Cronaca Antiochia 2012

Page 1

1


TARİHTE ANTAKYA

Tyche, Antakya’nın Tanrıçası

Türkiye’nin bir ili olan Hatay’ı merkezi Antakya (Antiokheia) Asi nehri (Orontes) ovasında, Habib-i Neccar Dağı (Silpius) eteğinde, Akdeniz’den 28 km. uzaklıkta ve denizden 80 m. yüksekliktedir. Zenginliği, kültürü, yapıları ve muhteşem sanat eserleri dolayısıyla eskiden Antakya’ya “Doğu’nun

2

Kraliçesi” denilmekteydi. Antakya’nın coğrafi durumu onu bir ticaret merkezi haline getirmişti. Kervanların geçmesiyle ve Samandağ’ındaki (Seleucia) limanın, Asi nehri aracılığıyla şehre bağlanmasından dolayı yoğun bir ticari trafiğe sahiptir. İlk yerleşim merkezi, M. Ö. 303 yılında, bugünkü şehrin kuzeyinde kurulmuş olup Antigonia adını taşımaktaydı. Fakat bu şehir fazla yaşayamadı. Antakya, Büyük İskender’in generallerinden I.Seleucos Nikator tarafından mimar Xenarius’a yaptırılmıştır. Şehre babası Antiokhos’a izafeten Antiokheia adını vermiştir. Şehir, ızgara plânlı düzeninde, Helenistik çağ nizamına göre kurulmuştu. Şehir sonraki Seleucus Kralları tarafından daha güzel hale getirilmiştir. Şehir genişleyince tarih yazarı Strabon Antakya’yı Tetrapolis (dört şehir) diye isimlendirmiştir. Şehir büyüklüğündeki her mahallenin kendisine ait surları vardı. IV. Antiochus Epifane’nin isteğiyle bu duvarlar bir surla çevrilmişlerdi. Daha sonra bu surlar, Justinianus tarafından 12 km.’ye kadar genişletilmişlerdi ve dağda hâlâ kalıntılar görünür...


M.Ö. 64 yılında Pompeius’un Suriye’yi Roma’nın bir eyaleti haline getirmesiyle Antakya Suriye’nin merkezi olmuş ve zamanın bütün bölgeleriyle ilişkiye girmiştir. Surların genişliği ve suyun bolluğu şehrin büyümesini ve güzelleşmesini sağlamıştır. İki yanı sütunla süslenmiş, uzun ve genişliğinde bir kolonadlı caddeye sahipti (= Cardo máximo, şehri boydan boya geçiyordu). Şehirde zengin mozaiklerle döşeli yüzlerce villa vardı. Bu önemli şehrin başlıca özellikleri; Aristotelik öğretiye ait bir okulun bulunması, Apollon’a tapınılması (Daphne, bugünkü Harbiye) kalabalık bir Musevî topluluğu ile birinci derecede önemli ticari bir limanın bulunması (Seleucia Pieira, bugünkü Çevlik) idi. Antakya, önemini ve şöhretini VII. yüzyıldaki Arap işgaline kadar korumuştu. Çöküş nedenlerinden biri de 526 yılında meydana gelen ve çok kişinin ölümüne yol açan depremdi. X. yüzyılda imparator Nikeforos Fokas Antakya’yı tekrar ele geçirdi, fakat bir asır sonra şehir Selçukluların eline geçti. 1098 yılında Antakya Haçlıların eline geçti ve 170 yıl boyunca Hıristiyanların elinde kaldı.

1268 yılında Sultan Baybars şehri işgal edip depremin yıkamadığı her yeri yerle bir etti. 1939 yılından beri Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir ilidir. Geçmiş zamanın harikalarından, şehir müzesinde bulunan şahane mozaikler, özellikle Harbiye’den çıkarılmıştır.

Antik Dephne’nin yerine kurulmuş olan Harbiye Antakya’dan 7 km. uzaklıktadır. Orada birçok tapınaklardan başka, Apollo’ya adanmış kutsal sayılan bir koruluk bulunmaktaydı. Mitolojiye göre, Defne adındaki peri Apollo’nun tekliflerini reddedip ondan kaçarken defne (yunanca kelime “Dafne”) ağacı olmuştur. İmparatorlar tarafından birçok sanat eserleriyle süslenen Dafne, neredeyse Antakya’nın güzelliğini dahi geride bırakıyordu, orası “zevk yeri” diye isimlendirilmişti. Günümüze fazla önemi olmayan bazı kalıntılar varsa da, suyunun bolluğu ve serinliği hafta sonlarında çok sayıda ziyaretçiyi buraya çekmektedir.

