İstanbul İlim ve Kültür Vakfı

Page 1

Y I L : 1

S A Y I : 3

2 0 0 9

Daha iyi bir Dünya için

HİZMET DEVAM EDİYOR “Eğer gaye-i hayal olmazsa, ezhan, enelere döner.” cümlesini hafızamızda tutarak, “daha iyi bir dünya için” daha çok çalışmalı ve daha fazla koşturmalıyız. Âdeta durmadan dinlenmeden, gece ve gündüzü birleştirerek hizmet etmeliyiz! Sayfa 4

İNGİLTERE Durham’da Nursi Konferansı İngiltere’nin en eski üniversitelerinden Durham Üniversitesinde İslami Bilimler Bölümü tarafından 20-21 Ekim 2008 tarihlerinde “Allah, İnsan ve Ölüm: Risale-i Nur Perspektifi” başlıklı Said Nursi konferansı düzenlendi. Sayfa 6

FAS 10 Yılda 13 Sempozyum Fas, diğer ülkelere nazaran Risale-i Nur hakkında en çok sempozyum düzenleyen bir ülke. 1999-2009 yılları arasında 3 yerel, 10 uluslar arası olmak üzere 13 sempozyum tertip edildi. Sayfa 10

AMERİKA Bir MİSYONER okulunda MÜSLÜMAN olmak Ağustos 2008’den beri Amerika’da bir misyoner okulundayım. Sayfa 13

RUSYA Said Nursi Biyografi Kitabı’nın Rusça’sı Çıktı Araştırmacı – Yazar Şükran Vahide’nin “Bediüzzaman Said Nursi: Entellektüel Biyografisi” kitabının Rusça’sı, Sözler Yayınevi’nden çıktı. Sayfa 16


Geride Kalan Bir seneyi, tam 365 günü geride bıraktık. Yılbaşları ister miladi olsun, isterse hicri olsun, senelik bilançoların yapılması itibarıyla çok önemlidir. Nasıl ki iş ve sanayi erbabı, giden seneyi kâr-zarar itibarıyla alacak-verecek ve stoklarını sayarak hesaplar; aynen öyle de, hizmet kurumları da geride kalan 365 günü, yapılan hizmetlerin dökümünü yaparak değerlendirmelidirler. Aynı durum insanlar için de geçerlidir. Mademki giden günler ömürden gitmiştir ve r’esulmalımız olan ömür kontöründen harcanmıştır; bu anlamda bir bilanço hazırlamak, gelecek zamanı harcamak için herhâlde hayırlı olsa gerek!

2008 hizmetlerimiz 3-4 Şubat 2008 günlerinde Şam’da, Hutbe-i Şamiye’nin sunumunun yüzüncü sene-i devriyesi anlamında bir milletler ara-

Şam Hutbe-i Şamiye Sunumu

365

Gün

sı toplantı düzenlendi. “Hutbe-i Şamiye’nin Önemi” üzerinde duruldu. Âdeta 1911 yılında olduğu gibi büyük bir alaka ile, yüzlerce ehl-i ilmin iştirakiyle o günlere gidildi, Hutbe-i Şamiye’nin sunumu izlendi. Fas Agadir Üniversitesi

Anlamada Bediüzzaman’ın Metodu” konulu bir milletler arası konferans düzenledi.

Hollanda

7-8 Şubat 2008 tarihlerinde Hollanda’da, yaygın bir Hıristiyan mezhebinin kurucusu Klass Schilder cemaatiyle ortaklaşa bir toplantı düzenlendi. Bu toplantıda Said Nursi ve Schilder’in insana, hayata, dünyaya, ahirete, ahlaka ve çeşitli değerlere bakış açıları karşılaştırıldı. 13-14 Mart 2008 tarihlerinde Fas Agadir Üniversitesi’nde, “Kur’ani Maksatlar ve Hikmetleri

2

19-21 Mart 2008 tarihlerinde Nijer İslam Üniversitesi, “Bediüzzaman Said Nursi ve Onun Islah Metodu” başlıklı milletler arası bir konferansa ev sahipliği yaptı.

Nijer İslam Üniversitesi


İstanbul Barla Yılları Sergisi

23-30 Mart 2008 tarihlerinde İstanbul’da, Üstad’ın “Barla Yılları”nı mercek altına alan bir sergi düzenlendi. 31 Mayıs-1 Haziran 2008 günlerinde Güney Afrika’da, “Gençliğin Problemlerine Said Nursi’den Çözümler” başlıklı milletler arası bir konferans düzenlendi. Türkiye, Kanada, ABD ve Güney Afrika’dan çok sayıda akademisyen, tebliğleriyle konferansa katıldı. İstanbul’da İngilizce’si 27-28 2008 ve Arapçası da 30-31 2008 tarihlerinde olmak üzere, “Risale-i Nur’un Metodu” başlıklı uluslar arası katılımlı iki müzakereli top-

lantı düzenlendi. Yirmiyi aşkın ülkeden 40’a yakın akademisyen bu toplantılara katılarak derinlemesine tebliğler sundu. Bu arada Güney Afrika, Fas gibi ülkelerden yüzü aşkın misafir de bu toplantıları izledi. 20-21 Ekim 2008 tarihlerinde İngiltere Durham Üniversitesi tarafından “Allah, İnsan ve Ölüm: Risale-i Nur Perspektifi” başlıklı milletler arası bir konferans düzenlendi. 17-19 Aralık tarihlerinde Fas Kazablanka’da, “Said Nursi ve Ahmed İbni Acibe’nin Tefsir Metodu” başlıklı milletler arası bir konferans düzenlendi.

Fas - Kazablanka

3

SUNY (State University of New York) Press yayınevi tarafından İngilizce yayınlanan Üstad’ın biyografisinin Arapça ve Rusca tercümeleri de neşredildi. SUNY (State University of New York) Press yayınevi tarafından, “Tasavvuf” başlıklı bir kitap yayınlandı.


