Haccı anlamak

Page 1

HACCI ANLAMAK ___________________________ Haccın Hikmetleri ve Yapılışı


Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları / 626 Cep Kitapları / 70

Tashih İsmail DERİN Yusuf Apaydın M. Ali Soy

Grafik & Tasarım Recep Kaya - Hasan Ekinci Mehmet Karadaş - Hüseyin Dil

Baskı Türkiye Diyanet Vakfı Yay.Mat.Tic.Ltd.Şti. Tel: (0312) 354 91 31

2004-06-Y-0003-626 ISBN: 975-19-3602-0

© Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları ________________________________________ Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı Derleme ve Yayın Şubesi Müdürlüğü Tel: (0.312) 295 73 06 – 295 72 75


D

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI YAYINLARI

HACCI ANLAMAK ___________________________ Haccın Hikmetleri ve Yapılışı

Hazırlayanlar / Doç. Dr. Bünyamin ERUL Dr. Ekrem KELEŞ

ANKARA – 2004

III


Bu eser, Din İşleri Yüksek Kurulu’nun 24/06/2004 tarih ve 99 sayılı kararıyla basılmıştır.


‹Ç‹NDEK‹LER

ÖN SÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .IX G‹R‹fi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .I B‹R‹NC‹ BÖLÜM HACCI ANLAMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .6 1. Hacdaki Sembolleri Anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7 2. Ça¤r›y› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .8 3. Yolculu¤u anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9 4. Mikat’› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .11 5. ‹hram› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .12 6. Yasaklar› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .17 7. Telbiyeyi anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .18 8. Kâbe’yi anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .20 9. Tavaf’› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21 10. Hacer-i Esved’i anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .25 11. Mültezem’i anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28

V


12. Makam-› ‹brahim’i anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28 13. Zemzem’i anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29 14. Sa’yi anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .30 15. Arafat’› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .33 16. Vakfe’yi anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .34 17. Müzdelife’yi ve Mefl’ar-i Haram’› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .37 18. Mina’y› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .39 19. fieytan› tafllamay› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .41 20. Kurban› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .43 21. T›rafl olmay› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45 22. Ziyaret ve Veda tavaf›n› anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .46 23. Hira’da inzivay› ve vahyi anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .48 24. Sevr’de stratejiyi ve hicreti anlamak . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .49

VI

‹K‹NC‹ BÖLÜM HACCIN YAPILIfifiII . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .52 A. Temettu Hacc›’n›n yap›l›fl› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54 1. ‹hram . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .54 2. Kutsal ‹klime Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .55 3. Tavaf . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .56 4. Sa’y . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58 5. T›rafl Olup ‹hramdan Ç›kma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .58


6. Hac ‹çin ‹hrama Girifl ve Arafat’a Ç›k›fl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .59 7. Arafat . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .60 8. Müzdelife . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .62 9. Cemerât’a Tafl Atma (fieytan Tafllama) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .63 10. Hac Kurban› (fiükür Hedyi) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65 11. T›rafl Olup ‹hramdan Ç›kma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65 11. Ziyaret Tavaf› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .66 12. Veda Tavaf› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .67 B. ‹frad Hacc›’n›n yap›l›fl› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68 C. K›ran Hacc›’n›n Yap›l›fl› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .68 D. Hacda Kad›nlarla ‹lgili Baz› Özel Durumlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .69 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM MED‹NE’Y‹ YAfifiA AMAK . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .70 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HAC DÖNÜfifiÜ Ü VE SONRASI . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .86 EK 1: Hz. Peygamber’in Veda Hacc› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .95 EK 2: Hac Takvimi [Temettu Hacc›na Göre] . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .97 EK 3: Hacda Dikkat Edilmesi Gereken Baz› Hususlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .98 EK 4: Krokiler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .101

VII


VIII


ÖN SÖZ Allah’a ve gönderdi¤i dine inanan insan›n, Yarat›c›s›na karfl› sorumlulu¤u “ibadet” kavram›yla ifade edilir. ‹badet, en genifl anlam›yla, mü’minin bütün hayat›n›, Allah’›n arzu etti¤i flekilde tanzim etmesi iken, dar anlam›yla da namaz, oruç, zekat, hac ve kurban gibi çeflitli flekillerde Yüce Allah’a yönelifltir. Her bir ibadetin kendine has baz› özellikleri ve hikmetleri olup, bunlar›n bilinerek yap›lmas› o ibadetleri daha da anlaml› k›lar. Özellikle, neredeyse tamam› sembolik eylemlerden oluflan hacc›n, tarihî, ahlâkî ve kültürel boyutlar›n›n bilinmesi, hikmetlerinin ortaya konulmas›, hacc›n ruhunun yakalanabilmesi aç›s›ndan çok önem arz etmektedir. Toplumu Din konusunda ayd›nlatmakla görevli bulunan Baflkanl›¤›m›z öteden beri hac ibadetini yerine getirmek isteyen vatandafllar›m›za da sorumluluk alan› çerçevesinde ve imkanlar› ölçüsünde hizmet sunmaya çal›flmakta ve bu hizmetlerin gelifltirilmesi için çaba harcamaktad›r. Hac vazifelerini yapacak Müslümanlar›n, bu görevlerini usul ve erkan›na göre yerine getirmeleri hususunda Baflkanl›¤›m›z hizmetlerinin önemli bir baflar› düzeyine ulaflt›¤›na inan›yoruz. Bu hizmet düzeyini daha da yükseltebilmek amac›yla, Baflkanl›¤›m›z elinizdeki kitap盤› haz›rlam›flt›r. Bu kitapç›ktaki amaç, hacc›n farzlar›n›, vaciplerini, sünnetlerini, mekruhlar›n› vb. f›khî boyutunu anlatmak de¤il, hac›lar›m›z›n hacc›n anlam›n› ve özünü daha iyi yaflayarak görevlerini yapmalar›na ve bu önemli olay›n hayatlar›nda olumlu anlamda bir dönüm noktas› teflkil edebilmesine katk› sa¤lamakt›r. Dolay›s›yla bu çal›flmada öncelik ve a¤›rl›k, hacc›n anlam›na ve anlafl›lmas›na verilmeye çal›fl›lm›flt›r.

IX


Girifl bölümünde ibadet ve hacla ilgili olarak dikkat çekilen birkaç önemli husustan sonra, “Hacc› Anlamak” bafll›¤›n› tafl›yan birinci bölümde, hac fiil ve davran›fllar›ndan her birinin hikmetleri ve anlamlar› üzerinde durulmaya çal›fl›lm›flt›r. “Hacc›n Yap›l›fl›” adl› ikinci bölümde ise, f›khî ihtilaflara ve ayr›nt›lara girmeksizin yal›n bir anlat›mla hac görevlerinin nas›l yap›laca¤› geçmifl tecrübelerin ›fl›¤› alt›nda uygulama s›ras› dikkate al›narak özetlenmifltir. Konunun f›khî boyutu ve ayr›nt›lar› ise, yine Diyanet ‹flleri Baflkanl›¤›’nca haz›rlanm›fl olan Hac ‹lmihali’nde bulunabilecektir. “Medine’yi Yaflamak” bafll›¤› alt›ndaki üçüncü bölümün ise, mana ve muhteva bak›m›ndan faydal› olaca¤›na inan›yoruz. Burada okuyucuyu zihnen ve ruhen Hz. Peygamber’in yaflad›¤› günlere, Asr-› Saadet’e götürmek ve O’na komflu olman›n, civar›nda bulunman›n anlam› üzerinde düflündürmeye çal›flmak hedeflenmifltir. Hac dönüflü ve sonras› ile ilgili son bölümde de, hac vazifesini tamamlayan kardefllerimize hac sonras›ndaki hayat yolculu¤una ne flekilde devam edeceklerine dair baz› tavsiyelere yer verilmifltir. Hac›lar›m›z›n, bu kutsal bölgede ve özel zaman dilimlerinde yapaca¤› çeflitli görevlerin manevi iklimini zenginlefltirmek, fleklin mana ile buluflmas›n› sa¤lamak en büyük arzumuzdur. Eserin hacc› anlamak, yaflamak ve orada kazand›klar›n› hayat›nda yeni bir dönemin ›fl›¤› yapmak isteyen herkese yararl› olmas› temennisiyle. Diyanet İşleri Başkanlığı

X


G‹R‹fi

“Ben insanlar› ve cinleri, ancak bana kulluk etsinler diye yaratt›m.” (Zâriyât, 56)

nsan›n hem Allah, hem de di¤er insanlar ve varl›klarla iliflkilerini düzenleyen ve hayat›na yön veren, onlarla ilgili davran›fllar›na esas olacak kurallar bütününe “din” denilmektedir. Din duygusu insanlar›n f›trat›nda, yani yarat›l›fl›nda vard›r. Ruh ve bedenden oluflan insan, yap›s› itibariyle dine muhtaçt›r. Bu durum, hem bedensel ihtiyaçlar›, hem de ruh sa¤l›¤› bak›m›ndan bir zarurettir. ‹nsan bu ihtiyac›n›, ayn› zamanda bir inanç, ibadet ve ahlak sistemi olan din vas›tas›yla giderebilir. ‹nanc›n prati¤e yans›malar› olan ibadetler, hem bireyi, hem de toplumu psikolojik ve sosyolojik olarak huzura kavuflturmay› hedeflemektedir. Bu, ibadet boyutuyla Allah-kul iliflkisini güçlendirirken, hikmet boyutuyla da ruh sa¤l›¤› ve sosyal dayan›flmay› beslemektedir. Bedenle yap›lan namaz ve oruç ibadetinde nefis terbiyesi a¤›r basarken; mal varl›¤›yla yap›lan zekat, sadaka ve kurban ibadetlerinde dayan›flma ruhu öne geçmektedir. Hem bedenle, hem de mal ile yap›lan hac ibadetine gelince, o bu özelliklerin hepsini bünyesinde toplar. Gerçekten de hac, çok yönlü bir ibadettir. Malî ve bedenî bir ibadet oldu¤u gibi, maddî ve manevî, dünyevî ve uhrevî, ferdî ve ictimaî boyutlar› da vard›r. Bu haliyle o, küllî bir teslimiyetin ifadesidir. Hac ibadetinde zaman kadar, mekan unsuru da çok

1


2

önem arz etmektedir. O bir taraftan maziye yap›lm›fl ibretli bir yolculuk iken, di¤er taraftan da gelece¤e yap›lacak yolculuk için çizilecek hikmetli bir yol haritas›d›r. Hac, bir taraftan Allah’a iman, tevhid inanc›, peygamberlere iman, ahiret inanc› gibi inanç esaslar›n› pekifltirdi¤i gibi, di¤er taraftan da müslümanlara takva, sab›r, sevgi-sayg›, kardefllik, fedakârl›k, cömertlik vb. ahlâkî güzellikleri kazanma ve yaflama imkan› sunar. Bu yönleriyle hac, hem akaid, hem ibadet, hem de ahlâk dersleri yo¤unlaflt›r›lm›fl olan bir e¤itim merkezi gibidir. Hacc›n tarihçesine bak›ld›¤›nda, Hz. ‹brahim’e ve Hz. Peygamber’e kadar uzanan tarihî bir boyutu oldu¤u görülür. Nemrud’la olan mücadelesinin sonunda Hz. ‹brahim önce Filistin’e gelmiflti. Sonra, ilerleyen yafl›nda efli Hz. Hacer’le o¤lu ‹smail’i, su bulunmayan ve ekili olmayan bir vadiye, Mekke’deki Beyt-i Haram’›n yan›na yerlefltirmiflti. O beldenin bereketli olmas› için dua etmiflti. (‹brahim, 14/35-37) Yüce Allah, Hz. ‹brahim’e ve o¤lu ‹smail’e Beyt’ini, tavaf edenler, namaz k›lan, rükû ve secde edenler için putlardan temizlemelerini emretmiflti. Bunun üzerine onlar Kâbe’nin temellerini birlikte yükseltmifller ve bunu kendilerinden kabul etmesi, oray› güvenli ve bereketli k›lmas› ve zürriyetlerinden Allah’a teslim olacak bir ümmet vermesi için dua etmifllerdi. (Hac, 26; Bakara, 125-128) Sonra Allah, Hz. ‹brahim’e, yaya olarak veya bineklerle gelip Kâbe’yi tavaf etmeleri, kurbanlar›n› keserek tevhidi yeniden tesis etmeleri, günahlar›ndan ar›n›p takvaya ulaflmalar› için insanlar› hacca davet etmesini emretmiflti. (Hac, 27-37) Bu ilahi emirler do¤rultusunda Hz. ‹brahim hacda yap›lacak fiil ve davran›fllar› ortaya koyarak Kâbe’nin her y›l ziyaret edilmesini sa¤lam›fl ve o¤lu ‹smail’i orada b›rak›p Filistin’e dönmüfltü. O tarihten itibaren gelen peygamberler ve ümmetleri de hac uygulamas›n› sürdürmüfllerdi.


Daha sonralar› Kâbe yönetimini ele geçiren Huzaa’ya mensup baz› Yemenli bedevîlerin, befl as›rl›k hakimiyetleri döneminde putperestlik ortaya ç›kmaya bafllad›. Böylece ‹brahimî gelene¤e ba¤l› olarak yap›lmakta olan hac ibadetine flirk kar›flmaya bafllad›. Nitekim ‹slam’›n do¤uflu s›ras›nda Kâbe’yi tavaf, umre, Arafat ve Müzdelife’de vakfe, kurban kesme gibi âdetler devam ettirilmekte, hac putperest gelenekleriyle birlikte sürmekteydi. Mekke’nin fethinden sonra Kâbe’nin içinde ve etraf›nda bulunan putlarla birlikte Hz. ‹brahim’in tebli¤ etti¤i hac ibadetinde bulunmayan flirk unsurlar› da tamamen temizlenmiflti. Gerek hac ile ilgili inen ayetler, gerekse Veda Hacc›’nda Hz. Peygamber’in uygulamalar› hacca son fleklini vermifltir. Hac, sözlükte “kastetmek ve yönelmek” anlam›na gelmektedir. F›k›h terimi olarak ise, “Mekke flehrindeki Kâbe’yi ve civar›ndaki kutsal say›lan özel yerleri, özel vakit içinde usulüne uygun olarak ziyaret etmek ve yap›lmas› gereken di¤er menasiki yerine getirmek” demektir. ‹slam’›n befl temel ibadetinden biri olan hac, hicretin IX. y›l›nda farz k›l›nm›flt›r. Hacc›n nas›l yap›laca¤›, bu kitap盤›n ‘Hacc›n Yap›l›fl›’ bafll›¤›n› tafl›yan ikinci bölümünde k›saca anlat›lm›flt›r. Birkaç cümleyle iflaret etmek gerekirse; niyet edip ihrama girerek hacca bafllan›r. Kâbe tavaf edilir. Yap›lan hac çeflidine göre, gerekiyorsa sa’y yap›l›r. Bundan sonra ifrad ve k›ran hacc› yapanlar, ihramda kalmaya devam ederler. Temettu hacc› yapanlar, umreden sonra ihramdan ç›karlar. Daha sonra Mina’ya, oradan Arafat’a ç›k›l›r ve Arafat vakfesi yap›l›r. Oradan Müzdelife’ye intikal edilir ve Müzdelife vakfesi yap›l›r. Sonra Mina’ya gelinir ve cemerata tafl at›l›r. Sonra temettu ve k›ran hacc› yapanlar hac kurban› keserler ve ihramdan ç›k›l›r. Kâbe’ye gelinerek ziyaret tavaf› yap›l›r. Mina’da üç dört gün kal›n›r. Sonra Mekke’ye dönülür. Mekke’den ayr›lmadan önce de ‘Veda tavaf›’ yap›l›r.

3


4

Hac ibadeti, ihram, namaz, telbiye, zikir, vakfe, isti¤far, tavaf, sab›r, ilgili yasaklar, kurban, sadaka vb. yo¤unlaflt›r›lm›fl bir dizi ibadet ve taatten oluflmakta ve en az birkaç gün almaktad›r. Bu ise, özellikle ibadet için peflpefle birkaç günün ayr›lmas› neredeyse imkans›z hale gelen asr›m›zda, her türlü ifl telafl›ndan uzak, s›rf ibadetlerle yo¤unlaflt›r›lan birkaç gün geçirme imkan› sunmaktad›r. Hac, asl›nda manevî ve derûnî bir tecrübedir. Çünkü di¤er ibadetlerde oldu¤u gibi hac ibadetinde de aslolan, aklîlefltirme de¤il, içsellefltirmedir. Bu ibadetlerin, baz› dînî ve dünyevî faydalar› varsa da, aslolan onlar›n s›rf Allah istedi¤i için yap›lm›fl olmas›d›r. Hac, belli bir zaman ve belirli mekanlarda gerçekleflen bir ibadet oldu¤u için müslümanlara zaman ve mekan mefhumunu, dünyada her fleyin belli bir düzen içinde gerçekleflti¤i fluurunu kazand›r›r. Buna göre hac, bir ay içerisinde bafllay›p biten bir ibadet de¤ildir. Bireyin iç dünyas›n›n evrensel olana aç›l›m› ve toplum hayat›n›n kaynaflt›r›c› bir mayas›d›r. Hac, müslümanlar›n kuvve-i maneviyelerini güçlendirecek, morallerini takviye edecek, onlar›n izzet ve flerefini art›racak, sorumluluk bilincini gelifltirecek, onlara birlikte hareket edebilme yetisi kazand›racak en önemli ibadetlerden biridir. Bu mübarek iklimde müslümanlar, karfl›l›kl› olarak sevgi, bilgi, görgü, tecrübe ve kültürel al›flverifl yapma, birbirlerinden yararlanma cihetine giderler. Hac, dünyan›n her taraf›ndan gelen müslümanlar›n ayn› amaç için bir araya gelmelerine ve böylece kolektif bilincin oluflmas›na imkan veren evrensel bir olayd›r. Dilleri, renkleri, ›rklar›, ülkeleri, kültürleri, sosyal ve ekonomik durumlar› farkl› olan milyonlarca müslüman, ayn› inanç ve ayn› duygular içerisinde yek vücut olduklar›n›, kardefl olduklar›n›, bir bütün olduklar›n› yaflayarak idrak ederler. Bu haliyle hac, müslümanlar aras› etkileflim ve iletiflim için bulunmaz bir f›rsatt›r. K›sa bir sürede ortak duygu, düflünce ve amac›n gizemli motivasyonuyla, ayn› toplumun bireyleri olduklar›n›n bilincine vararak, tüm hayatlar› boyunca unutamayacaklar› dostluklar kurarlar. Böylece hac, uluslar aras› bar›fl›n, birlikteli¤in ve dayan›flman›n da f›rsat›n› bahfleder. Müslümanlar, kardefllik duygular›yla birbirleriyle tan›fl›p, karfl›l›kl› görüfl al›fl-veriflinde bulunurlar, problemlerine birlikte çözüm ararlar. Bu yönleriyle hac, toplumsal bütünleflme ve kaynaflman›n bir anlamda uluslar aras› boyutta gerçeklefltirilmesidir. Dünyan›n dört bir taraf›ndan gelen müslümanlar, hem dayan›flma ruhunu daha derinden ve daha coflku-


lu hissederler, hem de birbirlerinin yan›nda ve arkas›nda olduklar›n› gösterirler, birbirlerini desteklediklerini ortaya koyarak bir anlamda güç gösterisinde bulunurlar. Hemen bütün ›rklara mensup olan, fizyonomileri, ruhi özellikleri, sosyal konumlar› ve co¤rafi bölgeleri farkl› bulunan birçok insan›n kat›ld›¤› hac ibadeti günlerinde Mekke ve Medine’yi dolduran kalabal›klar› seyretmek, bu sayede birlik içinde çoklu¤un ve çokluk içinde birli¤in tecellilerine muttali olmak, gerçekten ‹slam’›n azamet ve mükemmeliyetini müflahede etme sonucunu do¤urmaktad›r. Hac, as›rlard›r farkl› bölgelerden gelen âlimlerin bulufltuklar›, tan›flt›klar›, tart›flt›klar› ilmî al›fl-verifl yapt›klar› bir ilim merkezi olmufltur. Hac vesilesiyle çeflitli yeni fikirlerden, yeni eserlerden haberdar olan kimi âlimlerin ilmî hayat›nda ciddi de¤iflim ve geliflim meydana gelebilmifltir. Hac esnas›nda dünyan›n her taraf›ndan Kâbe’ye gelen müslümanlar, aralar›nda önceden yap›lm›fl herhangi bir anlaflma olmaks›z›n ayn› fiilleri ayn› flekilde gerçeklefltirirler. Böylece müslümanlar, birbirlerinden habersiz olarak ayn› ideallere yönelik bir gayret içinde bulunduklar›n› fark ederler. Bu arada kendileri d›fl›nda milyonlarca insan›n ayn› amac› paylaflt›¤›n›n bilincine ulafl›rlar. Hac, dünyan›n neresinde yaflarlarsa yaflas›nlar, bütün müslümanlar›n ayn› de¤erlere sahip olduklar› ve bu de¤erlerin kendileri için ortak bir zemin oluflturdu¤u gerçe¤ini ortaya koyar.

5


B‹R‹NC‹ BÖLÜM

HACCI ANLAMAK 6


“Kim Allah’›n sembollerine sayg› gösterirse, flüphesiz ki bu, kalplerin takvas›ndand›r.” (Hac, 32) 1. Hacdaki Sembolleri Anlamak ‹badetler, Allah nas›l emretti ve elçisi nas›l gösterdi ise öyle yap›l›r. Çünkü ibadeti yapacak olan Mü’mindir. ‹nanan ve Allah’a ba¤lanan bir Müslüman için ibadet bir yük de¤il, zevkle yerine getirmek istedi¤i bir ihtiyaçt›r. Mü’min bu ihtiyac›n› Allah ve Rasulü’nün sundu¤u program dahilinde yerine getirir. Dolay›s›yla ibadetlerin flekli ve yap›l›fl› konusunda aklen yap›lacak aç›klamalar, nihayet bir yorumdan öteye geçmez. Bu alanda akla gelebilecek pek çok sorunun cevab› fludur: “Hz. Peygamber ‘Ben nas›l namaz k›l›yorsam, siz de öyle k›l›n!’(Buhari, Edep, 27); ‘Hacc›n yap›l›fl›na iliflkin uygulama, fiil ve davran›fllar›n› benden al›n!’ (Nesâî, Menâsik 220) buyurmufltur ve onun için bu ibadetler böyle yap›lmaktad›r.”

fiu kadar var ki, ibadetlerin görünen yönlerinin yan› s›ra, çeflitli hikmetlerinin de varl›¤› inkar edilemez. Dolay›s›yla, onlar›n flekillerinin ve yerine getirilifl biçimlerinin ö¤renilmesi kadar, hikmetlerinin de anlafl›lmaya çal›fl›lmas› bir ihtiyaçt›r. Özellikle de hac gibi bünyesinde pek çok sembolik anlaml› fiili bulunan ibadetlerin özünün ve ruhunun yakalanabilmesi aç›s›ndan bu ayr› bir önem tafl›maktad›r. Zira hac, bafltan sona sembollerle dolu bir ibadettir. Bir semboller haritas›d›r âdeta. Tavaf, sa’y, fleytan tafllama, Arafat’ta vakfe vb. hac ile ilgili fiil ve davran›fllar›n hepsi de sembolik anlamlar tafl›maktad›r. Hac, ruhun Allah’a yükseliflini temsil etti¤inden, Kâbe hedef de¤il, belki sonsuzlu¤a ve bu manevî atmosfere geçiflin bafllang›c›d›r. D›fltan bak›ld›¤›n-

7


da sembolik davran›fllar fleklinde gözüken hacdaki her fiil ve davran›fl›n bir anlam› ve mü’mini e¤itici ve bilinçlendirici bir yönü vard›r. Afla¤›daki sat›rlarda, Hacca iliflkin fiil ve davran›fllardan her birinin, bizim zihinlerimizde ça¤r›flt›rd›¤› sembolik anlamlar üzerinde durulmaya ve bu manalardan belli hikmetler, belli s›rlar dile getirilmeye çal›fl›lm›flt›r. 2. Ça¤r›y› anlamak Yüce Allah’t›r bu ça¤r› emrini veren. Ça¤›rmakla emrolunan ilk önce Hz. ‹brahim’dir. Ça¤r›lacak davetliler bütün insanlar, davete icabet edenler ise teslim olanlard›r. Hz. ‹brahim’e Kâbe’yi infla ettirip namaz k›lacaklar için her türlü flirk unsurundan temizlettikten sonra Allah Teâlâ ona, insanlar› hacca davet etmesini emretmifltir. Son Peygamber Hz. Muhammed ise bu ‹brahimî ça¤r›y› yenilemifl ve ebedîlefltirmifltir. ‹lgili ayetlere bak›ld›¤›nda, insanlar, birtak›m faydalara tan›k olmalar› ve Allah’›n kendilerine verdi¤i hayvanlar› Allah’›n ad›yla kurban etmeleri, etlerinden muhtaçlara yedirmeleri, günah kirlerinden ar›nmalar›, adaklar›n› yerine getirmeleri, Beyt-i Atik’i (Kâbe’yi) tavaf etmeleri vb. baz› hikmetler için ça¤›r›lmaktad›r. (Hac, 27-37) K›saca bu ça¤r›, Allah’› mübarek yer ve zamanlarda anmaya, tevhide ve takvaya bir ça¤r›d›r. Halk›m›z aras›nda çok yayg›n olan “Hacca ça¤r›lma” deyimi, buradan gelmektedir. Ça¤r›, Allah’›n emriyle ta Hz. ‹brahim taraf›ndan yap›lm›fl, Veda Hacc›’nda ise bizzat Hz. Peygamber taraf›ndan yinelenmifltir. fiayet bir Müslüman hacca gidebilecek güç ve imkan› bulabiliyorsa, o bu ça¤r›n›n do¤rudan muhatab›d›r ve fazla gecikmeden bu daveti kabul etmelidir. Nitekim Yüce Allah, “Yoluna gücü yetenlerin Beyt’i

8

“İnsanları hacca çağır ki, yürüyerek veya uzak yollardan gelen yorgun develer üstünde sana gelsinler...” (Hac, 27)


haccetmeleri, insanlar üzerinde Allah’›n bir hakk›d›r” (Âl-i ‹mran, 97) buyurmufltur. Bu ‹brahimî ça¤r›y› duymak istemeyenler, davetin kimden geldi¤ini, davetçinin kim oldu¤unu ve davette neler kazanaca¤›n› dikkate almal›d›r. Aksi takdirde bu ça¤r›ya icabet etmeyip, son ça¤r›ya (ölüm) kat›lmak durumunda kalmalar› halinde, neler kaybedeceklerini de düflünmeleri gerekmektedir. Her y›l tekrarlanan bu ça¤r›y› “lebbeyk!” diyerek kabul etme bahtiyarl›¤›na eren Müslüman da, bunun herhangi bir ülkeye s›radan yap›lm›fl bir seyahat davetiyesi olmad›¤›n› bilmelidir. Bunun çok çok özel bir ça¤r› oldu¤unu, kendisinin de Allah’›n seçkin davetlileri aras›na girdi¤ini ve O’nun huzuruna hangi ruh hali ile gidece¤ini idrak etmelidir. K›saca, bu ça¤r›y›, niçin ve nereye ça¤r›ld›¤›n› anlamal›d›r. 3. Yolculu¤u anlamak “(Yol için) kendinize az›k al›n. Gerçekten en hay›rl› az›k takvad›r.” (Bakara, 197) Mekke d›fl›ndan gelenler için hac, -yak›n olsun, uzak olsun- neticede bir yolculuktur. Hangi vas›tayla yap›l›rsa yap›ls›n, her yolculu¤un belli bir heyecan›, stresi ve çilesi vard›r. Belki de hac esnas›nda gerekli olan sabr›n ilk tüketilece¤i, ilk s›nav›n verilece¤i k›s›md›r yolculuk. Daha yak›n zamanlara kadar k›zg›n çöllerde günlerce, haftalarca süren, bin bir türlü güçlüklerle afl›lan, veba, soygun, açl›k ve susuzlu¤un yafland›¤› hac yolculuklar›n›n yan›nda, bugün yap›lan birkaç saatlik yolculuk için Yüce Rabbimize ne kadar flükredilse azd›r.