Habib Neccar dağında (Silpius) (Haçlıların karargahından kalıncı görünümü)

3


ANTAKYA’DA HIRİSTİYANLIK Sen Piyer ve Pol İkonası

H

ıristiyanlığın ilk yüzyılında Antakya’ nın özel bir yeri vardı, çünkü burada Matta İncilini, Didake (Havarilerin öğretişi doktrini) ve apokrif Petrus İncili geleneksel inanca göre burada yazmıştır. Üzerinde derince düşünülmüş ve tarihte ilk defa diğer medeniyetlerin anlayışıyla okunup yorumu yapılmıştır. “Havarilerin işleri” kitabının yazdığına göre Stefanos’un şehit edilmesinden sonra, “Kıbrıslı ve Kireneli bazı kişiler Antakya’ya gelip Yunanlılar’a (“putperestlere”) da Rab İsa’nın “Müjde”sini (İncil) bildirdiler, Rab’bin eli onları destekliyordu, çok sayıda insan iman ederek Rab’be döndü.”(Havarilerin İşleri, 11, 20-21 ). Hıristiyanlığa geçiş, şehirde bulunan ve Yeruşalem’deki toplumdan, dışa doğru daha açık olan kalabalık bir Musevi cemaatinin bulunmasından dolayı kolaylaşmıştır (havralarda, örneğin, Kutsal Kitap, Yunanca okunuyordu). Böylece Antakya’daki kilisenin büyümesinden başka, değişik özelliğe sahip olmasından dolayı, kilise imanlıları burada, tarihe geçecek yeni bir ke4

limeyle çağrılmaya başlandılar: “Mesih Isa’nın öğrencilerine ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi” (Havarilerin işleri 11,22-26). Antakya’da yer alan birçok olay, bu şehrin önemini arttırmıştır: Aziz Pavlus incii’i putperestlere ilan etmek için giriştiği ilk üç yolculuğuna Antakya’dan hareket etti (Hav.iş. 13,4...); Aziz Petrus Roma’ya yerleşmeden önce birkaç yıl (42-48 yılları arasında) Antakya’da kaldı; Aziz ignatius’tan başlamak üzere Incil için canlarını veren birçok şehitin Antakya’lı oluşu, putperestlikten dönüp yeni Hıristiyan olanların. Musevi dinsel kurallarını kabul etme gereğini ortadan kaldıran ilk “Havarisel Konsil” in Antakya’da hazırlanması (Hv. iş. 15,1921), putperest ilahiyatıyla Hıristiyan imanı arasında bağlar kurmaya çalışan episkopos Teofilo’nun burada bulunması, “Altın Ağızlı” lakabıyla tanınan Aziz Yuhanna’nın Antakya’lı oluşu ve ünlü Antakya “Kutsal Kitap” okulunun burada bulunması gibi. Yeruşalim’in yıkılışından sonra (70 m.s) Antakya, Hıristiyanlığın en önemli merkezi haline gelmiştir. Antakya Patrikliğine bağlı 12 dinsel bölgeyle 167 episkoposluk merkezi vardı. Arap işgali bu şehrin politik ve dinsel öneminin azalmasına neden olmuştur. Haçlılarla yeniden önem kazanmaya başlamışsa da, şehir 1268 yılında Memlukların eline geçti ve önemini tamamıyla yitirdi. Günümüzde Antakya üç Katolik patriklik unvanı merkezidir; Süryani, Maronit ve Rum-Katolik. Bundan başka doğu kilisesine bağlı iki tane de patriklik unvanı vardır; Rum- Ortodoks ve Süryani-Yakobit.


SEN PİYER (Aziz Petrus) MAĞARASI

Sen Piyer Mağarasının dış görünümü Aziz Petrus’un, Antakya’da kaldığının tanıklığını, “Sen Piyer Mağarası” olarak bilinen bir kaya kilisesi yapmaktadır. Kökeni hakkında herhangi bir belgeye sahip değiliz. Muhtemelen orası bir pagan ibadet yeri iken, hristiyanlar daha sonraları, orayı yıkmak yerine, kendi ibadet yeri olarak dönüştürüp, bir Havarinin ismini verdiler. Bu değişimin gerçekleşmesi tabi ki imkânlar el verdiğinde yani, imparator Büyük Teodosius’un, Selanik fermanı (380) ile Hristiyanlığı devlet dini olarak ilan ettikten sonraki dönemde mümkün oldu. Mağaranın zemininde yer alan mozaikler hakkında, bunların kesinlikle Bizans dönemine ait olduğunu, ama başka yerlerden alınarak buraya böylece yerleştirildiğini kaydetmektedir. Gerçekten de bir sürekliliğin olmadığı yani tek bir tasarının parçası olmadığı görülür. İki su kemeri, suyu bir oyun şeklinde, mağaraya götüren küçük yokuşun sağ altında yer alan hamamın yakınına indiriyordu. Bütün bunlar bizi çağımızın dördüncü yüzyılı ve daha sonrası Bizans dönemine götürmekle beraber, bu yerin ruhsal ve tarihsel değerini ortadan kaldırmamaktadır. 3 Haziran 1098’de haçlıların Antakya’yı fethinden sonra, buradaki dar

