Turkish American Newspaper Year 8 Issue 141 August 15, 2011 Semi monthly $ 1.00
SOMALİ’YE YARDIMLAR ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR Türkiye'nin başta Somali olmak üzere 12 milyon kişiyi etkileyen Afrika'da yaşanan son 60 yılın en büyük kuraklığı ve kıtlığına karşı başlattığı yardım kapmanyasına dünya genelindeki büyük ilgi var. Yardım kampanyasına başta Amerika'da yaşayan Türk toplumu olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan soydaşlarımızdan büyük destek var. Öte yandan Afrika'da yaşanan açlık felaketi sebebiyle 150'den fazla ünlü yıldız da, Doğu Afrika'da kıtlığa dikkat çekmek için "I'm Gonna Be Your Friend" (Arkadaşın Olacağım) adlı kampanyayla elele verdi.
9.
Haberin devamı
sayfada
Obama Amerika halkından yardım istedi
Turkish American Newspaper Year 8 Issue 141 August 15, 2011 Semi monthly $ 1.00
Ekonomik kriz Yunan ve Ermeni “lobileri”ni de çökertti Haberin devamı
Yıllardır Türkiye'yi devamlı olarak karalamaya çalışan komşu ülkeler Yunanistan ve Ermenistan, tarihlerinin en kötü dönemlerini yaşıyor. Ekonomide yaşanan olumsuz gelişmeler her iki ülkenin de, Avrupa Birliği ve ABD'deki etkilerini azalttı.
24.
sayfada
EKONOMİ BAKANI ÇAĞLAYAN ABD'DE Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, bilişim ve savunma sanayi sektörlerinde Türkiye'nin ABD pazarındaki varlığının çeşitlendirilerek artırılması, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye'ye yatırımın teşvik edilmesi, iki ülke işadamları arasında işbirliği kurulması yönünde girişimler başlatılmasını için California ve Washington eyaletlerinde temaslarda bulunacak.
Ermenistan ekonomisinin dar boğazda, Yunan ekonomisinin de krizde olduğunu belirten Bloomberg; Yunan ekonomisinin kredi notunun CC'ye indirilmesiyle birlikte ülkenin iflasa sadece iki adım uzaklıkta bulunduğunu bildirdi. Forbes dergisi tarafından yayınlanan bir listede ise Ermenistan ekonomisi, dünyanın en kötü ikinci ekonomisi olarak gösterildi. Hayrettin Turan’ın haberi
12.
sayfada
Çinicilik mesleğinin kısa tarifi: “El emeği, göz nuru ve sabır” Detaylı haber
20.
sayfada
Detaylı haber
25.
sayfada
Türk bilimadamından küçük dev buluşlar Detaylı haber
7.
sayfada
Yorum
5
Ramazan Bereketi Bir önceki sayımızın manşeti "Ramazan Bereketi" idi... Gerçekten de bu yıl yaşanan bütün ekonomik sıkıntılara rağmen toplumumuzda bir "Ramazan Bereketi" yaşanıyor...
Twitter notları Facebook ile birlikte sosyal medyanın en kuvvetli silahı haline gelen twitter hükümetlerin bile korkulu rüyası haline geldi. Aslında "o andaki düşüncenizi ve ruh yapınızı sevenlerinizle paylaşmak" gibi masum bir temel üzerine kurulu olan twitter bir anda protesto gösterisine hazırlananların koordinasyon merkezi haline geldi. Türkiye'de de, özellikle siyasetçilerin ve medya mensuplarının sıklıkla kullandığı twitter'da bakın kimler hangi özellikleri ile öne çıkıyor. Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde kendine has "çakma" yazılarıyla önemli bir okur kitlesine sahibolan Ahmet Hakan, twitter dünyasında da oldukça aktif. Ortaya attığı görüşlere karşı takipçilerinden gelen muhalif yorumları komplekssiz bir şekilde yine takipçileri ile paylaşan Hakan, sövülmekten haz alan bir görüntü sergiliyor. Hakan'ı 150,430 kişi takip ediyor... Yapımcı, gazeteci ve sinema yazarı Gani Müjde'de twitter'ı etkin olarak kullananlardan. 210,000'in üzerinde takipçisi olan Müjde, kendine has keyifli üslübunu sosyal paylaşım sitesinde de sürdürüyor. Kah twitter yöneticilerine gönderme yapıyor, kah Ahmet Hakan ile tekne muhabbetlerine giriyor... Twitter dünyasının ağır abisi şüphesiz T.C. Washington Büyükelçisi Namık Tan... Amerika'da siyasilerle yaptığı görüşmeleri anında takipçileri ile paylaşan Büyükelçi Tan'ı 16,980 kişi takibederken o hiç kimseyi takip etmiyor... Twitter'ın yükseleni hiç kuşkusuz Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek. Haftanın hemen her günü gece mesai bitiminden sonra takipçileri ile buluşan belediye başkanı saatlerce onlarla sohbet edip şikayetleri dinliyor, kendine yöneltilen soruları ve sataşmaları yanıtlıyor, bazen de yarışmalar düzenleyip ufak çapta ödüller dağıtıyor. Twitter dünyası ile 2011'in başında tanışan Melih Gökçek'i 137,000'in üzerinde kullanıcı takip ediyor... Yazarlarımızdan Aydoğan Vatandaş da twitter dünyasına renk katanlardan... Gittiği yerlerden çektiği değişik enstantaneleri anında takipçileri ile paylaşan Vatandaş, twitter'ın en çok resim paylaşanlarından... Gazeteci Fikri Akyüz zaman zaman "çekip gidiyorum buralardan” dese de twitter'sız yapamayanlardan... Bazen medya içinde çekişmelere el atarken, bazen de atasözleri ve deyimleri irdeliyor... İşte onlardan biri: "Ne ekersen onu biçersin lafı yanlış. Bir arkadaşım kafasına kıl ektirdi, tüy çıktı. Üstelik istenmeyen tüylerden!..." Televizyon programlarında yaptığı cesur yorumlarıyla hatırı sayılır bir seven kitlesine sahip olan Fikri Akyüz'ü twitter aleminde de yaklaşık 10,000 kişi takip ediyor. Twitter'ın en çok izlenilenlerinden biri de genç kuşağın başarılı gazetecilerinden Cüneyt Özdemir. 113 kişiyi takip eden Özdemir'i yaklaşık 220,000 kullanıcı takip ediyor... Gelişen güncel olaylar haricinde kendi yaşadıklarını da an be an takipçileri ile paylaşan Cüneyt Özdemir 2009 yılının Nisan ayında açtığı hesabında gönderdiği toplam 13 bin mesajla da en aktif kullanıcılardan biri... Medya dünyasının bu kadar ilgi gösterdiği twitter'da elbette siyasiler de yerini almış durumda... Kabinenin en genç üç bakanı twitter'ı etkin olarak kullanıyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ve Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç katıldıkları tüm etkinlikleri fotoğraflar eşliğinde izleyicileri ile paylaşıyorlar. Yarın bir gün seçim kampanyaları gazete ve internet sayfalarından tamamen twitter'a kayarsa hiç şaşırmayın... Hem ücretsiz, hem anında iletişim için daha iyisi keşfedilene kadar twitter lider pozisyonunu koruyacak gibi görünüyor... Bütçesi kısıtlı olup ileride siyasete atılmak isteyenlere duyurulur...
FORUM The Turkish-American Newspaper Publisher Murat Yeşil, Ph.D. Editor-in-Chief Ural Yeşil Assistant Editors Sevinç Özbek Fatih Yeşil
Marketing Director Necmi Bahçe Representatives Cahit Oktay - New York Yıldız Gündoğmuş - Ankara Oya Eren - Ankara Hayrettin Turan - İstanbul Feramiz Gökdemir - İstanbul Forum, The Turkish American Newspaper does not in way, shape or endorse, condone, or is responsible for any opinions, advertisements, misprints, typos and/or publication errors.
Bu mübarek ayda camilerimizin önemi daha iyi anlaşılıyor. Rahmet ayında aşımızı, suyumuzu dostlarımız ve sevdiklerimizle paylaşmanın huzurunu yaşıyoruz. Amerika'daki hemen her camide her akşam iftar programları düzenleniyor, yüzlerce, binlerce soydaşımız iftar sofralarında biraraya geliyor. Sakal-ı Şerif programları da bir çok camide devam ediyor. Amerika Müslümanlar Birliği her akşam başka bir şubesinde Peygamber Efendimizin sakal-ı şerifini soydaşlarımızın ziyaretine sunuyor. Dernek yetkilileri Kadir Gecesi'ndeki ziyaret programını birliğin merkezi olan Brooklyn Fatih Camii'nde gerçekleştirecek. Bu yıl büyük emeklerle alınıp Ramazan ayı için müslümanların hizmetine yetiştirilen Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camisi de her akşam iftar ve teravih programlarında dolup taşıyor. Cliffside Park şehrinin merkezinde bulunan yeni camimizin halen giderilmesi gereken ihtiyaçları için elele vermemiz şart...
Amerika'daki en ferah mekanlarımızdan biri olan Paterson Ulu Cami'de her yıl olduğu gibi bu yıl da iftar programları her gece yaklaşık 400 soydaşımızı biraraya getiriyor. Gönüllüler ve cami heyeti tarafından verilen iftarlar özellikle gurbette yalnız yaşayan öğrenciler ve çalışan soydaşlarımız için büyük kolaylık sağlıyor... Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş ayı olan Ramazan ayında yaptığımız ve yapacağımız tüm hayırlar inşallah kurtuluşumuza vesile olur...
Onların suçu Afrika’da doğmak yani halen dünyada yetersiz beslenen nüfusun tümünü doyurulabilecek miktarda... Maalesef anavatan Türkiye'de bile her gün üretilen 120 milyon ekmeğin yaklaşık yüzde onluk kısmının çöpe gittiği yazılıp çiziliyor... Afrika'da milyonlarca insan bir lokma ekmek için yollara dökülürken, bu ayıp bize yeter... Bu zor hayat şartların en talihsizleri ise çocuklar... Akranları dünyanın diğer bölgelerinde istediklere her şeye sahibolurken onlar kuru ekmeğe muhtaç... Hepimizi insanlığımızdan utandıran bu kareler haftalardır ekranlarımızdan ve gazete sayfalarından eksik olmuyor... Dünyanın bir ucunda israf kol gezerken öbür ucunda insanlar açlıktan ölüyor... BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün yaptırdığı bir araştırmaya göre, dünyada her yıl 1 milyar tondan fazla gıda çöpe gidiyor. Yani kaba hesap ile dünyada üretilen gıdaların üçte biri israf ediliyor... Dahası tüketim merakı yüzünden her yıl 220 milyon tondan fazla gıda, daha paketi bile açılmadan çöpe atılıyor. Yine aynı araştırmaya göre dünya genelinde, yılda 40 milyar dolar hayvanların bakımı için, 160 milyar dolar ise güzellik salonlarında harcanıyor... Hindistan'ın yanı sıra Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de her yıl çöpe atılan yiyecekler bir milyardan fazla insanın, FORUM - The Turkish-American Newspaper is published twice a month (24 issues each year) by FORUM Newspaper LLC at 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011. Application to mail at periodicals postage rate at Clifton, N.J., 07015-9998.
İşte böyle bir ortamda yine de ilk adımın anavatanımız tarafından atılması tek tesellimiz. Hükümetimiz ve çeşitli yardım kuruluşlarımız seferber olarak yardım kampanyaları başlattı. Hem yurt içinde, hem de Amerika başta olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan soydaşlarımız kenetlendi. Camilerde, iftarlarda ve çeşitli programlarda toplanan yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaya başlandı... Başka ülkelerden yardım beklemek çok gerçekçi değil... O insanların çektiği sıkıntıları her yıl bir ay oruç tutan müslüman ülkelerin fertlerinden daha iyi kimse anlayamaz... Yüzbinlerce çocuk her gün açlıktan ölme tehlikesi yaşarken elimizden gelenin en iyisini yapmak bizim insanlık görevimiz... Lütfen yardım kampanyalarına katılmayı ihmal etmeyelim...
FORUM GAZETESİ REKLAM & İLAN SERVİSİ
973 - 454 - 0996 973 - 573 - 0313 347 - 417 - 0683
POSTMASTER - Please send address changes to FORUM Newspaper LLC, 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011
info@forumgazetem.com ilan@forumgazetem.com
Tel: 973 - 727 - 6647 & 973 - 454 - 0996 Fax: 973 - 218 - 8440
1199 Main Avenue Clifton, NJ 07011
Yorum
6
Önemli Telefonlar
Dünya ülkelerini Facebook ile Twitter mı yönlendirecek Sosyal paylaşım siteleri yönetimler üzerinde giderek ağırlığını arttırıyor. Yıllardır Radyo, TV ve gazeteler ile cebelleşen politikacılar, sanal alemde mantar biter gibi ortaya çıkan internet haber siteleriyle nasıl başedebileceklerini düşünürken şimdi karşılarına çıkan Facebook ve Twitter ile şok olmuş durumdalar. Facebook ve Twitter’ın Mısır’da başlayan ve halen Libya, Suriye ile Yemen’de devam eden halk ayaklanmaları ve en son da Londra’daki isyan hareketine fikir ve eylem bazında hazırlık platformu görevi yapmış olması bu iki sosyal paylaşım sitesine bir sınırlama getirilmesine yolaçabilecek gibi görünüyor... Facebook ve Twitter’ın kriz ve savaş hali yaşanan ülkelerde yasaklanması doğrultusunda ilk ses Londra’dan geldi. “İngiltere hükümeti dört gün boyunca ülkeyi kasıp kavuran yağma ve kundaklama olayları ardından kriz zamanlarında Twitter ve Facebook gibi sosyal iletişim ağlarını kapatıp kapatmamayı değerlendiriyor. Başbakan David Cameron, istihbarat servisleri ve polisin, şiddet planlayanların iletişimlerinin engellenmesinin "doğru ve mümkün" olup olmadığını araştırdığını açıkladı. Olaylara katılanların Facebook, Twitter ve Blackberry mesajlarıyla haberleştikleri belirtiliyor. BBC” İngiltere’nin Facebook ve Twitter konusunda alacağı karar tüm dünyaya emsal teşkil edebilecek. Kriz veya olağanüstü hal gibi sebeblerle Facebook ve Twitter’a ulaşımın yasal olarak engellenmesinin suça karışmamış kişilerin özgürlüklerini sınırlamak anlamına geleceğini ileri süren muhalif gruplar ise karar merciinin mahkemeler olması gerektiğini söylüyorlar. “Bu sitelerde başlatılacak bir kampanyaya karşı durabilecek bir hükümet yok. Aynı olay dünyanın herhangi ülkesinde de her an meydana gelebilir” diyen güvenlik uzmanlarına göre, dünya ülkeleri Facebook ve Twitter gibi sosyal paylaşım sitelerine karşı ortak bir tavır geliştirebilir. Her özgürlüğün bir sınırı olduğu gibi bu sitelerdeki haberleşmenin de bir sınırı olmalı. Sınırlamının nasıl yapılması gerektiği ise uluslararası bir konferansta tartışılmalıdır. İstanbul’da Ramazan bir başka… Önceki akşam bir Osmanlı hayranı olan işadamı Mehmet Tosun’un Malta Köşkü’nde iftarı vardı… Osmanlı’nın kültür ve sanat alanında ulaştığı seviyeyi gösteren Malta Köşkü, yılların yalnızlığını artık halkın iftarlarıyla unutuyor. Üniversite hocaları, gazeteciler ve işadamlarından oluşan bir grup… Başköşede de II. Abdülhamit Han’ın torunu Harun Osmanoğlu ve Neslişah Sultanın torunu Ömer Reda… Tarih ile mevcut anı bir biraraya getiren bir iftar… Kur’an-ı Kerim’le başlayan ve Osmanlı’da Vakıflar konulu mini konferansla devam edip, dualarla sona eren Malta Köşkü iftarı, hatıralardaki yerini alıyor. Somali’de kıtlık , Suriye’de zulüm… Her iki müslüman ülke de iktidar hırsının kurbanı... Somali’de yıllarca süren iç savaş ülkenin ekonomisini alt üst etti ve bütün kaynakları tüketti. Bir yandan da ülkede baş gösteren kuraklık, dünyada eşine az rastlanır bir kıtlığa sebeb oldu. Su kaynakları kurudu. Halk bir damla suya muhtaç. İşte bu yüzden tüm Türkiye bu insanlara yardım için ayağa kalktı. Suriye’de aklı selimi kaybeden yönetim, her gün onlarca insanın kanını döküyor. Cumhurbaşkanı Gül, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu tarafından defalarca uyarılan Suriye Devlet Başkanı Esad bildiğini okumaya devam ediyor. Mübarek Ramazan ayında bile durdurmadıkları cinayetler Esad yönetimin başına büyük işler açacak. Libya’da olduğu gibi BM Güvenlik Konseyi Suriye’ye de askeri müdahale kararı alabilir. Güvenlik Konseyi daimi üyelerinden Rusya ve Çin böyle bir müdahale kararı alınmasına karşı olduklarını söyleseler de, Suriye yönetimi kendi halkını katletmeye devam ederse dünya kamuoyunda yükselecek öfke seli karşısında ne Rusya, ne de Çin durabilecektir. Böyle devam ederse NATO uçakları Suriye üzerinde uçmaya başlar... O zaman Esad yönetimi için sonun başlangıcı olur ama Suriye’de binlerce masum Müslüman da bu müdahaleden zarar görür. Böylesi bir müdahalenin Suriye’nin komşularına , en başta da Türkiye’ye vereceği zarar ayrı bir başlıkta tartışılmalıdır...