Güney Afrika Konferansı

Singapur’dan Gelen Misafirler

Almanya’dan Gelen Misafirler

Bosna’dan Gelen Misafirler

Rüstempaşa İftarları

Rüstempaşa İftarları

İstanbul - İngilizce Workshop

İstanbul - Arapça Workshop 4


Mısır - Kahire

Filipinler

Sudan - Hartum Üniversitesi

Ürdün

Kanada - Alberta Üniversitesi

İstanbul

2009 Yılı Gündemi

“Eğer gaye-i hayal olmazsa, ezhan, enelere döner.” cümlesini hafızamızda tutarak, “daha iyi bir dünya için” daha çok çalışmalı ve daha fazla koşturmalıyız. Âdeta durmadan dinlenmeden, gece ve gündüzü birleştirerek hizmet etmeliyiz! Hamd olsun Nur’lardaki cazibe ve karizma, tanımakla şereflenenlerde beklenmedik bir hizmet aşkı hasıl ediyor. Günümüzde dünyanın dört bir yanında birbirinden güzel hizmetler cereyan ediyor. Bu faaliyetlerden tarih ve yerleri belli olanlar aşağıdaki gibi sıralanabilir-unutmayın, bu hizmetler sizlerin maddi manevi desteklerinizle ve dualarınızla yapılmaktadır: • 7 Şubat 2009 tarihinde Kahire’de İslam Edebiyatçıları Derneği tarafından milletler arası Nursi konferansı düzenlenecek.

• 24-25 Şubat 2009 tarihlerinde Sudan Hartum Üniversitesi’nce, “Nursi’nin İslam Düşüncesindeki Yeri’’ başlıklı milletler arası bir toplantı düzenlenecek. • Mart 2009’da Ürdün Belga Üniversitesi’nde, “Nursi’nin Dava Anlayışı” başlıklı bir konferans düzenlenecek. • 22 Mart-5 Nisan 2009 tarihlerinde İstanbul’da, “Kastamonu Yılları” sergisi düzenlenecek.

• 11-12 Temmuz 2009 tarihlerinde İstanbul’da, “Risale-i Nur’un Hizmet Üslubu” başlıklı, Arapça, milletler arası bir müzakereli toplantı düzenlenecek. • 20-21 Temmuz 2009 tarihlerinde Filipinler’de, çeşitli üniversite ve enstitülerin ortak katılımıyla gerçekleşecek olan “Huzur’a Ulaşmakta Adaletin Rolü” başlıklı 5

Nursi konferansı düzenlenecek.

• 23-24 Temmuz 2009 tarihlerinde Endonezya Jakarta Şerif Hidayetullah Üniversitesi’nde “Bediüzzaman’ın Dava Anlayışı’’ başlıklı bir konferans düzenlenecek. • 19-21 Ekim 2009 tarihlerinde Kanada Alberta Üniversitesi’nde Nursi konferansı düzenlenecek. • 6-7 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da, Leiceter Üniversitesi’yle ortaklaşa, AB destekli bir konferans düzenlenecek. • Arapça bir akademik derginin yayınına başlanacak. …Ve ayrıca: • İran’da ve • Almanya’da faaliyet düşünmekteyiz…


Durham’da Nursi Konferansı İngiltere’nin en eski üniversitelerinden Durham Üniversitesinde İslami Bilimler Bölümü tarafından 20-21 Ekim 2008 tarihlerinde “Allah, İnsan ve Ölüm: Risale-i Nur Perspektifi” başlıklı Said Nursi konferansı düzenlendi. Konferansa başta İngiltere olmak üzere ABD, Hollanda, Türkiye, Kanada ve Avustralya’dan 16 akademisyen ve araştırmacı katıldı. Konferans, “İngiltere’de bir devlet üniversitesi tarafından Said Nursi üzerine düzenlenen ilk uluslararası akademik toplantı” olması hasebiyle ve sunulan tebliğlerin, İslam’ın ve imanın temel meselelerini ve günümüz insanının yaşadığı

Durham Üniversitesi ve Katedrali 6


çelişkiler ve çıkmazları kapsaması itibarıyla çok dikkat çekti. Durham Üniversitesi, laik eğitim sistemine alternatif olarak 11. yüzyılda inşa edilen Durham Katedrali’nin zamanla üniversiteye dönüşmüş hâli. Durham şehri de Durham Katedrali’nin ardından oluşmuş. Durham’ı gezince sanki bir yerleşim biriminden ziyade, her yerde dersliklerin bulunduğu 70-80 bin nüfuslu bir kampus içerisindeymiş gibi hissediyorsunuz kendinizi. Durham Üniversitesi, akademik başarıları açısından önemli bir mevkiye sahip. Araştırmalarıyla İngiltere’nin ilk beş, dünyanın da ilk 10’unda yer alan bir üniversite. Konferansın açılışını müteakiben tebliğler sunuldu. Her tebliğ için 30 dakika sunum ve 15 dakikalık tartışma süresi verildi. Genel hatlarıyla konferans, programa paralel bir seyirde devam etti ve her tebliğden sonra anlamlı ve tatmin edici soru-cevap bölümü yer aldı. Tebliğlerden Bazıları Kanada McGill Üniversite’sinden Prof. Dr. Bilal Kuşpınar, “Vicdan Unsurunun Allah’ın Varlık ve Birliğinin İspatındaki Yeri: Mesnevi-i

Nuriye’nin Kritik Analizi” başlıklı bir tebliğ sundu. Bilal Kuşpınar’ın yumuşak ve rahat bir üslupla sunduğu tebliğ, ilgi ve dikkatle izlendi. Katılımcıların soru ve yorumlarıyla konu, tartışmaya açıldı. Literatüre ilk defa Bediüzzaman tarafından konulan ve önemli bir imani mesele olan “vicdan” kavramının nasıl daha iyi anlaşılacağı ve geliştirileceği üzerinde duruldu. Vicdanın, Allah’a imanı ispattaki önemi vurgulandı. Prof. Dr. Thomas Michel ise, İhlas Risalesi’nin analizini yaptı. Michel, kendisine mahsus yumuşak ve tatlı üslubuyla ihlası “niyet temizliği” olarak tarif etti ve ihlasın nasıl kazanılacağı, nasıl muhafaza edileceği üzerinde durdu. Devamında, ihlası kıran mânilerden bahsederek ihlasın önemini vurguladı. Said Nursi’nin, talebelerini neden İhlas Risalesi’ni en az iki haftada bir okumaları için teşvik ettiğine değinen Michel, toplantıya katılanlara yönelik: “İçinizde son iki hafta içinde İhlas Risaleleri’ni okumayan var mı?” diye sordu. Akabinde ise İhlas Risalesi’nden fotokopi çektirmiş olduğu bir bölümü salonda bulunanlara dağıtarak herkese okuttu. En sonunda da şu sözlerle İhlas Risalesi’nin

