Onbir ayın Sultanı Ramazan’a “Merhaba” Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Detaylı bilgiler
28.
sayfada
Neden 3 Çocuk? Bu ülkede maalesef ilaçlarla kısırlaştırma süreci başlattılar. Buna bayrak açtığınız zaman Cumhuriyet ve laiklik düşmanı dediler. Ekonominin en temel unsuru insandır. İnsan varsa tüketim vardır, insan varsa üretim vardır. İnsan varsa yatırım ve istihdam vardır. Bunların hepsi insanın türevidir. Başarı insana bağlıdır. Türkiye şu anda genç nüfusu ile övünüyor. Şu anda nüfus artış hızımız çok kötü. Türkiye böyle giderse 2040'ta yaşlılar milleti arasına girecek.
Turkish American Community Newspaper Year 10
Issue 159
July 17, 2013
Semi monthly
$ 1.00
Prof.Dr. İhsan Işık’ın analizi
6.
sayfada
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: “Güçlü olmamız Avrupa’yı korkutuyor” “Türkiye algısının temeli kimseye muhtaç olmayan, bağımsız, vakur, bir ülke.. Kimisi buna büyük doğu diyor, kimisi tam bağımsız Türkiye diyor, kimisi de Büyük Türkiye diye kavramsallaştırmıştır. Hedefimiz, dünya için de sömürüye, baskıya, dayatmaya karşı eşitlikçi ve adaletçi düzen kurmak. Şimdi biz aslında bu iki özlemi var olan dünya realitesine taşımak istiyoruz. Fakat zihnimizde hep bu özlem, bu rüya var. Bizim politikalarımıza karşı çıkanlarda o rüyaları kaybetmenin psikolojik etkileri olduğu kanaatindeyim. Biz ise kim ne derse desin bu rüyayı, bu özlemi terk etmedik, terk etmeyeceğiz. Martin Luther King’in bir Amerikan rüyası olmasaydı Obama başkan olamazdı. İki nesil sonra güçlü Türkiye’nin vakur vatandaşlarına vicdanın egemen olduğu bir dünya bırakmak için bizim bu rüyalarımızdan hiç kopmamamız lazım.”
Bosnalı kardeşlerimizi yalnız bırakmadık
Hayrettin Turan’ın özel haberi
8.
sayfada
Uzmanlardan güneş yanığı uyarısı Doç. Dr. Nadir Göksügür, cilt kanseri gelişiminde güneşin ciddi etkilerinini bulunduğunu belirterek, "Birçok cilt kanseri türü güneşle alakalı" dedi.
Detaylı haber
25.
sayfada
Yaz mevsiminde güneş ışınlarının dünyaya daha dik olarak ulaşacağını ve insan vücudu üzerinde istenmeyen etkilere yol açabileceğine dikkati çeken Göksügür, insanları direkt güneş ışınlarına maruz kalmamaları konusunda uyardı.
Ayrıntılı haber
12
sayfada
Merhaba
5
Türkiye’de entel ayaklanması ve arka planın karanlık güçleri.. Türkiye, son bir ayı veya daha fazla zamanını bakın nelere harcadı? Onca zaman, emek ve alınteri dökerek ortaya çıkarılan meydanlar, cadde ve sokaklar ne hale geldi? Vatandaşın dişinden tırnağından arttırarak aldığı evleri, dükkanları yakıldı yıkıldı.. 9 milyar dolarlık yabancı sermaye ülkemizden geri çekildi.. Ülkemiz insanları 100 milyon liralık maddi hasara uğradı.. Bunda kazanan kim oldu? Taksimin entelleri değil tabii ki.. Onlar sadece bu oyunun perde önündeki piyonları.. Bu ayaklanma hareketinin geçici olarak kazanını Türkiye’de çıkacak ilk kargaşayı kendi lehlerine kullanmak için bekleyen terör örgütleri.. Ama bu ayaklanma hareketi başarıya ulaşsaydı bunun kaybedeni Türk milleti, asıl kazananı ise Türkiye içinde dışında devlet ihaleleriyle zengin edilen ama son yıllarda bu ihalelerden mahrum kalan karteller olacaktı. Doğal olarak da Türkiye’nin gelişip büyümesinden rahatsız olan bir kısım ülkeler.. Kapitalist dünyanın icadı sosyal medyayı
kendi çıkarları doğrultusunda çok iyi kullandıklarını sanan sosyalist enteller akıllarınca 2. Kurtuluş Savası denemesi yapmışlar. Perde arkası karanlık güçler tarafından kullanıldıklarından haberi bile olmayan bu enteller kimi kimden, neden ve nasıl kurtaracaklar? Türk milletinin entel kurtarıcılara ihtiyacı yok. İhtiyaç olduğunda geçmişte olduğu gibi o işi de yine kendisi yapar. Bu enteller bilmez ama Türk milleti perde arkası karanlık güçleri çok iyi tanır.. Onlar ne fakir fukara çocuğudur..Ne de Anadolunun gerektiğinde her türlü sıkıntıya katlanmasını bilen ancak devletine isyan etmeyi asla aklından bile geçirmeyen insanlarının yanında olmuştur. Türkiye’nin kuruluşundan bu tarafa devlet eliyle zenginliştirilmiş kaymak tabakadır onlar.. Bu ülke insanına yıllarca bir koyun sürüsü muamelesi yapan, kullandığı oyu bile “dağdaki çobanın kullandığı oyla benim oyum bir mi?” diyerek Anadolu insanına ne kadar değer verdiklerini açıkça ortaya koyan kaymak tabakaya bu ülke halkı destek verir mi? Halkın destek vermediği hangi hareket kimi, neden ve hangi güçle kurtaracak? Penbe hayaller dünyasında yaşayan enteller, Amerika’da İkiz Kuleler’e yapılan saldırıdan sonra moda olan “bundan sonra hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak” sloganını kullanarak yaptıkları sokak gösterileriyle Türkiye’de çok şeyler değiştirdiklerini sanıyorlar.. Oysa o slogan, kendilerine destek veren, “bu devlet bizim” diyerek Türkiye’yi kendi çiftlikleri olarak gören perde arkası güçler için söylenmiş gibi.. Eskiden olduğu
www.TurkTurist.com Türkiye’nin gezi portalı
www.GlobalMediaLinks.com Türk ve dış dünya medyasına linkler
FORUM The Turkish-American Newspaper
Advertising Manager
Mehmet Kachar mehmetkachar@forumgazetem.com
Publisher Murat Yeşil, Ph.D. Editor-in-Chief İsmail Yeşil Editor Fatih Yeşil Assistant Editor Sevinç Özbek Marketing Director Necmi Bahçe
973-445-6552 New York Advertising Director
Sinan Gegre 973-464-8987
gibi devletin bütün organlarını ele geçirerek gariban Anadolu insanını ezmeye alışanlar için gerçekten de hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.. Demokrasi diyorsak, onun kurallarına uyacağız.. Bu memleketi yönetmeye talip olanlar, kurar partilerini çıkar seçim meydanına.. Ve alırlar boylarının ölçüsünü.. Kazanırlarsa onlar yönetsin bu ülkeyi.. Buna kimsenin bir itirazı olmaz.. Değilse devletin kendilerine verdiği makam ve mevkileri kullanarak, devletin verdiği maddi manevi destek ile kurulan dernek ve organizasyonları kullanarak, hükümete muhtıra vermeye kalkışmak en azından demokrasi geleneklerine yakışmayan bir davranış sayılır. İşte Mısır ve işte sokak hareketleriyle seçilmiş yönetimleri devirme hareketinin vardığı nokta.. Demokrasilerde hazımsızlık onu ortadan kaldırmak için fırsat kollayan askeri güçlerin ekmeğine yağ sürmekten başka bir işe yaramıyor. Halkın oyuyla seçilenleri sevmek zorunda değiliz ama onu oraya getiren çoğunluğun tercihine de saygı duymak zorundayız.. Değilse darbe heveslileri iktidara el koyduğu gün ne seçilen ne de seçilmeyen ağzını açabilir. Herşey bir apoletli generalin keyfine kalır. Böyle bir şey olamsını isteyen varsa beri gelsin.. Sevgili Okurlarımız, Bir mübarek Ramazan ayına daha girmiş bulunuyoruz. Bu vesile hepinize hayırlı Ramazanlar diliyor, sağlıklı ve mutlu bir bayrama ulaşmanızı diliyorum.Bir sonraki sayıda görüşebilmek ümidiyle.
FORUM GAZETESİ REKLAM & İLAN SERVİSİ
mehmetkachar@forumgazetem.com
973 - 445 - 6552
862 -262 -2497 201 - 204 - 9256 info@forumgazetem.com ilan@forumgazetem.com 1199 Main Avenue Clifton, NJ 07011
Representatives
Yıldız Gündoğmuş - Ankara Hayrettin Turan - İstanbul Feramiz Gökdemir - İstanbul Forum, The Turkish American Newspaper does not in way, shape or endorse, condone, or is responsible for any opinions, advertisements, misprints, typos and/or publication errors.
FORUM - The Turkish-American Newspaper is published twice a month (24 issues each year) by FORUM Newspaper LLC at 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011. Application to mail at periodicals postage rate at Clifton, N.J., 07015-9998. POSTMASTER - Please send address changes to FORUM Newspaper LLC, 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011 Tel: 862-262-2497 & Fax: 973 - 218 - 8440
YORUM
6
3UL]P D
Neden Üç Çocuk? Rowan Üniversitesi ve ATCOM heyeti olarak bir iş ziyareti için Türkiye’de bulunduğumuz sırada MÜSİAD’ın 22. genel kuruluna davet aldık. Genel kurula katılan Başbakan Erdoğan, iki saati aşkın süren bir konuşma yaptı ve bir çok çarpıcı açıklamalarda bulundu. Herkesin aklında zikrince bir şey kalmıştır ancak jet-lag altında bir haftadır uykusuz kalan şahsımın yadında kalan Başbakan’ın şu sözleri oldu:” Bu ülkede maalesef ilaçlarla kısırlaştırma süreci başlattılar. Buna bayrak açtığınız zaman Cumhuriyet ve laiklik düşmanı dediler. Ekonominin en temel unsuru insandır. İnsan varsa tüketim vardır, insan varsa üretim vardır. İnsan varsa yatırım ve istihdam vardır. Bunların hepsi insanın türevidir. Başarı insana bağlıdır. Türkiye şu anda genç nüfusu ile övünüyor. Şu anda nüfus artış hızımız çok kötü. Türkiye böyle giderse 2040'ta yaşlılar milleti arasına girecek. Ben milletimin çoğalmasını istiyorum onlar azalmasını istiyor, işte aramızdaki fark bu! " Bu çağırısını basitleştirerek, Erdoğan yıllardır her aileye her platformda 3 çocuk tavsiye ediyor. Mesela 2008’de Dünya Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen panele katılmak için gittiği Uşak'ta "Sizinle bir Başbakan olarak değil, dertli bir kardeşiniz olarak konuşuyorum. Bir çocuk iflas, iki çocuk iflas, üç çocuk yerinde saymaktır. Bizim genç ve dinamik nüfusa ihtiyacımız var. Yavaş yavaş yaşlanıyoruz. Bizim artış hızımızın üçlere ulaşması lazım. Şu anda batı sıkıntı içerisinde ama biz Türkiye’yi bu sıkıntının içerisine sokmak istemiyoruz. Annelerin şahsında ülkeme sesleniyorum; bu hassasiyetimizi hafife almayın, bunu dalga dalga yaygınlaştırmamız lazım. Bunu başarmamız lazım, bu parayla pulla ölçülmez.” Başbakan Erdoğan yaptığı bu çağrılarla belirli kesimlerden sıkı eleştiriler alıyor, hatta 'tipik muhafazakar erkek davranışı', ‘hangi dünyada yaşıyoruz?, 'moderniteye aykırı’, ‘şovenist bir yaklaşım’, ‘bu çocuklara kim bakacak, kim eğitecek?’, ‘kadınları tekrar eve kapatacaklar’ gibi ithamlara maruz kalıyor ama 3 çocuk ısrarından yıllardır vaz geçmiyor. Bir finansal ekonomist olarak, “başbakanın bu konuda haklı olduğunu, hatta bu iddialı vizyonu ile ülkesinin ve kendi partisinin bile önüne geçtiğini” düşünüyorum. Zira bir çok uzmana göre, şu an dünya çapında gözlemlenen nüfus artışındaki radikal azalmalar büyük bir kasırganın (perfect storm) habercisi. Nedir başbakanın bu 3 çocuk takıntısı? Neden 1, 2, 4, 5 değil de 3? Dünya nüfusu 1960’larda yılda %2 oranında büyürken, bugün bu oran %1.2’ye düşmüştür. Nüfus artışındaki bu düşüş kadınların “toplam üretkenlik oranındaki” düşüşün bir yansımasıdır. Toplam üretkenlik oranı = total fertility rate [TÜO] üretkenlik yıllarında kadın başına düşen ortalama çocuk sayısını ifade ediyor. Net çoğalma oranı = net reproduction rate (NÇO) ise, anne başına yaşıyan kız oranını temsil ediyor. Eğer NÇO 1 ise, her anne bir sonraki nesle bir anne hediye etmekte ve ülke nüfusu korunmaktadır. Eğer NÇO 1’den büyükse (düşükse), bir sonraki neslin nüfusu artmaktadır (azalmaktadır). Annelerin bir kız doğurma şansı %50’dir. Annelerin bir sonraki nesle en az bir anne bırakabilmesi için toplam üreme oranının (TÜO) 2, net çoğalma oranının (NÇO) ise 1 olması gerekmektedir. Ancak 1,000 kız çocuğundan 50’sinin hayatını yitirdiği düşünülürse, anne başına bir kız düşmesi için net çoğalma oranının 1.05, toplam üreme oranınınsa 2.1 olması elzemdir. 2.1 çocuk sayısı bir ülke için “ikame oranı” olarak bilinir. Eğer her aileye 2.1 çocuk düşerse, ancak nüfus korunabilmekte, değilse nüfus erimektedir. Aslında çocuk ölüm oranı yüksekse, nüfusu korumak için aile başına 2.1’den daha fazla çocuk gerekmektedir. Bu demektir ki, Türkiye’nin mevcut nüfusunu koruması için aile başına 2.1 değil, en az 3 çocuğa ihtiyaç vardır. Dolayısıyle, Erdoğan’ın 3 çocuk ısrarı tesadüfi değil, ilmi ve hayatidir. Dünyanın bir çok yöresinde kadınlar artık geçmişe oranla daha az çocuk sahip olmayı tercih ettiğinden dünya nüfusunun artışı azalmakta, hatta bazı ülkelerin nüfusu günden güne erimektedir (bunun nedenleri bir sonraki yazının konusudur). Birleşmiş Milletlere göre, Roma imparatorluğunun varisi İtalya eğer bugünkü düşük doğum oranını (kadın başına 1.3 çocuk; bazı şehirlerde 1’den az) 2300 yılına kadar sürdürürse, küçük bir kasabaya dönüşecektir [nüfusu 58 milyondan 600 bine düşecek]! İtalya
