Sayı: 1 KASIM | ARALIK 2015
Moda/Trend
Yeni Sezonun Trend Raporu Arzu Nesnesi: Apple Watch Kadın-Erkek Stil Önerileri En Moda Kitaplar Mükemmel Makyajın Püf Noktaları İzmir’in Lezzetleri Bahçenize Kış Bakımı
11 MADDEDE
İzmir futbolu
İçimde İzmir Var! İZMİRLİ MAVİBAHÇE, İÇİNDE İZMİR OLAN
HERKESİ BEKLİYOR!
Güncel
İzmir’in Nabzı Gezi: Madagaskar Çocuk Sağlığı MaviBahçe Mimarisi
Portre Ufuk Sarıca Cem Talu Murat Germen Melih Cevdet
HER SAYI
İZMİR CEMİYET ÖZEL KÜLTÜR - SANAT AJANDASI KİTAP-MÜZİK-FİLM ÇOK SATANLAR
HANDE KAZANOVA’DAN BURÇ YORUMLARI
Sayı: 1
KASIM | ARALIK 2015 MAVİBAHÇE ALIŞVERİŞ MERKEZİ’NİN ÜCRETSİZ YAYINIDIR ISSN 2149-8911
/mavibahce
KASIM / ARALIK 2015 SAYI: 1 ISSN 2149-8911
YÖ NE TİM
Mavibahçe Alışveriş Merkezi Mavi Bahçe AVM Müdürü
M. Ozan Canbolat Reklam Rezervasyon
MaviBahçe, içinde İzmir var… MaviBahçe, yeni konut ve ticaret yatırımları ile hızla gelişen, modern bir yaşam standardı sunan ve İzmir’in en yüksek nüfusa sahip ilçelerinden Karşıyaka’nın sınırları içerisindeki Mavişehir’de açıldı. İzmirlilerin talep, ihtiyaç ve alışkanlıkları göz önünde bulundurularak planlanan projenin mimarisi, İzmir’in geleneksel evleri, köprüleri ve yeşil bahçelerinden ilham alıyor. İzmirlilere aşina oldukları “yaşam tarzını” sunan MaviBahçe, ziyaretçilerinin konforlu bir alışveriş deneyimi yaşamalarının yanı sıra, gerçekleştirilecek sanatsal ve kültürel etkinliklere katılmaları, Ege’nin özgün lezzetlerini tatmaları, ferah meydan ve teraslarda aileleri ve arkadaşları ile keyifli vakit geçirmelerini hedefliyor. Dünyaca ünlü markalar MaviBahçe’de MaviBahçe, dört kat üzerinde 200’ün üzerinde ulusal ve uluslararası markaya ev sahipliği yapıyor. Beymen, Vakko, Koton, LC Waikiki, DeFacto, Mango ve Marks & Spencer’ın da aralarında yer aldığı, modaya yön veren markaların yanında, Macrocenter, TeknoSA, D&R, Fun Time, Tepe Home, Mudo Concept ve IMAX teknolojisi ile Cinemaximum da alışveriş merkezi için çekim gücü oluşturuyor. Bu markalardan bazıları İzmir ve Ege Bölgesi’nde ilk mağazalarını açıyorlar. İçerisinde giyimden eğlenceye, çocuk kuaföründen aktivite alanlarına kadar çocuklara dair her şeyi barındıran İzmir ve çevre illerin en büyük ve nitelikli çocuk katı MaviBahçe’yi rakiplerinden ayırıyor. Big Chefs, Midpoint ve Hayal Kahvesi’nin de aralarında yer aldığı 47 restoran ve kafe, 2 bin kişi oturma kapasiteli yeme-içme alanında, Türk dünya ve Ege mutfağından lezzetler sunuyor. İzmir’in en geniş çocuk katı ve eğlence alanları, Ege’ye özgü çiçeklerle bezenmiş havuzlu ferah bahçelerin çevrelediği meydanı, geniş rekreasyon alanları ziyaretçileri benzersiz bir alışveriş ve eğlence deneyimine davet ediyor.
Ece Boyacı, Gizem Barutoğlu Yönetim Adresi
Mavi Bahçe Alışveriş Merkezi Aziz Nesin Bulvarı 2400/3 Sk, Karşıyaka-İZMİR Tel: 0232 600 04 44 Yayın Türü
Yerel Süreli Yayın
Yay ın
Tüzel Kişi Temsilcisi
Oktay Uludağ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Tülay Özgür Kreatif Direktör
Ümit Kurt Grafik Tasarım
Özgür Çakır Editör
Erdem Kabadayı Katkıda Bulunanlar
Berk Ergin, Berrin B. Güloğlu, Derya Kırım, Selin Ece Özgen, Ayşe Şirin, Fatih Yurdatapan Bilgi ve Danışma
info@omaoma.com.tr Baskı
Vatan Ofset Yayıncılık ve Matbaacılık A.Ş. Sanayi Mah. 1650. Sokak No:2 Esenyurt / İstanbul Tel: 0212 622 19 00 Faks: 0212 622 19 59
Mavişehir’i anayollara ve çevre yoluna bağlayan Cahar Dudayev Bulvarı üzerindeki bulunan MaviBahçe’ye, ziyaretçilerimiz gerek özel araçları gerekse toplu taşıma olanaklarıyla kolaylıkla ulaşabiliyorlar. Birçok önemli otobüs ve metro hattı MaviBahçe AVM’nin çok yakınından geçiyor. İçinde İzmir’i yaşatacak MaviBahçe’ye tüm İzmirlileri bekliyoruz...
© Mavibahçe dergisi T.C. yasalarına uygun olarak yayımlanmaktadır. Dergide yayımlanan yazı ile görseller izinsiz kullanılamaz ve alıntı yapılamaz.
İçindekiler
HER SAYI
10
İLHAM ALIN MaviBahçe vitrinlerinde öne çıkan en yeni modeller.
24 KÜLTÜR-SANAT AJANDASI İzmir'in Konser, Tiyatro ve Festival Etkinlik Takvimi.
28 SİNEMA Vizyona giren yerli-yabancı filmler.
86
32
TEKNOLOJİ
KÜLTÜR-SANAT
Arzu nesnesi: Apple Watch
Yeni çıkan ve en çok satan kitap, albüm ve DVD'ler.
16
TREND RAPORU
Sonbahar/Kış 2015-16 podyumlarından son trendler.
4
106 ASTROLOJİ Hande Kazanova'dan burç yorumları.
6
68
KADIN STİL
PORTRE: UFUK SARICA
8
84
ERKEK STİL
40
SEYAHAT
ÇOCUK SAĞLIĞI 90
GÜZELLİK
96
EN MODA KİTAPLAR
100
OTOMOBİL 5
Stil
KAD IN
baharat tonları
adL
YENİ SEZONDA BAHARAT TONLARINA GARDIROBUNUZDA YER AÇIN. BAKIR TONLARINA VE HARDAL RENGİNE MUTLAKA YATIRIM YAPIN. AYRICA DESENLİ KALEM ETEKLER DE İŞ HAYATINIZDA SON DERECE KULLANIŞLI VE ŞIK OLACAK. 6
1. C e k e t _ M a n g o 2. G ö m l e k _ M a r k s & S p e n c e r 3. C e k e t _ İ p e k y o l 4. C e k e t _ G u s t o 5. G ö m l e k _ G u s t o 6. G ö m l e k v e c e k e t _ U . S . P o l o 7. E t e k _ İ p e k y o l 8. E t e k _ M a r k s & S p e n c e r 9.Ç a n t a _ K oto n 10. P a r f ü m _ L a n c o m e T r e s o r 11. Ç a n t a _ İ p e k y o l
2
1
3
4
5
6
8
7
9 11 10 7
Stil
E RKE K
SEZONUN FAVORİLERİ
Colin’s
2015-16 SONBAHAR/KIŞ SEZONUNUN FAVORİ PARÇALARINI SİZİN İÇİN BELİRLEDİK. BU GEÇİŞ MEVSİMİNDE GÖMLEKLERLE ŞİŞME YELEKLERİ KOMBİNLEMEYİ İHMAL ETMEYİN. KOMBİNİN ALTINA GİYECEĞİNİZ KLASİK AYAKKABI İSE STİLİNİZE ZARİF BİR HAVA KATACAK. 8
1. T i ş ö r t _ B e ym e n C l u b 2. K a z a k _ Fa b r İ k a 3. M o n t _ M av İ 4. T i ş ö r t _ B e ym e n C l u b 5. J e a n _ M av İ 6. J e a n _ M av İ 7. S a a t _ O m e g a 8. Ay a k k a b ı _ İ n c İ 9. P o s t a l _ D i va r e s e
2 1
3
4
5
6
7 9 8
9
Trend Raporu TREND RAPORU
YENİ SE ZON
Moda haftaları birbiri ardına gerçekleşti. Biz de Sonbahar/Kış 2015-16 podyumlarından son trendleri derledik. İşte sezonun en önemli trendleri karşınızda… YAZI: D E R YA K I R I M
ADL 10
1
KLASİK MODERN Klasik modern tarzda fırçalanmış yüzeyler, parlak yüzeyler, deri, tüvit, kürk, peplum, beyaz gömlek, İspanyol paça, pantolon, pantolonlu takımları, dizaltı, kalem elbise, kloş etek, A kesim mini etek, dizaltı palto, metal aksesuar, pelerin, belde kemer ve püsküller sonbaharın asil renkleriyle buluşuyor. Tasarımlar kiremit, gri, yağ yeşili, bordo, sarı, inci, baharat tonları, lacivert, vişne, yeşil ve saks renkleriyle adL sonbaharkış ile can buluyor.
ADL
2
BASIC MODASI İhtişamlı look’lara inat mümkün olduğu kadar basic formlar da yeni sezonda yükselişte. Trendi uygulamak için yapmanız gereken basic tişörtünüzle jean’inizi kombinlemek. Colin’s 2015 Sonbahar-Kış koleksiyonunun basic parçaları bu sezon kadınların kurtarıcısı olacak. Serin havalarda kat kat kullanacağınız uzun kolluları yeni dokulu kumaşlar ve küçük trend detaylarla birleştiren Colin’s, basic konseptini daha farklı bir seviyeye taşıyor.
Colin’s
11
TREND RAPORU
3
Parlak jakar dokuma Moda tarihinde önemli bir geçmişe sahip olan jakar dokuma, geçmişten taşıdığı izlerin yanı sıra parlak dokusu ve modern yorumlarıyla Sonbahar-Kış sezonunun hitlerinden. Fabrika’nın koleksiyonun vazgeçilmezi jakarlar, farklı doku ve detaylarıyla stil yolculuğuna rehberlik ediyor. Deri görünümlü doğal efektli jakar elbiseler içinizdeki 70’lerin özgür ruhunu ortaya çıkarırken, modern kup ve detaylarla birleşen ceketler minimal formlarıyla ön planda.
Fabrİka
4
Furla
12
Clutch’sız asla! Davetlerde stiliniz her nasıl olursa olsun şıklığınızı mutlaka bir clutch’la tamamlayın. Furla markasının sonbahar/ kış koleksiyonunda seçtiğimiz modeller size ilham verebilir. Canlı tonlara ve zincir detaylara yönelin.
5
Ayaklarda leopar Son yıllarda usul usul hayatımımıza giren leopar deseni yeni sezonda ayaklarda da mevcut. Nine West’in yeni sezon koleksiyonundan seçtiğimiz modeller hem gündüz hem gece kullanmak isteyenler için uygun. Bu desen jean’le bile rahatlıkla kombinlenebilir.
Ni ne West
6
Derİ farkı Yeni sezonda sıcak tonlar yine vazgeçilmezlerden. Düz yünlü paltoları, her ortamda bakışları üzerinize çekecek gömlekleri ve deri etekleriyle Marks &Spencer, soğuk kış günlerinde sizi ısıtacak. Özel kumaşları ve kesimleri ile fark yaratan, kahverengi, siyah, bordo etekleri, özel iplik ve renk seçenekleriyle sunulan, soğuktan korunmanızı sağlayacak akrilik kumaş hırka ve kazakları, vücudunuzu saracak.
M arks& Spencer
13
TREND RAPORU
7
LÜKS BOHEM Bohem bir stil yeni sezonun favori görünümlerinden. Zamansızlık stiline sadık kalan tasarımlarla her sezon dikkatleri üzerine çeken Beymen Club, serin günlerin eşlikçisi oluyor. Uçuş uçuş elbiseler, tişörtler, şifon gömlekler ve açık renkli pantolonlar, sonbaharın huzurlu enerjisiyle stil sahiplerini bekliyor.
BEYM EN CLUB
8
H& M
14
MASALSI&FEMİNEN Eskiye vurgu yapan romantik detaylar, bu sezon tasarımcıların farklı yorumlarıyla günümüzün modern ruhuna ayak uyduruyor. H&M’in yeni koleksiyonu; gold detaylar, siyah işlemeler ve uzun çizmelerle trendi uygulamaya imkan sağlıyor. Aksesuar seçenekleri ise sonsuz.
9
Z amansız parça: Jean Her trende uyum sağlayan jean’ler punk, lolita, 40’lar ya da 70’ler gibi pek çok tarzla buluşuyor. Feminen aksesuarlarla dengelenen jean’lerin yeni modelleri skinny paçaları ve ekstra esnek kumaşlarıyla fark yaratıyor.
Mango
10 Grunge detaylar Modanın dayatmasına karşı olarak 90’lı yıllarda doğan ve tüm dünyayı kasıp kavuran grunge akımı, bu sezon moda dünyasının yeniden büyütecinde. Derimod’un yeni sezon ayakkabı koleksiyonundaki asi, umursamaz, cool ve iddialı grunge tasarımlar ile sınırların dışına çıkmaya hazır mısınız? Agresif tabanlar, zincir ve zımba detaylar, bağcıklar, kalın ve maskülen görünüm, Derimod’un kadın ayakkabı koleksiyonunda grunge akımını adımlarınıza taşıyarak stilinizi tamamlıyor.
Derİm od
15
İlham Alın
M ODA
Doğanın İçinden Yargıcı kadını bu kış, şehrin yoğunluğundan uzakta, kendi içindeki özgür ve maceracı ruhu aramaya çıkıyor. Doğal ve özgün Yargıcı kadını bu maceracı ruhunu, yeni sezonda casual maskülen tarzıyla birleştiriyor. Erkek gardırobundan esinlenilmiş ekoseli gömlekleri, oversize paltoları ve boyfriend denimleri birlikte kombinliyor ve koleksiyondaki tüm parçalar; Yargıcı kadınının yeni sezondaki spor şık ve rahat görünümünü destekliyor. Sezona Bakış Yaz sezonunda ön plana çıkarılan ham dokulu ve keten ağırlıklı tema, sonbahara girerken de devam ediyor. Yeni sezon temasını bütünleyen yerel desenler, etnik parçalar, çizgilerin hakim olduğu tasarımlar, yün karışımlı pançolar, ekose desenler, maskülen siluetler ve doğal dokular koleksiyonun öne çıkanları arasında yer alıyor. Yaz sezonunun vazgeçilmezi ketenler, yeni sezonda kışa adapte olurken ayrıca Sonbahar-Kış koleksiyonunda yün kumaşlara da ağırlık verildi. Farklı formalardaki kullanışlı yün paltolar sezonun doğal görüntüsünü desteklerken; angoraya alternatif, "hayvan dostu" yumuşacık trikolar,
YA R G I C I
16
elbiseler üzerine kombinlenecek chunky trikolar, yünlü triko etekler de koleksiyonda yer alıyor. Ayrıca, mikrofiber dolgulu mont ve yelekler, sezon boyunca sıcak kalmanın en duyarlı yolu olarak kaz tüyü montlara alternatif oluyor. Sezon açılışında; pastel renkler, bej tonları, açık gri ve ekrular yer alırken; bu açık tonlar sezon ortalarına doğru yerini taba, kızıl gibi sıcak tonlara ve doğadan esinlenilen haki tonları ve kahvelere bırakıyor. Sonbaharın tüm renklerini bir arada barındıran koleksiyon içerisinde; narçiçeği ve elektrik moru gibi sıcak renklerdeki çoraplarla yapılan kombinlerde tezatlıklar yaratılıyor. Sonbaharın vazgeçilmezi olan yeni, astarsız pardesü ve montlar, mevsim geçişleri için idealken; trench-coat kesimli trikolar ve yün karışımlı cozy hırkalar dış giyime alternatif oluyor. Ayrıca, kalın oduncu gömlekler de sonbaharda ceket olarak kullanılabiliyor. Sezonun trikoları arasında, kendinden desenli modeller bu sene yenilik olarak koleksiyonda yer alıyor.
Özel Koleksiyon Sıra dışı tasarımları ve yenilikçi tarzıyla fark yaratanların markası Twist, başarılı sanatçı Hadise işbirliği ile yepyeni bir koleksiyona imza attı: “Hadise for Twist.” Hadise ve Twist tasarım ekibinin uzun süren çalışmalarının ardından hazırlanan, modern siluetlerin farklı kumaşlarla birleştiği rock esintileri ve feminen tasarımların ön planda olduğu 44 parçalık Hadise for Twist Koleksiyonu, dikkat çekiyor. Cool temalar Siyah, ekru, kırmızı ve bej renklerin ağırlıkta olduğu koleksiyon; Rock Şıklık, Cool Leopar, Kırmızı Etkisi ve Yıldız Işıltısı olmak üzere dört ayrı temadan oluşuyor. Rock detaylardan ilham alan siyah, süet ve deri ağırlıklı Rock Şıklık teması zımba, kuş gözü ve inci detayları ile feminen bir kimlik kazanırken, koleksiyondaki basic parçalar ile rahatlıkla kombinlenebilen Cool Leopar temasında leopar deseni modern siluetlerle ve farklı kumaşlarla birleşiyor. Kırmızı Etkisi temasında kırmızının
enerjisi ve gücünün vurgulandığı modeller yer alırken, Yıldız Işıltısı temasında ise gümüş rengi parlak kumaş, elbise ve pardesülerde cesurca kullanılıyor. Koleksiyonunun en gözde parçaları arasında; trok ve kuşgözleri ile zenginleştirilmiş süet uzun pardesü, metal tokalı deri kemer aksesuarlı skater elbise, biker deri pantolon, inci detaylı biker deri ceket, kırmızı şeritli leopar desen kürk, uzun leopar desen hırka yer alıyor. Koleksiyonun inci, nikel kaplama ve trok detaylarla zenginleşen aksesuarları arasında; tekli kullanımda minimal, beraber kullanıldıklarında ise asi punk bir duruş sunan kelepçe formundaki metal bileklikler, zincir tasma kolyeler, leopar baskılı tay tüyü ile tasarlanan bucket formundaki çantalar göze çarpıyor. Hadise for Twist Koleksiyonu’nu tamamlayan yüksek topuklu bootie ve bant detaylı stilettolar ise seksi kafes detayları ile modern bir şıklık sunuyor.
TWIST
17
Moda
S WAR O V S K I
Kış Bahçeleri
18
Her yeni sezon Swarovski’ye günümüz modern kadınlarının ihtiyaçlarına hitap eden çok yönlü, son moda bir koleksiyon sunmak için yeni bir fırsat demektir. Swarovski’nin DNA’sını oluşturan ihtişam ve ışıltı vurgularıyla süslenen 2015/16 Sonbahar/ Kış “Winter Gardens” koleksiyonu da doğadan, özel olarak da bahçelerden esinlendi. Sonbahar çiçeklerinin solgun renklerinden ve böğürtlen tonlarından oluşan bir palet içerisinde yeşillikler dantel benzeri filigranlara, böcekler ve gece kelebekleri şık kolyelere dönüşüyor. Stardust efekti Organik, minimalist ve aynı zamanda duygusal bir atmosfer yaratan Zen bahçeleri, koleksiyonun en önemli esin kaynaklarından. Saf ve sade bir tasarım estetiği, kavisli metal formlarla bir araya getirilerek kullanımı kolay, ince ve kadınsı, şık bir siluet yaratıldı. Pembe altın kaplama metal üzerine damla kesim kristallerin dizilmesinden oluşan ve deri malzeme ile tamamlanan “Dusky” kolye doğaya yapılan bu çağdaş atfın şık bir örneği.
Bu sezon özellikle moda olan tam tur tarzıyla boyun çizgisini zarifçe süslüyor. “Stardust” bileklik sade çizgileri ve zarif ışıltısı ile üçüncü sezonunda da her tarz kıyafete anında ihtişam duygusu katabilme özelliğini taşıyor. Tek sarmalı modeli süsleyen 730 mini kristal ile çift sarmalı süsleyen 1460 kristal bu koleksiyonda metal içerisine yerleştirilerek bilekliğin ışıltısı daha da artırıldı. Karma kaplama trendini yansıtan altın, pembe altın ve gümüş tonlarında çeşitleri bulunan “Stardust”, kullanımı kolay ve her ortamda rahatlıkla takabileceğiniz bir aksesuar. Koleksiyonda zamansız parçalardan son moda tasarımlara, sade tarzlardan göz kamaştırıcı takılara her ortama ve her zevke uygun çok sayıda ürün yer alıyor. Kalabalıkta fark edilmekten korkmayan çağdaş kadınlar için Swarovski gösterişli “Dramatic” kolyeyi tasarladı. Bu şık takı karmaşık süslemeleri hatırlatan dokusuyla özel bir ustalık örneği. Ayrıca modern zincir bağlantı bölümü kolyeye çağdaş bir tasarım vurgusu katıyor.
Zamansız Şıklık Kariyerinin zirve yaptığı noktada Marilyn, Hollywood gecelerine katılmak yerine UCLA’de gece okuluna gitmeyi tercih etmişti. Kendini kitaplara adamak için toplumdan uzaklaşmayı seçen Marilyn’in geride bıraktığı kütüphanesinde 400ü aşkın kitap vardı. John Milton, Albert Einstein ve Fyodor Dostoyevsky gibi yazarları okumanın yanı sıra kendi de yazardı. Duygulandıran şiirleri, acı verici gözlemlerini ve üzücü anılarını konu alırdı. İlham kaynağı: MarIlyn 1962 senesinde George Barris’in kumsalda aldığı görüntüler Marilyn Monroe’nun zekasını gösteriyordu. Çektiği fotoğrafların birinde Marilyn eskimiş erkeksi bir Norwegian triko ceket giyiyor. Vücudunu sımsıkı saran bu ceket ile rüzgar saçlarını uçuştururken, o dalgalar arasında koşarak kahkahalar atıyor. Bir başka resimde ise Bayan Monroe kumların üstünde aşınmış bir camel battaniye içinde sarmalanmış şekilde fotoğraflanıyor. MaxMara Sonbahar Kış 2015/2016 gar-
dırop imajları işte o battaniye kadar hafif ve yumuşak, o triko kadar samimi ve rahat olmayı düşlüyor. Koleksiyonun ikonik mantoları bir beach wrap edasıyla vücutları duygusal bir mod ile sarmalıyor. Marilyn’in kendisiyle baş başa kaldığında tercih ettiği erkeksi giyim tarzı olan bomber ceketler, hırkalar, mantolar ve kazaklar yeniden keşfediliyor: deve tüyü, kaşmir, alpaka yünü ve ipekli dokulara kadar çeşitli kumaşlar kullanılıyor. Marilyn’in imzası olan slip elbiseler ve büstiyerler de kadınsı siluetleri gözler önüne sermek için yenilenen modeller arasında. Camel, casha, kum ve fildişi rengi gibi berrak renkler o ünlü kumsal resimlerini hatırlatmak için kullanılıyor. Toz pembesi, yeşil, mavi ve sarının uçucu renk tonları, incecik kaşmir kazaklarda, yumuşak tweed’lerde, alpakalar ve vizon mantolarda hayat buluyor. Aksesuar koleksiyonundan ise New Hollywood Bag; pony dokulu derisi, özel tasarım MaxMara kilidi ve yeni versiyonu olan sırt çantası modeli ile büyülüyor.
MA X MARA
19
MODA
Jean Dünyasının Yeni Yıldızları Mavi, yeni jean serisi Gold Nights ile blue jean’de performans, fit ve konforu yeniden tanımlıyor. Gold Nights, saten hissi ve bacakları saran incecik yapısıyla, giyildiğinde üzerinde bir şey yokmuş gibi hafif hissettiriyor ve vücuda mükemmel uyum sağlıyor. Ekstra yumuşak dokusu, siyah, parlak ve zarif aksesuarlarıyla gerçek lüksü hissettiren bu jean, bedeni ince gösteriyor ve defalarca giyildiğinde bile formunu koruyor. Gold Nights serisinde skinny jean’ler Adriana, Alissa, Serena, Serenity, düz kesimli Sophie, boyfriend Ada, geniş paçalı Amber ve cigarette jean Cara’yla yeni sezondaki yerini alıyor. Modern Boho Devri 70’lerin durdurulamayan geri dönüşü bu sezon da devam ediyor. Geniş paçalı jean’lerin ön plana çıktığı modern boho stiline, çiçek desenleri, uzun hırkalar, boğazlı kazaklar, etnik desenli pançolar, çizgili triko püsküllü ceketler, kaşmir kazaklar ve maksi elbiseler eşlik ediyor. Yüksek bel İspanyol
M AVİ
20
paça Sydney, cut off detayıyla Peace, öndeki cepleriyle dikkat çeken Pia, geniş paçalı Amber gibi jean’ler bu stilin olmazsa olmazları. Mavi, 2015 Sonbahar-Kış koleksiyonu ile jean dünyasının yeni yıldızları Mavi Gold Nights ve Mavi Amerika Black’i yarattı. Performans, fit ve konforu bir araya getiren premium jean’lerin en dikkat çekici detayları simsiyah aksesuarları. Her sezon mükemmel jean’i yeniden yorumlayan ve premium denim kumaşını inovasyonla birleştiren Mavi, Amerika Black serisiyle şehirli, modern erkeği yeni favori jean’iyle buluşturuyor. Sokak modasının etkisiyle değişen jean trendleri, yeni siluetleri, yeni siluetler de yeni fit’leri ortaya çıkarıyor. Geçtiğimiz sezonlarda boyfriend akımıyla başlayan trend, bu sezon da flare, gaucho ve cigarette gibi fit’lerle zenginleşiyor. ‘Back to school’ dönemiyle kolej ceketleri, sloganlı sweatshirt’ler, sırt çantaları, parkalar, ekose gömlekler ve dudun montlar ortaya çıkıyor.
Sade Olan Güzeldir AccessorIze Sonbahar/Kış 2015-16 koleksiyonunun odak noktası olan kat kat uzun kolyeler, minimal metal gerdanlıklar ve geometrik kolyeler; “less is more” trendini devam ettiren “sade olan güzeldir” felsefesini yansıtıyor. Boncuk işlemeli kolyeler, kristal ve inci detaylarla süslenmiş küpeler, kalın bileklikler ve çok büyük boydaki yüzükler de koleksiyonun ana parçalarından oluşturuyor. Z for Accessorize olmazsa olmaz altın kaplama tasarımlara yer veriyor. Koleksiyonun öne çıkanları arasında sade ve dayanıklı, ufak yıldız serisi, püskül ve ince boncuk işlemeler bulunuyor. SADE VE PARLAK RENKLER Accessorize’da ikinci sezonunu yaşayacak deri çanta koleksiyonu, yaz sezonunun best-seller çanta modellerinden ilham alarak yeni model ve renkleriyle karşımıza çıkıyor. Kış sezonunda, püsküller trend olmaya devam ederken yeni modelleri ile oval ve alışveriş çantası formları yeni koleksiyonda yerini alıyor.
Öne çıkan renkler arasında kahverengi, orman yeşili ve nude rengini görüyoruz. Koleksiyonun en geniş bölümünü ise yeni sezonda birbirinden farklı çeşitte günlük çantalar, ağırlıklı olarak boncuk işlemeli hafta sonu çantaları, örgü sırt çantaları, minimal şıklıkta iş çantaları ve portatif mini zarif çantalar oluşturuyor. Accessorize Yılbaşı Koleksiyonu ise zincir detaylı gece çantalarından, boncuk işlemeli kutu şeklindeki portföy çantalara, tüylerle çevrili portföylerden ve büyük boyda zincir detaylı çantalara kadar geniş alternatifler sunuyor. Accessorize Sonbahar/ Kış Koleksiyonu, son moda ultra yumuşak kürkler, panço ve pelerinler, bere, eldiven ve kulaklıklar olmadan asla tamamlanamazdı. Mevsime bağlı sıcaklık, sade ve parlak renklerdeki yeni atkı çeşitleri, desenli, ve püsküllü pançolar ile şık deri eldivenlerle artacak gibi görünüyor. Keçe fötr şapkalar ve yumuşak şapkalar 70’ler dönemini, büyük pon pon detaylarla taçlandırılmış örgü berelerle bir arada yansıtıyor.
A c c ess o r I z e
21
MODA
Barok Dokunuşlar Forever New’un yeni koleksiyonu Bolshoi Belle, 70’lerin bohem tarzına modern ve lüks detaylarla bu kış yeniden hayat veriyor. Şehrin ritmine ayak uyduran ve kalabalığın içinde fark yaratan kadınlara hitap eden Bolshoi Belle koleksiyonu, sofistike siluetler ile kış gardıroplarına ilham veriyor. VIntage asaleti Barok dokunuşun hâkim olduğu gümüş kürk ceketlerin yanı sıra vintage ruhuna hitap eden yapay kürkler, doygun renklerle hazırlanan pelerinler ve trikolar koleksiyonda öne çıkıyor. Bolshoi Belle koleksiyonu tasarımda katmanlı kumaşlar, kimono kesimler, 3-D çiçek işlemeleri ve drape detayları kullanarak feminen tarzı yeniden
F O R E V E R NE W
22
yorumluyor. Kısaca sıradan olmayan, farklı bir tarza sahip olmak isteyenler mağazaya mutlaka uğramalı. Art Nouveau akımına gönderme yapan koleksiyonda; gösterişli nakışlar, işlemeler, karışık iplik örgüler ve akışkan kumaşlar sıkça yer alıyor. Yüksek yakaları ve geniş kol kesimleri ile ince uzun bir siluet yaratan koleksiyonunun renk paletini ağırlıklı olarak çivit mavisi, kahve tonları, eskitme krem ve toz pembe oluşturuyor. Dünyanın farklı şehirlerinden ilham alarak hazırladığı koleksiyonları ile modaya yön veren Avustralyalı giyim markası Forever New, Bolshoi Belle koleksiyonunda kadınsı çizgileri lüks kumaşların üzerinde modern dokunuşlarla yeniden yorumluyor.