7

ehemmiyetini nazara verdi: “Ben İhlas Risalesi’nin sadece Nur talebelerine ve Müslümanlara yönelik olduğunu düşünmüyorum. Bütün insanların kendi niyetlerini temiz tutmak için okumaları gerekir. Özellikle de Hristiyanların! Ben okuyorum ve niyetimi temiz tutmak için istifade ediyorum. Hattâ bu sabah Allah’a dua ettim ve dedim ki: ‘Allah’ım, bu tebliği sunarken benim ihlasımı koru. Ta ki senin rızandan başka maksatlar niyetime girmesin. Başkalarına iyi görünmek ve benim tebliğimin en iyi olduğunu göstermek için değil, sırf senin rızanı kazanmak için iyi bir tebliğ sunmaya muvaffak olmak istiyorum. Beni koru Allah’ım!’” Bu konuşma, tabii ki salondakileri çok duygulandırdı… Kanada’nın Alberta Üniversitesi’nden toplantıya katılan Prof. Dr. İbrahim Abu Rabi, akıcı üslubuyla “Risale-i Nur’un Muasır İslami Cereyanlar İçindeki Yeri ve Önemi” üzerinde durdu ve “Said Nursi, davasını hiçbir şeyle değiştirmemiştir. Risale-i Nur’lar ise Kur’an’ın bu asra bakan önemli bir tefsiridir.’’ diyerek konuşmasını bitirdi.


“Ben İhlas Risalesi’nin sadece Nur talebelerine ve Müslümanlara yönelik olduğunu düşünmüyorum. Bütün insanların kendi niyetlerini temiz tutmak için okumaları gerekir. Özellikle de Hristiyanların! Ben okuyorum ve niyetimi temiz tutmak için istifade ediyorum.“ Prof. Dr. Thomas Michel

Konferansın ikinci oturumunda, Risale-i Nur’ları İngilizce’ye tercüme eden ve bu konuda çok sayıda makalesi bulunan Şükran Vahide tarafından sunulan “Emanet-i Kübra ve İnsanın Halife-i Arz Olması” konusu katılımcılar tarafından ilgiyle takip edildi. Bilhassa Hristiyan ve Yahudi kökenli katılımcılar, yorum ve sorularıyla konunun daha da açılmasına katkıda bulundular.

Konferansa Rotterdam İslam Üniversitesi’nden iştirak eden Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, “Kader ve Cüz-i İhtiyari” başlıklı tebliğini sundu. Kendisine mahsus heyecanlı üslubu ve konuya hâkimiyeti ile bütün katılımcıların dikkatini çeken Akgündüz, etkileşimli bir atmosfer oluşturarak “kader” gibi önemli bir konuyu müzakere etti. Salon-

da öyle sıcak bir hava oluştu ki, sunum ve tartışmadan hemen sonra bir İngiliz öğrenci gelerek, Akgündüz’e herkesin duyacağı bir sesle: “Size teşekkür ediyorum. Sizin tebliğinizi dinleyinceye kadar kadere inanmıyordum, fakat şimdi inanıyorum. Bu toplantı benim hayatımı değiştirdi!” diyerek toplantıdan nasıl etkilendiğini dile getirdi. Toplantıya “Maddenin Ötesinde İnsanın Hakiki Mahiyeti” başlıklı tebliğiyle ABD Nevada Üniversitesi’nden katılan Prof. Dr. Yunus Çengel, “madde, mana, hayat ve insanın bunlara nasıl bakması gerektiği” konularını ele aldı. Risalelerden derlediği örneklerle ve esprili bir üslupla sunumunu anlatan Çengel, dinleyicilerin bir hayli ilgisini çekti. İmanlı bir fizik öğretmeni gibi, genelde kâinata ve özelde de insana nasıl bakılması gerektiğini izah etti. Konferansa genç kuşaktan da katılanlar vardı. Bunlar hâlen Risale-i Nur üzerine Durham Üniversitesi’nde doktora yapan Tubanur Yeşilhark, Ömer Kuru, Kerim Balcı ile Avustralya Sydney Üniversitesi’nden Mehmet Özalp ve Afgan asıllı Mashheed Ansari idi. Genç akademisyenler de beğeniyle dinlenildi.