aslında sadece buz dağının görünen kısmı. Bugün 19 Avrupa ülkesinin nüfus artış oranı negatiftir. Doğum oranı 1.37 olan Bulgaristan’nın nüfusunun 30 yıl içinde 8 milyondan 5 milyona düşmesi beklenmektedir. Dünyada doğum oranı en düşük olan ülkelerden biri olan Latvia’nın nüfusu 1989’dan beri %13 azalmıştır. Yine Ukrayna’nın nüfusu geçtiğimiz on yıl içinde yaklaşık 5 milyon düşmüştür. Dahası, 40 yaşındaki Alman kadınlarının %28’inin, Fransız kadınlarının %11’nin hiç çocuğu yoktur. Bir çok Avrupa ülkesinde yeni neslin en az beşte birinin hiç çocuk düşünmediği tespit edilmiştir. Süpriz olarak, aile bağları nispeten güçlü olan İtalya, İspanya ve Yunanistan doğum oranı en düşük ülkeler arasında yer almaktadır. Sonuç olarak, Avrupa 1960’larda dünya nüfusunun %12.5’uğunu oluştururken, bugün %7.2’sini, böyle giderse 2050 yılında ise sadece %5’ini temsil edecek. Bu tehlikenin farkına 1990’larda varmaya başlayan Avrupa, 2002 yılında İtalyan, Alman ve İspanyol bilim adamlarından oluşan bir komitenin hazırladığı bir nüfus raporuyla alarma geçmiştir. Rapora göre, geçmişte üreme oranı ikame oranının (2.1 çocuk) altına sadece kıtlık ve savaşlarda düşmüşken, bugün özellikle Doğu ve Güney Avrupa’nın üreme oranı 1.3’e gerilemiştir. Bu tarihi ve kritik bir eşiktir, zira bu üreme oranıyla, bu ülkelerin nüfusu 45 yılda yarıya inecek ve bu noktadan sonra geri dönüş artık mümkün olmayacaktır. O yüzden bu rapor, üreme oranının dönüşü olmayacak bu noktanın altına inmesine izin verilmemesini ve acil önlemler alınmasını tavsiye etmiştir. Mesajı alan siyasi ve dini liderler uzun yıllardır dünyada devlet politikası haline gelen “aile planlaması” modelini sorgulamaya başlamıştır. Papa Benedict 2006’da “Avrupa geleceği konusunda isteksizlik illetine düşmüştür. Çocuk demek gelecek demektir. Geleceğimiz olan çocuklar nasıl bugün tehdit olur?” diyerek, seküler zihniyetin iflas ettiğini duyurmuştur. Her yıl nüfusu 100 bin eriyen Almanya’nın aile bakanı olarak seçtiği 7 çocuklu Ursula von der Leyen ise durumun vehametini şöyle vurgulamıştır: “Eğer Almanya doğum oranını acilen artıramazsa, yakında ışıkları söndürmek zorunda kalacağız”. Hollanda Hristiyan Birliği Partisinin 5 çocuklu lideri Andre Rouvet ise, hükümeti proaktif olmaya ve doğumları teşvik etmeye çağırmıştır. Kanada’lı düşünür Mark Steyn rekor satış yapan “Amerika Tek Başına: Bildiğimiz Dünyanın Sonu” adli kitabında doğum oranı yüksek olan Amerika’yı galip ilan etmiş, nüfusları hızla eriyen Avrupa ülkelerinin ise iflasın eşiğinde olduğunu belirtmiş ve gelecekte İtalya ve Hollada gibi ülkelerinin haritada sadece satılık arsa olarak yer alacağı uyarısını yapmıştır. Nitekim doğum oranındaki düşüklük ve göçler yoluyla önemli nüfus kaybı yaşayan bir çok Avrupa şehri, okullarını kapatmaya, fabrikalarını yıkmaya, şehir merkezlerini küçültmeye ve yerleşim alanlarını ormana dönüştürmeye başlamıştır bile. “Hasta” Avrupa’nın nüfus krizi aslında küresel bir krizin habercisidir. Mesela, Hindistan hariç bir çok Asya ülkesi aynı demografik sorunlarla yüz yüzedir. Doğum oranı Çin, Japonya, Tayvan, Kore, Tayland, Hong Kong gibi ülkelerde ikame oranın (2.1) altına düştüğünden bu ülkelerin iş gücünde önemli azalmalar beklenmektedir. Dünyanın en düşük doğum oranına (1.1) sahip ülkesi Güney Kore’dir. 14 yaş altındaki nüfusun 1908’den beri en düşük seviyede seyrettiği Japonya’da çalışabilir nüfus sayısı bugün tavan yapmış, gelecek 5 yılda ise 3 milyon azalacağı öngörülmüştür. Bu sorun sadece zengin Batı ve Uzak Doğunun sorunu olmaktan çıkmış, üçüncü dünya ülkelerine de sirayet etmiştir. BM’ye göre, aralarında İran, Küba, Kosta Rika, Sri Lanka ve Çin gibi ülkelerin yer aldığı 25 gelişmekte olan ülkede doğum oranı ikame oranının altına düşmüştür. Geçmişte, az çocuk ve düşük nüfus “erdemlilik ve ilericilik” sayılırdı. Yeryüzünün bir çok ülkesi nüfus artışını önlemekle meşguldü. Bu politikaların arkasında İngiliz ekonomist Malthus’un 1798’teki kehaneti yatıyordu. Topladığı verilerde Malthus, nüfusun geometrik (1→2→4→8), gıda arzının ise aritmetik (1→2→3→4) artış gösterdiğini tespit etmiş ve dönemindeki yaygın sefaleti üç unsura bağlamıştı: hızlı nüfus artışı, mevcut kaynakların artan nüfusu besleyememesi ve çok çocuklu fakirlerin sorumsuzluğu. O zamanki imkan ve teknolojiyle, yeryüzü kaynaklarının ve ekolojik çevrenin bu nüfus artışını kaldıramayacağına inanan Malthus, eğer nüfus artışı gönüllü dengelenmezse, kıtlık, yaygın hastalık ve savaşlar gibi felaketlerle zorunlu olarak dengeleneceğini öngörmüştü. Stanford Üniversite’sinden Prof. Paul Ehrlich ise 1968’de yazdığı “Nüfus Bombası” adli satış rekoru kıran kitabı ile bu felaket senaryosunu yinelemiştir. Ancak ziraat tekonolojisinde gerçekleşen ilerlemeler, “yeşil devrime” sebep olmuş, toprak ve tohum verimliliği artmış, gıda ürünlerindeki artış insan nüfusundaki artışın önüne geçmiştir. Kıtlık tehlikesiyle karşı karşıya kalan beşer, büyük zirai buluşlarla ekonomi bilimini tekzip etmiş ve bu bilimin uzun yılllar “felaket tellalı” veya “depressif bilim”
olarak adlandırılmasına yol açmıştır. Belki de bir kilisede din görevlisi olarak da çalisan Malthus’a “Rızık Allah’tandır” [Hud: 6] ve “Geçim endişesi ile çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir suçtur [İsrâ: 31]” gibi ilahi mesajlar henüz ulaşmamıştı. Peki nüfus artışı neden önemlidir? Artık insanlar tıptaki ilerlemeler ve iyi beslenme sayesinde uzun yaşamaktadır. Artan yaşam süresi doğum oranındaki düşüşle birleşince, yaş piramidi ters dönmekte, nüfusun çoğunluğu zamanla yaşlılardan oluşmaktadır. Bu da bir ülkenin emeklilik ve sağlık sistemini çökertmektedir. Bu sistemler, “gençken yaşlıları destekle”, “yaşlandığında da geçler seni desteklesin” ilkesine göre tanzim edilmiştir. Yaşlanan nüfus demek, bugün primlerini ödeyen gençlerin, yaşlandıklarında geri dönüş alamaması demektir. Nüfus uzmanlarına göre 2030 yılında Avrupa’da iş gücü 30 milyon daralacaktır. 2025 yılında Hindistan nüfusunun %42’si 24 yaşın altında olması beklenirken, Avrupa’da bu oran %22’ye düşecektir. Dolayısıyle, Avrupa’da çalışan/emekli oranı bu süre zarfında bugünkü 3.8:1’den 2.4:1’e inecektir. Çalışan kişi sayısı azaldığından, uzun ömürlü yaşlıların emeklilik parasını ve sağlık masraflarını ödeyecek yeterli sayıda genç ortalıkta olmayacaktır. Bu hem vergileri azaltacak hem de yetenek kıtlığına neden olacaktır. Onun için nüfus artışı Avrupa için önemlidir, zira böyle giderse, Avrupa yakın zamanda kocaman bir “darülacezeye” dönecektir. İkinci neden ise, yaşla icat oranı arasında doğrudan bir bağlantı olmasıdır. Ekonomist Benjamin Jones’in tespitine göre, en başarılı mucitler ve Nobel ödülü sahibi bilim insanları en önemli icatlarını 30-44 yaşları arasında gerçekleştirmektedir. Dolayısıyle, yaşlı nüfus veya düşük iş gücü demek, daha az teknik, bilimsel ve idari buluş demektir. Yaşlanan nüfus tüm ülkenin dinamizmini ve inavasyonunu düşürmektedir. Ayrıca, nüfus yaşlandıkça, tasarruf eğilimi düşmekte, harcama eğilimi ağır basmaktadır. Bu da ileride yatırıma, buluşa ve istihdama yönlendirilecek finansal kaynakların azalması demektir. Ayrıca nüfusu azalan ve piyasaları daralan bir ülkede, yoksulluk, gelir adaletsizliği ve işsizlikle mücadele zorlaşacaktır. Eğer ileride daha az müşteri olacaksa, neden insanlar o ülkede yatırım yapsın veya gayr-i menkul satın alsın? Yaş ortalaması 44 olan Japonya, İtalya ve Almanya ve 42 olan Avusturya, Finlandiya ve Yunanistan gibi ülkelere göre Türkiye çok genç bir ülkedir. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 26'sı 0-14 yaş grubunda yer almakta, yaş ortalaması ise 28,5 dolayında seyretmektedir. 65 ve üzeri yaş grubu ülke nüfusunun yüzde 7'sini oluşturmaktadır. Türkiye'de yaklaşık 6 milyon yaşlı insan bulunmakta, bu sayının 2025 yılında 9 milyona, 2050 yılında ise 18 milyona çıkacağı tahmin edilmektedir. Ancak mevcut durumumuzu koruyabilmemiz için Başbakanın iddia ettiği gibi her ailede en az 3 çocuk olması gerekmektedir. Yoksa 2030 yılından sonra, bırakın 2050'yi, Avrupa gibi yaşlanmamız kaçınılmazdır. Türkiye son yıllarda önemli ekonomik ve siyasi hamlelerle ligini değiştirdi. Bu yükselmenin sürdürülebilmesi için nüfusumuzun korunması (veya artması) gerekmektedir. Son yıllarda yıldızı parlayan ve ‘BRICs’ adı verilen Brazilya, Rusya, Hindistan ve Çin dünyada en yüksek nüfusa sahip ilk 9 ülke arasında yer almaktadır. Türkiye’nin 70 milyonluk nüfusuyla gelebileceği nokta sınırlıdır. Türkiye’ye benimle beraber iş ziyaretinde bulunan Rowan Üniversitesi heyetindeki Amerika’lı akademisyenler Türkiye’den önce Avrupa’da 8 ülkeyi ziyaret etmişlerdi. Türkiye’ye bir haftada aşık olan heyet, Avrupa ile karşılaştıramayacak bir dinamizmle karşılaştıklarını belirtmişler ve böyle güzel bir ülke, böyle güzel insanlar, böyle güzel yemek hiç bir yerde görmediklerini itiraf etmişlerdir. Ben doğudan batıya bütünleşen çok kültürlü milletimizin, asırlardır yedi düvelin terbiyesinden geçen kimliğinin bu dünya için bir kazanç olduğunu düşünüyorum. Zengin ve renkli karakterimiz bu milleti herkese sevdirmekte ve diğer toplumlarla kolay iletişim kurmasına vesile olmaktadır. Haddi zatında, bu milletin kendine gelmesiyle, doğudan batıya sevilen bir ülke, dünya çapında kabul gören hizmet kervanı, küreyi saran bir iş alemi, güzel hizmet ve ikramıyla tepeye koşan bir havayolu doğmuştur. Uşak’ta da Siirt’te de 3 çocuk çağrısı yapan Başbakan şovenist ve ayrıştırıcı durmuyor. Hatta, “bizlerin de sorumluluğu var; bizler her türlü ekonomik ve eğitimsel imkanları hazırlayacağız. Hiç endişeniz olmasın” diyerek artan yükü paylaşacakları sözünü veriyor. İngiltere’nin üzerinde güneş batmayan imparatorluğunu, küçük bir adalık nüfusuyla zamanla taşıyamadığından bahsediliyor. Üç kıtaya hükmeden Osman’lının da aynı nüfus zafiyetinden dolayı tarihten silindiği iddia ediliyor. Yeni bir yürüyüşe çıkan Türkiye, geleceğini en az 3 çocukla teminat altına almalıdır. Bu çocuk oyunu değil, devlerin oyunudur!