Spor Modası Koton Sport, yeni sezonda ünlü manken ve sporcu Ebru Şallı’nın dokunuşlarıyla renklendirdiği çok özel bir koleksiyon sunuyor. ‘Ebru Şallı Loves Koton Sport’ 2015-16 Sonbahar-Kış Koleksiyonu, farklı spor dallarına uygun ve detaylarla zenginleştirilmiş modelleriyle sezonun en trend parçalarını sunuyor. Ebru Şallı’nın dokunuşları ile hayat bulan ‘Ebru Şallı Loves Koton Sport’ adlı bu koleksiyon, farklı spor dallarına yönelik 48 parçadan oluşuyor. Koleksiyonda özellikle hızlı kuruyan ve elastikiyeti yüksek kumaşlar tercih edilirken, kumaşlar üzerine uygulanan özel teknikler ile de mat-parlak kontrastlar yaratılıyor. Canlı renkler Siyah ve beyazın yanı sıra koleksiyonun ana renkleri arasında yer alan fuşya ve derin mor, ışıltılı aksanlar ile zenginleştiriliyor. ‘Ebru Şallı Loves
Koton Sport’ koleksiyonunda yenilenmiş formları ile sporcu sutyenleri, derin kol kesimli atletler ile kombinleniyor. Böylece hem spor sırasında daha konforlu hareket imkanı sağlanıyor hem de canlı renk kontrastları yaratılarak alternatif bir şıklığa ulaşılıyor. Daha klasik bir stil yaratmak isteyenlere de koleksiyon içinde yer alan altüst takım modeller hitap ediyor. Sporu bir yaşam biçimi olarak gören, sağlam ve güçlü duruşlarının yanı sıra hayata pozitif bakan kadınlara hitap eden ‘Ebru Şallı Loves Koton Sport’ koleksiyonu, yumuşak ve rahat kumaşlar kullanılarak tasarlanmış parçalardan oluşuyor. Taytlar, özel tasarlanan arka kup formları ile dikkat çekiyor. Kalça bölgesini daha kalkık gösteren bu kuplar aynı zamanda fonksiyonel bir rahatlık sağlıyor. Tayt bellerinde yer alan anahtar cepleri, nefes almayı sağlayan file detaylar ve ayarlanabilir lastikler de koleksiyonun dikkat çeken özellikleri arasında yer alıyor.
KOTO N S P O RT
23
Ajanda 1 7-22 Kasım
16. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali Bu yıl 16. kez düzenlenecek olan Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali, İzmir’in uzun soluklu ve kesintisiz devam eden tek film festivali. Tüm şehre yayılan festival 17-22 Kasım tarihleri arasında 400’ün üzerinde filmi İzmirli sinemaseverlerle buluşturacak. Film gösterimleri başta Fransız Kültür Merkezi olmak üzere, Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi, Ege Üniversitesi, İzmir Üniversitesi, Yaşar Üniversitesi, Katip Çelebi Üniversitesi, İzmir Ekonomi Üniversitesi, 9 Eylül Üniversitesi ve Gediz Üniversitesi’nde izlenebilecek.
Meltem Cumbul’dan “Bent” Martin Sherman tarafından 1976 yılında yazılan Bent, yazarına ve eseri sahneleyen oyunculara pek çok ödül getirdi. Yayınlandığı günden bu yana popülerliğini sürdüren Bent, Nazi döneminin üzerine gidilmeyen şiddet alanlarından biri olan cinsel kimlikleri nedeniyle ötekileştirilen bireyler üzerinden iyiyi, kötüyü ve özgürlüğü anlatıyor. Oyunun yönetmenliğini Meltem Cumbul yapıyor. 2 1 K a s ı m 201 5 İ z mİ r S a nat B ü yü k S a lo n
1 7- 21 Kasım İz m ir D evlet Ti yat rosu Sahnesi
Akıl Defteri Hayat tesadüflerle doludur. Bazen tesadüf sonucu hiç görmediğiniz bir arkadaşınızı görürsünüz, bazen de hayatınızı baştan aşağıya değiştirecek bir kadın gelir ve sizi bulur. Hiç tanımadığınız bir kadına üç gün gibi kısa bir sürede aşık olabilir misiniz? İmkansız demeyin... Aşk bu... İzmir Devlet Tiyatrosu’nun komik ve bir o kadar da şaşırtıcı olayları konu alan Akıl Defteri’ni, Konak Sahnesinde izleyebilirsiniz.
24
22 Ka sım 201 5 ContanIer Hall
Birsen Tezer İkinci Cihan albümüyle İzmir’de Büyülü sesiyle Birsen Tezer, ‘İkinci Cihan’ albümünün sevilen şarkıları ile 22 Kasım’da Container Hall sahnesinde izleyici karşısına çıkıyor. İlk albümü ‘Cihan’ı 2009 yılında çıkaran Birsen Tezer, uzun süredir sahnede de birlikte çalıştığı müzisyen arkadaşları Derin Bayhan (davul), Emre Tankal (elektrik gitar), Gürol Ağırbaş (bas gitar), Tunç Öndemir (akustik gitar) ile yola ikinci albümleri ‘İkinci Cihan’ ile devam ediyor.
0 4 Aralık B o stanlı Suat Ta şer Açıkhava Ti yatrosu
Cem Adrian İzmir’de
Farklı ses rengiyle dikkatleri üzerine çeken Cem Adrian, son albümü “Sana Bunları Hiç Bilmediğin Bir Yerden Yazıyorum” ile 4 Aralık’ta Bostanlı Suat Taşer Tiyatrosu’nda hayranlarıyla buluşacak. 10 yıllık müzik kariyeri boyunca dinleyenlerinin karşısına hep farklı çıkan Cem Adrian, yeni albümünden ve yer etmiş şarkılarıyla “bir performans sanatçısı” olmayı sürdürüyor. 1 8 Aralık 201 5 ContanIer Hall
İran’ın Bob Dylan’ı
Mohsen Namjoo İranlı sanatçı Mohsen Namjoo, 18 Aralık’ta Container Hall’da gerçekleşecek konserinde klasik ile modern müziği harmanlayarak sizlere unutulmaz bir müzik ziyafeti sunacak. New York Times tarafından İran’ın Bob Dylan’ı olarak gösterilen Namjoo, bugünün gençliği adına konuşan, onların ruhuna dokunan ileriyi gören bir sanatçı olarak tanımlanıyor. Klasik ile moderni, geçmiş ile bugünü harmanlayan Namjoo için müzikal olarak gerçek bir yenilikçi denebilir.
25
Ajanda Teoman, İzmirli Hayranlarıyla Buluşacak
21 Kasım 201 5 Ooz e Venue
Dört yıl aradan sonra yeni albümü “Eski Bir Rüya Uğruna”yı yayımlayan Teoman, 21 Kasım'da Ooze Venue'de İzmirli hayranlarıyla buluşacak. Teoman'ın ilk albümünden beri birlikte çalıştığı Alper Erinç bu albümde de aranjör ve prodüktör olarak yer aldı. Albümün ilk çıkış şarkısı, söz ve müziği Teoman’a ait “Serseri” 10 Mart itibarıyla tüm TV, Radyo ve dijital platformlarda yayında. Şarkıların çoğunun Teoman’a ait olduğu albümde, sözlerini Nejat İşler’in yazdığı “Kum Saati” isimli şarkı da yer alıyor. Teoman 21 Kasım’da İzmirlilere yine unutulmaz bir gece yaşatacak.
28 K a s ım 201 5 O oze V e n u e 22 Kasım 201 5 İz m İr AKM Yunus Em re
AKM’de Atalay Demirci Sahne Alacak En Güzel Şarkılarıyla; Levent Yüksel Türkiye’nin en başarılı seslerinden Levent Yüksel, 28 Kasım’da Ooze Venue’de sizlerle buluşuyor. Sahnesi ile her seferinde izleyenleri kendisine yeniden hayran bırakan Levent Yüksel, muhteşem bir sahne şovuna imzasını atmaya hazırlanıyor. Binlerce izleyicisine Ooze Venue sahnesinde en güzel şarkılarını seslendirecek olan Levent Yüksel unutulmayacak bir gece için sevenlerini Ooze Venue’ye davet ediyor.
26
Atalay Demirci sevenleri ile arasındaki hasreti dindiriyor, yepyeni gösterisi “Ne Alaka” ile 22 Kasım’da İzmir AKM Yunus Emre sahnesinde İzmirlilerle buluşuyor. Daha önce 185 gösteride yaklaşık 250.000 izleyiciye cevabı vererek “ Kel Alaka” dedirtti, şimdi ise soruyu sorarak “Ne Alaka” dedirtecek… Atalay Demirci doğduğumuz andan, ölene kadar soru sormadan yaşadığımız ve bizden başka herkese “Ne Alaka” dedirten durumları sahnede yine kendi üslubuyla anlatacak, gülmeye hasret kalan yüz kaslarınız yeniden mesaiye başlayacak.
06 Aralık 201 5 İsm et İnönü Sanat Merke z İ
Marko Paşa Müzikali Yeniden Sahnede Süheyl & Behzat Uygur Tiyatrosu, Nejat Uygur’un uzun yıllar başarıyla oynadığı Marko Paşa oyununu yeni bir yorumla müzikal olarak 06 Aralık 2015 Pazar günü İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde sergileyecekler. Provalarına geçtiğimiz günlerde başlanan oyunda Süheyl ve Behzat Uygur, Şahnaz Çakıralp, Uğur Babürhan, Leyla Yüngül, Önder Keskin, Burcu Afşin, Ömer Yılmaz ve uzun bir aradan sonra tekrar sahnede göreceğimiz Nejla Uygur rol alıyor. Müzikalin kostüm tasarımı Sadık Kızılağaç’a, besteleri Afife Jale ödülüne sahip Serpil Günseli’ye, şarkı sözleri, dekor tasarımı ve yönetmenliği Uğur Babürhan’a ait. Türk tiyatrosunun komedi dalındaki en büyük ustalarından Nejat Uygur tarafından uzun yıllar başarıyla sahnelenen “Marko Paşa”, günümüz yorumuyla Süheyl ve Behzat Uygur tiyatrosu tarafından, geleneksel Türk tiyatrosu ekolünde önemli bir yeri olan operetlerinden bir örnek olarak sahnelenecek.
12 A RA L IK 201 5 O oze V e nue
19 Aralık 201 5 İ zmİ r Arena
“Kuzeyin Oğlu”ndan Unutulmayacak Konser Kuzey’in oğlu Volkan Konak, 12 Aralık’ta Ooze Venue sahnesinde en sevilen şarkılarını seslendiriyor. Karadeniz’in güçlü sesi Volkan Konak, bu konserinde usta yorumu, kendine has üslubu, tatlı sohbeti ve hikayeleriyle izleyicilere tadına doyum olmayacak coşku dolu bir gece yaşatacak. Sanatçı, 1993 yılında çıkan ilk albümü Efulim’den, son albümü Manolya’ya; türkülerden şiirlere kadar çok geniş bir yelpazede yepyeni bir repertuvarla izleyicileriyle buluşacak.
İzmir Arena Epica’yı Ağırlıyor Hollandalı senfonik metal öncüsü Epica, 19 Aralık’ta İzmir’deki sevenleriyle buluşuyor. Konserin özel konuğu ise folk metalin en önemli isimlerinden olan Finntroll... %100 Metal, bugünde Fin folk metal ustaları Finntroll’ü de ilk kez Türkiye’de hayranlarıyla buluşturacak. Müzikseverler, önce Finntroll ile coşkulu dakikalar geçirip, Epica’nın içlerinde tatlı bir esinti bırakacak müzik ziyafetine tanıklık edecekler.
27
Kültür/Sanat
SİNEM A
KASIM-ARALIK FİLMLERİ
vizyonda ne var?
SPECTRE Yönetmen Sam Mendes Oyuncular DanIel CraIg, Lea Seydoux, MonIca BelluccI, ChrIstoph Waltz Vizyon Tarihi 06 Kasım 2015
ALİ BABA VE YEDİ CÜCELER Yönetmen Cem Yılmaz Oyuncular Cem Yılmaz, Çetin Altay, IrIna IvkIna, Zafer Algöz Vizyon Tarihi 13 Kasım 2015
28
Sinema tarihinin en uzun serisinin kahramanı James Bond, yeni film Spectre ile 24’üncü kez beyazperdeye geliyor. Bond’u yine Daniel Craig canlandırırken, birçok ünlü yıldız onun dostu ya da düşmanı olarak izleyici karşısına çıkacak. Yeni macerada geçmişten gelen şifreli bir mesaj Bond’u önce Mexico City’e, ardından Roma’ya sürükler. Bond, sızdığı gizli bir toplantıda Spectre isimli tehlikeli bir örgütün varlığından haberdar olur. Örgütü ortadan kaldırmak isteyen Bond, eski düşmanının kızıyla işbirliği yapmak zorunda kalır.
Cem Yılmaz’ın yeni filmi Ali Baba ve Yedi Cüceler büyük beklentilerle birlikte vizyona giriyor. Filmin konusu bir sır gibi saklandı ve tek bilinen ünlü yıldızın birden fazla karaktere bürünerek izleyici karşısına çıkacağı. Çekimlerine Bulgaristan’da başlanan ve 140 kişilik teknik bir kadronun görev aldığı filmde Yılmaz her zaman olduğu gibi başrolde oynarken ona Çetin Altay, Irina Ivkina ve Zafer Algöz gibi isimler eşlik ediyor. Meraklısı için not: Yılmaz’ın hemen her filminde rol alan Ozan Güven bu kez kadroda yok!
AÇLIK OYUNLARI: ALAYCI KUŞ BÖLÜM 2
Yönetmen FrancIs Lawrence Oyuncular JennIfer Lawrence, Josh Hutcherson, LIam Hemsworth Vizyon Tarihi 20 Kasım 2015
CASUSLAR KÖPRÜSÜ Yönetmen Steven SpIelberg Oyuncular Tom Hanks Mark Rylance Scott Shepherd Vizyon Tarihi 27 Kasım 2015
Yeni neslin distopik bir dünyada geçen maceralı bilimkurgusu Açlık Oyunları, dördüncü filmiyle yoluna devam ediyor. Despot yönetim Capitol ve savaş yorgunu Panem arasanda geçen sivil savaşı ele alan serinin kahramanı Katniss Everdeen, yıkıma uğradığını öğrendiği uzaklardaki kasabasına geri döner ve acı gerçekle yüzleşir. Açlık oyunlarını kazananların kaldıkları yer hariç tüm kasaba Capitol tarafından yerle bir edilmiştir. Katniss, hayatta kalan tek canlı olan kedi Buttercup’ı alıp 13. Bölge’ye gider. Burası yeraltında yaşayanların topraklarıdır.
Popüler sinemanın başarılı yönetmeni Steven Spielberg, gözde oyuncusu Tom Hanks’le dördüncü kez bir araya geliyor ve bir soğuk savaş gerilimine imza atıyor. Senaryosunu ünlü yönetmenler Ethan ve Joel Coen kardeşlerin yazdığı filmde Amerikalı bir pilot Sovyetler Birliği’nde tutsak durumuna düşer. Amerikan tarafı CIA kanalıyla pilotu kurtarmak için bir avukatı işe alır. Oldukça zorlu ve tehlikeli olan bu görev, olaya dahil olan herkesi oldukça etkileyecektir.
29
S İ N EMA
KASIM-ARALIK FİLMLERİ
DÜĞÜN DERNEK 2: SÜNNET Yönetmen Selçuk Aydemir Oyuncular Murat Cemcir Ahmet Kural İnan Ulaş Torun Vizyon Tarihi 5 Aralık 2015
MACBETH Yönetmen JustIn Kurzel Oyuncular MIchael Fassbender MarIon CotIllard DavId ThewlIs Vizyon Tarihi 11 Aralık 2015
30
İkonik komedi Çalgı Çengi ile yola koyulan Selçuk Aydemir, Murat Cemcir, Ahmet Kural üçlüsü iki televizyon dizisinden sonra çektikleri Düğün Dernek filminin devamıyla güldürmeye devam ediyorlar. 2013 yapımı olan ilk filmde Sivas’taki yakın arkadaşlarının oğlunun evlilik düğününü yapmak için maceraya atılan ekip bu sefer bir sünnet düğünü organize etmek zorunda kalır. İşler Güçler ve Kardeş Payı adlı dizilerle televizyon izleyicisinin de beğenisini kazanan ekibin filminde bu dizilerde rol alan birçok oyuncu var.
William Shakespeare’in Hamlet’ten sonra en çok bilinen eseri Macbeth, görkemli bir prodüksiyon ve dev oyuncu kadrosuyla bir kez daha beyazperdeye geliyor. İskoç general Macbeth’i merkez alan eser iktidarı ele geçirmek için oynanan entrikaları, ihanetleri ve taht kavgalarının resmini çıkartıyor. 11. yüzyıl İskoçya’sında Kral Duncan’ın ordusunda görev alan Macbeth, asilere karşı çok önemli bir savaş kazanır, ardından üç kahin kendisine kral olacağını söyler. Bu kehaneti aklından çıkaramayan general, kralı öldürür ve tahta geçer.
STEVE JOBS Yönetmen Danny Boyle Oyuncular MIchael Fassbender Kate WInslet Seth Rogen Vizyon Tarihi 11 Aralık 2015
YILDIZ SAVAŞLARI 7: GÜÇ UYANIYOR Yönetmen J. J. Abrams Oyuncular DaIsy RIdley John Boyega Oscar Isaac Vizyon Tarihi 18 Aralık 2015
2000’li yıllara damgasını vuran Apple ve onun karizmatik patronu Steve Jobs üzerine filmler daha önce de yapıldı. Ancak en çok merak edileni 28 Gün Sonra, Trainspotting, Milyoner gibi filmleri de yönetmiş Danny Boyle’un elinden çıkan Steve Jobs nihayet vizyonda. Daha önce 2013 tarihli yapım Jobs gerçekliğe uygun olup olmaması yönünde tartışmalar yaratmıştı, Boyle’un filmiyse bu yönden iddialı. Jobs'u Michael Fassbender canlandırırken Macintosh’un eski pazarlama müdürü Joanna Hoffman’ı Kate Winslet canlandırıyor.
Yıldız Savaşları yeni bir döneme başlıyor. Yaratıcısı George Lucas tarafından 1970’lerde dokuz film olarak tasarlanan seri, son üç bölümüyle yeni nesile seslenecek. Serinin altıncı filmi (vizyona giriş sırasıyla üçüncü) Jedi’ın Dönüşü’nde Luke Skywalker babası Darth Vader ile yüzleşmiş, ele ele verip İmparator’u ortadan kaldırmıştı. Yeni serinin ilk halkasının konusu âdet olduğu üzere büyük bir gizlilikle saklı tutulurken o ilk dönemin izleyicisini heyecanlandıracan detay Harrison Ford’un Han Solo karakteriyle filmde rol alıyor olması.
31
Kültür/Sanat EN Y E Nİ KİTAP L AR
EN YEN İ A LBÜMLER
Rüya Körü Gürsel Korat, Yapı Kredi Yayınları
Yine Doğdu Tanyıldızı (2014) ve Zaman Yeli (2015) adlı romanları da Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan Gürsel Korat’ın kendine özgü dilinden yeni bir roman: Rüya Körü... Sürekli yok olmaya mahkûm bir şimdi’nin çemberinde, biri gelecekle, diğeri geçmişle sınanan iki adam... Hassas ve kırılgan ruhundan azap yeleğini bir türlü çıkaramayan umutsuz âşık Stefanos ile tutkusu, cazibesi ve kudretiyle kaderinin sınırlarını zorlayan Andronikos: Biri rüyalarında gelecekte yaşanacakları görüyor, diğeri geçmişte olup bitenleri... Hırsın, öfkenin, taht ve aşk kavgalarının arasında birbirlerine yaklaştıkça bütünlenen zaman, ikisini de kendi yoluna sürüklüyor. Korat, romanında Bizans’ın ve Selçuklu’nun loş koridorlarında, eski Anadolu’nun rüzgârlı ovalarında dolaşıyor.
Filmler Hayatımızı Nasıl Etkiler? David Thomson, Alfa Yayınları
Eadweard Muybridge’in hareketli resimlerinden günümüzün başdöndürücü teknolojisine... David Thomson’ın kitabı sıradan bir sinema tarihinin ötesinde, filmlere ve artık hayatımızın her alanına girmiş ekranlara, izlemeye dair olağanüstü bir anlatı. Filmlerin bizi büyüleyen ışığından o filmlerin perde arkasındaki stüdyo yöneticilerine, starlardan Hollywood’un parlak ve kirli dünyasına, Fransız Yeni Dalgasından televizyona ve bilgisayar oyunlarına uzanan bir tarih derlemesi. Sinemanın başlangıcından bu yana ekranla, perdeyle olan ilişkimizi sorgulayan Thomson, bir anlamda neden izliyoruz sorusunun cevabını arıyor, görmek için baktığımızda hâlâ anlayabilme umudumuzun olduğunu söylüyor.
Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz Semih Gümüş, Can Yayınları
Semih Gümüş, bu kez bir romanla okurunun karşısında. Belki Sonra Başka Şeyler de Konuşuruz, insanın içine yer eden, acı bir yalnızlık duygusunun hikâyesini anlatıyor. Sinan büyük acılar çektiği, kişisel tarihini geride bırakmıştır. Kendine yeni bir hayat kurmayı, tanık olduğu herkesi ve her şeyi de geride bırakmayı başarabilecek midir? Uzak bir deniz kıyısında, köyden uzak bir kır evine yerleşir ve geçmişiyle hesaplaşmaya başlar. Yazdığı roman, yaralarını onarmaya yardımcı olacak mıdır? Kitap, Türkiye’nin yakın geçmişinde izleri görülen derin yarıklara odaklanan, insanı doğa içinde, aşk içinde gözlemleyen, aydın ve kentli çevrelerin duyarlıklarını yansıtan bir eser.
1
Tutsak Güneş / Ayşe Kulin
2
4N 1K /Büşra Yılmaz
EN ÇOK SATA N K İ TA P L A R
3
Küçük Prens / Antoine de Saint-Exupery
4
Kadın / Yılmaz Özdil
5
Kürk Mantolu Madonna / Sabahattin Ali
32
Kalbimi Koydum / Gülben Ergen
Gülben Ergen, kariyerinin 27’nci yılını 10’uncu albümüyle kutluyor. Gülben Ergen "Kalbimi Koydum" albümüne adını veren şarkıyı Boran Duran ile seslendirdi. Sanatçı albümünü için: “Beş yıl aradan sonra çok çalıştık. Bulutlara karışmak ve sevinçten ağlamak istiyorum. Yastığımın altına koyacağım. Bayramlığı yeni alınmış çocuklar gibiyim.” Ergen, yeni albümü için imajını da yeniledi ve boksör şortu, kolsuz tişört, spor ayakkabı, altın rengi muştalarla objektif karşısına geçti.
Bir Parmak Bal / Sibel Can
Kariyerine başladığı andan itibaren Türk Sanat Müziği’nin sevilen isimlerinden bir olan Sibel Can, yaza iki şarkılık “Bir Parmak Bal” adlı çalışmasıyla veda ediyor. Şarkı, ünlü pop müzik sanatçısı Tarkan’ın Sibel Can’a bir armağanı. Sibel Can ve Tarkan hayranları bu ortaklıktan fazlasıyla memnun olacak!
6
Eyvallah / Hikmet Anıl Öztekin
7
Grey / E L James
8
Fi / Akilah Azra Kohen
9
İçimizdeki Şeytan / Sabahattin Ali
10 Bana Seni Seviyorum Deme Hissettir / Miraç Çağrı Aktaş
Rattle That Lock / David Gilmour
Gilmour’un dördüncü solo albümü “Rattle That Lock”taki şarkıların sözleri sanatçının uzun yıllardan beri partneri olan Polly Samson imzası taşırken; albümün prodüktörlüğünde ise David Gilmour’un yanı sıra Roxy Music’ten Phil Manzanera’nın adı geçiyor.Albüme adını veren şarkı Samson tarafından John Milton’un ünlü “Paradise Lost” kitabından esinlenerek yazıldı.
Sinemada İzlemeye Fırsat Bulamayanlar İçin EN YE Nİ DV D 'L E R
IMAX teknolojisi ilk kez İzmirlilerle buluşuyor! Mavi Bahçe AVM Cinemaximum'da en yeni filmlerini izleyebilirsiniz.
Çocuk Büyütme Rehberi
Düşler Bahçesi
Yönetmen: EugenIo Derbez Oyuncular: EugenIo Derbez, Karla Souza Yapım Tarihi: 2015
Yönetmen: Cameron Crowe Oyuncular: Matt Damon, Scarlett Johansson
Valentine ve kızı arasındaki sıra dışı hikâye, bir gün Valentine’in kapısının çalmasıyla başlar. O güne kadar kızı olduğunu bilmeyen çapkın adam, karşısında eski sevgilisini görür. Bebeği bırakıp giden genç kadın, Valentine’nin hayatını tamamen değiştirecektir. Genç adamın tüm alışkanlıkları ve yaşam şekli, küçük bir kızın büyütülmesi ve mutlu olması için değişir. Sürprizlerle dolu müthiş bir serüven olan Çocuk Büyütme Rehberi, kalpleri ısıtacak sıra dışı bir hikâyeyi anlatıyor.
Oscarlı yönetmen Cameron Crowe ve başrolde Matt Damon’dan eğlenceli, dokunaklı, macera yüklü sıcacık bir aile filmi. Eşinin ölümünden sonra iki çocuğuyla taşındıkları evin arka bahçesinin bir hayvanat bahçesi olduğunu fark eden Benjamin, ailesini ve hayvanat bahçesini ayakta tutmak için burayı düzenleyecek bir ekip kurar. Kaçmaya meyilli kaplanlar, aslanlar ve daha bir çok hayvanla dolu olan parkın büyük açılışı ilkbaharda yapılacaktır ve yetişmesi gereken çok iş vardır.
Aşk Tarifi
Ajan
Yönetmen: Lasse HallstrOm Oyuncular: Helen Mıren, Om PurI Yapım Tarihi: 2014
Yönetmen: Paul FeIg Oyuncular: MelIssa McCarthy, Rose Byrne, Jude Law, Raad RawI Yapım Tarihi: 2015
Başrolde Akademi ödüllüHelen Mirren, yapımcılar Steven Spielberg, Oprah Winfrey ve Juliet Blake, yönetmen koltuğunda Lasse Hallström ile keyifli bir hikâye izlemeye hazır olun. Güney Fransa’daki Michelin yıldızlı klasik bir Fransız restoranının sahibesi (Mirren), çok yakındaki kasabaya yeni yerleşen bir göçmen tarafından Hint lokantası açıldığını öğrenir. Genç adam, nerede olursa olsun evinin rahatlığına ulaşmak çabasındadır. Çok geçmeden bu iki işletme arasında kıyasıya bir rekabet başlar.
Melissa McCarthy, yönetmen Paul Feig’ın bu komedi bombası için hem silahlı hem de çok komik olarak karşınızda! Ofis işlerine tıkalı kalmış CIA analisti Susan Cooper dünyanın en yeni ve en öngörülmez gizli silahı olmak üzeredir. Partneri sırra kadem basınca ve en iyi ajanlardan birinin kimliğinin ortaya çıkması riski oluşunca Susan, kılık değiştirip silah tacirini yakalamak üzere gönüllü olur. Komik aksiyon sahneleriyle dolu bu macera reddedemeyeceğiniz bir görev!