T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Birleşmiş Milletler Temsilciliği T.C. New York Başkonsolosluğu T.C. New York Eğitim Ataşeliği T.C. New York Kültür ve Turizm Ataşeliği T.C. New York Ticaret Ataşeliği T.C. New York Ekonomi Ataşeliği T.C. New York Sağlık Ataşeliği T.C. New York Din ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği T.C. New York Basın Müşavirliği KKTC - BM Temsilciliği T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Washington Silahlı Kuvvetler Ataşeliği T.C. Washington Basın Müşavirliği T.C. Washington Eğitim Müşavirliği T.C. Washington Ekonomi Müşavirliği T.C. Washington Ticaret Müşavirliği T.C. Washington Gümrük Müşavirliği T.C. Washington Kültür Tanıtma Müşavirliği T.C. Washington Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi T.C. Chicago Başkonsolosluğu T.C. Houston Başkonsolosluğu T.C. Los Angeles Başkonsolosluğu Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu - TADF Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi - ATAA Türk Hava Yolları New York Ofisi T.C. Ziraat Bankası -New York Şubesi T.C. Vakıflar Bankası -New York Şubesi T.C. Ottawa Büyükelçiliği Kanada Türk Dernekleri Federasyonu New York Fatih Camii Rochester Hamidiye Camii New Jersey Paterson Ulu Camii New Jersey Karaçay Türkleri Camii
(202) 612-6700 (212) 949-0150 (212) 949-0160 (212) 687-8395 (212) 687-2194 (212) 687-1530 (212) 661-7494 (212) 450-9164 (212) 661-1039 (212) 867-9023 (212) 687-2350 (202) 612-6700 (202) 612-6770 (202) 612-6807 (202) 612-6810 (202) 612-6790 (202) 612-6780 (202) 612-6794 (202) 612-6800 (202) 612-6740 (312) 263-0644 (713) 622-5849 (323) 655-8832 (212) 682-7688 (202) 483-9090 (800) 874-8875 (212) 557-5612 (212) 621-9400 (613) 789-4044 (647)-230-9397 (718) 438-6919 (716) 482-4210 (973) 345-6584 (973) 345-1083
Amerika Haberleri
7
Türk bilimadamından küçük dev buluşlar
Hayaletlerin gezindiği ‘The Chelsea’ satışta, ‘Marmont’ sırada The Chelsea Hotel, Manhattan’ın güneyinde bir otel. 1883’de kırmızı tuğladan Victorian Gothic mimarisiyle inşa edilmiş. Ağustos’un ilk haftası itibariyle yeni rezervasyon alınmayacak. Devamlı 100 müşteri yaşamlarını otelde sürdürmeye devam edecek. 12 katlı, 250 üniteli The Chelsea ise temelden çatıya yenilenecek. Sonra yeni sahibi oteli oda ve daire olarak satışa çıkaracak. Bilmeyenler “Ne var bunda yani, bir otelin yenilenmesi, odalarının satılması haber mi?’’ diyecekler. Otelin adı The Chelsea ise, haber. New York şehir simgesine layık görülen otelin kapsamlı onarımı takiben ünitelerinin satılacağı duyulunca California’dan Maine’e, Chicago’dan Florida’ya eski-yeni müdavimleri New York’un yolunu tuttular. Kapanmadan önce nostalji partileri için New York’a akın ettiler. Arzuları, 128 yıllık otel kapanmadan son kez eski anılarını yaşamak idi. Geriye baktığımızda otel müşterileri arasında ünlü ressam, yazar, müzisyen, fotoğraf sanatçıları karşımıza çıkıyor. Madonna şöhrete ulaşmadan önce uzun süre otelde yaşamış. “Sex’’ adlı kitabının resimlerini de The Chelsea’de çektirmiş. Sir Arthur Clarke, “2001: A”Space Odyssey’’i Chelsea Oteli’nde yazmış, şair Allen Gingsberg otel odasını ikametgah tutmuş, bir diğer şair Dylan Thomas da otelde zatürreden ölmüş. Aktris Jane Fonda, müzisyen Chick Corea da hippi’ler, Çiçek Çocukları’nın çılgın 1960’larda yaşadıkları yer The Chelsea idi. 70’lerin sonunda Chelsea Oteli aylarca basını işgal etti. Punk-Rock grubu ‘Sex Pistols’ın bass müzisyeni Sid Vicious’ın kız arkadaşı Nancy Spungen, 12 Ekim 1978 sabahında, banyoda cansız bulundu. Karnında tek bir bıçak yarası bulunan Nancy kan kaybından yaşamını yitirdi. Eroinman Sid Vicious, “Gece kavga ettik, bıçakladım ama öldürmek istemedim’’ diye ifade verdi. Savcılıkta ise ifadesini değiştirdi, Nancy’nin bıçağın üstüne düştüğünü söyledi. Cinayetten tutuklanan Sid, kefaletle serbest bırakıldığında yakınlarının verdiği partide uyuşturucuyu son kez daha fazla kaçırdı. Sabah yatağında ölü bulundu. O günden sonra The Chelsea sakinleri otel koridorlarında hayaletleri dolaşırken gördükleri, odalarda ürpertici sesler duyduklarını anlatmaya başladılar. Pasifik yakasında Chateau Marmont, Atlantik’te The Chelsea’den aşağı sayılmaz. Sinema ve eğlence aleminin şöhretlerinin ağırlama sayısında Marmont’la yarışacak bir otel olduğunu sanmıyorum. Hollywood’un göbeğinde 1931’de açılan 63 daire ve oda, bungalov’lu Chateau Marmont’ta her tür eğlence ve çılgınlık mübah. İlk müşterileri arasında Vivien Leigh ile kocası Laurence Olivier var. Keanu Reeves, bilim-kurgu filmlerinden zengin olduktan sonra lüks villasını satın alıncaya kadar Marmont’ta yaşadı. James Dean, “Rebel Without a Cause’’ filminde Natalie Wood ve Sal Mineo ile oyunculuk testine otel penceresinden atlayarak girdi. Popçu Jim Morrisonise su borusunu salıngaç gibi kullanıp dışarıdan odasına girmeye kalkınca düşüp bel kemiğini incitti. Komedyen John Belushi 1982'de Marmont'un bahçe bungalovunda uyuşturucunun kurbanı oldu. 1992'de Demi Moore fotoğraf sanatçısı Annie Leibowitz’e otel dairesinde çırılçıplak poz verdi. Montgomery Cliff 1956’da bir trafik kazasından ölümü kıl payı ile atlattı. Yakın dostu ElizabethTaylor, Chateau Marmont’ta nekahat devresi geçirmesi için dubleks daire kiraladı. Led Zeppelin grubu bir akşam motosikletlerle otelin lobisine girdi, müşteriler alkışa tuttu. Lobide oluşan kırık-dökük zararlarını rock grubu ödedi. Greta Garbo, sinemada zirveye tırmanırken Chateau Marmont’ta kaldı. İnzivaya çekildiğinde günlerce odasından çıkmadı. Howard Hughes, otelin çatı katını tutup yüzme havuzundaki kızları dürbünle seyretmesine yöneticiler tepki göstermedi. Rock Hudson, şöhrete ulaşmadan önce erkek arkadaşı Kenneth Hodge ile Marmont’ta yaşadı. Daire kirasını halası Bernadette ödedi. The Eaglespop-rock grubu Chateau Marmont’tan esinlenerek “Hotel California’’yı besteledi. Yazar F. Scott Fitzgerald, Marmount’ta kalp krizi geçirdi. Sofia Coppola’nın 4’üncü filmi Somewhere’in çekimi otelde yapıldı. 2004’te moda fotoğrafçısı Helmut Newton arabasıyla otel garajının duvarına toslayarak yaşamını yitirdi. Red Hot Chili Peppers rock grubu da Los Angeles’e geldiklerinde Chateau Marmont’ta kalmayı yeğliyor. Marmont’un sahibi playboy Andre Balazs, gerekli parayı ödeyen çıkarsa otelini satacağını söylüyor.
Harvard Tıp Fakültesi ve Harvard-MIT Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü'deki laboratuvarında nano ve mikro teknolojiler üzerine çalışan Asistan Profesör Utkan Demirci'nin geliştirdiği ucuz, taşınabilir, herkesçe kolaylıkla uygulanabilecek testler, önümüzdeki yıllarda marketlerde yerini alacak. Demirci'nin geliştirdiği cihazlarla sperm kalitesi ve sayısı yarım saat içinde, HIV/AIDS ise birkaç dakikada teşhis edilebilecek, hastaların virüs yükü ölçülebilecek. Üniversite giriş sınavında ilk 100'e girerek Boğaziçi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Fakültesi'ni kazanan Utkan Demirci, 1 yıl okuduktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) bulunan Michigan Üniversitesi'ne kabul edildi. Lisans eğitimini derece ile tamamlayan Demirci, yüksek lisansını yaptığı Stanford Üniversitesi'nde doktorasını da aldı. Demirci, 2006 yılında AIDS hastalığının parmaktan alınan kanla birkaç dakika içinde teşhisine yönelik geliştirdiği 10 centlik tek kullanımda atılabilir 'Biyonano Çip' ile dikkat çekti. Bu çalışmasıyla, Massachussetts Institute of Technology-Technology Review Magazine tarafından biyoteknoloji alanında dünyayı değiştirecek olan ilk 35 bilim adamı arasında gösterilen Demirci, bir yıl sonra aynı proje ile TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından her yıl başarılı bilim adamlarına verilen Teknoloji Ödüllerinden ''Nanoteknoloji, Biyoteknoloji ve Nanobiyoteknoloji Onur Ödülü''ne layık görüldü. Mühendislik eğitimini nano ve mikro teknolojilere yönlendiren ve özellikle global sağlık sorunlarının erken teşhisi üzerine çalışan 34 yaşındaki Asistan Profesör Demirci, çalışmalarını Harvard Tıp Fakültesi Bigham Kadın Hastanesi ve Harvard-MIT Sağlık Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü'nde kurulan kendi laboratuvarında, 40 kişilik ekibiyle sürdürüyor. Geliştirdiği nanoçiplerin, hiç teknik eğitim almamış kişilerin bile kolayca kullanabileceği şekilde, taşınabilir, pille çalışır, tek kullanımlık olmasına dikkat eden Demirci, ürünlerin birkaç doların altında bir maliyetle hastalara ulaşmasını amaçlıyor. Demirci, 2006 yılında HIV/AIDS için geliştirdiği ve hastalığı birkaç dakika içinde test edebilen biyoçipi daha da geliştirerek hastanın virüs yükünü de tespit edebilir hale getirdi. Yaklaşık 4 yıldır üzerinde çalıştığı biyoçipi geçen yıl Tanzanya'da 115 hasta üzerinde deneyen Demirci'nin elde ettiği sonuçlar bilimsel olarak yayımlandı. Dünyadaki 30 milyonun üzerinde HIV'li hasta için 2006 yılında geliştirdiği, hastalığın parmaktan alınan kanla birkaç dakika içinde teşhisine yönelik bir liralık test cihazını geliştiren Demirci, aynı testle hastanın bağışıklık sistemini gözetlerken, virüs yükünü de tespit edebilir hale getirdi. Demirci, daha önce masa büyüklüğünde aletlerle yapılan testlerle ilgili şunları söyledi: ''Dağın başındaki hasta insanlara da bunları ulaştırmak gerekiyordu. Afrika'da milyonlarca insan günlük 1 doların altında gelirle yaşıyor. Biz Tanzanya'da nanoçipin kolay çalışabilir olduğunu gösterdik. Bununla birlikte HIV hastalarında CD4 hücrelerinin sayısı düştüğü zaman bağışıklık sistemi görev yapamıyor. HIV'den olmasa da belki bir soğuk algınlığından ölüyorlar. O yüzden bağışıklık sistemini devamlı gözlemlemek lazım. Başka bir probleme daha dikkati çektik. Sadece bağışıklık seviyesini değil hastanın kanında ne kadar virüs olduğunu da bilmek gerekiyor. Buna virüs yükü diyorlar. Virüs yükü daha pahalı bir test. 200 dolarlık bir test ve sonuç almak 6 saatle - 2 gün arasında sürüyor. Biz aynı benzer fikirleri kullanarak parmak ucundan alacağımız bir damla kanla acaba birkaç dakika içinde hastanın virüs yükünü söyleyebilir miyiz diye bakıyoruz. Virüs yükü hastalığın anneden çocuğa geçişinde çok önemli. Hamile kadınlarda virüs yükünü düşük tutmak önemli. Özellikle yoğunlaştığımız alan HIV'de virüs yükünü bulmak. ‘Biz bunu masa büyülüklüğünde koskocaman bir aletle değilde daha kolay şekilde cebimizde taşıyabileceğimiz aletlerle yapabilir miyiz' diye yola çıktık. 4 senedir çalışmalar devam ediyor. En son küçük taşınabilir bir portatif yaptık. Öyle bir hale getirdik ki küçük cep telefonunun kamerası ve geliştirdiğimiz mikroçip ile laboratuvar test sonucu almanız mümkün. Sonucu diğer aletlerin altın standardı ile karşılaştırdık, sonuçları yan yana koyduk. Sonuçlar, toplaması gereken datayı gösteriyor.'' Foto: (A.A) - Haber: Fatma Ünal
www.ForumGazetem.com
8
Amerika Haberleri
Obama Beyaz Saray'da iftar verdi ABD Başkanı Barack Obama, Ramazan ayı dolayısıyla Beyaz Saray'da verdiği iftar yemeğine, 11 Eylül 2001'deki terör saldırılarından kurtulan Müslümanları davet etti ve Müslümanlara ülkeye verdikleri hizmetler sebebiyle teşekkür etti. Obama, yemekteki konuşmasında, bir ay sonra 11 Eylül saldırılarının 10'uncu yıldönümü olduğunu anımsatarak, aralarında Müslüman Amerikalıların bulunduğu bu saldırılarda ölenleri anmak için önemli bir zaman olduğunu belirti. Müslüman Amerikalıların da ABD'de ikiz kulelere düzenlenen saldırılara tepki gösterdiğini ve orduya katılarak ülkeyi savunduğunu kaydeden Obama, "ABD'de 'onlar ve biz değil, sadece biz' var" dedi. Başkan Obama ülkesi için hizmet eden ve canını veren farklı geçmiş ve dinlerden herkese saygı gösterilmesi gerektiğini belirtti. Obama, Amerika’nın Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki göstericiler ve
Amerika’da bir okul düşünün. Zencilerin en yoğun yaşadığı Katrina felaketinden sonra büyük bir yıkım yaşayan New Orleans’ta, ‘gettonun da gettosu’ bir kenar mahallede, mezun veremeyen, başarı seviyesi yerlerde sürünen berbat mı berbat mı bir okul... Sonra... Tümü Lousiana eyaletindeki saygın üniversitelerde öğretim üyesi olan Türk bilim adamlarının girişimiyle 2005 yılında kurulan Pelican Eğitim Kurumu bu okulu 2007 yılında devralıyor. Öğrenci performans skorları yüzde 38’den yüzde 79’a çıkıyor. Okullardan ayrılmalar sona eriyor. Okul mezun vermeye başlıyor. Mezunlar Amerika’nın saygın üniversitelerine girmeye başlıyorlar! Veliler şaşkın. Amerikalı eğitimciler de... Nasıl oluyor da, koskoca Amerika’nın başaramadığı bir şeyi, Türkiye’den gelen bazı eğitimciler başarabiliyor? New Orleans’ın bu kenar mahalle okulu, Abramson Charter School, şehrin özel okulları ile yarışmaya başlıyor! İstabul’un varoşlarında bir okul düşünün, Galatasaray Lisesi ile kapışıyor olsun. Durum aynen bu! Öyle ki, okul yönetimi, okula gelen talebi karşılayamadığı için artık kura ile öğrenci alımına başlıyor! Sonra, Times Picayune adlı bir yerel gazete, okuldan geçmişte çeşitli nedenlerle atılan öğretmenlerin iddialarına dayanarak, okul aleyhinde bir karalama kampanyası başlatıyor! İlgili gazete, 15 Temmuz tarihinde okul aleyhinde bir yazı yazıyor. Okul ile ilgili, 5 yaşındaki iki ana okulu öğrencisinin uygunsuz davranışları, bir kız öğrenciye 3 erkek öğrencinin tecavüz ettiği, bir de rüşvet iddiası dolayısıyla son derece ağır bir karalama kampanyası başlatılıyor. Bu bahsettiğim olaylarla ilgili polis en ufak bir kayda değer kanıt bulamadığı için dosyalar kapanıyor! Ancak söz konusu gazete haberi dolayısıyla New Orleans Eğitim Dairesi, 15 Temmuz tarihinde okul yönetimine derhal kapatma tebligatı gönderiyor. Okul yönetimi, ilgili dairenin bu talebini yasal dayanağı olmadığı için reddediyor ve mahkemeye başvuruyor! Ardından, gaçen hafta Çarşamba günü 3 Ağustos tarihinde, halka açık bir duruşma gerçekleşiyor. New Orleans Eğitim Dairesi, okulu kapatmıyor ama, okul yönetiminin anlaşmasını feshedip okulu kendi atadığı yöneticilerin kontrolüne veriyor. Geçen hafta halka açık yapılan bu yönetim kurulu toplantısını New Orleans’a gidip ben de izledim. Hayatımda bu kadar müteessir olduğumu nadiren hatırlıyorum. Amerikalı veliler okulun Pelican yönetiminde kalması için resmen hüngür hüngür ağlayarak mücadele ettiler. Ancak yargısız infaz kararı çoktan verilmişti! Angelique Kaufman isimli veli bakın neler söyledi o toplantıda: "Benim adım Angelique Kaufman. Abramson’da okuyan iki küçük kız çocuğunun annesiyim. Merak ediyorum acaba ne kadarınız benim oturduğum doğu yakasını biliyorsunuz. (Bayan Tyler, bu okulun güvenli olmadığını söyledi.) Bayan Tyler ben sizi ilk defa görüyorum. Gözlerinize ilk defa bakıyorum. Bay White da Plan A’dan, Plan B’den bahsediyor ama hiç bir sorumuza yanıt vermiyor! Anlıyorum ki sizin kanunlarınız var. Benimse çocuklarım. Ve söz konusu olan çocuklarımsa benim başka hiç bir şeyim yok. Bu insanlar çocuklarıma çok iyi eğitim verdiler. Benim çocuklarım doğduklarından bu yana, New Orleans’ta devlet okullarında okudular. Ben bu okulda şu ana dek hiç duymadığım şeyleri duydum. Şu ana dek hiç bir kimsenin evime gelip ‘Bayan Kaufman, kızlarınızın üniformaya ihtiyacı var mı? Ödemeler konusunda yardıma ihtiyacınız var mı? Çocukarınız için bedava yaz okulu ister misiniz? Size yardımcı olabileceğimiz her hangi bir husus var mı? Hayatımda duymadığım şeyler bunlar. Sanırım tüm mesele sizin bunca yıldır başaramadığınızı bu insanların 4 yılda başarmasından rahatsızlık duyuyorsunuz!" O an Amerika’nın bir hukuk devleti olduğuna ilişkin inancımın sarsıldığını hissettim. Nedeni şu: New Orleans’ta şu ana dek böyle bir getto okulunun başarısı vaki değil. Benzeri iddialarla ilgili en ufak bir delil olmamasına rağmen ve ilgili Eğitim Dairesi şu ana dek bu tür iddialarla tek bir okulu bile kapatmamış olmasına rağmen, tümüyle bir politik kararla okulun yönetimini Pelican’dan alıyor! Üstelik okul tüm bu süreçler ile ilgili yapılması gerekenleri harfiyen yerine getirmiş, polis kayda değer bir delil ve dayanak olmadığı gerekçesiyle dosyaları kapatmış. Haberi yapan muhabir Andrew Vanacore ise tüm bu iddiaların sahibi öğretmenin erkek arkadaşı. Bu kadarı da pes doğrusu diyorsunuz ama bu da okuldaki Özel Eğitim Koordinatörü Ms. Carol Serio’nun kendi el yazısı ile yazdığı raporda geçiyor. Sonra neden Amerikan düşmanlığı hortluyor diye soruyorsunuz? Amerika’da Yahudilerin, Yunan asıllıların açtığı sayısız Charter Okulu var. Bunların hiçbiri bu tür bir etnik ve dinsel ayrımcılığa tabi tutulmuyor! Bu hadise Norveç’te yaşanan yabancı ve İslam düşmanlığının Amerika’da ne boyutlara geldiğinin bir göstergesidir. Amerikalı müslümanlar, vatandaş dahi olsalar, ayrımcılığa tabi tutuluyor. Amerikan medyası ise yeri geldiğinde bizim 28 Şubat Medyası’ndan daha acımasız. Tüm bunları neden Türkçe yazıyorsun diyecek olanlara de fazlasını Today’s Zaman için İngilizce yazdığımı da hatırlatmak isterim. İngilizcesini sosyal medyada paylaşmak isterseniz işte kaynak: http://www.todayszaman.com/news-253266-when-a-reporter-becomespart-of-the-story.html
Beyaz Saray’daki iftar yemeğine Kongre üyeleri, Müslüman ve diğer dini toplulukların liderlerinin yanı sıra aralarında Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Namık Tan'ın da bulunduğu bazı Müslüman ülkelerin büyükelçileri katıldı.
www.forumgazetem.com
New Orleans'ta bir ayrımcılık ve hukuksuzluk örneği
Afrika’daki kıtlık kurbanları dahil tüm dünyadaki halkların onur ve haklarına destek vermesi gerektiğini de söyledi.