9


Her yolculuk için belli bir haz›rl›k yap›ld›¤› gibi, bu kutsal yol için de çok yönlü haz›rl›klar yap›lmal›d›r. Bu çerçevede hacca gidenler, kul haklar›n› öder, çevresindeki kardeflleriyle helalleflir, bütün günahlar›na samimi bir flekilde tövbe eder, gözü arkada kalmayacak flekilde dua ve niyazlarla Allah’a tevekkül ederek evinden ayr›l›r. Yol arkadafllar›n›n, kendisini oraya ulaflt›racak vas›tan›n, kendisine rehberlik edecek kimseler ile organizasyonun seçiminde dikkat ve hassasiyet gösterir. Yolculu¤un huzurlu, verimli ve bereketli geçmesi için elinden gelen gayreti gösterir, herkese iyi davran›r, himmet ve hizmet eder. Allah’a yap›lan bir yolculuk oldu¤unun bilinciyle, sanki bunun, Ahirete giden son yolculu¤u oldu¤unu düflünür. Asl›nda ölümün nerede ve ne zaman gelece¤i bilinmedi¤inden bu ihtimal her yolculuk için söz konusudur. Zira hacca varabilece¤i ihtimal dahilinde iken, hayat yolculu¤unu hiç bilmedi¤i bir anda tamamlayaca¤› muhakkakt›r. Dolay›s›yla çok k›sa bir süre için ç›k›lan hac yolculu¤una yap›lan haz›rl›klar›n, daha fazlas›yla hayat yolculu¤u

10

için yap›lmas› gerekir. Örne¤in, yetmifl y›l süren bir ömür yolculu¤unda hac, sadece 3-4 haftal›k k›sm› oluflturur. Bu yolun 3-4 haftal›k k›sm›nda sembolik olarak Kâbe’ye gidilirken, onun öncesinde ve sonras›nda kulun Allah’a olan yolculu¤u devam etmektedir. Bu nedenledir ki, inançl› ve bilinçli bir yolcu, as›l haz›rl›l›¤›n› bu ebedî yolculu¤u için yapmal›d›r. Yüce Rabbimizin Kur’an’da ‹slam’› daima bir yol (sebîl, s›rât) olarak zikretti¤ini, Peygamber Efendimizin de bir hadisinde, “Dünyada gurbetteymifl gibi ya da bir yolcuymufl gibi” (Buhârî, Rikâk, 3) olmam›z› tavsiye etti¤ini bilen gerçek yolcu, gidece¤i yere hangi az›kla ve haz›rl›kla ulaflabilece¤ini, oraya neler götürece¤ini iyi bilmelidir. Yukar›da zikretti¤imiz ayette bu az›k flüphesiz “takva” yani, sorumluluk bilincidir. K›saca hac yolcusu, ayn› zamanda Hak yolcusu oldu¤unu anlamak durumundad›r. Hac yolculu¤u için bir haz›rlan›yorsa, Hak yolculu¤u için bin haz›rlanmal›d›r. Hac yolculu¤unun heyecan veren baflka bir taraf› da, onun bir taraftan âdeta Hz. ‹brahim’in asr›na veya Hz. Peygamber ve Sahabe


dönemine yani geçmifle; di¤er taraftan da hac sonras›nda kazand›klar›yla gelece¤e yap›lan bir yolculuk olmas›d›r. Dolay›s›yla bu yolcu, âdeta bir zaman tüneliyle Hz. ‹brahim ve ailesine, Asr-› Saadet’e gitmektedir. Sanki Hz. ‹brahim’in ça¤r›s›n› bizzat kulaklar›yla duymufl, âdeta orada onlarla görüflecekmifl gibi bir ruh hali ile ç›kar yola. Nihayet bu yolculukta, ömür boyu her namazda yöneldi¤i k›blesi olan Kâbe’yle aras›ndaki binlerce kilometrelik mesafe kalkacak, y›llarca hasretini çekti¤i Allah’›n evini birkaç metreden dünya gözüyle doya doya seyrederek namaz k›lacakt›r. Yüce Allah’›n huzuruna ç›kaca¤›, zaman ve mekan›n dürülece¤i, tarifi mümkün olmayan, ancak yaflayarak tadaca¤› bir yolculuk yapacakt›r.

4. Mikat’› anlamak Arapça “vakit” kelimesinden türeyen “Mîkât” kelimesi, Kur’an’da yedisekiz defa geçmektedir. Tayin edilen vakit, buluflma vakti, bugünkü tabirle “randevu” anlam›na gelmektedir. Bu ayetlerde Allah ile konuflmak üzere Hz. Musa için belirledi¤i toplam k›rk gecelik mîkattan, Hz. Musa’n›n Rabbini görme arzusundan söz edilir. (A’raf, 142-143, 155) Haklar›nda hüküm verilecek olan büyük gün de, insanlar›n Allah’a kavuflma vakti (mîkât) olarak an›lmaktad›r. (Nebe’, 17; Duhân 44) Her randevunun belli bir zaman› oldu¤u gibi, belli bir yeri de vard›r. ‹flte mîkat, hacc›n bafllad›¤› yer ve zaman› ifade eder. Dolay›s›yla mîkat mahalline gelindi¤inde, büyük randevu, Allah ile buluflma ve kavuflmay› simgeleyen hac bafllar. Mîkat mahallinde ve orada niyet edildi¤inde art›k start ve-

“Musa, mîkat›m›za gelip de Rabbi ona konuflunca: ‘Rabbim! Bana (kendini) göster de sana bakay›m!’ dedi.” (A’raf, 143) 11


rilmifl, milyonlarca hac› aras›nda yap›lacak olan takvâ maratonu bafllam›fl, art›k yar›fl alan›na girilmifltir. Hz. Peygamber taraf›ndan belirlenmifl olan mîkat s›n›rlar›, art›k randevu bölgesine gelindi¤inin habercisidir. Hac›, y›llarca bekledi¤i zamana ve mekana kavuflmufltur. Mîkat’a giren mü’min, kendisini Tur Da¤›’na Allah ile konuflmaya giden Hz. Musa gibi hissetmelidir. Acaba Allah ile nas›l buluflulacakt›r? O’nu, rahmetini, azametini nerede, nas›l ve ne kadar görebilecektir? Acaba Allah kendisini kabul edecek midir? Hac, onun için gerçekten ilahî bir randevuya dönüflecek midir? Peki ya bu mîkat, geri dönüflü olmayan, iyi ile kötünün, hak ile bat›l›n birbirinden ay›rt edilece¤i “yevmu’l-fasl” denilen hüküm günü olarak düflünülürse, acaba o gün durumu nice olacakt›r? ‹yilerden yana m›, kötülerden yana m› düflecektir? As›l o mîkat gelip çatmadan önce, bu geçici mîkat provas› ile gerekli dersleri ç›karmal›, mîkata bu düflüncelerle bafllamal›d›r. Randevularda belirlenmifl olan zaman ve mekanda olmak önemlidir. Ancak bu sadece buluflmay› sa¤layan bir araçt›r. Amaç ise, randevunun sonucudur. Dolay›s›yla mîkat mahalline girmek, sadece belirlenen yerde, belirlenen zamanda hacca bafllamakt›r. Randevunun sonucunu ise, niyet, sab›r, gayret, samimiyet ve bu kutsal iklimi en verimli bir flekilde de¤erlendirme belirleyecektir. 5. ‹hram› anlamak “‹hram”, asl›nda yap›lmas› caiz olan baz› söz, fiil ve davran›fllar›n, hac ve umre yapacak kifliler için belli bir süre Allah ve Rasûlü’nün getirdi¤i yasaklar

12


çerçevesinde “haram k›l›nmas›” demektir. Söz konusu yasaklar, hac veya umre için niyet edip ihrama girmekle bafllar. ‹hrama giren erkekler, bafllar›n› açarak ve normal giysilerini ç›kararak “izâr ve ridâ” denilen dikiflsiz iki parça havluya/beze bürünürler. Han›mlar›n ihram› için ise günlük giysileri d›fl›nda ayr› bir k›yafet yoktur. Onlar›n ihram› yüzlerini aç›k bulundurma zorunlulu¤u ile simgelenir. Nitekim bir rivayette “Han›m›n ihraml› oluflu yüzünde, erke¤in ihraml› oluflu ise bafl›ndad›r” (Dârekutnî, Sünen, II. 294) buyurulmufltur. ‹hrama bürünme flu anlamlara gelmektedir: Hacca gelenler, sosyal ve ekonomik statülerini gösteren dünyevî elbiselerini, makam ve mevkilerini ortaya koyan üniformalar›n›, zevklerini, kültürlerini, ve karakterlerini yans›tan her türlü (süs, zinet, makyaj vb.) göstergeleri b›rak›p, Allah önünde herkesin eflit oldu¤unu sembolize eden iki basit giysiye bürünmüfl olurlar. Yani ihram ilk önce, Allah nezdinde mal, mülk, madde ve meta’›n bir hiç say›ld›¤›, bütün Müslümanlar›n bu kutsal iklimde eflit ve kardefl oldu¤unu ifade eder. Birini di¤erinden ayr›cal›kl›, üstün gösteren hiçbir emmare yoktur. Art›k dünyevî elbiseler ç›kart›lm›fl, sadece kimlikler, kiflilikler ortaya konulmufltur. Di¤er bir ifade ile kiflilikleri ço¤u zaman örten, flahsiyetleri gizleyen süslü elbiseler at›lm›fl, “takva el-

bisesi” esas al›nm›flt›r. Burada örtülen iki parça da sadece eflitli¤i sa¤lamak ve avret yerlerini örtmeye yöneliktir. Mîkat ile bafllayan bu kutsal yolculukta as›l giyilmesi gereken elbise ise takva elbisesi, yani sorumluluk bilincidir. Zira Yüce Allah’›n buyurdu¤u gibi, “Takva elbisesi daha hay›rl›d›r.” (A’raf, 26) Bafl› aç›k, yal›n ayak, aç ve muhtaç, yokluk ve yoksulluk görüntüsü içinde, sonsuz güç ve kudret sahibinin karfl›s›nda kendi güç, kudret, makam, mevki ve varl›¤›n›n bir anlam ifade etmeyece¤ini ortaya koymufl bir vaziyette girer. Harem bölgesine. Bu, ayn› zamanda insan›n millet, s›n›f, sosyal statü gibi insanlar› birbirinden farkl›laflt›rmaya yol açan çeflitli sosyal unsurlar›n henüz teflekkül etmedi¤i ilk yarat›l›fltaki insan›, Hz. Âdem’i sembolize eder. ‹hram, Allah’la buluflmaya niyet edilmesi, tövbe edilerek gelinmesi, kulun kendisi için yeni bir sayfa açmas›, ihram ile birlikte yasaklar›n bafllamas›, kiflinin elinden geldi¤i kadar bütün günahlardan uzaklaflmas› gibi de¤iflim nedeniyle, geçici bir süre için âdeta beyaz kanatl› meleklere dahil olmas› fleklinde de anlafl›lmaktad›r. Öyle ki art›k hac›, beflerî özellikler de¤il, melekî melekeler peflinde olacakt›r. T›pk› melekler gibi, Allah’a asla isyan etmeyecek, ne emrolunmuflsa

13


14

onu yapacakt›r. En az›ndan hac süresince nefis ve flehvet gibi, beflerî zafiyetlerinden uzak kalacak, elde etti¤i yeni melekeleriyle âdeta melekleflecektir. Giydikleri beyaz örtüler içindeki hac›lar, âdeta bar›fl bayraklar›n› açm›fl, bar›fl›n sembolü olan beyaz güvercinlere dönmüfllerdir. Harem bölgeye, dokunulmazl›k alan›na, savafls›z bölgeye, bar›fl alan›na girmifllerdir. Önce Rabbi’yle bar›fl›k oldu¤unu, sonra kendisiyle bar›flt›¤›n› ve nihayet bütün kardeflleriyle bar›flmaya geldi¤ini ilan etmektedir. Bir yandan bar›fl›n sembolü olan ihram, di¤er yandan bu bar›fl› sa¤lamaya yönelik olarak hac›n›n fleytana, flehvetine ve nefsine karfl› giriflti¤i görünmez savaflta âdeta bir z›rh niteli¤i tafl›r. Normal bir z›rh, kifliyi karfl›dan gelen darbelere karfl› korurken, iflbu ihram z›rh›, sahibini öncelikle nefsine, flehvetine ve fleytana karfl› koruyacakt›r. T›pk› Hz. Peygamber’in “Oruç, sahibi için bir kalkand›r” (Müslim, S›yam, 162) benzetmesinde oldu¤u gibi, ihram da kifliyi dahilî ve haricî bütün darbelere karfl› koruyacak kadar güçlü bir z›rh, güçlü bir kalkand›r. Hacc›n baflka bir boyutu da, ölümü, dirilifli ve mahfleri hat›rlatmas›d›r. Beyaz kefenlere bürünen

Müslümanlar, âdeta ölüm ve ötesi hayat›n bir provas›n› gerçeklefltirirler hacda. Statüleri ne olursa olsun, bütün Müslümanlar ayn› k›yafetler içinde, kardeflliklerini ve Allah’›n huzurunda eflit olduklar›n› gösterirler bedenleriyle. ‹hramla ölümü tadarlar, Arafat’ta dirilifl ve mahfleri yaflarlar ve bu ruh ile Allah’›n huzuruna ç›karlar. K›saca hem “Ölmeden önce ölme” bilincini, hem de manevî dirilifli kazanmaya çal›fl›rlar. Böylece onlar, önemli bir irade egzersizi yapmak suretiyle ilahî iradeye boyun e¤meye haz›r olduklar›n› kendilerine telkin ederler. ‹hram, ölen her Müslüman›n giyece¤i kefeni sembolize eder. Hacca giden Müslüman, ihrama girerken büründü¤ü giysi ile, kabre girerken bürünece¤i kefenin benzerli¤inin fluurunda olarak art›k bir bak›ma dünya d›fl› bir düzene ayak uydurdu¤unu hisseder ve bunun etkilerini duyar. Hac›, dünyada iken ölüm elbisesine, ihrama bürünür, âhirete, mahfler gününe gider gibi kefen giyer. fiimdiye kadar k›ymet ölçüsü olarak bildi¤i her fley; servet, makam, milliyet, cinsiyet, beflerî üstünlükler olarak ne varsa hepsi ihram›n rengi içinde erir ve sadece Rabbine kul oldu¤unu gösterir. Renksiz, dikiflsiz, rozetsiz, bayraks›z bu elbise, Müslümanlar› dünyevî bütün güç ve imkânlardan soyutlar. Hac mevsiminde bembeyaz ihramlar›yla hac›lar, sanki beyaz


kefenleriyle kabirlerinden dirilifli ve mahflerde toplan›fl› hat›rlat›r bize. ‹flte bilinçli bir hac› bu dirilifl senaryosunu yaflamak suretiyle bundan sonraki hayat›nda gerçek dirilifle daha iyi haz›rlanma sözünü verir kendi kendisine ve ruhunda kalbî bir dirilifli gerçeklefltirir. ‹hramla, kefenler giyilmifl, âdeta cesetler mîkatta kalm›fl ve harem bölgeye ruhlar devam etmifltir. Bütün “ben” ve “benlik” duygular›, elbiselerle birlikte mikatta ç›kart›lm›fl, “biz” olarak ilahi cazibe merkezi olan Kâbe’de birleflmifl ve yekvücut olmufltur. fiu halde ihram, sadece zahirî bir k›yafet de¤iflikli¤i de¤il, insan›n yaflama ve davran›fl biçiminin köklü bir de¤iflikli¤e u¤ramas› demektir. Nitekim ihraml› kifli, bu k›yafeti tafl›d›¤› süre içinde baflka zamanlarda kendisine meflru olan bir dizi davran›fltan uzak durmak zorundad›r. Bu program d›fl› hayat, kiflinin kendini geçici kayg›, al›flkanl›k ve ba¤›ml›l›klar›ndan kurtulmas›na ve kendisiyle hesaplaflmas›na imkan tan›yan önemli bir f›rsatt›r. Hac esnas›nda günlük giysilerinden soyunup, bembeyaz, lekesiz ihram örtülerine bürünen Müslümanlar, her türlü gösterifl ve alayiflten uzaklaflmay›, zinet ve servetle böbürlenmemeyi, insanlar aras›ndaki eflitli¤i, ölümü ve ötesini hat›rlamay› fi-

“Kim Allah’›n yasaklar›na sayg› gösterirse, o, Rabbinin yan›nda kendisi için daha hay›rl›d›r.” (Hac, 30)


ilen yaflay›p ö¤renmeleri yan›nda, kötü arzu ve al›flkanl›klar›ndan da s›yr›l›p, tertemiz yeni bir hayata bafllama iradesini de sergilerler. ‹hraml› için konulan yasaklar, hiçbir canl›ya zarar vermeme, bütün yarat›klara flefkat ve merhamet, zorluklara sab›r, k›saca kifliye düzenli ve disiplinli yaflama melekesi kazand›r›r. Böylece bu e¤itimden geçen Müslümanlar, önce

zarars›z olmay›, ard›ndan da çevresine yararl› olma al›flkanl›¤›n› kazan›rlar. ‹hrama giren kiflinin elbiselerini bile ç›kar›p iki parça beyaz örtüye bürünmesi, âdeta dünya ad›na tafl›d›¤› her fleyi at›p, Cenab-› Hakk’a yürümesini simgelemektedir. Yal›n ve yaln›z bir flekilde tek bafl›na sadece Rabbine kul oldu¤unu art›k daha rahat görebilir. Böyle bir durumda onu de¤erli k›lacak tek fleyin, Rabbine kulluk oldu¤unun bilincine varabilir. Hacda arzu edilen ruhî yenilenmeyi sa¤layabilmek için, ihrama girerken yaln›zca elbiseleri de¤il, kifli, içindeki her türlü manevî kir ve pas›, ruhuna yük teflkil eden bütün a¤›rl›klar› da söküp atmal›d›r. Tüm dünyal›k kayg›lar› bir tarafa b›rak›p ruhunu ar›nd›rmaya tam anlam›yla yo¤unlaflmal›d›r. Elbiselerini ç›kar›p beyaz iki parça beze bürünürken o güne kadar ruhuna s›k›nt› veren, gönlünü rahats›z eden kalbine a¤›rl›k veren ne varsa hepsinden soyunmal› ve hacc›n kutsal iklimine öyle girmelidir.


6. Yasaklar› anlamak “Hacda kötü söz, çirkin davran›flfl,, günaha sapma ve kavga yoktur.” (Bakara, 197) Hac›, s›rf ibadet kast›yla, helal ve mübah olan baz› fleyleri ihram ile kendisine yasak etmektedir. Namaza bafllarken al›nan iftitah tekbiri nas›l kifliye namaz içinde baz› davran›fllar› yapmas›n› yasakl›yorsa, oruca bafllayan kifli nas›l imsak ile yemeyi içmeyi kendisine yasakl›yorsa, ihram ile birlikte hac› da önceden mübah olan baz› fleyleri kendisine yasaklamaktad›r. Kur’an, bu konuda üç türlü yasaktan söz etmektedir: 1- “Rafes” kapsam› içine girecek cinsel arzularla ilgili konuflma dahil, her türlü flehevî yasaklar, 2- “F›sk ve fusûk” kapsam› içine girecek her türlü günah, kötülük ve masiyetler, 3- “Cidâl” kapsam›na girecek baflkalar›yla kavga, kap›flma, tart›flma, sövüflme, dövüflme vb. bütün olumsuz davran›fllar. Dikkat edilirse bu üç çeflit yasaktan ilki, kifliyi flehvetine, ikincisi nefsine, üçüncüsü de baflkalar›na karfl› korumay› amaçlamaktad›r. Bunun anlam› kifli, hac esnas›nda ne flehvetiyle, ne nefsiyle, ne de kardeflleriyle en küçük bir problem yaflamamal›, bar›fl içinde olmal›d›r. ‹nsanlar›n genellikle birçok günaha girmelerine sebep

olan bu üç cephedir. Bunlardan darbe almamal›d›r. Hac süresince kazand›¤› bu deneyimle hac sonras›nda da, kendini bunlara karfl› korumal›d›r. ‹flte Hz. Peygamber, bu yasaklara riayet ederek hac yapabilen kimsenin annesinden do¤du¤u günkü haline dönece¤ini müjdelemektedir. (Buhari, Hac, 4), Kur’ân-› Kerim’de belirlenen bu temel yasaklardan baflka hadislerde de baz› ihram yasaklar› yer alm›flt›r. ‹hram süresince erkeklerin, -ayaklar›na geçirdikleri terlik ve büründükleri iki parça havlu hariç- baflka hiçbir giysi giyememeleri; ihrama girildikten sonra güzel koku kullan›lmamas›, av hayvanlar›n›n avlanmamas›, Harem bölgesinin do¤al bitki örtüsüne zarar verilmemesi bunlardand›r. Harem bölgede her ne sebeple olursa olsun kan dökmek, kay›p bürosuna verme d›fl›nda buluntu bir eflyay› al›p sahiplenmek de bu yasaklardand›r. ‹hram yasaklar›, sadece Müslümanlar› veya insanlar› de¤il, canl› ve cans›z hemen her fleyi kapsamaktad›r. Bütün hayvanlar, bütün bitkiler ve hatta Allah’›n mü’minlere bahfletti¤i bütün tabiat ve çevre dokunulmaz bir sit alan›d›r art›k. Hiçbir kimseye, hiçbir fleye zarar vermeyeceksiniz, bu bölgenin otunu, çiçe¤ini bile kopartamayacaks›n›z, kuflunu dahi korkutmayacaks›n›z. B›rak›n o mübarek yerlere tükürmeyi, insanlar› rahats›z edecek herhangi bir çöpü dahi sa¤a-sola atamayacaks›n›z. Zira, böyle bir çöpü baflka yerlerde bile yol-

17


dan kald›r›p atmak “sadaka” yani Allah’a sadakat olarak kabul edilmifltir. Bunun aksini hem de Harem bölgede yapmak, oray› temizlemek yerine kirletmek ise, sadakatsizliktir. Hac esnas›nda hiçbir fleye zarar vermemek esas oldu¤undan insan›n çevresiyle iliflkisinde son derece dikkatli davranmas› gerekti¤i ortaya ç›kar. Özellikle bitki ve hayvan türünden canl›lara karfl› gösterilmesi gereken hassasiyet, kifliye baflka zamanlarda kazanamayaca¤› ölçüde bir duyarl›l›k sa¤lar. Art›k hac›, yeflil bir yapra¤a, herhangi bir canl›ya bile zarar veremez. Bunun yan›nda öfkelenmemek, kimseyi incitmemek ve güler yüzlü olmak gibi ahlâkî davran›fllar da, hacc› gere¤i gibi yerine getirenlerin elde edecekleri manevî kazançlar aras›nda yer al›r. K›saca, ihram süresince toplumsal bar›fl› ve bütünlü¤ü bozucu, bencilli¤i uyand›r›c›, geride b›rak›lan geçici haz ve menfaatleri hat›rlat›c› mahiyetteki her türlü eflya ve fiiller yasaklanm›flt›r.

18

7. Telbiyeyi anlamak Telbiye, seferberlik emrine uyarak cephe için gerekli haz›rl›klar›n› yapm›fl, üniformas›n› giymifl, silah›n› kuflanm›fl bir askerin komutan›n›n huzuruna ç›karak “Emret komutan›m!” tekmili vermesine benzer. ‹hram z›rh›n› giyen hac› “Buyur Allah›m buyur! Emrindeyim buyur!” derken Kâbe’sine ça¤›ran Rabbinin tam önündeymifl,

Lebbeyk Allâhümme lebbeyk! Lebbeyke lâ şerîke leke lebbeyk! İnne’l-Hamde ve’n-Ni’mete leke ve’l-Mülk, lâ şerîke lek!”

“Telbiye” denilen bu sözlerin anlam› fludur: “Buyur Allahım buyur! Emrindeyim buyur! Buyur Allahım! Senin hiçbir ortağın yoktur. Buyur Allahım! Şüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senindir, mülk de senin. Senin hiçbir ortağın yoktur.”


huzurundaym›fl gibi hisseder kendisini. “Davetini duydum, emrine uydum, huzuruna geldim, bütün benli¤imle ve içtenli¤imle emrindeyim!” der ve günlerce bunu birçok davran›fl›yla ispatlamaya çal›fl›r. Bu sözler, dünyan›n dört bir taraf›ndan gelen, renkleri, dilleri, ülkeleri ve kültürleri farkl›, fakat hedef ve gayeleri ayn› milyonlarca Müslüman›n hep birlikte seslendirdikleri ortak bir and, ortak bir parola olarak kutsal iklimde sürekli yank›lan›r. Tevhid inanc›na ba¤l›l›¤› ve Allah’tan baflkas›na asla kul köle olunamayaca¤›n› anlatan bu sözler, ‹slam dininin mü’minlere kazand›rd›¤› en önemli ortak noktalardan birini dile getirir. Hac›, hacc›n en önemli slogan› ve fliar› olan telbiye ile, Hz. ‹brahim vas›tas›yla kendisine yap›lan ve Hz. Muhammed taraf›ndan yenilenen ça¤r›ya koflmufl ve kay›ts›z-flarts›z, kayg›s›z ve endiflesiz bir flekilde teslim oldu¤unu “Buyur Rabbim! Emrine âmâdeyim!” diyerek hem sözüyle, hem de fiiliyle ortaya koymufltur. Her ne emrolunduysa yapm›flt›r. Haramlar› terk etmekle kalmam›fl, ihramla birlikte baz› helalleri de terk etmifltir. O’nun r›zas›n› elde edebilmek için tavaf ve sa’y edecek, Arafat’ta, Müzdelife’de vakfeye duracak, Mina’da fleytan› ve taraftarlar›n› protesto edecek, kurban kesecektir. Bütün bunlar›, s›rf Allah emretti¤i için, mahza ibadet kast›yla yapacakt›r.

Telbiye ile hac›lar, dünyan›n dört bir taraf›ndan Kâbe’ye gelerek iman ve teslimiyetlerini fiili olarak göstermifl olurlar. Allah ça¤›rd›, onlar nice zorluklarla huzuruna geldi. Kendilerine emredilen hac ibadetlerini Hz. Peygamber’in ö¤retti¤i gibi yapt›lar ve her fleyiyle O’nun emrinde olduklar›n› kan›tlad›lar. O’nun buyruklar›na boyun e¤menin, gerçek kulluk oldu¤unu, nefislerinin esaretinden ancak bu flekilde kurtulabileceklerini “Lebbeyk: Emrindeyim Allah›m!” diyerek hem söylemleriyle, hem de eylemleriyle ispatlad›lar. T›pk› flehid olaca¤›n› çok iyi bildi¤i halde, dini ve vatan› u¤runa can›n› seve seve vermek isteyen bir askerin, düflman kalesine sanca¤› dikme emri karfl›s›nda hiç tereddüt etmeden çok sevdi¤i-sayd›¤› komutan›na “Emret komutan›m!” demesi gibi bir teslimiyet ifadesidir telbiye. Müslüman, telbiyeyi orada belli yerlerde ve zamanlarda söyler. Ancak bunu, hacdan sonra hâl diliyle sürekli söylemeli, kendisine hayat verecek her türlü ilahî buyruk karfl›s›nda sürekli “Emret Allah›m, emrin olur Allah›m!” bilinciyle hareket etmelidir. Namaz, oruç, zekat, dürüstlük, emanet, adalet, samimiyet… hepsi için “Emrine âmâdeyim Allah›m!” diyebilmelidir.

