, fuelwood, charcoal and coal) is very high in developing countries (Rahut et al, 2014). In some developing countries, ratio of dirty fuels in total energy consumption accounts for 90%, either due to lack of access to clean fuels, unaffordability, or due to abundance supply of dirty fuels (Rahut et al, 2016). Higher dependence on dirty fuel is more common in rural areas; gender inequalities issues are also severe in case of rural energy systems, generally women play the major role in biomass-based energy systems in countries where biomass use is dominant in household (Foell et al. 2011). Though Women in these countries bears lot of responsibilities related to energy use in household, they have less access to resources like financial credit and education, which can foster access to modern energy sources. The role of women in decision making is also very limited in these societies, and male make decision related adoption and use of specific energy sources. Many gender equity problems are related with use of dirty fuels (Pachuari, 2004). For example, in India female household member spent more time in collecting fuelwood as compared to male members, who are involved in cash income activities agriculture, and other non-farm employments (Reddy and Srinivas 2009).
IBATİK İRİDLİB
Use of clean and efficient source of energy provide better health and saves time of females, so female 290
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA have more leisure time for family, it can be said that when a female is a decision maker the priority will be given to those energy sources which are more promising to female members. Additionally, if women engage themselves sin income generating activities the probability of transition to modern fuel will improve. Shejpal et al. (2014) mentioned that this would happen because as women will contribute greater share of their income into household they will prefer spending less time in domestic activities like cooking, therefore likelihood of choosing clean and efficient fuel like LPG over traditional fuels will increase. Researcher concluded that, global potential for renewable energy has been negatively affected due to ignoring role of gender in energy (Farhar 1998). With almost 67% of population in rural areas in Pakistan, majority of these households are living in state of energy poverty. Like other developing countries rural households in Pakistan rely heavily on traditional fuels like, fuelwood, crop residues, animal dung etc for their domestic use. Women in rural areas of Pakistan are as marginalized in decision making like other developing countries, they are considered to be responsible for all domestic cores using traditional fuels and with inefficient technologies. Problem of gender inequality is serious in the case of Pakistan; current study is an effort to investigate how development of rural women is being affected by household energy use.
Methodology For this study data was collected from three districts of the Punjab province in Pakistan. Multistage random sampling techniques was used determine respondents. A total of 204 households were interviewed by face-to-face interview technique for the purpose of data collection. Information related to energy sources, quantity of energy used per day, time required for cooking, and health problems related to use of biomass were collected from households.
Results
The results of the study shows that, among different energy resources electricity was used by majority of the households (93.6%), followed by fuelwood (75.5%), LPG (44.6%), crop residue (27.9%), 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM /solar NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA natural gas (16.2%), (14.25), animal dung ·/(10.3%), and2017 biogas (3.4%). Fuelwood, crop residue and animal dung categorized as dirty energy sources were used by majority of the population. Source of these dirty energies plays important role in decision of their use. Almost 56.7% of the household with fuelwood use were getting it from their own farms, 15.3% from other’s land and 28% purchased LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA from theEKİM market. Crop residue was mainly supplied by own farm: 96.4% of crop residue user depends on own farms and 3.6% collected from other’s land. Own farms were also major source of animal dung (89.5), and 10.5% collected from other’s land. Electric devices and equipments used in household makes many household chores easy. The television was owned by 77% of the households, washing machine by 61.8%, LPG stove by 43%, solar lights by 7.35%, and computer by 20.6%. similarly, 35% of the household own traditional cooking stoves, 30% had improved cooking stove, 22% used LPG/ natural gas stoves, and 13 were cooking in open stoves. Type of kitchens where cooking is performed has impacts indoor air pollution and as a result on health. Almost, 61.25% of the households had kitchen separate inside the dwelling, 17.5% open kitchen, 15% had detached and enclosed kitchen. Majority of the kitchen had ventilation system; 95.5% of the kitchens were with one door and 66.7% with one window, 4.5% of the kitchens were equipped with back and front door, 8.35 were with two windows, and 25% kitchen didn’t have any window for ventilation. Many health problems due to use of biomass for cooking were reported by household. Headache was reported by 25% of the female cooks, irritation or watering of eyes by 9%, respiratory problems by 8%, coughing by 3.5%., and chest pain by 2%. Approximately, 31% of the respondents who cooked with open fire stoves reported health problems, 33% of the traditional stove users, and it was minimum among improved cooking stove users (11%). Types of stove also decrease or increase
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
291
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
the time required for cooking; household with traditional cooking time spent 5.54 hours per day in cooking, the ratio was 4.2 hours for improved cooking stove, and 3.52 as an average. Household who used biomass as source of energy for cooking spent 3.78 hours per day in cooking, and household using modern energy sources like LPG and natural gas spent 2.52 hours.
ÇEPNİ KÜLTÜRÜNDE AĞASAR (ŞALPAZARI) GELİNLİĞİ VE GELİN GİYDİRME AĞASAR (ŞALPAZARI) WEDDING DRESS AND BRIDE DRESS UP IN ÇEPNİ CULTURE
Conclusion
Types of energy sources and cooking stove have both health and time burden on women in rural areas of Pakistan. In household using dirty energy source along with traditional inefficient cooking stoves, women’s development is significantly affected. Use of alternate energy sources like LPG, Natural gas, solar will minimize the health and time burden on the rural women. In short term, induction of improved cooking stoves with properly ventilated kitchens will improve the situation. In long term, supply of modern and renewable energy is inevitable.
References Reddy BS, Srinivas T. 2009. Energy use in Indian household sector – An actor-oriented approach. Energy. 34:992–1002. Rahut DB, Das S, Groote HD, Behera B. 2014. Determinants of household energy use in Bhutan. Energy. 69:661–672. Rahut DB, Ali A, Behera B. 2016. Domestic use of dirty energy and its effects on human health: empirical evidence from Bhutan. International Journal of Sustainable Energy. 36:983–993. Foell W, Pachauri S, Spreng D, Zerriffi H. 2011. Household cooking fuels and technologies in developing economies. Energy Policy. 39:7487–7496. Pachauri S. 2004. An analysis of cross-sectional variations in total household energy requirements in India using micro survey data. Energy Policy. 32:1723–1735. Sehjpal R, Ramji A, Soni A, Kumar A. 2014. Going beyond incomes: Dimensions of cooking energy transitions in rural India. Energy. 68:470–477. Farhar BC. 1998. Gender and renewable energy: Policy, AYLAanalysis, TNA · 710and 2 REmarket BMEVONimplications. / MİKE 11-90Renewable Energy. 15:230–239
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Öğr. Gör. Nazmiye AYDIN Öğr. Gör. Nermin SARAL ÖZET Modern hayata geçişle beraber, düğün geleneği ve düğünde giyilen gelinliklerde pek çok değişiklik göze çarpmaktadır. Özellikle batı kültüründen dünyaya yayılan beyaz gelinlik, ülkemizde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Çepni kültürünün yaşatıldığı Trabzon’un Ağasar (Şalpazarı) ilçesinde, gelinlik ve gelin giydirme seramonisi hala geleneksel olarak devam etmektedir. Çepniler, Orta Asya’dan Kuzey Anadolu’ya göçen Oğuzlar’ın Üçoklar Boyundan gelmektedir. Ağasar, Çepniler’in yaşadığı bölgenin folklorik adıdır. Bu bölgede yaşayan insanların kendilerine has yaşama biçimleri vardır. Buna “Ağasar Çepni Kültürü” denilmektedir. Bölgeye ait birçok giysi araştırması olmasına rağmen, yeterli ayrıntıya ulaşılamamaktadır. Bu araştırmada, Çepni Kültürü’nde giyim-kuşamın bir parçası olan gelinlik, baştan ayağa incelenmiş, gelin giydirme ve geçmişten izler taşıyan bu gelinliğin giyim kültürüne katkıları ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Çepniler, Çepni Kültürü, Ağasar, Gelinlik, Gelin, Gelin Giydirme
SUMMARY 09-11 / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11passion EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMtraditions NOVEMBER · ANTALYA With modern andEKİM transition, weddings and2017 wedding wear many changes in wedding dresses are striking. Especially the West White wedding dress spread from the culture to the World, it is used. Trabzon’s Ağasar (Şalpazarı), the wedding dress and bride dress up ceremony is still tradionally continues. Çepnis, Central Asia to the North it comes from the Üçoks of Oğuzs A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/to /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA who migrated Anatolia. Ağasar is it is the2017 folkloric name of the region where the Çepni people live. Living in this area people have their own ways of living. This “Ağasar Çepni Culture”. To have alot of clothing belonging to the region however, sufficient detail can not be reached. In this research, Çepni in the culture, the bridal dress, which is part of the clothing, this bride dressed as bride clothing cultural contributions have been addressed.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Keywords: Çepniler, Çepni Culture, Agasar, Wedding Dress, Bride,Bride Dress Up
1.GİRİŞ
292
Anadolu’daki varlıkları 12. Yüzyıla kadar giden Çepni’lerin, Anadolu’nun bir Türk vatanı olmasında önemli role sahip oldukları tarih otoriteleri tarafından kabul edilmektedir[1]. Çepni, “Nerede düşman görse durmayıp savaşan (Nerede yağı göre, derhal savaşır ve çarpar. Bahadır) şeklinde tanınmaktadır[2]. Çepni adı, diğer Oğuz boylarınınki gibi XI. Yüzyılda (1072-1076) Kaşgarlı Mahmut tarafından yazılan DivanüLügati’t Türk (Türk Lehçeleri Sözlüğü) adlı eserde geçmektedir[3]. Kaşgarlı’ya göre Çepni Boyu; Oğuzlar’ın yirmi iki bölüğünden yirmi birincisidir ve belgeleri () şeklindedir. Ongunu sunkur kuşudur. Çepni, Üçoklar’ın en büyüğü olan Kök Han’ın dördüncü oğludur. Katip Çelebi Cihannüma adlı eserinde Çepni’lerin dilinin Türkçe-Farsça karışımı olduğunu söyler. Gyula Nemeth, Çepni adının, Kırgızca “ çep= kalkan “ ve Türkçe “çeper= duvar, 293
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA çit, parmaklık “ kelimeleriyle ilgili olduğunu öne sürerken, Çepni isminin kök itibariyle “koruyucu (birlik)”, özellikle “sınır koruyucu (birlik)” anlamına geldiğini belirtmektedir. Soltanşah Ataniyazov ise, Şecere adlı eserinde Çepni isminin, eski Türk sözü olan “ küçük grup “ anlamındaki “ çep “ sözünden türediğinin bilinmesi gerekliliğinin altını çizmektedir[4].
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kadar devam ettirdikleri ve kültür mirasını en iyi korudukları bölge Doğu Karadeniz Bölgesi, bu bölgede de Asar/Ağasar/Akhisar yöresi olmuştur[4]. Ağasar, Çepniler’in yaşadığı bölgenin folklorik adıdır. Bu bölgede yaşayan insanların kendilerine has yaşama biçimleri vardır. Buna “Ağasar Çepni Kültürü” denilmektedir.Çepniler, önceleri Doğu Karadeniz’de yoğun olarak yaşarken, günümüzde İzmit ve Kandıra dahil bütün Karadeniz Bölgesinde yaşamaktadırlar. Sosyo-kültürel birçok değişime uğramalarına rağmen kimliklerini kaybetmemişlerdir. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Çepniler üzerinde büyük darbedir. O dönemde Osmanlı Devleti’nin Doğu Karadeniz yöresi güvenliğinden sorumlu olan Çepniler, Ruslara karşı direniş gösterse de başarılı olamamışlardır. Göçün başlangıcı olan bu yenilgiyle birlikte ilk durak olarak Trabzon Şalpazarı’na yerleşmişlerdir. Şalpazarı ve köyleri halen Çepni’dir[7]. 20.yüzyılın ilk çeyreğinde Vakfıkebir’de bulunan köylerden 29’unun Çepni ismini taşıdığı tespit edilmiştir. Bugün yalnız Vakfıkebir’de değil aynı zamanda Şalpazarı, Beşikdüzü, Akçaabat, Tonya ilçelerinde ve Trabzon şehrinde Çepniler bulunmaktadır[8]. Çepniler zengin bir lehçe ve şiveye sahiptirler. Karadeniz Bölgesi’nde çoğunlukla sünni olmakla birlikte, Nesturi, Keldani ve Alevi olan gruplara da rastlanmaktadır[9].
Tablo1. DivanüLügati’t Türk’teki Oğuz Boyları Çepniler Anadolu’ya ilk olarak Danişment Gazi ile Selçuklu İmparatorluğu döneminde gelmişlerdir[5]. Kınık boyuna mensup Selçuklu’ların idaresinde Oğuzeli’nden bir küme XI. Yüzyılın ortalarına doğru Horasan’da Selçuklu Devleti’ni kurmuştur.( 1040 ) Selçuklu hükümdarı Alp Arslan’ın 1071 yılında Malazgirt Savaşı’nı kazanması ile Anadolu’da yurt edinme faaliyetleri başlamıştır. Çepni Türkleri 1277’de Trabzon Rum İmparatorluğu’na karşı savaşarak Sinop limanını korumuşlardır. Bu zaferden sonra bir yandan Samsun yönünden, Öbür yandan ŞebinkarahisarBayburt yönünden Karadeniz kıyılarına yapılan fetihlere katılmışlardır. XIV. Yüzyılda Ordu yöresindeki Bayramlu Beyliği’nin kuvvetli bir ihtimalle Çepniler tarafından kurulduğu gibi, Giresun AYLATNAfethedilmiştir. · 7102 REBMEV ON / Yüzyıldan MİKE 11-90 itibaren Kürtün ve Vakfıkebir arasındaki bölge de onlar tarafından XVI. Trabzon’un doğusundaki yerlere göç hareketine başlamışlar, Sürmene, Of ve Rize yörelerinde yurt tutmuşlardır[3]. Karadeniz Bölgesi’nin Türkleşmesinde Çepni Boyu çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle Osmanlı belgelerinde Karadeniz Bölgesi’nin bir bölümü Vilayet-i Çepni olarak tanımlanmaktadır[6]. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 1. XVI. Yüzyılda Anadolu ve Suriye’deki Türkmen ve Yörük Toplulukları Yazılı kaynaklarda Çepni’lerin cesur, savaşçı ve geleneklerine bağlı bir topluluk olduğu belirtilmektedir. Coğrafi koşullar ve çalışma şartlarının ağırlığı Çepni’lerin diğer boyları etkilememe nedenlerindendir. Tüm bu bilgilerden yola çıkarak, Çepni boyunun Anadolu’ya gelen ilk Türk boyu olduğu, Çepni’lerin Anadolu’nun Türkleşmesinde çok büyük katkılarının olduğu, hatta Akkoyunlu ve Safevi Devletlerinin kuruluşunda önemli rol oynadıkları görülmektedir. Batı Anadolu’da İzmir, İzmit, Adapazarı ve Balıkesir’e girmelerine rağmen en yoğun yerleştikleri, varlıklarını bugüne 294
Çepni kültürünün yaşatıldığı Trabzon’un Ağasar (Şalpazarı) ilçesinde Çepniler, göçle birlikte getirdikleri geleneklerinden olan gelinlik ve gelin giydirme geleneğini günümüzde hala yaşatmaktadırlar. Ancak yöreye ait birçok giysi araştırması olmasına rağmen, bu konuda akademik düzeyde yapılmış bir çalışmaya rastlanmamıştır. Günümüzde hala geleneklerini devam ettiren Çepniler ile yapılan görüşmeler ve basılı kaynaklardan faydalanılarak hazırlanmış bu araştırma ile Ağasar yöresi sosyo- kültürel yapısı araştırılmış, geleneksel yaşamın bir parçası olan giyim kültürü içinde günümüze kadar taşınmış geleneksel gelin kıyafetini oluşturan tüm parçalara ulaşılmış, bu parçalar fotoğraflanarak kullanılan malzeme, model, kullanılış şekilleri konusunda teknik inceleme yapılmış, gelin giydirme ve geçmişten izler taşıyan bu gelinliğin giyim kültürüne, giyim tarihine ve yöre kültürüne katkıları ele alınmıştır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2.ŞALPAZARIAĞASAR
Trabzon iline bağlı on sekiz ilçeden biri olan Şalpazarı’nın doğusu Vakfıkebir ve Tonya; batısı Eynesil ve Görele; Kuzeyi Beşikdüzü ilçeleri; güneyi Gümüşhane il sınırları ile çevrilidir. A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Şalpazarı’nın mahallesi ve yirmi dört köyü bulunmaktadır. 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM/altı /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 2. Trabzon ilçelerinden Şalpazarı’nın coğrafi konumu
Çepni vilayeti sınırları içinde 1809 yılına kadar Görele’ye bağlı olan Şalpazarı, bu tarihte çıkarılan bir fermanla Vakfıhatuniyye’ye ( Vakfıkebir ) bağlanmıştır[4]. Şal dokumaları ile ünlü Şalpazarı’nda halk uzun müddet giysi kumaşlarını el tezgahlarında dokumuştur. Koyun ve keçi yününden; el dokuma giysiler, kıl çadırlar, yün yatak ve yorganlar, yün minderler, yünden yapılmış dövme battaniyeler ( keçe ), yün ipliğinden dokunan çul, dastar ve çeşitleri, kol çantası, çentiye (çentik), zembil (camadan), heybe, beşik çantası, yörek bağı, yük 295
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
taşımada kullanılan dırmaç ve çeşitleri, şal peştemallar, bel bağı, sırtta taşınan zembiller, her çeşit püsküller yapmaktadırlar. Yine evlerinde kurulu el tezgahlarında sarma keten yapılarak iç çamaşırı ve gömlek gibi ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Ayrıca zıpka, aba, şal ve başlık gibi ihtiyaçlarını da bizzat kendileri dokuyarak karşılamışlardır. Zamanla bölge bu giyim ve dokuma mallarının alımsatım yapılması nedeniyle “ŞARPAZARI” daha sonra değişikliğe uğrayarak “ŞALPAZARI” adını almıştır[10]. Ağasar ismi ise, Beşikdüzü’nden denize döküldüğü yerde Akhisar Deresi adını alan, Ağasar Deresi boyunca Vakfıkebir-Eynesil arasından güneye doğru uzanan bölgeden gelmektedir. Ağasar yöresi denize yakınlığına rağmen kırsal yaşama bağlı bir bölgedir, bölgenin en önemli geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır, dolayısıyla yaylacılık yörede çok önemli bir kültür olarak bozulmadan günümüzde hala yaşatılmaktadır[11]. Yaylacılık kültürü tarihin çok eski dönemlerinden beri birçok Türk boyunda yaşanmıştır. Yazın “ yaylak “ larda, kışın “ kışlak “larda yaşamak, diğer bir deyişle “ göçebe hayat “ burada tamamen göçebe olmayan, yarı göçebe diyebileceğimiz bir tarzdadır. Çünkü ailenin bir kısmı hayvanlarla yaylaya giderken, diğer kısmı ise kışlakta kalarak tarımla uğraşmaktadır. Yaylalar; en yakın Sis Dağı yaylası, sonra Kadırga- Çelike, Alaca Dağı ve Gümüşhane- Gavur Dağları- Yapraklı yaylalarıdır. Yayla yolunda gecelemeler yünden yapılmış keçe çadırlarda olur. Buna “ tulluk “ denir. Tüm aileler yaylaya beraber çıkar ve beraber dönerler.
Fotoğraf 7-8: Beşik Dastarı ve dastar süsleme(Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
Fotoğraf 9: Dastar dokumanın kullanıldığı Makedonya- Üsküp geleneksel giysisi (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
Fotoğraf 3-4. Çepni kültüründe halen yaşayan yaylaya göç, yayla göçünde hayvanların süslenmesi ve kullanılan el dokuması AYLATNsırt A · çantaları. 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Göçebe Çepniler’in yazın yaylalara, kışın kışlalara göç ederek sürdürdükleri hayvancılığa dayalı bu hayat tarzı, Orta Asya’daki hayat tarzı ile çok büyük benzerlikler göstermektedir. Bu yaşama şeklinin kendine has kuralları, kendine özgü kültürü vardır. Bu kendine has kurallar ve kültür, yazılı 09-11 EKİM / “NOVEMBER ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA kaynaklarda09-11 “ Bozkır Medeniyeti olarak yer2017 almaktadır.
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 5. Yayla göçünde geleneksel giysili kadın ve bebeğinin beşiği, örtüleri, beşik süsleri
296
Fotoğraf 6. Şalpazarı’nda el tezgahında dokuma yapan kadın
Ağasar yöresi el dokumalarından olan beşik dastarının atkısı ve çözgüsü yün ipliği olup kök boya ile boyanmıştır. Çizgili olarak dokunmaktadır. Üzerindeki püsküllere takılmış katır tırnakları nazara karşı koruyucu olduğu inancıyla, etrafındaki renkli boncuklar ve düğmeler ise süsleme amacıyla dikilmiştir. Dastarlar eğer yer çulu olarak kullanılacaksa üzerine herhangi bir süsleme yapılmamaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
2.1. Ağasar’da Kadın Giyim Kuşamı
Her toplumun kendine özgü giyim kültürü vardır. Bu kültür sosyal statü, gelenek-görenek, eğitim, sosyal yapı, ekonomi vs. doğrultusunda oluşmuştur. Dolayısıyla toplumları ve etnik grupları A·YANTALYA LA TNA · 7102belirten REBMEVözelliklerin ON / MİKE 1başında 1-90 birbirinden ayıran, kültürel farklılıklarını sosyal sınıflarını giyim 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYAve2017 gelmektedir. Türk toplumunun özelliklerini, yaşayışını yansıtan geleneksel Türk giysileri de geçmişten günümüze taşınan en değerli miraslarımızdandır[12].
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Orta Asya’dan Anadolu’ya göç edip, Trabzon’a 70 kilometre uzaklıktaki Şalpazarı ve çevresine yerleşen Çepniler’in gerek günlük gerekse düğün, nişan, sünnet, bayram gibi törenlerde kullandığı rengârenk giysiler, kültürlerini asırlardır yaşattıklarının ve geleneklerine bağlılıklarının bir ifadesidir. Ağasar giysileri, Çepni kadınlarının vazgeçmediği ve günümüzde de halen yaşattıkları bir kültür olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kültür geçmişte bazı kaynaklara göre Orta Asya’daki yaşama kültürüne kadar dayanmaktadır. El yapımı parçaları ile adından söz ettiren bu giysiler, başörtüsü, fistanı, işlemeli yeleği, etek üzerine sarılan saçaklı yün kuşağı ya da kuşak üstü peştemalı, renkli yün çorapları ve renkli lastik ayakkabılarıyla 2008 yılında Türk Patent Enstitüsü tarafından marka tescil belgesi almıştır [13].
297
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA üçgen hale getirilen çömber, kat yerinden köşeye doğru 7-8 cm genişlikte katlanarak, desen önde görünecek şekilde alına bağlanır, çömber uçları arkada düğümlenir. Bu çömber yörede tablalık olarak isimlendirilmektedir. Tablalık çömber bulunamadığı zaman yerine bordo renkli, çuha kaplı fes kullanılmaktadır[17].
Fotoğraf 10-11. Marka tescil belgesi almış Ağasar giysileri Geleneksel renk, çizgi, motif ve dokumalara sahip olan bu giysiler, küresel giysi akımının yani modanın etkisinde kalarak zayıflamamış, aksine günlük yaşamda, düğün, şenlik ve bayram gibi günlerde kullanılarak geleneksel kültürün sürdürülebilirliği sağlanmıştır[11].
3. AĞASAR GELİNLİĞİ ve GELİN GİYDİRME Gelin giysileri kumaşının özellikleri, süslemesinin türü ve malzemesi, takılarının değeri ile toplumların sosyoekonomik göstergesidir. Bu özelliğiyle görsel olduğu kadar anlamsal işlev de üstlenmektedir[14]. Tarih boyunca insanların yaşamında özel bir yeri olan evlenme-düğün törenlerinin gelin giysileri ile özdeşleştiği, günümüzde de bu törenlerde gelin giysilerinin önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Gelin için bu özel gününde giyeceği giysinin özel bir yeri ve anlamı olmuştur. Her toplumda evlenme ve evlilik törenleri ait olduğu kültürün kurallarına göre gerçekleştirildiği için gelin giysilerinde kullanılan malzemeler, renkler, motifler ve süslemelerin ayrı ayrı veya bir bütün olarak taşıdığı sembolik değeri ve kültürel açıdan önem taşıyan bir anlamı vardır. Bu kültürel ve sembolik değerler bölgelere göre çeşitlilik göstererek, bölgelerin giyinme kültürünü oluşturur[15]. Şalpazarı Geyikli Köyünde 28/ 09/ 2017 tarihinde Ağasar gelinliği ve gelin giydirme ile ilgili olarak, Havva Özgül (70 yaşında), Hacer Tükmen (70 yaşında), Hanife Gülay AYLATN A · 710Aydemir 2 REBMEV(65 ON yaşında), / MİKE 11-Hanife 90 (47 yaşında) ve Sema Beldüz (46 yaşında) ile yapılan görüşmeler sonucu Ağasar gelin kıyafeti, parçaları, özellikleri ile gelin giydirme hakkında bilgi ve görüntüler alınmıştır. Gelin giydirme, geçmişten günümüze bir iş olarak belli kişiler tarafından yapıla gelmiş, kuşaktan 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER Geyikli 2017 · ANTALYA kuşağa gelin09-11 giydiriciler tarafından aktarılmış bir ·/gelenektir. köyü gelin giydiricisi Hanife Gülay gelinliği oluşturan parçaları sırayla model üzerine giydirmiş, gelin giydirme sırasında köyün yaşlıları da gelin giydiriciye deneyimlerini aktarmıştır. Buna göre gelin kıyafeti;
IBATİK İRİDLİB
1- Başa giyilenler, 2- Ayağa giyilenler, 3- Bedene giyilenler, 4- Bele bağlananlar, 5- Giysi takıları olarak beş gruptan oluşmaktadır.
3.1. Başa Giyilenler a. Tabla: Baş çevresinde alın kısmına dolayarak bağlanan, beyaz çiçekli, siyah çömberdir. Çömber deseni yörede “pisik çavunu” olarak isimlendirilir. Çömber, yörede yazmaya verilen isimdir, 298
Fotoğraf 12-13-14-15. Tablalık yazma ve bağlanış şekli (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) b. Duvak: Tablanın üzerine yerleştirilen iki ayrı beyaz tülbentten oluşmaktadır. Tülbentler kare formunda olup 90 x 90 boyutundadır. Alttaki tülbentin dört kenarına kırmızı boncuklu firkete oyası dikili olup, tülbent tablanın üstüne açık olarak, oya alın kısmında görülecek şekilde yerleştirilir. Üstteki ikinci beyaz tülbentin dört kenarına metal pullu oya dikilmiş olup, alttaki tülbentin üstüne açık olarak, alttaki tülbentin kırmızı oyası görülecek şekilde yerleştirilir.
Fotoğraf 16-17-18-19-20-21. Duvaklar ve başa yerleştirme şekli (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) c. Baş Gümüşü(Cıngılı): Çeşitli modelleri vardır. Beyaz 2017 tülbent üstüne, alın kısmındaki tablayı 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA saracak şekilde takılır. Maddi gücü yeterli olmayanlar için bu takılar düğün zamanı varlıklı kişilerden emanet alınır, düğünden sonra aile büyükleri tarafından emanet teslim edilir. Bu takı yörede “cıngıl” olarak adlandırılmaktadır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 22-23-24. Baş gümüşü ve duvağa takılış şekli(Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
3.2.Ayağa giyilenler a. Çorap: Diz altı boyda olup, beyaz renk iplikle, nakışsız, düz örülmüştür. Bu çoraplar geçmişte, ev halkının ihtiyacını karşılamak üzere ve kız çeyizi olarak yün iplik ile örülmekte iken, günümüzde ise hazır çoraplar tercih edilmektedir. Yün çoraplar günümüzde daha çok yaşlılar tarafından, hazır çoraplar ise görünüşleri nedeniyle gençler tarafından tercih edilmektedir. Şalpazarı yöresinde halkın geçim kaynağı hayvancılık olduğu için hayvanların kırkımı sonrası yünler yıkanıp, temizlenir, yün taraklarında taranıp, kermane ile iplik haline getirilir ve bu iplikler ev halkının ihtiyacı doğrultusunda kullanılır. b. Lastik: Gelin ayakkabısı olarak geçmişte renkli, lastik olarak isimlendirilen ayakkabı
299
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kullanılıyordu. Bu lastik ayakkabılar günümüzde de hala kullanılmaktadır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Fotoğraf 28. Don üstüne giyilen birinci kat, en dar etek (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) Fotoğraf 29. İkinci kat olarak giyilen orta genişlikte etek (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) Fotoğraf 30. En üste giyilen üçüncü kat, en geniş etek (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
Fotoğraf 25. Ayağa giyilen çorap ve lastik (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
3.3.Bedene Giyilenler
c. Fistan: Gelin ağırlında alınıp, mahalli terzide diktirilir. Maddi durumu iyi olanlar genellikle kadife kumaştan fistanlık, gücü kadife kumaş almaya yetmeyenler saten veya jarse kumaştan gelinlik biçtirirler. Gelinlik kumaşı seçimi kişilerin zevklerine göre düz veya desenli olabilir. Fistan robalı, uzun kollu, kol ağzı manşetli, diz altında don ve etekler görünmeyecek boyda, etek boyunda yaklaşık 25-30 cm uzunlıkta serbest ütülü pilili, beli lastikli, sıfır yakalı, roba boyuna kadar önden açık olup, ön kapama kenarları, roba boyu, eteğin pili ile birleşen kısmı ve kol evi omuz kısmı sutaşı ve makine nakışı ile süslenmiştir. Bu elbiseler düğünden sonra günlük yaşamda da kullanılmaktadır.
Bedene giyilen giysiler toplam dört parçadır. Kumaşları gelin ağırlığında alınıp, mahalli terzide diktirilen bu parçalar içten dışa doğru incelendiğinde; a. Don: En alta giyilir. Diz altı boydadır. Oldukça bol kesimli olup, bel ve paçası yuvarlak beyaz lastik ile toplanmıştır. Bel ve paçada lastik düğümlenerek bağlanmış, biraz uzun bırakılmıştır. Genişletmek istendiğinde düğüm açılarak ayarlama yapılabiliyor. Gelin ağırlığında, düğün günü giymek için jarse kumaştan bir adet, günlük kullanmak için de pazenden bir adet donluk biçtirilir. Jarse kumaştan yapılan donun bel kısmı kumaştan tasarruf için genellikle pazenden yapılır. Çünkü o dönemde jarse kumaş daha pahalıdır.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Fotoğraf 26-27. Pazen don ve model üzerinde görüntüsü (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
b. Etek: Günümüzde gelinliğin altından, gelinliğin kabarık durması için kullanılan tarlatan yerine kullanılmıştır. Ağasar gelin giysisinde fistan eteğinin kabarık durması için fistan altına, üst üste üç kat etek giyilmektedir. Etekler diz altı boyda olup, beli lastikli, etek boyunda ise yaklaşık 20 cm uzunlukta, ütülü, serbest, tek taraflı pili bulunmaktadır. Eteğin pili ile birleştiği kısım sutaşı ve kara makinede beyaz iplikle yapılan nakış ile süslenmiştir. Jarse kumaştan yapılan bu eteklerin her biri farklı renkte olup, gelinin kilo alma olasılığına karşı üç farklı genişlikte dikilmektedir. Etekler don üstüne, dardan genişe doğru giyilir. Bu etekler fonksiyonel olup, daha sonra günlük yaşamda kullanılır.
Fotoğraf 31-31-33. Fistan ve roba süslemesi detay (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) d. Yelek: Fistan üzerine giyilir, kolsuz, yakasız, boyu bel hizasındadır. Çift taraflı olarak dikilir. Bir yüzü pazen, diğer yüzü ise iki farklı renkte jarse kumaştan yapılmış olup, renkler fistan ile uyumludur. Pazen kısmı günlük yaşamda, iki renkli kısmı özel günlerde kullanılır. Yaka, kol çevresi ve bel kısmı makine nakışı ile süslenmiştir. Bu nakış kara makinede ustaları tarafından yapılabilmektedir. Yelek üzerindeki nakışlar yörenin coğrafi özellikleri olan sarp dağları, virajlı yolları ve çam ağaçları ile 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA birlik beraberliği ifade etmektedir. Yelek üzerindeki işlemeler kara makinede ayak kullanılmadan, sadece makine iğnesi ile kumaş iğne altında el ile hareket ettirilerek yapılmaktadır. Usta bir kişi nakış ve dikiş işlemini iki günde tamamlamaktadır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Fotoğraf 34-35-36-37-38. Yelek ön- arka görünüm ve giyilmiş şekli (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
3.4. Bele Bağlananlar
300
Fotoğraf 28
Fotoğraf 29
Fotoğraf30
a. Yün Kuşak: Ortalama 115x115 boyutlarında kare formunda olup, çözgü iplikleri yönündeki iki kenarı yaklaşık 20 cm uzunluğunda püsküllüdür. Püsküller çözgü iplikleri yönünde bırakılmıştır. Püsküllü kenarın sökülmemesi ve üçgen katlandığında arkada, peştamal altından güzel görünmesi için püsküllü iki kenara şerit dikilmiştir. Renkli ipliklerle, elde dokunmuş olan bu şeridin yöredeki adı “çapan”dır. Kuşağın karşılıklı iki köşesine püskül dikilidir. Püskül başı sökülmesin diye elde, iğne301
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA gerisi yapılmıştır. Püskül tepesi ise “alabaş” olarak isimlendirilir. Püskül iplikleri elde bükme, uçları boncukludur. Bükme işlemi yörede ”kıvratma” olarak adlandırılmaktadır. Yörede kuşak püskülü ile ilgili atma türküler de vardır. Guşağunun togasi İçine sogulasi
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA c. Direm Kuşağı: 80 x 80 boyutunda yünlü bir kuşak olup dört kenarı püsküllüdür. Eşarp görüntüsündedir. Gelin ağırlığında alınır. Çeşitli renkleri vardır. Renk tercihi isteğe bağlı olarak değişmektedir. Üçgen katlanarak, arkadan öne doğru bağlanır. Üçgenin arkada, sarkan köşesi püsküllüdür. Püsküller elde hazırlanarak direm kuşağına dikilir. Bele sarılacak olan köşeleri uçkur dikili olup, uçkur uçlarına da aynı püsküllerden dikilmiştir.
Ondan çalim olumi Közune sogulasi Yün kuşak belde, fistan üstünde kullanılır. Üçgen katlanır, alabaşlı püsküller üçgenin 90 0 köşesinde görünecek şekilde, arkadan öne doğru bele sarılır, üçgen katlanan kuşağın uçları önde, üst üste getirilerek, alabaş püskül olmayan köşelere dikilen uçkurlarla bele bağlanır. Beli sıkı tutması ve yük taşırken omurganın zarar görmemesi için, yöre kadınının giyiminde vazgeçilmez bir parçadır. Günümüzde de Şalpazarı ve yöresindeki kırsal bölgede yaşayan kadınlar tarafından hala kullanılmaktadır.
Fotoğraf 48-49-50. Direm kuşağı ve bele bağlanışı (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
3.5.Giysi Takıları Yörede giysi takıları da baş gümüşü gibi cıngıl olarak isimlendirilmektedir. Giysi takıları bel gümüşü ve yaka gümüşü olarak iki ayrı türdedir. a. Bel gümüşü: Bel cıngılı olarak isimlendirilir. Çeşitli şekilleri vardır. Tek parçadan oluşmaktadır. Bele bağlanan cıngıllar eskiden bir zincire takılı gümüş paralardan oluşmakta iken, pahalı oluşu ve bulanamayışı nedeniyle günümüzde gümüş yerine imitasyon olanlar kullanılmaktadır. Bunlar da çok farklı modellerde olmaktadır. Bele önden arkaya doğru, direm kuşak üstüne takılmaktadır.
Fotoğraf 39-40-41-42. Yün kuşak, katlama şekli, saçak kenarı şeridi, püskül ve uçkuru (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 43-44. Yün kuşağın bele bağlanış şekli(Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
b. İpek peştemal: Günlük yaşamda kullanılan pamuklu peştamal yerine gelinlere ipek peştemal bağlanır. Gelin ağırlığında alınır. Eni 110cm, boyu 90cm olup çizgili desende dokunmuştur. İç çizgiler 10cm genişlikte olup, çizgiler mor ve pembe renklidir. Peştemal çevresindeki çizgiler 5cm genişliktedir. Mor ve pembe renk çizgi aralarında şerit şeklinde ince yeşil çizgiler bulunmaktadır.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7şekli 102 R(Fotoğraf EBMEVONNazmiye / MİKE 11AYDIN -90 Fotoğraf 51-52. Bel gümüşünün ( cıngıl)2017 beleA·Ytakılmış 2017) 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER ANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
b. Yaka gümüşü (cıngıl): Birkaç parçanın bir araya getirilmesiyle oluşturulmaktadır. Cıngıllar fistan üstüne, yelek yaka kenarlarına tutturularak yerleştirilir.
Alta giyilen fistan ve don görünmeyecek şekilde boy ayarlanarak, yün kuşak üstüne önden arkaya doğru bağlanır. Fotoğraf 53-54. Yaka gümüşü (cıngıl) ve öne takılmış şekli(Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017)
Fotoğraf 45-46-47. İpek peştamal ve bele bağlanış şekli (Fotoğraf Nazmiye AYDIN 2017) 302
303
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Ağasar kültürünü yansıtan profesyonel tasarım ürünler ile yöre ekonomisine katkı sağlanabilir. Araştırma, kültürel mirasın korunması ve geleceğe aktarılması bakımından bundan sonra
konuyla ilgili yapılacak araştırmalara kaynak oluşturması açısından önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA 1. ÇELİK,A.(2002),”Çepnilerin Anadolu’nun Türkleştirilmesindeki Yeri ve Önemi” Fotoğraf 55-56-57-58. Ağasar gelinleri(dün-bugün) yan ve arka görünüş (Fotoğraf 56- 57-58 Nazmiye AYDIN 2017)
Türkler Ansiklopedisi, Ankara, Yeni Türkiye Yayınları. 2.”Çepni Tarihi Hakkında Genel Bilgiler” 2016, www.cepniboyu.com/cepni.tarihi 3.SÜMER,F. (2012), ”Çepni Türklerinin Tarihte Bulundukları Bölgeler” Çepniler, Anadolu’daki Türk Yerleşmesinde Önemli Rol Oynayan Bir Oğuz Boyu
www.turktoresi.com
4.GÜLAY,A.(2001),”Ağasar Çepni Kültürü “Geyikli” Folklor- İnceleme- Araştırma, Geyikli Belediyesi Kültür Yayınları. Fotoğraf 59. Gelin giydirici Fotoğraf 60. Gelin Giydirme Fotoğraf 61.Kaynak Kişi Hanife Gülay
Hacer Türkmen
(Fotoğraf 59-60-61 Nazmiye AYDIN 2017)
4. SONUÇ • Tarihi çok eskilere dayanan Çepniler, gelenek ve kültürlerine bağlı yaşamaya bugün de devam etmektedirler. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
5.“Anadolu’da Çepniler” 2017, www.facebook.com- Çepni Türkmen Birliği 6. BAYRAKTAR,H.(2017),”Doğu Karadeniz ve Ağasar Çepnileri”, www.geyikli.org/agasar-cepnileri.doc 7. ALEMDAR,Y.,UYSAL,B.,DİKEROĞLU,G.(2005),
ve Gürgentepe”,Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, s.35. 8.BOSTAN,H.(2017),”Anadolu’da Çepni İskanı”, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
• Çepni kültüründe Ağasar (Şalpazarı) kıyafeti, tarihi ve tüm görselliği ile tanınan kültürel bir
değere sahip, geleneksel giysilerimizdendir.
09-11 EKİM /hayatın NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·içinde ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Ağasar kıyafetleri günlük yer·/ ANTALYA alırken, aynı zamanda yörenin giysi kültürünü de
oluşturmaktadır.
IBATİK İRİDLİB
• Ağasar kıyafetiyle ilgili birkaç kaynağa ulaşılsa da, Ağasar gelinliği ile ilgili akademik
düzeyde bir çalışmaya rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu çalışma akademik düzeyde yapılan ilk çalışma özelliği taşımaktadır.
• Ağasar (Şalpazarı)’da gelin giydirme geleneği halen yaşatılmaktadır. Bu geleneksel giysinin
ve gelin giydirmenin Ağasar Çepnileri’nin kültür ve folklorunun bir parçası olması nedeniyle yaşatılması ve korunması gerekmektedir.
• Ağasar yöresinde geleneksel giysileri diken, dokumaları bilen ve yapan kişiler, dokuma
tezgahları gibi yörenin kültürü ile ilgili envanter çıkarılmalı, yöre halkı ellerindeki geleneksel giysi, dokuma ne varsa bunların sentetik ürünlerle değiştirilmemesi konusunda bilinçlendirilmeli.
• Ağasar Çepni Kültürü Müzesi kurulmalı, bu müze, Çepni tarihi, edebiyatı, kültürü, yaşamı
304
vs. ile ilgili görsellerin sergilendiği, dokumaların yapılacağı, geleneksel giysinin dikileceği atölyelerin yer aldığı yaşayan bir müze olmalı.
“Karadeniz Çepnileri 3:Şalpazarı
www.tarihtarih.com
9.TUNÇDAL,I.(2013),”Hiçbir yerdeki Heryerliler”, www.egemengazetesi.com
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
10.”Şalpazarı”, 2017, www.trabzonkulturturizm.gov.tr
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
11.KORKMAZ,M.A.(2010),”Trabzon-Ağasar Kadın Giysileri”, Journal of World of Turks, ZfWT ,Vol.2, No,1.
12.ÖZUS,E.E.,ERDEN,F.,TUFAN,M.(2015),”Kastamonu Geleneksel Kadın Giysileri”, International Journal of ScienceCultureandSport, Special Issue on theProceedings of the 4th ISCS Conference- Part B.
13.”Asırlardır Vazgeçilmeyen Moda”,2012, www.oncevatan.com.tr 14.KOCA,E.,KIRKINCIOĞLU,Z.(2015),”Uşak İli Omurca Yöresi Geleneksel Gelin Giyiminin Biçimsel Özelliklerinin İncelenmesi”, e-dergi.atauni.edu.tr/ataunigsfd/article 15.KOCA,E.,KUMAŞ,N.(2015),“Yitirilen Kültürel Değerler: Giresun İli Yöresel Gelin
Giysileri”, Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl:2, Sayı:2, s:84. 305
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA YAHŞİLER KÖYÜ YÖRÜKLERİNDE GELENEKSEL GİYİM KUŞAM: (TAVAS/DENİZLİ) ÖRNEĞİ
KAYNAK KİŞİLER 1- Hanife Gülay
Öğr. Gör. Nesrin KACAR
2- Sema Beldüz
Öğr. Gör. Bahriye YALÇINKAYA
3- Havva Özgül
ÖZET
4- Hacer Türkmen
Bu çalışmada, Türkiye’de yaşayan Yörük bölgelerini kapsayan araştırma evreninden, örneklem kümesi olarak Yahşiler Köyü (Denizli/Tavas) Yörükleri seçilmiştir. Bildiride, Yörüklerin Türkiye ve Denizli’de tarihsel süreç içerisindeki yerleşim yerlerinden, yaşantısından, göçebe hayatından, düğün derneğinden ve giyim kuşamından genel olarak bahsedilmiştir. Yahşiler köyü Püren mevkiinde her yıl geleneksel olarak Temmuz ayında ‘’Gökay Yörük Şenliği’’ düzenlenmektedir. Düzenlenen bu şenlikte; “Yörüklerin yerleşik düzene geçmeden önce sahip oldukları sosyal ve kültürel değerleri nasıl yaşadıkları ve günümüze kadar nasıl taşıdıkları sergilenmektedir. Yahşiler köyüne gidilerek alan araştırması yapılmıştır. Burada yaşayan Yörük kadınlarının geleneksel giysileri incelenmiştir.
5- Hanife Aydemir
Yahşiler Yörük Kadınları geleneksel giysilerinde başlarına fes, sırtlarına kırmızı, mavi, yeşil veya mor renklerden oluşan üç peşli entari, entarinin altına bürümcük göynek ve şalvar giydikleri tespit edilmiştir. Entarinin üzerinde belde kuşak bulunmaktadır. Günümüzde ise kadınlar günlük giysi olarak; pamuklu kumaştan genellikle kendilerinin diktiği, ortası ağlı, beli lastikli, düz paçalı ‘’koca don’ ’giymekteler. Üstlerine pamuklu kumaştan, yakasız, uzun kollu bluz, bluzun üzerine yelek giyip başlarına sarı dastar dartınıyorlar (örtüyorlar). Ayaklarına yaz, kış çorap ve kara lastik denilen ayakkabı giydikleri tespit edilmiştir. Yörük kadınlarının geleneksel giysileri incelendiğinde, geçmişte yaygın olarak giydikleri giysileri günümüzde sadece düğünlerde, şenliklerde, özel günlerde giymekte oldukları ve çeyiz sandıklarında kültürel miras olarak beklemekle sınırlı kalmıştır. Anahtar kelimeler: Yahşiler Köyü, Yörük, Geleneksel, Giyim, Kuşam AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
THE TRADITIONAL CLOTHING FOR THE NOMADS FROM
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
THE VILLAGE OF YAHSILER: (TAVAS/DENIZLI) MODEL, EXAMPLE
ABSTRACT 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
306
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER · ANTALYA 09-11 EKİM/the /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA In 09-11 this study, nomads from the village 2017 of Yahsiler (Denizli/Tavas)) as subjects were selected. within the scope of the research about the nomadic areas. Also the settlements of nomads in Turkey and in Denizli in the historical process are mentioned in this study. In General be mentioned also the nomadic life, wedding culture, the clothing of the nomads. In the district Püren of the village of Yahsiler is every year, traditionally in July, the “Gökay nomads Festival” took place. In this festival, they are socio-cultural ways of life of the nomads to shown and exhibited. before they became sedentary. It is also shown how they get these values today and passed. in the village we have made Yahsiler area research. We studied the traditional costumes of nomadic women who live here. Nomadic women in the village of Yahsiler wear a Fes on his head. As traditional dress, they wear a dress that is exists and varies in different colors such as red, blue, green or purple or combined with all these colors from three-row Entari. Under the dress Entari carry vest a semitransparency. Including as pants Shalwar. A cloth belt around the waist above the Entari.Today, the women as everyday wear large, wide trousers, which they have mostly even tailored. these big wide pants is made of cotton. Trousers are centrally wetted, elastic around the waist and the leg part straight. over, they wear a blouse made of cotton, without collar, but with long sleeves. over the blouse she wear a vest. As headgear they wear a yellow Dastar, (head scarf). Depending on the season the women winter or summer socks wear. As shoes, they wear simple shoes, which are made of black rubber. When you investigate the traditional dresses of nomad women, one finds that they no longer carry the old previous dresses. the previous dresses 307
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA wear them today only at weddings, festivals andspecial days. These earlier dresses are also often found in the dowry chests of brides. Keywords: Yahşiler village, Nomad, traditional clothing, jewelry
1. GİRİŞ Yahşiler Köyü Denizli ili Tavas ilçesine bağlı olan bir köydür. Yahşiler Köyü bağlı olduğu Tavas ilçe merkezine 20 kilometre mesafe uzaklıktadır. Denizli’nin güney batısında şirin bir ilçe olan Tavas,1691 km² yüzölçümündedir. 10 kasaba ve 36 köyü bulunmaktadır (1). İlçenin 3 önemli ovası vardır. Bunlar Tavas, Barza ve Sarıovalar’ dır. Aydoğdu sınırları içinde Yoran yaylası, Karahisar kasabasının Yahşiler Köyünün kuzey batısında ormanlık ve sulak, otlak halindeki Asar yaylası yörenin en önemli yaylalarıdır. Yeni dere çayı, Kırkpınar çayı ile Dümbelek çayının Yahşiler köyü Sakarca mahallesinde birbirine karışmasından oluşur. Bu çay, Yahşiler köyünün güneyinden, Avdan köyünün doğusundan Kale sınırındaki İnceğiz köyü yakınlarında Eskere yöresinden gelen Akçaya karışarak Kemer barajını besler. Tavas ovasının bereketli topraklarını sulayan baraj Yörük yaşamı için oldukça önemli bir yer tutar. Yahşiler Yörükleri de bu verimli yaylalarda yaşamaktadırlar. Her yıl ören yaylasında Geleneksel Gökay Yörük şenlikleri düzenlenmektedir (2). “Yörük” ve “Türkmen” sözcüğü üzerinde değişik görüşler ileri sürülmüştür. Araştırmacılardan bir kısmı yürüyüp gezen ve hayvancılıkla geçinen Batı Anadolu ve Rumeli’deki göçebe boylara “Yörük” genel adını vermişlerdir. Doğuda yaşayan aşiretler ise “Türkmen” adıyla anılırlar. Bu konudaki araştırmalarıyla tanınan en yetkin Türk Bilim Adamı Prof. Dr. Faruk Sümer ise; Türk, Türkmen, Yörük, Tahtacı, Kızılbaş (Alevi) topluluklarının hepsi Oğuz (Türkmen Kavminin) torunlarıdır” demektedir (3). Ceyhun Demirtaş; “AH. ŞU BİZ KARA BIYIKLI TÜRKLER” yapıtında “Yörük” ve ‘Türkmen” sözcüğünü biraz açarak şu bilgileri verir: “Osmanlılar Ada, YLASelçuklular TNA · 7102 Rgibi EBMgöçebe EVON / MTürklere İKE 11-90“Türkmen” demişlerdir. Özetlersek, Yörükler, yazın yaylalarda, güzün güzleklerde, kışın kışlaklarda hayvancılıkla uğraşarak, büyüklü, küçüklü gruplar halinde yaşayan konar-göçer Türklerdir. Bu konar-göçer gruplar yirmi, otuz hane olabildiği gibi yüz veya beş yüz haneli büyük gruplar da olabilir. Grupların başında yönetici bir bey bulunur. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11durumunda EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Türkmen sözcüğü ilk olarak XI. yüzyılda, Müslümanlığı kabul eden Oğuzları, Şamanist göçebe Oğuzlardan ayırt edebilmek için “Müslüman Türk” anlamında kullanılmıştır. Osmanlılar da, göçebe Türk anlamında bir süre bu sözcüğü kullanmışlarsa da, daha sonraları, bu göçebelerden “Yörük” veya “Yürük” diye söz etmeye başlamışlardır. “Yürümek” fiilinden türetilen “Yörük” sözcüğünün tarihte ilk olarak ne zaman kullanıldığına dair elimizde bir bilgi yoktur. Ancak, hemen hemen bütün tarihi belgelerde Oğuz boyları için sık sık ”’Türkmen” sözcüğü kullanılmış olduğu halde, “Yörük” sözcüğüne hiç rastlanılmamıştır. Sadece Anadolu’daki ve Rumeli’deki göçer aşiretlere “Yörük” veya “Yürük” denilmektedir.
Son yıllarda Yörükler çoğunlukla iskân edilmiştir. Devlet kayıtlarına göre, 16. yüzyılın başında sadece Batı Anadolu’da 388.397 yerleşik haneye karşın 72.268 Yörük hanesi vardır. Yine, 13. yüzyılın ortalarında Denizli-İzmir arasında iki yüz bin, Kastamonu yöresinde yüz bin, KütahyaAfyon arasında otuz bin çadır halkı (aile-hane) göçebe Yörük yaşıyordu. Çok sayıda Yörük aşireti ataerkil aşiret düzeniyle yaşamını sürdürürler. Yörükler yerleşik düzene geçince çabuk asimilasyona uğramakla birlikte, toplu olarak bir köye yerleşmişlerse kolay kolay kimliklerini yitirmiyorlar (4). Günümüzde Anadolu’da çeşitli coğrafî mekânlarda yaşamakta olan Yörük grupları arasında 308
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kızılkeçili ve Karakeçili oymakları görülmektedir. Karakeçili aşireti, Osmanlı Devleti›ni kuran Kayı boyuna mensuptur. «Kayı», sağlam, metin, güçlü ve kuvvetli anlamlarına gelmektedir. Kayı boyu Oğuzların en büyük boyu olup, Bozoklara tâbidir. Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oynayan Karakeçililer, 11. yüzyıldan beri varlıklarını hissettirmişlerdir. Kızılkeçili ve Karakeçili oymakları birbirlerinden giyim kuşam, çalışma sahaları ve sahip oldukları hayvanlara varıncaya kadar farklılıklar göstermektedir. Karakeçilileri Yörüklerinin boyundan olan Saçıkara Yörükleri Denizli yöresinde yerleşmişlerdir. Yahşiler Yörükleri de bu boydan gelmektedir (5). 1700-1934 Yılları arasında göçebelikten alıkonularak zorunlu iskâna tabi tutulan bazı Yörük Obalarından olan, Eski Yörük, Horzum, Honamlı, Saçıkaralı Yörüklerinin Denizli ve yöresinde de yerleştikleri bilinmektedir (6).
2. YÖRÜKLERDE GİYİM KUŞAM Yörük kadınları, giyim kuşam alnında Türk kültürüne ait kendilerine özgü kıyafetler giyerler ve güzellikleri ile de dikkat çektikleri bilinir (7). 1872 yılında Batı Anadolu seyahati sırasında Denizli’de rastladığı Yörük kadınlarını esmer, sağlıklı yüzleri, pembe yanakları, çekik gözleri, parlak beyaz dişleri, iyi görünüm ve güzellikleri ile tasvir edilmektedir. Yörük kadınları saçları görünecek şekilde başlarını örterler ne açık ne de kapalı, Türklere yaraşır bir şekilde eski örf ve adetlere uygun giyinirlerdi (8). Aynı şekilde Türkmen ve Barak kadınları da yüzlerini kapatmazlar, peçe takmazlar ve çarşaf giymezlerdi (9). Yörüklerde kadınlar, giyim kuşam alanında baştan ayağa tüm ihtiyaçlarını kendileri üretirler ve dikerler. Teke yöresi başta olmak üzere, Akdeniz’den Ege hattına uzanan bölgede yaşayan Yörük kadınları; genellikle bedene pamuktan dokunmuş içlik denilen göynek, alt kısmı don üzerine salınmış gömlek ve genellikle çitari ve kutnu kumaşlardan dikilen uzun kollu önü açık belden itibaren üç parça üç etek entari, bunun da üzerine kısa kollu önü açık delme yelek veya uzun kollu önü açık işlemeli çuha ve kadifeden yapılan cepken ve fermana; salta, kebe ya da kebe biçimi kısa pamuklu hırka; alta beli ve paçası lastikli don veya şalvar giyerlerdi. Bellerine renkli yün iplerden dokunan şal 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 türü ve dirhem kuşak veya özel dokuma tekniği ile dokunan2017 ip kuşak bağladıkları gibi yağlık üçgen 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA şeklinde katlanıp üçgen kısmı arkaya getirilip işlemeleri görünecek şekilde önden bağlanırdı. Yine bele üç eteğin üzerine dolanıp arkadan bağlanan uçları püsküllü kolan veya sicim sarılıp aşağıya doğru sarkıtılırdı. Ayaklarına el örgüsü renkli ve motifli yün çorap ve onun da üzerine genellikle LATNA · 710Başlarına 2 REBMEVOterlik N / Mİüzerine KE 11-90mendil ve fes 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·Ygiyerlerdi. ANTALYA çarık ve EKİM kısmen yemeni, telli 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ayakkabı, ·ANTALYA ANTALYA çizme giyip işledikleri tülbentleri örttükleri gibi para çelgi denilen alınlık, boncuklu çelgi, pullu yazma, oyalı yazma, kozalı yazma da örterlerdi. Başlarına özel yapılmış fes üzerine renkli bezler sararlar ve yine en üstte yukarıdan aşağıya doğru sarılıp, çenenin altında bağlanan kefiye adı verilen bir bez bulunurdu (10). Yörük takı ve başlıklarına bakıldığında, bunların Yörüklerin geleneksel törenlere, kutsal inançlara, göçebe hayatın koşullarına göre kullanıldıkları görülmektedir (11).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Kızlar saçlarını örüp beliklerin ucu saç bağı denen yün veya iplik örgü ile bağlanır, süs eşyaları baş ve boyun takıları olarak kendini gösterirken bu alanda çeşitli madenler yanında nazara karşı koruduğuna inanılan canlı kabukları ve boncuklar kullanılmıştır. Kadınların medeni durumlarını giyim kuşam ve başörtülerinden ayırt etmek mümkün olup bu çerçevede giyim kuşamın dışa vurumu boyutuyla zengin bir kültürel birikime sahip oldukları görülmektedir (12). Entarinin (üç etek) üzerine önü açık, göğse kadar kadifeden üstü sırmalı ve kollu cepken giyerlerdi. Entarinin üstüne şal kuşak bağladıkları gibi düğünlerde bu kuşak ipekten ve saçaklı olurdu. Bunların üzerine de belden itibaren peştamal sararlardı (13). Yörüklerin günlük hayattaki giyimi oldukça doğal ve sade olup kıyafetler, hareketi kolaylığı 309
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA sağlayan rahatlık ve esnekliktedir. Yörük kadınlarının giyim kuşamları genellikle birbirine benzer olup iç göyneği, entari, cepken, kuşak, çorap, çarık, yemeni ve fes hemen hemen her yörede ortak kullanılan giyim eşyalarıdır (10). Yörük kadınları entari altına görünen yerleri oyalı krem renkli ipek bürümcükten göynek giyerler (14). Renk renk giysiler, el ile işlenmiş takılar, başlıklar ve süsler, Yörük kadınının zevkini, inancını, yaşam biçimini belirlemektedir. Eski özelliğini koruyan yerel giysilerde, baş giyimlerinde, takılarında ve saç biçimlerinde tüm halk sanatlarında olduğu gibi Anadolu kadınının renkleri düzenlemekteki zevkini, kendine yakışanı seçmekteki inceliğini görmek mümkündür. Yörük kadını baş giyimi, takı ve saç biçimlerinde yöresel farklılıklar gözlemlenebilmektedir. Örneğin, Yörük geleneklerinde önemli bir yeri olan saç süslemelerine bakıldığında bazı bölgelerde genç kızlar evlenene kadar zülüf kesmezler; bazı bölgelerde de ikinci kez evlenmek istemeyen dul kadınlar kahküllerini başörtüsünün içine saklarlar; zengin kız ve kadınlar ise servetlerinin bir bölümünü saç örgülerinin ucuna taktıkları altın, gümüş, akik gibi takılarla gösterirler. İmkânlar azaldıkça ise bu süslemeler yerlerini, maddi değeri az olan boncuk, tel, çiçek, kurdele gibi süs eşyalarına bırakırlar (15). Başlıklarda başörtülerinin de ayrı bir yeri vardır. Yemeniler, krepler, şallar başlıca başörtüleridir. Yörük kadınları bu örtülerini, kendi elleriyle tezgâhlarında dokurlar. Örtü kenarları iğne, mekik, boncuk veya oyalarıyla, başlık ve başörtüleri de genelde mücevherlerle, taş, boncuk ve uğurlarla süslenir. Yörüklerde; başlıktaki renk ve süslemeler her zaman bir şeyleri anlatır. Örneğin, Yörüklerde nişanlı kız, nişanlı kaldığı sürece hep ak giyer ve süs eşyası takmaz; nişanlı kız yasta ise, yas bitince kayınbaba ya da kaynanası kıza bir takım giyimle beraber açık mor, vişne renginde bir çalık (başörtüsü) getirirler; gelin kız bu getirilenleri giyerek yasına son verir. Başlıklar, çeşitli süslemeler aracılığıyla, özel mesajlar taşırlar. Bölgelere göre süslemelerde kullanılan altınların sayısı, kadının kaç çocuğu olduğunu, evli veya bekâr mı olduğunu gösterir. Fes üzerine sarılan ince kreplerin renkleri ve sayıları da çeşitli anlamlara gelir. Kocası ölen dul kadınlar, YLAcanlı TNA · renkte 7102 Ryazma EBMEVOkullanırlar. N / MİKE 11Genç -90 kızlar fes üzerine siyah yazma bağlarlar. Yeni gelinler açıkAve beyaz yazma bağlarlar. Başına açık renkli krep bağlayarak sözlü veya sevdalı olduğunu açıklayan genç kıza başkasının teklifte bulunmaya hakkı yoktur. Kadın başlıkları ve baş süslemeleri arasında en güzeli, en özenle hazırlananı, gelin başlıklarıdır. Geleneklerimize göre insan hayatının en önemli, en mutlu geçiş töreni olan evlenme törenlerinin zenginliğine paralel bütünüyle gelin giyim09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017olarak · ANTALYA kuşamı ayrı bir heyecanla rengârenk hazırlanır.
IBATİK İRİDLİB
Baş üzerinde hazırlanan başlıklar, kullananın arzusuna göre değil, geleneklerin öngördüğü şekilde düzenlenir. Her genç kız ve kadın bu kurallara uymak gerektiğini bilir. Baş süsleyen yemeniler, krepler, şallar kullanılır. Çeşitli mücevherler, fes üzerine takılır ve örtüler iğne oyalıdır” (16).
3. ÇALIŞMANIN AMACI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yörük kadınlarından geleneksel giysiler hakkında bilgi edinilmeye çalışılmış, ulaşılan giysiler araştırmacılar tarafından fotoğraflanmış, Edinilen belgeler ve bilgilerin yeterli olduğu düşünülmüştür.
5. YAHŞİLER KÖYÜ YÖRÜK KADINLARINDA GÜNLÜK GİYİM Yahşiler Yörüklerinin günümüzde giydiği günlük giysiler; paçası büzülmeyen bileklere kadar uzunlukta, beli oldukça bol ve lastikle toplanan 90 cm eninde 3 metre uzunluğundaki kumaştan dikilen pamuklu, viskon veya sentetik kumaşlardan yapılan koca donlardır (şalvar) (fotoğraf 1-2).
Fotoğraf 1. Günlük giyimli Yörük kadını
Fotoğraf 2. Pamuklu koca don.
Şalvarın üstüne bellerini sıcak tutmak ve iş yaparken belin zarar görmemesi için bellerine goca guşak guşanıyorlar. Goca guşağı guşanmak için kendi eğirdikleri yünlerden çeşitli desenlerde dokudukları golanı guşağın uçlarına dikiyorlar (fotoğraf 3-4) Aynı zamanda Yahşi Yörük kadınları golanı çocuklarını sırtlarına bağlamak içinde kullanırlar.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA ·Fotoğraf 7102 REBM VON / Mgolan İKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER Fotoğraf 3. Goca 4.EGönlü 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017guşak ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Başlarına sarı dastar dartınıyorlar (örtünüyorlar). Başlarına dartındıkları (bağladıkları). örtüyü boyunlarından dolayıp her iki ucunu başlarının üzerinde düğümlüyorlar. Genellikle başlarına bağladıkları sarı dastarlar günlük kullanımda pamuklu, özel günlerde (düğün, bayram, vb.) ipekle dokunmuş dastar kullanmaktadırlar. İpek ve pamuk sarı dastarların üzerindeki desenler Buldan işi tekniğiyle işlenmiştir (fotoğraf 5-6).
Yapılan araştırmada, Denizli İli Tavas ilçesi Yahşiler Köyünün, Yahşiler Yörük kadın kıyafetlerini belgelemek, tanıtmak ve maddi kültürün bir parçası olan Yörük kadın kıyafetlerini gelecek nesillere aktarmak amaçlanmıştır. Çalışmada 2017 yılı içinde yörede gözlem, inceleme ve görüşmeler yapılmış, kıyafete ait parçalar fotoğraflarla belgelenmiş, kaynak kişilerden edinilen bilgiler doğrultusunda, kültürel özelliklerin tanıtılması amacıyla planlanmış ve yürütülmüştür.
4. MATERYAL VE YÖNTEM Bu çalışmada, Türkiye’de yaşayan Yörük bölgelerini kapsayan araştırma evreninden, örneklem kümesi olarak (Denizli/Tavas) Yahşiler Köyü Yörükleri seçilmiştir. Yahşiler köyüne gidilerek alan araştırması yapılmıştır. Birebir yüz yüze sohbet niteliğinde görüşülerek burada yaşayan 310
Fotoğraf 5. İpek ve pamuklu sarı dastar
Fotoğraf 6. Dastarlı Yörük kadını
Yelekleri genellikle yün ipten farklı örgü desenleriyle örülmüş, çeşitli renklerde, kolsuz, önden düğmeli ve iki ceplidir. Eskiden içliğin üzerine günümüzde giydikleri yeleğin yerine kadifeden, yakasız, uzun
311
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kollu, ön ortasından düğmeli, iki cepli, ön ortası ve yaka çevresi sim işli ceket giyiyorlarmış. Yeleğin içine giyilen, pamuklu viskon ve penye kumaşlardan dikilmiş, yakasız, uzun kollu, manşetli, önden düğmeli ya da çıtçıtlı, boyu kalça hizasında içliklerdir (fotoğraf 7-8).
Fotoğraf 7. Örgü yün yelek
Fotoğraf 8. Pamuklu içlik
Ayaklarına kendilerinin kirmanda eğirdikleri yün iplerden ördükleri doğal renkli yün çorapları giymektedirler. Ayakkabı olarak kara lastik, yaşlılar ise kara lastiğin içine deriden dikilmiş mes giyiyorlar (fotoğraf 9-10).
Fotoğraf 9. Kara lastik
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA geçirilerek büzülür (fotoğraf 13-14).
Fotoğraf 13. Pirman pembe şalvar
Fotoğraf 14. Pirman yeşil şalvar
Yahşiler Yörük gelinleri üçeteğin içine göynek giymektedirler. Göynek ipek bürümcük kumaştan üç ayrı renkte boyanmış, el tezgâhında dokunmuştur. Göyneğin yakası ‘’V’’ yaka olup, ön ortasında bele kadar açıktır. Ön kapama çatal iğneyle yapılmaktadır. Kolları omuzda yakaya daha yakın ve kare kol modelinde takılmış olup kol uçları düz bırakılmıştır. Ön ve arka bedende kol altının bedenle birleştiği yer genişlik ve hareket kolaylığı sağlamak amacıyla büzgülüdür. Ön ortası; omuzda kolun takıldığı yerden etek ucuna kadar kuplu ve düzdür. Ön ve arka bedende kuplardan yan dikişlerden etek ucuna doğru genişleyen evaze parçalar (üç adet) eklenmiştir. Eklenen evaze parçalar etek ucunda bol ve dökümlü bir görünüm sağlamıştır. Etek ucu çevresinin her iki yan dikişinde öne ve arkaya doğru 40 cm’lik süsleme detayı (iğne oyası) eklenmiştir. Buradaki amaç; üçeteğin yırtmaçlarından sadece görünen kısmın oyalı olmasıdır. Etek ucu çevresinin oyasız olan kısımları içe kıvrılmıştır. Yaka ve kol uçları rişliyö ve zürafa tekniğiyle temizlenmiştir (fotoğraf 15-16).
Fotoğraf 10. Yanışlı yün çorap
5. YAHŞİLER KÖYÜ YÖRÜKLERİNDE DÜĞÜN GİYİMİ Yahşiler Yörük gelinleri, pirman (ipek) kumaştan mavi, kırmızı veEVmor AYLATyeşil, NA · 71 02 REBM ON /renklerde MİKE 11-9önü 0 iki parça, arkası tek parçadan oluşan henteri ve şalvar giyiyorlar. Henterinin yakası göğüs altına kadar inen “U” ya da “V” yaka formunda olup, ön ortası yaka ile bel arası düz, belden etek ucuna kadar, etek uçları ve yan tarafı dilimli modeldedir. Arka eteğin açık olan üç kenarı dilimlidir. Henterinin kolu; uzun takma kollu, kol ağzı manşetli, kol altında üçgen biçiminde kuş parçası olan kesimdedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA Yaka, manşet ve yırtmaç kenarları, ön ortası dilimlerinin etrafı,2017 sim sırma işlenmiştir. Henteri amerikan ve patiska kumaş ile astarlanmıştır (fotoğraf 11-12).
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 11. Pirman pembe henteri
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ön ·ANTALYA ANTALYA Fotoğraf 15. İpek göynek görünüm2017 · ANTALYA Fotoğraf 16. İpek göynek arka görünüm
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yahşiler Yörük gelinleri üçeteğin beline kare şeklinde, uçları beyaz püsküllü, ipekli kumaştan ve kendinden desenli, çeşitli renklerde kuşak bağlıyorlar (fotoğraf 17). Başlarına; uçları boncuk oyalı tel kırma örtü örtüp (fotoğraf 18) örtünün üzerine fes giyiyorlar. Fesin tepesine dört adet boyu ayak bileğine kadar inen başın önüne, arkasına, sağına ve soluna gelecek şekilde mavi ve kırmızı renkte ikişer tane ipekli kumaş dikilmiştir. Ön ve arkadaki aynı, yanlardaki aynı renktedir. Öndeki parça gelinin yüzü görünmeyecek, duvak şeklinde yüze örtülmüştür. Fesin alın kısmına farklı renkte ipek krep sarılmış ve fesin üzerine renkli elişi kâğıtlarından ve gümüş sim gelin tellerinden hazırlanmış cığa denilen süsler takılmıştır (fotoğraf 19). Ayrıca gelinin güzel kokması ve nazardan korunması için boynuna kalçaya kadar uzayan aralarında nazar boncuğu olan karanfil dizisi takılırdı (fotoğraf 20). Ayağına kalın beyaz çorap ve beyaz gön (parlak rugan) ayakkabı giyerler.
Fotoğraf 12. Pirman yeşil henteri
Henterinin altına henteri ile aynı renkte şalvar giyiyorlar. Bu şalvarların ağ boyu çok kısa olup, beline ağ boyunda (20 cm) genişliğinde amerikan kumaştan uçkur yeri çalışılmış ve içi astarlanmıştır. Paça ile bel genişlikleri aynı olup diz boyunda ve dikdörtgen görünümündedir. Şalvarın beli uçkurun içinden lastik geçirilerek büzülür. Paçaların içine lastik yerine ip (biye) 312
313
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2. http://www.tavas.bel.tr/haberler/tavas-yorukleriyle-tarihi-selamladi.html. 3. https://ipfs.io/ipfs/QmT5NvUtoM5nWFfrQdVrFtvGfKFmG7AHE8P34isapyhCxX/wiki/
T%C3%BCrkiye_T%C3%BCrkmenleri.html.
4. http://www.mutilcemiz.net/frm/index.php?page=Thread&threadID=5417www.mutilcemiz.
net/frm/index.php?page=Thread&threadID=5417 “Toroslarda Yörükler” Musa SEYİRCİ, Antalya İl Kültür Müdürü.
5. http://www.acipayam.com/modules.
php?name=Forums&file=posting&mode=quote&p=25360 (KARAKEÇİLİLER İsmail ÖZÇELİKSalı, 22 Haziran 2010 00:10 ).
Fotoğraf 17. İpek guşak
Fotoğraf 17-18.Tel kırma
Fotoğraf 18. Tel kırma örtü ve guşak
6. https://www.isaretyayinlari.com.tr/kitap/osmanli-imparatorlugunda-oymak-asiret-ve-
cemaatlar Başbakanlık Arşivi Belgelerine Göre Osmanlı İmparatorluğu’nda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar 2005: Cevdet Türkay- İşaret Yayınları 1.
7. Davis, Edwin John. (2006). Anadolu XIX. Yüzyılda Karya, Frigya, Likya ve Pisidya Antik
Kentlerine Yapılan Bir Gezinin Öyküsü, (Çeviren: F. Yılmaz), İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları. Davis, (2006: 75, 89).
8. Eröz, Mehmet. (1991). Yörükler, İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınla-rı.
Eröz, 1991: 51
9. Şahin, Ali. (1962). Güney Anadolu’da Beydili Türkmenleri ve Baraklar, Ankara: Do-ğuş
Matbaası, 1962: 74.
10. Gökbel, Ahmet. (2007). Anadolu’da Varsak Türkmenleri, Ankara: Atatürk Kültür Merkezi
Yayınları, 2007: 182-183
Fotoğraf 19. Yörük gelini ve baş süslemesi
11. http://www.turkcuisyerleri.com/geleneksel-yoruk-kadini-taki-ve-basliklari/ DOÇENT. DR.
BURCU ARICI TÜZÜN Geleneksel Yörük Kadını Takı ve Başlıkları. ”(Kültür Bakanlığı Antik Anadolu Kadını Takı ve Başlıkları Sayfası – Ankara 2001 <http://www.kultur.gov.tr/ elsanat.html)
12. (Yörüklerde Kadın Doç. Dr. Mehmet Ak International Journal of Social Science, Number:
58 , p. 307-336, Summer II 2017, Yayınlanma Tarihi 30.08.2017
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Fotoğraf 20. Gelin karanfil dizisi
6. SONUÇ
Fotoğraf 21. Yahşiler Yörükleri Zehra Halat ve eşi
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Yahşiler köyünde halkın yaşantısında geçmişin gelenek ve görenekleri halen sürmektedir. Geleneksel kadın kıyafetleri yörede ve köylerde günlük yaşantıda ve özel günlerde kullanılmaktadır.
Giyim kuşamdan misafir ağırlamaya kadar Türk kültürüne uygun hareket eden Yahşiler Yörük kadınının günlük hayatında doğal ve sade giyim egemendir. Sosyal hayat gereği giyim kuşamda hareket kabiliyetini arttıran rahatlık ve esnekliğin ön planda olduğu giysiler tercih edilirken özel günlerde (düğün, nişan, kınagecesi, bayram ve şenliklerde) rengârenk giyim kuşamları ile göz doldurmaktadırlar. Sonuç olarak maddi kültür varlıklarımızdan biri olan Yörük kadın kıyafetlerinin ortaya çıkarılması, bilinmeyen yönlerinin tanıtılması, günümüzde ulaşılabilen örneklerinin tespit ve muhafaza edilmesi, gelecek kuşaklara tanıtılması açısından önem arz etmektedir. Yapılan bu ve benzer çalışmaların geleneksel giysilerin yaşatılması diğer yandan da ülke tanıtımı ve kalkınması açısından faydalı olacağı düşünülmektedir. Ayrıca Yahşiler Köyünde Yörük ailelerin, sahip oldukları kültürel değerlerin özünü kaybetmeden yaşatmaları ve gelecek kuşaklara aktarma çabalarında oldukları da dikkat çekmiştir.
KAYNAKLAR 1. http://www.pamukkale.gov.tr/tr/Ilceler/Tavas
314
09-11 EKİM / Aydın NOVEMBER ·/ ANTALYA 13. Şölen, (1945). İli ve2017 Yürükler, Aydın:2017 Aydın· ANTALYA Halkevi Neşriyatı, s:10-11. 09-11Hikmet. EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 14. Görgülü, Garip. (2014). Türkler, Türkmenler, Yörükler, (Kökleri, Göçleri,Gelenekleri, Örf
ve Adetleri) Payallar Tarihi, İstan-bul: Bilgeoğuz Yayınları, 2014: 250.
15. http://www.turkcuisyerleri.com/geleneksel-yoruk-kadini-taki-ve-basliklari TÜZÜN A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11ARICI -90 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11Yörük EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ Kadını ·ANTALYA ANTALYA , EKİM B., ‘’Geleneksel Takı2017 Ve Başlıkları’’, (Bkz: Erden, Kartal, Şenol, Tezsever
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 1999:18-19).
16. http://www.turkcuisyerleri.com/geleneksel-yoruk-kadini-taki-ve-basliklari ARICI TÜZÜN ,
B., ‘’Geleneksel Yörük Kadını Takı Ve Başlıkları’’, (Bkz: Görgün 1986:6-11).