Reklam Temsilcileri Aranıyor Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor. Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
9
Anayurt Haberleri
SOMALİ’YE YARDIMLAR ÇIĞ GİBİ BÜYÜYOR
Ey oruç tut beni Bazı sözler vardır, ilk duyuşta çarpılırsınız. Bu bazen bir şarkı sözü, bazen bir mısra, bazen atasözü veya derkenar tarzında bir vecize olabilir. Yazımın başlığı işte beni çarpan bir veciz söz. Ey oruç tut beni… Az konuşan öz konuşur derler. İşte tam onlara özgü bir söz. Sahibi de zaten aynı kalıba uyan, fazlası ile düşünen biraz yazan az konuşan birisi: Mevlana İdris. Keşke her insan içinden geçenleri damıtarak konuşsa, anlam ne kadar derinleşir, dedikodu, lafı güzaf ne kadar azalırdı. Yıllardır oruç tuttuğunu sanan ben, bu sözü duyunca aslında orucun beni tuttuğunu anlayıverdim. Çocukken büyükler gece oruç tutmak için sahura kalktıklarını söylediklerinde, düz mantık sahibi bir minik birey olarak ilk aklımıza gelen, biraz muzır bir mizaca sahip orucun kovalanıp kafese tıkılması hadisesi gibi bir tehayyüldür. Ve aslında biz bunu çok ta sorgulamadan bilinç altında öylesine saklayarak büyür gideriz, büyüdüğümüzü sanarak. Oruç, dilimizin de algılamamızı yönlendirmesi ile, kaçmasın diye insanlar tarafından gündoğumundan günbatımına kadar hapsedilen bir olgudur. Oysa bir derun sahibi “Ey Oruç tut beni” deyiverince uyanıverir insan gerçeğe, büyüyüverir. Kaçan aslında insandır, oruç ise onun azgınlığını dizginleyen ya da belli bir süreliğine azgın insanın ihtiraslarını rehin alan Yaratıcının nimetkar bir zabitidir. Orucu tuttuğumuzu sanmasak, oruç bizim normal bir günün bir çok anında elimiz, dilimiz ve sair uzuvlarımız ile yaptığımız yaramazlıkların önüne nasıl geçerdi. Her sahur oruç tutmaya kalkanların aslında vicdanı el vermeyip karakola rızası ile teslim olan bir suçludan farkı var mıdır! “Ey komiserim ben kendime engel olamıyorum devamlı suç işliyorum, hırsızlık yapıyorum, gasp ediyorum, hakka tecavüz ediyorum, işte bileklerim kelepçeleyin beni” diyen itirafçı ve şafak vakti o “Ekber” sesin ikazı ile insanın o an ağzına kilit vurması, sonra da gözünü kulağını, elini ayağını oruca ram etme çabası arasında ne fark vardır. Her ikisinde de itiraf edilen nefsin acziyetinin ilamından başka nedir? Oruç, içimizdeki küçük şeytanları güneşin iki burcu arasında terbiye etme savaşı. Aç olanı anlama, diğergam olma, almaktan çok vermeye yönelme istenci. Onun için, her seher oruç avına çıkan insan tezatlar dünyasında avlar benliğini, bilmeden. Ve lisanı hal ile der ki; Ey emanetçi, ey nefsimi terbiye edici… Ey Oruç Tut beni!!! Oruç yeyip içmemenin yanında aynı zamanda az konuşma, çok susma, az uyuma çok tefekkür etmenin adı. Az koşturmak, çok durmak gerekir ki içimiz de dursun, kalbimiz de durulsun…Hani kabına sığmayan azgın bir selin boz bulanık akışı ile son noktada bir göl veya deniz ile buluşan akarsuyun durulup berraklaşması gibi… Eski devirlerde İstanbul’un asude bir semtinde bir suskunlar meclisi varmış. Akil insanlar mutat bir şekilde bu mekanda toplanır hiç konuşmadan saatlerce otururlarmış. Aslında konuşmaya ihtiyaç hissetmeden birbirlerine hal ve hareketleri ile her şeyi anlatabilirlermiş. Konuşanın cezası ise meclisten atılmak ve bir daha kapıdan içeri kabul edilmemekmiş. Belli bir sayıda olan suskunlar meclisine yeni bir suskunun kabul edilmesi ise ancak üyelerden bir tanesinin ölümü neticesinde olabilirmiş. Aklımız pek almadı değil mi. O zaman size bir örnek… Bu meclise dahil olmayı çok isteyen bir derviş gönüllü suskunlar meclisinin kapısını aşındırmakta ancak kapı bir türlü kendisine açılmamakta imiş. Israrcı derviş bir gün yine kapının önünde beklerken kapıdaki gözetleme bölmesinden kendisine ağzına kadar dolu bir su bardağı uzatılmış. Derviş bir süre düşündükten sonra bu dolu bardağın üzerine bir gül yaprağı koyarak aynı bölmeden bardağı geri uzatmış. Ve bir süre sonra kapı ardına kadar açılmış, derviş içeri buyur edilmiş. İçerdekiler dervişe ağzına kadar slime dolu bir su bardağı göndermek ile; “içeride yeterince insan var, aynı bu bardakta daha fazla suya yer olmadığı gibi bizim de senin için yerimiz yok” mesajını iletmişler. Mesajı alan derviş ise bu dolu bardağın üzerine dikkatlice koyduğu gül yaprağı ile; Bir gül yaprağı dolu bir bardakta bile nasıl kendine yer bulabiliyorsa, ben de sizin aranızda kendime öyle yer bulabilirim” mesajını vermiş. İşte insanın duygu ve düşünceleri bir gül yaprağı gibi narinleştiği zaman kendine her yerde ve gönülde yer bulabileceğinin hem dünyada hem ukbada bütün kapıların ardına kadar açılabileceğinin en güzel örneği değil midir bu hikaye? İşte oruç, insan ruhunu bir ay boyunca demir ustasının yaptığı gibi, önce ateşle pişirip yumuşatır, sonra örseleyerek inceltir ve sonrasında ise bir eğe ile törpüleyip pürüzleri giderir. Zahmetten rahmette uzanan ve mağfiret ile noktalanan bir yolculukta içimizin eriyip incelmesidir Ramazan. Onun hakkını verebilsek, dünyada sorun kalır mı acaba… Bir tarafta konuşmaya bile ihtiyaç duymadan su gibi akıcı gül gibi narin bir diyalog kurabilen bir topluluk, diğer tarafta iletişim organlarının hiç olmadığı kadar yaygın ve kolaylaştığı, sesimizi dünyanın her yerine duyurabildiğimiz bir çağda sorunları çözeceği yerde çoğaltan bizler. Demek ki çözümü yanlış yerde arıyoruz. O zaman haykıralım hep bir ağızdan; Ey oruç tut bizi, çünki artık bizim de susacaklarımız var!...
Türkiye'nin başta Somali olmak üzere 12 milyon kişiyi etkileyen Afrika'da yaşanan son 60 yılın en büyük kuraklığı ve kıtlığına karşı başlattığı yardım kapmanyasına dünya genelinde büyük rağbet var. Yardım kampanyasına başta Amerika'da yaşayan Türk toplumu olmak üzere dünyanın çeştli bölgelerinde yaşayan soydaşlarımızdan çok büyük destek var. Amerika'da New York Din ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği koordinesinde tüm camilerde Cuma namazlarında toplanan yardımlar Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığı ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılırken, yine Helping Hands Vakfı da toplanan nakit yardımları ivedilikle ihtiyaç sahiplerine dağıtmak için çalışmalar yapıyor. Dışişleri Bakanlığı dış temsilciliklere gönderdiği yazıda, kampanyanın, özellikle çocukların da dahil olduğu yüz binlerce insanın yaşamını tehdit eden bu felaketin yol açtığı trajik koşullardan etkilenen insanların acil ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı amacıyla başlatıldığı bildirilirken, Türkiye'nin elçilik ve konsolosluklarına başvuran Türk toplumu mensupları örnek bir dayanışma göstererek son yüzyılın en büyük felaketine karşı büyük destek veriyor. Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklama şöyle: Başta Somali olmak üzere Afrika Boynuzu’nda yaşanan ve yaklaşık 12 milyon kişiyi etkileyen son 60 yılın en büyük kuraklığı ve kıtlığı ile mücadele etmek amacıyla T.C. Dışişleri Bakanlığı’nın girişimiyle bir yardım kampanyası başlatılmıştır. Özellikle çocukların da dahil olduğu yüz binlerce insanın yaşamını tehdit eden bu felaketin yol açtığı trajik koşullardan etkilenen insanların acil ihtiyaçlarının karşılanmasına katkı amacıyla başlatılan sözkonusu kampanyaya, ABD’deki Türk toplumu mensuplarının katkıları da şükranla karşılanacaktır. Vatandaşlarımızın, uluslararası insani dayanışma anlayışı ile son yüzyılın en büyük doğal felaketlerinden biri olan bu konuda kapsamlı destek sağlayacaklarını ümit ediyoruz. Bağışların Türkiye’de gönderilebileceği banka hesap bilgileri aşağıda sunulmuştur. Gönderilecek bağışlardan transfer ücreti kesilmemesini teminen aşağıdaki yöntemin takip edilmesi gerekmektedir: - T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Vakıflar Bankası’nın aşağıda hesap numaralarıyla birlikte verilen internet adreslerinden ulaşılabilecek para transfer formlarının doldurulması, - Yardım sahibinin kimlik belge suretinin (bu çerçevede, ABD pasaportunun resim ve kimlik bilgilerinin bulunduğu sayfalarının fotokopisi, Türk pasaportunun resim, kimlik bilgileri ve ABD vizesinin bulunduğu sayfalarının fotokopisi ya da ABD sürücü belgesi fotokopisi) doldurulacak forma eklenmesi, - Yardımın yukarıdaki belgelerle birlikte nakit para ya da “T.C. Ziraat Bankası” ve “T. Vakıflar Bankası” adına kesilmiş “Official Check”, “Cashier’s Check” veya “Money Order” çekleri şeklinde anılan bankaların New York şubelerine elden veya posta yoluyla ulaştırılması. Banka hesap bilgileri: T.C.ZİRAAT BANKASI AŞAĞI AYRANCI ŞUBESİ TL-Hesap No (IBAN): TR940001000820555555555001 ABD Doları Hesap No (IBAN): TR670001000820555555555002
Banka Swift Kod No: TCZBTR2A Hesap adı: Başbakanlık Somali Yardım Para transfer formu: http://www.ziraatnewyork.com/forms/money%20transfer%20fo rm_new.pdf T. VAKIFLAR BANKASI A.O. FİNANS MARKET ŞUBESİ TL-Hesap No (IBAN): TR800001500158007299038012 ABD Doları Hesap No (IBAN): TR680001500158048012989557 Banka Swift Kod No: TVBATR2A Hesap adı: Başbakanlık Somali Yardım Para transfer formu: http://www.vakifbank usa.com/forms/RemittanceForm.pdf Camilerde seferberlik Kampanya’nın duyulmasının ardından Amerika’da hizmet veren bir çok camide adeta seferberlik ilan edildi. Cuma ve teravih namazlarında soydaşlarımıza, Afrika’daki milyonlarca aç ve susuz insan için yardım çağrısı yapan din görevlileri, Ramazan ayında bu insanların hallerinin daha iyi anlanması ve herkesin elinden geldiğince yardım etmesi gerektiğine vurgu yapıyorlar. Helping Hands kuruluşu da www.hhrelief.org adresinde toplanan nakit yardımları hızlı bir şekilde ihtiyaç noktalarına iletiyor. Öte yandan Afrika'da yaşanan açlık felaketi sebebiyle 150'den fazla ünlü yıldız, Doğu Afrika'da kıtlığa dikkat çekmek için "I'm Gonna Be Your Friend" (Arkadaşın Olacağım) adlı kampanyayla elele verdi. David Beckham, Lady Gaga, Justin Bieber, Jay Z, The Rolling Stones, Paul McCartney ve Rihanna gibi 150'den fazla dünyaca ünlü tanınmış yıldızlar, Kevin Macdonald'ın yönetmenliğini yaptığı kısa filmle Doğu Afrika'da kıtlığa dikkat çekmek için "Arkadaşımız Gonna Be "adlı kampanyaya destek veriyor. Ünlü yıldızlar, insanları bağışa teşvik etmek için, facebook ve twitter başta olmak üzere sosyal medyadaki resmi hesaplarında Bob Marley'in klibini paylaştı. Kampanyaya ayrıca Universal Music Group, Facebook, Yahoo!, AOL, MSN, YouTube, Twitter firmaları da destek veriyor. Kampayayla kısa bir sürede milyonlarca izleyiciye ulaşılması hedefleniyor.Facebook ve Twitter hesabını kampanya için kullanan Paul McCartney'in sevenlerini açlık için yardımda bulunmaya sevkederek bu konuda en iyi performansı gösteren sanatçı olduğu öğrenildi.
“DAVID” filminde Türk Karakterler New York’lu Türk sanatçılardan Ayşe Eldek’in oynadığı film Montreal film festivaline seçildi. Broadway Showları, Amerikan TV dizileri tecrübelerinin yanında TARTE isimli (Turkish American Repertory Theater & Entertainment ) sanat derneğinin de kurucu yöneticiliğini yapan Ayşe Eldek “DAVID” isimli filmde müslüman bir kadını canlandırdı.
Ermenistan iflasın eşiğinde Yıllardır Türkiye'yi karalama kampanyasını yürüten komşu ülke Ermenistan, tarihinin en kötü dönemini yaşıyor. Darboğazda olan Ermenistan ekonomisi ile ilgili Forbes dergisinde yayınlanan liste de işin tuzu biberi oldu. Dergi yayınladığı listede Ermenistan ekonomisi Afrika ülkesi olan Madagaskar’dan sonra dünyanın en kötü ikinci ekonomisi olarak gösterdi. Komşu'da ekonomik sıkıntılar nedeniyle yurtdışına göçler de hız kazandı. Öyle ki 1991'de 4 milyon olan nüfus, şimdi göç sebebiyle 2 milyon 650 bin seviyelerine indi. Ermeni tarihçi Libaridian'a göre dış göçün boyutu, ulusal güvenliği tehdit eder durumda... Oysa Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından, 1991 yılında 4 milyon olan nüfusun 20 yıl sonra, yani bugün 5 milyona ulaşması öngörülüyordu. Ülkesini terk etmek durumunda kalan Ermenilerin yüzde 65'i Rusya'ya giderken, en fazla göç edilen ülkeler arasında Amerika Birleşik Devletleri, Ukrayna ve diğer Avrupa ülkeleri bulunuyor. Göç edenlerin çoğunluğunu, iş bulmak amacıyla yurtdışına giden 3035 yaş grubundaki Ermeniler oluştururken, göç eden erkeklerin sayısının kadınların sayısının iki katı olduğu da ifade ediliyor. Dış göçün boyutunun ulusal güvenlik ve devletin yapısı açısından tehlikeli boyuta ulaştığını kaydeden Ermeni tarihçi Gerard Libaridian, hükümetin sorununa çözüm bulması gerektiğini belirtiyor. Ermenistan'da yaşanan ekonomik problemler, ülke nüfusunun 1 milyondan fazlasının yoksulluk düzeyinde yaşamasına yol açıyor. Ermenistan muhalif parti temsilcileri, açlık içinde yaşayan Ermenilerin sayısının artmasının nedenin Ermenistan yönetiminin yaptığı dengesiz politika olduğunu söylüyorlar. Ermenistan'da bu kadar yoksulluk varken enflasyonu da önleyemeyen iktidar ne yapacağını kestiremiyor. Ermeni ekonomi uzmanlarının yaptığı araştırmada, Ermenistan'da bu yıl enflasyon oranının da bir hayli artacağı ortaya çıktı. Araştırmada zammın en çok gıda ürünlerini kapsayacağı düşünülürken, uzmanlar yaşanan bu süreç içinde Ermenistan'ın para birimi olan dramın da olumsuz etkileneceğini dile getiriyorlar.
Brooklyn”de geçen ve oldukça zorlu şartlarda çekimleri gerçekleşen filmin konusu müslüman ve yahudi iki çocuğun arkadaşlığı üzerine inşa edilirken Eldek filmde oğlunu evlendirmeye çalışan “komedik” karakterde bir müslüman
kadın rolünü canlandırıyor. Brooklyn Film Festivalinde Audience Award'a layık görülen “David” isimli film, 19 ve 20 Ağustos tarihlerinde Montreal Film Festivalinde gösterilecek. 9 Eylül’de ise Quad sinemalarında New York seyircisi ile buluşacak olan Joel Fendelman imzalı filmin kadrosunda Maz Jobrani, Dina Shiabi, Ayse Eldek, Gamze Ceylan gibi isimler yer alıyor. Ortadoğu bölgesinde sıcak gelişmelerin yaşandığı bir dönemde vizyona giren ve ArapYahudi ilişkilerini hümanist bir yaklaşım ile ele alan filmin ses getirmesi bekleniyor.
Amerika Haberleri
11
BM GENEL SEKRETERİ KIBRIS KONUSUNDA UMUTLU BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, Cenevre'deki son üçlü görüşmede Kıbrıs'ta iki tarafın gösterdiği iradeden memnuniyet duyduğunu belirterek, Ekim'deki New York görüşmesine kadar gerekli ilerlemenin sağlanması halinde, sağlanacak bir anlaşmanın uluslararası yönlerini sonuçlandırmak için çok taraflı konferans düzenlemeyi tartışmaya başlayabileceklerini belirtti.