Yerli Albüm
D &R'DA EN ÇOK S ATANLAR
1. Gölge Etme / Kaan Tangöze 2. Aşk İle / Koray Avcı 3. Şişe Aşk / Buray 4. Başka / Feridun Düzağaç 5. 40 Yılın 40 Şarkısı / Selda Bağcan 6. Pırlanta / Demet Akalın 7. Bıldırcın Yağmuru / Zeki Müren 8. Yaş Hikayesi / Merve Özbey 9. Gök Nerede / Mabel Matiz 10. Bangır Bangır / Gülşen
Yabancı Albüm 1. Honeymoon / Lana Del Rey 2. Uzun Yol şarkıları 3. Stresten Uzak Dinlendiren Klasikler 4. Reina 7 by Ufuk Yıldız 5. Back to Black / Amy Winehouse 6. Selection / Lara Fabian 7. Rattle That Lock / David Gilmour 8. 1989 / Taylor Swift 9. NR1 Summer Hits 2015 10. İlk Şarkılar / Fazıl Say
DVD 1. Survivor - Ölümcül Takip 2. Niyazigül Dört Nala 3. Spy – Ajan 4. Mad Max: Fury Road 5. Fifty Shades of Grey - Grinin Elli Tonu 6. The Water Diviner - Son Umut 7. Fast & Furious 7 - Hızlı Ve Öfkeli 7 8. The Imitation Game: Enigma 9. The Physcian - İbni Sina / Hekim 10. Interstellar - Yıldızlararası
33
Mimari
“ mavi bahçe insancıl, doğal ve İzmirli!” İzmir’in yeni alışveriş ve yaşam merkezinin mimarları Roy Higgs ve Elif Ertekin Gürkan Mavi Bahçe’yi böyle tanımlıyor. Dahası onlar kent insanının bu tanımı yapması için İzmir’in geleneksel mimarisinden, pazar yerlerinden ve huzurundan ilham aldılar. Unutmayın, burası sizin eviniz örnek alınarak inşa edildi! ___ Alışveriş merkezini Ege mimarisinden ilham alarak tasarlamak kimin fikriydi? Bununla neyi amaçladınız? Neden böyle bir mimari planladınız? Roy HIggs: Üç ayrı parselden oluşan bir projeye, diğer tüm projelerimizden daha farklı bir şekilde yaklaşmamız gerektiği aklıma gelen ilk şey olmuştu. Her bloğun kendisini güçlü bir şekilde ifade edebileceği ayrı bir teması olması gerektiğine inanmıştım. İzmir’i defalarca ziyaret ettikten sonra renginden, malzemelerinden ve geleneksel Ege mimarisinden çok etkilendim. Yeni geliştirilen pek çok projede bu özel karakteristik mimari ögelerin göz ardı edildiğini düşündük. Benim ise burada tek düşünebildiğim şey İzmir’in geleneksel mimarisini günümüz alışveriş ve eğlence dünyasına layık olduğu şekilde entegre etmekti. Elif Ertekin Gürkan: Proje bize ilk tanıtıldığında çok heyecanlanmıştık, çünkü hem Selami Özel Bey ile Tomris Hanım’ın, hem de projeye emek verecek tüm ekibin istediği şey bu alışveriş merkezinin İzmir’e ait olması, insanların Mavi Bahçe’yi ziyaret ettiklerinde kendilerini İzmir’de hissetmelerini sağlamaktı. Bu dü-
34
Roy HIggs
Elif Ertekin Gürkan
35
MAVİ BAHÇE ÜZERİNE
şünce bizi çok etkiledi. Çok uzun bir süre İzmir’i ve onu çok seven İzmirlileri düşünerek bu güzel şehre ait araştırmalar yaptık, bize sunulan örnekleri inceledik. ___ Ege mimarisinin sizce en önemli özellikleri nelerdir? Mavi Bahçe’de bunlar nasıl yer alıyor? Roy HIggs: Benim için Ege mimarisinin en çok öne çıkan yanları “mutlu” ve huzurlu olmasıdır. Bizim çözmemiz gereken tasarım süreci bu iki güzel tanımın nasıl dört katlı yeni bir binaya adapte edilebileceğiydi. Canlı renkler, malzemeler, teraslar, ferforje korkuluklar, sular, gölgeler gibi İzmir’i tanımlayabilecek pek çok öğeyi kullanmaya çalıştık. Eğer başarılı olduysak okurlarınızın bu konudaki yorumlarını da merak ediyor olacağım!
36
Elif Ertekin Gürkan: Roy’un dediği gibi Ege mimarisi bize hep güzel duyguları hatırlattı, projeyi tasarlarken ve daha sonra şantiye sürecinin sonuna dek ilk çıkış noktamız olan mutlu ve huzurlu ifadesini takip etmeye özen gösterdik. Cumbaları, küçük balkonları, peyzajı, beyaz pergolaları, her biri özenle düşünülmüştüm ferfoje detaylarında bizim için hep önemli olan İzmir’di ve İzmir’i anlatabilmekti. Şimdi düşündüğümüzde ziyaretçilerimizin her gelişinde yeni bir detay fark edebilecekleri duygusu bizi çok mutlu ediyor. ___ Mavi Bahçe’nin oldukça geniş bir açık alanı var. Alışveriş merkezlerinde kapalı alanlar, yani mağazalara daha çok yer verilerek daha çok kazanç sağlanması ön plandayken siz o alanı bunun
dışına çıkarttınız. Bunu yaparken neyi düşünüyordunuz, amaçlıyordunuz? Roy HIggs: Güzel palmiye ağaçlarımız, geniş ve yemyeşil çim alanlarımız, su öğelerimiz, sarmaşıklarımız, tüm bu elemanlar projemizin tam ortasında yer alıyor. Ziyaretlerimde İzmirlilerin aslında yeşili çok sevdiğini ama yeterli miktarda yeşil alana sahip olmadıklarını fark etmiştim; bunun üzerine promosyonlar, sosyal etkinlikler ve ailelerin toplanması için harika bir imkan sunan park alanı ortaya çıktı. Elif Ertekin Gürkan: Projemizin tam ortasında yer alan peyzaj alanımız bizi diğer tüm alışveriş merkezlerinden ayrıştıran en önemli noktalardan birisi. Bu alan için en az binamızın kendisi kadar uzun bir tasarım süreci geçirdik ve yine aynı konseptle, yanı kullanılan her bitkinin yerel
olmasına çok özen gösterdik. Çocukların yaz aylarında çok eğlenerek kullanacakları kuru havuzumuz, büyük konser ve etkinliklere ev sahipliği yapacak bir alanımız var. Zemin katında kafe ve restoranlarda yemek yiyen ziyaretçilerimizin kurgulanan havuz konseptleri ile mavi ile yeşilin bir araya geldiği bir ortamda bulunmasını istedik. ___ Kapalı bir hipermarket yerine pazar yeri tasarladınız. Neden bunu tercih ettiniz? Ege’deki pazar kültürünü incelediğinizde sizi hangi öğeler etkiledi? Bunlar, Mavi Bahçe’de kendilerine nasıl yer buldular? Roy HIggs: İstanbul’daki İstinye Park Alışveriş Merkezi’nde, modern mimariyi destekleyecek şekilde ilk modern (geleneksel) pazar alanını tasarlamıştım. Görü-
nüşe bakılırsa oldukça beğenildi ve daha sonra da pek çok alışveriş merkezi tarafından uygulanmaya çalışıldı. Mavi Bahçe’de ise bu sefer konsepti İzmir insanının ihtiyacını karşılayan ve daha eğlenceli bir şekilde sunmak istedim. Bunun için pazar alanının ortak alanında kullandığımız gibi bu alanda yer alan kiracıların da kendilerini ifade edebilecekleri yerel ögelere yer vermelerini önemsedim. Elif Ertekin Gürkan: Pazar alanı Mavi Bahçe’nin en renkli kısımlarından bir tanesi çünkü bu mekanda gerçekten İzmir’e ait, başka şehirlerde bulamayacağınız tatları bulabileceksiniz. Bizim iç mimarisine ozendiğimiz kadar pazar alanında yer alan kiracıların da renkli ve çeşitli olması bu mekanı artık daha da çok sevmeme neden oluyor. Çünkü pazar ala-
nımız İzmir kokuyor ve çok keyifli. Hem iç hem dış mekanını ziyaretçilerin büyük bir keyifle kullanacaklarından eminim. ___ Mavi Bahçe sanat ve müzik performansları içinde önemli imkanlar sunuyor. Bu konuda nasıl bir mimari tasarım düşündünüz? Roy HIggs: Müzik ve sanat Mavi Bahçe’de bahçede, köprülerde ve alışveriş koridorlarımızda pano ve performans alanlarında yoğunlukla kullandığımız/kullanımı için yer ayırdığımız konseptlerimiz. Çocuklar için döşemelerimizde bile seksek oynayabilecekleri, eğlenebilecekleri alanlar yarattık. Elif Ertekin Gürkan: Bu kadar güzel bir bahçe alanımız varken ve tüm projemizi hem üst katlardan hem köprülerden hem
37
MAVİ BAHÇE ÜZERİNE
Güzel palmiye ağaçlarımız, geniş ve yemyeşil çim alanlarımız, su öğelerimiz, sarmaşıklarımız, tüm bu elemanlar projemizin tam ortasında yer alıyor. Ziyaretlerimde İzmirlilerin aslında yeşili çok sevdiğini ama yeterli miktarda yeşil alana sahip olmadıklarını fark etmiştim; bunun üzerine promosyonlar, sosyal etkinlikler ve ailelerin toplanması için harika bir imkan sunan park alanı ortaya çıktı. ROY HIGGS
de yemek yerken ya da bir şeyler içerken izleme şansını sunduğumuz bir mimari ile Mavi Bahçe’yi tasarlamışken, İzmirliler için vazgeçilmez olan sanat ve müzik performansları için de mümkün olan en fazla sayıda noktada imkan sunmalıydık. Bunu başardığımız için de mutluyuz. ___ Alışveriş merkezleri 7’den 70’e herkes için bir yaşam alanı. Bu anlamda çocuklar için nasıl bir alan yarattınız? Roy HIggs: Mavi Bahçe her yaş grubu için bir şeyler sunuyor aslında; ama çocukları çok önemsedik ve onlar için özel bir kat ve dükkanlar, koridorlarda dahi eğlenebilecekleri oyuncaklar, döşemelerde oyunlar, balıklarla dolu havuzlar ve en önemlisi rahatça koşup oynayabilecekleri bir bahçe tasarladık. Elif Ertekin Gürkan: Çocuklar ve onlara özel mekanlar en çok önemsedi-
38
ğimiz tasarım kriterlerinden bir tanesiydi. Çocukları ile birlikte Mavi Bahçe’ye gelen aileler eminim bahçemizdeki kuru havuzumuzda onları izlerken ya da çocuk katındaki şeker tüplerine ya da komik aynalara bakarken, küçük sahnemizdeki etkinlikleri izlerken en az çocukları kadar yarattığımız renkli ve eğlenceli alanlardan memnun kalacaklardır. ___ Sizce sıradan bir İzmirli, Mavi Bahçe’ye ilk kez geldiğinde neler hissedecek, düşünecek? Roy HIggs: Umuyorum ki ziyaretçilerimiz Mavi Bahçe’yi, İzmir’de benzeri olmayacak şekilde, kendi özel ve farklı mekanları olarak bağırlarına basacaklardır. Elif Ertekin Gürkan: Mavi Bahçe’ye gelen tüm İzmirlilerin projemizi aynı bizim hissettiğimiz, sevdiğimiz gibi benimseyeceklerini, evleri dışında kendilerini rahat
hissettikleri bir mekan olarak algılayacaklarını düşünüyorum. ___ Daha önce de AVM tasarlanmasında ve inşasında görev aldınız. Önceki çalışmalarınızın ışığında Mavi Bahçe’yi nasıl tanımlarsınız? Roy HIggs: Türkiye’de pek çok alışveriş merkezi tasarladım ancak Mavi Bahçe’nin tematik mimarisi benim için de bir ilk oldu. İnanıyorum ki ziyaretçiler alışveriş yapmak, yemek yemek ve her defasında farklı bir tecrübeyi hissetmek için Mavi Bahçeyi sık sık ziyaret edeceklerdir. Elif Ertekin Gürkan: Mavi Bahçe konsepti gereği bulunduğu yere ait tasarlanmış bir mekan. Üstelik bir alışveriş merkezi olarak diğerlerinden hem ölçeği hem dokusu ile farklılaşmış bir proje. Bu anlamda daha önce tecrübe edilmemiş şekilde insana yakın, doğal ve İzmirli aslında….
"Bu kadar güzel bir bahçe alanımız varken ve tüm projemizi hem üst katlardan hem köprülerden hem de yemek yerken ya da bir şeyler içerken izleme şansını sunduğumuz bir mimari ile Mavi Bahçe’yi tasarlamışken, İzmirliler için vazgeçilmez olan sanat ve müzik performansları için de mümkün olan en fazla sayıda noktada imkan sunmalıydık. Bunu başardığımız için de mutluyuz." Elif Ertekin Gürkan
39
Seyahat sekizinci k覺ta
madagaskar
40
MAGMA İLE "DÜNYA SENİ ÇAĞIRIYOR"
1
Görünmez Halk, Tabular Yapan Halk ve diğer tuhaf adlarıyla Madagaskar’ın benzersiz insan çeşitliliği... Magma dergisi, birkaçı hariç nerdeyse tamamı yeryüzünün hiçbir yerinde yaşamayan canlılarıyla gizemli ve benzersiz Madagaskar’ı keşfe çağırıyor. YAZI: Ö Z C A N Y Ü K S E K / FOTOĞRAFLAR: S E L C E N K Ü Ç Ü K Ü S T E L
A
dadaki yerleşimin varlığı ancak 1.300 yıl geriye gidiyor. Madagaskar halkının dil ve kültürünün kaynağı büyük ölçüde Endonezya Adaları’na ait ama Afrika, Arap ve İslam etkisinin izleri de gözlenebiliyor. Bazen insanın aklından geçenler, geceden bile karanlık olabilir, yine de hiçbir düşünce, karanlık ormanda çakan bir çift lemur gözü kadar parlak olamaz. Ormanın içinde erişilmez yüksek dallara sıçrayarak kaybolan, bunu yaparken sana bakıp deli çığlıklar atan lemurlar kadar hiçbir şey seni coşturamaz. Küçük bir çocuktum, cılız parmağımı dünyanın üzerinde o yana bu yana gezdirir, her seferinde ta aşağılara kadar indirir, o ülkenin tam üzerine gelince, oraya iyice bastırırdım, nerdeyse ağlayacak denli güçlü bir arzuyla. Parmağım, o ada kadar anca vardı. Şimdi o parmağımın üzerindeyim. Boulevard D’andovoranto’nun ucundaki garda, etrafımı kuşatan çekçeklerden
birini gözüme kestirdim. Diğerleri artık beni çevirmesin diye bir lemur gibi dört ayak arabanın içine çullandım. Yabancısı olduğum, tek başıma gidemeyeceğim en ücra sokaklara, caddelere, şehrin meşhur limanına böylece girip çıkabilecek, Taomasina’nın kokusunu genzime çekecek, canlı ve cansız seslerini işitecek, bana elini açan çaresiz ellere dokunabilecektim. Yoksul ülkelerde pek sık başvurduğum bir yol sayılmazdı aslında, hesaplamış da değildim ama akşam çökmeden vardığım Madagaskar’ın bu ikinci büyük şehrinde, hava iyice kararmadan şehre karışıp nüfuz edebileceğim daha kolay ve emniyetli yol gözükmüyordu. Şehir vanilya, çürümüş karanfil, çöp, kahve, krom, katran ve karides kokuyordu. “Atansiyon mösyö” diye sesleniyordu ikide bir çekçekçim; Fransızcayla karışık İngiliz lisanıyla: “Koluna dikkat et, dirseğini çek, kamerana sahip ol, trafik sıkışınca kimseye ilgi gösterme” diye uyardıkça uyardı yolun başında.
2
1 Yeryüzünde kağnı arabalarının motorlu araçlardan daha çok kullanıldığı belki de tek ülke Madagaskar. Ülkedeki yaklaşık 50 bin kilometrelik yol ağının yalnızca 6 kilometrelik kısmı asfalt. 2 Adadaki yerleşimin varlığı ancak 1.300 yıl geriye gidiyor. Madagaskar halkının dil ve kültürünün kaynağı büyük ölçüde Endonezya Adaları’na ait ama Afrika, Arap ve İslam etkisinin izleri de gözlenebiliyor.
41
Seyahat
“Meraklanma bu konuda tecrübem var” dedim. “Vardır mösyö. Buraya tecrübesiz adam gelmez zaten. Son tecrüben olmasın diye söylüyorum.” Muz satıcısı, renk renk örme sepet satıcısı, adını bilmediğim tropik yemişler, envai çeşit yerfıstığı, teneke oyuncak arabalar, otobüsler, bunları uzatıyorlardı etrafımı kuşatan kalabalık, avuçlarına Madagaskar parası sayıp almam için. Henüz para bozdurmuş bile değildim. “Burası belki başka bir yer. Burası Lemurya mösyö. Başka bir kıta. Ha ha ha!..” Neşeli çekçekçim, çıplak ayakları asfaltta, kahkahalar atarak koşmaya başladı: “Öyleyse nereye götüreyim mösyö seni, söyle!” Ah ne güzel bir soruydu bu! Ne müthiş bir başlangıç! Nasıl da içimde bir kırbaç şaklatarak şahlandı heyecan! “Başkalarını nereye götürüyorsan oraya
42
götür beni.” “Herkesi aynı yere götürmüyorum mösyö... Gemicisi var, madencisi var, Fransız’ı, İngiliz’i...” “Sen beni, kendi başıma giremeyeceğim yerlere götür.” “Öyleyse atansiyon mösyö! Eşyana dikkat et. Kimseye bulaşma! Ha ha ha!” “Bulaşmam!” KANAL Sabah, şehrin güney doğusunda Manangares Irmağı üzerindeki limana doğru yollandım. Odun, her renk kumaş, hindistancevizi veya balık yüklü, uzak köylerden su yoluyla gelmiş yüzlerce pirogtan oluşan son derece hareketli, yüzer bir pazardı gözlerimin tanık olduğu. Kadın ve erkek, çıplak ayak ya da terlikle teknelerin kenarlarına basarak nehir pazarını dolaşıyor, almak istediğini alıyor, sırtına atıp kıyıya çıkıyordu. Çekçeklerin, öküz arabalarının
kuşattığı kıyıdaysa satın alınan malların taşınması, götürülmesi faslı başlıyordu. Kimileri de sanki benim gibi yalnızca olup biteni görmek için oraya gelmiş, bir kıyıda oturuyordu. O kimseler benim için, cebinin boşluğuna benzeyen bir yalnızlıkla, güneşin alnına oturmuş vakit öldüren yoksulluk kahramanlarıydı. Onların bakışlarında, daha çok da bakışsızlıklarında bir süre öylece oyalanıyordum. Palanganes Kanalı’nda yolculuğum için limandan gözüme kestirdiğim, uzun, ağaçtan, yerel dilde filanca denilen bir pirogla anlaşarak rehberimle birlikte yollandım. İrili ufaklı gölleri, deniz kulaklarını ve nehirleri birbirine bağlayan doğu kıyısındaki altı yüz kilometrelik muhteşem Palanganes’in sadece Taomasina’dan Mananjari’ye kadarlık 420 kilometresi teknelerin işlemesine elverişliydi. Haritadan hesapladığım kadarıyla benim gezim de bu kanalın aşağı istikametine doğru,
1
şey, usulca arkamda kalıyordu, yabancı yüreğimi tamamen teknenin yumuşak akışının tesirine bırakmıştım. Kıyıya pek nadir çıkıyordum. Uzaktan, öbek öbek asılı balıklar kanalın cömertliğini sergiliyor, bükümlü, kim bilir nerelere uzaklaşan ince keçiyolları arkada yitip gidiyordu. Esinti, o sıcak, ıslak esinti her şeyi birbirine çarçabuk bağlayan görünmez el gibiydi orada. Soluk mor ufuklar en arkada beni çağırıyor, düş kulübeleri yorgunlar için bir sığınak gibi gülümsüyor, sazlıklar, balık sepetleri, kum çıkaran çıplak dalgıçlar, renkli kuşlar, zebu sürüleri, daha pek çok şey... Ama karaya çıkamıyordum, güneşin her şeyi gören ışıkları altında yanıp tutuşan suya gözümü dikerek ve iç çekerek diyordum ki yolum senin yolun. 1 Taomasina liman kentinde anacadde Boulevard D’andovoranto'da bulunan tren garı, akşam güneşinde gençlerin buluşma merkezi. 2 Nüfusunun yüzde 90’ı Borneo kökenli Malagasi halkından oluşuyor. Yaklaşık bin yıl kadar önce Afrika’dan geçen Bantular da bir ölçüde adanın kültürünü belirliyor. Adanın nüfusu 22 milyondan fazla, sayıların diliyle konuşursak nüfusun yüzde 90’ı günde 2 doların altında gelire sahip. 3 Verimli toprağı, mineralleri, hatta petrol rezervleriyle Madagaskar, potansiyel olarak zengin kaynaklara sahip ama yine de dünyanın en yoksul ülkeleri arasında. Nedenini tahmin etmek zor değil, uzun sömürge dönemi, kaynakların yağmalanması, emek istismarı...Çocuklar ülkede en kötü koşullara sahip toplumsal kesimi oluşturuyor. Satıcı çocuklar en talihli olanları. Çocuk fahişeliğiyse devletin önlemekte zorlandığı korkunç bir trajedi.
Manambato’ya kadar giden yaklaşık 100 kilometrelik bölümünü kapsıyordu. Bana kalırsa yolculuklar içinde en heyecan verici olan, ne deniz, ne çöl, ne havada yapılandır. Düz ya da kıvrılarak suya yakın ilerleyen bir teknenin içinde, uzak ufku bazen saklayıp bazen gösteren nehir yolculukları gibisi yoktur. Yazık ki nehirlerin iğdiş edildiği çağda, böyle bir yolculuk için çok az su kaldı. Kehribar ışık altında aşağıya akıp giden suyun sesini dinliyordum, bu seslere bazen yakın geçtiğimiz kıyıdaki kadınların fısıldaşmaları karışıyordu. Kadınlar yarı kapalı gözlerle bize bakıyor, teknemizin gönderdiği dalgalar, onların çiçekli, bol fistanlarını yıkıyor, ayağa kalktıklarında sıra sıra, narin narin, yumuşak damlacıklar etekliklerinden suya dökülüyordu. Her
2
BAŞARISIZ KRAL Krallar mı iyiydi, yoksa şimdi ülkeyi yöneten asker ya da sivil başkanlar mı, diye sordum. “Krallardan hesap sorabiliyorduk ama şimdikiler öyle değil.” “Seçimde değiştiremiyor musunuz?” “Değiştirmek kolay değil mösyö. Değişseler de hesap sormuş olmuyorsun zaten.” “Krallardan hesap soruluyor muydu yani?” “Yaşamımızın kaynağı kraldı eski zamanlarda. Şimdi yok tabii ki... Kral yaşamın sorumlusuydu. Her şey iyi gidiyorsa kral sayesindeydi, kötü gidiyorsa o da kral yüzündendi.” “Öyleyse kral bedelini ödüyordu?” “En ağır biçimde.” Eski zamanlarda Antaymour yerlileri ara-
3
43
Seyahat sında kral, ürünün yetişmesinden ve halkın başına gelecek her türlü kötülükten sorumluymuş. Yağmur yağmazsa ya da ürün iyi yetişmezse, verimlilik azsa kral cezalandırılırmış. Batı Afrika’nın bazı bölgelerinde de bu adeti işitmiştim. Özellikle Kamerun Yüksek Çayırlıklar’da ve ona komşu ülkelerde. Krala edilen dualar, verilen hediyeler yağmur yağdırmaya yetmezse kabile adamları onu iplerle bağlayıp zorla atalarının mezarına götürür, gereksindikleri yağmuru orada belki elde edebiliriz diye düşünürmüş. Yağmur bir türlü yağmazsa kral da öbür dünyayı boylarmış. Madagaskar’da krala ait adetler artık yok ama sayısız başka adet hâlâ yaşıyor ve yol boyunca bunları işitme fırsatım oldu. Örneğin hasta bir insan ruhunu yitirince, belki de aklını kaybedince arkadaşları ve yakınları aile mezarlığına gider, mezarda bir delik açarmış. O delikten yalvarıp yakararak hastanın babasının ruhundan, ruhu olmayan oğlu için bir ruh vermesini isterlermiş. Sonra da deliğin üzerine bir başlık kapatır oradan uzaklaşırlarmış; babanın verdiği ruhu bu başlığın içine koyarak hastaya getirirlermiş. Hasta başlığı başına giyer, böylece yeni bir ruh alır ya da kendi eski ruhuna kavuşurmuş. Yine adadaki Zafimanelolar yemek yerken kapılarını kilitlermiş, hiç kimse onları bir şey yerken göremezmiş. Varualar ise yemek yerken, bir şey içerken yine hiç kimsenin kendilerini görmesine izin vermezmiş. Daha ilginci, karşı cinsten hiç kimse kendilerini yerken ya da içerken göremezmiş. Asla mı göremez, diye sormuştum rehberime. “Görebilmen için o adama para ödemen gerekir.” “Ya kadın?” “Bir erkek para verse bile kadını yemek yerken göremez, içerken de...” Varualar, yemek pişirirken de kimsenin görmesini istemezmiş. ORMANDAKİ KARŞILAŞMA Madagaskar’daki her günü anlatmam çok zor ey okur. Hafıza en çok kokuyu hatırlar derler, bu ülkenin kokularıyla yaşıyorum aslında ben. Hele bir tanesi... Önce bataklığımsı bir koku gelmişti burnuma, işte orada, ormana ulaşan keçiyolunun solunda bataklıklar başlamıştı bile. Gidenlerin bir daha geri gelmediği,
44
1 2
gizemli, Sinbad’ın gemiden sağ kurtulup kendini bulduğu masal öykülerindeki ormanları anımsatıyordu bana o yalpak, yutucu çamurlar. Derken kötü kokudan biraz uzaklaştık, yerini birçok canlı, karmaşık bileşenlerden oluşmuş, taze, karanlık bir rayiha aldı. Tüm yeşil, büyüyen şeylere ait, gizli bir tapınağın kapısında gibiydim. Ağaçların ruhları, sayısız böceğin, iki bacaklı, dört bacaklı, kanatlı, kuyruklu, yüzen veya yerde sürünen herkesin, tüm hayvanların konuşmaları, fısıltıları kulağı-
ma geliyor, beni ormana katılmaya çağırıyordu. Hişt, hişt, hişt! Evet, evet, evet!.. Hadi, hadi, hadi! Andasibe Ormanı’nın kıyısındaydım. Kış aylarında, yani ağustos-eylül arası birazcık soğuk olurmuş bu yöre, çünkü nispeten yüksek, bin metreyi geçen bir yer. Aralıkta dolaşıyordum ben. Pek çok bakımdan Madagaskar’ın en gözde ormanı Andasibe çünkü indri indri’ler, lemurların en büyüğü burada yaşıyor. Yalnızca indri indri değil, sekiz çeşit lemurun şu karanlık
3
4
1 Palanganes Kanalı, önemli bir ulaşım ve taşımacılık yolu. İçi oyulmuş ağaçlardan yapılma geleneksel tekneler, uzun kayıklar, motorlu ya da motorsuz olarak yük taşımada kullanılıyor. 2 Toamasina, Madagaskar’ın limanı ve en büyük ikinci kenti. İnsan gücüyle kullanılan çekçekler kısa mesafede yolcu ve yük taşımakta kullanılıyor. 3 Ambositra kentine giden yüksek ve alçak vadiler, geleneksel tarımın, özellikle çeltik ekiminin yapıldığı yöreler. İnsan gücü, hayvan gücü, on bin yıllık teknikle tarlada. 4 Tahta tekerlekli bir el arabasıyla kim bilir kaç kilometre uzaktaki bir hastaneye yetiştirilmeye çalışılan hasta ve yakınları.
ormanı mesken tuttuğunu öğrendim. Rehberim, “fakat hepsini görmeyi bekleme” dedi; “bu saatte bize hangisi görünmek istiyorsa onları görebileceksin; tabii ormanda ilerlemeyi başarırsak...” Çamur bataklardan sakınarak ormanın göbeğine doğru ulaşmak zorundaydık. Gelgelelim şimdi artık, iki yanımızda birden guruldayan bataklar, ağızlarını şapırdatıp duruyorlardı. Karanlıkta bastığımız yeri görmeden, el yordamıyla, her birkaç dakikada bir durup orman yolunun kaska-
tı toprağına dokunarak, ağır adımlar atarak ilerliyorduk. Bu ormanların giderek daraldığını, daraldıkça burada yaşayan canlıların azaldığını düşündüp ürperiyor insan, eskiden de böyle miydi acaba; elli yıl, yüz yıl önce de insan ormana girdiğinde lemurları ve diğer hayvanları görmek için sabırlı olmak zorunda mıydı? Nerede bu lemurlar? Hiçbirini göremeyecek miydim? Tükendi mi tamamen, kalan bir avuç lemur da insandan korktuğu için ormanın derinliklerine
mi saklandı? Sabır göstererek, rehberimin peşinden ayrılmadan, ayaklarımı bastığım yere dikkat ederek ormanın içinde ilerlemeyi sürdürdüm. Sonra bir başka lemur türü, sonra bir başkası. Her bir kümenin sayısı sekiz on taneyi geçmiyordu. En sonrasında da bizlerden çok uzaklarda yüksek dallı ağaçların en tepesinde birbirlerine kur yapan indri indri’leri gördüm. Vahşi, keskin bir sesle ötüyorlardı. Uzaktan ancak erkeğin kızıl dudaklarını fark ettim. Orman çınlıyordu. Lemur ormanlarında birkaç gün geçirdim. Lemurlar geleneksel anlamda Madagaskarlılar için koruyucu bir hayvandı asırlar boyu, hatta kimi “fadi” yani tabu öykülerinde onlar için akraba diye söz ediliyor. Sonrasında toplumsal altüst oluşlar, dışarıdan gelen yeni alışkanlıklar genç kuşak arasında bu öyküleri zayıflatmış. Hıristiyan misyonerler de kendi öyküleri yoluyla geleneksel
45
Seyahat
1
inançlara bağlılığı çökertiyor pek çok yörede. Yerine nakit para bağlılığı geçiyor, bu arzunun peşinde açlık baş gösteriyor, talihsiz lemurlar yenmeye başlanıyor. VEZO Öğleden sonra Madagaskar’ın en büyük mercan resiflerinin bulunduğu kıyıda bir otelde geceledim. Yorgunluktan bir kadeh şarap içecek kadar bile takatim yoktu. En iyisi bu muazzam yerde birkaç gün dinlenmek, öküz arabasıyla sağa sola gitmek, köylülerin arasına karışmaktı. Kağnı sürücüm de çok genç bir Vezo idi. Adı Rolfa. Sordum: “Vezo ne demek?” “Balık tutan insan demek.” Tek sözcüğün bir cümlelik anlamı mı vardı yani. Şaşırdım. Gerçekten mi, diye yine sordum. “Aslında, denizle mücadele eden adam anlamına geliyor.” “Malagasi misiniz yani?” “Hayır mösyö, Vezoyuz. Aslında herkes Vezo olabilir.” “Nasıl? Ben de olabilir miyim?” “Tabii. Burada bir çocuk denize girip yüz-
46
meyi öğrendiği zaman Vezo’dur. Aynı kural sana da geçerli.” Gülümsedi. “Yüzme biliyorum ama balık tutamam sanırım.” “Mitolo rano yapman yetiyor.” “Nasıl yapacağım?” “Mitolo rano demek, denizle çabalamak, mücadele etmek mösyö. Vezo olmak için bu yeter.” “Kolaymış.” “Kolay. Yüzmeyi, pirog yapmayı, yelken açmayı, balık tutmayı, balık pişirmeyi, balık yemeyi ve balık satmayı bileceksin. Yalnızca bu kadar.” “Ha ha. Yani doğar doğmaz Vezo olamıyorsun Rolfa. Bunun için çaba göstermen ve öğrenmen gerekiyor.” “Öyle mösyö. Mitolo rano.” Rolfa ile kağnı üzerinde yaptığım sohbette anladığım şuydu ki Vezo olmak bir dönüşüm. Çünkü babası ülkenin iç kesimlerinden gelmiş, sonradan Vezo olmuş bir Masikoro. İçeride yaşarken Masikoro olmayı öğrenmiş, sahile göçünce de Vezo olmayı. Masikoro olmak için mısır, manyok pirinç yetiştirmeyi öğrenmiş, deniz kıyısına gelince de pirog yani “lakana” yapmayı,
1 Palanganes Kanalı, 450 kilometresi teknelerin gidip gelmesine elverişli, adanın yaşam damarlarından biri. Çamaşır yıkayan DA kadınlar, balık tutan kadın ve erkekler, oyun oynayan çocuklarıyla görkemli, mutlu bir yaşama tanıklık eder oradan gelip geçen yabancı insan, tabii daha fazlasını gözleriyle göremez. 2 Madagaskar’ın yüksek kesimlerinde daha sık görülen, geleneksel mimari. Pişmiş tuğla ve kerpiç sıvadan, toprak rengi evler. 3 Mangily Doğal Koruma Alanı ve oradaki baobap ağaçları, Madagaskar’ın hayranlık uyandıran bitki örtüsünün en güzel örneklerini barındırıyor.