19


8. Kâbe’yi anlamak Kâbe-i Muazzama’y› gördü¤ü o ân, âdeta durur zaman ve sanki dürülür mekan ve bir uzay bofllu¤una düfler insan. Özellikle de bu, ilk karfl›laflma veya kavuflma ise... Hac ibadetinin yap›ld›¤› mekanlar›n merkezidir Kâbe. Allah için herhangi bir mekan söz konusu olmad›¤› halde, Kâbe için “Evim” buyurmak suretiyle oray› flereflendirmifl, çevresini de çeflitli yasaklar›n geçerli oldu¤u bir “Harem” bölge ilan etmifltir. Kâbe ve çevresi için kullan›lan “Harem” tabiri, bölgedeki bütün iliflkilerin Allah’›n emir ve yasaklar›na sayg› esas›na göre düzenlendi¤ini, baflta insan olmak üzere a¤aç ve bitki örtüsünden hayvanlara kadar bölgedeki bütün varl›klar›n ilahi koruma alt›na al›nd›¤›n› ifade eder. Kâbe, yeryüzündeki ilk ibadet yeri olmas›n›n yan› s›ra, özellikle namaz ve hac ile ilgili belirli flartlar›n yerine getirilmesi bak›m›ndan da ayr› bir öneme sahiptir. Kâbe’nin bulundu¤u yöne, k›bleye do¤ru yönelmek namaz›n flartlar›ndan oldu¤u gibi, hac ve umre ibadetinin rükünlerinden biri olan tavaf da Kâbe’nin etraf›nda yap›l›r. Ayr›ca Kâbe’nin, bütün Müslümanlar› bir noktada toplayan, her birinin ortak istikameti olma gibi birlefltirici, bütünlefltirici sembolik bir anlam› da bulunmaktad›r. Hac›, Kâbe’yi gördü¤ünde, âdeta Kâbe’nin Rabbini görüyormuflcas›na tazim etmelidir. Hz. Peygamber’in “ih-

20

“Allah, saygın ev Kâbe’yi insanlar için bir dayanak yaptı.” (Mâide, 97) “Orada apaçık belgeler, İbrahim’in makamı vardır. Kim oraya girerse güvende olur.” (Âl-i İmran, 97)


san” derecesinden söz ederken dedi¤i gibi “Sen O’nu göremesen de O seni görür.” (Buhari, ‹man, 38) ‹flte bu bilinç içerisinde, kendisine dünya gözüyle Beyt’i gösteren Allah’a flükredip, ahirette de cemalini göstermesi için dua etmelidir. Y›llard›r binlerce kilometre uzaklardan yöneldi¤i Kâbe, art›k tam karfl›s›ndad›r. Aradan mesafe kalkm›fl, vuslat gerçekleflmifltir. Kulun Kâbe’ye kavuflmas›, Rabbine kavuflmas›n› hat›rlat›r. Kim bilir ne zaman, nerede ve ne hâlde? Önce son nefesle var›fl, sonra dirilifl ve huzura ç›k›fl... Acaba hangi yüzle, hangi yönden ve hangi sermaye ile? Kâbe’ye her gidiflte abdestli bulunmak, sükûnet ve huflû içerisinde Kur’an tilaveti, dua, isti¤far, tesbih, tehlil ve tekbirle meflgul olmak, mümkün mertebe konuflmamak, baflkalar›n› rahats›z etmemek, geçifl yerlerinde oturarak veya namaz k›larak izdihama sebep olmamak, -namaz içerisindeyken dahi- Kâbe’yi doya doya gözyafllar› içerisinde temafla etmek tavsiye edilen âdâb aras›ndad›r. Hac›lar, “Duyûfu’r-Rahmân” yani “Rahman’›n misafirleri” dir. Evet gerçekten de hac›lar O’nun birkaç günlük veya haftal›k en k›ymetli misafirleridir. Dolay›s›yla, önce hac› kendisinin bir misafir oldu¤u, hem de Rabbine misafir oldu¤u bilinci içerisinde geçirmeli bu k›ymetli zaman›n›. Ayr›ca ge-

rek hâne sahibine karfl›, gerekse O’nun di¤er misafirlerine karfl› sayg› ve hürmette kusur etmemelidir. Kâbe bir semboldür. Bu sembole yaklafl›rken Rabbimize yak›nl›¤›m›z› ölçmeliyiz. Mesele yaln›zca fizikî planda Kâbe’nin yan›nda olmak de¤ildir. Önemli olan kiflinin bu fizikî yak›nl›¤› Rabbine olan manevî yak›nl›¤›n› art›rmaya vesile k›labilmesidir. Nerede olursa olsun yüzünü Kâbe’ye çevirirken gönlünü de Allah’tan baflka her fleyden çevirme bilincine ulaflabilmesidir. Yeryüzünün ilk mabedinin etraf›nda, ibadetlerin özü olan ihlâs›n en güzel örneklerine tan›k olunur. Burada içtendir yakar›fllar. Müslüman, af için Rabbine nihaî baflvurusunu burada yapar. Buras›, affedilmeden ayr›lmama noktas›d›r. Onun için daha ötesi düflünülemeyecek bir rahmet ortam›nda eller aç›l›r Rahmetin sahibine… 9. Tavaf’› anlamak Tavaf, sözlükte bir fleyin etraf›nda dönmek ve dolanmak demektir. Evrende maddenin en küçük parças› olan atomdan, en büyük galaksilere var›ncaya kadar her fley tavaf halindedir. Atomda elektronlar bir kalp mesabesindeki çekirdek etraf›nda

21


“Sonra manevi kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve Beyt-i Atîk’i (Kâbe’yi) tavaf etsinler!” (Hac, 29) bafl döndürücü bir h›zla dönerken, galaksiler de milyarlarca y›ld›z sistemleriyle galaksinin merkezi etraf›nda ak›l almaz bir h›zla dönmektedirler. Sanki hepsi kendilerini var eden ve yaratan Yarat›c›’ya ibadet etmektedirler. Kur’an’da ifade edildi¤i gibi, her biri bir yörüngede seyretmektedir. (Yâsin, 40) Kâbe’nin etraf›nda tavaf eden on binlerce Müslüman›n oluflturdu¤u tablo, bir galaksinin, milyarlarca y›ld›z›yla dönüflünü and›ran bir manzara gibidir. Bu bak›mdan tavaftaki manevi hazz› tam anlam›yla elde edebilmek için kendini yörüngeye b›rakmak gerekmektedir. Zaten Kâbe’nin çekim alan›nda yörüngeye girebilen bu manevî ak›fla kendini b›rak›r ve mü’minler denizinden bir damla olabilmenin zevkine erer. Kâbe etraf›nda dönerek gerçeklefltirilen tavaf, kâinat›n ve yarat›l›fl›n özeti, teslimiyetin ve ilahî takdire boyun e¤iflin sembolü say›l›r. Erkeklerin tavaf›n ilk üç flavt›nda daha heybetli yürümelerine Remel, tavafta ihraml›yken sa¤ omuzlar›n› aç›k bulundurmalar›na Izt›ba ad› verilir.

Burada yap›lan üç davran›fl›n da tarihi anlam›, has›mlara karfl› güç ve gövde gösterisiydi. Mekke’li müslümanlar Medine’ye hicret edince, oran›n havas› kendilerini olumsuz etkilemifl ve biraz zay›f düflmüfllerdi. Aradan yedi y›l geçtikten sonra üç günlü¤üne geldikleri umre ziyaretinde Mekkeliler taraf›ndan bu durumlar› dile getirilince Hz. Peygamber, ashab›na, o müflriklere karfl› güçlü görünmelerini, onlar›n oturdu¤u tarafa doland›klar›nda daha çal›ml› ve güçlü görünmelerini emretmifl ve onlar da bunu yapm›flt›. fiüphesiz o gün için onlar›n bu hareketi güçlü olduklar›n› ifade etmeye yetmekteydi. Ya bugün hac›lar kendilerinin, Müslümanlar›n güçlü oldu¤unu nas›l gösterebilecekler? Maddi güç, manevi güç, moral güç... Neleri, nerede, nas›l kaybettik ve nas›l kazanaca¤›z? Hiç flüphesiz hac yaparken bunu da düflünmeliyiz. ‹bn Abbas’a göre bafllang›çta tavaf esnas›nda s›rf Kureyfllilere karfl› gösteri amac›yla yap›lan remel (heybetli yürüyüfl), Hz. Peygamber’in ve-


da hacc›nda, tavaf›n ilk üç flavt›nda yapmas›yla sünnet olmufltur. Yine Hz. Ömer, Hacer-i Esved’le ilgili sözünün devam›nda: “Biz neden hâlâ bu remele devam ediyoruz ki? Çünkü vaktiyle biz, bu remel ile (bizim zay›f düfltü¤ümüzü söyleyen) müflriklere karfl› (güçlü) görünmek isterdik. Hâlbuki Yüce Allah onlar› helâk etmifltir” dedikten sonra, “Ama biz, Hz. Peygamber’in yapm›fl oldu¤u bir fleyi terketmek istemeyiz” demifltir. (Buhari, Hac, 57) O, müflriklerin helâkiyle bu gerekçenin kayboldu¤unu düflünmesine ra¤men, Hz. Peygamber’in yapm›fl oldu¤u bir uygulamay› terk etmek istememifl ve aynen ittiba etmiflti. Belki de düflmanlar› karfl›s›nda her dönemde nas›l güçlü olmalar› gerekti¤ini Müslümanlar›n hiçbir zaman unutmamalar› için... Tavafa Kâbe sola al›narak bafllan›r. Bunun da simgesel bir anlam› vard›r. Nazargâh-› ilâhî olan insan›n kalbi, ‘Beytullah’ yani Allah’›n eviyle karfl› karfl›ya gelir tavafta. Allah, insan›n flekline, kal›b›na, mal›na mülküne de¤il, kalbine bakar. Bu yönüyle Kâbe ile insan kalbi aras›nda dikkat çekici bir ilgi vard›r. Bu sebeple tavafta kiflinin kalbi Kâbe taraf›nda yer al›r. Bunda ayn› zamanda tavaf›n ne kadar kalpten ve gönülden yap›lmas› gerekti¤ine de bir iflaret vard›r. Kâbe’nin etraf›nda mü’min olman›n zevki yaflan›r. Allah’a yak›n olman›n tatt›rd›¤› bu zevki bir baflka yerde bu

kadar canl› ve bu kadar coflkulu bir flekilde yaflamak çok zordur. Bu kutsal mekanda tan›k olunan yak›nlaflma duygusu, hac›ya kendi evinde oldu¤u hissini verir. Burada hac› kendini s›laya kavuflmufl gibi hisseder. Çünkü Kâbe’nin yüzü kendisine öylesine tan›d›k, kokusu öylesine bildik, s›cakl›¤› öylesine kuflat›c› gelir ki mü’min için, baflka hiçbir sevgi bu denli çekici olamaz. T›pk› namaz k›larken oldu¤u gibi, Kâbe’nin etraf›nda tavaf eden insanlar aras›nda hiçbir ay›r›m yoktur. Burada müminler eflitlenir. Kifliyi di¤erlerinden ay›ran hiçbir iflaret veya alâmet yoktur art›k. Orada tevhidin simgesi olan birlik vard›r. Burada mü’minler denizinde kaybolmak ve toplulukta erimek gerekmektedir. Birisinin etraf›nda dönmek, âdeta onun etraf›nda pervane kesilmek, sembolik olarak yürekten ba¤l›l›¤› ve onun için her fleyini feda edebilece¤ini gösteren bir harekettir. Bu bak›mdan Beyt-i Atîk’› tavaf, yaln›zca Yüce Yarat›c›’ya yönelmenin ve yaln›zca onun huzurunda e¤ilmenin ve ondan baflkas›na ibadet etmemenin fiilî bir göstergesidir. Tavafta hac›, Allah’›n huzurunda oldu¤unun bilinciyle, O’na yaraflan bir ta’zim ve hürmet, korku ile ümit aras› bir muhabbet içerisinde olmal›d›r. Tavaf eder-

23


24

ken, Hz. ‹brahim o¤lu ‹smail ile, Allah’›n evini nas›l döne döne infla ettilerse, hac› da ayn› flekilde döne döne iman evini, gönül evini yani kalbini yeniden infla etmelidir. Kâbe Allah’›n evi, kalpler de O’nun nazargâh›d›r. Hac› orada sürekli Kâbe’ye bakar, onu seyreder, onun yüceli¤ini temafla eder, Allah da daima kulun kalbini gözetir, onu dikkate al›r. Hz. Peygamber’in veciz bir flekilde ifade ettikleri gibi “Allah sizin fleklinize flemalinize ve mallar›n›za bakmaz, aksine kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33) Bu dünyada da böyledir, ahirette de. Hani flairin fiuarâ, 88. ayeti esas alarak söyledi¤i gibi, hiçbir fleyin fayda vermeyece¤i k›yamet gününde Yüce Allah, alt›n ve gümüfl de¤il, teslim olmufl bir kalp istemektedir: Sanma ey hâce, senden zer u sîm isterler, “Yevme lâ yenfeu”da kalb-i selîm isterler. Nitekim, kültürümüzde sufîler, Kâbe’yle ilgili Kur’an’da ve hadislerde geçen bütün s›fatlar› insan›n kalbi için kullanm›fllar ve ona Beytullah demifllerdir. Yahut Beytulharam demifller ve bunu da insan›n gönlü için kullanm›fllard›r. Çünkü gönül, Allah’›n evidir ve sevgiliden baflkas›n›n oraya girmesi haramd›r, demifllerdir.

Nitekim Allah Rasûlü’nün Kâbe’yi tavaf ederken söyledi¤i flu hadis bunu teyit etmektedir: “(Ey Kâbe!) Ne kadar hoflsun, kokun ne kadar da güzel! fiân›n, hürmetin ne kadar da yüce! Ama, can›m elinde olan Allah’a yemin ederim ki, Allah nezdinde mal›yla, can›yla mü’minin hürmeti (dokunulmazl›¤›), senin hürmetinden daha büyüktür!” (‹bn Mâce, Fiten, 2) Bu hadisten, mü’min kalbinin, Kâbe kadar hürmete lay›k oldu¤u, sayg›nl›¤›n›n, dokunulmazl›¤›n›n bulundu¤u anlafl›lmaktad›r. Kâbe’ye kalplerini kuvvetlendirmek için gidenler, bunun ilk ve temel flart›n›n mü’min kardeflinin kalbini k›rmamaktan, bu dokunulmazl›¤› çi¤nememeden geçti¤ini iyi bilmelidirler. T›pk› Yunus Emre’nin dedi¤i gibi:

Ak sakall› bir koca Bilinmez hâli nice Emek vermesin hacca Bir gönül y›kar ise

Yunus Emre der hoca Gerekse var bin hacca Hepisinden iyice Bir gönüle girmektir


“Biliyorum ki sen bir taşsın. Ne zarar, ne de fayda verirsin. Eğer, Rasûlullah’ın sana dokunduğunu görmeseydim sana el sürmezdim.” (Hz. Ömer)

10. Hacer-i Esved’i anlamak Tavaf›n bafllama noktas›n› göstermek gibi pratik bir faydas› da bulunan bu tafl›n menflei, tarihçesi, mahiyeti ve manevi de¤eri hakk›nda, birço¤u zay›f, bir k›sm› sembolik anlam tafl›yan çok say›da rivayet vard›r. Bu rivayetlerde umumiyetle Hacer-i Esved’in asl›nda beyaz iken insanlar›n günahlar› yüzünden karard›¤›, cennetten indirildi¤i, Nuh tufan› s›ras›nda Ebû Kubeys Da¤›’nda korundu¤u ve Hz. ‹brahim’in Kâbe’yi inflas› esnas›nda oradan yerine getirilerek konuldu¤u, onun Allah’a verdi¤i sözü yerine getirenlere flahitlik edece¤i gibi hususlar dile getirilmektedir.

Risalet öncesi Kâbe’nin onar›m› esnas›nda Hacer-i Esved’i yerine kimin koyaca¤› konusunda kabileler birbirlerine düfltüklerinde Hz. Peygamber hakem seçilmifl ve onu bir örtü üzerine koyup, her kabileden bir kifliye örtüden tutturduktan sonra, onu kendi elleriyle yerine yerlefltirmiflti. Hz. Peygamber, müsaitse Hacer-i Esved’i öper, de¤ilse eliyle veya elindeki baston vb. ile selamlayarak tavafa bafllard›. O, güçlü kuvvetli birisi olan Hz. Ömer’i, zay›f bünyeli kimselere eziyet verebilece¤i gerekçesiyle, Hacer-i Esved’i öpmek için izdihama dalmamas› konusunda uyarm›fl, e¤er bofl ise istilam


etmesini, aksi takdirde tehlil ve tekbir ile geçmesini söylemiflti. Hz. Peygamber’in bu tavsiyesinden sonra o, izdiham›n oldu¤u hallerde istilam› terk edip geriden selamlamakla yetinmifltir. Nitekim ‹bn Abbas da “Hacer-i Esved kalabal›k oldu¤u zaman kimseye eziyet verme! Eziyet de çekme, geç!” tavsiyesinde bulunmufltur. O zamanlar flimdiki kadar fazla kalabal›k olmamas›na ra¤men, izdiham olmas› durumunda Hacer-i Esved’in öpülmemesi, bu hususta baflkalar›n›n rahats›z edilmemesi tavsiye edilmifltir. Günümüzde milyonlara varan mahfleri kalabal›kta, hac›n›n sünnete uyma ad›na kardefllerine eza cefa etmesi asla tasvip edilemez. Kald› ki, burada sünnet olan, mutlaka Hacer-i Esved’i öpmek de¤il, onu bir flekilde selamlamakt›r. Hacer-i Esved’i öpmek için kardeflleriyle itiflip-kak›flmak, ne sünnettir, ne de ibadet! Bu konuda hem Hz. Peygamber’in örnek davran›fl›na, hem de onun uyar› ve tavsiyesine uyulmal›, izdihaml› durumlarda uzaktan selamlama ile yetinmelidir. Sahabe, Hacer-i Esved’i selamlarken “Allah›m sana inanarak, Kitab›n› ve Peygamberinin sünne-

26

tini tasdik ederek/Peygamberinin sünnetine uyarak” derlerdi. Burada as›l olan tafl›n kendisi de¤il, Hz. Peygamber’in sünneti, örnek davran›fl›d›r. Zira Hacer-i Esved, önce Hz. ‹brahim’in sonra da Hz. Peygamber ve ashab›n›n hat›ras›n› yâd etmeye vesile olan bir semboldür. Nitekim bir defas›nda Hz. Ömer Hacer-i Esved’e seslenerek “Biliyorum ki sen bir tafls›n. Ne zarar, ne de fayda verirsin. E¤er ben, Rasûlullah’›n sana dokundu¤unu görmeseydim, sana el sürmez/öpmezdim” (Buhari, Hac, 57) dedi ve ona eliyle dokunarak selamlad›/öptü. O, Hacer-i Esved’e bu flekilde seslenirken, bir tafla karfl› yapt›¤› bu davran›fl›n, cahiliyye dönemindeki putlara tap›nma gibi olmad›¤›n›, bunun sadece Hz. Peygamber’in sünnetine uyarak Allah’a ta’zim ve yaklaflma için yap›lan sembolik bir davran›fl oldu¤unu vurguluyordu. Hacer-i Esved’i selamlama, Allah’a vermifl oldu¤u ahdi yenileme anlam›na gelmektedir. Kul, ruhlar âleminde verdi¤i kulluk sözünü, amelleriyle ortaya koydu¤u iman akdini bu defa Beyit’te, Beyt’in sahibinin önünde bu hareketiyle temsilî olarak yineler ve pekifltirir. ‹flte Hacer-i Esved’i selamlama, ahdi, bey’at› tazelemeyi, sözünde durmay› sembolize eder.


Hacer-i Esved’i selamlama, Allah’a vermiş olduğu ahdi yenileme anlamına gelmektedir. Kul, ruhlar âleminde verdiği kulluk sözünü, amelleriyle ortaya koyduğu iman akdini bu defa Beyit’te, Beyt’in sahibinin önünde bu hareketiyle temsilî olarak yineler ve pekiştirir.


28

11. Mültezem’i anlamak Mültezem, Hacer-i Esved ile Kâbe kap›s› aras›nda kalan k›s›md›r. Baz› hac›lar›n gözyafllar› içerisinde yap›fl›p inleyerek dua ettikleri yerdir. ‹ster Kâbe’nin kap›s›na veya efli¤ine, isterse Kâbe’nin duvarlar›na veya örtüsüne sar›larak a¤las›n, hac›n›n a¤lamas›, en içten duygularla Mevla’ya yakarmas›, t›pk› yaramazl›k yap›p da annesine kendisini affettirmek için göz yafllar› döken çocu¤un durumuna benzer. Anne onu önce kabul etmese de, ete¤ini b›rakmayan yavrusuna sonunda yüre¤i dayanamaz ve affeder, kucaklar, ba¤r›na basar. Acaba merhametlilerin en merhametlisi olan Allah, Kâbe’sinin etekleri etraf›nda defalarca tavaf eden, evinin perdelerine sar›lm›fl ve bütün benli¤iyle “Hatalar›ma ra¤men baflka bir yere de¤il senin kap›na geldim; benim günah›m çok, ama senin merhametin daha çok! Beni affetmeden buradan ayr›lmam ya Rabbi!” diye niyaz eder de Rahman ve Rahim olan O ev sahibi affetmez mi? ‹flte bu duygu ve düflüncelerle hac› –izdihama neden olmamak kayd›yla- Kâbe’de kendisini affettirmek için içtenlikle yalvar›r, yakar›r, göz yafllar› döker. fiüphesiz böylesi içten bir yönelifl Yüce Allah taraf›ndan karfl›l›k görecektir.

“Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka hüsrana uğrayacağız!” (A’raf, 23)

12. Makam-› ‹brahim’i anlamak Kâbe kap›s›n›n birkaç metre karfl›s›nda, sar› bir mahfaza içinde yer alan Makam-› ‹brahim denilen tafl›, Hz. ‹brahim’in, o¤lu ‹smail ile birlikte Kâbe’yi yeniden infla ederken üzerine bas›p iskele olarak kulland›¤›na inan›lmaktad›r. Bir baflka inan›fla göre o, Hz. ‹brahim’in insanlar› hacca davet için üzerine ç›kt›¤› taflt›r. Bunlardan her ikisi de mümkün olabilirse de, bizim aç›m›zdan önemli olan, ilk defa Hz. Ömer

“Kâbe’yi insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık ve ‘İbrahim’in makamını namazgâh edinin’ demiştik.” (Bakara, 125)


taraf›ndan “Keflke Makam-› ‹brahim’de namaz k›lsak?” diye dile getirilen talebin hemen ard›ndan orada namaz k›l›nmas›n› emreden yukar›daki ayetin inmesidir. Gerek bu emir, gerekse Hz. Peygamber’in Makam-› ‹brahim’i Kâbe ile aras›na alarak namaz k›lmas› sebebiyle, tavaf sonras› k›l›nan iki rekat namaz izdiham›n olmad›¤› durumlarda orada veya oraya yak›n bir yerde k›l›nmaktad›r. Hz. Peygamber, Makam-› ‹brahim’de k›ld›¤› iki rekat namaz›nda Allah’›n birli¤ini, tevhidi içeren Kâfirûn ve ‹hlâs surelerini okumufltur. Ancak, hac zaman› çok kalabal›k oldu¤u için, bu namaz›n tam orada de¤il de, tavaf edenleri engellemeyecek flekilde baflka bir yerde k›l›nmas› daha uygun düflmektedir. Hac›, k›laca¤› bu namaz öncesinde veya sonras›nda, Hz. ‹brahim misali, Allah’›n nazargâh› olan kendi gönül/kalp evini yeniden infla ederken hangi iskeleleri kullanaca¤›n›, aya¤›n›n hangi sa¤lam temellere basmas›

gerekti¤ini düflünmelidir. Hz. ‹brahim için insanlar› hacca davet ederken böyle bir tafl›n üzerine ç›kmas› yeterli olmufltu. Acaba hac›, insanlar› Allah’a davet ederken hangi seviyeye ç›kmal›, nas›l bir dayanak veya basamak kullanmal›d›r? Bu iskele veya basamak, ilim mi, ahlâk m›, mal m›, samimiyet mi, gayret mi, emanet mi, ehliyet mi olmal›? Yoksa hepsi mi? Allah nezdindeki mevkiin yükselmesinde, iman evinin yeniden infla edilmesinde kullanmak zorunda oldu¤u iskeleler ve insanlar› hayra ve Hakk’a ça¤›raca¤› minberleri neler olmal›? Bunu düflünmelidir. 13. Zemzem’i anlamak Zemzem, Allah’›n Hz. Hacer ve o¤lu Hz. ‹smail’e ihsan etti¤i mübarek suyun ad›d›r. Hz. ‹brahim, Allah’tan ald›¤› vahiy ile efli Hacer ve henüz süt emmekte olan o¤lu ‹smail’i Zemzem’in bugünkü yerine b›rak›p gider. Henüz Kâbe yap›lmad›¤› ve Mekke

“Zemzem suyu, ne için içilirse, o yararı sağlar.” (Ahmed b. Hanbel, III. 357)


30

flehri kurulmad›¤› için orada yaflayan birileri de yoktur. (‹brahim, 37) Çok geçmeden yan›ndaki suyu biten Hz. Hacer, yavrusuna su bulabilmek için, annelik sevgisi ve flefkatiyle sa¤a sola kofluflturmaya bafllar. Su temin edebilecek birilerini görebilir miyim diye Safa ve Merve diye bilinen bu iki tepe aras›nda gidip gelir. ‹ki tepe aras›ndaki vadiye indi¤i zaman çocu¤unu göremedi¤i için oray› koflarak geçer. Bu su aray›fl›, ilahî iradenin hemen Kâbe’nin yan› bafl›ndan Zemzem suyunu ikram etmesine kadar devam eder. Zemzem, halen Kâbe’nin 20 m. kadar do¤usunda, Makam-› ‹brahim’e yak›n bir yerde bulunan tavaf alan›n›n alt›ndaki kuyudan ç›kmaktad›r. 2003 y›l›nda, tavaf alan›n› geniflletmek amac›yla Zemzem kuyusuna inifl yeri kapat›lm›fl, bunun yerine tavaf alan› etraf›ndaki Zemzem içme yerleri ço¤alt›lm›flt›r. Hz. Peygamber’in Zemzem hakk›nda: “Zemzem ne niyetle içilirse o yarar› sa¤lar” (‹bn Mace, Menasik, 78) buyurdu¤u rivayet edilmektedir. Çeflitli rivayetlerde onun doyurucu ve flifa verici özelliklerinden söz edilmektedir. Medine’ye hicret ettikten sonra Hz. Peygamber’in Mekke’den Zemzem suyu getirtti¤i de nakledilmektedir. Zemzem içerken, “Allah›m! Sen-

den yararl› ilim, bol r›z›k ve her dert için flifa istiyorum” diye dua edilir. Hac›, t›pk› Hz. ‹brahim ile o¤lu ‹smail’in Kâbe’yi ibadet için temizledikleri gibi, tavaf ederken gönül evi olan kalbini takva ile tertemiz yapar. Kalbindeki kirleri y›kar, yakar, yok eder ve Zemzem suyuna gelir. Orada ise bu defa o mübarek su ile midesini temizler. Bir daha haram lokma, flüpheli r›z›k girmeyecek hale gelinceye kadar ar›nd›r›r. Nefsini, açgözlülü¤ünü doyuracak kadar içer. Haramdan beslenme hastal›¤›na flifa verecek kadar doyas›ya içer. Tamahkâr nefsi susuncaya, vicdan› takva karar›n› duyuncaya, ruhu onunla doyuncaya kadar içer. Böylece, hacdan sonra bir lokma da olsa, Zemzem’le pâk eyledi¤i midesini ifsad etmemeye, kazanc›n› haramlarla kirletmemeye, çocuklar›n› haks›z kazançla besletmemeye söz vererek içer bu ar›nma suyunu. 14. Sa’yi anlamak Önce yalç›n kayalarla dolu, sert ve yüksek birçok da¤a nisbetle hayli mütevazi iki küçük kaya tepeci¤i olan Safa ve Merve’nin “Allah’›n sembolleri” oldu¤u gerçe¤ini hat›rlatmam›z gerekiyor. “Ne özelli¤i var? Niçin bu iki küçük kayal›k seçilmifl?” denilmemeli. ‹lahî irade o ikisini sembol olarak belirlemifl o kadar!


“Şüphesiz Safâ ve Merve, Allah’ın sembollerindendir.” (Bakara, 158)

Kur’an, Safa ile Merve’yi, “fieâirullah”, yani “Allah’›n sembolleri” olarak kabul etmifltir. Koflmak, h›zl› yürümek anlam›na gelen “Sa’y”, bir canl›l›k, bir aray›flt›r. Terim olarak, hac ve umrede Kâbe’nin do¤u taraf›ndaki Safa Tepesi’nden bafllayarak Merve’ye dört gidifl, Merve’den Safa’ya üç dönüfl olmak üzere bu iki tepe aras›ndaki gidifl-gelifle denir. Sa’y esnas›nda Safa ile Merve aras›nda vadinin en derin k›sm›nda (iki yeflil direk aras›nda) daha canl› ve h›zl› yürümeye ise Hervele denilmektedir.

Hacda yap›lmakta olan sa’yin asl›, Hz. Hacer’in henüz kendisini emmekte olan o¤lu Hz. ‹smail için su ararken bu iki tepe aras›nda koflmas› hadisesine dayan›r. Sa’y, Hz. Hacer’in bu hat›ras›n›n canland›r›lmas›d›r. Safa ile Merve aras›nda yap›lan sa’y, Allah’›n rahmetinin en büyük tecellilerinden biri olan anne sevgisi ve flefkatinin Hz. Hacer validemizde kendini gösteren fleklinin yâd edilmesidir. Annelik flefkat ve sevgisine, bu yüce duyguya ‹slam’›n verdi¤i de¤eri simgeleyen temsilî bir harekettir. Safâ ile Merve aras›ndaki gelip gitmelerde iflte böyle bir düflünceden kaynaklanan bir duygu seli yaflan›r. ‹nsan sa’y alan›ndaki kofluflturmas›yla, Hz. Hacer’e somut bir flekilde uzanan ilahî rahmetten bir fleyler elde edebilme arzusundad›r. Sa’y, Müslümanlar›n s›rf hac fiil ve davran›fllar›ndan oldu¤u için, ibadet kast›yla kat›ld›klar› bir yürüyüfltür. Müslüman bu sayede kendisi gibi ayn› yola girmifl, ayn› niyet ve duygular› tafl›yanlarla beraber koflman›n ne demek oldu¤unu fark eder.

31


Safa ile Merve aras›nda sa’y ederken hac›, manen kurtuluflu aramak için t›pk› Hz. Hacer validemiz gibi koflar. Beflerî olandan ilâhî rahmete koflar. Nefes nefese bütün uzakl›klar› yak›nlaflt›rarak, Yüce Yarat›c›’n›n kendisine ne derece yak›n oldu¤unu hissederek koflar. Hz. Hacer validemizin telâfl›yla umuda, Zemzem’e koflar ve sonunda ona kavuflur ve ondan kana kana içer. Birlik içinde yok olarak susuzlu¤unu gidermeye çal›fl›r. Sa’y, t›pk› Hacer validemizin k›zg›n güneflin alt›nda susuzluktan k›vranan biricik ‹smail’ine hayat verecek suyu aray›fl› gibi bir aray›flt›r. Ve orada hac›, Hacer rolünü canland›racakt›r. Yedi defa canla-baflla, telaflla, heyecanla arayacakt›r kendi ‹smail’lerini kurtaracak olan o mana suyunu, eskilerin tabiriyle âb-› hayat›. Memleketinde b›rakt›¤› ci¤erparelerinin açl›¤›n›, susuzlu¤unu giderecek olan o hayat suyunu arayacakt›r. Aylard›r bir damla su görmedi¤inden çatlay›p paramparça olmufl toprak misali, kafalarda, kalplerde aç›lan çatlaklar› kapatacak, orada ahlâk›, maneviyat›, ilmi, hayr›, hakikati ve hizmeti yeflertecek, k›saca nesillerimize hayat verecek manevi Zemzem’i arayacak. fiayet ‹smail’lerine acilen bu suyu tedarik edemez ve o âb-› hayat› bulamazsa, onlar›n bedenleri yaflamaya devam etse dahi, ço¤unun ruhu ölecektir.