Amerika Köklerinden Sallanıyor Öncelikle tüm Türk Amerikan toplumunun ve İslam aleminin Ramazan ayını tebrik eder, dünyanın içinden geçtiği şu zor zamanlarda tüm insanlığa rahmet, bereket ve esenlikler getirmesini dilerim. Gerçekten de dünya zor günler yaşıyor. Küresel kriz dördüncü yılını tamamladı. Son gelişmeler ikinci bir dalganın daha yolda olduğunu gösteriyor. Ekonomi camiasının ikinci bir kriz beklentisi %50 - %50. Aslında bu çok muhafazakar bir tahmin. Moraller bozulmasın diye kimse doğruyu söylemiyor. Son analizler gösteriyor ki, Amerika bu krizde hiç toparlanma yaşamadı. Geçmişe yönelik istatistiksel düzeltmeler, yaşadığımız çöküntünün ilan edilenden çok daha derin olduğuna işaret ediyor. Amerikan ekonomisi geçen sene biraz kıpırdanma emareleri gösterse de, bu istihdamsız bir gelişme oldu. İşsizlik yerinde saydı. İnsanlar iş bulsa bile sevinemiyor. Son araştırmalar gösteriyor ki, Amerika’lıların “göçmenliği ve mobilitesi” oldukça azaldı. Zira bir çoğu evinde hapis. Artık bir çok evde karı da koca da çalıştığından, kimse işini diğeri için feda etmiyor. Babanın işi peşinde başka bir yere taşınmak artık eskide kaldı. Dahası, insanlar eşini ikna etse bile evini satamıyor ki, başka bir yerde bulduğu işe girebilsin. Zira bir çoğu evlerini satsa da borçlarını ödemeye yetmiyor. Yahut herkes aynı anda evini satmaya çalıştığından, alıcıdan çok satıcı var piyasada. Alıcılar da muzdarip. Evlere talip olsalar bile, sütten ağzı yanmış bankalar, ser verip kredi vermiyor. Amerikan Merkez Bankası FED’in bankalara piyasalara kredi vermesi için enjekte ettiği nakti, bankalar aynen geri merkez bankasına park ediyor. Herkes gibi, bankalar önlerini göremediklerinden risk almak istemiyorlar. Hatta “finans partisinin” sona erdiğini tahmin ediyorlar ki, Avrupa’dan Amerika’ya bir çok banka on binlerce personelini kapıya koymaya hazırlanıyor. Piyasaların sorunu aslında para değil. Para ortalıkta zebil gibi. FED krizde iki defa yüksek miktarlarda para sürdü piyasaya. Üçüncüsü de belki yolda. Ancak kimse ne bu parayı harcıyor, ne de yatırıma yönlendiriyor. Amerikan piyasalarında para o kadar bol ki, bu para başka ülkelere yönelirse “finansal tsunami” oluşturabilir korkusuyla bir çok ülke, sıcak para girişine karşı önlemler alıyor. Paranın maliyeti neredeyse sıfır, ama kimse borç alıp harcama niyetinde değil. Halk hala yaralarını sarmaya, tasarruf etmeye ve eski borçlarını ödemeye çalışıyor. Bu yüzden harcamalar Amerika’da yaz ayında bile kıpırdamadı. Talep olmayınca, firmalar da yatırım yapmıyor, işçi almıyor. Hatta küçülmeye çalışıyor. Yaprak oynamayan bir ortamda, son harcama kalesi devlettir. Devlet ekonomik durgunluk anında talebi canlandırmak için piyasaya girer, alt ve üst yapı yatırımları yapar, harcama ve yatırımları teşvik için vergi indirimleri getirir. Ancak Avrupa’dan Amerika’ya devletler eski krile boğuşurken stoklarını tüketmiş durumdalar. İkinci bir krizi göğüsleyecek cephaneleri yok. Halkın ve şirketlerin borçlanma sorunu, şimdi devletlerin sorunu haline geldi. Amerikan kongresi en son müzakerelerde kemer sıkma kararı aldı. Bu demektir ki, halk bu krizle mücadelede artık yanlız bırakılmıştır. Zira devletler şimdi kendi canlarının derdine düşmüştür. S&P kredi derecelendirme kuruluşunun Amerika’nın kredi notunu düşürmesi malumu ilan oldu. İnsanlar bir sürü kötü haberin içinde bir yenisi daha duydu. O yüzden, tepkiler sınırlı oldu. Ayrıca derecelendirme firmalarının bir önceki krizdeki hataları bu kararın olumsuz etkisini sınırladı. Ancak şu var ki, Amerika eski Amerika değil. Osmanlının zon zamanlarındaki psikolojik havayı yaşıyor. Üst üste gelen krizler, kendine güvenini sarsmış durumda. Bazıları “inançlarını” bile sorgulamaya başladı. Kimileri anayasaya kutsal kitap statüsü veriyor ve anayasanın temel ilkeleri ihlal edildiğinden bunlar başımıza geldi deniyor. Amerikan kongresinde anayasa okuma seansları düzenleniyor. Bazıları atalarımız “peygamber” değil, onların hazırladığı anayasa o dönem için belki mükemmeldi ama şimdiki ihtiyaçlarımıza cevap vermiyor. En son borç limitini artırma tartışmalarında gördük ki, fren ve denge mekanizması devleti kilitlemiş durumda. Bir senatör, hiç bir mazeret göstermeksizin, kilit bir yasanın çıkmasını bloke edebiliyor. Bu sistem partiler ve kongre temsilcileri arasındaki bu denli husumet ortamı için hazırlanmamış. Şu anki ayrışma çok derin. O yüzden, icranın eli kolu bağlanmış durumda. Amerikan başkanının dişleri kendi kongresi tarafından sökülmüş durumda. Obama’nın Erdoğan’dan kesinlikle ders alması şart. Erdoğan kapatma davasıyla kendisini yok etmek isteyen yargısal, mülki ve askeri mekanizmayı üst üste usta manevralarla etkisiz hale getirdi. Obama da ipleri kesinlikle eline almalı ve kuşatmayı kırmalıdır. Bu bütün dünyayı ilgilendirmektedir. Zira dünya Amerika’nın zevaline henüz hazır değildir. Kim Çin’in kominist ve zalim küresel rejimini ister?
Ban, Kıbrıs müzakerelerinde ivmenin artması gerektiğine de işaret ederek, ''Görüşmelerde belirleyici bir ana eriştik, sürecin canlı tutulabilmesi ve iki tarafa da ortak yarar getirecek çözüm bulunabilinmesi için tüm çabaların sarf edilmesi gerekiyor. İki liderin çözüme bir an önce varmalarını bekliyorum'' dedi. New York'ta geçen yıl Kasım ayında iki tarafın liderleriyle yaptığı üçlü görüşmenin ardından 3. değerlendirme raporunu yazdığını belirten Ban, iki liderle en son 7 Temmuz'da Cenevre'de görüştüğünü anımsattı. Cenevre'deki son üçlü görüşmede Kıbrıs müzakerelerindeki ilerlemenin ağır olduğuna yeniden işaret ettiğini ve iki liderle bu durumun üstesinden gelme yollarını tartıştıklarını kaydeden Ban, bu görüşmede iki liderin müzakerelerin hızını yoğunlaştırmaya, görüşmelerin yöntemini iyileştirmeye ve mümkün olan en kısa sürede çözüm bulmak için çaba sarf etmeye karar verdiklerini belirtti. Genel Sekreter, raporunda, iki liderin New York'ta Ekim ayında yeniden görüşme kararı aldıklarını ve
o görüşmede tüm konularda yakınlaşma sağladıkları yönünde kendilerinden bilgi edinmeyi beklediğini de kaydetti. Ban, raporun gözlemler bölümünde ise müzakerelerdeki tempoyu artırmak ve önemli sonuçlar almak için tarafların daha dinamik bir müzakere sürecine girmeleri gerektiğini, müzakerelerin yeni safhasının tüm özlü meselelerde kapsamlı bir yaklaşım içereceğini, hem müzakere başlıklarında, hem de başlıklar arasında önemli uzlaşmalara (al-ver süreci) yer vermesi gerektiğini belirtti. Genel Sekreter, raporun sonuçlar bölümünde, Kıbrıs sorununu çözmenin anahtarının, iki tarafın siyasi iradeyle ve kararlılıkla, aynı açık ve ortak amaçlar için, birleşik bir Kıbrıs hedefi yönünde çalışmaları olduğunu belirterek, Kıbrıs'ın yeniden birleştirilmesi için tek egemenliği ve uluslararası kimliği olan, iki eşit kurucu bölümden oluşan, iki bölgeli, iki toplumlu federasyon olması gerektiğini vurguladı. (A.A) - Özlem Şahin Şakar
12
Ekonomik kriz Yunan ve Ermeni “lobileri”ni de çökertti Yıllardır Türkiye'yi devamlı olarak karalamaya çalışan komşu ülkeler Yunanistan ve Ermenistan, tarihlerinin en kötü dönemlerini yaşıyor. Bu olumsuz gelişmeler her iki ülkenin de, Avrupa Birliği ve ABD'deki etkilerini azalttı. Ermenistan ekonomisinin dar boğazda, Yunan ekonomisinin de krizde olduğunu belirten Bloomberg; Yunan ekonomisinin kredi notunun CC'ye indirilmesiyle birlikte ülkenin iflasa sadece iki adım uzaklıkta bulunduğunu bildirdi. Forbes dergisi tarafından yayınlanan bir listede ise Ermenistan ekonomisi, dünyanın en kötü ikinci ekonomisi olarak gösterildi.
Amerika Haberleri HEDEF: 2015 Rum ve Ermeni lobilerinin hedefinde ise 2015 yılı var. Bilindiği üzere 1915 yılının 100. yılı için ortak olarak hareket eden Ermeni ve Rum lobileri, Türkiye'yi hedef alan tarihin en ağır karar tasarısını Amerikan Senatosundan geçirmeyi planlıyor. Yollara düşen irili ufaklı çok sayıda Ermeni gönüllüsü gruplar eyaletlerde destek arıyor. 1915 olaylarında her yıl sayıyı artıran Ermeni komitacılar, 2015 yılında Amerikan Temsilciler Meclisi ile Senato'ya getirmeyi planladıkları sözde soykırım tasarısının içeriğini, Hitler söylemleri ve Nürmberg Mahkemelerinden alınmış savunma metinleri ile süslemiş durumda. Ermenistan'da yaşanan korkunç ekonomik problemler ülke nüfusunun 1 milyondan fazlasının yoksulluk düzeyinde yaşamasına yol açarken, ekonomik krize bağlı olarak artan göçlerle ülke nüfusu 2.5 milyonun altına düştü. Bu gelişmelerin aksine hem Türkiye, hem de Azerbaycan'ın ekonomisinin hızla büyümesi Ermenistan'da yaşayanların neyi yanlış yaptıklarını tartışmasına yol açıyor. Son bir yıl içinde yaşanan bu gelişmeler hem Yunanistan'ın, hem de Ermenistan'ın Avrupa Birliği ve ABD'deki etkilerini azalttı. Türkiye'ye karşı her zaman birlikte hareket eden Yunanistan ve Rum kesimi ile Ermenistan'ın içinde bulunduğu durum, bu ülkelerin AB ve ABD'deki lobilerinin işlerini de güçleştirdi. ABD Kongresi'ne geçtiğimiz 5 ay içerisinde Türkiye'yi hedef alan 5 yasa tasarısı sunulmasına rağmen, Türkiye aleyhtarı yasa tasarıları bu defa başarılı olamadı. Her iki ülkeye ait lobilerin girişimlerine karşılık Amerikan kongresinden müttefik Türkiye ile iş birliğini destekleyen mesajlar çıktı. Parasızlık yüzünden adım atamayan Ermeni diasporası geçtiğimiz haftalarda düzenlediği Türkiye aleyhtarı protestoya sadece yaşlı bir Sırp'ı getirmeye ikna edebildi. Rumlar tarafından New York'ta Türk evi önünde düzenlenen eyleme ise 4 Rum ve 1 Çinlinin katıldığı görüldü. Ağustos ayı içerisinde düzenlenen Ermenistan turu, ilgisizlik ve parasızlık yüzünden iptal edilirken çok sayıda Türkiye karşıtı kampanyanın medya malzemesinin de aynı nedenle postalanamadığı ifade edildi.
TÜRK STK'LAR HAREKETE GEÇMELİ ABD'de gönüllü çalışan Türk dernekleri, Türkiye ve Avrupa'daki Türk STK'larının desteğini bekliyor. Türkiye'nin ABD'de kendini anlatmasının ve tanıtmasının en uygun zamanı olduğunu söyleyen USA PAC Türk Amerikan Dernekleri yetkilileri, kendilerinin bu konuda sürdürdüğü çalışmaya destek istiyor. Hayrettin Turan - İstanbul
Amerika Haberleri
13
ATCOM İTO Yönetimini Ağırladı Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) İstanbul Ticaret Odası (İTO) Yönetim Kurulu Üyeleri Mehmet Akif Develioğlu ve İsrafil Kuralay ile İTO Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Naci Helvacı’yı Cherry Hill, New Jersey’deki genel merkezinde ağırladı. Heyetle yapılan toplantıda yaptığı konuşmada Prof. Dr. İhsan Işık, “İTO ile çok özel bir geçmişimiz var. ATCOM daha anne karnındayken, müjdesini ilk paylaştığımız kurumlar arasında İTO vardı. ATCOM projesini kendilerine ilk açtığımızda büyük ilgi ve teşvik gördük. İTO Başkanından sonra, İTO yönetimini de genel merkezimizde ağırlamak bizim için büyük bir heyecan. Umuyorum ki, bu iki güzide kurum arasındaki ilişkiler artarak devam eder. Bizim Amerika’daki iş ve sosyal ağımızın İTO’ya
yararı dokunacağını düşünüyorum. Biliyoruz ki, Türkiye ekonomisinin kalbi İstanbul ve onun iş dünyasındaki tepe kuruluşu İTO’dur. Dolayısıyla, İTO ile tesis edeceğimiz her türlü bağlantı ve proje, tüm Türkiye’ye hizmet edecektir” dedi. İTO Yönetim Kurulu Üyesi İsrafil Kuralay ATCOM yönetimine Amerika ziyaretlerinin amacını ve yaptıkları görüşmelerin sonuçlarını anlattı. Kuralay, Amerika’ya dünya ticaret odalarının ortaklaşa düzenlediği bir program için geldiklerini ve görüşlerini bir çok kesimle paylaşma fırsatı bulduklarını dile getirdi. Kuralay, Türkiye’nin belirgin bir yükselişte olduğunu, bunu diğer katılımcıların kendilerine gösterdiği yakın ilgiden kolayca anlaşıldığını vurguladı. Türkiye’nin bu hızlı inkişafının özgün bir modele dayanması gerektiğini, “Türkiye örneğini”
dünyaya sunmamızın şart olduğunu vurgulayan ve ekonomik olarak kalkınırken, bunun herkesi kuşatması gerektiğine işaret eden Kuralay, zenginle fakir arasındaki uçurumu daraltması, meşru ve kalıcı zeminler üzerine kurulması şartıyla bu modelin dünyada ses getireceğine inandıklarını belirtti. İTO Yönetim Kurulu Üyesi Akif Develioğlu ise, ATCOM’a olan özel muhabbetleri nedeniyle, Washington programlarını değiştirdiklerini, ATCOM’la görüşmeyi THY’nin şeref konuğu olarak davet edildikleri Manchester United - Barcelona arasındaki maça tercih ettiklerini belirtti. İTO’nun dünyanın en büyük ticaret odalarından birisi olarak Amerika ile ilişkilerine özel önem verdiğini bildiren Develioğlu, bu ilişkilere somut katkı için New York Yatırım Ajansına İstanbul’da ev sahipliği yaptıklarını belirtti. Akif Develioğlu, ATCOM’u yakından takip ettiklerini ve kısa zamanda aldığı mesafeden dolayı çok mutlu olduklarını söyledi. ATCOM’un kendisini ispat ettiğini, bundan sonra Amerika ile ilişkilerde kilit bir rola sahip
olacağına inandıklarını vurgulayan İTO Yönetim Kurulu Üyesi Develioğlu, iki kurum arasında yapılacak bir çok işbirliği fırsatının olduğunu ve ortak projeler üzerinde çalışmaktan mutlu olacaklarını dile getirdi. İTO’nun yakında büyük bir heyetle Amerika’ya geleceğini ve bu ziyaret esnasında bazı somut adımların atılabileceğini bildiren Develioğlu “Siz gurbetteki iş adamları zoru başardınız. Yabancısı olduğunuz yerde patron oldunuz. Sizin bu başarılarınızı Türkiye’nin değerlendirmesi gerek. Bu vatan bizim kadar sizin de. Hep beraber Türkiye’yi layık olduğu yere beraber taşıyacağız” diyerek, Türk Amerikan işadamlarına işlerini daha da büyütmelerini tavsiye etti. İTO heyeti ziyaret sonunda ATCOM Başkanı Prof. İhsan Işık’a İTO hatırası bir çini ve Araştırmalar Bölümünün hazırladığı “Türkçe Konuşan Topluluklar” ve “Kapalı Çarşıda Ticaret” temalı iki kitap hediye etti. Heyet daha sonra ATCOM Başkan Yardımcısı Şaban Özdemir’e ait restoranda akşam yemeği yedi. Yasemin Özkan, Cherry Hill, New Jersey
Sağlık Haberleri
14
Ramazan’da uyku düzenine dikkat!..
Uykusuzluk ve uyku sağlığı Uykuya dalmada zorluk, uykuyu devam ettirmede problem veya sabahları dinlenmemiş olarak uyanma durumlarından herhangi birisinin bir ay veya daha fazla süre ile bulunması insomnia (uykusuzluk) olarak tanımlanır. Her üçünün bir arada olması bütünsel (global) uykusuzluk olarak isimlendirilir. Günlük fonksiyonelliği etkilemeyen, haftada 1 veya 2 gece uykusuzluktan muzdarip olmak normal sınırlar içinde kalabilir. ABD’de pek çok insan yeterince uyumamakta veya uyuyamaktadır. Yetersiz uykunun trafik ve iş kazalarında önemli faktörlerden biri olduğu tesbit edilmiştir. Ayrıca uyku yetersizliğinin çeşitli sağlık sorunlarına neden açtığı ve riskleri arttırdığı da düşünülmektedir. Son zamanlarda yapılan bir araştırmada yeterli uyuyanlarda şişmanlık sorununa daha az rastlandığı sonucuna ulaşılmıştır. Bütün bunlara rağmen günümüzde ortalama insan yeterli uyku yerine TV seyretmeyi, bilgisayar oyunu oynamayı, vb tercih etmektedir. Diğer taraftan uyumak istediği halde çeşitli uyku problemleri veya hastalıkları nedeni ile uyuyamayan binlerce, hatta milyonlarca insan vardır. Bu nedenle öncelikle uyku hijyeni (sağlığı) prensiplerini siz okuyucularımızla paylaşmak istedik. Uyku hijyeni veya temizliği kaliteli ve dinlendirici bir gece uykusu uyuma ve günboyu tam uyanıklık halinde bulunmaya katkıda bulunan uygulama ve davranışlar bütünü şeklinde tanımlanabilir. Bunlar genelde basit, uygulaması kolay ve biraz düşününce akıl ve mantığa uyan prensiplerdir. Bununla birlikte pek çok uykusuzluk sorununu uyku ilaçları veya özel terapiye gerek kalmadan çözebilecek önemli netice verebilen uygulamalardır. Tabii ki klinik uykusuzluk bozukluklarında doktor veya uzmanlara danışmak gereklidir. Aşağıda uyku hijyenin kapsadığı bazı prensip ve davranışları bulacaksınız: - Yatağa hafta sonları ve tatiller dahil aynı saatte girip, aynı saatte kalkmaya özen gösterin. İyi uyayamadığınız veya uykuya geç daldığınız gecelerde bile aynı saatte kalkmaya gayret edin. - Yatmadan önce sizi gevşetip rahatlatacak bir rutin oluşturun. Yatmadan önce sıcak bir banyo veya duş alma, aroma terapi, gerilimi düşük bir şeyler okuma ya da yumuşak müzik dinleme gibi. - Yorgun ve uykusuz olsanız bile gündüzkü şekerleme uykularından kaçınınız. Yoksa biyolojik saatiniz uykunuzu gittikçe geceyarısı sonrasına ve sabaha doğru kaydıracaktır. - Karanlık, sessiz, rahat ve serin bir oda ve rahat bir yatak ve yastıklar ideal uyku için iyi bir ortam oluştururlar. - Yatağı ve mümkünse yatak odasını sadece uyku ve seks için kullanın. Bilgisayar, TV, egzersiz aletlerini yatak odasından uzak tutun. - Yatağa gitmeden en az 2-3 saat önce yiyecek içecek faslını kapatın. - Yatağa gitme saatinizden 6 saat öncesinden itibaren kafeinden kaçının. Pek çok içecekte ve çikolotada kafein olduğunu unutmayın. Son 2 saat içinde (daha da iyisi hiç) alkol ve sigara kullanmayın. - Düzenli egzersiz yapmak depresyon ve anksiyeteye iyi gelmekle birlikte, egzersiz yatma saatinden 4-6 saat önce bitirilmelidir. Uykunuz kaçınca yürüyüş yapmak, egzersiz yapmak uyanıklığınızı daha da arttıracaktır. - Sadece uykunuz geldiği zaman yatağa gidin. Uykunuz kaçarsa yatakta TV izleyerek, düşünerek veya sağa sola dönerek uykuya dalmaya çalışmak yerine, başka bir odada uykunuz gelene kadar düşük stresli ve sıkıcı bir işle uğraşın. - Aklınıza takılan problemlere çözüm üretmek için uyku zamanı yerine başka bir zaman ayırın. Yatmadan önce iyimser bir ruh hali içinde olmaya çalışın. Zihin uyku sırasında uykuya dalmadan hemen önce düşündükleriniz ve hissettiklerinizle iştigal edeceğinden, o sıradaki iyimserliğin faydası gelecek zamanlarda daha mutlu ve huzurlu bir ruh hali olarak size geri dönebilir. - Yeterli süre yatakta kalıp uyuduğunu düşündüğü halde sonraki gün kendilerini yorgun hisseden okuyucularımızın OSA (obstrüktif uyku apnesi) olasılığına karşı bir uyku uzmanı doktoru görmelerinde fayda olacaktır. OSA şiddetine göre hayat kalitesini çok etkileyebilen, geceleri özel bir makine kullanarak tedavi edilebilen bir hastalıktır. Kaliteli ve dinlendirici uykular dileklerimle...
