Hollywood filmi gibi tanıtım yaptı ABD'den gelen turist sayısı yüzde 30 arttı Yıllardır pek çok ünlü Hollywood filminin görsellerini tasarlayan Emrah Yücel, bu kez Türkiye tanıtım kampanyasını üstlendi; ABD'den gelen turist sayısı yüzde 30 arttı. Yücel, “Türkiye’ye turist getirmek, sadece Kız Kulesi, Efes, Ölüdeniz’in fotoğraflarını çekip Times Meydanı’na ve The New York Times’a ilan vermekle olmuyor. Arkasına bir duygu yüklemek, bir strateji eklemek gerekiyor” dedi. Haberin devamı
24.
sayfada
Fenerbahçe USA 10. yılını ve şampiyonluğu doyasıya kutladı
Turkish American Newspaper Year 7 Issue 139 July 01 , 2011 Semi monthly $ 1.00
TÜRK AİLEYE ÇİRKİN SALDIRI
Haberin devamı
Türk kökenli Amerikalı Mustafa ve Selda Turan çiftinin aynı binada oturdukları Hasidik Yahudi komşuları tarafından saldırıya uğraması Amerika’da gündem oldu.
18.
sayfada
27.
sayfada
Türkiye “21 yüzyıl ülkesi” oldu
Olayın ardından genç çifte Brooklyn Yahudi toplumundan destek geldi. We Are All Brooklyn Toplum Merkezi’nde bir araya gelen sivil toplum kuruluşları, ''Bu tür olaylar bizi karanlığa sürükleyemeyecek'' diyerek yaşanan olayı kınadı.
Haberin devamı
Türk kaşife Beyaz Saray’dan davet
Ayrıntılı haber
sayfada
9.
Sırp yazarın Türk düşmanlığı Detaylı haber
14.
sayfada
Doğal hayatı korumada dünya çapındaki araştırmaları National Geographic dergisinin 2011 yılı “kaşifleri” arasına giren Çağan Şekercioğlu, Beyaz Saray’dan davet aldı. Harvard Üniversitesinde biyoloji ve antropoloji, ardından Stanford üniversitesinde ekoloji ve biyoloji bölümlerinde burslu doktora yapan Şekercioğlu, aynı zamanda dünyanın ilk kuş veri tabanını oluşturan kişi. Detaylı haber
11.
sayfada
Haber
3
Delaware Kongresi de Türklerle renklendi
New York ile Massachusetts’in ardından Delaware eyaleti (DE) Kongresi’de Türk etkinliği ile renklendi. Geçtiğimiz hafta Delaware Kongresi’nde Türk-Amerikan Dostluk Grubu Delaware (The Turkish American Friendship Association in Delaware ATFA-DE) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Türk-Amerikan Dostluk Resepsiyonu’nda, DE Valisi Jack Markell, Türk konuklarına yakın ilgi gösterdi. Vali Markell etkinlik nedeniyle makamında TürkiAmerikan Birliği (Turkish American Alliance- TAA) Başkanı Dr. Faruk Taban, ATDA DE Direktörü Akif Karaköse, ile Orta Atlantik Türk-Amerikan Birliği Federasyonu (MAFTAA) Başkanı Mahmut Yeter ile eyalet vekili Gail Bates’i kabul etti. Kendisini ziyarete gelenleri ayakta karşılayan Vali Markell, Türkiye ile Amerikan’ın güçlü dostluğunun her iki ülkenin de faydasına olduğunu kaydetti. Türkiye’nin son on yılda göstermiş olduğu ekonomik başarının her türlü takdirin üzerinde olduğuna işaret eden Markell, bunun Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkas ülkeleri için çok iyi bir model olduğunu aktardı. TAA tarafından düzenlenecek olan Türkiye gezilerinden birisine katılma sözü veren Vali Markell, bunu önümüzdeki yıl gerçekleştirilecek 3. Dostluk Yemeği’nden önce yapacağı sözünü verdi. DE tarihi Kongre binası 21 Haziran günü Türk bayrakları ve Türkiye’yi tanıtan fotoğraf, resim ve el sanatları ile dolup taşarken, ATDA-DE tarafından düzenlenen etkinliğe eyalet vekilleri ve senatörleri de katıldı. Zaman USA
Yorum
5
İlk 10 ekonomi için ABD pazarı şart Haziran ayının ilk haftası içerisinde Amerika'ya gelen Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Washington ve New York'daki temasları çerçevesinde merkezi New Jersey'de bulunan Amerika Türk Ticaret Odası (ATCOM) ve New York'da bulunan Türk Amerikan Sanayi ve Ticaret Odası (TACCI)'nı ziyaret etti.