17. http://www.fotokritik.com/691536/kinali-saclara-sari-dastar
KAYNAK KİŞİLER 1.Emine Altuğ………….…..80 yaşında 2.Döne Altuğ……………….60 yaşında 3. Sultan YAMAN ………... 59 yaşında 4. Meryem HALAT ………. 49 yaşında 5. Zehra ÇAKMAK ……..…47 yaşında 6. Sultan KÖMEZ ………… 90 yaşında 7. Zehra HALAT …………..70 yaşında 8. Hörü ÇIPLAK ………..…80 yaşında 315
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA YÜRÜYENİN DURAKLADIĞI YERDE Prof. Nurseren TOR
ÖZET
Mersin ve yöresinde, Toros dağlarında özellikle Bolkar bölgesinde yaşamış yörük kültürünün kaybolmak üzere olduğunu biliyoruz. Var olanının da korkunç bir yozlaşmayla karşı karşıya kaldığını izliyoruz. Bunları sıralarsak; 1- Dokuma çeşitleri 2- Doğal kök boyaları 3- Dokuma tezgâhları 4Dokuma ve boyama bilgisi olan kadınlar 5- Tezgâhları yapan ustalar 6- Keçi ve Koyun besiciliği 7- Kıl ve yün üretimi 8- Doğal Süt ve süt ürünleri 9- Pamuk üretimi belki keten 10- Bitki örtüsünün korunması 11- İpek üretimi ve benzeri gibi özetlenebilir. Burada görüldüğü gibi çok yönlü bir üretim zinciri oluşturuyor. Birbirinden kopamayacak kadar dinamik bir kültür yumağı görüyoruz. Hem ekolojik dengenin korunması hem de yerel kültürün korunması daha da önemlisi tecrübeli yaşlı köylü kadınlarımızın bir hazine gibi korunması zorunludur. Onların yetiştireceği genç kızlarımız hatta genç erkeklerin yetiştirilmeleri de zorunludur. Bu yöreye özgü tüm dokuma, boyama, kıl, yün, pamuk ip hazırlama tekniklerini bilen kadınlarımızın envanteri çıkarılarak onların tecrübelerini kaydetmek ve uygulama alanları oluşturmak gerekir. Eski dokuma örneklerinin arşivlenerek müzelerde sergilenmesiyle bu kültür örnekleri ancak korunabilir. Kıl ve yünün bir arada kullanıldığı çul, çuval ve çadır örneklerinin korunması ve çoğaltılması, bu örneklerin toparlanması için olanakların artırılması konusunda yöntemler belirlenerek faaliyete geçilmesi lazım. Dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan bu teknik, yöremizin önemli bir hazinesidir. Evlerinde bu üretimi yapamayan Yörüklerin bu değerli dokuma kültürünü çok çirkin ve sağlıksız halıflekslerle değiştirdiklerini görüyoruz. Bu çalışmada, sosyolojik bir araştırma yöntemiyle “yeni” ve “eski” ilişkisi bağlamında geleneksel el işleri ve dokumalar ele alınacak; el işlerinin günümüzde yeniden canlandırılması ve sürekliliğinin sağlanması konusunda önlemler ve öneriler sunulacaktır. Anahtar Sözcükler: gelenek, el işleri, dokuma, kök boya, kadın, köy, pazar,
AT THE POINT WHERE THE AYLWANDERER ATNA · 7102 PAUSES REBMEVON / MİKE 11-90 ABSTRACT It is known that a culture established in our region, on the Taurus Mountains, in the Bolkar region in particular, is09-11 on theEKİM point of EKİM disappearing. also hat what there is also facing a danger 09-11 / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA / NOVEMBER 201709-11 ·We ANTALYA EKİMobserve NOVEMBER 2017is· left ANTALYA of getting degenerated. These can be summarized as follows: 1. The variety of weaving, 2. Natural root dyes, 3. Weaving looms, 4. The women who have the knowledge of weaving and dyeing, 5. The masters who build weaving looms, 6. Goat and sheep husbandry, 7. Animal hair and wool production, 8. Natural milk and dairy products, 9. Cotton production and maybe some linen production, 10. Protection of vegetation and so on. As it is seen here, we observe the existence of a multi-faceted production chain. Here there is such a dynamic cultural entity of which elements cannot be isolated from one another. Protection of ecological balance and the local culture as well as the knowledge of experience old village women are something we have to attend to. We also have to have young girls and even young males to be trained by them. We need to take inventory of the women possessing the technique of weaving and dyeing, preparing animal hair, wool and cotton yarn, and to record their expertise and to create implementation possibilities. These cultural samples of the old weaving practices could only be protected by archiving and exhibiting them in museums. In order to protect and to reproduce the samples of haircloths, linen bags and tents, these objects should be collected and the methods to increase the possibilities in this field should be put into practice. This technique to be found nowhere in the world except our region is a very important treasure of our region. Yoruks who cannot sustain this production in their homes tend to replace this invaluable weaving culture with an ugly and unhealthy wall to wall carpets. 316
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA By implementing a sociological research method, this traditional way of weaving has been studied within the context of the relationship between “new” and “old”. The measures and suggestions shall be presented in terms of reviving and sustaining this traditional technique. Keywords: Tradition, Handmade, Weaving, Root Paint, Women, Village, Market
Proje Adı: YÜRÜYENİN DURAKLADIĞI YER (TOROSLAR) Tüm faydalanıcılar: 1-Proje Ekibinin Oluşturulması ve Tanıtım Faaliyetleri: projeyi yürütecek ve tüm faaliyetlerden sorumlu olacak ekip Mersin Üniversitesi ve Toroslar Belediyesi tarafından oluşturulduktan sonra, projenin ilk safhalarından itibaren çok kapsamlı tanıtım faaliyetleri yürütülecektir. Kültür ve Turizm Müdürlükleri, Uluslararası organizasyonlarda tanıtımlar ve Uluslararası havaalanlarında tanıtım ve satış stantları kurulması, web sayfası ve sosyal medya reklamları da dahil olmak üzere, proje uygulama süresi boyunca devam edecek tanıtım faaliyetleri planlanmıştır. 2-Alt Yapı Çalışmaları: Bu çalışmalar, Toroslar Belediyesi tarafından projeye tahsis edilmiş kırsal alanda, Doruklu Köyü civarlarında, inşa edilecek Mersin Halk Kültürü ve Uygulama Merkezinin altyapı çalışmalarını kapsamaktadır. Bu arazinin ıslah edilmesi, elektrik, su, yol, kanalizasyon çalışmalarının tamamlanmasını Toroslar Belediyesi üstlenmiştir. Bu faaliyetin projenin ilk 3 ayında tamamlanması planlanmıştır. 3- İnşaat İhale Süreci Hazırlıkları ve İhalenin Gerçekleştirilmesi: Merkezin mimari planı doğrultusunda inşaat ihalesi hazırlıkları ve ihale sürecini kapsayan bu faaliyet paketinin, projenin ilk ayında başlaması ve 3 ay sürmesi planlanmaktadır. Merkezin rehabilitasyon faaliyetlerine de ev sahipliği yapacağı göz önünde bulundurularak, mimari proje, engelsiz bir bina olarak hazırlanacaktır. Öngörülen arazi 10 dönüm olup, inşaat için kapalı alan 2.000 metre kare olarak planlanmaktadır. 4- İnşaat Yapım Süreci ve Makine ve Teçhizat Satın Alma ve Kurulum: Merkez inşaası devam ederken, 09-11 hem merkezde kullanılacak dokuma tezgahlarının adet), hem de üretim sürecine birinci 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER(20 2017 · ANTALYA yıl sonunda dahil edilecek “iplik yapımı”, “kök boya yapımı”nda kullanılacak ekipmanın satın alma işlemleri gerçekleştirilecektir. Yine bu faaliyet paketi kapsamında, Mersin’in dağ köylerinde, hala bazı evlerde bulunan dokuma tezgahlarının bir envanteri çıkartılacak, böylelikle, projenin ilerleyen A·YANTALYA LATNve A ·uluslararası 7102 REBMEplatformlarda VON / MİKE 11satılma -90 safhalarında, bu tezgâhlarda dokunan ürünler2017 de ulusal imkânına 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA kavuşacaktır. Envanter çalışmaları sırasında, dokumacılık geleneğini yansıtan daha önce üretilmiş ürünlerin de ziyaret edilen köylerden toplanması planlanmaktadır. Zira inşa edilecek Merkezde, dokuma üretim süreçlerinin yanı sıra, dokumacılık tarihini ve kültürünü yansıtan ürünlere de yer verilecek, yani bir müze bölümü olacaktır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
5-Farkındalık Yaratma, Reklam ve Yaygınlaştırma Faaliyetleri: Faaliyet 4. Sıradaki işler: devam ederken ürütülecek olup, 1 nolu iş paketine ilaveten, çeşitli Üniversitelerin Güzel Sanatlar Fakültelerinin Tekstil ve Dokumacılık Bölümlerini ziyaretler, çeşitli rehabilitasyon merkezlerini ziyaretler ve anlaşmalar, Ulusal kanallarda yayınlanacak reklam filminin hazırlanması, Uluslararası tanıtım broşürlerinin ve çeşitli görsellerin hazırlanmasını içermektedir. 6- Bölgesel Envanter Çıkartma ve Merkezin Açılış Töreni: Dokuma tezgahları envanterine ek olarak, Projeden faydalanacak olan ilçelerde yapılacak ziyaretler çerçevesinde, Yörük ve Türkmen topluluklar içerisinden, dokumacılık yapan ve/veya geçmişte yapmış, dokuma tezgahlarını kullanabilen, kendi kültürüne özgü teknikleri ve motifleri bilen kişilerin de bir listesi çıkartılacak, Merkez faaliyete geçtikten sonra bu kişilerin doğal kıl ve yünden dokuma ipliği yapma, boyama, kök boyası hazırlama ve dokuma teknikleri ile ilgili geleneksel bilgilerinden faydalanılabilecektir. Merkezin açılış töreninin, 317
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Merkezin bulunacağı Doruklu Köyü›nde yapılması planlanmıştır. Proje Konusuyla İlişkili Diğer Kurum ve Kuruluşlar: “ Kültür ve Turizm Bakanlığı, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası, Mersin Büyükşehir Belediyesi, Mersin İlçe Belediyelerinden; Mezitli, Silifke, Erdemli, Aydıncık ve Anamur Belediyeleri rehabilitasyon merkezleri, Türkmen ve Yörük toplulukların çatısı altında toplandığı Sivil Toplum Kuruluşları. Proje Bütçesi (TL) : 11.000.000 TL CMDP Katkısı (TL): 8.250.000 TL Eş Finansman Tutarı (TL): 2.750.000 TL
Resim 2: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden çulfalık için dokuma tarağı
Yapım İşleri Bedelinin Proje Bütçesine Oranı : % 54 Proje Uygulama Süresi (ay):18 AY
Projenin Genel Hedefi: Teklif edilen projenin genel hedefi; Sürekli göç veren Türkmen ve Yörük topluluklarını, yok olmakta olan dokumacılık sanatı etrafında toplayarak, ekonomik hayatın içerisinde yer almalarını desteklemek ve kentsel ekonominin geliştirilmesine katkıda bulunmaktır. Proje Amaçları: Teklif edilen projenin özel hedefleri; 1. Yörük ve Türkmen toplulukların ekonomik hayata katılımlarının desteklenmesi, 2. Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bulunan dokumacılık sanatının desteklenmesi ve daha geniş kitlelere yayılması ile ilgili bir merkez kurulması, 3. Merkezde üretilen ürünlerin yoğun olarak tanıtımı ve satışının gerçekleştirilmesi bu projenin özel hedefleridir.
Resim 1: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden, dokuma bez kanaviçe ve dantel.
Proje Arka Planı, Gerekçesi, Amaç ve Hedefleri
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Projenin Arka Planı ve Gerekçesi: Dokumacılık, tarihte ilk kez Türklerle birlikte ortaya çıkmış ve Orta Asya’dan batıya doğru göçleri ile birlikte batıya doğru yayılmıştır. Anadolu’da Türkmenler ve Yörükler ile birlikte başlamış olan dokumacılık, yüzyıllar boyunca, Türk kültürünün motiflerini, simgelerini barındırmış, göçmen yaşam tarzının gerekliliği olarak, Yörük ve Türkmen toplumlara 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA koruma sağlamış, çoğu yörede geçim kaynağı olmuş bir el sanatıdır. Geçmişte her evde rastlanan dokuma tezgâhları, ev halkının kendi ihtiyaçlarına yönelik üretim yapmasının yanında, pek çok ailenin de geçim kaynağı durumundaydı. Türk kültüründe önemli bir yeri olan ve geçmişi asırlar öncesine dayanan bu sanat, günümüzde gelişen teknolojiye direnen bir sektör haline gelmiş durumdadır. Dokuma halı ticaretini, el halısı ve makine halısı olmak üzere iki gurupta incelediğimizde; makine halılarına olan talebin son 4 yıl içerisinde %8,4 genişlediğini, Türkiye’nin de bu talep artışını %8 ihracat artışı ile karşılayabildiğini görmekteyiz. El dokuması halılarında ise durum biraz farklılık göstermekte olup; dünya genelinde talep % 8,3 artarken, Türkiye’nin el halısı ihracatında % 2,9 düşüş gözlenmektedir. Yine el dokuması ihracat rakamlarımızda, 2015 ve 2016 arasında % 33,4 azalma göze çarpmaktadır. Bu genel çerçeveye baktığımızda, tarihimizde ve kültürümüzde var olan bu sanatın, tükenmekte olduğunu, ekonomik bir getirisi varken bile üretimin azaldığını söyleyebiliriz. Teklif edilen proje kapsamında; yok olmaya yüz tutmuş kültür varlıklarından olan dokumaların koruma altına alınması planlanmaktadır. Yörük ve Türkmen gurupların yaşamlarına ekonomik anlamda katkı sağlanırken, ülkemizin tarihi ve kültürel değerlerinden birine de destek verilmiş olacaktır.
IBATİK İRİDLİB
318
Resim 3: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden dokuma bez
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 4: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden çul
Bölge Planı ile İlişkisi: Çukurova Bölgesinin ülke için önemli bir gelişme odağı ve pek çok sosyo-ekonomik ilişkinin kesişme noktası olduğu görülmektedir. Ulusal ölçekte alınmış olan kararlar neticesinde, teklif edilen proje, şu öncelikler ile doğrudan ilişkilidir; • katma değeri yüksek, yenilikçi, rekabetçi ve ileri teknolojiler içeren ürün ve hizmet sunumları ile ülkemizin toplumsal refahını ve dünya ticaretindeki payını artırmak; • ürün çeşitliliğini artırarak, eğitilmiş nitelikli işgücü, yüksek düzeyde teknik altyapı, tesis ve servisleriyle, öncelikle ülke halkının yaşam düzeyini yükselterek, rakip destinasyonlarla yarışabilen bir sektör olmak; Akdeniz’in dördüncü büyük destinasyonu olarak, “kitle turizmi”nin yanı sıra 319
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
“bireysel turizm”in de önemli cazibe merkezlerinden birisi olmak; • serbest, şeffaf ve istikrarlı piyasa koşulları içinde ulusal kaynaklara öncelik vermek, bu kaynakların aranmasında ve istenen kaliteyle, güvenli ve ekonomik olarak üretiminde ileri teknolojileri geliştirmek ve kullanmak; • sürdürülebilir kalkınmayı, çevreyi koruyarak ve yerel kaynak ve bilgilerle pekiştirerek sağlamak; üretimi temiz üretim teknolojileriyle yapmak; her türlü evsel ve sanayi atıklarını çevre koruma ilkeleri kapsamında yönetmek; biyolojik çeşitliliği korumak ve toplumsal yarara dönüştürmek; tarihi ve kültürel mirası koruyarak gelecek nesillere aktarmak, • Tekstilde enerji tasarrufu sağlayan / çevre-dostu teknolojiler geliştirip kullanabilmek. Resim 6: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden hallaç ve hallaç tokmağı Projenin Tamamlayıcılığı: Teklif edilen proje, yok olmakta olan bir kültür mirasının canlandırılarak ekonomik değere dönüştürülmesini, geleneksel tekniklerin modern uygulamalarını, yani inovasyon, içermektedir. Bu yönleri ile, model olarak örnek alınabilecek, tekrar uygulanabilecek niteliktedir. Yakın zamanda, Karatepe Kilimleri ile ilgili yürütülen ve tamamlanan bir proje ile de, geleneksel yöntemlerin yeniden hayata geçirilmesi ve ekonomik değere dönüştürülmesi yönleriyle, tamamlayıcılık göstermektedir. Resim 5: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden çul tarağı
Ulusal Plan ve Stratejiler ile İlişkisi: Teklif edilen proje, 2023 vizyonunu hedefleri ile bir çok alanda ilişkilidir. - ekonomiye katılamayan kırsal ürünlerin ekonomiye katılması ve yörüklük geleneğinin en önemli özelliği olan ithal ikameci AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 ekonomik anlayışının sürdürülmesi sağlanacaktır. Proje, hayvancılıkta ürün çeşitliliği yaratacak ve geleneksel yöntemlerin unutulmamasını sağlayacaktır. Anadolu’nun doğal çeşitliliği ile elde dilecek kök boyalar öncelikli olarak üretilecek ürünlerde daha sonra markalaştırılarak ulusal ve uluslar arası pazarda yer alabilecektir. Üretimin tüm süreci, geleneksel bir marka yaratılması üzerine kurulacaktır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / geleneksel NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ sektörel NOVEMBER 2017dönüşecek · ANTALYA ve rekabet üstünlüğü Çukurova Yörüklerinin üretim anlayışı yapıya sağlayacaktır. Teklif edilen proje şu önceliklerle de doğrudan ilişkilidir:
IBATİK İRİDLİB
• Başta insan olmak üzere dünya üzerinde yaşayan canlıların besin gereksinmelerini karşılamak. • Kalkınmanın sürdürülebilir olmasına yardımcı olmak.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 7: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Terki heybesi LAProje TNA · 7kapsamında 102 REBMEValınacak ON / MİKEtüm 11-9taşınmazların 0 09-11 EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA Proje Konusu Taşınmazların 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017Mülkiyet ANTALYADurumu: mülkiyeti Mersin Üniversitesi’ne ait olacaktır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
• Sanayi sektörüne hammadde sağlamak. • Tarım dışı sektörlere istihdam sağlamak. • Tarım dışı sektörlerde üretilen mal ve hizmetlere talep ortaya çıkarmak. • Çevreyi ve toplumun ruhsal dengesini korumak. • Daha da önemlisi kültürün sürekliliğini sağlamak; yerel kültürün genelleşmesini sağlamak.
320
Resim 8: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Gözer
Projedeki İşletme Modeli: • Projenin işletme modeli: Proje süresince kurulacak Dokumacılık Merkezi, dokumacılık ile ilgili tüm süreçleri bünyesinde barındıracak şekilde planlanmaktadır. Üretim süreçlerinin tamamlanması ile yoğun bir ulusal/uluslararası tanıtım faaliyetleri başlayacak, çeşitli ara yüzlerde (web sayfası, sipariş büroları, broşürler, öğretim üyelerinin katıldığı uluslararası kongreler gibi) dokuma kilim, halı, bez, 321
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA peşkir, şal, dokuma tadilatı, özel desen siparişi, kişiye özel ürün siparişi gibi ürünlerin tanıtımları yapılacaktır. Merkezde üretim yapan Türkmen-Yörük hedef kitlenin ve öğrencilerin ürünlerinin satışları, tanıtım faaliyetlerini takiben başlayacak olup, Merkez, yapılan satışlardan pay alacak şekilde üretim faaliyetlerini destekleyecektir. Üretim süreçlerden ilk ikisi olan; 1. Kıl ve yünlerin işlenerek dokumada kullanılacak iplik haline getirilmesi ve 2. kök boyalarının doğadan toplanması süreçlerinin, merkezin faaliyete geçmesinden 1 yıl sonra başlaması öngörülmektedir. Toroslarda hayvancılık yapan Yörük ve Türkmen topluluklar, yetiştirdikleri hayvanlardan elde edilen ürünlerini verimli olarak değerlendirememektedir. Sürü sahiplerinden alınacak kıl ve yün, hammadde Merkez’in hammadde ihtiyacını karşılarken, sürü sahiplerine hem ek kazanç sağlanacak hem de ekonomiye katılmayan atıl kalmış ham madde kaynakları ekonomiye katılmış olacaktır. Hayvancılık sektörünün de ek kazanç sağlanması, bölgede daralan hayvancılık sektörünün gelişmesini olumlu yönde etkilenecektir. Ham olarak elde edilen kıl ve yünlerin boyanmasında, Torosların orman köylülerinin doğadan topladığı kökler, köylüden satın alınması planlanmaktadır. Böylelikle, Merkez hayata geçtikten sonraki dönem için, hem girdi maliyeti düşürülecek, hem de Toros köylülerine ek gelir sağlanabilecektir. Ayrıca köklerden doğal yöntemlerle boya yapım tekniği korunmuş olacaktır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 10: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Kirmen Önerilen projenin mali açıdan sürdürülebilir olmamasının, planlama dışındaki sebepleri; Birincisi, Merkez’in sürdürülebilirliğini sağlayacak Mersin Üniversitesi yönetiminin malî gücünün buna yetmemesi; İkincisi ise; proje sahibi, ortağı ve iştirakçilerinin proje sona erdikten sonra Merkez yönetimine gerektiğinde mali destek sağlamamaları ve üçüncü olarak ise, Merkez›de üretilecek ürünlere talep olmaması olabilir. 18 aylık proje süresi sona erdikten sonra Merkez, tamamen kar amacı güden bir şirket gibi iktisadi faaliyette bulunacaktır. İşletme giderlerini karşılamak, faydalanıcıları desteklemek, makine ve tezgahların bakımlarının yapılması amacıyla finansal kaynakları elde etmeye yönelik iş planı hazırlanacaktır. Merkez’in diğer finansman kaynakları ise, çeşitli projeler, bağışlar ve telif bedelleri olacaktır. Dolayısıyla, Merkez yönetimi yapılan iş planı çerçevesinde iktisadi faaliyet yaparak mali sürdürülebilirliği sağlayacaktır.
Resim 9: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Seccade AYLATProje NA · 7bitiminde, 102 REBMEkurulan VON / MİMerkezde, KE 11-90 her türlü • Proje sonucunda ne tür ürün ve hizmetleri üretileceği; dokumacılık ürünü, geleneksel yöntemler ile üretilebilecektir. Bunlar; dokuma kilim, halı, bez, peşkir, özel desen siparişi, kişiye özel ürün siparişleri, minder örtüsü, yatak kılıfı, yolluk, savan, şal, örtü ve kumaş ve her türlü dokuma tadilatı (halı dahil) olarak tanımlanabilir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
• Bu ürün ve hizmetlerden kimlerin hangi koşullarda yararlanacağı; Merkezdeki üretim yapan birimlerden, proje kapsamında envanterini çıkartacağımız Türkmen-Yörük topluluklar içerisinden seçilmiş, dokuma sanatını bilen veya proje kapsamında öğrenmiş olan kişiler ve Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri faydalanacaklardır. Ayrıca bu üretim Merkezi, tüm üretim aşamalarının görülebilmesi için yerli ve yabancı ziyaretçilere açık olacaktır. Ayrıca bu Merkezde üretilen ürünlerin tamamından yerli ve yabancı nihai kullanıcılar faydalanacaktır. • Gelir gider dengesi ile finansal yönetimin nasıl kurgulanacağı: Merkezin gelirleri öncelikli olarak ürün satışından olacaktır. Tezgahlarda dokunan ürünlerin ücreti, bu dokumayı yapan kişiye ödenecek, ardından, Merkez, bu ürünü üzerine belli bir pay koyarak, çeşitli platformlarda (havaalanları, web tabanlı satışlar v.b.) satışa sunacaktır. Ayrıca Merkezin bir atölye olarak kullanılması ve Müze olarak ziyaret edilmesinden de çeşitli gelirleri olması öngörülmektedir. Bunlar haricinde bir diğer gelir kaynağı da, ilk yıl sonunda kök boya ve iplik üretim ve satışından beklenmektedir. • Projenin sürdürülebilirliğinin nasıl sağlanacağı: Projelerin başarısında dikkate alınan en önemli boyutlardan birisi mali sürdürülebilirliktir. Uygulamada başarılı olmuş pek çok proje, tasarım aşamasında mali sürdürülebilirlik boyutunun iyi planlanmamış veya hiç düşünülmemiş olması sebebiyle, proje sonrasında devam ettirilememektedir.
322
Bu yönüyle önerilen projede, yukarıda ifade edilen sorunlar yaşanmayacak ve proje piyasa koşullarında rekabetçi olmaya devam edecektir. Ayrıca, üretimin ekolojik boyutu düşünüldüğünde çevresel sürdürülebilirlik söz konusudur. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 11: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Dantelli dokuma bez
Projenin Sektörel ve Bölgesel Etkileri: Projenin gelişim sürecinde, yörede yaşayan ve hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren küçük, orta ve büyük ölçekli hayvan üreticileri olumlu etkileneceklerdir. Hatta kurumsal yapılar olarak; kooperatif ve birliklerin kurulması beklenebilir. Aynı durum, kök boyası için kök toplayıcıları için de geçerli olabilecektir. Sektörel anlamda, dokumacılık, geleneksel yöntemlerin yeniden canlandırılmaya çalışıldığı bir sektördür. Günümüzde bunun örnekleri Van Üniversitesi’nde, Karatepe kilimlerinin uluslararası pazarlanmasında, Bayburt Baksı Müzesinde görülebilir. Kültürel mirasın ekonomik değere dönüştürülmesi orta vadede bölgesel kalkınmaya katkı sağlarken, orta ve uzun vadede, dokumacılık ile ilgili ihracat rakamlarımızı da olumlu yönde etkileyecektir.
323
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kırsal Kadın Girişimciliğinin Gelişimi ve Önemi Prof. Dr. Orhan ÖZÇATALBAŞ Özet
Resim 12: Gülnar Kültür Merkezi arşivinden Çark
Proje Riskleri: Teklif edilen projede, planlanan faaliyetlerin uygulanabilmesi için, yararlanıcının doğrudan kontrolü dışında herhangi bir önkoşul, öngörülmemektedir. Ayrıca, Projeden beklenen sonuçların zamanında elde edilebilmesi için, hibe sağlayıcısı kurumun, fon aktarımında herhangi bir aksaklık olmaması gerekmektedir.
Sonuç: Uğur Tanyeli ’’yeni daima eskinin var ettiği bağlamlarda inşa edilir. O yüzden ‘’mutlak yeni’’ diye bir kavram yok. Her yeninin eskilerle koşullandırılmış olduğunu anlatmaya çalışıyorum. Ne var ki yine de yeni kendisini var eden eskiyi giderek tasfiye eder.’’ demektedir. Buradan da Mersin yöremizde yaşadığımız tarihsel kopukluk, kuşaklararası yabancılaşma, yozlaşma gibi durumların giderilmesi için en azından yerel ideolojik tavrın düzeltilmesi zorunluluğunu anlamaktayız. Böylelikle yerel yönetimin bu konudaki zafiyetlerinin giderilmesi, köylünün bilinçlendirilmesi, ülkemizde hayata geçirilmiş başka örneklerin (Halet Çambel’in Karatepe - http://www.aktuelarkeoloji.com. tr/100-yas-gununde-karatepenin-anasi-halet-cambel) incelenmesi gerekmektedir. Bu projelerin, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kalkınma Bakanlığının izleyeceği kültür ve kalkınma politikası AYLAve TNAkoruma · 7102 REplanlarıyla BMEVON / Mİgeliştirilmelidir. KE 11-90 çerçevesinde; koruma kararları, koruma stratejileri Bu projelerin desteklenmesi yanında ayrıca kalkınma potansiyeline sahip ülkemizin her köşesinde yaygınlaştırılması zorunludur. Bu bağlamda alınacak tüm ilke kararlarının inandırıcı, yönlendirici ve sürdürülebilir olması gerekmektedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 uyarısını · ANTALYAyapan Edwin Lutyens’i Kısacası ‘’tarihi öldürsek de cesedinden ·kurtulmayı başaramayız.’’ anlamakla yola çıkmalıyız.
Fotoğraflar: Prof. Nurseren Tor
Kaynakça:
IBATİK İRİDLİB
Kurban, D., ‘’Doğan Kurban Yazıları Antolojisi, 1. Cilt-Sanat,Mimarlı, Toplum Kültürü Üzerine Makaleler’’, İstanbul: Boyut Yayıncılık 2015, ss. 339-344. Öztürk, E., ‘’Silifke ve Mut’taki Sarıkeçili ve Bahşiş Yörükleri Ağzı’’, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 2009, ss. 7-453 Pekin, F., ‘’Gezmek Yaşamaktır – Kültür ve Gezi Kültürü Yazıları’’ , İstanbul: Hil Yayın 2017,ss. 6874. ‘’Sırtı Dağ, Yüzü Deniz: Mersin’’ , İstanbul: Yapı Kredi Yayınları 2006, ss. 9-352. Tanyeli, U., ‘’Yıkarak Yapmak’’ ,.İstanbul: Metis Yayınları 2016, ss. 9-10 Tanyeli, U., ‘’Türkiyenin Görsellik Tarihine Giriş’’ , İstanbul: Ofset Yayımevi 2009, ss. 8-139 324
Dünden bugüne kadınların genel olarak kalkınma üzerine olan etkileri üzerinde ve kırsal alanda kadının sosyo-ekonomik bakımdan rol ve işlevleri üzerine çeşitli araştırmalar yapılagelmektedir. Özellikle kadınların bilinen ve toplum tarafından kabul edilen çocuk yetiştirme ve aile içindeki işlerin yürütülmesi gibi toplumsal rolleri yanında, üretici ve girişimci özellikleri de bulunmaktadır. Genel olarak tüm dünyada ve özellikle gelişmekte olan ülkelerin büyük bölümünde, toprak hazırlamadan hasada kadar gerekli işgücünün önemli bir bölümü kırsal alan kadınları tarafından sağlanmaktadır. Öyle ki hasat sonrası depolama, bakım, satış ve ürün işleme gibi pazarlama sürecindeki işlerin neredeyse tamamı kadınların sorumluluğu altındadır. Buna karşın kadınların söz konusu iktisadi rolleri toplum tarafından tam anlamıyla fark edilmemektedir. Bu bildiride genel olarak ve kırsal alanda yaşayan ve ekonomik hayatta rol üstlenen kadınların girişimcilik özellikleri üzerinde durulmuş, girişimci çiftçi kadınların aile ve ülke ekonomisine sağladığı sosyo-ekonomik katkılar tartışılmıştır. Bu kapsamda toplumun yarısını oluşturan kadınların girişimci olarak üstlendikleri roller ve buradan hareketle kırsal alandaki girişimcilik kapasitesinin geliştirilmesi üzerindeki etkileri önemlidir. Çalışmada Türkiye’de kadın girişimciliğiyle ilgili yaşanan gelişmeler ve kırsal kadın girişimciliği konusu örnek olay olarak ele alınmıştır. Anahtar kelimeler: Kırsal kadın, kadın çiftçi, kadın girişimci, kırsal kalkınma.
Kadın Girişimciliği Kadın girişimciliği (women entrepreneurship) konusu ise tüm dünyada hızla artan bir öneme sahiptir ve gündemin ilk sıralarında yer almaktadır. Nüfusun yarısını oluşturan kadınların iş gören olmanın ötesinde girişimci olarak iş sahibi ve işveren olarak konumlanması, kadınların toplumdaki rol ve işlevlerinin geliştirilmesine büyük katkıda bulunmaktadır. Yine bu süreç kent ve kır ayrımı 09-11 EKİM /düzeyde NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMve·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA yapmaksızın kadınların makro sosyal ekonomik bakımdan ülke kalkınmasına olan etkisini de öne çıkarmaktadır. Türkiye’de kadın çalışanlar ile ilgili yapılan çalışmalar, girişimci iş kadınlarının yarısından fazlasının ticaret sektöründe girişimci olduğu, genellikle 30-39 yaş diliminde yer aldığı ve yarısına LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017Adüzeyinde ·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA yakınının eğitim düzeyinin sadece lise eğitimi kaldığı ve genellikle kentli olduklarını ortaya koymaktadır. Onuncu Kalkınma Planı Öncelikli Dönüşüm Programı İmalat Sanayiinde Dönüşüm ÖİK Raporu’na göre, Türkiye’deki ekonomik hayatta gerektiği gibi yer almayan kadınların girişimcilik konusundaki performansları da iç açıcı değildir(Demir, 2015). Dünya Bankası verilerine göre Türkiye kadın istihdamında OECD ülkelerinin gerisinde bulunmaktadır. Kadınların iş gücüne katılım oranının OECD ortalama düzeylerine yükseltilmesi uzun vadede ekonomik büyümeye yaklaşık 0.6 puan etki etmesi beklenmektedir. Aynı şekilde kadınların çalışma hayatında yer almaları onların ekonomik olarak güçlenmelerini sağlarken, aile içindeki konumlarını ve karar alma süreçlerine katılımlarını iyileştirmekte, özgüvenlerini ve saygınlıklarını artırmaktadır. Konuya kadının ekonomideki yeri açısından bakıldığında kadın girişimci sayısındaki yetersizlik dikkat çekmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Girişimcilik Raporu(2012)’na göre, Türkiye genelinde işveren olarak çalışan kadın oranının %7,5 ve 2013 yılında ise işveren kadınların oranının %10,7 olması bu yetersizliği göstermektedir ve ilgili rapora göre işveren erkek oranı ise %92,5’tir. Halen girişimcilerin girişim fikrini hayata geçirebilmeleri ve rekabet edebilmeleri açısından başta Kamu Destekleri, Girişim Sermayesi, Kredi Garantisi gibi finansmana erişim kaynakları bulunmaktadır. Bunlar arasında Kamu Destekleri arasında Bilim Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı’nın Teknogirişim ve SANTEZ destekleri, KOSGEB Yeni Girişimci Desteği ve TÜBİTAK 325
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA tarafından sağlanan aşamalı destek programları sayılabilir. Bu kapsamda 2010-2015 döneminde verilen girişimcilik destek oranları kadınlar için pozitif ayrımcılık içerse de KOSGEB girişimcilik eğitimi verilen yaklaşık 277 bin kişinin %47’si kadındır ve yine girişimcilik desteğinden bugüne kadar yararlanan yaklaşık 270 bin kişinin %49’u kadınlardan oluşmaktadır. Ayrıca Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile kadın istihdamına yönelik ortak projeler de yürütmektedir. 2015-2018 dönemini kapsayan “Verimlilik Stratejisi ve Eylem Planı”nda ve KOSGEB tarafından hazırlanan “KOBİ Stratejisi ve Eylem Planı”nda kadınların istihdama katılım oranını yükseltmeye, çalışma koşullarını iyileştirmeye ve kadın girişimciliğini artırmaya, sürdürülebilirliği sağlamaya yönelik eylem planları mevcuttur (Işık, 2015). Dünya Girişimcilik Platformu’nun (Global Entrepreneur Monitor-GEM) 29 ülke arasında yaptığı araştırmaya göre yüksek girişimcilik faaliyetleri olan ülkelerin ortalama ekonomik büyümenin üzerinde gelişme gösterdiğini ortaya konulmuştur. Buna göre girişimcilik ekonomik büyüme ve kalkınmaya katkı sağlamak bakımından önem taşımaktadır (GEM Turkey, 2010, akt; Demir, 2015). Bu çerçevede kadın girişimciliği geliştirilmesi gereken bir alandır ve Avrupa bu alanda önemli bir birikime sahiptir. Genel olarak Avrupa ülkelerinde kendi işletmesinde çalışanların %34’ü ve yenilikçi girişimcilerin(start-up) %30’u kadın girişimcilerden oluşmaktadır. Avrupa Birliği tarafından geliştirilen ve İşletmelerin ve KOBİ’lerin Rekabet Edebilirliğini Güçlendirme Programı olan CoSME(EU Programme for the Competitiveness of Enterprises and Small and Medium-sized Enterprises); kadınları girişimci olmak yönünde cesaretlendirerek kendi işletmelerini kurmalarını sağlamak suretiyle hem aile ekonomilerine, hem de ülkelerinin ekonomilerine katkıda bulunmalarını sağlamayı amaçlamaktadır. Bu amaçla programın ana eylem alanları; KOBİ’lerin finansmana erişiminin arttırılması, Pazarlara erişiminin iyileştirilmesi, Çerçeve koşulların geliştirilmesi ve Girişimciliğin teşvik edilmesi şeklinde belirlenmiştir. KOSGEB, söz konusu Programın Türkiye ulusal koordinatörü durumundadır ve Avrupa Birliği üyeleri yanında İzlanda, Norveç ve Türkiye’nin katılımıyla yürütülmekte olan bir politika ağıdır. Program ulusal ve bölgesel düzeyde kadın girişimcilerin 7 yıl süreli 2,3 milyar AVRO ile desteklenmesi ve teşvik edilmesinden sorumludur. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Yine kadın girişimciler için mentörler ağı ile kadın girişimcilere işlerini kurma, büyütme ve yönetim aşamalarında destek ve yönlendirme hizmeti de sunmaktadır (KOSGEB, 2017).
Kırsal Alanda09-11 Kadın Girişimciliği EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Türkiye’de kadın girişimciliğinin sektörel dağılımı ve iş yeri büyüklüklerine bakıldığında 2012 yılı itibarıyla 94 bin işveren kadının; %78,7’si hizmetler, % 12,8’i sanayi ve % 8,5’i tarım kesiminde bulunmaktadır. Kendi hesabına çalışan 788 bin kadının % 30,3’ü hizmetler, % 17,3’ü sanayi, % 52,4’ü tarım kesiminde faaliyette bulunmaktadır (Keskin, 2014, akt; Demir, 2015). Bu kapsamda özellikle kırsal alanda kadın girişimciliğinin desteklenmesi önemli bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar 2012 tarihli ve 3834 nolu karar ile Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin Tanımı, Nitelikleri ve Sınıflandırılması Yönetmeliğine göre işletmeler arasında sektörel ayrım yapılmasa da tarım aleyhine bir durum söz konusudur. Yönetmelikte “Yasal statüsü ne olursa olsun, bir veya birden çok gerçek veya tüzel kişiye ait olup bir ekonomik faaliyette bulunan birimler veya girişimler” işletme olarak kabul edilmektedir. Yine 250’den az yıllık çalışanı ve yıllık net satış hasılatı veya mali bilançosundan biri 40 milyon TL’yi aşmayan (ve yönetmelikte mikro işletme, küçük işletme ve orta büyüklükteki işletme olarak sınıflandırılan) ekonomik birimler veya girişimler ise küçük ve orta büyüklükte işletmeler(KOBİ) olarak tanımlanmıştır. KOSGEB Türkiye’de girişimciliği desteklenmesi gereken bir alan olarak görerek küçük ve orta büyüklükte işletmelere yönelik destekler sunmakta ve ortaya konulan Girişimcilik Destek Programı ile ekonomik kalkınma ve istihdam sorunlarının çözümünün temel faktörü olan girişimciliğin desteklenmesi, yaygınlaştırılması ve başarılı işletmelerin kurulmasını sağlamayı amaçlamaktadır. Destek programı kapsamında Uygulamalı Girişimcilik 326
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Eğitimi, Yeni Girişimci Desteği, İş Geliştirme Merkezleri (İŞGEM) Desteği ve İş Planı Ödülü olmak üzere dört alt bileşen oluşturulmuştur. Paydaşlar arası işbirliği ve eşgüdümü öne çıkaran önemli bir örnek olarak; kırsal alanda kadın girişimciliğini teşvik eden ve 2017 yılı içerisinde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından düzenlenen “Girişimci Kadın Çiftçiler Yarışması” dikkat çekmektedir. İlk olarak girişimci kadın adaylara İŞKUR ve KOSGEB işbirliği ile girişimcilik eğitimleri verilmiş ve tarımın değişik alanlarında yenilikçi, kaynakları etkin, verimli ve sürdürülebilir kullanan, bulunduğu çevreye öncülük eden 16 ildeki toplam 1.270 kadın çiftçi hazırladıkları projelerle yarışmıştır. Türkiye’de ilk kez kırsal kadın girişimciliğini öne çıkaran söz konusu çalışma Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yönetiminde yürütülmüştür. Finale kalan 19 projenin değerlendirilmesi sonucunda derece alan projeler Şekerbank tarafından desteklenerek hayata geçirilecektir.
Sonuç ve Öneriler
Genel olarak son yıllarda üzerinde önemle durulan kadın girişimciliğinin geliştirilmesi konusu, kırsal alan söz konusu olduğunda daha büyük önem kazanmaktadır. Özellikle Türkiye’de kırsal alandaki üretici rollerinin geliştirilmesi üzerinde durulurken önemli bir çalışma alanı olarak kadınların girişimcilik kabiliyetlerinin ortaya çıkarılması da büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda konu yalnızca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından ele alınmamalı bahsedilen örnek “Girişimci Kadın Çiftçiler Yarışması” nda olduğu gibi ilgili tüm paydaşlarla birlikte süreç yönetilmelidir. Buna göre kırsal alanda yaşayan ve ekonomik hayatta rol üstlenen kadınların girişimcilik özelliklerinin geliştirilmesi üzerinde durularak, girişimci çiftçi kadınların aile ve ülke ekonomisine sağlayacağı sosyo-ekonomik katkıları artırmak yönünde planlı çalışmalar yapmak gerekmektedir.
Kaynaklar 09-11 EKİMGirişimcilik / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 Anahtar · ANTALYAVerimlilik Dergisi, Demir, N., 2015. Türkiye’de ve Kadın, Kalkınmada T.C. Bilim Sanayi Ve Teknoloji Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü, Mart 2015 Sayı: 315. Ankara. ISSN: 1300-2414. Işık, F., 2015. Kadınların Ekonomideki Yeri ve Önemi, Bilim A·YANTALYA LATNAT.C. · 710 2 REBSanayi MEVON Ve / MTeknoloji İKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bakanlığı Verimlilik Genel Müdürlüğü, Mart 2015 Sayı: 315. Ankara. ISSN: 1300-2414. KOSGEB, 2017. Cosme Bileşenleri, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı, Ankara. http://cosme.kosgeb.gov.tr erişim: 21.9.2017. Özçatalbaş, O, Y.Gürgen, 1998. Tarımsal Yayım ve Haberleşme, Baki Kitabevi, Adana. TÜİK, 20132014. İşgücü İstatistikleri, Ankara.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
327
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ANTALYA GAZİPAŞA’DA İNCELENEN, GİYİM KUŞAMDA KULLANILAN ALACA VE DARABULUS DOKUMA ÖRNEKLERİ Yrd. Doç. Öznur AYDIN
ÖZET Antalya Gazipaşa’da geçmişte günlük yaşamın her alanında yaygın olarak kullanılan mekikli dokuma örnekleri, günümüzde artık dokunmamaktadır. Son 40 yıl içinde günümüze oranla çok daha ayrıntılı giyim tarzında ve yaşadıkları mekânlarda yaygın bir şekilde dokunmuş olan mekikli dokuma çeşitlerine rastlamak, örneklerini bulup tespit etmek güçleşmiştir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GÖYNEK: Gömlek iç çamaşırı olarak kullanılan, fanila yerini tutan yanları yırtmaçlı, yakalı, kaba bezden yapılmış bir giysi. GÖĞNEK: Göynek de denir. Kadın giysisi. ALACA DOKUMA GÖYNEK, Gazipaşa-Çobanlar köyü, Dursun Dündar’ın evi, bez ayağı tekniğinde dokunmuş, atkı ve çözgüsü pamuk, Ö.Aydın, 13.02.2008.
Zaman içinde gelişen teknoloji ve buna bağlı olarak yaşam koşulları ile hem el dokumalarında ki çeşitlilik azalmış hem de üretimi sürenlerde ham madde, renk, desen, kalite, dokuma tekniği ve kullanım alanları çok değişmiştir. Bu değişikliklerin olumsuz yönde geliştiği ve geleneksel dokumaların kendine özgü özelliklerini ortadan kaldırdığını ne yazık ki görmekteyiz.
Fotoğraf 2. Alaca dokuma,Muhammet Ulu Evi, Gazipaşa, B. Deniz, 02.03.08. Bezayağı İle Dokunmuş Atkısı Çözgüsü Pamuk
Bildiri konusu olarak ele alınan dokuma örneklerinden Gazipaşa alaca ve darabulus kuşak dokumaları da yukarıda bahsedilen dokumalar gibi aynı kaderi paylaşmaktadır. Bildirinin ana konusu olan Gazipaşa mekikli dokumalarından alaca(pamuklu) ve darabulus (trablus ipekli) dokuma örnekleri sunulacaktır. Anahtar Sözcük: Drabulus, Alaca, Mekikli Dokuma, İpek Pamuk, Gazipaşa
1. ALACA DOKUMALARI Fotoğraf 3.Alaca dokuma, Muhammet Ulu Evi, Gazipaşa, B. Deniz, 02.03.08.
ALACA: Genellikle kırmızı zemin üzerine sarı çubukları olan eski bir pamuklu kumaş türüdür. Mintan,
şalvar ve entari yapımında kullanılmıştır. İpekten dokunanlara ipekli alaca denir. İpekli alacalar daha çok Şam da dokunduğu için Şam alacası olarakta bilinir. Anadolu’daki en iyi alaca örnekleri ise Tire ve Erzincan da dokunmuş olanlardır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
ALACALI: Grizet, dril, tual danor, şiltelik bez ve bunun gibi pamuklu kumaşlar grubu da denir. Alaca, alacalı ve tarabuluş, trabulus dokuma isimlerinin tekstil terimleri sözlük anlamları 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA doğrultusunda eleEKİM alındığında Gazipaşa köylerinde tezgâhlar da dokunan alaca ve darabulus 09-11 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ çulfalık NOVEMBER 2017 · ANTALYA kuşaklar aynı özellikleri taşımaktadır. Günümüz örnekleri pamuk, ipek-floş, orlon ipliklerle dokunan Darabulus dokumalarıdır. Gazipaşa’da alaca dokumaların örneklerini tezgâhlar üzerinde görme imkânını bulamadık çünkü artık dokunmuyorlardı.13.02.2008 – 30.03.2008 tarihleri arasında yapılan alan araştırması sırasında çok miktarda ıstar tezgâhlar da dokunan zili, sili, farda, kıl çul, iteği, heybe ve çuval dokumaları yanı sıra çulfalık tezgâhlarda dokunmuş battaniye, çaput çul, söküntü yolluk ve darabulus dokumalarına rastlanılmıştır.
IBATİK İRİDLİB
Bezayğı İle Dokunmuş Atkısı Çözgüsü Pamuk ALACA DOKUMA, Gazipaşa-Merkez 82x40+40cm, Muhammet Ulu evi, bez ayağı tekniğinde dokunmuş, atkıEKİM ve 09-11 çözgüsü pamuk, B.Deniz, 02.03.2008. EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA KUŞAK: Beli sıkmak, giysilerin kaymasını önlemek ve bazı eşyaları(para ve tütün kesesi, çakmak) koymak gibi amaçlarla kadın ve erkeklerin kullandığı, bele sarılan dar enli uzun kumaş. Günümüzde değişik malzeme ve teknikle yapılan pek çok türü AYvardır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
ÇULHALIK-ÇULLALIK-ÇULFALIK: Evlerde kurulu tezgâhlarda mekiği el de atılan basit, yüksek tezgâhlarda sürdürülmektedir. İki pedallı bu tezgâhlara çözülen ipeklerle kuşak dokuması, flar yapılmaktadır. Aynı tezgâhlarda 160 -140 tel ipek çözülmektedir.
2.ALACA DOKUMA ÖRNEKLERİ
. Fotoğraf 1. Alaca dokuma ,Muhammet Ulu Evi, 328
Gazipaşa, B. Deniz, 02.03.08
Fotoğraf 4.
Fotoğraf 5.
Gazipaşa-Karalar Köyü Emine Karateke 1961 Doğumlu Darabulus 140 Tel Çözgü İle Dokunur Dokumanın Eni 15cm Boyu 210 Cm Ö.Aydın, 29.02.08 329
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 3.TRABLUS KUŞAKLAR:
Fotoğraf 6-7. GazipaşaIlıca Köyü ,Halime Küçük Duman, 62 Yaşında, Çulfalık Trabulus Dokuma Atkı Çözgü İpek
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Darabulus kuşak, Gazipaşa-Karalar Köyü, saçak 10cm, Ümmihani Şenol evi, bez ayağı tekniğinde dokunmuştur, çözgüsü pamuk atkısı orlon, filoş, B. Deniz, 02.03.08. Darabulus kuşak, Gazipaşa Yeşilyurt 185 cm boyunda, Ayşegül Güzel’e ait, Alanya kalesinden alınmış, turuncu, beyaz, yeşil, bordo, siyah çizgili, kırmızı ipek çözgülü tek bükümlü, Ö.Aydın, 06.03.2008 Darabulus Kuşak 214x15+15cm, Gazipaşa-Ilıca köyü, Halime Küçük duman evi, bez ayağı tekniğinde dokunmuştur, çözgüsü kırmızı renkli pamuk atkısı orlon, Ö.Aydın, 01.03.2008 İpek darabulus kuşak, 228x27 cm, üç ipek parça çapraz dikişle birleştirilmiştir, bez ayağı tekniği ile dokunmuştur, atkısı çözgüsü ipektir. B.Deniz, 30.03.2008.
Değerlendirme ve Sonuç Günümüzde dokunan örnekleri eski Trablus kuşaklardan yola çıkılarak yapılmış canlı renkler ve kontrastlarla oluşturulmuş çizgili ipek dokumalardır. Bu örneklerde diğerlerinden farklı olarak çözgüleri kırmızı renkli ipekten yapılmış olmasıdır. Ayrıca dokuma bittikten sonra saçakların ucuna püsküller yerleştirilir. Bu kuşakların her bir parçasına; halk ağzında kanat olarak isimlendirilir ve pamuklu iplikle dokunmuş olanları da vardır. 20.yy’ ın ilk yarısında dokunan ipek ve pamuklu göynekler üzerine takılan Trablus kuşaklardaki kullanılan renkler, siyah (tınga) ince çizgi atılmış, ipek beyaz kanatlı örnekler olup sadece erkekler tarafından kullanılırdı. Bordo,yeşil,turuncu çizgili olan pamuklu kanatlar ise artık günümüzde yok olmuştur. Yazılı kaynaklarda yer alan ve kaynak kişilerin şifahen verdiği bilgiler doğrultusunda eskiden Konya’ya çift, çift satılan ve parmaktaki yüzüğün deliğinden geçecek incelikte ipek trabluslar “ dede kanatı” olarak ta isimlendirilirdi. Siyah tınga atılmış(çizgi) beyaz ve turuncu kanatlar moda değişince günümüzde dokunmaz ve kullanılmaz olmuştur. Örneklerini ancak Alanya Kızıl Kuledeki müzede görebildiğimiz turuncu renkli kanatlı Trablus örnekleri AYLATNA ·en 710eski 2 REBAlanya MEVON /kuşakları MİKE 11-9konusunda 0 bize bilgi vermektedir. Birkaç farklı renkli ipek ipliklerle hazırlanmış çözgüler üzerine dokunmuş çizgili veya kareli olarak tasarlanmış örnekler müzede yer almaktadır. Kareliler genellikle beyaz- siyah, beyaz- mavi, beyaz- yeşil, turuncu- mor, sarıbordo renktedir. Beyaz ipek iplikten09-11 çözgüleri oluşan atkıdan renklendirilen çizgili örnekleri de vardır. Alanya yöresinde 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA her kanat “haneli” olarak da adlandırılmaktadır. Her bir kanat “Üçgen Türk ajuru ile” birleştirilerek saçakların uçlarına püskül takılarak Trablus kuşağını oluşturur. En eski Trablus kuşak örnekleri altıparmak ve kırk kalem isimlidir. Çizgili dokumalar olup iki ucunda saçaklar vardır. Saçakla dokuma arasında 1cm eninde çok ince dokunmuş kolan dokumaları bulunur. Saçak uçlarında simle boğulmuş püsküller kuşağa zenginlik katar.
IBATİK İRİDLİB
Alaca dokuma haneli 38+38+38x114 cm, Gazipaşa-Merkez Muhammet Ulu evi, atkı ve çözgüsü pamuk, B.Deniz 02.03.2008 Alaca dokuma haneli 38+38+38x114 cm, Gazipaşa-Merkez Muhammet Ulu evi, atkı ve çözgüsü pamuk, B.Deniz 02.03.2008 Darabulus kuşak,15+15+15x230cm, Gazipaşa-merkez -Muhammet Ulu evi, bez ayağı tekniğinde dokunmuştur, çözgüsü atkısı ipek, B. Deniz, 02.03.08. Darabulus kuşak, Gazipaşa-Yeşilyurt 185 cm boyunda, Ayşegül Güzel’e ait, Alanya kalesinden alınmış, turuncu, beyaz, yeşil, bordo, siyah çizgili, kırmızı ipek çözgülü tek bükümlü, Ö.Aydın, 06.03.2008. 330
2008 yılında Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk EL Sanatları Bölümü tarafından Prof. Dr. Bekir DENİZ başkanlığında, Yrd. Doç Öznur AYDIN, İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı, Seramik Bölümü öğrencileri tarafından Gazipaşa merkez ve köylerine yapılan saha çalışmasında 27 adet köy taranmış bu taramalar sırasında Gazipaşa merkez Çobanlar, Hasdere, Öznurtepe, Karalar ve Ilıca köylerinde “alaca ve darabulus” dokumaları tespit edilmiştir. Sandıklarda bu dokumalara Gazipaşa merkez ve merkeze yakın köylerinde rastlanırken dağ ve Yörük köylerinde ıstar dokuması olan zili, sili ve kilim dokumalarına ait örnekler dikkat çekmektedir. Alaca dokumalarda pamuğu kendileri ekip iplik haline getirip boyarken günümüzde hiçbir işlem yapılmamaktadır. Köylerde yaşlılar kalmış gençler turizm sektöründe çalışmaktadır. Dokumanın yapıldığı tezgah, Masura, mekik, çark, çıkrıkçıkırık, eleme, tefe parçaları ambarlarda yer almakta merkezde ise Gazi mustafa kemal ilkokulunun zemin katında sergilenmektedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Alanya Müze deposu, Antalya Müzesi Etnografya bölümü, Akseki Değirmen köyü Ahmet Şahin Kültür Evinde benzer ve antika değerindeki örneklerine rastlanan darabulus dokumalarının envanter çalışmalarının yapılmadığı tarafımızdan tespit edilmiştir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 9-10. Akseki Değirmen köyü Ahmet Şahin Kültür Evi, 2013
331
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 1260-61 / 1844-45 TEMETTUAT KAYITLARI IŞIĞINDA KOÇUBABA KÖYÜNÜN SOSYAL VE EKONOMİK GÖRÜNTÜSÜ Doç. Dr Rafet Metin
ÖZET Temettüat Defterleri XIX. yüzyıl Osmanlı sosyal ve ekonomik tarihinin önemli kaynaklarından biridir. Vergi kaynaklarını yeniden tespit ederek halkın üzerindeki vergi yükünü hafifletmek ve vergi dağılımında yaşanan adaletsizliği önlemek amacıyla hazırlanan temettuat kayıtları sosyoekonomik ve demografik yapının da ortaya konulmasında önemli bilgiler sunmaktadır. Kayıtlarda anılan dönemde bölgelerin mal-mülk, hayvan, arazi ve insanların şahsi malvarlıklarının kaydedilmesi ile sosyo-ekonomik hayat, nüfus ve tarımsal ekonomi ile ilgili bütün karakteristik özellikler ortaya konulmaktadır. Kayıtlarda ayrıca mükelleflerinin adları, lâkapları, meslekleri hakkında da bilgi alabilmek mümkün olmaktadır. Bu çalışmada, H.1260-1261/M.1844-1845 yılında Dinek Keskini Kazasına tabi Koçubaba karyesinin 683 numaralı temettuat defterinden faydalanılarak, sosyal ve ekonomik yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Toplam 35 hanesi olan karyede, insanların geçimlerini büyük ölçüde tarım ve hayvancılıktan sağladıkları anlaşılmaktadır. Köyde tarımsal manada buğday ve arpa üretimi yapılmaktadır. Hayvancılık alanında ise daha çok küçükbaş- büyükbaş hayvanlar ile yük ve binek hayvanları yetiştirilmektedir. Meslek dalı olarak ziraat erbabının fazlalığı dikkat çekmektedir. Bunun yanında, imam, hizmetkâr ve çoban gibi meslek kollarında görev yapan kimselerinde olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır. Köyde vergi mükellefi hane reislerinin tarım, hayvancılık ve meslek gelirleri ile birlikte ödemiş oldukları vergi çeşitleri tespit edilerek vergi yükleri de ortaya konulmaya çalışılmıştır. Köyde hasta, bakıma muhtaç ve kimsesizler tespit edilerek vergiden muaf tutulmuş vergi kaydı düşülmemiştir. Hane reislerinin isimleri genel olarak babalarının adları ve lakaplarıyla birlikte yazılmıştır. Köyün sadece bir hanesinde babasının vefatı nedeniyle annesinin adıyla anılan bir hane tespit edilmiştir. , tahrir işleminin tam ve eksiksiz yapıldığını, herhangi bir şekilde istismara fırsat verilmediğini, adaletten ve hakkaniyetten ayrılmadığını belirten notu düştükten sonra AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 mühürlemişlerdir. Köyün tahrir edildiği bu defter sarih bir dil ve düzgün cümlelerle ifade edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Koçubaba karyesi, Temettüat Defteri, Mesleki Yapılanma.
THE SOCIAL09-11 AND EKİM ECONOMIC VIEW2017 OF09-11 KOÇUBABA VILLAGE IN THE LIGHT OF 1260-61 / 1844-45 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA TEMETTÜAT RECORDS ABSTRACT
IBATİK İRİDLİB
Temettüat records are one of the important sources of XIX. century social and economic history of Ottoman Empire. Temettüat records have been prepared in order to mitigate the tax burden on the people and to prevent injustice in the tax distribution by re-determining the tax sources. In addition, these records provide important information for the socio-economic and demographic structure. In the period referred to in the records, all characteristics of socio-economic life, population and agricultural economy are revealed by registering the properties, animals, lands and persons’ personal wealth of regions. In these records, it is also possible to get information about taxpayers’ names, nicknames, and occupations. In this study, benefiting basically 683 numbered temettüat record of Koçubaba village which is within in the boundaries of Dinek Keskin district in year of H.1260-1261/M.1844-1845, it is tried to reveal social and economic structure. It is understood that people provide their livelihood largely from agriculture and animal husbandry in the village which consist of 35 families. In terms of agriculture, wheat and barley production is being done in the village. In the field of animal husbandry, mostly small cattles, bovine animals, draught animals and mount animals are grown. As field of 332
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA profession, the surplus of agricultural staff is remarkable. Besides, it is understood from records that there are different field of professions like imams, servants and shepherds in the village. It is also tried to reveal the burden of tax of taxpayers by determining agriculture, husbandry and occupation revenue and kind of tax which is paid by them. In the village, patients, persons in need of nursing and orphans were identified, excluded from tax and were not kept tax record. The names of household heads were generally written together with their father’s names and nicknames. Only one household of the village named by the mother’s name, due to her father’s death. After these determinations, those who are responsible for impressing a seal to the end of the book numbered 683 indicated with note that they did tahrir process completely, didnot allow to any exploitation, make no concessions about justice and rightness. Then, they impressed a seal. This notebook which belongs to tahrir process of village was expressed in plain language and smooth sentences. Keywords: Koçubaba village, Temettüat record, Occupational structuring.
1.Giriş Temettü’ kâr etmek anlamına gelen Arapça bir kelimedir. Temettüat ise; kârlar, kazançlar anlamına gelmektedir (Devellioğlu, 1996: 1073).Tanzimat’a kadar değişik adlarla halktan alınan vergilerin yerine getirilen Temettû vergisinin kaydedildiği defterlere, “Temettuat Defterleri” adı verilmiştir. Bu defterler 19. yüzyıl ortalarında Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu iktisadi, sosyal ve ticari hayatı ortaya koymaktadır (Kütükoğlu 1995 : 395).Temettuat defterleri genel itibariyle bir bölgenin demografik yapısı, hane reisinin menkul ve gayr-i menkul kaynakları, yıllık kazancı, işletmelerin büyüklüğü, iş gücü ve ayrıntılı vergi yükü, kişilerin mesleği, yetiştirilen ziraî ürün ve hayvanlar ileticarî ve sınaî müesseseler hakkında bilgiler sunmaktadır (Gül, 2009: 81).Ayrıca anılan defterlerdenOsmanlı ülkesinde yaşayan nüfusun yerleşim düzeni, zirai üretim durumunu, hanelerin servet ve gelirleri ile vergilendirme konularında çok zengin bilgiler elde etmek mümkün olmaktadır (Güran, 2000: 79). Kısaca bu defterlerden bir bölgenin Demografik etnik yapısı, fert düzeyinde menkul ve gayr-i menkul kaynaklar, ferdin yıllık kazancı, işletmelerin büyüklüğü, toplam ve ayrıntılı vergi yükünü, işgücünü, kişilerin 09-11 mesleği, yetiştirilen ürün ve2017 hayvanlar, Ticari2017 ve sınai müesseseler hakkında önemli 09-11 EKİM zirai / NOVEMBER ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA veriler elde edilmektedir (Özer, 2000: 596). Defterlerde, mahallelerdeki toplam hane sayısı, arazi miktarı, hane reislerinin meslekleri, yükümlü oldukları vergi miktarları gibi birçok konuda teferruatlı bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca her hane reisinin adı ve unvanı, sahip olduğu mal varlığı, ne kadar LATNA · 7ayrıntılı 102 REBM EVON / M İKalınmıştır. E 11-90 Meslekler, emlak veEKİM arazisi olduğu ve2017 bu arazinin ekili olan biçimde ele 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017Abölümleri ·YANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA hane reisinin isminin üzerine eğik olarak yazılmıştır. Tarımla geçinen hane reisinin meslek bölümü “erbab-ı ziraattan idüğü”, esnaflıkla geçinenlerinki ise “erbab-ı ticaretten idüğü” olarak belirtilmiştir. Ticaret ve ziraatın her ikisiyle geçimini sağlayanlar “erbab-ı ziraat ve ticaretten idüğü” şeklinde belirtilmiştir. Çalışmamızın ana kaynağını teşkil eden Temettuat Defterlerinden BOA, ML VRD. TMT. 683 numaralarda kayıtlı defter vasıtasıyla Koçubaba karyesinin sosyal ve ekonomik yapısı ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada Koçubaba köyünün nüfusu ile birlikte köyde kullanılan isimler, lakaplar, meslekî yapılanma, köyde yaşayan hane reislerinin tarım, hayvancılık ve meslek gelirleri ile birlikte ödemiş oldukları vergi çeşitleri tespit edilerek vergi yükleri ortaya konulmaya çalışılmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 2.Koçubaba Karyesi 2.1.Nüfus
Koçubaba karyesinin nüfusu ile ilgili en eski bilgi 1521 tarihine ait bilgidir.1521 tarihinde Kalecik nahiyesine tabi bir köy olan Koçubaba’da 3 nefer bulunmaktadır (Kankal, : 2009.85). 683 numaralı temettuat defterinde Dinek Keskini kazasına tabi olan köyde tespit ettiğimiz kadarı ile 1845 yılında 35 haneye tekâbül eden 175 neferlik nüfusu söz konusudur. Günümüzde Kırıkkale’ye bağlı olan 333
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Koçubaba karyesinin 2007 yılı adrese dayalı nüfus tesbitine göre nüfusu 863 olarak belirlenmiştir. Tablo 1: Koçubaba Karyesinde 1521-2007 Yıllarındaki Tahmini Nüfus
Yıllar 1521 1845 2007
Tahmini nüfus 3 nefer 175 nefer 863
2.2.Şahıs Adları ve Kullanılan Lakaplar
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Satılmış Toplam
1 58
1.72 100
Tablo 2’de yer alan verilerden anlaşıldığı üzere Koçubaba karyesindeki vergi nüfusunun tamamı erkektir. İsimleri incelediğimizde Peygamber ve onun ehl-i beyti başta olmak üzere daha çok Arapça kökenli isimlerin olduğu görülmektedir. Birinci sırada % 13.7 ile Hüseyin ismi gelmektedir. Onu % 8.6 ile Ali ismi izlemektedir. Üçüncü sırada ise % 6.8 Mustafa, Mehmed, Halil ve Aşır isimleri yer almaktadır. Tabloda zikredilen isimler arasında Güçlü, Gülbitti, Satılmış, Tali gibi isimler o dönemde yörede kullanılan ender isimler olarak karşımıza çıkmaktadır.
2.3.Koçubaba
Karyesinde
Kullanılan
Lakaplar
683 numaralı temettüat defterinde hane reislerinin isimleri babalarının adları ve lakaplarıyla birlikte yazılmıştır.Bu nedenle köyde yaygın olarak kullanılan baba ve oğul isimlerini tespit etmek mümkün olmuştur.
Koçubaba’da hane reislerinin toplumda tanınmasını sağlayan aile ve sülale adlarının bazıları dinî özellik taşımaktadır. Molla, Şeyh gibi unvanların yanında Tablo-3’te yer alan deli, kara,çıplak, çıtak gibi sıfatlarla birlikte kullanılan lakaplar ise muhtemelen ailelerin geçmişten beri kullana geldikleri lakaplar olarak görülmektedir.
Tablo 2:Koçubaba Karyesinde Kullanılan Şahıs İsimleri
Tablo 3:Koçubaba Karyesinde Kullanılan Lakaplar
İsim Sayı % Hüseyin 8 13.7 Ali 5 8.6 Mustafa 4 6.8 Halil 4 6.8 Mehmed 4 6.8 Aşır 4 6.8 Hasan 3 5.17 Aşır 3 5.17 AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Muslu 2 3.44 Veli 2 3.44 Receb 2 3.44 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Mahmud 09-11 EKİM / NOVEMBER 2 3.44 Ergül 1 1.72 Zeynel 1 1.72 İsmail 1 1.72 Süleyman 1 1.72 İbrahim 1 1.72 Hanefi 1 1.72 Bekir 1 1.72 Ahmed 1 1.72 Kasım 1 1.72 Memiş 1 1.72 Güçlü 1 1.72 Tali 1 1.72 Gülbitti 1 1.72 Cafer 1 1.72
IBATİK İRİDLİB
334
Kasım oğlu molla Hasan Göde oğlu Yetim Ali Kara kız oğlu Hüseyin Çıtak oğlu Satılmış Çıplak oğlu Mehmed
Koçu şeyh oğlu Zeynel
Kara Ahmed oğlu İbrahim Kürt oğlu Hanefi Çavdar oğlu Aşır Molla Veli oğlu Mustafa Deli Süleyman oğlu Hüseyin Çelebi oğlu Ali Gamanlı oğlu Mahmud Türkmen koca oğlu Bayatlı oğlu kalaycı Mehmed Mustafa
2.4.Koçubaba Karyesinde 09-11 EKİMMesleki / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·Yapılanma ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Toplam 35 henesi olan Koçubaba karyesinde yaşayan insanların 23’ü ziraat erbabındandır. Geriye kalan 12 haneden 1 tanesi imam 1 1 tanesi muhtar2 5 tanesi hizmetkâr3, 2 tanesi çoban4 1 tanesi çerçi5, 1 tanesi ırgat6 ve 1 taneside kalayc7ı olarak kaydedilmiştir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 2.5. Hayvancılık ve Hayvan Dağılımı
Belgelerden anlaşıldığına göre 1845-1846 yıllarında Koçubaba karyesinde yaşayan haneler geçimlerini tarım ve hayvancılıktan sağlamakta idiler. Genel olarak süt ve süt ürünleri ihtiyaçlarını karşılamak için inek ve koyun, binek hayvanı ihtiyaçlarını karşılamak için merkep, çift sürmede faydalanabilmek için öküz kullandıkları anlaşılmaktadır.Koçubaba’da toplam 514 olan hayvan varlığının büyük çoğunluğunu büyükbaş hayvanlar oluşturmaktadır.% 45.13’ü büyükbaş (232 adet), % 44.7’si küçükbaş (230 adet) ve %10.1’i yük ve binek (52 adet) hayvanı olarak sıralanmaktadır. 1
BOA, ML VRD.TMT, 683.s.2. Belgede Kasım oğlu molla Hasan’ın imam olarak kaydedildiği toplam 250 kuruşu imamalıktan sağladığı kaydı düşülmüştür.
2 BOA, ML VRD.TMT,683.s.2 Belgede Ergül oğlu Hüseyin’in muhtar-ı evvel olarak görev yaptığı kaydedilmiştir. 3 BOA, ML VRD.TMT,683.s.9.10.13.Belgede Hüseyin çelebi oğlu Halil, Güçlü oğlu Hüseyin, Muslu oğlu Cafer, Muslu oğlu Hüseyin ve Deli Süleyman oğlu Hüseyin’in hizmetkârlıkla iştigal ettikleri anlaşılmaktadır.
4
tir.
BOA, ML VRD.TMT,683.s.13,14 .Belgede Çıtak oğlu Satılmış ve Kamanlı oğlu Mahmud köy çobanı olarak kaydedilmiş-
5 BOA, ML VRD.TMT,683.s.6.Belgede Kürt oğlu Hanefi çerçi mesleği ile iştigal etmektedir. 6 BOA, ML VRD.TMT,683.s.7.Belgede Aşır oğlu Ali’nin ırgat olarak geçimini temin ettiği kaydedilmiştir. 7 BOA, ML VRD.TMT,683.s. 14. Belgede Bayatlı oğlu kalaycı Mustafa kalaycılık mesleği ile iştigal ettiği kaydedilmiştir. 335
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Büyükbaş hayvan çeşidinde, karasığır öküzü, sağman inek ve sağman manda ön planda yer alırken küçükbaş hayvan çeşidinde ise, koyun, keçi ve kuzu tercih edilmektedir.Binek ve yük hayvanı olarak ise merkep başta olmak üzere, kısrak beslenmektedir. Tablo 4: Koçubaba’da Hane Reislerinin Sahip oldukları Hayvan Çeşitleri Hayvan çeşidi
Sayı
Büyükbaş Küçükkbaş Yük-Binek Hayvanı Toplam Sayı
Hayvan Sahibi Hane
Toplam Hane
30 12 26
Başına Düşen Baş 7.73 19.1 1.9
232 230 52 514
Tablo 5: Koçubaba’da Hane Reislerinin Sahip oldukları Büyükbaş Hayvan Çeşitleri
Büyükbaş Hayvan çeşidi Karasığır öküzü Sağmal inek Sağmal manda Dişi manda Dişi buzağı Erkek buzağı Erkek manda Kısır inek Kısır manda Toplam
Sayı
Hayvan Sahibi Hane Ortalama
65 44 29 11 17 21 31 5 9 232
26 30 9 5 13 18 7 5 4
2.5 1.6 3.2 2.2 1.3 1.1 4.4 AYLATNA1· 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 2.2
EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA Büyükbaş hayvan söz09-11 konusu olduğunda köylerde sürme işinde olarak akla at ve katır gücü EKİM ·/ çift NOVEMBER 2017 · ilk ANTALYA gelmektedir.Ancak Balışeyh’ de öküzün ilk planda tercih edildiği görülmektedir. Bu durumun nedeni öküzün beslenme giderinin at ve katıra nazaran daha az olması ile izah edilebilir. Bir atı veya katırı bütün bir yıl boyunca arpa, yulaf, ot, kepek ve samanla beslemek gerekirken öküz yedi ay süre ile burçak ve samanla beslenebilmekte ve yılın geri kalan aylarında otlamak üzere çayırlara salıverilmektedir. Bu arada demetlerin tarladan harmana ve ürünün harmandan ambara taşınmasında at ve eşek gibi yük hayvanlarından da yararlanılmakla birlikte, daha çok bir çift öküzün çektiği iki tekerlekli kağnılar kullanılabilmektedir (Bozkurt, 2011: 144). Belgelerden anlaşıldığı üzere anılan dönemde Koçubaba’da özellikle karasığır öküzü ahalinin tarım yaparken kullandığı vazgeçilmez iş gücü kaynaklarından biri durumundadır. Köyde toplam 35 haneden 26 hanede karasığır öküzüne tesadüf edilmektedir. Öküz sahibi olmayan hanelerin ya ziraat yapacakları toprakları yok yada yetim olması hasebiyle tarımsal faaliyetleri gerçekleştiremedikleri kayıtlarda yer almaktadır. Köyün 10 numaralı hanesinde kayıtlı olanGöde oğlu yetim Ali yedi yaşında iken yetim kalmış 10 dönüm tarlası ile 1dönüm bağına bakacak alet ve edevatı olmadığı için harab kaldığı belgede kaydedilmiştir (BOA, ML VRD.TMT,683:5). Köyün 11 numaralı hanesinde kayıtlı olan Kürt oğlu Hanefi çerçi mesleği ile iştigal ettiğinden dolayı köy köy gezmesinden dolayı hayvancılık ve tarım ile iştigal etmediği kayıtlarda yer almıştır (BOA, ML VRD.TMT,683:6). Köyde 44 baş sağmal inek 30 ailenin elinde bulunmaktadır. Köyün süt ve süt ürünleri ihtiyacının 336
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA sağlanmasındabu ailelerin önemli rol oynadığı düşünülebilir. Bu hayvanlara sahip olan kimselerin gelir düzeyi dikkate alındığında genel ortalamanın üzerinde oldukları dikkat çekmektedir.Köyün 2,3,4,8,12,30 numaralı hanelerinde hayvan çeşitlerinin hepsine sahip olan ailelerin yıllık temettuat oranlarınında diğer hanelere göre yüksek olduğu kayıtlardan anlaşılmaktadır (BOA, ML VRD.TMT,683:2,6,10,12). Yük ve Binek Hayvanlarına gelince; Koçubaba’da 1845 yılında toplam 26 adet yük ve binek hayvanı bulunmaktadır.Bunlardan 26 tanesi döllü merkep, 1 tanesi ise döllü kısrak, olarak tespit edilmiştir. Tablo 6:Koçubaba’da Hane Reislerinin Sahip oldukları Yük ve Binek Hayvanı Çeşitleri
Hayvan çeşidi Merkeb Merkeb ve sıpası Kısrak Dölsüz tay Toplam
Sayı 30 4
Hayvan Sahibi Hane Ortalama 26 1.1 3 1.3
12 5 51
10 3
1.2 1.6
Yük ve binek hayvanlarına bakıldığında toplam 35 hane olan köyde 26 hanede yük ve binek hayvanının olduğu görülmektedir.Yük ve binek hayvanına sahip olmayan hanelere bakıldığında ise ziraatle iştigal etmedikleri anlaşılmaktadır. Küçükbaş hayvanlar bakımından bakıldığında Koçubaba’da toplam 230 adet olan küçükbaş hayvanların tamamı on hanede bulunmaktadır. Köyün 1 numaralı hanesinde ikamet eden Kasım oğlu molla Hasan, 2 numaralı hanesinde ikamet eden Ergül oğlu Hüseyin , 3 numaralı hanede kayıtlı Koçu şeyh oğlu Zeynel, 4 numaralı hanede kayıtlı Koçu şeyh oğlu şeyh İsmail, 12 numaralı hanede kayıtlı Halil oğlu Veli, 19 numaralı hanede kayıtlı Hüseyin çelebi oğlu Halil, 28 numaralı hanede kayıtlı Çıplak oğlu Mehmed, 30 numarada kayıtlı Selvi oğlu Mehmed, 33 numaralı hanede kayıtlı Çıtak oğlu Satılmış, 34 numaralı hanede kayıtlı Bayatlı oğlu Kalaycı Mustafa’nın küçükbaş hayvan besledikleri 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA kayıtlarda09-11 yer almaktadır (BOA, ML09-11 VRD.TMT,683:2,5,6,11,14). Tablo 7:Koçubaba’da Hane Reislerinin Sahip oldukları Küçükbaş Hayvan Çeşitleri
K09-11 ü ç ü EKİM k b/ /aNOVEMBER ş Sayı Hane LATNA · 7Ortalama 102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA hayvan çeşidi Sağmal keçi 95 10 9.5 Sağmal koyun 58 6 9.6 oğlak 49 8 6.1 Kuzu 28 4 7 Toplam 230
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 2.6. Arazi Dağılımı ve Toprak Kullanımı
Koçubaba’da hane reislerinin % 97.4’ü’i (25) buğday, arpa, yulaf ve burçak tarımı ile alakalı ziraî faaliyet içerisindedir. Köyde ikamet eden hanelerden % 2.9’u bağcılık (20) ile iştigal etmektedir. Tablo 8:Koçubaba’da Ekili ve Dikili Tarım AlanlarınınDağılımı
Ekilebilir Arazi M i k t a r Hane Türü (Dönüm) Tarla (buğday- 784 25 arpa, yulaf, burçak )
Ortalama
%
31.36
97.4 337
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bağ Toplam
24 808
20
1.2
2.9
2.7. Gelirler 2.7.1. Tarım Gelirleri (Hasılatı)
1844-1845 yılları arası Koçubaba’da tarım topraklarına sahip 25 hane sahibinin hepsinin hasılat geliri vardır. Ekili (tarla) tarım alanları 784 dönüm olup 12.923 kuruş gelir elde edilmiştir. Ekili tarım alanlarından toplam 24 dönüm bağdan 1.810 kuruş gelir sağlanmıştır. Tablo 9:Koçubaba’da Ekili-Dikili Tarım Alanlarının Hasılatı
Ekilebilir Arazi Türü Tarla (buğdayarpa,yulaf burçak Bağ Toplam
M i k t a r Miktar (Dönüm) (Kuruş) 12.923 784
Ortalama
1.810 14.733
75.4
24
16.4
Temettuat defterlerinde köylüden alınan hububat öşrü verilerinden üretilen hububatların ne kadar olduğu tespit edilebilir. Öşür bölgelere göre değişmekle birlikte ortalama her ürün üzerinden %10 oranında alınmaktadır. Bu nedenle Tablo 11’de vergiye esas olan toplam kilenin 10 katı alınarak toplam hububat üretimi tespit edilmeye çalışılmıştır. Tablo 10:Koçubaba’da Üretilen Toplam Hububat Miktarı
Ekilebilir Arazi Kile Kile x 10 Kg Türü Hınta (Buğday) 72 720 AYLATNA18.472 · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Şair (Arpa) 40 400 8.900 Alef(yulaf) 52 520 13.342 Burçak 40 400 10.262. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Toplam 204 2.040 50.976
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Büyükbaş Küçükbaş Toplam Sayı
IBATİK İRİDLİB
Koçubaba’da tarımdan sonra ikinci sırada yer alan hayvancılık gelirleri 3040 kuruş olarak tespit edilmiştir. Hayvancılık hasılatı büyükbaş, küçükbaş ve yük-binek olarak üç grupta incelenebilir. Tablo 11’deki veriler incelendiğinde görüleceği üzere, hayvancılık hasılatında ilk sırayı büyükbaş hayvanlar almaktadır (2.040 kuruş). İkinci sırada ise küçükbaş hayvanlar (1.000 kuruş) olarak yer almaktadır. Daha önce yapılan çalışmalarda yük ve binek hayvanlararına takdir edilen fiyatlandırma Koçubaba’da yapılmamıştır. Tablo 11:Koçubaba’da hayvancılık hasılatı dağılımı
Hayvan çeşidi
338
H a s ı l a t Hayvan Sahibi Hane Ortalama miktarı kuruş
30 10
68 100
2.7.3.Meslek Hasılatı 1844-1845 yılları arasında Koçubaba’da meslek gelirleri toplamda 1.920 kuruş olarak tespit edilmiştir. Bu toplama meslek olarak kaydedilen imam, kalaycı ,hizmetkârlık, ırgat ve çobanlık gibi meslekler dahildir. Köyün büyük çoğunluğunu“erbâb-ı ziraat” olarak kaydedilmiştir. Bu gurup mesleki yapılanmaya dahil edilmemiştir.Köyün 1 numaralı hanesinde kayıtlı olan Kasım oğlu Molla Hasan imamlık vazifesi ile vazifelendirilmiş olup imamlıktan geliri 250 kuruş olarak kaydedilmiştir (BOA, ML VRD.TMT,683: 2). Hizmetkârlıkla geçimlerini temin eden köyün 19 numaralı hanesinde kayıtlı Aşır oğlu Ali (100 kuruş), 21 numaralı hanede kayıtlı Güçlü oğlu Hüseyin (100 kuruş), 25 numaralı hanede kayıtlı Muslu oğlu Cafer ( 240 kuruş), 26 numaralı hanede ikamet eden Muslu oğlu Hüseyin (250 kuruş), 31 numaralı hanede ikamet eden Deli Süleyman oğlu Hüseyin ( 100 kuruş) gelir elde etmişlerdir (BOA, ML VRD.TMT,683:2,3,6,9,11 ). Çobanlıkla geçimlerini sağlayan köyün 33 numaralı hanesinde kayıtlı Çıtak oğlu Satılmış (150 kuruş), 35 numaralı hanede kayıtlı olan Kamanlı oğlu Mahmud (100 kuruş) gelir elde etmişlerdir (BOA, ML VRD.TMT,683:4,6.10,14).Köyün 11 numaralı hanesinde kayıtlı Kürt oğlu Hanefi çerçilikten 150 kuruş, 14 numaralı hanede kayıtlı Aşır oğlu Ali ırgatlıktan Tablo 12: Koçubaba’da Değirmen Hasılatı
1
2.7.2.Hayvancılık Hasılatı
2.040 1.000 3.040
Hane No 3
Hasılat Kuruş 250
5
350
4
500
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Toplam
1100
Köyün 3 numaralı hanesinde ikamet eden Koçu şeyh oğlu Zeynel, 4 numaralı hanesinde ikamet eden Koçu şeyh oğlu şeyh İsmail, 5 numaralı hanede kayıtlı Koçu şeyh oğlu Ali taş döğen adındaki A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA mevkide bulunan değirmenin 1/3 hissesi adı geçen kimselere taksim edilmiştir (BOA, ML VRD. TMT,683:2,3,4). Ayrıca belgede yer alan bir kayıtta koçubaba vakfından bahsedilmekte şeyh İsmail ve şeyh Zeynel’in müşterek olarak arpa, buğday ve burçak gelirinden yılda 305 kuruş elde ettikleri ifade edilmiştir (BOA, ML VRD.TMT,683:3).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 7.1.Vergi-yi Mahsusa
1256/1840 yılından itibaren uygulanmaya başlayan ve bazı istisnalar haricinde ekonomik durumlarına göre herkesten alınan vergi-yi mahsusa Tanzimat idarecileri tarafından örfi vergiler yerine konulmuş olup, “An-cemaatin vergi”, “Vergü-yi Mahsusa”, “Vergü” ve “Komşuca alınan vergü” gibi adlar verilmiştir (Öztürk, 2000: 537). Bu verginin miktarı liva ölçeğinde belirlenirdi. Bu miktar livaya bağlı kazalar arasında paylaştırılırdı. Sonra kazanın müdür ve meclis azaları, nüfusun etnik özelliğine göre imam, papaz ve kocabaşı gibi kişilerin katıldığı toplantıda kasaba ve köylere düşen miktar tespit edilir en sonunda da köy ve mahalle düzeyinde kişilerin ödeme güçlerine göre paylaştırılırdı (Öztürk, 1996: 174-175). Koçubaba’da tespit ettiğimize göre toplam vergi-yi mahsusa bedeli 4.308 kuruştur.8 Vergi-yi mahsusa 8 339
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
olarak en düşük vergi 51 kuruş, en yüksek vergi ise 309 kuruştur.11 numaralı hanede kayıtlı bulunan ve çerçilik mesleğiyle iştigal eden Kürt oğlu vergi-yi mahsusa bedeli olarak en düşük dilim olan 50 kuruşluk vergi bedeli takdir edildiği kaydedilmiştir (BOA, ML VRD.TMT,683: 6). 12 numaralı hanede kayıtlı olan Halil oğlu Veli’ye ise vergi-yi mahsusa bedeli olarak 309 kuruş vergi takdir edilmiştir (BOA, ML VRD.TMT,683:6).