Ramazan ayında oruç tutan kişilerin uyku düzenlerinde bir takım değişiklikler ortaya çıkıyor. İftar saatinden sonra uyarıcı özelliği olan çay, kahve ve sigara tüketiminde aşırıya kaçılmaması, bitki çaylarının tüketilmesi tavsiye ediliyor. Ramazanda normal uyku saatinden 1 ya da 1,5 saat önce yatılması gerekiyor. Uzmanlar insanların Ramazan ayında daha dikkatli olmaları gerektiğini ifade ederek daha hafif yemek yenilmesini, iftardan sonra ve uyumadan önce en az 1 saat dinlenilmesi ni tavsiye ediyor. Tüm Uyku Teknisyenleri Derneği (TUTDER) Başkanı Okay Erözgün, Ramazan ayında oruç tutan kişilerin uyku düzenlerinde bazı değişikliklerin ortaya çıktığını belirterek, ''İftar saatinden sonra uyarıcı özeliği olan çay, kahve ve sigara tüketiminde aşırıya kaçılmaması, bitki çaylarının tüketilmesi gerekiyor'' dedi. Erözgün, Ramazan ayında oruç tutan kişilerin sahura kalkmaları nedeniyle uyku düzenlerinde bir takım değişimlerin yaşandığına dikkati çekti. Sahura kalkan kişilerin uykuya dalma sürelerinin uzadığını ve toplam uyku sürelerinin azaldığını ifade eden Erözgün, gece uykusunda ortaya çıkan olumsuz değişiklikler nedeniyle insanların sabahları yorgun olarak uyandıklarını söyledi. Uykunun insanların hayati fonksiyonlarını tümüyle etkilediğine işaret eden Erözgün, ''Uyku, cinsellikten tutun da düşünmeyi ve çalışmayı da etkisi altına alıyor. Uyku hayatın bütün düzenini etkiliyor. Bu nedenle de uykuya çok değer veriyoruz ama Türk milleti olarak uykuyu çok bilinçsiz yaşıyoruz. Yatak odasında televizyon izlerken uyuyoruz, salonda uyuyoruz, gece yemek yedikten hemen sonra uyuyoruz. Bir şekilde uyku düzenini almadan, sabah yorgun bir şekilde hayata devam etmeye çalışıyoruz. Bu da gün içinde bütün işlevleri etkiliyor. İnsanlar bu nedenle daha sinirli oluyor'' dedi. Erözgün, 30 yaşın üzerindeki bireylerin günde en az 6 saat uyumaları gerektiğini belirterek, uyunacak ortamın serin ve karanlık olması gerektiğini bildirdi. Ramazanda uyku düzeninde bazı değişiklikler yapmak gerektiğini vurgulayan Erözgün, şun-
ları kaydetti: ''Ramazanda sahurdan sonra uyumamaya gayret gösterin. Sahurdan sonra uyunup tekrar kalkıldığında bütün ritm bozulmuş oluyor. Bu da 10. gün sonunda etkisini göstermeye başlıyor. İnsanların bütün fonksiyonları değişmiş oluyor. İnsanların Ramazanda daha dikkatli olmaları gerekiyor, daha hafif yemek yenilmeli, iftardan sonra ve uyumadan önce en az 1 saat dinlenilmesi gerekiyor. Ramazan ayında oruç tutan kişilerin uyku düzenlerinde bir takım değişiklikler ortaya çıkıyor. İftar saatinden sonra uyarıcı özelliği olan çay, kahve ve sigara tüketiminde aşırıya kaçılmaması, bitki çaylarının tüketilmesi gerekiyor. Ramazanda normal uyku saatinden 1 ya da 1,5 saat önce yatılması gerekiyor.'' Yemek yedikten kısa bir süre sonra uykuya dalan apne sendromlu hastalarda üst solunum yolu kaslarının iyice gevşediğini ve hava pasajını kapattığını ifade eden Erözgün, ''Bu sebeple horlama şiddeti artmakta ve nefes durmalarının (apne-hipopnelerin) sürelerinde uzama ortaya çıkmaktadır. Nefes durmalarının uzaması, kandaki oksijenin de daha fazla düşmesine sebep olarak hastaların kalp ve damar hastalıkları yönünden riske girmelerine yol açmaktadır. Horlama yakınması olup, sabahları yorgun ve baş ağrısı ile uyanan kişilerin Ramazanda mideyi yormayan hafif gıdalar tüketmeleri, sahurda aşırı düzeyde yemek yememesi, sahur sonrası tekrar uyumak için yatmaması, gün içerisinde kısa süreli de olsa uyunmaması gerekiyor. Tok karnına asla uyumayın.'' şeklinde konuştu. (A.A) - Kemal Kaymak
Haber
15
Hırka-i Şerif, 2 yıl sonra ziyarete açıldı
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) Veysel Karani Hazretlerine hediye ettiği Hırka-i Şerif 2 yıl aradan sonra yeniden ziyarete açıldı. Kutsal emanetin koruyucu varisi ve aynı zamanda Hırka-i Şerif Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Köprülü ailesinden Barış Samir, bu emanetin önceki yıllarda bir kabın içinde olduğunu söyledi. Bu yıl itibariyle halkın daha rahat görebilmesi için bir camekan yaptırıldığına dikkat çeken Samir, "Bu kapların zaten zarar verdiği aşikardı. Ama yeni çalışmamızla kapları açtık. Hem halkımız daha iyi görebiliyor. Hem de Hırka-ı Şerif'in içinde bulunduğu vitrin, içinde kendi iklimini oluşturuyor. Vitrin içindeki hava tamamen dış atmosferden bağımsız görev yapıyor.” dedi. İtalyalı konservatör Marina Zingarelli tarafından onarımı geçen yıl yapılan ve yıpranmaması için özel iklimlendirme cihazıyla korunan kutsal emanet Ramazan boyunca misafirlerin ziyaretine açık olacak.
16
Amerika Haberleri
Cliffside Park Belediyesi’nde Ramazan Kutlaması Türklerin giderek yoğunlaştığı Cliffside Park şehrinin merkezinde bulunan mason locasının satın alınarak cami ve kültür merkezi haline getirilmesine önayak olan Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii Yönetim Kurulu üyeleri, ayrıca yıllardır bu şehirde her Ramazan ayında belediye binasının önünde Ramazan ayını kutlayan bir tabela asılmasını sağlıyor. Diğer şehirlerde yaşayan Türk’lerin de benzer girişimlerde bulunarak kendi şehirlerinin belediye binalarında bu tür kutlama bildirileri astırabileceklerini kaydeden Tevfik Aşkın, bu yıl ki tabelada güzel bir ışıklandırma yaptıkları için günün 24 saati yoldan geçen herkesin kutlama tabelasını görebildiğini ifade etti. (American News Agency)
Özellikle son yıllarda bu şehirde yaşayan Türk ve Müslüman nüfusun bir hayli arttığını dile getiren Bergen Camii ve Kültür merkezi yönetim kurulu üyelerinden Tevfik Aşkın, yaklaşık 10 yıl önce belediyeye yaptıkları müracaat sonucu her yıl düzenli olarak Ramazan ayı boyunca belediye binasının önüne Ramazan ayını kutlayan bir tabela astırdıklarını dile getirdi. İlk başvuru yaptıklarında belediye yetkililerinin bu konuya pek sıcak bakmadıklarını belirten Aşkın, yetkililerle konuşup bu isteğin şehirde yaşayan yüzlerce müslüman ve Türklerin sesi olduğunu dile getirerek, diğer dinlere inanan şehir sakinlerine yapıldığı gibi kendilerine de böyle bir imkan tanınması gerektiğini söyleyerek şehir yöneticilerini ikna ettiklerini söylüyor.
Yemek Zevki
Haşhaşlı Gözleme
17
Malzemeler
Hamuru için •3/4 su bardağı un •1/4 su bardağı su •1/8 çay kaşığı tuz İçi için •2 yemek kaşığı
SEVİNÇ ÖZBEK
haşhaş ezmesi •2 yemek kaşığı tahin
Hazırlanışı 1. Hamur malzemeleri yapışkan olmayacak kıvama gelinceye kadar yoğurulup, 10 dakika dinlendirilir. 2. Tahin ve haşhaş ezmesi iyice karıştırılır. 3. Hamur iki bezeye ayrılır. 4. Unlanan tezgahta incecik açılan hamurun üzerine haşhaşlı karışımdan sürülüp rulo şeklinde sarılır.
5. Rulo iki ucundan gül böreği sarar gibi ortada buluşacak şekilde sarılır. 6. Güllerden biri diğerinin üzerine getirilip, toplanan hamur, oklava ile tekrar açılır. 7. Ocakta yapışmaz bir tava kızdırılıp açılan gözleme yağsız şekilde pişirilir. Kaynak: devletşah.com
Merhaba Hanımlar, Bu sayımızda size “Haşhaşlı Gözleme” tarifini veriyoruz. Sizler de yemek tariflerinizi bizimle ve okurlarımızla paylaşabilirsiniz.
Yeni sayımızda, yeni tariflerimizle buluşmak üzere ...
Kültür ve Sanat
20
Çini ustası İsmail Paksoy’dan mesleğin tarifi:
“El emeği, göz nuru ve sabır” Türkiye'de çinicilik deyince ilk akla gelen şehir Kütahya... Şehrin girişinde muhteşem çini eserler ve sıra sıra dizilen çini ve porselen dükkanları karşılar sizi... Baba mesleği çiniciliği 13 yaşından buyana sürdüren İsmail Paksoy mesleğini "el emeği, göz nuru ve sabır" sözcükleri ile tarif ediyor.
Kütahya'nın ekonomisine can veren çinicilik şehirdeki bir çok ailenin geçim kaynağı. Öyle ki şehirde yaşayan hanımlar da bu konuda kendilerini oldukça geliştirmişler. Şehrin hanımlarının en az üçte biri ellerinde boya fırçaları ile ailelerinin geçimine katkıda bulunuyorlar. İsmail Paksoy da çinicilik mesleğine gönül verenlerden biri. Baba mesleği çiniciliğe 13 yaşında başlayan ve 30 yılı aşkın süredir bu mesleği sürdüren Paksoy, o günden bugüne "el emeği, göz nuru" ile hazırladığı ürünleri müşterilerinin beğenisine sunuyor. Eskiden çinicilik mesleğinin çok daha zor şartlarda yapıldığını anlatan Çini ustası İsmail Paksoy, elektrikli fırınlar çıktıktan sonra mertliğin bozulduğunu ve işlerinin kolaylaştığını dile getiriyor. Yıllar önce odunlu fırınlarda malzemeyi pişirmek için gerekli olan 940 derece ısıya 1 ton odun yaktıklarında 12 - 13 saatte ancak ulaştıklarını söyleyen Paksoy, bugün elektrikli fırınlarda aynı ısıya yarım saatte erişebildiklerini ifade ediyor. Eski yıllarda çiniler hazırlandıktan sonra üzerine dökülen sırçanın hazırlanmasının 5 günü bulduğunu, aynı malzemenin şimdi yarım günde kullanıma hazır hale getirildiğini anlatan İsmail Paksoy, "Şimdilerde çamur hazır, boya hazır, sırça hazır. Haliyle daha seri olarak üretim yapabilme imkanına sahibiz." diye konuşuyor. Çini kelimesinin Farsça'da "sır" anlamına geldiğini ifade eden İsmail usta, çiniciliğin insana sakin ve sabırlı olmayı öğrettiğini söylüyor. Bu mesleğin tamamen "el emeği, göz nuru" ile yapıldığını anlatan Paksoy, çiniciliğin içinde doğduğu ve işini severek yaptığı için bütün yorgunluğunu gün içinde attığını dile getiriyor. Kütahya'lı hanımların da çinicilikte çok başarılı olduğunu dile getiren Paksoy, bir çok hanımın evlerinde çalışarak aile ekonomisine katkıda bulunduklarını söyledi. Kütahya'da yapılan çinilerin Türkiye'de bir numara olduğunu anlatan İsmail usta, İznik ve tatil yöreleri başta olmak üzere bir çok şehre çinilerin Kütahya'dan gönderildiğini dile getirdi. Kütahya'nın porselen konusunda da çok ileride olduğunu, zaman zaman insanların porselen ile çiniyi karıştırdıklarını söyleyen Paksoy, porselen desenlerinin sırça üstüne seri imalat yolu ile işlendiğini, çininlerde motiflerin ise tamamen el emeği ile sırça altına işlendiğini, dolayısıyla porselende motiflerin belli yıkama sayısından sonra kaybolduğunu, buna karşılık çinide motiflerin asla kaybolmadığını dile getiriyor. Türk kültürünün tanıtılmasında önemli yer tutan çinilerin özellikle şirketler tarafından kendi logo veya amblemleri konulup hazırlatılarak yerli ve yabancı müşterilerine hediye edildiğini anlatan Paksoy, Amerika'da müşterilerine Türk Kültürünü yansıtan hediyeler vermek isteyen kurumlara memnuniyetle yardımcı olabileceğini dile getiriyor. 1. Çiniciler çarşısı içindeki Kerem Çini isimli şirin dükkanı ile müşterilerine hizmet veren İsmail Paksoy'a keremcini@windowslive.com e-mail adresinden veya 0535-842-9595 no'lu telefondan ulaşabilirsiniz.
Kültür ve Sanat Haberleri
Kapalıçarşı 550 yıldır İstanbul'a hayat veriyor
Nuruosmaniye, Mercan ve Beyazıt arasında yer alan 64 cadde ve sokağı, iki bedesteni, 16 hanı, 22 kapısı bulunan 45 bin metrekare kapalı alan üzerine kurulu Kapalıçarşı'da 1000 kuyumcu, 500 halıcı, 200 derici, 250 tekstil, 110 yiyecek-içecek dükkanı ile çok sayıda hediyelik eşya iş yerinin faaliyette bulunuyor. Kapalı Çarşı Esnafları Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Fırat, İstanbul'a gelen turistlerin Sultanahmet Camisi ve Ayasofya Müzesi'nden sonra üçüncü uğrak yeri olan tarihi çarşıyı, yaz aylarında günde ortalama 400 bini yabancı olmak üzere 500 bin kişinin ziyaret ettiğini söyledi. Kapalı Çarşı'nın tarihi, kültürel ve ticari bir merkez olma özelliğinden dolayı kente gelen turistlerin yüzde 70'inin uğrak yeri olduğunu bildiren Fırat, çarşıda, halıdan deriye, gümüş, altın, tekstil ürünlerinden, hediyelik eşyaya, mermer, çanta, kilim ve kumaş'a kadar 97 iş koluna ait ürünlerin satışının yapıldığını kaydetti.
21
Anayurt Haberleri
23
Kocaeli Türkiye'de bir ilke imza attı... Emekliler Evi hizmete girdi... Kocaeli'nin İzmit ilçesinde içerisinde kütüphane, dinlenme odası, oyun salonu ve mesaj koltuğu bulunan ''Emekliler Evi'' törenle hizmete açıldı. Yenimahalle'de kurulan ''Emekliler Evi''nin açılış töreninde konuşan İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan, emekli vatandaşların dertlerini dert edindiklerini belirterek, ''Kültürümüzden gelen çok önemli kurallar var. Bizim geleneğimiz yaşlımızı baş tacı eder. Oğuzlar'dan bu yana bu kültüre sahibiz. Ak sakala, ak saça hürmet etmişiz'' diye konuştu.
Türk milletinin emeklileri, yaşlıları ile var olduğunu vurgulayan Doğan, ''Şu ana kadar 4 mahallede Emekliler Odası şeklinde açtığımız yeri, bugün Emekliler Evi olarak açıyoruz'' dedi. Doğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Burada, emeklilerimiz gelecek ücretsiz çaylarını içecek, sohbetlerini yapacaklar. İsteyenler kütüphaneden faydalanacak. Eğer oyun oynama ihtiyacı varsa satrancı ve tavlası olacak. Emeklilerimiz 'Yok ben kafa dinleyeceğim' derse dinlenme odası da var. 'Ağrılarım var' diyorsa masaj koltuğu var. Burada emeklilerimize yardımcı olacak 2 personelimiz de olacak. Buradaki tüm hizmetler emeklilerimizin isteği doğrultusunda gerçekleştirilecek.''