TÜRKİYE HABERLERİ
Gaziantep 4. Uluslararası Folklor Festivali ile coştu Gaziantep'te düzenlenen ve farklı ülkelerden çok sayıda ekibin katıldığı festival kapsamında kortej yürüyüşü yapıldı GAZİANTEP (AA) - Gaziantep'te bu yıl dördüncüsü düzenlenen "Uluslararası Folklor Festivali" çerçevesinde kortej yürüyüşü gerçekleştirildi. Festivale katılan farklı ülkelerden ve şehirlerden gelen ekipler, Demokrasi Meydanı'nda buluştu. Katılımcılar, saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı okudu. Şahinbey Kaymakamı Uğur Turan, buradaki konuşmasında, insan odaklı hizmetlerin "en yüce ve en güzel hizmet" olduğunu söyledi. Uluslararası bir festivale dördüncü kez ev sahipliği yapmanın büyük bir onur olduğunu belirten Turan, "Geçenlerde Türkçe Olimpiyatlarını hep birlikte izlediniz. Orada dünyanın dört bir tarafından gelen milliyeti farklı, ırkı farklı, inancı farklı o çocuklar muhteşem bir şekilde kaynaşarak ve gözyaşlarıyla gitti. İşte hizmet bu. Bu alkışlanacak bir hizmet. Unutulmayacak ve hoş seda bırakacak hizmetler bunlardır" dedi. Şahinbey Belediye Başkanı Mehmet Tahmazoğlu ise festivalin Türkiye'nin tanıtımına katkı sağlayacağını vurgulayarak, kültürlerin tanıtıldığı etkinliklerin ülkeler arasındaki barış ve kardeşlik bağını güçlendirdiğini dile getirdi. Konuşmaların ardından, meydandaki festival meşalesi yakıldı. Katılımcılar daha sonra Kırkayak Parkı'na kadar kortej yürüyüşü gerçekleştirdi. Yürüyüş sırasında ekiplerin yaptığı gösteriler ilgiyle izlendi. Etkinliğe, Türkiye'nin yanı sıra Kostarika, Romanya, KKTC, Kosova, Tayland, Hindistan, Gürcistan, Acara Özerk Cumhuriyeti ve Küba'dan 240 kişinin katıldığı bildirildi. Muhabir: Kaan Bozdoğan Yayınlayan: Sevil Çelik
7
8
Özel Haber-Röportaj Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu : “Güçlü olmamız Avrupa’yı korkutuyor” Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, muhtemelen dünyadaki en yoğun kişilerden biri. Türkiye’yi gerçekten bölgede merkezî bir konuma getir getirenDavutoğlu pek çok açıdan istisnai bir kişilik. Güçlü iradeye, uzun soluklu bir vizyona sahip. Oldum olası Türkiye'yi değiştirmeye, kendine olan güvenini kazanmasını sağlamaya çalışıyor. Tutarlı ve ilkeli bir duruşu var. hemen hiç bir dışişleri bakanına nasip olmayan bir yetki ve otoriteye sahip. Türkiye'nin dış politikasının iradi ana hatları büyük ölçüde onun tarafından çiziliyor. Ama herkesin yaptıklarını takdir ettiğini söylemek mümkün değil. Kendisi hakkında derin kuşkular var.. Dünyanın pek çok yerinde Davutoğlu'nu anlamak için toplantılar düzenleniyor, makaleler
yazılıyor. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Kazakistan ziyaretinde özel uçağında Türkiye’nin yeni vizyonu hakkında konuştuk. Son çıkan kitabını da bize imzaladı. Türkiye öylesine bir tarih ve coğrafya kesişmesinde yaşıyor ki pek çok sorumluluğu zaten bünyesinde barındırıyor. Çevremizdeki herkesle ya akrabayız, soydaşız ya da tarihi hesaplaşmalarımız var. Hiç kimse ile nötr bir ilişkimiz yok. Dolayısıyla bu tür toplumların bir pozisyon alması lazım. Bu toplumun içinde yaşayan birisi olarak benim de pozisyon almam gerekirdi. . Türkiye algısının temeli kimseye muhtaç olmayan, bağımsız, vakur, bir ülke.. Kimisi buna büyük doğu diyor, kimisi tam bağımsız Türkiye diyor, kimisi Büyük Türkiye diye kavramsallaştırmıştır. Dünya için de sömürüye, baskıya, dayatmaya karşı eşitlikçi ve adaletçi düzen kurmak. Şimdi biz aslında bu iki özlemi var olan dünya realitesine taşımak istiyoruz. Fakat zihnimizde hep bu özlem, bu rüya var. Bizim politikalarımıza karşı çıkanlarda o rüyaları kaybetmenin psikolojik etkileri olduğu kanaatindeyim. Biz ise kim ne derse desin bu rüyayı bu özlemi terk etmedik, terk etmeyeceğiz. Martin Luther King’in bir Amerikan rüyası olmasaydı Obama başkan olamazdı. İki nesil sonra güçlü Türkiye’nin vakur vatandaşlarına vicdanın egemen olduğu bir dünya bırakmak için bizim bu rüyalarımızdan hiç kopmamamız lazım. Bizim bu rüyalarımıza karşı eyyamcılık teklif edenler var. Türkiye’yi etkilemesi kaçınılmaz olan gelişmeleri yönlendirme çabalarına karşı ‘bize ne’ diyenler aslında Türkiye’nin etrafına duvar örülebileceğini zanneden ve Türkiye’yi bu teknoloji çağında kendi içine kapatmaya çalışan statükocu bir zihniyetin savunucularıdır. Bırakın daha öncekini 4-5 sene öncesine göre, özellikle Avrupa'daki kriz öncesine göre bile bakışlar çok değişti. Bir kere Avrupa'yla AB'yi ayırarak söylüyorum. Avrupa tarihinin parçasıyız biz ve parçası olacağız, belirleyici güçlerinden biri olacağız. AB ile birlikte uluslararası alanda etki potansiyelimiz olağanüstü düzeyde çarpan hızıyla artar. Biz bu senaryoyu AB'ye eskiden beri anlatmaya çalışıyoruz. Gelin bizi üye yapın, sizin stratejik etkiniz de çarpan etkisiyle artsın, bizim etkimiz de. Onlar hep bizim maliyetimizi düşündüler 80'li, 90'lı yıllarda. O zaman çok zayıf olduğumuz için, maliyetli olduğumuz için almayanlar bu sefer çok güçlü olduğumuz için rezervli yaklaşmaya başladılar. Şimdi birçok Avrupa baş şehrinde en fazla tedirgin olunan husus Türkiye bu gücüyle girdiğinde Avrupa Parlamentosu'nda öyle bir blok oluşturur ki Avrupa'nın kaderini eline alır. Tamam da zayıf olduğumuzda zayıf olduğumuz için, güçlü olduğumuzda güçlü olduğumuz için almıyorsunuz. Bizim ise özgüvenimiz tam. 2006'da fasıllar askıya alındığında zannettiler ki karalar bağlayıp AB'nin önünde 'aman Ankara Protokolü'nü uyguluyoruz' diyeceğiz. Bu olmadı, olmayacak inşallah. Aslında limanları açmak tek başına bir talep değil. Orada yapılmak istenen, bir dayatmayı Rum Kesimi üzerinden bize kabul ettirebilmekti. Bugüne geldiğimizde kim kaybetti, kim kazandı? ASYA STRATEJİMİZ DE VAR Kesinlikle Türkiye'nin bir Avrupa stratejisi olduğu gibi bir Asya stratejisi var ve bunu belli aralıklarla revize ederek sürdürüyoruz. Şangay İşbirliği Örgütü'ne, aslında 3 senedir çalışmalarımız sürüyordu; şimdi bu çalışmaları geçen sene tamamladık, diyalog ortaklığı statüsü kazandık; ilk fırsatta da bunun anlaşmasını Kazakistan’da imzaladık. Asya stratejisine özel bir önem veriyoruz ve o anlamda Asya'nın bütünlüğünü kapsayan yapılarla ilişkilerimizi pekiştiriyoruz. Bütüncül stratejinin bir parçası. Geldiğimiz noktada, yani içeride süreç ilerledikçe bizim hem iç huzurumuz ve barışımız takviye edilecek; hem Türkiye'nin kalkınması, Güneydoğu, Doğu bölgemize yansıyacak ve oradaki insanlarda aidiyet hissi pekişecek, oradaki insanlardaki geleceğe beklenti, ufuk açılacak, hem de, sınırın hemen ötesindekilerle sınırları değiştirmeden entegrasyon yaşayacağız. Bu Kuzey Irak için de geçerlidir, Suriye'nin kuzeyinde her kesim için de geçerlidir.Filistin'deki bu parçalanma, yani şu anda iki otorite halinde olması birçok açıdan en fazla Filistinlilere zarar veriyor. Biz Türkiye olarak her zaman bunun aşılması için çaba sarf ettik. Filistin ikiye bölündüğünde Arap dünyası da ikiye bölünüyor. Halbuki, bir an önce bir birliktelik oluşursa, hem pazarlık gücü yüksek olur Filistin'de hem de Filistin halkının kaynakları daha etkin ve verimli bir şekilde kullanılabilir. söyledik. Bu konuda artık görev Filistinli kardeşlerimize düşüyor; bir an öncebu ayrılığın giderilmesi lazım. böyle herkes kesin bir çözüm için çalışmalı. "Başbakanın ziyareti Filistinliler'in beklediği bir ziyaret. Doğru bir zamanlamayla sürece pozitif katkı sağlayacak bir adım olacaktır. Filistin uzlaşısı olduğunda Abbas'ın da Gazze'ye gitmesi söz konusu. Başbakan'ın ziyareti vesile edilerek Filistin uzlaşısında mesafe alınabilir. Abbas ile Halid Meşal'le de konuştuk. Bütün taraflarla bir Filistin ziyareti yapılabilir. Bu önemli bir faktördür ziyarette. Esas bizi ilgilendiren konu bu." Davutoğlu Başbakan Erdoğan’ın Gazze planı diyebileceğimiz ihtimali açıkladı: “Filistinliler uzlaşırsa Gazze’ye Abbas ile gitmek de söz konusu olabilir.” Bu ihtimal, eğer gerçekleşirse, Ortadoğu’da oyunun kurallarını, sahneyi değiştirecek bir gelişme olur. Bu durumda Erdoğan’ın örneğin Ramallah’a gitmesine de, dolayısıyla İsrail toprağına ayak basmasına da gerek kalmayabilir; Abbas’la birlikte, hatta belki Meşal’le üçü birlikte Mısır’ın Refah sınır kapısından Gazze’ye girebilirler. Erdoğan bu arada Meşal’den İsrail’in var olma hakkına dair bir taahhüt de alabilirse, bu yalnız ABD’yi değil, Rusya’dan AB’ye dek dünyanın pek çok siyaset aktörünü memnun eder. Tabii bu aşamada bunlar hep ihtimal, ama meşru zeminde gerçekleşebilecek ihtimaller; tabii bir şekilde Filistinlilere engel olunmazsa. Küreselleşmeyi En İyi Anlayan Toplum BizizYaşadığımız çağda küreselleşmeyi Türk toplumu kadar hiçbir toplum anlayamayacağını da vurgulayan Davutoğlu, dünyanın geleceğinde rol oynayacak aktörlerin şu an dünyayı yöneten aktörler değil, Türkiye gibi sancılı bir süreçten geçen aktörler olacağını söyledi.
www.ForumG azetem. com GlobalMediaLinks. com Türk ve Dünya medyasına link sayfanız..