13 14
Aşır oğlu Mehmed Aşır oğlu Ali
389-ziraat 115-ırgat
15
Aşır oğlu Mustafa
323-ziraat
Tablo 13:Koçubaba’da hane reislerinin verdiği toplam öşür ve aded-i ağnam vergisi
16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35
Ekili tarım öşrü ve aded-i ağnam vergisi Hınta (buğday) Şair (arpa) Alef(yulaf) Burçak Bağ Aded-i ağnam Toplam
M i k t a r Hane (Kuruş)
Ortalama
%
1030 300 52 40 161 118 1.701
46.8 13.04 4.3 3.3 17.8 11.8
60.5 17.6 3.05 2.3 9.4 6.9
22 23 12 12 9 10
Toplu olarak verdiğimiz vergi türlerinden ekili tarım üzerinden alınan öşür vergisi ile alâkalı olarak hınta (buğday) % 60.5 ile ilk sırada gelmektedir.Onu %17.6 ile şair (arpa),% 9,4 ile bağ,% izlemektedir. Ağnam vergisi ise % 6.9 olarak tespit edilmiştir.Bu verilerden anlaşıldığına göre Koçubaba’da en düşük vergi çeşidi ağnam olurken en yüksek vergi çeşidi ise hınta (buğday) olarak görülmektedir. Tablo 14. Koçubaba’da İkâmet Eden Kimselerin Hane Sırasına Göre Toplam Temettuatları
Hane No 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12
Kişi Adı
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Temettuat Toplamı
Kuruş Kasım 09-11 oğlu Molla Hasan 350-İmam EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ergül oğlu Hüseyin 1070-Muhtar Koçu şeyh oğlu Zeynel 1277-ziraat (Derviş) Koçu şeyh oğlu İsmail 500-ziraat (Derviş) Koçu şeyh oğlu Ali 510-ziraat (Derviş) Kasım oğlu Süleyman 654-ziraat (Derviş) Kasım oğlu Halil 525-ziraat (Derviş) Receb oğlu Receb 635-ziraat Kara Ahmed oğlu İbrahim 1010-ziraat Göde Ali oğlu yetim Ali Yedi yaşında yetim Kürt oğlu Hanefi 215- çerçi Halil oğlu Veli 1198-ziraat
IBATİK İRİDLİB
683 numaralı temettuat defterinin sonunda toplam olarak verilen vergi-yi mahsusa bedeli 4.346 kuruş olarak belirtilmiştir.Bizim tespitimizle arasında 38 kuruşluk bir fark söz konusudur.Bu meblağın sehven yazıldığı kanaatindeyiz; çünkü tespit ettiğimiz 4.308 kuruş vergi–yi mahsusa bedeli tek tek hanelerin taranmasıyla elde edilmiştir.
340
Gülbitti oğlu Hüseyin 590-ziraat Bekir oğlu İsmail 493-ziraat Çavdar oğlu Aşır 435-ziraat Hüseyin çelebi oğlu Halil 213-hizmetkâr Memiş koca oğlu Hüseyin 283-ziraat Güçlü oğlu Hüseyin 265-hizmetkâr Samet çelebi oğlu Ali 690-ziraat Tali oğlu Halil 520-ziraat Kara kız oğlu Hüseyin 1138-ziraat Muslu oğlu Cafer 405-Hizmetkâr Muslu oğlu Hüseyin 545-Hizmetkâr Molla Veli oğlu Mustafa 544-ziraat Çıplak oğlu Mehmed 644-ziraat Selvi oğlu Hüseyin 645-ziraat Selvi oğlu Mehmed 640-ziraat Deli Süleyman oğlu Hüseyin 124-hizmetkâr Türkmen koca oğlu Mehmed 465-ziraat Satılmış 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11Çıtak EKİM / oğlu NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/174-çoban NOVEMBER 2017 · ANTALYA Bayatlı oğlu Kalaycı Mustafa 343-kalaycı Gamanlı oğlu Mahmud 100-çoban AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA 4. 09-11 Sonuç
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Koçubaba karyesinin nüfusu ile ilgili en eski bilgi 1521 tarihine ait bilgidir.1521 tarihinde Kalecik nahiyesine tabi bir köy olan 3 nefer bulunmaktadır . 1845 yılında Koçobaba karyesinin 35 haneye tekâbül eden 175 neferlik nüfusu söz konusudur. Günümüzde Kırıkkale’ye bağlı olan Koçubaba karyesinin 2007 yılı adrese dayalı nüfus tesbitine göre nüfusu 863 olarak belirlenmiştir. Koçubaba karyesinin iktisadi ve sosyal yapısıi ncelendiğinde geçim kaynağının tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu görülmektedir. Ziraî üretimin en önemli kısmını ekili tarım alanları oluşturmaktadır. Ekili tarım alanları bakımından Koçubaba’da başta buğday olmak üzere arpa, yulaf ve burçak üretilmektedir. Ekili (tarla) tarım alanları 784 dönüm olup 12.923 kuruş gelir elde edilmiştir. Hayvancılık hasılatında ilk sırayı büyükbaş hayvanlar almaktadır. 232 büyükbaş hayvandan 2.040 kuruş elde edilirken 230 adet küçükbaş hayvandan 1000 kuruş gelir elde edilmiştir. Öşür ve aded-i ağnam vergilerine gelince ekili tarım üzerinden alınan öşür vergisi ile alâkalı hınta (buğday) % 60.5 ile ilk sırada gelmektedir.Onu %17.6 ile şair (arpa),% 9,4 ile bağ,% izlemektedir. Ağnam vergisi ise % 6.9 olarak tespit edilmiştir.Bu verilerden anlaşıldığına göre Kazmaca’da en düşük vergi çeşidi ağnam olurken en yüksek vergi çeşidi ise hınta (buğday) olarak görülmektedir. 341
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Miktarı liva ölçeğinde belirlenen ve livaya bağlı kazalar arasında paylaştırılan vergiyi mahsusa bedeli olarak Koçubaba’da 4.308 kuruştur. Sosyal yapı olarak bakıldığında Koçubaba’da kullanılan lakaplardan aile ve sülale adlarının çoğunun Molla, Şeyh gibi unvanlar olduğu anlaşılmaktadır.Ayrıca deli, kara, çıplak, çıtak gibi sıfatlardan muhtemelen ailelerin geçmişten beri kullana geldikleri lakaplar oduğu anlaşılmaktadır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İSLÂMİYET ÖNCESİ TÜRK DÖNEMİ ORTA ASYA PETROGLİFLERİNİN GRAFİKSEL ÇÖZÜMLEMESİ GRAPHICAL ANALYSIS OF PRE-ISLAMIC TURKISH PERIOD PETROGLYPHS OF CENTRAL ASIA
Kaynakça
Arş. Gör. Samed SAKMAN
Belgeler BOA, ML VRD.TMT,683.
ÖZET
Makale ve Kitaplar
Tarihin henüz kağıda yazılamadığı dönemlerde, Orta Asya Türk’leri kayalara; kültürel birikimlerini, hayat tarzlarını, inançlarını ve askeri faaliyetlerini resmetmişlerdir. Bu resimlemeler, Türk Grafik Sanatları’nın bilinen ilk örnekleri olmaları ve Orta Asya Halkları’nın yaşam tarzlarını, sosyal ve ekonomik koşullarını, dinî inanışlarını, kısacası tüm kültürel benliklerini gelecek nesillere aktarmaları açısından oldukça önemlidir. Yapılan arkeolojik çalışmalar ışığında ortaya çıkan petrogliflerde, bazı imgelerin bilinçli olarak deforme ve stilize edilerek grafiksel soyutlamalar yapıldığı dikkat çekmektedir. Bu çalışmada kaya resimlerinin tarihsel gelişimi grafiksel çözümlemelerle irdelenmeye çalışılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlarla Türk Grafik Sanatları’na katkıda bulunmak amaçlanmaktadır.
Bozkurt, N. (2011). T1844-1845 Tarihli Temettuat Defterine Göre Kütahya Sancağı Dazkırı Kazası Evciler Köyünün Sosyal ve Ekonomik Yapısı, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4 (19): 135156. Devellioğlu, F. (1996), “Temettü’-Temettüat”, Osmanlıca - Türkçe Ansiklopedik Lügat(13. Baskı.) Ankara: Aydın Kitabevi Yayınları, Gül, A. (2009). Temettuat Defterlerine Göre Pasinler’in (Hasankale) Sosyal ve Ekonomik Yapısı . Karadeniz Araştırmaları, 6 (23): 77-98. Güran, T. (2000). “19. Yüzyıl Temettuat Tahrirleri”, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, Ankara,s.77-78.
Anahtar Kelimeler: Türk Grafik Sanatlar, Grafiksel Soyutlama, Petroglif.
ABSTRACT
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Özer, İ. (2000). Temettuat Defterlerinde Somuncu Babanın Nesebi (1844),Akademik Araştırmalar Dergisi , 4-5: 593-609.
When the history is not yet written to the papers, the Central Asia Turks have painted their cultural accumulation, lifestyles, beliefs and military operations to the rocks. These illustrations are very important for the first known examples of Turkish Graphic Arts and in terms of transmission to their lifestyle, social and economic conditions and religious beliefs to future generations. By the archaeological works, we see on the petroglyphs that, the images stylized and deformed deliberately and processed in many different ways. In this study the graphical analysis are used for revealing the 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM /ofNOVEMBER 201709-11 ·arts. ANTALYA EKİM NOVEMBER ANTALYA historical09-11 evolution Turkish stone With·/ ANTALYA the results, 2017 it is ·aimed to contribute to the Turkish Graphic arts.
Öztürk, S. (1996). Tanzimat döneminde bir Anadolu Şehri Bilecik. İstanbul, s. 174-175.
Keywords: Turkish Graphic Arts, Graphical Abstraction, Petroglyphs.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/Araştırmalar NOVEMBER 2017 · ANTALYA Öztürk, S. (2000). Temettuat Tahrirleri. Akademik Dergisi Osmanlı Özel Sayısı,ss:
Giriş
Kankal, A. (2009). XVI.Yüzyılda Çankırı, Çankırı: Çankırı Belediyesi Kültür Yayınları, Çankırı. Kütükoğlu, M (1995). “Osmanlı Sosyal ve İktisadî Tarihi Kaynaklarından Temettü Defterleri”, cilt LIX/225, Belleten, Ankara, s. 394-412.
537-591.
IBATİK İRİDLİB
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Petroglif, esas itibarıyla taş üzerine yapılan oyma anlamına gelmektedir. Bu kelimeyi karşılamak için kaya üstü tasvirler, kaya üzerine levhalar, kaya resimleri, taş oymaları gibi kavram işaretleri de kullanılmaktadır. “Oyma, dövme, kazıma ve boyama teknikleriyle taşlara, kayalara ve mağaralara işlenen petroglifler, bulundukları yerleri adeta müzeye çevirmekte ve konunun uzmanlarınca ait oldukları devrin hafızası, ifade vasıtası, iletişim aracı, hatta yazısı olarak nitelendirilmektedir (Alyılmaz, 2002:613).”
Resim 1: Kazıma tekniğiyle yapılmış petroglif örnekleri.
342(Footnotes)
Asya’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Afrika’ya hemen hemen tüm kıtalarda, farklı dönemlerde farklı topluluklar tarafından oluşturulmuş petroglifler bulunmaktadır. Kaya resimlemelerinde bilimsel verilere dayalı kesin bir tarihsel bilgiye ulaşmak mümkün olmasa da, büyük bölümünün yazının 343
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
bulunuşundan önceki dönemlere (Mezolitik ve Neolitik dönemlere) ait olduğu düşünülmektedir. Farklı zamanlarda farklı kıtalarda oluşturulduğu düşünülen petrogliflerin üslup, konu ve soyutlama bakımından birbirlerine oldukça benzemeleri dikkat çekicidir.
Resim 2: Sırasıyla Hindistan, İtalya ve Arjantin’de bulunan petroglif örnekleri. Mevcut arkeolojik deliller ışığında kaya resimlerinin bulunduğu alanlarda veya yakınlarında dini ayinlerin düzenlendiği bilinmektedir. “İç Asya ile ilgili etnografik kaynaklar, kaya resminin ayinseldinsel bağlamlardan, mitsel-tarihsel ve (anımsatıcı göstergeler olarak) tamamen seküler bağlamlara kadar çeşitli konulardaüretildiğini göstermektedir (Dematte, 2004:16).”
Resim 3: Geyik Avı Ritüeli, Lena Kaya Resimleri, Rusya. (Somuncuoğlu, 2010:43)
Resim 6: Şamanın Göğe Çıkışı, Tamgalı Say, Kazakistan. (Somuncuoğlu, 2010:318)
Petrogliflerin Grafiksel Çözümlemesi Tarih öncesi sanat alanı uzmanları, sanatın gerçekçi resimlerden soyut sembollere doğru bir gelişim hareketi gösterdiğini öne sürmektedir (Toporov, 1976). Başka bir deyişle sembolün icadının izi Neolitik’ten çok daha önceki bir çağda aranabilir. Basit grafik göstergeler bulunan kaya resimlerinde bir dize sembolik ifadeler yer alabilmektedir. Ortak algı, sembolün bilinçli kullanımı, tanımlı motifler ve tekrarlar soyutlama kabiliyetinin gelişimine yol açmıştır. Orta Asya petrogliflerinde sıkça karşılaşılan güneş (Resim 7), geyik (Resim 8) ve keçi figürlerinin, zamanla grafiksel soyutlama yoluyla sembollere ve hatta Türk Tamga1’larına dönüştürülmesi bu duruma örnek teşkil etmektedir.
Türk topluluklarına ait dinî, ritüel ve seküler nitelikli petrogliflerin ilk örneklerine, bugün Doğu Türkistan, Moğolistan, Tuva, Altay, Hakasya, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan Cumhuriyetleri sınırları içerisindeki birçok alanda rastlamaktayız. Bu alanlar içerisinde özellikle Kırgızistan’da yer alan Saymalı Taş, on bin kaya üzerine çizilmiş olan yaklaşık yüz bin petroglifle Türk Sanatı için büyük önem ifade etmektedir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 4: Şamanın Göğe Çıkışı, Saymalı Taş Kaya Resimleri, Kırgızistan. (Somuncuoğlu, 2010:363)
Saymalıtaş petrogliflerinde ağırlıklı olarak tabiatı anlatan sahneler, dini konular ve av konuları işlenmiştir. “Tabiatı anlatan sahnelerin başında dağ keçisi ve geyik gelmektedir (Mayhew&Elliott, 2014).” Dini sahnelerde ise şaman tasvirleri, toplu ayinler, av büyüleri gibi konular sıklıkla işlenmiştir. Bununla birlikte damga ve semboller, antropomorfik figürler ve diğer bazı soyutlamalar dikkat çekmektedir.
Resim 5: Dini Tören, Saymalı Taş Kaya Resimleri, Kırgızistan. 344
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 7: Güneş sembolünün çeşitli soyutlamaları. (Devlet, 1997:176)
Resim 8’de yer alan geyik tasvirinin grafiksel çözümlemesi yapıldığında gerçeğe yakın bir anatomik çizim görmekteyiz. Bacakların diyagonal duruşuyla birlikte boyundaki kıvrım hareket hissi uyandırmaktadır. Diğer hatlara kıyasla en detaylı işçiliğin boynuzlarda olması dikkat çekicidir. Petrogliflerin yapılış aşamasındaki teknik zorluklar göz önüne alındığında, boynuzlardaki kusursuza yakın betimleme, yıllar içerisinde kazanılan bir ustalık ürünüdür diyebiliriz.
Resim 8: Geyik Tasviri, Tsagaan Gol, Moğolistan ve yanda vektörel çizimi. 1 Tamga: 1- Bir şeyin üzerine bir nişan, bir im basmaya yarayan araç. 2- Bu araçla basılan nişan, im (Gülensoy, 1989:11).
345
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Resim 9’da yer alan geyik tasviri incelendiğinde detaydan uzak basitçe soyutlanmış olması dikkat çekicidir. Resim 8’de gördüğümüz boynuzlardaki detay yerini grafiksel yorumlamaya bırakırken vücudun profilden iki boyutlu çizimi piktografik bir değer oluşturmaktadır. Bu bağlamda Toporov’un “sanatın gerçekçi resimlerden soyut sembollere doğru evrildiği” kuramı kendini göstermektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Resim 11: Keçi Tasviri, Tuva, Kırgızistan. Bilge Kağan Kitabesi’nde yer alan bu damga (Resim 12), dağ keçisi tasvirinin en ileri soyutlama örneklerinden biridir. Boynuz spiral biçimde kıvrılarak doğrusal devam eden çizgileri dengelemektedir. Tüm vücut hattı tek bir çizgiyle ustaca kurgulanmıştır. Bu grafiksel çizimin teknik üslubu, günümüzde kullanılan amblemlerden farksızdır. Dağ keçisi soyutlaması Orhun Alfabesi’nde de yer alarak “ük/ök” harfini sembolize etmektedir ve “Türk” kelimesinin son harfidir.
Resim 12: Dağ Keçisi Damgası, Bilge Kağan Kitabesi, Moğolistan.
Resim 9: Geyik Tasviri, Hangay Dağları, Moğolistan ve yanında vektörel çizimi. Resim 10’da yer alan hayat ağacı sembolü Orta Asya’da ki Türk Toplulukları için önemli bir imge olmakla birlikte geyik tasviri soyutlamasının da son halkasıdır. Resim 9’da yer alan tasvirde boynuzların grafiksel bir üslupla soyutlandığını görmüştük. Kaya resimlemelerinde yer alan hayat ağacı tamgaları bu grafiksel yorumlamanın yeni bir gösterge halini almış şeklidir denilebilir. Geyik tasvirlerinin gerçekçi çizim örneklerinde gördüğümüz detay ve işçilik yerini zihinsel faaliyetler sonucu oluşan sembolik ifadelere bırakmıştır.
Resim 13: Orhun Alfabesinde yer alan “ük/ök) harfi.
Sonuç
Resim 10: Hayat Ağacı Sembolü, Tamgalı Say, AYLAKazakistan TNA · 7102 ve REByanında MEVON vektörel / MİKE 11çizimi. -90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 8, 9 ve 10’da yer alan resimlemelerin vektörel çizimlerine bir arada baktığımızda, tasvirin ilk hali dini veya seküler kaygılarla aslına benzer bir biçimde betimlenirken, soyutlama yoluyla imgeye dönüşen gerçek, kendine yeni bir ifade biçimi yaratmıştır.
Resim 11’de yer alan keçi tasvirini incelediğimizde, yalnızca kontur çizgileriyle bir form kazandırıldığını görmekteyiz. Anatomi düzgün ve ölçü tutarlıdır. Gövdenin hafif kısaltılarak arka bacakların daha yukarıda konumlandırılması rakursi duygusu verirken, bacaklardaki hareket, bu çizimin adeta bir fotoğraf karesindeki gibi hareket halindeyken anlık yakalanmış görüntüsü izlenimini vermektedir. Boynuzların abartılı betimlemesi bu imgeye kutsallık atfetmektedir.
Tarihin henüz kağıda yazılamadığı dönemlerde, Orta Asya Türk’leri kayalara; kültürel birikimlerini, hayat tarzlarını, inançlarını ve askeri faaliyetlerini resmetmişlerdir. Bu resimlemeler, islâmiyet öncesi Türk Sanatı’nın bilinen ilk örnekleri olmaları ve Orta Asya Halkları’nın yaşam tarzlarını, sosyal ve ekonomik koşullarını, dinî inanışlarını, kısacası tüm kültürel benliklerini gelecek nesillere aktarmaları açısından oldukça Yapılan ışığında ortaya çıkan 09-11 EKİM /önemlidir. NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ arkeolojik NOVEMBERçalışmalar 2017 · ANTALYA petrogliflerde, bazı imgelerin bilinçli olarak deforme ve stilize edilerek çok farklı biçimlerde tasvir edildiği görülmüştür. Bu tasvirler grafiksel değerleri bakımından incelendiğinde ustaca bir üslupla ele alınmış olmaları dikkat çekicidir. Nesnelerin gerçekçi çizimlerden birer metafora dönüşmesi, LATNA · 71tarihsel 02 REBMaktarımla EVON / Mİbinlerce KE 11-90 yıllık süreçte 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA oluşan soyutlama becerisi ile açıklanabilir. Bu grafiksel soyutlama becerisi, toplumlar için hem kültürel hem de yaşamsal önem arz eden figürlerin zaman içerisinde bağlamından kopartılarak yeni imgeler haline gelmesine olanak sağlamıştır. Bu semiyotik değişim, çağın ekonomik evrimini yansıtırken, gelenekselciliğe de vurgu yapmaktadır. Göçebe ve genişlemeci yapısından dolayı birçok milletle kültürel alış-verişte bulunmuş Türk toplumlarının sanatsal faaliyetleri azımsanmayacak derecede derinlik ihtiva etmektedir. Bu derinliğin en önemli öğelerinden olan Orta Asya petrogliflerinin tarihsel gelişimi ve değişimi daha iyi irdelenerek, bu süreçteki grafiksel soyutlama becerilerinin Türk Grafik Sanatları’na kaynak oluşturması ve grafik tasarımcılarının bu kaynaktan beslenerek milli bir üslup geliştirmesi elzemdir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Kaynakça
ALYILMAZ, C. (2002). Gobi Çölünde ve Altay Dağları’nda Kaya Üstü Tasvirler. Yeni Türkiye Dergisi, S. 46 (Türkoloji ve Türk Tarihi Araştırmaları Özel Sayısı IV), Ankara, 613-615. DEMATTE, P. (2004). “Beyond Shamanism: Landscape and Self-expression in the Petroglyphs of Inner Mongolia and Ningxia.” Cambridge Archeological Journal 14:1: 5-23 DEVLET, M.A. (1997). Ancient sanctuaries in Tuva and the origin of Shamanism. Etnoghraphic Museum City of Antwerp. 346
347
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GÜLENSOY, T. (1989). Orhun’dan Anadolu’ya Türk Damgaları. Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul. MAYHEW, B. ve ELLIOT M. (2014). Lonely Planet Central Asia. FSC, USA. SOMUNCUOĞLU, S. (2010). Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler, Atok Yayınları, İstanbul. TOPOROV, V.N. (1976). “Towards the Origin of Certain Poetic Symbols: The Paleolithic Period.” Semiotics and Structural Readings from the Soviet Union. White Plains, N.Y.: Inst. Art and Science Press, 184-225.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
“TÜLÜ A PROTEAN CREATION” SANAT PROJESİYLE TÜLÜ VE KEÇENİN ÇOK KÜLTÜRLÜ DÖNÜŞÜMÜ Doç. Sedef ACAR
ÖZET
Dört duvara sığınmadan, doğada varlığını sürdüren göçerlerin kültürü sahip oldukları hayvanlar ve onların sağladığı ürünlerle şekillenmiştir. Koyun yetiştiriciliğinin yan ürünlerinden tülü ve keçe ata yurdundan göç süreciyle Anadolu’ya taşınan kadim tekstillerdir. Göçer yaşamda barınak, yaygı, örtü, giysi olarak maddi değer taşıyan bu tekstiller, onu üreten ve kullananların ona yüklediği manevi değerlerle de önem taşır. Üretiminin başlangıcından günümüze malzeme, teknik, desen, form açısından neredeyse hiç değişikliğe uğramayan bu tekstiler nesilden nesile taşınan sözsüz mirasın izlerini taşır. Bu yönüyle tülü ve keçeler araştırmacılar kadar kavramsal açılımlarıyla sanatçıların çalışmalarına da konu olmuştur. Bu kapsamda, müzik ve tekstil sanatı disiplinlerini buluşturan Fransız sanatçı Pierre Redon’un 2013 yılında başlattığı “Tülü a Protean Creation” projesi önemli bir örnektir. Sanatçı ve ekibi Mart/2013’te ülkemize gelmiş, tülü ve keçe hakkında ön bilgilendirme yapılmıştır. Üretim konusunda bilgi alış verişinde bulunmuş ve üretimlerini Afyon’da yaptırmıştır. Kapsamlı bir çalışmanın ardından Fransa’da performanslarını gerçekleştirmiş ve projenin aşamalarını internet ortamında yayınlamıştır. Sanatçının tülü ve keçeye yüklediği kavramsal yaklaşımla bu tekstiller performans sanatının anlatım ögesi haline gelmiştir. Bildiri kapsamında sözü edilen projenin gelişim süreci, sağlanan paylaşımlar, projenin gerçekleşme aşamaları anlatılarak tülü ve keçenin uluslararası bir sanat projesindeki katkıları ve dönüşümü irdelenecektir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Anahtar Kelimeler: Tülü, keçe,/ NOVEMBER kepenek, müzik, sanat 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
GİRİŞ 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Orta Asya’dan batıya yayılım gösteren Türk boylarının LATNAyaşam · 7102şekli, REBMcoğrafya EVON / Mİve KE iklimin 11-90 elverdiği en 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA uygun uğraş olan hayvancılık faaliyetleri etrafında şekillenmiştir. Büyük ve küçükbaş hayvancılık beslenmenin ana kaynağıdır. Elde edilen yan ürünlerin en önemlisi ise yündür. Yün kullanılan tekstiller sayesinde göçer Türk topluluklarının hareket kabiliyetine uygun ürünler üretilebilmiştir. Yünün hafif olması, suyu itip nemi bünyesinde tutması, sürtünmeye dayanıklı olması, kışın sıcak ve yazın serin tutacak izolasyon yeteneğine sahip olması gibi çeşitli özellikleri onu zorlu yaşam koşullarının hayati malzemesi yapmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yünün göçer topluluklarında en yoğun kullanım alanı keçeler ve halılardır. “Halının vatanı 3545. enlem dereceleri arasında bütün Asya’yı kuşatan bir bölgededir. Bu enlem derecelerindeki halı bölgesinin doğu kısmı “keçe”, batı kısmı ise “düğümlü halı” bölgesidir” (Erdmann,1966: 136, Görgünay,1977:161’den).
1. Tarihte Keçe ve Tülülerin Kavramsal İzleri Yünün keçeleştirilmesi Orta Asya’da ve uzantısı olan Kuzey Avrupa’da önemli bir çalışma şeklidir. Keçeleşme sayesinde göçer topluluklar en işlevsel tekstillerden biri olan tepme keçe ürünleri geliştirmiştir. Keçe ile ilgili önemli araştırmalar yapan antropolog Berthold Laufer Dünya’nın geri 348
349
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kalan kıtalarında keçenin bilinmediğini belirtmiştir. Laufer’e göre; “keçeleştirme antik zamanlarda hem Asya hem de Avrupa’da uygulanmış ve bu iki kıtayla sınırlı kalmıştır. Afrika’da hiçbir zaman bulunmaması dikkate değerdir. Antik Mısır’da koyunlar bilinmesine ve yünleri dokuma kumaşlarda kullanılmasına rağmen keçe bilinmiyordu. Keçe Amerika kıtası yerli halklarında da mevcut değildi. Antik Peru Uygarlığı lama ve alpakaları evcilleştirmesine rağmen keçe kavramını tanımıyordu”. (Laufer, 1930: 1) “En eski tekstil yapılarından olan “keçe” ülkemizde “tepme keçe” adını almaktadır. Bu keçe türü Orta Asya ve Anadolu insanının vazgeçilmez bir kültür varlığıdır ve günümüzde de üretimine devam edilmektedir. Tepme keçelerin oluşmasını sağlayan basınç, sıcaklık, nem, alkali ya da asidik ortam gibi etkenlerdir. Bu etkenler geçmişten günümüze dek dönemlerin getirdiği teknolojik imkanlarla sağlanmış olsa da yöntem hiç değişmemiştir” (Acar, 2010: 4)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ‘filik’ gibi isimler de verilse, genel olarak ‘tülü’ adıyla bilinir. (Bkz: Görgünay, 2005)
Resim 3: Yaklaşık 70 yıllık bir tülü örneği (Sarılar Halıcılık, Sultanhanı-Aksaray. 16.06.2015) Keçe ve tülüler insanoğlunun ilkel yaşamından başlayarak gelişim evrelerine şahit olmuş, kadim tekstillerdir. İnsanoğlu doğadaki malzemeleri inceleyip, kendine yararlı nesnelere dönüştürmek üzere işleyerek teknolojik gelişiminin ilk adımlarını atmıştır. Keçe ve tülü gibi yünle üretilen tekstiller bu gelişimin ilk adımlarının görüldüğü çok eski uygulama alanlarıdır ve insanlığın bin yıllar süren gelişim evrelerinde onlara eşlik etmiştir.
Resim1: Tepme keçe yaygı örneği (http://www.unutulmussanatlar.com/2015/09/kececilik.html) Bu tür keçeler zemin yaygısı olarak, giyim, taşıma ve saklama için kullanılmasının yanı sıra, göçebelik için önemli olan taşınabilir barınakların yapımında kullanılmıştır. “Yurt” adı verilen bu barınaklar saatler içinde toplanıp, kolayca katlanır ve hafifliği sayesinde kolayca taşınıp tekrar kurulabilirdi. Hatta topluluk liderlerinin büyük yurtları doğrudan kağnı arabalarına yüklenerek taşınabiliyordu. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 2: Kağnılarla taşınan bir yurt
(POLO, CORDIER, HENRY, 1903:255)
Yünün ilk kullanım alanının keçe olduğu, keçenin eğirme ve dokuma işleminden çok daha önce var olduğu, sonraki aşamada düz dokuma tekniğiyle üretim yapıldığı düşünülmektedir. Tahminlere göre; “Yün yapağısı öncelikle zor yaşam şartlarını yumuşatmak için doğrudan kullanıldı. Ardından sıcak çoraplar ve başlıklar olarak şekillenebilen sıkıştırılmış yün lifleriyle oluşan yoğun bir kumaş olan keçe geldi. Sonrasında bir kişinin parmakları arasında serbest yün liflerini gevşekçe bükmesinden esinlenilerek eğirme ve dokumanın geliştirilmesi olasıdır” (Parkers, 1998; 12)
Şamanizm ve içinde barındırdığı bağlı inançlarda yün ve yünün kullanıldığı sembolik anlamlar yüklenmiş nesneler oldukça önemlidir. Şamanizmin bağlı olduğu kavramlar incelendiğinde, İslamiyetin kabulünden çok önce Proto Türkler’in iki ana ilkeye indirgenmiş alem düzenine dayalı kozmolojik inançlara sahip olduğu görülür. (Esin, 2001; 22), (Esin, 1979, 24), (Tonbee, 1978; 80), (Çoruhlu, 1999; 95) Kozmoloji “evreni yöneten genel yasalar bilimi, evrenin oluşumunu, yapısını inceleyen felsefe ve bilimsel öğretilerdir” (http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/SOZBULASP?KELIME). Tanımdan anlaşılacağı üzere kozmolojik inanç sisteminde inancı sağlayan ve yönlendiren doğa olayları ve evrenin yasalarıdır. Doğayla başbaşa ve onun parçası olan her insan grubu gibi Proto Türkler’de doğanın düzenini izlemişler ve iki ana ilkeye indirgenmiş alem düzenini 09-11 EKİM / “Bu, NOVEMBER ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · Yaruk ANTALYA (diktonomi) benimsemişlerdir. Gök ve2017 Yer/su diktonomisidir. ve Kararıg şeklinde de ifade edilir” (Çoruhlu, 1999; 95). Bu diktonomiden ayrı fakat ondan etkilenmiş diğer inanç sistemi ise atalar kültüdür. “Şamanist inançlar diktonomi ve atalar kültü üzerinde şekillenmiştir” (Hançerlioğlu, 1975; 594). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Şamanizmin beslendiği kollardan birisi olan atalar kültü inancında “ töz” adı verilen figür ve maskeler yani idoller atalara duyulan saygıdan dolayı oluşturulmuştur. “Eski Türkler’de kainat ruhlar dünyası olarak tanınmakta, ata ruhları için adaklar sunulmakta, kurbanlar kesilmektedir. Töz denilen putlar da totem şinguraları (taş veya tahtadan totem) değil, daha ziyade ata ruhlarının timsalleridir” (Çoruhlu, 1999; 60) Töz oluşturmanın ortaya çıkışında canlı ve cansız her şeyin bir ruhu olduğu ile ilgili ilkel animizm inancının izleri görülmektedir.. “Kurt başlı töz veya sancağın en gelişmiş tasvirlerine Doğu Türkistan freskolarında rastlanmıştır”. (Çoruhlu, 1999; 91) Ayrıca, “Moğolistan’da bulunan keçe tözler” (Çoruhlu, 1999; 54) sembolik anlatımlar içeren en eski tekstil örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.
“Havlı tekstillerin düz dokuma tekniğine eklenen ilave bir iplik sistemiyle oluşturulması nedeniyle düz dokumalardan geliştirildiği tahmin edilmektedir” (Acar ve Tosun, 2017; 62). “Halı” bu tekstillerin en yaygın olanıdır. Halı malzemesi, tekniği, desen özellikleriyle Türk topluluklarının özgün tekstil ürünleridir. “Halı üretiminin ilk basamağında ise doğrudan yün tutamı kullanılan tekstillerin yer aldığı düşünülmektedir” (Wertime, 1998: 86), (Erdmann, 1957, Milhofer, 1976, Görgünay, 2005:36’dan) Havlarında yün yapağısı kullanılan dokumalara bölgelere göre ‘geve’, ‘tülüce’, ’hırsek’, ‘filikli’, 350
351
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA TAPESTRY ve LİF SANATI, ÜLKEMİZDE GERÇEKLEŞTİRİLEN ÇALIŞMALAR VE BAŞARILAR Doç. Sedef ACAR Begüm ÖZBOZDAĞLI Bartu BAŞOĞLU Binnur SAVAŞÇI
Resim 4: 1930 yılında Moğolistan’da bulunmuş keçeden Yapılmış töz. (DAMGAARD, 1994: 18) Şamanlık eski Türklerin, Moğolların, Sibirya ve Asya göçebelerinin inanç ve uygulama sistemidir. Uygulamalar şaman ya da kam adı verilen din adamları aracılığıyla gerçekleştirilir. “Şamanist inançlar kendinden önceki bir çok inancı yeniden yoğurup özümsediğinden değişik bölgelerde ve ayrı zaman dilimlerinde değişik maskele altında, çok renkli görünümlerde bulunurlar. Gene de tüm karmaşık inançlar belli ilahlar çerçevesinde inanılan bir tanrısal gücün anlatımını ön plana çıkarırlar” ( Ögel, 1989: 478) “Şamanlıkta ruhun bir tinsel varlık olarak tensel bir cisme yerleşmesi gereklidir ve böyle düşünülür. Şaman`ın özel elbisesi vardır. Şaman kıyafeti hem dini, hem de kozmografik özellik taşır”. ( Guliyeva, 2016: 99)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
ÖZET Kirkitli dokuma yöntemiyle üretilen, el dokuması üretimine dayalı, resim ögeleri içeren dokumalara Dünya üzerinde farklı uygarlıklarda rastlanmıştır. “Tapestry” bu tür dokumalara Avrupa’da verilen bir isimdir. Avrupa’da tapestryler Endüstri Devrimi’ne kadar ressamların yaptığı ve dokuyucuların dokuduğu resimleri hayata geçirmek üzere kullanılan bir üretim şekli olarak kabul görmüştür. Endüstri Devrimi sonrasında ise, sanatta geleneksel tarzların reddedilmesiyle ortaya çıkan yeni bakış açılarıyla resmi anlatmakta bir araç olan tapestry dokumalar zanaat bilgisi olan sanatçılar tarafından malzemelerin ve tekniğin anlatım ögesi olarak yapıtta öne çıktığı sanat nesnelerine dönüştürülmüştür. Sonraki süreçte sanatın köktenci değişim ve dönüşüm gücü tapestrylerin teknik ve malzemesini sorgulamış, yeni açılımlar sağlanmıştır. Dokuma tekniği ve geleneksel tekstil malzemeleriyle bağlarını koparan tapestry, “lif sanatı” adı verilen yeni bir üretim platformu yaratmıştır. Çalışmada, Avrupa’dan Amerika kıtasına doğru bir yayılım gösteren tapestry ve lif sanatının gelişim süreci, ülkemizdeki öncü örnekleri, çalışmaları gerçekleştiren sanatçılar ve organizasyonlar incelenecektir. Sanatçıların ülkemizi temsilen katıldıkları uluslararası organizasyonlar, kazandıkları ödüller yanında, günümüz genç sanatçılarının çalışmalarından örnekler verilecektir. Anahtar Kelimeler : Tapestry, Lif sanatı, Lif sanatçıları, Tapestry tarihi GİRİŞ
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
“Tapestry” kirkitle üretilen resimli el dokumalarına Avrupa’da verilen isimdir. Tapestrylerde atkı yüzlü bez ayağı örgüsü kullanılır. Devamsız atkı için A·YANTALYA LAatım TNA ·yöntemiyle 7102 REBMEdesenin VON / MİKoluşturulabilmesi E 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA istenilen çözgü sırasından dönüş yapılabilir. Atkılar çözgüleri tamamen kaplar ve deseni atkının rengi ve dokusu oluşturur. M.S. 11.yüzyıla kadar Avrupa’da nakışla üretilen “Bayeaux Tapestryleri” hakimdir. Mısır’da Koptlar tarafından dokuma tekniğiyle figürler oluşturmak üzere üretilen tekstiler tapestry dokumalarının öncü örnekleridir. “Eski Mısır halkının kilim tekniğiyle dokunup, resimsel değerlerde renklendirilmiş dokumaları, Kopt dokumaları adıyla anılır” (Özay, 2001: 7). İlk örnekleri madalyon formunda olan Kopt dokumaları Hıristiyanlık döneminde gerçek tapestry formunda üretilmeye başlamıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim1: M.Ö. 1500’lerden madalyon formlu kopt tapestry örneği (Sedef Acar, Mısır Müzesi/ Torino-İtalya, Mayıs 2017) 352
353
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA “Bazı uzmanlara göre ise, Romalılar zamanında Avrupa’ya gelen Bizans ipek damask dokumaları Avrupa dokumaları için kıvılcım olmuştur. Flaman Bölgesi’nde Arras Şehri’ne yerleşen Kopt dokumaları ve Bizans dokuma geleneğinin buluşması değerlendirildiğinde bu tezin doğru olduğu düşünülmüştür” (The Encylopedia of Crafts, 1980: 898).
1.
“Tapestry”nin
Modern
Sanatta
Dönüşüm
Süreci
Tapestrylerin erken örneklerinde az sayıda renkli iplik renk karışımları olmaksızın dokunmuştur. Haşur (hachure-hatching) teknikleri geliştirildikten sonra farklı renkli atkılar birbiri üzerinde ince sıralar halinde uygulanmıştır. Bu sayede fırça darbeleriyle yapılmış resimlerde olduğu gibi desenlerdeki gölgeler, hacimler tapestry üzerinde de sağlanmıştır. 14. yüzyıla gelindiğinde Fransa’da Arras Şehri tapestrylerinde haşur tekniği sayesinde “büyüklük, teknik özellikler ve mukavemet önemli derecede gelişmiş ve böylece dokumalar çözgüler yatay olacak pozisyonda asılabilmiştir” (The Encylopedia of Crafts, 1980: 898). “Yüzyıl Savaşları’nın etkisiyle tapestry dokumacılığı İspanya ve Fransa’dan Flaman ülkelerine kaymıştır. Bu bölgelerin dışında, tapestry üretimi Norveç, İsveç gibi kuzey ülkeleri, Sicilya, Venedik gibi yerleşim bölgelerinde de uygulanmıştır. 15. yüzyıl sonlarında Rönesans ruhunun etkileri tapestrylerde de görülmeye başlamıştır. ‘‘Tapestryler kilise ve şapeller için Raphael, Michelangelo gibi ünlü ressamların desenlerinin dev boyutlarda, ince ayrıntılarla resmedilmesinde kullanılmıştır” (Held, 1999: 44) 16. Yüzyılda Flaman bölgeleri önemli çalışmalar yapmış, tapestylerde ortadaki desen kadar önem verilen detaylı bordürler oluşturulmuştur. 17. Yüzyıla kadar devam eden bu desenlendirme geleneği, son dönemlere doğru aşırılığa kaçmış ve ana desenin önüne geçmeye başlamıştır. Bordürlerin küçülmesi 17. Yüzyıl sonuna doğru gerçekleşmiştir. 17. Yüzyılında, İngiltere’de büyük bir yatırımla tapestry atölyeleri kurulmasıyla, Avrupa tapestry tarihinin bu döneminde İngiliz hakimiyeti görülmüştür. 18.Yüzyılda, Rokoko tarzının tipik özellikleri Fransız ve İngiliz tapestry örneklerinde etkisini göstermiştir. Londra’da Joshua Morris’in “dekoratif, ince işlenmiş çiçekler, papağanlar, arabesk zeminler kullandığı” (Ginsburg, 1993: 180) tapestryler buna örnek olarak verilebilir. “18. yüzyılda makine üretiminin yaygınlaşmasıyla birlikte, ihtiyaç nesnelerine daha kolay ve ucuz bir yolla ulaşılmaya başlanırken tapestry üretimi döneme ayak uyduracak çözümleri yerine AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 getiremez. Detaylı desenlere sahip, uzun zamanda üretilen, çok yüksek fiyatlı üretimlere devam edilmesi, zaten değerli bir ürün olan tapestry’i halkın gözünde daha da ulaşılmaz hale getirir. Ayrıca mekanlarda dev aynalar ve duvar kağıtlarının kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte tapestry’nin kullanımı da giderek azalır” (Acar, 2013: 52). Artık 19. Yüzyılda dev tapestryler küçülmeye 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11yumuşamış EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·dekorasyon ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA başlamış, renkler ve dönemin eğilimlerine daha uygun bir şekle bürünmüştür. “19. Yüzyıl ortalarına doğru Endüstri Devrimi’yle birlikte teknik gelişmelere yönelik istekle, çok çeşitli ağır bitki motifleri, ve çeşitli yeni kimyasal boyaların kullanımıyla bir çeşit farklı estetik kültür oluşmaya başlamıştır. Eleştirmenler, mekanik tezgahlarda dokunan tasarımların sıradanlığını konusunda duyarlı olmuşlar ve mekanik üretime karşı tepkiler artmış ve yüzyılın sonunda Arts and Craft hareketi ortaya çıkmıştır” (Barty, 2000: 118). Sanat ve zanaat birlikteliğini desteklemesiyle bu hareket, makine üretimini ve makine ürünlerinin estetik değerde olmasını savunan Bauhaus Okulu’nun fikir babası olmuştur. Artık Almanya’da sanat, zanaat ve endüstri üçgeninde çalışma esası benimsemiştir. Bauhaus Okulu’nda yeni anlayışla tapestryler üretilirken, 1929 yılında Barcelona Uluslararası Sanat ve Mimari Yarışması’nda Finlandiya’lı Eva Antilla’nın çalışması altın madalya kazanarak tapestry modern sanat ortamında ilk örneklerini sunmaya başlamıştır.
IBATİK İRİDLİB
‘‘Bauhaus, doku, yapı, ara renk tonları, yatay ve dikey koordinatları ile dokunmuş kumaşta yeni desen 354
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA sistemlerinin yeniden ele alınmasına öncü olmuştur. Yeniden keşfedilen tekstil eğitim düzeni Anni Albers, Gunta Stözl gibi sanatçıların yazıları ile evrensel bir etkileşim alanı sağlamıştır” (Barty, 2000: 118). Bauhaus’un gelenekle bağlarını koparan modern tasarım anlayışı birincil renkler, kare, üçgen, daire gibi temel geometrik şekiller ve tabakalar halinde çizgilerle tapestry desenlerine yansımıştır. Resim 2: Geometrik desenli tapestry, Gunta Stölzl, 1925 (http://www.guntastolzl.org/Works) “Bauhaus sanatçılarının yenilikçi hareketlerine paralel olarak, Aubusson ve Gobelin’in tapestry atölyeleriyle ünlü Fransa’da, atölyelerin yenilenmesine yönelik çabalarla, geleneksel tapestry uygulamalarında değişiklikler yapılmaya karar verilir. Fransız ressam Jean Lurçat’ın Gobelin ve Aubusson atölyeleri için 30’lu yılarda yaptığı çalışmalar tapestry dokumacılığında bir devrim niteliğindedir” (Acar, 2013: 53). “Tapestry’nin Fransa’da gerçek anlamda yeniden canlanışı 1939’da Eğitim Bakanlığı’nın ressam Jean Lurçat, Marcel Gromaire, Pierre Dubreil ve diğer birkaç sanatçıya büyük duvar dokumaları yapmaları talebiyle olmuştur. Lurçat ve Gromaire tapestry endüstrisine Ecole d’Aubusson’un yardımıyla yeni bir hayat vermiştir. Lurçat tapestrynin resmin yeniden üretilmesini sağlamaktan öte, eşsiz bir sanat eseri olması gerektiğine inanmıştır” (Joslyn, 2009, Acar, 2013: 53’den)
2. “Tapestry”den Lif sanatına Yeni Açılımlar
Avrupa Kıtası’nda Lausanne Tapestry Bienali’nin gerçekleştirilmesini sağlayan yeni anlayışın temelleri atılırken, Bauhaus’un ‘zanaat modeli’ İkinci Dünya Savaşı nedeniyle ABD’ye taşınmıştır. Bu süreçte ABD tapestry kavramında lif sanatına geçişin asıl merkezi olmaya başlayacaktır. 1940 ve 1950’lerin resimli tapestryleri incelendiğinde tekniğin ve ipliğin etkisiyle yapısal görüntüleri ön plana çıktığı görülür. 1960’lı yıllarda, malzeme ve dokular tapestrydeki resim özelliklerinin önüne geçmiştir. Lif sanatı disiplinine geçiş süreci başlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nin ikinci nesil sanatçılarından bazıları Bauhaus’lu öğreticilerinden aldıkları ilhamı geliştirerek, malzeme ve tekniğin sınırlarını zorlamaya başlamıştır. Örneğin “Lenore Tawney şeritler halinde bölerek dokuduğu 09-11 EKİM 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · sarılmış ANTALYA EKİM ve NOVEMBER 2017 · ANTALYA ilikli (slit) tapestry’ler, Sheila/ NOVEMBER Hicks dikilmiş modüler parçalar, Ed Rossbach sentetik malzemeler, gazete kağıtları, rafyalarla sepet örmeler yaparak tapestry dokuma tekniğinin iki boyutlu sınırlarını aştı. Özellikle Lenore Tawney‘in 1960’ta sergilemeye başladığı çift katmanlı ve doğal liflerle birlikte kuş tüyleri kullandığı Shore Bird serisi anlatım A·YANTALYA Lisimli ATNA · 7tapestry 102 REBM EVONgeleneksel / MİKE 11-9resimli 0 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA tavrının değişiminde dönüm noktasıdır” (Constantine ve Larsen, 1972: 267).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Avrupa’da 1962 yılında Jean Lurçat’ın ilkini düzenlediği Lausanne Tapestry Bienali klasik tapestry geleneğinin devamı için başlamıştır. Bienal zamanla yenilikçi sanat eserlerinin ortaya konulduğu bir gösteri alanı haline gelmiştir. Bu süreçte tapestry dokumanın dışında, örme, keçe, düğümleme gibi farklı tekstil teknikleri sanatsal ifadeler için araç olmuş, lif sanatı adıyla yeni bir sanat disiplinine dönüşüm başlamıştır. 1963 yılında ise ilk kez New York’ta Museum of Contemporary Craft’ta ABD’li sanatçıların yer aldığı Woven Forms başlıklı deneme ve araştırma sergisiyle olağan dışı, organik tekstil formları sanat izleyicilerine sunulmuştur. Bu sergi lif sanatı sergilerine öncülük yapması açısından önemlidir. Katılan sanatçılar Sheila Hicks, Alice Adams, Lenore Tawney, Dorian Zachai ve Claire Zesler’dir. 1967 yılına gelindiğinde, Lausanne Tapestry Bienali’ni ziyaret eden ve eserlerden etkilenen MOMA küratörlerinden Mildred Constantine dünya lif sanatçılarının buluştuğu bir sergi düzenleme kararı alır. Modern kumaş tasarımının öncülerinden Jack Lenor Larsen’in yardımcı kuratörlüğünde 1969 yılında New York’ta MOMA’da Wall Hangings başlıklı sergiyi düzenlerler. Bu sergi Avrupa’da Bauhaus’ta ya da geleneksel eğitimle tapestry öğrenmiş olan sanatçılarla, sonrasında ABD’ye giden bu sanatçıların bu ülkede eğitim verdiği Amerikalı sanatçıların bir araya gelmesiyle gerçekleşen ilk 355
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kültürler arası lif sanatı organizasyonudur.
Resim 3:Abakan Black, Abakan Yellow, üç boyutlu dokumalar, Magdalena Abakonawicz, 1967 (ENCYCLOPEDIA OF TEXTILE, 1980: 254)
3. Türkiye’de Tapestry ve Lif Sanatının Öncüleri ve Günümüz Sanatçıları Türkiye’de tapestry çalışmalarının 1970›li yıllarda oluşmaya başladığı görülür. Paris’te yakından izleme imkanı bulduğu ünlü dokumacı Jean Lurçat’ı ders verdiği öğrencilerine tanıtan Zeki Faik İzer, dokuma resmin plastik bir sanat formu olarak algılanmasını sağlamış ve resim-dokuma etkileşimli çalışmalarına ilk adımları atmıştır.
Resim 4: Goblen nakış, AYLAZeki TNA · Faik 7102İzer REBMEVON / MİKE 11-90 (YETİK, 2009: 202) 1956 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nden Zeki Faik İzer’in öğrencisi olarak olan Özdemir Altan tapestry sanatının2017 oluşturması 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11mezun EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER · ANTALYAve geliştirmesinde başı çekecek isim olmuştur. Ancak zaman ve maddi açıdan destek gerektiren bir çalışma şekli olduğundan dolayı tapestry üretimine daha geç dönemlerde başlamıştır.
IBATİK İRİDLİB
1955 yılında dokuma resim sanatına eğilen ve bu alanda projeler üretmeye başlayan Özdemir Altan 1969 yılında Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu’nun, İstanbul Radyosu Fuayesi Duvarlarının dekorasyonu için açtığı yarışma sonucunda birincilik kazanmış ve o sırada akademisyen olan Zekai Ormancı, Ömer Karaçam, Zeki Alpan ile birlikte klasik tapestry tekniğinde gerçekleştirdiği “Çağdaş Müzik- Üç Antik Anadolu Kralı” ve “Tepegözün Dansı” isimli özgün dokuma tasarımlarını gerçekleştirmiştir. Dokuma resim alanındaki çalışmaların gelişmesinde önemli bir adım da Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Akademisi’nin öğretim elemanlarından Zekai Ormancı‘ nın başına getirildiği dokuma atölyelerinde klasik tapestry dokuma tekniğini uygulamasıdır. Ormancı’nın özellikle 1974‘te TRT için dokuduğu panolardan sonra karma ve kişisel sergileri düzenli aralıklarla devam etmiştir. Devrim Erbil’in resimleri genellikle Anadolu’nun farklı bölgelerindeki başarılı dokumacılar tarafından dokumalara aktarılmaktadır. Tuval üzerinde boyanın vermiş olduğu etkiyi, farklı malzemelerle farklı bir disipline taşımanın zorluklarına rağmen Erbil’in eserleri dokumalara kusursuz yansıtılmıştır. 356
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Aydın Uğurlu, sadece dokuma tezgahına bağlı çalışmamış, gerek yapıtları gerekse bilimsel yazıları ile tapestry sanatına önemli katkılarda bulunmuştur. Uğurlu, 1997 yılında Japonya’da düzenlenen Kanazawa I. Uluslararası Kentlerin Sanat ve Zanaatlar Açısından Yeniden Canlandırılması Kongresi’nde Türkiye’yi tekstil sanatçısı olarak temsil etmiştir. Ayla Salman, 1974 yılında İstanbul Sheraton Oteli’nin açtığı bir yarışmada 24 metrekarelik sisalden yaptığı “Narlar” adlı tapestry dokumasıyla birincilik kazanmıştır. 1983 yılında Unesco ve Azerbeycan Sosyalist Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının Bakü’de düzenlediği sergiye ve Şubat 1995’te Tekstil Sanatçıları Grubu’nun Oluşumu çalışmalarına öncülük etmiştir. Sanatçı Aydın Uğurlu, Dilek Alpan, Sonja Böhlender, Suhandan Özay, Zeki Alpan, Sibel Arık, Çiğdem Gürel oluşan grup ile 1995 yılı içinde üçü ulusal, ikisi uluslararası beş etkinlikte bulunmuştur. 1992 Ekim ayında Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ nde düzenlenen Toprak ve Lif (Earth and Fiber) sergisi lif sanatının Türkiye›de uluslararası platformda tanıtımı açısından önemlidir. Toprak ve Lif sergilerine 2000, 2002, 2004 ve 2007 yıllarında devam edilmiştir. Belkıs Balpınar, 1986’dan bu yana geleneksel kilim dokusunu kullanarak “art kilim” adını verdiği sanat dalının öncülüğünü üstlenmiştir. Balpınar işe önce eskileri kopyalamakla başlamış, sonra bu motiflerin kendisini tatmin etmediğini düşünerek dokuduğu kilimlerin desenleri ile oynamaya başlamıştır. Filiz Otyam, 1992 ve Polonya’da yapılan 7. Uluslararası Lodz Tapestry Triennal’ine Türkiye’den çağrılan ilk sanatçıdır. Ülkemizi 6 metrekarelik “Toros Çiçekleri ve Bereket Tanrıçası Kybele” adlı yapıtıyla temsil eden sanatçının bu eseri, müzede sürekli sergilenme hakkını elde etmiştir. Suhandan Özay Demirkan lif sanatının Türkiye’deki önemli temsilcilerindendir. Tapestry dokuma ve lif sanatı, tekstil, takı, ayakkabı tarihi ve tasarımı, Osmanlı aksesuarları, Anadolu dokumaları ve farklı kültürlerin dokunma geçmişleri üzerine araştırma ve çalışmaları yayınlamıştır. Sanatçının Dokuma Resim Sanatı adlı kitabı konuyla ilgili ilk Türkçe kitaptır.
4. Türkiye’de ve Dünyada Gerçekleştirilen Organizasyonlardan Örnekler
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM /Sinan NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİMEylül NOVEMBER 2017 ·ve ANTALYA Günümüzde Mimar Üniversitesi, Dokuz Üniversitesi Marmara Üniversitesi gibi öncü üniversiteler ve diğer üniversitelerin ilgili bölümleri tarafından düzenlenen tekstil sanatı konulu sempozyum, bienal ve sergiler Türkiye’de lif sanatı alanındaki gelişime önemli katkılar sağlamaktadır. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 / NOVEMBER 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA Suhandan Özay/ NOVEMBER Demirkan 2005 yılında Uluslararası Tekstil Sanatları Kuruluşu olan ETN ve Dokuz Eylül Üniversitesi İşbirliği’ne öncülük ederek, İzmir’de gerçekleştirilen 13. ETN sergisinin organizasyonunda önemli sanatçıları bir araya toplama görevini üstlenmiştir. Tekstilde Yeni Vizyonlar; Gelecekten Tekstil Sanatına-Yarının Tasarımına sergisinde, çağdaş tekstil sanatında yeni sınırlar çizilmesi ve kültürel ilişkilerin sağlanması amaçlanmıştır. (Koşar, 2016: 123) Bu sergi Türkiye’de uluslararası katılımla gerçekleştirilen öncü sergi niteliğini taşımaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
2012 yılında öğretim üyesi Yüksel Şahin’in girişimleriyle Akdeniz Üniversitesi’nin Antalya’da düzenlediği Yavaş Tekstil Yavaş Moda konulu uluslararası Moda ve Tekstil Tasarım Bienali kapsamında sergiler gerçekleştirilmiştir. 2011 yılından bu yana öğretim üyesi Biret Tavman tarafından Ters&Yüz başlığı altında düzenlenen sergilerde sanatsal dil olarak örme yöntemini kullanan sanatçıların eserleri yer almaktadır. İlmek ise daha önce düzenlenen Ters&Yüz örme sergilerine ek olarak başlamış yeni grup sergisidir. Türkiye’de lif sanatı alanında çalışma yapan sanatçılar birçok üniversitenin Tekstil ve Moda Tasarımı ve Geleneksel El Sanatları Bölümlerindeki öğretim üyelerinden oluşmaktadır. 357
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Lif Sanatı konusunda Türkiye’de öncü çalışmalar Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nin öğretim elemanlarıyla başlamış olup bunların yanı sıra İzmir Ekonomi Üniversitesi, Akdeniz Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Süleyman Demirel Üniversitesi, Mersin Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Çankırı Karatekin Üniversitesi, Yeditepe Üniversitesi, Arel Üniversitesi, Fatih Sultan Mehmet Vakfı Üniversitesi, Nişantaşı Üniversitesi, İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin ilgili bölümlerinin öğretim elemanlarının da katılımıyla devam etmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA • 5. Yurtdışındaki Organizasyonlarda Başarı Kazanan Sanatçılar
Filiz Otyam, Belkıs Balpınar, Sonja Böhlender Tanrısever, Fırat Neziroğlu gibi sanatçılar ise akademiden bağımsız çalışmalarıyla lif sanatına katkılarına devam etmektedir. Uluslararası lif sanatı organizasyonları yenileri eklenerek devam etmektedir. Yarışmalı ya da jürili sergiler şeklinde devam eden organizasyonların bazılarında genç lif sanatçılarına destek vermek amacıyla yaş sınırı bulunmaktadır. En önemli organizasyonlar şunlardır: • International Loussanne Biennial of Tapestry, Lozan / İsviçre • International Tapestry Triennial, Lodz / Polonya • International Textile Biennial, Graz /Avusturya • International Wearable Expressions, Kalifornia /ABD • The European Tapestry Forum (ETF) Triennial, Danimarka
Resim 5:Mustafa Kula’nın çalışması. Rusted Love, Bağlama boyama tekniği, 2009 Dokuz Eylül Üniversitesi G.S.F. Tekstil ve Moda Tasarımı öğretim elemanı Mustafa Kula Florida/ ABD’de yapılan “Art Bravo 2012” lif sanatı yarışmasında onur ödülü almıştır. Kula, Rusted Love isimli aynı çalışmasıyla ”ITS 2011- International Shibori Symposium” da Barbara Shapiro juri ödülü- adıyla gümüş madalya ile ödüllendirilmiştir. İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü öğretim elemanları Jovita Sakalauskaite ve Elvan Özkavruk Adanır “WTA Uruguay 2017 Organizasyonu” nda (WTA International Biennial of Contemporary Textile Art ) onur ödülü almıştır.
• Kaunas Biennial Textile, Kaunas/Litvania • International Miniartextile, Como/İtalya • World Textile Art –WTA (WTA International Biennial of Contemporary Textile Art ) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 • International Fiber Art Biennial ´From Lausanne to Beijing`, Pekin/Çin • Hangzhou Triennial of Fiber Art, Hangzhou/ Çin
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA • Fiber Art Tramed’ Autore, Chieri-Torino/İtalya
IBATİK İRİDLİB
• Triennial Of Textie Art-Szombathely/Macaristan • ETN- The European Textile Network)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 6: Jovita Sakalauskaite ve Elvan Özkavruk Adanır’ın çalışması. The Eternal Cycle: Appearing, Giving Life, Disappearing, tepme keçe tekniği, 2016 LTekstil ATNA · 7ve 102Moda REBMTasarımı EVON / MİBölümü KE 11-90yüksek lisans Dokuz Eylül Sanatlar 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 09-11 Güzel EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİMÜniversitesi NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYAEnstitüsü öğrencisi Seher Önemli, 2017 yılında Chieri-Torino/İtalya’da 2.si düzenlenen ‘International Young Fiber Contest’ yarışmasında birincilik ödülü almıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
• International Textile and Fibre Art Triennial International Biennial of Contemporary Textile Art
“Scythia”, Riga/Letonya
• Valcellina Award, Maniago/İtalya (Katılım 35 yaş ile sınırlıdır) • Young Fiber Contest-Marialuisa Sponga Award, Chieri/İtalya (Katılım 35 yaş ile sınırlıdır)
• • •
358
Resim 7: Seher Önemli’nin çalışması. Evolution of Forms, tapestry tekniği, 2017
6. Yurtdışındaki Galeriler ve Müzelerde Eserleri Olan Sanatçılar Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı öğretim elemanı Sedef Acar’ın Jury isimli enstalasyon çalışması “The Civic Collection Of Fiber Art ‘Trame d’ Autore’, 359
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Chieri-Torino/İtalya’daki lif sanatı arşiv koleksiyonu tarafından talep edilmiştir. Eser 2010 yılından beri arşivde bulunmakta ve seçkilerde yer alarak zaman zaman çeşitli şehirlerde sergilenmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ÇOTAOĞLU, Canan (2011), Türkiyede Çağdaş Tekstil sanatına Kadın Sanatçıların Katkıları, Yüksek Lisans Tezi, Isparta GINSBURG, Magdalena (1993); The Illustrated History Of Textiles, Studio Editions, Studio Editions, England HELD, Shirley E.(1999); A Handbook of Fiber Arts, Rinehart and Winston, U.S.A.,1999. KESER, Nimet (2016), “İplik Sanatı: Sanat Alanına Kabul Edilme Mücadelesi ve Çağdaş Bir Sanat Dalı Olarak Yükselişi”, Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi
Resim 8: Sedef Acar’ın enstalasyon çalışması. Jury, beş şiş örme ve el boyama, 2005 Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil ve Moda Tasarımı öğretim elemanı Öznur Enes’ in Organisma isimli çalışması 2009 yılında ’WTA’ 5th World Textile Art –Biennial’i kapsamında Uruguay’daki galeri arşivine alınmıştır.
KOŞAR, S. Tuğba (2016), Lif Sanatında Hacmin Etkilerine Farklı Yaklaşımlar, Yayınlanmamış Sanatta Yeterlik Tezi, İzmir ÖZAY, Suhandan (2001), Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara PHILLIPS, Barty (2000), Tapestry, Phaidon Press Limited, London, 2000 YETİK, Semra (2009) , 20. ve 21. Yüzyıllarda Türk Resim Sanatında Tekstil Etkisi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul The Encylopedia of Crafts, (1980), Laura Torbet, Charles Scribner’s Sons, Vol:2, New York TTD-Tekstil Terbiye Dergisi, Ekim 1995, Sayı: 2 http://www.guntastolzl.org/Works, Erişim tarihi: 24.09.2017
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Resim 9: Öznur Enes’in çalışması. Organisma, kişisel teknik, 2009
Ayrıca, 2009 yılından beri Sedef Acar, Gülcan Batur, Neşem Ertan, Selda Kozbekçi, Seçil Özçınar, Sevda Demir Parlak’ın çalışmaları Szombathely/Macaristan’da gerçekleştirilen “Triennial Of Textie 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA Art” organizasyonuna ait galeride sergilenmektedir. EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
SONUÇ
IBATİK İRİDLİB
Uluslararası alanda 60’lı yıllardan beri gelişim gösteren ve günümüzde plastik sanatlar alanının bir çalışma disiplini olan lif sanatı ülkemizde öncü sanatçıların çabalarıyla tanınmıştır. Günümüzde ise akademi ortamında ya da bireysel çabalarla devam eden süreçte uluslararası başarılar elde edilmektedir. Bu başarılar tekstil geleneği ve sanattan beslenen ülkemiz sanatçılarının eserlerinin evrensel düzeyde kabul gördüğünün göstergesidir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
KAYNAKLAR ACAR, Sedef; YILDIRIM, Leyla, (2012), Tekstil Tasarımı Eğitiminde Tapestrylerde Renk Uygulamalarına Bir Örnek, Akdeniz Sanat Dergisi, yıl:4, sayı:7 ACAR, Sedef (2013), ‘‘ Tapestry’ Geleneğinden Lif Sanatına Geçiş Süresinde Jagoda Buic ve Sanatsal Çalışmaları’’ Yedi Sanat, Tasarım ve Bilim Dergisi, sayı:9 Encylopedia Of Textile(1980), Edited by American Fabrics And Fashion Magazine,U.S.A 360
361
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ÇORUM İLİ İSKİLİP İLÇE EVLERİNDE BULUNAN KANAVİÇE İŞLEMELERDEN ÖRNEKLER Öğr. Gör. Sema CİVELEK
ÖZET El sanatları, ait oldukları toplumun geleneklerini, göreneklerini, duygu ve düşüncelerini yansıtmaktadır. Türk toplumunun sanat anlayışını, ruh güzelliğini ve yeteneklerini ortaya koyduğu sanat dallarından biri de işleme sanatıdır. İşleme sanatı, diğer el sanatlarına göre uygulanabilirlik açısından daha kolay benimsenmekte ve daha geniş kitlelere hitap etmektedir. 20. yüzyılda yaygın olarak uygulanan kanaviçeler de, halk işlemeleri arasında yer almaktadır. Halk arasında kanaviçe olarak bilinen çapraz iğne, teknik olarak dokumanın iplikleri yürütülerek uygulanan iğneler grubunun iplik sayılarak yapılan alt başlığı altında incelenmektedir. Anadolu ve Rumeli’de kanaviçe işlemeler; Avrupa kaynaklı kanaviçe işlemelerinden renk, konu, kompozisyon özellikleri bakımından farklı olarak uygulanmaktadır. Yöresel sanatçıların kendi gücüyle ortaya koyduğu eserler bir yöreden başlayarak milli düzeye ulaşmaktadır. Tarihi ve kültürel değerleri, yerel folklorik özellikleri bakımından oldukça zengin olan ilçede, günlük hayatta kullanılan ve çeyiz sandıklarında saklanan birçok kanaviçe işleme tespit edilmiştir. Günümüzde gerek ekonomik koşullar gerekse kültürel değişmeye bağlı olarak işlemelerle uğraşanların sayısının giderek azaldığı görülmektedir. Bu bildirinin amacı, Çorum ili, İskilip ilçesi evlerinde bulunan yöreye özgü kanaviçe işlemeli ürünlerin kullanım alanları, kullanılan gereç, renk, desen ve kompozisyon özelliklerinin tespit edilerek tanıtılmasıdır. Anahtar Kelimeler: Çorum, İskilip, İşleme, Kanaviçe, Çapraz iğne
ABSTRACT AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Handcrafts are reflected the feelings, thoughts and traditions of the society which they belong. Embroidery art is one of art fields which put forward the beauty of spirit, talents, art understanding of the Turkish society,too. Embroidery09-11 art is EKİM adopted more in· ANTALYA according to other hand arts in applicability respect 09-11 EKİM /easily NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017work · ANTALYA and appealed to wider groups. In the century widely the applied canvas is located among folk embroideries, too. The cross needle which is known as canvas among the folk is examined technically under the underside tittle which made on counting threads the group of applied needles by executing threads of weaving . In Anatolia and Rumelia the canvas embroideries are applied differently in properties respect of composition, subject, color from the canvas embroideries of European origin. Art pieces which made by their own talents of local artists are reached to national level by starting from a region. In the town where is quite rich with its historical and cultural values, the properties of its local folklore, were determined lots of canvas embroidery which kept in hope chests and used in daily life. But today increasingly it was seen that the people number who deals with embroideries decreased depending on economic conditions and cultural change.
IBATİK İRİDLİB
The purpose of announcement is to introduce the local canvas embroideried products which are avalaible in the homes of the İskilip Town in Çorum by determining the properties of usage areas, used material, color, figure and composition. Key words: Çorum, İskilip, embroidery, canvas, cross needle 362
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
1. GİRİŞ İskilip, topraklarının yarısı Karadeniz Bölgesi, öbür yarısı ise İç Anadolu Bölgesi sınırları içinde kalan Çorum iline bağlı ilçe ve ilçe merkezi kent (Şekil 1). Yüzölçümü 1678 km. (1989) olan İskilip ilçesi kuzeyde Kargı ve Osmancık, doğuda Oğuzlar ilçeleri güney doğuda merkez ilçe, güneyde Uğurludağ, batıda Bayat ilçeleri kuzeybatıda da Kastamonu ili ile çevrilidir (Anonim, 1994:2), (Anonim, 1971: 427).
Şekil 1. Çorum ili ve ilçeleri (Anonim, 2017)
Fotoğraf 1. İskilip ilçesi’nin genel görünümü
Tarihi yapıtlarından, İskilip Kalesi 100 m yükseklikte, üç yanı çok sarp kayalık, yalnız kuzeybatı bölümü girişe elverişli, etrafı surlarla çevrilidir. Dört yanında burç olup, iki gizli yolu vardır. Güneyinde üç mağara bulunur. Kalede alınlık, sfenks, aslan ve kanatlı insan motifleri ile süslenmiş kaya mezarları vardır. Kalenin Hititlerden kaldığı sanılmaktadır. (Anonim, 1984:196). Diğer önemli yapılar ise Şeyh Muhiddin-i Yavsi (15.yy), Tabakhane (15.yy) camileriyle Büyük (Ulu) (1839) ve Yeni (18.yy) camileridir. Geçmiş tarihinde birçok ilim adamına ev sahipliği yapmış, İskilip ilçesi’nde 2017 yılında açılan “İskilipli Alimler Müzesi”nde, İskilip’te yaşamış alimlerin temsili mum heykelleri ve yaşamları hakkında09-11 bilgiler bulunmaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 1924 yılında üç kütüphanenin birleşimi ile kurulmuş olan ilçe kütüphanesinde ise bugün itibariyle 53.000 civarı kitap bulunmaktadır. 2015 yılına kadar bünyesinde el yazma kitapları da bulunduran kütüphane bu tarihten sonra el yazma kitapları “Çorum Hasan Paşa Nadir Eserler Kütüphanesi”ne Letkinliği ATNA · 710tarım 2 REBM EVONİskilip / MİKEyöresi, 11-90 küçük çaplı devretmiştir 2017). ekonomik olan 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM(Tahtacı, NOVEMBER 2017Başlıca ANTALYA imalathanelerde sepet örücülüğü, ahşap oymacılığı, ahşap oyuncak yapımı, semercilik, ayakkabıcılık, kalaycılık gibi el sanatları ile uğraşan zanaatkârların bulunduğu gelişmiş bir yerleşmedir. İskilip’in geleneksel konut mimarisine bakıldığı zaman tarihi dokusunun yer yer korunduğu; bu mimari doku ile aynı oranda benzerlik gösteren ve önem taşıyan el sanatı ürünlerin de bugüne ulaştığı görülmektedir. Bu konutlarda yaşayan insanların ortak özellikleriyle şekillenen işlemeler de duygu ve düşünceleri yöresel olarak yansıtan el sanatı ürünler arasında yer almaktadır. İskilip İlçesi’nde halkın elinde bulunan işlemeler konusunda, bilimsel araştırma ve yayınların eksikliği bildiri konusunun seçimini belirlemiştir. Bildiride İskilip İlçesi’nde geleneksel Türk halk işlemeciliğinin vazgeçilmez unsurlarından kanaviçe işlemelerinin kullanım alanları, boyutları, kullanılan gereç, teknik, renk, desen, konu ve kompozisyon özelliklerine değinilmiştir. İşlemelerin fotoğrafları çekilmiş, gözlenebilir özellikleri gözlem fişleri yardımı ile kayıt altına alınmıştır. Yörede halk tarafından motiflere verilen isimlere ait veriler kaynak kişilerle yapılan karşılıklı görüşmeler yolu ile elde edilmiş, kaynak taraması yapılarak konu desteklenmiştir. Kanaviçenin tanımı yazılı kaynaklarda çeşitli şekillerde yapılmıştır. Kanaviçe, “seyrek telli bez (kanava) (Fotoğraf 2) üzerine iğne ile renkli ipliklerle yapılan işlemedir” (Arseven, 1965:936) (İslimyeli, 1973:407). Adı İtalyancadan gelmektedir. (Canavaccio veya Caneveccio) seyrek dokunmuş kolalı keten bezin üzerine yapılmış işleme, el işlemelerinde kullanılan çok seyrek örtülü bir cins tül 363
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA (Anonim, 1971: 859) olarak açıklanmıştır. Türk Ansiklopedisinde ise, “keten, kenevir, jüt gibi sert elyaflı dokuma malzemeleri veya kalınca pamuk ipliği ile seyrek ve muntazam olarak dokunmuş bir kumaş, bu kumaş kanaviçe adı verilen bir çeşit iğne işinde zemin olarak kullanıldığı gibi, başka işlerde de kullanılır. Kanaviçe işinde, ilmekler birbiri üstüne çaprazlama binerek kare veya dikdörtgen diagonalleri meydana getirirler” (Anonim, 1974:196).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kullanılmıştır (Fotoğraf 3-4).