8


Örnek Alınması Gereken Faziletli Bir Davranış “Vakıf” kültürü dünyada ilk kez bizim kültürümüzMarkham, bu ve benzeri mealde ifadelerini bir de, İslamiyet’le kristalleşmeye ve oluşmaya başlaönceki akşam yaptıkları bir bağış toplama konuşmış. Ta Efendimiz (SAV) zamanında çekirdekleri atılmasında da dile getirdiğini söyledi ve şöyle devam mış. Hz Ebubekir(RA)’ın hurma bahçelerini vakfettiğini etti: biliyoruz.Yine Osmanlı’da çok değişik maksatlı vakıf“Dün akşam okul için yardım toplamak maksalar kurulmuş.Öyle ki göçmen kuşlar için kurulmuş vadıyla bir toplantı yaptık. Genelde senede bir-iki defa kıflar kol ve kanadı kırılmış kuşların bakım ve korumabu tür toplantılar yapar, özellikle yaşlı kimseleri dasını yaparlarmış. Neticede bugün tüm kültürlerde var. vet ederiz. Onlar da yapmak istedikleri bağışları bir Hattâ denebilir ki, Batı âleminde bizden daha yaygın zarf içinde vasiyet olarak bize bırakırlar veya içinde hâle gelmiş durumda… oturdukları evlerinin tamamını veya belirli bir yüzdeBundan bir yıl kadar önce vakfımızı temsilen bir grup sini hibe ederler. Dün akşamki toplantıda 80 yaşlaarkadaşın ABD’ye yapmış olduğu bir seyahat esnasınrında bir kadın ayağa kalkarak şöyle seslendi: Ben çok da, Washington’da VTS’yi (Virginia Theologic Seminary– korkuyorum, bu Müslümanlar hepimizi öldürecekler! Anglikan Kilisesi’nin, papazlara eğitim veren, dünyaca en Bir evim var, içinde oturuyorum, onu okulunuza baönemli yüksek okulu) ziyaret etmiştik. Okulda yaptığımız ğışlıyorum; ta ki bu bahsettiğiniz Müslümanlarla birincelemeler ve görüşmelerde likte bizim de dindar olduğuçeşitli konular ele alındı. Özelmuzu dünyaya anlatasınız likle Risalelerin, bütün dinler diye.” için “iman” esaslı konuları ele Prof. Markham o toplanalması itibarıyla önemi üzerintıda büyük bir meblağ topde duruldu. Hattâ okulun rekladıklarını ifade etti. törü Prof. Dr. Ian Markham, İşte, günümüzde dünokul öğretim kadrosuna hitayada, özellikle ABD’de çok ben yaptığı bir konuşmada, yaygın olan bağış kampan35-40 dakika kadar, Risale-i yalarıyla hayır kurumları büNur’u sadece Müslümanların yük gelirler elde edip kendeğil, diğer din mensuplarının di anlayışlarına göre büyük da okumaları gerektiği üzerinhizmetler yapıyorlar. de durdu. “Ben bir Hıristiyan Dinimizde, tarihimizde olduğum hâlde okuyorum ve ve kültürümüzde çok büyük imanım kuvvet buluyor. Özelöneme sahip “Çok kazan, likle Allah’ın sıfatları, melekler az harca; fakat çok tasadve ahiret konularında imanım duk et.’’ anlayışı hamdoldaha da artıyor.” mealinde kosun yeniden canlanmaya Vakıf Mütevelli Heyet Başkanımız M. Fırıncı Ağabey nuşmalar yaptı. başladı. Bunun güzel bir Daha sonra Prof. Markörneğini vakıf olarak yeni Necati Yüce’ye teşekkür plaketi verirken ham, yine bir görüşmede, yaşadık. Bu güzel davranıbize Risale-i Nur hizmetinin günümüzdeki önemini şı, başka hayırseverlere de sirayet eder düşünceanlattı ve bunu her defasında, eğitim gören papazsiyle sizlerle paylaşıyoruz, ta ki “Hayırda yarışınız.” lara anlattığını şu sözlerle ifade etti: sözüne masadak olanlara örnek olsun diye: MUHTEREM NECATİ YÜCE AĞABEYİMİZ VE MUH“Risale-i Nur, nazarları, günümüzde pek revaçTEREME EŞİ HANİFE YÜCE ABLAMIZ, ÖMÜR ta olan çatışmacı bir üsluptan dinde derinleşmeBOYU TASARRUFLARIYLA BİRİKTİRDİKLERİ ye ve kişisel sorumlulukları anlamaya yöneltiyor. EVLERİNİ, İNTİFA HAKLARI KAYD-I HAYAT ŞARBu anlamda bütün insanlar için, daha iyi bir kul olTIYLA KENDİLERİNDE KALMAK ÜZERE VAKFImanın, sorumlu ve bilinçli bir mümin olarak yaşaMIZA BAĞIŞLADILAR. Rabbimizden kendilerine manın önemini kökleştiriyor. Bu yaklaşım ve üshayırlı, sağlıklı ve bereketli güzel ömürler diliyor, bu lup, özellikle dünyanın karmakarışık olduğu bu güzel davranışlarının başkalarına da örnek teşkil etdönemde çok, çok önemlidir!” mesini temenni ediyoruz… 9


10 Yılda 13 Sempozyum Fas’da Bediüzzaman’a Büyük İlgi Fas,nam-ı diğer Mağrib , diğer ülkelere nazaran Risale-i Nur hakkında en çok sempozyum düzenleyen bir ülke. 1999-2009 yılları arasında üçü yerel, onu uluslar arası olmak üzere on üç sempozyum tertip edildi. Bunların dokuzunu çeşitli üniversiteler, dördünü de bazı akademik kuruluşlar gerçekleştirdi. Hepsinde toplam 215 tebliğ sunuldu ve bunların çoğu kitap olarak basıldı. Bu akademik hareketlilik bazen Fas’ın dışına da taştı. Başta İstanbul olmak üzere dış ülkelerde düzenlenen Uluslar Arası Bediüzzaman Sempozyumlarında birçok Faslı âlim tebliğ sundu. Hatta küçümsenmeyecek sayıda bir kısım akademisyen de o sempozyumlara gözlemci olarak katıldı. Oralardan Fas’a dönen her âlimin çevresinde Risale-i Nur üzerine yapılan akademik çalışmalarda hissedilir derecede bir ivme görüldü. Bu sempozyum faaliyetleri bir yandan sürerken, diğer yandan kitap çalışmaları, doktora tezleri, Risale-i Nur’u okuma programla-

rı gibi önemli açılımlar da kendini gösterdi. Ve akademik camianın bu kadar yoğun ilgisi sebebiyle, Risale-i Nur’u Arapçaya tercüme eden İhsan Kasım, birkaç kez “Hasaniye Dersleri” için saraya davet edildi ve orada Fas Kıralı Altıncı Muhammed’e bizzat kendileri tarafından Arapça Risale-i Nur Külliyatı takdim edildi. *** En son sempozyum geçen 17– 19 Aralıkta Kazablanka şehrinde İkinci Hasan Üniversitesi Edebiyat Fakültesi tarafından düzenlendi. Konusu “Üstad Bediüzzaman Nursî ile Ahmet ibn Acîbe’nin Kur’ân Tefsiri Metotları”ydı. Türkiye’den İhsan Kasım, Prof. Dr. Halil Çiçek ve Ali Katıöz tebliğleriyle katıldılar. Ayrıca Türkiye’den gözlemci olarak sempozyuma gelenler de vardı. Açılış konuşmasında yer alan üniversitenin rektörü, “Türkiye’nin en büyük allâmesi olan Üstad Said Nursî’nin yanında, Fas’ın bü-