Türkiye’nin gezi portalı
TurkTurist.com 159. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
B
ŞİFRE: JENERASYON
İ
İ
S
B
Ş E B N E M F E R A H R E E L S A İ K A S
Şebnem Ferah
H
F İ T
K O K U
A N A N E M A T
Y E L C A N
T U R
G E C E M A
S
M
T İ R A N
Funda Arar
H A V A L E Y A D
O
H A T A
E
C A
A N A N A S P E S
İ
L E T İ
P E R İ T O N
R E T
Ç A M
A T A K
T O N
A Y İ N
K A L E
N
E M İ R
A N E M O N
İ Z İ N E S
İ S
J Ü R İ
A S İ
M E R A
P
D E D E
Y A R D A K G A
U L A D K
K O N Y A T A
A S
T E R A N E
Sibel Can
TADF iPhone Apps hizmete girdi Türk-Amerikan toplumu arasında daha hızlı, etkin ve kaliteli bir bilgilendirme ağı oluşturmak amacı ve Mezun Group’un destekleri ile TADF iPhone App’ın hizmete girdiği açıklandı. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu’nun toplumumuza yönelik çalışmalarının aralıksız devam ettiğini belirten TADF Teknolojiden Sorumlu Başkan Yardımcısı Dr. Gökhan Gelişen, Mezun Group ile birçok projede ortaklaşa çalıştıkları için mutlu olduklarını söyledi. TADF Applikasyonu’nun güncel haberler ve toplumsal duyurular gibi birçok fonksiyonu içerdiğini söyleyen Gelişen, applikasyonu Türk Amerikan toplumuna her alanda sağlıklı ve hızlı bilgi akışı sağlamak için günümüz koşullarına uygun olarak geliştirdiklerini belirtti. 14 senedir yurtdışında ve özellikle Amerika'da eğitim almak veya yaşamak isteyen Türk'lere internette ve mobil dünyada, en son bilişim teknolojilerini kullanarak, kitlesel paylaşım ortamı sağladıklarını söyleyen Mezun Group CEO'su Ali Hantal, yaptıkları tüm çalışmalarda Amerika'daki Türk organizasyonları ve özellikle TADF ile çok yakın ilişkide olduklarını ve bu uygulamayı TADF ile birlikte hayata geçirdikleri için büyük memnuniyet duyduklarını belirtti. Ayrıca Mezun Group olarak sahip oldukları tüm alt yapı ve teknolojik olanakları başta TADF olmak üzere dünyadaki tüm Türk sivil toplum kuruluşları ile paylaşmaya her zaman hazır olduklarını söyledi. TADF Applikasyonu Nasıl Yüklenebilir? Apple Store’da ara (search) bölümüne TADF yazarak 1 dakikadan az sürede applikasyonu ücretsiz indirebilirsiniz.
AMERİKA HABERLERİ
11
Milli Takım Antrenörü Kazbek Tambi ile Spor Değerleri Üzerine konuştuk
Kazbek Tambi ile World Class Akademisi merkezinde röportaj yapmaya gittiğimde, onu çocuklarla dolu beş altı sahaya bakarken buldum. Beni çağırıp şöyle dedi: - Esra, şuraya bak. Şu manzara soluğunu kesmiyor mu? 500 erkek ve kızın öğrencisi olan akademi için çabalamasının onu heyecanlandırdığını görebiliyordum ve ben de heyecanımı saklayamadım. - Bu oyuncu seçmeleri ya da başardıklarımızın derecesi değildi, dedi. - Sporda erdemli bir şey var ve ben bunu görebiliyorum. Bu en zor anda bile gün gibi ortada, herkesin kendini kanıtlama derdinde olduğu şey oyuncu seçmeleri.
Kazbek - Ailem Kafkasların Karaçay- Çerkez bölgesindeki İkinci Dünya Savaşı dönemi mültecilerinden. On yılı aşkın hapishane kampları ve ülkeden ülkeye sürgünden sonra Türkiye aileme ev ve iş vermiş. Ailem bunu asla unutmadı ve çocuklarının da hatırladığından emin olması için gerekeni yaptı. Amerika’da doğmama rağmen az çok Türkçe konuşabiliyorum. Türkiye bir parçam olarak kalacak. Bundan dolayı bu benim için bir onur ve şükranlık duygusu olarak ödeyeceğim bir borç. Spor, bize oyuna, hocalarımıza ve gelecekteki oyuncularımıza borcumuzu ödemeyi de öğretir. Bunun karşılık vermenin doğal bir içgüdü olduğuna inanıyorum. E.S. - Türk gençliğine sporun sağladığı diğer değerler nelerdir?
Yüzündeki gülümsemeyle kafasını çevirdi ve ben de röportajıma devam ettim. E.S.- Bir avukat, kolej antrenörü, profesyonel ve ulusal takımların yetenek avcısıyken birden çok spor kuruluşunu idare ederken nasıl böyle zirvede kalabildiniz?
Kazbek - Araştırmalar şimdilerde sanayileşmiş ülkelerdeki çocukların bir önceki nesle göre önemli ölçüde daha az aktif olduğunu göstermektedir. Pasif yaşam tarzı diyabet, kanser, depresyon ve kalp sorunları gibi birçok hastalıkla birebir bağlantılıdır. Sporlar, özellikle futbol, fiziksel ve zihinsel sağlığı, disiplini ve saygıyı gerektiren bir yaşam biçimidir.
Kazbek - En fazla gurur duyduğum ve uğurlarına en çok çalıştığım üç küçük çocuğumu unuttunuz. Çoğu insan gibi temel inancım dinim, ailem ve kültürümle şekillendi. Ancak hayat becerilerimi ve hedeflerime ulaşma başarımı futbol eğitimine bağlarım. Bana ve dünyadaki tüm profesyonellere başarının anahtarını veren, genç atletleri geliştirme konusunda beni heyecanlandıran da bu işte. Yaşlandıkça, güvendiğim kişileri kurumları yürütmekle görevlendirmek zorunda olduğumu biliyordum bu yüzden yeğenlerim Elbrus ve Shawn’ı projelerimi yönetmede bana yardım etmeleri için hazırladım. 26 yaşındayken, iki yeğenim de operasyonu yürütecek olgunluğa ve zekâya sahiptiler ki onlarla gurur duyuyorum. Akademik yönlerinin yanı sıra, futbol gelişimlerinin merkezi oldu.
Bu, ayrıca sürekli baskı altında tutulan çocukların sorunları çözmeyi, yetişkinlerin grupla birlikte çalışmayı öğrendiği ve oyunda kendi başlarına direk etki yapma inisiyatifini ele aldığı dinamik bir forumdur. Aslında, spor öğrencilerin kendilerini hayata hazırlayacağı ve zorlayacağı, oyunun doğasında olan sorunlara kendi çözümlerini bulacağı ve başarılı bir kişilik olarak gitgide nitelik kazanan bir birey olmayı öğrettiğimiz bir laboratuardır. Modern kültürün sosyal dokusunda sporun ne kadar önemli olduğunu biliyorum ve programımızın sağlam karakterli, iyi insanlar yetiştirdiğini günlük olarak izliyorum. Bazıları profesyonel olurken, diğerleri kolej için oynayacak sonuçta herkes güçlü bireyler haline dönüşecek.
E.S. - Türk kökenli yetenekli genç oyunculara neden burs veriyorsunuz?
Röportaj: Esra Sarigül
"Hayır işle, yüksek tansiyon hastası olma riskini düşür" ABD'de yapılan bir araştırma, hayır işlemenin yüksek tansiyon hastası olma riskini yüzde 40 azalttığını ortaya koydu ANKARA (AA) - Yardım etmenin, yüksek tansiyon riskini azaltabileceği belirlendi. Carnegie Mellon Üniversitesi'nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, karşılık beklemeden yılda en az 200 saat yardımda bulunan yaşlıların yüksek tansiyon riskinin yüzde 40'a kadar azaldığını gösterdi.
tansiyonu önlemede ilaçsız seçenek olabileceği mal olduğu not edildi. vurgulandı. Yılda en az 200 saat karşılık beklemeden yardımda bulunan kişilerde, 4 yıl sonra, yüzde Araştırmaya imza atanlardan Rodlescia S. 40 daha az yüksek tansiyona rastlandı. Sneed, her gün, kötü beslenme, hareketsizlik gibi olumsuz hayat biçimlerinin yüksek tan- Yaşlanmayla emeklilik, yakınların ölümü, çocuksiyon riskini artırdığına ilişkin yeni şeyler öğre- ların evden ayrılması gibi olayların kişilerin nildiğini ancak ilk kez hayır işleri gibi olumlu sosyal etkileşim için doğal fırsatlarla daha az etkenlerin riski azaltıp azaltmadığını inceledik- karşılaşmasına neden olduğunu belirten Sneed, lerini belirtti. yardım faaliyetlerinin sosyal bağların kurulmasını sağladığına dikkati çekti. Buna göre, ABD'de 51-91 yaşındaki 1164 kişinin katıldığı araştırmada bilim adamları, Bilim adamı, iyi sosyal ilişkilerin sağlıklı katılımcıların 4 yıl arayla, iki kez tansiyon bilgi- yaşlanma ve birçok hastalık riskini azalttığına leri ve yaşam tarzlarına ilişkin verileri aldı. ilişkin kanıtların bulunduğunu vurguladı.
"Psychology and Aging" dergisinde yayımlanan araştırmada, hayır işlerinde bulunmanın yüksek İlk görüşmede, bu kişilerin tansiyonunun nor- Muhabir: Şeyma Tahan Yayınlayan: Murat Taydaş
SAĞLIK HABERLERİ
12
Uzmanlardan güneş yanığı uyarısı Abant İzzet Baysal Üniversitesi(AİBÜ) Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Nadir Göksügür, cilt kanseri gelişiminde güneşin ciddi etkilerinini bulunduğunu belirterek, "Birçok cilt kanseri türü güneşle alakalı" dedi. Yaz mevsiminde güneş ışınlarının dünyaya daha dik olarak ulaşacağını ve insan vücudu üzerinde istenmeyen etkilere yol açabileceğine dikkati çeken Göksügür, insanları direkt güneş ışınlarına maruz kalmamaları konusunda uyardı. seyreden bir cilt kanseri tipi. Bunda risk faktörlerinin biri de daha önceki dönemde geçirilmiş güneş yanıkları. Genellikle bu çocukluk döneminde olduğunda risk daha da artıyor." -Tatilin ilk günlerine dikkat
"Güneş ışınlarının direkt vücuda teması deri, saç, yüz ve tırnak travmalarına yol açabilir"
Vücudun güneşe alışması açısından vatandaşların özellikle tatillerinin ilk günlerinde çok dikkatli olmaları önerisinde bulunan Göksügür, güneşten korunmak için bazı noktalara dikkat edilmesi gerektiğini belirtti. Güneş nedeniyle ileriki yaşlarda yaşanacak büyük risklerden çocukların korunabileceğine işaret eden Göksügür, "Tatilin ilk günleri büyük risk teşkil ediyor.