kullanmayı, balık tutmayı. Öğrendim ki Andavadoaka’da en fazla bin beş yüz kişi yani Vezo yaşıyor ve bunun da yarısının yaşı 15’in altında. Tabular Adası Madagaskar’da işittiğim bir Vezo inancı, ne kadar da Binbir Gece Masalları’ndaki Sinbad’ın yolcuklarından birinde anlattığı sahneye benziyordu. O geminin peşinde Sinbad’ın yedi macerasına da çıkmış, hayali ya da gerçek adalarda gezinmiştim ama en çarpıcı ve beklenmedik benzerliği bu Vezo tabusunda buldum. Sinbad’ın dördüncü macerası adeta Madagaskar’da geçiyordu. Vezo erkeklerinin en büyük korkusu ve “fa-
2 3 di”si “hanimboki” hastalığına yakalanmaktı. Yani bir çeşit erkek hamileliği. Sözcüğün tam anlamı tıka basa yemekle dolu olmak gibi bir şey. Bu çeşit oburluk hastalığına yakalanan erkek Vezolar tuvalete çıkamıyor, şiştikçe şişiyor ve hamile bir kadına benziyorlar. Bu hastalık, akrabası olan bir kadından cinsel arzu amacıyla yiyecek kabul edip yemesiyle ortaya çıkıyor. Kim bilir belki de bütün bu tabuları Madagaskar’ın tabuları yapan halkı yaratmıştır yani Mahafali halkı. Onlardan başka kıyıların halkı (Antaiomoro’lar), saçlarını kesmeyenler halkı (Tsimihetli’ler), uzun vadinin halkı (Sakalava), görünmez halk (Betsileo), ayrılmaz halk (Betsimisaraka) ve kızıl toprağın halkı gibi daha niceleri. Malagasi nüfusu yirmi kadar farklı etnik halka ayrılıyor, muhtemelen bu isimlerin bazıları sömürge döneminde onlara verilmiş ya da daha öncesindeki idareciler bulmuş. Halkın hepsi en az Pangea’nın parçalanması kadar gizemli bir yolculukla Güney Asya adalarından, daha çok da Borneo yakınlarından gelmiş. Daha önce bu adada yaşayan olup olmadığı ancak tarih önceki izlerden, taş aletlerden anlaşılıyor.
KUCAKLAŞMA Kaybolmak benim aradığım yol sanki... Madagaskar Adası da aklımda kaybolduğum ülke olarak kalacak artık bir süre. Her zaman yaptığım gibi biraz gezinmek için kaldığım otelden uzaklaşmıştım, tek başıma. Çeşme başındaki kadınlı çocuklu kalabalığı, pirog taşıyan balıkçıları, sağımda solumda, sırtında yük taşıyan kadınları geride bıraktım ve bir süre sonra kayboldum. Ortada yol sorabileceğim kimse de yoktu. Bir süre umarsızca dolaştım. Çalılıkların gölgesinde dinlendim. Sonra bir düzine kulübeden oluşan bir köye vardım. Köyün en saygıdeğer kişisinin evine davet edildim. Orada genç bir Vezo’yu kağnısıyla birlikte yanıma kattılar ve geri gönderdiler. İşte o genç Vezo idi beni buralarda dolaştıran. Adını sanını bilmediğim çalılıklarla kaplı, yaprakları kalın ve suya pek ihtiyaç duymayan sütleğenlerle donanmış, her tarafından ışık alan, yeri göğü, tüm ağaçları sarımsı bir ormana götüren... Orada iri gövdeli bir baobap ağacını kucakladım. Yeni bir dostla karşılaşmış gibi.
47
Sanat
Medeni kentler uzlaşma alanlarıdır. Murat Germen”
“
Arkas Sanat Merkezi’ndeki “İzmir: Yarınlara Miras” sergisinde ulusal ve uluslararası 18 fotoğrafçının 130 eseri yer alıyor. Murat Germen’in “Muta-morfoz” serisinden İzmir fotoğrafları, özgün tarzıyla ayrı bir sergi gibi düşünülebilir. Fotoğraf sanatçısı Murat Germen ile, bu sergiye özel ürettiği çalışmaları ve İzmir’i konuştuk.
48
İfrat - Muta-morphosis İzmir #2, 2015
___ Siz kent ve sanat ilişkisi üzerine düşünen ve işler üreten bir sanatçısınız. Bu noktada başladığınız ve İzmir’de de ürettiğiniz “Muta-Morphosis” serisine nasıl başladınız? 2007 yılında benim de bir sunumumun olduğu Siggraph adlı, dünyanın en üst düzey bilgisayarla sanat ve tasarım profesyonellerinin geldiği konferansta bir tebliğ sunumuna denk geldim. Bir programlama ekibi, panoramaları sıkıştıran ama sıkıştırmanın algılanamayacağı iddiası ile ürettikleri bir yazılımın sunumunu yaptılar ve ezelden beridir panorama çeken birisi olarak konuyla çok ilgilenmiştim. Sunumdan iki yıl sonra, 2009’da bu yazılım Photoshop’a içerik duyarlı akıllı ölçeklendirme komutu olarak entegre oldu. OYAK için yaptığım bir profesyonel çekimde ilk defa kullanıma sokmaya yeltendim, vaat ettiği işlemi gerçekleştiremeyerek ortaya başarısız bir sonuç çıkardı. Mamafih, ortaya çıkan beklenmedik farklı görsellik beni bu “ha-
talı” yazılım prosedürünü kente dair sanat eserleri üretme sürecinde denemeye itti. Dolayısı ile Muta-morfoz serisi tesadüfen başladı diyebiliriz. ___ Yarınlara Miras sergisi bir kent belleği oluşturmayı amaçlıyor. Kentlerin belki de daha önce olmadığı kadar hızlı dönüştüğü bu dönemde siz İzmir’in belleğini nasıl bir görselle tutmak istediniz? Daha önceki İzmir seyahatlerimde; Konak, Karşıyaka gibi semtlerde vakit geçirdiğim için “Güzel İzmir”in keyfini sürmek fırsatım oldu. Sergi vesilesi ile İzmir’in daha önce gitmediğim farklı bölgelerine gitmek istedim ve bu sayede İzmir’deki kentleşmenin, betonlaşmanın tasavvurumun çok ötesinde olduğunu gözlemledim. Bu durum beni biraz boğdu açıkçası ve aynı boğulma hissini izleyicilerde de yaratmak istedim: Sıkışıklıktan, açık kamusal ve yeşil alan eksikliğinden dolayı kırılmak üzere olan kent tasvirleri yapmak idi amacım...
___ Bu sergide de Muta-Morphosis serisinden fotoğraflar var. İzmir’in hangi noktalarından fotoğraf ürettiniz? İzmir’i uzaktan genel olarak gören olası her türlü noktaya gitmek üzere plan yaptım. Güney, doğu ve kuzeydeki çeper mahallelerinde; bazen de kentin merkezinde olmak üzere kente hakim manzaraların olduğu çok sayıda yere gittim. Sergiye davet edilen fotoğrafçıların hepsinin, kent içindeki görece küçük ölçekli detaylara odaklanacağını, hatta daha bile alt ölçeğe inerek portre fotoğrafları çekeceklerini tahmin etmiştim, ki bu doğru çıktı. Tüm kenti aynı fotoğraf içinde göstermeye yönelik çekimler yaparak ve ortaya farklı açılardan bakan eserler çıkartarak kentin gidişatının, yayılmasının, yoğunluğunun, tıkanıklığının görselleştirilmesi yönünde çalışmalar yaptım. ___ İzmir’in “muta-morfoz”u diğer Türk ve dünya şehirlerinden nasıl ayrılıyor? Her ne kadar her kentin kendine has to- >
49
Sanat
pografyası, yerleşim stratejisi, alışkanlıkları değişiklik gösteren ve dolayısı ile kenti farklı şekillendiren nüfusu olsa da; son zamanlarda dünyanın pek çok kentinde yüksek katlı yapıların, gökdelenlerin inşa ediliyor olması kentleri birbirlerine benzetmeye başladı. Geçen sene katıldığım ve Beşiktaş Meydanı’nda konteynerler üzerinde Muta-morfoz serisinden işlerin sergilendiği FotoIstanbul festivali sırasında, Amerikalı fotoğrafçı Ken Schles bir İstanbul fotoğrafını kastederek “burası Şanghay mı?” diye sordu. Sanıyorum bu aktarmak istediğim şeyi gayet net anlatıyor. İzmir’in diğer şehirlerle kıyaslandığında daha az gökdeleni var, umarım ileri vadede çoğalmazlar... ___ Siz birçok kentin dönüşümünü görselleştirdiniz. Sizce son zamanlardaki bu dönüşüm bir süreklilik mi yoksa bir kırılma mı yaratıyor? Özellikle bizdeki dönüşümü ele alırsak,
50
bir süreklilik değil tersine kırılma amaçlandığını düşünüyorum. Hatta buna “bellek silinmesi” adını veriyorum, amacın da daha önceki iktidarlar döneminde yapılmış icraatların ideolojik olarak “uygun olmayan” bazılarını yıkmak, yerine kendi yaşam tarzını dayatma potansiyeli olan kentsel bileşenler inşa etmek olduğunu düşünüyorum. Nihai amacın ise insanları kentler üzerinden birleştirmek değil bölmek olduğunu sanıyorum. Halbuki medeni kentler uzlaşma alanlarıdır; çoğulcu yaşamı engellemek üzere ranta dayalı ve kirli bir savaşın yürütüldüğü, iktidar mücadelelerinin izlerini bıraktıkları muharebe alanları değil! ___ Serginin metninde bir amacın da İzmir’in bugününü yarınlara taşıma olduğu yazılı. Sizce İzmir’den yarına değişmeden ne kalacak? İzmir candır; İzmir insanı ülke geneline göre daha açık fikirlidir, sıcaktır, payla-
şımcıdır, “yavaş şehir” tarzı huzurlu yaşam biçimlerine eğilimi vardır, üstelik tüm bu tercihlerini de sıkı bir şekilde sahiplenir. Bu yüzden de İzmir, İstanbul kadar iktidarların oyun, boz-yap alanına dönüşmemiştir. İzmir’den yarına değişmeden, huzurlu insanları ve yaşam biçimleri kalacak diye düşünüyor ve umuyorum. ___ Muta-morphosis serisinde mimari yapılar görüyoruz. İnsandan öte insanın yarattığı yapılar üzerinden anlatılıyor kentler. İnsan faktörü bu çalışmalarda nerede yer alıyor? İnsanları ve insan hallerini görselleyen fotoğraflar sadece bireyler ve/veya çeşitli insan grupları hakkında, nispeten küçük ölçekli aktarımlar yapıyor genelde. Bense, insanın kendinden çok icraatları ile ilgileniyorum; kent ise insanın en büyük icraat alanı. Dolayısıyla, fotoğraflarda her ne kadar insan göremeseniz de, insan tam merkezde konumlanıyor...
İfrat - Muta-morphosis İzmir #3, 2015
MURAT GERMEN
___ Birçok kentin geçmişi, bugünü ve hatta yarını anlatılırken klişe denebilecek simge yerlerin fotoğrafları kullanılır. Kentleri bu simgeler dışında başka nasıl görsellerle anlatılabilir? Farklı kültürlerdeki kentlilerin; kendi kentlerinde sahiplendikleri, yücelttikleri, miras olarak kabul edip sürdürdükleri değerler de farklıdır. Kentin çetelesini tutan, tasvir eden, kaydeden belgeciler de; her ne kadar aralarında küresel eğilimlerden etkilenip “moda” görsellikler üretenler olsa da, bu sahiplenen değerleri kaydetmeye eğilimli olurlar çoğunlukla. Bu yüzden de farklı kentlerin tasvirlerinde farklı simgeler ön plana çıkabilir. Kentin özünü yansıtabilecek görsellerin ise kamusal ortak alan (meydan, sokak, vb.) kullanımını, yemek ve yemek mekânlarını, merkez ve çeper arasındaki dinamikleri, küçük ve büyük ölçekli yaşamsal detaylar arasındaki dengeleri, herkesin erişimi olmayan mahrem alanların kullanımını konu edinen fotoğraflar olabileceğini düşünüyorum.
51
Işıltılar
Fotoğrafın “Sessiz Devrimcisi” Folkart Gallery’de
Folkart Gallery, yeni sezonda kapılarını, dünyanın yaşayan en büyük fotoğrafçılarından biri olarak anılan, belgesel fotoğrafın en önemli temsilcilerinden Sebastiao Salgado’nun “İşçiler” (Workers) adlı koleksiyonu ile açtı.
Ü
nlü oyuncu Volkan Severcan’ın sunduğu sergi açılış kokteylinde konuşan Folkart Yönetim Kurulu Başkanı Mesut Sancak, uluslararası standartlardaki bu galeriyi yaparken amaçlarının dünya sanatçılarını İzmirli sanatseverlerle buluşturmak olduğunu söyledi. Sancak, “Sanırım bunu daha önce açtığımız iki sergiyle de başardık. Hatırlayacağınız üzere ilk sergimiz, içinde dünya sanatına yön veren Picasso’dan Dali’ye, Rodin’den Abidin Dino’ya birçok ünlü sanatçının eserlerinin bulunduğu ‘Ellerin Büyüsü’ koleksiyonuydu. İkinci sergimiz ise ‘Bir Hürriyet Türküsü’ adlı Çanakkale Savaşları fotoğraf ve obje sergisiydi. Bu iki sergiyi yaklaşık 35 bin kişi izledi” dedi.
Volkan Severcan, Mesut Sancak, Doğan Hızlan, Coşar Kulaksız, Fahri Özdemir
52
Ebru Sinem İlter, Ahmet Güzelyadöken
Mustafa Güçlü, Selim Gökdemir
Betül Elmasoğlu, Engin Özdoğan, Güniz Can
Aslı Sokol , Tamer Bozoklar
Deniz Gökşen
Mesut Sancak, Adem Arslan
Çetin Gürel, Zeynep Gürel, Aysel Öztezel
İnci Sancak
Nilgün-Atilla Özdemir
Berna Sipahi, Ayçe Dikmen
Arkas’tan “İzmir: Yarınlara Bir Miras” Sergisi
A
İnci Aksoy-Mehmet-Figen Baz
Ayçe Dikmen
Işıl-Haluk Nişli
Martine-Carla-Ezgi-Mark Deandrea
Ayda Benefrahim-Defne Atakan
Olgu Abdiş
Nesligül Sarıgözoğlu
Onur Ağdanlı Mahru Gürel Ağdanlı
Zeliha-Muharrem Toprak
rkas Sanat Merkezi, yeni sezonu “İzmir: Yarınlara Bir Miras” başlıklı fotoğraf ve resim sergisiyle açtı. Sosyal sorumluluk boyutuyla İzmir için geleceğe miras değeri taşıyan etkinlikte, Türk ve uluslararası fotoğraf sanatçılarının objektifinden İzmir’in bugünü belgelendi. Arkas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Lucien Arkas’ın ev sahipliğinde gerçekleşen sergiye, İzmir cemiyet hayatının önde gelen isimleri katıldı. Arkas Sanat Merkezi ve İzmir Fotoğraf Sanatı Derneği (İFOD) işbirliğinde hazırlanan sergide, Türkiye’nin yanı sıra Arjantin, İspanya, İtalya, Kanada, Macaristan, Pakistan, Polonya ve Ukrayna’dan 18 fotoğrafçının 130 eseri yer alıyor. Alaçatı, Bergama, Urla, Bornova, Karşıyaka, Kordon ve Asansör gibi kentin çeşitli ilçe ve mahallelerinde 18 fotoğrafçının yaklaşık bir yıl süren çekimlerinde toplam 900 fotoğraflık bir arşiv oluştu. Bu fotoğraflar arasından seçilen 130 eser 15 Kasım’a kadar sanatseverlerin ziyaretine açık kalacak. Açılış kokteylinde konuşan Lucien Arkas “İzmir’in bugününü, kültürünü, yaşantısını fotoğraflarla ölümsüzleştirerek bir sonraki kuşağa aktaracak bu projenin, kent belleğinin oluşmasında da büyük katkı sağlayacağına inanıyorum. İzmir’e önceki yüzyıllarda gelen gezginlerin bıraktıkları anlatı ve görsellerin bugün bize ışık tutması gibi bu görsel arşiv de gelecek nesillere ışık tutacak” dedi.
Gülbeniz-Lucian Arcas
Pınar Baykal
Betül Aksoy
Berna Sipahi
53
Işıltılar
Ünlüler ve Patronlar Bu Turnuvadaydı
A
vrupa’nın en büyük sportif balıkçılık yarışması Vodafone Red Alaçatı Uluslararası Balıkçılık Turnuvası dokuzuncu kez Alaçatı’da gerçekleştirildi. İki gün boyunca sabahın erken saatlerinde denize açılan 84 teknedeki 400 yarışmacı “Kaçan Balık Büyük Olur” sloganıyla düzenlenen turnuvada hava şartları ve birbirleriyle yarıştı. Turnuva birbirinden ünlü isimlere ev sahipliği yaptı. Cem Boyner, Erkut Soyak, Gökhan Çarmıklı, Ece Vanapoğlu, Ender Alkoçlar, Pınar Aylin, Mahmut Özgener, Turgut Konukoğlu, İsmail Boyna ve Erkut Soyak gibi iş ve sanat dünyasının tanınmış simaları iki gün boyunca turnuvada kimi zaman denizde kimi zamanda karada boy gösterdi. Terör saldırısı nedeniyle turnuvada ki tüm eğlence ve müzikli etkinlikleri iptal edilirken yarışmacılar terör saldırısını uluslararası sularda öğrendi. Can Kestelli, Ege Kestelli, Salih Fettan, Erhan Yağımlı
Korcan Karar
Saruhan Tan
Turgut Konukoğlu
54
Cem Boyner
Mahmut Özgener
Ece Vahapoğlu
Nihat Altınkaya
Ertuğrul-İlknur İçingir
Semra-Muhittin Dalgıç
İsmail Boyner
Ender-Gülşah Alkoçlar
Enrico Alibertiv
Kemal Çolakoğlu
Erkut Soyak
Ali-Şerife-Hüseyin-Ali Deniz-Şebnem Düzyol, Mualla-Nail Yemişçiler
Erkekliğe İlk Adım: Düzyol Ailesinin Mutlu Günü
T
Gülşah-Emre-Ela Tüjümet
Aylin Yemişçiler
ürkiye genç iş adamları derneği Ege şubesi başkan vekili İşadamı Hüseyin Düzyol ile Jeo Fizik Mühendisi Şebnem Düzyol’un oğlu Ali Deniz Düzyol düzenlenen sünnet yemeği ile erkekliğe ilk adımını attı. Kaya İzmir Termal&Convention Otel’de gerçekleşen görkemli geceye İzmir cemiyet hayatının yanı sıra kalabalık davetli topluluğu katıldı. Tepecik Senfoni Orkestrası’nın seslendirdiği şarkılarla başlayan gece Efe gurubunun gerçekleştirdiği muhteşem gösteriyle devam etti. Gösteri
Ceren Akça
Gül Gönen
esnasında sünnet çocuğu Ali Deniz Düzyol’un sergilediği Efe oyunu davetlilerden büyük alkış aldı. Ardından Ogün Yıldırım Dans ekibinin Mezdeke Kızları görkemli bir gösteri sundu. Davetlileri eğlendiren Mezdeke Kızları geceye renk kattı. Gecenin sürprizi ise Ali Deniz Düzyol’un babası Hüseyin Düzyol ile bir kez daha Efe oyunu oynaması oldu. Gecenin geç saatlerine kadar süren yemekte davetliler, dans edip eğlenerek Düzyol ailesinin mutluluğuna ortak oldu.
Yasemin-Tolga Duğles
55
Işıltılar
Ömür Boyu Mutluluğa Evet Dediler
İzmirli tanınmış işadamı Mehmet Kamiloğlu'nun oğlu Vedit Kamiloğlu ile İstanbullu işadamı Melih-Serap Bassa’nın kızları Aslı Bassa bir ömür boyu mutluluğa evet dedi.
Y
aklaşık 150 kişinin katıldığı düğünde ünlü isimler Mehmet Ali Erbil, eski eşi Nergiz Kumbasar küçük kızı Yasmin Erbil, büyük kızı Sezin Erbil, ünlü oyuncu Demet Akbağ ve eşi Zafer Çika yer aldı. Aslı Bassa ve Vedit Kamiloğlu, üç yıl önce başlayan aşklarını davetlilerin ve şahitlerin huzurunda evlilik ile taçlandırdı. Düğünde davetliler şıklık yarışına girerken yeni evli çift balayı için İspanya’nın San Sabastian bölgesine gideceklerini söyledi.
Kemal-Müjde Çolakoğlu
Mehmet Ali Erbil, Jasmin Erbil, Nergis Kumbasar, Nuri Özturan
Cem-Sinem Sağel
56
Burcu-Murat İyriboz
Aslı Bassa Kamiloğlu, Vedit Kamiloğlu
Demet Akbağ, Zafer Çika
Sezin Erbil Yazgan, Evren Yazgan
Feryal-Hüseyin Aktar
Alpan-Yeşim Veryeri
Mert Altınkaya, Seda-Tibet Özer Bedii Akdurak, Hayati Ertuğrul, Ekrem Demirtaş, Emine Öğmen, Mukaddes Ertuğrul, Ali Osman Öğmen
İ
Yeniden İzmir Arena
zmir'in en büyük konser ve davet merkezlerinden İzmir Arena yeni yüzüyle merhaba dedi. İzmir Arena›yı devralan Ertuğrul Ailesi, lansman düzenledi. Siyaset, iş ve eğlence dünyasını bir araya getiren geceye birbirinden seçkin davetliler katıldı. Sunuculuğunu ünlü oyuncu Volkan Severcan’ın yaptığı gecede konuşan Ertuğrul Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve İzmir Arena Onursal Başkanı Hayati Ertuğrul, “Yine Yeni Yeniden İzmir Arena diyoruz. Ertuğrul ailesi olarak böylesine
özel bir eğlence merkezine sahip olmak dolayı gurur duyuyoruz” dedi. Gecenin devamında ise sahne alan Aeagen Band davetlilere keyifli saatler yaşattı. Öte yandan İzmir Arena Organizasyon ve Satış Pazarlama Müdürü Meral Levent, “İzmir Arena Yeni Yönetim anlayışıyla, kentte fark yaratmaya devam edecek. En seçkin davetlere, rüya gibi düğünlere ve en özel konserlere ev sahipliği yapacaktır. Yenilenen ekibimizle, güler yüzlü ve profesyonel hizmet sunmaya devam edeceğiz” dedi.
Alev-Feyyaz Sungur
Halil İbrahim Şenol
Ali-Gülperin Sertdemir
Berkay-Moiz Eskinazi
Hayati Ertuğrul, Aziz Kocaoğlu
Hüseyin-Özgür Aslan
57
Fotoğraf
Son zamanlarda fotoğraf makinelerin pratikleşmesiyle time lapse (hızlandırılmış çekim) videolar yaygınlaştı. Ege Genç İşadamları Derneği’nin @cityofizmir isimli resmi Instagram hesabında İzmir üzerine hazırlanmış videolar dikkatimizi çekti. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin projesi kapsamında videoları çeken fotoğrafçıyönetmen Cem Talu’ya detayları ve bu işin inceliklerini sorduk. RÖPORTAJ: D E R YA K I R I M
58
FOTOĞRAFLAR: C E M T A L U
İzmir'i İzlemek
59
Fotoğraf
Projeye dahil olmanız nasıl oldu? Fotoğrafta monotonluğu kırmak istedim. Hobi olarak ilgimi çeken time lapse’ler Instagram’da ilgi çekince İzmir Büyükşehir Belediyesi ve EGİAD’dan (Ege Genç İşadamları Derneği) teklif geldi. Onlar İzmir’de dünya genelinden Instagram fenomenleriyle fotoğraf paylaşımlı bir proje yapıyorlardı. Projeye benim time lapse’lerle dahil olmamı istediler. Benim time lapse serisini çekerken stabil olmam yani bir alanda 4-5 saat kadar kalmam gerekiyordu. Keşif yapıp planladığımız ve çekime uygun gördüğümüz yerlerde 30 dakika ile 8 saat arası çekim yapmamız, dolayısıyla makinenin başında durmamız gerekiyordu. Burada proje sorumlusu Bahar Akıncı ve Büyükşehir Belediyesi’nin fotoğrafçısı Emir Kokal ile bir ekip kurduk ve çekimleri yaptık. Başlamadan önce hedeflediğiniz ve hayalinizdeki tam olarak neydi? İlk hedefte İzmir’i en az 3 time lapse videosu ile tanıtmak idi. Bunun için İzmir’in meşhur ve tannan bölgelerinde keşif ve çekim saati planı yaptık. Bence her şey yolunda gitti. Üç yerine 6-7 video çıktı ancak hava daha serin ve bulutlu olsaydı daha da fazla video çıkabilirdi. Çalışma sisteminiz nasıldı? Görüntüleyeceğiniz bölgeleri siz mi belirlediniz? Nüfus kaydım İzmir’de olmasına rağmen
60
şehri hiç tanımadığımdan öncelikle bana şehrin meşhur yerlerinin fotoğraflar yolladılar. Bu fotoğraflar üzerinde bir keşif planı yaptık ve keşiflerde de o bölgeyi kullanıp kullanmayacağımıza ve saatine karar verdik. Tabii time lapse’de zevkli olan günbatımı ve gündoğumudur özellikle. Bu yüzden her sabah üçte kalkıp dörtte çekime başlayıp öğlen 12:00-16:00 arası uyuyup sonra akşam 17:00-23:00 arası tekrar çekim yaptık. Kısaca bir gün keşif, iki gün çekimler sürdü. Zaman kısıtlılığından dolayı İzmir’in içinde kaldık, çevre ilçeler ve Efes gibi antik bölgelerde de çekim yapmak isterdim açıkçası. Kullandığınız ekipmandan bahseder misiniz?
Bu çekimde dört kamera ve motion controle aletleri kullandım. Bu konuda kullanılan fotoğraf makinesinin çok önemi olduğunu düşünmüyorum. Önemli olan keşifte beğendiğiniz bölgede kadraj içinde1-6 saat içinde neler olacağını tahmin edip ona göre kameranın nasıl davranmasını gerektiğini anlamak. Basitçe şöyle örnekleyebilirim: Avrupa standartlarında video saniyede 25 fotoğraftan oluşur, benim time lapse için deneyimlediklerime göre eğer insan gibi göreceli hareketli bir süje seçiyorsanız saniyede yaklaşık 1 fotoğraf, bulutlar gibi daha yavaş süje için 3 saniyede 1 fotoğraf, gölge ve güneş gibi daha da yavaş bir süje için ise 10 saniyede 1 fotoğraf çekmek insan gözüne hoş görünüyor.
Zorlandığınız taraflar oldu mu? Sürprizler time lapse’lerde çok sık görülür. Buradaki dikkat edilmesi gereken altın kural ise bir şey çıkmayacağını beklediğin yerde bile çekim süresinin sonuna kadar sabredip makinenin öngörülen sürece çalışmasını sağlamaktır. Bir de fotoğraf makinesini bir çocuk gibi düşünüp hiç başıboş bırakmamak gerekiyor. Kamerayı yağmura karşı buzdolabı poşetine sarmam ve rüzgardan devrilmeye karşı ağırlıklarla güvence altına almama rağmen Çırağan Sarayı’nın çatısına koyduğum kameranın üzerinde bir karganın yarım saat oturması veya Bafra ovalarında bıraktığım kamerayı geçen sürüden meraklı bir koyunun lensi yalaması hiç beklemediğim ve beni gülümseten anlardı.