10

yük âlimlerinden olan Ahmet ibn Acîbe’nin böyle bir sempozyumda beraber anılması bizim için büyük bir iftihar vesilesidir” diyerek duygularını dile getirdi. Sonra on beş civarında ilim adamı üç gün boyunca tebliğlerini sundular. Tebliğlerin üçü Ahmet ibn Acîbe, diğerleri Üstad Bediüzzaman hakkındaydı. Her oturumun sonunda müzakereler yapıldı, soru ve katkı şeklinde dinleyicilerin katılımı sağlandı. *** Burada tebliğlerin detaylarına geçmeden önce, Fas’ta tertiplenen diğer sempozyumlara bir göz atmakta fayda var: Fas ile Türkiye birçok yönden birbirine benziyor. Meselâ Türkiye nasıl ki Asya’nın Batı kapısında büyük problemler yaşıyorsa, Fas da Afrika’nın Batı kapısında aynı problemleri yaşıyor ve bu problemleri bizim gibi diğer ülkelere nazaran daha fazla hissediyor. Bu sebepledir ki Risale-i Nur’daki çözümler ve reçeteler onlara fevkalâde orijinal geliyor.


İstanbul’da yapılan Bediüzzaman Sempozyumlarından birinde Fas’ın en büyük düşünürlerinden Prof Dr Taha Abdurrahman’ın sunduğu tebliğ bunun en çarpıcı örneği. Taha Abdurrahman o tebliğinde bu günkü seküler ve laik Batının ilham kaynağı olan İbn Rüşt’ün kitabından hareket ederek, Kur’ân hikmetiyle felsefeyi karşılaştırmış. Kopernik’in “Dünya güneş etrafında dönüyor” demesiyle ilim adına yaptığı anlamlı çıkışı Üstad Bediüzzaman’ın düşünce adına yaptığını belirtmişti. Yani Üstad Bediüzzaman’ın, Kant ile başlayan yaygın bir anlayışı düzelttiğini, düşünce ve felsefe dünyasının vahiy güneşi etrafında döndüğünü ispat etmekle din-ilim bağlamında büyük bir yenilik yaptığını yazmıştı.

İhsan Kasım Ağabey Fas Kralı 6. Muhammed’e Risale-i Nur Külliyatı hediye ederken

2000 yılında Vecde’de tertiplenen sempozyumda, Risalelerde bir esasa bağlanmış olan Doğu ile Batı Diyalogu masaya yatırıldı.

Şimdiye kadar Faslıların sundukları tebliğlerde problemlerin köklerine kadar indikleri ve çözümlere daha fazla metot açısından yaklaştıkları görülüyor. Sempozyum konuları da hep bu muhtevaya hizmet edecek şekilde seçiliyor.

Tatvan’daki 2001 sempozyumunda, Risalelere Göre Müslüman Kimliği ele alındı.

Meselâ: 1999’da Rabat’ta yapılan ilk sempozyumda , Çağdaş İslâm Düşüncesinde Üstad Bediüzzaman’ın Yaptığı Tecdid (yeniden yapılanma) konusu ele alındı. Diğer sempozyumlarda da buna benzer konulardan seçimler yapıldı.

2007 yılında yapılan Vecde’deki sempozyumda Risale-i Nur’un Evrensel Kur’an Ahlakı ele alındı.

Egadir’de yapılan 2005 sempozyumunda Risale-i Nur’un İslâmî Edebiyata Umut Aşılayan Etkileri dile getirildi.

Yine 2007 yılında yapılan Rabat sempozyumunda ise Risale-i Nur’da ispat Edilen Kur’ân’ın İ’câzından bahsedildi.

11

13-14 Mart 2008 günleri Guiness Rekorlar kitabına göre Dünyanın İlk üniversitesi olan Karaviyyîn Üniversitesi Risale-i Nur’a Göre Kur’ân’ın Maksatları ve Hikmetleri konulu bir Uluslar arası Sempozyuma ev sahipliği yaptı. *** Rabat’ta 17-19 Aralık 2008 günleri gerçekleştirilen son sempozyumun konusu ise yukarıda da belirttiğimiz gibi Tefsir Metodu’ydu. Burada da ilim adamları diğer sempozyumlarda sergiledikleri aynı akademik derinlikli tarzı izlediler. Prof. Dr. Said Şabbar’ın tebliğ başlığı, “Bediüzzaman’da Cüz’î Nizam İle Küllî İntizam Açısından Tef-


İkinci Hasan Üniversitesi sir ve Tevil Metodu” idi. Tebliğinde “Üstad Bediüzzaman’da Kur’ân’a ayrı, kâinata ayrı bakan iki ayrı bakış açısı yok. Onun bakış açısında her ikisi de birbirini tefsir eder mahiyettedir” dedi .Özetle şu sonucu ifade etti: “Tefsirlerin bazısı Kur’ân’ı sadece lügavî ilimlere, bazısı sadece şer’î ilimlere, bazısı sadece insanî ilimlere, bazısı da kevnî ilimlere dayanarak tefsir etmişlerdir. Üstad Said Nursî’de ise şunu görmekteyiz: O ilimler Risalelerde tam bir uyum içinde en mükemmel şekilde istihdam edilmiş. O ilimlerin cüz’î nizamından küllî intizâmına ulaşılarak Kur’ân’ı anlamaya ve yorumlamaya gidilmiş. Bu sebeple her bir risalede insanlık ve ümran için lâzım olan şümul ve kapsamlılık aksetmiştir. Çünkü Kur’ân, halife-i arz olması hasebiyle câmi bir varlık olan insana hitap etmektedir. Tefsiri de böyle câmi ve kapsamlı olmalıdır.” İhsan Kâsım ise tebliğini, “Kâinat kitabını Okumada Yeni Kur’ânî Üslûp” başlığıyla sundu. Tebliğinde Bediüzzaman’ın Eski Said döneminde yazdığı İşârâtü’l-