BOLU (AA) - Göksügür, güneşin deriye olan etkisinin iyi bilinmesi gerektiğini ifade ederek, "Toplumda özellikle güneşin zararıyla ilgili farkındalık yaratılması çok önemli. Biz artık tıp camiası olarak neredeyse güneşle sigarayı eşit tutup halkı o şekilde uyarmak gerektiği konusunda hemfikiriz. Cilt kanseri gelişiminde güneşin ciddi etkileri var. Birçok cilt kanseri türü güneşle alakalı" şeklinde konuştu. Güneşin insan vücudu üzerinde olumlu etkilerine de işaret eden Göksügür, güneş ışınlarını alan vücudun D vitamini açısından daha güçlü olduğunu aktardı. Göksügür, çocukluk döneminde güneş yanığına maruz kalanların daha kolay cilt kanserine yakalanabileceğini vurgulayarek şöyle konuştu: "Güneşin yoğun olduğu saatlerde açık alanda çalışanlar, uzun süre güneş altında kalanlar, çiftçiler ve balıkçılar cilt kanseri konusunda risk grupları. Bunun dışında sadece yaz mevsiminde tatil nedeniyle kısa süreli güneşe maruziyetlerde de bu risk yaşla beraber gittikçe artıyor. Burada diğer bir risk de güneş yanıklarıyla ortaya çıkıyor. Özellikle Malign Melanom dediğimiz çok ileri derecede ağır
Çünkü vücudun kendi adaptasyon noktaları var. 3 ve 4. güne doğru yavaş yavaş vücut melanin üretimini arttırarak pigmantasyon oluşturarak bu riskten kendisini koruyor. Bu dönemi özellikle dikkatli geçirmek lazım. Burada yapılacak olan şeyler belli. Öğlen saatinde güneş ışınına maruz kalmamak. Direk güneş ışınlarına maruz kalmamak. Biraz daha gölgeyi tercih etmek. Uygun kıyafet seçimi. Şapka ve şemsiye kullanmak ve gölgelik alanları tercih etmek. Bir koruyucu kremler" ifadesini kullandı. Bunun yanında, açık cilt renklilerin güneşten daha fazla korunması gerektiğine vurgulayan Göksügür, "Burada diğer bir önemli faktör de cilt tipi ve renk. Koyuluğuna göre cilt tipleri ayrılıyor. Özellikle açık renk tenler, açık göz rengi bunlar risk grubunda. Çünkü bunlarda melanin sentezi çok yoğun değil. Olsa bile koruyuculuğu çok fazla değil. Güneş yanığı daha kolay oluşuyor. Özellikle açık tenlilerin çok daha fazla dikkat etmesi lazım" dedi. Göksügür, titiz davranılırsa ve çocuklar iyi korunursa ileri derece güneş yanıklarının oluşmayacağını da belirterek, her şeye rağmen oluşan yanıkların tedavisinin ise normal sıvı yanıkları gibi yapılması gerektiğini farklı yöntemlerden kaçınılması gerektiğini vurguladı. Muhabir: Zafer Göder, Mehmet Emin Gürbüz Yayınlayan: Atakan Çelik
KASTAMONU (AA) – Medipol Üniversitesi Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Özdemir, yaz mevsiminde güneş ışınlarına karşı cildin oldukça savunmasız olduğunu belirterek, "Güneş ışınlarının direkt vücuda teması deri, saç, yüz ve tırnak travmalarına yol açabilir" dedi. Doç. Dr. Özdemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güneş ışınlarının yoğun olduğu saatlerde vatandaşların kendilerini korumasında yarar olduğunu, kapalı mekanların tercih edilmesi gerektiğini söyledi. Güneş ışınlarının yoğun olduğu anlarda sağlık ve eğlence amaçlı yürüyüş ve yüzme faaliyetlerde bulunulmaması gerektiğini ifade eden Özdemir, cildin koruması açısından giyecek seçiminin de önem taşıdığını dile getirdi. Özdemir, etkili bir güneşten koruma için sık dokumalı yapıya sahip ipek ve polyester türü giyeceklerin tercih edilebileceğine işaret ederek, "Çok açık renkli kıyafetler güneş ışınlarını cildimize yansıtabileceği için çok tavsiye edilmemektedir. Uygun şapka ve güneş gözlükleri kullanımı da güneşten korunmaya yardımcı olacaktır. Güneş ışınlarının direkt vücuda teması deri, saç, yüz ve tırnak travmalarına yol açabilir" diye konuştu. Güneş ışınlarına karşı çeşitli kremlerin kullanılmasında da yarar olduğuna dikkati çeken Doç. Dr. Özdemir, kremlerin 2 ile 4 saat arasında koruma sağladığını kaydetti. Muhabir: Erdinç Aksoy, Semih Yüksel Yayınlayan: Atakan Çelik
Yüksek Hızlı Tren Gelin Arabası Oldu
Eskişehir (AA) - Ankara'da tanışan ve nişanlanan genç çift, nikahlarının kıyılacağı Bursa'ya gitmek için Yüksek Hızlı Tren'i (YHT) tercih etti. Damat Aygün Çoban (30), Eskişehir Garı'nda AA muhabirine yaptığı açıklamada, Bursa'da özel bir otomobil firmasında işçi olarak çalıştığını bildirdi. Nişanlısı Ayşe Eski (24) ile Ankara'daki alışveriş merkezinde ortak bir arkadaşlarının aracılığıyla tanıştıklarını ifade eden Çoban, şöyle konuştu: "Bunun ardından sürekli YHT ile yolculuk yaptık. Nişanlım, Ankara'dan Eskişehir'e Yüksek Hızlı Tren ile ben de Bursa'dan Eskişehir'e karayoluyla geliyordum. Eskişehir, evlenmeden önce buluşma noktamızdı. Nişanlımı buradan Ankara'ya uğurlardım. Bir gün YHT ile yolculuk yapan yeni evli bir çift gördük. Bunun üzerine gelinlik ve damatlık giyip YHT ile Ankara'dan Eskişehir'e gelme kararı aldık. Gelin aracı olarak YHT'yi kullandık. Vatandaşlar, bizim Ankara Garı'na fotoğraf çektirmek için geldiğimizi sandı. Daha sonra trene binince herkes şaşırdı. YHT çalışanları bize ilgi gösterdi. Bursa'da saat 16.00'da Barış Manço Kültür Merkezi'nde nikahımız var." Yaklaşık 1,5 yıl önce aldıkları kararı şimdi gerçekleştirebildiklerini anlatan Eski, "Nişanlım, Ankara'dan Eskişehir'e gelirken her zaman bekletirdi. İlk kez beni bekletmedi. Trendeki vatandaşlar çok şaşırdı. Bize çeşitli ikramlarda bulundular" dedi. Muhabir: Deniz Açık Yayınlayan: Mürsel Çetin
16
AMERİKA HABERLERİ
Remembering the Paterson Silk Strike of 1913 When Eastern European Jews arrived in Paterson from textile centers such as Łódź and Białystok in the early twentieth century, they did so as skilled weavers, rather than sweatshop laborers. They were an integral part of the months-long silk strike of 1913, which took place exactly 100 years ago.
As part of the commemoration of the silk strike’s centennial, the Passaic County Historical Society has installed an exhibit entitled We Had to be Rebels: Remembering the Paterson Silk Strike of 1913 in Lambert Castle, the Victorian-era mansion built by silk magnate Catholina Lambert. In addition, the Society is welcoming author David Wilson, who recently wrote a book on the experiences of Paterson Jewry entitled Jews of Paterson, to speak at the Castle on Sunday, June 30 at 2 p.m. While acknowledging the substantial role Jewish immigrants played in the 1913 strike, Wilson’s book also touches on more personal topics. According to Wilson, the book includes recollections of “the Hamilton Avenue bagel bakery, Purity Cooperative rye bread, candy stores, delicatessens, the YMHA, bar mitzvah coaches, rabbis, the baby doctor, pediatricians, schoolteachers, and even the synagogue shammes.” For more information about this or any of the other programs offered by the Passaic County Historical Society, call (973) 2470085 or visit lambertcastle.org.
Kapadokya’nın ziyaretçi sayısı 5 ayda 1 milyona yaklaştı
NEVŞEHİR (AA) - Türkiye'nin peribacaları ve yer altı şehirleri ile ünlü turizm merkezi Kapadokya bölgesini geçtiğimiz mayıs ayında 345 bin 156 kişi ziyaret ederken, yılın ilk 5 ayındaki turist sayısı ise 1 milyona yaklaştı. Nevşehir Valiliğinden yapılan yazılı açıklamada, peribacaları, kayadan oyma kiliseleri, yer altı şehirleri ve sıcak hava balonculuğu ile ünlü Kapadokya bölgesindeki tarihi ve turistik merkezleri, bu yılın 5 aylık bölümünde 990 bin 480 yerli ve yabancı turistin gezdiği belirtildi. Bölgeyi geçen yılın aynı döneminde 848 bin 453 kişinin ziyaret ettiği ifade edilen açıklamada, turist sayısında bu yıl yaşanan artışın yüzde 18'i bulduğu bildirildi. Açıklamada, geçtiğimiz mayıs ayında 345 bin 156 kişinin geldiği Kapadokya bölgesinde turistlerin en fazla ziyaret ettiği mekanların Göreme Açık Hava Müzesi, Kaymaklı ve Derinkuyu yer altı şehirleri olduğu dile getirildi. Muhabir: Murat Asil Yayınlayan: Ersin Altınsoy
Samsun, "hemşehriler buluşmasına" ev sahipliği yaptı SAMSUN (AA) - İlkadım Belediyesi ev sahipliğinde ilki düzenlenen “Hemşehriler Buluşması”, renkli görüntülere sahne olan yürüyüşle başladı. İstiklal Caddesi'nde bir araya gelen "hemşehriler", Sevgi Parkı'na kadar yürüdü. Yürüyüşe Ordulular kağnıyla, Erzurumlular atlarla, Trabzonlular kemençeyle, Artvinliler tulumla, Gümüşhaneliler ise folklor ekibiyle katıldı. Halk oyunu gösterilerinin sunulduğu yürüyüşte vatandaşlar da ekiplerle horon oynadı. Yürüyüş sonunda gazetecilere açıklama yapan İlkadım Belediye Başkanı Necattin Demirtaş, bu yıl birincisi yapılan etkinliğe katılımın sevindirici olduğunu söyledi. Samsun’da yaşayanların memleket özlemini gidermek adına gerçekleştirdikleri buluşmayı gelecek yıllarda daha da zenginleştireceklerini vurgulayan Demirtaş, yöresel simgelerin etkinliğe renk kattığını vurguladı. Muhabir: Mustafa Çavuş Yayınlayan: Orhan Topal
Kozadan Kumaşa Bursa Koza ve İpek Festivali
LÖSEV BİNLERCE AİLEYİ RAMAZAN BEREKETİ İLE DONATIYOR Ramazan ayı boyunca Türkiye genelinde 13.000’i aşkın lösemili ve kanserli çocuk ve ailesine, içeriğinde gıdadan giysiye, kırtasiyeden oyuncağa pek çok ihtiyaç malzemesi bulunan LÖSEV Yardım Kolileri ulaştıracak. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, yardımlaşma duygusunun farklı bir anlam kazandığı Ramazan ayı boyunca tüm ailelerini kucaklayacak ve değerli bağışçıların destekleriyle onları yalnız bırakmayacak.
Türkiye’nin Dört Bir Yanındaki Ailelerle İftar Yemeklerinde Buluşuyor. Zorlu bir tedavi sürecinden geçen lösemili çocuklar ve ailelerine yalnız olmadıklarını hissettirmek, moral kazanmalarını sağlamak amacıyla Türkiye’nin dört bir yanında düzenlenecek Geleneksel LÖSEV İftar Yemekleri ile yüzlerce aile bir araya gelecek. İyilikler Tırı Ramazanda da Yollarda Yardım kolileri yüklü LÖSEV İyilikler Tırı da ailelere ihtiyaçlarını ulaştırmak üzere Türkiye’nin dört bir yanını il il dolaşarak tüm ailelerine yardımlarını birebir elden ulaştırıyor, bu sayede binlerce lösemili çocuğun yüzünü güldürüyor. Tırda ailelerin ihtiyacı olacak gıdadan giysiye, kırtasiyeden oyuncağa, iğneden ipliğe her ürün bulunuyor ve aileler ihtiyaçlarını buradan temin edebiliyorlar. LÖSEV’e kayıtlı ailelere Ramazan ayı boyunca iletilecek, içeriğinde temel ihtiyaçların yer aldığı kolilerde et ve et ürünlerinin bulunduğu seçeneklerde mevcut; Acil Yardım Kolisi, Küçük Aile Kolisi, Mutlu Aile Kolisi, Gülen Çocuklar Kolisi Ramazan Ayı boyunca destek vermek isteyen duyarlı kişi ve kuruluşlar tüm Türkiye’deki banka şubelerinden, PTT şubelerinden, telefon numaralarımızdan, tüm gsm operatörlerinden 3406’ya boş bir SMS ile veya www.losev.org.tr üzerinden bağış seçeneklerini inceleyerek katkıda bulunabilirler.