Video ile time lapse’lerin farkı nedir? Bunu cevaplamak için önce fotoğrafla videonun farkını belirtmek lazım. Aslında ikisinin arasındaki fark harekettir. Görüntü hareket ediyorsa video diyoruz, statikse fotoğraf oluyor. Videoyla gözümüzün gördüğü hareketi saniyede 25 fotoğraf çekerek ekrana taşımış oluyoruz. Time lapse aslında hızlandırılmış bir video çekim tekniğidir, çok daha yavaş hareket eden objeleri gözümüzün gördüğünden onlarca kat hızlandırarak o süjelerin hareketini algılamamıza imkan sağlıyor. Projeyi İzmirliler nasıl takip edebilir? Benim Instagram hesabım @cemtalu ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin @ cityofizmir hesabından takip edebilirler.
Cem Talu Kİmdİr? ODTÜ’de mühendislik alanında lisans ve işletme alanında yüksek lisans eğitimi aldı. Boğaziçi Üniversitesi’nde işletme doktorasının ardından beş sene Mimar Sinan Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalıştı. Portre fotoğrafçılığı alanında tanınmış Cem Talu’nun çalıştığı isimler arasında Süleyman Demirel, Yaşar Kemal, Ara Güler, Yıldız Kenter, Zülfü Livaneli, Halit Kıvanç, Betül Mardin, Tuncel Kurtiz, Zeki Alasya, Metin Akpınar, Mehmet Ali Birand, Bryan Ferry, John Malkovich gibi duayenler bulunuyor. Türkiye ve yurtdışındaki çoğu dergi ve gazete için özel çekimler yapıyor. Reklam fotoğrafçılığı ve yönetmenliği de yapan Cem Talu’nun çalıştığı markalar arasında ise İş Bankası, Eti, P&G, Batik, Hotiç, Bien Seramik, TT Net, Anadolu Grubu, Simit Sarayı, 360 TV bulunuyor. Bunların dışında sanatçı, albüm kapağı çekimleri ve klip yönetmenliği yapıyor; Göksel, Sertap Erener, Hande Yener, Mustafa Sandal albümlerinde onun imzası vardı. Son dönemde time lapse üzerine de çalışmalarını sürdürüyor.
61
İzmir'in Nabzı
BERRİN GÜLOĞLU BAŞ
62
dört mevsim yaşayan şehir İzmir
G
erçekten de öyle… İzmir’de yaşamanın baharı ayrı, yazı ayrı kışı ayrı güzellikte geçiyor… Bu şehre bağlılığımız bizi bu şehri kalkındırmak için burada tutsa da daha büyük projelere, iyi yatırımlara ve güzel bir çevreye ihtiyacımız da yok değil. İyi bir yatırım demişken İzmir’in incisi Karşıyaka’ya gerçekten göz alıcı bir alışveriş merkezi, bir yaşam ve aktivite alanı gerekiyordu. Taa ki Mavi Bahçe projesini tanıyana kadar! Mavi Bahçe’nin hem Karşıyaka’ya hem de İzmir’e değer katacağına inanıyorum. Bu kadar özenle hazırlandığı için de açıkçası gurur duyuyorum. Böyle yatırımlarla İzmir yenilenen yüzü ile her yıl çehresini değiştirmeye devam ediyor. Yeni iş merkezleri, binalar, yaşam alanları ile İzmirlilerin vakit geçirmekten keyif alacağı yerler ne mutlu ki çoğalıyor. Yaz sezonunun bitmesi ve okulların açılması ile İzmirliler şehrine nihayet geri döndü. Şimdi çalışma zamanı diyor ve İzmir’in nabzını tutmaya başlıyorum. İzmir’de güne güzel başlarsınız… Başta İzmir insanı zaten iyi insandır, hoşgörülüdür. Her şehirde olduğu kadar terslikler başınıza gelebilir ancak sahil kenarına derin bir nefes almak için bile gitseniz size iyi gelecektir. Denizin kıymetini bilmek gerek… Biz İzmirliler olarak çok şanslıyız. Vakit geçirebileceğiniz onlarca mekan ve ortam var. İyi bir kahvaltı ve öğle yemeği İzmir’de leziz
Ege yemekleri ile doyumsuz bir lezzete dönüşebilir. Güne güzel bir başlangıç için sahilde sabahları yürüyüş yapmayı deneyin. Gelelim İzmir’de akşamüstü keyfi nerede çıkar sorusunun cevabına! Benim için açıkçası akşamüstlerinin en iyi ve en yeni alternatifi Mavi Bahçe olacak ama eğer caddede vakit geçirmek istiyorum derseniz, Bostanlı ve Alsancak semtlerinde zevkinize göre illa bir mekan bulacaksınız. Bir de ne sıcak ne soğuk olan güzelim sonbahar havasında evde oturmak yerine bir mekanda çayınızı, kahvenizi yudumlamak oldukça keyifli olacaktır. Kuşkusuz her sezon yeni açılan eğlence mekanları İzmir gece hayatını hep zirvede ve hep popüler kılıyor. Ancak istikrarını bozmadan her yıl kalitesine kalite katarak yoluna devam edenlerde yok değil. Neticede İzmirli balık rakıyı sevdiği kadar eğlenmeyi seviyor. Eğlenirken de her şeyin en iyisini tercih ediyor. Kaliteyi ticaretin arkasında tutanların hepsi maalesef tek sezon sonrasında geride kalıyor. Şehrin nimetleri çok; amaç bunları yaşatmak ve benimsetmek. İzmir’de yaşayıp, herhangi bir mekanı, restoranı, markayı benimseyip, sahiplenmediğimiz sürece bir adım öteye gidemeyecektir, bunu biliyorum. Bunu bilerek yaşıyorum. Mümkün olduğunca her restoranda yemek yiyip, her markadan alışveriş yapıyorum. İzmir bizim, bu şehri yaşanabilir kılmakta sadece bize düşüyor…
63
Gurme İzmir'in lezzetleri
64
İzmir lezzet durakları tahmin ettiğimizden çok daha fazla. Bu durakları keşfetmek için yapmamız gereken biraz olsun alışkanlıklarımızı kırmak, farklı lezzetlere yönelebilmek ve yeni yerlere uğramak...
Selin Ece Özgen
Y
aşadığınız şehri sevmek ve o şehre yürekten bağlanmak bazen yeni fikirlerin ateşlenmesine sebep olabiliyor. Bizler de İzmir sevdalısı olarak, uzun bir süredir Instagram üzerinden İzmir ve İzmir lezzetlerini tanıtarak başlattığımız @gurme_izmir hesabı giderek büyüdü ve bizim bile tahmin edemediğimiz bir kitleye ulaştı. Bence bu tarz blogların açılmasında öncelikle yaşadığınız şehri ve lezzetlerini çok iyi tanımanız, bakış açınızı ve damak tadınızı geliştirebilmeniz için farklı şehirlere bol bol seyahat etmeniz gerekiyor. Bu uğurda kaç kitap okudum, kaç tarif denedim, kaç şehir gezip kaç lezzet tattım inanın hatırlamıyorum ama gastronominin sonsuz bir yolculuk
olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Birçok dünya ülkesini, Türkiye şehirlerini ve onların değişik lezzetlerini tattıktan sonra İzmir’in daha çok farkına varır oldum ve o dönemde çalıştığım uluslararası işlerde yabancıların bizlerden daha çok İzmir’e ve Ege mutfağına ilgili olduğunu gördüm. Bunun üzerine öncelikle İzmirliler, sonrasında buraya gelen turistler için İzmir’deki farklı lezzet noktalarını hesabımız üzerinden sunmaya başladık. Doğma büyüme bir İzmirli olarak ve kendimi de dahil ederek açıkça söyleyebilirim ki; İzmir insanının alışkanlıklarından vazgeçmesi zordur. Biz İzmirliler bildiğimiz ve samimi bulduğumuz yerlere gitmeyi, alışık olduğumuz tatları sürdürmeyi severiz. Değişiklikler ve aynı
65
Gurme
1
İzmir'e özel lezzetlerin başında "mancar" adı verilen otlar gelir. Bunların en tazesini bahar aylarında semt pazarlarında bulabilirsiniz.
66
2
zamanda değişik tatlar çoğu zaman hepimizin geri adım atmasına büyük bir sebeptir. Her zaman söyleniriz bu tarz kafeler İzmir’de neden yok, bu tarz yemekleri İzmir’de hiçbir yerde bulamıyorum diye. Oysa ki İzmir lezzet durakları tahmin ettiğimizden çok daha fazlasını içeriyor. Aslında yapmamız gereken sadece biraz olsun alışkanlıklarımızı kırabilmek, farklı lezzetlere yönelebilmek, yeni yerler keşfedebilmek... Gelelim mutfağımıza... Denize sıfır şehir olarak tanımlarım ben İzmir’i hep. Haliyle bolca deniz ürününü taptaze ve farklı şekillerde yiyebileceğiniz birçok restoranı bünyesinde barındırır. Güzelbahçe’de, Urla’da, Çeşme’de balık yemenin keyfi ve lezzeti çok ayrıdır. Kendinizi adeta İspanya’nın balık bakımından bereketli San Sebastian kıyılarında balık yiyormuş gibi hissetseniz de İzmir’in buna ek olarak bir de samimiyeti meşhurdur. Deniz kenarında rakı balık keyfi hepimizin vazgeçilmezi olduğundan rahatlıkla balık restoranı ya da meyhane tarzı yerleri İzmir’in içinde de bulabiliyorsunuz. Bir de mancarlarımız var tabi... Otlarıyla meşhur Egemizde bu otlara verilen genel addır mancar ve diğer birçok şehirde kilosu 10-15 TL’ye satılırken biz burada 2-3 TL’ye en güzelini, en tazesini yeriz. İzmir’in bence en önemli kültürel lezzetlerinden olan bu otların en âlâsını şehir içindeki esnaf lokantalarında bulabilirsiniz. Kuzu etli şevketi bostan, arapsa-
çı, radika, acı ot, kaya koruğu ise benim vazgeçilmezlerimdir. Tabi birde Alaçatı Ot Festivali’nden bahsetmeden olmaz. Her yıl mart ayında düzenlenen bu harika İzmir’e has festivalde otun her türlüsünü bulabileceğiniz gibi en son ottan yapılan cupcake bile yediğimi hatırlıyorum. Özellikle son dönemde önemi artan ve biz İzmirliler’in de büyük ilgi gösterdiği bu tarz festivallerden Urla Enginar Festivali, Bağbozumu Festivali gibi festivaller de İzmir’e ayrı bir renk kattı ve biz İzmirlilerin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Tabi bu kadar yeme-içme işine girmişken tatlısız olur mu? Geleneksel tatlılardan tutun da, dünya lezzetleri bile mevcut güzel İzmirim’de. Bir Hisarönü tarafına gittim mi şambali, kazandibi, fırın sütlaç yemeden duramadığım gibi, Alsancak ve Çeşme sularına girdiğimde lezzetli Fransız tatlılarına da asla hayır diyemiyorum. İzmir’de gerçek anlamda çok iyi tatlılar yiyebilirsiniz. Tabi özellikle tatlı sektöründe yine alışkanlıktan gittiğimiz pastanelerimiz var. Instagram hesabımızdan da o kadar çok dile getirdim ki İzmir’deki dünya tatlılarını... Mesela güne kahvenizin yanında kruvasanınızla başlayıp, Fransız usulü bir başlangıcı en lezzetli şekilde yapabilirsiniz. Ama bazen de çayın yanında kaymaklı-tarçınlı şambali de beni benden almıyor değil. Hatta özel olarak bir Kemeraltı günü yapıp, dönerimi-kebabımı yedikten sonra bir de üstüne kahvemi içip, tatlımı yemek benim İzmir’de
3
4 5
vazgeçilmez aktivitemdir. Bambaşka bir lezzet dünyası olan Kemeraltı’nı keşfetmeniz ve öğrenmeniz ise bence uzun bir zaman dilimini gerektiriyor. Ancak karşılaştığınız lezzetler size öyle bir coşku yaşatıyor ki artık Kemeraltı’nın kalabalığı bile sizi yormaz hale geliyor. İnsan midesine düşkün olmaya görsün. Bu uğurda kilometrelerce yol kat edip, sadece yemek yiyip dönebildiğim gibi, saatlerce mutfakta yemek de yapabilirim. Tabi yoğun bir iş yaşantısında bunlara vakit ayırmak yorucu olsa da yine de bunları keşfetmenizin imkansız olmadığını gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ben de sizlerle İzmir’deki yemek üzerine deneyimlerimi blog sayfamızın yanı sıra bundan böyle Mavibahçe dergisinde paylaşacağım. Yeni tatlar için yazılarımızı takipte kalın!
1 Framboisier, Léone Patisserie & Boulangerie 2 Urla Enginar Festivali, 2015 3 Şambali İzmir'in simge tatlılarından. 4 İzmir'de, özellikle bahar aylarında, lezzetli otlardan yapılan mezeleri tadabilirsiniz. 5 Sarmaşık otu ve asma yaprağı İzmir semt pazarlarının vazgeçilmezlerinden.
67
Röportaj
KALBI YESIL-KIRMIZI ATAN BIR BAŞ ANTRENÖR
UFUK SARICA
68
Son bir yılda hem Türkiye hem Cumhurbaşkanlığı, hem de ligde şampiyonluk kupasını havaya kaldıran isim Ufuk Sarıca ile Karşıyaka Spor Salonu’nda keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Barcelona maçı sonrası dergimize röportaj veren hocamız “Karşıyaka ile gönül bağım var. Burada çok hissederek, mutlu olarak işimi yapıyorum. Çok seviliyorum bu da beni çok memnun ediyor.” diyerek İzmir’e, Karşıyaka’ya ve takıma duyduğu inancı ve sevgiyi okuyucularımızla paylaştı. Öncelikle yaz nasıl geçti? Yeni sezona nasıl hazırlandınız? Bize bunlardan bahseder misiniz? Biliyorsunuz yepyeni bir takım kurduk. Geçen seneki şampiyon kadrodan farklı olarak sekiz tane yeni oyuncumuz var. Yazın büyük bölümünde ben milli takımdaydım. Diğer koçlarla oyuncularımız zamanında buluşup, güzel bir çalışma dönemi geçirdiler. Nihayetinde ben döndükten sonra da yaklaşık iki buçuk haftalık hazırlıkla Cumhurbaşkanlığı kupasını kazandık ve Türkiye ligine de başlangıç yaptık. Takımın eksik ve artı yönlerinden bahseder misiniz? Takımın şu an ki oyuncu kalitesi oldukça iyi. Kurduğumuz kadronun çok başarılı özellikleri olan oyunculardan oluştuğuna inanıyorum. Buradaki tek eksiklik zaman. Çünkü çok yeni takımız beraber yaşamaya, alışkanlıkları öğrenmeye, beraber çalışmaya ve benim istediklerimi takıma anlatabilmem için belli bir süreye ihtiyaç var. Çok iyi niyetli oyunculara sahibiz dolayısıyla bu süreyi çok çabuk geçiyoruz diye düşünüyorum. İlerleyen dönemlerde çok daha iyi olacağız. Bütün transferler sizin isteğiniz ve sizin belirlediğiniz oyuncular doğrultusunda mı yapıldı? Tabii ki. Burada ben dördüncü yılıma girdim ve üç yıldır da hep böyle oldu. Olması gereken de budur. Tabii ki bir bütçe de söz konusu, onu yönetimle konuşup, tartışıp belirliyoruz. Transferlerde hayal ettiğiniz ancak alamadığınız bir oyuncu var mı? Eski kadroyu koruyup üstüne ilave etmek hayal edilen bir şey fakat bizde bu olmadı. Elimizdeki şartlar doğrultusunda en iyi kadroyu kurduğumuzu söyleyebilirim. Karşıyaka’da uzun yıllar sonra şampiyonluk kazandınız. Üstelik bunu Türkiye Liginin en zor olduğu dönemlerde gerçekleştirdiniz. Bu
başarının sırrı nedir? Biz üç senedir üstüne koyarak ilerliyoruz. Önce bir Avrupa finali oynadık. Uzun yıllardır Play Off geçilmiyordu. Bunu başardık. İkinci sene de Türkiye kupasını kazandık. Takımda yine ufak tefek değişiklikler oldu ama mühim olan bazı oyuncuları tuttuk. İkinci sene yine finale kalmayı zorladık ve güçlü rakipleri eledik. Üçüncü yılda Cumhurbaşkanlığı kupasını alarak başladık. Türkiye Kupası tarihimizde ilk kez 28 yıl sonra kazanıldı. Nihayetinde sezonun sonunda bu inanç ve birliktelikle Türkiye tarihinin en zor liginde şampiyonluğa ulaştık. Burada birlikte hareket etmek, beraberlik, çalışmak ve inanıp büyük hedefler koymak, buna insanları inandırmak çok önemli. Sonunda da geldiğimiz nokta itibariyle bunları başardık ve büyük bir mutluluk elde ettik.
"
SALONU HEP DOLDURDUK, TARAFTARIMIZLA BERABER OLDUK. SONUNDA DA BU İNANCA SAHİP OLARAK ŞAMPİYONLUĞU ELDE ETTİK.
"
Bunun ana temelleri nelerdir, nasıl hazırlandınız, nasıl hayal edip kurguladınız? Siz inanıyor muydunuz şampiyon olabileceğinize? Ben inanıyordum. Ben bu takımın Euro Lig oynaması gerektiğini bu şehrin Euro Lig görmesi gerektiğini söyleyen ilk insanım. Hayal ettiğimi söyledim. Tabii ki bunu tek başıma ben yapmadım. Oyuncu arkadaşlarım, idari teknik, yönetim hep birlikte hareket ettik. Türkiye Kupasını kazanmak, Cumhurbaşkanlığı Kupasını kazanmak ve hep zorlu rakipleri yenebilmek inancımızı kuvvetlendirdi. Bize inanmayanlar vardı onlar da bize inanmaya başladılar. Enerji yükselmeye başladı ve birlikte bir sinerji oluşturduk. Salonu hep doldurduk, taraftarımızla beraber olduk. Sonunda da bu inanca sahip olarak şampiyonluğu elde ettik. Rakiplerinize göre bütçeniz biraz daha kısıtlı, futbolda olduğu gibi basketbolda da sadece para yeterli değil. Doğru transferler kadar doğru oyuncular da seçebilmek önemli. Siz bunu nasıl açıklarsınız? Bu yaptığımız işte bütçe tabii ki önemli ama sadece iş bütçede bitmiyor. Bugün en çok parayı koyarak en iyi takımı muhteşem takımı yaratamayabilirsiniz. Burada kuracağınız kadronun birbirine olan uyumu kimyası çok önemli. Size sağlanan çalışma şartları çok önemli. Çalışma şekliniz çok önemli. Biz bunları birleştirdik ve aradaki farkı kadro olarak her geçen gün inancımızla, birlikteliğimizle ve taraftarımızla minimum seviyeye indirdik. Önümüzde Euro Lig maceranız var. Buna nasıl konsantre oldunuz? Nasıl değerlendiriyorsunuz ve neler bekliyorsunuz? Zaten Euro Lig’e konsantre olmamak bunun heyecanını yaşamamak ölü olmak demek. Çok zor bir yoldayız. Bizim için çok yeni bir deneyim. Çok ciddi rakiplerle oynayacağız. İlk maça Barcelona ile başlıyoruz. Onun dışında Panathinaikos,
69
UFUK SARICA
"
AVRUPA’DA TÜRK KOÇ OLARAK BİR TAKIM ÇALIŞTIRMAK HEDEFLERİM ARASINDA.
"
Zalgiris Kaunas, Lokomotiv Kuban, Stelmet Zielona Gora rakiplerimiz. Grupta altı takım var ve üst tura çıkabilmek için ilk dörde girmek zorundayız. Bunlar çok yeni deneyimler bizim için. Burada değişik bir kulvarda oynayacağız bunun heyecanı ve gururu büyük. İlk defa Barcelona ile Karşıyaka’nın maçı gerçekleşti. Bunun mutluluğunu ve heyecanını yaşamamız lazım. Sonuçlar tabii ki önemli ama bizim burada ilk sene organizasyonumuzla iyi olduğumuzu ve buralara aday olduğumuzu göstermek hedefimiz. Elimizden geleni yapacağız ve son topa kadar mücadele edeceğiz. Şampiyon olmak bir eşikti Euro Lig'de oynamak da çok önemli bir eşik. Yukarıda buralarda kalmakta başka bir eşik. Takımı genç kadrolardan kurdunuz, tecrübe eksikliği hissediyor musunuz? Gençler de var, daha tecrübeliler de var bence karışık bir kadro. Ben zaten sporda günümüz şartlarında geldiğimiz noktada yaşlı-genç oyuncu diye bir ayırım yapmak istemiyorum. Mücadeleyi sahada gösteren oyuncu yaşına bakmaksızın oynayacak olan oyuncudur. Önemli olan benim için budur. Böyle bir kadro oluşturduk. Tabii ki Euro Lig’de bazı dezavantajlarımız olacak. Kulüpçe de eksiklerimiz var ama bunları gidereceğiz. Oyuncularınızın arasında beklediğiniz performansı yakalayamadığınız oyuncularınız var mı? Genel olarak form olarak sezona ağır bir tempoyla başlayıp yüklemeler yapıyoruz ve maçlara doğru bunu azaltıp form tarafına yükseltmeye çalışıyoruz. Kadromuzda bulunan 13 oyuncunun hepsinin şu an formda olduğunu söylemem mümkün değil ama zaten sezon içinde birtakım form sıçramaları ve form düşüklükleri olacaktır. Önemli olan bunların arasının çok açık olmaması. Sakat oyuncularımız vardı. Özellikle uzun süre idman yapamayan oyuncular elbette biraz daha geç form tutuyor. Bunları da aynı seviyeye çektiğimiz zaman çok daha tehlikeli bir takım olacağız.
70
Liginizde 16 takımdan sadece 7 takımda Türk koç var. Türk koçların yurtdışında görev almamasının nedenlerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bence bu işin bir PR’ı var. Sonuçta yurtdışındaki bir organizasyonun içinde bulunmanın başka başka evreleri var. Buralarda biraz eksik olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye’de çok değerli yabancı koçlar da var ama sadece laf olsun diye yabancı koçlar getiren takımlar da var. Bunları iyi ayırt etmek lazım. Yurt dışında görev yapabilecek Türk koçlar da var bence şans verilmesi lazım. Yabancıyla Türk koçlar
arasında kulüplerin tanıdığı krediler limitler önemli. Aynı şekilde yurtdışına gitmek için başarı sağlamak lazım o networkün içine girmek önemli. Bu ilerleyen senelerde çok daha fazla olacak. Olmalı diye de düşünüyorum. Aynı durum oyuncular içinde geçerli. Karşıyaka ile bir gönül bağınız olduğunu biliyoruz. Ancak kariyerinin zirvesinde biri olarak ileride başka bir takıma gitmeyi hiç düşündünüz mü ya da bundan sonraki hedefleriniz nelerdir?
“Biz deplasmanda tüm rakipleri yenebilecek bir Pınar Karşıyaka takımı oluşturduk. Taraftarla da birleşince rakipler için işler zorlaştı.”
Karşıyaka ile gönül bağım var. Burada çok hissederek, mutlu olarak işimi yapıyorum. Çok seviliyorum bu da beni çok memnun ediyor. Bugün tabii ki kupalar kazanırsınız, başarılar, maddi olarak bir takım imkanlar kazanırsınız ancak manevi olarak burada yaşanılan başka bir his. Geçenlerde bir parka isim verme hadisesi oldu bu çok gurur verici. Buraya ben geldiğimde de uzun vadeli hedef koydum. İlk sene de gidebilirdim ikinci sene de aynı şekilde. İnsanlar hep bana gidiyor musun diye sordu ama ben hedef olduğu sürece kalacağımı söyledim. Şuan da da hedefler doğrultusunda ilerliyoruz. Bu işi profesyonel olarak yapıyorum.
Hedef olmazsa eğer imkanlarımızı, organizasyonumuzu, başarı oranımızı yükseltmezsek o zaman bu profesyonellik içinde başka tercihler olabilir. Bunu ilerleyen zaman gösterecek. Avrupa’da Türk koç olarak bir takım çalıştırmak hedeflerim arasında. Karşıyaka taraftarı hakkında neler söylemek istersiniz? Sizi nasıl motive ediyorlar? Karşıyaka taraftarı ateşli tutkulu taraftardır. Özellikle başarıyla alakalı doğal olarak tribünlerde artış oldu. Özellikle yeni nesil çok önemli. Yeni nesil 7 ile 14 yaş arasındaki çocuklara Karşıyaka tutkusunu vere-
bildik. Takımla birlikte bu sinerjiyi biraz daha ön plana çıkardık. Başarıyla beraber tutku daha da alevlendi. İnsanlar daha büyük hayaller kurmaya başladı. Baktığınız zaman 4 senede 5 tane final gördük. Üçünü kazandık. Bunun takımın üstündeki etkisi de çok büyük. Biz deplasmanda tüm rakipleri yenebilecek bir Pınar Karşıyaka takımı oluşturduk. Taraftarla da birleşince rakipler için işler zorlaştı. Dördüncü kupa da Euro Lig diyebilir miyiz? Çok zor bir lig tabii ki. Hedefleri koyarken gerçekçi olmak gerekir. Bir anda iki üç basamak birden atlanmaz. Burada önce hedefimiz ilk 16’lara kalmak. Daha sonra ise final dörtlüsünü hedefleyip, sonrasında şampiyonluktur. Bizim buraları atlayıp direk şampiyonluk dememiz gerçekçi olmaz. 71-62 Barcelona Lassa’yı mağlup ettiniz. Bu galibiyeti nasıl karşılıyorsunuz? Böyle zor bir maçta kazanmak beni çok mutlu etti. Hücumda biraz telaşlıydık ama savunmada çok iyiydik. Savunmada ortaya koyduğumuz performans, maçın kazanılmasında büyük etken. Rakibe açık alan, 2-3 hızlı hücum dışında fırsat vermedik. Hem ilerisi için hem de bugün için çok değerli bir galibiyet aldık. Basketbol dışında vaktinizi nasıl geçiriyorsunuz? Sosyal hayatınızda İzmir’de neler yapıyorsunuz? Sezon başladığı zaman sosyal hayata çok fazla vakit ayıramıyorum. Ocak ayına kadar her ay 15 gün burada yokuz ve çok yoğunuz. Tabii ki kalan vakitlerimi aileme ayırmaya çalışıyorum. Arkadaşlarımla yemeğe çıkıyorum. Vaktim olursa yarım gün bile olsa Çeşme’ye gitmeyi seviyorum.