İ’caz tarzındaki Tefsir metoduyla, Yeni Said döneminde yazdığı Risale-i Nurları karşılaştırdı ve Risalelerde yeni bir üslup, yeni bir metotla Kur’ân’ı nasıl tefsir ettiğini açıkladı. Ayrıca Üstad Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan aldığı ölçü ve formüllerle kâinat kitabının nasıl okuttuğunu örneklerle izah etti. Prof. Dr. Ahmet Saîdî ‘’Kur’ân’ın Belâgatindeki İ’caz ‘’ konusunu işledi ve şu sonucu dile getirdi: “Üstad Bediüzzaman’ın, belâgat-i Kur’âniyedeki i’câzı (Kur’ân’ın belâgatindeki mucizeliği), cümlelerin heyetlerine kadar indirmesi gerçekten hayret vericidir. Malûm, Abdülkâhir Cürcânî i’câzı cümlelerde aramıştır. Üstad Bediüzzaman ilk defa bunu cümlelerin heyetlerine, hattâ harflerine kadar indirmiştir.” Doktorasını Risale-i Nur üzerine yapmış olan Dr. Yusuf Hamdâvî de şu sonucu dile getirdi: “Her şeyden önce Kur’ân’ın kutsiyetini nazara almak gerekir. Yoksa onu bir insan sözü olarak görmek şeytanın bir desisesidir. Üstad Said 12

Nursî’nin ‘Şeytanla Münazara’ risalesi bunun ne kadar önemli olduğunu gösterir.” Türkiye’den katılan Ali Katıöz ise tebliğinde: “Üstad Said Nursî, kâinat kitabıyla Kur’ân’ı, Kur’ânla da kâinat kitabını okumuştur. Onun nazarında Kur’ân-ı Kerimin nazmındaki i’caz ne ise, kâinat kitabındaki nizam ve intizam da odur” diyerek Risale-i Nur’un bakış açısını işledi… *** Son Kazablanka sempozyumuna katılan ilim adamlarından edindiğimiz bilgiye göre bu sempozyum faaliyetleri hız kesmeden devam edecek. 2009 yılı içinde gerçekleşecek olan sempozyumlardan birisinde Üstad Bediüzzaman’ın Hadîs Metodunu ele alacaklarını belirttiler. Arapça Risale-i Nur Külliyatının Fas’ta basılıp dağıtılacağı haberi de duyduğumuz ve bir kısmını gördüğümüz birçok haber arasından birisiydi. 1

Tebliğlerin Arapça orijinal metinlerini

yakında www.nuronline.com sitesinden okuyabilirsiniz.


Bir MİSYONER okulunda MÜSLÜMAN olmak öğrencilere: “Seni buraya ne getirdi, niçin papaz olmaya karar verdiniz?” diye sorduğunuzda “I got God calling - Allah benim papaz olmamı istedi.” cevabını alıyorsunuz. Afrika’dan da birkaç öğrenci var; buradan yetişip ülkelerine papaz olarak dönüyorlar. Bu tür öğrencilerin bütün masrafları, mensup olduğu kiliseler ve kiliseler adına kurulmuş vakıflar tarafından karşılanıyor.

AMERİKA NOTLARI Salih Sayılgan Ağustos 2008’den beri Amerika’da bir misyoner okuluna Hıristiyanlığı öğrenmek için geldim. Bu süre zarfında yaşadığım birkaç tecrübeyi, okuldaki hayat tarzını ve Hıristiyanların genel olarak Müslümanlarla ilgili algısını sizlerle paylaşmak istiyorum. Virginia Theologic Seminary Geldiğim okul, 1823 yılında Anglikan Kilisesi’ne (Amerika’daki adi Episcopal Kilisesi) papaz yetiştirmek için kurulmuş. Bu tür okullar Amerika’da genel olarak “seminary” diye adlandırılıyor; bir nevi bizdeki “ilahiyat fakültesi.” Ancak seminary’lere sadece üniversite mezunu öğrenciler kabul ediliyor. Okuldaki öğrencilerin yaş ortalaması 45 civarında, ancak 60-70 yaş arası birçok öğrenci var! Ve her öğrencinin seminary’a gelişinin ayrı bir hikâyesi, ayrı bir arka planı var. Kimisi doktorluluğu, kimisi avukatlığı, kimisi de Wall Street’te çalıştığı bankayı bırakıp gelmiş. Gelen

Tabii, her isteyen, seminary’a gelemiyor. Amerika bölgelere ayrılmış ve her bölgenin başında bir başpapaz var. Papaz olmak isteyen öğrenciler, kendi bölgelerindeki kiliseler tarafından seçiliyor. Bu seçilme süreci ortalama iki-üç yıl sürüyor. Yani başpapazlar öğrenciyi gözüne kestirdiklerinde veya öğrencinin papaz olma isteği yeterli değilse, adaylık için kilise heyetinden onay alınması gerekiyor. Onay alındıktan sonra öğrenci bir nevi gözlem altına alınıyor; belirli periyotlarla kiliseye gitmesi, orada aktif görevler alma-

mesi için üç yıl okuması gerekiyor. Ayrıca okuldan sonra “GOE” diye adlandırılan, papazlığa atanma sınavı var ki, bütün Hıristiyanlık tarihini ve teolojisini kapsıyor. Her öğrenci bu sınavı başarıyla geçmek zorunda. Sınavdan sonra öğrenciler bir nevi stajyer papaz veya “papazlığın bir alt kademesi” dediğimiz “deacon” olarak atanıyorlar. Malum, 1950’li yıllara kadar Hıristiyanlarda bir bayanın papaz olması veya ibadet servisini yönetmesi yasaktı. Dolayısıyla yarım asırdır bayanların ve eşcinsellerin papaz olarak atanıp atanmaması büyük bir tartışmalara neden oldu Hıristiyanlık dünyasında. Katoliklerde hâlâ bu anlamda bayana yer yok. Ancak bulunduğum okulda öğrencilerin yarısı bayan ve çok sayıda eşcinsel de var. Bunlar da papaz olacaklar. Amerika’daki Anglikan Kilisesi’nin bu hâli birçok tartışmalara ve bölünmelere neden oldu. Hatta bazı kiliseler,