BURSA (AA) - Bursa Valiliğinin himayesinde Bursa İpekçiliğini Geliştirme Derneğince (BİGDER) düzenlenen "Kozadan Kumaşa Bursa 1. Koza ve İpek Festivali" başladı. Orhangazi Parkı'ndaki festivalin açılış töreninde, kozanın üretiminde kullanılan materyaller sergilendi, tezgahlarda kozanın ipliğe dönüşme süreci ziyaretçilere anlatıldı, ipek kıyafetlerin yer aldığı defile düzenlendi. Törende konuşan Bursa Valisi Şahabettin Harput, Bursa'yı koza ve ipekle anılan şehir haline getirmeyi hedeflediklerini belirterek, üretimi durma noktasına gelen kozacılık için üretici ve köylülere koza ve dut fidanı desteği verdiklerini söyledi. Kozanın unutulmaması için 2013'ü "Koza Yılı" ilan ettiklerini anımsatan Harput, "Amacımız, ipeğe entegre olarak köydeki kozayı alıp, ipek, maş ürün haline getirerek, kalitenin adı ve marka olarak 'Bursa ipeği' şeklinde dünyaya pazarlamak. Koza Han'ın yeniden aslı ile anılması adına yola çıktık, bu yoldan dönmek yok, ya başaracağız, ya başaracağız" diye konuştu. Bursa Ticaret Borsası (BTB) Başkanı Özer Matlı ise kentin ekonomik gelişmişliğinde koza üretiminin payı olduğunu ifade ederek, "Zaman içinde aile ekonomilerindeki değişim ve farklı üretim teknikleri yüzünden kozacılık ve ipekçilik geride kaldı. Bursa ipekçiliğinin yaşatılması ve devam ettirilmesi adına bizlere daha önemli görevler düşmektedir. Bu konuda bizler de yeni çalışmalar planlamaktayız. Bundan sonra önemli bir değer olan Bursa kozacılığı ve ipekçiliğinin canlandırılması için önemli çalışmalar içinde olacağız" şeklinde konuştu. Bursa Koza Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (KOZABİRLİK) Genel Müdürü İsmail Aydın da tarım ilaçları ile koza üretecek mekanların yetersiz olduğuna dikkati çekerek, 1990'da Bursa'da 15 bin ailenin 635 ton ipek böceği ürettiğini, bugün ise 96 ailenin 6 ton ipek böceği ürettiğini vurguladı. Muhabir: Büşra Nur Özcan Yayınlayan: Kemal Kaymak
OPINION
21
Önemli Telefonlar Rehberi
While there’s nothing pleasant about the process of being pursued by a debt collector, there are laws in place to provide protection against abusive collection practices. The Fair Debt Collection Practices Act is a federal law governing things that debt collectors can and cannot do. Under the law, a debt collector cannot contact the person at an inconvenient time or place. This means not before 8:00 a.m., and not after 9:00 p.m., local time. If debt collectors know that the person is represented by an attorney, they must contact the attorney. They should not contact debtors at their place of employment if they know, or have reason to know, that the debtor's employer prohibits it. If people tell a debt collector in writing that they refuse to pay a debt, or that they wish for the debt collector to cease further communication with them, the debt collector should cease communicating with them, with several exceptions. Additionally, debt collectors may not engage in conduct that results in harassing, oppressing, or abusing people. Conduct that would violate the Act includes the use, or threat of use, of violence or other criminal means to harm the physical person, reputation, or property of any person; the use of obscene or profane language or language, the natural consequence of which is to abuse the hearer or reader; the publication of a list of consumers who allegedly refuse to pay debts, except to a consumer reporting agency or to persons meeting the requirements of the Act; the advertisement for sale of any debt to coerce payment of the debt; causing a telephone to ring or engaging any person in telephone conversation repeatedly or continuously with intent to annoy, abuse, or harass the person. A debt collector may not use false, deceptive, or misleading representation or means in connection with the collection of any debt. This includes representation or implication that the debt collector is vouched for, bonded by, or affiliated with the United States or any State, including the use of any badge, uniform, or facsimile thereof. The collector may not make a false representation of the character, amount, or legal status of any debt; or that he or she is an attorney; or that a representation or implication that nonpayment of any debt will result in the arrest or imprisonment of any person or the seizure, garnishment, attachment, or sale of any property or wages of any person unless such action is lawful and that the debt collector or creditor intends to take such action. (Fair Debt Collection Practices Act) Since many people are facing debt collection in this dismal economy, it can be important for them to recognize the type of conduct that is permissible in these types of actions, and the type of conduct that crosses the line. Timur handles lawsuits for car accidents, slip & fall accidents, work accidents, cruise ship accidents, serious personal injury, hospital errors, medical malpractice, dangerous product, pharmaceutical drugs, workplace discrimination, sexual harassment and other areas of law. ▪ www.benimavukatim.com ▪ t.akpinar@verizon.net ▪ 718 224-9824
Dünya medyasına link sayfanız..
An unfortunate product of this dismal economy is aggressive debt collection. As people lose their jobs or face other financial hardships, they can find themselves unable to pay bills. When this leads to collection action, the situation can become stressful. The original entity to whom money is owed, say a hospital or lending institution, will contact the debtor to let them know they have a bill that’s past due. If they don’t receive the response they were looking for, which is a check in the mail, the matter usually winds up with a collection agency.
(202) 612-6700 (212) 949-0150 (212) 949-0160 (212) 687-8395 (212) 687-2194 (212) 687-1530 (212) 661-7494 (212) 450-9164 (212) 661-1039 (212) 867-9023 (212) 687-2350 (202) 612-6700 (202) 612-6770 (202) 612-6807 (202) 612-6810 (202) 612-6790 (202) 612-6780 (202) 612-6794 (202) 612-6800 (202) 612-6740 (312) 263-0644 (713) 622-5849 (323) 655-8832 (212) 682-7688 (202) 483-9090 (800) 874-8875 (212) 557-5612 (212) 621-9400 (613) 789-4044 (647)-230-9397 (718) 438-6919 (716) 482-4210 (973) 345-6584 (973) 345-1083
GlobalMediaLinks. com
Legal Requirements of Fair Debt Collection Practices
T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Birleşmiş Milletler Temsilciliği T.C. New York Başkonsolosluğu T.C. New York Eğitim Ataşeliği T.C. New York Kültür ve Turizm Ataşeliği T.C. New York Ticaret Ataşeliği T.C. New York Ekonomi Ataşeliği T.C. New York Sağlık Ataşeliği T.C. New York Din ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği T.C. New York Basın Müşavirliği KKTC - BM Temsilciliği T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Washington Silahlı Kuvvetler Ataşeliği T.C. Washington Basın Müşavirliği T.C. Washington Eğitim Müşavirliği T.C. Washington Ekonomi Müşavirliği T.C. Washington Ticaret Müşavirliği T.C. Washington Gümrük Müşavirliği T.C. Washington Kültür Tanıtma Müşavirliği T.C. Washington Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi T.C. Chicago Başkonsolosluğu T.C. Houston Başkonsolosluğu T.C. Los Angeles Başkonsolosluğu Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu - TADF Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi - ATAA Türk Hava Yolları New York Ofisi T.C. Ziraat Bankası -New York Şubesi T.C. Vakıflar Bankası -New York Şubesi T.C. Ottawa Büyükelçiliği Kanada Türk Dernekleri Federasyonu New York Fatih Camii Rochester Hamidiye Camii New Jersey Paterson Ulu Camii New Jersey Karaçay Türkleri Camii
AMERİKA HABERLERİ
23
Haydi Amerikalı gençler, Galatasaray futbol okuluna!.. Galatasaray Futbol Okulu, “Galatasaray soccer Academy New Jersey”, 19.05.2013 Pazar günü resmen hizmete başladı. Açılışını Galatasaray Futbol Okulları Koordinatoru Selim Durmaz'ın yaptığı Galatasaray Futbol Okulu, dünyanın sayılı teknik direktörlerinden olan Fatih Terim’in projesi olan “Fatih Terim, genç aslanlarını arıyor” projesi kapsamında hizmete başlayan ilk resmi futbol okulu olma özelliğini taşıyor.
Açılış töreninde bir konuşma yapan Selim Durmaz, okulda 5-16 grubu çocuklara eğitim verileceğini ifade ederek, “ Galatasaray bir markadır. Amerika’da keşfedilmememiş çok büyük bir futbol potansiyeli var. Dünyanın her ülkesinden insanların yaşadığı bu ülkede kabiliyetli gençleri Cumartesi ve Pazar günleri düzenleyeceğimiz programlarla eğiterek Galatasaray’ımıza kazandırmak ve Galatasary’ın marka değerini en üst seviyeye çıkarmak amacındayız” şeklinde konuştu. Durmaz, director ve hocalarla sürekli temas halinde olduklarını belirterek hedeflerinin yetenekli geçleri Galatasaray A takımına hazırlyacaklarını ifade etti. Diğer taraftan okulun direktörlüğünü yapacak olan Süleymen Yılmaz da yaptığı konuşmada, “Türk ve yabancı gençlere Galatasaraylılık ruhunu aşılayacak, onları kötü alışkanlıklardan uzak tutarak iyi birer birey olarak yetiştireceğiz. NOT: Alımsatım işleminden hemen sonra evin arsası altından doğalgaz boru hattı Haydi Amerikalılar, geçmesi için bölgede sondaj faaliyetleri yapmakta olan: Galatasaray okuluna!” dedi.
UPSTATE NEW YORK’TA SATILIK EV Upstate New York’ta Johnson City’de nezih bir mahallede 1.3 acres arsa üzerinde 2 yatak odalı, 2 garajlı, tamir gerekli 1 ailelik ev satılıktır.
Galatasaray Soccer Academy 1199 Main Ave. 2nd Floor, Suite#2 Clifton ,NJ Phone:
1-973-253 1905
doğalgaz şirketlerine kiraya verme imkanı Fiyat: $ 30,000 İlgilenenler: 862-262-2497
FORUM Bulmaca - 159
24
Aklanma Üstteki resim
Dişi sığır Engel, uymazlık
Şehir Canlı, hareketli, aktif
İşaret Yabancı
Bayağı, sıradan Radyumun sembolü
Matematik -sel işlem
3
Gerçek Sebep (eski)
Gelenek Yasaklam a Arseniğin sembolü İçe dert olan şey
Satrançta yenilgi Sevgili Bir işte başta gelen kimse veya şey
El sıkışma Burunda hissedilen duyu
Ortadaki resim Ödeşme Tenis sahası
Danimark a’nın plaka işareti
Sibel ... (Alttaki resim) Hayret sözü
Dolaşma Tersine
Sevap
Büyük baba
İlham Akşam ile sabah arası Fas’ın plaka işareti
9
Bir ilimiz Kötü işlerde yardım (eski)
Muğla’nın bir ilçesi Kaleci vuruşu (futbol)
2
Rüzgâr Bakırın sembolü
Duman lekesi Beklenti, umut Uzaklık Galyumun belirten söz sembolü Tayin
7
Seçiciler kurulu
Yetki
Dik başlı Acele
Buyruk
1
Hint prenslerin e verilen unvan
Anlam
Acımasız, gaddar Para gönderme
Adale Özenli, düzgün, uygun Bir hayvan
5
Otlak Anma
Kalsiyumu n sembolü
Dağ lalesi Birdenbire
Yanlış, yanlışlık Zulmeden kimse
Tropikal bir bitki Müzikli sahne eseri
Notada Müsaade durak Kısa radyo işareti oyunu
10
Bin kiloluk ağırlık birimi Büyük anne
Dinî tören, ritüel İki şeyi ayıran açıklık
8
Yapılar topluluğu
Yenilgiyi kabul etme
Satrançta bir taş Karın zarı
Mesaj Küçük bitkiler
4
Geri çevirme
İğne yapraklı bir orman ağacı
Ezgi, makam, nağme
1
2
3
6
Çevik, hareketli Bir sayı
Emanet olarak
4
5
6
7
8
9
10
ŞİFRE: Hazırlayan: Güven Söztutan guvensoztutan@forumgazetem.com
AMERİKA HABERLERİ
25
BOSNALI KARDEŞLERİMİZİ YANLIZ BIRAKMADIK Soykırımda hayatını kaybedenler New York'ta BM'nin karşısında düzenlenen törenle anıldı. Programda Türkiyeyi ve Türk Amerikan toplumunu temsilen TADF Başkanı Ali Çınar konuşurken, Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliğinde Büyükelçi Yardımcısı olarak görev yapan Levent Eler, TADF Saymanı/Genç Türkler Başkanı Tulga Tekman,TADF Başkan Yardımcılarından Mustafa Turanda anma programına katıldı.