Yiğitler ayakta ölür Zaman zaman dostlar ve arkadaşlar Forum Gazetesi aracılığı ile toplum için yaptığımız işlerin öneminden bahsederek neden daha çok ön plana çıkmadığımızı soruyor... Son zamanlarda bu soru daha yoğun olarak sorulmaya başlandı... Madem o kadar merak ediliyor, o zaman anlatayım... Biliyorsunuz Forum Gazetesi 2003 yılından beri yayınlanıyor... O günden bugüne evvela Allah'ın izni ile, sonra da reklam verenlerimizin ve okurlarımızın destekleri ile yayın hayatımıza devam ediyoruz... Herşeyi mükemmel yaptığımızı iddia edemem ama elimizde olan imkanlarla en iyiyi sizlere sunuyoruz... Biz bu işi basamak olarak kullanıp başka işler ve ihaleler peşinde koşanlardan değiliz. Bildiğimiz mesleği en iyi şekilde icra etmeye gayret gösteriyoruz... Onun için bizim ekibimiz bu işe gönül vermiş, bu işin eğitimini almış kişilerden oluşuyor... Biz bu gazeteyi senelerdir tüm emekleri ve masraflarını kendi bütçemizden üstlenerek sizlere ulaştırıyoruz... Başkalarının ne yaptıkları açıkçası bizi pek ilgilendirmiyor... Bana neden daha ön saflara çıkmadığımızı, bunun için neden destek istemediğimizi, bu işin neden "ısmarlama" isimlere havale edildiğini soran dostlara diyorum ki... Sizin bildiklerinizi elbette ben de biliyorum... Sizin duyduklarınızdan daha fazlası bize değişik kanallardan ulaşıyor... Birilerinin korunup kollandığını, siparişle önümüze toplum lideri gibi sunulmaya çalışıldığını, bir paragraf yazı yazamayanların gazeteci olarak lanse edildiğini ben de biliyorum... Size şu kadarını söyleyeyim... Bizim o taraklarda bezimiz yok... Bir yerlere gelebilmek, hakkımız olmayan bir desteği alabilmek veya bir yerlerden ihale kapabilmek için hiç kimseye yağdanlık olma hevesimiz de yok... Hakkımız olan varsa hakkımızı isteriz, ama kimsenin önünde kul olup eğilmeyiz... Varsın bu imkanlar ellerinde olanlar onları keyflerine göre kullansınlar, istediklerini ihya etsinler... Bu devranın böyle devam etmeyeceğini bir gün onlar da öğrenir... Sizin gördüklerinizi, duyduklarınızı elbette bir gün yetki verenler de duyar... Artık sosyal medya ağının her yanımızı sarmaladığı dünyamızda kimsenin yaptığı sonsuza kadar sır kalmıyor... Bakın işte Türkiye'ye... Yaptığı ve yapacağı her şeyin yanına kar kalacağını zannedenler, üstlerine vazife olmayan konularda fütursuzca kelamlar edenler, darbe planları yapıp ülkeyi yıllarca demokrasiden uzaklaştırmaya çalışanlar şimdi yaptıkları her şeyin hesabını yüce adalete veriyorlar... Onun için siz müsterih olun... Bizim öyle ön plana çıkma merakımız yok... İşimiz toplumumuzu kaynaştırmak ve birarada tutmak... Derneklerimizin ve kurumlarımızın yaptığı etkinlikleri, faaliyetleri sizlere aktarmak... Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlara karşı sizleri bilgilendirmek... Gerisi yalan... Biz yolumuza gücümüz ve imkanlarımız ölçüsünde bugüne kadar nasıl geldiysek bundan sonra da Allah izin verdikçe öyle devam edeceğiz... Unutmayın... Yiğitler ayakta ölür...