Evet, burada gerçekten İslamiyet hele Risale-i Nur’a son derece muhtaç bir topluluk var. Medya “terör” kelimesini İslamiyet’ten ayırmamaya çalışmak için elinden geleni yapıyor, ama işte bizler de İslamiyet’in Amerika’daki bu haksız imajını düzeltmek için canla başla çalışmamız gerekiyor. sı, temel Hıristiyanlık teolojisini öğrenmesi sağlanıyor. Ancak bunlardan sonra, heyet onun seminary’a gönderilip gönderilmeyeceğine karar veriyor. Ve okula geldikten sonra öğrencinin, belirli periyotlarla başpapazına mektup yazıp genel durumu hakkında bilgi vermesi gerekiyor. Ayrıca her dönem sonunda bütün öğrencilerin notları başpapaza gönderiliyor. Yani öğrencinin başarısız olma şansı bir nevi yok… Burada bir öğrencinin papaz olabil13

Amerika yerine Afrika’daki bazı kiliselere bağlı olmaya karar verdiler. Bu da beraberinde para ve mülk tartışmasını getirdi. Şu anki en sıcak tartışmalardan biri de, ayrılmaya karar veren kiliselerle ilgili mali konular. Bu işin çözümü için birçok avukata başvuruluyor. Okulda sıklıkla, Türkiye’deki cemaatlerin yaptığı gibi istişareler oluyor. Ayrıca para toplamak için okuldaki görevliler harıl harıl çalışıyor.


Mesela dönem boyunca periyodik olarak bütün mezunların evleri aranıp para talep edilmişti. Okula para, mülk bağışı çok oluyor ve oldukça zengin bir okul. YAŞADIĞIM BİRKAÇ TECRÜBE Okul tarihinde ilk Müslüman öğrenciyim, dolayısıyla okula gelişim onlar için büyük bir değişik ve adım. Gelmeden önce okuldaki görevliyle uzun yazışmalarımız oldu. Bana, bir Müslüman’a gösterilmesi gereken en büyük nezaketi göstermişlerdi. Mesela: “İstersen sana ayrı bir odayı mescit olarak açalım mı? Helal yemek konusunda neler yapalım? İşte, bayanlar elini sıkabilirler mi, birisi senin yanında içki veya bira içebilir mi?” gibi sorular… Yani onlar her ayrıntıyı düşünmüşlerdi. Geldiğimde hava alanından aldılar ve kampustaki yurda yerleştirdiler. Burada hem personelin, hem öğrencilerin, hem de hocaların, hatta aile bireylerinin birlikte yemek yemeleri zorunlu. Böylece bir nevi mensuplar arasında yakın bir diyalog kurulması sağlanıyor. Ben de yemekleri onlarla birlikte yiyorum. Tabii Ramazan’ı da burada yaşamış oldum. Bunun hem zorlukları hem de güzel yönleri oldu. Bir kere birçoğu, gün boyu bir şeyler yemediğinize inanmıyor. Yani defalarca en azından: “Su da mı içmiyorsun?” sorusuna muhatap oldum. Ramazan’da bir papaz adayı, bana eşlik etmek için benimle bir hafta oruç tutmak istediğini söyledi. “Güzel, olur.” dedim. Kendisi kampus dışında yaşıyordu ve imsaktan önce gelip birlikte sahur yaptık. Bu arada İslam’daki günlük ibadetle ilgili olarak, biraz da Risale-i Nur background’umu kullanarak kendisiyle sohbet ediyorduk zaman zaman. Hoşuna git-

mişti oruç ve bir sabah şu itirafta bulunmuştu: “Bizde İslam’da olduğu gibi uygulamalı maneviyat yok. Biz pazar günü kiliseye gideriz, o kadar. Ama Müslümanlarda durum farklı; onlar işi evlerine taşıyorlar ve sıklıkla maneviyatı tecrübe ediyorlar.” Arkadaşın dediklerini ben de gözlemliyorum; yani burada Hıristiyanlarda gördüğüm kadarıyla en azından “nefsin isteklerine gem vurma” diye bir anlayış yok, nefis ne isterse yapılıyor. Bunu çok da tasvir etmemek lazım! Buraya gelir gelmez, gelişim bütün Amerikan Anglikan internet sitelerinde haber oldu, dolayısıyla birçok kilisenin gelişimden haberi oldu. Bu vesileyle birçok kiliseden pazar günleri İslamiyet’i anlatmam için davet aldım ve konuşma fırsatı oldu. Özelikle 11 Eylül’den sonra Amerikalılarda İslamiyet’e karşı büyük bir merak oluşmuş. Öyle ki, birçok kilise, bir şekilde konuşabileceği, diyalog hâlinde olabileceği Müslüman arıyor. Ama işte, maalesef, buradaki her Müslüman’ın da İslamiyet’i temsil ettiğini söylemek oldukça güç. Mesela beni konuşmacı olarak davet eden bir kilisenin üyeleri, kendilerini bir camiye götürmemi istemişlerdi. Ben de onları bir camiye götürmüştüm. Ancak camideki bir görevli, bizim yanımıza geldi ve onların temel değerlerine saldırmaya başladı. Talihsiz bir olaydı! Bu anlamda burada, gerçekten Risale-i Nur kültürüyle yetişmiş çok sayıda insana ihtiyaç var. Yine paylaşmak istediğim başka bir tecrübe, bir sunum es14

nasındaydı. Burada “okulun Fırıncı Abi’si” diyebileceğimiz bir profesör, İslam’daki temel teolojiyi Hıristiyanlık’la karşılaştırmalı olarak anlatmamı istemişti. Ancak sunum esnasında Hıristiyanlık’la ilgili temel metinlerden referanslar verdiğimde birçoğu itiraz edip: “Ama ben farklı düşünüyorum.’’ demişti. Farklı düşünüyorum, dedikleri, “ahiret, cennetcehennem, melekler, günah” anlayışı gibi dinin temel konuları.