32

Hz. Hacer’in ‹smail’i, Cebrail’in yerden ç›kard›¤› su ile kurtulmufltu. Ayn› flekilde bizim ‹smail’lerimiz de Cebrail’in getirdi¤i su ile, ama bu defa yerden de¤il, semadan getirdi¤i âb-› hayat ile yani Kur’an ile kurtulacakt›r. O hakikat p›nar›ndan ne kadar içebilirse, Kur’an ahlâk›ndan ne kadar nasiplenebilirse, Kur’anî ö¤retiyi ne kadar yaflayabilirse, susuzlu¤unu Allah’›n ayetleriyle ne kadar giderebilirse o oranda hayat bulacak, hem bedenleri, hem de ruhlar› yaflayacakt›r. ‹flte bu duygu ve düflüncelerle yap›lan bir sa’y, sembolize etti¤i aray›fl›n amac›n› gerçeklefltirecektir. Orada bu aray›fl›n ne kadar çok yap›lmas› gerekti¤inin ifadesi olarak yedi defa koflarsa da, asl›nda nesillerinin muhtaç oldu¤u o kurtulufl suyu için yedi defa de¤il, yetmifl defa hatta yedi yüz defa koflar, arar, sorar. Buluncaya kadar, tatmin oluncaya kadar, ci¤erpareleri kurtuluncaya kadar aray›fl›n› sürdürür.


(‹bn Mace, Menasik 57)

15. Arafat’› anlamak Kelime olarak Arafat, “bilme, anlama, tan›ma” ve “güzel koku” gibi manalara gelen bir kökten gelmifltir. Dünyan›n her taraf›ndan gelen insanlar›n bu yerde birbirleriyle görüflüp tan›flmalar› veya günahlar›n› itiraf ederek Allah’tan af dilemeleri, affedilmelerinden sonra günah kirlerinden temizlenip Allah kat›nda güzel bir kokuya sahip olmalar› sebebiyle bu ad verildi¤i ileri sürülmüfltür. “Hac nas›l (olmal›)d›r?” diye sorduklar›nda Allah Rasûlü’nün verdi¤i cevap k›sa ve gayet net idi: “Hac, Arafat’(ta olmak)t›r” (‹bn Mace, Menasik, 57) Hac, hakikati bilmek, tan›mak, anlamak, kavramakt›r. “Hac, Arafat’t›r” yani ârif olmakt›r; marufa, marifete, Marifetullah’a ermektir. Dirilifli, mahfleri, mahkeme-i kübra öncesi bekleyifli, ölmeden önce ölmeyi, hesaba çekilmeden önce muhasebe yapmay› bilmektir. Arif olan anlar, Arafat’› idrak eden, hac› olur, Arafat’› kavrayan marifeti bulur. Arafat, ârif olma yeridir. Arafat marifeti yakalama yeridir. Arafat önce kendini bilme, kendini bulma deneyi-

33


midir. Ve “Kendini bilen, Rabbi’ni de bilir” fehvâs›nca, önce kendini tan›ma, ard›ndan da Rabbini tan›mad›r. Yunus’un dedi¤i gibi: “‹lim, ilim bilmektir, ‹lim kendin bilmektir...” T›pk› Allah’› unutanlar›n, kendilerini unuttuklar› ve neticede Ahirette Allah taraf›ndan unutulduklar› gibi (Haflr, 19), Arafat’ta kendini ve Rabbini tan›yanlar da, mükafat olarak Allah taraf›ndan tan›nacaklard›r. Arafat, zamanlar›n en bereketlisi olan Arefe günü, mekanlar›n en mübare¤i olan Arafat’ta, Hz. Muhammed gibi yüzünü Kâbe’ye çevirip, s›rt›n› Cebeli Rahme’nin (Rahmet Da¤›’n›n) eteklerine vererek, Rahman’›n rahmetine nail olabilmek, bütün Müslümanlar›n derdine derman bulabilmek, günahlardan s›yr›l›p gözyafllar›yla dolabilmek, cehaletten kurtulup marifetullah ile olabilmek için bir irfan ve marifet mektebidir. Arefe günü hac ihram›yla Arafat’ta bulunmak, bir Müslüman için en büyük nasiplerden biridir. Çünkü, bu kutsal yerde ve bu mübarek zaman diliminde ya-

34

p›lan dua ve ibadetler geri çevirilmez. Bu itibarla Müslüman Arafat’ta gönlünü her türlü dünyevî düflüncelerden ar›nd›rarak, bütün samimiyetiyle Allah’a yönelmeli, el aç›p yalvarmal›, içine düfltü¤ü günahlar› hat›rlay›p göz yafllar› içinde tövbe etmeli, af ve ma¤firet dilemeli, kendisi, anne-babas›, kardeflleri, çocuklar›, yak›nlar›, milletinin fertleri ve tüm Müslümanlar için içtenlikle dua etmelidir. Arafat’ta di¤er mü’minlerle bir arada bulunan, k›yafetiyle art›k bu dünyay› terk etti¤ini gösteren mü’min, haflir ve hesaba çekilifl sahnesini temsilî bir flekilde yaflayarak sorumlulu¤un ve hesaba çekilmenin idrakine var›r. Allah’›n huzurunda durman›n manas›n›, makam, servet ve ilim gibi üstünlüklerin gerçek de¤erinin hesaba çekilece¤i zaman ortaya ç›kaca¤›n› anlar ve üstünlü¤ün sadece takvada oldu¤unu kavrar. 16. Vakfe’yi anlamak Vakfe, durufl, bekleyifl demektir. Arafat vakfesi, bir yandan insan›n dünyaya ayak bas›fl›n›, di¤er yandan ise k›yamette Allah’›n huzurunda bekleyiflini ha-

“Allahım, Bana Arafat gündüzünü, Kadir gecesini nasip et!” (Bir hacının duasından)


t›rlat›r. Vakfe, uzun soluklu bir durufltur, duruflmad›r, durulaflmad›r, sabahtan akflama kadar heyecanla, korku ve ümit aras› bir bekleyifltir. Arafat, birkaç saat hoflça vakit geçirilen bir dinlenme yeri, piknik yeri de¤ildir. O, mü’minin, Rabbi’nin huzurunda imanla, sebatla, umutla gerçeklefltirdi¤i bilinçli bir durufltur. Vakfe, inananlar›n, nefislerine karfl›, birbirlerine karfl›, baflkalar›na karfl› ortaya koydu¤u vakarl› ve kararl› bir durufltur. Bütün Müslümanlar›n kardefl olduklar›n›, Hz. ‹brahim’in milleti olan tek bir din ve millet olduklar›n›, yek vücut olduklar›n› ispatlayan flanl›, asaletli bir durufltur. Allah Rasûlü, Arafat’a var›nca meflhur Veda Hutbesi’ni burada okumufltur. Müslümanlar için bir çeflit ‘insan haklar› beyannâmesi’ niteli¤inde olan Veda Hutbesi asl›nda Hz. Peygamber’in duruflunun en aç›k göstergelerinden-

35


dir. O gün, yüz bin kifliye hitap eden Allah Rasûlü, hutbesinde hem kendi duruflunu, hem de Müslümanlar›n durufllar›n›n nas›l olmas› gerekti¤ini deklare etmifltir: 1. Müslümanlar›n canlar› ve mallar›, içinde bulunduklar› kutsal zaman ve mekan kadar sayg›n ve dokunulmazd›r. 2. Kad›nlar, Allah’›n emanetidir ve onlar›n haklar›, iffetleri ve ihtiyaçlar› konusunda bu sorumluluk bilinci ile hareket edilmelidir. 3. Kan davas› ve faiz gibi cahiliyye gelenekleri kald›r›lm›flt›r. 4. Sap›kl›¤a düflülmemeleri ve s›ms›k› sar›lmalar› için Müslümanlara Allah’›n Kitab›’n› b›rakm›flt›r. Allah Rasûlü, Arafat’ta ö¤le ile ikindi namazlar›n› Mescid-i Nemire’de ö¤le vaktinde birlefltirerek k›ld›ktan sonra, do¤ru Rahmet Tepesi’ne gitmifl, k›bleye yönelerek tam güneflin bat›fl›na kadar dua, niyaz ederek yapm›flt›r vakfesini. Âlemlere rahmet olarak gönderilmifl olan o rahmet elçisi, orada ö¤leden akflama kadar saatlerce kim bilir ne yakar›fllarda bulunmufltur… ‹flte bilinçli bir vakfe, bilinçli bir durufl, vakarl›, kararl›, umutlu bir bekleyifl bu bilinçle durufltur. Arafat’ta vakfe bütün dünya Müslümanlar›n› temsilen gelen heyetlerin oluflturdu¤u dünyada efli benzeri görülmeyen bir zirvedir. Sadece halk› Müslüman olan ülkelerden gelenlerin de¤il, di¤er ülkelerde yaflayan Müslümanlar›n da kat›ld›¤› “Dünya Müslümanlar› Kongresi”dir. Geçmiflte oldu¤u gibi, dinî, ilmî, ictimaî ve de siyasî meselelerini konuflup çözüme kavuflturabilecekleri modern anlamda organizeli, düzenli, disiplinli bir kongre olamasa da, gönüllerin, ruhlar›n konsensüsü vard›r orada. Dilleri, ›rklar›, tenleri, renkleri, kültürleri ve co¤rafyalar› farkl› olmas›na ra¤men, inançlar›, duygu-


lar›, dertleri, dilekleri ve dualar› ayn› olan milyonlar›n yürekleri ve yan›k yakar›fllar› vard›r vakfede. Bu milyonlar›n içinde nice Allah dostu, gönül eri, takva ehli, haram lokma nedir bilmez, dular› reddolunmaz “hacc-› mebrur” sahibi kimseler vard›r kim bilir! Allah’tan niyaz›m›z odur ki, sözünü etti¤imiz kongre, yak›n bir gelecekte organizeli ve programl› olarak bütün Müslümanlar› temsil eden ilim, fikir ve siyaset adamlar›n›n aktif kat›l›mlar›yla gerçekleflir ve Müslümanlar›n ortak problemlerine o mübarek zaman ve mekanda acil çözümler aran›r, gerekli kararlar al›n›r, y›ll›k raporlar yay›nlan›r. Böylece hem Müslümanlara, hem de bütün insanl›¤a bar›fl, esenlik mesajlar› verilir.

“Arafat’tan akın edince Meş’ar-i Haram’da Allah’ı anın.” (Bakara, 198)

17. Müzdelife’yi ve Meflfl’’ar-i Haram’› anlamak Müzdelife, Harem s›n›rlar› içinde Arafat ile Mina aras›nda kalan bir bölgenin ad›d›r. fieytana ve taraftarlar›na karfl› ertesi gün yap›lacak sembolik protestoda at›lacak küçük tafllar, genellikle Müzdelife’de toplan›r. Burada ikinci kez durulan vakfe, Allah’›n huzurunda biliflmeyi ve bilinçleflmeyi pekifltirir. Mealini verdi¤imiz ayette “ak›n edince” diye çevirilen “ifâda” tabiri,

37


bir nehrin taflmas›n›, sel sular›n›n coflkulu bir flekilde akmas›n› ifade eder. Arafat vakfesini yerine getirmenin sevinci ile hac›lar›n coflkulu bir tarzda âdeta bir insan seli gibi akmas›, ayette böyle ifade edilmifltir. Yukar›daki ayette geçen Mefl’ar-› Haram da buradad›r. Bu ayette “O’nu size gösterdi¤i biçimde an›n” fleklinde ikinci kez zikrin emredilmesinden, bu bölgenin Allah’›n zikredilece¤i bir mekan oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Arafat’tan Müzdelife’ye gelindi¤i andan itibaren bafllayan bu zikir süreci sabah namaz› sonras›na kadar devam eder. Buradaki zaman›n, zikir için en uygun bir zaman dilimi oldu¤u flüphesizdir. Arafat’ta gündüz yap›lan vakfe, burada gece veya sabah›n alaca karanl›¤›nda yap›lmaktad›r. Arafat’taki marifet ve bilme vakfesi, gündüzün ayd›nl›¤›na; Mefl’ar’daki Allah’› anarak bilinçleflme ise gecenin karanl›¤›na ayr›lm›flt›r. Hz. Peygamber Arafat’tan ayr›l›nca, akflam namaz›n› yats› vakti girdikten sonra birlefltirerek burada k›lm›flt›r. Geceyi istirahatla geçirdikten sonra, sabah namaz›n›n peflinden buradaki vakfesini yapm›flt›r. Mefl’ar, fliâr ve fluur yeri-zaman› demektir. Hac›

38

orada beklenen bilinç düzeyine, gerçek fliâr›na eriflecektir. Kâbe’de kalbini vesveselerden temizler, Zemzem’le midesini y›kar, Arafat’ta ârif olur, marifet bulur, Mefl’ar’da fluura erer, Mina’da ise temenni ya da temennaya, yani aflka var›r. Di¤er bir deyiflle, Kâbe’de imana, Zemzem’de takvaya, Arafat’ta bilgiye, Mefl’ar’da bilince ve Mina’da sevgiye ulafl›r.


18. Mina’y› anlamak Müzdelife’den ayr›ld›ktan sonra, Muhassir Vadisi sa¤a al›narak Mina’ya geçilir. Muhassir bölgesi, filleriyle Kâbe’yi y›kmak üzere gelen Ebrehe ordusunun, sürü sürü kufllar taraf›ndan at›lan tafllarla hüsrana u¤rat›ld›¤›

yerdir. Fil Suresi’nde anlat›ld›¤› gibi, küçücük tafllar, güçlü Ebrehe ordusunun plan›n› nas›l bofla ç›karm›flsa, Cemerât’ta at›lacak tafllar da, fleytan›n ve taraftarlar›n›n bize karfl› kurdu¤u tuzaklar› bofla ç›karmas› düflüncesi ve duas›yla at›l›r. Mina, afl›r› istek, arzu demektir. Mina, Hz. ‹brahim ile o¤lu ‹smail’in, Allah’a olan aflklar›n›n s›nand›¤› yerdir. Bu s›navda Hz. ‹brahim, ahir ömründe kendisine verilen biricik o¤lunu Allah için kurban etmek; ‹smail ise, bu u¤urda can›n› vermek gibi çok ciddi bir s›navdan geçmektedirler. Bir tarafta Allah’›n emri ve aflk›, di¤er tarafta ise ci¤erparesi vard›r ve her ikisi de s›nanmaktad›r. Allah sevgisi mi, evlat sevgisi mi? Allah sevgisi mi, yaflama arzusu mu? Hz. ‹brahim durumu o¤luna açar ve görüflünü sorar. Hz. ‹smail’in cevab› k›sa ve nettir: “Babac›¤›m! Sana emredileni yap! Beni sabredenlerden bulacaks›n!” (Saffât, 102) Bu cevap üzerine Hz. ‹brahim, sevgili o¤lunun Allah yolunda kurban etmeye karar verir ve Mina yolunu tutar. Allah’› her fleyden, herkesten daha çok sevdi¤ini, Allah’a olan aflk›n›n her fleyin üs-

“Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin, Allah’tan bağışlanma dileyin!” (Bakara, 199)

39


tünde oldu¤unu ispat etmek üzere ç›kar yola. Ancak, peygamber de olsa, baba olabilmek için neredeyse tam bir as›r bekleyen bir insan olan Hz. ‹brahim’in karfl›s›na o esnada fleytan ç›kar. Bu kez, bir tarafta Allah’›n emri, di¤er tarafta fleytan›n vesvesesi vard›r. Ve ‹brahimî kararl›l›k a¤›r basar. Hz. ‹brahim, tercihini Allah sevgisinden, ebedî aflktan yana kullan›r. Kendisini Allah’a yaklaflt›ran yolda karfl›s›na ç›kan fleytan›, bugün tafllaman›n yap›ld›¤› yerlerde defalarca tafllar. Neticede baba-o¤ul ikisi de Allah’›n emrine teslim olurlar ve bu a¤›r s›nav› kazan›rlar. (Saffât, 103-107) ‹flte Mina, can, mal, mülk, mesken, evlat, efl, kardefl, ticaret, afliret, mevki, makam, rütbe vb. fanî sevgilerin afl›ld›¤›, Allah sevgisinde zirveye ulafl›ld›¤› yerdir. Art›k Mina’da sadece Allah temenni edilecektir. Allah sevgisi mi, di¤erleri mi? Bu nimetler ve imkanlar, kiflileri Allah sevgisine mi götürüyor, yoksa O’nun yolunda birer engel mi teflkil ediyor? Di¤er bir ifade ile kifli, Hz. ‹brahim ve ‹smail misali, en çok sevdi¤i varl›klar›n›, Allah sevgisi u¤runa feda edebiliyor mu? Bu noktada Allah’›n müjdesine mi itibar ediyor, yoksa fleytan›n vesvesesine mi? Asl›nda Hz. ‹brahim ile o¤lunun s›nav›yla, bugün bizim s›navlar›m›z pek farkl› de¤ildir. Ancak ‹brahimî tav›r tak›nman›n çok zor oldu¤unda flüphe yoktur. Bu zorlu s›navda di¤er sevgiler a¤›r bas›yorsa, burada yap›lacak fley, Allah’tan isti¤far dilemektir. Nitekim ayette de Allah’tan bolca ba¤›fllanma dilenmesi emredilmektedir. Mina’da bu emri yerine getirip, kalbini Allah aflk›yla doldurduktan sonra, fleytana ve taraftarlar›na karfl› icra edece¤i protesto öncesinde hac›, Mina’da ma¤firet mi¤ferini giyer ve Hz. ‹brahim’in fleytanla savaflt›¤› savafl alan›na onu tafllamak üzere gider.


19. fifieeytan› taflflllamay› anlamak Tafllama, Hz. ‹brahim’in kendisine engel olmaya çal›flan fleytan› kovmak amac›yla ona tafl f›rlatmas›n› sembolize eder. Bir peygamber olarak ona fleytan gözükmüfl ve o da Rabbi ile aras›na girmek isteyen, kendisini engellemek isteyen fleytan› tafllam›flt›. “Hacca iliflkin görevlerinizi benden al›n›z!” (Nesâî, Menâsik, 220) buyuran Allah Rasûlü de, bu ifllemi bizzat yapm›fl, onu insanlara da ö¤retmifltir. Tafllama, bir anlamda fleytana karfl› giriflilen bir savafl› sembolize eder. Att›¤› her bir tafl›, nefsine, flehvetine ve fleytana karfl› f›rlat›r. Kendisini çeflitli hatalara, günahlara sürükleyen bu farkl› cepheleri bir bir yok etmeye çal›fl›r. Sahip oldu¤u her fleyi Allah için feda etme yolunda, karfl›s›na fleytan nerelerden ç›k›yorsa, hangi silahlar› ve cepheleri kullan›yorsa oralar› bertaraf etmelidir. Gurur, kibir, mal, mülk, makam, mevki, rütbe, flan, flöhret, benlik, gençlik, evlilik, çoluk-çocuk... Kullu¤un ve sorumlulu¤un önünde engel olan fleyler her ne ise... “Şeytan, yaptıkları işleri süslü gösterip onları yoldan çıkardı.” (Ankebut, 38)

Günümüzde hac›, tafllama yaparken, hem Hz. ‹brahim’in rolünü oynamakta, hem de Hz. Peygamber’in sünnetine uymaktad›r. Ancak bu rolü oynayan hac›, sembolik olarak tafllar›n› fleytan› temsil eden tafl y›¤›nlar›na f›rlatsa da, hakikatte kendisini fleytan hangi zay›f noktalar›ndan aldat›yorsa, o taraf› düflünerek atmal›d›r. Herkes kendi ay›b›n›, a盤›n› ve günah›n› kendisi daha iyi bilece¤i için, att›¤› her bir taflla nefsini, flehevî arzusunu, kendisini günaha sokan dürtülerine atmal›d›r tafllar›. Orada sembolik olarak ilk gün yedi, sonraki günler k›rk dokuz veya yetmifl tafl atar. Bu, çokluktan bir kinayedir. Bunun anlam›, art›k fleytana karfl› sürekli teyakkuz halinde olmal›, yüzlerce defa karfl›s›na ç›ksa, ona f›rlataca¤› binlerce tafl› olmal›d›r. Art›k öteden beri tekrarlad›¤› “Tafllanm›fl fleytan›n flerrinden Allah’a s›¤›n›r›m!” fleklindeki “‹stiâze” yani ‘Eûzü billahi mine’fl-fleytani’r-racîm’i sadece sözüyle de¤il, daha bilinçli bir flekilde özüyle yapmal›d›r. Kimden kime s›¤›nd›¤›n› fark etmelidir. “Racîm” olan fleytandan, “Rahîm” olan Allah’a s›¤›nd›¤›n› kavramal›d›r. fiayet bunu kavrayamaz ve sadece sembolde, flekilde tak›l›r kal›r da, bunun an-

41


lam ve hikmetini idrak edemezse, “fleytan› tafllad›¤›” vehmiyle bir kez daha aldan›r o kadar! Çünkü fleytan orada sembolize edildi¤i gibi d›flarda de¤il, Hz. Peygamber’in benzetifliyle “Kan›n damarlarda dolaflt›¤› gibi insan›n içinde dolafl›r” (Buhari, ‹tikaf 11-12)

Taşlama, bir anlamda şeytana karşı girişilen bir savaşı sembolize eder. Attığı her bir taşı, nefsine, şehvetine ve şeytana karşı fırlatır.


“Kurbanlık develeri de sizin için Allah’ın sembolleri kıldık.” (Hac, 36)

20. Kurban› anlamak Kurban, mü’minin, s›rf Allah istedi¤i için mal›ndan vazgeçebildi¤ini ortaya koydu¤u ve mal›n› Allah yolunda kurban edebildi¤ini fiiliyle gösterdi¤i önemli bir ibadettir. ‹hramda bir otu dahi koparmak yasak iken, Allah’a ba¤l›l›¤›n, fedakârl›¤›n bir göstergesi olarak bayramda canl› hayvanlar kurban edilmektedir. Kurban, bir taraftan hac görevlerini yerine getirebilmenin flükrünü eda etmek için kesilmektedir. Nas›l Ramazan orucunu tamamlay›nca Ramazan Bayram› yap›l›yorsa, Hac ibadetleri tamamlan›nca da Hac kurbanlar› (Hedy) kesiliyor ve Kurban Bayram› kutlan›yor. Sab›r, savafl, flükür ve zafer. Arafat’ta bilgiye, Mefl’ar’da bilince, Mina’da sevgiye ve Cemerât’ta zafere kavuflan hac›, kurban hedyi (hediyyesi) ile takvaya, takva ile de Allah’a ulaflmaktad›r. Kurban Bayram› günlerinde getirilen tekbirler “teflrik tekbirleri” diye isimlendirilmifltir. “Teflrik”, cahiliyye döneminde kesilen kurban etlerinin k›zg›n kayalara serilmek suretiyle güneflte kurutulma-

“Onların ne etleri ne de kanları Allah’a ulaşır. Ama O’na sizin takvanız ulaşır.” (Hac, 37)

43


s›na denilmektedir. Böylece hac›lar, hacda kesilen kurban etlerini günefl ve tafllar üzerinde kurutarak sonralar› yemek üzere kendileri için saklam›fllard›r. Hac›, teflrik tekbirlerini tekrarlarken, sonra kullanmak üzere kendisi için hangi iyi al›flkanl›klar›, hangi güzellikleri saklad›¤›n›, muhafaza etti¤ini düflünmelidir. En az›ndan hacca gelirken nas›l takva az›¤›yla geliyorsa, Mina’dan da geriye yine takva az›¤› götürmelidir. Allah için ve Allah’›n ad›yla kesilen kurbanlar, zikir ve flükrün, tevazu ve teslimiyetin, dayan›flma ve kardeflli¤in bir göstergesidir. Özellikle hac›lar›n kurban etlerinden hemen hiç yemeden, tamam›n›n ‹slam Kalk›nma Bankas› arac›l›¤›yla yoksul ‹slam ülkelerine gönderildi¤i günümüzde, hiç tan›mad›¤› Müslüman kardefllerine karfl› verdi¤i destek ve sosyal dayan›flma hacc›n en hikmetli bir yönünü oluflturmaktad›r. Faraza, ülkemiz hac›lar›n›n kurbanlar›n›n, Afrika’da ad›n› bile bilmedikleri bir Müslüman bölgede tüketilmesi ve onlar›n g›yâbî dualar›n› kazanmalar› ne kadar güzeldir! Hac›n›n kurban etti¤i koyun, inek, deve de¤il; heva ve hevesi, flehvetidir. O’nun r›zas› için hepsini

44

kurban etmeli ki bayram› yüre¤inde, yak›nl›¤› öz benli¤inde hissedebilsin. Çünkü bu bayram Kurban Bayram›, kurbiyyet ân›d›r, Allah’a yak›nl›k bayram›d›r. Kurban Bayram›, çok uzak co¤rafyalarda olsalar bile hacc›n anlam›n› yaflayanlar›n bayram›d›r. Burada, bu yak›nlaflmay› yaflayanlar, kazand›¤› güzellikleri gittikleri yerlere de tafl›yacakt›r. Kendi mekânlar›nda manevî bir kan dolafl›m›na sebep olacak, tertemiz, ter ü taze kanlar olacaklard›r. Daha sonra kimi hac›lara hicran yolu, kimi hac›lara hicret yolu, kimilerine ise hasret yolu gözükecektir. Allah için kesilen bu kurbanlardan ak›t›lan kanlar, kurban sahibinden de günahlar›n döküldü¤ünü, “kirlerin giderildi¤ini” (Hac, 29) sembolize eder. Hac›, Allah için kurban keserken, bunun Hz. ‹brahim’den kalma bir sünnet oldu¤unu, Allah yolunda en sevdi¤i yavrusunun kurban edilmesinden bir bedel oldu¤unu tefekkür eder. Allah’›n verdi¤i mal ve evlatlar›n, Allah yolunda engel de¤il, tam tersine kendisini Allah’a yaklaflt›racak birer vesile oldu¤unu düflünür. Orada Allah için gönül rahatl›¤›yla herhangi bir canl›y› kurban ederken, memleketindeki çocuklar›n›n da Allah yolunda olmalar›, Allah’a yak›n ve yaklaflt›r›c› olmalar› için dua eder, hayat› boyunca da bunu gerçeklefltirebilmek için gayret eder.


21. T›rafl olmay› anlamak “Allah›m, bafllar›n› t›rafl ettirenlere merhamet et!”(Buhari, Hac, 127) Önce fleytana tafl atan, ard›ndan Allah’a bir bafl kurban eden hac›, daha sonra t›rafl olmak suretiyle sembolik olarak kendi varl›¤›n›n bir parças›n› da kurban eder. Bu, bir taraftan, gerekti¤inde saç›n› de¤il, can›n› da Allah yolunda verebilece¤ini temsil ederken, bafl›ndan dökülen her saç teli, âdeta dökülen günahlar›n› simgeler. Hz. Peygamber, “Allah›m, bafllar›n› t›rafl ettirenlere merhamet et!” diye dua etmifl, sahabeden baz›lar›, “Saçlar›n› k›saltanlara da dua etseniz ey Allah’›n Rasulü?” demifller, O da dördüncüsünde “Saçlar›n› k›saltanlara da” diyerek onlar için de dua etmifltir. Sahabeden kimileri saçlar›n› tamamen kaz›tm›fl, baz›lar› da saçlar›n› k›saltm›flt›r. (Buhari, Hac, 127) Saçlar›n t›rafl edilmesi, tevazuyu, “bafl› aç›k-yal›n ayak” diye tabir edilen muhtaç oluflu sembolize eder. Bu husus, han›mlarda saçlar›n uçlar›ndan bir miktar al›nmas›yla sembolize edilir.