Fotoğraf 3. Kenar süslemede kullanılan sentetik iplik Fotoğraf 4. Kenar süslemede kullanılan . pamuklu iplik
Fotoğraf 2. a-b Üzerine kanava dikilerek işlenen çarpı iğne tekniği (kanaviçe işleme) Bu tanımlardan anlaşıldığı gibi kanaviçe (çapraz iğne), seyrek dokunuşlu sert kumaş diğer anlamda bu kumaş üzerine uygulanan çarpı işi tekniğidir. Kanaviçe kumaşı, keten, kenevir ve jüt gibi sert lifli ipliklerden, bez ayağı dokuma tekniği olan bir alt bir üst dokuma ile dokunan seyrek görünümlü bir tekstil ürünüdür. Günümüzde keten iplikle dokunmakta ve kolalama işlemine tabi tutulmaktadırlar. Çift telli olarak dokunan kanaviçe kumaşı, yan yana getirilmiş iki sık iplik sıraları ile atkı ve çözgü yönünden eşit aralıklarla seyrek görünümlü kareler oluşturmaktadır. Kanaviçe kumaşında kareler bazılarında küçük, bazılarında ise büyük olabilmektedir. Halk arasında “sık kanaviçe”, “seyrek kanaviçe” olarak adlandırılırlar. Kanaviçe kumaşının sık ve seyrek olması, işlenen motiflerin büyük ya da küçük olmasını etkiler. Kanaviçe kumaşı, işleme ile esas kumaş arasında kullanılan bir gereçtir. Düz dokunuşlu, ipliği sayılamayan kumaşlar üzerine kanaviçe iğne tekniği uygulanacağı zaman, işlemenin düzgün olması, sayılarak işlenmesi için kanaviçe kumaşının AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 karelerinden faydalanılır. İşlenecek motif veya suyun ölçülerine uygun kesilen kanaviçe kumaşı esas kumaş üzerine teyellenir. İşleme bitirildikten sonra kanaviçe kumaşı, en ve boy ipliklerinden çekilerek yok edilir. Uygulanan kanaviçe işleme tekniği esas kumaş üzerinde kalır. Kanaviçe işleme tekniği, üzerine uygulandığı kanaviçe kumaşının adını taşımaktadır (İlker, 1992: 9-10). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Anadolu’nun birçok yöresinde kanaviçe iğne tekniği, yapım kolaylığı ve dayanıklılığı sebebiyle yaygın olarak uygulanan bir işleme çeşididir. Anadolu gelenek ve görenekleri içerisinde yer alan kanaviçe işlemeler özellikle kadınların üstün zevk, beceri ve incelik anlayışını yansıtmaktadır.
İskilip İlçe evlerinde geleneksel özellikler ile süreklilik ve değişim içinde üretilen, karyola eteği, uzun-kısa yastık kılıfları, yorgan ağzı gibi parçalardan oluşan yatak takımları, bohça (Fotoğraf 5), seccade, seccade ayağı, pano, minder, çocuk yatak takımları, masa örtüsü, sedir örtüsü, kırlent, sandık-bavul örtüsü (Fotoğraf 6) ve bebek kundağı (Fotoğraf 7) gibi giyim ile günlük yaşam içerisinde kullanımı kısmen geçerliliğini koruyan ev eşyalarını örtücü ve kaplayıcı nitelikte türlere rastlanmıştır.
Fotoğraf 5. Hamam bohçası
Fotoğraf 6. Sandık örtüsü
Fotoğraf 7. Bebek kundağı
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Seccade, minder ve hasır yastık örtülerinin zemininde genellikle etamin kumaş; yatak takımları, bohça ve örtülerde ise patiska veya patiska kumaşları kullanılmıştır (Fotoğraf 5-6). İşlemelerde teknik olarak yörede kanaviçe adı verilen tek çapraz iğne, yardımcı iğne tekniği olarak YANTALYA LATNA · 7102 R(Ergün, EBMEVO2017). N / MİKGözeme E 11-90 iğne tekniği da 09-11 yörede sürme adı09-11 verilen gözeme iğne tekniği / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017A·uygulanmıştır 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA motiflerin özellikle çiçeklerin dış sınırlarında gölge vermek amaçlı kullanılmıştır (Fotoğraf 8-9).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Kanaviçe tekniği, Türklerde XVI. yüzyıldan itibaren uygulanmıştır (Barışta, 2001: 49-52). XIX. Yüzyıldan itibaren yaygınlaşarak Anadolu Türk Halk işlemeleri içerisinde yerini almıştır (Barışta, 1997: 45-47).
2. İSKİLİP İLÇESİ KANAVİÇE İŞLEMELERİNİN ÖZELLİKLERİ
Anadolu’nun birçok yöresinde olduğu gibi kadınların ve genç kızların boş zamanlarında evlerinde uyguladığı kanaviçe işlemelere, İskilip İlçesi’nde neredeyse her evde rastlanmıştır. İncelenen işlemelerin zemininde; sık veya seyrek dokulu çeşitli renklerde etamin, yörede patıs ya da patiska adı verilen beyaz renkli pamuklu kumaşlar, kumlu keten kullanılmaktadır. İlçede pamuklu kumaşlara sayılarak uygulanan çapraz iğne tekniğinin yapılmasını imkân sağlayan ve işleme sırasında zemine teğellenen sık ya da seyrek dokunuşlu kanaviçe adı verilen kumaş kullanılmıştır. Motiflerin işlenmesinde ise sekiz ve on iki numara çeşitli renklerde pamuklu koton iplikler tercih edilmektedir (Kasımcan, 2017). Kenar temizleme ve süslemede pamuklu ve sentetik iplikler
364
Fotoğraf 8. Gözeme iğne tekniği
Fotoğraf 9. Gözeme iğne tekniği
Ürünlerin zemininde özellikle seccadelerde günlük kullanımda daha dayanıklı ve çabuk kirlenmeyen çeşitli renklerde etamin kumaşların ( Fotoğraf 10 a-b-c), diğer türlerde ise genellikle beyaz ve krem rengin tercih edildiği görülmektedir.
365
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 15. Düzgün renk tekrarı.
Fotoğraf 10. a-b-c Zemininde etamin kumaş kullanılan seccadeler Motiflerin renklendirmelerinde tek veya çok rengin bir arada kullanılması dikkati çekmektedir (Fotoğraf 11-12). Çok renkli renklendirmelerde bir rengin tonları ve değerlerine yer verilmiş dolayısıyla motiflerin natüralist bir yaklaşımla doğadaki görüntüleri sergilenmeye çalışılmıştır (Fotoğraf 13-14). Anti-natüralist bir yaklaşımla renklendirilmiş işlemelere rastlanmamıştır. İşlemede kullanılan renkler; açık-koyu pembe, domates kırmızısı, yavruağzı, vişneçürüğü, bordo, açık sarı, limon sarısı, hardal sarısı, gece mavisi, eflatun, mor, turuncu, açık yeşil, yağ yeşili, fıstık yeşili, yaprak yeşili, gri, kahverengi, beyaz ve siyahtır. Bordür biçiminde yan yana yerleştirilen motifler, düzgün ve atlamalı renk tekrarları yapılarak renklendirilmiştir (Fotoğraf 16 a-b). Atlamalı renk tekrarlarında görülen motifler, kontrast renkler kullanılarak renklendirilmiştir. Aynı değerde renk koyuluk dereceleri bulunan ana ve ara renkler yan yana getirilerek renklendirmede denge sağlanmıştır.
Fotoğraf 16. a-b Düzgün ve atlamalı renk tekrarı
Örneklerde bitkisel, geometrik, yazılı, nesneli ve figürlü bezemeler kullanılmıştır. İşlemelerde en çok kullanılan bitkisel bezemeler; yaban gülü, gül, gül tomurcuğu, karanfil, küpe çiçeği, narçiçeği, menekşe, zambak, sümbül, dört yapraklı yonca, çam dalı, mine, lale, gelincik, kır çiçeğidir. Geometrik bezemelerden “C” ve “S” kıvrımları, düz ve verev çizgiler, zikzak ve daire, nesneli bezemeler kapsamında kandil, sütun gibi mimari elemanlar genellikle seccadelerde bazen bitkisel ya da geometrik bezemelerle zenginleştirilerek kullanılmıştır (Fotoğraf 10). Figürlü bezemelerden ise kelebek ve uğurböceği motifine rastlanmıştır (Fotoğraf 18-19). Ayrıca bitkisel ve figürlü karma bezemeler oluşturacak şekilde düzenlemeler yapılmıştır (Fotoğraf 19). Çeşitli çiçek motiflerinin üzerine dal, filiz, yaprak ve tomurcuklar yerleştirilmiştir (Fotoğraf 20).
Fotoğraf 17. a-b Üzerinde “H” harfi bulunan sandık örtüsü genel görünümü ve detayı AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 11. Tek renkle bezenmiş uzun yastık kılıfı ve detayı
.
366
Fotoğraf 13. Natüralist yaklaşımla renklendirilmiş renklendirilmiş yastık kılıfı
Fotoğraf 12. Tek renkle bezenmiş sandık örtüsü
Fotoğraf 14. Natüralist yaklaşımla karyola eteğinin detayı
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 18. Uğurböceği motifiyle bezenmiş Fotoğraf 19. Karma bezeme konulu uzun bebek kundağının genel görünümü dikilmemiş yastık kılıfından detay
.
Fotoğraf 20. a-b-c-d Bitkisel bezemeli kırlentler ve detayları
367
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
İşlemelerde zeminde yer alan motiflere genellikle kompozisyon düzenine, renklerine, kullanım amaçlarına veya kullanım yerlerine göre isimler verilmektedir.
Fotoğraf 32. a-b Bir merkeze oturtulmuş bir motiften oluşan kompozisyon iledüzenlenmiş yastık kılıfı ve detayı Fotoğraf 21. “Tekli zerdali dalı” isimli karyola Fotoğraf 22. “Tekli zerdali dalı” isimli karyola eteğinin genel görünümü eteğinin genel görünümü İskilip İlçesi’nde halk arasında kompozisyon düzenine, renklerine, doğadaki görüntüsüne ya da günlük kullanım eşyalarına benzetilerek “Tekli Zerdali Dalı ve Çiftli Zerdali Dalı” (Ezgin, 2017) (Fotoğraf 21-22); “Saksı” (Ağzıkara, 2017) (Fotoğraf 31); “Çam Dalı” (Fotoğraf 25), “Tren Yolu” (Fotoğraf 30), “Gavur Suyu” (Fotoğraf 27), “Beş Yaprak” (Fotoğraf 28) ve “Morlu Takım” (Fotoğraf 26) (Ergün, 2017) gibi isimlendirilmiş motifler bulunmaktadır.
Fotoğraf 23. “Üzümlü”
Fotoğraf 24. “Bir avuç altın”
Fotoğraf 25. “Çam dalı”
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 26. “Morlu takım”
Fotoğraf 29. “Çilekli”
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 27. “Gavur suyu”
Fotoğraf 30. “Tren yolu”
Fotoğraf 28. “Beş yaprak”
Fotoğraf 31.“Saksı”
Süslenecek parçanın fonksiyonu göz önüne alınarak düzenlenmiş kompozisyonlar bir ve birden fazla motifin tekrarlanması ile oluşturulmuştur. Az sayıda gözlenen bir motiften oluşan kompozisyonlar, bir merkeze oturtulmuş şekilde düzenlenmiştir (Fotoğraf 32 a-b). Çok yaygın görülen, birden fazla motifin tekrarlanması ya tek tek yerleştirilen ya da birbiriyle bağlantılı bordür biçiminde sıralanan motiflerle oluşturulmuştur. İşlemelerin genellikle uzun ya da kısa kenarına yerleştirilen motifler düzgün, atlamalı ve bağlantılı sıralamalarla düzenlenmiştir (Fotoğraf 33a-b33a-b-34a-b-35-36) 368
Fotoğraf 33. a-b Düzgün sıralamalı motiflerle bezenmiş dolap örtüsü ve detayı
Fotoğraf 34. a-b Düzgün sıralamalı motiflerle bezenmiş sedir örtüsü ve detayı
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 35. a-b Atlamalı sıralamalarla oluşturulmuş yastık kılıfı ve detayı
Fotoğraf 36. Bağlantılı sıralamalarla oluşturulmuş yatak takımı ve uzun yastığın genel görünümü
Fotoğraf 37. a-b-c-d Kanaviçe işlemelerin ev dekorasyonunda kullanım şekli 369
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Anonim, 1984. Büyük Kültür Ansiklopedisi, C.6, Ankara. Anonim, 1994. Ana Britannicca, C. 17, İstanbul. Anonim, 2013. Belgesel Fotoğraf Atölyesi, İskilip ve Köylerinde El Sanatları, Afsad. Ankara. Anonim. 2017. Web Sitesi: http://cografyaharita.com/turkiye_mulki_idare_haritalari2.html Erişim Tarihi: 05.11.2017 Arık, Z. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
Fotoğraf 38. Sanayi makinesinde işlenmiş kanaviçe (çapraz iğne tekniği) yastık kılıfı Kenar temizleme ve süslemelerinde; kanaviçe işlemelerde uygulanan motiflerin benzeri başta tenteneler(danteller) (Fotoğraf 3-4) olmak üzere çarşıdan satın alınan hazır harçların dikilmesi, ayrıca makinede çeşitli şekillerde piko ve düz dikiş yapma teknikleri ile uygulanmıştır.
Arseven, C. E. 1965. Sanat Ansiklopedisi, Cilt II. Milli Eğitim Bakanlığı. İstanbul. Barışta, H. Ö. 1997. Türk İşlemelerinde Teknikler. Gazi Üniversitesi Mesleki Yaygın Eğitim. Ankara. Barışta, H. Ö. 2001. Cumhuriyet Dönemi Türk Halk İşlemeciliği Desen ve Terminolojisinden Örnekler. Kültür Bakanlığı Yayınları. Ankara. Çandı, A. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
SONUÇ
Cumhuriyet Dönemi’nden sonra teknik kolaylığı sayesinde çabuk kavranabilen, kanaviçe işlemeler halk işlemeleri arasında sıkça karşımıza çıkmaktadır. Genellikle çeyiz geleneği ile genç kızlar ve kadınlar tarafından tekrarlanarak nesilden nesile devam ettirilmektedir. Bugün gerek ev dekorasyonunda kullanılan eşyalarının değişimi (Fotoğraf 37). gerekse daha çok genç kızlar ve kadınların boş zamanlarını değerlendirme aracı olarak uyguladığı el işlemelerinin kadınların her alanda çalışmaya başlaması ile yapımı azalmıştır. El işlemeleri bugün yerini, modern hayatın şartlarına uygun daha sade ve basit işlere, sanayi makinelerinde işlenmiş örtülere bırakmıştır (Fotoğraf 38). Ayrıca makinenin işlemede kullanılmaya başlaması ile hızlı ve daha çok işlemenin yapılması el işlemelerinin giderek yok olmasına da Asebep YLATNolmaktadır. A · 7102 REBDayanıklılığı MEVON / MİKE sebebiyle 11-90 günlük kullanımda yıllarca kullanılmış kayınvalidelerden gelinlerine (Fotoğraf 5-17), annelerden kızlarına, kızlardan da kız çocuklarına kalmış birçok kanaviçe işleme çeşidi bulunmaktadır. Ancak bazı örneklerde zemin kumaş yıprandığı ve işlemeler solduğu için işlenilen kısımlardaki motiflerin kaybını önlemek motifler kesilerek yeni üzerine 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11amacıyla EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMkumaşlar NOVEMBER 2017 dikilmiş · ANTALYAve yeniden kullanıma kazandırılmıştır (Fotoğraf 16-31).
IBATİK İRİDLİB
Anadolu’nun her kesiminde geçmişte ve günümüzde yapılmakta olan ve geniş bir uygulama alanı bulan kanaviçe işlemeler gerektiği şekilde tanıtılmamaktadır. Halkın elinde bulunan geleneksel parçalar sistematik bir şekilde araştırılıp belgelenmelidir. Günümüzdeki işlemelerin mevcut durumundan geriye doğru gidilerek işlemelerin tespiti yapılmalıdır. Ancak bu tespit yapılırken sadece bireysel çabalarla değil, kurumlarında katkısı sağlanmalıdır.
Çandı, H. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. Ezgin, M. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. İlker, C. 1992. Konya Evlerinde ve Müzelerinde Bulunan Kanaviçe İşlemeler. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi (basılmamış). Konya. İslimyeli, N. 1973. Sanat Terimleri Ansiklopedisi, Cilt I. Ankara Sanat Yayınları. Ankara. Kasımcan, Ş. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. Kasımcan, Y. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kayılı, K. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. Pütün, A. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA Şeküre C. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Tahtacı, İ. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip İlçe Halk Kütüphnesi Müdürü. İskilip. Yazgan, D. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip.
KAYNAKLAR Ağzıkara, A. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. Akkaya, Z. 2017. Sözlü Görüşme. İskilip. Anonim, 1971. Meydan Larrousse, C.6, İstanbul. Anonim, 1974. Türk Ansiklopedisi, C. 21, Ankara. 370
371
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA OSMANLI MİNYATÜRÜNDE SU TASVİRLERİ Doç. Serkan İLDEN Yrd. Doç. Dr. Metin UÇAR
ÖZET Osmanlı minyatürleri, kitap sanatlarının önemli bir kısmını oluşturmakla birlikte belgesel değer taşımaları ve özellikle tarihi olayları görsel belge niteliğinde sunması bakımından önemli bir yer tutar. Yazma eserlerde anlatılan olayları ve durumları görselleştirmek üzere yapılan kitap resimleri, yazılı metni açıklamakla birlikte metinde ne anlatılıyorsa konu ile bağlantılı olarak doğa öğeleri, figür, eşya ya da mimari gibi olgular barındırır. Konusu edebiyat olan eserlerden tarihi konuları anlatan olaylara, peygamberlerin mucizelerinden konusu bilim olan eserlere kadar her konuda yazılmış eserleri tasvir eden minyatürlerde su betimlemeleri de önemli bir yer tutmaktadır. Su, hayatın başlangıcından sonuna kadar insanoğlunun yaşam kaynağı olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda su ile ilgili inançlar, gelenekler ve bu inançlara bağlı tasvirler her kültürde olduğu gibi Osmanlı-İslam kültüründe, buna bağlı olarak Osmanlı minyatürlerinde de farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Genelde kutsal suların ortaya çıkması kutsal kişi ve olaylara dayanmaktadır. Pınarlar ve kutsal sular İslam mitolojisinde önemli bir yer tutmakla birlikte, kutsal konulu minyatürlerde yer alan ‘su’ çoğu zaman ana temayı oluştursa da, tasvirde yer alan doğa öğesinin dışına çıkmaz. Genel olarak kutsal konulu minyatürlerde de dolaylı olarak görülmektedir. Örneğin Hz. Mevlana’nın deniz canavarını bağışlaması konulu minyatürde, su imgesinin deniz canavarının yaşam alanı olarak betimlenmesi gibi. Evrenin yaradılışı konulu minyatürlerde betimlenen su, genel olarak sonsuz deniz, okyanus olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir hadise göre arş, su ve hava sonra da sudan yeryüzü yaratılmıştır. En yaygın görüşe göre önce su yaratılmış, bu arş için temel olmuştur. Her şey sudan yaratılmıştır. Önce yaratılanlar sıvı iken ertesi gün katılaşmışlardır. Suyun eski dinlerde de çok önemli bir yeri vardır. Ancak suyun Tufan olayında olduğu gibi bir de Tanrı’nın cezalandırma aracı da olduğunu unutmamak gerekir (And,2007:77). Biri Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde (TSM A 3632), diğeri British Library’de (BL Add. 7894) korunmakta olan iki Acâibü’l -Mahlûkat nüshasından dünyanın nasıl durduğunu gösteren iki minyatür yer almaktadır. Dünya meleğin ya da cinin omuzları üzerinde, melek de bir kayanın, kaya da öküzün, öküz sonsuzluk denizinin içinde yüzen balığın üstünde durmaktadır. (Resim 1-2)
Dini konulu minyatürlerde kutsal olarak tasvir edilen su, coğrafi konulu minyatürlerde bilgi vermek üzere, savaş ve kuşatma sahnelerinde doğa elemanı olarak betimlenmektedir. Su motifi, bulunduğu minyatürlere göre farklı şekillerde karşımıza çıkmakta ve deniz, akarsu, göl ya da kutsal su olarak çeşitlilik göstermektedir. Bu bağlamda, makalede Osmanlı minyatürleri göz önünde bulundurularak, türlerine göre su betimlemelerinin yer aldığı minyatürler ve tasvirler tartışılacaktır.
GİRİŞ
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Osmanlı minyatürleri, yapıldığı dönemin üslup özelliklerini içinde barındırmakla birlikte, bulundukları eserlerin konularına göre çeşitlilik göstermektedir. Buna bağlı olarak minyatürlerin içinde yer alan doğa öğeleri de bu üslup özelliklerine göre değişmektedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
16.yy Osmanlı İmparatorluğu’nun Doğu’da ve Batı’da çok sayıda sefer, savaş, kuşatma ve deniz çıkarması yaptığı bir yüzyıldır. Seferlerin olumlu getirilerinden biri olan devletlerin birbirleriyle yaptıkları kültürel alışverişler, Osmanlı minyatürlerine yoğun bir şekilde yansımıştır. Özellikle Yavuz Sultan Selim (1512-1520) ile Kanuni Sultan Süleyman (150-1566) dönemlerinde kazanılan zaferlerden sonra o ülkelerin sanatçılarından bazıları ve taşınabilen sanat eserleri Osmanlı Sarayı’na getirilmiştir. Böylelikle resimli el yazmaların hazırlandığı ve tüm dekoratif sanatların bezeme üsluplarının yaratıldığı, Sarayın himayesindeki sanat atölyesi olan nakkaşhaneye getirilen yabancı sanatçılar, yerli sanatçılarla birlikte çalışmışlar ve farklı üslupların sergilendiği çok sayıda minyatür yapılmıştır (Mahir,2007:1)
Bu araştırma kapsamında çeşitli minyatürlü yazmaların yayınlanmış örneklerine ulaşılsa da, minyatürlerde yer alan doğa öğelerinden ‘su’ imgesine bağlı olarak karşımıza çıkan eserler, daha çok klasik dönem olarak bilinen ve aynı zamanda belge niteliği taşıyan eserlerde yer alan minyatürlerdir. Tüm minyatürlü yazmalarda yer alan doğa elemanlarından, su motifi başlığı altında inceleyeceğimiz deniz, nehir ve sular, yer aldıkları eserlere ve konularına göre farklılık göstermektedir.
DİNİ KONULU MİNYATÜRLERDE GÖRÜLEN SU TASVİRİ 372
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Resim09-11 1:Dünya neyin üzerinde duruyor? Resim 2: Dünya neyin üzerinde duruyor?
Acâibü’l Mahlûkat,Britisih Library Add 7894).
(Acâibü’l Mahlûkat,TSM A.3632).
Su ile ilgili bir diğer öğe ise Kevser’dir. Sözcük Aanlamı çokluk YANTALYA LATNAbolluk · 7102ve REB MEVONolan / MİKevser, KE 11-90kimi hadislere 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA göre cennette bir ırmaktır, kimine göre de Hz.Muhammed’in göğe çıkışında gösterilen ona özgü bir havuzdur. Kimi hadislerde bunun suyu baldan tatlı, sütten ak, kaymaktan yumuşak, kardan soğuk olarak tanımlanmıştır. Bunu içenler bir daha susuzluk duymazlarmış. İslam’a bağlı kutsal suların en önemlisi, Kabe’deki kutsal kuyudaki Zemzem suyudur. Bu suyun kutsallığı İslam öncesine uzanmaktadır (And,2007:44). Hastalıkları iyi ettiğine, insanları günahlarından arındırdığına, kötü etkileri yok ettiğine inanılmıştır. Sağaltıcı etkisi olan kutsal suların kaynakları sayısızdır. Bunların karın ağrısı, kolera, öksürük, dizanteri, yüksek ateş, bellek kaybı, romatizma gibi sorunlara şifa verildiğine inanılır. Çok hasta olan Hz.Eyyub’un yanına gelen Cebrail bir kaynak yaratıp bunun suyuyla onu dertlerinden kurtarmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Hz.Musa Hz.Hızır’ı araken pişmiş balık suya düşüp canlanıvermiş. Ancak asıl ikinci anlatıda Hz.Hızır ile İskender, Ab-ı Hayat’ı Kaf Dağı’nda aramışlardır. Büyük İskender Ab-ı Hatat’ı Kaf Dağı’nda Zulmet denen yerde arar. Ancak İskender suya girmez, Hz. Hızır ise gider, bu sudan içince ölümsüz olur. İskender’in suya erişememesi onu hem dünyayı, hem manevi saltanatını birleştirmek istemesindendir. Bu İskendername’de ayrıca bir bölüm olarak anlatılmıştır. Hz.Hızır ve Hz.İlyas›ın adları çoğu kez birlikte geçer. Buraya aldığımız iki minyatürde Zulmet’te Ab-ı Hayat pınarının başında Hz.Hızır ile Hz.İlyas’ı ölü bir balığı diriltirken görüyoruz. Bunlardan biri Falname’den (TSM H.1703), öteki Farsça Fal-ı Kur’an’dandır.(TSM H.1702).(Resim 3-4) Birincide 373
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA balık suyun içindedir, ikincide ise balık peygamberlerden birinin elindedir. Fon siyah yapılmıştır, bu da oranın Zulmet olduğunu göstermektedir. Onun gerisinde aydınlık kesimde bir kral ile askerleri görülüyor, bu büyük olasılıkla Zulmet’e ve Ab-ı Hayat’a ulaşamayan İskender’dir (And,2007:42).
Resim 3:Hz.Hızır ve Hz.İlyas’ın,Zulmet’te Âb-ı Hayat pınarının başında ölü bir balığı diriltmeleri (Falnâme,TSM H.1703).
açılmaktadır. Kuran’da geniş yer verilen Hz.Nuh öyküsünün en önemli bölümü bu tufan olayıdır. Nitekim her üç Zübdetü’t-tevârih yazmasında da Nuh ve Tufan öyküsü resmedilmiştir. En özemli tasvir III.Murad’a sunulan kopyadadır (Bağcı,2006:133). Nakkaş tasvirde ansızın çıkan tufan karşısında telaşı betimlerken, denizi büyük dalgalar ile betimlemiştir.(Resim 7) Bu minyatürde ise Hz.Nuh ile konuşan İblis siyah ve belli belirsiz gösterilmiştir. Burada deniz tasvirinin atmosferle aynı renk ve durağan olması, diğer minyatürlere göre farklılık gösterir.(Resim 10) Zübdetü’ttevârih yazmasında ele alınan Yunus Peygamber’in öyküsü, Uzeyr ve Yeremya peygamberlerle bir arada alınmıştır.(Resim 8)Minyatürün orta bölümünde yer alan su ve balıkların nehiri betimlemek üzere yapıldığı görülür. Falname’de Hz.Yunus’un balığın karnından çıkışı gösterilen minyatürde ise deniz, balığın yaşam alanı olarak betimlenirken, kompozisyonda kargaşa hissi deniz ile tasvir edilmiştir.(TSM H.1703).(Resim 9)
Resim 4: Hz.Hızır ve Hz.İlyas’ın, Zulmet’te Âb-ı Hayat pınarının başında ölü bir balığı diriltmeleri (Fâl-ı Kurân, TSM H.1702).
Kutsal sudaki balıklara örnekler pek çoktur. Bunlardan en bilineni Urfa’da İbrahim Peygamber ve Nemrud ile ilgilibir efsaneye dayanan kutsal sudur. Peygamber’in adına Halilürrahman Havuzu vardır, bu havuz Ayn Zeliha gölcüğüne bağlanır, Halülirrahman Havuzu’nun hemen yanında aynı adı taşıyan biri cami vardır. Bu gölcükteki balıklar halk arasında kutsal sayılır, dokunulmaz. Bu türlü balıkların bulunduğu başka yerler de vardır: Örneğin Kastamonu yöresinde, Alanya’da, Bursa Ulu Cami’de... Bunların bazıları günümüze kadar kalmıştır (And,2007:44).Bir başka mucize kümesi yoktan su çıkarmak, yağmur yağdırmak, yiyecekleri yemekleri arttırmak, kıtlığı durdurmaktır. Bir kaç kez değişik tarih ve yerlerde yinelenmiş bir mucizesi parmakları arasından su akıtmasıdır. Siyer- i Nebi’de su mucizesi ile ilgili çeşitli minyatürler vardır. Buraya Siyer-i Nebi’den aldığımız bir minyatürde Hz. Muhammed susuzluğu gidermek için elindeki örtüyü aşağı yukarı sallayıp dua edince o gece yağmur yağar (TİEM 1974). Siyer-i Nebi’de su mucizesi ile ilgili başka minyatürler de vardır. Örneğin bunlardan birinde Hz. Muhammed bir bostanda kuyudan çektiği suyla havuzu AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 doldurmaya çalışan bir köle görür, ona yardım etmek için mucizeyle havuzu doldurur. Köle de Hz. Muhammed’in ayaklarına kapanır (TSM H.1222). Gene Siyer-i Nebi’den bir minyatürde Hz. Muhammed’in mucizesiyle çoban Amr b.Zeyd’in testisi dolar(CBL 419).Bie başka minyatürde ise Hz. Muhammed susuz kalan yakınlarına su bulur(TSM H.1223).Bu Siyer-i Nebi’nin V. cildindedir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM /daha NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER · ANTALYA Aynı ciltte iki minyatür vardır. Bunlardan birinde Hac için2017 Mekke’ye giden Hz. Muhammed yolda yanındakilerle susuz kalınca Hz. Muhammed mucize ile su bulur. İkinci minyatürde ise Hz. Muhammed mucize göstererek susuz kalan ordusuna su sağlar (And,2007:134). (Resim 5-6)
IBATİK İRİDLİB
Resim 5:Hz.Muhammed’in kayaya parmağını sokarak su çıkarması (Siyer- i Nebi,CBL 419).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 6:Hz. Muhammed’in susuz kalan mucize ile ordusuna su sağlaması (Siyer- i Nebi, TSM H.1223)
İnsanlık ya da canlılar nasıl sudan yaratılmışsa, Tufan›la yeniden suya dönüşmekte ve yeni bir 374dünya yaratılmaktadır. Bu da döngüseldir. Bir çağ afetle kapanırken yeni insanlarla yeni bir çağ
.
Resim 7:Nuh Tufanı,Seyyid Lokman, Resim 10:Nuh’un gemisine Şeytan’ın girmesi Zübdetü’t-tevârih,1583,(TİEM1973,y.23b). (Siyer-i Nebi, TSM H.1223)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 8:Yunus,Uzeyr ve
Resim 9: Hz.Yunus’un,Cebrâil’in
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11Yeremya EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA peygamberler, Seyyid 2017A·YANTALYA yardımıyla balığın karnından
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Lokman, Zübdetü’t-tevârih,1583 (TİEM1973,y.38a).
çıkması(Falnâme,TSM H.1703.)
Amerika’nın keşfiyle ilgili ve bu kıtayı tanıtan bir yazma olan Tarih-i Hind-i Garbi adlı eserde (TSM R.1488) yer alan bu minyatürde yarısı insan yarısı balık olan yaratık yer almaktadır. Margarita Ada’sından yirmi mil uzakta Küba incisi bol bir adadır. Zaman zaman ortaya çıkan bu yaratık adanın kıyısında yer alan denizde betimlenmiştir. (Resim 11) Acâ’ibü’l Mahlûkât’tan alınan bir minyatürde, bir deniz canavarı Sasani Hükümdarı Nûşirevan’ın huzurunda görülüyor (TSM A.3632). (Resim 12) Acâ’ibü’l Mahlûkât adlı eserde Kazvînî’nin göklerle ilgili bölümünde yer alan resimlerde gezegen sembolleri tasvir edilmiştir ve Zühre, ud çalan kadın olarak tasvir edilirken önündeki yer alan ve balığın yüzdüğü su dikkat çekmektedir. (Resim 13)
375
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 11: Küba adasında zaman zaman ortaya çıkan yarısı balık yarısı
Resim 12: Su yaratığı (Acâibü’l Mahlûkat,TSM A.3632).
Resim 13:Zühre, Kazvinî, Acâ’ibül- mâhlukat, (TSM H.408,Y.17b)
insan canlı. (Tarih-i Hind-i Garb-i,TSM R.1488).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 16:Galata Mevlevihanesi’nde sema (PFL).
TOPOGRAFİK KENT TASVİRLERİNDE SU TASVİRİ Haritalar, Savaş-Kuşatma Sahneleri ve Günlük Yaşam
Resim 14:Mevlana’nın bir canavarla konuşması, Sevâkıb-ı Menâkıb, (TSM R.1479,y.115a).
Resim 15:Fırtınaya yakalanan gemideki AYLATNA · 7biri 102 R EBMEVON / MİKEyardıma 11-90 tacirlerden Hz.Mevlana’yı çağırır (Sevâkıb-ı Menâkıb), (TSM R.1479).
Hz.Mevlana ve yanındakiler ılıcadaki gölde bir su yaratığı yaşadığını, her yıl bir insanı ya da bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA hayvanı alıp suyun altına gittiğini duyunca görmek için giderler. Hz.Mevlana üstünü çıkarmadan suya dalar, su yaratığını karaya çıkarır. Yüzü insan gibi, ayakları ayı ayağı gibidir. Canavar herkesin anlayacağı bir dille yakında bir genci öldürdüğünü, ama tövbe ettiğini söyler, günahlarının bağışlanmasını ister. Hz.Mevlana’da onu bağışlar, canavar da suya dalar. (TSM R.1479). (Resim 14) Aynı yazmada yer alan minyatürlerden birinde Hz.Mevlana’nın gemi mucizesi gösterilmektedir. İskenderiye’ye giden tacirlerle dolu bir gemi, büyük bir fırtınaya yakalanmış, herkes pirlerinden ve şeyhlerinden yardım istiyormuş. Yardım için çağırılan Hz.Mevlana, elini gemiye doğrultmuş ve gemiyi girdaptan kurtarmıştır. Burada karşımıza çıkan su imgesi, deniz ve girdap olarak görülmektedir.(Resim 15)
IBATİK İRİDLİB
Tek minyatür (PFL.) olarak karşımıza çıkan, Galata Mevlevihanesi’nde sema, karşı kıyı ise Üsküdar olan minyatürde deniz, karşı kıyıyı betimlemek amacıyla kullanılmıştır.(Resim 16)
Osmanlı tasvir sanatının XVI. yüzyılda kazandığı yeni ve özgün bir konu da topografik kent tasvirleridir. Osmanlı kitap resmi geleneğinde bir çığır açan bu tarz minyatürler denizcilik ve tarih yazmacılığıyla ilgili eserlerin yanı sıra kutsal kent tasvirlerinin de yer aldığı dinsel içerikli yazmalarda bulunurlar. Topografik kent ve liman tasvirleri aslında XVI. yüzyılda Akdeniz’e açılan Osmanlıların deniz coğrafyacılığını geliştirmeleri sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu dönemde hem Avrupa hem de Arap kökenli portolanları (deniz hartalarını) inceleyen Osmanlı denizcilerinden Pir Reis, kendi gözlemlerini de ekleyerek önemli deniz haritaları hazırlamıştır. Piri Reis’in gerek 1513’te Yavuz Sultan Selim için çizdiği dünya haritası (TSMK, R.1633) gerekse 152526’da Kanuni Sultan Süleyman’a sunduğu Kitâb-ı Bahriye’si ve 1528’de yaptığı ikinci dünya haritası, batı ve doğu kökenli en az otuzdört farklı kaynağın yanı sıra haritalar ve sözlü anlatımlar değerlendirilerek hazırlanmıştır. Günümüze ulaşan parçalarından anlaşılacağı üzere Piri Reis’in haritaları ve Kitâb-ı Bahriye’si, yön çizgileri, rüzgârgülleri, ölçek göstergeleri gibi ayrıntılarla portolan 09-11 ve isolario tarzında renklendirilmiştir (Mahir,2004:151). 09-11 EKİMhazırlanıp / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 16.yüzyılda İtalyan, Katalan, Portekizli ve Osmanlı haritacılar tarafından yapılan kara haritaları ve portolanlar, karada seferlere çıkan askerlere yol gösteriyor, denizlerde ise korsanlardan korunmak için kıyıya yakın seyreden ve ihtiyaçları için limanlara sığınmak zorunda olan denizcilere kıyıları, limanları ve LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 adaları işaretleyerek rehberlik ediyordu. 09-11 EKİM 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Piri Reis 1521’de Gelibolu’da tamamladığı kitabının girişinde Kemal Reis ve arkadaşlarıyla çıktıkları deniz seferlerinde malzeme topladığını ve bunları yeni tahta çıkan Sultan Süleyman’a armağan etmek amacıyla kaleme aldığını belirtir.Eserde Bozcaada’dan başlayarak, Ege Denizi, Adriyatik Denizi, İtalya, Güney Fransa, Kuzey Afrika, Doğu Akdeniz Havzası’ndaki kıyı yerleşimleri ve adalarının tarihi coğrafyası hakkında bilgiler verir.Her yöre uzun uzun anlatılır, liman koşulları belirlenir ve yörenin kıyı haritası ve limanlarının topografik çizimi verilir (Bağcı,2006:69-70). Portolan anlayışındaki kent tasvirlerini bir denizci olan Piri Reis, Matrakçı Nasuh’tan önce Akdeniz limanlarını anlatan Kitâb-ı Bahriye’sinde resmetmiştir.1521’de kaleme alınan bu eser, 1526’da Muradî adlı şair tarafından kopya edilerek Kanuni Sultan Süleyman’a sunulmuştur. Daha sonra pek çok kopyası hazırlanan Kitâb-ı Bahriye’nin ilk resimli nüshalarının, bugün Topkapı Sarayı Müzesi ve Süleymaniye kütüphanelerinde korunan nüshalar olduğu kabul edili r(TSMK, H.642;SK,A.26132) (Mahir,2006:51). Bu nüshalarda yer alan Alanya kent tasviri, Piri Reis’in kendi gözlemleriyle yaptığı topografik anlayıştaki ilk kent betimlemesidir. Matrakçı Nasuh’un topografik ressamlığı geliştirdiği 1537-38 yıllarından daha önceye ait olan bu tasvir oldukça gerçekçidir: Surlarla çevrilmiş kent, yukarı ve
376
377
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA aşağı kale olmak üzere iki bölüme ayrılmıştır ve aralarındaki tepelerin yamaçlarındaki kale, kalenin içerisindeki cami, Selçuklu döneminden itibaren kullanılan beş bölümlü kagir tersane, Selçuklu Sultanı Alâeddin Keykûbad tarafından deniz kıyısına tuğladan yaptırılan Kızıl Kule, kalenin dışında kalan ayazma, hamam ve kuyu minyatürün önemli ayrıntılarıdır (Renda,1996:362). (Resim 17)
Resim 17:Alanya Tasviri,Kitab-ı Bahriye,Piri Reis,1525-26 Kitâb-ı Bahriye’de metinler bölümlere ayrılarak, her bölümün sonuna anlatılan yerin haritası yapılmıştır ve eser Türklerin coğrafya alanında oluşturdukları en mükemmel eser olarak tanımlanır. Betimlenen kentlerde mimari şematik bir anlatımla gösterilirken, önemli limanlar topografik çizimle, önemsiz kasabalar ise sembolle gösterilmiştir. Kıyılar yeşil ya da mavi, sığ yerler kırmızı noktalar ile adalar ise farklı renklere boyanarak renklendirilmiştir. (Resim 18) 16.yüzyılın ikinci yarısından sonra topografik resimler çoğalmıştır.Kitâb-ı Bahriyye’nin 16.yüzyıl sonu ve 17.yüzyılda yapılan genişletilmiş kopyalarında mutlaka İstanbul haritası yer alır (Bağcı,2006:71). 18.yüzyıla kadar üretilen Kitâb-ı Bahriyye’lerdeki liman ve kent tasvirleri, çok daha topografik resimlerdir ve o dönem Osmanlı resim sanatındaki gelişmeleri yansıtır. (Resim 19) Topkapı Sarayı Müzesi’nde bulunan yedi haritalı atlas, Karadeniz, Ege, Akdeniz kıyılarını ve İrlanda’ya kadar Avrupa’yı içerir. İstanbul Arkeoloji Müzesi’ndeki Atlas-ı Hümâyûn buna benzeyen dokuz haritalık bir atlastır. Burada Cenova ve Marsilya daha ayrıntıyla resimlenmiştir. (Resim 20) Daha görkemli benzer bir atlas Baltimore’deki Walters Art Gallery’dedir. Bu atlasta Akdeniz limanları, özellikle Venedik ve Cenova ayrıntıyla çizilmiştir. Kent tasvirleri arasında en ilginci İstanbul’dur (Bağcı,2006:72). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 (Resim 21)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 18:Venedik, Kitab-ı Bahriye,Piri Reis, (TSM H.642, y.212b.)
Resim 19: Venedik, Kitab-ı Bahriye, Piri Reis, (BWAG,W.658,y.185b186a).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Osmanlı minyatürlerinde görülen kent tasvirleri, harita ve atlaslar Osmanlı minyatüründe topografik denebilecek bir türü oluşturmuştur. Topografik resimlerde görülen denizler ve akarsular, kent tasvirlerinde bilgi vermek amacıyla kullanılmakla birlikte, belge değeri taşımaktadırlar. Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman dönemlerinde konusu tarih olan eserleri yazıp bunları bizzat resimleyen Matrakçı Nasuh, Osmanlı minyatüründe Topografik Ressamlık adı verilen yeni bir tasvir türünün yaratıcısı sayılır. Nasuh bazı tasvirleri için portolan denilen Avrupa deniz haritalarındaki kent betimlemelerinin biçim dilini örek almışsa da menzilleri, fethedilen kentleri, kale ve limanları kendine özgü bir form diliyle resmetmiştir. O, farklı bakış açılarından elde edilmiş görüntüleri yan yana getirerek şematik ve figürsüz manzaralar yapmıştır (Mahir.2004:51 ). Matrakçı Nasuh’un bu tasviri ne bir kent planı ne de tam bir kuş bakışı çizimdir. Kent tek bir açıdan verilmekle birlikte, yapılar kimi zaman karşıdan kimi zaman da yandan gösterilerek tüm ayrıntılarıyla belgelenmiştir.1530’lu yılların İstanbul’una dair en önemli görsel belgelerden biri sayılan bu kompozisyonda iki yüzden fazla yapı tasviri bulunur (Mahir.2004:52). Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irakeyn veya Mecmu’ı Menâzil(İÜK,T.5964) adlı eser Kanuni Sultan Süleyman’ın 1534-36 yıllarında çıktığı İran seferini konu alır ve Nasuh bu sefer sırasında menzilleri betimleyerek topografik özellikleri yansıtmaya çalışmıştır.Eserin başında yer alan bu minyatür İstanbul tasviri olmakla birlikte en tanınmış olanıdır.(Resim 22) Matrakçı Nasuh’un tasvirlerinde kentlerin su yolları, meydanları ve harabeleri gibi görülmeye değer bütün yerleri bilimsel bir nesnellikle resmedilmiştir.Kent tasvirleri daha sonra resimlendirilecek tarihi konulu bir çok eserde, kimi zaman tam sayfa halinde kimi zaman da kompozisyonun bir bölümünü kaplayacak şekilde ve topografik görüntülerini koruyarak tekrarlanmıştır (Mahir, 2004:53). (Resim 23)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Resim 22: İstanbul, Matrakçı LAResim TNA · 723: 102Estonibelgrad REBMEVON / Mtasviri, İKE 11-9Tarih-i 0 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA Nasuh, Mecmu-i Menâzil, (İÜK,
feth-i Şikloş ve Estergon ve Eston belgrad,Matrakçı Nasuh,1537-1545
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI T.5964,y.8b-9a)
Matrakçı Nasuh’un Kanuni Sultan Süleyman’ın Irak seferini konu alan Mecmu’ı Menâzil’inde (İÜK, T.5964) sefer sırasında konaklanan uğrak yerlerini gösteren minyatürleri topografik kent tasvirlerinin aynı dönemdeki yeni yorumlarını içerir. Eserde seferin başladığı İstanbul başta olmak üzere, gidiş dönüş yolu üzerinde yer alan yüzü aşkın durak yerinin çoğulcu bakış açısıyla yapılmış tasvirleri bulunur (Mahir,2004:152). Ünlü İstanbul görüntüsü Matrakçı›nın en özenli çizimlerinden birisidir ve Osmanlı payitahtının bütün görkemini yansıtır (Bağcı,2006:75). (Resim 22) Osmanlı minyatürünün ilk manzara denemeleri olarak değerlendirilen figürsüz kent tasvirlerinde coğrafi öğelere yer verilmiştir. Deniz diğer minyatürlere göre daha canlı renklendirilmiştir. Nakkaş Osman tarafından yapıldığı düşünülen, İstanbul’un büyüklüğünü ve coğrafyasını yansıtmayı amaçlayan harita-resim olan çift sayfa tasvirde deniz gümüş yaldız ile betimlenmiştir.(Resim 24)
Resim 20:Atlas-ı Humayûn,1570 civ., (İAM,no:1621,y.5b) 378
Resim 21:Atlas,1580 civ.,(BWAG,W.660,y.8b-9a) 379
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA dört kaleden oluşan Zigetvar Kalesi, suyla dolu derin bir hendek içerisinde yer alır ve köprülerle birbirine bağlıdır.Yapılaşma ve suyun etrafındaki ağaçlıklı alan, çepeçevre Osmanlı karargâhıyla kuşatılmıştır. Resimde figür yer almamakla birlikte Matrakçı Nasuh’un topografik resim geleneğinin sürdürüldüğü gözlemlenir. (Resim 29)
Resim 24: İstanbul, Seid Lokman, Hünername I, (TSM,H.1523,y.158b-159a) Dicle nehrinin iki yakasına yerleşmiş Bağdat kentine ulaşan yollarda çeşitli hayvanlar, hatta karşı karşıya gelmiş iki aslan dikkat çeker. Matrakçı’nın Halep tasvirine ise kentin ünlü kalesi egemendir. Kaleye ulaşan köprü ve içindeki yapılar ayrıntıyla çizilmiştir (Bağcı,2006:76). (Resim 25) 1543 yılı olaylarına değinen ve iki kitaptan oluşan Târîh-i Feth-i Şikloş, Estergon ve İstulnibelgrad adlı eser aslında Nasuh’un Süleymanname’sinin bir bölümüdür. Nis, Cenova ve Marsilya limanlarına giren Barbaros Hayreddin Paşa ve Osmanlı ordusu resmedilmiştir. Klasik tarzın dışında kalan bu
Seyyid Lokman’ın yazdığı, saray nakkaşları tarafından resmedilen şehnâmelerin birincisi, Zafernâme, 987 (1579) tarihlidir ve hattat Kasım el-Hüseynî el-Aridî el-Kazvinî tarafından nestalik hatla yazılmıştır, içinde çoğu tam sayfa 25 tasvir yer alır (Bağcı,2006:119). Nakkaş Osman’ın üslubuyla Kanuni Sultan Süleyman’ın yaşamının son yıllarında önemli seferlerin ve zaferlerin betimlendiği eserde dönemin zorlu deniz savaşlarından biri olan 1565 Malta Adası kuşatılmasına ilişkin minyatür yer almaktadır. Metnin içindeki yeri ve tasviri Piri Reis›in çizimlerini anımsattığı gibi topografik resimlerin şehnamecilik için önemini de vurgulamaktadır.(Resim 30)
boyama tekniğinde, tepeler rengarenk boyanırken deniz gümüş yaldıza ile betimlenmiştir.(Resim 26)
Resim 25:Halep, Matrakçı Nasuh, Mecmu-i Menâzil, (İÜK,T.5964,y.105b-106a).
Resim 26: Nis, Matrakçı Nasuh, Tarih-i Feth-i Şikloş Estergon ve İstulnibelgrad, (TSM H.1608,y.27B28A).
AYLATaskeri NA · 71haritalar 02 REBMve EVO N / MİKEplanları 11-90 da Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlılar çeşitli kuşatma hazırlamışlardır. Bunlar haritacılarla nakkaşlar arasındaki yakın bağı gösterir. Örneğin Belgrad’ın kuşatma planı tam bir plan-resmidir. Bir yandan kentin topografyası belirlenmiş, öte yandan bir resim gibi ağaçlarla, bitkilerle bezenmiş, renklendirilmiş ve yer yer stratejiyle ilgili yazılı açıklamalar 09-11 yapılmıştır 27) Futûhât-ı Cemile adlı eserde yer alan ve 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM /(Bağcı,2006:79).(Resim NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA portolan tarzda tasvir edilmiş Temeşvar Kuşatması’nı betimleyen minyatürde ayrıntılar verilerek, yükselen perspektifle karşıdan resmedilmiştir. (Resim 28)
IBATİK İRİDLİB
Resim 29:Zigetvat Kalesi’nin kuşatılması,Nüzhet-i Esrâru’l-ahbâr der sefer-i Sigetvar, (TSM H.1339,y 32b-33a).
Resim 30:Malta Adası’nın kuşatılması, Zafernâme, (DCBL,T.413,y28a).
Şehnâme-i Selim Hân›ın resimlerinde Üstat Osman ve Nakkaş Ali, çoğunlukla olayların geliştiği, özellikle savaş ve kuşatmaların yapıldığı bölgenin topografik görüntüsünü aktararak olayın, yani fethin ya da kuşatmanın, vurgulamayı amaçlamışlardır. Bu resim türünün en ilginç 09-11 EKİM /önemini NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA örneklerinden birisi Halkulvaâd (Galetta) Kalesi’nin kuşatılmasını betimleyen çift sayfalık tasvirde karşımıza çıkar (Bağcı,2006:121). (Resim 31) LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim 31:Galetta Kalesi’nin kuşatılması,
Resim 27:Belgrad’ın kuşatma planı, 1521 civ., (TSM E.9440)
Resim 28:Temeşvar kalesinin muhasarası sırasında kumandan Ahmet Paşa’nın atının vurulması, Ârifi,Fütûhat-ı Cemile,( TSM H.1592,y.18b-19a)
Nakkaş Osman’ın (Nüzhet-i Esrâru’l- ahbâr der-sefer-i Sigetvar, 1569, TSM, H.1339,y.32b33a) (yazar ahmed feridun) Zigetvar Kale’sinin kuşatılması tasvirinde; biri iç kale olmak üzere 380
Şehname-i Selim Han,(TSM H.3595, y.147b-148a). Sultan II.Osman(1618-22) için hazırlanan ve bir bölümünü Nakşî’nin resimlediği Şehnâme-i Nâdir-i adlı eserde yer alan bu minyatürde II.Osman yeni yapılan kasırda saltanat kayığındadır. (Resim 32)
381
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kompozisyonlarda doğa elemanı olarak görülmektedir. Özellikle topografik kent tasvirleri,harita ve atlaslarda önemli bir yer alan denizler ve akarsular kesin bilgi taşımakla birlikte, gerçek belge niteliğindedir.Yazmalara ve yapıldıkları döneme göre renk ve biçimleri değişmiş olsa da, uygulama alanı ve anlatımı bakımından her zaman karşımıza çıkan su imgesi, bazen renkli ya da gümüş yaldız ile boyanırken, bazı kent tasvirlerinde sadece sığ yerler renklendirilerek, geri kalan alanlar renksiz bırakılmıştır.
Resim 32:Sultan II. Osman yeni yapılan kasırda ve saltanat kayığında,(TSM, H.1124,y.73b74a).
Resim 33:Kır Eğlencesi, Albüm,(TSM,B.408,y.28a).
Osmanlı yaşamından kesitlerin yer aldığı bir diğer yaprakta kırlık bir alanda bir ağacın altına oturmuş iki genç ellerindeki kitapları okuyarak sohbet etmektedirler. Önde su kenarında çalışan görevliler ağaçlardan meyve toplayan hizmetkârlar, günlük yaşamın bu canlı görünümünün bir parçasıdır (Bağcı,2006:121). I.Ahmed Albümü olarak bilinen bu murakka 17.yüzyıl içinde hazırlanmış ve bu tür albümlerin öncüsü sayılır.(Resim 33)Günlük yaşamda doğa öğesi olarak su, albümlerde de yerini almaktadır. Surname-i Vehbî (1727) adlı eserde yer alan bu tasvirde ise Haliç’te yapılan esnafların geçit gösterileri resmedilmiştir. Levni’nin resmettiği bu tasvir mekan kurgusu, derinlik ve figür çokluğu bakımından dikkat çekicidir.(Resim 34) Surname-i Vehbî’nin Sadrazam Damat İbrahim Paşa için hazırlandığı düşünülen ikinci kopyasında çalıştığı düşünülen Nakkaş İbrahim, bu tasvirinde Haliç’te bir gece gösterisini canlandırmıştır. Manzara kompozisyonu gibi ele alınan bu minyatürde, deniz düz gümüş yaldız ile boyanmıştır.(Resim 35) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim 34:Haliç’te gösteri, Surname, (TSM,A.3593 ).
Resim 35:Gece gösterisi, Vehbi, Surnâme, (TSM A.3594,y77b-77a).
KAYNAKÇA AND, Metin, Osmanlı İslam Mitologyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007 BAĞCI,Serpil, Filiz Çağman,Gülsel Renda, Zeren Tanındı,Osmanlı Resim Sanatı,T.C.Kültür Bakanlığı Yayınları,İstanbul,2006. MAHİR, Banu,Osmanlı Minyatür Sanatı, Kabalcı Yayınevi, İstanbul,2004. MAHİR, Banu, Osmanlı Minyatürlerinde Savaş,Kuşatma ve Çıkarma konuşma metni, 28 Şubat 2007 – Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, s:1. http://www.obarsiv.com/e_ voyvoda_0607.html Erişim Tarihi: 12.09.2013 RENDA, Günsel ‘Sinan Döneminde Haritacılık:Ali Macar Reis Atlası’, Uluslararası Mimar Sinan Sempozyumu Bildirileri, Anara 24-27 Ekim 1988, Ankara,1996,s.362.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
SONUÇ Osmanlı minyatürlerinde farklı şekillerde karşımıza çıkan su imgesi doğanın temel bir öğesi olduğundan, tasvir edilen konuya göre farklı biçimlerde birçok yazmada yer almaktadır. Sultanların savaş ve kuşatma sahnelerinin betimlendiği yazmalarda anlatımı kolaylaştıracak doğa elemanı olarak betimlenen deniz ve nehirler, aynı tasvirlerde bilgi vermek amacıyla da kullanılmaktadır. Özellikle denizler ve büyük nehirler coğrafi belge niteliğinde olan eserlerde gerek siyasi gerekse sosyal bilgiler bakımından önemli bir yer tutar. Dini hikayeleri betimleyen minyatürlerde görülen su imgesi, ana temayı oluşturan konumda ise hikayeye bağlı olarak kompozisyon da aynı biçimde yer alır. Genelde ise su imgesi, kutsal metinlerde resmedilen 382
383
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA YÖRÜK KÜLTÜRÜNDE KONAR GÖÇERLİKTEN YERLEŞİKLİĞE GEÇİŞTE DEVE’NİN İŞLEVSEL AÇIDAN DÖNÜŞÜMÜ Yrd.Doç.Dr. Süleyman ŞANLI* Yrd.Doç.Dr. Devrim ERTÜRK**
Özet Yörük kültürünün önemli bir parçası haline gelmiş deve, aynı zamanda konar göçer yaşam biçiminin vazgeçilmez unsurları arasında yer almaktadır. Deve, kültür, ticaret, lojistik ve finans gibi farklı yerlerde birçok fonksiyon icra etmektedir. Zaman içerisinde teknolojinin gelişip yaygınlaşması konar göçer yaşamda devenin sahip olduğu işlevsel alanlarında daralıp kısıtlanmasına sebebiyet vermiştir. Bu çerçevede çalışmamızda Yörük yaşamındaki değişimle birlikte deve ve devecilik kültüründe yaşanan dönüşümlerin ele alınması planlanmaktadır. Yörük yaşamında sembol unsurlarından biri olan Deve, Devecilik, artık kültürel açıdan temsiliyet özelliğini kaybetmeye başlayıp daha çok ticari ve ekonomik bir boyutta değerlendirilmektedir. Günümüzde Türkiye’de, bazı Yörük topluluklarının besi, süt ve taşıma gibi ihtiyaçları dışında develer genellikle güreştirilmek için yetiştirilmektedir. Bu doğrultuda Yörük kültürünün zengin olduğu Batı Anadolu Bölgesinde, özellikle deve güreşlerinin yaygın olduğu yerlerde etnografik mülakatlar yapılarak veriler elde edilmiştir. Çalışmamız bu toplumsal ve kültürel dönüşümü antropolojik açıdan incelemeyi amaçlamaktadır. Anahtar Kelimeler: Yörük Kültürü, Deve, Devecilik, Deve Güreşi, Toplumsal Dönüşüm
Yörüklerde Yaşam ve Kültür Konar-göçer olarakta tanımlanan Yörüklerin yaşam şekline göz attığımızda; bu topluluklar yaşantılarının bir gereği olarak yaylak ve kışlaklar arasında mevsimlik göç hareketi AYLATN A · 710hayvancılıktır. 2 REBMEVON / M İKE 11barındıkları -90 gerçekleştirmektedirler. Yörüklerin geçim kaynaklarının temeli İçinde yer olan kara çadırlarını keçi kılından yaparlar. Gıda ve yiyecekler genellikle hayvansal ürünlere dayanır. Et ve süte dayalı yemekler, koyun ve keçilerden; yağ, peynir, yoğurt gibi hayvansal gıdaları ile yün ve kıl gibi hayvansal hammaddeleri kendi yetiştirdikleri hayvanlardan temin ederler. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 Bu ürünlerin09-11 çoğunu kurulan pazarlardaki tüccarlara ve köylülere satarak kışlık yiyeceklerini EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA tedarik ederler. Konar göçer Yörüklerin oturdukları yer değişken olduğu için çoğu zaman belirli bir ikametgahları da yoktur. Dolayısıyla okul ihmal edilebilmektedir. Ancak kışlağa indiğinde genellikle çocuklarını yakınlarındaki köy okullarına gönderirler. Askerlik mutlaka yapılır. Yörükler düğünlerini genellikle kışlakta veya yaz sonunda yaparlar. Yörüklerin yaşamında kadının önemli bir yeri vardır. Çadırın yönetimi evin en yaşlı kadınındır. Kilimi, çadırı, heybeyi, kolanı kadın dokur. Keçeyi kadın pişirir. Hayvandan sütü kadın sağar. Keçiden, koyundan kırkılan yünü, kılı o temizler, eğirir, boyar, renkli motiflere dönüştürür.
IBATİK İRİDLİB
Güvenç, kültürü anlatmak ve tanımlamanın kolay bir iş olmadığını dolayısıyla onu tanımlamaya çalışmaktan çok, anlamaya çalışmamız gerektiğini belirtir. Güçlüğün kökeninin kültür sözcüğünün çok anlamlı olmasından kaynaklanabileceğini ifade eder1. Buradan kültürün geniş kapsamlı ve anlam yüklü bir kavram olduğunu görebiliriz. Araştırma konumuzla bağlantılı çeşitli kültür tanımlarını ifade etmemiz gerekirse; Linton, “Kültür bir toplumun hayat biçimidir”2 der, Sumner ve Keller, “İnsanların içinde bulunduğu yaşam koşullarına uyumlarının toplamı, onların kültürüdür3” (Sumner&Keller, 1 2 3 384
Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, İstanbul: Remzi kitabevi, 1994, s.95 Ralph Linton, The Cultural Background of Personality, 1945, Akt.Bozkurt Güvenç, a.g.e. W.G.&Keller, A.G.Summer, The Science of Society, 1927, Akt. Akt.Bozkurt Güvenç, a.g.e.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 1927) diye tanımlar. Dolayısıyla her toplumun bir kültürü olduğunu ancak içerik olarak “kendine özgü” bir kültüre sahip olduğunu ifade edebiliriz. Bu çerçevede konar göçer Yörüklerin yaşadığı bölgeler kültürel açıdan kendine has karakteristik özelliklere sahip görünmektedir.
Yörük Kültüründe Devenin Yeri ve Önemi Eski Türkler de at, keçi ve koyunda sonra yaygın olarak deveye sahip oldukları bilinmektedir. Deve, özellikle Doğu Altaylarda, Orta Asya’nın güney ve batı bölgelerinde ve Anadolu’da yaşayan Türk boyları arasında, temel ihtiyaçların karşılanmasında ilişki kurulan nesnel bir unsur olmanın ötesinde, ortak yaşam alanının ve canlı oluşun öznel bir unsurudur4. Türk kültüründe önemli bir yere sahip olan develer, özellikle Türklerin İslamiyet’e geçmesinde sonra ayrı bir önem kazanmıştır. Kuran-ı Kerim’de deveden olumlu olarak bahsedilmekle birlikte, Hz. Muhammed’e binek ve yük havyanı olarak hizmet eden deve, bu özellikleri ile kutsal bir kimlik de kazanmıştır (Akar, 1996). Özellikle Osmanlı İmparatorluğu döneminde deve, gıda, askeri, spor ve ticari amaçlarla kullanılmasının yanı sıra, sefere giderken ağır yükleri taşıyarak lojistik hizmet veriyor olması nedeniyle de oldukça değer verilen bir hayvandı (Yılmaz vd., 2014). Osmanlı İmparatorluğu süresince oldukça fazla olan deve sayısı, 19. Yüzyıl itibariyle azalma göstermeye başlamıştır. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun dış̧ ticaret anlaşması nedeniyle borçlanarak, borçlar karşılıklı demir yolu yapımında yabancı sermayeye imtiyazlar vermesi ve buharlı makinelerin deniz ve demir yollarında kullanılması ile ulaşımda yaşanan gelişmeler, deve sayısın azalmasında en büyük etken olarak ortaya çıkmaktadır (Çalışkan, 2010: 46). Cumhuriyet Dönemi’nde yaşanan endüstriyel gelişmeler ve motorizasyon nedeniyle ulaşım aracı olarak develerin kullanımını azaltmıştır. Diğer yandan, cumhuriyetin ilk yıllarında, deve güreşlerinin “modern Türkiye” imajına uygun olmadığı düşüncesi ile hoş̧ karşılanmaması Anadolu’daki deve sayısının giderek azalmasına neden olmuştur. Günümüzde de yetiştirilen develerin çok az bir kısmı Antalya, 09-11 Mersin ve09-11 Muğla gibi/ NOVEMBER illerde yaşayan2017 Yörükler tarafından yük hayvanı olarak EKİM 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·göçebe ANTALYA EKİMhalde NOVEMBER · ANTALYA kullanılırken (Yılmaz ve Ertuğrul, 2015) geri kalan develerin çok büyük bir kısmı ise deve güreşlerinde güreştirilmek üzere yetiştirilmektedir (Yılmaz vd., 2011). Etinden sütünden, derisinden ve yününden de faydalanılan, olan LATNA · 71ekonomik 02 REBMEVve ONnesnel / MİKEbir 11-kaynak 90 09-11 EKİM / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA deve, Eski Türklerde, Selçuklu ve Osmanlılarda halk ve devlet ile benzeşmiş bir hayvan olarak kabul edilmektedir5. Aynı zamanda kurbanlık ve adaklık olarak da kullanılan deve, zamanla kültürel bağlam içerisinde anlam kazanarak, Yörüklüğün sembolü haline gelmiştir. Türklerin yaşamında bu kadar önemli bir yere sahip olan deve, Türk kültüründe de gerektiği yeri almış manilerde, türkülerde, atasözlerinde, tekerlemeler de, bilmecelerde, hikayelerde, fıkralarda yerini almıştır6.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Konar göçer yaşamı, göçebe kültürü azalmış olsa da yaşatan Yörükler için deve bir yük hayvanı olmanın çok ötesindedir. Devenin varlığının vermiş olduğu ekonomik faydanın yanısıra insanlarla arasında duygusal bir bağda vardır. Devenin varlığı sayesinde Yörükler, “yörüğüm” diyebilmektedir. Deve Yörüklerin hem yol arkadaşı, hem sırdaşı, mallarını, çocuklarını emanet ettikleri, bereketinden, bilgisinden, yük taşımasından, yününden, hatta satıldığında parasından istifade ettikleri kutsal ve masum bir hayvandır. Küçük bir çocuk eşeği yularından çekemezken, yüz 4
Mustafa Arslan, “Türk Halk Edebiyatında Göçe ve Göçerliğin Sembolü Olarak Deve”, Halk Kültüründe Uluslararası Sempozyumu, Balıkesir, Pınarbaş Matbaacılık ve Reklam Hizmetleri San.Tic.Ltd. Şti. İstanbul, 2012, s.115. 5 Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi: Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar, Cilt II, Ankara, 1995, s.538. 6 Musa Seyirci, “Deve Folkloru ve Güney Göçerlerinde Deve Donanımları”, III. Milletlerarası Türk Folkloru Kongresi Bildirileri (1986), Ankara, 1987, s.327.
385
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA develik bir göç kervanını çekebilir7. Develer genelde uysal ve hassas bir hayvandır. Üzüntüsünü ve sevincini belli eder. Bunun yanısıra ise tehlikeli olup zarar verebilir. Türklerin Orta Asya’da kullandıkları deve çift hörgüçlü iken Anadolu’da kullanılan deve çeşidi tek hörgüçlü devedir. Anadolu’da görülen deve tipleri Asya ve Afrika develerinin çiftleşmelerinden meydana gelen melez ve genelde tek hörgüçlü develerdir. Anadolu’daki kervan yollarında, yüzyıllar boyunca ticaret aracı olarak develerin kullanıldığı bilinir. Kara ticareti taşımacılığında, nakliyatta develerin tercih edilme nedeni fazla yük taşıyabilmelerinin yanında, bakımlarının da diğer yük hayvanlarına kıyasla zahmetsiz olmasıdır. At gibi tımar sorunu olmayan develer günlerce aç ve susuz yolculuk yapabilmektedirler. Deve göç esnasında en uygun taşıma aracıdır. Başka bir ifadeyle yaylalar ve kışlalar develerin yaşaması için çok uygun ortamlardır. Yeterli su bulunmasa bile söz konusu ortamlardaki nem miktarı develerin yaşamasına uygundur. Bu manada dayanıklılık güçlülük ve o güçle birlikte ağır ve büyük yükler taşıyabilme kapasitesine sahip olan deve Yörük kültüründe başat bir kıymete sahiptir. Yörük için deve kültürel bir gösteren olarak ön plana çıkmıştır. En büyük kabiliyeti göçerlik olan Yörüklerde bu göçme faaliyetinde neredeyse bir kamyon görevi gören güçlü büyük ve heybetli develer ıslah etmişler8.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA gelmiş ve özellikle son yıllarda yüzlerce deve satılmış, yerlerini traktör ve kamyon gibi nakliye araçları almıştır11. “Üle ben dedim yörüğün üniforması deveydi. Başka türlü imkan yok. Sen bi motorla gidiyor ama kim bu neci, tahtacılık mı yapıyor, bir yere odun kesmeye mi gidiyor ne yapıyor. Ülen dedim bu bizim lakabımızı değiştirecek dedim. Motorla göçmek yani. Hani yörük vardı nerde, nerde Sarıkeçililer?” (G.1). Deve ile yapılan göçün traktör ve kamyonla yapılan göçe kıyasla birçok avantajı vardır. Öncelikle devenin traktör veya kamyon gibi yakıt masrafı yoktur. Traktör ve kamyonla giden aileler yol kenarlarına yakın yerlerde konaklarken, develi aileler istedikleri dağa, tepeye çıkıp, temiz yerlerde oturma ve verimli otlaklara ulaşma şansına sahiptir.
Yerleşikliğe Geçiş ile birlikte Deve ve Devecilik Kültüründe Meydana Gelen Değişim Günümüzde göçer aile sayısının çok az kaldığı anlaşılmaktadır. Göçebe Yörüklerin yerleşik hayata geçmesinde otlakların kalmayışı, eskiden olduğu gibi hareket alanlarının geniş olmayışı ve giderek kısıtlanması, hayvanları besleme ve korumanın zorlaşması, hayvancılığın eskisi gibi karlı olmayışı ve riskinin artışı gibi nedenlerden dolayı yerleşik hayata geçenin zorunlu duruma geldiği söylenebilir. Bunun sonucunda köylere, şehirlere yerleşme arzusunun artması da önemli bir faktör olmuştur. Yerleşik hayata geçişi hızlandıran önemli nedenler arasında otlak spekülasyonu, orman kanunun ve orman memurlarının göçerlere karşı talep AYLAmuameleleri, TNA · 7102 REByol MEVve ONbekçilik / MİKE 1ücretleri 1-90 edilmesi, çocuklarını okutmak istemeleri, bir köye yerleşildiğinde köyün otlaklarından rahatça faydalanabilmesi yer almaktadır9. Yerleşik hayata geçiş ile birlikte Yörük yaşam biçimindeki dönüşümü Musa Seyirci şöyle ifade etmektedir; 09-11 EKİM /yoktu. NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11Yörüğün EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/neredeyse NOVEMBERtümü 2017toprağa · ANTALYA “Eskiden adresi Şimdilerde yerleştiği için iletişim kolaylaştı. Ölülerin hayrına Perşembe ve Pazar günleri verilen ağır günçöreği neredeyse kalktı, gençler çörek v.b. gelenekleri pek bilmiyorlar. Dokuma yapan kızların sayısı azaldı. Düğünlere eskiden katılım olurdu, uzak akrabalar, yakın köylüler, davetiye gitsin gitmesin gelinirdi. Coca Cola’yı içen, Mc Donalds hamburgeri yiyen Yörük kızı Levi’s den giyiniyor10.”