Amerika Haberleri
24
Amerika Başkanı Obama halktan yardım istedi
Altyapı ve Vergilerimiz İtalya ile İspanya’nın borçları yatırımcıları endişelendirirken, buna birde Standard & Poors’un ABD’nin kredi notunu düşürmesi eklenince, acaba yeni bir ekonomik krizin eşiğinde miyiz diye düşünmek zorunda kalıyoruz. Artık koskoca ABD’nin kredi notu Lüksemburg, İsveç ve Finlandiya’nın altında. 2008’den beri “stimulus” adı altında aç gözlü, maceracı bankerlere verilen yüz milyarlarca dolar amacına ulaşmış gibi gözükmüyor. Geçmişte binlerce kişiye iş sağlayan şirketlerin çökmesine serbest piyasa prensipleri adına seyirci kalmakla yetinen Federal hükümetimiz, iş AIG, CitiBank, Bank of America gibi gözü doymazlara gelince şefkat meleği kesildi son yıllarda. Yıllardır trilyonlarca dolarlık vergilerimizi anlamsız savaşlara ve bankalara harcayan hükümetimiz, bu arada tüm toplumu temelinden ilgilendiren ana meseleleri ihmal etti. İhmal edilenlerin başında ise süper güç ABD’nin aynı zamanda refah ve fırsat ülkesi olmasını sağlayan karayolları, köprüleri, tünelleri ile o muazzam altyapısı geliyor. II. Dünya savaşı sonrasında inşa edilen bu muazzam altyapı maalesef yıllardır süren ihmal yüzünden büyük sorunlarla karşı karşıya. ASCE’nin hazırladığı raporlara göre ABD altyapısının karne notu D. Rapora göre yılda 4.2 milyar saatimizi trafik sıkışıklığında geçiriyoruz ve yılda 7 milyar galon içilebilir su, delik borulardan sızmakta. Her dört köprüden biri ve yolların üçte biri yapısal olarak kötü durumda ve acilen yenilenmesi gerek. Katrina sonrası New Orleans’da aşılan su bentleri ve 2007’de Minneapolis’de çöken çelik köprü bu ihmalin ekranlara yansıyan en çarpıcı örnekleri. Avrupa ve uzak doğuda trenler neredeyse uçaklarla yarışırken, Amtrak hala 19. yüzyıl teknolojisi ile atlı arabalar ile yarışmakta. New York’un çukurlarla kaplı sıkışık karayollarında kaybettiğimiz saatleri gözönüne getirin. O kadar ki altyapısını henüz inşa etmekle meşgul Türkiye’nin, Samsun bölgesindeki karayollarından sorumlu müdürü bile, New York ziyaretinde yollardaki çukurlar yüzünden hayal kırıklığına uğradığını belirtmişti bana geçen şubat ayında. Bunun daha kötüsü, gerekli kaynaklar maalesef altyapının ıslahı için değilde yukarıda bahsettiğimiz sigorta şirketleri ve bankaların ihyası için harcanmakta. Bu paraları çok daha verimli bir şekilde, geleceği imar ederek ve yüzbinlerce kişiye iş sağlayarak kullanacak kurumlar ise maalesef kemerleri sıkmak zorunda bırakıldılar. Bunlardan biride geçen hafta içinde köprü ve tünel geçişlerini % 50 oranında artıracağını ilan eden Port Authority of NY&NJ. Yani bundan sonra zengini, fakiri, işsizi ve öğrencisi dahil herkes NJ’den Manhattan’a geçerken $8 yerine $12 ödemek zorunda kalacak. Darphane gibi çalışan George Washington köprüsünün yorulan çelik kablolarını değiştirmek ve World Trade Center projesini tamamlamak için gerekli kaynaklara ancak böyle ulaşabileceğini anladı Port Authority yönetimi. Çünkü yüz milyarlarca doları neredeyse sıfır faizle “too big to fail” şirketlerine hibe eden hükümet, nedense Port Authority’nin altyapı ıslahı için ihtiyacı olan bir kaç milyar doları bulamıyor. Reçete ne kadar acı da olsa Port Authority bu artışlara mecbur ve geçiş ücretlerini hepimizin hayat standardını artıracak ve binlerce iş imkanı oluşturacak köprü, tünel ıslah işlerinde kullanıyor. Bize düşen, bizi temsil ettiğini iddia eden kongre üyeleri ve senatörlerimizi uyarmak ve önceliklerini “Corporate America” dan ziyade “Main Street America”dan yana koymalarını istemek. Yoksa Lincoln tünelinden yada George Washington köprüsünden geçerken $12’lık ücreti bile arar olabiliriz yakın gelecekte.
ABD Başkanı Barack Obama, ekonomiyle ilgili yeni adımlarda Kongre ile yaşanan sorunlar karşısında Amerikalılardan yardım isteyerek, "ekonominin büyümesi ve işsizlik gibi konularda atılacak adımlarda Kongre'nin particilik yapmaktan çok ülkenin geleceği için uzlaşıya gitmesini istiyorlarsa, bundan Kongre üyelerini haberdar etmelerini" istedi. ABD'nin dünyada hala yeni fikirlere, girişimciliğe öncülük eden ülke olmaya devam ettiğini ama bazı güç ekonomik zorluklarla da karşı karşıya olduklarını belirten Obama, birçok Amerikalı'nın hala zor durumda yaşadığını ve çok uzun zamandır işsiz kaldığını söyledi. Bu insanların iş hayatına dönmesi ve maaşlarının artmasının kendilerinin birinci önceliği olduğunu ifade eden Obama, ancak son zamanlarda Washington'dan, "ekonominin büyümesine dönük çabalarını engelleyen ve kamuoyu güveninin altını kazan bir partizanlık ve önü tıkamaya yönelik karşılık" aldıklarını kaydetti. Obama, "Ülkemizle ilgili hiçbir şey yanlış değil ama siyasetimizle ilgili birşeyler yanlış ve gidermemiz gereken bu" dedi. Ekonominin büyümesi, Amerikalıların daha fazla para kazanması ve işsizlerin çalışma hayatına dönebilmesi için Kongre'nin yapabileceği şeyler olduğuna dikkati çeken Obama, orta sınıf vatandaşın cebine 1000 doları geri döndürecek sigorta primleri kesintisinin uzatılması, istihdam için adımların atılması, girişimcilerin önünü açacak patent işlemlerindeki
bürokratik engellerinin azaltılması, dünyada Amerikan mallarının daha fazla satmalarını sağlayacak ticaret anlaşmalarının tamamlanması ve Irak ve Afganistan'dan dönen askerlerle iş dünyasının iletişim kurarak yeteneklerinden yararlanması çağrısında bulundu. Obama, "Tüm bunlar şu anda yapabileceğimiz şeyler. Bunları yapalım. Önümüzdeki haftalarda iş dünyasına daha fazla istihdam yaratmada yardım eden daha fazla öneriler ortaya koyacağım ve iş isteyen her Amerikalı bir tane bulana kadar da durmayacağım" diye konuştu. Kongre'de bazılarının, Amerika'nın kazanmasından çok kendi karşıtlarının kaybettiğini görmeyi tercih ettiğini ve artık seçimlere dönük yapılan bu partizanca davranışların engellemesinden kurtulmak gerektiğini ifade eden Obama, Amerikan halkına şöyle seslendi: "Hayal kırıklığına uğramakta haklısınız, çünkü daha fazlasını hak ediyorsunuz. Kongre üyeleri şu an kendi bölgelerindeki evlerindeler. İster Demokrat veya Cumhuriyetçi olun, ister her iki partiden de hoşlanmayın, eğer bana katılıyorsanız,
bundan onları haberdar edin. Eğer Kongre üyelerinin ekonomimize yardım edecek askıdaki tasarıyı geçirmesini istiyorsanız, bunu onlara söyleyin. Eğer skorların problemleri çözmekten daha önemli olduğu bir siyaseti kabul etmeyi reddediyorsanız ve eğer ülkeyi partiden, çocuklarımızın çıkarlarını kendimizinden daha öne koyma zamanı geldiğine inanıyorsanız, bunlardan onları haberdar edin ve böylece belki Kongre üyeleri, Washington'a uzlaşıya, daha fazla istihdam yaratmaya, mali durumu yola koymaya hazır geri döneceklerdir, sizin onlardan yapmalarını istediğiniz şeyi yapmaya hazır döneceklerdir." Tüm bu sorunların bir gecede aşılamayacağını ve zaman alacağını belirten Obama, ancak eyleme geçmemek için de hiçbir mazeretin bulunmadığını dile getirdi. Obama, Amerika'nın "bölünmüş bir yönetime oy verdiği ama işlevsiz bir yönetime oy vermediği" sözünü tekrarlayarak, "fırtınadan aydınlık günlere gideceklerine inanabilecekleri her nedenin bulunduğunu" sözlerine ekledi. WASHINGTON (A.A)
THY İSTANBUL-WASHINGTON SEFER SAYISINI 6'YA ÇIKARMAYA HAZIRLANIYOR Çörekçi, açıklamasında şunları kaydetti: "Dünyanın en önemli başkentlerinden biri olan Washington'a haftada 4 seferle başlayan THY, başta Türk toplumundan olmak üzere Hindistan, Ortadoğu, Afrika, Balkanlar ve Türk Cumhuriyetlerden yoğun ilgi görüyor. Bu yoğun talep karşısında haftada 4 olan uçuş sayımızı yaz döneminde 5'e çıkarmıştık. Ancak bu ciddi ilgi devam edince Washington-İstanbul sefer sayısını 29 Ağustos'tan itibaren 6'ya çıkarma kararı aldık." Türk Hava Yolları (THY), yoğun talep üzerine, ABD'nin başkenti Washington'a seferlerini haftada 6'ya çıkarıyor. İstanbul'dan Washington'a doğrudan uçuşlara 9 ay önce başlayan THY, sefer sayısını yoğun talep üzerine artırmaya karar verdi. THY Washington Müdürü Handan Çörekçi, yaptığı yazılı açıklamada, THY olarak 1 yıl için koydukları hedefi erken yakaladıklarını belirtti.
Ciddi rekabetin bulunduğunu Washington pazarında "THY markasını doğru konumlandırmayı başardıklarını" ifade eden Çörekçi, bu yoğun ilgiyi, kurum olarak son yıllarda birinci öncelik gösterdikleri "konfor ve güvenlik" sayesinde gördükleri değerlendirmesinde bulundu. WASHINGTON (A.A)
Amerika Haberleri
25
EKONOMİ BAKANI ZAFER ÇAĞLAYAN ABD'DE Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, çeşitli ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere beraberinde bilişim ve savunma sanayi sektör temsilcileri ve iş adamlarından oluşan bir ticari heyet ile ABD'nin San Francisco şehrine geldi. Bakan Çağlayan, bilişim ve savunma sanayi sektörlerinde Türkiye'nin ABD pazarındaki varlığının çeşitlendirilerek artırılması, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi, Türkiye'ye yatırımın teşvik edilmesi, iki ülke işadamları arasında işbirliği kurulması yönünde girişimler başlatılmasını için California ve Washington eyaletlerinde temaslarda bulunacak. Çağlayan, bilişim ve savunma sanayiinde faaliyet gösteren ABD'nin önde gelen firmalarının üst düzey yöneticileri (CEO) ve ayrıca bazı Kızılderili kabilelerin liderleri ile bir araya gelecek, önde gelen firmaları ziyaret edecek. ABD'de faaliyet gösteren Türk işadamları ve dernekler ile de görüşecek olan Bakan Çağlayan, ziyaretinin San Francisco ayağında, Silokon Vadisi'nde önde gelen bilişim firmaları ile gelişen Türk bilişim sektörü ve Türkiye'nin yatırımcılara sunduğu fırsatlar hakkında bilgi paylaşımında bulunacak. Bakan Çağlayan, Hewlett-Packard, Google, Cicso Systems, Oracle, Microsoft, Apple, İntel gibi önde gelen bilişim firmalarının Silikon Vadisi'nde yer alan firma merkezlerini ziyaret edecek, bu firmaların üst düzey temsilcileri ile bir araya gelecek. Ayrıca, bilişim sektöründe önemli işler yapan firmalardan olan Maxim ve Özen Engineering firmalarının üst düzey yöneticileriyle, San Francisco'da başarılı Türk girişimcilerle görüşecek. Geçen yıl çok çeşitli vesilelerle Amerika'ya seyahatlerinin olduğunu, özellikle 6 eyalette temaslarda bulunduğunu ifade eden Çağlayan, bu eyaletleri tesadüfen seçmediklerini, ABD'nin ithalatının yaklaşık yüzde 62'sini yapan eyaletleri hedef aldıklarını söyledi. Şimdi de San Francisco ve Seattle'de bilgi teknolojileri ve yazılım sektöründe dünyanın en önde gelen firma ve kuruluşların temsilcileriyle bir araya geleceklerini belirten Çağlayan, ''Amerika'da özellikle software üzerinde çalışan birkaç şirketin Türkiye'de yatırım yapmak için benimle görüşme istekleri vardı. Burada bu görüşmeleri yapacağız'' dedi. Türkiye'nin bilişim sektörüne büyük
önem verdiğini anlatan Çağlayan, bu konuda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla İstanbul'un bilişim vadisi olarak ilan edildiğini anımsattı. Çağlayan, hükümet olarak ihracatta ve üretimde ileri teknoloji ve yüksek katma değeri olmazsa olmaz kabul ettiklerini kaydetti. Türkiye'nin sadece mal ticareti yapmadığını, hizmet ticareti de yaptığını ifade eden Çağlayan, hizmet ticaretinde Türkiye'nin net ihracatçı konumunda olduğunu ve ciddi şekilde döviz fazlası verdiğini söyledi. Bilişim ve yazılım sektörüne büyük önem verdiklerini anlatan Çağlayan, ''Türk insanın zekasını, gücünü, beynini ortaya koyduğu yazılım ve bilişim sektöründe de dünyada sayılı ülkeleri arasına gireceğimizden hiçbir endişemiz yok. 1 haftalık seyahat sırasında yapacağımız seyahatlerde bunları yakından göreceğiz. Dünyanın en önemli firmalarını ziyaret edeceğiz'' diye konuştu. Türkiye'nin ABD ile ticaretine de değinen Çağlayan, ABD'ye yapılan ihracatın yok denecek kadar az olduğunu söyledi. ''Bu konuda ABD'lilere kızmamızın bir anlamı yok kendimize kızacağız'' diyen Çağlayan, burada yapacakları görüşmelerde ABD pazarlarına neden girilemediğini irdeleyeceklerini kaydetti. Çağlayan, 2 trilyon dolar olan ABD pazarından yüzde 1 bile pay alınması durumunda bunun 20 milyar dolar olacağına işaret etti. Bakan Çağlayan, ayrıca Seattle'da bulunan Boeing firmasını ziyaret edecek, firmanın üst düzey yöneticileri ile biraya gelecek, Boeing fabrikası ile Boeing Barış Şahini Uçağı (insansız keşif uçağı) üretim bölgesini gezecek. Çağlayan, THY için üretilen Boeing 777 uçağını teslim alacak ve teslim alınan uçağın ilk seferi ile Türkiye'ye dönecek. A.A.
www.turkturist.com Gezi dünyasında yeni dergi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
11 Ayın Sultanı Ramazan
26
Günah işleyenin orucu Sual: Bazıları, (Namaz kılmayan, içki içen, açık gezen veya başka günah işleyen, boşuna oruç tutmamalı) diyorlar. Bu söz doğru mudur? Cevap: Hayır, dine aykırıdır. Birkaç günah işleyenin, diğer günahları da yapması gerekmez. Hem oruç tutup hem de günah işleyen kimse, oruç tutmakla hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz, fakat ahirette, niçin oruç tutmadın diye hesaba çekilmez. Oruç borcunu ödemiş olur, hatta orucun bereketiyle diğer günahlardan da kaçma imkânı olur. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: (Bütün günahlara tevbe edip hepsinden kaçmak büyük nimettir. Bu yapılamazsa, bazı günahlara tevbe etmek de nimettir. Bunların bereketiyle belki bütün günahlara tevbe etmek nasip olur. Bir şeyin bütünü ele geçmezse, hepsini de kaçırmamalı.)
Ramazan’da sağlıklı beslenmek Ramazan ayında, dengesiz beslenen kişilerde halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi birçok sağlık problemi görülebiliyor. Sahura kalkmamak veya sahurda fazla miktarda yağlı besinler almak, iftarda ise, çok miktarda ve çok çeşitli yemekler, kan şekerini hızla yükselten gıdaları almak, hızlı yemek yemek ve yeteri kadar su içmemek yanlıştır. İftar ve sahurda ağır ve yağlı gıdalar yerine hafif, posalı ve sebze ağırlıklı besinler tercih edilmeli. Bazı tavsiyeler şunlardır: 1- Besin yönünden dengeli bir iftar sofrası hazırlamaya dikkat etmeli. 2- İftarda, ilk önce hafif, az yağlı gıdalar yenmeli. Çok yemek, boş olan mideye yüklenilmesine sebep olur. Bu durumda sindirim zorlaşır, midede ağırlık, ekşime, yanma, bulantı, bağırsaklarda kabızlık, şişkinlik gibi sağlık problemleri yaşanır. Bunun için ilk oruç açıldığında hurma, peynir, domates, zeytin, kepek ekmeği gibi kahvaltılıklar veya çorba, etli sebze yemeği gibi hafif yemeklerle iftara başlanmalı, sindirime zaman tanıyarak 15-20 dakika sonra az yağlı ızgara et yemeği, kuru baklagil, sebze yemeği, salata, ayran, cacık gibi yemeklerle devam edilmeli. 3- Kan şekerini hızla yükselten beyaz ekmek, pirinç pilavı gibi glisemik indeksi yüksek olan gıdalar yerine bulgur pilavı, kepekli ekmek veya kepekli makarna gibi posalı, glisemik indeksi düşük besinleri tercih etmeli. 4- Yemekler yavaş yavaş, iyi çiğneyerek yenmeli. 5- İftarda kızartma ve yağlı gıdalar yerine ızgara, haşlama, buğulama gibi usullerle pişirilmiş hafif yemekler tercih edilmeli. 6- Ağır tatlılar yerine sütlü tatlılar tercih edilmeli.
9- Çay ve kahve, demirin emilimini azalttığı için, yemekten bir iki saat sonra içilmeli. 10- İftarda henüz karın doymadan sigara içilmemeli. En az 20 dakika sonra içilmeli. Vücutta hücreler gıda beklerken birden nikotin başta olmak üzere zehir yoğunluğu ile karşı karşıya kalır. Bu durumda kan pıhtılaşır ve kalp krizi riski artar. Oksijen taşıması gereken hücreler bir anda zehir taşımaya başladığından, beyin hücreleri başta olmak üzere çok sayıda hücre ölür. Vücutta ciddi anlamda zarar meydana gelir. 11- Akşamki yemekle iktifa edilmemeli, sahura mutlaka kalkılmalı, az da olsa sahurda yemek yenmeli ve hafif besinler tercih edilmeli. Çok uzun açlıklarda kan şekeri ve tansiyon düşer, boş midede asit salgısı artar. Ertesi gün ise aç kalma süresinin uzamasıyla metabolik hız düşer, halsizlik, baş ağrısı görülür. Bunun için geceyi ve ertesi günü aç geçirmemek için mutlaka sahura kalkılmalı. 12- Sahurda yenilen besinlerin miktarı ve çeşidi çok önemlidir. Sahurda yağlı ve ağır besinler metabolizma hızı yavaş olduğundan vücuda alınan besinlerin yağa dönüşümü daha fazla olur. Ayrıca bu tür yağlı ve ağır besinler yenip ardından yatıldığında ciddi mide rahatsızlıkları görülebilir. Sahurda bunların yerine daha hafif, yağ oranı düşük, günlük alınması gereken protein ihtiyacının karşılanması bakımından protein içeriği yüksek, kan şekerini hızla yükseltmeyen kompleks şekerlerden oluşan bir öğün tercih edilmeli. Süt, peynir, zeytin, kepekli ekmek, çorba, domates, salatalık, biber, reçel gibi kahvaltılık besinler veya süt, yulaf gevreği, meyve gibi besinlerden oluşan hafif bir öğün en uygunudur.