dersten sonra bir öğrenci demişti ki: “İslami inanç sistemi daha mantıklı.” Risale-i Nur’a gelince… Burada Risale-i Nur ve Bediüzzaman, düzenlenen sempozyumlar, workshop’lar ve basılan kitaplar sayesinde biliniyor ve haberdar olanlar var. Hatta Bediüzzaman’la ilgili SUNY Press’te çıkan kitapları ve Risale-i Nur’un İngilizce takımını bir misyoner okulunda görünce şaşırdım! Ancak şunu itiraf etmem gerekir ki, genel olarak gözlemlediğim kadarıyla Amerikalılar İslamiyet hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyorlar… Hele yakında dönemde yayınlanmış kitaplarda bile, Bediüzzaman’ı 20. yüzyılın en önemli İslam âlimlerinden gösteren çok az sayıda eser var. Dolayısıyla bu, şu demek oluyor: Bediüzzaman hakiki anlamda çok az tanınıyor, daha yapılması gereken çok şey var! “Terör ve İslam” konusu medya sayesinde zihinlerde çok ciddi bir yer işgal etmiş. Buna rağmen, gittiğiniz hemen hemen her Müslüman ortamında İslamiyet’i seçmiş Amerikalılarla karşılaşmanız mümkün.

“Bizde İslam’da olduğu gibi uygulamalı maneviyat yok, biz pazar günü kiliseye gideriz o kadar, ama Müslümanlarda durum farklı onlar işi evlerine taşıyorlar ve sıklıkla maneviyatı tecrübe ediyorlar.” Sunum bittikten sonra, profesör sınıfa yönelip: “İşte, arkadaşlar!” dedi, beş vakit namazı referans vererek, “Eskiden bizde de benzer ibadetler vardı, ama maalesef hepsi terk edildi! Bizim de uygulamada bir şeyler yapmamız lazım.”

Hatta profesör, günahın kaynağıyla ilgili olarak—genelde Hıristiyanlarda “Her bebek, günahkâr olarak doğar!” inancı var—“İslam’daki gibi düşünüyorum.” diye konuştu. Yani profesör, İncil’deki ayetlerle ters düşmüş oluyordu. Yine 15

Evet, bu dünyanın en güçlü/ zengin, ancak manen en fakir ülkelerinden biri olan ABD, gerçekten İslamiyet’e, hele hele Risale-i Nur’a, hava kadar, su kadar muhtaç. Üstelik İslam’a açık bir topluluk. Medyanın “terör” kelimesini İslamiyet’le birlikte kullanarak oluşturduğu haksız imajı düzeltmek için canla başla çalışıyoruz. Ah, sayımız biraz daha artsa, nüfus ve nüfuz ölçeğine ehemmiyet verebilsek, inanıyorum ki buradaki insanlar hakikati daha yakından görüp fevc fevc İslamiyet’e koşacaklardır…


Said Nursi Biyografi Kitabı’nın Rusça’sı Çıktı Araştırmacı–Yazar Şükran Vahide’nin “Bediüzzaman Said Nursi: Entellektüel Biyografisi” kitabının Rusça’sı, Sözler Yayınevi’nden çıktı. İlk defa İngilizce (Islam In Modern Turkey: An Intellectual Biography Of Bediuzzaman Said Nursi) olarak 2005’te SUNY Press’den çıkan söz konusu kitap, bilahare sırasıyla Türkçe, Arapça ve Endonezyaca dillerine tercüme edilip yayınlanmıştı.

İslam’ın tecdit edilmesinde hayati bir rol oynayan bir iman hareketine öncülük etmiş olup, bugün bütün dünyada milyonlarca takipçisi bulunmaktadır.

Nursi’nin düşünceleri üzerinde ciddi bir analiz yapmış olmasının yanında bu kitap, ilk defa bu fikirleri ve kendisinin ilgili faaliyetlerini tarihî bağlamlarına yerleştirmektedir. Eldeki kaynaklara ve Nursi’nin kendi eserlerine dayanan bu eser, bu mühim âlimin hayatı ve düşüncesi ile ilgili eksiksiz ve dengeli bir bakış açısı sunmaktadır. “Bu kitabın hayati bir önemi vardır. Nursi, en muhafazakâr Müslümanların dahi teslim edeceği üzere, sahih bir Müslüman’dı. Onun yazılarında bir sıcaklık ve ruh yüceliği görülür ki, bu durum takdire layık olduğu gibi, aynı zamanda bunları daha iyi bilmeyi de gerektirir.” (Ian S. Markham–A Theology of Engagement’in yazarı)

Kitabın arka kapak yazısı şöyle: Elinizdeki eser, yüzyılımızın büyük mütefekkir ve âlimi Bediüzzaman Said Nursi hakkında İngilizce’de hazırlanmış olan en kapsamlı çalışmalardan biridir. Batı’yla bir arada barış içinde yaşamaya inanmış samimi bir mümin olan Nursi, Türkiye’de

Arap Dünyasından Nursi Üzerine Yeni Bir Eser Fas Kadı İyaz Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa el-Vâzifî, “Bediüzzaman Said Nursi ve Tecdid-i İlm-i Kelam” adlı yeni bir eser kaleme aldı. Kitap, Fas’ta bulunan “Varakatu’lVa t a n i y y e t i ’ d - D a v u d i y y a t ” isimli yayınevi tarafından yayın-

landı. Eser, “Nursi’de Vacibü’lVücud’un İspatına Dair İstidlal Tarikleri,” “Sıfatlar” ve “Vahdaniyet Üzere İstidlal, İstidlal-i Nübüvvet,” “Haşir Meselesine Delil Getirme Yolları” ve “Umumi Sonuç” başlıklı beş bölümden oluşuyor.

İSTANBUL İLİM VE KÜLTÜR VAKFI BÜLTENİ YIL:1 SAYI:3 OCAK 2009 ÜCRETSİZDİR Rüstempaşa Mahallesi Sururi Mahallesi Medrese Sokak No:2 34120 Eminönü / İstanbul Tel: 0 212 527 81 81 - Fax: 0 212 527 80 80 www.iikv.org www. barlaplatformu.com www.nursistudies.com www.nuronline.com

16


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.