yolları birkaç metre uzatarak, günümüzde hala görülen ve ön cephesine bağlı iki kemer inşa ettiler. Ilk binadan kalan sunağın sağ yanında bulunan ve bir zamanlar muhtemelen duvarın tamamını kaplayan fresk izleri mevcuttur. Havuz ki birçokları bunun vaftiz çukuru olduğunu düşünüyor. 1580’de bu mağara, Müslümanlar tarafından Hristiyan Ortodokslara bağışlandı. Geçen yüzyılın ortalarına kadar ibadet yeri ve mezarlık bölgesi olarak kullanıldı. 1856’da Halep’in Fransız Konsolosu bu mağaranın maliki oldu ve onu Katolik Kutsal Yönetim Merkezi’ne (Vatikan) bahşetti ve oradan da Suriye Havarisel Vekili Mgr. Brunoni vasıtasıyla, Kapusen rahiplerinin hizmetine devredildi. 1863 yılında ahşaptan üretilen sunağın yerine,1931 yılında kayadan yapılma bir sunak yerleştirildi. 1990’da restore edildiği yılda -sunak arkasında- bir “taht” 22 Şubat’ta evrensel Kilise’nin de kutladığı “Antakya Aziz Petrus Kürsüsü Bayramı” anısına yerleştirildi. Sunağa hâkim olan beyaz mermerden yapılı Aziz Petrus heykeli, Fransa’nın Suriye Yüksek Komiserlik delegesi Sy. Pierre Durieux’un bir hediyesi olarak Eylül 1932’de şimdiki niş bölümünde yerini almıştır. Özellikle sunağın altında olmak üzere, mağaranın içinde mezarlar bulundu. Günümüzde hala bu mağarada Kutsal Ayin yapılabilmektedir.

Haron’un oyması (Sen Piyer yakınında)

Sen Piyer mağarası içi

5


ANTAKYA KATOLİK KİLİSESİ

Indirrizzo: Katolik Kilisesi PK 107 - Kurtuluş Cad. Kutlu Sokak N. 6 - 31002 ANTAKYA (TR) Tel. (+90) 0326.21 567 03 - Fax 21 418 51 e-mail: antiochia.oronte@hotmail.com http://www.anadolukatolikkilisesi.org/antakya

Antakya’ya olan ilgisi hiç eksilmeyen Katolik Kilisesi, 600 yıllık bir aradan sonra, 1846 yılında Kapuçin Rahipleri aracılığıyla buraya tekrar yerleşmiştir. Papa IX. Pius’un isteğiyle Antakya’ya ilk gelen Parma dinsel bölgesinden P.Basilio Galli’dir. Burada bir kilise ve Hıristiyan çocukları için bir okul açmıştır. Halkın sempatisini kazandıysa da, göstermiş olduğu öncülük çabası onun 12 Mayıs 1851 yılında öldürülmesine neden olmuştur. Onun yerini Fransız rahipler alıp küçük bir manastır kurdular ve 1852 yılında Sultan’dan Antakya’da bir Katolik Kilisesi inşa etme iznini aldılar. Kilise birkaç yıl sonra yapıldı. Kapuçin rahipleri burada 90 yıl kaldılar ve bu arada onlara Lübnanlı rahipler de katıldı. Ancak, 1939 yılında şehrin yeni bir mahallesine taşınmaya mecbur kaldılar ve artık çalışmayan bir şeker fabrikasına yerleştiler. 1964 yılında Antakya’daki Katolik kilisesinin dinsel görevi, Fransız ve Lübnanlı rahiplerin çekilmesiyle, Mersin’den gelen Parma Kapuçin’lerine geçti. Nihayet 1973 yılında bir rahip 6

Antakya’ya yerleşti. 1977’de (1965’de küçük bir kilise inşaatına başlanmıştı) arazisi istimlak edildi ve rahip eski Antakya’nın tarihi ve eski Musevi mahallesinde 150 yıllık bir eve taşınmaya mecbur kaldı. (Aynı bölgede ilk havariler -Piyer, Pol, Barnaba, Markos, Luka vs.- çalışmış ve yerleşmişlerdi.) Bu şekilde ideal bir “ekümenik üçgen” ortasında bulunuldu: birkaç yüz metre ilerde havra, iki adımlık yerde eski bir cami ve az uzakta Ortodoks kilisesi. Bu eski ev ile sonradan satın alınan komşu ev restore edilmiş ve tipik şark stilinde nefis bir manastır olmuştur. Günümüzde Antakya Katolik Kilisesi ufak bir manastır, Aziz Petrus ve Paulus’un adını taşıyan küçük bir kilise, Hıristiyan cemaatinin ve hacıların toplantıları için iki salon ve üç nefis bahçeden oluşmuştur. Restorasyon işleri iki yıl devam etmiş (1989-1991) olup, Antakya’lı Mimar Selahattin Altınöz’ün eseridir. Bugün Katolikler aşağı yukarı 70 kişiden müteşekkil “küçük bir sürü” dürler. Fakat maya gibi, Ortodoks kardeşleriyle birlikte, kardeşçe ve cesaretle Hıristiyan müjdesini yaşamaya çalışıyorlar. 1988 yılından beri Paskalya bayramını Antakya’da Katolikler Ortodokslarla birlikte kutluyorlar. Oruç devresinde yapılan yardımlaşma Ortodoks kilisesiyle beraber gerçekleştirilmiştir. Bu durumda, kilise, görevi olan birliği ve yardımseverliği gerçekleştirmektedir.