IBATİK İRİDLİB
Resim 1: Göç yolundaki bir Yörük ailesi, Ermenek-Karaman (Mayıs 2017) Deve ile yapılan göçlerde ailenin eşyası sahip olduğu deve sayısına ve develerin taşıyabileceği yük miktarına bağlıdır. Her eşyanın konulacağı çuval, denk edileceği deve bellidir. Traktör veya kamyonla yapılan göçlerde ise küçük büyük, irili ufaklı kap kacak sayısı artmakta, eşyalar çuvala konsada araca belli09-11 bir düzende konmamaktadır. Römorklarda devedeki gibi tertip ve düzen, EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA sıralama yoktur. Diğer taraftan her konalga da develerin üzerindeki yükün indirilmesi gerekir. Bu durumda da eşyalar özellikle de çuvallar yan yana dizilmek zorundadır. Traktörde ise tek gecelik konaklamalarda eşyanın çoğu traktörün römorkunda kaldığından, birşey arandığında bulmakta güçlük yaşanır12. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Yıllar içerisinde arazi kullanımın yaygınlaşmasına bağlı olarak köy sayıları artmış, ekim dikim alanları genişlemiş, otlak alanları daralmış ve Yörüklerin çocuk sayısının azalmasıyla birlikte deve çobanı bulmak gittikçe zorlaşmıştır. Bunun sonucunda, zamanla deve sayısında azalma meydana 7 Akt. A.Hilal Tuztaş-Horzumlu, “Yörüklerde Deve: Sarıkeçili Yörük Yaşamında Deve”, Deve kitabı (2014)
Ed. Emine Gürsoy Naskali&Erkan Demir, Kitabevi Yayınları, İstanbul, s.73-74 8 Caner Işık, “Devecilik Kültüründeki Farklılaşmalar Üzerine Sosyal Antropolojik Bir Analiz, I.Uluslararası Selçuk Efes Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, Selçuk Belediyesi Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, İzmir, 2016, s.184-200. 9 Sait Doğan, “Tarihsel Gelişim Sürecinde Yörükler”, Anadolu’da Yörükler: Tarihi ve Sosyolojik İncelemeler, ed. Hayati Beşirli&İbrahim Erdal, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2007. s.133-148 10 Musa Seyirci, “Batı Akdeniz Yörükleri”, Derin Yayınları, İstanbul, 2003, s.17-19
386
Resim 2: Konalga da dinlenme, Ermenek Ağaççatı Konalgası (Mayıs 2017) Hayvanlarını yaz aylarında daha serin ve verimli otlaklara götürme mecburiyeti, göç ve yaylak-kışlak 11
Marcel Bazin, “Orta Asya Toros Yörüklerinden Sarıkeçili Aşireti”, Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, çev. Hamdi Kara, 1994. s.3. s. 337 12 A.Hilal Tuztaş-Horzumlu, “Yörüklerde Deve: Sarıkeçili Yörük Yaşamında Deve”, Deve kitabı (2014) Ed. Emine Gürsoy Naskali&Erkan Demir, Kitabevi Yayınları, İstanbul, s.73-74
387
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA arasında geçen bir yaşam biçimini de beraberinde getirmiştir. Değişen ve gelişen teknolojiye bağlı olarak şekillenen yaşam biçiminde gittikçe önemini ve vasfını kaybeden develer, günümüzde artık yerini motorlu araçlara bırakmıştır. Develer, Yörüklüğün getirmiş olduğu sevgi ve ilgi ile yılın belirli zamanlarında yerel yönetimler tarafından ya da eğitim, kültür, sağlık, spor ve sosyal amaçlı faaliyet gösteren dernekler tarafından organize edilen, geleneksel deve güreşleri etkinlikleri çerçevesinde varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Güreş organizasyonlarından elde edilen gelirler masraflar çıktıktan sonra amacı doğrultusunda içme suyu getirilmesi, şehit ve gazi ailelerine yardım, okul, cami, sağlık ocağı v.b yapımında ya da tamirinde kullanılır. Sağlanan bu gelirler sadece güreş sahasına giriş için satılan biletlerden değil, aynı zamanda düzenlenen halı gecesinde cazgırlar tarafından organize edilen açık artırma ve bağış yolu ile de elde edilmektedir. Elde edilen paralardan devecilerin yol ve katılım payları ödenir, ancak çoğu deve sahipleri bu ücretleri almazlar ve komiteye bağış yaparak toplanan paraya katkıda bulunurlar13. Modern toplum örgütlenmiş̧ toplumdur. Toplumsal alan gerek üretilecek hizmetler boyutunda gerek kimlik ifade etme alanlarında örgütlenir. Modern toplum kent merkezlerinde yaşamanın yaygınlaştığı, rasyonel devlet mekanizmasının geliştiği ve üretim biçiminin teknoloji destekli organizasyonlarla sağlandığı toplumlardır. Kurumsallaşma ve buna bağlı bir biçimde ortaya çıkan örgütlenme modern sosyal yapının olmazsa olmazlarındandır. Yörük Kültürünü Koruma, Geliştirme, Eğitim ve Dayanışma dernekleri gibi Yörük Dernekleri örgütlenmiş̧ toplumun içindeki görünümlerindendir. Bu dernek Yörük kültürü ve devecilik ile ilgili etkinlikler yapmakta olup geleneğin yeniden üretildiği günümüzde Yörük kültürünü yaşatmaya ve kültürel işaretlerini toplumsal hayatta yaygınlaştırmaya çalışmaktadır. (Caner Işık, a.g.m) Yörüklerde deve uzun ve zor şartlarda taşıma işini yaptığı için vazgeçilmezdir ve deve sahibi olmak aynı zamanda yüksek oranda yük taşıyabilmek anlamına da gelir. Fakat değişen şartlar, yerleşikliğin sağlanması ve Yörük kültürünün sadece manevi kültür boyutunun kalması deve ve devecilik üzerine bir kültürel görünümü de meşru kıldığı belirtilmiştir. Bunun yanında devenin işi olan taşımacılık, erken zamanlarda yerini kamyonlara bırakmıştır. Hatta güreş̧ sahalarına bile develer kamyonlarla AYLATunsurlarından NA · 7102 REBMbiri EVON İKE 11-90 getirilmektedir, öyle ki güreşe katılmanın en masraflı bu/ Mkamyon kirası işidir. Yörük kültürü taşımacılık için kullandığı deveyi, kültürünü yaşatmak için onun işlevini yerine getiren kamyona taşıtmaktadır. Çünkü yarışlar da modern organizasyonlar olarak gün ve belli bir saat süreci içinde gerçekleşmektedir. Bu süreç ancak modern ve teknolojik araçlarla istenildiği biçimde yönetilir. 09-11 EKİMiken / NOVEMBER 2017 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMişi·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Develer Yörük içinEKİM taşıma aracı artık taşıma de yapmamaktadır. Develer bir hobi, bir kültürel gelenek, bir tutku olarak yetiştirilmektedir. Bu yetiştirme sürecinde de en prestijli develer güreşçi develerdir. (Caner Işık, a.g.m)
IBATİK İRİDLİB
Yerleşik Hayat, Devecilik ve Deve Güreşleri Kültürü Modern zamanlar her türlü geleneğin yeniden üretildiği zamanlardır. Toplumsal değişmenin çok hızlı olduğu, geleneksel kategorilerin modernleşme pratikleri içinde yeniden anlamlandırılması ve oluşan yeni anlamların yaygınlaşması ve benimsenmesi süreçleri bu geleneğin üretimi süreçleridir (Hobsbawm; Ranger, 2006).Devecilik kültürü olarak adlandırabileceğimiz alt kültür de, kökünü Yörüklük geleneğinden alan ve Yörük’e dair temel özelliklerin dönüştüğü bir ortamda, simgesel olarak ön plana çıkan bir kültürdür. Deve ve devecilik ile Yörüklük geleneği arasında doğrudan bağlantı vardır. Devecilikle uğraşanlar arasında Yörüklüğünü kabul etmeyen neredeyse yoktur. Devecilikle uğraşanlar gerek ataerkil kültürel beklentiler içinde olması, gerek gelenek diye adlandırdığı 13
Ayşegül Koyuncu-Okça “ Geleneksel Deve Güreşleri ve Deve Donanımlar”, Deve Kitabı, ed. Emine Gürsoy Naskali&Erkan Demir, Kitabevi , İstanbul, 2014, s.43-71
388
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA beklentilerin hepsinin Yörüklükle alakalı olması, gerekse deve güreşlerindeki kültürel simgelerin (davul-zurna, kilim dokumaları, Yörük işlemeleri, zeybek) Yörüklüğü işaret edenlerle birlikte olması bunu kanıtlar (Caner Işık, a.g.e). Deve ve devecilik üzerinden neredeyse ortadan kalkmış̧ bir gelenek olan Yörüklük kültürü yeniden inşa edilmektedir. Deve güreşleri’, ‘bağlayıcı’ bir kültür elemanı olarak görev yapar. Batı Anadolu’da Yörüklerin grup kimliği kazanmalarına, karakteristik yaşam tarzlarını yeniden üretmelerine ve ortak geleneklerini sürdürmelerine yardımcı olur. Deve güreşleri geleneği bu kültürü yaşatanlar için kültürel açıdan varoluşlarını kanıtlama fırsatı sağladığı gibi, kendilerini ifade edebilmeleri açısından da önemli işlevler üstlenmekte, yaşamlarını zenginleştirmektedir. Deve güreşleri ile bu kültürün mensupları kültürel, sosyal, ekonomik, psikolojik gereksinmelerini karşılamaktadır (Çalışkan, 2012:377). Deve güreşi geleneği, kültürel bakımdan zamansal ve mekânsal olarak da ‘taşıyıcı’ bir işleve sahiptir. Deve güreşleri, Yörük toplumunun geçmişine ait somut ve somut olmayan kültürel miras unsurlarının, kültürel değerlerin ve geleneklerin gelecek kuşaklara aktarılmasında ‘zamansal bir taşıyıcı araçtır’. Diğer yandan devecilik kültürü ve deve güreşleri geleneğinin Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınmasında ise ‘mekânsal bir taşıyıcı araç’ rolü üstlenmiştir14. (Çalışkan, 2016:203) Geçmişin bu renkli mirasının deve güreşleri aracılığıyla halen sürdürülmesi, bu kültürün günümüzün koşullarına yenilmeyen, yaşayan bir kültür olduğunu kanıtlamaktadır. Bu kültürün mensupları, kültürel görünümlerin giderek aynılaştığı dünyada, bu renkli mirası kuşaktan kuşağa aktararak, geleceğe taşımayı sürdürmektedir. Bilindiği gibi, kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze ulaşan değerler, bir ülkenin kültürel zenginliği bakımından önem taşırlar. Geçmişten günümüze ulaşan bu değerlere gelecek kuşaklar için sahip çıkılması gerektiğinde inanıldığından bu değerler bütününe ‘kültürel miras’ denilmektedir (Can, 2009:22). Anadolu devecilik kültürü ve deve güreşlerinin kültürel miras boyutu son yıllarda yayınlanan pek çok araştırma ile literatürde oldukça iyi belgelenmiş̧ durumdadır. Geleneksel Yörük kültürünün taşıyıcı unsuru olan deve ve ona bağlı gelişen devecilik kültürü, özel bakım gereken bir işe dönüşür. Devecilerin develeri ile ilişkisi bir tutku ilişkisidir. Deveciler, develeri hakkında konuşurken ailesinin bir ferdinden bahseder gibi bahsetmektedir. Develer kişileştirilmiş̧ 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA karakterler olarak anlatılmanın yanı sıra, sahipleri tarafından özdeşleşme düzeyinde bir ilişkiden söz edilebilir. Bu ilişki kişilerin deveci olarak adlandırılması sonucunu doğurur. Asıl kimlikleri olan Yörüklüğü aşan bir meslek adlandırması gibi devecilik alt kültürü oluşmuştur. Devecilik bu durumundan bir hobi olarak kabul 2017 edilmez. A·YANTALYA LATNModern A · 7102 sınıflandırma REBMEVON / Mİiçinde KE 11-9bir 0 hobi olarak 09-11 / /NOVEMBER 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİMdolayı NOVEMBER 2017 ANTALYA adlandırılabilir fakat deveciler için, deve tutkulu bir meslek gibidir. Deveciliğin bu özelliği güreşler ne kadar güç şartlarda gerçekleşirse gerçekleşsin, güreşlerin yapılması ve bir kültürel alt grup olarak yaşaması sonucunu doğurmuştur15.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Deve güreşleri modern organizasyon içinde yerini almıştır. Bu kültüre ön ayak olan belediyelerin katkıları ile oluşturulan güreş̧ arenaları, organizasyonlardaki sponsor ilişkileri, cazgırından, saracına deve sahibinden deve bakım elemanına kadar geniş̧ bir deve güreşi ile anlamlı olan meslekler-sıfatlar söz konusu olmuştur. Bu profesyonelleşme anlamına da gelmektedir. Zaten deve güreşi arenası, hakemi, sunumu ve gerçekleşmesi ile planlı, zaman kısıtlaması olan, güreşin niteliği ve şekli apaçık tanımlanmış̧ olan bir etkinliktir. Bu yönü ile kökünü geleneksel Yörük kültüründeki asalet ve şeref gösterilerinden alan modern bir uygulama olarak tanımlamak yanlış̧ bir ifade olmayacaktır16. 14 Vedat Çalışkan, “Kültürel Bir Miras Olarak Anadolu Devecilik Kültürü ve Deve Güreşlerinin Dünü Bugünü ve Geleceği”, I. Uluslararası Selçuk Efes Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, Selçuk Belediyesi Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, İzmir, 2016, s.200-220 15 Caner Işık, “Devecilik Kültüründei Farklılaşmalar Üzerine Sosyal Antropolojik Bir Analiz, I.Uluslararası Selçuk Efes Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, Selçuk Belediyesi Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, İzmir, 2016
16
Caner Işık, a.g.m
389
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kültüründe Uluslararası Sempozyumu, Balıkesir, Pınarbaş Matbaacılık ve Reklam Hizmetleri San. Tic.Ltd. Şti. İstanbul, 2012
Sonuç Değişen ekonomik ve sosyal şartlar, ekili-dikili alanlar, azalan göç yolları, hızla artan kara yolları, keçinin ormana verdiği düşünülen tahribat gibi birçok nedenden ötürü göçer yaşam alanı gün geçtikçe azalmaktadır. Buna bağlı olarak da deve sayısı düşmektedir. Göçer yaşamın ayrılmaz sembollerinden biri olan devenin sayısı azalmasıyla birlikte deve ile ilgili uygulamalar, dokumalar, giyimler, donanımlar ve inanışlar da geri döndürülemez bir biçimde kaybolmaya yüz tutmaktadır. Günümüzde sınırlı sayıda deve ile Yörükler, konar göçer yaşamı sürdürmeye çalışmaktadırlar. Ancak günümüzün toplumsal şartları, siyasi engeller ve sınırlılıklar göçer yaşamı ve develeri tehdit etmeye devam etmektedir.
Ralph Linton, The Cultural Background of Personality, 1945, Akt.Bozkurt Güvenç, “İnsan ve Kültür”, İstanbul: Remzi kitabevi, 1994
Toplumsal ve ekonomik yaşam biçiminin değişmesi konar göçer Yörüklerin sosyal yaşamlarında da büyük değişiklikler meydana getirdi. Deve ve Devecilik kültürü olarak ele alınan durumun Yörüklük geleneğinin yeniden üretilmesi ile ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla yeniden üretimin bir sonucu olarak yerleşik hayata geçen Yörükler deve güreşleri organize ederek söz konusu kültürel durumu sürdürmektedirler.
W.G.&Keller, A.G.Summer, The Science of Society, 1927, Akt. Akt.Bozkurt Güvenç, “İnsan ve Kültür”, İstanbul: Remzi kitabevi, 1994
Sait Doğan, “Tarihsel Gelişim Sürecinde Yörükler”, Anadolu’da Yörükler: Tarihi ve Sosyolojik İncelemeler, ed.Hayati Beşirli&İbrahim Erdal, Phoenix Yayınevi, Ankara, 2007 Vedat Çalışkan, “Kültürel Bir Miras Olarak Anadolu Devecilik Kültürü ve Deve Güreşlerinin Dünü Bugünü ve Geleceği”, I.Uluslararası Selçuk Efes Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, Selçuk Belediyesi Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, İzmir, 2016
Yılmaz, O., Ertürk, Y. E ve Ertuğrul, M. (2014), “Türklerde Deve Güreşlerinin Orta Asya’dan Anadolu’ya 4.000 Yıllık Geçmişi, ÇOMÜ Ziraat Fakültesi Dergisi, 2014, 2 (1), ss.37–44.
Kaynakça A.Hilal Tuztaş-Horzumlu, “Yörüklerde Deve: Sarıkeçili Yörük Yaşamında Deve”, Deve kitabı (2014) Ed. Emine Gürsoy Naskali&Erkan Demir, Kitabevi Yayınları, İstanbul Ayşegül Koyuncu-Okça “ Geleneksel Deve Güreşleri ve Deve Donanımlar”, Deve Kitabı, ed.Emine Gürsoy Naskali&Erkan Demir, Kitabevi , İstanbul, 2014 Bahaddin Ögel, Türk Mitolojisi: Kaynakları ve Açıklamaları ile Destanlar, Cilt II, Ankara, 1995 Bozkurt Güvenç, İnsan ve Kültür, İstanbul: Remzi kitabevi, 1994 Can, M. (2009), Kültürel Miras ve Müzecilik, Çalışma Raporu, Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Caner Işık, “Devecilik Kültüründei Farklılaşmalar Üzerine Sosyal Antropolojik Bir Analiz, I.Uluslararası Selçuk Efes Devecilik Kültürü ve Deve Güreşleri Sempozyumu, Selçuk Belediyesi Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, İzmir, 2016 Çalışkan, V.09-11 (2010), Kültürel Bir /Mirasın Türkiye’de Deve Güreşleri, Selçuk Belediyesi 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · Coğrafyası: ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Yayınları, No:3, İstanbul: Anka Matbaacılık.
IBATİK İRİDLİB
Çalışkan, V. (2012), “Bir Kültürün Zamana ve Mekâna Tutunma Aracı: Deve Güreşi Şenlikleri”, F. Özden (yay.), Aşıklar, Savaşlar, Kahramanlar ve Çanakkale, ss.372- 383, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Hobsbawm, E.; Ranger,T. (2006), Geleneğin İcadı, Çev., Mehmet Murat Şahin, İstanbul: Agora Kitaplığı Marcel Bazin, “Orta Asya Toros Yörüklerinden Sarıkeçili Aşireti”, Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, çev. Hamdi Kara, 1994. Musa Seyirci, “Batı Akdeniz Yörükleri”, Derin Yayınları, İstanbul, 2003, s.17-19 Musa Seyirci, “Deve Folkloru ve Güney Göçerlerinde Deve Donanımları”, III. Milletlerarası Türk Folkloru Kongresi Bildirileri (1986), Ankara, 1987 Mustafa Arslan, “Türk Halk Edebiyatında Göçe ve Göçerliğin Sembolü Olarak Deve”, Halk 390
391
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Geleneksel Türk Ebrusuna Felsefik Yönden Bir Yaklaşım Doç. Şemseddin Dağlı
İslam coğrafyasında dinine en fazla hizmet eden Türk milleti sanatı ile de ilahi güzelliği üstün bir biçimde kullanarak hemen tüm sanatlarda mistik olanı işlemiştir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA işlemiştir. Hatta bu sanatlarımızın bazı türleri de tekkelerde geliştirilmiştir. En güzel eserlerde bile bu derviş terbiyesinin verdiği terbiye ile sanatçısının imzası görülmemiştir. Yerini doğuda taklide bırakan, batının deyimi ile yaratıcılık kavramı bu kavramın sadece onu yaratan Allah’ına yakıştıran İslam sanatçısı tarafından bu kavramla yetinmiş. Ama görülen bu taklit, bildiğimiz bir taklit değil. Bu yaratılana sevgi ve saygıyı hedefleyen bir gayrettir. Doğu İslam Sanatlarında yatan bu gerçek kendini en güzel, en sağlam olarak ebru sanatında bulduğunun bir göstergesidir. (Resim -1)
Öyle ki bunlardan bazıları tekkelerde geliştirilmiştir. Bu terbiyenin sonucu olarak En güzel eserlerde bile sanatçısının imzası görülmemiştir. Doğudaki taklit anlayışı, batının deyimi ile yaratıcılık kavramı ise onu yaratan Allah’ına yakıştırılmıştır. Yaradılana sevgi ve saygıyı hedefleyen Ebru sanatı, gerek kitap yazımı ve süslenmesi ile gerekse mistik yaklaşımlarla en çok ilişkisi kurulabilecek bir sanat alanıdır. Ebru bilinebilen tarihi içinde (15. Yüzyıldan beri) hep gizemli bir sanattır. Teknik olarak karmaşık yapısı ve uygulama zorluğu gibi nedenler onu hem ilginç yapmış diğer yanıyla da öğrenilmesinde güçlükler doğurmuştur. Geleneksel sanatlar içerisinde yeri bir başka. Olan ebruda insan elinin hüneri, ilahi yönelişle şekil bulur. Öyle şekiller çıkar ki ortaya, zaman zaman sanatkâr, yarattığı eser karşısında kendisini aciz hisseder Doğal güzellikleri suya resmeden teknede oluşan renk kümelerini kâğıda, yüzeye aktaran ve yaşatan bizim güzellik anlayışımızla doğmuş, gelişmiş, kağıt süsleme sanatlarımızın en önemlilerinden biridir ebru. Anahtar kelimeler.ebru-sanat-islam-felsefe-kimya
An Approach to a Traditional Turkish Art of Water Marbling In the Islamic geography, Turkish people who also contributed to their religion at most with their art treated the mystical one in all the arts by using the divine beauty. In fact, some of them have been developed in the dervish result this AYLATNlodges. A · 7102As REaBM EVONof/ M İKEdecency, 11-90 the sign of the artist was not seen even in the most beautiful work. The concept of imitation in the east and the experience and the concept of creativity of the west is ascribed to Allah. The art of water marbling that aimed at love and respect to the Creator is a field of art to establish the most relations wither with book writing and decoration or with mystical approaches. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
The water marbling is always a mysterious art in its known history (since the 15th century). Technically its complex structure and reasons such as difficulty in application, both made it interesting and created difficulties in learning it from other respects. The water marbling that has another place in the traditional arts. It shaped with the ability of human hand and with a divine orientation. It emerges such a shapes, from time to time, the artist feels incapable against the works he created. The water marbling is one of the most important paper decoration arts emerged with our understanding of beauty which sustains and transfers the colour sets created on tray, which paints natural beauties on water, to the paper and surface and which was born with our understanding of beauty. Key words: art-ism-Islam-philosophy-chemistr
Geleneksel Türk Ebrusuna Felsefik Yönden Bir Yaklaşım
İslam dünyasına ve dinine en fazla hizmet etmiş olan Türk ulusu sanatı ile de ilahi güzelliği için üstün bir biçimde ifade etmiş musiki, mimari, hat ve söyleme sanatlarından çoğunlukla mistik olanı 392
Resim-1: Klasik Soyut Ebru. Şemseddin Ziya Dağlı. Türkler, İslamiyet’e çok yüce bir iman ile bağlandılar. Her konuda olduğu gibi, sanatın da hemen tüm dallarında “İlahi” güzellikleri ifade etmeye çalışmışlardır. Mimaride, müzikte, süslemede hep mistik olanı arama gayretinde oldukları gözlemlenir. Edebiyatımızın büyük şairi Necip Fazıl Kısakürek bu durumu en yalın ve anlaşılır biçimde “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış, Marifet bu, gerisi çelik çomakmış ‘’dizeleriyle anlatmıştır.
DİN-SANAT İLİŞKİSİ Sanat, özü itibariyle değil ancak yapıtları noktasında psikolojik bir inceleme konusu olabilir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11neEKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA Sanatın özde olduğu sorusu psikolojinin alanını aşan bir durumdur. Benzer şekilde din de, esas itibariyle kendi fenomenolojisini oluşturan, kendine özgü coşku ve simgeleriyle öz olarak psikoloji tarafından tam olarak açıklanamayan bir olgudur. En nihayetinde din ve sanat, her ikisi de öz olarak bilim olmadığı gibi ancak kendilerine özgü nesnelerle açıklanabilirler. Sanatçı ile yapıtı arsındaki LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11ortam EKİM / ·ANTALYA NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·ve ANTALYA ilişki sanatçının yetiştiği şartlar bilinmeden tam olarak anlaşılamaz (Jung, 2006: 308-309). Denilebilir ki sanat, din ile iç içe bir görünüm sergiler. Dinin kendisini anlatma, mesajını iletme yollarından birisi sanattır (Ökten, 2014: 28). İslam sanatkârı tabiattan ve gerçek varlık âleminden niçin mümkün olduğu kadar uzaklaşmış, motiflerinin niçin daha ziyade gökyüzünden, uzayın derinliklerinden ve hayal âleminden derlemiştir? İslam sanatındaki çiçeklerin, bitkilerin ve figürlerin yorumlanması sanatçının onları olduğu gibi değil de; işleyerek, diğer bir deyişle pişirerek takdim etmek arzusundan doğmuş; İslam sanatkârı tabiattaki realizmden bu sebeple daima kaçmıştır (Resim 2-3). İslam sanatının bu özelliği İslam felsefesinin hep fizik ötesi âlemle meşgul olması ile yakından alakalıdır. İslam felsefesinin konusunun çok az bir kısmını bu dünya teşkil eder. O hep fizik ötesi âlemlerle ilgilenir. Bu durum, sanatçının da ufkunu açarak ona yepyeni ve orijinal konular bahsetmiştir. İslam sanatlarının arka yapı elemanlarını yorumlayabilmek için resim yasağı meselesi ve bu yasağın boyutlarını iyi analiz etmek gerekir. Bu konularda yapılan araştırma ve yorumlamalar kesin bir yasaya ulaşmadan her biri daha yeni tartışmalar başlatacak şekilde sonuçlanmaktadır. Eldeki mevcut örneklere göre, İslam sanatlarının erken dönelerinde bilinçli olarak tasvirden kaçınılmış ve bunun doğal sonucu olarak soyutlamaya girilmiştir (Yakutcan, 1989: s. 2 ).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
393
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kazanan Arap yazısının, her tür malzeme ile yazılmasıyla gündeme gelen sanatlardan ebru sanatımız da ulusal zevkimizin en üstün doruklarına ulaşmıştır. Çünkü ilahi güzellik arayışı insana kendini unutturmaktadır (Resim: 5). Bu nedenle birçok şaheserin sanatçısı bilinmektedir (Sanatsal Mozaik: s. 49).
Resim-2: Alhambra Sarayı çini ve alçı süslemeleri. Fotoğraf: Şemsedddin Ziya Dağlı.
Resim-5: Eski örneklerden bir ebru. Anonim. Fotoğraf: Mecmuatül Resail, 1519. Resim-3: Alhambra Sarayı alçı süslemeleri. Fotoğraf: Şemsedddin Ziya Dağlı. Burada söz konusu olan şey İslam sanatlarının arka yapı elemanlarını anlayabilmemiz için resim yasağı ve bu yasağın boyutlarının hangi ölçülerde var olduğu sorununun analizidir. Eldeki örneklere göre, İslam sanatlarının erken dönemlerinde bilinçli olarak tasvirden kaçınılmış ve bunun doğal sonucu olarak soyutlamaya girilmiştir (Yakutcan, 1989: s. 2). Önceleri, ebru sanatı günümüzün “soyut sanat” kavramına benzer görünse de, tasavvufla olan ilişkisi yüzünden hiçbir çalışmanın hafife alınmaması gerektiği vurgulanmalıdır (Sanatsal Mozaik ,1995: s.50). Ebru sanatı, Anadolu’ya Türklerin eski vatanından ipek yolu ile gelmiş; Türkistan’ da, Buhara’ da YLATNA · 710yerleşmiştir. 2 REBMEVON / MİKE 11-90 yola çıkmış, İran üzerinden adını da beraber alarak AAnadolu’ya Yağmur suyu, toprak boya, kitre ve sığır ödünden belli ölçülere göre hazırlanan bu karışımın tekne adı verilen bir kapta yapanın ustalığına göre şekillendirildikten sonra oluşan şekil ve renk cümbüşünün bir kâğıt üzerine aktarılması biçiminde kısaca ve kabaca tarif edebileceğimiz ebru; 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER ANTALYA aynı şeklin yeniden yapılmayacağı, tekrarı olmayan bir özellik 2017 taşır. ·(Resim-4), Ebru yaparken duyulan huzur ve mutluluğun, psikolojik olarak insan üzerinde terapi etkisi yaptığı da belirtilmiştir. Ebru yaptığımızda bir daha tıpatıp aynı deseni tutturamamak ve her seferinde başka bir güzellik yakalamak, insandaki yenilik ve merak arzusunu tatmin etmekte ve doyumsuz bir zevk vermektedir. (Şahin, 1999: s. 60 ).
IBATİK İRİDLİB
“Ruhsal hastalıkların güzel sanatlarla tedavisi” fikri de doğmuş oldu. İnsanın kendini ifade etme mekanizması incelendiğinde, görülüyor ki, yazı (şekil ile ifade) dilden (konuşmak) önce gelmektedir. Terapi ile ruhsal hastalıkların tedavi edilmesinde kullanılan bu sanatımızın etkileyici ve rahatlatıcı yönü gözle görülür başarılı sonuçlar alınmasında etkili olmuştur.. çabuk ve seri çalışılarak sonuca ulaşılan bu sanatımızda ortaya çıkan sonuçlar izleyici ve sanatçıyı doyumsuz bir zevke götürmektedir. Sanatçıyı bu denli bir trans haline getiren bir anekdotu örnekleme alacak olursak her konuda hezarfen ve büyük ebru üstadı Necmettin Okyay’ın bir akşamüstü ebru yapmaya koyulmasıyla birlikte zamanı unutup sabah ezanını duyarak kendine gelmesi ve tekneyi kapatmasını verebiliriz. İslam sanatçısı eserlerini oluştururken, yaratıcı ile bir yarış halindeymiş gibi algılanmaktan mümkün olduğunca09-11 uzakEKİM durmaya çalışan, “kendi yaratımı” üzerinde yorumlamaktan ziyade, “Tanrı’nın 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA yarattıklarının keyfi” üzerinde yorumlamayı öne çıkaran bir bakışa sahiptir (Can, Gün, 2012: 164). Öyle ki, sanat eseri bizde bir şeylerin hissedilmesine; duyu, sezi ve kavrayışla bir tecrübenin oluşmasına yol/ /NOVEMBER açabilmektedir. bir sanat koyarken, LATNA ortaya · 7102 R EBMEVONağırlıklı / MİKE 11olarak -90 maddî 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017Aeserini ·YANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017Sanatçı, ANTALYA bir şekilde telakki edilen nesnelere, ruhsal bir boyut kazandırmaktadır. Sanattaki bu ruhsal boyutun en önemli kaynağı; insanın “iç ben”i, psikolojik dünyasıdır. Fıtri olan sanat yeteneği ve faaliyeti, doğrudan doğruya insanın iç benliğindeki “yaratma” arzusunun somut tezahürlerinden biri olarak görülebilir. Dolayısıyla sanatkâr için sanat, benlik duygusunun ayaklanması, yaratma ihtirasına dönüşme tehlikesini de barındırabilir (Çetişli, 2013: 47-48).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Sanatçının ruhunu yansıttığı ebru teknesi bir ayna işlevi görür. Sanatçıdaki aşkın yönü ortaya çıkarabileceği gibi eğer varsa henüz ortaya çıkmamış psikopatolojik semptomlarını veya değişimlerini de yaptığı sanat eserine bakarak değerlendirme yapmak mümkündür (Akhan, 2012: 133). Ebru fizikokimyasını biraz araştırdığımızda orada fiziğin çeşitli sahalarının işin içine girdiği gözlemlenmektedir. Resim-4: Teknede çalışma Doğuda ebru sanatçılarının ellerinin Allah tarafından yönlendirileceğine inanılır. Kur-an’da önem 394
Ebru öyle bir sanattır ki uçsuz bucaksızdır. Yani renkler uçuşuyor, kâğıda yapışıyor, ama gerçekte hadise ne; orayı kimse bilmiyor. Araştırıyoruz. İşin sonunda da bu işi gerçekten bilmediğimizi, her şeyin Allah’ın ilmi sayesinde ortaya çıktığını söyleyip teslim olacağız (Kaftan, 1998: 43).
395
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ebru teknesinde kâinatın yansımasını, yaratılışının izlerini görmek mümkündür. “Her şey sıvı dolu bir teknenin içine düşen damla ile başlar ki, kâinat da başlangıçta bir noktadan ibarettir. Ebru teknesindeki damlalar bir fırça darbesiyle şekil alırlar ve teknenin içine yayılırlar. Bu yayılma teknenin boyutları ile sınırlıdır. Bu yayılma dâirevî olmaya meyillidir. Kâinattaki gök cisimleri de küre şeklinde yani dâirevîdir. Daha sonra ise şekil verme işi gelir ve ardından da tespit. Ebru ustası teknedeki son şekli kağıda tespit eder. Bu, kâinattaki Levh-i Mahfûz’un timsali gibidir. İyi bir ebru ustası kâğıda baktığında bütün bu safhaları okuyabilir” (Özçimi,2012:100-101). Dikkat edildiğinde Ebru’nun oluşumunda da bu tür anlamlar sezilebilmektedir. Kitreye düşen damla ve oluşan sürekli değişkenlik halindeki fenomenler, bir var oluş bir yok oluş halini yansıtmaktadır (Resim -6-7). Alman yazar Goethe’nin bir sözünü burada vurgulamak gerekirse sanat eserinin sadece bitmiş halinin görülmemesi; aksine onun oluşum hallerinin tanınması gereklidir. Allah’ın kainatı yaratmadaki sanatını ve oradaki armoniyi görmektir. Bu ise nesnelerdeki keyfiliği aşarak onlara farklı bir gözle bakarak oluşur. Bu bakış kendinden geçmeyi, benliği ortadan kaldırmayı ve sarhoşluğu gerektirir (Ayvazoğlu, 1989: 32-33). Tasavvuf tabiriyle, ‘batını zahire çıkarıyor’ ebruzen. Kainat sayfalarında saklı güzellikleri gün yüzüne(Demirci,2000:28).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA şiar edinerek bir nefis terbiyesi içinde abdest almadan Allah’ın adını anmadan tekne başına yaklaşmamalarının, bu anlayışın tezahürü olduğunu söyleyebiliriz. Yine bu anlayışın hakimiyetinden ve tevazudan kaynaklanıyor olmalıdır ki eski ebru sanatçıları ortaya koydukları eserlerinde imza atmaktan uzak durmuşlar ve bunu yaratana karşı bir başkaldırı ve benlik olarak görmüşlerdir. Ebruculuk hem çabuk hem de kolay bir hal almıştır. Bu, ebruculuk işleminin özellikle terapiye (tedavi) uygun olmasını sağlar (Sanatsal Mozaik,1995: 53). Ebru öyle bir sanattır ki yapılan bir ebrunun aynısını yapmanın imkânı yoktur. Bu bir yandan sanata orijinallik katarken diğer yandan seri üretimi açısından mahsurludur. Ebru gerçekten büyüleyici bir sanattır. Onun dilini öğrenen bir sanatçı elinde mücerret güzellikler dünyasının açıldığını görür. Bir süre sonra nabız atışlarıyla teknedeki renklerin ve soyut şekillerin aynı dili konuşmaya başladığını fark eder (Ayvazoğlu: 2000, 36.). Ebruda amaç, ebru sanatçısının gönlünün doğrultusuna yönelmesidir. Amaç teknede renkli boyalarla resim yapmak değil; bir tür trans halinde ilahi güzelliğe ulaşmaktır. Ebru bir yönüyle evreni temsil eder. tıpkı evrenin sınırsız bir şekilde genişlemesi gibi tekneye atılan boya da kendi dışındaki boyayı iterek genişleme sağlar. Bu yönüyle ilahi ritme ayak uydurur. Suya düşen her bir damla evrenin oluşumu gibi büyür genişler. İslami inanışta tek bir yaprağın bile izinsiz kımıldamayacağı gerçeğinden hareketle kayıtsız olmayan bir teslimiyettir. Bu yönüyle ebru, su üzerine kurulu evreni yine su üzerinde resmetmektir (Demirci: 2000, 28).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Resim-6: Battal Ebru. Şemseddin Ziya Dağlı.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Resim-7: Ebruda damla. Şemseddin Ziya Dağlı. Tarihte yaşayan ebru sanatçıları hakkında elimizde çok az bilgi bulunmaktadır. Çoğunluğu derviş meşrep hayat süren bu ustaların meşhur olmak gibi bir amaçları olmadıkları için, ebrularına isim yazmamışlardır. Bu sebeple elimizdeki eski ebru örneklerinin tarihini ya da ustasını tespit etmek imkânsızdır (Dere, 2011: 32). Ebru Sanatı, yemek pişirmeye benzer. Tam tarifi uygulamak, kesin ölçüler vermek imkânsızdır. Herkesin renklerden ve desenlerden çıkardığı kendine özgü bir karışımı vardır ve kendi dünyasını yansıtmak ister. Ebru sanatı birçok sayıda hassas dengenin aynı anda oluşan faaliyetleriyle sonuçlanır. Tek bir yaprağın kıpırtısına bile bigane kalmayan Külli iradenin niyetinizi gerçeğe döndürmesini bekliyorsunuz(Demirci,2000:27). Bu noktadan baktığımızda ebru sanatçılarının bu felsefeyi 396
Düzenli geometrik şekiller dışında başka türlü böylesine desen elde etmek mümkün değildir (Resim-8). Her şey hazır olduktan sonra ebru kağıdı yapmak kolay ve çabuk sonuçlanır. Bu özelliği, daha sonra açıklanacak olan “terapi” için son derece elverişlidir (Barutçugil :2000,106). 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Resim -8: Tekneden ebru. Şemseddin Ziya Dağlı.
Eski sanatlardan günümüze en çok uyanı ebrudur. Ebru, sağlıklı insan (tabii, eğer varsa) için bile son derece heyecan verici, stres giderici, mutluluk verici bir insan tahayyülünü zorlayan huzur verici bir uğraştır (Barutçugil: 2000,111). Modern yaşamın her şeyi determinist kalıplara vuran anlayışının aksine, belirsizliğe razı olmayı belletiyor, bekletmeyi ve tevekkülü öğretiyor (Demirci: 2000, 27). 1853 yılında C. W. Woolnough tarafından yazılmış olan “Ebru Sanatı ve Kitap Kenarları ile Kâğıtlara Uygulanması” adlı kitapta aynen şöyle denilmektedir. “Kendi çıkarlarını tehlikede gören bazı kimselerin kızgınlığına ve muhalefetine hedef olacağımdan hiç kuşkum olmamasına rağmen, bu kimselere şunu hatırlatmak isterim: Her şeyin ilerleme kaydettiği günümüzde (138 yıl önce) 397
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
bunca zamandır geri bırakılmış olan, pek az kişinin farkına vardığı bu garip ve basit sanat neden dikkat çekmesin ve neden, eğer mümkünse, bununla neler yapılabileceği denenip gücü yararlı yönlere tevcih edilmesin?” Ebru sanatı gibi, işte bu satırlar da günceldir (Barutçugil: 2000.102). İslami düşünce dâhilinde Tasavvufi ve felsefi açıdan ele aldığımız geleneksel sanatımız ebru bu yönüyle incelemeye değer özellikler taşımaktadır.
KAYNAKÇA
Akhan, (2012), Latife Uta (2012). “Psikopatolojik Sanat ve Psikiyatrik Tedavide Sanatın Kullanılışı”, Yükseköretim ve Bilim Dergisi/Journal of Higher Education and Science, Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Austos/August 2012; ss: 132-135. Ayvazoğlu Beşir, (1989), İslam Estetiği ve İnsan, Çağ Yayınları, İstanbul. Ayvazoğlu Beşir, (2000), İhsaniye’de Bir Ebru Evi Suyun Renklerle Dansı, Haz. Hikmet Barutcugil, İSKİ Yayınları, İstanbul. Barutcugil Hikmet ,Suyun Renklerle Dansı ,İski yayınları İstanbul ,2000. Can Yılmaz, Gün Recep, (2012). İslam Sanatına Giriş, 2. Baskı, Dem Yayınları, İstanbul, ss: 164. Çetişli İsmail, (2013). İslam Sanatlarının Estetik Temelleri ve Nitelikleri, Bizim Külliye, Üç Aylık Kültür ve Sanat Dergisi, Sayı: 54, Yıl: 14/2012-2013, ss: 45-51. Demirci Senai, (2000), Aşk Suya Düşünce Suyun Renklerle Dansı, Haz. Hikmet Barutcugil, İski Yayınları, İstanbul. Dere Ömer Faruk, (2011), Ebru Sanatı”, İsmek Yayınları , İstanbul. Jung Carl Gustav, (2006), “Analitik Psikoloji”, (Çev. Ender Gürol), 2. Baskı, Payel Yayınları, İstanbul. ss:308-309. Kaftan Ekrem,(1998), “Ebru Bir Sır Sanatıdır” Kültür Dünyası Dergisi, Fatih Yayıncılık, İstanbul, sayı: 11, ss:43. Ökten, Sadettin, (2014), “Fincanımda Kola Var”, Tuti Kitap, İstanbul, ss:28. Özçimi Sadrettin, (2012): “Gelenekli Ebru Sanatımız”, Bursa’da Zaman Dergisi, Temmuz, Sayı: 3, AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 ss:100-107. Sanatsal Mozaik Dergisi,(1995)’’Türkler ve İslam Sanatı ‘’,İstanbul,Kasım 1995,Sayı 3. Şahin Şeyma, (1999), “Renklerin Dünyası”, ss: 60 Yakutcan, Ahmet, Ömür, C. (1989). “İslam’da Resim, Heykel ve Musiki”. Nil Yayınevi, İzmir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
ÇOMAKDAĞ KÖYLERİ YÖRÜK EVLERİ VE AHŞAP SÜSLEMELERİ Öğr. Gör. Taner DİZEL Öğr. Gör. Nesrin KACAR
ÖZET Barınma insanoğlunun en temel ihtiyaçlarındandır. Temel ihtiyaçlarını karşılayan insanoğlu barındığı mekânları daha estetik hale getirme çabası içerisindedir. Dolayısıyla mekân estetiği ve mekân donatı elemanlarının süslemeleri bu açıdan büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Muğla İli, Milas İlçesi’ne bağlı Çomakdağ Köyü Yörüklerine ait Yörük evlerinin genel yapısı ve ahşap süslemeleri hakkında bilgi verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Yörük kültürüne ait evlerin genel mimari özelliklerinden tavan süslemeciliğine, kapı süslemelerinden pencere süslemeleri ve özelliklerine, mobilya süslemeciliğinden kullanılan donatı elemanlarına kadar bilgiler verilecektir. Verilen bilgiler ışığında Çomakdağ Köyü Yörüklerinin süsleme kültürü, renk ve motif seçimleri hakkında değerlendirmeler yapılmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Çomakdağ Köyü Evleri, Ahşap Süslemeler, Yörük Kültürü.
ABSTRACT Accommodation is one of the basic needs of human beings. Humans that meets their basic needs tries to make more aesthetic the places where they live. Therefore, the aesthetic of these places end the decoration of reinforcement elements have a great importance in this respect. The purpose of this study is to give information about the general structure and wooden ornaments of Yörük houses that belong to Çomakdağ Yörüks in Milas, Muğla. For this purpose, informations covering from general architectural features to ceiling decoration, from door ornaments to window ornaments and features, from furniture ornamentation to reinforcement elements used of houses that belong to Yörük Culture will be given. With these information decoration culture, color and motif choices of Yörüks of Çomakdağ will be evaluated. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11Village EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Keywords: The houses of Çomakdağ Village, Wooden Ornaments, Yörük Culture
1. GİRİŞ
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Her canlı türünde olduğu gibi insanoğlunun da en temel ihtiyaçlarındandır barınma ihtiyacı. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi piramidinin başlangıç noktasında bulunan, yeme, içme, nefes alma gibi biyolojik ve fizyolojik ihtiyaçların giderilmesinden sonra bir üst kademedeki temel ihtiyaçlarda, mülkiyet ihtiyacından bahsetmektedir. Mülkiyet barınma ve barınacak mekâna malik olma, sahiplenme olarak tarif edilmektedir. İnsanoğlu var olduğundan beri temel ihtiyaçlarını giderdikten sonra kendini güvende hissetmek amacıyla yaşayabileceği, dinlenebileceği ve korunabileceği bir mekân oluşturma ihtiyacı hissetmiştir. İnsanlığın bir mekân içinde (mağaralarda) yaşadığının bilinen ilk örnekleri Yontma Taş Devri (Paleolitik)’ne rastlamaktadır. Bu çağda çay taşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaç gibi doğal maddelerden yapılan ilk aletlerin kullanılmaya başlandığı ve insanların mağara, kaya sığınağı gibi yerlerde “büyük gruplar”/”kalabalık aileler” biçiminde yaşadıkları bilinmektedir. Antalya - Karain, Beldibi ve Belbaşı mağaraları, Gaziantep yakınlarındaki Dülük ve Antakya’daki Mağaracık; bu dönemde Anadolu’ya ait insan yaşamının ve devrin sonlarına doğru yerleşimin başladığının izlerini taşır. Çatalhöyük ise, insanlık tarihinin ilk şehir yerleşimi olarak kabul edilir ve Neolitik döneme ait bir yerleşim merkezi olduğu düşünülmektedir.(1).
398
399
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Göçebe hayattan kurtulmak, yerleşik ve düzenli bir hayata geçmek isteyen insanoğlu aynı zamanda kışın sert ve zorlu koşullarından, yırtıcı hayvan türlerinden korunmak amacıyla yaşayabilecekleri ve barınma ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri mekânlar kurmuşlardır. Zamanla bu mekânları resimlerle süslemişler, daha rahat yaşayabilecekleri donatı elemanları ile donatmışlardır. Yörük: Yörümek fiilinden türemiş olup, Anadolu’ya gelip yurt tutan göçebe Oğuz Boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir kelimedir (2). Bu görüşü kabul etmeyenler ise, yürük kelimesinin aslının “Yüğrük” olduğunu, bu tabirin sıfat halinde “ileri, medeni, bilgili, cins ve saf” anlamlarına geldiği gibi halk arasında kabiliyetli, dirayetli, cesur anlamlarına da geldiğini kaydetmektedirler (3). Yukarıda belirtildiği gibi, Yörük tabirinin göçebe anlamında olmak üzere, 14. Asrın ikinci yarısında ortaya çıktığı veya kullanılmaya başlandığı söylenebilir. Bunun yanında Yörük sözünün şimdiki anlamda göçebe olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumu destekleyen çeşitli örnekler verilebilir (4). Netice olarak Yörükler yazın yaylalarda, serin otlaklarda ve kışın kışlaklarda, daha sıcak ovalarda hayvancılıkla uğraşan, büyüklü küçüklü gruplar halinde yaşayan, konar-göçer Türklerdir. Bu konargöçer gruplar az sayıda haneler olduğu gibi, oldukça çok sayıda (yüzlerce) haneli büyük gruplar da olabilir. Grupların başında yönetici durumunda bir bey bulunur. Kısaca günümüzdeki Yörük kavramını Anadolu ve Rumeli’de konar-göçer olarak yaşayan, geçimlerini çoğunlukla hayvancılık ve ziraat ile sağlayan, mevsimlere göre kışlak ve yaylalarda kurdukları evlerde ya da çadırlarda oturan, Oğuz Türklerine verilen isim olduğu söylenebilir (4). Hayvancılık ve tarımla uğraşarak yaşamlarını idame ettiren Yörükler, çağın gereksinimlerine uygun olarak bir bölgeyi yurt edinme, bir adrese tabi olma, yerleşik yaşamda bilinilir belli bir bölgede ikamet etmek amacıyla kendi yaşam tarzlarına uygun mimarilerde konutlar inşa etmişler ve bu konutları AYLAelemanlarıyla TNA · 7102 REBtasarlamışlardır. MEVON / MİKE 11-Bu 90 çalışmada da kendi yaşam tarzları ve beğenilerine uygun donatı Çomakdağ Bölgesinde ikamet eden Yörüklerin konutlarına ait mimari özellikleri ile konutlarda kullanılan ahşap işlemelerinin ve donatı elemanlarının genel özellikleri hakkında bilgi verilmeye çalışılacaktır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2. ARAŞTIRMANIN KAPSAM VE YÖNTEMİ
IBATİK İRİDLİB
Milas’ın kuzeyindeki Çomakdağ üzerinde yer alan Çomakdağ Köyleri, yine Çomakdağ üzerindeki Türbe Platosunda yer alan Türbe köyleri ve Milas ilçe sınırları içinde yer alan ova köylerinde genel olarak benzer ama kendi içinde farklılaşmalara da giden bir kırsal yapı geleneği görülür (5).
Özellikle toprağın daha verimli olması sayesinde pazara açılmış ve ekonomik olarak daha gelişmiş ova yerleşmelerinde, geleneksel açık sofalı (önlüklü) plan tipi örnekleri de bulunmaktadır. Milas köyleri içinde genel anlamda yerleşen bu kırsal yapı geleneği en açık örneklerini Çomakdağ Kızılağaç, İkiztaş, Ketendere, Gökseki ve Sarıkaya köylerinde verir (6).
Şekil 3.1. Çomakdağ Kızılağaç Köyü (7) Çomakdağ Köylerinden olan Çomakdağ Kızılağaç köyü yaklaşık olarak 500 yıl önce Oğuz Türklerinin on ok boyunun bölgeye yerleşmesiyle kurulmuş bir Yörük Köyüdür. Köy taş evleri, kaya bacaları ve ipek dokumacılığı ile ünlüdür. Köye özgü olan taş evlerin tavan, kapı ve pencere süslemeleri günümüze kadar korunmaya çalışılmıştır. Köy halkı zeytin, pamuk, hububat, ipek dokuma, ipek böcekçiliği, hayvancılık ve ticaretle geçimini sağlamaktadır. Ayrıca kendilerine özgü Yörük kültürüyle ülke ekonomisine ve kültür turizmine katkıda bulunmaktadır. 3.1. Evlerin Mimari Özellikleri
Şekil 3.2. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Genel Görünümü (8)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Şekil 3.3. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Genel Görünümü (8)
Çalışma kapsamında Çomakdağ Kızılağaç Yörük Köyünün mimari dokusu, bu yöreye ait evlerin genel mimari özellikleri ile donatı elemanlarının süslemeleri örneklerle değerlendirilmeye çalışılacaktır. Şekil 3.4. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Genel Görünümü (9) 400
3. ÇOMAKDAĞ KIZILAĞAÇ KÖYÜ YÖRÜK EVLERİ
Evlerin resimleri incelendiğinde, mimarinin taş işçiliğiyle, içeriden sıva koruma kullanılarak,401
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
genellikle tek odalı olarak planlandığı ve bu tek odanın tüm ihtiyaçları giderecek şekilde tasarlandığı görülmektedir. Tek odalı olarak üretilen bu yapılar zeminden oldukça yüksek olarak tasarlanmıştır. Alt kat genellikle ambar, depo veya kiler olarak kullanılmakta ve diğer bölgelerdeki Geleneksel Türk Evi mimarisine bu açıdan uymaktadır.
desen ve motiflerde ahşap alınlık parçalarıyla süslendiği görülmektedir. Sofanın alt kısımlarında aşırı yükleme esnasında sarkma veya deformasyon olmaması açısından köşeler duvar yüzeyinden çapraz atılan açılı parçalarla desteklenmiştir. Ayrıca soldaki resimde destek köşe parçalarının görüntü kirliliğini örtmek amacıyla ince çıtalarla yüzey estetik biçimde kapatılmıştır.
Günümüzde yapılan yeni yapıların taş ustalarının yetersizliğinden dolayı kerpiç ve betonarme olarak yapıldığı gözlenmektedir.
3.2. Evlerin Kapılarına Ait Genel Özellikler
Evlerin üst katları yaşam alanı olarak tasarlanmış tek odadan oluşmaktadır. Bu tek oda içerisinde yemek hazırlama ve bulaşık yıkama eylemlerinin gerçekleştirildiği, ayrıca yiyecek maddelerinin de depolandığı mutfak kiler bölümü, elbise, battaniyelerin depolandığı yüklük bölümü ve sedirlerden yapılmış oturma bölümü ile duvarlarda açılmış nişlerden oluşan depolama bölümleri dikkati çekmektedir. Yaşam alanı olan üst katlardaki yemek pişirme ve ısınma eylemlerinin karşılandığı ocakların, evin çatısına uzanan uzun bacaları da ayrıca mimariye bir farklılık katmakta ve taş ev mimarisini tamamlayan bir eleman olarak karşımıza çıkmaktadır. Taş evlerin bazıları tek odalı olabildiği gibi, bazılarında ayazlık adı verilen önü açık sofalı bölümler de bulunmaktadır. Önü açık sofalar rüzgar alabilmesi için güney yönüne doğru yönlendirilmişlerdir. Bazı evlerde ise iki oda ve sofalı açık bölüm bulunabilmektedir. Evlerin birbiriyle aralıklı ve yamaçlara yapıldığı, bu açıdan da birbirlerinin güneş ışığını engellemedikleri söylenebilir.
Şekil 3.7. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Giriş Kapıları (10, 11)
Şekil 3.8. Çomakdağ Evleri Ayazlık Kapısı (12) AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Şekil 3.5. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Niş Bölümü (10)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Duvar yüzeyine açılan nişe ahşaptan kapak ve üst kısmına taç yapılmıştır. Kapak kısmı göbekli kapak olarak tasarlanmış ve göbek yüzeyine vazo resmi, vazo etrafına stilize edilmiş çiçek motifi ve resmedilmiş hayvan figürü dikkati çekmektedir. Taç kısmının ortası raf olarak değerlendirilmiş, rafın sağına ve soluna ise renklendirilmiş ay yıldız figürü eklenmiştir. Ayrıca kapak etrafı kordonlu ve renkli çıtalarla çevrelenerek görsel açıdan bütünlük sağlanmıştır.
Şekil 3.6. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Ayazlık Bölümü (10) Sofa veya balkon şeklinde tasarlanan ayazlık bölümlerinin korkuluk parçalarının metal veya ahşap tornalı parçalardan yapıldığı, zemin alınlarına ahşap süslemelerle desenli parçalar işlendiği gözlemlenmiştir. Ayazlık bölümünün üzerinin çatıyla örtüldüğü, çatının alın kısımlarının değişik 402
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Evler kapı yönünden incelendiğinde, kapıların ahşaptan, göbekli kapı formunda yapıldığı, göbeklerin dikdörtgen ve karelerden oluştuğu gözlemlenmiştir. Bina giriş kapısının dış hava şartlarından etkilenmemesi için zeminden yukarıda ve merdivenle LATNAçıkılabilir · 7102 REBşekilde MEVONtasarlandığı, / MİKE 11-90 kapı üstlerine 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA ise yağmurdan korunması amacıyla sundurma yapıldığı veya kapının çatı ile koruma altına alındığı görülmektedir. Kapı kanatları lambalı kasalara tutturulmuş, kasa ile duvar arasındaki boşluğu kapatmak amacıyla da pervaz kullanılmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Göbekli kısımlar çıtalarla çevrelenmiş ve göbek yüzeylerine çiçek, yıldız ve ay motifleri oyma kalemleriyle oyularak desen verilmiş, sonrasında bu desenlerin de farklı renklere boyanarak resimlerin vurgulandığı belirlenmiştir. Ayrıca dış kapılarda yüzey koruma kimyasalı kullanılmamıştır. Çünkü çam malzemeden üretilen kapının, çamın doğal ahşap renginin sarıya yakın tonlarda olduğu düşünüldüğünde, ahşabın zamanla dış hava şartlarından dolayı, havadaki oksijenle oksidasyona girerek renginin koyulaşıp kararmasından anlaşıldığı söylenebilir. Giriş kapılarının üst kısmına süsleme amaçlı taç parçaları eklenmiş, giriş eylemi esnasında içeri giren kişinin başını çarpmaması için orta bölümü yuvarlak olarak kapı yüksekliğine kadar boşaltılmış, kenarlarına ise çiçek desenleri resmedilmiştir. Sofa kapılarının ise tamamen örtücü ve koruyucu katman ile boyandığı ve yine göbekli olarak tasarlandığı, fakat bu kapılarda oyma yöntemi kullanılmadan sadece her göbeğin farklı renklerle 403
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA renklendirildiği, yeşile boyanmış çıtalarla çerçevelendiği ve bu sayede rengârenk bir kapının ortaya çıkarıldığı görülmüştür. Yörük kültüründe kıyafetlerin renkliliği göz önüne alındığında bu renkler yaşam alanlarındaki donatı elemanlarına da etki etmiş ve Yörük yaşam tarzının renkliliğini ortaya çıkarmıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kepenklerinin göbek kısımlarının farklı renklerle renklendirildiği görülmüştür.
3.3. Evlerin Pencerelerine Ait Genel Özellikler
Şekil 3.12. Kepenk Üzeri Taç ve Pencere İç Süslemeleri (16, 15)
3.4. Evlerin Tavanlarına Ait Genel Özellikleri Şekil 3.9. Çomakdağ Evleri Pencereleri (13,10)
Şekil 3.10. Çomakdağ Evleri Pencereleri (10, 14)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Şekil 3.11. Çomakdağ Evleri Pencereleri (14, 15)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Çomakdağ evlerinin pencereleri incelendiğinde, pencerelerin derin kasalı olarak imal edildiği, bazı kasaların duvar kalınlığı boyunca duvarın yüzeyini örttüğü ve odanın iç kısmına bakan pencere kasasının üst bölümünün şekilli taç parçası ile süslendiği gözlemlenmiştir. Bazı pencereler çift kanatlı, içe doğru açılan, her kanatta üç bölmeli ve ortası camlı olarak üretilmiştir.
Bu pencerelerde kepenk ile pencere arasına yarım seperatör eklendiği görülmüştür. Bazı pencereler ise yine çift kanatlı, fakat dışa doğru açılan, camsız ve tüm yüzeyi ahşap malzemeden üretilmiştir. Tamamı ahşap olan bu pencere kanatlarının yüzeyine çiçek desenlerinden oluşan motiflerle resimler işlendiği ve pencereye görsel zenginlik kazandırıldığı belirlenmiştir. Odanın içine doğru açılan pencerelerde pencere kasasına ayrıca demir kafes ve kasanın dış kısmına, dışarı açılan kepenk eklendiği, dışa doğru açılan pencerelerde ise pencere kanadının zaten camsız olması nedeniyle kepenk olarak da kullanılabildiği ve pencerenin dış kısmına ise yine demir kafes eklendiği belirlenmiştir. Kepenkler incelendiğinde kanatların düz, tek kanatta iki göbekli ve tek kanatta dört göbekli olarak 3 farklı şekilde tasarlandığı, kepenklerin de ayrıca boyanarak resimlendiği, özellikle ortası göbekli 404
Şekil 3.13. Çomakdağ Evleri Tavan Süslemeleri (10, 16)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil 3.14. Çomakdağ Evleri Göbekli Tavan Süslemeleri (17,18)
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
Çomakdağ evlerinde iki farklı yapıda tavan sistemi gözlenmiştir. Bunlardan ilki Şekil 13’deki gibi ahşap taşıyıcı ana kiriş üzerine ahşap karkas döşenmesi suretiyle hazırlanan tavanlardır. Bu bölümdeki tavanların tamamı kapalı bir tavan olmadığı için taşıyıcı tavan yüzeyine herhangi bir işlem yapılmamış, sadece kiriş altları vazo çiçek motifleriyle süslenmiş ve renklendirilmiş, ayrıca resimlere aktarılan vazo ve çiçeğin kendisinin de kirişe asılarak süslemenin daha da zenginleştirilmek istendiği belirlenmiştir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bazı evlerin üst katlarına ait yaşam alanlarının tavanlarında ise Şekil 14’de görülen kare formunda profil çıtalarla oluşturulmuş göbekli tavanlar kullanılmaktadır. Bu ikinci tavan çeşidinde göbek çatıyı ayakta tutan ahşap kirişlere çivilerle çakılarak tutturulmuş olan lambri tavanın ortasında yer almaktadır. Lambri tavan uygulaması genellikle Geleneksel Türk Mimarisinde yoğun olarak kullanılan bir uygulama olup, orta bölümdeki göbekli süsleme bölgeler arası farklılık göstermektedir. Çomakdağ evlerinde bu göbek, farklı profillerin farklı renklerle renklendirilmesiyle elde edilmiştir. Göbek bölgesinin tavana tutturulması yine çiviler yardımıyla yapılmıştır. Açık renkli lambri tavan üzerinde farklı koyu renklerle renklendirilen göbek tavandaki ilgiyi ortada toplamakta ve tavan bölgesini zengin göstermektedir. 405
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA 3.5. Evlerin Diğer Donatı Elemanlarına Ait Genel Özellikleri Şekil 13 incelendiğinde, evde büfe amacıyla kullanılan raflı dolapta, dekorasyona bütünlük kazandırmak ve otantik havayı yakalamak amacıyla bakır ve kalay işleri sergilenmektedir. Ayrıca dolabın üst kısmında yukarı yönde açılan kapak kullanılmış, kapağın yüzeyi resimlenmiştir. Dolabın en üstünde renkli çıtalarla taç kullanılarak dekorasyona bütünlük kazandırılmıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ayrıca üstünde taç süslemeli ve ince pervazlı olarak, sağdaki resimdeki başka bir evde ise iki kanatlı doğal ahşap görünümlü dolu tablalı ve ortası çiçek desenli olarak kullanılmaktadır. Her iki evde de ortak özellik olarak pencere üstlerine duvardan duvara boylu boyunca ahşap raf yapılmış ve bu raflarda kalaylı, bakır işlemeli ve porselen tabaklar sergilenerek yöreye özgü, Geleneksel Türk Evlerinde bazı yörelerde pek rastlanmayan bir uygulama ortaya konulmuştur. Bu uygulama ile evin tamamında bu raflar kullanılmakta ve dekorasyona zenginlik kazandırmaktadır. Ayrıca tavanın yüksekliğinden kaynaklı kaygıyı ve yalnızlık hissini psikolojik açıdan da azaltmaktadır.
4. SONUÇ Yörük kültüründeki geleneksel kıyafetlerdeki renklilik yaşanılan evlere ve donatı elemanlarına da yansımıştır. Kullanılan tüm donatı elemanları ya tamamı değişik renklerle renklendirilmiş, ya da doğal ahşap görünümünde kullanılarak üzeri çiçek ve hayvan resimleri ile süslenmiştir. Yapılan bu süslemeler bazı evlerde boya ile, bazı evlerde ise oyma yöntemiyle uygulanmıştır. Sonuç olarak, ahşap ürünleri üreten ustanın farklı ustalar olduğunu, her ustanın bilgi ve becerisinin farklı olduğunu ve değişik teknikler kullandığını göstermektedir. Şekil 3.15. Çomakdağ Kızılağaç Evleri Raflı Dolap (10) Evin giriş bölümünde yer alan büfe amaçlı bu dolabın kapak bölümü detaylı olarak resimde verilmiştir. Dolap üzeri raf olarak ayrıca değerlendirilmiştir. Dolapta doğal ahşap dokusu üzerine renkli koruyucu katmanlı boyalarla değişik çiçek motiflerinin desenlendiği görülmektedir. Dolabın üst kısmında renklendirilmiş ahşap çıtaların yüzeye dik şekilde tutturulmasıyla taç görünümü oluşturulmuştur. Kapak yüzeyinde evin ahşap işlerini yapan ustanın isminin yazılması da dikkati çekmektedir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Çomakdağ Evleri Donatı Elemanları: (16, 15) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 Şekil EKİM /3.16. NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017Yüklük · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Evlerde yapılan yüklükler yatma elemanlarının depolandığı alanlar olarak kullanılmaktadır. Yüklüklerin önü açık, alt kısımları ise kapaklıdır. Kapak yüzeyleri kapı renkleri ile bütünlük sağlaması açısından renklendirilmiştir. Yüklüğün üst köşelerinde sağlamlığı arttırması ve estetik olması açısından köşe takozu kullanılmış ve bu köşe takozu estetik bütünlüğü bozmayacak şekilde dalgalı, kavisli kesilerek köşelere monte edilmiştir. Yüklük yanındaki bütün kapak ise kapı ile aynı formlarda üretilmiş ve kapıya yakın renklere boyanmıştır.
Şekil 3.17. Çomakdağ Evleri Donatı Elemanları: Pencere Kanatları ve Üst Raf (15, 19) Çomakdağ evlerinin pencereleri her evde farklı özelliklerdedir. Örnek olarak Şekil 17’de soldaki 406resimde pencereler tek kanatlı ve çift kanatlı dolu tabla şeklinde, farklı renklerde ve tamamı boyalı,
Geleneksel Çomakdağ Evlerinin mimari yapısının taş ustalığına dayandığı ve günümüzde yapılan evlerin artık taş işçiliği ile yapılamadığı belirlenmiştir. Taş işçiliği mesleğinin yaygınlaştırılması, yeni nesil ustaların bu yöntemi kullanarak geleneksel mimarimize sahip çıkması, kültürümüzün ve zenginliğimizin sonraki nesillerle aktarılması ve kültür turizminin geleceği açısından büyük önem arz etmektedir. Geleneksel Türk Evlerinde ahşap süslemeciliği de büyük önem taşımaktadır. Evin ruhunu yansıtan, ahşabın kullanım şekli ve formudur. Ahşaba farklı formlar kazandırarak, faklı tasarımlara farklı anlamlar yüklemek mümkündür. Ahşap işlemeciliği ve ahşap süslemeciliği eskisi kadar revaçta olmayan mesleklerdendir. Günümüzün gelişen teknolojisiyle bu süslemeciliği yapmak daha da kolaylaşmış olsa da bu mesleği yapan usta sayısı günden güne azalmıştır. Bu nedenle mesleki eğitim kurumlarının yüz/ NOVEMBER tutan süslemeciliğini yeniden müfredatlara alarak gelecek 09-11 EKİM 2017 ·/ ANTALYA 09-11unutulmaya EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ahşap ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA nesillere aktarması tavsiye edilebilir. Çomakdağ Yörük Evlerinin bir diğer özelliği renkli ve figürlü (çiçek, hayvan vb.) motiflerle yapılan boyama süslemeleridir. Bu süslemelerdeki renklendirmenin A·YANTALYA LATNA · 7102eski REBMahşap EVON /örneklerde MİKE 11-90kök boyalarla 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA yapıldığı, günümüzde ise yağlı boya kullanılarak bu boyama işleminin gerçekleştirildiği belirlenmiştir. Doğal kök boyama yönteminin sonraki nesillere aktarılması, bu boyama yönteminin gelecekte de kullanılabilirliği açısından önemlidir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Ahşap boyama günümüzde çok revaçta olan, özellikle bayanların çoğunlukla rağbet ettiği kursların başında gelmektedir. Fakat bu evlerdeki yapılan süslemeler kurslarda veya derslerde anlatılanlardan farklıdır. Bu süslemelerin özelliklerinden ilki, ahşabı tamamen örtücü ve koruyucu katmanla boyamak, farklı renkleri birbirlerinin içine geçmeden ve taşırmadan aktarabilmektir. Bu metot genellikle geometrik motiflerde kullanılır. Bir diğer özelliği ise, ahşabın yüzeyine oyma yaparak motifleri aktarmak ve aktarılan motiflerin belirli yerlerini yine taşırmadan farklı renklerle boyamaktır. Bu yöntemde de ahşap tamamen boyanmadan sadece oyma yapılan bölgenin içi boyanır. Bazı evlerde de ahşap oyma yapılmadan sadece yüzeyine figürlerin renklerle işlendiği ve bu figürlerin boyandığı da gözlemlenmiştir. Dolayısıyla bu yönteminde geliştirilerek sonraki nesillere aktarılmasının uygun olacağı söylenebilir. Kendine özgü mimarisi, bacaları, balkonları, kapıları, pencereleri, kepenkleri ve diğer donatı elemanlarıyla Çomakdağ Yörük Evlerinin, kültür turizminin devamlılığı ve Türk kültürünün dünya kültür mirasına katkısının devamlılığı açısından korunması ve yaşatılması gerekmektedir. Bu nedenle, köylerde yaşamın sürekliliği, turizm açısından köy yaşamının teşvik edilmesi ve desteklenmesi büyük 407
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
önem arz etmektedir.
TİPOGRAFİNİN GRAFİK TASARIM İLKESİ OLARAK KÜLTÜREL AFİŞLERDE KULLANIMI
5. KAYNAKLAR
YURDAER ALTINTAŞ AFİŞLERİ ÖRNEĞİ
1. http://www.tarihbilinci.com/sayfa/tarihbilimi/tarihoncesi.htm (Erişim:16.10.2017) 2. ERÖZ Mehmet, “Yörükler”, Türk Dünyası Araştırmaları, İstanbul, 1991. 3. ERÖZ Mehmet, “Türk Sosyolojisi Meseleleri ve Yörük Türkmen Köyleri”, Sosyoloji Konferansları 6. Kitap, İstanbul, 1966. 4. DOĞAN M. Said, DOĞAN Cihangir, “Tarihsel Gelişim Sürecinde Yörükler” Sosyoloji Konferansları Dergisi, Sayı:30, 15-29, 2004. 5. Gökbel, Neşe, 1999. “Bodrum ve Milas’ın Karakteristik Köy Yerleşmelerinde Geleneksel Mimari Araştırmalar; Türbe- Milas; Mumcular-Bodrum”, Yüksek Lisans Tezi, D.E.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, İzmir. 6. TEKİN İmge, 2003, “Milas Ve Yakın Çevresinde Geleneksel Konutların Özellikleri üzerine Gözlemler” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. 7. https://www.flickr.com/photos/49721092@N06/5500282500/in/photostream/ (Erişim:19.10.2017) 8. https://gezimanya.com/GeziNotlari/egede-bir-yoruk-koyu-comakdag (Erişim:19.10.2017) 9. https://yolvemacera.com/bilinmesi-gereken-12-ege-koyu/ (Erişim:19.10.2017) 10. https://banununyollari.blogspot.com.tr/2014/08/comakdagkzlagac-koyu.html (Erişim:19.10.2017)
Öğr. Gör Yasin YILMAZ
Bu çalışma, tarama modeliyle Grafik Tasarımının önemli uygulama alanlarından biri olan açık hava reklamlarından, rastgele seçilen üç adet afişin, tasarım ilkelerine uygunluğunu saptamak amacıyla, tipografik öğeler açısından belirlenen ölçütlerle değerlendirmesini içermektedir. Ankette kullanılan ölçek araştırmacı tarafından hazırlanarak 3 grafik tasarım alanı öğretim görevlisi 2 sektörde çalışan uzman görüşünden yararlanılarak geliştirmiştir. Bu doğrultuda afişler yaratıcı reklam uygulamalarında yenilikçi bakış açısından, düşündürme, probleme odaklama ve ikna etkenleri bakımından incelenerek, dikkat çekicilik, akılda kalıcılık ve yer seçimi açısından ideale yakın olup olmadığı saptanacaktır. Görsel öğeler göz önünde bulundurulduğunda, görsel öğelerin doğru öğeler olarak seçimi, görsel uyum, özgünlük, denge ve karşıtlık açısından incelenerek; görsellerin yer seçimi, açıklayıcılık, konuya uygunluk, bilgilendirme bütünlük ve renk etkenleri açısından genele yayıldığında hangi değerlerde olduğu tespit edilecektir. Kullanılan tipografik öğeler incelendiğinde; vurgu, yön, yalınlık ve denge etkenleri açısından yeterli bulup bulunmadığı; yazı karakteri, yazı puntosu, yazıların dikkat çekiciliği, okuturluk ve bilgi vericilik açısından tasarımların uygunluğu değerlendirilmiştir. Buradan yola çıkılarak afişlerin, Tasarım ilkeleri açısından ideal ölçütte tasarlanıp tasarlanmadığı ortaya konulmuştur. Anahtar Kelimeler: Grafik tasarım, reklam, afiş, Yurdaer Altıntaş, tipografi
THE USAGE OF TYPOGRAPHY AS A GRAPHIC ELEMENT IN CULTURAL POSTERS
11. http://www.tatilvegezi.com/gezi_yazilari/milasta-bir-yoruk-koyu-comakdag.html (Erişim:23.10.2017)
YURDAER ALTINTAS’ THEATRE POSTERS AS A SAMPLE
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
12. http://www.kariayolu.info/2015/10/2015-ic-karia-5gun-comakdag-ketendere.html (Erişim:23.10.2017) 13. https://www.facebook.com/comakdagkizilagac/photos/ (Erişim:23.10.2017) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
14. http://www.yazkismugla.com/10-fotografta-muglanin-en-ilginc-koyu-comakdag/ (Erişim:26.10.2017)
15. https://kariayolu.wordpress.com/yerlesimler/sivil-mimari/comakdag-kizilagac-ikiztas-evleri/ (Erişim:26.10.2017) 16. Mylasa Labraunda “Milas Çomakdağ : Güney Ege Bölgesi’nde Arkeoloji ve Kırsal Mimari” Milli Reasürans Sanat Galerisi Yayınevi, İstanbul, 2009. 17. http://www.izmirfotografakademisi.com/koseyazisi-detay.aspx?Id=42 (Erişim:26.10.2017)
18. http://metinkurtiletrekking.blogspot.com.tr/2015/04/karya-yolu-egeden-akdenize-alinda-milas. html#!/2015/04/karya-yolu-egeden-akdenize-alinda-milas.html (Erişim:26.10.2017) 19. http://www.yakamozyakut.com.tr/kultur-sanat/8-mart-dunya-kadinlar-gununde-h3017.html (Erişim:01.11.2017)
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
This study includes evaluation of three randomly selected posters from outdoor advertising, which is one of the important application areas of graphic design with screening model, with criteria determined in terms of typographic items to determine conformity with design principles. The scale LAthe TNAresearcher · 7102 REBand MEV3Ographic N / MİKEdesigned11-90 which is EKİM used the 09-11 questionnaire was prepared field 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017Aby ·YANTALYA 09-11 EKİM/in /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA instructors were developed by taking their expert opinions. In this term, posters will be examined from the innovative perspective in creative advertising practices in terms of thinking, probing, focusing and persuasion, to determine whether they are close to the ideal in terms of attractiveness, retention and location choice or not. When visual items are taken into consideration, the selection of visual items as the real items is analyzed in terms of visual conformity and harmony, originality, balance and opposition; it will be surveyed which values the images are spreading in terms of location selection, reveality, subjectcompound compliance, informing integrity and color factors. When the typographic items used are analyzed; in terms of emphasis, direction, simplicity and equilibrium factors; the suitability of designs evaluated in terms of writing character, writing punch, attention to writing, readability and informing. From this point of view, it propounded that posters are not designed as ideal in terms of design principles. Keywords: Graphic design, reklam, poster, Yurdaer Altıntas, typograph
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Giriş: 408
Kişilerin duygu, düşünce veya fikirlerini çeşitli yollarla bir başkasına anlatmasına iletişim denir. Ve bu süreçte en önemli olan faktörler, az sonra sizin de göreceğiniz gibi gönderici ve alıcıdır.
409
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İletişimin başlıca ögeleri arasında yer alan bu iki unsur olmazsa iletişimin gerçekleşmesi mümkün değildir. Çünkü kaynaktan hedefe doğru mesajın iletilmesi olayı iletişimin temelidir. Tabii iletişim sağlanması için kaynak ve hedef dışında gerekli olan daha farklı unsurlar da bulunmaktadır( Bayraktar;2017) Zıllıoğlu iletişimi beş başlık altında toplamıştır.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Görsel İletişim ise bir takım semboller ve işaretler aracılığı ile insanlar arasında söze gerek duyulmaksızın iletişim sağlayan evrensel bir iletişim şekli olarak tanımlanabilir. (Başer, 1994;s4) Görsel iletişimin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Konuşmadan önce görme yeteneğini kullanan insan, doğumundan itibaren diğer canlılarla iletişim kurmak adına gözlemlediği doğayı resmederek kendine farklı bir yöntem geliştirmiştir
1. Bir toplumsal ilişkiler sistemi olarak 1.1. Kişilerarası iletişim 1.2. Grup iletişimi 1.3. Örgüt iletişimi 1.4. Toplumsal iletişim
Resim 1: Altamira mağarasından bir duvar resmi İspanya (Ertuğrul 2015)
2. Grup ilişkilerinin yapısı 2.1. Biçimsel olmayan /yatay iletişim 2.2. Biçimsel /dikey iletişim 3. Kullanılan kanallar ve araçlar (Doğal araçlarla iletişim, Yapay araçlarla iletişim)
Çağdan çağa evrensel bir yol olan görsel iletişimi çeşitlendirerek kullanmıştır. Bu yollarla geliştirdiği imge nesne ve şekilleri nesilden nesile aktararak yeni yollar aramış yeni iletişim biçimleri oluşturmuştur. Günümüz yaşantısı da bu gelişimden payını almış ve görsel unsurlar yaşantımızın bir parçası haline gelmiştir.
3.1. Görsel iletişim 3.2. İşitsel iletişim 3.3. Görsel-işitsel iletişim 3.4. Dokunma ile iletişim 3.5. Telekomünikasyon
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
4. Kullanılan kodlara göre 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 4.1. Sözlü iletişim
4.2. Yazılı iletişim 4.3. Sözsüz iletişim
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Şekil 1: Piktogram Örnekleri (Gül 2015)
3.6. Kitle iletişimi
IBATİK İRİDLİB
5. Zaman ve mekân boyutlarına göre 5.1. Yüzyüze iletişim 5.2. Uzaktan iletişim (Zıllıoğlu’dan aktaran Işık, 2010, s.9) Becer İletişim deneyimlerini dört başlıkta kategorilemiştir; 1. Kişinin kendi benliğiyle iletişimi 2. Kişinin başka bir kişiyle iletişimi
Fransızca “affiche” kelimesinden dilimize geçmiş olan afiş, herhangi bir fikri duyurmak, reklam ve propaganda yapmak için duvar veya bu iş için hazırlanmış yerlere yapıştırılan el yazması ya da A·YANTALYA LAbir TNAhaberi · 7102duyurmak REBMEVONamacıyla / MİKE 11kullanılan -90 basılı kağıttır. kullanıldığı dönemlerde afişler, 09-11 EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017çok 09-11 EKİM/İlk /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA daha radyo ve televizyon gibi yayın organlarının ortaya çıkması ve yaygınlaşması ile birlikte daha çok reklam amaçlı kullanılmaya başlamıştır. Kent kültürü ve diğer iletişim araçlarının etkisiyle birer afiş olan billboardların şekilleri ve içerikleri değişmiştir. Afişte ekonomik ve siyasi farklılıklar göz önünde bulundurularak, kentlere, hatta semtlere göre farklı ürünlerin tanıtımında, farklı bir dille ve farklı objelerle çalışmalar yapılmaktadır. (Tığlı; 2012, s1) 19.yy sonlarından başlayıp 20.yy başlarına değişen toplum düzenleri savaşlar ve yeni ortaya çıkan uygarlıklar yeni nesil sanat hareketlerine de girişmişlerdir. Teknolojinin yok edici silahlarıyla yapılan 1 ve 2. Dünya savaşları ve yaşanan katliamlar batı uygarlığının da kurumlarını temelinden sarsmıştır. Bu karmaşa ortamında Avrupa’nın yozlaşmasına gelenek ve sosyal düzenine karşı çıkan bir dizi sanat hareketi meydana gelmiştir. Mevcut sanat ve tasarım ortamını tamamen değiştiren bu hareketler endüstriyel bir dünya için yeni bir dünya görüşü yaratmışlardır. Bu sanat hareketlerinin ifade aracı ise grafik tasarım ve tipografi olmuştur. (Bektaş 1992; s39)
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
3. Bir insan grubunun başka bir insan grubuyla iletişimi 4. Kitleye yönelik iletişim ( Becer: İstanbul; s14)
410
411
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Afiş Çözümlemeleri :
Resim 2: Alexander Rodchenko Afiş Tasarımı (Bektaş; 1992: s63) Tipografik açıdan afişler : Afişlerde kullanılan görselin yanı sıra başlık, alt başlık, metin yada slogandan oluşmuş yazı dilinleri bulunmaktadır. Bu yazıların yerleşimi önemlidir. Gerek zeminle ve görselle gerekse kendi yazı dilimleriyle bir bütünlük oluşturulması zorunludur.
Resim 3: Ben Anadolu Tiyatro Afişi Afiş :
Ben Anadolu
Kurum:
Kent Oyuncuları
Sanatçı:Yurdaer Altıntaş İmzalı
Okunurluk :
Afişlerde yazıların anlamlarına değinilmeden algılanmasını sağlayan kriterlerden birisidir. Yazının içeriğinden çok harflerin yerleşimi, ölçütleri, birbirlerine olan yakınlık ve uzaklığı önemlidir. Harflerin birbirlerine olan mesafelerinin yerleşimi(espas) önemlidir. Yazılar sıklaştıkça koyu etki genişledikçe de açık etki verirler.
Mesaj:
Afişlerde kullanılan yazı dizilimlerinin izleyici üzerindeki etkisine mesaj denir. Mesaj izleyiciyi yazıyı okuduktan sonra harekete geçirir. Telefonda kullandığımız ses tonları gibi düşünecek olursak ailemizden birisiyle görüşmemizle yeni tadınığımız birisi ile görüşmemiz arasında farklılıklar olacaktır; afişte bu farklılıklar çeşitli yerlerdeki tipografik vurgularla ön plana çıkarılabilir.
Boyutları: 54 X 76 Yılı:
Basımevi: Reyo Basımevi Bulunduğu Koleksiyon: Kenterler Tiyatrosu Kolleksiyonu Sergilendiği Yer: 5. Grafik Ürünler Sergisi Ödül:
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Tipografi
Tipografi
İÇERİK Ti pograf i
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Şekil 2:Aynı yazı karakteri ile yazılmış ve bulunduğu alan içerisinde dağılmış yazılar.