FORUM The Turkish-American Newspaper Publisher Murat Yeşil, Ph.D. Editor-in-Chief Ural Yeşil Assistant Editors Sevinç Özbek Fatih Yeşil
Marketing Director Necmi Bahçe Representatives Cahit Oktay - New York Yıldız Gündoğmuş - Ankara Oya Eren - Ankara Hayrettin Turan - İstanbul Feramiz Gökdemir - İstanbul Forum, The Turkish American Newspaper does not in way, shape or endorse, condone, or is responsible for any opinions, advertisements, misprints, typos and/or publication errors.
TOBB Başkanı Amerika ziyaretinin öncekilerden çok farklı geçtiğini ve geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak bir takım gelişmelerin yaşandığını özellikle vurguladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Barack Obama'nın karşılıklı ziyaretlerinde, ekonomik ilişkilere birinci öncelik vereceklerini söylemelerinin ardından Washington'da olumlu bir havanın oluştuğunu vurgulayan Hisarcıklıoğlu, hem Amerikalı iş adamlarının, hem de Amerikalı yetkililerin kendisine ekonomik ilişkileri geliştirmeye yönelik somut olarak neler yapabileceklerini sorduklarını söyleyerek, bu olumlu havanın Türk iş adamları tarafından iyi değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. New Jersey'de düzenlenen programda ATCOM üyelerine seslenen Rifat Hisarcıklıoğlu hepimize umut aşıladı. Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını ve çok geliştiğini bildiren Hisarcıklıoğlu, “Türkiye rahmetli Özal ile birlikte değişmeye başladı. Özal bize ufuk ve vizyon verdi. 1980’de GSMH (gayri safi milli hasıla) 70 milyar iken bugün 740 milyar dolar. Kişibaşına milli gelir 1,500 dolar idi, şimdi 10,000 dolar. Turizm’de gelirimiz 300 bin dolar iken bugün 30 milyar dolara yaklaştık. Dünyanın 25. büyük ekonomisiyken bugün 16. ekonomisiyiz.” diyerek değişime dikkat çekti. İşte 1.2 milyon üyesi ile Türkiye'nin en büyük, dünyanın sayılı kurumlarından olan TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu'nun ATCOM üyelerine yaptığı konuşmadan satırbaşları: "Türkiye ile ABD arasında siyasi ve askeri ilişkiler en üst düzeyde ancak bugüne kadar ekonomi alanına yansımadı. Ekonomik ilişkiler 'denizde damla' boyutunda."
"Bütün dünyaya yapmış olduğumuz ihracat son dönemde arttı. Bir tek Amerika Birleşik Devletleri’nde bir yataylık devam ediyor. ABD yaklaşık 2 trilyon dolarlık ithalat yapıyor, bizim payımız binde 2. Yani hiç yok. Biz buraya hiç ticaret yapmıyoruz demektir. Kusuru kendimizde arayalım. İki ülke iş adamları ve halkları birbirini daha iyi tanımalı." “Bizde petrol yok, doğalgaz yok, ancak çok şükür Allah bize müthiş bir müteşebbis ruh vermiş, bunu da 30 yıl önce keşfettik. Türk iş adamlarının gitmediği yer yok.” "Yapmamız gereken şey, bir olmak, birlik olmak. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. ABD’deki Ermeni lobisi organize olduğu için güçlüdür. Organize olanlar, organize olamayanları her zaman yönetir. Bu bir kuraldır." Başkan Hisarcıklıoğlu daha bir çok konuda öğütler verdi. Ama hepimiz özellikle son öğüde kulak vermeli, artık birbirimizi yemekten vazgeçip birbirimizi anlamanın ve birlikte çalışmanın yollarını bulmalıyız. İş dünyasının "Başbakanı" sayılan Hisarcıklıoğlu'nun bahsettiği bu fırsatlar hepimizi ihya eder. Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşmasını sağlar... Başkalarına gösterdiğimiz müsamahayı ve anlayışı artık birbirimize de gösterelim.. Bakın o zaman önümüzde kimse duramaz...