ANTAKYA’DA İBADET

Pazar Ayini 17.00 (Ekim-Nisan) - 18.00 (Mayıs-Eylül) Hafta içinde : 08.30 Akşam Duası : 18.30

7


ORTODOKS KİLİSESİ

G

Pazar Ayini Saat 8.30 - 11.00 arasında

ün geçtikçe azalmakta olan Hıristiyanların Antakya’daki varlıkları çok eskilere dayanmaktadır. Hatay’da, Arapça dilini kullanan (çünkü 1939 yılına kadar bu bölge Suriye’ye aitti) büyük bir Hıristiyan Ortodoks cemaati bulunmaktadır. Karşılaşmış oldukları tüm güçlüklere rağmen bu Hıristiyan topluluğu ile papazlar grubu, atalarından miras kalan geleneği sürdürmeyi başarmışlardır. Sürgünde bulunuyorlarsa da episkopos ve patrikleri Antakya’lı ünvanıyla onur duymaktadırlar. Günümüzde Ortodoks cemaati, Antakya’da en kalabalık Hıristiyan grubunu (aşağı yukarı 1000 - 1200 kişi) oluşturmaktadır ve 1872’de meydana gelen depremden sonra, fertlerinin yardımıyla inşa ettikleri güzel bir kiliseleri vardır. Kilise dua saati (sabah 8.15’te ve öğleden sonra 17.00’de) açıktır, en azından orada bulunan ikonaları (dinsel resimler) görebilmek için ziyaret edilmeye değerdir.

ANTAKYA’NIN ÜNLÜ HIRİSTİYANLARI

A

ntakya’da, kilise tarihinde büyük yeri olan kişiler doğmuştur. Bunlardan en önemlileri şunlardır: İncil ve Havari İşleri yazarı Aziz Luka, 116 yılında Roma’da öldürülen Aziz Ignatius, “Altın Ağızlı” (yunanca Crisostomo) lakabıyla tanınan Aziz Yuhanna (+407), Teodoreto (+458), Antakya Kutsal Kitap Okulunun son ilahiyatçısı olan Aziz Babila (+250), Tarsus episkoposu Diyodoro (+392), Aziz Simon Stilit (+592), vb.

1939 : Mgr. G.Roncalli Antakya’da (Papa Yuhanna 23 - Roma: 1958-1963)

8


Aziz Luka

Aziz Ignatius

Aziz Yuhanna Krisostomo

Antakya’nın eski Roma köprüsü 1972 yılında hunharca ve acımasızca yıkıldı

9


SEN SİMON STİLİT MANASTIRI (“Genç Simon”) 521-592 Sen Simon stilit Manastırı

“S

tilit” ismi 4. ve 6. yüzyıllarda, taş sütun üzerinde yaşayan Hıristiyan keşişlere verilen bir isimdir. Aslında bu yaşam tarzı, putperest dönemde, erkeklerin yılın belli aylarında Tanrıya yakınlaşmak için belli bir süre yüksek taşlar üzerinde beklemesi şekliyle zaten vardı. Hıristiyan dünyasında bu süreci başlatan Büyük Aziz Simon’dur (390459). Bugün hala, Suriye’nin kuzeyinde Halep’ten fazla uzakta olmayan bu muhteşem manastırın işçiliği hayranlık uyandırmaktadır. Genç Sen Simon, Büyük Sen Simon’un bir takipçisiydi. Azizlerin hayat hikayelerinin yazıldığı BlOS’daki kendi özgeçmişinde, muhtemelen 521 tarihinde Antakya’da doğduğu ve Yuhanna ile Marta’nın çocuğu olduğu yazılıdır. İki yaşındayken “Vaftizci Yahya” kilisesinde Simon adı verilerek vaftiz edildi. 526 yılında meydana gelen depremde babasını kaybetti ve o sıralarda Simon hala bir çocuk iken erdeme ulaşacağı yolda aydınlanmaya başladı. Simon Asi nehrinin kıyısında bulunan, vahşi ormanlar ve yırtıcı hayvanlarla dolu olan tepelerde yaşamaya gitti. Arşimandrit Yuhanna’nın önderliğinde rahiplerin olduğu bir manastıra katıldı. Simon 6-7 yaşlarındaydı, Tanrı’ya adanmışlıkla geçen yaşamı ve has10