1984
5. Grafik Ürünler Sergisi Büyük Ödülü
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Güngör Dilmen’in yazdığı, Güngör Dilmen Ben, Anadolu adlı bu oyununda üç farklı dönemle Eskiçağ, Osmanlı ve09-11 Cumhuriyet dönemi - Anadolu’yu buEVtopraklarda ve LATNAanlatırken, · 7102 REBM ON / MİKE 11yaşamış -90 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA yaşayan kadınları anlatıyor. Anadolu kâh Tanrıça Kübele olarak çıkıyor karşımıza, kâh Nasreddin Hoca’nın karısı, kâh Halide Edip, kâh bugünün bilinen kadınları... Her kadının kişisel öyküsü, karışıyor Anadolu’nun öyküsüyle. Ve Anadolu kadın oluyor, kadın Anadolu. “Ben Anadolu, mitologyanın öncesiz zamanlarından günümüze Anadolu kadınını canlandıran büyüleyici bir oyun. Türkiye dışında İngiltere, Almanya, Amerika, Rusya, Özbekistan, Danimarka, Kanada, Hollanda, Singapur, Kıbrıs gibi ülkelerde başarıyla sahnelendi.”
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI ÇÖZÜMLEME
Şekil 3: Değişen Alanlar İçindeki Eşit Değerdeki Yazılar “Tipografi, yazının mantık sınırlarını zorlamasını sağlar, dikkati diri tutar, insan ruhunu okşar, heyecan verir. Bu nedenle tasarımcının sloganı; kolay kullanımı ve algılanırlığı ile “basit”, verimli ve yararlı bilgileriyle “etkin”, tüm sorulara vereceği yanıtlarla ve yaratacağı heyecanla “derin” olmalıdır.” (Pektaş’tan aktaran Turgut )
412
Afişte Yurdaer Altıntaş’ın Karagöz tiplemesi Anadolu bereket tanrıçası ile bütünleştirilmiş ve bir büyük ağaç figürüyle yansıtılmıştır. Karagöz tiplemesinden bildiğimiz kadın tipi, figürün başını oluşturmaktadır. Memeler oyun içeriğindeki Anadolu bereket tanrıçasına göndermedir. Figürde kullanılan karşıtlıklar renkle dengelenmiş ve bütünlük sağlanmıştır. Figür sola doğru döndürülerek yazı ile zıtlık sağlamak amaçlanmıştır. En üstte tiyatro ismi düz ve orta incelikte bir karakterle yazılmış ve sağa bloklanmıştır. Hemen altında yine sola bloklu, tırnaklı ve üsttekine oranla kalın yazı fontu ile oyun ismi vurgulanmıştır. Yine altta bu yazılara sağa bloklanmış ve minüskül sağa blok yazılar ile verilen kimlik bilgileri, figür ve üstteki yazılarla bloklama olarak bütünlük, minüskül olması nedeni ile de karşıtlık sağlamıştır. Yazıda kullanılan siyah renkler vurgulama
413
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA figürde kullanılan kahve tonları ise bereket ve toprağı simgelemektedir. Figür kenarlarında kullanılan kahverengi lekeler zeminle bütünlük sağlamıştır...
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA tek başına ayakta alkışlanacak bir başarıydı. Ayrıca hem Chandebise hem oteldeki zevzek uşak Poche rolünü üstlenen aynı kişidir.
ÇÖZÜMLEME
Resim 4: Bit Yeniği Tiyatro Afişi Afiş : Kurum:
Bit Yeniği
Dormen Tiyatrosu
Sanatçı: Yurdaer Altıntaş İmzalı
Ofset baskı tekniği ile basılmış olan afiş iki parçadan oluşmaktadır. İki parçadan oluşması iki saatten oluşan oyundaki aynı karakteri taşıyan iki kişiye atıf yapmaktadır. Afiş siyah-beyaz olarak tasarlanmıştır. Fransız gravürlerinin küçük parçalarını bütünleştirerek siyah zemine yerleştiği görülmektedir. Tasarım kare olarak düzenlenmiştir. Oyunda geçen karakterler ve süslemeler yazıda bütünleşerek oyun ismi bu karakterlerden oluşmuştur. Oyun künyesi ile ilgili yazılar yine beyaz zemin üzerine majiskül yazı karakterleri ile yerleştirilmiştir. Diğer yazılar ise düz, batone bir yazı karakteri ile küçük puntolarda oyun isminin yanında ve altında yer almıştır. Tiyatronun amblemi ve ismi ise sağ üst tarafta toplanmıştır. Yazılar biçimi tamamlayıcı ve bütünlüğü bozmayan biçimde kullanılmıştır. Afişte kullanılan ortadaki vurgulamadan üst, alt ve yanlardaki gri tonlamalarla geçiş sağlanmış ve gri-beyaz etkisi veren lekelerle giderek sıfırlanmıştır. Bu şekilde ton etkisi yaratılmıştır. Yazıların küçük kullanılması biçimin vurgulanmasını sağlamış, boşluklar gerektiği kadar kullanılarak vurgulama daha belirginleştirilmiştir. İçerikten kaynaklanan biçimleme giderek fantastik bir lekeye dönüştürülmüştür.
Boyutları: 140 X 140 Yılı:
1967
Basımevi: Yılmaz Ofset Basımevi Baskı Tekniği: Düz Ofset Bulunduğu Koleksiyon: Milli Kütüphane Kolleksiyonu Sergilendiği Yer: Wilanow Müzesi Polonya Varşova 1968, Akm- 1983
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Yayınlandığı Yer: Gebrauchsgraphic 1965-3 International Poster Annual Karacan Genel Kültür Ansiklopedisi, 1984-85
İçerik: 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
1907 yılında Georges FEYDEAU’ nun kaleme almış olduğu ve Nisa Serezli’nin dilimize çevirdiği Bit Yeniği adlı oyun, fars türünün ironilerle örülmüş en önemli örneklerindendir. Fransa da geçen olayda iki saat süren Bit Yeniği’nde güldürünün çıkış noktası olan durum gayet basittir: Raymonde, bir süredir kendisine yanaşmayan kocası Chandebise’in aldattığından kuşkulanmaktadır. Arkadaşı Lucienne’e durumu anlatarak yardımını ister. Lucienne, Raymonde’un yalvarışlarını geri çeviremez ve Chandebise’e imzasız bir mektup yazarak geçen akşam gittiği tiyatroda kendisine aşık olduğunu, onunla pansiyonda buluşmak istediğini söyler. Mektubu alan Chandebise, yazılanların kendisine değil, aynı locada oturduğu yakışıklı arkadaşı Fournel’e yönelik olabileceğini düşünür. Durum Fournel’in de işine gelir ve meçhul kadınla buluşmak üzere verilen saatte pansiyona gider. Tabii kocasını faka bastırmak isteyen Raymond da aynı odaya gelecektir. Bu arada Chandebise, mektubu Lucienne’in gaddar kocası Rus asıllı Gotoviç’e de gösterir. Gotoviç ise karısının el yazısını tanıyınca boynuzlandığını düşünerek silahına sarılır ve pansiyonun yolunu tutar... Pansiyonda olaylar çok hızlı ilerliyor ve bir kapıdan girip diğerinden çıkan oyuncuların temposu adeta baş döndürüyor. Tüm oyuncular, adrenalinin tavana vurduğu o sahneleri en küçük bir aksamaya yol açmaksızın mükemmel oynuyorlar. Tüm repliklerini dili dönmez bir şekilde ezberleyerek hatasız seslendirmesi 414
Resim 5: Altın Yumruk Tiyatro Afişi
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Afiş:
Altın Yumruk
Kurum: Dormen Tiyatrosu Sanatçı: Yurdaer Altıntaş İmzalı LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Boyutları: 140 X 100 Yılı:
1963
Teknik: Guaj Boya
Baskı Tekniği: Düz Ofset
Bulunduğu Koleksiyon: Milli Kütüphane Kolleksiyonu Yazarı: Clifford Odete, 1937 İçerik: Kendi hayatı ve dış dünyadaki zıtlıkların bütünü ve hırs dolu bir yaşamla edinilen başarıları çekilen acıların yaşamdaki başarıya etkisi vb olayları anlatan, büyük parasal güçlükler çeken ve bu yüzden de asıl tutkusu olan müziği bırakıp boksörlüğe yönelen bir İtalyan gencin hayatını anlatmaktadır. 415
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ÇÖZÜMLEME Afişte renk kontrastlığı kullanılarak gerek biçim ile gerek renkler ile tiyatro oyunundaki zıtlıklar vurgulanmıştır. Biçimde kullanılan yumruk ve erkek figürü her ne kadar renkler ile geometrik olarak parçalansa da kendi içerisinde bütünlüğünü korumuş ve bir müzik aleti içerisine yerleştirilerek bütünleşmiştir. Müzik aletinin sağında siyah kullanılarak karamsarlık vurgulanmış sağda ise mavi ile hem biçimle renk kontrastı sağlanmış hem de özgürlük vurgulanmıştır, mavinin açık tonda kullanılması ise güven veren bir etki vurgulanmıştır. Mavinin açık ve siyahın yanında kullanılması ise sindirme amaçlı kullanılmıştır. Yazılar sol üstte değişik puntolarda siyah zemine yerleştirilmiş, oyun kimliği figüre taşarak bütünlük sağlamıştır. Aynı zamanda biçimde kullanılan renklerle olması da yazının figürle bütünlüğünü desteklemektedir.
Kaynakça Bayraktar, N (2017) https://paratic.com/iletisim-nedir/ isimli siteden 15 Ekim 2017 tarihinde alınmıştır. Becer, E. (2000) İletişim ve Grafik Tasarım İstanbul, Dost Kitabevi Bektaş, D. (1992) Çağdaş Grafik Tasarımın Gelişimi; İstanbul, Yapı Kredi Yayınları Ertuğrul, E (2015) http://arkeofili.com/tarih-oncesi-donemden-11-magara-sanati/ isimli siteden 16 ekim 2017 tarihinde alınmıştır. Gül, E (2015) http://www.bilgiustam.com/piktogram-nedir-nerelerde-kullanilir/ isimli siteden 16 Ekim 2017 tarihinde alınmıştır. Halman, T.S. (2016) http://www.kitapyurdu.com/kitap/ben-anadolu--bir-ucleme/114257.html isimli siteden 15 ekim 2017 tarihinde alınmıştır. Haştemoğlu, D. (2014) Grafik Tasarımda Çağdaş AYönelimler: YLATNA · 710Yurdaer 2 REBMEAltıntaş, VON / MİKSadık E 11-90 Karamustafa Ve Bülent Erkmen Isparta: Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi, Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü, Grafik Tasarım Anasanat Dalı Işık, D. (2010) Görsel İletişim Aracı Olarak Afiş Tasarımı:2009 Yılı Yerel Seçimlerinde İzmir Büyükşehir Başkan Adaylarının Afiş·/ ANTALYA Tasarımlarının Çözümlemesi, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 Belediye EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017Göstergebilimsel · ANTALYA İzmir: Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo Televizyon Sinema Anabilim Dalı
IBATİK İRİDLİB
Tığlı, İ. T. (2012) Film Afişleri Tasarımında Göstergeler: Prof. Yurdaer Altıntaş’ın Film Afişleri Çözümleme Örneği. İstanbul: Yayımlanmamış Yüksek lisans Tezi, İstanbul Kültür Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İletişim Tasarımı Anabilim Dalı
Turgut, Ö.P. İnternet Reklamcılığında Tasarım Sorunları Banner Reklamlar Üzerine Bir İnceleme Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi http://www.filozof.net/Turkce/edebi-sahsiyetler-kisiliklerbiyografileri/18234-clifford-odets-kimdir-hayati-eserleri-hakkinda-bilgi.html isimli siteden 20 Ekim 2017 Tarihinde alınmıştır. Zıllıoğlu, Merih ; İletişim Nedir?, (1993) İstanbul, Cem Yayınevi
416
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA TÜRKİYE’NİN BEŞ YILLIK KALKINMA PLANLARINDA BÖLGESEL KALKINMA POLİTİKALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ Yrd. Doç. Dr. Yaşar AKÇA
Özet: Beş yıllık kalkınma planları, eski adıyla Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), yeni adıyla Kalkınma Bakanlığı tarafından hazırlanmaktadır. Kalkınma Planları, Türkiye’nin uzun dönemde gerçekleştireceği büyüme hedeflerinin kaynaklarını ve yapılması gereken düzenlemeleri gösteren önemli politika dokümanlarıdır. 1963 yılından itibaren 2018 yılını da kapsayacak biçimde on tane kalkınma planı hazırlanmıştır. Söz konusu tüm kalkınma planlarının temel hedefi; Türk milletinin mesut ve müreffeh hale gelmesi, insan onuruna uygun şartlarda yaşamasıdır. Türkiye’nin ileri hayat standardına ulaşması ancak uzun süreli ve sistemli yürütülecek kalkınma çabalarıyla sağlanabilir. Metropol yerleşimler dışında kalan il, ilçe ve köylerin oluşturduğu mekânsal büyüklükler kırsal alanları oluşturmaktadır. Yaşanılan coğrafyanın doğal kaynaklarının harekete geçirilmesi suretiyle kırsal nüfusun hayat şartlarının ekonomik açıdan iyileştirilmesine yönelik çabalara bölgesel kalkınma politikaları denilmektedir. Bölgesel kalkınma politikaları öncelikle kalkınma planlarında tespit edilir. Kırsal alanlarda ekonomik aktiviteler önemli ölçüde doğal üretim kaynaklarına bağlıdır. Bölgesel kalkınma da ancak yerel kaynaklarla sağlanabilir. Kalkınmada öncelikli yörelerin ekonomik, sosyal ve kültürel yönden diğer bölgeler arasındaki gelişmişlik farkının azaltılması temel hedeftir. Çalışmanın amacı kalkınma planlarında yer alan yerel kalkınma politikaları konusunda gelecek dönemler için yapılan hazırlıkları ortaya koymak, mevcut ve ileride yaşanabilecek muhtemel problemlere dikkati çekmektir. Bu araştırmada nitel desenli doküman analizi tekniği kullanılmış olup on kalkınma planında işaret edilen yerel kalkınma politikaları incelenmiştir. Çalışmanın sonunda araştırmanın bulgularına, sonuç ve önerilere yer verilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kalkınma Planları, Bölgesel Kalkınma Politikaları, Kalkınmada Öncelikli Yöreler, Kırsal Alan Yatırımları.
1. GİRİŞ
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kalkınmanın hedeflerini halkın ihtiyaçlarının karşılanması, refah seviyesinin yükseltilmesi ve LATNA ·Kalkınmanın 7102 REBMEVpaydaşlarını ON / MİKE 11idare, -90 iş adamları çalışmak isteyenlere iş alanları oluşturmaktadır. 09-11 2017 ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017açılması ANTALYA ve halkın işbirliği meydana getirmektedir. Bugün Türk milletinin büyük bir kalkınma isteği vardır. Ülke çapında kalkınmayı gerçekleştirmenin yolu tasarrufları artırmak ve yatırımları çoğaltmakla mümkündür. Kalkınma planları harekete geçirilecek kaynakları, yapılması gereken düzenlemeleri ve alınacak tedbirleri bir bütün olarak gösterir. Kalkınma planlarının temel amacı verimlilik ve ihracat artışı, tarımsal gelişmenin ve sanayi üretiminin payının yükseltilmesi, istihdamın artırılması, işsizliğin azaltılması, gelir dağılımının düşük gelirli gruplar lehine değiştirilmesi, kalkınmakta öncelikli yörelerde gelişmenin hızlandırılması, ekonomik ve sosyal altyapının geliştirilmesidir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Kırsal kalkınmanın üç unsurunu sanayileşme, tarımda modernleşme ve şehirleşme oluşturmaktadır (DPT, 1968:263). Bu unsurlar politika kararlarında birlikte ele alınmalıdır. Şehirleşme eğilimi sanayileşmeyle desteklenmelidir. Türkiye önemli doğal kaynaklara sahip bir ülke olmasına rağmen çeşitli bölgeleri arasında faaliyet hacmi ve gelir seviyesi bakımından dengesizlikler vardır. Yurdun bazı yöreleri ekonomik bakımdan geri kalmış durumdadır. Bu yöreleri kesin coğrafi sınırlarla belirlemek mümkün değildir. Gelişmiş bir bölgede geri kalmış yöreler bulunduğu gibi, gelişmemiş bir bölge içinde gelişmiş yöreler de vardır. Kalkınmanın unsurlarından biri de bölgeler arasındaki eşitsizlikleri ortadan kaldırmaktır (DPT, 1963:527). Kırsal kalkınmanın sürekli ve kalıcı temellere kavuşturulamaması kır-kent arasındaki refah düzeyi farkının giderek açılmasına ve kırsal nüfusun 417
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA büyük kentlere yığılmasına neden olmaktadır. Kalkınma planlarında kırsal kalkınma politikalarına özel önem verilmiştir. Bunun için kalkınmakta öncelikli yörelerin bölgesel kalkınmasına yönelik başlıklar açılmış ve önerilerde bulunulmuştur.
Bölgesel kalkınma kavramı aynı zamanda ekonomik ve sosyal yapıyı sanayileşmiş toplum yapısına dönüştürmeyi hedef alan çabaları da ifade etmektedir (DPT, 1972:97). Toprak ve sulama imkânlarının bulunduğu alanlarda kırsal nüfus yoğunlaşmaktadır. Topoğrafik ve iklim koşullarının düşük verimli tarımsal üretime imkân verdiği yerlerde kırsal nüfus yoğunluğu düşmektedir. Bölgesel kalkınmanın amaçlarını; çiftçinin hayat standardının yükseltilmesi, sanayileşme, teknolojinin kullanımı, işsizlik sorunun çözülmesi, gelir dağılımının iyileştirilmesi, ihracatın artırılması, nüfusun gıda talebinin karşılanması oluşturmaktadır (DPT, 1972:208-209). 2017 yılı itibariyle kalkınmakta öncelikli yöreler 49 ili kapsamaktadır. Kişi başına milli gelir 1500 $’dan az olan iller kalkınmakta öncelikli yöreler kapsamına alınmıştır (DPT, 2006:46). Bu yöreler ülke nüfusunun %36’sını oluşturmakta ve ülke yüz ölçümünün %55’ine tekabül etmektedir. Bölgelerin sorunları ve gelişme öncelikleri farklılıklar göstermektedir. Bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasına yönelik olarak bölgesel kalkınma politikaları ortaya konulmaktadır. Bir bölgesel kalkınma politikası beş unsurdan meydana gelir. Bunlar: 1) Ulaşım ve iletişim altyapısını güçlendirmelidir. 3) Toprak mülkiyetini ve kullanımını iyileştirmelidir. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Bölgesel kalkınma politikaları tespit edilirken önce mevcut durum sektörel bazda incelenir. Bölgenin diğer bölgelerle mukayeseli üstünlükleri karşılaştırılır. Her bölge farklı imkânlara, özelliklere 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA ve sorunlara09-11 sahiptir. Sonra bölgesel gelişme stratejileri oluşturulur. Söz konusu bölgesel gelişme stratejilerinin içeriklerine uygun orta ve uzun dönemde bölgesel gelişme planları hazırlanır. Bu planlar yerel talepleri yansıtmalı, sektörler arasında bağ kurmalı ve bölge için bir vizyon geliştirmelidir. Bölgesel kalkınma politikaları sayesinde bölge kaynakları harekete geçirilmeye çalışılır. Böylece ekonomik ve sosyal yapı güçlenir. Yeni istihdam gerçekleşir. Gelir düzeyi artarken göç azalır.
IBATİK İRİDLİB
2.1 Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963 — 1967) Hızlı şehirleşmenin beraberinde getirdiği gecekondulaşma ve gittikçe artan işsizlik bu dönemin başlıca sorunlarıdır (DPT, 1963:28). Söz konusu plan döneminde uygulanabilecek bölgesel kalkınma politika araçları olarak şu çözümlere işaret edilmiştir: - Yatırımlar hızlandırılarak istihdam meselesi çözülmelidir. İthal ikame yatırımlarına ağırlık verilmelidir. Azgelişmiş bölgelerde özel sektör tarafından kurulacak tesislerin kuruluş ve imalat maliyetlerini düşürmek yönünde tedbirler alınmalıdır. Ucuz kuruluş yeri, enerji ve kredi, vergi indirimleri sağlanmalı, sanayi siteleri tesis edilmelidir (DPT, 1963:58). - Tarımda verimlilik artırılmalı ve gelir yükseltilmelidir. Gübre ve iyi tohum kullanılmalı, tarım zararlılarıyla mücadele edilmelidir. Devletin enerji, yol, haberleşme, kredi ve pazarlama imkânları 418
- Kooperatif teşkilatının kurulmasına işaret edilmiştir (DPT, 1963:101).
- Toprak mülkiyeti düzeni ıslah edilmeli ve araziler en verimli şekilde kullanılmalıdır. Toprakların su ve rüzgâr erozyonundan korunmasına yönelik tedbirlere öncelik verilmelidir (DPT, 1963:174). - Sulama tesislerinden rasyonel olarak yararlanılması için su dağıtım kanalları ve tarla içi sulama tesisi yatırımları yapılmalıdır (DPT, 1963:176). - Tarım işletmelerinde bitkisel üretimle hayvancılık birlikte yürütülmeli (DPT, 1963:182), hayvancılık işletmelerinin kurulması teşvik edilmeli, canlı hayvan ve et ihracatı artırılmalıdır (DPT, 1963:182). - Dokuma, taş işleme, halıcılık, çinicilik gibi küçük sanatların geliştirilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır (DPT, 1963:364). Türk halıcılığının ve el sanatlarının dış pazarlarda sürümü teşvik edilmelidir (DPT, 1963:361). El sanatları tarım nüfusuna ek gelir sağlayacaktır. - Tarım maddelerinin ihracatında çeşit artırılmalı, su ürünleri ihracatı genişletilmelidir. - Turizm faaliyetlerine önem verilmelidir. - Ticaret filosu geliri yükseltilmelidir.
2) Su kaynaklarını geliştirmelidir.
5) İnsan kaynaklarını geliştirmelidir.
sağlaması, teknik yardım ve toprak reformu gibi değişimler gerçekleştirmesi gerekmektedir (DPT, 1963:60). - Tarım eğitimi ve yayın işleri yerel kalkınmanın gerekli unsurlarıdır. Köylünün bilgisini artırmak ve üretim tekniklerini düzeltmek gerekmektedir (DPT, 1963:102).
2. BÖLGESEL KALKINMA POLİTİKALARI
4) Mahalli idareleri güçlendirmelidir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
- Üretim araçlarının yurt içinden sağlanması teşvik edilmelidir.
2.2 İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968 — 1972) Türkiye sanayileşme hızlandırmak, ticaret hacmini yükseltmek zorundadır. Genç ve 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / temposunu NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM dış NOVEMBER 2017 · ANTALYA dinamik nüfus, geniş arazi, tabii kaynak çeşitliliği gelişme hızına yön veren en önemli faktörlerdir (DPT, 1968:42). Söz konusu plan döneminde uygulanabilecek bölgesel kalkınma politika araçları olarak şu çözümlere işaret edilmiştir: AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ·sonucunda ANTALYA tarımsal ürün ihracatı artırılmalıdır 09-11EKİM EKİMsulama, NOVEMBER 2017·/tohum ·ANTALYA ANTALYA - Gübreleme, sertifikalı kullanımı (DPT, 1968:92).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
- Köye yönelik yol, okul, elektrik, sulama suyu temini gibi kamu hizmetlerine öncelik verilmelidir (DPT, 1968:235). Köylerin veteriner, ziraat mühendisi, öğretmen ve doktor ihtiyaçları karşılanmalıdır. - Tarımsal üretimin artırılmasını kısıtlayan teknoloji, üretim araçları, pazarlama gibi sorunların çözümünde kooperatifler desteklenmelidir (DPT, 1968:235). Üretici ile pazar arasındaki kademeler azaltılmalıdır. - Köylünün ağaçlandırma çalışmalarına katılması desteklenmelidir (DPT, 1968:248). - Çiftçiler tarımda başta yem bitkileri olmak üzere çeşitli ürünler yetiştirmeye yöneltilmelidir (DPT, 1968:248). - Köylerin sahip olduğu su, mera ve orman varlığı korunmalıdır. - Bu bölgelerin geliştirilme gücü olan kaynakları tespit edilip tanıtılmalı ve yatırımcılara rehberlik 419
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
yapılmalıdır (DPT, 1968:269).
- Su tasarrufu sağlayan sulama tekniklerine öncelik verilmelidir.
- Geleneksel tarım metotları yerine ileri teknolojiler kullanılmalıdır. Dolayısıyla tarım araçları imal eden küçük sanayinin gelişmesi üzerinde önemle durulmalıdır (DPT, 1968:544).
- Erken kuzu ve dana kesimi önlenmelidir.
- Türk el sanatları bir gelir kaynağı olarak teşvik edilmelidir (DPT, 1968:545). - Tarımın hava şartlarına bağımlılığı azaltılmalı ve üretimde teknik hizmetler geliştirilmelidir. - Çiftçiye ucuz girdi sağlanmalıdır.
2.3 Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973 — 1977) Kalkınmakta öncelikli yörelerde gerçekleştirilmesi öngörülen politikalar olarak; - Hayvancılığı geliştirme, süt işletmeciliği, tavukçuluk ve besi projelerine işaret edilmiştir (DPT, 1972:251). - Topraksız ve az topraklı çiftçi ailelerinin topraklandırılması istenmiştir (DPT, 1972:913). - Su kaynaklarının ve yer altı sularının geliştirilmesine işaret edilmiştir (DPT, 1972:861). - Köylere sağlık evleri, temel eğitim ve yatılı bölge okulları, aşılama ve suni tohumlama istasyonları, PTT şubelerinin sağlanması vurgulanmıştır (DPT, 1972:865). - Tarım, ormancılık, hayvancılık, su ürünleri ve el sanatlarının desteklenmesi istenmiştir. (DPT, 1972:865). - Ürünlerin saklanması, taşınması ve pazarlanmasında kooperatiflerden yararlanılması gerektiği belirtilmiştir (DPT, 1972:865). - Gübre, tohum, tarım ilaçları, sulama gibi verim artırıcı girdilerin ve ileri teknolojilerin kullanılması, yem ve hububat tarımının geliştirilmesi istenmiştir (DPT, 1972:210).
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
- Tarımsal üretimle gıda sanayisi ilişkisinin kurulması vurgulanmıştır (DPT, 1972:211). - Tarımda üretim artışının yolu toprakların kabiliyetine göre kullanılmasıyla mümkündür. Gübrebitki-toprak uyumunu sağlayacak toprak tahlil laboratuvarlarının sayılarının artırılması, çiftçiye 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA rehberlik edecek şekilde geliştirilmesi istenmiştir (DPT, 1972:253).
IBATİK İRİDLİB
- Hayvan hastalıklarıyla mücadeleye devletin destek vermesi, kalkınmakta öncelikli yörelerde besicilik ve et sanayinin kurulmasının kamu eliyle yürütülmesi istenmiştir (DPT, 1972:253). - Tarımsal ürünler sigorta kapsamına alınmalıdır.
2.4 Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979 — 1983) Bu kalkınma planında işaret edilen başlıca bölgesel kalkınma politikaları şunlardır; - Arıcılık, ipek böcekçiliği ve tavukçuluk gibi halk girişimciliği desteklenip yaygınlaştırılmalı, işsizlik yeni projelerle azaltılmalıdır (DPT, 1979:4). - İşlenebilir arazilerin bağ ve bahçeye dönüştürülmesi önemlidir (DPT, 1979:228). - Toprak verimliliğinin artırılması için sulama, toprak koruma ve iyileştirmeye yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi istenmiştir (DPT, 1979:228). - Türkiye, doğal koşulları ve mera varlığı yönünden hayvancılığa elverişlidir. Artan nüfusun talebi ve hayvansal ürünlerin dış satım potansiyeli nedeniyle hayvancılığın önemi vurgulanmıştır (DPT, 4201979:357).
- İç suların özelliklerine uygun balık türlerinin üretimi özendirilmelidir. - Tarıma dayalı sanayi geliştirilmeli ve yol bağlantıları iyileştirilmelidir. - Yöresel kaynakları değerlendirmeyi amaç edinen özel girişimcilere yardımcı olunmalıdır. - Toprak tahliline dayalı gübre kullanımı yaygınlaştırılmalıdır. - Turizm ve dış ticaret filosu geliştirilmelidir.
2.5 Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985 — 1989) Bu plan döneminde bölgesel kalkınma politikaları olarak işaret edilen hususlar: - Bölge ülkelerinin ihtiyacını karşılamaya dönük tarım ve hayvancılık yatırımlarına öncelik verilmelidir (DPT, 1984:32). - Et ve yumurta tavukçuluğunda ekonomik büyüklükte entegre tesislerin kurulması teşvik edilmelidir (DPT, 1984:40). - Özel sektör yatırımları hayvancılık, meyve, tohum, seracılık ve ihracata dönük çiçekçilik alanlarına yöneltilmelidir (DPT, 1984:53). - Kamunun tarım yatırımlarında ağırlık sulama, drenaj ve toprak ıslahı olmalıdır. - Özel sektör yatırımları özellikle meyve yetiştiriciliği, hayvancılık, seracılık ve ihracata dönük sebze/bitki alanlarına yöneltilmelidir. - İyi vasıflı tohum üretimi ve kullanımına ağırlık verilmelidir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2.6 Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı· ANTALYA (1990 — 1994)
Bu plan döneminde uygulanması istenen bölgesel kalkınma politikaları şunlardır; - Tarım arazi toplulaştırmasına LATNA(DPT, · 71021989:51). REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11arazilerinde EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA gidilmelidir
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
- Yağlı tohumlar ve sanayi bitkileri üretimini geliştirme programları teşvik edilmeli, baklagil ve yem bitkileri ekim alanları artırılmalıdır (DPT, 1989:52). - İkinci ürün ekimi yaygınlaştırılmalı, kaliteli ve verimli yaş sebze meyve üretimi, seracılık ve çiçekçilik teşvik edilmelidir (DPT, 1989:52). - Süt sığırcılığı, besicilik, koyun, keçi, tavuk, arı ve ipek böcekçiliğinin geliştirilmesine devam edilmelidir (DPT, 1989:56). - Traktör ve tarım makinaları kullanımı artırılmalı, bunların üretimi teşvik edilmelidir (DPT, 1989:226). - Sınai gelişme için organize sanayi bölgesi yapımına devam edilmelidir (DPT, 1989:318). - Kalkınmakta öncelikli yörelerde imalat, madencilik ve bunlara dayalı sanayilerin kurulmasında devlet öncülük yapmaya devam etmelidir (DPT, 1989:319). - Gümrük kapılarında sınır ticaretinin geliştirilmesine önem verilmelidir (DPT, 1989:319). 421
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA - Kırsal alanda yeni üretim dallarında çalışma teşvik edilmeli, tarım dışı ekonomik faaliyet kolları desteklenmelidir (DPT, 1989:321). - Kırsalda yaşayan ailelerin eğitim ve kültür düzeylerinin yükseltilmesi için yaygın eğitim programları çeşitlendirilip artırılmalıdır (DPT, 1989:321). - Tarımsal ürün destekleme fiyatları çiftçinin gelirinde istikrar sağlayacak biçimde tespit edilmelidir.
2.7 Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996 — 2000) Tarım arazilerinin tarım dışı kullanımının artışı ve erozyon gibi nedenlerle tarım alanları azaldığına işaret edilmiştir (DPT, 1995:57). Tarım sektöründe istihdam edilenlerin gelirlerinin diğer sektörlere nazaran düşük olduğu vurgulanmıştır (DPT, 1995:57). Söz konusu plan döneminde işaret edilen bölgesel kalkınma politika araçları şunlardır; - Sulanan alanların artırılması, kaliteli damızlık ve tohumluk kullanımı, toprak analizlerinin yapılması, bilinçli gübre kullanımı, uygun teknik ekipman, tarımsal mücadele ve yaygın eğitim faaliyetleri sonucunda verim artışı sağlanacaktır (DPT, 1995:60). - Kalkınmakta öncelikli yörelerde işsizliği çözmek amacıyla hayvancılık ve sulu tarıma dayalı alanlarda meyve sebze, katma değeri yüksek sınai bitkilerin yetiştirilmesi ve bunları işleyecek sanayilerin kurulması desteklenecektir (DPT, 1995:175).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA - Kadın nüfusun bilgi ve becerilerini artırmaya yönelik kurslara önem verilecektir.
2.9 Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007 — 2013) Bu plan dönemi için önce mevcut durum tespitine yer verilmiştir. Hayvan başına verim düşük ve yem bitkileri üretimi yetersizdir (DPT, 2006:31). İşletmeler için enerji ve bedelsiz arazi desteği getirilmiştir (DPT,2006:46). Yerel ve bölgesel kalkınmada kamu, özel ve sivil toplum kuruluşları arasında işbirliğini geliştirmek üzere Kalkınma Ajansları kurulmuştur (DPT, 2006:47). Avrupa Birliği destekli bölgesel kalkınma programları yürütülmektedir (DPT, 2006:48). Bu kalkınma planı döneminde işaret edilen bölgesel kalkınma politikası araçları olarak şunlara işaret edilmiştir: - Modern sulama tekniklerinin uygulanması, rekabetçi ürün türlerine geçiş, pazarlama imkânlarının genişletilmesine ihtiyaç duyulmaktadır (DPT, 2006:47). - Kırsal kesimin en önemli ekonomik faaliyeti olan tarımdaki verimsizliği azaltmak için arazi toplulaştırma, üretici örgütlenmelerinin güçlendirilmesi, eğitim ve yayın faaliyetlerinin ele alınması gerekmektedir (DPT, 2006:49). - Kırsal alanda e-ticaret de kullanılarak tarım, orman, gıda, turizm, el sanatları faaliyetleri geliştirilmelidir (DPT, 2006:93). - AB destekli bölgesel kalkınma programları artırılmalıdır.
- Başta konut sektörü olmak üzere emek yoğun projeler uygulanacaktır (DPT, 1995:175).
- Tarım destekleri, verimliliği yükseltmeye yönelik uygulama unsurlarıyla zenginleştirilmelidir.
- Her bölgenin karakteristik özelliklerine göre hayvancılık, tarım, el sanatları gibi faaliyetler desteklenecektir (DPT, 1995:175).
2.10 Onuncu Beş Yıllık Kalkınma Planı (2014 — 2018)
- Girişimcilik destekleme projeleri uygulanacaktır (DPT, 1995:177). - Sözleşmeli yetiştiricilik yaygınlaştırılacaktır. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 - Müteşebbislik ruhunun geliştirilmesi için danışmanlık hizmetleri sağlanacaktır.
- Katma değeri yüksek olan sanayi bitkileri yetiştirilmesi ve bunların işlenmesine yönelik sanayilerin kurulması desteklenecektir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM— ·/2005) NOVEMBER 2017 · ANTALYA 2.8 Sekizinci BeşEKİM Yıllık Kalkınma Planı (2001
IBATİK İRİDLİB
Öncelikli olarak kırsal bölgelerde nitelikli işgücü, girişimcilik yetersizliği ve pazarlama sorunları önemini korumaktadır (DPT, 2000:62). Bu plan döneminde tespit edilen bölgesel gelişme politikaları olarak şunlar ortaya koyulmuştur; - Beceri kazandırma ve meslek edindirme kursları yaygınlaştırılacaktır (DPT, 2000:70).
Bu plan dönemi öncesinde mevcut durum analizi yapılmıştır. Tarımsal üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve verimliliğin artırılması halinde gıda fiyatlarının düşeceği (Kalkınma Bakanlığı, 2013:14) öngörüsünde bulunulmuştur. Artan nüfus ve gelirin yanısıra kültürel yakınlığıyla Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Yakın Doğu ülkeleri Türkiye için gıda ürünlerinde daha büyük bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 dış pazar09-11 halineEKİM geleceğine (Kalkınma 2013:14) işaret / NOVEMBER 201709-11 · Bakanlığı, ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 ·edilmiştir. ANTALYA Bölgesel düzeyde 26 kalkınma ajansı ve bunlara bağlı 81 ilde yatırım destek ofisleri faaliyete geçirilmiştir (Kalkınma Bakanlığı, 2013:25). Plan döneminde uygulanması istenen bölgesel kalkınma politikaları şunlardır: - Kırsal üretim2017 ve istihdam yapısı turizm, sanayii, A·YANTALYA LATNticaret, A · 7102gıda REBM EVON / küçük MİKE 1ölçekli 1-90 üretim 09-11 EKİM ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 09-11ekonominin EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA gibi tarım dışı ekonomik faaliyetlerle çeşitlendirilecektir (Kalkınma Bakanlığı, 2013:135-136).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
- Küçük sanayi sitelerinin kapasiteleri artırılmalı ve mikro işletmeler geliştirilmelidir. - Kalkınmakta öncelikli yörelerde eğitim, sağlık, iletişim ve yerel yönetim hizmetlerinin kalitesi artırılmalıdır.
- Aile işletmeciliğinin geliştirilmesine hız verilecektir (DPT, 2000:70).
- Düşük gelirli ve coğrafi açıdan dezavantajlı bölgelerde beşeri sermayenin geliştirilmesi amacıyla uzaktan eğitim programları ve e-öğrenme desteklenmelidir.
- Mera ıslahı ve mera yönetimi çalışmalarına önem verilecektir (DPT, 2000:70).
- Avrupa Birliği destekli fonların kullanımında bölgesel ihtiyaçlar esas alınmalıdır.
- Tarımsal yayın ve eğitim eksikliği, bilinçsiz gübreleme ve ilaçlama, anız yakma, nadasa bırakma verimliliği olumsuz etkilemektedir (DPT, 2000:71).
3. SONUÇ
- Tarıma dayalı sanayi geliştirilerek paketleme, muhafaza ve pazarlama yöntemleri konusunda teknik destek verilecek (DPT, 2000:71), ulaştırma altyapısı iyileştirilecektir. - Turizm, el sanatları, hayvancılık, dokumacılık gibi girişimler desteklenecektir (DPT, 2000:71). - Yerel radyo ve televizyonların halkın eğitimine yönelik programlar yapmaları teşvik edilecektir. 422
İnsanların bulundukları mekânlarda yaşam kalitesinin yükseltilmesi esastır. Kırsal kalkınma politikalarının temel hedefini kırsal toplumun iş ve yaşam koşullarının bulunduğu yörede iyileştirilmesi, istihdamın güçlendirilmesi, insan kaynaklarının geliştirilmesi, yoksulluğun azaltılması, sosyal ve fiziki altyapının iyileştirilmesi, çevre ve doğal kaynakların korunması oluşturmaktadır. Kalkınma çabalarına yönelik olarak eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi devlet hizmetleri geliştirilmeli ve sanayi güçlendirilmelidir. Eğitimin yaygınlaştırılması, sağlık şartlarının düzeltilmesi, ucuz ekonomik konut programları ve yeni iş imkânları kalkınma hızını yükseltecektir. 423
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Son yıllarda Türkiye’de ekonomik kalkınma hızlanmıştır. Kişi başına gelir ve refah düzeyinde önemli artışlar kaydedilmiştir. Fakat bu iyileşme bölgeler arasında farklı düzeylerde gerçekleşmiştir. Bölgesel kalkınma politikaları da daha çok gelişmişlik farklarının azaltılmasını hedeflemektedir. Ülkenin doğu/batı, iç kesimler/sahil kesimleri arasında sosyoekonomik gelişmişlik farkları önemini korumaktadır. Türkiye’nin ileri hayat standartlarına ulaşması ancak uzun süreli ve sistemli yürütülecek kalkınma çabalarıyla sağlanacaktır. Son söz olarak büyük Türk milletinin sahip olduğu yüksek meziyetler, çalışma azmi, hak duygusu, teşebbüs gücü ve medeni cesareti kalkınma yolunda en değerli kaynaklar olmaya devam edecektir.
KAYNAKÇA T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1963). Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1963-1967), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan1.pdf (erişim tarihi 30.09.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1968). İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1968-1972), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan2.pdf (erişim tarihi 30.09.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1972). Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973-1977), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan3.pdf (erişim tarihi 30.09.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1979). Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Yayın No: 1664, Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan4.pdf (erişim tarihi 30.09.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1984). Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985–1989), Yayın No: 1974, Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan5.pdf (erişim tarihi 01.10.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1989). Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990–1994), Yayın No: 2174, Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/plan6.pdf AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 1(erişim 1-90 tarihi 01.10.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (1995). Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996–2000), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/vii/plan7.pdf (erişim tarihi 01.10.2017) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (2000). Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001–2005), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan/viii/plan8str.pdf (erişim tarihi 01.10.2017) T.C. Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı (2006). Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007–2013), Ankara. http://ekutup.dpt.gov.tr/plan9.pdf (erişim tarihi 01.10.2017)
T.C. Kalkınma Bakanlığı (2013). Onuncu Kalkınma Planı (2014–2018), Ankara. http://ekutup.dpt. gov.tr/plan10.pdf (erişim tarihi 01.10.2017)
424
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
BİR TURİZM DESTİNASYONU OLARAK ERDEK ve ÇEVRESİNİN KIRSAL TURİZM AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ Yrd. Doç. Dr. Yunus ARSLAN
Özet
Kırsal turizm son yıllarda turizme yönelik olan talepteki değişikliklere paralel olarak gelişen yeni turizm türlerinden biridir. Turizm literatürüne bakıldığında eko-turizm, çiftlik turizmi, tarımsal turizm, yayla turizmi ve alternatif turizm gibi farklı isimlerle adlandırıldığı görülür. Günümüz de kalabalık turizm merkezlerinden kaçmak ve kırsal alanlardaki doğal güzellikleri görerek dinlenmek isteyen turistler için kırsal turizm faaliyetleri yeni fırsatlar doğurmaktadır. Erdek gibi geçmişte popüler olmuş ama günümüzde eski canlılığını kaybetmiş destinasyonlara** tekrar canlığını kazandırmada kırsal turizm türlerinden yararlanmak bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Çünkü, Erdek çevresindeki doğal güzellikler ve kültürel değerler bu imkanı sunacak potansiyele sahiptir. Bu sayede, ekoturizm gibi faaliyetlerle doğal ve kültürel kaynaklar tahrip edilmeden turizm faaliyetlerinin gerçekleştirilebilmesi ve sürekliliği de sağlanabilecektir. Doğal olarak bu tür merkezlerin turizm amaçlı daha etkin kullanımı ve geliştirilmesi ekoturizmin ilkeleri doğrultusunda yapılacak plan ve programlarla gerçekleştirilebilecektir. Bu çalışmada kırsal turizm, ekoturizm kavramları üzerinde durularak Erdek’te bu imkanlar incelenmiş ve çözüm önerileri sunulmuştur. Anahtar Kelimeler: Kırsal Turizm, Ekoturizm, Ekoturizm türleri, Erdek turizmi
GİRİŞ
Son yıllarda farklı turizm arayışlarının ortaya çıkması kırsal turizm türlerine yönelik talepte artışa yol açmıştır. Günümüzde turistlerin bir bölümü kalabalık turizm merkezlerinden kaçmak, sakin ve huzurlu bir ortamda tatil yapmak istemektedir. Tatilden beklentileri olan bedensel ve zihinsel 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA dinlenmeyi kırsal alanlarda gerçekleştirmek daha cazip gelmektedir. Bu sağlama da kırsal turizm; kırsal alanlardaki doğal güzellikleri, sosyo-kültürel değerleri görerek yaşatması yönüyle yeni birçok deneyim fırsatı sunmaktadır. Kırsal turizm türlerinin gelişeceği yerlerde yeni iş olanaklarının ortaya çıkması ile işsizliğin azalacağı ve bölge ekonomisinin Ayrıca A·YANTALYA LATNA · 7102canlanacağı REBMEVON /unutulmamalıdır. MİKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA destinasyona sağlayacağı sosyal, kültürel ve çevresel katkılarda göz ardı edilmemelidir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI ** Farklı doğal özellikleri veya çekicilikleri olan ve ziyaretçilerin ilgisini çeken yer.
1. KIRSAL TURİZME GENEL YAKLAŞIM
Bir ülkede kırsal turizmin gerçekleştirilebilmesi için tarımsal ve hayvansal faaliyetlerin yoğun, sosyo-kültürel ve yerel değerlerin yeterli ve ulaşılabilir olması gerekir. Eğer Turistler bir ülkenin kırsal yörelerine; çiftliklerine ve doğaya yönelik yapılan çeşitli etkinliklere katılmak amacıyla geliyor ve o yöreye özgü etkinliklere katılımları ve seyahatleri süresince oranın imkanlarını kullanıyor ise buralarda kırsal turizmden bahsedilebilinir. Kırsal turizm: İnsanların devamlı yaşadıkları yer dışında 24 saatten az olmamak kaydıyla bozulmamış, betonlaşmamış, her türlü kirlilikten uzak doğal ortamlarda dinlenmek ve aynı zamanda da değişik kültürleri tanımak amacıyla kırsal bir yerleşim alanına seyahatleri ve orada konaklamalarından doğan olay ve ilişkiler bütünüdür. Kırsal turizm türleri; çiftlik turizmi, yeşil turizm, tarımsal turizm, kır ve orman turizmi, yayla turizmi, yabani hayvan turizmi, eko turizm, kültürel turizm, macera turizmi, spor turizmi yanında doğa turizmi, aktivite turizmi ve de diğerleri(, rafting, , termal turizm, avcılık ve balıkçılık, sanat, tarih ve etnik yapıya dayalı turizm, alışveriş, kayak, bisikletli ve atlı doğa gezileri) şeklinde
425
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA sıralanabilir. (Köroğlu,2006,s.235) Kırsal turizm aktivitesi içerisinde köy düğünleri, yöresel el sanatları, yemekler ve sporlar (deve ve boğa güreşleri) gibi faaliyetlerin yer alması kırsal ekonominin geliştirilmesinin yanı sıra bölgenin tanıtılması açısından büyük önem taşımaktadır. (Şerefoğlu. 2009:s.16) Bu çalışmada; Erdek ve çevresindeki kırsal turizme konu tüm turistik değerler ayrı ayrı kırsal turizm türlerine göre ayrıştırılmayıp ekoturizm adı altında biraraya getirilmiştir. O nedenle Erdek ve çevresinde kırsal turizm türü olarak ekoturizm ele alınarak geliştirilmesine yönelik yapılması gerekenler üzerinde durulmuştur. Son yıllarda turizm tüketim kalıplarında önemli değişmeler yaşanmaktadır. Turist profilindeki ve tüketim kalıplarındaki değişiklikler doğal, kültürel çevrenin koruma, kullanma dengesi içinde kullanımını öngören kırsal turizm, eko-Turizm, Sürdürülebilir Turizm gibi yeni kavramların oluşmasına yol açmıştır. Kitle turizmine bir tepki ve alternatif olarak 1990’lı yıllarda gelişme gösteren ekoturizm kavramı, kırsal ve kültürel turizmin unsurlarını içermekte ve hassas doğal ve kültürel alanlarda geliştirilebilecek en uygun turizm türü olarak ifade edilmektedir. Kontrolsüz gelişen kitlesel turizm hareketinin çevre ve toplum üzerindeki tahribatları karşısında Ekoturizm, sürdürülebilir gelişmenin sağlanmasında önemli bir araç olarak görülmektedir. (Avcıkurt, Turizm Sosyolojisi, s.74) Ekoturizm; eğlenmeyi, doğayı ve kültürel kaynakları anlayarak korumayı destekleyen, düşük ziyaretçi etkisi olan ve yerel halka sosyo-ekonomik fayda sağlayan, bozulmamış doğal alanlara çevresel açıdan sorumlu seyahat ve ziyaret şeklidir. Diğer bir deyişle, doğal çevre ile turizm faaliyetini bağdaştıran, çevrenin olumsuz etkilenmesi konusunda sorumluluk güdüsü ile hareket etme esasına dayalı turizm faaliyetidir.( Turizm Bakanlığı, Turizm Terimler Sözlüğü, s .66) Ekoturizm kavramı güçlü bir doğa bağlantısını ve sosyal sorumluluk sağduyusunu birlikte ele almaktadır. Ekoturizm, doğal ve kültürel çevreyi koruyarak ve halkın refahını gözeterek sorumluluk yoğun bir turizm faaliyeti olarak gerçekleştirilmelidir. Çeşitli gelir gruplarının talep ettiği ekoturizm; bir yeri ziyaret eden turistlere, ilk deneyim yolu ile o yeri tanıma olanağı sağlayan; turistin anlayışını ve beğenisini geliştiren; uygun davranışlarını, bir AYLATNA · 710koruma 2 REBMEetiğini VON / Mzenginleştiren; İKE 11-90 eğitim deneyimi içeren, çevreye karşı sorumlu, olumsuz etkileri azaltmak için çeşitli çalışmalar ortaya koyan, yerel ekonominin girdilerini en fazla ortaya çıkaran bir turizm çeşididir (Kahraman ve Türkay Turizm ve Çevre, s.33). Ekoturizm; geliştirilmesi düşünülen yerlere ekonomik katkı sağlarken doğanın korunmasına yönelik 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA bilinçlenmenin oluşmasında da önemli olumlu rol oynamaktadır. Tabiî ki bu yararlar; zamanla kitle turizmine yönelinmesi halinde o bölgelerin taşıma kapasitesinin aşılmasına yol açabilmektedir. Bu durum; her türlü çevre kirliliği, fiyat artışları ve güvenlik problemleri gibi birçok olumsuzluklarının ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu tür olumsuzluklar ise; Bhutan ve Cook adasında uygulandığı şekilde yılda sınırlı sayıda ziyaretçi kabul edilmesi gibi politikalara yönelinerek giderilebilir. (Öztürk ve Yazıcıoğlu, S.190.) Turizmin doğal çevre üzerine çok çeşitli olumlu ve olumsuz etkilerinin olduğu bilinen bir gerçektir. Turizmin ekolojik çevre üzerindeki olumsuz etkileri planlı ve bilinçli yapılacak eko turizm faaliyetleri ile ortadan kaldırılabilir veya en aza indirilebilir.
IBATİK İRİDLİB
2. EKOTURİZMİN AMACI VE İLKELERİ
Bir ülkenin sahip olduğu doğal varlıkların miktarı ve çeşitliliği, turistlerin gelmesinde önemli bir çekim gücünü oluşturur. Bunlar, insanları seyahatlere yönlendiren çekici bir güç ve turizm endüstrisinin vazgeçilmez hammaddeleridir. Dağlar, ovalar, vadiler, ormanlar, göller, nehirler, denizler, doğal anıtlar, iklim ve jeolojik koşullara göre farklılaşan manzaralar doğal varlıklar kapsamındadır. (USTA, (2001), s.151) Ekoturizm sayesinde bu tür doğal kaynaklar turizm amaçlı kullanılarak değerlendirilmek mümkün olabilmektedir. Ekoturizm geniş alanlardaki ekolojik yapıyla
426
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA birlikte düşünülmesi gereken bir turizm türü olduğundan, bütün turizm çeşitlerinde bu ekolojik dengeyi bozacak müdahalelerden kaçınılması gerekir. Ekoturizm de kitle turizminin aksine turist sayısını aza indirmek ve turizmi yıl içinde yaymak, doğal çevreye yapılan baskıyı azaltmak, tahribatı düzeltmeye değil, önlemeye yönelik planlar yapmak ve uzun vadeli ekonomik çıkarları gözetmek daha ön plandadır. (Çağatay ve Diğerleri, 2002 s.205) Turistlerin küçük gruplar halinde doğal alanlara seyahat etmeleri ve yerel halkın yaşantısını yerinde yaşayarak öğrenmeleri eko turizm turlarıyla gerçekleştirilebilmektedir. Böyle kontrollü turlar sayesinde; bir yandan çevresel bozulma önlenirken, diğer yandan yerel halkın ekonomik kazanımları artırılabilmektedir. Çevre ve kültürel değerlerinin gelir getirici yönü ortaya çıkarılırken, aynı anda koruma önlemlerinin de oluşturulabilmesi için aşağıdaki ilkelerin üzerinde önemle durulması gerekir. a. Doğal Çevrenin Sürdürülebilirliği Burada doğa turlarında doğal çevrenin bozulmamasına ve korunmasına büyük önem verilmelidir. Bu tür turların belli bir plan ve program çerçevesinde ve eğitilmiş uzman rehber eşliğinde gerçekleştirilmesi gerekir. Bu nedenle doğa turlarında seçilen rotanın önceden belirlenmesi, bu turlar için kullanılması ve turlarda mutlaka uyulması gereken kuralların önceden belirlenmesi çok önemlidir. (Barnes, 1993, s.47) Bu bölgelerde çoğunlukla ekoturizm bilincinin yerleşmemiş olması nedeniyle, çirkin yapılaşmaların ve yaban hayatının gelişigüzel kullanılmasının önüne geçilmesi gerekir. Bitki ve hayvan türlerinin envanteri çıkarılıp, bölgenin taşıma kapasitesi belirlendikten sonra turların düzenlenmesi halinde sürdürülebilirlik mümkün olacaktır. b. Yerel Kültürlerin Sürdürülebilirliği: Bu ilke de yerel halkın turizm faaliyetinden yarar sağlaması esas alınmalıdır. Yerel halk kazandığı sürece kazancının ana kaynağını korumaya özen gösterecektir. Öncelikle ekoturizmin yapıldığı bölgede yaşayanların bu faaliyetten maddi kazanç sağlamasını kolaylaştıracak düzenlemeler yapılarak uygulamaya geçirilmelidir. Bunun için ülke ve bölge çapında faaliyet gösteren seyahat acentalarının bir bölümünün ekoturizm faaliyetlerinde yer almasının sağlanmalıdır. Bu ise ihtisas acentacılığı demektir, Ekoturizm, av turizmi, kültürel turizm 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA yaparken tur gibi belli 09-11 alan ve konularda uzmanlaşmış bu tür ·/acentelerin, tur programlarını ihtiyaçlarını bölgeden sağlamaları ise; bölgeye maddi yarar sağlanmasının önkoşulu olmalıdır. Bu yarar; aynı zamanda bölgenin maddi ve manevi kültürel unsurlarını bozmadan gerçekleştirilmelidir. Yörede yerleşik yörüklerin yaşantıları ve eserleriAY(halı,kilim gibi LATNA · 710vs.), 2 REgöçmenleri BMEVON / Myaşam İKE 11-9tarzları… 0 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017 · ANTALYA dikkat çeken çokNOVEMBER çeşitli Otantik kültürlerin yanında yerel örf ve adetlerin bozulmadan yaşandığı bölgelerde turistlerin de bu değerlere saygılı davranmasını sağlayacak özel ilgi turlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Ayrıca tarihi ve kültürel değerleri korumak için yerel dokuya aykırı modern mimari yapılar yerine, koruma altına alınmış otantik (o yöreye özgü) yapılarda hizmet veren konaklama tesislerinin tercih edilmesi gerekmektedir. Artık günümüz turizm dünyasında bu çevreci tutumu benimseyen acentaların turları ilgi görmekte ve tercih edilmektedir. Bu anlayışla faaliyet gösteren acentalara özel ödüller ve taktir belgeleri verilmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 3. EKOTURİZM FAALİYETLERİNDE TÜRKİYE
Dünya Turizm Örgütü’nün 2002 yılını ekoturizm yılı ilan etmesi dünyada ekoturizmin oldukça kabul gördüğünü göstermesi açısından önemlidir. Ekoturizmin gelişme potansiyeline sahip destinasyonlarda önem kazanmasında; iyi planlanması ve geliştirilmesi halinde doğal çevrenin korunmasında güçlü bir araç olma özelliği önemli rol oynamaktadır. Dünyadaki hızlı gelişmeler geleneksel destinasyonlardan (deniz-kum-güneş) uzaklaşma eğilimini göstermektedir. Bu gelişmeye paralel olarak turist profili de değişmektedir. Bu yeni profilde ekoturist olarak adlandırılan kitlenin orta yaş grubunda eğitimli, gelir düzeyi iyi, doğaya, kültüre ve gastronomiye ilgi duyan kişiler olduğu görülmektedir. Türkiye, yaklaşık 8000 km. uzunluğunda 427
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA sahilleri, çeşitli uygarlıklardan kalan eşsiz kültür hazineleri ve doğa güzellikleri ile çok geniş bir turizm yelpazesini bünyesinde barındıran turizm potansiyeli yüksek bir ülkedir. Son yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bu değerleri dünya turizmine sunabilmek amacıyla ürün çeşitlendirme ve turizmi tüm yıla yayma politikaları üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu sayede turizmin kıyı alanları üzerindeki baskılarını azalmak ve turizmin sosyo-ekonomik faydalarını artırmak yanında farklı kitlelere farklı turizm ürünleri ile hitap etmek mümkün olabilecektir. Aynı zamanda az gelişmiş bölgelerin turizm gelirlerinden alacakları pay arttırılabilecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ekoturizmi; Yayla turizmi, ornitoloji (kuş gözetleme) fotosafari, çiftlik turizmi, botanik (bitki inceleme) turizmi, kamp- karavan turizmi, mağara Turizmi başlıkları altında ele almaktadır. Bu ekoturizm türlerinin geliştirilmesine yönelik aşağıdaki projeler geliştirilmiştir. a. Mavi Bayrak Projesi: Türkiye, yeterli yüzme suyu kalitesi ve plaj/ marina hizmetleri açısından genel çevre standartlarının izlenmesini sağlamak amacıyla uluslararası Mavi Bayrak Kampanyasına katılmaktadır. b. Atak Projesi: 1989 yılında başlatılmış Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ilçe ve köylerin yer aldığı 2000 km kıyı şeridi kapsayan projedir. Amaç buralarda altyapı eksikliklerini düzeltmek ve yeni kıyı yönetim yöntemlerini tanımlamaktır. c. Diğer Projeler: Belek yönetim planı, dağ-doğa yürüyüşü projesi (trekking), yayla turizmi projesi, akarsu turizmi (kano-rafting) projesi, bisiklet tur güzergahlarının belirlenmesi-geliştirilmesi projesi, atlı doğa yürüyüşü projesi, mağara turizmi projesi, sportif olta balıkçılığı, kuş gözlemciliği (ornitoloji) ve botanik (bitki inceleme) projesi gibi sıralanmaktadır. Son olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafindan hazırlanan Türkiye Turizm Stratejisi 2023’te Karadeniz Bölgesinde yer alan Bolu, Zonguldak, Bartın, Kastamonu ve Sinop illerini kapsayan bölge, Antalya’nın iç kesimlere doğru doğusu, Toroslarin eteklerinde Antalya ve Mersin’in birleştiği alanlar ve GAP Koridoru ile Kış Koridorunu birleştiren “GAP Ekoturizm Koridoru” biyolojik çeşitlilik açısından ve ekoturizm potansiyeli açışından Türkiye Turizm Stratejisinde öncelikle ekoturizmin geliştirileceği bölgeler olarak belirlenmiştir. AYLATNPlanda A · 7102özellikle REBMEVAkdeniz ON / MİKEkıyı 11-9şeridinde 0 yoğunlaşan turizm tesislerine değinilerek turistik tesislerin kıyı içi alanlarda düzenli yapılaşması için öneriler getirilmiş ve bu yönde hedefler belirlenmiştir. Hedeflerden biri de Göller Bölgesi Ekoturizm Gelişim Bölgesidir. Ayrıca bölge kapsamında Saros Körfezi, Erdek ve Avşa Adasını kapsayan iki yeni turizm kentinin ilan edilmesi kararı alınmış ve böylece bölgede, mevcut 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA konaklama kapasitesinin termal, kültür ve ekoturizme yönelik yapılacak planlama ve uygulamalarla artırılması amaçlanmıştır. Bu Bölge Çanakkale ve Balıkesir illerini içine alan “Troya Kuzey Ege Kültür ve Termal Turizm Gelişim Bölgesi” olarak adlandırılmış ve bölgenin Sağlık ve Termal Turizm ve Kırsal Turizm çerçevesinde geliştirilmesi hedeflenmiştir. (Türkiye Turizm stratejisi 2023, Kültür ve Turizm Bakanlığı, ss.35,39.43, 43, 45ve 53)
IBATİK İRİDLİB
4. KAPIDAĞ YARIMADASI’NIN TURİZM MERKEZİ OLARAK ERDEK VE EKOTURİZM
Kapıdağ; Marmara Denizi’nin güney kıyısı ortasında 300 km²’lik üçgen şeklinde bir yarımadadır. Erdek ise; Marmara denizine doğru uzanan Kapıdağ Yarımadası’nın Erdek Körfezi’ndedir. İlçe, Marmara adası, Paşalimanı adası, Türkeli (Avşa) adası, Ekinlik Adası ,Tavşan adası ve zeytin adası ile çevrilidir. Erdek’in denizden yüksekliği 0-10 metredir. Erdek uzun bir kıyıya sahip olup, sahilleri genelde kumsal ve doğal plajdır. İlçe ve çevresinde yöre iklimine uygun her çeşit meyve ve sebze yetiştirilmektedir. Erdek ve çevresi bol miktarda zeytin ağaçlarıyla kaplı olup, zeytincilik yörenin önemli bir gelir kaynağıdır. Genelde sofralık zeytin (sele, salamura, çizme ve kırma) ile zeytinyağı üretimi yapılmaktadır. Ilıman bir iklime sahiptir. Bugün Erdek İlçesinin sınırları içinde kalan bölgede tarih boyunca kyzikos, Arteka, prokonesos isminde üç site şehir devletinden söz edilmektedir. Tarihi şehir kalıntılarıyla Kyzikos görülecek 428
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA önemli yerlerden biridir. Buraya Belkıs Harabeleri de denmektedir. Özellikle Roma Dönemi eserleri yer almaktadır. Adrianus Tapınağı harabeleri, Belkıs sarayı denilen Anfiteatr kalıntısı ve Tiyatro yeri bugün görülecek en önemli kalıntılardır. (Evliyaoğlu, 1988, s.144) Erdek, tarihte Artake adıyla tanınmaktadır. Artake, Sitlerin efsanevi krallarından biridir. Erdek’in tarih sahnesinde Sitlerden sonra milatoslular, Romalılar, Bizanslılar ve 1339 yılından itibaren de Osmanlılar yer almıştır. Günümüzde Balıkesir’e bağlı güzel bir destinasyondur. Erdek’in üzümü, şarabı, zeytin ve zeytinyağı meşhurdur. Dikkat çeken tarihi ve kültürel yerleri ise şunlardır1∗; ı) Kyzikos (Balkıs): Erdek’e 9 km. uzaklıktaki Kyzikos bir ören yeridir. Tarih boyunca Erdek İlçesi içinde gelişen en büyük uygarlık merkezi olan Kyzikos Kapıdağı’nın anakara ile birleştiği düzlükte ve bu düzlüğün kuzeyindeki yamaçlarda yer almıştır. Kyzikos yıkık surları ve tarihi kalıntıları ile bugün Ayı Dağı denen yüksekliğin eteklerine yaslanan yemyeşil bir ağaçlıktan ibarettir2. Kyzikos’tan geriye kalan ve tarihi değer taşıyan mimari zenginlikler şöyle sıralanabilir; Hadrianus Tapınağı, Bouletarion, Kirazlı Yayla Manastırı, Altıköşe Kuleler, Kyzikos Amfitiyatrosu, Bergama Kraliçesi Apoolonis’e adanarak yaptırılan tapınak, Hazine adı ile anılan üç depo, Palata Çeşmesi, Muhle Kalesi, Agios Nikolas Kilisesi, Seyitgazi Tepesi ve Kalesi, Zeytin Adasında yer alan kilisedir. Kyzikos’un bulunduğu bölge bugün birinci derecede arkeolojik sit alanıdır (http:// erdekotelleri.balnet.net/Konular/KonuDetay.asp?id=75) ıı) Seyitgazi Tepesi:Erdek’in güneydoğusundadır. Tepenin üstünde küçük bir kilisenin temelleri ve kilise temellerinin beş on metre doğusunda yarım yuvarlak ve bir metre yüksekliğinde kuru duvardan yapılma bir adak yeri bulunmaktadır.
ııı) Diğerleri: ilçenin karşısında kıyıdan 250 m. uzakta görülmeye değer küçük ve tarihi Zeytin Adası vardır. Erdek başlı başına bir turizm merkezi olmakla birlikte Kapıdağ Yarımadası’nda doğal ve kültürel değerler açısından gezilip görülebilecek birçok kıyı köyleri bulunmaktadır. Yarımadayı ana karaya bağlayan noktada bulunan Aşağı yapıcı köyü bunlardan biridir. Kyzikos antik kenti kalıntıları ve akropolü için Hamamlı köyü de iyi bir ziyaret mekanıdır. Yarımadanın sahilleri, birbiri ardına 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 ·doğu ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017sıralanmış · ANTALYAküçük tatil beldeleriyle doludur. Tatlısu, Yukarı Yapıcı, Çakıl bunlar arasında yer almaktadır. Tatlısu’da otel, pansiyon ve lokantalar bulunmaktadır. (.www.balıkesir.gen.tr/ilce/erdek.asp.)
Yukarı Yapıcı’yı geçtikten sonra Anayoldan 17 km uzaklıktaki Kirazlı Manastırı’na ulaşılır. LATNyerleşim A · 7102 yeri REBMÇakıl EVONköyüdür. / MİKE 11kuzey -90 sahillerine Yarımadanın sahilinde Kestanelik’ten sonraA·Yson 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER ANTALYA 09-11EKİM EKİMdoğu NOVEMBER 2017 ANTALYA 2017 buradan geçilerek ulaşılır. Bu noktada ilk durak Çay ağzıdır. Çayağzı Selanik’ten gelen göçmenlerin yaşadığı şirin bir beldedir. Beldenin eski yıpranmış evleri tipik mimari özellikleriyle görülmeye değerdir. Yükseklerden bakıldığında çok güzel bir tablo gibidir. Bölge; Draça, Büyük ve Küçük Kakıskala, Burkiki gibi koyları ile Güney sahillerimizi aratmayacak güzellikler sunmaktadır. Kapıdağ yarımadası’ndaki 18 köy arasında örnek köy sayılan Çayağzı; yeşil ve mavinin güzel bir görselini sunan el değmemiş doğası ve sıcakkanlı insanları ile eko turizm için ideal bir turizm cennetidir. Çayağzı çıkışından sonra yer alan Ballıpınar ise (eski adı Kocaburgaz), daracık sokakları, ahşap evleri, yıkık kilisesi ile köye yapılacak bir gezide akılda kalacak otantik bir mekan olarak dikkat çekmektedir. Kocaburgaz-Ormanlı arası yol kimi zaman sık bitki örtüsü ve ormanlarla kaplı tepelerden geçmektedir. Birbirinden güzel koyları ile dikkat çekmektedir. Turan köyü de bu koylardan birine saklanmış turistik bir değerdir. Yol üzerinde olan ve kolaylıkla ulaşılabilen Ocaklar, Narlı, İlhanlar ve Doğanlar gibi yerleşim yerleri de turizm değerleri yüksek mekanlar olarak dikkati çekmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
5. ERDEK VE ÇEVRESİNİN EKOTURİZM AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ 1 2
∗
Erdek’le ilgili bilgiler Erdek Turizm Danışma Müdürlüğü’nden alınmıştır
Kyzkos ERDEK, (2004), İzmir: Erdek Belediye Başkanlığı Yayını, s. 15
429
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Erdek ve çevresi; doğal, tarihi ve kültürel değerleriyle oldukça zengin bir destinasyondur. Birçok turistik değerine rağmen bölgenin yurt içinde ve yurt dışında hak ettiği ilgiyi görmemesi büyük bir kayıptır. Kapıdağ Yarımadası’nın özellikle orta ve kuzey bölgelerindeki yoğun orman alanları doğa yürüyüşleri için ideal mekanlardır. Yarımadanın kuzey kıyılarının yoğun girinti ve çıkıntılı yapısı buralarda rüzgar sörfü ve yamaç paraşütü turlarını gerçekleştirmeye imkan veren ideal alanlar ortaya çıkarmaktadır. Erdek başta olmak üzere İlhanlar, Doğanlar, Ormanlı ve Kocaburgaz beldeleri kampçılık aktivitelerine uygun yerlerdir. Dinlenme alanlarının bulunduğu orman içlerinde atlı doğa yürüyüşleri turistlerin ilgisini çekebilecek aktivitelerdir. Ulaşılabilecek tüm Kapıdağ Yarımadası’nda yer alan alanlarda jeep safari turları düzenlenmesi de unutulmamalıdır. Jeep safari turları doğa yürüyüşleri, piknik ve kısa süreli kamp aktiviteleri ile desteklenirse daha ilgi çekecektir. Foto safari, fauna ve flora turları ilgi alanlarına göre tüm Kapıdağ Yarımadası’nda gerçekleştirilebilir. İlhanlar, Karşıyaka kıyıları başta olmak üzere tüm kıyılarda balıkçılık yapılmaktadır. Kapıdağ Yarımadası başta domuz avcılığı olmak üzere av turizmi içinde imkanlar sunmaktadır. Ocaklar başta olmak üzere birçok küçük yerleşim yeri; havasının güzelliği, serinliği, bol oksijen taşıması nedeniyle astım gibi hastalıklar için rahatlatıcı ve iyileştirici imkanlar sunmaktadır. Yani buralardan sağlık amaçlı yararlanılabilmektedir. Kapıdağ Yarımadası’nda dalışlar sporu; Güzelce ile Değirmen Burnu arası, Gün doğdu limanı doğusu ile Osmanlı Burnu, Akça Ada çevresi ile Erdek çevresinde yapılabilmektedir. (www.maximumbilgi.com/dalgiclik/marmarayasak.htm Bu alanlar denizaltı güzellikleri ve batıklar açısından oldukça zengin alanlardır. Erdek ve çevresinin doğal ve sosyo-kültürel değerlerini ekoturizmin hizmetine sunarken, buraların taşıma kapasitesinin öncelikle ele alınması gerekir. Çünkü; turistik bölgelerin taşıma kapasitesi desteklenen turizm türüne bağlı olarak farklılık gösterebilmektedir. O nedenle turizm bölgesinin turizm gelişiminin dünü, bugünü ve gelecekteki gelişme eğilimi iyi belirlenmelidir. Bu yaklaşımla AYLATNA ·için 7102uzun REBM EVONde/ Mbölgenin İKE 11-90çekiciliğini taşıma kapasitelerinin sınırlarının aşılmaması sağlanacağı vade yitirmemesi de sağlanmış olacaktır. (İçöz ve dğr. 2002, s. 5o) Erdek ve Çevresinde yoğun bir ekoturizm faaliyetine girmenin ve Erdek turizmini tüm yıla yaymanın 09-11 EKİM /ve NOVEMBER 2017 yolu yörenin09-11 turizm envanterini taşıma kapasitesini çıkarmaktan geçmektedir. Özellikle turizm EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA faaliyetlerine olan talep artışı ile kullanılan kaynakların doyum noktasına ulaştığı fiziksel kapasite, çevrenin bozulmaya başladığı çevresel kapasite ve ziyaretçilerin artık alandan zevk almayı yitirdiği psikolojik kapasite dikkate alınmalıdır. (Özgüç, 1998, s.195) Taşıma kapasitesi aşıldığında meydana gelecek çevresel tahribat her yönden kendisini hızla göstereceğinden, bu yerlerdeki turist sayıları ve turist davranışlarının öncelikle izlenmelidir. Bu sayede kırsal alanlarda ekoturizm faaliyetlerinin mevcut doğal, tarihi ve sosyo-kültürel alanları tahribini engelleyecek önlemler alınabilecektir. Elde edilen bilgilerle yöre halkının sahip olduğu kültürel değerlerinde yozlaşmasının önüne geçilebilecektir.
IBATİK İRİDLİB
SONUÇ VE ÖNERİLER Erdek çevresinin doğal, tarihi ve sosyo-kültürel değerleri mutlaka turizme kazandırılmalıdır. Köylerin doğal güzellikleri ve köy halkının özgün yaşam tarzı (Yörük ve göçmen hayatı gibi) yabancı ve yerli turistlere tanıtılarak yöreye ilgi artırılmalıdır. Kapıdağ Yarımadası’nın kültürel değerlerinin yoğun olduğu bölgelerde kültürel amaçlı turlar gerçekleştirilmelidir. Mesire yerleri canlandırılırken, birinci sınıf tesislere kavuşturulmasına yönelik projeler hızla hayata geçirilmelidir. Bu bölgede seyahat acentelerinin çevreyle barışık faaliyetlerini özendirici destekler sağlanmalıdır. Ekolojik turlar, kültürel turlar ve çevreci faaliyetler ödül ve benzeri mekanizmalarla desteklenmelidir. Ekoturizm konusunda 430
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ulusal ve uluslar arası çevre örgütleriyle işbirliğine de çalışılması yararlı olacaktır. Turizm işletmeleri, yerel yönetimler ve bölge halkında ekoturizm bilinci oluşturularak işbirliği ortamı sağlanmalıdır. Sonrada halkın turizme aktif katılımını ve turizmden daha fazla pay almalarını sağlayacak projeler üretilmelidir. Örneğin: Profesyonel anlamda ev pansiyonculuğunun geliştirilmesine ve yöre halkının kendi ürünlerini pazarlayarak turizmden daha fazla gelir elde etmesine yönelik projeler üretme gibi... Müşteri memnuniyeti için ekoturizm arzının olduğu yerlerde fiziki altyapının da iyileştirilmesi gerekmektedir. Erdek; konaklama ve eğlence merkezi olarak bırakmalı, mevcut tesisler günün şartlarına uygun hale getirilmelidir. Erdek’e yeni nitelikli tesisler kazandırılmalıdır. Bunun için mevcut tesislerin yeniden yapılandırmayla nitelikleri günümüzün turizm talebine uygun hale getirilmelidir. Ekonomik ömrünün tamamlamış tesis sahiplerinden birbirine sınırı olanlarının ikna olabilecekleri projeler üretilerek tesislerinin yerine Antalya’daki gibi çekim gücü yüksek aktiviteleri bol kompleks birkaç tesis yapılması Erdek için daha yararlı olacaktır. Böylece Erdek zengin müşteri tiplerine yönelik tesislere sahip olabilecektir. Bu sayede Erdek turizminde tekrar canlanma ümidi doğabilecektir. Güzel yeni tesisler Erdek’in çekim gücü artıracaktır. Canlanan Erdek turizmi çevresinde de turizm türlerinin gelişimini hızlandıracaktır. Bu gelişmeler çevre turlarının artmasına yol açacaktır, Bu gelişmeler sayesinde Erdek merkezli çevresine günü birlik nitelikli eko turlar düzenlemek daha kolay olacaktır. Böylece yakın çevreninde doğal yapısının bozulması engellenerek yapılaşmanın önüne geçilebilecektir. (Yapılaşma Erdek ile sınırlı kalacağından) Bu yöredeki ekoturizm faaliyetlerinin basın ve yayın yoluyla tanıtımı canlılığı hızlandıran etki yapacaktır. Doğa turları yapan Seyahat acentalarıyla iş birliği yapılmalı ve yörenin gelişimine yönelik tavsiyeleri dikkate alınmalıdır. Mümkünse bu tür turları yapan seyahat acentaların Erdek’te kurulması veya şube açması teşvik edilmelidir.
KAYNAKLAR
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Avcıkurt, Cevdet, (2003), Turizm Sosyolojisi, Balıkesir: Detay Yayıncılık. Barnes Ian ,Pamela Barnes (1993), “ Tourısm Policy in the European Comminty”, Tourismin LATNA · 7102Wallingford. REBMEVON / MİKE 11-90 Europa:Structures and 2017 Developments. 09-11 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYAC.A.B.İnternational,
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Çağatay, Ayhan ve Diğerleri,( 20029)“Eko-Turizm için Mekan ve yerel Toplulukların Katılımının Planlanması (Akseki-İbradı Havzası Örneği), II. Turizm Şurası Bildirileri Cilt II. 12-14 Nisan 2002, Turizm Bakanlığı Evliyaoğlu, Sait, (1988), Türkiye Turizm Coğrafyası, , Ankara: Ofset Matbaacılık
İçöz , Orhan, Turgut Var ve İbrahim İlhan, (2002), Turizm Planlaması, Ankara: Turhan kitabevi, Kahraman, Nüzhet, Oğuz Türkay, (2004), Turizm ve Çevre, Ankara: Detay Yayıncılık. Köroğlu, A. ve Köroğlu, Ö. (2006). Kırsal Turizmin Yöre Kalkınmasındaki Rolü, Buldan Yöresi. Kırsal Turizm Potansiyeli. Buldan Sempozyumu. Denizli. 235 Kyzkos ERDEK, (2004), Erdek Belediye Başkanlığı Yayını, İzmir. Özgüç, Nazmiye (1998), Turizm Coğrafyası, , İstanbul: Çantay Kitabevi. Öztürk ,Yüksel , irfan Yazıcıoğlu, (2002), ‘’Gelişmekte olan ülkeler için Alternatif Turizm FaaliyetleriÜzerine Teorik Bir Çalışma’’,Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi Dergisi, Gazi 431
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Üni. Tic.ve Tur. EĞİTİM Fak. Yayını, Ankara.