Her şey zamanında güzel Eğitim hayatımızın önemli bir parçası... Burada yetişen gençlerimize nazaran anavatanımızdan gelen öğrenciler bu işin daha çok bilincinde... Her yıl yüzlerce öğrencimiz Milli Eğitim Bakanlığı bursu veya kendi imkanları ile gelip burada eğitim görüyor... Tabi kendi imkanları ile gelenler için hayat daha zor oluyor... Hatta bazen bu kardeşlerimizin eğitim planları başlamadan bitiyor... Yaz dönemi geldi, okullar kapandı... Yine yüzlerce kardeşimiz yeni umutlarla ingilizce öğrenmek, üniversite eğitimi almak veya yüksek lisans programına başlamak için Amerika'nın çeşitli bölgelerine gelecek... Onlara yalnızca şunu hatırlatmak isterim... "Her şey zamanında güzel." Dil eğitimi alacak olanlar imkanları ölçüsünde "sıkı eğitim" veren kurumları tercih etmeli... Bu aşamayı en hızlı şekilde tamamlamanız
FORUM - The Turkish-American Newspaper is published twice a month (24 issues each year) by FORUM Newspaper LLC at 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011. Application to mail at periodicals postage rate at Clifton, N.J., 07015-9998.
sizin hayrınıza.. Yoksa senelerce "dil öğrencisi" olarak kalmanız işten değil... Üniversite eğitiminde en önemli şey seveceğiniz alanda eğitim almanız. Sevmediğiniz bir alanda göreceğiniz eğitim yıllarınızın ve binlerce dolarınızın heba olması demek... Yüksek lisans ise en önemli etap... Bir kere üniversite sonrası hiç iş tecrübesi olmadan yüksek lisansa başlamak çok akıllıca bir iş değil... Türkiye'de veya Amerika'da 3 ile 5 yıl arası şirket ve iş tecrübesi edindikten sonra bu adımı atmak en mantıklısı... Erken başlarsanız yeterince verimli olamazsınız, geç kalırsanız diğer işlerinizden fırsat bulamazsınız... En idealı 30 yaşına gelince bu eğitimi tamamlamış olmak... Sonra zor oluyor... Dedim ya... "Her şey zamanında güzel."