71
Spor
11 MADDEDE İZMİR FUTBOLU
İzmir’in bugünlerde Süper Lig’de takımı yok. Ne gam! Ege’nin güzel incisi; Türkiye, hatta dünya futbol tarihine geçmiş maçlar, takımlar, futbolcularla dolu bir maziye sahip. İzmir; kornerden gol atan bir usta, filozofik bir teknik adam, 2. lig’de taraftar rekoru kıran derbi yaratmış bir kent. YAZI: E R D E M K A B A D AY I
72
“TOTAL FUTBOL”UN MUCİDİ
Adnan Süvari Türkiye’de pek çok başaralı teknik direktör çalıştı ama hiçbiri mühendislik diplomasına sahip değildi, dört dil birden bilmiyordu. Göztepe’nin efsanevi yıllarında takımı çalıştıran Adnan Süvari hariç. İlkokulu İtalyan Mektebi’nde, ortaokulu Saint Joseph’te, liseyi Avusturya Lisesi’nde okumuş, İzmir Yüksek Ekonomi ve Ticaret Okulu’ndaki eğitimi sırasında ağabeyiyle birlikte Göztepe’de top koşturmuştu. Yün Mensucat fabrikasında mühendislik yaparken fabrikanın takımını çalıştırmış, hatta İzmir şampiyonu yapmıştı. Takımın golcüsüyse Metin Oktay’dı. Üç buçuk yıl İngiltere’de mühendislik eğitimi alırken futbol üzerine de eğilmiş ve İzmir’e tam donanımlı bir şekilde dönmüştü. Ağabeyi Sebahattin Göztepe’nin başkanı olunca onu da takımın başına geçirdi ve futboldaki İzmir devrimi başladı. Adnan Süvari 1960-71 yılları arasında sarı-kırmızılıları çalıştırdı. Bu süreç zarfında 1962 Brezilya’sından ilham alıp Ajax efsanesini yaratan teknik direktör Rinus Michels’ten 11 yıl önce “total futbol” anlayışını sahada uyguladı. Futbolcularından Ceyhan Yazar onu “Bugüne kadar Türkiye’de oynanan oyun sistemlerinin
hiçbirine itibar etmeden kendi oyun sistemini yarattı ve uygulamaya koydu” diye anlatıyor. Fuar Şehirleri Kupası yarı final, Kupa Galipleri Kupası çeyrek final oynadı. Göztepe’nin Lüksemburg Union karşısında oynadığı maç sonrasında düzenlenen basın toplantısında, Frankofonlar için Fransızca, İtalyanlar için İtalyanca
konuşmuştu. Yabancı basın buna çok şaşırmış, ertesi günkü gazetelerde “Entelektüel Teknik Direktör Adnan Süvari” başlıklarını atmışlardı. Milli takımı da bir süre çalıştıran Süvari, ağabeyinin vefatıyla birlikte Göztepe’den ayrılıp Türk futboluna idareci ve yorumcu olarak hizmet etmeye devam etti. Ta ki 1991’e kadar…
İZMİR’İN İLK TÜRK FUTBOL KULÜBÜ
Karşıyaka
Rus asıllı İzmirli aileye ait arsada futbol oynayan gençler bir anda bastıran sağanak yüzünden hemen yakındaki bir zeytin ağacının altına sığındılar. Yağmurun dinmesini beklerken bir karar verdiler: Kendi kulüplerini kuracaklardı. Ağaç altındaki Kadızade Zühtü Işıl, Kadızade Raşit, Süreyya İplikçi, Refik Civelek, Osman Nuri ve Örnekköylü Hüseyin’e Hüsnü Tonak, Tahir Bor, Fevzi Fikri Altay ve Sezai Çullu da katılmıştı. 1 Kasım 1912’de Karşıyaka Spor Kulübü kuruldu. Kurtuluş Savaşı’na kadar İtalyan ve Rum azınlıkla maçlar yapan ve hiç yenilmeyen Karşıyaka’nın lakabı Kaf Sin Kaf, kulübün baş harflerinin eski dildeki okunuşundan ileri geliyor. Karşıyaka, 1926 yılında tarihindeki ilk kupasını İzmir şampiyonu olarak kazandı. Aynı yılın haziran ayında kulübü ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk, hatıra defterini imzaladı ve şampiyonluk için tebrik yazısı yazdı. Kulüp 1964-1996 yılları arasında amatör lig de dahil tüm kategorilerde gidip geldi. Halen 1. Lig’de Süper Lig’e mücadelesi veriyor. 73
İZMIR FUTBOLU
AVRUPA’NIN İLK FATİHİ
Göztepe
Futbola çok yakın olmayanlar Avrupa kupalarında yarı final oynayan ilk Türk takımı olarak Galatasaray’ı bilirler ve yanılırlar. Oysa Göztepe, 1960’larda bugünün UEFA Avrupa Ligi’ne denk gelen Fuar Şehirleri Kupası’nda yarı, Kupa Galipleri Kupası’nda çeyrek final oynamıştı. Başlarında futbol devrimcisi Adnan Süvari vardı; Nevzat Güzelırmak, Fevzi Zemzem, Ceyhan Yazar, Halil Kiraz, Ertan Öznur gibi isimleri Türk futboluna kazandırmışlardı. 1940’lı yıllarda beş kez İzmir şampiyonu olan, bir kez de Türkiye Şampiyonası’nı kazanan Göztepe, Süvari yönetiminde iki kez Türkiye Kupası, bir de Cumhurbaşkanlığı Kupası’nı kazandı. Bugünün Göztepe taraftarları büyüklerinden bu başarıları dinlese de takım Süper Lig’de en son 2002-03 sezonunda bulundu, hatta 2007-08 sezonunda Amatör Lig’de oynadı. Bunlar Göztepe taraftarı için önemli değil. Onlar için sadece onurlu bir futbol oynaması önemli. Başarı ya da başarısızlığın bu bağlamda pek de önemi yok!
REKORLARIN DERBİSİ
İzmir’in 1 numaralı derbisinin muadilleri dünyaya bedeldir. Boca Juniors-River Plate ve Celtic-Rangers kapışmalarıyla eşdeğerdir. Kimin daha çok kazandığını ya da çıkan olayları bir kenara bırakın; bu derbi, tek bir maçla tarihe geçmeyi başarmıştır. 12 Eylül sonrasıydı, Karşıyaka ve Göztepe zamanın 1. Lig’ine yükselmek için kıyasıya mücadele ediyordu. 16 Mayıs 1981 günü oynanan derbi hem Türkiye’nin en çok seyircili
74
maçı, hem de Guiness Rekorlar Kitabı’na göre 2. Lig’de oynanan en kalabalık seyircili maçı olmuştu. O gün bütün İzmir futbol konuşmuş, komşu şehirlerde heyecana tanık olmak isteyenler bile stada akmıştı. Biletli seyirci sayısı 61.060 olarak açıklansa da o günü yaşayanlar, fotoğraflara bakanlar, kapılardan içeri biletsiz giren kadın ve çocuklara şahit olanlar sayının 80 bini bile aştığını bilir! Zaten hem rekorlar kitabı hem
de İngiliz The Guardian gazetesi rekoru tescil etmişti bile! Sezonun bitmesine bir hafta kala oynanan maçı Karşıyaka kazansaydı 1. Lig’e çıkacaktı, zira sarı-kırmızılıların bir puan önündeydi. 0-0 berabere kaldılar, yeşil-kırmızılılar sevindi. Ama futbol nasıl 90 dakikaysa top da yuvarlaktı ve son hafta maçlarının ardından Göztepe rakibini geçmiş ve son gülenin iyi güldüğünü bir kez daha ispat etmişti!
HERKESİN SEVGİLİSİ
Altay
Onlar İzmir’in en çok taraftarına sahip takım değil. Zengin de değiller, arkalarında büyük firmalar da yok. Avrupa kupalarında başarı kazanamadılar. Ama bir şey var ki, İzmir’in en başarılı futbol kulübü olmayı başardılar. 1910 yılında kurulan siyah-beyazlı Altay, İzmir Amatör Futbol Ligi’nde 12 şampiyonluk kazanmış, en yakın rakipleri Altınordu’yu ikiye katlamışlardı. Türkiye Deplasmanlı Futbol Ligi’nin müdavimiydiler. 1959’dan 2000 yılına kadar Süper
Lig’den sadece iki sezon uzak kaldılar ve lige en çok katılan altıncı takım olmayı başardılar. Yedi kez final oynadıkları Türkiye Kupası’nı iki kez kazandılar ve bunu bir Anadolu takımı olarak yapan ilk takım oldular. “Büyük Altay” ne yazık ki 2000’lerde büyüyen futbol ekonomisine ayak uyduramadı ve yoluna alt liglerde devam etmek durumunda kaldı. Halen 3. Lig’deler ama İzmir en sevilen “ikinci” takımı olmaya devam ediyorlar.
YIKILAN TARİH
Alsancak Stadı 21 Şubat 1959 günü İzmirspor ile Beykoz 1908 arasında oynanan futbol maçı hiç de sıradan değildi. O karşılaşma Türkiye Deplasmanlı Futbol Ligi’nin (Bugünün Süper Lig’i) ilk müsabakasıydı. Futbolcular tarihe geçmek için o gün boş geçmemeye adeta yeminli olmalılardı ki ilk gol henüz 11’inci dakikada geldi. İzmirsporlu Özcan Altuğ tarihe geçen golü attı ve takımını 1-0 öne geçirdi. O maç ve o golün tarih sayfalarında kaldığı gibi karşılaşmanın oynandığı Alsancak Stadı artık yok. Ağustos 2014’te yapılan testler sonucunda olası depremlere dayanaksız olduğu tespit edilen stat, bir yıllık bir süreçten sonra yıkıldı. Sadece ev sahibi Altay taraftarı değil, Karşıyaka, Göztepe ve diğer İzmirli futbolseverler bu yıkımı engellemek için yürüyüşler düzenlendi, kampanyalar başlattı ama 21 Ağustos günü tarihi stat dozerlerin, kepçelerin demir dişleri arasında yok oldu. Alsancak Stadı 1910 yılında inşa edilmiş, kentteki Rumların takımı Panionios’a ev sahipliği yapmıştı. Kurtuluş Savaşı’nın ardından kapalı ve açık tribünler eklendi, Alsancak Stadı adını aldı, yıllar sonra ev sahibi takım Altay’ın adı bu isme eklendi. Sadece siyah-beyazlı İzmir ekibi değil; Karşıkaya, Göztepe, Altınordu, İzmirspor maçlarını burada oynadı; Marsilya, Roma, Benfica, Atletico Madrid gibi devler misafir oldu. Şimdi akıllardaki soru Alsancak Stadı’nın ne zaman ve hangi şekilde geri döneceği…
75
IZMIR FUTBOLU
Gode Cengiz
Karakterli her takımın karakterli bir ikonu vardır; Karşıyaka’nınki de Cengiz Torosluoğlu’ydu. Yani Gode Cengiz! Lakabını takım arkadaşları Arif Dökel, Arap Osman, Ogün Altıparmak’la gittiği sinemada izlediği “Sefiller” filmindeki Mösyö Godet’e benzetilmesiyle alan “Gode” Karşıyaka’da doğmuş, Karşıyaka Lisesi’nde okumuş, lise sahasında futboluyla dikkat çekmişti. Beden öğretmenleri Rahmi Karlık ve Abdurrahman Cankut onu lise takımında oynattılar, Karşıyaka’nın emektar futbol avcıları Narto Mustafa ve Baba Cevat da Karşıyaka’ya aldılar. Tam 13 yıl yeşil-kırmızı formayı giydi. Dayanıklılığı, mücadeleciliği, kavgacılığı, ele avuca sığmazlığı onu taraftarın kalbine yerleştirdi. 1985 yılındaki Şeker Bayramı’nın ikinci gününde 23 Haziran’da kalp krizi geçirdiğinde bayram bütün İzmir için zehir olmuştu bile.
BİR KULÜPTEN ÖTESİ Türkiye’de futbolda farklı şeyler de oluyor mu diye bir soru aklınıza geliyorsa İzmir’e doğru dikkatli bir şekilde bakmalısınız. 1923'de kurulan, 2012’de büyük bir değişimden geçen Altınordu, başkan Seyit Mehmet Özkan’ın liderliğiyle Türkiye’de “başka” bir kulüp portresi çiziyor. Küçük yaşlardaki yetenekli küçükler kulübün Yeşilyurt, Selçuk ve Kuşadası’na yayılan tesislerinde futbol öğreniyor, Altınordu Futbol Eğitim Kurumu (AFEK) bünyesinde eğitim görüyor. Öyle ki okulda başarısız olan çocukların futbolla ilişiği kesiliyor. AFEK’te eğitimini tamamlayan çocuklar futbol eğitiminin lisesine denk olan Altınordu Futbol Akademisi’ne gönderiliyor. Buraya gelen çocuklar 8 yaşından itibaren hız, dayanıklılık, kuvvet, uyum, çabukluk, ekip bilinci ve kişilik eğitimi almış oluyor. Altyapıda bunlar olurken üstyapıda da Altınordu ağırlıkla kendi yetiştirdikleri olmak üzere tamamı Türk futbolcularla sahaya çıkıyor. Hedef tamamını kendi yetiştirdikleri futbolcularla şampiyonluk yaşamak.
76
Altınordu
Buldozer 11 yılda 220 maç, 144 gol, maç başına 0,65 gollük ortalama… Fevzi Zemzem, Tanju Çolak ve Metin Oktay’dan sonra Süper Lig tarihinin en yüksek gol ortalamasına sahip üçüncü futbolcusu. Bunu Göztepe formasıyla başardı ve takımının adını Avrupa’da da duyurdu Bir Altınordu maçında topla giderken beline sarılan savunma oyuncusunu da peşinden sürükleyip yerlere yapıştırdığı için gazeteler onun için “Buldozer” lakabını layık gördü. 1969’da aynı golü atmalarına rağmen gol krallığını Metin Oktay’a bırakan bir futbolcuydu. Fenerbahçe efsanesi Lefter, Turgay Şeren’in jübilesinde attığı golden sonra boynuna sarılıp “Fenerbahçe’de ne toplar ziyan oldu” demişti. “Keşke birlikte oynayabilseydik!” Pele’nin takımı Cosmos’u bile reddedip Göztepe dışında bir kulüp forması giymedi. Sonrasında da Diyarbakırspor ve Samsunspor’la alt liglerde şampiyonluklar yaşadı, en önemlisi Türk futbol tarihinin en önemli golcülerinden Tanju Çolak’ı yetiştirdi.
ONURSAL BAŞKAN
Selçuk Yaşar
Rodos’ta başlayan bir hayat, İzmir’e de değil, Karşıyaka’nın ta kendisine sevdalanarak neredeyse 100 yıla koşuyor. Babası Dursun Yaşar’ın Kemeraltı Şeritçiler Çarşısı’ndaki boya dükkanından önce DYO gibi uluslararası bir boya markası yaratan Selçuk Yaşar, tüm hayatı boyunca çalıştı, Pınar, Yaşarbank, Yaşar Üniversitesi gibi kuruluşlarla birlikte birçok okul inşa etti. Tüm bunları işine ve semtine olan sevgisiyle yaptı. Bunların arasında Karşıyaka kulübünün yeri apayrıydı. Öyle ki onun dönem dönem başkanlık da yaptığı, ama her dönem maddi ve manevi katkı yaptığı kulübüyle olan ilişkisi “Bitmeyen Sevda: Selçuk Yaşar ve Karşıyaka Spor Kulübü” adlı bir kitapla ölümsüzleştirildi. “Yaklaşık 60 yıl önce başlayan yeşil-kırmızı sevdamın bayrağı camiamız tarafından kuşaktan kuşağa daha da güçlenerek aktarılacak. Bunu yürekten diliyorum” diyen Yaşar’ın dileği kulübün kurumsallaşarak büyümesi.
77
Hobi
78
Ayşe şirin
bahçenizi kış bakımına alın!
Baharda enerjik ve renkli bir bahçeye sahip olmak için önlemlerinizi kış mevsiminden alıp, gerekli bakım koşullarını yerine getirmeyi ihmal etmemeniz gerekiyor. Cem Botanik’ten Ayşe Şirin, soğuk günlerde bahçelerde yapılması gerekenleri paylaştı.
B
ahçenizin sadece bahar aylarında değil, her sezon bakıma ihtiyacı vardır. Size göre doğa uykuda olabilir ama soğuk kış günlerinde bitkilerinize sağlayacağınız pek çok destek ve takviye olacaktır. Soğuk havalar bahçenizi veya balkonunuzu ihmal etmenize sebep olmamalı. İki günde bir bitkilerin genel durumuna bakmalı, bahçedeki her türlü değişikliği gözle takip edebilmelisiniz. Her mevsim yaşayan renkli bir bahçeye sahip olmak için doğru zamanda doğru müdahaleler yapmanız gerekir. Bakımlı bir bahçenin püf noktaları; “Havalar soğuk, bitkilerin suya ihtiyacı olmaz” diye düşünmeyin. Toprağın kuruluk durumunu sık sık takip edin. Bahçe ekipmanlarına bakım için en uygun mevsimde olduğunuzu unutmayın! Bu mevsim ağaçların yer değişimi için uygun bir zamandır. Bu işlemden önce mutlaka bir profesyonelden yardım alın. Ağaçlarda ve çalı gruplarında ilaçlama olarak mavi bakır uygulaması tercih edilir. Bu uygulama bitkiyi ilkbahar aylarında erken oluşan böceklerden koruma amaçlıdır. Kış aylarında atılacağı için yapıştırıcı ile karıştırılıp uygulanır. Budama işlemlerinde derin yani gençleştirme işlemi yapılmaz. Sadece form budamaları yapılır ve kesilen dallar aşı macunu ile kapatılır.
79
Hobi
Evde bulunduğunuz saatler bile bitkiler için önemli. Bitkilerinizi satın aldığınız fidanlıkların doğru ışık alması, ısının ve nemin yeterli olması da şart!
80
Bitkilerde drenaj problemi oluşursa, fazla suyun uzaklaştırılması için yüzeysel drenaj veya kök drenajı yapılır. Bitkilerin kışı rahat geçirebilmeleri için yaz aylarında açılan bitki çanakları koyun gübresi ile kapatılır. Buradaki amaç bu soğuk mevsimde kök sistemine sıcak bir ortam yaratmaktır. Narenciye ağaçları ve palmiye türlerinin gövdeleri pamuklu örtüler ile sarılır. Eğer gerek görülürse taç kısımları da sarılmalıdır. Eğer bitki gövdelerinde yaralanmalar varsa, bu yaralar aşı macunu ile kapatılmalıdır. Çimlerde periyodik olarak kullanılan gübre 13/24/12 NPK kompozedir. Ayda bir kez metrekareye 30-40 gr. gelecek şekilde uygulanır. Bunun amacı çimin ilkbahara hazır olabilmesi için gerekli besin maddesini sağlamaktır. Bu mevsim çimlerde çok derin kesim yapılmaz. Ayrıca toprak nemi yüksek olduğu için bu mevsim çimlerin üstüne basmamaya özen göstermelisiniz. Çim yüzeyinde ağaçlardan dökülen yaprakları temizleyip bahçeden uzaklaştırmak gerekir. Çim yüzeyinde tırmık ve yelpaze işle-
mi uygulamalarından kaçınmak gerekir. Soğuk sonucu donmalar olacağında, bu uygulamalar çim alana zarar verir. Erken ilkbahara hazırlık için 13/24/12 ve demir sülfatlı gübreleme yapılmalıdır. Kar yağışı olan bölgelerde bitkilerin üzerindeki karlar sürekli temizlenmeli, soğuğa duyarlı olanlar ise sarılarak korunmalıdır. Erken baharda çiçek açan bazı bitkilerden çiçek tomurcuklu dallar kesilebilir ve iç mekanda özel bakımla çiçeklendirilebilir. Balkon ve teraslardaki bitkilerin üstü mümkün olduğu kadar örtülmeli ve bitkiler daha korunaklı bölümlere çekilmelidir. BİTKİ ALMANIN DA PÜF NOKTALARI VAR! Özellikle kış mevsimine girerken, hepimizin hayatında daha fazla renge ve bize kendimizi daha iyi hissettirecek yeniliklere ihtiyacı oluyor. Evimize herhangi bir ürün satın alırken nelere dikkat ediyorsak, bitki seçiminde çok daha özenli ve araştırmacı olmalıyız. Unutmayalım; büyük hevesle almayı düşündüğümüz yeşil dostlar da birer canlı ve onların yaşam
şartlarını yerine getirmemiz şart! Onları herhangi bir obje gibi gelişigüzel istediğimiz bir köşeye yerleştiremeyiz. Ya da sadece dış görüntülerinin cazibesine kapılıp, evimizin koşullarına uygun olmayan bitkiler seçmemeliyiz. Onların kendilerini en iyi hissedebilecekleri ortamı bulmamız önemli! Bu sebeple doğru bir planlama şart. Mekanın ışık, sıcaklık ve kullanım sıklığını göz önünde tutarak listenizi hazırlayabilirsiniz. Hatta evde bulunduğunuz saatler bile bitkiler için önemli. Bitkilerinizi satın aldığınız fidanlıkların doğru ışık alması, ısının ve nemin yeterli olması da cabası! Satın alma öncesi bilgilenmek ve satıcının karşısına ne istediğinizi bilerek çıkmak da ihmal edilmemesi gereken konular arasında. Bitki alırken; Bütçemizi iyi belirlemeli ve karşımızdaki satıcıya ne istediğimizi tam olarak anlatabilmeliyiz. Salon bitkilerinin en uygun alım zamanı ilkbahar ve sonbahar arasıdır. Kış aylarında seralardan 18-20 dereceye sahip ve nemli ortamlardan alınan bitkiler, evlerin kuru ve sıcak havasında uzun süre bocalayacaktır. Bitkinin toprağına dikkat edin, eğer çok kuruysa, iyi bakılmıyor demektir. Saksıyı kaldırıp altını kontrol edin. Saksı deliklerinden kökler fazlası ile çıkmış ise acil olarak bir boy büyük saksıya geçirilmesi gerekiyordur. Çiçekli bitkilerde bol gonca olmalı! Çiçekli bitkilerin çiçek açma sezonunu iyi öğrenin. Eve götürünce kısa zamanda çiçeklerini dökebilir ve tüm sezon boyunca çiçeklerden mahrum kalabilirsiniz. Bitkinin genel şeklini inceleyin. Sarkık, hasarlı, kırılmış yapraklar ve alt yapraklarının azlığı sağlıksız bir hal ifade eder. Diri ve canlı hali, bitkinin sağlığı hakkında size fikir verebilir. Yaprak altlarını alıcı göz ile kontrol edin. Herhangi bir zararlıyı çıplak göz ile görebilirsiniz. Etiketli bitkileri tercih edin. Çok sıcak veya soğuk havalarda bitkiyi aldıktan sonra arabanın bagajında fazla bekletmeyin. Özellikle kış aylarında alınan bitkilerde ilk bir hafta içerisinde görülen alt yapraklardaki sararma ve dökülme, ortam değişikliği nedeni ile normaldir. Dökülmeler bir-iki hafta içinde yavaşlar ve biter.
81
Edebiyat
NICE YASLARA
Melih Cevdet
Melih Cevdet Anday büyük adamdır. Şairin büyüğü küçüğü olmaz, şair şairdir ama tarihin büyük ve küçük adamları olmuştur. Bu büyük adam şair diye bilinir genelde. Şairlikse simyacılıktır, nasıl ki simyacılar topraktan altın çıkarır, şair de dilden altın devşirir. YAZI: O N U R C AY M A Z
82
G
erçek adı Melih Cevdet mi? Pek bilinmez. 1979 yılında Unesco genel merkezinde eğitim danışmanlığı yapmak için Paris’e gider. Yaklaşık on ay kaldıktan sonra Ecevit yönetimi düşer, başa Demirel geçer. Ülkeye geri çağrılır Anday. O günlerdeki yardımcısı Yılmaz Mızrak o sisli puslu yılları şöyle anlatır: “Yazışmaları Melih bey imzalıyordu. İlk yazımı imzalaması için önüne koydum, tam imzalayacakken gülümseyerek bana baktı: ‘Bu, benim sanatçı adım; Cevdet babamın adıdır; adım, Muzaffer Melih Anday’dır’ dedi.” Pek bilinmez değerli edebiyatçılarımız; değersizler ünlüdür. Anday’ın yapıtları Rusça, Fransızca, İngilizce, Bulgarca, Yunancaya çevrilmiş; Unesco’nun çıkardığı Courrier dergisi 1971 yılında onu Cervantes, Unamuno, Seferis düzeyinde bir edebiyat adamı olarak anmıştır. Ferit Edgü, Şimdi Saat Kaç adlı kitabında, Fransa’da Anday’ın bir şiir kitabını bulduğunu anlatır. Kitabın arka kapağında Neruda’nın şu sözleri: “Nâzım’dan sonra, bir başka büyük Türk şairinin şiirlerini okudum. Bütün gece gözüme uyku girmedi...” Beş yıl önce bir şiir festivali için Arnavutluk’un sahil kasabası Durres’teydim. Gece, deniz kenarında şairlerle oturuyoruz. Yetmişlerini süren Makedon Bogomil Gjuzel, kulağıma eğilip yarenliğimiz boyunca ilk kez kırık dökük Türkçe konuştu: “Bir sey soracagim, Melih Cefdet nasil, iyi mi?” Öldüğünü söyledim, çok üzülmüştü. Şiirlerini çok severmiş, otuz yıl önce karşılaşmışlar, unutmamış... Bu yıl yüzüncü doğum yılını kutluyoruz Melih Cevdet’in. On yedin yaşıma bastığım gün bir arkadaşımın hediye ettiği antolojide rastlamıştım ustaya, ilk odur: “Bir misafirliğe gitsem Bana temiz bir yatak yapsalar Her şeyi, adımı bile unutup uyusam... Kalktığımda yatağım hala lavanta koksa Kekikli zeytinli bir kahvaltı hazırlasalar Nerde olduğumu hatırlamasam Hatta adımı bile unutsam” İnsan gençken hep bir yerlere gitmeyi düşünür... Sonra Zülfü Livaneli’nin Zor Yıllar albümü var. Orada Anı diye bir şarkı. Haydarpaşa’dan üç arkadaş trene binmiştik. Gece boyu düzden dağa geçişlerde, ovaları, yıldızları seyrederken durmaksızın dinlemiştim Anı’yı. “Bir çift güvercin havalansa / Yanık yanık koksa karanfil...”
Melih Cevdet’i, yayınlandığı vakit mahkemelere düşüren Yanyana adlı kitabındadır Anı. Savcı yedi buçuk yıl ister. Şair, bu şiiri haksız yere idam edilecek olan Rosenberg’ler için yazmıştır. Bir söyleşisinde bu niyetim mahkemece kanıtlansaydı epeyce yatacaktım der. Geçtiğimiz yüzyılın korkunçluğu hepsi hepsi... Melih Cevdet’ten söz ediyoruz, Garip’i anmamak olmaz tabii. En uzun yaşayan, en son ölen Garipçidir o. İlk Garip günlerini bir söyleşisinde Konur Ertop’a şöyle anlatır: “Ankara Lisesi’nde ben 9. sınıftayken Orhan’la Oktay da 10. sınıftaydılar. arkadaşlığımız orada başladı. şiir sevdalısıydık. Ayrıca Orhan Veli ile tiyatroya meraklıydık. oyunlara giderdik; oynardık da.” Şair, okula eski yazıyla başlamış kuşaktandır. 1928 yılında ortaokula başladığı vakit alfabe değişir. Fakat henüz yeni yazıyla basılmış çok fazla kitap yoktur. Okumayı seven bir çocuk olduğu için bulabildiği eski yazıları okur. Örnekse Halit Ziya Uşaklıgil’in ünlü romanı Aşk-ı Memnu. Şiire, edebiyata düşkünlüğü de bu yıllarda gelişir. Orhan Veli gencecik ölmezden evvel bir bahar günü verdiği söyleşide, 1946 yılından bu yana sesleniyor; bakın ne diyor sevgili arkadaşı için: “Son zamanlarda Melih Cevdet’i daha çok anlıyorum. (...) senelerdir, durmadan yenilikler peşinden koşuyor. Her şiiri bir tecrübenin mahsulüdür. Melih Cevdet’e çok az şiir söylüyor diyenler o şiirlerin ne ince süzgeçlerden geçirildiğini sezdikleri vakit ne kadar haksız olduklarını anlayacaklardır.” Anday Veli’nin dediği gibi “söylediği” bütün şiirlerinde mükemmelliği aramış; arayışını tüm sanat yaşamına yaymıştır. Bu mükemmellik duygusunu kendi denemelerinden birinde şöyle okuruz: “Mozart’ın bir keman konçertosunu birkaç gün arka arkaya dinledim. sonra onu anladım ve gözlerim yaşardı. ben müzikten duygulanmam. Müzik duygulanmak için değildir bence. mükemmel yapıyı anladım, ağlattı beni. Mükemmelliği ağlattı. sanat eseri bu demektir. Biz duygulandık sanıyoruz; gerçekteyse bizi esir eden o mükemmelliktir.” Sözün en mükemmel haline varmıştır sonunda böylece. Tek dizelik müthiş bir şiiri var, çok severim, adı Güvercin: “Pencerede kopan alkış” Bu kadardır. Sadece şiir mi yazdı peki bu büyük adam. Değil tabii. O da bütün ustalar gibi çok yönlüydü, bir sorumluluk bilinciyle kendi ışığını olabildiğince dağıtmaya çalıştığı yazının, hayatın her alanına; bir aydın sorumluluğuyla, çok ünlü şiirindeki der ya,
tıpkı bir “telgrafçı” gibi... Denemeler yazdı, romanlar, oyunlar... Oyunları müthiştir: İçerdekiler, Mikado’nun Çöpleri, Dört Oyun. Gazetelerde Murat Tek adıyla tefrika ettiği romanlar sonradan yayımlandı (Zifaftan Önce) ya da ötekiler, yeni basımları yayınlanıyor hep. Kötü edebiyat iyisinin önüne geçemiyor bir türlü. Türkçenin bu ender rastlanır güzellikleri ne çok unutuluyor bugün: Aylaklar, Gizli Emir, İsa’nın Güncesi, Raziye, Yağmurlu Sokak. “Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi... Anlaşılan sonbahar Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli Yapraksız arkamızdaki ağaçlar... Babası daha ölmemiş Oktay’ın, Ben bıyıksızım, Orhan, Süleyman Efendiyi tanımamış. Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Oysa hayattayız hepimiz.” Ölümü hatırlatan resimler. Sadece Oktay’ın babası değil, hiçbiri yok bugün. Anıları var sadece. İşte biri: Melih Cevdet ile Çetin Altan yumruk yumruğa kavgalıdır. Anday’ın, ölümünden sonra basılan günlüğünde, Altan’ın gazetede yazdığı şu satırları okuduktan sonra çok mutlu olduğunu okuruz: “Eğer bizde Nobel edebiyat ödülünü alacak birisi varsa o da Melih Cevdet Anday’dır. Çünkü komite bu ödülü artık çok çeşitli dallarda ürün verebilen edebiyat adamlarına layık görmektedir. Bizde de düşünürlüğü, ozanlığı, romancılığı edebi kişiliğinde bulunduran (sağ) ve ödüle layık olan tek adam, Melih Cevdet Anday’dır.” Bu büyük adamın yüzüncü yaşını, onun koca ömrünün bir sayfası kadarcık bu kısa yazıyla kutlamak istedim. Tam da şu şiirinde söylediği gibi; tam da o kadar, yüz yaşın kutlu olsun Anday: “Haydi burada öl dediler bana Ölmek istemiyorum demedim Demedim ama Şimdi bilmek istiyorum Toprak gene bizim zamanımızdaki gibi mi sürülecek? Tezgâh başında çalışırken Gene denizde, güneşte mi kalacak adamın aklı? Biz nasıl olsa öldük. Artık ne çiçek koklamak. Ne de ötekine berikine içerleyip Rakıya sarılmak var bizim için? Hiç, hiçbir şey kalmadı.
83
Sağlık
ÇOCUĞUNUZU SONBAHAR HASTALIKLARINDAN KORUYUN 84
Havanın soğuması, toplu ve kapalı ortamlarda bulunulması, okul ve kreş ortamı gibi etkenler özellikle çocukların daha sık hastalanmalarına neden oluyor. Bu dönemde çocukları hastalıklardan korumak için bir dizi önlem alınması gerekiyor. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzman Dr. Nihal Madak Binboğa, çocukları kış hastalıklarından korumanın yolları hakkında bilgi verdi.