talıkları iyileştirmedeki gücü halkı hayrete düşürüyordu. İşte o yıllarda, Yuhanna’nın yanında küçük bir sütun kaidesine çıkarak “stilit” hayatına başlar. Bu yaşam tarzı, 500 m. yükseklikte, kendi yönetiminde inşa edilen manastırın tam ortasında bulunan sütuna, 551 yılının Pentekost bayramında çıkmasıyla devam eder. Bu manastırın kalıntıları günümüze kadar gelmiştir. Manastır, bir hac yeri olarak insanların yoğun akınına uğruyordu. Simon aracılığıyla meydana gelen sayısız mucizelerden dolayı o bölgeye “Harikalar Dağı” adı verildi. Antakya’dan 18 km uzaklıkta bulunan manastır haç şeklinde bir yapı olup değişik özelliklere sahip, üçer nefli üç kilise içermektedir. Klasik tarzda yapılmış ilk kilisenin zemininde mozaik kalıntılar hala görülebilir. Kilisenin ön girişindeki bir mezarda bulunan Theotokos’a yapılan bir yakarmadan dolayı kilisenin Meryem Ana’ya adandığını söyleyebiliriz. Kutsal Ruh’a (Kutsal Üçlüğe) adanan merkez kilise (ikinci) sütunları, sütun başlıkları, arşitravları ve kemerleriyle daha orijinal ve görkemli bir tarzda yapılmıştır. Azize Marta’ya adanan ve daha sade bir şekilde inşa edilen üçüncü kilise Martirium idi (Martirium bir din şehidinin gömülü olduğu binalara verilen isimdir). Aziz Simon öldükten sonra cesedi, annesi Marta’nın mezarının yanında gömüldü. Manastır ile üzerinde yaşadığı taş sütun dağın tepesinin oyulup kesilmesiyle elde edilmiştir. Ortada, ziyaretçiler için, Simon’un üzerinde yaşadığı yüksek sütundan vaazını dinleyebilmeleri için sekizgen bir alan oluşturulur. Karşısında, rahiplerin evlerinin ve gereksinmelerini karşılayacakları yapıların da bulunduğu birinci kilisenin yanında küçük bir vaftiz yeri bulunmaktadır. Duvarları, sarnıçla-


Sen Simon stilit sütun kalıntısı

rı ve yer altı yapıları ile son derece orijinal bir yerleşim birimi olan bu manastırın yaşamı, Haçlıların, 1268’de bölgeden ayrılmalarından sonra sona erer. “Harikalar Dağı”na karanlık çökeli yüzyıllar oldu: günümüze sadece Mesih İsa’nın takipçilerinin olağanüstü Aziz Simon Stilit freski macerasının tanıkları olan taşlar kalmıştır. Sen Simon ve Sen Martha’nın değerli kutsal emane- (Trabzon’daki Aziz Sofia’da) tinden geriye hiç bir şey kalmamıştır. Onlarda geçmişin karanlığında kaybolmuşlardır.

SAMANDAĞ - ÇEVLİK (SELEUCİA Dİ PİERİA)

A

Tünel’e ait yazıt

ntakya’dan 30 km. uzaklıktadır, Samandağa götüren yolda, M.Ö. 300 yılında kurulan Seleucia de Pieria (bugün Çevlik) antik şehrinden sadece Aziz Pavlus’un Barnaba ve Markos ile birlikte İncili ilan etmek için hareket ettiği limandan (Hav. İş. 13, 4) bazı kalıntılar görülmektedir (yukarıda). Biraz daha yukarılarda ise antik şehrin kalıntıları mevcuttur. Limandan biraz yukarıda imparator Titus ve Vespasianus tarafından yapılan ve Romalı istihkamcıların büyük bir eseri olan tünel görülmektedir (üstte: tünel ve anı yazıtı). Bu tünel sel sularının getirdikleri alüvyonlarla limanın tıkanmaması için yapılmıştır. Yüzlerce insanın çalıştırıldığı bu kazıya, Kudüs’ün düşmesiyle köle edilen Museviler de katılmıştı (70 m.s.)

Kaya Mezarları (Tunel’in yanında)

11


ANTAKYA ve KUTSAL KİTAP “Havarilerin (Elçilerin) İşleri” Bap 11, 19-30

Antakya'dan Suriye’ye giden eski Roma yolu.

“Mesih İsa’nın öğrencilerine ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi” ve Antakya’da olan İlk Paylaşma 19 İstefan’ın öldürülmesiyle başlayan baskı sonucu dağılan imanlılar, Fenike, Kıbrıs ve Antakya’ya kadar gittiler. Tanrı sözünü sadece Yahudilere duyuruyorlardı. 20 Ama içlerinden Kıbrıslı ve Kireneli olan bazı adamlar Antakya’ya gidip Greklerle de konuşmaya başladılar. Onlara Rab İsa’yla ilgili müjdeyi bildirdiler. 21 Onların arasında etkin olan Rab’bin gücü sayesinde çok sayıda kişi inanıp Rab’be döndü. 22 Olup bitenlerin haberi, Kudüs’teki imanlılar topluluğuna ulaştı. Bunun üzerine imanlılar Barnaba’yı Antakya’ya gönderdiler. 23-24 Kutsal Ruhla ve imanla dolu, iyi bir adam olan Barnaba, Antakya’ya varıp Tanrı lütfunun meyvelerini görünce sevindi. Herkesi, candan ve yürekten Rab’be bağlı kalmaya özendirdi. Sonuç olarak Rab’be daha birçok kişi kazanıldı.