45


22. Ziyaret ve Veda tavaf›n› anlamak Yukar›dan beri anlat›lan çeflitli fiil ve davran›fllardan oluflan hac ibadetinin son noktas›n› ziyaret tavaf› oluflturmaktad›r. Nefsine, flehvetine ve fleytana karfl› giriflti¤i sembolik savafl›n› kazanan muzaffer bir askerin, gelip komutan›na zaferini müjdelemesi gibi, Kâbe’ye gelen hac› da, Allah’›n huzuruna ç›karak bütün görevleri yerine getirdi¤ini bildirir. Arafat’ta mahfleri yaflam›fl ve marifete eriflmifl, Mina’da mal›yla, can›yla, k›saca bütün varl›¤›yla Allah’›n yolunda oldu¤unu göstermifl biri olarak, hayat›n›n geri kalan k›sm›nda da sürekli bu halde olaca¤›n› bu ziyaretinde bütün içtenli¤iyle tekrar ifade eder. Kâbe’nin huzurunda Allah’a ‘Kâlû Belâ’da verdi¤i kul olma vadini yerine getirece¤ine dair tekrar söz verir. Kendisinden istenen görevi baflar›yla yerine getirmenin sevinci, flükrü ve bunun Allah nezdinde “mebrur ve makbul bir hac” olmas› dua ve niyazlar› vard›r hac›n›n dilinde ve gönlünde. Ziyaret tavaf›yla hac tamamland›¤› için, bu tavaf âdeta bir mühür mesabesindedir. Günlerdir devam eden, iman, itaat, teslimiyet, ahlâk ve ibadetin her türlüsünün hem gönül, hem dille,

46

hem fiil, hem bedenle ispat edilmeye çal›fl›ld›¤› çok yönlü bir operasyonun sonuç raporudur ziyaret tavaf›. fieytan› yenmifl, nefisini dizginlemifl, günahlar›ndan ar›nm›fl, iman›n› ve ahdini yenilemifl, kalbini her türlü olumsuz duygu ve düflüncelerden temizlemifl bir vaziyette “kabul edilmifltir” mührünü elde edebilme ümidiyle yapar ziyaret tavaf›n›. “Hitâmuhû misk” olsun diye, yani sonuç, misk gibi güzel olsun diye. Ziyaret tavaf›nda, art›k “mebrur bir hac” yapm›fl oldu¤u ümidi ile, “annesinden do¤du¤u gibi ba¤›flland›¤›” inanc› ile son yakar›fllar›n› yapar


“Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi, hatta daha güçlü bir anışla Allah’ı anın!” (Bakara, 200) Kâbe’nin etekleri etraf›nda. Art›k, her türlü kirden ar›nm›fl, iman, marifet, bilinç, sevgi ve takva ile donanm›fl tertemiz bir kalp ile yapar son tavaflar›n›. Veda Tavaf›, Allah ile karfl›lafl›ncaya dek yeniledi¤i ahdine sad›k kalaca¤› niyet ve düflüncesiyle Kâbe’ye veda edifltir. Tekrar kavuflmak üzere gözyafllar›yla ayr›l›flt›r. Her fani insan›n ömrünün bitifli gibi, Allah’›n kendisine verdi¤i bu mukaddes iklimdeki say›l› dakikalar›n da sonu geliverir bir gün. Memleketine dönmezden evvel Kâbe ile vedalaflmak üzere yapaca¤› tavafa veda (Sader) tavaf› denilir. Ad› üzerinde bu, vedalaflma tavaf›d›r. Her vedada hüzün vard›r. Özellikle kiflinin, sevdi¤ine veda etmesi çok zordur. Birkaç günlük “Rahman’›n misafirli¤i” sona ermifl ve huzurdan ayr›lman›n zaman› gelip çatm›flt›r. Hac›n›n kalbi, birkaç hafta önce Kâbe’ye, huzura kavuflman›n heyecan› ile çarparken, flimdi bu mukaddes zamandan ve mekandan ayr›lman›n dayan›lmaz hüznü ile çarpmaya bafllar. Hemen her hac› flunlar› düflünür bu veda ta-

vaf›nda. Acaba Kâbe-i Muazzama’ya bir kez daha kavuflmak nasip olacak m›? Dünyada Kâbe’ye kavuflma imkan› veren Allah, acaba ahirette de kendisini huzuruna kabul buyuracak m›? Cennet ve cemaline kavuflmak mümkün olacak m›? Acaba Kâbe ile gerçekleflen geçici ve sembolik vuslat, ahirette gerçek ve ebedî vuslata dönüflecek mi? ‹flte bu duygu ve düflüncelerle, “beyne’l-havfi ve’r-recâ” yani “endifle ile ümit aras›nda” Kâbe’ye veda eder. Günlerdir gözüyle gördü¤ü Beytullah’›, bundan sonraki hayat›nda gönlüyle görmek, hac esnas›nda edindi¤i tecrübeyi gönül ba¤›yla sürdürmek üzere veda eder. Günlerdir kalbini verdi¤i Kâbe’yi yükler yüre¤ine ve beraber döner memleketine. Hacda takva ile donanm›fl olanlar, befl vakit namazda hep Kâbe’ye yönelecekleri için asl›nda fiziken ayr›lsalar da kalpleriyle ondan ayr›lm›fl olmayacaklard›r. Önemli olan hac›n›n, kutsal iklimde kazand›klar›n› kaybetmemesi ve bundan böyle verdi¤i söze ayk›r› bir hayat tarz›na sürüklenmemesidir.

47


“Yaratan Rabbinin ad›yla oku!” (Alak, 1)

48

23. Hira’da inzivay› ve vahyi anlamak Hira Ma¤aras›’n› veya Hira Ma¤aras›’n›n bulundu¤u Nur Da¤›’n› ziyaret etmek, hacca iliflkin fiil ve davran›fllardan de¤ildir. Ancak hac yapan bir Müslüman Mekke-i Mükerreme’de bulundu¤u sürece Hz. Peygambere ilk vahyin geldi¤i Hira Ma¤aras›’n›n bulundu¤u Nur Da¤›’n› en az›ndan uzaktan defalarca seyredecektir. Hira Ma¤aras›, Kâbe’nin yaklafl›k 5 km. kuzeydo¤usundaki Nur Da¤› üzerindedir. Hz. Peygamber, 35 yafl›ndan itibaren burada inzivaya çekilmeye, orada günlerce kalarak tefekkür etmeye bafllam›flt›r. ‹lk vahiyler olan Alak Suresi’nin ilk 5 ayeti böyle bir inziva esnas›nda burada inmifltir.

Mutasavv›flar, O’nun Nur Da¤›’ndaki itikaf›n›, Hz. Musa’n›n Tur Da¤›’ndaki halvetiyle k›yaslarlar, inziva ve itikaf›n önemini vurgulamak için Hira tecrübesine iflaret ederler. Hakikat› aray›fl içerisinde olan Hz. Peygamber, Câhiliyye’nin hüküm sürdü¤ü Mekke’nin hareketli hayat›ndan uzaklafl›p, kendisini dinleyebilmek, kainat hakk›nda tefekkür edebilmek amac›yla geliyordu Hira’ya. Orada inen ilk vahiylerle hem kendisini, hem de Rabbini bulmufltu. Çünkü o vahiyle, Kur’an’la buluflmufltu. O günkü Mekke’ye nispetle çok daha fazla yo¤un ve yorucu bir


hayat›n içinde olan hac›, Hz. Peygamber’in bu inzivas›na benzer bir inziva tecrübesini belki de hiç yaflamam›flt›r. Sürdürdü¤ü o h›zl› tempolu modern hayat›nda “inziva” ve “tefekkür” kavramlar› belki de hiç yer almam›flt›r. Do¤rusu ne kendini dinlemeye, ne hakikat› tefekkür etmeye, ne de Allah’›n gönderdi¤i vahiyle, Kur’an’la bafl bafla kalmaya yeterli zaman› olmam›flt›r. Namaza ay›rd›¤› k›sa zaman dilimlerinden baflka, belki de kafi derecede zaman ay›ramam›flt›r kendini ve Rabbini tan›maya. Yaflad›¤› modernite, ister istemez sürekli uzaklaflt›rd› ve yabanc›laflt›rd› onu Hira’n›n arma¤an› Kur’an’dan ve vahyin ö¤retilerinden. Birçoklar› için bu ve buna benzer gerçekleri düflünebilmesi için hac en büyük zaman dilimidir. Ve Hira, bu ac› gerçekle yüzleflmenin bir anl›k da olsa düflünüldü¤ü, hat›rland›¤› yerdir. Hz. Peygamber’i vahiyle buluflturan Hira, hac›y› da buluflturmal›d›r vahiyle, Allah’›n Kitab›yla. Hz. Muhammed’in hayat›n› de¤ifltiren Hira’n›n Kitab›, hac›n›n hayat›n› da de¤ifltirmeli, ona da hayat vermelidir. Hira’y› anlamak, vahyi anlamakt›r, Kur’an’la yeniden buluflmakt›r. Hira, hakikat› arayan için inzivaya ve tefekküre olan ihtiyac› hat›rlamakt›r. Hira, arad›¤›n› bulmakt›r, buldu¤unu almakt›r, ald›¤›n› uygulamakt›r. Hira, hakikatt›r; Hira hayatt›r.

“Hani o ikisi ma¤arada iken arkadafl›na: ‘Üzülme! Allah bizimle beraberdir!’ diyordu.” (Tevbe, 40)

24. Sevr’de stratejiyi ve hicreti anlamak Sevr Ma¤aras›’n› ziyaret etmek de hacca iliflkin fiil ve davran›fllardan de¤ildir. Sevr, Yemen yolu üzerinde Mekke’nin 5 km. güneyine düflen hayli yüksek bir da¤›n ad›d›r. Mekkelilerin, kendisine suikast düzenleyecekleri haberini alan Hz. Peygamber, s›cak sebebiyle herkes ö¤le uykusundayken Hz. Ebu Bekr’in evine gelir. Ona hicretle emrolundu¤unu söyler ve gerekli haz›rl›klar yap›ld›ktan sonra do¤ru Sevr Da¤›’n›n zirvesine ç›karlar. Asl›nda Medine’ye hicret etmelerine ra¤men, s›rf suikastç›lar› flafl›rtmak için strateji gere¤i Medine istikametine de¤il de, tam ters istikametteki Sevr’e t›rman›rlar.

49


Allah Rasûlü, her zaman oldu¤u gibi, bu seferinde de her türlü tedbiri alm›flt›r. Yol arkadafl› olarak Hz. Ebu Bekr’i seçmifl, ücretini ödeyerek onun devesini alm›fl, yol için gerekli yiyecek ve su haz›rlanm›fl, k›lavuz tutulmufl, arkalar›ndan izlerini kapatmas› için bir davar sürüsü ayarlanm›fl ve Mekke’den günlük haber getiren bir haberci kullan›lm›flt›r. Bütün bu tedbirlerden sonra Sevr Da¤›’n›n zirvesindeki birkaç kayan›n üzerini kapatt›¤› üç taraf› insan girebilecek kadar aç›k olmas›na ra¤men ma¤aray› and›ran büyükçe bir kayan›n alt›na gizlenmifllerdir. Ancak, her tarafta onlar› arayan müflrikler üç gün sonra ma¤aran›n a¤z›na kadar gelmifllerse de, Allah bu iki hicret yolcusunu korumufltur. Kur’an bu sahneyi flöyle anlatmaktad›r: “Hani, o ikisi ma¤arada iken arkadafl›na: ‘Üzülme! Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Tam o s›rada Allah ona serinkanl›l›k indirdi ve onu sizin görmedi¤iniz ordularla destekledi. Kafirlerin plan›n› da alafla¤› etti...” (Tevbe, 40) Buradan anlafl›l›yor ki, Hz. Ebû Bekr, müflriklerin

50

Hz. Peygamber’e bir zarar vermesinden korkmufl, Peygamberimiz ise onu Allah’›n kendileriyle beraber olaca¤›n› hat›rlatarak teskin etmifltir. Gerçekten de bu kadar tedbiri ald›ktan sonra Allah’a tevekkül etmekten baflka çareleri olmayan bu iki kulundan Yüce Allah yard›m›n› esirgememifl, elçisine önce “serinkanl›l›k” indirmifl, ard›ndan da onu “görünmeyen ordular›yla” destekleyerek korumufltur. Kimsenin göremedi¤i ve mahiyetini bilemedi¤i bu ordular, müflriklerin ma¤aran›n a¤z›ndan geri dönmesini sa¤lam›flt›r. Onlar›n gitmelerinden sonra bu iki yolcu Medine yolculu¤una devam etmifllerdir. Sevr’i anlamak, Hz. Peygamber’i do¤ru anlamakla mümkündür. Her yönüyle “güzel bir örnek olan” Allah Rasûlü, suikastç›lardan korunmak için, gayet yerinde bir strateji uygulayarak bu konuda da örnekli¤ini göstermifltir. Mekke flartlar›nda yaflayan herhangi bir insan›n yapmas› gerekenleri yapm›fl, almas› gereken tedbirleri alm›fl, eskilerin tabiriyle “esbaba tevessül etmifl”, ondan sonra “Allah bizimle beraberdir” diyerek tevekkül etmifltir. “Nas›l olsa Allah beni korur” diye devesine binip do¤ru Medine yoluna koyulmam›fl, ters yöne gidip, Sevr’de üç gün gizlenerek müflrikleri yan›ltm›flt›r.


Dikkat edilirse bu yolculukta Allah’›n yard›m› tam zaman›nda yetiflmifltir. Zaten, kendisine yard›m edenlere Allah’›n da yard›m etmesi, O’nun de¤iflmez bir kanunudur. Sevr’i anlamak, sünneti, hikmeti, basireti, tedbiri, tevekkülü, Allah’›n yolunda olmay› ve Allah’›n yard›m›n› anlamakla mümkündür. Tedbir almadan tevekkül etmek nas›l do¤ru olmazsa, esbaba tevessül etmeden, gerekli tedbirlere baflvurmadan ilahî yard›m beklemek de do¤ru de¤ildir. K›saca Sevr, sünneti ve stratejiyi anlamak demektir. Ve hac› Sevr’in zirvesinde bunlar› yeniden anlamaya çal›flmal›d›r.

51


‹K‹NC‹ BÖLÜM

HACCIN YAPILIfiI 52


Ülkemiz hac›lar›n›n ço¤u Temettu hacc›n› tercih ettikleri için, burada hacc›n anlat›m›nda Temettu hacc› esas al›nacakt›r. acca iliflflkkin görevlerinizi benden al›n›z!” “H(Nesâî, Menâsik, 220) Hac, zaman olarak

Hicrî takvime göre hac aylar› denilen fievval ve Zilkade aylar› ile Zilhicce ay›n›n ilk on gününde yap›lan bir ibadettir. Kelime anlam› itibariyle ziyaret etmek anlam›na gelen ‘Umre’ ise, “Belirli bir zamana ba¤l› olmaks›z›n ihrama girerek Kâ’be’yi tavaf etmek, Safa ile Merve aras›nda sa’y yapmak ve t›rafl olup ihramdan ç›kmaktan” ibarettir. Hacca, fievval ve Zilkade aylar›ndan itibaren bafllanabilirse de, ulafl›m imkanlar›n›n kolaylaflt›¤› günümüzde hac, genellikle Zilhicce ay›n›n ilk on gününde yap›lmaktad›r. Hac, ‹frad, Temettu ve K›ran hacc› olmak üzere üç flekilde yap›lmaktad›r.

‹frad hacc›, umresiz yap›lan hacd›r. Ayn› y›l›n hac aylar› içinde, hacdan önce umre yapmaks›z›n hac niyetiyle ihrama girilir ve yaln›zca hac yap›l›rsa ifrad hacc› yap›lm›fl olur. Temettu hacc›, ayn› y›l›n hac aylar› içinde önce umre yap›p ihramdan ç›kt›ktan sonra yeniden hac için ihrama girerek yap›lan hacd›r. K›ran hacc›, ayn› y›l›n hac aylar› içinde umre ve hacca birlikte niyet ederek ikisini ayn› ihramla yapmakt›r. Ülkemiz hac›lar›n›n ço¤u Temettu hacc›n› tercih ettikleri için, burada hacc›n anlat›m›nda Temettu hacc› esas al›nacak, sonra da K›ran Hacc› ve ‹frad Hacc›n›n farklar›na k›saca iflaret edilecektir.

53


A. Temettu Hacc›’n›n yap›l›flfl›› Hava yoluyla do¤rudan Mekke’ye gidecekler, uça¤a binmeden önce hava liman›nda ihrama girerler. Önce Medine’ye gidenlerin ise, hava limanlar›nda ihrama girmeleri gerekmez. Onlar daha sonra Mekke’ye giderken ihrama girerler. 1. ‹hram ‹hrama girmeden önce genel bir vücut temizli¤i yap›l›r. T›rnaklar kesilir, gerekiyorsa koltuk ve kas›k alt› temizli¤i yap›l›r, saç ve sakal düzeltilir ve mümkünse gusledilir, de¤ilse abdest al›n›r. Bu gusül temizlik amac›yla yap›ld›¤› için özel durumda olan bayanlar da guslederler. Varsa güzel koku sürülür. Erkekler, iç çamafl›rlar› da dahil normal giysilerini ç›kar›r, sadece “iizar” ve “rrida” denilen iki parça ihram örtüsüne bürünürler. Bunlar›n beyaz renkli ve yeni olmas› uygundur. Bafllar›n› aç›k tutarlar, çoraplar›n› ve ayakkab›lar›n› ç›kar›rlarsa da, ayaklar›na terlik ve benzeri fleyler giyerler. Bayanlar ise normal k›yafetlerini de¤ifltirmezler. Çorap, ayakkab› ve eldiven giyebilirler. Yüzlerini aç›k b›rakarak bafllar›n› örterler.

54

fiayet, mekruh bir vakit de¤ilse, iki rek’at “ihram namaz›” k›l›n›r. Namaz›n ilk rek’atinde, Fatiha’dan sonra “Kâfirûn”, ikinci rek’atinde “‹hlâs” sûrelerinin okunmas› güzel olur. Namazdan sonra niyet edilmesi ve telbiyenin söylenmesiyle ihrama girilmifl olur. Niyet “Niyet”, kiflinin, yapaca¤› hacca zihnen karar vermesidir. Temettu hacc› yapacak kifli, ilk önce umreye niyet eder. Niyetin “Allah›m! Senin r›zan için umre yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” fleklinde dil ile söylenmesi de güzel olur. Niyet yap›ld›ktan sonra Telbiye’yi söyler. Telbiye “Lebbeyk Allahümme lebbeyk, lebbeyke lâ flerîke leke lebbeyk, innel hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ flerîke lek” sözleridir. Anlam›: “Buyur Allah›m buyur! Emrindeyim buyur! Senin hiçbir orta¤›n yoktur. Emrindeyim buyur! fiüphesiz hamd sana mahsustur. Nimet de senin, mülk de senindir. Senin hiçbir orta¤›n yoktur.”


Özel hallerinde bulunan kad›nlar, Mekke’ye var›fl durumlar›na göre flayet âdetleri bitmeden Arafat’a ç›kmak zorunda kalacaklarsa, ifrad hacc›na niyet etmelidirler. ‹hram Yasaklar› ‹hrama girildi¤i andan itibaren ihramdan ç›k›ncaya kadar “ihram yasaklar›” olarak ifade edilen bir dizi fiil ve davran›fltan uzak durulmas› gerekmektedir. Baflkalar›na zarar vermek, kavga etmek, sövmek, kötü söz ve davran›fllarda bulunmak; Harem denilen bölgenin (Mekke ve çevresinin) bitkilerini kesmek, koparmak; erkeklerin ihram örtülerinin d›fl›nda elbise giymesi, bafllar›n› ve yüzlerini örtmeleri, eldiven, çorap, ayakkab› giymeleri; t›rnak kesmek, saç sakal t›rafl› olmak, vücudun herhangi bir yerindeki k›llar› koparmak veya kesmek, saç sakal ve b›y›klar› ya¤lamak, boyamak, oje ve ruj kullanmak, vücuda veya ihram örtüsüne koku sürmek ve parfüm kullanmak; efliyle iliflkiye girmek veya buna yol açacak davran›fllarda bulunmak, flehevi duygular› tahrik edici fleyleri konuflmak… Bütün bunlar ihraml› için yasakt›r. Bu yasaklara uymayanlara yasa¤›n durumuna göre birtak›m cezalar gerekir. Bu cezalar, en

hafifinden en a¤›r›na do¤ru bir miktar sadaka vermekten, yap›lacak hacc›n iptal olmas›na kadar uzan›r ki ihtiyaç durumunda bu hususlar, ilgili kitaplardan veya din görevlilerinden ö¤renilmelidir. ‹hraml› iken Yasak Olmayan baz› Fiil ve Davran›flflllar ‹hraml›n›n y›kanmas›, kokusuz sabun kullanmas›, difl f›rçalamas›, difl çektirmesi, k›r›lan t›rna¤› ve zarar veren bir k›l› koparmas›, kan ald›rmas›, i¤ne yapt›rmas›, yara üzerine sarg› sard›rmas›, kol saati, yüzük ve bilezik takmas›, kemer kullanmas›, omuza çanta asmas›, yüzü ve bafl› örtmeden üzerine battaniye, pike ve benzeri fleyler almas›, palto ve benzeri giysileri giymeksizin omuza almas› yasak de¤ildir. 2. Kutsal ‹klime Girifl ‹hrama giren hac› adaylar›, telbiye, tekbir, tehlil ve salavat-› flerife söyleyerek ve samimiyetle dua ederek yola devam ederler. Mekke’ye vard›klar›nda kutsal iklime ulaflt›klar›ndan dolay› Yüce Allah’a flükrederler.

55


Mekke’de otele yerlefltikten sonra kafilenin program› do¤rultusunda telbiye ve tekbir getirerek Harem-i fierif’e giderler. Tavafa bafllamadan evvel telbiyeyi kesip, tekbir, tehlil ve duaya devam ederler. Daha sonra “Umre tavaf›”n› yaparlar. 3. Tavaf Tavaf, Hacer-i Esved köflesi hizas›ndan bafllayarak usulüne göre Kâbe’nin etraf›nda ibadet kasd›yla yap›lan yedi dönüflten (flavt) oluflmaktad›r. Tavafa bafllamadan önce erkekler, vücudun üst k›sm›na örtülen pefltemalin bir ucunu sa¤ koltuk alt›ndan geçirerek sol omuza at›p sa¤ kolu omuzla birlikte aç›kta b›rak›rlar (Izt›ba). Bu sadece peflinden sa’y yap›lacak tavaflarda söz konusudur. Tavaf bitince omuz kapat›l›r. Temettu hacc›na niyet eden bir kifli, ilk önce umre tavaf› yapar. Bunun için Hacer-i Esved hizas›na gelmeden: “Allah›m! Senin r›zan için umre tavaf› yap-

56

mak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diye niyet eder. Kâbe kiflinin sol taraf›nda kalacak flekilde Hacer-i Esved’in hizas›na do¤ru gidilir, bu esnada tekbir, tehlil getirilir ve dua edilir. Hacer-i Esved’in hizas›na var›l›nca eller, içleri Kâbe’ye do¤ru olacak flekilde namaza durur gibi omuz veya kulak hizas›na kadar kald›r›l›p “Bismillahi Allahu Ekber” denildikten sonra Hacer-i Esved selamlan›r (istilam). Asl›nda istilam, elleri Hacer-i Esved’in üzerine koyup onu öpmek demek ise de, hac mevsiminde bu mümkün olmamaktad›r. Bu sebeple Hacer-i Esved’e uzaktan elle iflaret edilir. Hacer-i Esved istilam edilirken durup beklememelidir. Çünkü tavaf›n ak›fl› içinde Hacer-i Esved’i istilam için bekleyenler, izdihama, bu ise kiflinin üzerine kul hakk› geçmesine sebep olmaktad›r. Hacer-i Esved’i istilam etmek sünnet, baflkalar›na eziyet etmek ise haramd›r. Sünneti yerine getire-


ce¤im, diye insanlara eziyet vermekten ve böylece haram ifllemekten fliddetle sak›n›lmal›d›r. Tavafa bafllarken ve her flavt›n bafl›nda çeflitli dualar okunur. Bu dualar okunmasa da tavaf geçerlidir. Ancak tavaf›n Kur’an tilaveti, dua ve zikirle yap›lmas› güzel olur. Tavaf›n, Hatim (Kâbe’nin kuzey taraf›ndaki yar›m daire fleklindeki duvar)›n d›fl›ndan yap›lmas› gerekir. Tavaf›n ilk üç flavt›nda erkekler k›sa ad›mlarla koflar gibi çal›ml› yürür (Remel). Remel, sadece arkas›ndan sa’y yap›lacak tavaflarda yap›l›r. Tavaf esnas›nda ba¤›rarak dua etmek uygun de¤ildir. Bu durum, orada huflû içinde tavaf yapan baz› insanlar› rahats›z edebilir. Önemli olan duan›n içtenlikle yap›lmas›d›r. Tavaf esnas›nda dua edilir, tekbir ve tehlil getirilebilir. Tövbe ve isti¤farda bulunulur. Yüce Allah zikredilir. Kur’an okunur. Özellikle Kur’an’dan dua ayetleri okunmas› güzel olur. “Yemen” köflesine gelindi¤inde, bu köflenin de selamlanmas› güzel olur. Yemen köflesi ile Hacer-i Esved köflesi aras›nda “Rabbimiz! Bize dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azab›ndan koru. ‹yilerle birlikte cennete koy. Ey mutlak güç sahibi! Ey günahlar› çok ba¤›fllayan! Ey âlemlerin Rabbi!” duas› okunur. Böylece Hacer-i Esved köflesinden bafllayan 360° lik ilk dönüfl, tekrar Haceri Esved köflesi hizas›na var›l›nca tamamlanm›fl olur. Beklemeden tekrar Haceri Esved selamlanarak ikinci flavta devam edilir. Di¤er flavtlar da ayn› flekilde yap›l›r ve yedinci flavt›n sonunda Hacer-i Esved tekrar istilam edilerek tavaf bitirilir. Sonra –izdihama neden olmamak kayd›yla- Makam-› ‹brahim’in arka taraflar›nda iki rekat tavaf namaz› k›l›n›r. Oran›n müsait olmamas› durumunda


tavaf namaz› baflka uygun bir yerde k›l›n›r. Tavaf namaz›n›n, kerahat vakti de¤ilse tavaf›n hemen peflinden k›l›nmas› daha iyidir. Tavaf, kesintisiz olarak yap›l›r. Tavaf s›ras›nda farz namaz için kamet getirilmesi, abdestin bozulmas›, ya da tavaf› kesmeyi gerektiren baflka bir mazeretin ortaya ç›kmas› gibi durumlar›n d›fl›nda tavafa ara verilmemelidir. Tavaf namaz›ndan sonra dua edilir ve zemzem içilir. 4. Sa’y Sa’y yapacak kifli, Hacer-i Esved’i istilam ederek Safa tepesine yönelir. “Allah›m! Senin r›zan için umre sa’yini yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diye niyet ederek Kâbe’ye döner tekbir, tehlil, salavat okur ve içtenlikle dua eder. Sonra Merve tepesine do¤ru yürüyerek sa’yin ilk flavt›na tekbir, tehlil ve dualarla bafllar. Yeflil ›fl›kl› direklerin aras›nda, erkekler koflar ad›mlarla yürür (Hervele). Yeflil direkler aras›nda her gidifl ve geliflte: “Rabbim! Günahlar›m›z› ba¤›flla. Bize merhamet et. Bize ikram et. Bizim bildi¤imiz ve bilmedi¤imiz bütün kusurlar›m›z› biliyorsun, bunlar› affet. Çünkü Sen mutlak güç, kerem ve ihsan sahibi olans›n” diye dua eder. Merve’ye var›nca bir flavt tamamlanm›fl olur. Burada da yine Kâbe’ye yönelerek tekbir, tehlil ve salavat-› flerife getirir, dua eder. Sonra Merve’den Safa’ya do¤ru yürür. Safa’ya var›nca ikinci flavt tamamlanm›fl olur. Di¤er flavtlar da ayn› flekilde yap›l›r. Yedinci flavt tamamland›ktan sonra Merve’de Kâbe’ye karfl› dönerek dua eder. 5. T›rafl Olup ‹hramdan Ç›kma Saçlar t›rafl edilmek suretiyle ihramdan ç›k›l›r. Erkekler saçlar›n› dipten t›rafl eder veya k›salt›rlar. Kad›nlar ise saçlar›n›n ucundan parmak ucu uzunlu¤undan daha az olmayacak miktarda keserler. T›rafl olduktan sonra umre ihram›ndan ç›k›lm›fl olur.

58


‹hramdan ç›kma aflamas›na gelmedikçe ihraml›lar, kendilerini de bir baflkas›n› da t›rafl edemezler. Bu aflamaya gelmifl ihraml› kimseler ise, birbirlerini t›rafl edebilirler. Bundan sonra Temettu hacc› yapanlara, hac için tekrar ihrama girinceye kadar ihram yasaklar› kalkar. K›ran ve ifrad hacc›na niyet edenler ise ihraml› kalmaya devam ederler. Temettu hacc›na niyet etmifl olanlar böylece umrelerini bitirip ihramdan ç›kt›ktan sonra, hac için ihrama girinceye kadar Mekke’de ihrams›z olarak kal›rlar. Hac›lar befl vakit namazlar›n› Harem-i fierif’te k›lmaya ve f›rsat buldukça bol bol nafile tavaf yapmaya özen gösterirler. Harem-i fierif’te Kur’an okumaya gayret ederler. Uzaktan gelenler nafile namaz yerine, nafile tavaf yaparlar. Zamanlar›n› iyi de¤erlendirirler, Mescid-i Haram’da gereksiz sohbetlere dalmazlar. 6. Hac ‹çin ‹hrama Girifl ve Arafat’a Ç›k›fl Temettu hacc› yapanlar uygulamada, hac için ihrama genellikle Zilhicce’nin sekizinci (Terviye) günü girerler. Dolay›s›yla o gün geldi¤inde evlerde ihram için ön haz›rl›klar yap›l›r. Kerahat vakti de¤ilse, iki rekat ihram namaz› k›l›n›r. Sonra: “Allah›m! Senin r›zan için hac yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diye niyet edilir. Arkas›ndan telbiye getirilerek hac için ihrama girilir. Böylece tekrar ihram yasaklar› bafllam›fl olur. Hac için ihrama girildikten sonra, nafile bir tavaf›n ard›ndan hacc›n sa’yi yap›labilir. Sonunda sa’y yap›laca¤› için bu nafile tavafta “Izt›ba” ve “Remel” yap›l›r. Hacc›n sa’yini bu flekilde önceden yapanlar art›k “Ziyaret tavaf›”ndan sonra sa’y yapmazlar. Fakat sünnete uygun olan, hacc›n sa’yinin Ziyaret tavaf›ndan sonra ve ihrams›z olarak yap›lmas›d›r. Bu flekilde ihrama girildikten ve arzu edildi¤i takdirde hacc›n sa’yi yap›ld›ktan sonra kafile ile birlikte Arafat’a hareket edilir. Sünnete uygun olan, Zilhiccenin sekizinci günü yani Terviye günü sabah namaz›n› Mekke-i Mükerreme’de k›ld›ktan sonra Mina’ya hareket etmek ve Arefe gecesini Mina’da

59


geçirmektir. Bu takdirde Arafat’a ç›kmadan önce Mina’da befl vakit namaz k›l›nm›fl olur. Buna göre Arefe günü sabah namaz›n› Mina’da k›ld›ktan sonra Arafat’a hareket edilir. Fakat günümüzde izdiham sebebiyle baz› organizasyonlarda Terviye günü do¤rudan Arafat’a ç›k›lmakta ve Arefe gecesi Arafat’ta geçirilmektedir. ‹zdiham sebebiyle bu flekilde do¤rudan Arafat’a ç›k›lmas›nda bir sak›nca yoktur. ‹ntikal esnas›nda telbiye, tekbir, tehlil, salavat getirilir ve bol bol dua edilir. Bu mübarek günlerin bereketinden olabildi¤ince yararlan›lmaya çal›fl›l›r. Arafat’a var›p çad›rlara yerleflilir. Hac› aday› bir süre istirahat ettikten sonra bütün varl›¤› ile Allah’a yönelip dua eder; telbiye, tekbir ve tehlil getirir. Kur’an okur, namaz k›lar, günahlar›na tövbe ederek göz yafl› döker, zikir ve tesbihle meflgul olur. Zeval, yani ö¤le vaktine kadar böylece ibadet etmeye devam eder. 7. Arafat Ö¤le vaktine kadar çad›rlarda ibadetle meflgul olunarak bu mübarek mekan›n ve zaman›n feyzinden ve bereketinden azami derecede istifade etmeye çal›flan hac› aday›, ö¤leye do¤ru namaz için haz›rl›k yapar. Ö¤le ezan› okunduktan sonra sünnet gere¤i, ö¤le ve ikindi namazlar› birlefltirilerek flöyle k›l›n›r (Cem-i takdim): Önce ö¤lenin ilk sünneti k›l›n›r. Sonra kamet getirilerek ö¤lenin farz› eda edilir. Selam verildikten sonra teflrik tekbiri getirilir. Arkas›ndan tekrar kamet getirilerek ikindinin farz› k›l›n›r. Selamdan sonra teflrik tekbiri getirilir. Böylece ö¤le ve ikindi namaz› bir ezan ve iki kametle eda edilmifl olur. Ö¤le ve ikindi namazlar› birlefltirilerek k›l›nd›¤›nda bu iki farz namaz› aras›nda baflka namaz k›l›nmaz. Bu sebeple ö¤lenin son sünnetiyle ikindinin sünneti terk edilir.