FORUM GAZETESİ REKLAM & İLAN SERVİSİ
973 - 727 - 6647 973 - 573 - 0313 973 - 454 - 0996
POSTMASTER - Please send address changes to FORUM Newspaper LLC, 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011
info@forumgazetem.com ilan@forumgazetem.com
Tel: 973 - 727 - 6647 & 973 - 454 - 0996 Fax: 973 - 218 - 8440
1199 Main Avenue Clifton, NJ 07011
Yorum
6
Amerikan Medyasını kullanarak Türk düşmanlığı yapmak
Türkiye, bir seçim dönemini daha büyük bir olgunlukla atlattı... Seçimlerin galibi gerçekten de Türkiye oldu. AK Parti’nin veya bir başka partinin kazanması Türk milletini rahatsız etmezdi ama belli ki yurt dışında Türkiye’nin giderek gelişip büyümesi bir çok kişiyi rahatsız etti. Dış basında, sözde tarafsız dış politika uzmanlarının Türk seçmenini etkileme yarışını hayretle izledik. Ancak Türk halkı, dış dünya ve içerideki küçük bir azınlığın sandığı gibi esen her rüzgardan etkilenmeyecek bir demokratik olgunluğa sahibolduğunu sandık başında gösterdi. Bu arada seçimlerden önce ve seçim kampanyaları sırasında toplama kalabalıklarla gövde gösterileri yapan, kendilerinin bu ülkede çok büyük güç sahibi olduğunu iddia edenler de güç dedikleri şeyin aslında kuru gürültüden başka birşey olmadığını bizzat görmüş oldular. Hayal ve gerçek arasındaki kalın
ç i z g i y i görmezden gelerek iktidara yürümek herhalde olsa olsa hayra yorulması gereken bir rüya olabilirdi... Artık dünyada solun en solundaki partilerinin bile terkettiği demode sloganlarla seçim kazanmayı düşünmenin başka bir sonucu olabilir miydi? Seçim sonucu partilerin aldıkları oy oranları, partili partisiz her kesimin arkasında bulunan gerçek halk desteğinin ne olduğunu ortaya koyan kesin bir ölçü. Kim ne derse desin, ne yorum yaparsa yapsın gerçek budur. Gerisi palavra... ********* Ve Türkiye’nin bulunduğu bölge ölçülerinde devasa bir ekonomik güce ulaşması ve bu gücün cesaret ve ustalıkla dış politikaya aksettirilmesi dış dünyada birilerini rahatsız ediyor. Basın ve yayın organları ile sivil toplum kuruluşları son bir kaç yıldır durmadan Türkiye’yi tartışıyorlar. Adamların cevap bulamadığı soru şu:
Dünya farkına varmadan Türkiye bu güce nasıl ulaştı? Yıllar boyu ekonomik krizlerle boğuşan, siyasi kargaşalardan hiç kurtulamayan, 2 askeri darbe ile gizli ve açık muhtıralar yaşayan, siyasetin üzerinde askeri boyunduruğun hiç eksik olmadığı bir Türkiye, nasıl oldu da birdenbire zincirlerinden kurtulup bu günkü gücüne ulaşabildi? Olayı erken çözdüklerini zanneden ve siyaset uzmanı geçinen birileri hemen kaleme sarıldılar ve Türkiye’nin önünün nasıl kesilebileceğini bulundukları ülkelerin siyasi liderlerine anlatmaya başladılar. Ama yazdıkları makaleler ve yorumlarda dürüst davranmadılar. Bu kişiler, kendi kişisel Türk ve İslam karşıtı duygularını, içinde bulundukları ülkelerin milli çıkarları olarak sundular. Amerika Birleşik Devletleri, bu tür yazar çizer takımının, çok iyi kullandıkları etkili bir platform. Bu ülkede çeşitli basın ve yayın organlarında kendilerine bir yer edinen bu kişiler, aslında Amerika’nın değil, etnik kökenlerinin ait olduğu ülkenin menfaatlerini savunmaktadır. Ama bu insanlar o kadar uyanıktır ki, asla kendi etnik kökenlerinden bahsetmez. Konuştukları ve yazdıkları zaman sanırsınız ki, bu adamlar su
katılmadık Amerikalıdır. Bu insanların gerçek yüzlerini ancak çok dikkatle incelerseniz görebilirsiniz. İşte bunlardan bir örnek... Chronicles Magazine adlı bir derginin dış politika uzmanı Srdza Trifkovic... Adından anlamışsınızdır. Sırp asıllı bir yazar... “Our Interest in Turkey” adlı yazısında - ben inanmıyorum ama bu adam ısrarla ABD’nin çıkarlarını savunduğunu söylüyor... İki sayfalık bu yazıda Amerikan menfaatlerini savunan hiç bir şey yok. Hedefi ABD yönetimini etkileyip Türkiye’ye baskı yaptırarak Ankara’nın Balkanlar siyaseti üzerindeki etkisini sıfırlamak. Yazdığı yazıların ve kitapların hangisini okursanız bu sonuca kolayca varabilirsiniz. Bu kimlik belli olduktan sonra adamın ne yazdığının aslında pek bir kıymet-i harbiyesi yok ama yine de cevapsız gitmesin dedik ve Türk Amerikan toplumunu bilgilendirmek istedik. Konu ile ilgili detayları bu sayımızda yer alan haberimizden de takibedebilirsiniz. Bir sonraki sayıda görüşebilmek ümidiyle...