PARŞOMENİN TARİHSEL GELİŞİMİ VE EL YAZMALARININ GEÇMİŞİ
Şerefoğlu , Coşkun, (2009),Kalkınmada Kırsal Turizmin Rolü, Uzmanlık Tezi, Ankara.
Uzman Zübeyde ŞAHİN
Turizm Bakanlığı.(1999), Turizm Terimler Sözlüğü, Ankara.
Öğr. Gör. Emine KAYHAN Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT
Türkiye Turizm stratejisi 2023, (2007),Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara. Usta, Öcal, (2001), Genel Turizm, İzmir: Anadolu Matbaacılık . www. maximumbilgi.com/dalgiclik/marmarayasak.htm Erişim Tarihi:30.6.2003 www.balıkesir.gen.tr/ilce/erdek.asp. Erişim Tarihi: 30.6.2003 http://erdekotelleri.balnet.net/Konular/KonuDetay.asp?id=75 Erişim Tarihi:6.11.2017
ÖZET Bu çalışmada medeniyetin gelişiminde en temel öğe ve en önemli bilgi kaynağı el yazmalarının ve el yazmalarıyla ilişkili yazı gereçlerinden parşömenin tarihsel gelişimine, nasıl ortaya çıktığına ve hangi alanlarda kullanıldığına değinilmiştir. Eski dönemlerden itibaren metal, kil, deri, mum, ağaç yüzeyi, taş, tahta ve yaprak gibi birçok malzeme yazı gereci olarak kullanılmıştır. Kültür tarihinin son 5000 yılına damgasını vuran en mühim yazı malzemeleri papirüs, parşömen ve kâğıttır. Matbaanın gelişmediği devirlerde elle yazılmış kitap anlamına gelen el yazmasının kökenini araştırırken kullanılan malzemelerin önemi düşünülerek bunların gelişiminin incelenmesi doğru olacaktır. El yazmalarının ortaya çıkışı ve gelişimi çeşitli kültürel, coğrafik, ekonomik ve politik faktörlerle biçimlenmiştir. Yazı gereçlerinden papirüs ve parşömen tarihsel gelişim sürecine öncelik verilmiş. Günümüzde temel bilgi kaynağı olan basılı ve elektronik biçimde varlığını sürdüren kitabın kökeni olan el yazmalarının gelişim sürecini bilmek, konuyla ilgili araştırmalara ışık tutacaktır. Bu bakış açısıyla gerçekleştirilen bu çalışmanın amacı, el yazmalarından parşömen ve papirüsün gelişim sürecini genel hatlarıyla ortaya koymak ve kullanım alanlarını incelemektir. Anahtar Kelimeler: Parşömen, Papirüs, Kitap, El yazmaları, Kâğıt
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
HISTORICAL DEVELOPMENT PARSOMM AND HISTORY OF 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/OF NOVEMBER 2017 · ANTALYA HAND WRITERS
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
ABSTRACT
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
In this work, the most important element in the development of civilization and the most important sources of information and the writing instruments related to manuscripts are mentioned in the historical development of parchment, how it emerged and in what areas it is used. From ancient times, many materials such as metal, clay, leather, wax, wood surface, stone, wood, and leaf have been used as text recollections. The most important writing materials that stamped the last 5000 years of culture history are papyrus, parchment and paper. When investigating the origin of manuscripts, which means handwritten books in the periods when the magazine was not developing, it would be right to examine their development by considering the importance of the materials used. The emergence and development of handwritings is shaped by various cultural, geographical, economic and political factors. Among the writing instruments, papyrus and parchment have given priority to the historical development process. Knowing the development process of the manuscripts, which are the root of the book, which is the basic source of information and which continues its existence in printed and electronic form, will shed light on the related researches. The aim of this work, which is realized from this point of view, is to outline the development process of parchment and papyrus from manuscripts and to examine their usage areas.
432
433
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Key words: Parchment, Papyrus, Book, Manuscripts, Paper
El Yazmalarının Geçmişi MÖ 4000 – MÖ 2000 arasında Mezopotamya’da yaşayan Sümerlerin çivi yazısını icat etmeleri, insanlık tarihinin dönüm noktalarından biridir ve daha önce kayıt altına alınması, korunması mümkün olmayan bilgilerin nesilden nesle aktarımını mümkün kılmıştır. Yazının icadını tetikleyen birçok unsur vardır ama en belirgini idaridir; yani idare ve din sisteminin başındaki kral (lugal), saray ve tapınağın elinin altında toplanmasını istemiştir. İlkyazı şekilleri aslında resim (piktografik) şeklindedir.
(Resim 1): Sümer çivi yazısıyla yazılmış bir mektuphttp://www.yardimcikaynaklar.com/civiyazisi-ile-ilgili-bir-arastirma-yaparak-yazinin-kullanim-alanlarini-ve-bilgi-aktarimindaki-onemi/ Yazı yazmak için pek çok materyal kullanılmasına rağmen asıl gelişme papirüsün, parşömenin ve daha sonra kâğıdın kullanılmasıyla kaydedilmiştir. Sümerlerle ticaret ilişkisi sonucunda Mısırlılar yazıyı öğrenmişlerdir ve bu yazıya hiyeroglif adı verilmiştir. İçerikte hiç sesli harf bulunmadığından bu yazı bir alfabeye dönüşmemiştir. Hitit ve Urartular çivi yazısını; İyonyalılar, Lidyalılar ve Frigyalılar Fenike alfabesini kullanmışlardır.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
(Resim 2-3): Misir yazısı ve alfabesi(internet alıntısı) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
(Resim 4):Hitit alfabesi(internet alıntısı)
(Resim 5): Fenike alfabesi (internet alıntısı)
Basım tekniğinin gelişmediği dönemlerde elle yazılmış kitap anlamına gelen el yazmasının kökenine bakıldığında karşımıza en önemli yazı malzemelerinden biri olan parşömen ve papürüs çıkar. Kitabın tarihsel gelişiminde bu yazı gereçleri önemli rol oynar. Yunanca ’da kitap anlamına gelen “byblos” kelimesi ilk olarak Mısırlıların yazı gereci olarak kullandıkları otsu bitki papirüsün kabuğu ya da lifleri anlamına gelmektedir. Latince ’de ise “liber” kelimesinin ilk anlamı “ağaç kabuğu”, ikinci ve en çok kullanılan anlamı kitaptır.
PAPİRÜS Papirüs (“byblos” ya da “papyros”) MÖ 3300’lerden itibaren, Eski Mısır’da Nil vadisinde yetiştirilen ve “cyrepuspapyrus” adı verilen bitkiden yapılırdı. İlk defa Eski Mısır’da yazı malzemesi olarak kullanılmaya başlayan papirüs zamanla diğer Akdeniz ülkelerine yayılmış ve 9. 434yüzyıldan sonra papirüse olan talep gittikçe azalmaya başlamıştır.
(Resim 6):Cyperus (Resim 7): Cyperus paypyrus paypyrus bitkisinin taze bitkisinin bazı işlemlerden geçmiş hale (internet alıntısı) ve kâğıt haline gelmiş şeklive uzun şeritler halinde Papirüs (Cyperus papyrus) bitkisinin gövde içinde bulunan bitki özü ince (internet alıntısı) kesilir. Birbirleri üzerine bindirilerek soldan sağa ve yukarıdan aşağıya iki sıra halinde dizilen şeritler ağaç tokmaklarla düzleşinceye kadar dövülür. Nişasta ve şeker içeren bitki özsuyundan dolayı birbirine yapışan şeritlerden tabakalar, birbirine eklenen tabakalardan ise rulolar meydana getirilir. Yazı gereci olarak ağaç ve bitki kabuklarından daha önce kilin de kullanıldığı bilinmektedir. Sümerlilerin, Asurluların ve Hititlilerin kullandıkları kil tabletler, Mısır’ın papirüs ruloları ile aynı zamanlarda ortaya çıkmış olmakla birlikte (MÖ yaklaşık 3000), kil tabletlerden çok, papirüs rulosu çağdaş kitabın öncüsü kabul edilmektedir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
(Resim 8):Antik dönemden kalma yazılı bir parşömen örneği (Mısır’da, 19. yüzyılın başlarında, Orta Krallık döneminin sonlarına ait bir papirüs bulundu. Bulunan papirüs Hollanda’daki Leiden Müzesi’ne A·YANTALYA LATNA edildi. · 7102 R EBMEVONtamamı / MİKE 1Admonitions 1-90 götürüldü ve A. H. Gardiner tarafından 1909’da Papirüsün of an 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017tercüme 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Egyptian from a Heiratic Papyrus in Leiden (Leiden’deki Papirüste Bir Mısırlının Nasihatleri) adlı kitapta yer almaktadır. Papirüste Mısır’daki büyük değişimler; açlık, kuraklık, kölelerin Mısırlıların servetleriyle kaçışı ve ülke çapındaki ölümler tarif edilmektedir. Papirüs, Ipuwer adındaki bir Mısırlı tarafından yazılmıştı ve buradaki anlatımlardan bu kişinin Mısır’daki felaketlere bizzat şahit olduğu anlaşılmaktaydı.97 Bu papirüs çok anlamlı olarak felaketleri, Mısır sosyetesinin ölümünü, Firavun’un yıkımını anlatan bir el yazmasıdır
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
(Resim 9):Mitolojik anllatımlı günümüz yapımı bir piktoğrafik papirüs (internet alıntısı) İnsanlar, yazı gereci olarak ağaç kabuğu ve kilin dışında, kayaları, taşları, mermeri, hayvan kemiklerini, ipek ve keten bezini, çanak çömlek parçalarını, mesken duvarlarını, kapıları, altın, gümüş, kurşun, bronz gibi metal alaşımlardan yapılmış levhaları, tahta ve balmumu tabletleri ve deriyi kullanmışlardır. Ancak söz konusu dönemde yazı yazmak için oldukça çeşitli malzemeler kullanılmış olmasına karşın, el yazması için papirüs ve hayvan derisinden yapılan parşömen kullanıldığını belirtmek gerekmektedir.
PARŞOMEN 435
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
kalır ve bir emir yayınlayarak papirüse alternatif bir yazı maddesi bulanı ödüllendireceğini bildirir. Çok geçmeden Sardesli sanatçı Krates, buzağı derisinden hazırlanmış üzerine yazı yazılabilir bir örnek getirir. İstenilen kullanışa elverişli görülen bu malzeme daha sonra, bilim dünyasının yolunu ışıtacak olan parşömen adını alacaktır. Krates’in yardımcısı İrodikos ise derileri daha ince bölümlere ayırarak istenildiği gibi kullanılır duruma getirir. Bu kâğıda da Bergama kâğıdı Charta Pergamena adı verildi. Hristiyanlığın ve İslam’ın ilk kutsal metinleri, Hipokrat Yemini ve Manga Charta’nın orijinali ve Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi parşömene yazıldı. Papirüsten parşömene geçişte olduğu gibi, parşömenden kâğıda geçiş de yavaş oldu. İngiliz Parlamentosu bugün hala kararlarını, iki nüsha halinde, parşömene yazmaktadır. (Resim 10): Ahşap bir çerçeve üzerine gerilmiş keçi derisinden bir parşömen (Wikipedia, 2012) (Resim 11): Keçi derisinden elde edilnmiş ve ahşaptan kesilmiş parşömen (Wikipedia, 2012) (Resim 12): Sefer Tevrat, geleneksel formu İbranice İncil, parşömen bir kaydırma (Vikipedi, 2012) İnsan oğlunun zamanla artan yazı yazma gereksinimini belirli bölgelerde sınırlı sayıda üretilebilen papirüs bitkisi karşılayamaz hale gelince, yeni yazı malzemeleri bulunma yoluna gidilmiştir. Böylece MÖ 2. yüzyıldan itibaren papirüsün yanında dayanıklı bir yapıya sahip olduğu için hayvan derisinden hazırlanan parşömen de yazı gereci olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ortaçağın en önemli yazı malzemesi parşömeni yapmak için deri, kıllardan temizlendikten sonra birkaç hafta boyunca kireçli bir çözeltiye yatırılır, bıçaklarla kazınarak fazla katmanlarından temizlenir, yağ çözücü maddelerle tekrar işlenir, zımparalanır ve kurutulur. Papirüse göre çok daha karmaşık bir teknikle elde edildiğinden daha pahalıdır. Parşömen, dayanıklılığı, sertliği, çift taraflı yazılabilme özelliği, katlanıp kitap haline getirilebilmesi, açık rengi ve üzerine kolayca yazma imkânı veren düz yüzeyinden dolayı papirüsün yerini almıştır. Parşömenin yerleşmesiyle kolayca taşınabilen, çift taraflı yazılıp istenilen sayfaların kolayca bulunabilmesine olanak veren bugünkü rulo AYLATNA ·kitap 7102 biçimi REBMEVKodeks ON / MİK(Lat. E 11-9Codex), 0 papirüsü kullanımdan kaldırdı. Parşömen kodeks kitap biçimi, kullanım olarak rulo kitaplara göre daha pratiktir. Kodeks üzerinde aranılan bilgi kolaylıkla bulunabilmektedir. Kodeks kitap biçimi, günümüzde kullanılan kitapla benzerlik göstermektedir. Diğer bir deyişle kodeksler günümüz kitabının gerçek anlamdaki atasıdır. Parşömenin yaygınlaşmasında ve tercih edilmesinde papirüse 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER · olmuştur. ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA göre birçok 09-11 avantaja sahip olması 2017 etkili Papirüs yalnızca Mısır’da elde edilebiliyorken, parşömen hayvan bulunan herhangi bir yerde üretilebilirdi. Papirüse göre daha soğuk ve nemli bir iklim isteyen parşömen bu özelliğiyle farklı iklimlerde sağlamlığını koruyarak kullanılabilmiştir. Ayrıca parşömenin katlandığında yıpranma ve yırtılma sorunu bulunmamaktaydı. Başlarda parşömenin de papirüsteki gibi yalnızca bir yüzüne yazı yazıldığı ve rulo şeklinde kitap yapıldığı bilinmektedir. Ancak zamanla parşömen iki yüzüne de yazı yazılabilecek şekilde hazırlanmış ve zamanla defter şekline sokulmuştur. Bu değişim, günümüz kitabına ulaşan sürecin en önemli evresini oluşturmuştur. Anavatanı Bergama’da yeniden hayat bulan parşömenin öyküsel tarihi ise oldukça ilginç. Parşömenin ilk yapımındaki öykü ise şöyle:
IBATİK İRİDLİB
O dönemlerde Atina da yaşayan ünlü koleksiyoner Nelaus arşivindeki çok önemli kitaplarını satışa çıkartır. Açık arttırma yöntemiyle yapılan bu satışa İskenderiye Kütüphane Müdürü ile Bergama Kütüphane Müdürü katılır. Bergama Kütüphane Müdürü, kitapların ağırlığı kadar altın ödeyerek satışı kazanır. Yine ayni dönemlerde dünyanın iki büyük kütüphanesi olan İskenderiye ve Akropol arasında rekabet başlar, Bergama kütüphanesi kitap sayısında 200 bine ulaşıp İskenderiye kütüphanesini geride bırakır. Ve bu iki büyük yenilgiden sonra Mısır kralı, kitapların basıldığı papirüsün Bergama’ya gönderilmesini yasaklar. Dönemin Bergama Kralı II. Eumenes, yazı materyali açısından zor durumda 436
Antik Dönem’de parşömenin iki yüzü arasında fark bulunmaktaydı. Tabakalanmış parşömenin etli olan iç yüzü beyaz ve daha düzgündü; tüylü yüzü ise sarı ve pürüzlü, kararma eğilimi gösterir niteliktedir. Ancak buna karşılık, etli yüze göre mürekkebi daha iyi tutmaktadır. Her iki yüzeyinede yazı yazabilmesine karşın bu sebepten ötürü etten temizlenmiş yüzeyine yazmayı tercih etmektedirler. Parşömen kullanılmasının yaygınlaşmasıyla birlikte, Antik Dönem boyunca hatta Ortaçağ̆’da kullanılan kamış kalemlerin yanı sıra kuş tüyünden yapılan tüy kalem “penna”nın kullanılmaya başlandığı tahmin edilmektedir.
(Resim 13): Penna kalem (Wikipedia, 2012) (Resim 14): Büyük parşömen tabakaları üzerine Yunanca yazılmış Sinaiticus Kodeksinden sayfalar, M.S. 4. yy. sonları. Her sayfa cm boyutundadır. British Library, Londra (Bloom, 2003, s. 48). 09-11 EKİM 37x32 / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Günümüze ulaşabilen en eski parşömen parçası Dura Europos kökenli MÖ 2. yüzyılın başlarına tarihlenen bir Helenistik sözleşmedir (Bausi, 2015: 187). Roma’nın ilk imparatorluk yıllarında parşömen yaygın olarak kullanılmıyordu. Parşömen daha fazla LATkullanımının NA · 7102 REBpapirüs MEVON /kullanımından MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA yaygınlaşmasında en önemli rol Hıristiyan kilisesine aittir. Hıristiyanlık devlet dini olarak kabul edildikten sonra, Konstantinopolis kiliseleri için Kutsal Kitap’tan750 kopya sipariş verilmiş ve kopyaların parşömen üzerine yazılmış olması şart koşulmaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI SONUÇ
El yazmaları Antik Dönem’den günümüze kadar gelen uygarlıklar hakkında her türlü bilgiye ulaşmamıza imkan sağlayan yazı gereçleridir. Yazının keşfedilmesinden kullanımına gelen sürece kadar yazı gereci olarak kullanılan (ağaç kabukları, levhalar, kil tabletler, pişmiş topraktan yapılmış kaplar, taşlar, çeşitli madenler, tekstil ürünleri, fildişi)birçok malzeme yerini daha dayanıklı, gelecek yüzyıllara aktarabilecek malzemelere bırakmıştır. Fakat şu anda ülkemizin en güzel beldelerinden birinde yaşamış yapılmış bu el yazmasının meteryali parşömenin sadece 1 ustası kaldığı bilinmektedir. Bu alanda hem bu değere sahip çıkıp hemde bu malzeme üstünde daha farklı sanatsal çalışmalar yapılarak yaygınlaştırılabileceğini düşünülmektedir.
KAYNAKÇA Atılgan, M. (2006). Antik Çağın en önemli yazı malzemesi: Papirüs. Bilgi Dünyası, 7 (2), 293-312. 437
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Bloom, J. M. (2003). Kâğıda işlenen uygarlık: Kâğıdın tarihi ve İslam dünyasına etkisi. (Z. Kılıç, Çev.). İstanbul:Kitap Yayınevi
OSMANLI MİNYATÜRÜNDE TOPOGRAFİK RESSAMLIK MATRAKÇI NASUH
Dalkıran,Ö. Kitabın Tarihi , Türk Kütüphaneciliği 27,1 ,2013
Öğr. Gör. Zülbiye SEVGİLİ POLAT
DİNÇER,PINAR,S. EL Yazmasının Kökeni ve Terminoloji Önerileri, http://www.idildergisi.com/ makale/pdf/1467267976.pdf yararlanılmıştır.
Uzman Zübeyde ŞAHİN Öğr. Gör. Emine KAYHAN
Öcal, O. (1971). Kitabın evrimi. Ankara: Türkiye İş Bankası. Yıldız, N. (2000). Eskiçağda yazı malzemeleri ve kitabın oluşumu. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları. http://de.wikipedia.org/wiki/Pergament adresinden erişildi https://www.megapolgroup.com/tr/medya/basin/megapol-sanat-soylesileri-9134/2302 RESİM 1: /www.yardimcikaynaklar.com/civi-yazisi-ile-ilgili-bir-arastirma-yaparak-yazininkullanim-alanlarini-ve-bilgi-aktarimindaki-onemi/ RESİM 2-3: ://insanveevren.wordpress.com/2011/05/28/eski-misirda-dil-ve-yazi/RESİM RESİM 4: http://www.alfabesi.com/hitit-alfabesi/ RESİM 5: http://www.alfabesi.com/fenike-alfabesi/ RESİM 6: http://www.tarihpedia.com/misir_genel_papirusler.html RESİM 7: https://www.amazon.com/Light-Egyptian-Papyrus-24x31-Sheet/dp/B000S5UNG8 RESİM 8: http://www.ademyakup.com/kuran_mucizeleri/mucizeler4.html RESİM 9: https://www.mailce.com/papirus-nedir-nasil-yapilir.html AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 RESİM 10-11: Vikipedi. (2012). Parşömen. 10.08. 2012 tarihinde http://tr.wikipedia.org/wiki/ Parşomen adresinden erişildi. RESİM 12-13: Wikipedia. (2012). Pergament. 10.08 2012 tarihinde 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
ÖZET Minyatür, kendine özgü özellikler taşıyan eski bir Türk resim tarzıdır. Türk dünyasında eskiden beri minyatüre nakış, nakış yapana da nakkaş denilmiştir. Minyatür, hikaye, şiir ve tarihin biçimsel bir anlatımıdır. Bir minyatüre bakıldığında, o eseri ortaya koymuş olan sanatkârın içinden yetiştiği toplumun geleneklerini, o devir insanının giyiniş tarzım, tarihi olayları günümüze kadar getirdiği görülür. Minyatür sanatının ilk temsilcisi Uygur Türkleridir. Uygur minyatürleri, sonraları Selçuklular aracılığı ile İslâm Minyatür Sanatının kaynağı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu’nda Türk Minyatür Sanatı, Fatih’in İstanbul’u almasından sonra başlamıştır. Fatih’in ilim ve sanata gösterdiği ilgiden dolayı, nakış sanatının gelişmesi için Batı’dan sanatçılar getirildiği gibi Sinan Bey’de öğrenim için Batı’ya gönderilmiştir. XVI.yüzyıl başında, Batı’yla ilişkilerin yerini Doğu’ya yöneliş almıştır. Yavuz Selim’in Tebriz Seferi’nden birlikte getirdiği sanatçılar, minyatür sanatında olduğu kadar başka alanlarda da etkili olmuşlardır. Bu dönemde Türk Minyatür Sanatı İran etkisine girmeye başlamıştır. XVI. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu doruktaki dünya gücü olarak kendini kabul ettirirken, Kanunî dönemi, Osmanlı uygarlığının, sanat, bilim ve edebiyat alanlarında en parlak dönemi olmuştur. Kanunî Sultan Süleyman’ın döneminde minyatür sanatı parlak bir noktaya erişerek, yavaş yavaş İran etkisinden kurtulmaya başlamıştır. Bu dönemin en önemli nakkaşı ünlü Matrakçı Nasûh dur. Diğer önemli minyatür sanatçıları arasında Nigarî ve Nakkaş Osman bulunmaktadır. Matrakçı Nasûh, eserleriyle kendinden sonrakilere örnek olan, resim değerlerinin yanı sıra belgesel nitelik taşıyan tasvirlerinde, kentlerin önemli özelliklerini, topografık durumunu, anıtlarını, büyük bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11gördüğü EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ustalıkla ve gerçeğe uygun bir biçimde resimlemiştir. Bu bildiride Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlı minyatüründe Topografik Ressamlık adı verilen yeni bir tasvir türünün yaratıcısı sayılan nakkaş LATNAMatrakçı · 7102 REBNasuh’un MEVON / Mtopografik İKE 11-90 anlayışıyla, 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA kendisine özgü olan üslûbu örnekler yardımıyla anlatılmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Anahtar Kelimeler: Minyatür, Kanuni Sultan Süleyman, Matrakçı Nasuh.
GİRİŞ
Minyatür, kendine özgü özellikler taşıyan eski bir Türk resim tarzıdır. Türk dünyasında eskiden beri minyatüre nakış, nakış yapana da nakkaş denilmiştir. Minyatür, hikaye, şiir ve tarihin biçimsel bir anlatımıdır. Bir minyatüre bakıldığında, o eseri ortaya koymuş olan sanatkârın içinden yetiştiği toplumun geleneklerini, o devir insanının giyiniş tarzım, tarihi olayları günümüze kadar getirdiği görülür . 1 Türkler’de minyatür sanatı tarihi, onların Orta Asya’da varlıklarını göstermeye başladıkları zamana kadar uzanır. Yani minyatürün bir Orta Asya Türk sanatı olduğu yapılan araştırmalar sonucu kesin olarak anlaşılmıştır. 1 İsmet BİNARK, Eski Kitapçılık Sanatlarımız. Kazan Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği 438
Yayınları, Ankara, 1975, s.35. 2 Cahide KESKİNER, “Minyatür”. SANAT ÇEVRESİ, C.X, No.84 (Ekim 1985), s26
439
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Osmanlı Türk Minyatür Sanatı, Fatih ‘in İstanbul’u almasından sonra başlamıştır. Beylikler döneminde duraklama gösteren minyatür sanatı, bundan sonra büyük atılım yapmıştır. Fatih’in ilim ve sanata gösterdiği ilgiden dolayı, bu dönemde pek çok eser yazılıp tezhiblenmiş, nakış sanatının gelişmesi için Batı’dan sanatkarlar getirtilmiş, bizden de Nakkaş Sinan Bey eğitim amacıyla Batı’ya gönderilmiştir. Dönüşünde Fatih’in ve şehzadelerin portrelerini yapmıştır. Fatih’in portre sanatına gösterdiği ilgi Türk portre sanatkarlarının yetişmesini sağlamış ve İmparatorluğun son dönemlerine kadar minyatür sanatında portrecilik devam etmiştir. Osmanlı minyatür sanatında tarihi konular XVI. yüzyılın ikinci yansında başlamıştır. Kanunî döneminin ünlü nakkaşı Matrakçı Nasûh’un Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i, Tarih-i Sultan Bayezid, Süleyman-nâme adlı eserleri bu tarzda ilk örneklerdir. Gerçeğe dayalı, insan figürü kullanılmadan yapılan bu eserler minyatür sanatımızda önemli bir yer tutar. Kanunî döneminin diğer önemli nakkaşları Nigarî ve Nakkaş Osman’dır. 2 Marakçı Nasûh, Kanunî döneminin ünlü nakkaşı olarak, bu dönemde minyatüre değişik bir anlayış getirmiştir. Yan haritacı bir anlayışla çizdiği, menzilleri gösteren minyatürleriyle bu ekolün temsilcisi olmuş, daha sonraki dönemlerde bu ekolü benimseyen nakkaşlara örnek olmuştur.
1. KANUNÎ DÖNEMİNDE SANAT Kanunî döneminde Osmanlı Sanatı, mimaride, süslemede ve el sanatlarında en yüksek aşamaya ulaşmıştır. Asya, Afrika ve Avrupa olmak üzere üç kıtaya yayılmış olan Osmanlı Mimarisi, Kanunî öneminde en olgun ve klasik dönemini yaşamıştır. Saray baş mimarı Sinan’la en yüksek zirvesine ulaşmıştır. Kanunî döneminde, Sinan’ın İstanbul Süleymaniye Camii ile yarattığı klasik üslûbu, Kanunî’nin ölümünden sonra Edirne’de Selimiye Camii ile son aşamaya varmıştır. Kanunî ayrıca medreseler, su kemerleri, imaretler ve kaleler yaptırmıştır. Yavuz Sultan Selim ‘in Tebriz’den getirttiği çini ustalarıyla İznik’te ilk ürünlerini veren Çini Sanatı, Kanunî döneminde yeni gelişme göstermiş, İznik çiniciliği devletin himayesi altına alınmıştır. Ayrıca İznik Seramiği de ayrı bir gelişme göstermiştir. Yine bu dönemde Osmanlı halıcılığı, başta Uşak olmak üzere Gördes, Kula, Bergama, Lâdik, Kırşehir, Milâs gibi AYLABursa, TNA · 71Üsküdar 02 REBMve EVO N / MİKtezgâhlarında E 11-90 merkezlerde işçiliklerini belli bir üslûpta geliştirmiştir. Bilecik ipek veya ipek-pamuk karışımı dokunan kumaşlar kemha, dibâ, çatma gibi adlarla tanınmış, Avrupa’ya da ihraç edilmiştir. Kanunî döneminin taş, maden, ahşap işçiliği, sedef ve fildişi kakmacılığı cam ve vitray sanatı, dericilik gibi sanatları, sonraki devirlere örnek olacak kadar ileri düzeyde olmuştur. Ayrıca Osmanlı Hattatı Hamdullah’ın “Aklam-ı Sitte-Altı Kalem” olarak tanınan yazı üslubu Kanunî 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11Şeyh EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA döneminde de devam etmiş, Hattat Karahîsarî’ye kadar pek çok kitaplar ve levhalar yazılmıştır. Cilt ve tezhip (altın süsleme) sanatı da kendine özgü üslubu ve karakterleriyle Osmanlı sanatının en parlak dönemini yaşamıştır.3
IBATİK İRİDLİB
Kanunî dönemi Minyatür Sanatı, tarihsel konulu yazmaların çeşitli türde örneklerinin verildiği, bu sanatın benliğini kazandığı dönemdir. Sarayın en seçkin ve yetenekli sanatçılarının ortaya koydukları Süleyman-nâme gibi görkemli bir eser, Nigârî’nin portreleri, seferleri anlatan topografik ve figürsüz kent tasvirlerinin görüldüğü Matrakçı Nasûh’un eserleriyle belirlenen Kanunî dönemi, Türk minyatürünün programının belirlendiği önemli bir devre olmuştur.4 Kıncı Mahmut, Galatalı Kara Memi, Ahırkapılı Nakşî, Mustafa Dede (lâkabı Şahı Nakşî), İbrahim Çelebi, Hasan Kefeli, Nigârî, Matrakçı Nasûh minyatür sanatçılarının en ünlülerindendir. Osmanlı Minyatür Sanatı’nda salt manzara ressamlığında çığır açan sanatçı Matrakçı Nasûh 2
440
3 Mehmet ÖNDER, “Kanunî Devri Sanatı”, ANTİKA, C.V, No.28 (şubat 1987), s.n-12. 4 Filiz ÇAĞMAN, “Anadolu Türk Minyatürü”, GÖRSEL ANADOLU TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ, Görsel Yayınlar, C.V, İstanbul, 1982 s.992.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA olmuştur. Metinlerini yazdığı eserleri kendisi resimlendirmiştir. Sanatçının, resim değerinin yanı sıra belgesel nitelik taşıyan bu tasvirleri, Türk minyatürünün sonraki aşamalarına büyük etkisi olmuştur.
2. MATRAKÇI NASÛH’UN HAYATI XVI.yüzyılda uzun bir saltanat sürmüş olan Kanunî (1520-1566) Sultan Süleyman dönemi bilim ve sanat alanlarının en parlak olduğu ve bu alanlarda üstün nitelikli pek çok kişilerin yetiştiği bir dönemidir. Türk Minyatür Sanatı’nda bir çok usta nakkaş, değerli eserler üreterek kendinden sonra gelenlere örnek olmuşlardır. İşte, bu dönemde yetişen ve kültür tarihimizde önemli bir yer tutan kişilerden biri de, tarih, matematik ve silahşörlük üzerine eserler vermiş olan bilim ve sanat adamı Matrakçı Nasûh’dur. Matrakçı Nasûh’un doğum tarihi hakkında kesin bir bilgi yoktur. 1517 yılında tamamladığı matematiğe ait ilk eseri olan Cemâl el-Küttab ve Kemâl el-Hiissab’ta kendisini “Nasûh b.Karagöz el-Bosnevî” şeklinde kaydetmesi onun Bosnalı olduğunu göstermektedir. Aşık Çelebi’nin verdiği bilgilere göre Matrakçı Nasûh, Enderun’da öğrenim görmüştür. Sultan II.Bayezid’in bu okula hoca tayin etmiş olduğu Şa›i›nin öğrencisi olmuştur. Böylece onun, II.Bayezid döneminin son yıllarında ve belki de Yavuz Sultan Selim›in ilk yıllarında öğrenci olduğu anlaşılmaktadır. Yavuz döneminde, onun aynı zamanda iyi bir silahşör olarak ün kazanmaya başladığı, Matrakçı lâkabının da onun, matrak oyunundaki mahareti ve bu oyunu kendisinin icad etmesinden dolayı verildiği anlaşılmaktadır. Bütün Osmanlı ülkelerinde eşine rastlanmayan usta bir silahşör olduğunu metheden Kanunî’nin bu konuda 1529 tarihli bir beratı da mevcuttur. Kanunî’nin 1520 yılında hükümdar olmasından itibaren Nasûh’un İslâm talihinin en önemli kaynaklarından birisi olan Taberİ tarihini Arapça aslından Türkçeye çevirmeye başlamıştır. Kanunî, 1529 tarihli berat’ında onun silah ve mızrak oyunlarındaki maharetlerinden dolayı herkesin onu “üstad” ve “reis” olarak tanınmasını buyurmuştur.5 Nasûh’un 1561 yılından sonraki yaşamı ile ilgili kesin bilgiler yoktur. Ölüm tarihi de kesin değildir. Matrakçı Nasûh, tarih, matematik ve silahşörlük konularında bir çok kıymetli eserler bırakmış, aynı 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA zamanda,09-11 silahşör, matrak oyununun mucidi, nakkaş, hattat olarak ün yapmış, başta Kanunî olmak üzere çağdaşlarının takdirini kazanmış çok yönlü bir kişiliği olan bilim adamıdır. Kılıcı ve kalemi tam ehliyetle kullanmıştır. Eserlerinin incelenmesinden de anlaşılacağı üzere, Nasûh, bu dünyaya gerektiğinden fazla önem vermeyen, gözü gönlüAtok, zengin LATmanevi NA · 710dünyası 2 REBMEV ON / Mbir İKE kişiliğe 11-90 sahiptir. 09-11 / /NOVEMBER 09-11 2017 EKİM ·/ ·ANTALYA NOVEMBER 09-11EKİM NOVEMBER ANTALYA 2017 ·YANTALYA O’nun içinEKİM önemli olan şey,2017 gelecek nesillerin ibret ve ders alacağı “tarih” olmaya lâyık eserler bırakmaktır.6
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 3.MATRAKÇI NASÛH’UN ESERLERİNDEN
Matrakçı Nasûh’un önemli eserlerinden biri olan Süleyman-nâme iki bölümden oluşur. Kanunî’nin 1543 İkinci Macaristan Seferini anlatan ve birinci bölüm olan Tarih-i Fetih-i Şikloş ve Estergon (Topkapı Sarayı, H. 1608), İstanbulBudapeşte arasındaki menzillerin büyük çoğunluğunun asıllarına uygun, belgesel nitelikte, kısmen kuşbakışı, figürsüz, çizginin birinci derecede rol oynadığı bir eserdir. Bu eserde, 1543 yılında Fransa’ya yardım için gelen Barbaros Hayrettin Paşa komutasında -Osmanlı donanmasına ait gemiler ile birlikte Cenova, Nis, Marsilya, Tulon, Antibes, Rice kale ve şehirleri gösteren tasvirler bulunur. Süleyman-nâme’nin ikinci bölümünü meydana getiren yazmada (Arkeoloji Müzesi, Ktp.379) 23 tasvir vardır. Bu tasvirler arasında yer alan Niş, Budapeşte, Tata ve Estonibelgrad gibi kentler, tamamen yüzeysel üslûpla çizilmiş, kuvvetli renklerle boyanmış, değişik 5 Hüseyin G. YURDAYDIN, “Kanunî Dönçminin Ünlü Şili!hşör ve Bilim Adamı Mi!trakçı
Nasûh”. SİLAHLI KUVVETLER DERGİSİ. No.268 (Aralık 1978), s.60-61.
6 Hüseyin G. YURDAYDIN, “Kanunî Dönçminin Ünlü Şili!hşör ve Bilim Adamı Mi!trakçı Nasûh”. SİLAHLI KUVVETLER DERGİSİ. No.268 (Aralık 1978), s.60-61.
441
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
görüş açılarından bakılmıştır. Eserin bu bölümündeki tasvir biçimiyle, birinci bölümündeki tasvir biçimi arasında üslûp farkı görülür. İkinci bölümü oluşturan eserin seferine katılan Nasûh’un, bu eserindeki tasvirleri kendi gözlemleriyle, birinci bölümlerdekileri de büyük bir olasılıkla sarayda bulunan Batı kaynaklı deniz haritalarının ve sanatçının yardımcılarının sayesinde meydana getirdiği düşünülebilir. Nasûh’un diğer bir önemli eseri, kendisinin yazıp, resimlendirdiği Beyân-ı Menâzil-i Sefer-i Irâkeyn-i Sultan Süleyman Han veya Mecmûa-ı Menâzil-i, Kanunî’nin 1534-1535 yıllarında ilk İran üzerinden Irak’a olan seferinin resimli bir tarihidir (İstanbul Üniversitesi Ktp.No.T.5964). Sefer sırasında konaklanan menzil ve kentlerin 128’inin tasvirleri bulunmaktadır. Bu eser, topografık ve mimarlık tarihi için bir kaynak ve önemli belgeseldir. Gerçeğe uygun çizilen bu tasvirler tamamen renklendirilmiştir. Bu eserdeki tasvirleri Nasûh’un Süleyman-nâme’nin ikinci bölümündeki tasvrileriyle yakınlık gösterir. Fakat bu eserdeki tasvirlerde resimsel tad daha çok görülmektedir.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Topkapı Müzesi Kütüphanesi
TOULON Diğer minyatürlerinde olduğu gibi çizgisel anlatımın ve pastel renklerin hakim olduğu, sarı, mavi, kırmızı rengin ağırlıklı olarak kullanıldığı görülmektedir. Gümüş yaldızın kullanıldığı liman kıyısı da ince şerit halinde maviyle renklendirilmiştir. Evlerin çatılarının hepsi kırmızı ve mavi renkle gösterilmiştir. Minyatürün üst kısmında yer alan tepelerde tonlamalar dikkat çekmektedir. Tepelerdeki çizgisel anlatım, limanda görülen çok sayıda ince uzun yelkenli gemiler, evlerdeki durağan görüntüyü hareketlendirmektedir. Küçük bitki örtüsü lekelerle gösterilirken, üst köşelerde görülen ağaçlardaki tonlama dikkat çekicidir (Resim 3).
SÜLEYMAN-NÂME veya TARİH-İ FETH-İ ŞİKLOŞ, ESTERGON VE ISTUNİBELGRAD Matrakçı Nasûh’un bu minyatüründe zemin sarı renkle gösterilmiştir. Kompozisyonun merkezinde surlarla çevrili kale yer almaktadır. Kale’nin etrafım çevreleyen ve büyük alanı kaplayan göl, düz mavi lekeyle gösterilmiştir. Kalenin ortasında büyük bir yapı, kalenin dışında da ufak sivil yapılar, çadırlar ve ağaçlar görülmektedir. Turuncu, san, mavi, kahverengi ve beyazların kullanıldığı minyatürde renkler saf ve yüzeyseldir. Açık kompozisyon düzeninin hakim olduğu eserde, göl, binalar ve çadır sınırların dışına taşırılmıştır. Renksel bütünlüğün olduğu minyatürde, çizgisel ve gerçekçi anlatım vardır.
Resim 3: Toulon. Matrakçı Nasûh’un Sülcymanname adlı minyatüründen Topkapı Müzesi Kütüphanesi BEYÂN-ı MENÂZIL-ı SEFER-İ IRAKEYN-İ SULTAN SÜLEYMAN HAN veya MECMÛA-ı MENÂZİL’DEN ÖRNEKLER
İSTANBUL (TÜRKİYE)
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Resim 1: Kal •a-i Tava. Malrakçı Na.süh’un Süleymannâme eserinden minyatür. Topkapı Müzesi Kütüphanesi. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
NİS KALESİ
IBATİK İRİDLİB
Resimsel tadın daha çok görüldüğü minyatürde sarı ve mavi renk hakimdir. Pembe, kırmızı ve kahverengilere de yer verilmiştir. Sarı, mavi ve pembe renklerde tonlamalar dikkati çeker. çatıların mavi ve kırmızılarla gösterildiği binalar, çizgisel olarak ifade edilmiştir. Minyatürün altında yer alan bina grubunun etrafı surlarla çevrilidir. Bitki örtüsü, lekesel olarak gösterilmiştir. Gümüş yaldızla gösterilen suların kıyıları maviyle belirtilmiştir. Limanda çok sayıda irili ufaklı gemiler görülmektedir. Açık kompozisyonun olduğu minyatürde kullanılan çizgiler hareketliliği sağlamıştır (Resim 2).
442
Resim 2: Nis Kalesi. Matrakçı Nasüh ‘un Süleymanname
Matrakçı Nasuh’un Anadolu, Irak ve İran’da bulunan şehirleri ve güzergâhını tasvir ettiği Beyan-ı Menazil-i Sefer-i Irakeyn adlı eserinin ilk tasvirinde tafsilatlı bir İstanbul minyatürü yer almaktadır. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER ANTALYA sol tarafta Galata ve İki sayfalı09-11 bu minyatürde sağda tam sayfa sur içi·/ ANTALYA İstanbul’u 2017 tasvir· edilirken Haliç görülüyor. İstanbul’un surları ve kapıları ile Topkapı Sarayı, Ayasofya, Sultanahmet Meydanı, Kapalıçarşı İstanbul tasvirinde yer alan mekânlar arasında (Resim 4). LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim 4: İstanbul ( http://www.hurriyetdailynews.com/matrakci-nasuh-opens-in-rome--115085)
KAYSERİ
Şematik olarak Kayseri›nin gösterildiği minyatürün yüzeysel olarak açık yeşille gösterilen arazisi, zemini oluşturmaktadır. Üzerinde bitki kümeleri çizgisel olarak, çiçek açmış ağaçlar kahverengilerle, çiçekler de parlak kırmızılarla gösterilmiştir. Minyatürün sağ tarafında boydan boya yer alan dağlık arazi kahverenginin tonlarıyla, çizgisel, önden ve yandan görülerek hareketli çizgilerle ifade edilmiştir. Üstte Develikarahisar, ortada İncekara Köprüsü ve altta surlarla çevrili Kayseri yer almaktadır. Camilerin büyük gösterildiği, sivil yapıların ise daha ufak çizildiği gözlenir. Su ve cami kubbeleri maviyle gösterilmiştir (Resim 5). 443
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Matrakçı Nasûh’un eserleri sanat değerlerinin yanı sıra, belgesel değerleri çok büyük, aynı zamanda bir “şehircilik merakı”nın da ürünleridir. Osmanlı minyatür sanatçılarının çizdikleri, Nasûh’un eserlerinde de görülen gerçeğe dayalı minyatürler, günümüze kadar gelen birer tarihi belge değerindedirler.
KAYNAKÇA Resim 5: Kayseri ( https://onedio.com/haber/osmanlinin-en-basarili-topografik-haritalar-ustadimatrakci-nasuh-un-18-harika-minyaturu-687779)
BİNARK İsmet:
Yayınları, Ankara, 1975.
ERZURUM
Minare ve kubbeleriyle son derece süslü gösterilen binalardan daha büyük yapıların Yakutiye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese olduğu tahmin edilmektedir. Binalar, çizgisel üslûpta olup parlak olarak sanlar, kırmızılar ve turuncularla renklendirilmiştir. Mavilerin çokça yer aldığı, kubbelerin çizgisel motiflerle süslendiği görülmektedir. Şehrin etrafı surlarla çevrili olup dikdörtgen bir plan göstermektedir. Kale içindeki zeminin kahverengi ile arazi zemininin açık yeşille renklendirildiği minyatürün sol üst tarafında Erzurum Ilıcası, sur dışında Pasin Ovası, şehrin içinden geçen Boğaz ve Karasu’nun kolları görülmektedir. Yine çiçekler parlak kımızıyla renklendirilmiştir. Kümbet’in önünde ve minyatürün alt tarafında açık yeşille gösterilmiş zemine koyu yeşille tonlamalar yapıldığı dikkat çekmektedir (Resim 6).
Eski Kitapçılık Sanatlarımız, Kazan Türkleri Kültür ve Yardımlaşma
ÇAĞMAN Filiz:
“Anadolu Türk Minyatürü”, GÖRSEL ANADOLU TARİHİ ANSİKLOPEDİSİ, Görsel Yayınlar, C.V, İstanbul, 1982
KESKİNER Cahide: “Minyatür”, SANAT ÇEVRESİ, C.X, No.84 (Ekim 1989). ÖNDER Mehmet:
Kanunî Sultan Süleyman”, THE’MA LAROUSSE TEMATİK ANSİKLOPEDİ, Milliyet Gazetesi Yayınlan, c.ı,İstanbul, 1993-1994.
“Kanunî Devri Sanatı”, ANTİKA, C.V, No.28 (şubat 1987),
YURDAYDIN Hüseyin G: Kanuni Döneminin Ünlü Silahşör ve Bilim Adamı Matrakçı Nasûh”, SİLAHLI KUVVETLER DERGİSİ, No.268 (Aralık 1978). http://www.hurriyetdailynews.com/matrakci-nasuh-opens-in-rome--115085 AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
https://onedio.com/haber/osmanlinin-en-basarili-topografik-haritalar-ustadi-matrakci- nasuh-un-1809-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA harika-minyaturu-687779
Resim 6: Erzurum (https://onedio.com/haber/osmanlinin-en-basarili-topografik-haritalar-ustadimatrakci-nasuh-un-18-harika-minyaturu-687779) EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA SONUÇ09-11 EKİM09-11
IBATİK İRİDLİB
İslâmiyet›ten önce Orta-Asya›da, Uygur Türkleri tarafından ortaya konan minyatür sanatı, İslâmiyetten sonra da durmamış, sonradan Selçuklular aracılığı ile İslâm Minyatür Sanatı’na kaynak olmuştur. Anadolu Selçukluları, Türk Minyatür Sanatı geleneğini geliştirerek Anadolu’ya getirmişlerdir. Fatih’le gelişme imkanı bulan Osmanlı Türk Minyatürü, XVI. yüzyıl Kanunî zamanında tam bir olgunluğa ulaşmıştır. Bu dönem, Osmanlı resminin ana karakterinin belirlendiği, tarihsel konulu yazmalardan örnekler verildiği, başka bir deyişle Türk Minyatür Sanatı’nın benliğini kazandığı dönemdir. XVI. yüzyılın ikinci yarısında ise Osmanlı Türk Minyatür Sanatı’nın tüm yabancı etkilerden arınmış, kendine özgü, gerçekçi yaklaşımla, topografık anlayışla konu ve doğayı ele alarak, İslâm okullarında rastlanmayan kesin bir üslûba yöneldiği görülmektedir. Minyatür Sanatı’nın Klasik Dönemi olarak adlandırılan bu dönemde tarihi konulu yazmaların bir grubu seferleri konu almıştır. Bu eserler Matrakçı Nasûh tarafından yazılarak, resimlendirilmiştir.
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Matrakçı Nasûh, kendine özgü üslûbu ve renkleri ile Osmanlı Minyatür Sanatı’nda çok seçkin bir yer almıştır. Nasûh, konuya ve desene hakim, çevre özelliklerinin aslına uygun, insan figürünün yer almadığı, gerçeğe dayalı bir haritacılığın uygulandığı eserleriyle kendinden sonrakilere yol açmış, örnek olmuş bir minyatür sanatçımızdır. 444
445
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA GÜNÜMÜZ KARAKEÇİLİ YÖRÜK KİLİMLERİNDE KULLANILAN MOTİFLERİN DİLİ Öğr. Gör. Z. Ebru KESKİN Öğr. Gör. Ebru ATEŞOK
ÖZET Kırıkkale ili, Karakeçili İlçesi’nde hayvancılık yapılmakta ve yün bol miktarda bulunmaktadır. İlçe halkı Yörük geleneklerini sürdüren, şenliklerle el sanatlarını ve kültürlerini yaşatan bireylerden oluşmaktadır. Geçmişte ilçede kilim dokumacılığı aktif bir şekilde yapılırken; günümüzde ise maalesef eski önemini kaybetmiştir. Bununla birlikte halen yöreye özgü bir el sanatı olarak bu faaliyet sürdürülmektedir. Karakeçili İlçesi’ nde kilim dokumaları, ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılamalarında ya da ek gelir elde etmelerini az da olsa sağlamaktadır. Bu araştırma Karakeçili İlçesi Halk Eğitim Merkezinde 2010-2012 tarihlerine ait meslek edindirme ve kilim dokumacığının yaşatılmasına yönelik yapılan projeler kapsamında dokunmuş kilim örneklerinin motif özelliklerinin belirlenmesine yönelik yapılmıştır. İlçede projeler dâhilinde dokunan kilimlerin motiflerinin, geçmiş tarihli kilim motiflerinden farklılık gösterdiği dikkati çekmiş ve bu nedenle 1930-1950 tarihli kilim motifleri ile karşılaştırılması yapılmıştır.
POSTER BİLDİRİLER AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Anahtar Kelimeler: Kilim, Motif, Yörük, Karakeçili Aşireti
THE LANGUAGE OF THE ORNAMENTS USED AT THE NOWADAYS KARAKECILI RUGS ABSTRACT In the district Karakecili of the province Kırıkkale exist plenty of animal husbandry and thus wool. The folk of the district sustain their Yoruk tradition and maintains handicrafts and culture in festivals. 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 You can 09-11 easily EKİM determine this /from the ornaments in the rugs. Although rug weaving was practised / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA actively in the past, unfortunately it lost its importance nowadays. But it remains currently as a regional handicraft. Even if just a smidgen, rug weaving in the district of Karakecili provides meeting the needs and side income for the families. In the survey, the carpets of the region are examined and LATstudy NA · 71comprises 02 REBMEVold ON rugs’ / MİKEmotif 11-90provided from 09-11 / /NOVEMBER 2017 09-11 determined. EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA ornamental specifications Content ofA·Ythe district municipality in Karakeçili district woven during the 1930-1950 dates and contemporary rugs provided from Public Education Centerwoven during the 2010-2012 dates.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Keywords: Rug, pattern, Yoruk, Karakecili tribe
1. GİRİŞ Kilim; tersi ve yüzü olan atkı yüzlü bir dokumadır. Bu dokuma tekniğinde motiflerin bulunduğu belirli alanlarda, renkli atkı ipliği çözgülerin bir altından bir üstünden geçerek bir başka motifin sınırına kadar gider ve buradan dönerek motifleri oluşturur. Uygulanan motifin bir tarafından diğer tarafına açılan ağızlıktan atkı ipliği geçirildikten sonra atkılar bol bırakılarak kirkitle aşağı doğru vurulup sıkıştırılarak oluşturulmaktadır. (Onuk, Akpınarlı ve Ortaç, 1998, s. 10). Motifler çeşitli şekillerde bir araya gelerek desenleri oluşturur. Anadolu’da desene, yörelere göre yanış, nakış, örnek gibi farklı isimler verilmektedir(TDK, 1969, s. 4164). Her yörenin kendine özgü deseni veya aynı desenin farklı ismi vardır. Bu desenler genellikle geometrik formlarda karşımıza çıkmaktadır. Dokumalarda kullanılan motifler gözle görülebilen nesnelerin ve canlıların yanında soyut 446
447
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA kavramların sembolize edilmesiyle zengin bir yelpaze oluşturmaktadır. Motifler; toplumun acısını, hayat tarzını, zevklerini gözler önüne sererek, günışığına çıkarak ve buna bağlı olarak gelişerek, zenginleşmektedir(Ortaç, 2010, s. 142).
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA daha çok verimin artması ve bu motifle dokunmuş kilimlerin girdiği evlere güç, bereket getirmesi için kullanıldığı öğrenilmiştir.
Bu çalışmada günümüzde 2010-2012 tarihinde Karakeçili İlçe Halk Eğitim Merkezinde dokunan kilimler incelenmiş, ilçede ikamet eden ve dokumacılık yapan gencinden yaşlısına yöre halkı ile yüz yüze görüşmeler yapılarak motiflerin anlamları hakkında bilgi edinilmiştir. Ayrıca projeler kapsamında dokunan kilim motiflerinin, İlçe Belediye Arşivinde korunan 1930-1950 tarihli kilim motiflerinden farklılık gösterdiği gözlemlenerek bu çalışmada karşılaştırmalarına da yer verilmiştir.
2. KARAKEÇİLİ AŞİRETİ
Fotoğraf 3. 2. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve yıldız motifi çizimi (Ateşok, 2014, s. 29 )
Kırıkkale ilinin Karakeçili ilçesinde yasayan Karakeçililer, Anadolu’nun diğer yörelerinde yaşayan Karakeçililerle akrabadırlar. Karakeçililer, Osmanlı kayıtlarında “Ulu Yörük” şeklinde anılan ve diğer bazı boyları da ihtiva eden birliğin bir koludurlar. Ankara ser’iye sicillerinde Karakeçililerle ilgili kayıtlara geçen,”Yörükanı Karakeçili” deyimi buradaki Karakeçililerin Yörüklüğüne işaret eder (Deral, 1998: 10-11). Karakeçili ilçesinde, konar- göçer hayatın gerektirdiği kullanımlara yönelik kilim, çuval, heybe, sofralık gibi dokumalar üretilmiştir. Burada havlı dokuma geleneğine pek rastlanmamıştır. Çünkü göçebe yaşam biçiminde, göçerken ağır olmayan ve kolay taşınabilir olan malzemelerden dokumalar yapmak tercih edilmiştir. İlçede hayvancılık yapılmakta ve yün bol miktarda bulunmaktadır. Konut döşemesinde, eşya taşımada, tahılın korunmasında ve diğer bölgesel gereksinimler için halıdan daha ince olan enine ve boyuna atkılarla dokunmuş kilim kullanılır. Her yörenin kilimi kendine özgü desen, renk ve dokuma öz elliği taşır. Anadolu’nun sert iklimi ve dolayısıyla Anadolu kadının yaşamı kilimlerde görülür (Züber, 1972: 39).
Kurtağzı motifi
Kurt izi olarak da bilinmektedir. Hayvancılıkla uğraşılan yörelerde kurtlardan korunmak amacıyla kullanılmıştır(Erbek, 1988, s. 8). Karakeçili ilçesinde hayvancılık yoğun bir şekilde yapılmaktadır. İlçe halkı yetiştirdikleri koyunların yaban hayvanları tarafından telef edilmesinden oldukça korkmakta olduklarından bu motifi kilim dokumalarında sıkça kullanmışlardır.
3. ESKİ TARİHLİ (1930-1950) KİLİMLERE AİT MOTİFLER AYLtarihli ATNA · 7kilimlerin 102 REBMmotif EVON /özellikleri MİKE 11-90aşağıda Karakeçili Belediyesi arşivinde depolanan 1930-1950 çizimler ve kesitlerle anlatılmıştır.
Pıtrak motifi 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA Kötü gözlerden uzak tutmaya, güçlü kuvvetli olmaya ve aynı zamanda bolluğu ve bereketi
IBATİK İRİDLİB
sağlamaya yönelik bir sembol olarak kullanılmaktadır. İlçede bu motif “pıtırcık, pıtır” olarak da adlandırılmaktadır.
Fotoğraf 3. 3. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve kurtağzı motifi çizimi (Ateşok, 2014, s. 29 ) 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
El-Parmak-Tarak motifi Nazar, sihir ve büyü gibi kötü güçlerden korunmak amacıyla kullanılmaktadır. Tarak anlamında LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA kullanıldığında ise; evlilik ve doğumu simgelemektedir(Erbek, 1988, s. 9). İlçede kullanımı ise tamamen kötü göz ve olaylardan korunma amaçlıdır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Fotoğraf 3. 4. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve el-parmak-tarak motifi çizimi (Ateşok, 2014, s. 30 )
Fotoğraf 3. 1. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve pıtrak motifi çizimi (Ateşok, 2014, s. 29 )
Yıldız motifi Mutluluk ve bereketi simgeler. Altılı olanları “Süleyman Mührü” olarak da bilinir. Ana tanrıçanın üretkenliğini simgelemek için de kullanılmaktadır(Erbek, 1988, s. 7). İlçede bahsi geçen motifin 448
Sandık motifi Genç bir kızın çeyiz sandığını ifade etmektedir. Bu motif genellikle evlenmek ve çocuk sahibi olmak istendiğinde dokunmaktadır. Bazen mezar ve ölümü de simgelemektedir(Erbek, 1988, s. 9, Er ve Sarıkaya Hünerel, 2012, s. 173 ). İlçede bu motifin kullanılma nedeninin daha çok evlilik ve çocuk sahibi olma isteği olduğu öğrenilmiştir.
449
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 3. 5. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve sandık motifi çizimi (Ateşok, 2014, s. 30)
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Fotoğraf 3. 8. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve bukağı motifi çizimi(Ateşok, 2014, s. 31)
Aşk ve birleşim (Eşlik) motifi
Kedi kulağı motifi İlçede kedi kulağından esinlenerek dokunduğu söylenilen bir motiftir. Genellikle sofralık olarak dokunan kilimlerde kullanılmıştır. Yörede yapılan görüşmelerden bunun sebebinin sofraya fare ya da istenmeyen bir hayvanın yaklaşmasını önlemek amacıyla kullanıldığı öğrenilmiştir.
Fotoğraf 3. 6. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve kedi kulağı motifi çizimi(Ateşok, 2014, s. 30 )
Kadın ve erkek arasındaki uyumu ve birlikteliği, üretkenliği simgelemektedir(Erbek, 1988, s. 3). İlçede yapılan görüşmelerden bu motife eşlik motifi dendiği de öğrenilmiştir. İlçede bu motifin evlere mutluluk getirmesi dileği ile dokunduğu belirtilmiştir.
Fotoğraf 3. 8. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve bukağı motifi çizimi(Ateşok, 2014, s. 28 )
4. KARAKEÇİLİ İLÇESİ GÜNÜMÜZ YÖRÜK KİLİMLERİNDE KULLANILAN MOTİFLER Eli belinde motifi Ana tanrıça figürünün sembolize edilmiş halidir. Doğurganlık, üretkenlik ve bereketi temsil eder. Dişilik göstergesidir(Erbek, 1988, s. 10). İlçede geçmiş tarihli kilimlerde eli belinde motifine rastlanmıştır. İlçe halkı ile yapılan yüz yüze görüşmelerden bu motifin hayvancılık faaliyeti yürütülen AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 ilçede verimin artması amaçlı kullanıldığı öğrenilmiştir.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Fotoğraf 3. 7. 1930-1950 tarihli kilimden kesit ve eli belinde motifi çizimi(Ateşok, 2014, s. 31 )
Günümüzde İlçe Halk Eğitim Merkezinde proje kapsamında dokunan kilimlerde eski tarihli dokunan kilimlerdeki motiflerden farklı motifler göze çarpmaktadır. Bu bölümde İlçede motiflerin yıllar içinde nasıl değiştiğinin anlaşılması açısından özellikle eski tarihli kilimlerde kullanılmayan motiflerin açıklamalarına ağırlık verilmiştir. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Bukağı motifi Türkçe’ de atların ön ayağına takılan ve onların otlaktan uzaklaşmasını engelleyen iki halkadan oluşan ve onları birleştiren 60 cm’ lik bir zincirin adıdır(Erberk, 2002, s. 76). Sonsuza kadar birlikteliği simgeler. Anadolu dokumalarında aile kurumunun sürekliliğini, âşıkların birbirine olan bağını ve her zaman bir arada olmaları gerektiğini anlatır(Sevim ve Canay, 2013, s. 64). İlçede geçmiş tarihli kilimlerde bu motifin kullanılma nedeninin aile bağlarının hep sımsıkı olması isteğini temsil etmesi olduğu belirtilmiştir.
450
Fotoğraf 4. 1. Günümüz Karakeçili kilimlerinden örnekler
Saç Bağı Motifi Saç bağı, belik yapılan (örülen) uzun saçların uç kısımlarına, renkli, parlak kumaştan ya da iplerden yapılmış kurdele, boncuk vb. süs eşyalarının takılmasıdır. Kaynaklar, söz konusu bu süslemelerin evlenme isteğini yansıttığını söylemektedirler. Ancak, benzer saç şekillerini sadece genç kızlar değil saçı uzun ve güzel olan, evli ve dul hanımlar da yapabilirler. (Deniz, 1998, s. 142). İlçede günümüz dokumalarında saç bağı motiflerine rastlanmıştır. Proje kapsamında yer alan kursiyerlerin çoğunun bekar bayanlardan oluşması nedeniyle söz konusu motifin kullanıldığı yapılan yüz yüze görüşmelerden öğrenilmiştir. 451
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Çengel motifi ‘S’ harfi şekli ile simgelenen bir motiftir. Bir yere takılmaya, geçirilmeye yarayan eğri ve ucu sivri demir olarak bilinen çengel, motif olarak el sanatlarının her alanında özellikle halı ve kilimlerde oldukça sık kullanılmaktadır. Zıtlıkları ifade ederek insanlar arası uyumu ve birlikteliği de anlatmaktadır (Kayabaşı ve Yanar, 2013, s. 14). İlçedeki kilimlerde özellikle kötü gözün etkisini yok etmek amacıyla kullanıldığı öğrenilmiştir. Fotoğraf 4. 2. Günümüz Karakeçili kilimlerinden saç bağı motifi kesiti ve çizimi
Kırık kalp motifi İlçede meslek edindirmeye yönelik yapılan projelerde dokunan kilimlerin içerisinde eski Yörük kilimleriyle ilişkilendirilemeyen motif olarak karşımıza çıkmıştır. Günümüz popüler kültür yansımalarından olan bir simge şeklinde kilimlerde göze çarpmaktadır. Bu motifle ilgili yapılan yüz yüze görüşmelerden kursiyerlerin dokudukları kilimlere kendilerinden bir şeyler katmak istedikleri bunun için bu motifin kilimlerde yer aldığı öğrenilmiştir. Hayal ve kalp kırıklıklarını bu şekilde ifade ettikleri belirtilmiştir.
Fotoğraf 4. 5. Günümüz Karakeçili kilimlerinden çengel motifi kesiti ve çizimi
Göz motifi Halk arasındaki inanışa göre, gözü ancak, yine gözün kendisi etkisiz hale getirir. Bu nedenle de, halı, düz dokuma yaygılarla, diğer dokumalarda ve el sanatının başka örneklerinde göz motifine sık rastlanır. Dokumalar üzerinde farklı göz desenleri görülebilir. Hatta yine nazar, uğur ve uğursuzlukla ilgili bir sembol olan el motifinin ortasında göz işlenebilir (Aksel, 1960, s. 176).
Fotoğraf 4. 3. Günümüz Karakeçili kilimlerinden AYLATNA kırık · 7102kalp REBmotifi MEVONkesiti / MİKEve11çizimi -90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kuş/ Ejder Motifi Kuş ve Ejder, tüm Anadolu’da, halı ve kilimlerde sık kullanılan bir süslemedir. Kimi zaman yatık (S) biçiminde, kıvrımlar yaparak uzanırken, kimi zaman çift başlı, başları aşağı doğru sarkık, korkunç bir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA yaratık şeklinde, bazen, çok başlı, çok kollu çirkin görünüşlü bir yaratık gibi ya da yılan şeklinde tasvir edilir. Anadolu-Türk sanatında, saray süslemesinden mezar taşına kadar, her yerde görülen bu motif taş, ahşap, alçı, maden, çini üzerlerine de işlenir. Söz konusu bu malzemelerde ise, halı ve düz dokuma yaygılardakine benzer şekilde soyutlaştırılarak verilir ve tüm Anadolu’da, bolluk, bereket, sağlık, şifa sembolü olarak bilinir (Tansu, 1971, s. 42–43). Bazı kaynaklarda “gagah, kanatlı ve aslan ayaklı işlenen ejderlerin, hava ve suların hâkimi olarak verildiği, ejder ile Zümrüd-ü Anka’nın kavgasının da bereketi, ilkbahar yağmurlarını getiren bir sembol olduğu” da söylenmektedir (Öney, 1998, s. 171–216). Günümüz Karakeçili İlçesi kilimlerinde sağlık ve bereket isteği nedeniyle dokunduğu dokuyucular ile yapılan görüşmelerden öğrenilmiştir.
IBATİK İRİDLİB
452
Fotoğraf 4. 4. Günümüz Karakeçili kilimlerinden kuş/ejder motifi kesiti ve çizimi
Fotoğraf 4. 6. Günümüz Karakeçili kilimlerinden göz motifi kesiti ve çizimi
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Günümüz Karakeçili İlçesi kilimlerinde, eski tarihli kilim dokumalarda görülen eli belinde, yıldız, kurtağzı, bukağı, koçboynuzu, aşk ve birleşim (eşlik), kedi kulağı gibi motifler de kullanılmıştır.
5. SONUÇ
Kırıkkale ili, Karakeçili İlçesi kilim motifleri diğer bölgelerimizde olduğu gibi doğadan etkilenerek oluşturulmuştur. İlçe insanı doğada bulduğu bir takım işaretler, hayal edebildiği imgeleri, sözle ifade edemediklerini, korkularını, sevinçlerini, üzüntülerini, her birine isim vererek dokuduğu kilime motif olarak aktarmıştır. Dokuyucu o anda dile getirmediği, açıkça anlatmadığı duygularını isteklerini adeta kâğıda döker gibi kilimlere işlemiştir. Örneğin bu motifler içerisinde en çok rastlanılan “kurtağzı” ve “kedi kulağı” gibi motiflerle korkularını, haz etmediği şeyleri; “kuşlar” ve “eşlik” ile sevgiyi, aşkı, bereketi, üretkenliği; “koçboynuzu” motifiyle kavgalarını, erkeklerden beklenilen yiğitliği; “yıldız” motifi ile gücü simgelemişlerdir. İlçede bunlar gibi birçok duygu ve düşünce değişik motifler ve sembollerle geçmişten günümüze motifler aracılığıyla aktarılmaya çalışılmıştır. Karakeçili geçmişte kilim dokumacılığının yoğun bir şekilde yapıldığı günümüzde ise sadece İlçe Halk Eğitim Merkezinde projeler kapsamında bu faaliyetin sürdüğü bir ilçemizdir. Bu çalışma doğrultusunda 1930–1950 tarihli eski kilim örnekleri ve 2010 ve sonrasına ait projelerde dokunan kilim örneklerindeki motifler incelenerek aradaki farklar gözler önüne serilmeye çalışılmıştır. Çalışma neticesinde eski kilim motiflerinin kullanılmasının yanında kırık kalp ve saç bağı gibi farklı motiflerin de kilimlere işlendiği belirlenmiştir. Özellikle projede görev alan kursiyer ve kilim eğitmenlerinin kırık kalp ve bunun gibi 453
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
motifleri, kilimlerde kullanmaları ilçenin kilim motif kimliğini bozmaktadır.
Sosyolojik Bağlamda Yörüklerde Gündelik Hayat Planı ve Cinsiyet Farklılıkları
KAYNAKLAR
Uzman Mesut SARI
Aksel, M. (1990). Anadolu Halk Resimleri, İstanbul: Kapı Yayınları. Ateşok, E. (2014). Karakeçili İlçesi’ nde Dokunan Kilimlerin Geleneksel Motif Özellikleri. Kalemişi Geleneksel Türk Sanatları Dergisi, Cilt:1, Sayı:3. s. 23-38. Deniz, B. (1998). Ayvacık(Çanakkale) Yöresi Düz Dokuma Yaygıları, Ankara: K.B Yayınları.
Öğr. Gör. Mustafa KALE
ÖZET
Sevim, K., Canay, A. (2013). Anadolu’da Üretilen Kilim Motiflerinden Bukağı Motifi ve Bu Motiften Çıkan Seramik Çalışmalar. İdil Sanat Dergisi. Cilt: 2(6), s: 60-70.
Bir kimlik, toplumsal sembol, farklılık ve zenginliğin ifadesi olan kültür, sosyolojinin temel ve en önemli anahtar kavramlarından birisi olmuştur. Çalışma konumuz olan Konargöçer yaşam tarzının toplumsal ve tarihsel aktarımlarla günümüze gelişi ve devam eden kendine özgü sosyal ilişki ağları, ekonomik uğraşıları, dilin kullanımı, ahlaki ölçütleri, teknik donanımları, inanç, ritüeller, gelenekleriyle... kültürel yapı sunmaktadır. Çalışmamız enformel ve formel görüşmeleri ve gözlem tekniklerinin kullanıldığı betimleyici ve ilişki kurucu bir araştırma çeşididir. Çalışmamızda, 2016 yılı Ekim - Kasım - Aralık - Ocak - Şubat - Mart ve Nisan aylarında mekansal hareketlilikleri dikkate alınarak yerinde gözlem ve görüşme teknikleri kullanılmıştır. Durkheim’ın, işbölümüne dayalı ideal toplum tiplemelerinden yola çıkarak konar göçer yaşam biçiminin mekanik dayanışma tipinden organik dayanışma tipine geçiş sürecine ilişkin teorik bir yaklaşımla çalışmamız desteklenmiştir. Sosyolojik betimlemede konargöçer toplulukların bir anlamda teorik olarak günlük yaşam planlarındaki işbölümü, işgücü, rol, statü, güncel teknolojik kullanım yaygınlığı, siyasi etkileşimler... gibi temel başlıklar altında gündelik hayat planlarına ilişkin - cinsiyet farklılıkları gözetilerek - açıklayıcı, yorumlayıcı bir çalışma ortaya konulmuştur. Kültürel kimlik bağlamında yaşatılması, korunması ve devamı anlamında konargöçer yaşam biçiminin cinsiyet farklılığı dikkate alınarak günlük planlarının nasıl şekillendiğine ilişkin sonuçlar ortaya koymak bakımından dikkate değer bir çalışmadır.
Tansu, S. (1971). Yılanlı Halının Hikâyesi, Türkiye’miz Dergisi, Sayı: 3
Anahtar Sözcükler: Yörük, Göçebe, Yaşam Kültürü.
Türk Dil Kurumu(TDK). (1969). Okul Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
1.Giriş
Er, B., Sarıkaya Hünerel, Z.(2012). Bir İletişim Aracı Olarak El Sanatları. Batman Üniversitesi -Yaşam Bilimleri Dergisi, Cilt:1(1), Sayı: 1, s: 169-177. Erbek, G. (1988). Kilim Catalogue No: 1. İstanbul: Ana Basım A. Ş. Erbek, M. (2002). Çatalhöyük’ ten Günümüze Anadolu Motifleri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları. Kayabaşı, N., Yanar, A. (2013). Türk El Sanatlarında Kullanılan Nazar Motifleri ve Alevilerde Nazar İnancı. Türk Kültürü Ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi. 65(2013) : s. 169-184. Onuk, T., Akpınarlı, H. F. (2003). Şanlıurfa Karakeçili Kilimleri, Atatürk Kültür Merkezi Yayınları, Birinci Baskı, Ankara. Ortaç, H. S. (2010). Çankırı Kızılırmak İlçesi Kuzeykışla ve Güneykışla Köyü Kilim Dokumaları. Milli Folklor, 22 (86), s: 140-148 Öney, G. (1969). Anadolu Selçuklu Sanatında Ejder Figürleri, Belleten Dergisi, Sayı: 130. s. 171192.
Kaynak Kişiler:
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Erol VELİDEMİR, 48 yaşında, Karakeçili Yörükleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı, evli, lise mezunu. Hasan ÖZÇELİK, 45 yaşında, Karakeçili İlçe Halk Eğitim Merkezi Müdürü, evli, Üniversite EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA mezunu. 09-11 EKİM09-11
IBATİK İRİDLİB
Ayşe PİLAVCI, 49 yaşında, evli, ev hanımı, ilkokul mezunu.
Zülbiye DOĞAN, 80 yaşında, dul, ev hanımı, okur-yazarlık yok.
Nurcan SOYLU, 43 yaşında, evli, ilkokul mezunu, Kilim dokuyucusu ve esnaf.
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11–EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Amaç – Konu Yöntem
Yörük yaşam (Konargöçer yaşam) tarzının toplumsal ve tarihsel aktarımlarla günümüze gelişi ve devam eden kendine özgü sosyal ilişki ağları, ekonomik uğraşıları, dilin kullanımı, ahlaki ölçütleri, LAkültürel TNA · 71yapı 02 Rsunmaktadır. EBMEVON / MİKavramsal KE 11-90 ve tanımsal 09-11 EKİM 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA teknik donanımları, inanç, ritüeller, gelenekleriyle... 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA olarak zenginleştirebileceğimiz böylesi bir kültürel yapı ise kaynağını göçebe yaşam tarzından almaktadır. Çalışma konumuz ve amacımız Yörüklerde, yaşam kültürüne bağlı olarak, gündelik hayat planlarındaki rol paylaşımlarının cinsiyete göre farklılıklarını ortaya koymaktır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Yöntem
Çalışmamızda, 2016 yılı Ekim - Kasım - Aralık - Ocak - Şubat - Mart ve Nisan aylarında Mersin ili Gülnar İlçesi Büyükeceli Mahallesi Karadere mevkii, Yanışlı mevkii, Sığırcık mevkisindeki Yörük çadırları ziyaret edilerek, mekansal hareketlilikleri dikkate alınarak, yerinde gözlem ve görüşme teknikleri kullanılmıştır. Çalışmamız, formel ve enformel görüşmelerin ve gözlem tekniklerinin kullanıldığı betimleyici ve ilişki kurucu bir araştırmadır.
2. Kavramsal Çerçeve Kültür
454
İnsanlık, var oluşundan bugüne sosyal bir varlık olarak grup, topluluk ve toplum içinde yer almış ve gelişimini, değişimini devam ettirmiştir. Süreçte kendine özgü maddi ve manevi özellikleri davranış kalıpları, ilişkiler, ritüeller oluşturmuştur. Ortak değerler etrafından bir araya gelmiştir. Bu 455
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA süreç insanlığın kendine özgü bir kompozisyon oluşturması, bir topluluğu diğerinden farklı kılan özel davranış, düşünce, mekansal ve sosyal farklılıkları beraberinde getirmiştir. Kendine özgü bu kompozisyon, hayat tarzı adı altında toplanıp kuşaktan kuşağa aktarılan bir yapıyı ortaya koymuştur. İşte bu yapı bir anlamda kültür kavramını oluşturmuştur. Bir kimlik, toplumsal sembol, farklılık ve zenginliğin ifadesi olan kültür, sosyolojinin temel ve en önemli anahtar kavramlarından birisi olmuştur. Kavramsal olarak sosyoloji kültürü, “bir toplumun yaşama tarzı olarak nitelendirilen ve bilgi, inanç, gelenek, örf, adet, sanat, ahlak, araç - gereç, teknik... gibi maddi ve maddi olmayan unsurlardan oluşan karmaşık bir bütün” (Erjem,Y; Kızılçelik, 1995:338) olarak tanımlamıştır. İngiliz Antropolog E.B. Tylor’a göre kültür, «bilgiyi, imanı, sanatı, ahlakı, hukuku, örf ve adeti ve insanın toplumun bir üyesi olması dolayısıyla kazandığı diğer bütün maharet ve alışkanlıkları kapsayan karmaşık bir bütün”dür (Erkal, 1983:103) olarak tanımlamaktadır.
Göç ve Göçebelik Göç, bireylerin ya da toplumsal kümelerin yerleşmek üzere bir yerden başka bir yere gitmeleridir. Göçebelik, nedenleri ve sonuçları bağlamından göç hareketlerinden farklı içerik ve anlam yüklü bir hareketlilik ortaya koymaktadır. Şöyle ki genel bir tanımla göç, kişilerin gelecek yaşantılarının ya bir bölümünü ya da tamamını geçirmek üzere bir yerleşim biriminden diğerine yerleşmek amacıyla yapmış oldukları coğrafi nitelikte yer değiştirme olayı (Demir:85) olarak tanımlanabilir. Bir başka tanıma göre göç, insanların içinde yaşadıkları coğrafi ve sosyo - kültürel çevreden ayrılarak başka bir coğrafi ve sosyo-kültürel çevreye girmesidir (Durugönül:95). Göç yukarıdaki iki temel tanım gözetildiğinde nedenleri sonuçları etrafından mevsimsel ve dönemsel olarak rutin döngüsü olan bir yer değiştirme hareketi olarak tanımlanmamıştır. Çalışma konumuzdaki Yörüklük mevsimsel, dönemsel olarak döngüsel bir ekonomik uğraşın itici bir sebep olduğu bir hareketlilik olarak algılamak mümkündür. Tanımsal ve pratik yaşam alanında göçebe kendine AYLATNAbir · 7hareket 102 REBM EVON / Mözgü İKE 1bir 1-90yaşam tarzı sunmaktadır ki bir anlamda göç kültürü oluşturmuştur.
3. Kuramsal Çerçeve Kültürel dokusu kaynağını ekonomik ve tarihten2017 alan· göç hareketliliği kuşaklar arası 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11ve EKİM / NOVEMBER 201709-11 · uğraşıdan ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER ANTALYA devam etmiştir. Göçebelik ve kültürel dokusu bağlamında Yörüklük toplumsal konumda tek ve özel alan oluşturmuştur. Tek ve özel alan tarihsel olarak kuşaktan kuşağa aktarılarak - bazı değişmeler yaşansa da - günümüze kadar devam etmiştir. Bu aktarım ve süreklilik toplumun rengi, kimliği ve sembolünün devamlılığını da temsil etmektedir. Bir anlamda tarihsel, sosyal, ekonomik değer olarak bir “kültürel miras” olarak da nitelemek ve tasvir etmek mümkündür.