7- İftar ile sahur arasında 2-2.5 litre su veya sulu içecekler içilmeli.
Günlük su ihtiyacı 2-2.5 litredir ve bütün gün su içilemeyeceğinden dolayı sahurda bol sıvı alınmalı.
8- Ara öğün yenecekse, meyve yemeli.
kaynak: www.dinimizislam.com
Namazın dinimizdeki yeri, oruca göre daha önemliyse de, bir kimseye namaz kılmadığı için, (oruç da tutma) denmez. Aksine, (Namaz kılamıyorsan, orucu bari terk etme) denir. Namaz kılmamakla büyük bir günaha giren kimse, oruç tutmazsa günah miktarı daha da çok artar. Birkaç günaha müptela olan kimse, birinden vazgeçmek isterse ona, (Diğerlerini bırakmadığına göre, bu günaha da devam et) denmez. Günah miktarı ne kadar azaltılırsa, o kadar iyi olur. Allah’tan korkup bir günahtan vazgeçmek iman alametidir. Hadis-i şerifte, (Ömründe bir defa Allah’ı anan veya Ondan korkan Müslüman, Cehennemden çıkar) buyuruldu. (Tirmizi) Günah işleyen, oruç tutuyor veya zekât veriyorsa, (Aman bunları bari bırakma) demelidir! Bu
ibadetleri de yapmazsa, dinden tamamen uzaklaşabilir. Korkutmaktan çok, müjdeleyici olmak gerekir. Peygamber efendimiz, (Allah’ın rahmetinden ümit kestirip, dinden nefret ettirenlere lanet olsun! Kolaylaştırın, güçleştirmeyin) buyurdu. (Buhari) Bir genç, Peygamber efendimize, (Şu üç günahı bırakamıyorum) dedi. O üç günah, yalan, zina ve içkidir. Resulullah efendimiz, (Bu üç günahtan yalanı benim için bırak) buyurdu. O genç, kabul edip gitti. Daha sonra, diğer iki günahı işlemek isteyince, (Bu günahları işleyip Resulullahın karşısına çıkınca, “Ben işlemedim” desem yalan söylemiş olurum. Eğer işlediğimi söylersem, beni cezalandırır) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir’a) Kelime-i şehadeti dil ile söyleyip kalb ile de tasdik eden Müslümandır. Günah işleyen, Müslümanlıktan çıkmaz. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Cebrail aleyhisselam, “Ümmetine müjde ver ki, müşrik olarak ölmeyen Cennete girer” dedi. Ben, “Zina ve hırsızlık eden de mi Cennete girer” diye üç defa sordum. “Evet, zina ve hırsızlık eden de Cennete girer” dedi. Daha sonra, “İçki içse de, yine sonunda Cennete girer” dedi.) [Buhari] Bu, Ehl-i sünnet itikadıdır. Günahları hafif görmek değildir. Bu inanış, insanı günaha sevk etmemeli! Her günah, kalbi karartır, insanı küfre sürükleyip Cehennemde ebedi kalmaya sebep olabilir. Her günahtan kaçınmalı, çünkü Allah’ın gazabı günahlar içinde saklıdır. Belam-ı Baura, çok ibadet eden büyük bir âlimken, bir günah yüzünden imansız öldü. Günah işleyen hemen tevbe etmelidir! (K.Saadet) kaynak: www.dinimizislam.com
Reklam Temsilcileri Aranıyor
CLIFTON, NJ’DE KİRALIK DAİRE
UNIQUE GALAXY TRAVEL
Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor.
Clifton'ın sakin ve güvenli bölgesinde iki ailelik evin 1. katı 1 Eylül itibariyle kiralıktır. İki yatak odası, salon ve geniş mutfak. Buzdolabı, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi ve kurutma makinesi mevcuttur. Otobüs durağı ve ilkokula 2 blok mesafede. Aylık kira: $ 1,100 İlgilenenler (862) 262 - 2497'yi arayabilirler.
Türkiye ve Dünya’nın her yerine, her türlü tatil ve iş gezisi organizasyonlarınız için profesyonel kadromuzla hizmetinizdeyiz.
Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Ahçı ve döner ustası aranıyor 1 Ekim'de Napa, Califtonia'da nezih bir mekanda açılacak olan lüks Türk Restoranı, Tarla Mediterranean Turkish Resraurant'a ahçı ve döner ustası aranıyor. Yol masrafları tarafımızdan karşılanacaktır. İlgilenenler Ali Yıldırım'a 201-673-7403 no'lu telefondan veya tarlagrill@gmail.com adresinden ulaşabilirler. BEST PLUMBING
DİŞ DOKTORU ŞEFİK YAVUZ
Her tür sıhhi tesisat, tamirat işleriniz itina ile yapılır.
Diş Hekimliğinin tüm alanlarında hizmetinizdeyiz.
angalbay@gmail.com
Sigortaların büyük bir çoğunluğu kabul edilir.
Malik Can- Plumber
Century21 Emlak Ofisi Gayrimenkul alım satım ve kiralama işlerinizde geniş kadromuzla hizmetinizdeyiz.
973-916-9900
NYCitEx ile kargo göndermek kolay, güvenilir ve çok hesaplı...
1-866-NYCITEX www.nycitex.com
862 - 242 -0641
631 - 595 - 2400
BAKICI ARANIYOR
Kiralık Ofis ve Depolar
AVUKAT TİMUR AKPINAR
Güney New Jersey’de evimizde çocuk bakacak yatılı bayan aranıyor. Özel oda, banyo, yemek artı maaş. İlgilenenler:
Paterson’da Main Street ve Pazar yerine yürüme mesafesinde kiralık ofis ve depolar
Trafik kazaları, iş kazaları, Veraset ve vasiyet, Kayıp düşme kazaları, Yanlış Tıbbi Müdahale ve bir çok konuda New York ve New Jersey'de hizmetinizdeyiz.
973 - 517 -0918
718 - 224 - 9824
KİRALIK SALON
Her türlü düğün, nişan, doğum günü partileriniz ile iş ve özel toplantılarınız için 200 kişilik salonumuzla Paterson, New Jersey’de hizmetinizdeyiz.
973 - 569 - 9200 www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi
Sahara Restaurant’da İftar Sofraları Ramazan’da iftar sofrası zenginliği New Jersey Sahara Restaurant’da... 20 Çeşit yemek, salata ve tatlıdan oluşan açık büfe kişi başı sadece $ 14.95 Rezervasyonlarınız için telefonumuz:
973 - 754 - 0070 ULUDAĞ RESTAURANT
NY CitEX
856 - 340 - 3984
201 - 854 - 3990
İnegöl Köftecisi Cevdet Usta, artık 391 Crooks Avenue, Paterson,New Jersey ’deki adresinde hizmetinizde... (Ulu Cami karşısında) Piyaz, İnegöl Köfte, Döner,İskender ve Izgara çeşitleriyle sizlere ser vis vermekten gurur duyarız...
Pişirilmeye hazır, paketlenmiş köfte siparişi alınır Dışarıya paket ser visimiz vardır. 391 Crooks Avenue, Paterson, NJ 07503
862 - 262 - 0672
BAYRAMLAR FORUM İLE GÜZEL Bu yıl bayramları Forum ile kutlamaya ne dersiniz?
3 sizden + 2 bizden Bu yıl bayramlar ve yeni yılda basılacak 3 özel sayımızda istediğiniz ölçülerde size yer verelim. Bayramlardan önceki veya sonraki sayılarda ilanınızı aynı ebatlarda 2 kez fazladan ücretsiz olarak biz yayınlayalım.
Yani siz 3 sayı için ödeyin, biz 5 defa basalım.
Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
Kampanyamız ile ilgili geniş bilgi için hemen arayın...
www.ForumGazetem.com
973 - 454 - 0996 & 347 - 417 - 0683
World News
28
Central Asia's 10 Most Influential (And Connected) Women One can criticize Central Asian governments for many things - from corruption to their intractably undemocratic ways. But perhaps due more than anything to the Soviet legacy, women in that predominantly Muslim region participate in politics, business, and other spheres of public life.
The Americans With Disabilities Act What is a disability? It might seem like a common sense question. For most of people, the word "disability" suggests the inability to perform basic activities necessary to function in life. That could mean a person needs special orthopedic devices to walk. It could mean a person needs a hearing aid to participate in normal conversations. It could mean a person needs special features in a car to accommodate certain physical limitations. Disability is a broad term. There are physical disabilities. There are psychological disabilities. There are permanent disabilities and there are temporary disabilities. The term disability could be defined by the terms of an insurance policy. It could be defined by government programs. It could be defined by state statutes. Although traditional dictionaries may easily define the word "disability", there is no universal legal definition that fits every situation. Disability law is a broad area that impacts employers, public facilities, and public transportation providers. The Americans With Disabilities Act (ADA), signed into law in 1990, was designed to prevent discrimination against people based on disability. The Act says that private employers, state and local governments, employment agencies and labor unions may not discriminate against qualified people when it comes to hiring, termination, promotion, compensation, training, or other privileges of employment. According to the law, someone is considered to have a disability if they have a physical or mental impairment that substantially limits a major life activity(s), there is a record of the impairment, and the person is regarded as having the impairment. Under the ADA, employers have to reasonably accommodate known disabilities of qualified applicants or employees. The test used to determine the level of accommodation is an "undue hardship" test, meaning that the accommodation does not need to be implemented if it would impose an undue hardship on the employer. The Equal Employment Opportunity Commission illustrates examples of reasonable accommodations. This includes making employee facilities easily accessible for people with disabilities. It includes modifying work schedules or reassigning people to vacant positions. It includes modifying equipment to accommodate people with disabilities. Under the ADA, an employer may not inquire as to the existence, nature, or severity of a disability with job applicants. However, an employer may ask job applicants about their ability to perform certain job functions. The employer can arrange for a physical examination of a job applicant and make a job offer dependent on the results of the exam. Any medical records about the job applicant are confidential. (Source: Equal Employment Opportunity Commission)
That said, while some of the following 10 picks for most influential women in Central Asia have risen to the top solely on their merits, there are more than a few whose family ties have paved the way to success.
Roza Otunbaeva: President of Kyrgyzstan Roza Otunbaeva stepped into the breach to become interim president after the whirlwind exit of Kurmanbek Bakiev in April 2010. Gulnara Karimova: Uzbek diplomat, businesswoman, and presidential daughter Uzbek President Islam Karimov's eldest daughter, Gulnara Karimova, is known for her passion for entrepreneurship, jewelrymaking, fashion, and music. Dinara Kulibaeva: Kazakh president's second daughter Kazakh President Nursultan Nazarbaev's second-born daughter, Dinara Kulibaeva, is the only Central Asian woman to have appeared on the "Forbes" list of world billionaires, with an estimated net worth of $1.3 billion. Akja Nurberdyeva: speaker of Turkmenistan's parliament Since taking over the leadership of the parliament in February 2007, Akja Nurberdyeva has taken steps to open up her isolationist, energy-rich country to the rest of the world, including organizing exchange trips by Turkmen lawmakers to the European Union. Lola Karimova: presidential daughter, Uzbek ambassador to UNESCO The Uzbek president's youngest daughter, Lola Karimova-Tillyaeva, controls a business empire that is said to include several major consumer-goods markets in Uzbekistan, the Abu Sahiy Nur market with a daily turnover of at least $250,000 among them. Gaukhar 'Goga' Ashkenazi: Londonbased Kazakh oligarch The Oxford-educated, London-based Goga Ashkenazi has attributed her success to hard work and being in the right place at the right time. Svetlana Ortikova: chairwoman of Uzbek Senate's Committee for Legislative and Judiciary Issues
The ADA does not protect employees from illegal drug use or alcohol abuse. Illegal drug users and alcoholics are subject to the same performance standards as other employees. That may be a moot point though, since many employers already have zero tolerance policies towards alcohol or drugs in the workplace. This is especially true in the transportation industry where passengers' lives depend upon the highest safety standards for air, sea, rail, or road travel.
Tahmina Rahmonova: Tajik entrepreneur, presidential daughter
***
Ozoda Rahmonova: Deputy Tajik foreign minister, presidential daughter President Rahmon appointed his Georgetown-educated daughter, Ozoda, as deputy foreign minister in 2009, but she is rumored to wield far more power than the minister because of her familial connection to his boss.
Timur handles lawsuits for car accidents, slip & fall accidents, work accidents, cruise ship accidents, serious personal injury, hospital errors, medical malpractice, dangerous product, pharmaceutical drugs, workplace discrimination, sexual harassment and other areas of law. â–Ş www.benimavukatim.com â–Ş t.akpinar@verizon.net â–Ş 718 224-9824
Mutabar Tojiboeva: Uzbek human rights activist The government in Tashkent has long been wary of Mutabar Tojiboeva, an outspoken critic of the regime.
Excerpts from the article of -- Farangis Najibullah Copyright (c) 2010. RFE/RL, Inc. Reprinted with the permission of Radio Free Europe/Radio Liberty, 1201 Connecticut Ave., N.W. Washington DC 20036.
US News
29
More Food Aid Needed in E. Africa Current and former U.S. representatives at the United Nations Food and Agriculture agencies Saturday wrapped up their threeday visit to Kenya to assess the international response to the Horn of Africa's ongoing drought and famine. They said aid agencies are able to access more areas in southern Somalia and that aid is reaching people in need, but more must be done. Cathy Majtenyi | Nairobi | VOA The World Food Program's regional director, Stanlake Samkange, told reporters in Nairobi his agency is expanding food distributions in Mogadishu. The agency can now operate directly in the Gedo region as well as in other pockets north and south of the Somali capital that were previously sealed o by the al-Qaidalinked militant group al-Shabab. "The access situation is changing in southern Somalia, I think because of the pressure and the serious condition there, and we are responding to that very actively and very aggressively," said Samkange. But, he says, Mogadishu is still dangerous because of what he calls a "security vacuum" that was created following al-Shabab's recent withdrawal from there. "Unfortunately, at a distribution a little over a week ago, after 70 percent of the distribution had passed peacefully, there was a disturbance amongst the security elements providing security there, and a number of people lost their lives and there was looting of some quantities of food," added Samkange. Samkange said that, in the month of July, more Somali refugees showed up at Dadaab than in any other month
in the camp's 20-year history, creating in his words, an "unprecedented challenge." Dadaab was meant to house 90,000 people, but the population now stands at 440,000 and rising. He said aid workers have had to be exible and innovative in dealing with the crisis. Ertharin Cousin, the current U.S. representative at the United Nations Food and Agriculture agencies, said discussions with the Kenyan government to expand the Dadaab refugee camp were successful, with the government giving the United Nations' refugee agency permission to open the Ifo II camp, which can accommodate up to 40,000 people. Cousin reported that $1 billion has been pledged and raised to date by the international community, but the United Nations says it needs an additional $1.5 billion to assist drought and famine victims across the Horn of Africa until the rains come, usually in October. The World Food Program's Samkange says normally his agency aims to have enough food and supplies in stock to cover three months, but at the moment they are operating on a month-by-month basis. He urged donors to continue giving support to drought and famine eorts.
Figures Don't Lie "If a child grows three feet tall in three years that means he will be twenty feet tall at age twenty!" my intern in news analysis joked. "Yes!" I responded, "And he will be forty feet tall at age forty!" "The rate at which crime increases has decreased, and that means there is less crime!" he said to test me. "Wrong as you know!" I retorted. "The opposite is true!" "The universe is expanding at an accelerating rate and will expand forever!" he asserted saying he heard this from a science professor at a city university. "Not so!" I corrected: "The rate of acceleration is decreasing which means the universe eventually will stop expanding and collapse upon itself into what is called a singularity!" His eyes crossed as I told him many scientific "experts" speculate, and he should get other opinions to compare. "Our United Nations computer predicts a future world population of nine billion people even though global ageing and below-replacement birthrates is a widespread phenomena!" an official involved with a recent U.N. Population Report explained to me. I told him he is "laboring under a misconception" and explained that death rates increase as populations age concurrent with much lower birthrates. "Old people don't have children!" I said stating the obvious. He became both upset and angry as he was parroting an official line. "You have a contrary and contentious attitude!" he asserted in the presence of my intern as I told him world population will definitely drop below three billion before this century ends. "Your computer is not programmed correctly and your conclusions are wrong!" he asserted while walking away. I shouted out that I used simple math. A media associate Jonathan V Last joined us he having read the U.N. Population Report: "Figures don't lie, but liars figure!" he told my intern who seemed befuddled by the unscientific assumptions United Nations officials used to program their computer projections, and their dubious methods of interpretation. "Wishful thinking!" I told him. "So-called experts are human and program their hopes, fears, and desires into computers resulting in dubious results. "You must do your own thinking before reality catches up with all of us!" He was young and represented the future. I dissected a parrot and discovered the nerves from its ears went directly to the nerves in its tongue...
World Bank Chief Warns of New Danger Ahead The president of the World Bank is warning the world's already troubled economic recovery is in even greater trouble. World Bank chief Robert Zoellick told The Weekend Australian newspaper the global economy has entered what he called a "new and more dangerous phase." In the interview, published Saturday, Zoellick put most of the blame on debt problems in Europe. He urged European leaders to tackle the debt crisis with more urgency but said there is little finance officials can do with monetary policy to ease the strain. He also expressed concerns that the recent riots in Britain could dissuade the government there from moving forward with a series of announced austerity measures. Zoellick is in Australia for an official visit and is scheduled to meet with Australian Prime Minister Julia Gillard and other top officials. He said Australia's close ties with many growing East Asian and Pacific economies should help the country's economy in the short term.