Amerika Haberleri
7
Kadir Topbaş: “Sorunlar yerelde çözülürse dünya barışı sağlanır” Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği (UCLG) Başkanı sıfatıyla konferans çerçevesinde düzenlenen "İklimin Korunması Ödülleri" konulu yemekli çalışma toplantısına katılan Topbaş, aralarında ABD Temsilciler Meclisi azınlık lideri Demokrat Nancy Pelosi, ABD Belediye Başkanları Konferansı Başkanı Elizabeth B.Kautz ve ABD genelindeki çok sayıda belediye başkanının bulunduğu katılımcılara konuşma yaptı.
Çanakkale yamacında bir çift kelime Times Square'de insan kuyruğu uzun, ama şikayet eden yok. Herkes Broadway'de ucuza satılan tiyatro biletleri peşinde. Kimi yanındakiyle konuşarak adım adım gişelere yöneliyor, kimi cep telefonuyla sohbete koyulmuş. Sabahtan aldığım Hürriyet'i katlayarak okurken arkamda bir ses ''Merhaba arkadaş '' diye sesleniyor. Dönüp selamını alıyorum. Çene altı sakallı, tepesi iyice açılmış yaşlı adam devam ediyor: ''Türk olduğunuzu anladım, bayrak altındaki Atatürk resminden. Türkiye'de nereye gidersen git, her duvarda Atatürk var."
BALTIMORE/WASHINGTON - İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ABD'nin Baltimore kentinde düzenlenen ABD Belediye Başkanları Birliği'nin yıllık konferansına katıldı.
Trafik homurdanmasından yalnızca ilk adını duyduğum James, çocukluğunda Türkler hakkında çok şey duyduğunu söylüyor: ''Babam Anzac (Avustralya ve Yeni Zelanda askerleri) alayında onbaşı imiş, harp hikayelerini çok güzel anlatırdı. Sizi memnun etmek için söylemiyorum ama tarafsız idi. Babamı dinlerken Türklerin kahramanlığını çizgi romanlarda yer alacak kadar ihtişamlı görürdüm. İki yıl önce ilk defa Türkiye'ye gittim ailemle. Çanakkale'de 1915 savaşının olduğu bölgeyi karış karış gezdim. Babamdan çok dinlediğim için yabancılık hissetmedim.''
Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Birliği (UCLG) Başkanı sıfatıyla konferans çerçevesinde düzenlenen "İklimin Korunması Ödülleri" konulu yemekli çalışma toplantısına katılan Topbaş, aralarında ABD Temsilciler Meclisi azınlık lideri Demokrat Nancy Pelosi, ABD Belediye Başkanları Konferansı Başkanı Elizabeth B.Kautz ve ABD genelindeki çok sayıda belediye başkanının bulunduğu katılımcılara konuşma yaptı.