12

25-26 Sonra Barnaba, Saul’u aramak için Tarsus’a gitti. Onu bulunca da Antakya’ya getirdi. Böylece Barnaba’yla Saul bütün bir yıl oradaki imanlılar topluluğuyla bir araya gelerek büyük bir kitleyi eğittiler. Öğrencilere ilk kez Antakya’da Hıristiyan adı verildi. 27 O günlerde Kudüs’ten Antakya’ya bazı peygamberler geldi. 28 Bunlardan Agabus adlı biri ortaya çıkıp bütün dünyada şiddetli bir kıtlık olacağını Ruh’un aracılığıyla bildirdi. Bu kıtlık, Klavdiyus’un imparatorluğu sırasında oldu. 29 Öğrenciler, her biri kendi gücü oranında, Yahudiye’de yaşayan kardeşlere gönderilmek üzere yardım toplamayı kararlaştırdılar. 30Bu kararı yerine getirip bağışlarını Barnaba ve Saul’un eliyle topluluğun ihtiyarlarına gönderdiler.


Paulus’un birinci yolculuğu Bap. 13,1-4; 14,22-28

A

Barnaba’yla Saul’un görevlendirilmesi

ntakya’daki imanlılar topluluğu içinde bazı peygamberler ve öğreticiler vardı: Barnaba, Niger denilen Şimon, Kîreneli Lukyus, bölge kralı Hirodes’le birlikte büyümüş olan Menahem ve Saul. 2 Bunlar Rab’be tapınıp oruç tutarlarken Kutsal Ruh kendilerine şöyle dedi: “Barnaba’yla Saul’u, kendilerini çağırmış olduğum görev için bana

ayırın.” 3 Böylece oruç tutup dua ettikten sonra, Barnaba’yla Saul’un üzerine ellerini koyup onları yolcu ettiler. 4 Kutsal Ruh’un buyruğuyla yola çıkan Barnaba’yla Saul, Selefkiye’ye (Altaki Çevlik limanının giriş görünümü) gittiler, oradan da gemiyle Kıbrıs’a geçtiler.

Antakya’ya dönüş...

13


Pavlus’la Barnaba daha sonra Listra, Konya ve Antakya’ya dönerek öğrencileri ruhça pekiştirdiler, imana bağlı kalmaları için onlara cesaret verdiler. “Tanrı’nın Egemenliğine, birçok sıkıntıdan geçerek girmemiz gerek” diyorlardı. “İmanlılar için her toplulukta ihtiyarlar seçtiler. Dua ve oruçla onları, inanmış oldukları Rab’be emanet ettiler. 24 Pisidya bölgesinden geçerek Pamfilya’ya geldiler. 25 Perge’de Tanrı

sözünü bildirdikten sonra Antalya’ya gittiler. 26 Oradan gemiyle, artık tamamlamış bulundukları görev için Tanrı’nın lütfuna emanet edildikleri yer olan Antakya’ya döndüler. 27 Oraya vardıklarında imanlılar topluluğunu bir araya getirip Tanrı’nın kendileri aracılığıyla neler yaptığını, diğer uluslara iman kapısını nasıl açtığını anlattılar. 28 Oradaki öğrencilerin yanında uzun bir süre kaldılar.

Bap 15, 1-35

Kudüs’teki toplantı (Konsil) ve tartışma

Y

ahudiye’den gelen bazı kişiler Antakya’daki kardeşlere, “Siz Musa’nın töresi uyarınca sünnet olmadıkça kurtulamazsınız” diye öğretiyorlardı. 2 Pavlus’la Barnaba, bu adamlarla bir hayli çekişip tartıştılar. Sonunda Pavlus’la Barnaba’nın, kardeşlerden diğer bazılarıyla birlikte Kudüs’e gidip bu sorunu elçiler ve ihtiyarlarla görüşmesi kararlaştırıldı. 3 Böylece imanlılar topluluğunca gönderilenler, diğer uluslardan olanların Tanrı’ya nasıl döndüğünü anlata anlata Fenike ve Samiriye bölgelerinden geçerek tüm kardeşlere büyük sevinç verdiler. 4 Kudüs’e geldiklerinde imanlılar topluluğu, elçiler ve ihtiyarlarca iyi karşılandılar. Tanrı’nın kendileri aracılığıyla yapmış olduğu her şeyi anlattılar. 5 Ne var ki, Ferisi mezhebinden olan imanlılardan bazıları kalkıp şöyle dediler: “Diğer uluslardan olanları sünnet etmek ve onlara Musa’nın Yasasına uymalarını buyurmak gerek.” 6 Elçilerle ihtiyarlar bu konuyu görüşmek için toplandılar. 7 Uzunca bir tartışmadan sonra Petrus ayağa kalkıp 14