Törende konuşan Bosna Hersek'in BM Daimi Temsilcisi Mirsada Çolakoviç, bundan 18 yıl önce BM'nin "güvenli bölge" ilan ettiği Srebrenitsa'da soykırım işlendiğini hatırlatarak, Srebrenitsa'nın Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yaşanan en korkunç suça şahitlik ettiğini söyledi. BM'nin ve uluslararası toplumun bu trajediden gerekli dersi çıkardığı konusunda şüpheleri olduğunu dile getiren Çolakoviç, üç ay önce BM'de "Srebrenitsa Anneleri"nin konuşmasına izin verilmediğini hatırlattı. Çolakoviç, 1995'te yaşananların kabul edilmesinin önemine değinerek, "Gerçekler tanınmadan uzlaşma mümkün olmaz. Ülkeler arasında barış ve anlayış olması için yeni nesiller babalarının ve dedelerinin yanlışlarını öğrenmek zorundalar" diye konuştu. Bosna Hersek'in ilk BM Daimi Temsilcisi Muhammed Şakirbey de yaşananları hiçbir zaman unutmayacaklarını dile getirerek, '"Biz, bize bunları yapanları affetmeye hazırız. Ama bunun için gerçek bir pişmanlık ve af dileme istiyoruz" dedi. Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF) Başkanı Ali Çınar da "Bosna Hersekli kardeşlerimizin acılarını paylaşmak için buradayız" ifadesini kullandı. Çınar, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk halkının, daha önce olduğu gibi bundan sonra da Bosna Hersek halkına ve yakınlarını kaybeden ailelelere destek olmaya devam edeceğini söyledi. Türkiyenin 6 Şubat 1992'de Bosna Hersegi tanıdığını,2004te 2000e yakın Türk askerinin görev yaptığını ve şuanda hali hazırda 200 Türk Güvenlik Gücünün Bosna Hersekte barış ve yardımsever amaçlı görev yaptığını hatırlattı. Başkan Çınar Bosna Hersegin sevilen Toplum Lideri Mustafa Cerict'in " "Türkiye
bizim anavatanımız ve hep öyle kalacak sözlerini hatırlattı.TADF Başkanı Çınar, Balkanlarda barış ve huzurun sürekli olması için hep beraber çalışalım mesajını verir iken, Dünya Kamuoyunu Bosnalı kardeşlerimize yapılan soykırımı görmezden gelmemesi gerektiğini dile getirdi Programda Srebrenitsa'da yakınlarını kaybedenler de duygularını paylaştı. Katliamda 14 yaşındaki çocuğunu kaybeden Tima Aliç, Sırp askerlerinin götürdükleri oğlu Osman'ın, 2007 yılında kemiklerinin bulunduğunu öğrendiğini belirtti. Kimlik tespiti için oğlunun kemiklerinin kendisine gösterildiğini dile getiren Aliç, "Bir anne çocuğunu kemiklerinden nasıl tanıyabilir?" diye konuştu. Srebrenitsa’yı savaş döneminde güvenli bölge ilan etmiş ve 400 silahlı Hollandalı barış gücü askerleri ile korumasna rağmen BM, 1995 yılının Temmuz ayında Bosna Sırp ordusuna kendilerine sığınmış binlerce masum insanı savunmasız bir şekilde telsim etmişti. Bosna Sırp ordusu ile ‘Akrepler’ adı verilen Sırbistan özel güvenlik güçleri de Srebrenitsa’da katliama katılmış ve en az 8 bin 372 kişiyi katlemişlerdi. Yaşanılanları ‘‘Soykırım’’ olarak niteleyen Boşnaklar, katliamda çocuk ve kadınların da olduğunu ileri sürmüş ve bu iddiaları daha sonra yapılan araştırmalarla belgelenmişti. Kaynak: AA + TADF Bilgi Notlari
26
TÜRKİYE HABERLERİ
19. Çamlıhemşin Ayder Kültür Sanat ve Doğa Festivali Rize (AA) - Çamlıhemşin ilçesinde düzenlenen 19. Çamlıhemşin Ayder Kültür Sanat ve Doğa Festivali, boğa güreşleriyle sona erdi. Çamlıhemşin Belediye Başkanı İdris Lütfü Melek, güreşlerden önce yaptığı konuşmada, dünyanın hiçbir yerinde olmayan Ayder Yaylası'nın doğal güzelliklerini turizmin hizmetine sunmaya devam ettiklerini söyledi. Yaylanın doğal güzelliklerinin festival ile tanıtılmaya çalışıldığını ifade eden Melek, "Doğal güzelliklerin bitki örtüsünün dünyanın hiçbir yerinde olmadığını biliyoruz. Bu güzellikleri 12 ay turizmin hizmetine sunmak için çalışıyoruz. Festivaller ulusal boyut kazandı. Artık bu tür festivallere uluslararası boyut kazandırmak istiyoruz" dedi. Ayder Yaylası'nda deste, ayak, küçük orta, büyük orta ve baş kategorilerinde yapılan güreşlere Rize'nin ilçeleri ile Artvin'in Yusufeli ve Murgul ilçelerinden 65 boğa katıldı. Katılımcılardan Nurten Aykut'un, "Kibar" adını verdiği boğanın güreşler boyunca talimatlara uyması dikkat çekti. Aykut, boğasını güreş alanından çıkarırken bağlama ihtiyacı duymadı. Boğa, sahibinin komutlarına uyarak güreş alanından çıktı. Aykut'un boğası, müsabakalar sonunda birinci oldu. Aykut, Kibar'ın sözünü dinlediğini belirterek, "Kibar yedi yaşında ve onu ben büyüttüm. Ceviz, fındık, mercimek ve arpa ile besliyorum. Bütün komutlarıma uyuyor. Ne zaman 'dövüş' dersem, o zaman dövüşüyor. İki tane evladım var, Kibar üçüncüsü gibi. Dövüşü, beni dinleyişi ve herşeyi ile kibar olduğu için bu ismi verdim" dedi. Küçük orta kategorisi final mücadelesinde ise boğalar aralıksız 45 dakika dövüştü. Dövüş sonunda bazı boğaların vücudunda yaralar oluştuğu gözlendi. Veterinerler yaralı boğaların tedavisini yaptı. Boğa güreşleri sırasında bazı boğalar sahiplerine saldırdı, vatandaşların arasına girdi. Olaylarda bir boğa sahibi hafif şekilde yaralandı. Güreşlerde dereceye giren boğaların sahiplerine toplam 25 bin lira dağıtıldı ve çeşitli hediyeler verildi. Muhabir: Muhittin Sandıkçı, Tuğba Yardımcı Mısır/ Yayınlayan: Hüseyin Likoğlu
www.GlobalMediaLinks.com
Türk ve dünya medyasına link sayfanız..
Kenya and so on. It is necessary in our NBC nuclear-biological-chemical world of WMD." he told me. "But I don't like the entire world knowing my personal religious, business,medical, political views and who I communicate with!"
Interviewing NSA Leaker Snowden "Fear of the Almighty is the beginning of wisdom"NSA leaker Edward Snowden told Obama in an e-mail.. This Snowden told me in a specially-arranged satellite hookup to Hong Kong. "I even told Obama that the Reverend Wright whose Church he belonged to explained Almighty God sees, hears, and knows all things about everyone!"
"But you are suspected of treason and defection to a foreign power and can spill damaging secrets about America. You must return and face the music!"I told him with patriotic fervor. "I will seek political asylum in Iceland where I can play the whistle in a local band, but in America whistle-blowers don't live too long!" he said.
to President Obama for amnesty since I believe I am serving my country!" So I phoned President Obama on his private encrypted cell-phone whose security NSA cannot breach and told him of my conversation with Ed Snowden. Obama told me these surveillance programs "were in place" since the Bush Administration. "During my 2012 re-election campaign I had explained I needed four-more-years to cleanup the Bush mess, and I need more time to complete the job."
Meanwhile Mitt Romney was fuming: "The 2012 Presidential Election was skewed by these NSA revelations. Dissident groups and "NSA internal security Director Eli Lake is Republicans were targeted by the IRS and gunning for me as a dangerous leaker, but the election results are called into question!" "Twenty foreign intelligence agencies share when President Richard Nixon tried to plug he gasped at a hotel meeting of supporters. the information NSA gathers - China, Israel, national security leaks he was forced to re- "Sometimes I feel I might as well as be talkEngland, Germany, Sweden, Indonesia, sign under threat of impeachment. I appeal ing to a wall!"
SATILIK DÖNER MAKİNA VE ŞARJLI KESME BIÇAKLARI
AMERİKA İÇİ VE TÜRKİYE KARGO TAŞIMACILIĞI
Tümü kaynaklı, paslanmaz çelik, 4 petek, en az 40 pound et kapasiteli, İtalyan güvenlik vanalı, tüm pişirme peteklerinde alev söndüğünde gaz akımını otomatik kesen güvenlik sistemi, Amerikan sistemine uyan elektrik ve gaz sistemli.
Amerika içi yada Türkiye kargolarınız için en uygun fiyat.
İRTİBAT İÇİN : HAKAN MURSALOĞLU
Tel: 908-418-5865
TEL :
Arayın görüşelim: Pınar, Kadir Gold Cup Logistics
1.413.209.01.47
BERRBER/ KUAFÖR ARANIYOR İşlek bir cadde üzerindeki modern berber/kuaför salonumuzda çalışmak veya ortak olmak isteyen mesleğinde tecrübeli berber veya kuaförler aranıor.
Kareem: (973) 699-3620
www.goldcuplogistics.com
HELP WANTED
HASTABAKICI İŞ ARIYOR
SATILIK EVLER / New Jersey - Clifton
Looking for receptionist for medical office in Clifton. Criteria: speak Turkish and English, know how to use a computer, answer phones, schedule appointments, friendly manner.
Baktığı kişinin evinde kalmak şartıyla New Jersey, New York, Connecticut’ta yatalak hastaya bakacak lisanslı hastabakıcı iş arıyor. İlginenler aşağıdaki numarayı arayabilir:
New Jersey, Cliftoton’da iki müstakil ev satılıktır. Evler ikişer katlı. 2 banyo ve 2 tuvalet. Biri 3 diğeri 2 yatak odalı. Geniş mutfak,. 3 arabalık beton zeminli driveway. Geniş deck. Okullara çok yakın. New York’a giden otobüslerin durağına yakın. Daha fazla bilgi için:
Please call 908-812-1856 and leave a message or send a text message.
347- 806- 9994
SATILIK KUYUMCU DÜKKANI
Emlak Alım & Satım
Orlanda (Florida)nın en nezih semtinde 20 senelik
Bütün gayrimenkul alım satım ve kiralama işleriniz için uzman isim.
mazisi olan kuyumcu ve hediyelik iş yeri.
Müracaat Meli : 1- 407 - 435 -7395
1- 407 - 740 - 6771
Salih Okdemir 973 - 703 - 4721
BAKICI ARANIYOR
Kiralık Ofis ve Depolar
AVUKAT TİMUR AKPINAR
Güney New Jersey’de evimizde çocuk bakacak yatılı bayan aranıyor. Özel oda, banyo, yemek artı maaş. İlgilenenler:
Paterson’da Main Street ve Pazar yerine yürüme mesafesinde kiralık ofis ve depolar
Trafik kazaları, iş kazaları, Veraset ve vasiyet, Kayıp düşme kazaları, Yanlış Tıbbi Müdahale ve bir çok konuda New York ve New Jersey'de hizmetinizdeyiz.
973 - 517 -0918
718 - 224 - 9824
856 - 340 - 3984
862-262-2497
SATILIK EV Upstate New York’ta Johnson City’de nezih bir mahallede 1.3 acres arsa üzerinde 2 yatak odalı, 2 garajlı, tamir gerekli 1 ailelik ev satılıktır. NOT: Alımsatım işleminden hemen sonra evin arsası altından doğalgaz boru hattı geçmesi için bölgede sondaj faaliyetleri yapmakta olan
doğalgaz şirketlerine kiraya verme imkanı vardır. Fiyat: $
30,000
İlgilenenler: 862-262-2497 TOP DISCOUNT LIMOUSINE & CAR SERVICE
En güzel araçlarımızla ve uygun fiyatlarımızla sizleri evinizden New York ve diğer eyaletlerdeki havaalanlarına veya gitmek istediğiniz her yere ulaştırıyoruz. Güleryüzlü Türk şöförlerimiz ve geniş filomuzla hizmetinizdeyiz. Reservasyonlarınız için
1-866-890-1215 / 973-830-9636 570-242-5284
Onbir Ayın Sultanı: Ramazan
28
Orucun ve Ramazan ayının fazileti İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.
şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir.
Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-el-ecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünBu ayda, emri altında bulunanların, nettir. işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler Bu ayda, her gece, Cehenneme de affolur, Cehennemden azat olur. girmesi gereken, binlerce Müslüman Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet esirleri azat eder, her istenilen şeyi kapıları açılır. Cehennem kapıları verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş ya- kapanır. Şeytanlar, zincirlere pabilenlere, bütün sene bu işleri bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Alyapmak nasip olur. Bu aya saygısı- lahü teâlâ, bu mübarek ayda Onun zlık edenin, günah işleyenin bütün şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve senesi, günah işlemekle geçer. Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği eylesin! Âmin. (Mektubat ,1.c. 45.m.) kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yap- Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet malıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, için fırsat bilmelidir. oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. olur ve imanları olduğu anlaşılır. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı
Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.) Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyle: (Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai] (Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari] (Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai] Kaynak: Dinimizislam.com
23- Denize girince veya guslederken makattan su girmesi, [Hanbelî’de bozmaz.] 24- Dil altına konan ilacı emmek, 25- Makata konan pamuğun veya başka şeyin hepsinin içeri girmesi, 26- Vücuda giren ultrason veya endoskopi cihazında ilaç, merhem olması, 27- Lavman yaptırmak, [Mâlikî’de bozmaz.] 28- Özel olarak su buharı teneffüs etmek, 29- Burundan genze giden kanı yutmak, 30- Açlığa veya susuzluğa gerçekten dayanamayarak yiyip içmek, 31- Bayılanı ayıltmak için veya uyuyanın ağzına su akıtmak. 32Basur memesinin, taharetlendikten sonra, ıslak olarak içeriye girmesi, 33- Mastürbasyon yapmak, 34Yaş parmağı, ön veya arka tarafa sokmak, [Hanbeli’de bozmaz.] 35- Seferde iken kasten orucunu bozana kefaret gerekmez, sadece kaza gerekir. Çünkü seferde oruç tutmak farz değildir. 36- Kasten orucunu bozan, sonradan oruç tutmamayı mubah kılacak bir hâl başına gelse, mesela kadının hayzı başlasa yahut oruç tutamayacak kadar hastalansa yalnız kaza gerekir. Fakat orucunu bozup sefere çıksa, kefaret gerekir; çünkü sefere çıkmak semavi bir özür değildir. 37- Oruçlunun ağzına giren gözyaşı veya ter, çok olur da, tuzluluğunu ağzının her yerinde duyar ve yutarsa orucu bozulur. Yutmayıp tükürürse bozulmaz.