Ç
ocuklarda soğuk algın lığı, boğaz enfeksiyonları, sinüzit, orta kulak iltihabı ve larenjit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarının yanı sıra bronşit ve zatürre gibi alt solunum yolu enfeksiyonları bu dönemde sık görülür. Bu hastalıkların çoğu ayaktan tedavi edilebilir. Özellikle okula yeni başlayan ana sınıfı ve birinci sınıf öğrencilerinin çeşitli virüs ve bakterilere karşı bağışıklıkları henüz tam gelişmediğinden, ilk senelerde daha sık hastalanmaları doğal bir durumdur.
okula gönderilmemelidir. Çocuğa hapşırma ve öksürme sırasında ağız ve burun bölgesini kağıt mendille kapatması ve sonrasında mendili atması öğütlenmelidir.
Sağlıklı Bir Uyku Düzeni Hastalıklara Karşı Direnci Arttırır!
Yorgun ve uykusuz olunan dönemlerde daha sık hasta olunmaktadır. Çocuğunuzun her gün 8-10 saat uyumasını sağlayın.
Çocuğunuzu İnce ve Kat Kat Giydirin!
Çocuğunuzun Demir Ve D Vitamini Düşükse Daha Sık Hastalanır
Çocukların yoğurt, süt, peynir gibi kalsiyum ürünlerini; et, süt, tavuk gibi protein ürünlerini ve pilav, makarna, ekmek gibi karbonhidratlı besinleri dengeli şekilde tüketmesi, bunun yanı sıra meyve ve sebzelerden yeterli vitamin alımı sağlanmalıdır. Demir ve D vitamini eksikliği olan çocuklar hastalıklara daha yatkındır. Çocuk bunları beslenme ile yeteri kadar alamıyorsa doktora danışılarak takviye yapılmalıdır. Çocuğun haftada bir ya da iki defa balık yemesine özen gösterilmelidir. Çocuklar abur cubur ve şekerli gıda yeme alışkanlığından uzak tutulmalı, meyve sebze tüketimi artırılmalıdır. Bal, zencefil, zerdeçal, kekik, soğan, sarımsak gibi doğal koruyucu besinleri dengeli şekilde tüketmeleri sağlanmalıdır.
Bağışıklık Sisteminin Mikroplara Karşı Her Zaman Hazırlıklı Olması İçin Aşılarını Eksiksiz Yaptırın!
Kızamıktan suçiçeğine, sonbahar ve kış aylarında artış gösteren döküntülü ve bulaşıcı hastalıklardan korunmanın en önemli yolu da aşılamadan geçmektedir. Altı aydan büyük çocuklara grip aşısı
yapılabilir. Özellikle alerjik hastalığı veya astımı olanlara, kalp hastalığı bulunanlara mutlaka aşı yapılmalıdır.
Çocuğunuzun Kirli, Kapalı ve Soğuk Ortamlarda Uzun Süre Kalmamasına Özen Gösterin
Çocuklar için kapalı ve kalabalık ortamlar yerine açık hava etkinlikleri tercih edilmelidir. Özellikle çocuğun odası ve evin tamamı sık sık havalandırılmalıdır. Çocukları kış hastalıklarından korumanın en önemli yolunun “elleri yıkamak” olduğu unutulmamalıdır.
Özellikle Hastalık Mevsiminde Çocuğunuz Arkadaşlarını Öpmesin
Hastalıklar çoğunlukla ağızdan çıkan damlacıklar ve temas yoluyla bulaştığından çocuklar arkadaşlarını öpmemeli, kendisinin öpülmesine izin vermemelidir. Bir çocuk kardeşi ya da en yakın arkadaşı da olsa başkasının çatal, kaşık ve bardağını kullanmamalıdır. Hasta olan çocuklar
Çocuğu aşırı üşütmek, aşırı terletmek ve ona kalın giysiler giydirmekten kaçınılmalıdır. Soğuk kendi başına hastalık yapmaz ise de soğukta kalıp üşüyen vücut, mikroplardan daha kolay etkilenmektedir. Çok kalın giyinmek yerine kolayca çıkarılabilecek ince ve kat kat giysiler giydirilmelidir.
Bulunduğu Ortamda Asla Sigara İçmeyin!
Sigara, sadece içene değil, çevreye de zararlıdır. Sigara içenler her ne kadar bebek ve çocuklardan uzakta içip üzerlerini değiştirseler de, nefeslerindeki ve üstlerine sinen koku sigara bittikten sonra da devam eder. Sigara içilen yerlerde durmak bebeklerde ve küçük çocuklarda alerjik solunum hastalıklarına yatkınlığı artırır.
İçeriğini Bilmediğiniz Bitkisel İlaçları Çocuğunuza İçirmeyin
Bitkisel ilaçların hastalıklardan koruduğu bilimsel olarak kanıtlanmamıştır. Bu ilaçların da yan etkileri olabilmektedir ve özellikle karaciğere olumsuz etkileri vardır. Çocuğun kronik bir hastalığı varsa mutlaka kontrolleri yaptırılmalıdır. Önlemlere rağmen kışın çocuk çok sık hastalanıyorsa mutlaka bir uzmana başvurulmalıdır.
85
İlham Alın
apple watch ARZU NESNESİ
86
TEKNOLOJİ
Hermes deri kayışıyla şu sıralarda bir arzu nesnesine dönüşen Apple Watch’un en önemli özelliklerine kulak verin. YAZI: D E R YA K I R I M
S
ON GÜNLERDE Instagram’da moda blogger’larının bileklerinde Apple Watch dikkat çekiyordu. Bu her stili tamamlayan tekno-şık saati ben de denemeye karar verdim. Peki, nasıl kullanacaktım? Telefonumla bluetooth üzerinden bağlanan saatin ana kadranını kendime göre kişiselleştirdim. Mickey Mouse’un parmaklarıyla saati gösterdiği tasarım favorimdi. Sıra geldi keşfetmeye. Bir kere Instagram faaliyetleri direkt ekrana yansıyor. Telefonunuzu sürekli yanınızda taşımaya ve masanın üstünde tutmaya gerek kalmıyor. Çünkü telefonda olan biten her şey aslında bileğinizde de oluyor. Yeni Taptic Engine sistemi sayesinde bir bildirim veya mesaj aldığınızda bileğinize hafifçe dokunuyor. Telefon çaldığında saatiniz de titriyor ve hatta James Bond filmlerindeki gibi telefondan da konuşabiliyorsunuz. Tabii biraz eğilmeniz gerekiyor duyabilmek ve sesinizi duyurabilmek için. E-postalarınızı dahi okuyabiliyorsu-
nuz. Digital Touch sayesinde Apple Watch bir taslak, bir dokunma, hatta kalp atışınızın ritmini göndererek tamamen yeni yollardan iletişim kurmanızı sağlıyor. FItness’ta Yardımcı Buraya kadar güzeldi ama şimdi gelelim benim için en önemli özelliğe. Hepimiz uzun saatler bilgisayar karşısında çalışıyoruz. Tabii stres ve iş yetiştirme telaşıyla ayağa kalkmayı ve hatta yemek yemeyi bile çoğumuz unutuyoruz. İşte bu anlamda saat kurtarıcı bir rol üstleniyor ve size ayağa kalkmanız gerektiğini bildiriyor! Aktivite uygulaması; yaktığınız kalorileri, tempolu aktivitenizi gün içinde ne sıklıkla ayağa kalktığınızı ölçen üç halkayla günlük etkinliğinizin basit görsel bir anlık görünümünü sunuyor. Üstelik bunu da aylık raporlar haline getirebiliyor. Günlük hareket hedefine ulaştığınızda bu yine size bildiriyor. Tabii egzersizinizi telefona yükleyebilmeniz ve spor aletleriyle senkronize olması da bir diğer artı. Nabzını da
87
APPLE WATCH
Apple Watch'un kayışı kolaylıkla değişebiliyor. Stilinize göre kayışınızı seçebilirsiniz.
Apple Watch, safir kristalle korunan Retina ekranlı parlak paslanmaz çelik gövdeye sahip. Egzersizinizi telefona yükleyebiliyor ve spor aletleriyle senkronize edebiliyorsunuz.
istediğiniz an ölçebiliyorsunuz. Ve inanın bu hareket ölçer, obezitenin ışık hızıyla yaygınlaştığı dünyamızda insanlık için çok büyük bir adım. Saat iki farklı boyutta; 38 mm ve 42 mm üç ayrı koleksiyonla; Apple Watch Sport, Apple Watch ve Apple Watch Edition isimleriyle sunuluyor. Son Söz Apple Watch koleksiyonu safir kristalle korunan Retina ekranlı parlak paslanmaz çelik ve uzay siyahı paslanmaz çelik gövdeye sahip. Kayışınızın tarzını kendiniz belirleyebiliyorsunuz. Günde (tabii kullanıma bağlı olarak değişebiliyor) 18 saat kadar pil ömrü sunuyor. Bir de son uyarı Apple Watch’u kullanabilmek için, iOS 8.2 veya daha yeni bir sürümü yüklü iPhone 5, iPhone 5c, iPhone 5s, iPhone 6 veya iPhone 6 Plus gerekiyor. Deneyimimi aktardıktan sonra son sözü Apple’ın CEO’su Tim Cook’a bırakıp çekiliyorum. “İnsanların kendileri için önemli olan bilgilere kolayca erişmek, dünyayla etkileşime girmek ve günlük faaliyetlerinin daha farkında olarak daha iyi bir gün geçirmek için Apple Watch takmaya başlamalarını sabırsızlıkla bekliyoruz.”
88
# APPLEWATCH
akıllı saat rekabeti tam gaz
Apple son sürüm iPhone 6 ile geçtiğimiz yıl duyurduğu akıllı telefonu iWatch nihayet Türkiye’de raflarda yerini aldı. Apple’ın iOS işletim sistemiyle çalışan bu şık cihazı yoğun ilgi görüyor. Diğer taraftan piyasada yer alan alternatifleri hiç de Apple Watch’dan geri kalmıyor. Sizler için Apple’ın rakiplerini inceledik. Zenwatch
Quadro Smart Watch S90
Eğer akıllı saat fonksiyonlarına kavuşmak, fakat bunu daha uygun fiyata yapmak istiyorsanız Smart Watch S90 uygun bir çözüm olabilir. Smart Watch S90, tasarımıyla son dönemin dikdörtgen tasarımlarına farklı bir alternatif sunuyor. Daire biçimiyle Motorola Moto 360’ı andıran saat, 1.22 inç boyutunda dairesel LCD bir ekranın sahibi. Üç farklı kayış rengiyle gelen saat, bir akıllı saatin tüm fonksiyonlarını rahatlıkla yerine getirebiliyor. Cep telefonunuzla senkronize çalışabilen saat, tüm popüler uygulamaları kolay bir şekilde bildirimlerle size sunuyor. Ürünün fiyatı 460 TL.
Smartwatch 3 SWR50
Suya dayanıklı Sony’nin akıllı saati Smartwatch 3 dahili GPS sistemiyle sürekli konumunuza ilişkin veriler derliyor. Bu sistem özellikle sporun hayatının bir parçası olan kullanıcılar için ideal. Android Wear işletim sistemiyle çalışan cihazın ekran parlaklığının bir parça daha iyi olmasını dilerdik. Siyah, gri, kırmızı, füme renk çeşitliliğine sahip akıllı saatte 1,2 GHZ işlemci ve 512 MB RAM bulunuyor. Yedekleme içinse 4 GB’lık hafıza yer alıyor. Ağırlığı 45 gram olan cihazın satış fiyatı 800 TL.
Asus’un bu iddialı akıllı telefonunda ilgimizi çeken ilk özelliği 1,7 GHz hızındaki işlemcisi oldu; 512 MB RAM ve 4 GB yedekleme özellikleri ise diğer akıllı saat standartlarına uygun. Genişliği 0,63 inç olan dik ekranı yine diğer akıllı saatler gibi 320 x 320 piksel. Bluetooth, kalp ritmi izleyici, fitness tüm özelliklere sahip. Cihaz, Android Wear işletim sistemiyle yüksek işlemci gücü sayesinde gayet başarılı çalışıyor. Bataryasının ise iki gün civarında dayanabildiğini söyleyebiliriz.
Galaxy Gear S
Samsung’un akıllı saat yelpazesindeki Galaxy Gear S güzel ve kullanışlı. Tasarımı ise gayet hoş. Ne var ki boyutları bakımından herkese hitap etmeyebilir. SIM kart sayesinde telefon görüşmeleri yapabildiğiniz saatin Tizen işletim sistemi performansı gayet başarılı. Birçok uygulamayla gelen cihazın antrenman uygulamaları spor düşkünlerini tatmin edecek düzeyde. Sadece 67 gram ağırlığındaki saatte 512 MB RAM ve 4 GB hafıza bulunuyor. Cihazın fiyatı 700 TL.
Moto 360
Android Wear işletim sistemini kullanan ve yuvarlak bir tasarıma sahip Motorola’nın Moto 360 akıllı saati şık görünümü ve yüksek malzeme kalitesi ile dikkat çeken bir başka ürün. Kablosuz şarj edilebilme özelliğine sahip cihazın, 1,56 inçlik ekranı var. Suya dayanıklılık özelliğiyle gelen akıllı saat, modeline göre 49, 104, 124 gram ağırlıklarına sahip. Yaklaşık 800 TL satış fiyatıyla edinebileceğiniz saat, 1,2 GHz işlemciyle çalışıyor. Yine 512 MB RAM ve 4 GB yedekleme hafızası diğer standartlar arasında.
89
G端zellik
90
mükemmel makyaj için püf noktaları Makyajın amacı yüz kusurlarını gizlemek ve güzel olan hatlarımızı doğallığı bozmadan vurgulamak. Peki bunu ne kadar başarıyoruz? Kış mevsimine uygun doğru makyaj tekniklerini ve makyaj hilelerini öğrenerek kendinizi yenileyebilirsiniz. YAZI: D ER YA K I R I M
D
Oğru ve etkili bir makyajın en önemli adımı pürüzsüz bir ten yaratmaktan geçiyor. Bunu da kapatıcı, fondöten, pudra ve allıkla yapabiliyoruz. Kapatıcı yüzdeki belirgin izleri örterken, fondöten yüzümüzdeki renk farklılıklarını, dalgalanmaları ortadan kaldırır. Fondötenin rengine uygun olarak seçilen pudra ise renkleri sabitler ve cilde yumuşak ve doğal bir görünüm kazandırır. Allık, makyajın son adımıdır. Cilt rengine göre pembe ya da şeftali tonlarında uygulanan allık, size sağlıklı ve canlı bir ifade kazandırır. Yalnız göz ve dudak makyajından önce cilde bir fon kazandırırken hata yapmamak çok önemlidir. Çünkü en ufak bir yanlışlık, makyajın çok yapay ve cildin de katman katman görünmesine sebep olur ki bu, bir makyajda yapılabilecek en büyük hatadır. Sizin için uzmanlardan yardım alarak hazırladığımız önerilerimize bakarak, bu tip hataları önlemek elinizde…
Pürüzsüz bir tenin sırrı • İnce dokulu kapatıcılar ile mucizevi sonuçlar • Makyajda mat bir dokunuş • Doğru uygulanan allıkla canlı ve ışıltılı bir ifade
»
91
Güzellik 1 Pürüzsüz bir tenin sırrı FONDÖTENİ NASIL UYGULAMALI? Doğal bir görünüm için fondöteni uygularken çok ince bir tabaka halinde yaymaya çalışın. Fondöten, ciltteki renk farklılıklarını gizlemenin en iyi yoludur. Fondöteni parmak uçlarınızla uygulayabilirsiniz. Bu, fondötenin cildinizde daha uzun süre kalmasını sağlar. Ayrıca fondöten ciltte bir tabaka gibi kalmaz ve doğal görünür. Eğer fondöteni parmaklarınızla uygulamayı tercih etmezseniz tavsiyemiz hafif, nemli bir sünger kullanmanız. Sünger sayesinde fondöten teninize eşit bir şekilde dağılır ve cildinizde parlama olmaz. Fondöteni yüzünüze her zaman için yukarıdan aşağıya doğru uygulayın. Öncelikle alnınızla başlayın, sonra daha geniş hareketlerle yanaklarınıza doğru yayın ve son olarak çenenize uygulayarak bitirin. Eğer cildinizde kızarıklıklar
ya da pigment lekeleri varsa, hafif, su bazlı fondötenleri yerine kremsi dokusu yoğun fondötenleri seçmelisiniz. Çünkü bu tip lekeler ancak yoğun kıvamlı fondötenlerle kapanabilir. Eğer cildinizde açık gözenekler yoğunsa fondöteni parmak ucunuzla ya da süngerin ucuyla küçük ve hafif darbelerle cildinize iyice yedirin. Bu şekilde gözenekler daha etkili bir şekilde kapanacaktır. Fondöteninizi uygularken fazla kaçırırsanız makyaj temizleme mendiliyle hafifçe silebilirsiniz. Cildiniz için fondöten seçerken ten renginizin bir ton koyusunu seçmelisiniz. Eğer ten renginiz koyuysa uygun rengi yakalamak zor olabilir. Fondöteni etkisini daha da artırmak isterseniz uygulamadan önce altına cilde renk de veren gündüz kremi sürebilirsiniz.
!
2
1 3 1 The Body Shop 2 Clinique 3 Max Factor 4 Shiseido
92
4
Fondöteni uygularken BUNLARI ASLA YAPMAYIN Fondöteni mümkün olduğunca az kullanın ve cildinize eşit olarak dağıtın. Çünkü fazla fondöten doğal görünmez. Eğer fondöteni eşit dağıtamazsanız cilt renginiz dalgalı ve pürüzlü görünür. Eğer fondötenin altına kullandığınız sıvı ve ince dokulu bir nemlendiriciyse, fondöten uygulamadan önce 10-15 dakika bekleyin. Aksi halde fondöten ince görünür ve çok etkili olmaz. Doğal bronzluk için koyu renk bir fondöten yerine ten renginize yakın renkleri tercih edin. Böylelikle cilt renginizde çok sert geçişler olmaz.
1 Yves Saint Laurent 2 Diorskin Nude 3 M.A.C 4 Tru Blend
2 İnce dokulu kapatıcılar ile mucizevi sonuçlar CİLT KUSURLARINI ÖRTMEK İÇİN EN DOĞRU KAPATICIYI NASIL SEÇMELİ? Cildiniz için kapatıcı alışverişi yapacağınız zaman mümkün olduğu kadar ince dokulu bir kapatıcı seçmelisiniz. Yoğun ve kalın dokulu kapatıcılar ciltte birikmeler yapabiliyor. Yanlış kapatıcı uygulamalarına bir de havanın etkisi eklenince cildiniz kabarmış gibi bir görünüme sahip olabilir. Fondötenin altına uygulanan kapatıcıların çeşitli ürünleri ve uygulama biçimleri var. Kozmetik marketlerde kalem şeklinde, kutu ya da tüpte satılan kapatıcılar var. Size en uygun olan yöntemi ancak deneyerek bulabilirsiniz. Ancak aldığınız ürünlerin yumuşak dokulu olmasına özen gösterin. Kapatıcınızın rengi fondötenin renginden bir ya da iki ton daha açık renk olmalı. Çünkü fondötenle aynı renk olan kapatıcı, cilt kusurlarını yeterince gizleyemez. Göz altı için kapatıcı kullanıyorsanız, bunu fondöten sürmeden önce uygulayın. Daha sonra
1 2
parmak uçlarınızı ya da nemli bir süngeri kullanarak bu iki rengin iç içe geçmesini sağlayın. Bu, daha doğal bir görünüm sağlayacak. Renklerin kalıcılığını artırmak için kapatıcıyı uygularken ince bir fırça kullanabilirsiniz. Kapatıcıyı göz kapağınızın üstüne uygularsanız far için de bir baz oluşturmuş olursunuz. Bu, farınızın etkisini artıracaktır. Uçuk yeşil tonlarına yakın renklerdeki kapatıcılar, ciltteki kızarıklıkları ve sivilceleri kapatır. Sarı renge yakın olan kapatıcılar daha çok göz altındaki koyulukları gizler.
3
4
!
Kapatıcıyı uygularken BUNLARI ASLA YAPMAYIN Bronz bir görünüme sahip olmak için teninizden çok koyu olan renkleri tercih etmeyin. Cildinize uymayan bu koyu renkler, makyajınızı da yapay gösterir. Makyaj yapacağınız zaman ilk önce kapatıcıyı sürün. Fondöten, pudra ve allığı sırasıyla uygulayın. Ama asla pudra sürdükten sonra kapatıcı uygulamayın. Göz altınız için kapatıcı kullanıyorsanız, ten renginizden 1-2 ton açığını tercih edin. Çünkü çok açık renkler, makyajınızın çok yapay görünmesine sebep olur.
93
Güzellik 3 Makyajda mat bir dokunuş PUDRAYLA PARLAYAN CİLTLERE SON Cildinize pudra uygularken renginin fondöteninizle aynı renk olmasına dikkat edin. Böylece rengi daha doğal bir şekilde sabitleyebilirsiniz. Pudranın tüm yüze eşit bir şekilde dağılması da çok önemli bir ayrıntı. Aksi takdirde renk farklılıkları ortaya çıkabilir. Pudrayı uygularken fazla kaçırırsanız, bu fazlalığı bir fırça ya da nemli bir sünger parçasıyla inceltebilirsiniz. Eğer makyajınızın doğal görünmesini istiyorsanız pudrayı hafif bir şekilde nemlenmiş sünger ile uygulayabilirsiniz. Pudra için kullandığınız süngeri kullanma sıklığınıza göre arada bir yıkayın. Çünkü süngeriniz temiz olduğu sürece uyguladığınız renkler de daha etkili ve doğal görünür. Pudranızı yukarıdan aşağıya doğru, tüylerinizin çıkış yönüne doğru uygulayın. Böylece yüzünüzdeki ince tüyler havaya kalkmaz. Fırçayla uygulanabilen toz pudra, kompakt pudraya göre ciltte daha doğal görünüyor.
1
! 2 3
4 1 Lancome 2 Shiseido 3 Guerlain 4 Chanel
94
Pudrayı uygularken BUNLARI ASLA YAPMAYIN Gözün etrafındaki cilt dokusu çok ince olduğu için pudrayı bu bölgede yoğunlukla kullanmayın. Çünkü bu ince dokuda yoğun pudra katman katman görülür. Bronzlaştırıcı bir diğer adıyla terrakota pudraları cilde direkt olarak uygulamayın. Altına mutlaka hafif dokulu bir fondöten uygulayın. Çünkü rengi koyu olduğu için bu tip pudralar cildinizde çok fazla renk farklılığı oluşturur. Kış aylarında içinde ışıltılı pigmentler olan sedefli pudraları tercih edebilirsiniz. Bu pudralar, cildinize daha taze ve canlı bir görünüm verecektir.
4 Doğru uygulanan allıkla canlı ve ışıltılı bir ifade MAKYAJI TAMAMLAYAN SON DOKUNUŞ
2 1
Makyajın son adımı olan allık uygulamasının miktarı çok önemli. Çünkü gereğinden fazla sürülen allık, yüzü olduğundan kırmızı ve yapay gösterir. Allığı elmacık kemiklerinize uygulayın. Cildinize allığı uygulamadan önce altına mutlaka pudra sürün. Böylece allık cildinize çok yapışmaz ve doğal görünür. Ayrıca allığı uygularken yanlışlık yaparsanız kolayca düzeltme şansınız olur. Açık renk tonuna sahipseniz pembe tonlarında, hafif ışıltılı renkleri tercih edin. Eğer ten renginiz koyuysa şeftali tonlarında renkleri tercih edebilirsiniz. Böylelikle yüzünüz daha sağlıklı ve canlı görünecektir. Eğer allığınızın çok yapay görünüyorsa üzerine pudra sürerek koyuluğu alabilirsiniz. Allık uygularken tüm yüzünüze
eşit bir şekilde dağıtabilmek için orta büyüklükte, ince telli bir allık fırçası kullanın. Eğer yanaklarınızın çok dolgun olmasından şikayetçiyseniz mat allıkları tercih etmelisiniz. Böylece yüzünüz olduğundan daha ince görünür. Allık fırçanızı kullanım sıklığınıza göre arada bir yıkamayı ihmal etmeyin. Fırçanızı yıkarken ılık su ve şampuan kullanın ve fırçanın ucunu çok yıpratmamaya çalışın. Allığınızın renginin kullandığınız rujla uyumlu olmasına dikkat edin.
3
4 1 Flormar 2 Guerlain 3 Dior 4 L'Oréal
!
Allığı uygularken BUNLARI ASLA YAPMAYIN Allığınızı mutlaka fırçayla uygulayın. Ve makyajınıza son noktayı koyarken asla parmağınızla cildinize dokunmayın. Çünkü bu, makyajınızda bozulmalara ve lekelere sebep olabilir. Allık için fazla iddialı olmayan kendi ten renginize uygun olan renkleri tercih edin. Kış aylarında ışıltılı allıkları tercih edebilirsiniz. Eğer cildiniz için renkli nemlendiriciler kullanıyorsanız, allığınızın uçuk renkli olmasına dikkat edin.
95
İlham Alın
KİTAP
en moda kitaplar Modaevlerinin, moda dünyasına yön veren isimlerin son yıllarda yayınladığı kitaplar büyük ilgi görüyor. Modayı bir de kitaplardan okuyun. YAZI: DERYA K I R I M
Alexander McQueen: Savage Beauty Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki Savage Beauty sergisini kaçıranlar için bu kitap Alexander McQueen’in eşsiz moda anlayışını, dahiliğini, kariyerini ele alıyor. Kitap altı temadan oluşuyor.
96
FashIon DesIgners A-Z
Taschen Yayınları’nın Fashion Institute of Technology arşivlerinden çıkardığı, modaya yön veren tasarımcıların 500 silueti, Fashion Designers A-Z kitabında buluştu. Kitabın Akris, Etro, Stella McCartney, Missoni, Prada ve Diane Von Furstenberg tasarımı altı farklı kumaş kapağı bulunuyor.
ChrIstIan LouboutIn Rizzoli tarafından çıkarılan bu kitap, tüm ayakkabı tutkunları için. Limitli seri Louboutin’lar David Lynch fotoğrafları ve 120 ikonik ayakkabı tasarımı kitabın sürprizlerinden.
97
EN MODA KİTAPLAR
The Master of Us All BalencIaga
Blume, kitapta Balenciaga’nın yaşam biçimini, arkadaş çevresini ve dünyanın en zengin kadınlarından oluşan müşteri kitlesini ustalıkla anlatıyor.
98
Gruau PortraIt Of Men
Rene Gruau, çizdiği erkek figürleri ile moda ve reklam dünyasında erkek imajı konusunda bir devrim yarattı. Kitap, Gruau’un dehası ve illüstrasyonları arasında renkli bir yolculuğa çıkarıyor.
ValentIno: Themes and VarIatIons
HusseIn Chalayan
Valentino hayranlarının arşivinde olması gereken bu kitap, Valentino’nun yıllar boyu gerçekleştirdiği tasarımların orijinal skeçlerinden ve fotoğraflarından oluşuyor.
Moda endüstrisinin en inovatif, en deneysel tasarımcısı Hüseyin Çağlayan, bu kitapta video, fotoğraf, enstalasyonlarını da kapsayan bir yaratıcılık evreninde ele alınıyor.
OPENING CEREMONY
Opening Ceremony’nin 10. yılı şerefine çıkarılan kitapta orijinal fotoğraflar, markanın tarihi ve markanın kampanya fotoğraflarına yer veriliyor.
Chanel CollectIons and CreatIons Daniele Bott Chanel’in özgünlüğünü, gelenekselliğini, çekiciliğini, yaratıcılığını anlatıyor. Chanel bu kitapta özel arşivini ilk kez açıyor.
Bottega Veneta
Bottega Veneta’nın kusursuz zanaatını, tasarımlarını, sade yaşam tarzını ele alan kitap, 1966 yılından bugüne İtalyan lüksünün gelişimini de anlatır nitelikte.
IN YOUR FACE Mario Testino’nun In Your Face adlı 216 sayfalık kitabında 30 yıllık kariyerinden kampanya fotoğrafları, kişisel kareleri ve moda dünyasının hafızalarına kazınan unutulmaz fotoğrafları yer alıyor.
Stars In DIor
Geçtiğimiz yıl düzenlenen sergiyi kaçıranlar için çok değerli olan Stars In Dior, 1940’lardan bugüne filmlerde ve kırmızı halıda Dior Modaevi’ni tercih eden yıldızları sayfalarına konuk ediyor.
99
Otomobil
100
şaşırtan ve hayat kurtaran otomobiller Kendi kendine giden otomobiller, enerjiyi absorbe eden gövde panelleri, aracı durdurmaya yarayan hava yastıklarına henüz zaman var. Ama üreticiler, kullancılara çukurları önceden bilen, aynasız, elektronik frenli, asla yoldan çıkmayan modelleri sunmaya başladı bile! YAZI: F A T İ H Y U R D A T A P A N
Yayaları, bisikletleri ve motosikletleri görmezden gelmeyen sistem.