onlara, “Kardeşler” dedi, “diğer uluslar Müjde’nin bildirisini benim ağzımdan duyup inansınlar diye Tanrı’nın uzun zaman önce aranızdan beni seçtiğini biliyorsunuz. 8 İnsanın yüreğini bilen Tanrı, Kutsal Ruh’u tıpkı bize verdiği gibi onlara da vermekle, onları kabul ettiğini gösterdi. 9 Onlarla bizim aramızda hiçbir ayrım yapmadı, iman etmeleri üzerine yüreklerini arındırdı. 10 Öyleyse, ne bizim ne de atalarımızın taşıyabildiği bir boyunduruğu öğrencilerin boynuna geçirerek şimdi neden Tanrı’yı sınıyorsunuz?. 11 Bizler, Rab Isa’nın lütfuyla kurtulduğumuza inanıyoruz; onlar da öyle.” 12 Bunun üzerine bütün topluluk sustu ve Barnaba’yla Pavlus’u dinlemeye başladı. Barnaba’yla Pavlus, Tanrı’nın kendileri aracılığıyla diğer uluslar arasında yapmış olduğu mucizeler ve harikaları tek tek anlattılar. 13 Onlar konuşmalarını bitirince Yakup söz aldı: “Kardeşler, beni dinleyin” dedi. 14 “Simun, Tanrı’nın diğer uluslardan kendine ait olacak bir halk çıkarmak amacıyla onlara ilk kez nasıl yaklaştığını


anlatmıştır. 15-16 Peygamberlerin sözleri de bunu doğrulamaktadır. Yazılmış olduğu gibi: ‘Bundan sonra ben geri dönüp, Davut’un yıkılmış konutunu yeniden kuracağım. Onun yıkıntılarını yeniden kurup onu tekrar ayağa kaldıracağım. 17-18

Öyle ki, geriye kalan insanlar,

bana ait olan[r] tüm uluslar Rab’bi arasınlar. Bunları ta başlangıçtan bildiren Rab, İşte böyle diyor.” 19 “Bu nedenle, kanımca diğer uluslardan Tanrı’ya dönenlere güçlük çıkarmamalıyız. 20 Ancak putlara sunulup murdar hale gelen etlerden, cinsel ahlaksızlıktan, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve kandan sakınmaları gerektiğini onlara yazmalıyız. 21 Çünkü çok eski zamanlardan beri Musa’nın sözleri her kentte duyurulmakta, her Sept günü havralarda okunmaktadır.”

Diğer uluslardan olan imanlılara mektup Bunun üzerine tüm imanlılar topluluğuyla elçiler ve ihtiyarlar, kendi aralarından seçtikleri adamları Pavlus ve Barnaba’yla birlikte Antakya’ya göndermeye karar verdiler. Kardeşlerin önde gelenlerinden Barnaba denilen Yahuda ile Silas’ı seçtiler. 23 Onların eliyle şu mektubu yolladılar: 22

yarlardan, diğer uluslardan olup Antakya, Suriye ve Kilikya’da bulurum siz kardeşlere selam!. 24 Bizden bazı kişilerin yanınıza geldiğini, sözleriyle sizi tedirgin edip aklınızı karıştırdığını duyduk. Oysa onları biz göndermedik. 25 Bu nedenle aramızdan seçtiğimiz bazı kişileri, sevgili kardeşlerimiz Barnaba ve Pavlus’la birlikte size göndermeye oy birliğiyle karar verdik. 26 Bu ikisi, Rabbimiz Isa Mesih’in adı uğruna canlarını gözden çıkarmış kişilerdir. 27 Kararımız uyarınca size Yahuda ile Silas’ı gönderiyoruz. Onlar aynı şeyleri sözlü olarak da aktaracaklar. 2829 Kutsal Ruh ve bizler, gerekli olan şu kuralların dışında size herhangi bir şey yüklememeyi uygun gördük: putlara sunulan kurbanların etinden, kandan, boğularak öldürülen hayvanların etinden ve cinsel ahlaksızlıktan sakınmalısınızBunlardan kaçınırsanız, iyi edersiniz. Esen kalın. 30 Adamlar böylece yola koyulup Antakya’ya gittiler. Topluluğu bir araya getirerek onlara mektubu verdiler. 31 İmanlılar, mektuptaki yüreklendirici sözleri okuyunca sevindiler. 32 Kendileri peygamber olan Yahuda ile Silas, birçok konuşmalar yaparak kardeşleri yüreklendirip ruhça pekiştirdiler. 33-34 Bir süre orada kaldıktan sonra, kendilerini göndermiş olanların yanına dönmek üzere kardeşler tarafından esenlikle yolcu edildiler. 35 Pavlus’la Barnaba ise Antakya’da kaldılar, diğer birçoklarıyla birlikte ders verip Rab’bin sözünü müjdelediler.