Asıl adı Sahibiye Medresesi. İsmi bazen bitişik olarak "Gökmedrese" şeklinde de yazılabilir. Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli eserlerinden biri olan Gökmedrese Sivas İli sınarları içerisindedir. Kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/G%C3%B6k_Medrese_(Sivas)
Orucu bozmayan şeyler
Orucu bozan şeyler Ramazan orucunu bozup, yalnız kaza gerektiren şeyler: 1- Boğaza kar ve yağmur kaçması, 2- Astım spreyi kullanmak, 3- Zorla bozdurulmak, 4- Buruna sıvı ilaç koymak, 5- Burnuna kolonya çekmek, [Koklamak bozmaz.] 6- Mukimken oruca başlayıp, sefere çıkınca yiyip içmek, 7- Ud ağacının, amberle tütsülenip dumanının çekilmesi, 8- Başkasının içtiği sigara dumanını isteyerek çekmek, 9- Kulağın içine ilaç damlatmak, kulağı ilaçlı suyla yıkamak, 10- Derideki açık yaraya konan sıvı ilacın sindirim yoluna girmesi, 11- Vücuda ilaç şırınga etmek, 12- İsteyerek, zorlayarak ağız dolusu kusmak, 13- Dişi kanayanın ağzındaki kanı yutması veya tükürükle eşit miktarda karışık kanı yutması, 14- İmsak vaktinin bittiğini bilmeden yiyip içmek, 15- Güneş battı zannederek orucunu bozmak, 16- Dişlerin arasında kalan nohut kadar şeyi yutmak, 17- Buruna çekilen suyun ağızdan çıkması, 18- Abdest alırken boğaza su kaçması, [Hanbelî’de bozmaz.] 19- Kâğıt, taş, pamuk, ot, pişmemiş pirinç gibi ilaç ve gıda olmayan şeyi yutmak, 20- Makattan veya kadınların önden fitil kullanması, 21- Oruçlu olduğunu unutup yediğinde, orucu bozuldu sanarak, bilerek yemeye devam etmek, 22- İmsak vaktinden sonra niyet edenin, gün içinde orucunu kasten bozması,
Sivas - Gök Medrese
Kalenderhane Camii - İstanbul http://tr.wikipedia.org/wiki/Kalenderhane_Camii
Bazıları şunlardır: 1- Oruçlu olduğunu unutarak yiyip içmek, 2- Ağzına gelen kusuntunun geri gitmesi, 3- Oksijen tüpüyle suni hava vermek, 4- Orucu bozmaya niyet edip de bozmamak, 5- İstemeyerek ağız dolusu kusmak, 6- Boğaza toz, duman vs. kaçması, 7- İsteyerek, zorlayarak biraz kusmak, 8- Göze katı veya sıvı ilaç sürmek, ıslak lens takmak, 9- Gıybet etmek, 10- Rüyada ihtilâm olmak, 11- Diş çukuruna ilaç koymak, 12- Çiçek, kolonya veya parfüm koklamak, deodrant kullanmak, 13- Morfinsiz, iğnesiz diş çektirmek 14- Yutmadan yemeğin tadına bakmak, 15- Sakındığı hâlde toz ve dumanın boğazdan veya burundan içeri girmesi, 16- Diş çektirince gelen tükürükten az kanı yutmak, 17- Ağzını yıkadıktan sonra, kalan yaşlığı tükürükle yutmak, 18- Dişleri arasında kalan, nohuttan küçük olan şeyi yutmak, 19- Hacamat olmak, kan aldırmak, akupunktur kullanmak, 20- Kulağa su kaçması, 21- Uyanıkken, sadece bakarak cünüp olmak, 22- Misvak kullanmak, macunsuz diş fırçalamak, [Macunlu fırçalamakla da oruç bozulmaz fakat mekruh olur.
Macun yutulursa oruç bozulur, kaza gerekir.] 23- Gusletmek, banyo yapmak, 24- İdrar yoluna pamuk koymak, [Şâfiî’de bozar.] 25- Sağlam deriye ilaç, krem, her çeşit yakı, sigara bandı, tokluk bandı koymak, 26- Yaraya imsak vaktinden önce konan sıvı ilacın, imsak vaktinden sonra emilmesi, 27- Yaradan çıkan kan, irin ve benzerlerinin tekrar içeri girmesi, 28- Arı sokması, 29- Dudaktaki yaşlığı yutmak, 30- Banyoda oluşan su buharını teneffüs etmek, 31- Ele iğne batıp, kırığının içinde kalması, 32- Kulağa pamuklu çubuk sokmak, [Şâfiî’de bozar.] 33- Kanayan yere, kanın durması için kan taşı sürmek, 34- Ağza gelen yemeği, balgamı, kusmuğu veya baştan buruna gelen akıntıyı yutmak, 35- Bel soğukluğu hastalığından dolayı akıntı gelmesi. 36- Evi haşere için ilaçlayan, ister istemez ilacı teneffüs etse, orucu bozulmuş olmaz; çünkü sakınmak zordur, 37- Kulağa sabunlu su kaçırması, 38- Ağza su alıp çalkalamak veya ağzı yıkadıktan sonra ağızda kalan yaşlığı tükürükle yutmak, Kaynak: Dinimizislam.com
New York'ta "Her Şey Türkiye İçin" mitinginde “demokrasi” vurgusu
NEW YORK (AA) - Taksim Gezi Parkı odaklı gelişmelerde yabancı basının Türkiye'ye yaklaşımına ve gösterilerdeki aşırılıklara tepki gösteren Amerika'daki Türk toplumu mensupları, New York'ta "Her Şey Türkiye İçin" adlı bir miting düzenledi. "Her şey Türkiye İçin Platformu", Manhattan'daki Foley Parkı'nda bir miting düzenledi. Platformun Koordinatörü Halil İbrahim Danışmaz, burada yaptığı konuşmada, CNN'in Gezi Parkı olaylarına ilişkin yayınını eleştirerek, "Özellikle CNN kanalına, Taksim olaylarındaki taraflı ve kışkırtıcı yayınlarına bir son vermesi çağrısında bulunuyoruz" dedi. Danışmaz, Taksim meydanında, çevre duyarlılığı adına başlayan masum gösterilerin, gün geçtikte amacından uzaklaştığını ve yasa dışı örgütlerin gençleri provoke ettiği bir mecraya dönüştüğünü söyledi. "Gösterileri amacından saptırarak, kaos oluşturma çabasına soyunanların" Türkiye’nin ekonomik büyümesinden rahatsız olan uluslararası bir komplonun uzantısı oldukları izlenimini verdiklerini belirten Danışmaz, şu ifadeleri kullandı:
"Üzülerek seyrediyoruz ki, başlangıçta samimiyetine inandığımız çevreci aktivistlerin hassasiyetini kötüye kullanan, art niyetli kesimler, ilk günlerdeki masum istekleri devşirerek, hadiseyi, demokratik bir seçim sistemi ile iktidara gelmiş bir hükümetin istifasını isteme boyutuna getirmiş ve Türkiye’de sanki bir iç savaş varmış izlenimini yayarak, tüm dünyanın algısını yanıltmak yoluna gitmiştir. Ülkemizin içine sürüklenmek istedği kaosa dur demek ve Amerikan halkının gözünde oluşturulmak istenen bu yanlış Türkiye algısını düzeltmek için buradayız." Danışmaz, demokratik ve modern toplumlarda "anarşinin" bir protesto metodu olarak kabul edilemeyeceğini kaydederek, "Ağaçların arkasına saklanarak, demokratik yollarla işbasına gelmiş bir hükümete karşı darbe çığırtkanlığında bulunmak, Türkiyemizi gazete ilanlarıyla yabancı ülkelere şikayet etmek, ne demokratik olgunluğa, ne de demokrasi ahlakına yakışır" diye konuştu.
AMERİKA HABERLERİ
30
Amerika’da “Kentsel Dünüşüm Projesi” yarışmasında Türk mühendis Kalafatoğlu ve mimar Saygı’nın projesi ikinci oldu Amerika’da Utah eyaletinde düzenlenen Kentsel Dönüşüm Projesi yarışmasında 48 ülkeden 350 uluslararası proje arasindan Türk mühendis Ömer Kalafatoğlu ve Türk mimar Gökçe Saygı’nın yönettiği proje ikinci oldu. Urban Harvet Lab SLC (Kentsel Hasat Laboratuarı SLC) olarak adlandırılan proje; yenilenebilir enerji, karbondioksit emisyonunun azaltılması ve verimli su kullanımını tasarımıyla öne çıktı. Detaylı inceleme ve araştırmalar sonucunda, Amerika’daki eyaletler içinde hava kirliliğinin en üst seviyede olduğu Salt Lake City’de yıllık karbon yayılımını 280 ton azaltmayı başardılar. Ayrıca su kaynaklarının çok kısıtlı olduğu bu iklimde, pezaj tasarımında kullandıkları sızıntılı sulama ve yağmur suyu geri dönüşüm sistemiyle su kullanımında %72 tassaruf sağladılar. Projenin bir diğer önemli unsuru da; güneş enerjisi sistemi elektrik tüketimini %13 azaltması oldu. Bu konuda detaylı bilgiye http://www.sixtynineseventy.com/winners adresinden ulaşılabilir. Proje Adı: Urban Harvest Lab SLC ECOBUILD
Safranbolu, Illinois eyaletine bağlı Schaumburg ile kardeş şehir oldu KARABÜK (AA) – UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde bulunan, 3 bin yıllık geçmişe sahip Karabük’ün Safranbolu ilçesi ABD’nin Illinois eyaletine bağlı Schaumburg kenti ile kardeş şehir anlaşması yaptı. Safranbolu Belediye Başkanı Necdet Aksoy, Yunanistan’ın Skidra, Tataristan’ın Alabuga ve Makedonya’nın Ohrid belediyelerinden sonra şimdi de ABD’de bulunan Schaumburg Belediyesi ile kardeş şehir olduklarını söyledi. Bu 4 belediye ile her türlü işbirliği konusunda anlaştıklarını ifade eden Aksoy, “Ekonomik kalkınma, kültür, turizm ve eğitim gibi alanlarda işbirliği içinde olacağız. Daha önceki kardeş şehirlerimizle bu alanlarda birçok projeye imza attık. Şimdi aynı çalışmaları Schaumburg ile de yapacağız” diye konuştu. Author: Ahmet Özler Publisher: Murat Paksoy
Bayat ekmekten yapılan yemekler yarıştı
KONYA (AA) - Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından ekmek israfını önleme çalışmaları kapsamında Konya'da düzenlenen yarışmada, Trabzon ekmeğinin içinde çorba, tirit ve bayat simitten yapılan lokma tatlısı gibi çeşitler, jürinin beğenisine sunuldu. Selçuk Üniversitesi (SÜ) ve Selçuklu Belediyesinin katkılarıyla düzenlenen "İsraf Etmiyorum, Ekmekten Yemek Yapıyorum" isimli yarışma, belediye önündeki alanda gerçekleştirildi.
TMO Daire Başkanı Mustafa Bahar, burada yaptığı konuşmada, dünyada en fazla israf edilen değerin ekmek olduğunu söyledi. Yeryüzünde milyonlarca insanın açlıktan ölümle yüzleştiğini dile getiren Bahar, TMO'nun ekmek israfına dikkati çekmek amacıyla bu programı düzenlediğini belirtti. Bahar, şöyle devam etti: "TMO olarak geçtiğimiz yıllarda kamuoyu araştırması yaptırdık. Bu araştırmaya göre
2008 yılında, ülkemizde ekmek israfı oranı % 5 iken, 2012 yılındaki sonuçlarda bu rakamın % 6'ya yükseldiğini gördük. Bu gerçekten çok üzücüdür. Ekmeğin, tarladan sofraya gelişi sürecinde her bir kalemi düşünecek olursak, israfın ekonomik boyutu bir hayli yüksektir. Bizim düzenlediğimiz bu etkinlikte esas amacımız, toplumumuzda israfı önleyici bir algı oluşturmaktır."