30
FORUM Bulmaca - 141 Üstteki resim .... İşçil (Alt resim)
Biricik, yegâne Her vakit, sürekli
Labada Ayarı yapılmamış
Bunalım, buhran
6
Casus Hastalıklı, sakat
Valide, anne
1
Arıtım Mitolojik bir çalgı Karışık renkli Resimdekilerin dizisi
2
Taşıma işi Dik başlı Yok etme, giderme Bir nehrimiz Vergi koyma Kafa dengi
Zafer kazanan, fetheden
Mağara İriye yakın, biraz iri Alçak, aşağılık İki şeyi ayıran açıklık
Çare Gelecek
..... İmirzalıoğlu (Ortadaki resim)
Yaşlı, verimsiz, geçimsiz Tutku
Başka, başka türlü Oymak
Bir eğitim kademesi Kopça
7
Yaşama, hayat Kökten
Üye
Alan
Hayat arkadaşı Deniz generali
İlgi
Zihinde tasarlanan, farazi, tahminî
4
Ordu mensubu
Nar çiçeği renginde bir süs taşı O yer Kısa zaman
Lütuf, ihsan
Bakanlar Kurulu
3
El, yüz hareketleriyle gösterme
Bey, emir İçinden çıkılmaz iş
Adaletle iş gören Duvar ilanı
Platinin sembolü Hindistan' da prenslere verilen unvan
Bir Uzak Doğu sporu Bir ilimiz
8
5
Kuşatma İnce yapılı, narin
İşaret Çabuk davranan, canı tez Mantık
Açıktan Açlığını açığa gidermiş, doymuş Muhtemel
Mikroskop camı
Suçu bağışlamak Maddenin yapı taşı
10
Sayı, adet Babanın kız kardeşi
Yetki
Gençliği ve İşte (halk) körpeliği Atılgan kalmamış Elçilik
Güvenilir
Kavga, dalaş
Eksiksiz En son edinilen
Hükümdar konağı
Bir nota
9
Tavsiye Yara bakımı
Buzul taş
Titanın sembolü
Yergi
1
2
3
4
5
6
7
8
9
ŞİFRE: Hazırlayan: Güven Söztutan
/
guvensoztutan@forumgazetem.com
10
Amerika Haberleri
Amerikalı Müslümanlar dinleri kadar Amerikalı olmaktan da gurur duyuyor Amerika’da yapılan ve üç yıl süren büyük çaplı bir araştırma, Amerikalı Müslümanların dinleri kadar Amerikalı olmaktan da gurur duyduklarını gösteriyor. Gallup anket şirketinin Abu Dabi bürosu tarafından yapılan araştırma sırasında yüz binlerce kişiyle teke tek görüşüldü ve sonuçları, “Müslüman Amerikalılar: İnanç, Özgürlük ve Gelecek.” başlığıyla rapor olarak yayınlandı. Gallup uzmanlarından Muhammet Yunus araştırma sonuçları için, “Özetle Müslüman Amerikalılar da Amerikalı, dinleri kadar vatanlarına da düşkünler” diyor. Muhammet Yunus’a göre, Amerika’da 2001 yılında 3,000 kişinin öldüğü terör saldırılarından yıllarca sonra yapılan araştırma, hiçbir Amerikalının Müslüman nüfusun vatanseverliği ve sadakatinden şüphe duymadığını gösteriyor. Araştırmaya göre her 10 Amerikalı Müslüman’dan yedisi, Amerikalı kimliğinin dini kimliği kadar önemli olduğunu söyledi. Araştırma, gayrimüslim Amerikalıların Müslümanları terörist ya da el Kaide sempatizanı veya destekçisi olarak görmediğini ancak, Müslüman toplumdan terörist eylemlere karşı daha güçlü tepki beklediğini de gösteriyor. Müslümanların hayata bakışı ve gelecekten beklentileri de, Protestan, Katolik, Mormon ve Yahudilerden farklı
değil. Bu gruplara yoksulluk çekiyor musunuz, geçim sıkıntınız var mı ve geleceği parlak görüyor musunuz soruları sorulduğunda, büyük bir çoğunluğu geleceği parlak gördüğünü söylüyor. Ancak Müslümanların yüzde üçü yoksulluk çektiğini söylüyor ki bu oran Yahudi Amerikalılar arasında da aynı. İki toplum arasında başka benzerlikler de var. Örneğin diğer dini gruplara kıyasla Yahudiler Müslümanları daha iyi anlıyor, onlara karşı ayrımcılık yapıldığını daha iyi görüyor ve el Kaide gibi terörist örgütlerle ilişkileri olmadığının da bilincinde. Ayrıca Müslümanların Amerika’ya sadakatlerinden en az şüphe duyan grup da yine Yahudiler. Araştırmaya göre çeşitli din ve etnik gruplar arasında Irak savaşına en fazla karşı çıkanlar da yine Amerikalı Müslümanlarla Yahudilerdi. Anketi değerlendiren dini liderlerden İmam Muhammet Mecit, araştırma
sonuçlarının, özellikle Müslüman ve Yahudi Amerikalılar arasındaki benzerliklerin, kendisini bile şaşırttığını söylüyor. Müslüman cemaatin Yahudi toplumuyla yakın ilişki içinde olduğunu vurgulayan imam “Buna rağmen iki toplumun hayat anlayışı ve bakış açısının bu kadar birbirine benzediğini bilmiyordum” diyor. Haham David Saperstein ise Yahudilere, inançlarından ötürü son 3 bin yıldır korkunç baskı yapıldığını dolayısıyla ayrımcılığa ve dini baskıya maruz kalanlara yakınlık duyduklarını belirtiyor. Gallup uzmanı Muhammet Yunus, İslamafobiyle anti semitizm arasında fark olmadığını belirtiyor ve Beyaz Saray’a, İslam düşmanlığıyla, aynı Yahudi düşmanlığıyla mücadele edildiği gibi mücadele edilmesini önereceğini söylüyor. Kaynak: VOA Türkçe
31
Özgürlük Anıtı Ekim ayı sonunda bakıma alınıyor NEW YORK – New York’un simgesi Özgürlük Anıtı, bakım ve onarım için bir yıl süreyle ziyaretçilere kapatılacak. ABD İçişleri Bakanı Ken Salazar, yaptığı açıklamada, Özgürlük Anıtı’nın Ekim ayı sonundan itibaren bir yıl süreyle kapatılacağını, 27,25 milyon dolara mal olması beklenen yenilemeyle de daha güvenli olacağını bildirdi. Yetkililer, onarım çalışması sırasında Özgürlük Anıtı’nın bulunduğu Liberty adasının ise açık olacağını ve bu çalışmanın adanın ziyaret edilmesini engellemeyeceğini kaydetti. Özgürlük Anıtı, 11 Eylül saldırılarının ardından güvenlik gerekçesiyle kapatılmış, 20 milyon dolara mal olan güvenlik tedbirlerinin iyileştirilmesi çalışması sonrası yeniden ziyaretçilere açılmıştı. 1880’li yıllarda yapılan ve Fransa tarafından ABD’ye hediye edilen anıtı, yılda yaklaşık 3,5 milyon kişi ziyaret ediyor. - AA
32
Din ve İnsan
Üftade Hazretlerinin şahsi eşyaları mercek altında Bursa'da, Muhammed Üftade Hazretlerinin Uludağ'ın eteklerindeki tekkesinde bulunan sandıklardan çıkarılan, zamanla yıpranmış, parçalanmış 64 parça özel eşyası, Bursa Büyükşehir Belediyesinin öncülüğünde konusunda uzman ekip tarafından titiz bir çalışmayla eski haline dönüştürülüyor.
Hazreti Muhammed'in Hırka-i Şerif'inin restorasyon ve konservasyon çalışmalarında da görev alan Tekstil Tasarım Restorasyon ve Konservasyon Uzmanı Levent İnan başkanlığında, sanat tarihçisi Hülya Demirhan ve ressam Esra Çetin tarafından yürütülen çalışma kapsamında, kayıtlı 64 parça eşyanın envanterinin 100'ü bulabileceği bildirildi. Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'ndeki iki atölyede çalışmalarını sürdüren Levent İnan, burada yapılan çalışmanın, konservasyon laboratuvarı şeklinde oluşturulmuş bir mekanda taşınabilir kültür varlığı niteliğinde olan Üftade Hazretlerinin özel ve tekke eşyalarının restorasyonu ve konservasyonu işini kapsadığını söyledi.
İnan, tekstil ve d i ğ e r malzemelerden ya da karışık malzeme-lerden yapılmış envantere kayıtlı 64 parça eşyayı ele aldıklarını belirterek, şunları kaydetti: "İki tane de içinden daha hiç eşya çıkarılmamış sandıkla karşılaştık. Bu sandıklar içinde, örneğin kaftan gayri ihtiyarı katlanmış. Tekstillerin uzun süre böyle katlı durması istenmeyen bir durum. Biz burada artık yıpranmış, parçalanmaya başlamış, havasız kalmış, değişik zararlarla hasar görmüş malzemeleri tekrar eski halene getirebileceğimiz bir laboratuvar ortamında bulunuyoruz. Yaptığımız ilk iş, bu dijital olarak eserlerin fotoğraflarını çekmek videolarını almak, daha sonra en önemli işlem ki bu özel bir durumdur, rölevelerini
almak. Üzerine asetat yaydıktan sonra, örneğin kaftanın bütün detaylarının çizimlerini yapıyoruz. Çizimlerde, parçalanmış, yıpranmış, dikiş olan, tamam olan kısımlar çizimler üzerinde detaylandırılıyor ve arşivlenecek şekilde depoluyoruz. Bundan sonra da eserlerin kondisyonlarına bakmak ve dijital mikroskopla üzerinde etüt etmek işi var. Doğal yöntemlerle çalışırsanız eser kendisine nasıl davranılacağının kopyalarını zaten veriyor." Bu eşyaların ömrünün bir gün nihayetleneceğini ifade eden İnan, "Bizim amacımız, bunun dünya müze kurallarında olabildiğince ömrünü uzatmak, doğru şartlarda sunumunu ve saklanmasını sağlamak. Biz bu çalışmayla eserleri gün yüzüne çıkarıyoruz ve sağlıklı hale getiriyoruz, fakat esas iş ondan sonra başlıyor. Müze ortamında doğru vitrinlerde sergilenmeli, doğru nem, ışık, ısı ve nemde sak-
Türkiye'nin 3. büyük camisi 18 yılda tamamlandı
141. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
Kahramanmaraş'ta, yapımı 18 yılda tamamlanan, kubbesi 46 metre, minareleri ise 81 metre yüksekliğinde olan Abdülhamithan Camisi, kentin her yerinden görünebilme özelliğinin yanı sıra farklı mimari yapısıyla da dikkat çekiyor. Kahramanmaraş, Abdulhamithan Mahallesi'nde kente hakim bir noktada bulunan cami, hayırsever iş adamı ve vatandaşların da yardımıyla 18 yılda tamamlandı. Sabancı ve Kocatepe'den sonra Türkiye'nin 3. büyük camisi olma özelliğine sahip olan Abdulhamithan Cami'nin hat işlemelerini Türkiye'nin en önemli hat ustaları arasında yer alan Arif Yücel yaptı. Caminin 5 yıl kadar süren hat işlemelerinde özellikle birlik ve beraberliği simgeleyen anlamlı ve manalı yazılara yer verildi. Kubbe yüksekliği 46 metre olan
caminin 4 minaresi bunuyor ve bu minarelerin yüksekliği 81 metre. 46 bin metrekarelik kapalı alana sahip olan cami, bir külliye şeklinde inşa edildi ve tüm sosyal donatılara sahip. Kahramanmaraş'ın her bölgesinden görülebilme özelliğine sahip olan caminin, en büyük özelliklerinden biri de kendisine özgü bir mimarisi olması. Abdulhamithan Camisi'nin yapımında, hiçbir eserden esinlenmemiş olması camiye ayrı bir özellik ve anlam kazandırıyor. Dış cephesi Kayseri taşı ile yapılan caminin ince işçiliği için 500 usta çalıştı.
www.forumgazetem.com
B Cansu Dere
A
T K A F A R A T İ H T İ İ S A H A L M K A B İ K A R H A T A A L T O K L H S A L A S A L T I M A
C A N S U D E R E İ N A Y E T H I R
T K D E R A K L İ İ İ Z M A R A R A A Y R A S A Ş İ R Kenan E İmirzalıoğlu T E A M U H N İ A A N E Z S A İ Y E T K M O Z E M
ŞİFRE: JENERASYON
E F E L E K
A Y A R S I Z A G O R A A F A C A R
S E F A R R E T
A A İ N A J A L A E İ N Z İ L E R K L İ S E C A N R E N A A A N D İ L İ Ş P K A R T A R A L E C İ T A M Y E N İ Bade İşçil
Ramazan Haberleri
Amasya'da 150 yıllık Ramazan geleneği sürüyor Amasya'da geçmişi 1860'lı yıllara dayanan Ramazan'a davul-zurna eşliğinde girme geleneği devam ediyor. Kent halkı, bu yıl da belediye bandosunun konserleri eşliğinde iftarlarını yapıp ve sahura kalkıyor. Yöresel ve popüler parçaları çalan bando ekibi, konser sırasında cep telefonundan da istek alabiliyor.
1860'lı yıllarda, zamanın Amasya Mutasarrıfı Ziya Paşa'nın bir ramazan günü Amasya Kalesi'nde çaldırdığı davul zurna ile başlayan ve o günden bu yana sürdürülerek zaman içinde belediye bandosunun konserine dönüşen uygulama, bu yıl da sürdürülüyor. Bando Şefi Cemal Aylak'ın (49) yönettiği yaklaşık 10 kişilik bir ekipten oluşan Belediye Bandosu, ramazan boyunca kente hakim Amasya (Harşena) Kalesi'nde iftar ve sahurdan bir saat önce verdiği konserlerle kent sakinlerine yöresel ve yılın popüler parçaları eşliğinde iftar açtırıyor, sahur yaptırıyor. Amasya Belediye Başkan Yardımcısı Osman Akbaş, bu geleneğin sürdürmekten duydukları mutluluğu dile getirdi. Ramazan ayının sadece oruç tutulan bir ay olarak değerlendirilmemesi gerektiğini kaydeden Akbaş, "Mutlaka işin ibadet boyutu var. Kişinin nefsinin arındırılması boyutu var ama aynı zamanda insanların kendi kültür ve geleneklerine sahip çıkması için de önemli bir vesiledir diye düşünüyorum" diye konuştu. AA
www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
33
Evliya Çelebi duvar yazıları da yazmış
Srebrenitsalı anneleri iftarın yalnızlığı vuruyor
SREBRENİTSA -Bosna'daki savaş sırasında Temmuz 1995'te 8 bin 14 yaş üstü erkeğin katledildiği Srebrenitsa soykırımında eşlerini ve çocuklarını kaybeden anneler, Ramazan'ı buruk bir şekilde geçiriyor. Sevgi ve rahmet ayı olarak bilinen, büyük buluşmaların gerçekleştiği, iftarlarla ve sahurlarla anlam kazanan Ramazan'da, Srebrenitsa'da yine hüzün ve gözyaşı hakim... 11 Temmuz 1995 tarihinde Ratko Mladiç öncülüğünde Çetnik birliklerince işgal edilen Srebrenitsa'da, BM bünyesinde görev yapan Hollandalı birliklere sığınan Boşnaklardan katliama uğrayanların anneleri ve eşleri, bu kentte hayatta kalma mücâdelesi vermeye devam ediyor. Soykırımın üzerinden yıllar geçmesine rağmen acılar taze olan anneler, Ramazan ayıyla birlikte yalnızlıklarını daha bir başka hissediyor.
Daha önce evlâtlarıyla ve eşleriyle birlikte iftarlarını açan, sahura kalkan anneler, şimdi yalnız yaşadıkları evlerinde geçmişteki Ramazan'ları özlemle yad ediyor. Gündüz vakitleri, Potoçari'deki "beyaz zambaklar diyarı" olarak adlandırılan mezarlığa gelen anneler, burada kaybettikleri yakınlarının mezarları başında dua ediyor, açık alandaki mescidde ise namaz kılıp, Kur'ân-ı Kerîm okuyarak vakit geçiriyor. İftar vakti evinin yolunu tutan annelerin bir kısmı birlikte iftar açarak yalnızlıklarını paylaşırken, diğer kısmı ise evlerinde tek başına iftar sofrasına oturmak zorunda kalıyor. www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
Türk Dil Kurumu (DTK) Başkanı Prof. Dr. Şükrü Akalın, Evliya Çelebi'nin Seyahatname'yi yazmakla kalmayıp gittiği yerlerde cami, mescit, türbe ve han duvarlarına yazılar yazdığını, Çelebi'nin bu özelliğinin pek bilinmediğini, yazdığı yazıların da zamanla yok olduğunu söyledi.
Amerika Haberleri
35
FIRST CHOICE OBGYN
11 Eylül Anıtı saldırının 10. Yıldönümünde açılacak ABD'nin New York şehrinde yaklaşık 10 yıl önce gerçekleşen terörist saldırı sonucu yıkılan 'Dünya Ticaret Merkezi' ikiz kulelerinin bulunduğu alana yapılmakta olan '11 Eylül Anıtı'nın (9/11 Memorial) saldırının 10. yıl dönümünde açılacağı belirtildi. Terörist saldırı sonucu yıkılan Dünya Ticaret Merkezi arazisi üzerine yapılmakta olan kompleks, New York'ta görev yapan yabancı basın mensuplarına tanıtıldı. Basın mensuplarının yoğun ilgi gösterdiği tanıtım programına, inşaatı hızlı bir biçimde devam eden kompleksin bulunduğu alanın kira sözleşmesini elinde bulunduran Amerika'nın emlak devi Larry Silverstein de katıldı. Basın mensuplarının inşaat alanından görüntü almasına imkan sağlayan programın ikinci bölümünde konuşan Silverstein, söz konusu alana yapılmakta olan 11 Eylül Anıtı'nın, saldırının 10. yıl dönümü olan 11 Eylül 2011 tarihinde açılacağını söyledi. Silverstein, 11 Eylül Anıtı'nın ilk gün söz konusu saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerinin, ertesi günden itibaren de genel ziyarete açılacağını duyurdu. Anıt kapsamında ikiz kulelerin bulunduğu alana yapılacak olan iki havuzun etrafına bronz plakalar üzerine söz konusu saldırıda hayatını kaybeden kurbanların isimlerinin yazılacağını vurgulayan Silverstein, 11 Eylül Müzesi'nin ise 2012 yılında bitirileceğini kaydetti. Tamamlanan ilk bina olma özelliğini taşıyan 7 World Trade Center'da geçekleşen programda ayrıca, kompleksin inşaatında 3 bin 500 kişinin görev yaptığı belirtildi. Brifingde kompleks içinde yer alan ve şu an 78. katına gelinen 1 nolu kulenin, 2013 yılında tamamlandığında 104 katlı ve 541.3 metre uzunluğuyla Amerika'nın en yüksek binası olacağını anımsatıldı. Buna göre, söz konusu alana yapılacak 88 katlı ikinci kule 411 metre, üçüncü kule de 356 metre yükseklikte olacak. 11 Eylül Anıtı'nda yer alan her bir havuzun derinliği 15 metre olacak, havuz duvarlarından şelale görüntüsü veren bir sistemle sular havuzun iç kısmına dökülecek. Havuzların çevresine ise 400 meşe ağacından oluşan küçük bir orman yapılacak. New York'un turizm gelirine ciddi katkı sağlaması beklenen projede yer alan binaların çevre bilinci ve enerji tasarrufu gözetilerek inşa edildiği açıklandı. (A.A)
Dr. Hüseyin Çopur
Dr. Sariye Savcı
KADIN HASTALIKLARI ve DOĞUM alanında her türlü ihtiyacınız için yanınızdayız. YENİ Clifton ofisimiz çok yakında hizmete girecektir.
Doğumlar ağrısız yöntemle New Jersey'in en modern hastenesi HACKENSACK UNIVERSITY MEDICAL CENTER'da tek kişilik özel odalarda yaptırılmaktadır. Ofis adresleri: 301 Beech Street, Suite: 6, Hackensack, NJ 07601 1115 Clifton Avenue, Suite: 104, Clifton, NJ 07013
Tel: 201-531-9006 www.firstchoiceobgyn.com
Türkiye'den doğum hastası kabul edilmektedir. Ayrıntılı bilgi için arayınız.