Kardeşleriniz olan biz elçilerle ihti15


Paulus’un ikinci yolculuğu Bap 15,36-41; 18,18-22

Pavlus’la Barnaba arasında anlaşmazlık Bundan bir süre sonra Pavlus Barnaba’ya, “Rab’bin sözünü duyurduğumuz bütün kentlere dönüp kardeşleri ziyaret edelim, nasıl olduklarını görelim” dedi. 37 Barnaba, Markos denilen Yuhanna’yı da yanlarında götürmek istiyordu. 38 Ama Pavlus, Pamfilya’da kendilerini yüzüstü bırakıp birlikte göreve devam etmemiş olan Markos’u yanlarında götürmeyi uygun görmedi. 39 Aralarında öylesine keskin bir anlaşmazlık çıktı ki, birbirlerinden ayrıldılar. Barnaba Markos’u alıp Kıbrıs’a doğru yelken açtı. 40 Silas’ı seçen Pavlus ise, kardeşlerce Rab’bin lütfuna emanet edildikten sonra yola çıktı. 41 Suriye ve Kilikya bölgelerini dolaşarak imanlı topluluklarını pekiştirdi. 36

Antakya’ya dönüş 18 Pavlus Korint’teki kardeşlerin yanında bir süre daha kaldı. Sonra on-

16

larla vedalaştı, Priskila ve Akvila ile birlikte Suriye’ye gitmek üzere gemiyle yola çıktı. Adakta bulunmuş olduğu için Kenhere’de saçlarını kestirmişti. 19 Efes’e vardıkları zaman Priskila ve Akvila’yı orada bıraktı. Kendisi havraya giderek Yahudilerle tartışmaya başladı. 20 Bunlar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de, Pavlus kabul etmedi. 21 Ama onlara veda ederken, “Tanrı dilerse yanınıza yine döneceğim” dedi. Sonra Efes’ten denize açıldı. 22 Sezariye’ye vardıktan sonra Kudüs’e gidip oradaki imanlılar topluluğunu ziyaret etti, oradan da Antakya’ya geçti.


Paulus’un üçüncü yolculuğu Bap 18, 23

Bir süre orada kaldıktan bölgelerini dolaşarak tüm öğrencileri 23

sonra yola çıktı; sırayla Galatya ve Frikya ruhça pekiştirdi.

Paulus’un Galatyalılara mektubundan Bap. 2,11-21

Pavlus Antakya’da Petrus’u azarlıyor 11 Ne var ki, Ketas (Petrus) Antakya’ya geldiği zaman, suçlu olduğu için ona açıkça karşı geldim. 12 Çünkü Yakup’un yanından bazı adamlar gelmeden önce Kefas, diğer uluslardan olanlarla beraber yemek yerdi. Ama o adamlar gelince sünnet yanlılarından korkarak sünnetsizlerden uzaklaştı, onlarla yemek yemez oldu. 13 Öbür Yahudiler de onun gibi ikiyüzlülük ettiler. Öyle ki, Barnaba bile onların ikiyüzlülüğüne kapıldı. 14 Müjde’nin gerçeğine uygun davranmadıklarını görünce hepsinin önünde Kefas’a şöyle dedim: “Sen Yahudi olduğun halde Yahudi gibi değil, diğer uluslardan biri gibi yaşıyorsan, nasıl olur da ulusları Yahudileşmeye zorlar-

17


sın ?. 15 Biz Yahudi doğduk, diğer uluslardan olan günahkârlar değiliz. 16Yine de kişinin, Kutsal Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, İsa Mesih’e olan imanla aklandığını biliyoruz. Bunun için biz de, Yasa’nın gereklerini yapmakla değil, Mesih’e imanla aklanalım diye Mesih Isa’ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa’nın gereklerini yapmakla aklanmaz. 17 Eğer biz Mesih’te aklanmak isterken günahlı çıkarsak, Mesih günahın yardakçısı mı olur ?. Kesinlikle hayır !. 18 Yıktığım şeyleri yeniden kurarsam,

yasa bozucusu olduğumu kanıtlarım. 19 Çünkü ben, Tanrı için yaşamak üzere Yasa’nın aracılığıyla Yasa karşısında öldüm. 20 Mesih’le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve uğruma kendini feda eden Tanrı Oğluna imanla sürdürüyorum. 21 Tanrı’nın lütfunu geçersiz saymış değilim. Çünkü aklanma Yasa aracılığıyla kazanılabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu.”

SEN PİER KİLİSESİ 1930 ‘lu senelerde

18


19

KATOLİK KİLİSESİ

Kurtuluş Cd. Kutlu Sk. No:6 31002 - Antakya - Hatay Tel. : (0326) 215 67 03 Fax.: (0326) 214 18 51


20


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.