60


Namazdan sonra hacc›n en önemli rüknü olan Arafat Vakfesi yap›l›r. Arafat Vakfesi, süresi içinde Arafat s›n›rlar› içinde ihraml› olarak bulunmakla gerçekleflir. Arafat vakfesinin zaman›, Zilhiccenin 9. günü, yani Arefe günü ö¤leyin Günefl’in tepe noktas›na gelip Bat›’ya meyletmeye bafllad›¤› andan (Zeval vaktinden) bayram›n birinci günü fecr-i sad›k dedi¤imiz tan yerinin a¤armaya bafllad›¤› ana kadarki süredir. Bu süre içinde bir an orada bulunan kimse vakfe farz›n› yerine getirmifl olur. Uygulamada genellikle ö¤le ve ikindi namazlar› birlefltirilerek k›l›nd›ktan sonra vakfe için aya¤a kalk›larak k›bleye dönülür ve birlikte dua edilir. Arafat duas›n›n ayakta yap›lmas› müstehapt›r. Vakfe esnas›nda telbiye, tekbir, tehlil, tesbih ve salavat getirilir. Tevbe, isti¤far ve dua edilir. Esas olan herkesin içinden geldi¤i gibi dua etmesidir. Ancak uygulamada genellikle Arafat duas› okunur ve cemaat olarak herkes bu duaya kat›l›r. Bir süre bu flekilde vakfe yap›l›p bol bol dua edildikten sonra hac›lar Arafat’tan ininceye kadar kalan süreyi yine ibadet, dua ve zikirle de¤erlendirmeye çal›fl›rlar. Güneflin batmas›yla birlikte Arafat’tan Müzdelife’ye do¤ru hareket bafllar. Yolda yine telbiye, tekbir, tehlil, tesbih, salavat ve duaya devam edilir. Akflam namaz›, Müzdelife’de yats› vaktinde, yats› namaz›yla birlefltirilerek (cem-i tehirle) k›l›n›r.

61


62

8. Müzdelife Yats› vakti girip ezan okunduktan sonra kamet getirilerek ilk önce akflam namaz› k›l›n›r. Selam verdikten sonra teflrik tekbiri getirilir. Sonra ezan okunmadan ve kamet getirilmeden yats›n›n farz› k›l›n›r. Selamdan sonra yine teflrik tekbiri getirilir. Böylece iki vaktin farz› bir ezan ve bir kametle eda edilmifl olur. Bundan sonra yats›n›n son sünneti k›l›nabilir. Daha sonra vitir namaz› k›l›n›r. Sonra vakfe yap›lacak zamana kadar ihtiyaç varsa istirahat edilir veya isti¤far veya ibadetle meflgul olunur. Bu arada fleytana at›lacak tafllar toplan›r, temiz de¤ilse y›kan›r. Tafllar nohuttan büyük, f›nd›ktan küçük olmal›d›r. Tafllar›n burada toplanmas› flart de¤ildir. Baflka yerlerden de temin edilebilir. Müzdelife vakfesi, bayram gecesi, gece yar›s›ndan itibaren güneflin do¤ufluna kadarki süre içerisinde yap›labilir. Bu süre içinde k›sa bir an bile burada bulunan kimse vakfe görevini yerine getirmifl say›l›r. Ancak sünnete uygun olan, Müzdelife vakfesinin flafak söktükten ve sabah namaz› k›l›nd›ktan sonra yap›lmas›d›r. fiu kadar var ki, izdiham oldu¤u durumlarda gece yar›s›ndan sonra vakfe yap›p ayr›lmak mümkündür. Arafat vakfesinde oldu¤u gibi, Müzdelife vakfesinde de telbiye, tekbir, tehlil, tesbih, salavat getirilir, isti¤far ve dua edilir. Müzdelife vakfesinden sonra Mina’ya hareket edilir. Yol boyunca telbiye, tekbir, tesbih, tehlil ve duaya devam edilerek Mina’da kal›nacak çad›rlara gelinir. ‹steyenler burada bir müddet istirahat edip ihti-


yaç giderir. Daha sonra kafilenin uygun gördü¤ü bir zamanda halk aras›nda Büyük fieytan olarak tabir edilen AKâbe Cemresi’ne tafl atmak üzere tafllama (Cemerât) mahalline gidilir. 9. Cemerât’a Tafl Atma (fifieeytan Taflflllama) Kurban Bayram›’n›n 1., 2., 3. ve 4. günlerinde Mina’da bulunan ve halk taraf›ndan “Büyük fieytan” olarak tabir edilen AKâbe Cemresi’ne, “Orta fieytan” olarak tabir edilen Orta Cemre’ye ve “Küçük fieytan” olarak tabir edilen Küçük Cemre’ye usûlüne uygun olarak tafllar at›lmal›d›r. Bayram›n birinci günü Büyük Cemre’ye 7, ikinci, üçüncü ve dördüncü günlerinde ise her üç cemreye 7’fler (21x3=63+7=70) tafl at›l›r. Tafllama küçükten büyü¤e do¤ru yap›l›r. Ancak, Mina’da kal›nmad›¤› takdirde dördüncü günü tafl at›lmas› gerekmez. Uygulamada bayram›n dördüncü günü genellikle Mina’da kal›nmamakta ve tafl at›lmamaktad›r. (7+21x2=49) Tafllama flöyle yap›l›r: Tafllar›n at›ld›¤› kümeye yaklaflarak, at›lacak tafl, sa¤ elin bafl ve flehadet parmaklar›n›n uçlar›yla tutulur. “Bismillah, Allahu ekber ra¤men li’fl-fleytani ve hizbih (Allah’›n ad›yla...fieytan ve taraftarlar›na ra¤men, Allah büyüktür!)” diyerek at›l›r. Tafllar›n her biri ayr› ayr› ve kümelerin üzerine veya kümeleri kuflatan havuzlara düflecek flekilde at›l›r. Bayram›n birinci günü, Büyük cemreye tarif edildi¤i flekilde “7” tafl at›l›r. Tafllamaya bafllamadan önce telbiyeye son verilir. Tafllama, bayram›n ikinci günü tan yeri a¤ar›ncaya kadar devam eder. Bayram›n ikinci günü, küçü¤ünden bafllanarak her üç cemreye 7’flerden toplam

63


21 tafl at›l›r. ‹kinci günkü tafllama zeval vaktinde yani ö¤leyin güneflin tepe noktas›na gelip bat›ya yönelmesiyle birlikte bafllar, gece tan yeri a¤ar›ncaya kadar devam eder. Bayram›n üçüncü günü de ikinci günde oldu¤u gibi küçük cemreden bafllamak üzere her üç cemreye 7’flerden toplam 21 tafl at›l›r. Üçüncü günde tafllaman›n zaman› zeval vaktinden yani ö¤leyin güneflin tepe noktas›na gelip bat›ya yönelmesiyle birlikte bafllar, gece tan yeri a¤ar›ncaya kadar devam eder. Bayram›n dördüncü günü tan yeri a¤ar›ncaya kadar Mina’dan ayr›lmam›fl olanlar, tan yerinin a¤armas›ndan itibaren günefl bat›ncaya kadar her üç cemreye “7”flerden toplam 21 tafl daha atarlar. Tan yeri a¤armadan Mina’dan ayr›lanlar›n bu günün tafllar›n› atmalar› gerekmez. Uygulama da böyledir. Tafllamalarda, çok kalabal›k olan gündüzün izdihaml› saatleri yerine, tenha olan gece saatleri, ya da akflam saatleri tercih edilmelidir. Küçük ve orta cemrelere tafl at›ld›ktan sonra, mümkünse bir kenara çekilip dua edilir. Büyük cemreye tafl at›ld›ktan sonra beklenmez, oras› hemen terk edilir. Hacda Cemerât’a tafl atman›n mazeret sebebiyle terk edilmesinden dolay› bir fley gerekmez. Hastal›k, yafll›l›k ve sakatl›k gibi mazeretlerle tafllar› bizzat kendisi atamayacak durumda olanlar, vekâlet vererek tafllar› bir baflkas›na att›rabilirler. Ayr›ca vaktinde at›lamayan tafllar›n, bayram›n dördüncü günü günefl bat›ncaya kadar at›lmas› mümkündür.

64

UYARI Herhangi bir sıkıntı yaşamamak için şeytan taşlama, mutlaka Diyanet İşleri Başkanlığı’nın önerdiği vakitlerde yapılmalıdır. İzdiham sonucunda yaşanan sıkıntı, acı, yaralanma ve hatta ölüm olaylarının hac ibadetinin ruhuyla bağdaşması mümkün değildir. İbadetini yerine getirip sevap kazanmayı uman bazı Müslümanların, birtakım insanların ölümüne sebebiyet vermesinin dinen asla tasvip edilecek bir durum olmadığı açıktır. Bunun temel nedeni, eğitimsizlik, bilgi eksikliği ve tedbirsizliktir. Bu tür üzücü olaylara sebep olmamak için Diyanet İşleri Başkanlığı’nın uyarılarının mutlaka dikkate alınması son derece önemlidir.


10. Hac Kurban› (fifiü ükür Hedyi) Temettu ve K›ran hacc› yapanlar›n kesmeleri vacip olan kurbana ‘fiükür kurban›’ (fiükür Hedyi) denmektedir. ‹frat hacc› yapanlar bu kurban› kesmekle yükümlü de¤illerdir. Her ne kadar Sünnete uygun olan hac kurban›n›n, AKâbe Cemre’sine tafl att›ktan sonra kesilmesi ise de, bunun duruma göre ve ihtiyaca binaen tafl atmadan önce de kesilmesi mümkündür. Hac kurban›, Harem Bölgesi s›n›rlar› içerisinde, bayram›n birinci günü tan yerinin a¤armaya bafllamas›ndan itibaren kesilir. Bir kimse hac kurban›n› bizzat kendisi kesebilece¤i gibi vekâlet vererek bir baflkas›na da kestirebilir. Nitekim ‹slâm Kalk›nma Bankas›, bedelini ödeyenlerin kurbanlar›n›, onlara vekâleten kestirmektedir. Hac kurban›n›n etinden sahibi dahil herkes yiyebilir. Hac›lar, Kurban Bayram›nda flartlar›n› tafl›yan her müslüman›n kesmekte oldu¤u kurban› (udhiyye) kesmek zorunda de¤illerse de sevap kazanmak için nafile olarak kesebilirler. Bu takdirde vekâlet vererek memleketlerinde kestirmeleri daha uygun olur. 11. T›rafl Olup ‹hramdan Ç›kma ‹hramdan saçlar› dipten t›rafl veya k›saltmak suretiyle ç›k›l›r. Bunun için zaman› gelince erkekler saçlar›n› dipten t›rafl eder veya k›salt›rlar. Kad›nlar ise saçlar›n›n ucundan bir miktar keserler. Böylece hac ihram›ndan ç›k›fl›n birinci aflamas› (ilk tehallül) gerçekleflmifl olur ve efliyle iliflki d›fl›nda kalan geçici ihram yasaklar› kalkar. Sünnete uygun olan flekliyle hacda t›rafl olup ihramdan ç›kma zaman›, bayram›n birinci günü AKâbe Cemre-

65


66

si’ne tafl at›l›p kurban kesildikten sonrad›r. Bayram›n birinci günü, önce AKâbe Cemresi’ne tafl at›l›r, sonra kurban kesilir, daha sonra da t›rafl olup ihramdan ç›k›l›r (tafl, bafl, t›rafl). Ancak özellikle günümüz flartlar›nda milyonlarca insan›n k›sa bir sürede AKâbe Cemresi’ne tafl atamayacaklar› ve yüz binlerce kurban›n bir anda kesilemeyece¤i göz önüne al›nd›¤›nda, tafl atmadan ve kurban kesmeden ihramdan ç›k›lmas›nda bir sak›nca yoktur. 12. Ziyaret Tavaf› Hacc›n ikinci rüknü olan “‹fada tavaf›” ya da ‘Ziyaret tavaf›’, t›rafl olup ihramdan ç›kt›ktan sonra yap›l›r. Ziyaret tavaf›n›n vakti, bayram›n ilk günü gece yar›s›ndan itibaren bafllar. Uygulamada ziyaret tavaf›, genellikle t›rafl olup ihramdan ç›kt›ktan sonra yap›lmaktad›r. Fakat t›rafl olmadan, ihramdan ç›kmadan da yap›labilir. Ziyaret tavaf›n›n, bayram›n ilk üç gününde yap›lmas› sünnete uygun ise de, daha sonraki günlerde de yap›labilir. Özellikle günümüz flartlar›nda hacc›n çok kalabal›k olmas› sebebiyle ziyaret tavaf›n›n daha sonraki günlerde yap›lmas›nda bir sak›nca yoktur. Ziyaret tavaf›n›n tamamlanmas›yla hac ihram›ndan ç›k›fl›n ikinci aflamas› (ikinci tehallül) da gerçekleflmifl olur ve efliyle iliflki yasa¤› da ortadan kalkm›fl olur. Özel hallerinde bulunan kad›nlar, ziyaret tavaf›n› bu halleri sona erinceye kadar ertelerler. Hac organizasyonlar›nda bu durumdaki han›mlar›n, özel günlerinden sonra tavaflar›n› yapabilmeleri için gerekli düzenlemeler yap›lmaktad›r. Arafat’a ç›kmadan önce hacc›n sa’yini yapmam›fl olanlar, ziyaret


tavaf›ndan sonra hacc›n sa’yini yapacaklar›ndan tavaf esnas›nda ›zt›ba ve remel yaparlar. Daha önce hacc›n sa’yini yapanlar ise, tavafta ›zt›ba ve remel yapmazlar. Hacc›n aslî vaciplerinden olan sa’yin yerine getirilmesinin ard›ndan hac› art›k Mekke’de kald›¤› süre içinde befl vakit namaz› Harem-i fierif’te k›lmaya özen gösterir. Kalan günlerini olabildi¤ince verimli bir flekilde de¤erlendirmeye çal›fl›r. Bunun için bol bol nafile tavaf yapar. Özellikle ifrat hacc› yapanlar, hacdan önce umre yapmad›klar› için, bayram›n dördüncü gününden itibaren umre yapabilirler. 13. Veda Tavaf› Hacca Mikat s›n›rlar› d›fl›ndan gelmifl olanlar (Âfâkiler) Mekke’den ayr›lmadan önce “Veda Tavaf›” yaparlar. Hac›lar›n hacla ilgili olarak yapacaklar› bu son göreve “Sader Tavaf›” da denir. Veda Tavaf›, “Allah›m! Senin r›zan için Veda tavaf› yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diye niyet edilerek yap›l›r. Tavaf›n arkas›ndan, tavaf namaz› da k›l›nd›ktan sonra çokça dua edilir, af ve ma¤firet dilenir. Nihayet ayr›l›¤›n üzüntüsü içinde göz yafllar›yla Kâbe’ye ve Mescid-i Haram’a veda edilir. Özel halleri sona ermeden Mekke’den ayr›lmak zorunda kalan han›mlar, veda tavaf› yapmazlar. Ziyaret tavaf›ndan sonra herhangi bir nafile tavaf yap›l›p veda tavaf› yap›lmadan Mekke’den ayr›lma durumunda kal›nm›flsa, yap›lan bu nafile tavaf, veda tavaf› say›l›r.

67


B. ‹frad Hacc›’n›n yap›l›flfl›› ‹frad hacc›, umresiz yap›lan hacd›r. ‹frad hacc› yapacak olan kifli, ihrama girerken “Allah›m! Senin r›zan için hac yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diyerek yaln›z hacca niyet eder ve telbiye getirir. Böylece yaln›z hac için ihrama girer ve hacdan önce umre yapamaz. Bu flekilde art›k bayram›n birinci günü t›rafl oluncaya kadar hac ihram›yla kal›r ve ihramdan ç›kmaz. Mekke-i Mükerreme’de bulundu¤u günlerini olabildi¤ince güzel bir flekilde de¤erlendirmeye özen gösterir, bol bol tavaf yapar. ‹frad hacc›na niyet eden kiflinin Mekke’ye var›nca yapaca¤› ilk tavaf, Kudûm Tavaf›’d›r. Bunun için “Allah›m! Senin r›zan için ‘Kudûm Tavaf›’ yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle” diye niyet ederek tavaf yapar. Hacc›n sa’yini Kudûm tavaf›n›n ard›ndan yapabilir. Bu takdirde Kudûm tavaf›n› yaparken “Izt›ba” ve “Remel” yapar. Hacc›n sa’yini Kudûm tavaf›n›n ard›ndan yapm›fl olanlar, art›k Ziyaret tavaf›ndan sonra sa’y yapmazlar. ‹frad hacc› yapanlar›n Hac kurban› (fiükür Hedyi) kesmeleri gerekmez. Ancak arzu ederlerse nafile olarak kesebilirler.

68

C. K›ran Hacc›’n›n Yap›l›flfl›› K›ran hacc›, ayn› y›l›n hac aylar›nda Umre ve Hacca birlikte niyet ederek ikisini ayn› ihramla yapmakt›r. K›ran hacc› yapacak olan kimse, ihrama girerken “Allah›m! Senin r›zan için umre ve hac yapmak istiyorum. Bunlar› kolaylaflt›r ve kabul eyle” diyerek niyet eder ve telbiye getirir. ‹hrama girdikten sonra bayram›n birinci günü t›rafl oluncaya kadar ihramdan ç›kamaz. K›ran hacc› yapan kimsenin Mekke’ye var›nca yapaca¤› ilk tavaf umre tavaf›d›r. Bunun için, “Allah›m! Senin r›zan için umre tavaf› yapmak istiyorum. Bunu kolaylaflt›r ve kabul eyle.” diye niyet ederek umre tavaf›n› yapar. Bu tavaftan sonra umrenin sa’yi yap›laca¤›ndan tavafta “Izt›ba” ve “Remel” yap›l›r. Tavaftan sonra umrenin sa’yi yap›l›r. Sa’ydan sonra t›rafl olunmaz ve bayram›n birinci günü t›rafl oluncaya kadar ihramda kalmaya devam edilir. K›ran hacc›na niyet eden kimsenin, umresini tamamlad›ktan sonra Kudûm tavaf› yapmas› sünnettir. Kudûm tavaf›ndan sonra isterse hacc›n sa’yini yapabilir. Bu takdirde art›k Ziyaret tavaf›ndan sonra sa’y yapmaz. Sa’yi, Kudûm tavaf›ndan sonra yapacaksa, tavafta ›zt›ba ve remel yapar.


Bundan sonra Arafat’a ç›k›ncaya kadar nafile tavaf ve ibadetle meflgul olur. Befl vakit namaz›n› Harem-i fierif’te k›lmaya özen gösterir. K›ran hacc› yapanlar da, hac kurban› (flükür hedyi) keserler. D. Hacda Kad›nlarla ‹lgili Baz› Özel Durumlar Hac ve umrenin yerine getirilifli aç›s›ndan kad›nlarla erkekler aras›nda görülen farklar flunlard›r: 1. Kad›nlar için erkeklerde oldu¤u gibi özel bir ihram k›yafeti söz konusu de¤ildir. Kad›nlar hac esnas›nda da elbise, bafl örtüsü, çorap, ayakkab› gibi her zaman giydikleri k›yafetlerini giyerler. Yaln›zca yüzlerini örtmezler. 2. Telbiye, tekbir, tehlil, salavat okurken ve dua ederken erkeklerin yapt›¤› gibi seslerini yükseltmezler. 3. Remel ve Hervele yapmazlar. 4. ‹zdiham olan yerlerde mümkün oldu¤u kadar erkeklerin aras›na girmemeye özen gösterirler. Özel-

likle namaz k›larken, erkek saflar› aras›nda kalmay›p kad›nlara ait yerlerde namaz k›larlar. 5. Âdetliyken ihrama giren veya ihrama girdikten sonra âdet görmeye bafllayan han›mlar, tavaf d›fl›nda, hacc›n bütün menasikini yerine getirebilirler. Tavaf› özel günleri geçtikten sonra yaparlar. 6. Âdetliyken ihrama giren ve ihrama girdikten sonra âdetleri bitmeden Arafat’a ç›kmak durumunda kalan han›mlar, ihrama girerken ‹frad hacc›na niyet etmelidirler.

69


ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MED‹NE’Y‹ YAfiAMAK 70


“Andolsun, Allah’ın Rasulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab, 21)

Y

esrib... Merkezinde uzun y›llar birbirleriyle kavgal› olan Evs ve Hazrec kabileleri ile, etraf›nda birçok Yahudi kabilesinin yaflad›¤› eski bir yerleflim merkezi. Baflta hurmac›l›k olmak üzere, ziraat›n hâkim oldu¤u, bitki örtüsü, iklimi, havas› ve suyuyla gayet güzel bir mekan.

ayd›nlanan flehir… Din, medeniyet ve Medine kavramlar›n›n ayn› kökten gelmeleri ve aralar›ndaki mana ve muhteva birlikteli¤i sebebiyle din ve medeniyetin yeni befli¤i. Ve nihayet Hz. Peygamber’in oraya yerleflmesiyle Medinetü’n-Nebiyy yani Peygamber fiehri’ne dönüflen hicret yurdu…

Evs ve Hazrec’den gelen birçok bahtiyar insan›n I. ve II. Akabe bey’atlar›nda Hz. Peygamber’e bey’at etmeleriyle ‹slam’la tan›flan, daha sonra Mekkeli birçok muhacirin s›¤›na¤› ve hicret yurdu olan, halka halka yay›lmas› sebebiyle ‹slam’›n parlayan merkezi… Yesrib iken, Hz. Peygamber’in hicret etmesiyle el-Medinetü’l-Münevvere olan, yani Allah’›n nuruyla, din ile

Medine’yi yaflamak bir özlemdir. Medine’ye duyulan özlemin alt›nda yatan, Peygambere duyulan özlemdir. Onun getirdi¤i de¤erlere duyulan hasrettir. Fakirlerin, kimsesizlerin, yoksullar›n, dullar›n, yetimlerin hiçbir zaman geri çevrilmedi¤i makama; sevgi, ilgi ve cömertlik kap›s›na duyulan özlemdir. ‹nsana verilen de¤ere, gönülleri kand›ran hikmet kap›s›na

71


duyulan özlemdir. Kardeflli¤e, dostlu¤a ve samimiyete duyulan özlemdir. Medineliler taraf›ndan tarifi imkans›z bir sevinçle, coflkulu bir flekilde karfl›lanm›flt› günlerdir beklenen hicret yolcusu. O’nu önceden tan›yanlarda depreflmifl bir hasret, ilk defa görüflenlerde ise garip bir heyecan vard›. Sonunda beklenen misafir Yesrib’i teflrif etmifl, böylece Medine’nin bir peygamberi, Hz. Peygamber’in ise bir Medine’si olmufltu. Hicret, terk edifl demekti. Evi, bark›, do¤up büyüdü¤ü flehri, Mekke’yi terk edifl… Çocuklu¤unu ve gençli¤ini geçirdi¤i, hat›ralarla dolu olan ve her fleyden önemlisi Kâbe’nin bulundu¤u bir iklimden ayr›l›fl demekti. Hicret, bir kaç›fl de¤ildi. Zorba ve zalim Mekke müflriklerinin bask› ve iflkencelerinden kaç›fl de¤ildi. Hicret, ‹slam’›n yay›lma ve yaflanmas›n›n t›kand›¤› yerden ayr›l›p, rahat nefes alabilecekleri, ‹slam’› yaflayabilecekleri Medine’ye göçmekti. Hicret, Allah’›n izni ve emriyle, Allah’›n r›zas›n› alabilmek, dinini güzelce yayabilmek için

72

O’na gitmekti. Hicret, güçlenip geri dönmek için geçici olarak göç etmekti. Hicret, s›rf Allah ad›na yap›lan bir fedakârl›kt›. Medineli Müslümanlar aç›s›ndan ise hicret, muhacir kardefllerine kucak aç›fl demekti. Yard›mlaflma, dayan›flma, paylaflma ve kardefllik demekti. Din kardefllerini bar›nd›rma, himaye etme ve sahiplenmekti. Bunun için “Ensâr” (Yard›mc›lar) demiflti Kur’an Medinelilere. Hicret, Medineli iki kardefl kabilenin, Evs ve Hazrec’in bile bir türlü geçinemedi¤i mekanda, Ensar-Muhacirîn kardeflli¤ini gerçeklefltirmekti. Evini, ifl yerini, hurmal›¤›n›, yiyece¤ini, sermayesini kardefliyle paylaflmakt›. Asl›nda Medine’ye hicret, bir anlamda medeniyete hicretti. Cahiliyye’nin ve bedevili¤in egemen oldu¤u Arap toplumunda, medenî olabilmek, medeniyeti tesis edebilmek, belki de yap›labilecek ifllerin en zoruydu. Kültür düzeyi düflük, okuma yazma bileni az olan bir toplumu, medenî bir topluma, Yesrib’i Medine’ye dönüfltürmek hiç de kolay de¤il-


di. ‹flte Allah Rasulü, bu zoru baflarabilmek, bu toplumsal dönüflümü gerçeklefltirmek için hicret etmiflti. Hz. Peygamber burada, cahiliyye insanlar›n› medeniyete, hem de su medeniyetine kavuflturmufltu. Hem maddi, hem de manevi temizli¤i ö¤retti onlara. Temiz bir toplumun nas›l oluflmas› gerekti¤ini hayata geçirerek gösterdi. K›z çocu¤unu diri diri gömecek kadar kat›-gaddar insanlardan, can tafl›yan her varl›¤a, hatta eflyaya dahi r›fkla, merhametle muamele edecek bir Medine toplumu oluflturabilmiflti. Kin, nefret ve intika-

m›n hakim oldu¤u nice kalpleri yumuflatarak, onlardan bir sevgi ve merhamet toplumu meydana getirdi. Ç›karc›l›¤›, çapulculu¤u ve f›rsatç›l›¤› revaçta olan bir topluma, kendisi için istedi¤ini, kardefli için de istemeyi, di¤ergâml›¤›, kardeflli¤i yaflatt›. Komflusu aç iken, tok gezilemeyece¤ine inand›rd›. Dürüstlü¤ü, güvenilirli¤i, aldatmamay›, helal kazanc›, al›n terini, kul hakk›n›, hak ve hukuku, hakkaniyeti, eflitlik ve adaleti ö¤retti. ‹yili¤i, güzelli¤i, hayr›, ahlâk›, samimiyeti, olgunlu¤u, takvay› tatt›rd›. ‹nsanlara hizmette, emanet ve mesuliyet bilincini, ehil olma esas›n› getirdi. Dayan›flmay›, yard›mlaflmay›, sosyal adaleti tesis etti. Irz, namus konular›nda hassas olmay›, iffetli, ahlâkl› bir toplum kurmay› baflard›. ‹lme, Kur’an’a, hikmete, hakikate ve bilgiye önem verdi ve Mescidin içinde “Ashab-› Suffa” diye an›lan bir üniversiteyi açt›, onlar› bizzat yetifltirdi. Köle ve cariyeler, insan olduklar›n›, kad›nlar sayg›nl›klar›n›, fakirler sahipsiz olmad›klar›n›, güçsüzler kimsesiz kalmad›klar›n› hep ondan, onun uygulamalar›ndan ö¤renmiflti. K›saca onlara insanl›¤›, insanca yaflam›, Müslümanl›¤›, medeniyeti gösterdi.