IBATİK İRİDLİB
Kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen her türlü eserler ile değerler bir ülkenin zenginliği olarak görüldüğünden ve gelecek kuşaklar için sahip çıkılması gerektiğine inanıldığından tüm bu değerler bütününe “Kültürel Miras” denilmiştir ( Kültürel Miras ve Müzecilik, 2009:1). Kültür Bakanlığının 2009 yılındaki Çalışma Raporunda kültürel miras somut kültürel miras ve somut olmayan kültürel miras olarak iki ayrı kategoride ele alınmaktadır. Somut kültürel miras yapıları tarihi mekanları ve anıtları kapsarken, somut olmayan kültürel miras ise elle tutulamayan, gözle görülemeyen ancak toplumu var eden değerleri kapsamaktadır (Can, 2009:1). Bu anlamda Yörüklük - Konargöçer yaşam tarzının somut olmayan kültürel miras kategorisi altında ele alıp, bireysel ve toplumsal olarak böylesi bir kültürel değeri korumak, devamını sağlamak adına sahiplenmek gerekmektedir. Bu tanımı temel aldığımızda konar göçerlik toplumsal bir zenginlik olduğu kadar toplumsal değer, kimlik olarak kültürel miras kategorisinde listelemek mümkündür. 456
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Çalışmamızda teorik anlamda Durkheim’ın bireylik bilinci ile toplumsal bilincin etken olduğu iki farklı dayanışma tipi de kullanılmıştır. Durkheim’ın doktora tezi olan “Toplumsal İşbölümü” çalışmasında işbölümüne bağlı olarak gelişen ideal tipte iki tür toplumsal yapıdan söz ederek (Nisbet, Bottomore, 1997:204-205) toplumsal farklılaşmanın toplumsal işbölümünü beraberinde getirdiğini (Ergün, 2015:117) ifade eder. İki tür toplumsal yapı ya da dayanışma tipinde toplumsal bilinç ve bireysel bilinç kategorisi oluşturur. Birincisi toplumsal bilincin hakim olduğu, bireylerarası farkın az, benzer duygu ve değerlere bağlılığın ve toplumsal uyumun olduğu Mekanik Dayanışmadır. Henüz farklılaşma söz konusu değildir. İkincisi ise farklılaşmanın ortaya çıktığı ve ilk farklılaşma olarak toplumsal işbölümünün görüldüğü, benzerlilikten ziyade farklılığın, toplumsal bilinç yerine bireysel bilincin hakim olduğu Organik Dayanışmadır. Durkheim toplum ilerledikçe mekanik dayanışmadan uzaklaşıldığı ve organik dayanışmanın yerini aldığı bir tarihsel süreç geçirdiğini ifade eder. Durkheim’a göre, organik dayanışmanın egemen olduğu toplumlarda toplumsal bilincin tamamen yitirilmemesi gerekmektedir, aksi durumda toplumsal bütünlük, dayanışma bozulacaktır (Egün, 2015:118-119). Toplumsal bütünlük ve dayanışma için ayrıca sorumluluk alınmalı, kurallar konulmalıdır. Böylece toplumsal değerler korunabilir (Ergün, 2015:119). Durkheim, mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçişi sağlayan nedensel faktör olarak “dinamik yoğunluk” kavramını ileri sürmüştür. Bu faktör maddi bir toplumsal olgu olan, bir toplumdaki insan sayısının ve insanlar arası etkileşim miktarını ifade etmektedir (Nisbet, Bottomore, 1997:204-205). Konargöçer yaşam tarzının toplumsal ve kültürel bir yapı ortaya koyduğu gerçeğinden yola çıkacak olursak, mekanik dayanışma tipini bir anlamda temsil ettiğini söyleyebiliriz. Genel toplumsal yapıdan uzak bireysel farklılıkların az olduğu, işbölümü ve farklılaşmanın minimum düzeyde gerçekleştiği, benzer duygu değerlerin hakim olduğu bir kültürel yapı söz konusudur. Böylesi bir yapının tarihsel süreçteki seyri dikkate alındığında toplumsal kimlik ve değer zenginliği açısından önemli bir işleve sahiptir. Toplumlar bir çok özellikleriyle kimliklerini ortaya koyar ve bu kimlikler dünyada yer alma gibi önemli bir işlev üstlenir. İşte kültürel zenginlik ve devamlılık toplumsal kimlik için uluslararası 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA alanda önemli bir belirleyicidir. Kültürel yapıyı var eden mekanik dayanışma gibi özelliği aslında topluluğun kültürel kimliğini oluşturmuştur. Kültürel kimlik toplum için bir zenginlik olarak görülmektedir. Tarihsel süreçte A·YANTALYA LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ işgücü ·ANTALYA ANTALYA yaşanan ekonomik uğraşlardaki süresi ve şiddeti, teknolojik uyaranlara maruz kalma arttıkça kültürel yapıda da bireysel özelliklerin ortaya çıkmasına vesile olmakta, bu bireysel farkındalık ise bireysel bilinç düzeyini de artırmaktadır. Bireysel bilinç ise toplumsal bilinçten uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Nedensel ilişkiler bağlamında mekanik dayanışmadan organik dayanışmaya geçişte Durkheim’ın iddia ettiği gibi dinamik yoğunluk maddi bir toplumsal olgu olarak çoğunlukla toplulukta yaşanmamaktadır. Şöyle ki dinamik yoğunluk olgusu temelinde düşünüldüğünde çalışmamızda toplulukta insan sayısı artmamış ancak insanlar arası etkileşim artmıştır. Etkileşim ve sosyal, ekonomik ilişkilerdeki yoğunluk, bireysel farkındalığı ve bilinci artırmaktadır. Yaşayan kültürel zenginlik bir anlamda ortak bilinçten uzaklaşma riskiyle karşı karşıya kalmakta ve kültürel kopmaların daha kolay gerçekleşeceği toplumsal zemin oluşmaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 4. Yörük Yaşam Kültüründe Cinsiyete Göre Gündelik Hayat Planları
Konargöçer yaşam kültüründe ağırlıklı olarak kadınların statüleri düşük, rolleri ise erkeğe göre daha fazladır. Kadınlar yemek yapar, bulaşık yıkar, dikiş diker, akşamları çay servisi yapar, sofranın kurulup kaldırılması, evin günlük toplanması temizlenmesi, çocuk bakma gibi ev işleri kadınlara kalırken geri kalan bakım, onarım, tamir, yiyecek içecek alışverişi gibi işleri de erkekler üstlenmiştir Ancak genel toplumsal rol statü anlamında örneğin kadın yiyecek alışverişi yapmamakta; ütü yapma gibi rolü de 457
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
düşüktür diyebiliriz. Erkek ise örneğin kurdukları kıl çadırları olunca evin badana yapılması ya da aylık elektrik ve su gibi faturaların ödenmesi gibi roller üstlenmemiştir. Kadınlar roller anlamında erkeğin yapabileceği bir çok işe yine yardımcı olmakta, sosyal çevreden daha çok yalıtılmış olarak sabit rolleri yerine getirmek gibi günlük işleri yapmaktadır. Bir anlamda cinsiyette roller bir zorunluluk, genel kuralların yerine getirilmesi anlamında oynanmakta, ataerkil düzenin gereklilikleri de yerine getirilmektedir. Halbuki üstlendikleri roller bağlamında kadın erkeğe göre daha yoğun ve dolayısıyla yaşamın devamlılığı anlamında daha güçlüdür.
Gündelik hayat planlarına gezelim, eğlenelim anlayışından uzak daha sabit/stabil bir yaşam tercih edilmekte ve yaşam tarzı gereği zorunluluk olmaktadır.
Tarihsel süreçte Yörük yaşamında kültürel ve sosyal yapı ekonomik uğraşıya inat olarak değişime açıktır. Değişim ve dönüşüm sürecinde olanaklar, mekansal hareketliliğin kolaylığı, teknolojik gelişmeler gibi sebepler etkili olmaktadır. Ortalama bir insan ömrü olarak ele aldığımızda konargöçer yaşamda nesiller son yıllardaki teknolojik hızlı değişmeler, yaygınlaşmalar, ulaşım imkanlarının kolaylığı gibi uyaranlar karşısında düşünsel ve geleneksel öğretilerin sorgulanması olanağı bulmuştur. Bu sorgulama toplumsal anlamda cinsiyete yönelik biçilen rol ve statüler anlamında değişime neden olmuştur. Örneğin Yörük kültüründe kadının yeri kendi koşullarında daha kapalı, durağan yaşam örgüsü geleneksel öğretilerle ilişkileri sürdürme ve koruma anlamında konumunu devam ettirirken hızlı teknolojik gelişmeler ve bunlara ihtiyaç duyulması düşünsel anlamda rol - statü sorgulama fırsatı tanımaktadır. Sorgulayabilenler kendilerine yönelik ciddi eylemlerde bulunmuş, bulunmayanlar da kendinden sonraki neslin cinsiyet farklılıklarını en aza indirecek ekonomik yaşam kadar sosyal yaşamda da etkin olma, yer alma anlamında çocuklarına yönelik hem düşünsel hem de davranış anlamında öğretici, eğitici bir yol izlemektedir.
Erkeklerde sosyalleşme süreci daha güçlüdür. Çünkü erkeğin mekandan çıkma, herhangi bir kurumlar ya da sosyal çevreyle ilişkiler (kahvehane, berber, market...) kurma sıklığı erkeklerde daha yaygındır, hatta kadında bu pozisyon yok denecek kadar azdır. Sosyalleşmede cinsiyet farklılığı belirgin olarak ortaya çıkmaktadır.
Bir anlamda kültürel yapının devamlılığından yana durmak ama bu duruşu cinsiyet farklılığının olmadığı bir alana çekmek niyetindedir. Kadın ekonomik yaşamın ve aile yapısının devamlılığı anlamında önemli bir yere sahip (rol/statü) olduğunun farkında oluşu sosyal yaşam alanında Aönemli de-90gayet doğal YLATNAbir · 71yer 02 Redinmek EBMEVONisteğini / MİKE 11 kılmıştır. Kaynağını ekonomik uğraşıdan alan konargöçer kültürel oluşum, şartlara uyum sağlayabilen; ama bunu sağlarken de cinsiyet rolü anlamında kendini yeniden dizayn edebilen bir görüntü, değişim 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA ortaya koymaktadır.
IBATİK İRİDLİB
İnternet gibi hızlı teknolojik gelişmelerden faydalanmaları TV, telefon gibi, ayrıca mevsimsel göç hareketleri dışında günlük olarak mekansal mobiliteye olanak tanıyan araçlara sahip olmaları sosyal ilişkileri artırmış, çeşitlendirmiş, yoğunlaştırmıştır. Sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi olay ve olgularla olan temasları düşünsel anlamda kendini değişim ve dönüşüme açık hale getirmiştir. Bu olanaklar sosyalleşme kanallarını da artırdığı gibi kültürel değişimin de yolunu açmıştır. Kadın - erkek bağlamında sosyal ilişkiler, farklı sosyal - kültürel - ekonomik yapılarla temas cinsiyet farklılığı yaratmış, erkek rolü sosyalleşme kanallarına daha yakın ve açık olmuştur. Artan sosyal ilişkiler hızlı teknolojik gelişme ve dönüşümlere açıklık, kültürel yapıda kadın - erkeğin rol ve statülerinde yapısal değişimi beraberinde getirmiştir. “Yapacakları başka işleri olmadığı” yönündeki değişime direnen cümlelere rağmen Yörüklerde statik yapısal düzenden çok sık olmasa da kadın ve erkek bağlamında birlikte kent yaşamını deneyimlemektedir. Deneyimdeki resmi işler, temel eğitim ihtiyaçları, yeme-içme-giyim gibi genel gerekçeler ise başlıca sebepler olmaktadır. 458
Gündelik hayat planlarında mekan sabit, yapılacak işler de sabit olunca sosyalleşme sürecine kanalize olacak eylemler ilişkileri zayıf kalmaktadır. Gündelik ilişkilerinden, sosyal yaşamlarında kadın bu haliyle pasif iken, erkek aktif bir rol almıştır. Aktif rol ise erkeğin sosyalleşme sürecini daha zengin ve güçlü kılmaktadır.
Günlük yaşamın akışından bağlılık yaşamı sorunsuz sürdürülebilirliliği, buna bağlı olarak da yaşamlarını idame ettirmeyi beraberinde getirmektedir.
Sosyalleşme Kanalları Sosyalleşme farklı disiplinlerde farklı tanım ve içerik barındırmaktadır. Daha çok içinde yer aldığı ailede sosyal roller benimsenir. Böylece bulunduğu sosyal çevrenin rol ve statülerini öğrenir, edinir ve devamını sağlar. Öğrenme sürecinde sosyal ilişkiler ve toplumsal uyum gerçekleşir. İçinde bulunduğu sosyal grup, sosyal çevresi, toplumsallaşma sürecinde bir benlik ve kimlik oluşumunu da sağlamaktadır. Konargöçerlerde bireyin doğumuyla birlikte aynı mekan - benzer yaşam koşulları içerisinde büyümesi, içinde bulunduğu toplumun sosyal çevreye sosyo - kültürel, ekonomik, bilişsel, psikolojik yönden adapte ve üyesi olma ve beraberinde sosyalleşme süreci içerisinde yer almaktadır. Birey içinde bulunduğu sosyal grubun ve 2017 çevrenin sunduğu2017 davranış kalıplarını öğrenir. Bu kalıplar 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA bulunduğu sosyal rolle biçimlenir. Çalışmamızda birey olarak rol ve statü anlamında zengin bir çeşitlik ve kompleks bir tercih şansları görülmemektedir. Çünkü birey sadece kültürel bir grubun (ailenin) içinde dünyaya geldikten sonra sosyal etkileşim anlamında bir zenginlikle LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM / NOVEMBER 09-11 2017 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017A·YANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA karşılaşmamakta; erkek ve kadın olma durumuna göre statü ve roller belirlenip bunu edinme süreci yaşamakta, grubun davranış kalıpları ve rolleri yerine getirmenin dışında bir sosyalleşme süreci yaşamamaktadır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Sosyalleşme sürecini aile içi ve yakın obalarla ilişkiler dışında düşündüğümüzde kadın erkeğe göre kısıtlıdır. Erkekler günlük işleri dışında yakın köylerdeki kahvehanelerde, kadınlar ise çadırlarında zaman geçirmektedir. Sosyalleşme kanalları bu anlamda erkeğe daha açık koşullar sunmaktadır.
5. Sonuç Konargöçer yaşam aslında coğrafya ve iklimin araç olarak kullanıldığı iktisadi bir sonuçtur. Tarihsel süreçte düzenli hareketlilik yerel halk, toplumda farklı bir yaşam algısı, pratiği oluşturmuştur. Yaşam pratiği benzerlikler gibi farklılıklarıyla bir kültürel motif oluşturmuştur. Ve böylesi bir süreç karşılıklı olarak neden ve sonuç olmuştur. Ele aldığımız konu temelinde gerçekleşen göç hareketi başlı başına bir yaşam tarzı oluşturmuş bu yaşan tarzında başlı başına bir mevsimsel rutinlere göre yer değiştirme hareketini zorunlu kılmıştır. 459
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Ekonomik kaynaklı göç hareketi sosyal yapının, yaşam tarzının oluşumunda etkili olmuştur. Yaşam tarzı günlük hayat planlarını ve bu planlardaki rollerini de belirlemiştir. Sosyal yapının biçimlenme sürecinde etkili olan göç hareketleri bir kültürel yapıyı da beraberinde getirmiştir. Yeme - içme alışkanlıklarından mesken tipine, giyim kuşamdan gündelik planlardan mevsimlik planlara kadar yeni bir renk, unsur, bileşen oluşturmuştur. Çalışmamızda günlük hayat planlarında görev ve sorumluluk bağlamında ataerkil düzenin kuralları devam etmektedir. Böylesi bir düzende cinsiyet farklılıklarının çok belirgin olarak görülmektedir. Her ne kadar kadın ilk gözlemlerde sosyal çevreyle ilişkileri anlamında ikinci planda dursa da gündelik pratik yaşamda evin ve ekonomik uğraşının bir çok sorumluluğunu üstüne almış, üretimin merkezinde bir rol ortaya koymuştur.
Kaynakça Bottomore, Tom; Nisbet, Robert, “Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi”, Yayına Hazırlayan: Mete Tunçay – Aydın Uğur, Ayraç Yayınevi, Ankara, Kasım 1997. Can, Müşerref, “Kültürel Miras ve Müzecilik”, Kültür ve Turizm Bakanlığı Çalışma Raporu, 2009. Demir, Gülsen, “Göç Nedenleri ve Göçenlerin Beklentilerindeki Gerçekleşme Durumu: Bolu İli Kıbrıscık İlçesi Örneği”, 2. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Toplum ve Göç, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 1997. Durugönül, Esma, “Sosyal Değişme, Göç ve Sosyal Hareketler2. Ulusal Sosyoloji Kongresi: Toplum ve Göç, Devlet İstatistik Enstitüsü Matbaası, Ankara, 1997. Ergün, Doğan, “100 Soruda Sosyoloji El Kitabı”, İmge Kitabevi, Ankara, 2015. Erjem, Yaşar; Kızılçelik, Sezgin, “Açıklamalı Sosyoloji Sözlüğü”, Saray Kitabevleri, İzmir, 1996. AYLAT1983. NA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 Erkal, Mustafa E., “Sosyoloji”, Filiz Kitabevi, İstanbul,
Ozankaya, Özer, “Temel Toplumbilim Terimleri Sözlüğü”, Cem Yayınevi, İstanbul, 1995. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yörük Kültüründe Üzerlik Otu Nazarlıklarının İncelenmesi Yrd. Doç. Dr. Rasim Soylu
Özet Anadolu kültüründe Üzerlik Otu (Peganum Harmala) ve bundan yapılan nazarlıkların geçmişi çok eskidir. Orta Asya Şaman kültürüne kadar uzanır. Hatta literatürlerde Üzerlik otunun nazar ve büyü için eski Hint, Afgan, Özbek, Türkmen, İran, Irak ve Suriye gibi ülkelerde de kullanıldığı bilgisi yer alır. Hatta Yahudiler, Zerdüşt ve Yezidiler de Üzerlik otunun şifa kaynağı, nazara ve büyüye etkili olduğuna inanırlar. İçeriğindeki indol tipi alkaloitler nedeniyle eskiden beri ilaç yapımında da kullanılmaktadır. Ancak Üzerlik bitkisi Amerika ve Avrupa kültüründe ve Farmakoloji literatüründe yeterince yer almaz. İlaç sanayiinde etkin olarak kullanılan bitki içerisinde zengin şifa kaynakları içerir. Bitkinin yakılarak dumanları büyü bozmak ve cinleri kovalamak için bir çeşit tütsü olarak kullanılır. Anadolu Yörük kültüründe Üzerlik otundan yapılan üçgen nazarlıklar duvarlara ve kapı arkalarına hem süsleme hem de Nazardan ve büyüden korunmak amacı ile asılır. İlk baharda beyaz çiçekler açan Üzerlik bitkisinin son baharda olgunlaşan sarı meyveleri toplanarak tespih taneleri gibi ipe dizilerek nazarlık yapımında kullanılır. Bu çalışmanın amacı Yörük kültüründe sıklıkla görülen Üzerlik tohumlarından yapılan dekoratif nazarlıkların Yörük kültürü ve plastik sanatlar açısından incelenmesidir. Yöntem olarak konu ile ilgili literatür taraması yapılacak ve Burdur Yeşilova yöresinde yapılan Üzerlik nazarlıklarından birkaç örnek incelenecektir Anahtar Kelimeler: Üzerlik, Nazarlık, Yörük Kültürü, Nazar
Investigation of Peganum Harmala in Yörük (Nomad) Culture In the Anatolian culture, the Pasture (Peganum Harmala) and the history of the amulets made from it are very old. It even extends to Central Asian shaman cultures. In fact, literatures include information on the use of ouz in ancient Egypt, Afghanistan, Uzbek, Turkmen, Iran, Iraq and Syria for evil eye and magic. Indeed, the Jews, Zoroastrians, and the Yezidis also believe that the ointment is a source of healing, nazara and magic. indole type have2017 long· ANTALYA been used in medicine. However, 09-11 EKİM / Its NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİMalkaloids NOVEMBER the plant is not found in the American and European culture and in the pharmacology literature. Even in America, the plant does not grow up and is unknown. It contains rich healing resources within the plant that are used effectively in the pharmaceutical industry. The plant is used as a kind of incense to LAamulets TNA · 710built 2 REBinMthe EVOAnatolian N / MİKE 11Yörük -90 culture are burn the EKİM smoke and 09-11 spell the magic. The triangular 09-11 2017 ·/ ·ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYA hanged with the aim of protecting the walls and doors from ornamentation as well as Nazardan and magic. It is used in the making of amulets by gathering the yellow fruits that ripen in the last spring of the bitter plant which opens the white flowers in the first spring and the ropes like the rosary beads. The aim of this study is to examine the decorative amulets made from the seeds of Üzerlik which are frequently seen in the Yörük culture in terms of Yörük culture and plastic arts. As a method, a literature search will be made about the subject and examples will be examined from the ouster amulets made in Burdur region.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Keys: Peganum Harmala, Amulet, Yörük Culture, Evil Eye
Üzerlik Otu Uzunluğu 70 santimetreye kadar çıkan Üzerlik otu halk arasında nazar otu olarak da bilinir. Kimyongiller (Zygophyllaceae) familyasından olan ve genellikle kumluk ve taşlık yerlerde yetişen üzerlik (Peganum Harmala), yaz aylarında sarımsı-gri-yeşil renkli yaprakları ve gövdesi olan, 30 santimetre yüksekliğinde otsu bir bitkidir (Baytop,1963,237). Halk arasında üzerlik denildiğinde genellikle bu bitkinin tohumu kastedilir. 3-3.5 mm. uzunlukta, hafifçe kanatlı, piramit biçiminde, üzeri pürtüklü ve kırmızımtırak esmer renkli olan bu tohumlar, 460
461
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
kokusuz ve acı bir tada sahiptir. Boncuk gibi yuvarlak yeşil meyveleri sonbaharda sarı renge dönüşür. Bitki zarif görüntüsünün aksine çok pis kokar (Baytop,1984,402). İngilizce’de Harmal olarak adlandırılan üzerlik, Üzerlik tohumlarının % 2,5-3 civarında alkaloirl ihtiva ettikleri tespit edilmiştir. Bu alkaloitin % 50-70’i harmalin ve diğerleri de harmin, harmol ve (vasicine) peganinedir. Alkalolit: Yapısında azot bulunan, bu azotu içinde taşıyan biyolojik kökenli ve fizyolojik olarak aktiviteye sahip maddedir (Emeksiz,1998,229). Bu bilgilerden üzerlik bitkisinin fosfor bakımından oldukça zengin olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle arkeologlar tarafından üzerlik otu çok iyi bilinir. Çünkü en enteresan özelliklerinden bir tanesi; üzerlik otu bulunan bölgelerin altında yüksek ihtimalle arkeolojik buluntular vardır. Bu ihtimal ile arkeologlar üzerlik otunun bulunduğu yerleri kazarlar. Bunun sebebi şöyledir: Üzerlik otu fosforik asit bakımından zengin topraklarda yetişir. Fosforik ise eski yerleşim yerlerinin olduğu alanlarda bol miktarda bulunur. Türkiye’nin pek çok bölgesinde yetişen üzerlik otu yüzyıllardır birçok alanda kullanılmaktadır. Sağlık açısından da birçok hastalığın tedavisinde doğal tedavi yöntemi olarak kullanılmıştır.
Literatürde Üzerlik Bitkisi Üzerlik otu tıp ve farmakoloji kitapları yanı sıra Anadolu kültüründe, popüler nazar ve şifalı bitkiler kitaplarında da yer alır. Hatta Kaşgarlı Mahmut’un lügatinde “yüzerlik” olarak yer alır (Atalay,1986, 827). 1970’li yıllara kadar ki birçok folklorik araştırma makalelerinde Üzerlik otunun Anadolu’nun birçok bölgesinde nazara karşı kullanıldığı bildirilir. Hatta Rus Türkolog Radlof bundan dolayı bu bitki adının “yüz iyilik” ‘den kaynaklandığını belirtir (Üçer,1973,6). Üzerlik bitkisine Anadolu’nun bazı bölgelerinde yüzerlik adı da verilir. Etimolojik olarak eski Uygur diline kadar gider. Bitkinin nazar için insan üzerinde ve ev içerisinde gezdirilmesi, tütsüsü üzerinden atlanması, süt ve yoğurt üzerine ekilmesi gibi sebeplerden Üzerlik adı verildiği iddiası da vardır (Age). Göller bölgesi yöresinde nazarlık ve muskalarla yapılmış bir araştırma çalışmasında Üzerlik tuna Özerlik denildiği kaydedilmiştir (Ünal,Çallı,2016,39). AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Şifalı Bir Bitki Olarak Üzerlik Türkiye’de şifalı bitkiler üzerine çalışan Maranki’ye göre üzerlik otu, nazardan anksiyeteye, baş ağrısı ve adet bozukluğundan cinsel problemlere kadar pek çok hastalığa iyi gelmektedir (Maranki, EKİM / NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA 24.09.2017).09-11 EKİM09-11
IBATİK İRİDLİB
Bazı kaynaklarda bitkinin kökleri Antihelmentik (solucan düşürücü) ve tohumları narkotik (uyuşturucu) olarak kullanıldığı bilgisi yer alır. Sıtma ve frengi ile birlikte sinir sistemi hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır (Üçer,Age,3). Üzerlik tohumu, safra ve balgamı söktürdüğü bilinmektedir. Tohumlarının bileşiminde bulunan alkaloiderden harmin, parkinson hastalığında denenmiştir (Tanker,1990,149). Üzerlik tohumu ve kökleri aynı zamanda terletici, yatıştırıcı, hanımların geciken adetlerini temin edici etkilere sahiptir. Üzerlik otundan hemoroit, egzama, varise karşı ve ayrıca cinsel gücü arttırıcı afrodizyak olarak ta faydalanılmaktadır (Baytop,1984,402).
Nazar Değmesi Nazar veya nazar değmesi Türk ve İslam kültüründe çok yaygın bir kanıdır. Nazar, bir şeye özenme, imrenme veya kıskançlıkla bakan kimsenin bakışlarıyla zarar verecek şekilde onu etkilemesi olarak tanımlanabilir. Sözlükte “bakmak, görmek; düşünmek” anlamındaki nazar kelimesi Türkçe’de, beğenilen bir şeye kıskançlıkla bakmak ve zarar verecek şekilde onu etkilemek” anlamında nazar etmek (göz değmek) anlamında da kullanılır (Yeğin,1997,533). 462
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Nazar Arapça’da ise nazra (isâbetü’l-ayn) şeklinde kullanılır. Nazar kavramı, daha çok kıskançlık duygusunun eşlik ettiği zarar verici etkiye sahip göz ve bakışla ilişkilendirilir. Farklı toplumlarda ve kültürlerde nazar yani kötü bakış yoluyla karşısındakine zarar verme gücü (bir çeşit büyü gibi) bazı kişilerle özdeşleştirilmiştir. Bunun yanı sıra birçok insanın nazar gücüne sahip olduğu düşünülür. Ayrıca kem gözle zarar vermek sadece kötü niyetli veya bilinçli bakış olmadığı şeklinde görüşler de vardır. Örneğin güzel bir şey övülürken nazar değmemesi için maşallah denilmesi gibi. Kadınlar, normal veya sıra dışı fiziksel özelliklere sahip bulunan kişiler, yeşil veya mavi göz rengine sahip olanların nazarı değer şeklinde de bir kanı hakimdir. Ayrıca nazarın bebeklerin, çocukların ve kadınların (özellikle gelinler ve hamile kadınlar), besili çiftlik hayvanlarının, meyve veren ağaç ve ekinlerin, yeni eşya veya binaların üzerinde etkili olduğuna inanılmıştır. Nazar inancı, Hint, İran, Arap, Yahudi ve Türk kültürlerinin yanı sıra modern Avrupa, bilhassa Akdeniz ve Slav toplumlarında ve Latin Amerika’da hâlâ yaşamaktadır (Gürkan,2006,443).
Nazarlık Hemen hemen bütün kültürlerde nazara karşı farklı tedbirler düşünülmektedir. Dini inanışların koruyuculuğu en yaygın olanıdır. Korunma veya tedavi amaçlı Kutsal kitaplardan okuma, din adamı veya okuması tesirli olduğuna inanılan birisinin dualar okuması, “Allah’ın korusun”, “Maşallah, Barekallah” demek gibi. Ayrıca okuduktan veya koruyucu kutsal sözleri söyledikten sonra nazar değmiş kişiye tükürmek de ilginç bir ritüeldir. Nazara ve büyüye karşı muska ve kutsallık atfedilen çeşitli koruyucu objeler kullanmak ta çok eski ve yaygındır. Muskanın da birçok çeşidi vardır. Örneğin evlerin görünen yerlerine asılan süslü ve abartılı objeler, nazarı tersine çevirme gücüne sahip olan ve elbise altına giyilen birtakım koruyucu semboller, kutsal metinlerden alınmış dua cümlelerini yahut kabalistik figür, rakam veya büyü formüllerini içeren, kaplanmış olarak boyna asılan, evlerin dışına nakşedilen yazılar. Kolye ve yüzük gibi bazı takılar da bu amaçla takılabilmektedir. Eskiden savaşçıların başlıklarına ve zırhlarına taktıkları okunmuş, tılsımlı objeler de bu geleneğe dayandırılmaktadır. Özellikle nazar boncuğu, göz ve el, at nalı, hilâl, güneş gibi figürler, yılan, balık, tavus, ve kertenkele gibi hayvan işlenmiş ve genellikle gümüşten yapılmış, 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11aslan EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM tasvirleri NOVEMBER 2017 · ANTALYA bazan da vücuda dövme biçiminde nakşedilmiş koruyucu obje ve semboller, bilhassa hayvanlara ve çocuklara takılan mavi boncuklu, halkalı kolyeler, düğümler, deniz kabukları ve boynuz diğer yaygın nazarlık türlerini oluşturmaktadır. Mavi, kırmızı ve sarı renklerin ve tuz, biber gibi belli baharatların da koruyucu özelliğine inanılmaktadır. Ayrıca havaya doğru boşluğu öperek, baş ve işaret parmağı A·YANTALYA LATNvurmak A · 7102 RtaEByaygın MEVONbir / Mritüel İKE 11olarak -90 görülebilir ile09-11 kulak memesini çekiştirip bir·/ ·ANTALYA tahtaya da duvara 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017 ANTALYAya 2017 (Gürkan,2006,444).
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Nazar ve Üzerlik
Üzerlik, halk tarafından zaman içerisinde gelişen ve deneysel kanaatler sonucunda kötü ruhlardan arınma ve nazar tedavisinde başvurulan çarelerden biri olmuştur. İnsanların üzerlik tohumlarını elbiselerinde taşımaları ve tohumlarını iplere dizerek hazırladıkları nazarlıkları duvara asmaları nazardan korunmak için başvurdukları tedbirlerdir. Üzerlik ile tütsü yapmak ise hem nazardan korunmak hem de kendisine nazar değmiş kimseler için kurtuluş çarelerinin en çok tercih edilenlerinden biri olmuştur. Üzerlik bazen tek başına, bazen de çörek otu gibi başka tohum ve maddelerle birlikte karışım halinde ateş üzerine atılır ve tütsü yapılır (Çıblak,2004,207). Üzerlik tohumlarının nazarı ve kötülükleri uzak tuttuğuna inanılır. Üzerlik bitkisi yakılarak, dumanları büyü bozmak ve cinleri kovalamak için bir çeşit tütsü olarak kullanılır. Kokusu kötü olmasına rağmen, kurutulmuş bitki metal bir kürek içinde yakılıp evin içinde gezdirilir. Ayrıca ot kaynatılarak, suyu çalı süpürgesiyle evin etrafına serpilir.
Denizli Acıpayam ve Burdur Yeşilova Yöresinde Avşar Yörüklerinde Üzerlik Örnekleri Hemen hemen bütün Anadolu Yörük kültüründe Üzerlik otunun nazara karşı kullanıldığı bilinmektedir. İlk baharda beyaz çiçekler açan üzerlik bitkisinin son baharda olgunlaşan sarı
463
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
meyveleri toplanarak tespih taneleri gibi ipe dizilerek nazarlık yapımında kullanılır. Anadolu Türk el sanatları arasında sayılabilecek bu nazarlıklar boncuk ve renkli kumaş parçalarıyla da süslenir.
Kaya, A. Karagöz, H. (2014). Denizli Ve Çevresinde Avşar Türkleri, SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:32,s:29-66.
Göller bölgesi amulet kültürü üzerine yapılan bir araştırmada Üzerlik tohumları ile yapılan üçgen ve eşkenar nazarlıklar kökleri çok eski olan ortak bir Yörük kültürüne dayanmaktadır. Nazardan korunmak amacıyla yapılan pek çok nazarlık ve muska örneklerinin üçgen olduğu görülmektedir (Ünal,Çallı,39).
Maranki, http://www.sifamarket.com/mucize-bitkiler/uzerlik-tohumu-faydalari-maranki.html (24.09.2017).
Denizli Acıpayam ile Burdur Yeşilova arasındaki bölgede 13.yüzyıldan itibaren Avşar Yörükleri yaşamaktadır (Kaya, Karagöz,2014,35). Bölgede yapılan araştırmada üzerlik otunun hem yakılarak tütsü yapıldığı hem de kurutulmuş bitki ve tohumları evlerde kapı üstlerine veya görünmeyen yerlere asılmaktadır. Acıpayam-Yeşilova civarı Yörük köylerinde üzerlik otundan yapılan üçgen ya da eşkenar dörtgen nazarlıklar duvarlara ve kapı arkalarına hem süsleme hem de nazardan ve büyüden korunmak amacı ile asılır. Üzerlik nazarlıkları genellikle yaşlı kadınlar yapmaktadır. Bu uğraşı hem geleneksel bir el emeği hem de eşe dosta hediye amaçlı olmakla birlikte, bazı kadınların ürettikleri nazarlıkları sattıkları da görülebilmektedir.
Maranki, A. (2008). Şifalı Bitkiler, İstanbul: Mozaik Yayınları.
Tanker, M ve N. (1990). Farmakognozi, c.2, Ankara Üçer, M. (1973). “Üzerlik”, Sivas Folkloru Dergisi, Yıl: 1, sayı: 6. Ünal, S , Çallı, A . (2016). Göller Bölgesi Amulet Kültürü. Sanat Dergisi, (29), 29-44. Yeğin, Abdullah, YeniLügat, İstanbul: Hizmet Vakfı Yayıncılık,1997. http://www.lokmanca.com/uzerlik-otu.html, (24.09.2017) http://kognozi.blogspot.com/2012/03/uzerlik-uzerine.html, (24.09.2017) http://www.hekimzade.com/hekimzade-blog/uzerlik-otu.shtm, (24.09.2017)
Ayrıca bölgede günümüzde Üzerlik tohumlarını kullanmadan farklı materyaller ve boncuklar kullanılarak ta üçgen veya eşkenar nazarlıkların yapıldığını ve evlere asıldığı görülmektedir. Görsel olarak üzerlik nazarlık ile çok benzerlik taşıyan bu nazarlıklar genellikle mavi boncuklar ya da parlak alüminyum folyoların yuvarlanarak küçük boncuklara döndürülmesi yapılmaktadır.
Sonuç Nazar çok eski devirlerden beri gelen bir inanış biçimidir. İlk insanlardan itibaren nazar ve büyüye karşı muska ve nazarlık kullanıldığı görülmektedir. Üzerlik otu gibi bazı bitkiler hem şifalı bitki hem de nazara karşı mistik bir etki taşıdıklarına inanılmaktadır. Anadolu Yörük kültüründe yaygın olarak yapılan ve kullanılan Üzerlik otu nazarlıkları günümüzde hala devam eden bir el sanatıdır. Ayrıca bu nazarlıklar dekoratif bir süsleme sanatı olarak ta değer kazanmaktadır. Bilhassa Orta Asya ülkelerinde de nazar AYLATve NAbüyüye · 7102 Rkarşı EBMEüzerlik VON / Motu İKE 1tütsü 1-90ve nazarlık olarak yaygın olarak kullanıldığı görülmektedir. Üzerlik otu farmakolojik özellikleri nedeniyle tıp alanında da kullanılmaktadır. Denizli Acıpayam ve Burdur Yeşilova yöresi Yörük kültüründe yapılan incelemelerde nazara ve kötü ruhlara09-11 karşı,EKİM üzerlik otu ile /hem tütsü yapılmakta hem de2017 tohumlarından 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER · ANTALYA nazarlık yapılarak duvarlara asıldığı görülmektedir.
Kaynaklar
IBATİK İRİDLİB
Aksel, M, (1960). Anadolu Halk Resimleri, İstanbul: Baha Matbaası
Atalay, B, (1986). Divanü Lügat-it Türk Dizini, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımı. Bahari, M, https://tr.scribd.com/doc/4858855/Ka%C5%9Fgarl%C4%B1-Mahmut-Divan-i-Lugatit-Turk (24.09.2017)
Resim:1. Burdur Yeşilova İlçesi Harmanlı Köyü’nde, 70 Yaşındaki Esma Atagündüz Tarafından Üzerlik Tohumlarından Yapılmış Nazarlık. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Resim: 2. Burdur Yeşilova Güney Kasabası’nda, 90 Yaşındaki Zehra Avşar Tarafından Üzerlik Tohumlarından Yapılmış Nazarlık.
Baytop, T, (1963). Türkiye’nin Tıbbi ve Zehirli Bitkileri, İstanbul: İstanbul Ü. Tıp Fak.Yayını. Baytop, T, (1984). Türkiye’de Bitkiler İle Tedavi, İstanbul: İstanbul: İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Yayını. Çıblak, N. (2004). “Halk Kültüründe Nazar, Nazarlık İnancı ve Bunlara Bağlı Uygulamalar”, Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR), Sayı.15, s.103-125. Emeksiz, A. (1998). Türk Halk Kültüründe Üzerlik, Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, c.xxvııı, s.229242. Gürkan, S. L. Nazar, (2006). İslam Ansiklopedisi, cilt: 32, S: 443-444, Ankara: TDV Yayınları 464
Resim: 3. Acıpayam Yöresinde Semiha Çevikoğlu Tarafından Yapılmış Bir Üzerlik Nazarlık.
465
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
YAYLA ALANLARININ SEÇİLMESİNDE SU KAYNAKLARININ ÖNEMİ: KONYA BEYŞEHİR ÖRNEĞİ ARŞ. GÖR. ŞAKIR FURAL
ÖZET Resim:4. Yeşilova Yöresinde Vesile Nur Ceylan’ın Annesi Tarafından Yıllar Önce Yapılmış Bir Nazarlık.
Resim: 5. Yeşilova Güney Kasabasında Münevver Avşar Tarafından Boncuklarla Yapılmış Bir Nazarlık Örneği.
Yayla alanlarının seçilmesinde ve yaylalara yerleşen Yörük’lerin günlük yaşantısında doğal su kaynaklarının büyük bir önemi bulunmaktadır. Akdeniz bölgesinde yaşayan Yörük aşiretleri yaylak olarak Toros dağlarının yüksek zirvelerini ya da yamaçlarını tercih etmektedir. Ancak bahsi geçen sahalar jeolojik faktörler nedeniyle yüzey suyundan yoksun sahalardır. Ortaya çıkan bu durum yayla alanlarında suya erişmeyi zorlaştırmaktadır. Bu çalışmanın amacı yayla alanlarının seçiminde ve Yörük’lerin günlük yaşantısında su kaynaklarının önemini vurgulayarak yerli halk ve Yörük’ler arasında yaşanan su sorunlarına dikkat çekmektir. Çalışma kapsamında örneklem olarak seçilen Konya ilinin Beyşehir ilçesi çevresinde yer alan Muslu, Ali Efendi, İndirme, Kurudere ve Çataloluk yaylalarında alan araştırmaları yapılmıştır. Araştırmalar sırasında yaylada konaklayan Yörük’ler ve yayla çevrelerinde yaşayan yerli halk ile odak grup görüşmeleri yapılarak elde edilen veriler bulgular kısmında değerlendirilmiştir. Elde edilen veriler değerlendirildiğinde yayla alanlarının seçilmesinde su kaynaklarının büyük bir önemi olduğu tespit edilmiştir. Sahanın jeolojik özelliklerinden kaynaklanan yüzey akışlı su azlığı ve su kaynaklarının karstik kaynak şekilde belirli alanlarda toplanmasının yayla alanlarının yerleşim özelliklerinin şekillenmesinde ana etmenlerden birisi olduğu ve bu konunun yerli halk ile Yörük’ler arasında sorunlara neden olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Yaylacılık, Su Kaynakları, Yörüklerde Günlük Yaşam
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
Resim:6. Sultan Demiröz Tarafından Çikolata Kağıtları İle Yapılmış Bir Nazarlık Örneği. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
EKİM / NOVEMBER 2017 1. GİRİŞ 09-11 EKİM09-11 / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Yüzlerce yıllık bir geleneğin ürünü olarak konar göçer hayat sürdüren Yörük aşiretlerinin yayla alanı seçmelerindeki en önemli ölçüt doğal su kaynaklarının varlığıdır. Önceden yayla alanı olarak kullanılan sahalarda doğal su kaynakları kuruyunca buralar Yayla, A·YANTALYA LATNA · 7faaliyetleri 102 REBMEiçin VONkullanılmamaktadır. / MİKE 11-90 09-11 / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 2017yaylacılık 09-11EKİM EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA yaylacılık ve Yörük’ler ile doğal su kaynakları arasındaki ilişkiyi inceleyen bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın ilk bölümünü amaç kapsam, materyal metot, araştırma problemi ve inceleme alanının konumu ile genel coğrafi özelliklerinin incelendiği kavramsal çerçeve oluşturmaktadır. İkinci bölümde araştırma kapsamında elde edilen bulgular değerlendirilmiş ve üçüncü bölümü oluşturan sonuç bölümüne aktarılarak çalışma tamamlanmıştır.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI 1.1 Amaç ve Kapsam
Bu çalışmanın amacı Yörük kültürünün önemli bir parçası olan yaylacılık faaliyetlerinin gerçekleştirildiği yayla alanlarının seçilmesinde su kaynaklarının öneminin incelenmesidir. Çalışma kapsamında örneklem olarak seçilen yaylalara yakın yerlerde bulunan köylerde incelemeler yapılmış ve Yörük’ler ile köylüler arasında çıkan su paylaşım problemlerinin de üzerinde durulmuştur.
1.2 Materyal ve Metot Çalışma kapsamında Konya ilinin Beyşehir ilçesi sınırlarında bulunan Muslu, Ali Efendi, İndirme, Kurudere ve Çataloluk yaylaları örneklem olarak seçilmiştir. Örneklem olarak seçilen sahalar 466
467
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
hakkında gerekli verilerin toplanması amacıyla nitel araştırma yöntemlerinden olan literatür taraması, alan araştırması, katılımcı gözlem ve odak gurup görüşmeleri yapılmıştır. Bahsi geçen nitel araştırma yöntemleri ile elde edilen veriler çalışmanın bulgular ve sonuç kısmında değerlendirilmiştir.
1.3 Araştırma Problemi Akdeniz bölgesinde yaşayan Yörük’ler yaz aylarında hayvancılık faaliyetlerini sürdürmek için Toros’ların yamaçları ve zirvelerinde bulunan yaylalara çıkmaktadır. Ancak bahsi geçen sahalar jeolojik yapıları nedeniyle yüzey akışlı suların son derece az olduğu ve su ihtiyacının büyük kısmının karstik kaynaklardan sağlanabileceği alanlardır. Bu durum yayla alanlarının seçilmesinde su kaynaklarının en belirleyici faktörlerden birisi olmasına neden olmaktadır. Ancak yayla alanları için önemli olan su kaynakları son yıllarda gurbetçilerin dönmesi ile nüfusu artan yerli halkın yaşadığı köyler için de önemli bir ihtiyaçtır. Dolayısı ile köylüler ve Yörük’ler arasında gelecek yıllarda şiddetleneceği ön görülen tartışmalar yaşanmaktadır. Çalışma sonunda bahsi geçen sorunlara çözüm önerileri sunulmuştur.
1.4 İnceleme Alanının Konumu ve Genel Coğrafi Özellikleri İnceleme alanı Türkiye’nin güneyinde Konya ilinin Beyşehir ilçesi sınırları içerisinde yer alan Muslu, Ali Efendi, İndirme, Kurudere ve Çataloluk yaylalarıdır. Bahsi geçen yaylalar Akdeniz iklimi ve karasal iklim kuşağının geçiş noktasında bulunmaktadır. Genel olarak 1.500 – 2.100 metre yükseltiler arasında bulunan yaylalar jeolojik, jeomorfolojik ve doğal ortam koşulları bakımından son derece ilgi çekici yerlerdir (Fural, 2016). Bu nedenle yaylacılık faaliyetleri bakımından tercih edilmektedir. Ancak bahsi geçen sahalarda doğal ortam koşulları ilgi çekici olan her nokta yayla olarak tercih edilememektedir. Yayla coğrafi açıdan birkaç farklı şekilde tanımlanmaktadır. Ancak en genel tanımla yazın çıkılıp ikamet edilen yüksek ve serin yer olarak tanımlanabilir (Alagöz, 1936;1941;1993) Bir saha tanımda geçen özellikleri taşıyor ise yayla olarak değerlendirilebilir. Bahsi geçen sahalarda AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 yaylacılık yapılması için mutlaka bir su kaynağı yer almalıdır. Su kaynağına sahip olmayan yaylalar daha çok günlük rekreasyon alanları olarak kullanılmaktadır. Çalışma kapsamında incelenen Muslu, Ali Efendi, İndirme, Kurudere ve Çataloluk yaylalarının bulunduğu saha oluşumu bakımından jeolojik topografik özelliklere sahiptir 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11karstik EKİM / kaynakların NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017ve · ANTALYA (Nazik, 1985; Nazik ve Tuncer, 2010) Bu nedenle bahsi geçen sahalarda yaylalar ve köylerin ihtiyaçlarını karşılayacak kadar karstik kaynak bulunmaktadır. Karstik kaynaklar bölgede oluk ve çeşme olarak adlandırılmaktadır. Ancak bölge litolojik özelikler gereği yüzey akışlı akarsuların varlığına nadir rastlanan bir yerdir (Erinç ve Bilgin, 1956). Çünkü buralar karstik sahalardır. Karstik sahaların genel özelliği yağmur sularının yeraltına sızarak yüzey akışını oluşturmamasıdır (Atalay 1986; 1996).
IBATİK İRİDLİB
2. BULGULAR Çalışmanın bu bölümünde yayla alanlarının seçilmesinde su kaynaklarının önemi ile köylüler ve Yörük’ler arasında yaşanan su sorunları detaylı şekilde incelenecektir. Bulgular bölümünde tespit edilen sorunlara sonuç ve öneriler kısmında çözüm önerileri sunulacaktır.
2.1 Yayla Alanlarının Seçiminde Su Kaynaklarının Önemi Yayla ve yaylacılık kültürü Yörük’ler için son derece önemli bir kültürel miras değeridir. Ünlü Sosyolog ve fikir adamı Ziya Gökalp “Her Türk aşiretinin bir ırmağı olduğu gibi aynı zamanda birde dağı vardı. Çünkü ırmak kenarı onun kışlağı ise dağda yaylağı idi” sözleri ile yayla ve 468
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
yaylacılık faaliyetlerinin kültürel önemini ortaya koymaktadır (Gökalp, 1926). Yayla alanlarının seçilmesinde ilgi çekici doğal ortam şartlarının varlığı, ulaşımın kolay olması, yayla yakınında pazar ihtiyaçlarının giderilebileceği yerleşim birimi bulunması, güvenlik sorunu olmaması gibi kriterler önemlidir. Burada bahsi geçen kriterlerin bazıları olmadan yaylacılık yapılabilir, bazıları da çeşitli yöntemlerle sağlanabilir. Ancak yaylacılık yapılacak olan yerde su kaynağı yok ise buraya yerleşmek, uzun süreli rekreasyon faaliyetleri ve ekonomik anlamda hayvancılık yapmak mümkün olmayacaktır. Yani su kaynağına sahip olmayan yerler yayla olabilir ve kısa süreli rekreasyon faaliyetleri için kullanılabilir ancak kesinlikle uzun süreli yerleşim gerektiren yaylacılık faaliyetine konu olamazlar. Bu nedenle yaylacılık faaliyetleri yapılacak olan yaylaların seçiminde en önemli faktör doğal su kaynaklarının varlığıdır.
2.2 Köylüler ve Yörük’ler Arasında Yaşanan Su Sorunları Çalışma kapsamında incelenen yaylaların yakın çevresinde bulunan Beyşehir ilçesine bağlı Ecirli, Dumanlı, Yeşildağ, Kurucuova köylerinin nüfusu yaz aylarında yurt dışından memleketlerine tatile gelen gurbetçiler dolayısı ile artmaktadır. Son yıllarda gurbetçilerin köylerine ikinci konut olarak nitelendirilen yazlık evler yapmaları ve yazın yaklaşık iki ay bu konutlarda ikamet etmeleri köylerin su ihtiyacını arttırmaktadır. Ayrıca gurbetçilerin yazlıklarına geldikleri dönem ile Yörük’lerin yaylacılık yaptıkları dönem tam olarak aynı tarihlere karşılık gelmektedir. Yaz aylarında bölgeye son derece az yağış düşmesi ve kar erimeleri ile karstik kaynakları besleyen suların da azalmaya başlaması karstik kaynakların su miktarının azalmasına neden olmaktadır. Ayrıca yaz aylarında bahçe tarımı yapan köylülerin sulama suyu olarak içme suyu kullanmaları su ihtiyacını arttırmaktadır. Yaz aylarında köylerin su ihtiyaçlarının yeteri kadar karşılanamaması belediyeleri yeni projeler üretmeye itmektedir. Bu projeler Yörük’lerin yaylalarında yer alan karstik kaynakların sularının borular vasıtası ile köylere iletilmesi olarak planlanmaktadır. Bu durum yüzyıllardır kullandıkları yaylaların can damarı olan su kaynaklarını kaybetmek istemeyen Yörük’ler ile köylüleri karşı karşıya getirmektedir.
3. SONUÇ VE ÖNERİLER 09-11 EKİMincelemeler / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / yapılan NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA Çalışma kapsamında sonucunda bölgenin jeolojik ve hidrografik özelliklerinden dolayı yayla alanlarının seçilmesinde en önemli faktörün su kaynakları olduğu tespit edilmiştir. Ancak yayla alanlarına yakın köylerin son yıllarda gurbetçiler tarafından ikinci konut niteliğinde yazlık evler ile doldurulması çevre köylerin su ihtiyacını arttırmaktadır. Ortaya çıkan bu durum LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 EKİM 2017 09-11 üretmek EKİM NOVEMBER 2017Abelediyeleri, ·YANTALYA 09-11 EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA sorunu çözmek için proje zorunda olan yüzyıllardır yaylacılık yapan Yörük’leri ve su ihtiyaçlarını karşılamak zorunda olan köylüleri zor durumda bırakmaktadır. Bahsi geçen sorunların çözümü için:
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI -
Yüzyıllardır yayla alanı olarak kullanılan yerlerdeki su kaynaklarının borular vasıtası ile köylere taşınması projeleri kesinlikle iptal edilmelidir. Bu tür projelerin hayata geçmesi durumunda yayla alanlarının ekolojik dengesi bozulacak ve önemli bir kültürel miras değeri olan yaylacılık faaliyetleri büyük oranda azalacaktır.
-
Köylerde yapılan bahçe tarımında içme sularının kullanımı kesinlikle yasaklanmalıdır. Su kullanımı öncelikle günlük ihtiyaçların giderilmesi için yapılmalıdır. Böylece önemli miktarda su tasarrufu yapılacaktır.
-
Köylerin su ihtiyaçlarının giderilmesi için Beyşehir gölünden yararlanılmalıdır. Köylere 5 – 10 km uzaklıkta yer alan karstik kaynakların kullanımı yerine 30 – 40 km uzaklıkta yer alan gölden su getirilmesi sorunlar için daha köklü bir çözüm olacak ve yaylacılık faaliyetlerine zarar vermeyecektir. Bu konuda ortaya çıkacak maliyet artışı bölgenin ekolojik dengesi ve kültürel miras değerlerimizden olan yaylacılıktan önemli görülmemelidir. 469
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
KAYNAKÇA ‘‘KIRSAL DA ÇOCUK OLMAK’’
Alagöz, C. A. (1936). Anadolu’da Yaylacılık, Ankara. CHP Konferanslar Serisi I.
YÖRÜK ÇADIRINDA OKUL ÖNCESİ EĞİTİM
Alagöz, C. A. (1941). Yayla Tabiri Hakkında Rapor. Ankara: Birinci Coğrafya Kongresi: Raporlar, Müzakereler, Kararlar. s, 150 - 157.
Alagöz, C. A. (1943). Türkiye’de Karst Olayları Hakkında Bir Araştırma. Türk Corafya Dergisi, Sayı, 1. Alagöz, C. A. (1993). Türkiye’de Yaylacılık Araştırmaları. Ankara Üniversitesi Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi Türkiye Coğrafya Dergisi. Atalay, İ. (1986). Uygulamalı Hidrografya. İzmir: Ege Üniversitesi Yayınları. Atalay, İ. (1996). Karstification and Karstic Landforms in Turkey. Universitat de les Balears, Spain, 325 - 334. Erinç , S., & Bilgin, T. (1956). Türkiye’de Drenaj Tipleri. İstanbul Üniversitesi Coğrafya Enstitüsü Dergisi Sayı:7, 124-156. Fural, Ş. (2016). Çataloluk Yaylasında (Konya Beyşehir) Yaylacılık Faaliyetlerinin Zamansal ve Mekansal Değişimi. INES Bildiri Kitabı, 2261 - 2269. Gökalp, Z. (1926). Türk Medeniyeti Tarihi. İstanbul. Nazik, L. (1985). Beyşehir Gölü (Konya) Yakın Güneyi’nin Karst Jeomorfolojisi. İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü Jeomorfoloji Anabilim Dalı. Nazik, L., & Tuncer, K. (2010). Türkiye Karst Morfolojisinin Bölgesel Özellikleri. Türk Speleoloji Dergisi, Sayı: 1. Dokuz Eylül Ünv., Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi. AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Zerrin KARAGÖL ŞEN Songül KARAGÖL
ÖZET Akdeniz’de yaşayan Sarı Keçililer Yörükleri yerleşik hayata geçmeyip kırsalda yaşama konar-göçer olarak devam etmektedirler.Bu kültürün çocukları, ülkemizin diğer coğrafyalarındaki akranları gibi okul öncesi eğitimden mahrum kalmaktadırlar. Netice olarak “bu mahrumiyet hangi yollarla aşılabilir? “sorusunu akıllara getirmektedir.Yörük hayatına bakıldığı zaman en yakın yerleşim alanı ile Yörüklerin hayvanlarıyla konakladıkları yerin arasının günlük gidiş-gelişlere imkân tanımayacağı açıktır. Yörük çadırında yaşayançocukların en kritik dönemlerinde onlara hayatlarına bir başlangıç yapmaları için bir adım atmak istedik. Çocuğun yaşamında önemli rol oynayan bedensel, psikomotor, sosyal-duygusal, zihin ve dil gelişimlerinin tamamlandığı şekillendiği bir süreçte okul öncesi eğitimin küçük bir bölümünü onlara hazırlayarak çocukların gelişimlerini desteklemek için Akdeniz Üniversitesi işbirliği ile’Kırsalda Çocuk Olmak’’ projemizle kültürel yaşamından dolayı okulöncesi eğitimden faydalanamayan 36-66 ay arası çocukların Sarıkeçililer Yaylalarında oyun,müzik.sanat etkinlikleri eğitim çadırları oluşturularak 15 çocuğa okulöncesi eğitim fırsatı oluşturmuştur.Oyun etkinlikleri ile psikomotor gelişimlerine,müzik etkinlikleri ile dil gelişimi ve ritm duygusunun artırılması ,sanat etkinlikleri ile kas gelişimine ve kavram duygusunun gelişimine katkı sağlanmıştır. Çocuklar yapılan etkinliklerle eğlenerek ve öğrenerek mutlu olmuşlardır.Okul öncesi eğitiminin amaçlarına uygun olarak,‘‘Şartları elverişsiz çevrelerden ve ailelerden gelen çocuklar için ortak bir yetiştirme ortamı yaratmak, çocukların Türkçeyi doğru ve güzel konuşmalarını sağlamaktır.’’ Yörük derneklerinin devletten, ormanlık arazilere zarar verilmemesi için hayvanlarına tahsisli alan 09-11 EKİMki/ NOVEMBER 2017 09-11görülmektedir EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA talep ettikleri bu yollaokulöncesi çocuğunun eğitim alacağı alan da belirlenebilir.. Bu yolla bir yandan ormanlık arazilerin zarar görmesi engellenirken bir yandan da çocukların her yıl takibine imkân doğar. Çocuklar iş hayatından kurtarılıp, eğitime kazandırılır. Daha dört-beş yaşlarında aileleriyle birlikte Yörüklüğü bir kader gibi paylaşmak yüksek onlar AYLATNAzorunda · 7102 REkalmazlar, BMEVON / M İKE 11-rakımlarda 90 09-11 EKİM / /NOVEMBER 2017 09-11 EKİM NOVEMBER 09-11 EKİM NOVEMBER 2017·/açılmış ·ANTALYA ANTALYA için modern hayata bir pencere olur.2017 · ANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Ayrıca gezici anaokulları da diğer bir çözüm maddesi olabilir.Şehir hayatından uzak olduğu sürede alacağı eğitim, gezici anaokulları ile telafi edilebilir. Belli alanlarda hayvancılığa devam edecek olan Yörüklerin, çocukları için de aynı alanlarda okul öncesi eğitim vermek amacıyla prefabrik benzeri okullar inşa edilebilir.
SUMMARY ‘’BE A CHILD IN THE COUNTRYSIDE’’ PRESCHOOL EDUCATION IN YÖRÜK TENT
470
Yellow fushia living in the Mediterranean continue to live in the countryside,not as resident but as immigrants.These cultures are deprived of much of their pre –school education , like their peers in other countries of our country.As a result this deprivation brings to mind how to overcome the question.It is obvious that the nearest settlement area and the places where the nomads can stay with their animals when they are looking at the life of the nomad.We want to take a step for children living in the nomadic tent to give them a start in their most critical moments.In order to support the development of children by preparing a small part of pre- school education in a process in which the physical,psychomotor,social-emotional,mental and linguistic developments which 471
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA are playing an important role in the life the children are completed,the child can not benefit from preschool education due to our Project and cultural life in cooperation with Akdeniz University. Children had the opportunity to meet 15 children with pre-school education by creating educational tents of games,music,art,activities in the Sarıkeçeliler Yaylası. To create a common breading environment for the children from the unfavorable enviroment and the families in accordance with the the aims of pre –school education and to ensure that the Turkish language spakes well and beatifully. Also,mobile kindergartens can be another solution.It can be copensated by the kindergarten while away from the life city. Prefabricatted schools may be construscted in order to provide pre-school education in the same areas fort he children of the nomads who will continue livestock in certain areas.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA İşte bu realite, Samsun Canik ilçesinden Vilayetler Hizmet Birliği Anaokulu olarak misyonu; okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak, olan okulumuz ‘’Kırsal da Çocuk Olmak’’adlı projesi hazırlayarak,Türkiye de sosyal farkındalık oluşturması temennisiyle yola çıkmıştır.Bu projeyle ev sahipliğini Kırıkkale Üniversitesinin, Koordinatörlüğünü Akdeniz Üniversitesinden Yrd.Doç. Mehmet Ali Eroğlu ’nun yapmış olduğu Yörük yaşamı ve Yörük kültürü çalıştayına eğitim olarak okul öncesi çağı çocukları ve ilkokul çağı çocuklara yönelik oyun,müzik,sanat etkinlikleri çadırları oluşturularak etkinlikler yapılmıştır.Yaş gruplarına yönelik hazırlanan hediyelerin dağıtımıyla başlanan eğitim çadırında yapılan etkinliklerde çocukların gözlerindeki mutluluk ışıltısı yapılan proje gereği aşılan mesafenin kazanımı olmuştur. Yerleşik yaşamda eğitim imkanları içerisinde olan çocukların, eğitim fırsatları ile dağların başında mahrumiyet içerisinde olan çocukların eğitim mağduriyetlerinin yanı sıra engellilik durumları da gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husustur.
GİRİŞ Ülkemiz üzerinde bulunduğu kuşak sebebiyle farklı coğrafi özelliklere sahiptir. Bir yanda rakımı çok yüksek bölgeler öte yanda ovalık bölgeler… Bir yanda ılık deniz iklimi öte yanda çetin kara iklimidir. Bu farklılıklar, farklı yaşam tarzlarını da beraberinde getirir. Bir yanda modern şehir hayatı, öbür yanda kırsal hayatı içerir. 21.yy la beraber modernizm ve teknoloji, küresel çapta olduğu kadar ülkemizde de çarpıcı değişimler yarattı. Bu değişimler köyden metropole kadar baş döndürücü bir şekilde hissedilmektedir. Kimi yaşam tarzları gelenekler ya da meslekler hızla değişime ayak uydururken; kimileri de modernizme direnmiştir. Zira bünyesinde direnmeyi zaruri kılacak etmenler taşımaktadır. Yörük kültürel yaşamıyla çadırlarda yaşayan okulöncesi eğitimden mahrum kalan çocukların,beden sel,zihinsel,sosyo-duygusal yönden desteklenmeleri amaçlı kurulan eğitim çadırlarında öğrencilere Akdeniz Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Geleneksel Türk Sanatları bölümü Halı Kilim ve Eski AYLATNA ·Songül 7102 REKaragöl BMEVONile / MSamsun İKE 11-90Canik ilçesi Kumaş Desenleri Anasanat Dalında yüksek lisans öğrencisi Vilayetler Hizmet Birliği Anaokulu İdarecileri tarafından Okul Müdürü Zerrin Karagöl Şen,Müdür Yardımcısı Ayşe Nur Arslanmirza 15 çocuğa 2 gün eğitim verilmiştir.Bu eğitimler Samsun ili Canik ilçesinde uygulandığı gibi ,Mersin ili Erdemli ilçesi Okul Öncesi Eğitim gönüllü öğretmenleri işbirliği ile iklim göre/ NOVEMBER eğitim 2017-2018 Eğitim yılının sonuna kadar devam 09-11 EKİM 2017 09-11 koşullarına EKİM / NOVEMBER 201709-11 · etkinlikleri ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA edecektir.
IBATİK İRİDLİB
Eğitim çadırlarında eğitim alan çocuklara anaokuluna giden akranların yolladığı hediyeler Gebelik döneminde vitamin yetersizliğinden oluşan tavşan dudak olan ,el parmakları yanmış sakatlıkları olan çocukların yaşam mücadelesinin yanında taşlı engebeli yürümeye elverişsiz yerler… Bu ortamda hemen hemen her çocuğun alnında,dizinde,yüzünde yaralar…Ayaklarında naylon çizmeler,havasızlıktan terlemiş ama çorapsız ayaklar…Üst baş yırtık,sökük,küçülmüş,daralmış, kirlenmiş kıyafetler….Daha henüz özbakımı tam gelişememiş ıslağın içerisinde çocuklar…Ya 09-11 EKİM / çocuğa NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA EKİM / NOVEMBER 201709-11 · hiçbir ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 · ANTALYA yürekler,09-11 yabakışlar,ya hiçbir şeyin kaybettiremeyeceği saflık ve içten bir gülüş…. Gözümüze bir çocuğun yanmış ayakları takıldı. “Ne oldu” diye sorduğumuzda cevabı, Çaydanlık taşırken kaynar su döküldü oldu. Bu ayaklar dağlarda değil, sınıflarda koşuşturmalı LATNA · 7ve 102oReller EBMEçaydanlık VON / MİKEdeğil, 11-90kalem tutmalı 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA değil miydi sorusunu akıllara getirmektedir.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
29 Ekim Cumhuriyet Bayramımızın coşkusunu dağlarda yaşama sevinciyle yanımızda götürdüğümüz saplı sallama bayrakları 4-5 yaş aralığı çocuğun yufka ekmek sanıp ısırması bayrağımızı ilk defa görmüş olması gereğiydi. Oyun hamurlarını verdiğimizde annesinin evde yemek için hazırladığı aşı yemeği gibi ilişkilendirerek ağızlarına koyup yemeye çalıştıklarında anladık ki hepsi oyun hamurunu ilk defa görüyor ,sanırım bayrağı da eline ilk defa alıyordu.Kimisi bayrağın sapını kemirmeye başladı.Kimisi oyun hamurunu yiyecek sanıp yemeğe kalktı.Kimisi de verdiklerimizi almaktan çekindi.Her şeyi ağızlarıyla yoklayıp anlamaya çalışmaları oral döneme ait gelişmenin eksikliğini göstermektedir.
Yörük çadırında şiir ve şarkılarla yaşam İşte yörüklük de değişime direnen bir yaşam tarzı ya da meslektir. Hayvancılıkla geçinen aileler farklı meslekler edinemeyince bu mesleğe devam etmek zorunda kalmışlardır. Esasında yörüklükte amaç hayvancılık olduğundan, bu yaşam tarzının devam etmesi bir anlamda ülke menfaatine gibi gözükse de; modern metotlarla yapılmaması beraberinde bir takım sıkıntıları da getirmektedir. Bu konuda yapılanlar ya da yapılmayanlar tarım politikalarının kapsamına girmektedir. Ancak Yörüklüğün getirdiği bir başka sonuç var ki ; o da eğitimin kapsamına girmektedir. Bu hayatın içerisinde eğitim 472mağduriyeti yaşayan çocuklar maalesef olumsuz olarak payını almaktadırlar.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı yürüyüşü için sıra olan çocuklar
473
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA Oyun hamurları ile nasıl oynanacağını göstermek istedik.”Ne yapalım bunlardan?” sorusuna çoğunluğun “keçi” cevabı vermesi bizi biraz gülümsetti. İkince kez sorunca bu defa “ koyun ve köpek” cevapları geldi. İşte farklılık bu idi. Çocuk şehir hayatına dair bir şeyler ya da oyuncak arabasını, oyuncak bebeğini söylemesi beklenilemezdi. Hamurlardan koyun keçi yaptıkça çocukların biz söylemediğimiz halde, hayvanları seslendirmedeki doğallığı da bir başka realite idi. Ardından getirdiğimiz oyun hamurlarından kurabiye yapma oyunu oynayarak kurabiyeler yaptık. Çocuklar bu kurabiyeleri fırında değil de tavada pişireceğini düşünerek tava yapmaya koyuldular. Bir çocuğun heyecanla ve mutlulukla “öğretmenim çok yapalım ki çok yiyelim annem kurabiye bilmez” demesi, bir şeyin hayalinin dahi bir çocuğu nasıl mutlu ettiğini gösteriyordu. Bir başka çocuk da tavaya tereyağı koyup yumurta pişirmeyi önerince bu işi çadırında yapıyor olmasının sonucuydu. Yaşının küçüklüğüne rağmen kardeşine pişirip yedirdiğini söyledi. Eller maharetli, yürek gayretli, hayata hakim eksik olabilirdi.
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA ilginci olanıysa çocuğun sesindeki güçlü ifadesidir. Onları bu minik yaşlarında güçlü yapan yerleşik hayatta olmamanın gerekliliğidir.
29 Ekim Cumhuriyet yürüyüşü Çocukların psiko-motor becerilerini geliştirmek için eğitim ortamında oluşturduğumuz parkurlar,denge tahtaları ve denge yollarının yerine ; o küçücük bedenler, kıl çadırları sabitlemek için gerilen iplerde yokuş yukarı tırmanarak ve o kıl halatlara minicik elleriyle sıkı sıkı sarılarak kendiliklerinden bir gelişme sağlasalar da ; eksik olan bir şey hala vardı.
Sanat etkinlikleri çadırında oyun hamuruyla yapılan keçi çalışması Çocukların yüzünü boyarken ve eğlendirmek amaçlı yaptığımız şakalara rağmen asla şımarmamaları doğadaki sakin yaşamın vurgusu olabilirdi. Bir kız çocuğu, kucaklaşarak gösterdiğimiz sevgiye doyamamış olmalı ki boynunu bi tarafa bükerek :”Hadi yine sarılma oyunu oynayalım mı?”derken; çocuğun sesindeki ritmi, gözlerindeki anlamı,yüreğindeki beklenti anlatılamazdı. Hayatın zorluğu AYLATNA · “bir 7102yüreği REBMEancak VON /ve Mİancak KE 11-kucaklarsanız 90 içerisinde ilgisiz kaldığı belli oluyordu. Sevgi gösterildiğinde, hissedersiniz ve doyurursunuz” hakikati hallerinden anlaşılıyordu. İlk defa kucaklaşma da bile “Seni kendime kattım” olduğunu orda o çocukla kucaklaşınca anlayabilirsiniz. 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Oyun etkinliği sonrasında mutlu olan çocukların; koşarak sarılma oyunu Ama hayata katabildik mi sorusu eğitimci olarak sağımızda –solumuzda-dört yanımızda bizi etkisi altına almıştır. Sürekli eğitime katamadığımız bu çocuklar sevgiye de ilgiye de aç kalmamalıdırlar. Cumhuriyet Bayramı yürüyüşümüzü gerçekleştirmek üzere ormanlık arazide marşımızı söyleyerek ilerlediğimizde dağlık olması sebebiyle dikkatli olmaları yönündeki uyarılarımıza aralarından bir ses şöyle cevap verdi:”Öğretmenim Biz Yörük çocuğuyuz, düşsekte de bir yerimiz acımaz.”Daha da 474
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Kıl çadırları sabitlemek için bağlanan ipi oyuna dönüştüren çocuklar
Eğitim gelişi güzel olmamalıdır. Eğitimin bir sistemi, amacı, disiplini, metodu ve ortamı olmalıdır.Planlan her eğitim ,her yerde her koşulda yapılabilir. LATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90 09-11 09-11 2017 EKİM NOVEMBER 09-11EKİM EKİM/ /NOVEMBER NOVEMBER 2017·/ ·ANTALYA ANTALYA 2017A·YANTALYA
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI Müzik etkinliği,parmak oyunu tekerleme etkinlikleri
Okulöncesi yaşlarındaki çocuklara “Hadi çocuklar size tekerleme ve parmak oyunu öğreteceğiz” dediğimizde merakla etrafımıza toplanarak, tekerleme ve parmak oyununa katılımları ilk etapta olmamıştır. Beş on kez tekrarladıktan sonra ritm tuttuğumuzda gülerek geçte olsa yapılan sözel çalışmayı algılamaya başlamışlar ve etkinliğe katılmışlardır. “Patates Adam’’ şarkısıyla çalınan flüt eşliğinde bedenlerinin nasıl dans ettikleri ve hayatlarında ilk defa öğrendikleri tekerlemenin ritmiyle, farkına varmadan müzikle bütünleşmişlerdir. 475
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
Keçi postunda yapılan ayranın ve çocuk sevgisiyle ikramı
Hikaye anlatma etkinliği İlkokul çocuklarına yönelik resimli hikâye kitaplarını doğada okuyarak açık uçlu sorularla soru-cevap ilişkilendirmesi çocuklar için farklı bir etkinlik olmuştur. Çocuklara ikram olarak verdiğimiz narı “ anne soyar mısın - ya da bıçak var mı - ya da ben bunu soyamam” şeklinde değil de taşla parçalayıp kırıp yemeğe kalkması da temel hayat becerilerinin problem çözme yetilerinin farklılığını ortaya koymaktadır.
Gerisi acı geldi çünkü. Yukarılardan aşağıları seyrederken, bu bizim coğrafyamız, bizim geleneğimiz, bizim insanlarımız, bizim kültürümüzdesek de çocuklar bu kültürün mağduru olmamalıydılar. Çünkü bunlar da bizim çocuklarımızdır.
SONUÇ Bu mağduriyetin giderilmesinin bir ayağı tarım ve hayvancılık politikaları ise bir ayağı da eğitim politikalarıdır. Vilayetler Hizmet Birliği Anaokulu olarak okul öncesi eğitimde mesafe yoktur diyerek yola çıkıp kıl çadırlara eğitim ortamı oluşturak etkinlikler yaptık.Sanat etkinliği çadırında çeşitli boya çalışmaları ve elişi kağıtlarıyla etkinlikler yapıldı.Müzik etkinliğinde şarkılar söylenerek ritm çalışmaları yapıldı.Hikaye öncesinde parmak oyunu ve tekerlemeler söylenildi. Hikaye etkinliğinde hikayeler okunarak sonrasında çocuklardan anlatması istenerek drama çalışması yapıldı.15 çocuk 2 günlük okul öncesi eğitimle tanışarak mutlu oldular.Eğitimler Mersin ilinde gönüllü okul öncesi öğretmenleri ile devamı sağlanacaktır. Ekim ayında başlayan eğimler Mayıs ayına kadar devam edecektir.
AYLATNA · 7102 REBMEVON / MİKE 11-90
İlk kez yenilen nar tanesinin tadı ve susayan damaklarının suya doyamadıklarının fotoğrafları 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
IBATİK İRİDLİB
Bir bitki dahi susadı diye gelişi güzel sulanmaz, biyolojik özellikleri ve habitatı dikkate alınmalıdır.
Çocukların parmaklarını boyamak istediğimizde sağ elinin parmakları olmayan bir çocuğun elini uzatırken yaşadığı mahcubiyeti nasıl anlatabiliriz. Diğerinin hemen onun imdadına yetişmek istercesine “ben senin elini boyayım sen elini bana uzat, elinin baskısını kâğıda şöyle çıkar…”diyerek gösterdiği gayret ve yardımseverlik karşısında:
09-11 / NOVEMBER 2017 ·/ ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Yörük çocukları içinEKİM yatılı, taşımalı, ya da yerinde eğitim gibi· seçeneklerle o çocuklar zamanında hayata hazırlanmalıdır.Yörük derneklerinin devletten, ormanlık arazilere zarar verilmemesi için hayvanlarına tahsisli alan talep ettikleri görülmektedir ki bu yollaokulöncesi çocuğunun eğitim alacağı alan da belirlenebilir. Belli alanlarda hayvancılığa devam edecek olan Yörüklerin, çocukları Lamacıyla ATNA · 71prefabrik 02 REBMEVbenzeri ON / MİKokullar E 11-90inşa edilebilir. için de aynı alanlarda okul2017 öncesi eğitim vermek 09-11 EKİM / /NOVEMBER ·/ ·ANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017A·YANTALYA 09-11 EKİM NOVEMBER 2017 ANTALYA Bu yolla bir yandan ormanlık arazilerin zarar görmesi engellenirken bir yandan da çocukların her yıl takibineimkân doğar. Çocuklar iş hayatından kurtarılıp, eğitime kazandırılır. Daha dört-beş yaşlarında aileleriyle birlikte Yörüklüğü bir kader gibi paylaşmak zorunda kalmazlar, yüksek rakımlarda onlar için modern hayata bir pencere açılmış olur.
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
Ayrıca gezici anaokulları da diğer bir çözüm maddesi olabilir.Şehir hayatından uzak olduğu sürede alacağı eğitim, gezici anaokulları ile telafi edilebilir.
Doğallık ve insanlık sizde kalsın böyle hiç değişmeyin ama eğitimin imkânları olmadan da bu insanlığınız ve yardım severliliğinizle nereye kadar yürütebilirler. Kıl çadırların önünden geçerken biraz çekingen biraz içten halleriyle emektar ve cefakâr annelerin uzattığı ekmeğe sarılmış keçi peyniri ve minik öğrencimizin bize kendi elleriyle ikram ettiği deri yayıkta yayılmış ayranın tadı kaldı dimağımızda…
476
477
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
SEMPOZYUMDAN KARELER 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
478
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
ÇALIŞTAYDAN KARELER 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
480
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
WORKSHOP’DAN KARELER 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA
482
BİLDİRİ KİTABI BİLDİRİ KİTABI
483
09-11 KASIM/NOVEMBER 2017 · ANTALYA
09-11 KASIM / NOVEMBER 2017 · ANTALYA 09-11 EKİM / NOVEMBER 2017 09-11 EKİM / NOVEMBER 201709-11 · ANTALYA EKİM ·/ ANTALYA NOVEMBER 2017 · ANTALYA
484