H
er ne kadar otomobil satışları dalgalı bir seyir izlese de otomobil teknolojilerinin gelişimi giderek hız kazanıyor. Geleceğin otomobil teknolojileri şimdiden bazı otomobillere girdi ve hatta bazıları yakın zamanda daha sık ortaya çıkacak. Bu teknolojilerin odağında ise hayatımızı kolaylaştırmak ve kazaları önlemek yer alıyor. Kısacası bu teknolojiler hem sürücülerin hayatını kurtarıyor hem de sürücülerin hayatlarını kolaylaştırıyor. Etrafımızdaki otomobiller bir sürü hava yastığı, dokunmatik ekranlarını ve çeşitli elektronik yardımcıları görmeye alıştık. Tamam kabul ediyoruz, bunlar çok önemli ama bizi etkilemekten uzaklar. Ancak merak etmeyin otomobil üreticileri sizleri etkilemek için her geçen gün daha sıkı çalışıyorlar. Muhtemelen gelecek yıllarda otomobil kullanmak bir düğmeye basmak kadar kolay olacak. Ayrıca kazasız yollara sahip olmak da otomobil üreticilerinin hedeflerinin başında yer alıyor. İşte geleceğin ve yakın geleceğin teknolojileri...
101
Otomobil
1
YOLDAN ÇIKMAYAN OTOMOBİL
Artık sürücülerin tüm hareketleri otomobil tarafından izleniyor. Şerit takip asistanı birçok otomobilin ayrılmaz bir parçası haline gelmeye başladı ve sinyal vermeden, farkında olmadan şeritten ayrılmaya başladığınız durumlarda direksiyon aksi yönde kuvvet uygulayarak sizi şeritte tutuyor. Ancak sürücü istediğinde bu direksiyon hareketini devralabiliyor. Buna alternatif olarak emniyet kemerini titreştiren, sesli uyarılar veya görsel uyarılar yapan sistemler de yer alıyor. Bunun yakın gelecekte vazgeçilmez bir güvenlik sistemi olacağı tahmin ediliyor. Hatta bazı otomobiller bu sistemlerle virajı dahi alabiliyorlar. Bununla birlikte otomatik fren destek sistemlerinin ve şerit takip asistanlarının geliştirilmesi, aynı zamanda sürücülerin engellerden kaçmasını da kolaylaştırıyor. Önde trafiğin aniden durması gibi durumlarda sürücünün direksiyon hamlesini artıran veya azaltan sistem, gerektiğinde kazadan kaçmak için araca tork da yükleyerek hızlandırıyor. Sürücüye destek olan sistem, tam olarak kontrolü ele almadığı için sürücüyle olan iletişimini de kaybetmiyor. Bu sistemler araçların var olan sensörleri ile birlikte kolayca uyum sağlıyor.
2
ŞEFFAF OTOMOBİL
Evet şeffaf bir otomobil kullanmak çok ilginç olabilir. Hem de bunun için aracın her yanının camdan olmasına da gerek yok. Aslında bunu Google Glass tarzı gözlükler ve aracın etrafına konumlandırılan kameralar yapacak. Gözlüğü takacaksınız ve kameralar baktığınız tarafa göre otomatik olarak devreye girecek. Bu sayede aracın direklerindeki kör noktalar
1 da ortadan kalkacak. Dar alanlara park ederken ufak kazalardan kurtulacaksınız ve artık jantlarınızı kaldırıma sürtmeyeceksiniz. Aynı zamanda beklenmedik anda aracın etrafından geçen canlıları da görebileceksiniz. Bu kamera sistemi size 360 derecelik bir görüş açısı sağlayacak.
3
YOLDAKİ ÇUKURLARI ÖNCEDEN BİLİN!
Hiçbirimiz güzel alaşım jantlara sahip otomobilimizle çukurlara girip lastiğimizi patlatmak veya jantımızı yamultmak istemeyiz. Üstelik bazı çukurların maddi hasarlar vermesinin yanı sıra kaza riski de vardır. Ayrıca sürüş konforumuz da otomobilimiz ne kadar lüks olursa olsun mutlaka etkilenir. Bu konu üzerine kafa yoran mühendisler ve Ar&Ge çalışanları, çukurları tespit eden bir otomobil fikrini ortaya attı. Jaguar Land Rover’ın geliştirme aşamasında olduğu sistem, aynı zamanda yerel yönetimlerle de entegre biçimde çalışıyor ve çukurlar hakkında bu birimlere bilgi ulaştırıyor. Çukur tespit sistemi ara-
4
cın üzerinde yer alan sensörler ve adaptif süspansiyonlar sayesinde çalışıyor. Ayrıca navigasyonun GPS’i ile tam olarak konum gönderilebiliyor. Geçilen çukurun büyüklüğü, genişliği ve derinliği ölçülebiliyor. Diğer yandan araç radarla bu çukurları tespit ederek çok ciddi bir tehlike yaratıyorsa otomobili yavaşlatıyor, hatta durdurabiliyor. En dikkat çekici nokta ise bu sistemin birbirine bağlantılı çalışan araçları çukurlar konusunda uyarması ve yerel yönetimlere çukurları bildirmesi. Diğer kullanıcılar çukurlu olan yere yaklaşırken sesli veya görsel nasıl isterlerse o şekilde uyarılabilecekler. Bu da sizi kötü çukurlardan koruyacak.
4
GÜNDÜZDEN BİLE NET GECE GÖRÜŞÜ
5
HİDROLİK DEĞİL, ELEKTRONİK FREN
Karanlıkta otomobil kullanmak özellikle de orman yolu gibi yerlerden geçiyorsanız iyice zorlaşır. Ancak kızılötesi kameraların yer aldığı sistemler, karanlık yollarda size büyük bir destek sağlıyor. Cama veya konsoldaki ekrana yansıtılan uyarı sistemiyle sürücü tehlike konusunda uyarılıyor. Bu bir hayvan veya yolda yürüyen bir yaya olabilir. Aynı zamanda bu sistemler sayesinde canlıların olduğu bölge, onların gözünü kamaştırmadan aydınlatılabiliyor. Böyle bir sisteme otomatik fren yapma özelliği de eklenebiliyor veya fren sistemi ani frenler için hazırlanıyor.
Teknoloji otomobillerin frenlerine de girecek. Hidrolik sistemlerin yerini alması beklenen bu elektronik frenler ilk bakışta sürücüler için kulağa garip geliyor fakat bu yenilik inanılmaz avantajlar da getiriyor. Elektronik fren sayesinde gaz pedalı ve diskler arasındaki bağlantı kısalırken fren pedalı sertliği adeta bir
102
8 kavşağa gelirken motosiklet sürücüsünü fark etmeyen otomobillerin sebep olduğu kazalara dikkat çekiliyor. Bu ölümcül olabilecek kazaları önlemek üzere Volvo’nun sistemi şu anda 25 derecelik açılarla kavşakları tarıyor. Motosikleti tespit ettiğinde sürücü tepki vermemesi haline fren yaparak motosikletin güvenli biçimde geçmesini sağlıyor. Ancak bu sistemin 45 dereceye kadar geliştirilerek kullanıma sunulacağı belirtildi.
8 düğme gibi olacak. Ancak istendiğinde daha sert bir fren pedalı da ayarlanabilecek. Mekanik frenler 700 milisaniyede 400 bar fren basıncı sağlarken bu elektronik fren sistemi bunu sadece 100 milisaniyede gerçekleştiriyor. Hem daha fazla fren basıncı hem de daha hızlı tepki süresi sayesinde fren mesafesi saatte 60-70 kilometrelik hızlarda bile 4 metre kadar kısalıyor. Bu sistemin daha hafif olması sayesinde mekanik sistemlere göre yakıt tasarrufu ve dolayısıyla daha düşük emisyon elde ediliyor.
6
AYNAYA BAKMA DERDİNE SON
Geleneksel otomobillerde sürüş yaparken bir gözünüz her zaman aynalarda olmalıdır. Aslında bu küçük bir detay olsa da, araştırmacılar aynasız otomobillerin daha güvenli ve verimli olabileceği kanısında. Böyle bazı prototipler var ama henüz gerçek bir adım atılmış değil. Ancak son dönemde yapılan çalışmalar bunun değişebileceğini gösteriyor. Tasarımcılar da bu sayede “çirkin” buldukları aynalarda kurtulabilirler. Aynalar araçların tasarımlarını bozmalarının yanı sıra, daha fazla yakıt tüketilmesine ve dolayısıyla daha fazla CO2 emisyonuna da yol açıyorlar. Mühendislere ve tasarımcılara göre aynalar otomobillerdeki sürtünmeyi yüzde 6-8 oranında artırıyor, bu sebeple hem tüketim hem de CO2 emisyonu yukarıya doğru çekiliyor. Ayrıca daha yüksek hızlarda aynanlar sebebiyle gürültü de artıyor. Peki bu konuda nasıl bir çözüm izlenecek? Aynaların yerine yüksek çözünürlüklü kameralar gelecek. Bu küçük kameraların 65 derecelik açıları var. İç dikiz aynasının yerine de tavanda yer alan bir kamera kullanılıyor. Bu kameralarda yer alan görüntüler kokpi-
tin ortasındaki ekrana yansıtılıyor. Bu üç kameranın görüntüsü sürücünün istediği gibi değiştirilebiliyor. Kameralar sayesinde sürücü 180 derecelik arka görüş açısı elde ediyor. Görüntü daha gelişmiş sistemlerde sürücü göstergelerine de taşınabilir. Birkaç yıl içerisinde bazı teknolojik otomobillerle bu sistemin yaygınlaştığını görebiliriz. Prototip çalışmaları sayesinde yakıt tüketimi oldukça düştü.
7
YAYALARI, BİSİKLET VE MOTOSİKLETLERİ ALGILAYAN SİSTEM
Bu tür konularda adeta takıntıları olan Volvo, yayaları ve bisikletleri algılayan sistemi zaten tanıtmıştı. Yakında gelecek yeni Euro NCAP normlarından yüksek dereceleri elde etmek isteyen marka, motosikletleri de algılayacak şekilde geliştirildi. Sık yaşanan motosiklet kazalarının önüne geçmesi beklenen sistem hareket halindeyken yanınızdan geçen motosikletleri radarları sayesinde algılayabiliyor. Özellikle şehir içerisindeki bir
GELİŞMİŞ OTOMATİK PARK ASİSTANLARI
Otomobil firmaları artık park asistanlarını çok daha iyi seviyelere getiriyorlar. Artık hantal çalışan sistemlerin devri bitiyor. Bu sistemler kendi içlerinde bazı farklılar içeriyorlar ancak temel prensip daha hassas parklar gerçekleştirmek. Aracın üzerindeki sensörlerle birlikte direksiyon milimetrik hareketlerle yönlendirme yapıyor ve fren ile gaz pedalı da yüksek bir hassasiyete sahip. Daha da heyecan verici yanı park etme işi, akıllı telefon uygulamalarıyla yapılabiliyor. Uygulamayı telefona yüklüyorsunuz ve otomobilin park işlemini ister dışarıdan, isterseniz de aracın içerisinden gerçekleştirebiliyorsunuz. Birkaç ekran hareketiyle otomobilinizi her defasında kusursuz biçimde park edebilirsiniz. Bu park teknolojisini destekleyen bazı sistemler yapılırken, üreticiler de kendi sistemlerini adapte etmeye başladılar. Dokunmatik ekranlı anahtarlarla otomobilinizi dar yerlere dışarıdayken park edebilir ve park yerinden çıkarabilirsiniz. Ayrıca bu tür sistemlerle araçları uzaktan kontrol edip çalıştırmak, kabin sıcaklığını ayarlamak da mümkün olacak.
6
103
Dekorasyon Vitrine Yeni Çıkanlar
Anadolu’nun Kültürü Cama Yansıdı Paşabahçe’nin yeni serisi “Halk oyunları” cam tutkunlarıyla buluştu. Anadolu’nun renkli kültüründe yer alan halk oyunlarındaki dans figürlerini evinize taşıyacak olan “Halk Oyunları” serisinde vazo, kase ve şekerliklerden oluşan on farklı ürün yer alıyor.
Gerçek Lezzet İtalyan pişirme teknikleri örnek alınarak üretilen Bio Granit tava ve tencereleri zemini kanallı bir yapısı sayesinde, yemekler ısı ile direk temas etmiyor. Böylelikle pişirdiğiniz yemekler gerçek lezzetine ulaşır. Pişirme özellikleri kadar tasarımları ile de dikkat çeken BioGranit ürünlerini Karaca Mavi Bahçe mağazasında bulabilirsiniz.
İddialı ve Özgün Detaylar Mudo Concept, modern, neoklasik, country, rustik ya da retro gibi farklı dekorasyon akımlarının izlerini taşıyan yepyeni tasarımlar ile sonbahar-kış sezonuna merhaba diyor. Uzakdoğu stilinin vazgeçilmezi zen dolaplardan, İngiliz stilinin ikonlaşmış tasarımı Chesterfield kanepelere, Provence stilinin romantik ham ahşap tasarımlarına kadar geniş bir çeşitlilik sunuyor.
104
Sıcak Çay Saati İçin Misafirlerinize ikram edeceğiniz çay ya da kahveler için birçok alternatifi bulabileceğiniz Bernardo’da birbirinden şık çay setleri ve kupalara misafirleriniz hayran kalacak. Soğuk günlerde keyifle kullanacağınız Bernardo termoslarını da kış boyunca yanınızdan ayıramayacaksınız.
Doğanın Huzuru Chakra Sonbahar-Kış 2015/16 sezonu için yeni koleksiyonunda sonbaharın bize sunduğu tüm duygulardan ve hazinelerden ilham alıyor. Bu temada Chakra, romantik çizgiler, sonbaharı simgeleyen yaprak ve çiçek figürleri kullanıyor, sonbaharın renk paletinden faydalanıyor. Kışın hayatımıza yavaş yavaş girmesi ile buz tutmuş manzara güzelliğinde doğayı, karla kaplanmaya başlamış çiçekleri sıcacık mekanlara taşıyor.
Yeni Yıl Işıltısı Linens; yatak odasından banyoya, salondan mutfağa kadar evin her bölümüne ve her zevke hitap eden zengin ürün çeşitliliğiyle yılbaşı alışverişi için yüzlerce alternatif sunuyor. Linens’in yılbaşı koleksiyonunda melek ve yıldız detaylı bardaklar, tabaklar, gümüş ve altın renklerindeki dekoratif objeler, mumlar, vazolar ve daha birçok alternatif yeni yıl ışıltısını evinize taşıyacak.
Gelinciğin En Saf Hali Gelincik taşıdığı hassas güzelliği ile hassas duyguları sembolize eder. Bu özel çiçeğin şeklinden yararlanılarak tasarlanan Fine Bone Mohnblume yemek takımı, çiçek şeklindeki tabakları ve üzerine işlenen tek tek dantel motifiyle şık sofralar kurmanızı sağlayacak. Gelinciğin tülü andıran ince kırmızı yaprakları gibi bu serinin tabakları da ışığı geçiren ince şeffaf yapısıyla çok hafif. Bu göz kamaştırıcı yemek takımına sahip olmak için Schafer’in Mavi Bahçe mağazasına uğramanız yeterli.
105
Astroloji
Hande Kazanova’dan Kasım-Aralık 2015 Burç Yorumları
106
Koç Burcu: İş ve para hayatınızdaki güzel ve etkili günleriniz 03-06-10-13-17 Kasım tarihleri. Bu tarihlerde başlayan işlerinizde şans sizden yana olabilir. 08-12 Kasım’da ilişkileriniz daha da önem kazanmaya başlıyor. Mutlu ve huzurlu olmak o kadar da zor değil, bunu göreceksiniz. 20-22 Kasım’da yabancılarla yapacağınız görüşmeler, konuşmalar hızlanıyor. Bir yandan da seyahat etmekten mutluluk duyabilir ve iş sorumluluklarınızı üstlenebilirsiniz. Borç almak, kredi çekmek, parasal düzenlemelerde bulunmak için 05 Aralık’tan sonra harekete geçebilirsiniz. 10 Aralık’tan sonra kariyer hayatınız için konuşma ve görüşmeleriniz hızlanmaya başlıyor.
Yengeç Burcu: 08 Kasım ve sonrası evinizde misafir ağırlayabilir, evinizde değişiklik yapmak için dekorasyon, badana, tadilat gibi işlere kalkışabilirsiniz. 20 Kasım’dan sonra artık sağlığınızı gözden geçirmek isteyeceksiniz. Kontrollerinizi yaptırmak için harekete geçebilirsiniz. 22 Kasım’dan sonra işinize ve gücünüze kanalize olacaksınız. İş yanılgılarınız ve bazı işlerinizde hayalkırıklıkları 25-29 Kasım’da ortaya çıkabilir. İş hayatınızda güzel ve etkili başarılara 06-09 Aralık’ta ulaşabilirsiniz. Yine iş, hizmet alanlarınızda önemli yeni kararlar ve başlangıçlarınızı 11 Aralık’tan sonra yapabilirsiniz. 30 Aralık’tan sonra artık çalışma hayatınızı daha çok seveceksiniz.
Boğa Burcu: 02-03-06-11 Kasım mutluluk tarihleriniz. 08 Kasım’dan sonra işinizi daha çok seveceksiniz. Kuracağınız güzel ilişkilere odaklanın ve kalıcı adımlar için harekete geçin. 11 Kasım’daki yeni oluşumlarla özel hayatınız için güzel başlangıçlar yapabilirsiniz. 26 Kasım civarı parasal konulara odaklanacaksınız. Bir para mevzusu ortada dönebilir veya beklediğiniz bir para gecikebilir. 11 Aralık’taki yeniay kredi, borç alımı, banka düzenlemeleri, alacak, verecek dengenizi iyi kurmak için size güzel şanslar verebilir. Bir yandan da iş hayatınıza 06-11 Aralık’ta dikkat etmelisiniz. 24 Aralık’ta ilişkinizi bir üst seviyeye çekmek için bir evlilik veya nişan teklifi alabilirsiniz. Hayat sizi birçok açıdan destekleyecek.
Aslan Burcu: 02 Kasım’dan sonra akraba ve aile büyüklerinizin sorunlarına çözüm bulabilir, onlarla olan iletişiminizi hızlandırabilirsiniz. 03-06 Kasım'da para bağlantılarınız kuvvetli olacak, elinize para geçebilir. Yine 13-17 Kasım tarihlerinde gayrimenkul işlerinizle uğraşabilirsiniz. 05 Aralık’tan sonra evinizde boya, badana, tadilat, dekorasyon işleriniz için harekete geçebilirsiniz. Yine ailenizle olan ilişkilerinizi güzelleştireceksiniz.11 Aralık’ta oluşan yeniay aşk hayatınızda harika bir dönemi müjdeliyor. Önemli başlangıçlarınızı bu dönem sonrası yapmaya çalışın. 06-11 Aralık’ta beraber iş yaptığınız insanlarla bazı iş sorunlarınız oluşabilir. 1417-19 Aralık’ta işlerinizde güzel oluşumlarınız olacak.
İkizler Burcu: 08 Kasım’dan sonra eğlenceye ve aşka olan düşkünlüğünüz artacak. 12 Kasım’dan sonra hareketliliğiniz daha da artacak. 13 Kasım şanslı bir gün.1317 Kasım’da sağlık kontrollerinizi yaptırmak isteyebilirsiniz. 26 Kasım’daki dolunay hayati kararlar almanıza neden olabilir. Özel hayatınızda hassas birkaç gün sizi bekliyor. Aralık başında ailenize vereceğiniz sözler konusunda emin olun, tutamadığınızda üzülebilirsiniz. Özel hayatınız ve evlilikle ilgili kararlarınızı 11 Aralıkta’ki yeniay sonrası devreye sokmalısınız. Aralık sonunda sevdiğinizle aranızdaki buzları eritmek ve ilişkinizi iyi bir noktaya taşımak için harika fırsatlar karşınıza gelecek.
Başak Burcu: 08 Kasım’da para alanlarınızda kazançlarınızda artışlar, gelirinizde yükselmeler söz konusu olabilir. Güzel ilişkileriniz sayesinde güzel paralar kazanacaksınız. 11 Kasım’daki yeniay yakın çevrenizle beraber yapacağınız işleri devreye sokabilir. 18 Kasım'dan sonra evlilik ve ikili ilişkilerinizde yaşadığınız sıkıntıları geride bırakabilirsiniz. Bu tarihten sonra anlaşmazlıklarınızı halletmenin daha kolay olduğunu görebilirsiniz. 05 Aralık’tan sonra daha çok yakın çevrenizdeki olaylarla ilgileniyor olacaksınız. Akraba veya kardeşlerinizle olan iletişiminiz ve ilişkileriniz devrede olacak. 09-14 Aralık ailenize karşı gereken esnekliği ve rahatlığı gösterebileceksiniz.
Terazi Burcu: 08 Kasım’dan sonra görüntünüze ve kendinize daha fazla önem vereceksiniz. Yine görüntünüzde değiştirmek istediğiniz işler için harekete geçebilirsiniz. 11 Kasım’daki yeniay para işlerinizdeki kararlarınız için harika bir yeniay. 13-17 Kasım önemli parasal işler devreye girebilir. 26 Kasım’da seyahat ve eğitim konularında, yabancılarla yapılacak işlerinizde bazı hassaslıklara açık olabilirsiniz. 10 Aralık’tan sonra ailenizle konuşmalarınız önem kazanıyor. Satış, reklam, pazarlama, teknoloji, bilişim, iletişim sektörlerinden birinde çalışıyorsanız önemli kararlarınızı 11 Aralık’tan sonra almaya çalışmalısınız. 25 Aralıkta’ki dolunay, kariyerinizdeki önemli olayları hayatınıza taşıyacak. Akrep Burcu: 03 Kasım arkadaş çevrenizden bir insanla aşka yelken açabilir, dostlarınızla kadın, erkek demeden güzel ilişkiler içinde olabilirsiniz. 10-11-13-17 Kasım işinizle ilgili, gelecek fırsatlarınız inanılmaz olabilir. 11 Kasım’daki yeniay yeni dönemin çok şanslı olacağının altını çizmekte. 22 Kasım’dan sonra para işlerinize eğilmeye başlıyorsunuz. Parasal konularda şanslarınız 24-25 Kasım’da devrede olabilir. 06-09 Aralık’ta beklenmedik yerlerden güzel parasal destekleriniz oluşabilir. 11 Aralık’taki yeniay parasal işlerinizi hızlandırabilir. Bu tarihten sonra parasal konularda zorlanarak olsa bile önemli kararlar alabilirsiniz. 14-17-19 Aralık’ta satış, reklam ve pazarlama konularında şanslarınız olacak. Yay Burcu: 03 Kasım’da kariyer hayatınızda bir insandan etkilenmeniz mümkün. Göz önünde olacağınız yerlerde bir insanla çekim yaşayabilir veya ondan bir ilişki teklifi alabilirsiniz. 11 Kasım’da harika bir yeniay oluşuyor. Bu yeniayda önemli kararlardan kaçının ama geri plandan yürütülen her tür işinizde şans sizden yana olacak.13-17 Kasım’da hayat sizi destekliyor olacak. 26 Kasım’da özel hayatınızı mercek altınıza alabilir. 10 Aralık’tan sonra artık daha çok parasal işlerinizde kendinizi göstermeye başlıyorsunuz. 11 Aralık’taki yeniayla beraber planlarınız için harika bir dönem başlıyor. 14-19 Aralık tarihlerinden yararlanın.
Oğlak Burcu: 11 Kasım’da harika bir yeniay yaşayacaksınız. Yeni tanıştığınız insanlarla girişeceğiniz işlerden büyük başarılar elde edebilirsiniz. 13-17 Kasım’da yeni işler çevrenizi genişletecek ve grupsal işlerinizi devreye koyacaksınız. 24-25 Kasım’da geri planda durulacak işlerinizde şanslı olacaksınız yalnız 25-29 Kasım’da bazı işlerinizde aldanmalara hazır olun. 05 Aralık’tan sonra sosyal çevrenizdeki arkadaşlarınız sizi yalnız bırakmak istemeyebilirler. Siz de kafanızı onlarla daha fazla sosyalleşerek dağıtmak isteyeceksiniz. Aile hayatınızda 06-09 Aralık’ta keyfiniz yerinde olacak. Konuşmalarınızla kendinizi ve gücünüzü 14-19-25 Aralık’ta göstermek isteyeceksiniz. Kova Burcu: 03 Kasım’da parasal konularda önemli getirileriniz söz konusu olabilir. 0610-13-17 Kasım tarihlerinde iş hayatınızda güzel gelişmeler yaşayacaksınız. 11 Kasım’daki yeni ay kariyerinizdeki çok güzel bir döneme işaret ediyor. Bu dönemde kariyerinizdeki her tür başlangıç ve kararlarınızı uygulamalısınız. 13-17 Kasım iş alanlarınızda kendinizi gösterebileceğiniz, görüşmeler, konuşmalarda güzel neticeler alacağınız günler. 05 Aralık’tan sonra artık iş alanlarınızda ve kariyer oluşumlarınızda tam anlamı ile çok konuşuluyor olacaksınız. 14-17 Aralık keyfi ve mutluluğu aynı zamanda parasal güzel gelişmeleri hayatınızda hissedeceksiniz. Balık Burcu: 12 Kasım’dan sonra daha fazla ortaklaşa para alanlarınıza enerjinizi harcamaya başlıyorsunuz. Bu alanlarda mücadeleleriniz artacak. 20 Kasım’dan sonra artık kariyeriniz ve iş hayatınızla ilgili konuşmalarınız ve görüşmeleriniz artmaya başlayacak. 24-25 Kasım işle ilgili konularda kendinizi ortaya koyabilirsiniz. 06-09 Aralık tarihleri girişimleriniz için parasal konularda şanslı tarihleriniz olacak. Özellikle kariyeriniz ve işinizle ilgili yeni başlangıçlarınızı ve kararlarınız varsa 11 Aralık’taki yeni ayla beraber bu kararları almaya özen gösterin. 30 Aralık’tan sonra ise iş hayatınızda patronlarınız ve özelliklede üstlerinizle olan ilişkilerinizi güçlendireceğiniz bir döneme giriş yapıyorsunuz.
107
/mavibahce
İÇİMDE İZMİR VAR
/mavibahce
MAVİBAHÇE MAĞAZA LİSTESİ %100 RESTORAN CAFE 06 PASTANE ACCESSORIES ADABEYİ ADIDAS ADL ADORE OYUNCAK ALAÇATI MUHALLEBİCİSİ ALDO ALIN’S ALSANCAK UNLU MAMULLERİ ALTINMAŞA ALTINYILDIZ CLASSICS ARBY’S ATALIER REBUL ATASAY ATASUN AVEA AYAKKABI DÜNYASI B&G STORE BABYBOOM BAL KIDS BAMBİ BARÇIN BAYDÖNER BAYRAM BAL KUAFÖR BEEVES BURGER&STEAK HOUSE BERNARDO BEST COFFEE SHOP BEYMEN BEYMEN CLUB BHU BIEV BIG CHEFS BILSTORE BISSE BLACKSPADE BURGER KING CACHAREL CAMPANOLA CAMPER CARTERS CHAKRA ÇİFT GEYİK KARACA ÇİKOLATAEVİ CINEMAXIMUM COFFEE SHOP COMPANY COLIN’S COLUMBIA COQUET CROCS D&R
DANTELL DEFACTO DEFNE AĞACI DEMLİK DERİ İŞ DERİMOD DESA DETAILS DEXTER DIESEL DIVARESE DOGO DORA MOBİL DÜKKAN LEYLA DÜRÜMCÜ BAŞI ECZANE ELİT ÇİKOLATA ELLE EMO OPTİK ENGLISH HOME ESSE EYE FRIEND OPTİK FABRİKA FAVORİ FENERIUM FLORMAR FOREVER NEW FRATELLI LA BUFALA FRIENDS BURGERS FUN TIME FURLA&VETRINA G-LINGERIE GLORIA JEANS GNC GRATİS GÜNKUT SAAT GUSTO HAYAL KAHVESİ HERRY HOTİÇ HUMMEL İKİ SATIR IMAGINARIUM İNCİ İPEKYOL JUMBO KAHVE DURAĞI KARACA KASAP DÖNER KEMAL TANCA KENT OPTİK KEPLER
KFC KIEHL’S KIĞILI KİP KIRÇİÇEĞİ KÖFTECİ RAMİZ KOM KONYALI AHMET USTA KOTON KRYOLAN LC WAIKIKI LG LINENS LOCCITANE LTB LUFIAN M&S MAC MACARONI EXP. MACRO CENTER MALATYA PAZARI MANGO MAVİ MC DONALD’S MERT OPTİK MIDPOINT MINIPICCO MISIRLI MR KUMPİR MUDO COLLECTION MUDO CONCEPT NARS NETWORK NEW BALANCE NG STYLE NINE WEST NOVAR ESTETİK NSA OPTİK ORTOPEDIA ÖZSÜT PANÇO PAŞABAHÇE PENTİ PİZZA PİZZA POLO GARAGE POPEYES PRIVE PUPA QUICKSILVER RELAX MODE ROCKPORT ROMAN
ROSSMANN SAAT&SAAT SAMSUNG SARAR SBARRO SCHAFER SEGAFREDO ŞEKERİM SETTE SEVİL SIEMENS SILENCE OF THE BEES SILK CASHMERE SİNİ BÖREK SIR WINSTON TEA SISLEY&GLOCAL SKECHERS SNEAKS CLOUD SO CHIC SOOBE SPORTHINK STARBUCKS SUBWAY SUNGLASS HUT SÜVARİ SWAROVSKİ TANTITONI TAVUK DÜNYASI TEDDY MOUNTAIN TEKNOSA TEMİZOCAK TEPE HOME TOYZZ SHOP TRUNK&CO TURKCELL TÜZÜN TWIST U.S POLO USTA DÖNERCİ VAKKO BUTİK VAKKORAMA VEPA’62 VICCO VICTORIA’S SECRET VODAFONE W COLLECTION WAFFLE ART WINE&CIGARS WOK TO GO YALI KIDS YARGICI YVES ROCHER