73


Güç ve imkan› oldu¤u halde, misilleme yerine sabr›, Mekke’nin fethinde oldu¤u gibi, intikam alma yerine aff› onda gördü insanlar. Medine’de Yahudi kabileleriyle birlikte bar›fl içinde yaflama tecrübesini de o gösterdi insanlara. Hz. Peygamber, as›rlard›r süregelen bir cahiliyye toplumunu, 23 y›ll›k risaleti süresince saadet toplumuna çevirmeyi baflarm›flt›. Allah’›n hidayeti ve Hz. Peygamber’in örnekli¤i sayesinde cahiliyye döneminin kaba, zorba ve müflrik insanlar›n›n, çok k›sa sürede gerçekleflen bu toplumsal de¤iflimle, nas›l örnek bir nesil meydana getirdiklerine flahit oldu tarih. ‹flte bu sebeple olmal›d›r ki, baz› usulcülerimiz, “fiayet Rasûlullah (s.a.s.)’›n peygamberli¤ini isbat için hiçbir mucize olmasa, sadece onun ashab› bile (bunun isbat›na) yeter” demifllerdir. Yani, O’nun önderli¤inde oluflan bu yeni ve medenî toplumun vücuda gelmesi, âdetâ mûcizevî bir de¤iflimdir. Medine’ye giderken hac›, âdeta kendisinin de hicret etmekte oldu¤unu düflünmelidir. Buradaki hicret, hakiki bir hicret de¤il, mecazi bir hicrettir. Öncelikle Hz. Peygamber’in bir hadisinde buyurdu¤u gibi, “Allah’›n yasaklar›n› terk etme” (Buhari, ‹man, 4) anlam›nda bir hicrettir. Yani hac› bu hicretiyle, Mekke’yi ve Mekkelileri terk etmemekte, Allah’›n kendisine haram k›ld›¤› yasaklar› terk etmektedir. ‹kinci olarak hac› ruhen ve zihnen Asr-› Saadet’e hicret etmektedir. Birkaç günlü¤üne de olsa, Medine’ye, Allah Rasulü’ne ve Ensar’a misafir olmaktad›r. Asl›nda, ‹slam’›n yay›ld›¤› ve yafland›¤› iklimde, ‹slam Tarihini, Hz. Peygamber’in hayat›n›, sahabeyi yeniden okuma, yerinde anlama ve tan›ma imkan› verece¤i için Medine ziyaretinin önemi büyüktür. Hz. Peygamber’in yaflad›¤›, dolaflt›¤›, namaz k›ld›¤› mekanlarda bulunmak, O’nun teneffüs etti¤i ayn› atmosferi teneffüs etmifl olmak elbette bir ayr›cal›k ve bahtiyarl›kt›r. Her ne kadar, tarihî doku itibar›yla eski Medine’den neredeyse hiçbir iz kalmam›flsa da, hac› orada zihnen on dört as›r öncesine hayali bir yolculuk ya-

74


par ve sahabenin aras›ndaym›fl gibi hisseder kendisini. Allah Rasûlü’nün mütevazi hayat tarz›na inat mevcut gökdelenler, yald›zl›-y›ld›zl› lüks oteller, s›n›rs›z tüketimin yap›ld›¤› çarfl›lar, modern yap›laflmalar, bu zihni yolculu¤un önünde büyük engeller olarak dursa da, hac› gönlüyle gerçeklefltirir bu hicreti. Alt›n biriktiren zenginlerle Ebû Zerr’in k›yas›ya giriflti¤i mücadelesine inat, bugün Ebû Zerr Çarfl›’s›nda onlarca kuyumcu olsa da, o iklime hicret edenler Ebû Zerr ve Ebû’d-Derda’lar› hem görür, hem de duyar gönül sokaklar›nda. Bazen, çeflitli ülkelerden gelmifl kardefllerini gördükçe o sahabîleri hat›rlar, onlar› görmüfl gibi olur. Mescid-i Nebevî’nin etraf›nda kümeleflen ve el uzat›ld›¤›nda yetiflecek kadar yükseklikteki çat›s›z duvarlardan ve kap› yerine örtülerin kullan›ld›¤›, iç- içe küçük küçük odac›klardan ve darac›k sokaklardan oluflan eski Medine, asl›nda sahabenin ne kadar mütevazi ve birbirlerine karfl› ne denli samimi olduklar›n›n da göstergesidir. Yüz y›l öncesini tasvir eden bir Medine maketine göre, o günkü yerleflim merkezinin bugünkü Mescid’in d›fl alan›n› ancak kaplad›¤›n› dikkate al›rsak, on dört as›r önceki Medine’nin sadeli¤ini ve s›cak komfluluk ve kardefllik havas›n› daha rahat anlayabiliriz. Evet, bugün belki de o günkü haline en yak›n olan mekan›n, içerisinde nice büyük sahabîlerin medfun oldu¤u Bakî’ Mezarl›¤› oldu¤unu söylesek mübala¤a etmifl olmay›z. Bütün bunlara ra¤men hac›, kalbiyle uçar ve zemini kumlardan kapl›, kap›lar› aç›k, sadece k›ble taraf›ndaki ön k›sm› hurma dallar›yla gölgelendirilen, k›bleye dönüldü¤ünde sol duvar›na bitiflik annelerimize ait odalar›n bulundu¤u ve Ashab-› Suffa’ya tahsis edilmifl mekan›yla Hz. Peygamber’in o günkü mescidini düfller. Orada nice vahiylerin ö¤retildi¤ini, nice hutbelerin okundu¤unu, sahabe-i kiram›n orada yetiflti¤ini, k›sacas› Medine’deki medeniyetin orada tesis edildi¤ini hat›rlar. Medine toplumunun kalbi olan bu mescidin, ‹slam medeniyetine nas›l merkezlik yapt›¤›n› düflünür. Ruhuyla o mes-

75


cide girer ve sahabenin aras›na kat›l›r, onlarla beraber dinlemeye çal›fl›r. Hz. Peygamber’in veciz hutbelerini, âdeta bafl›n›n üzerinde kufl varm›flças›na dikkatli ve de istekli bir flekilde. Zihnen de olsa Allah Rasûlü’nün huzurunda olman›n heyecan› kaplar bütün vücudunu. Gözlerini alamaz o ay gibi parlayan yüzünden ve tek tek duymaya çal›fl›r mübarek dudaklardan dökülen hikmet dolu hadis-i flerifleri. O anda kendisinin konumunu, durumunu gözden geçirir içinden. Bugünkü haliyle, o gün Rasûlü Ekrem’in çevresinde olsayd›, acaba Hz. Peygamber ile iliflkileri nas›l olurdu? Acaba Allah ve Rasûl sevgisi a¤›r basan, Allah yolunda, din u¤runda her türlü fedakarl›¤a koflan Ensar veya Muhacirler aras›na girebilir miydi? Yoksa ç›kar, dünya, ganimet, mevkimakam h›rs› a¤›r basanlar aras›na m› düflerdi? Mescid-i Nebevînin huzurlu ortam›nda, âlemlere rahmet Allah elçisinin kuflat›c› rahmetinin atmosferi, müminleri hofl bir bahar serinli¤i gibi sarar. Frekanslar›n› bu maneviyat ortam›na ayarlayabilen âfl›klar›n yaflad›¤› manevî zevkin boyutlar› tahmin kal›plar›na s›¤maz. Bu manevî atmosfer, ruhen

76


“Muhabbetten Muhammed oldu hâs›l Muhammetsiz muhabetten ne hâs›l?”

en kirli insanlar› bile bir ç›rp›da ar›tabilecek güçtedir. Ancak bu atmosferi soluyabilmek için frekanslar›n bu atmosfere ayarlanmas› gerekmektedir. Kibir, gurur, kendini be¤enmifllik, baflkalar›n› küçük görme, gösterifl, bencillik, kin, nefret, haset, yalandolan gibi dalgalarla hiç tutmuyor Mescid-i Nebevinin frekanslar›. ‹fllenen günahlardan dolay› duyulan piflmanl›k, tövbe, isti¤far, mahviyyet, yap›lan kötülüklerden ötürü duyulan mahcubiyet, ihlâs, samimiyet, içtenlik, manen ar›nma tutkusu ve günahlara dönmekten, atefle girmekten korkarcas›na endifle duyma gibi özellikler gerekiyor. Mü’minler denizinde bir damla olman›n heyecan›n› yaflayanlar›n ve bu denizin bir damlas› olmay› nasiplerin en büyü¤ü sayanlar›n frekans› tutarken; mü’minlerin derdiyle dertlenmeyen, kendisi için istedi¤ini mü’min kardefli için de istemeyen, komflusu açken tok yatan ve Allah için sevmeyenlerinki ise tutmuyor. Biraz tutturabilenler ise k›smen duyarlar bu atmosferin zevkini. Birazc›k duyunca da daha fazla solumak isterler. Günahlardan ar›narak anas›ndan do¤du¤u gibi günahs›z hale gelmek ümidiyle yola ç›kan insanlar›n bu

77


kutlu yolculuklar›n›n Peygamber Mescidi’ni ziyaret bölümü, manevi hazz›n en yo¤un tad›ld›¤› k›s›mlardan biridir. Ancak bunun için Allah Resûlünün getirdi¤i de¤erlere karfl› susuzluktan çatlam›fl topra¤›n, ince ince ya¤an ya¤mura karfl› özlemi gibi bir özlem ve tutkuya sahip olmak gerekmektedir. Bu de¤erlere karfl› böylesine bir özlemi olmayanlar, söz konusu hazz› yeterince tadamazlar. fiairin dedi¤i gibi: “Muhabbetten Muhammed oldu hâs›l Muhammetsiz muhabbetten ne hâs›l?” Hac›, Allah Rasûlü’nün dönemine yetiflememiflse de, O’nun mekan›na ulaflt›¤›n›, O’nun civar›nda bulundu¤unu, O’na birkaç günlü¤üne de olsa komflu oldu¤unun bilinciyle yaflar Medine’yi. Bunun ne büyük bahtiyarl›k oldu¤unu anlayarak O’nun civar›nda tak›n›lmas› gereken edebi, olgunlu¤u, ahlâk-› Muhammediyye’yi elde etmeye çal›fl›r. Bunun için do¤ru Ashab-› Suffe’ye gider. Hz. Peygamber’in ahlâk›n› O’nun buradaki has talebelerinde görmeye çal›fl›r, onlardan sorar. Sonra di¤er sahabîleri arar, evlerine, gönüllerine misafir olur ve onlar›n hayat›n›, ahlâk›n›, mizaçlar›n› gözlemlemeye gayret eder. Düfl ve düflünceyle de olsa, s›ddîklarla, salihlerle, sahabeyle beraber olman›n, o “güzel arkadafll›¤›n” hazz›n› yaflar bir an. Hz. Ebû Bekr’den teslimiyeti ve tasdik etmeyi, Hz.


Ömer’den adaleti ve medenî cesareti, Hz. Osman’dan edeb ve hayây›, Hz. Ali’den ilim ve flecaati, Hz. Talha ve Abdurrahman b. Avf’tan cömertli¤i, Ebû Zerr ve Ebu’d-Derda’dan aç›k sözlülü¤ü ve zahidli¤i, Bilal-i Habeflî ve Ammar b. Yâsir’den sabretmeyi, Abdullah b. Ömer’den Hz. Peygamber’i nas›l izleyece¤ini, ‹bn Abbas ve Hz. Aifle validemizden O’nu nas›l anlayaca¤›n› iyice ö¤renir. Ömrü boyunca Kur’an ayetlerinden tan›d›¤› sevgili peygamberini, bu defa O’nun yaflad›¤› yerde, dostlar›ndan da dinledikten sonra, O’nun huzuruna ç›kmaya niyet eder. Âdeta hayattaym›flças›na sükûnet ve vakarla, O’na lay›k olan bir edep ve hürmetle Kabr-i Saadet’i ziyaret eder. Ruhuyla ve bedeniyle Allah Rasûlü’nün huzuruna var›r ve samimiyetle salat ve selam eder. Orada O’nun civar›nda olman›n ötesinde, huzurunda oldu¤unu idrak eder. O’na olan inanc›n›, teslimiyetini, ba¤l›l›¤›n›, sevgisini ve sebat›n› ifade eder. ‹nananlar için örnek, önder ve rehber olmas›na ra¤men, O’nu hakk›yla ve yak›ndan tan›yamaman›n eksikli¤i, sünnetlerini yeterince yaflayamaman›n ezikli¤i ve her fleyden önemlisi O’na lay›k bir ümmet olamaman›n verdi¤i mahcubiyetle var›r huzura. Tam huzurda iken, O’na inanmak, ümmeti olmak, civar›nda olmak, huzurunda olmak ve nihayet izinde olmak ne anlama gelmektedir ve nas›l gerçeklefltirilecektir diye düflünür. Sünnete uyman›n, sadece flekilde kalan salt bir taklit olmad›¤›n›, flekil ile birlikte özün yakalanmas› oldu¤unu, her yer ve zamanda uygulanabilecek nebevî ilkelere uymak demek oldu¤unu düflünür. Sünnetin Mekke’den Medine’ye, medeniyete giden nebevî yol oldu¤unu, di¤er bir ifade ile bir “Medeniyet Projesi” oldu¤unu hat›rlar. Nerede ve ne zaman yaflarsa yaflas›n, medenî bir birey olmay› ö¤retir Sünnet... Emanet, ehliyet, adalet, hakkaniyet, samimiyet, dayan›flma, yard›mlaflma, kolaylaflt›rma, kardefllik, temizlik,

79


Ravza-i Mutahhara

iyilik, dürüstlük, hoflgörü, sevgi-sayg›, yararl›l›k, ahlâkilik, olgunluk, örnek ve önder olmak, sosyal olmak...vb. hem Kur’an’da vurgulanan ahlâkî ö¤retiler, hem de bizzat Hz. Peygamber’in alt›n› çizdi¤i “mekârim-i ahlâk” yani ahlâkî de¤erler ile temiz bir toplum, medenî bir toplum oluflturabilmektir Sünnet. Bu duygu ve düflüncelerle, kendi durumunun bir muhasebesini yapt›ktan sonra söz verir kendi kendisi-

80

ne, âdeta Allah Rasûlü’nün mübarek elinden tutarak bey’at edercesine: “Hiçbir fleyi Allah ve Rasûlü’nün önüne geçirmeyece¤ine” (Hucurat, 1), “Allah ve Rasûlü’ne itaat edece¤ine”, bundan böyle bütün hayat›nda “Rasûl ile birlikte yol tutaca¤›na” (Furkân, 27), O’nu kendisine “güzel bir örnek edinece¤ine” (Ahzab, 21) dair söz verir, bey’at eder. Medine’de kald›¤› süre içinde, her namaz›n› Mescid-i Nebevî’de k›lmaya, f›rsat buldukça Ravza’y› ziyaret etmeye, Hadiste cennet bahçelerinden bir bahçe olarak nitelendirdi¤i Hz. Peygamber’in evi ile minberi aras›nda –izdihama yol açmamak, huzurunda olman›n edebini ihlal etmemek flart›yla- iki rekat da olsa nafile namaz k›lmaya çal›fl›r. Hz. Peygamber’in dünyada en yak›n dostlar› oldu¤u gibi, ebedî istirahatgâh›nda da yan› bafl›nda bulunan Hz. Ebû Bekr ile Hz. Ömer’e de selam verir ve dua eder. Gerek Hz. Pey-


gamber’in hayat›nda, gerekse halifelikleri esnas›nda bu iki büyük sahabînin, ‹slam’a ne büyük hizmetlerde bulundu¤u bir flerit gibi geçer gözlerinin önünden. Yine f›rsat buldu¤unda aralar›nda Hz. Osman, Hz. Abbas, Hz. Aifle, Hz. Fat›ma, Hz. Hasan gibi ileri gelen sahabîlerin de bulundu¤u Bakî’ Mezarl›¤›n›, orada medfun olan yaklafl›k on bin sahabeyi ziyaret eder, onlara da selam verir ve dua eder. Zira Hz. Peygamber de zaman zaman bu mezarl›¤a gider ve orada yatan müminler için dua ederdi. Geçmiflin hat›ras›n› yâd etmek üzere Medine’deki flu mekanlara da u¤rar:

Kuba Allah Rasûlü’nün hicret yolculu¤unda ilk dura¤› olan ve Medine’ye 5 km. mesafedeki Kuba’ya gider. Hz. Peygamber Kuba’da on dört gün kalm›fl ve bir mescid yaparak orada namaz k›ld›rm›flt›. Medine’ye yerlefltikten sonra da cumartesi günleri Kuba Mescidi’ni ziyaret eder ve burada namaz k›ld›r›rd›. “Tâ ilk günden takvâ üzere kurulan mescid, elbette içinde namaza durmana daha uygundur. Orada temizlenmeyi seven kimseler vard›r. Allah da temizlenenleri sever” (Tevbe, 107) âyetinde sözü edilen mescidin Kuba Mescid’i oldu¤u, temizlikleri övülenlerin de Kubal›lar oldu¤u belirtilmektedir.

81


K›bleteyn Mescidi Bilindi¤i gibi daha önceleri Hz. Peygamber, namazlar›nda k›ble olarak Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa’ya yönelmekteydi. Asl›nda gönlünden k›blenin Hz.‹brahim’in k›blesi olan Kâbe’ye çevirilivermesini geçiriyor ve bu do¤rultuda bir vahiy bekliyordu. Hatta kendisi Mekke’deyken Kâbe’de k›ld›¤› namazlarda, Rükn-i Yemâni ile Hacer-i Esved aras›ndan Kâbe’yi önüne almak suretiyle hem Kâbe’ye, hem de Kudüs’e yönelmifl olmaktayd›. Hicretten yaklafl›k bir buçuk y›l sonra arzulad›¤› flekilde Kâbe’ye k›ble olarak yönelme emrini veren Bakara sûresinin 144. ayeti indi. “... Seni elbette, hofllanaca¤›n k›bleye döndürece¤iz. O halde hemen Mescid-i Haram’a (Kâ’be’ye) do¤ru dön. (Ey mü’minler) siz de nerede olursan›z olun, (namazda) oraya do¤ru dönün.” Bu ayetin indi¤i haberini iflitmeleri üzerine oradaki sahabe, namaz içerisinde yönlerini Kudüs’ten Kâbe’ye çevirdiler. Böylece Kudüs’e yönelerek bafllanan namaz, Kâbe’ye yönelerek tamamland›. Bundan dolay› da bu mescide “‹ki k›ble mescidi” anlam›na gelen “K›bleteyn Mescidi” ad› verildi. K›blenin de¤iflmesi, Hz. Peygamber’e uyanlarla, ökçesi üzerinde gerisin geriye dönenleri ay›rdetmeye yarayan bir imtihand› ayn› zamanda. (Bakara, 143)

82

Uhud Medine’de ziyaret edilecek en önemli yerlerden biri de Medine’nin 5 km. kuzeyinde yer alan Uhud’dur. Bedir Savafl›’ndan sonra sahabenin yapt›klar› ikinci büyük savafl burada vuku bulmufltur. Bedir’de bozguna u¤rayan müflrikler, intikam almak üzere ç›km›fllard› bu savafla. Hz. Peygamber gördü¤ü bir rüya üzerine Medine’yi içeriden savunmak istemekteydi. Ancak Bedir Savafl›’na kat›lmam›fl baz› gençlerin ›srar› üzerine düflmanla d›flar›da karfl›laflmak durumunda kald› ve Uhud’a ç›kt›. Uhud Savafl›’nda Rasûlullah, Abdullah b. Cubeyr komutas›nda bir okçu birli¤ini, stratejik önemi bulunan bir bo¤az›n yamac›na yerlefltirmifl ve onlara, “Bizim onlar› yendi¤imizi görseniz bile yerinizden ayr›l-


may›n! Yenildi¤imizi görseniz dahi bize yard›ma koflmay›n!” diye s›k› s›k› tembihlemiflti. Buna ra¤men, müflriklerin bozguna u¤rad›¤›n› gören bu okçular›n birço¤u “Ganimet! Ganimet!” diye ba¤›rmaya bafllam›fllar; Abdullah b. Cubeyr, onlara Hz. Peygamber’in emrini hat›rlatm›flsa da, dinlemeyip savafl meydan›na inmifllerdi. Arkadan dolanan düflman süvari birli¤ince etraf› sar›lan sahabe, iki taraftan da s›k›flt›r›larak hezimete u¤ram›flt›. Kur’an’da anlat›ld›¤› üzere onlar, arzulad›klar› galibiyeti gördükten sonra za’fa düfltüler, (Peygamber’in verdi¤i) emir konusunda birbirleriyle çekiflip isyan ettiler. Kimi dünyay› istiyordu, kimi de ahireti istiyordu. (Al-i ‹mran, 152) Hz. Peygamber’in, bu okçu birli¤ine kesinlikle yerlerini terk etmemeleri direktifini vermesine ra¤men, onlar›n ço¤u, ganimet sevdas›yla, her fleyin bitti¤ini, maksad›n has›l oldu¤unu zannederek bu emri ihlal etmifller, kazan›lm›fl bir zaferin kaç›r›lmas›na, yetmifl kiflinin flehit olmas›na sebep olmufllard›r. Oysa komutanlar› Abdullah ile birlikte yerlerinde sebat eden

okçular ise, “Biz Allah’›n Rasûlü’ne itaat edip, yerlerimizde durur, onun emrini terk etmeyiz” diyerek emre itaat›, ahireti ve flehitli¤i tercih etmifllerdir. ‹flte Uhud, sahabe için büyük bir imtihan, büyük bir dersti. ‹ki z›rh birden giymifl olmas›na ra¤men, Hz. Peygamber bu savaflta yaralanm›fl, mübarek difli k›r›lm›flt›. Komutanlar›yla birlikte sebat eden bu flehitlerin yan› s›ra, Hz. Peygamber’in amcas› Hamza’n›n flehid edilmekle kalmay›p, vücudunun da parçalanmas›, kulaklar›n›n kesilmesi, kalbinin dahi ç›kart›lmas›; Mekkeli zengin bir ailenin çocu¤u olan ve Hz. Peygamber taraf›ndan Medine’ye muallim olarak görevlendirilen Mus’ab b. Umeyr’in orada flehid olduktan sonra vücudunu bafltan afla¤›ya kadar örtecek bir örtünün dahi bulunmamas› Uhud’un ac› hat›ralar›ndand›. Ve bütün bu ac› hat›ralara ra¤men Hz. Peygamber: “Uhud bizi sever, biz de Uhud’u” diyerek düflman sald›r›lar›ndan dolay› s›¤›nd›¤› ve âdeta bir flahsiyet gibi gördü¤ü bu kayal›k da¤a vefa gösteriyor, cans›z varl›klarla dahi bir tür sevgi-hürmet iliflkisi kuruyordu.

83


Hendek Kureyfl, Hayber, Gatafan, Fezare ve Esed O¤ullar› gibi müflrik, Yahudi ve münaf›k gruplardan oluflan müttefik kuvvetlere karfl› yap›ld›¤› için “Ahzab Savafl›”; Selman-i Fârisî’nin ‹ran tecrübesiyle getirdi¤i teklif sonucu Medine’nin etraf›na kaz›lan hendekten dolay› da “Hendek Savafl›” diye an›lan bu savafl, Hicretin 5. y›l›nda meydana gelmifltir. Bir süvarinin geçemeyece¤i derinlik ve genifllikte kaz›lan, Medine’nin hurmal›klarla kapl› bulunmayan cephesini çevreleyen ve hayli uzun olan bu hende¤in kaz›lmas› birkaç hafta sürmüfl, Hz. Peygamber de, ashab›yla beraber üstü bafl› toprak oluncaya kadar hendek kazm›flt›r. Hendek’ten ç›kart›lan toprak, Müslümanlar için siper oldu¤undan, ne karfl›dan bir at geçebilmifl, ne at›lan oklar isabet edebilmiflti. Seksenli y›llara kadar bu hendekten baz› kesitler mevcut iken, maalesef günümüze kadar korunmam›fl ve üzerine asfalt dökülmüfltür. fiüphesiz Hendek Savafl›’nda da al›nacak birçok dersler vard›r. Hz. Peygamber her zaman oldu¤u gibi, burada da tedbiri elden b›rakmam›flt›r. Gerekli stratejiye baflvurmufl, önerilen makul teklifi kabul etmifl, ashab›yla birlikte bizzat hendek kazm›fl, Yahudi kabilelerinin deste¤ini engellemeye çal›flm›flt›r. Baz› ordular›n alt taraftan, baz›lar›n›n üst taraftan geldi¤ini gören sahabenin, flaflk›nl›ktan gözlerinin kayd›¤›, korkudan yüreklerinin a¤›zlar›na geldi¤i, kötü zanlara kap›ld›klar› ve fliddetli bir sars›nt›yla sars›ld›klar› (Ahzab, 10-12) 24 gün süren bu savaflta, fliddetli rüzgar ve görünmez ordular›ndan oluflan ilahî yard›m yetiflmifl ve yaklafl›k bir ay süren ve hayli bunalan Müslümanlar› kurtarm›flt›. Rüzgar ve kum f›rt›nas› karfl›s›nda telef olma korkusuyla düflman geri çekilmifl, farkl› gruplar da¤›lm›fl ve Hendek Savafl› en az zararla atlat›lm›flt›.

84


yedi mescitler

Ahzab Savafl›’n›n yap›ld›¤› bu mekanlar ziyaret edilirken, dünyan›n çeflitli ordular›n›n daha güçlü ittifaklarla, ‹slam dünyas›n›n çeflitli bölgelerinde benzer savafllar yapt›¤›n›, ancak ne o bölgelerdeki Müslümanlar›n, ne de di¤er Müslümanlar›n ilahî yard›ma nail olabilecek gerekli tedbirleri alamad›klar›n›, birlikte olamad›klar›n›, yeni hendekler kazmak flöyle dursun, tam tersine birbirlerinin kuyular›n› kazmaya çal›flmalar›n›n nedenleri üzerinde düflünmek gerekmektedir. Bunalan Müslümanlar› kurtaran bu fliddetli rüzgarlar›n, o görünmez ordular›n asr›m›zda niçin yitirildi¤ini de orada düflünmek gerekir. Sevgili peygamberimizi ve onun ayd›nl›k flehrini ziyaret, mü’minin ‹slam tarihini yeniden ve yerinden okumas›n› sa¤lar, Rasûlullah (a.s.)’a karfl› olan ba¤l›l›¤›n› art›r›r ve Sünnete daha s›k› sar›lmas›na vesile olursa, amac›na ulaflm›fl demektir.

85


DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

HAC DÖNÜfiÜ ve SONRASI 86


“Hepinizin dönüşü Allah’adır. O size ne yaptığınızı haber verecektir.” (Maide, 105)

Y

üce Allah’›n verdi¤i en büyük nimetlerden biri olan zaman, su gibi akar ve bir daha geri gelmez. Hele bu “say›l› günler” olursa, bir de Kutsal ‹klim’de coflku ve heyecanla geçirilen s›n›rl› bir zaman dilimi ise, bir rüya gibi gelir insana. Daha o mübarek mekanlara al›flay›m, doyas›ya yaflayay›m derken, yo¤un hac görevlerinin tamamlanmas›yla bir de bakars›n›z ayr›l›k vakti gelivermifltir. “Kavuflmak güzel de, bir de ayr›l›k olmasa!” diye hüzünlenir hac›. Belki de ilk defa kendi evine dönüflüne sevinemez. Allah’›n evinden ayr›l›p, kendi evine gidesi gelmez. Zoraki annesinden kopar›lan küçük bir çocuk misali, boynu bükük, gözü yafll›, yüre¤i da¤l›, hüzünlü bir flekilde çaresiz veda eder.

Asl›nda fani olan insan›n geçici ömrü de böyle de¤il mi? ‹nsan›n hayat› da nihayet say›l› günlerden ibaret de¤il mi? Keflke geçirdi¤imiz zamanlar, hep bu iklimde geçirdi¤imiz günler kadar bereketli ve iyi de¤erlendirilmifl olsa... Kâbe’den ayr›l›rken, kalbinde f›rt›nalar eser hac›n›n. Bir taraftan böyle bir imkana kavufltu¤u için içinde tafl›d›¤› sonsuz flükür duygusu, dünya Müslümanlar›yla beraber olman›n sevinci, ‹slam tarihini yerinde okuman›n kazanc›, Allah’›n misafiri olman›n verdi¤i iç huzur, hacc› ifa etmenin verdi¤i hoflnutluk… Di¤er taraftan henüz Kâbe’ye, Zemzem’e ve Arafat’a doyamadan, belki de bir daha kavuflamamak üzere ayr›-

87


88

l›k... Hacc›n›n kabul edilip edilmedi¤inden emin olamadan ayr›l›k… Belki de fieytan› dize getiremeden, nefsini dizginleyemeden ayr›l›k…Yeterince ar›namadan, manevi dirilifli ve silkinifli tam olarak gerçeklefltiremeden ayr›l›k… Kardeflleriyle bile tan›flamadan, konuflamadan ayr›l›k… Birbirlerinin dertlerini dinlemeden, hallerini sormadan, sorunlar›n› halletmeden ayr›l›k… Bu duygu ve düflünceler içerisinde, bedeni ayr›lmak zorunda olan hac›, kalbini Kâbe’de b›rakamayaca¤› için, Kâbe’yi yükler yüre¤ine. Allah’›n evi olan Kâbe ile, Allah’›n na-

zargâh› olan kalbini birlefltirir. Bundan sonra yüzünü her namazda Kâbe’ye çevirmekle kalmayacak, damarlar›ndaki kan her an tavaf edecek yüre¤indeki Kâbe’yi. Ölünceye kadar flirkin, küfrün, nifak›n, f›sk›n giremeyece¤i bir Harem bölge ilan etti¤i Kalbini. Ruhunu, iman, ihsan, takva ve sab›r duygular›yla güçlendirdi¤i Mekke’den, yüre¤ine Kâbe’yi yükleyerek ayr›l›r. Allah’a verdi¤i ahdi, sözü yineleyerek Hacer-i Esved’de bey’atini tazeleyerek döner. Yüklendi¤i sadece Kâbe de¤ildir asl›nda. Allah aflk›, Allah sevgisi, peygamber sevgisi, sahabe sevgisi, Müslümanlara karfl› sevgi, sayg›, kardefl-


lik duygular›… Bunlar›n yan›nda, kardefllerinin dertleri, s›k›nt›lar›, yoksulluklar›, geri kalm›fll›klar› ve bütün bu olumsuzluklar karfl›s›nda bir fley yapamaman›n üzüntüsü vb. nice duygular yüklenmifltir. Yo¤unlaflt›r›lm›fl hac e¤itiminde bütün Müslümanlar›n kardefl olduklar›n›, ayn› inanç, ibadet ve ahlâka sahip olduklar›n› yaflayarak ö¤renmifltir. Dilleri farkl› oldu¤u için konuflamasalar da, beden dilleriyle yek vücut olduklar›n› kavram›flt›r. Malezya, Endonezya gibi gayet medenî, kibar ve nazik kardefllerinin varl›¤›yla sevinmifl, özellikle yoksul ve geri kalm›fl bölgelerden gelen veya savafl ma¤duru olan kardefllerinin içler ac›s› hallerini gördükçe üzülmüfltür. Müslüman kardefllerinin bu halde olmas›n›n mahcubiyeti, mesuliyeti onu derinden yaralam›flt›r. Bu duygular› derinden hisseden yürek, orada gördü¤ü olumsuz manzaralar sebebiyle bu kardefllerini de¤il, onlar›n elinden tutmayanlar›, onlara arka ç›kmayanlar› sorumlu tutar. Zira hac, dünyan›n neresinde yaflarlarsa yaflas›nlar, bütün Müslümanlar›n ayn› de¤erlere sahip olduklar› ve bu de¤erlerin kendileri için ortak bir zemin oluflturdu¤u gerçe¤ini ortaya koyar. Hacca giden Müslüman bir ailenin ferdi, bir köyün, bir kasaban›n veya bir flehrin sakini ve bir devletin vatandafl› olarak ülkesinden ayr›l›r, bir ümmetin ferdi olarak memleketine döner. Allah’›n evinden kendi evine dönerken, bu dönüflün

“Biz Allah içiniz ve yine Allah’a döneceğiz.”

89


asl›nda yine Allah’a yap›lan bir dönüfl oldu¤unu bilir. “Biz Allah içiniz ve yine Allah’a dönece¤iz” (Bakara, 156) fluuruyla hareket eder. Bunun, sembolik ve geçici bir vuslattan gerçek ve nihâî bir vuslata dönmek oldu¤unun fark›ndad›r. Yolculu¤un devam etti¤ini ve bir gün onun da sona erece¤ini düflünür. Hac›, evine dönünce iki rekat namaz k›larak önemli bir ibadeti eda etmeyi nasip etti¤inden dolay› Cenab-› Hakk’a flükreder. Hac›, kendisini ziyarete gelenlere hacda flahit oldu¤u güzellikleri anlat›r. Bu mübarek zaman ve mekanda yaflad›¤› birçok feyzi, bereketi ve muazzam sahneleri onlarla paylafl›r. Milyonlar›n bir arada bulundu¤u bir yo¤unlukta birtak›m rahats›zl›klar, olumsuzluklar müflahede etse de, Kutsal ‹klim’e vefan›n gere¤i, edeben bu tür anekdotlar› anlatmaz. Orada flahit oldu¤u birtak›m olumsuzluklar›n nas›l bertaraf edilebilece¤i üzerinde ‹slam toplumunun bir parças› olarak kafa yorar.

90

Bunlar› aktarmak yerine -baflkalar›n› teflvik olsun diye- gönlünde iz b›rakan iyi intibalar›, olumlu sahneleri anlat›r. Mahfler provas› yapm›fl olan hac› için art›k hayat, hacdan önce ve hacdan sonra olmak üzere ikiye ayr›lm›flt›r. Elbette hac sonras›nda aç›lm›fl beyaz bir sayfa, lekesiz bir kalp ve inflallah günahlar› silinmifl bir amel defteri vard›r. Hem geçmifle, hem de ahirete bir yolculuk yapan hac›, bu gördü¤ü ve yaflad›¤› hakikatlerden sonra, elde etti¤i bu safiyetini korumaya gayret edecektir. ‹slam’a göre, hacdan döndükten sonra, sorumlulukta herhangi bir de¤ifliklik yok ise de, halk›m›z›n muhayyilesinde onun “iyi bir Müslüman” haline dönüflmüfl olmas› beklentisi yatmaktad›r. Halk aras›nda “hacc› tutmak” diye bir tabir kullan›lmaktad›r. Asl›nda beklenti, t›pk› orucun, oruçluyu tutmas›nda oldu¤u gibi, bu hac tecrübesinin hac›y› tutmas›d›r. Her ne kadar “oruç tutmak”, “hacc› tutmak” diye ifade ediliyorsa da, ger-


çekte oruç ve hac, sahibini tutmaktad›r. Bu hac; haram kazanca, her türlü olumsuz davran›fllara, nefsine, flehvetine ve fleytana karfl› sahibini tutarsa, hac tutulmufl olacakt›r. Aksi taktirde, oruç tuttu¤u halde, kendini tutamayan kiflinin durumu ne ise, haccetti¤i halde hac taraf›ndan korunmayan kiflinin durumu da böyledir. Müslüman olmak kadar Müslüman ölmek nas›l flart ise, hac yapmak kadar hacdan döndükten sonra, orada kazan›lan güzel hasletlerin korunmas› da o kadar önem tafl›r. K›yamete kadar insanl›¤›n yoluna ›fl›k saçacak ayd›nl›¤›n ilk ç›kt›¤› kutsal mekanlarda hac yaparak günahlar›ndan ar›nd›ktan sonra bu ar›nm›fll›¤›n korunmas›, sürdürülmesi ve gelifltirilmesi için gereken gayreti göstermek hac›n›n en baflta gelen görevidir. ‹nsanlar hac›y› örnek bir Müslüman olarak görmek isterler. Bu bak›mdan bilhassa olumsuz tutum ve davran›fllar›n›n ‹slam’›n aleyhinde propaganda malzemesi yap›laca¤›n› göz önüne alarak hac›, kesinlikle do¤ruluktan, dürüstlükten taviz vermemeli, hakk› hukuku gözetmelidir. Her Müslüman’›n görevi olmakla birlikte özellikle hac›, ‹slâm’›n güzelli¤ini yaflant›s›yla fiili olarak göstermelidir. Bu sebeple ‹slâm’a ayk›r› düflecek tav›r ve davran›fllardan fliddetle sak›nmal›d›r. Bunun için yalan, haks›zl›k, h›yanet, ahde vefas›zl›k, aldatma, kand›rma, eksik ölçme ve tartma... gibi gayr-› ahlâkî tutum ve davran›fllardan daima uzak durmal›d›r. Gerek dürüstlük, do¤ruluk, özü sözü bir olmak... gibi ahlâkî nitelikler aç›s›ndan ve gerekse ‹slâmi bilinçlen-

91


me noktas›ndan bir hac›n›n, hacdan sonraki ‹slâmî hayat›n›n hac öncesinden daha ileride olmas›, makbul (mebrur) hacc›n en aç›k belirtisidir. Yapt›¤› hac, Allah’a sayg›s›n›, takvas›n› ve Ahiret hayat›na daha iyi haz›rlanma flevkini ne derece art›rm›flsa, Allah nezdinde hacc› o derece kabul görmüfl demektir. Bundan dolay› hac›, hacdan sonraki hayat›n›, hac günlerinde konsantre oldu¤u ‹slâmî yaflant› do¤rultusunda sürdürme çabas› içinde olmal›d›r. Allah’a verdi¤i sözü daima hat›r›nda tutarak kötülüklerden, ‹slâm’›n onaylamad›¤› her türlü söz, fiil ve davran›fltan uzak durmal›d›r. Hacer-i Esved’de yapt›¤› sözleflmeyi, ahdi bozmamal›d›r. Çünkü o bu hareketiyle, bundan böyle Allah’›n emir ve yasaklar›na karfl› gelmeyece¤ine söz vermifl olmaktad›r. Bu itibarla hac›, yapt›¤› bu sözleflmeyi ihlal edecek her türlü söz, fiil ve davran›fltan uzak kalmaya özen göstermelidir. fieytan›n ya da heva ve hevesinin pefline tak›larak ahde vefas›zl›k etmemelidir. Hac, Müslüman’a, Müslümanlar›n derdini dert edinme bilincini kazand›rm›fl olmal›d›r. Çünkü Müslümanlar›n derdini dert edinmeyen, onlardan de¤ildir. Kâ’be’nin etraf›nda, Arafat’ta, Müzdelife’de, Mina’da müminler denizinden bir damla olarak onlarla ayn› kal›ba girip de hacdan sonra bu denizin bir damlas› olmay› reddetmek, bir hac› için nasipsizli¤in en büyü¤ü olur. Bu yüzden hac›n›n gönlünde din kardefline karfl› en ufak bir kin, husumet ve nefret kalmamal›d›r. Hac›, zaman zaman zihnen ve ruhen ‹slam tarihine gider ve önce Hz. Peygamber’in hayat›n›n Mekke dönemini yaflar: Gizlilik, endifle, davet, bask› ve iflkence, abluka y›llar›, önce Habeflistan’a, sonra Medine’ye hicret... K›rk y›l risalet öncesi, on üç y›l da Mekke dönemi olmak üzere tam elli üç y›ll›k bir hayat mücadelesi bir film fleridi gibi geçer gözlerinin önünden. Mekke’nin sarp kayalar› kadar keskin ve kat› kalpli müstekbirlere karfl› tek bafl›na ç›kt›¤› yolda Allah Rasûlü’nün ortaya koydu¤u çabalar› düflünür. Çok sevdi¤i Mekke’den ayr›ld›ktan tam on sene sonra oray› kan dök-

92


meden nas›l ele geçirdi¤ini tahayyül eder. ‹nanc›n, azmin, sabr›n yirmi üç sene gibi çok da uzun say›lmayacak bir sürede nas›l bir zafere dönüfltü¤ünü ve bu de¤iflim ve dönüflümün mimar› olan önderi ve rehberi daha iyi tan›maya, onun örnek mücadelesini yerinde anlamaya çal›fl›r ve inanc›n›, bilincini güçlendirerek döner hacdan. Hacc›n› eda edip döndükten sonra her gün befl vakit Kâbe’ye dönüp, Rabbine yönelirken kifli Kâbe’ye manevî bir yolculuk yapabilme bilinci kazanm›fl olarak dönmelidir. Bunun için kulluk fluuruna ermek gerekmektedir. Kâbe’ye var›fl bu fluura ermenin f›rsat›n› sunmaktad›r. Önemli olan bu f›rsat› iyi de¤erlendirebilmektir. Bunun yolu ise Kâbe’de kiflinin, kendini Allah’tan uzaklaflt›ran tüm unsurlardan ar›nma kararl›l›¤›na ermesi ve bu kararl›l›¤›n önünde engel teflkil edebilecek tüm nefsi e¤ilimlerden s›yr›l›p ç›kmas›d›r.

93


E K L E R

94


EK 1: Hz. Peygamber’in Veda Haccı (Vakidî Anlatımı): ( 22 Şubat-27 Mart 632) 25 Zilkade C.tesi

26 Zilkade Pazar 27 Zilkade P.tesi

28 Zilkade Sal›

29 Zilkade Çarflamba 1 Zilhicce Perflembe 2 Zilhicce Cuma 3 Zilhicce C.tesi 4 Zilhicce Pazar 5 Zilhicce P.tesi

1

: Hz. Peygamber, Medine’den ç›k›p, 9 km. mesafedeki Zu’l-Huleyfe’de k›l›nan ö¤le namaz› sonras› ihrama girdi ve oradan hareket edip Beydâ’da telbiye getirdi.1 : 41 km. mesafedeki Melel’de sabahlay›p, es-Seyyâle Tepesi’ne vard›, akflam yeme¤ini yeyip, akflam ve yats› namazlar›n› burada k›ld›. : Sabah namaz›n› 71 km. mesafedeki Irku’z-Zabye’de k›ld›. Sonra 3 km. ilerideki Ravhâ’ya vard›. Oradan Munsaraf’a geçip, ikindi, akflam ve yats› namazlar›n› k›l›p, akflam yeme¤ini burada yedi. : Sabah namaz›n› 110 km. mesafedeki el-Esâye’de k›l›p 3 km. ilerideki Arc’a vard›. Lahyey Cemel’e var›nca ihraml› oldu¤u halde bafl›n›n ortas›ndan hacamat yapt›rd›. : Sukyâ’ya ulaflt›. : Sabahleyin Medine’ye 190 km. uzakl›ktaki Ebvâ’ya vard›. : Cuhfe’ye ulaflt›. Cuhfe’de ihrama girilen mescidde namaz k›ld›. : Kudeyd’e vard›, Muflellel Mescidi’nde namaz k›ld›. : Mekke’ye 80 km. mesafedeki Usfan’a, oradan da ⁄amîm’e vard›. : Günbat›m›nda Mekke’ye 22 km. mesafedeki Merru’z-Zehrân’a vard›, Seniyyeteyn ile Kudâ aras›nda geceyi geçirdi

Baflka bir rivayete göre ise, Zu’l-Huleyfe’ye ö¤leyin vard›, ashab›n›n toparlanmas› için geceyi orada geçirdi. ‹hrama ertesi gün ö¤leyin girdi. Zu’lHuleyfe mescidinde ö¤le namaz›n› k›ld›, iki rekat daha k›ld› ve kurbanlar›na niflan takt›, sonra devesine binip Beydâ’ya var›nca ihrama girdi. Vâk›dî, Me¤âzî, III. 1089-1090.

95


6 Zilhicce Sal›

7 Zilhicce Çarflamba 8 Zilhicce Perflembe 9 Zilhicce Cuma 10 Zilhicce Cumartesi

11-13 Zilhicce Pazar- Sal› 14 Zilhicce Çarflamba 15-17 Zilhicce Perflembe- C.tesi 18 Zilhicce Pazar 19 Zilhicce P.tesi 20 Zilhicce Sal› 21 Zilhicce Çarflamba 2

96

Age., III. 1090-1097.

: Sabahleyin gusledip Kasvâ adl› devesi üzerinde Kudâ’dan Ebtah’a gelip, Mekke’ye üst taraf›ndan girdi ve bu mübarek yolculu¤u Benî fieybe kap›s›ndan girdi¤i Kâbe-i Muazzama’da sona ermifl oldu. ‹çerisine de girdi¤i Kâbe’yi tavaf edip, Safa ve Merve aras›nda sa’y etti. Mekke’deki evlerde kalmay›p çad›r›n› Ebtah’a kurdurdu (ve di¤er müslümanlarla birlikte kalmay› tercih etti).2 : Mekke’de kald›, ö¤leden sonra insanlara hitap etti. : Mina’ya gidip orada konaklad›. (Terviye günü) : Güneflin do¤uflundan sonra Arafat’a hareket etti, Gurub zaman›na kadar orada kald›ktan sonra Arafat’tan döndü. : (Kurban Bayram›’n›n ilk günü) Akabe’de cemreleri att›ktan sonra Mina’ya döndü, ihram içinde oldu¤u halde birtak›m hutbeler (Veda Hutbeleri) irad etti, kurban kesti, saçlar›n› k›saltt› ve ihramdan ç›kt›, sonra Mekke’ye giderek ziyaret tavaf›n› yapt›, buradan Mina’ya döndü ve ö¤le namaz›n› k›ld›. : Mina’da kald›. : Seher vakti Mekke’ye girdi, veda tavaf›n› yapt›, sabah namaz› ve güneflin tuluundan sonra Mekke’den ayr›ld›, Medine’ye yöneldi. : Yola devam etti. : Cuhfe’den üç mil mesafedeki Hum ›rma¤› yan›nda konaklad›. : Yola devam etti. : Zu’l-Huleyfe’ye vard›, burada geceledi. : Muarres yolundan Medine’ye girdi. (8. gün)


EK 2: Hac Takvimi (Temettu Haccına Göre) Mîkat’ta ‹hram: Gusledip, niyet ve telbiye ile ihrama girilir ve iki rekat namaz k›l›n›r. Umre Tavaf› : Mescid-i Haram’a ulafl›nca ilk önce umre tavaf› yap›l›r. Haceru’l-Esved selamlanarak bafllan›r, ilk üç flavtta sa¤ omuz aç›k bir flekilde çal›ml› yürünür (›zt›ba ve remel), Kâbe 7 kez tavaf edilir, iki rekat tavaf namaz› k›l›n›r. Safa-Merve’de Sa’y: Safa Tepesi’nden Kâbe’ye yönelerek bafllan›r, tekbir ve tehlille yürünür, yeflil ›fl›kl› sütunlar aras›nda koflar gibi (hervele) yap›l›r. 4 defa Merve’ye gider, 3 defa gelir. Merve’de de ayn› fleyleri okur. Merve’ye 4. var›fltan sonra t›rafl olur ve ihramdan ç›kar. Terviye günü: Sabahtan itibaren gusledip hac için ihrama girilir. Nafile olarak Kâbe tavaf edilebilir (istenirse hacc›n sa’yi de yap›l›r) ve Mekke’den (Mina’ya intikal edilir, Yahut da organizasyonun durumuna göre do¤rudan Arafat’a ç›k›l›r. Mina’ya gidildi¤i takdirde ö¤le dahil 5 vakit namaz orada k›l›n›r. Günefl do¤duktan sonra Arafat’a hareket edilir. Arefe günü: Ö¤le ve ikindi namazlar› cem-i takdim ile k›l›n›r, telbiye, tekbir, tehlil, zikir, tevbe, isti¤far ve dualarla vakfe yap›l›r. Günefl batt›ktan sonra Müzdelife’ye intikal edilir. Akflam ile yats› namazlar› cem-i te-

hirle k›l›n›r. Cemreler için tafl toplan›r Bol bol dua ve zikir edilir, dinlenilir. Bayram’›n 1. günü: Sabah namaz›ndan sonra hava ayd›nlan›ncaya kadar dualarla Müzdelife’de vakfe yap›l›r, günefl do¤madan Mina’ya hareket edilir. (‹htiyaç ve zarurete binaen gece yar›s›ndan sonra da vakfe yap›p Müzdelife’ye intikal edilebilir.) Uygun bir zamanda Mina sa¤a, Kâbe sola al›narak, Akabe Cemresi’ne 7 tafl at›l›r. Hedy Kurban› kestirilir veya kesilir, t›rafl olunup ihramdan ç›k›l›r. Mekke’ye giderek ziyaret tavaf› yap›l›r. Terviye günü Hacc›n sa’yi yap›lmam›flsa sa’y yap›l›r. Tekrar Mina’ya dönülerek orada kal›n›r (veya Mekke’de) gecelenir. Bayram’›n 2. ve 3. günü: Uygun zamanlarda s›ras›yla Küçük, Orta ve Akabe Cemre’lerine 7’fler tafl at›l›r. ‹lk ikisine tafl att›ktan sonra uygun bir yerde dua edilir. 4. gün tafl at›lmayacaksa en geç 4. gün fecr-i sad›ktan evvel Mina’dan ayr›l›n›r. (Bayram’›n 4. günü Mina’da kal›nm›flsa fecr-i sad›ktan itibaren s›ras›yla Küçük, Orta ve Akabe Cemre’lerine 7’fler tafl at›l›r ve Mina’dan Mekke’ye dönülür.) Veda Tavaf›: Mekke’den ayr›lmadan evvel tavaf yap›l›p Makam’da iki rekat namaz k›larak Kâbe’ye veda edilir.

97


EK 3: Hacda Dikkat Edilmesi Gereken Bazı Hususlar Bu bafll›k alt›nda y›llard›r ülkemizden giden baz› hac›larda görülen eksiklikler dikkate al›narak baz› tavsiye ve uyar›larda bulunulacakt›r: ‹badetler Hakk›nda - Hac›lar›m›z›n Mescid-i Haram’da ve Mescidi Nebevî’de kendi aralar›nda çok konufltuklar› görülmektedir. Bunun yerine hac›, zaman›n›, nafile namaz, dua, zikir, tefekkür ve Kur’an okuma gibi amellerle de¤erlendirmelidir. - Mescid-i Haram’a ve Mescid-i Nebevî’ye girdi¤inde, kerahet vakti de¤ilse, iki rekat Tahiyyatu’l-Mescid ad› verilen “Mescidi Selamlama” namaz› k›lmal›d›r. Bu sünnettir. - Namaz için saflar aras›na girmek isteyenlere yard›mc› olmal›, yer vermelidir. Bu hususta Kur’an’da “Ey iman edenler! Size, ‘Meclislerde yer aç›n!’ denildi¤i zaman yer aç›n ki, Allah da size genifllik versin” buyurulmaktad›r. (Mücadele, 11) Önünden geçenlere, saf› aralay›p geçmek isteyenlere müdahale etmemelidir. - Mecbur kalmad›kça namaz k›lanlar›n önünden geçmemelidir. Bu konuda birçok müslüma-

98

n›n hassas oldu¤u ve önünden geçenleri namaz içinde kolunu uzatarak engellemeye çal›flt›¤›n› unutmamal›d›r. - Hac›lar›m›z›n Cuma namaz›ndan sonra, Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Nebevî’de dahi Zuhr-i Ahir namaz› k›ld›klar› görülmektedir. Bunun yerine nafile veya kaza namaz› k›lmalar› daha uygundur. - Bayan hac›lar, Kâbe’de mümkün mertebe han›mlar›n namaz k›ld›¤› yerleri kullanmal›d›r. - Yapt›¤› ibadetleri, tavaflar› baflkalar›na söylememeli, riyadan, gösteriflten sak›nmal›d›r. - Defalarca umre yapmaktansa, fazla tavaf yapmay› tercih etmelidir. - Farz namazlar› evde, otelde veya otele yak›n mescidde k›lmak yerine, çok daha sevap oldu¤u için Mescid-i Haram’da ve Mescid-i Nebevî’de k›lmal›d›r. - Hac›lar, yer bulamama ihtimaline karfl› yanlar›nda, üzerinde namaz k›labilecekleri bir seccade veya ince bir bez tafl›mal›d›rlar.


- Gerek Mekke ve Medine’de yaflayan, gerekse d›flar›dan gelen ve yoksul oldu¤u anlafl›lan kiflilere sadaka vererek yard›mc› olmal›d›r. Davran›flflllar Hakk›nda - Hacc›n her fleyden önce bir sab›r e¤itimi oldu¤unun bilinciyle, flartlar ne olursa olsun kimseye k›zmamal›, kimseyi k›rmamal›, hakl› da olsa sabretmeli, Kur’an’›n ifadesiyle “öfkesini yutmal›d›r.” - Hac esnas›nda al›fl-verifl caiz olmakla birlikte, yap›lan gereksiz yere çarfl›larda dolafl›lmas›, hem bedeni, hem zihni yormakta, orada yap›lacak ibadetleri de olumsuz etkilemektedir. Say›l› günlerde orada yap›lacak en kârl› ticaretin, ibadetle, Kâbe tavaf›yla gerçekleflece¤i bilinmelidir. - Hediye veya eflya sat›n almada rekabet yerine, hizmet ve ibadette yar›flmal›d›r. - ‹slam ahlâk›na yarafl›r davran›fllar sergilemeli, kaba ve sert tav›rlardan sak›nmal›d›r. Hem bir müslüman olarak, hem de milletimizi temsil aç›s›ndan olumsuz imaj b›rakmamal›d›r. - Müslüman kardefllerine karfl› anlay›fll› ve hoflgörülü olmal›, her gördü¤ü olumsuz davran›fla müdahale etmemelidir.

- Hacc›n, ‹slam kardeflli¤inin en fazla kendini göstermesi gereken yerlerden biri olmas› gere¤i göz önüne al›narak di¤er Müslümanlarla selamlaflma, iletiflim kurma ve kaynaflma cihetine gitmelidir. Müslüman›n, kardefline tebessümü bile bir sadakad›r. - Hac, farkl› ülke ve bölgelerden gelen kardefllerin tan›flma yeridir. Herhangi bir ülkenin hac›lar›, di¤er ›rk ve ülke hac›lar›na karfl› üstünlük taslamamal›d›r. Bu, cahiliyye âdeti olup, ‹slâm taraf›ndan kesinlikle yasaklanm›flt›r. Arab›n Arap olmayana, Arap olmayan›n da Araba üstünlü¤ü yoktur. Üstünlük, ancak takva iledir. - Hacda baflkalar›n› hakir görme gibi bir anlay›fltan fliddetle sak›nmal›d›r. Çünkü mü’min kardeflini hakir görmesi, günah olarak kifliye yeter. - Di¤er Müslümanlar› tenkitle meflgul olmak yerine kendi eksikliklerini ve kusurlar›n› telafi imkanlar›na yo¤unlaflmal›d›r. - Hacda olumlu düflünmeye, uyum göstermeye ve uyumlu hareket etmeye özen göstermelidir. - Kardeflleri hakk›nda hüsnü zan sahibi olmal›, su-i zandan fliddetle sak›nmal›d›r.

99


- Kul haklar›na riayete ayr› bir özen göstermelidir. ‹nsanlarla eflitlenilmesi gereken bir ortamda kendisi için birtak›m ayr›cal›klar aramak hacc›n ruhuyla ba¤daflmaz. - Hacta îsar (baflkalar›n› kendisine tercih) ahlâk›na sahip olmal›d›r. Bencil davran›fllardan sak›nmal›, di¤er hac›lara öncelik verip yard›mc› olmal›d›r. - Kendisi için istedi¤ini baflkas› için de istemeli, kendisi için arzulamad›¤›n› baflkalar› için de arzulamamal›d›r. - Küçüklere sevgi, büyüklere sayg› göstermeli, yafll›, özürlü ve yard›ma muhtaçlar›n yard›m›na koflmal›d›r. - Mütevazi olmal›, kibirden, enaniyetten ve gururdan sak›nmal›d›r. - Arafat’ta kumdan öbekler yapmak, mektup, çocuk çamafl›r› b›rakmak, oradan deve dili getirmek, mübarek oldu¤u zann›yla oralardan tafltoprak almak vb. ‹slâm inanc›na ters düflen baz› hurafelere kesinlikle yeltenmemelidir. Sa¤l›k Hakk›nda - Temizlik iman›n gere¤idir, ortak kullan›m alanlar›n› temiz tutmal›, kirletmemelidir.

100

- Gerek yeme-içmeye, gerekse günefl, klima ve hava ak›m›na karfl› sa¤l›¤›n› korumal›d›r. - Hem sa¤l›k, hem de israf aç›s›ndan zararl› olan sigara al›flkanl›¤›na, bu mukaddes iklimde son verilebilir. Özellikle ihram içerisinde dahi sigara içilmesi, ihram yasaklar›n›n yeterince anlafl›lmad›¤›n›n göstergesidir. - Özellikle yafll›, kilolu, tansiyon, kalp ve solunum yetersizli¤i olan hac›lar›m›z, hayli yüksek ve yorucu olan Hira ve Sevr ma¤aralar›na kesinlikle ç›kmamal›d›r. - Özel ilaç kullananlar veya hastal›klar› için özel ilgi gerekenler, bu durumlar›n› arkadafllar›na ve ilgililere mutlaka bildirmelidir. Güvenlik Hakk›nda - H›rs›zl›k ve yankesicilik olaylar›na karfl› dikkatli olmal›, yan›nda fazla para veya de¤erli eflya tafl›mamal›, gerekli tedbiri almal›d›r. - Güvenlik aç›s›ndan, özellikle bayanlar yaln›z dolaflmamal›, yaln›z bafl›na vas›taya binmemelidirler. - Güvenlik aç›s›ndan, gerek Suud polisi veya askerinin, gerekse kafile baflkanlar›n›n uyar›lar›na uyulmal›d›r.


EK 4 : Krokiler a. b. c. d. e. f. g.

Mescid-i Haram’›n krokisi Mescid-i Nebevi’nin krokisi Arafat alan› ve Müzdelife krokisi Mina’da Türk çad›rlar›n› gösteren kroki Cemerat krokisi Mekke Yerleflim Plan› Medine Yerleflim Plan›

101


MESCİD-İ HARAM’IN KROKİSİ

102


MESCİD-İ NEBEVÎ’NİN KROKİSİ

103


C

B

Arafat Yerleşim Planı

104

A


Mina - M端zdelife Krokisi

105


Cemerat - Üstten Görünüş

Cemerat - Yandan Görünüş

106


107


108


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.