Türkiye'nin neresindensin diye soruyor, ardından Çanakkale'yi görüp görmediğimi. ''İstanbul'' diyorum, sonra ''Gördüm.'' Anılarım canlanıyor, benim de anlatacaklarım var ama gişelere hayli yakınlaşmışız. Üstelik anlatacaklarım 10 saniyede bitecek gibi değil. Babam Çanakkale gazisi idi. Harp hakkında konuşmayı sevmezdi. James'a babamın Anzac'lara karşı çarpıştığını övünme malzemesi yapmamaya özen göstererek anlattım: "O sahillerde gencecik insanlar kumsal kıyılarda canlarını kaybettiler. Avustralya-Yeni Zelanda yerkürenin bir köşesinde, Türkiye öbür köşede. Ne gerek vardı Türklerle savaşa tutuşmakta?" Bu soruyu babasına da sorduğunu ama tatmin edici cevap alamadığını söylüyor James.
www.ForumGazetem.com
Muhabirliğimin ilk yıllarında Turizm Tanıtma Bakanlığı Harbiye'deki ofisi Türkiye'ye gelmek üzere olan 'Leonardo Da Vinci' transatlantiği kaptanı adına bir grup gazeteciye Çanakkale'den İstanbul limanına birlikte girme davetini yaptı. Leonardo yolcuları arasında aktör, tiyatro oyuncusu, sanayici ve banker gibi ünlüler vardı. Daha gelmeden Türk basını 'Şöhretler Gemisi' diye ad takmıştı dev gemiye. Sabah erken saatte 20 kadar muhabir özel otobüsle yola çıktık, öğle üzeri Çanakkale Boğazı'na geldik. Yarım saat sonra Boğaz'ı enlemesine kapatacak hacımdaki İtalyan gemisi çıkageldi. Hız kesti, gemiye motorla ulaştık, öğle yemeğini takiben güvertede gezinmeye başladık. Dönemin ünlü aktrisi Joan Fontaine'in isteği üzerine ping-pong oynamaya başladık. Yolcular masa etrafında halka oluşturdular. Bir süre sonra karşı sahili izlemeye aldılar. Prenses Süreyya'nın sevgilisi bir Amerika'lı aktör kolumdan çekerek "Ne yazıyor karşıda?" diye sordu. Gösterdiği yere baktım, tepe yamacında kısa ağaçlar traşlanmış, kireçle beyazlaştırılan iri taşlarda iki kelime rahatça okunuyordu: "Çanakkale Geçilmez." Hava serin, gri bulutlar aşağı çekilmiş ama o iki kelimeyi görmek için ne gözlüğe, ne de dürbüne ihtiyaç var. Birinci Dünya Harbi'nde İngiltere'nin Denizcilik Bakanı Winston Churchill'in Çanakkale'yi geçip İstanbul'a o dönemin en güçlü deniz filosunu gönderme hevesi boğazında kaldı. Derme çatma donanımlı Türk ordusu düzineyi aşkın İngiliz harp gemilerini Ege ile Marmara'yı bağlayan ''Dardanelles''(Çanakkale Boğazı)'den çıkmadan batırdılar. Sonradan tarihinde en büyük devlet adamı diye adlandırılan Churchill hayatında ilk kez ''I'm finished.''(Mahvoldum)'' diyerek istifa etti, 10 yıl siyasete bulaşmadı. Şöhretler Gemisi güvertesinden boğaz yamacında beyaz taşlı ikaz manzarasının içeriğini Joan Fontain'den başlayıp yolcuların çoğuna sesim kısılana kadar anlattım.
Konuşmasında, organizasyona katılabilmekten büyük onur duyduğunu söyleyen Topbaş, ülkelerin kalkınması ve dünya barışında yerel yönetimlerin çok büyük sorumluluğu olduğunu belirterek, sorunları yerelde çözmenin önemine değindi.
Turkishsuperpages.com
- Türk Amerikan İş Rehberi
Önemli Telefonlar T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Birleşmiş Milletler Temsilciliği T.C. New York Başkonsolosluğu T.C. New York Eğitim Ataşeliği T.C. N.Y. Kültür ve Turizm Ataşeliği T.C. New York Ticaret Ataşeliği T.C. New York Ekonomi Ataşeliği T.C. New York Sağlık Ataşeliği T.C. N.Y. Din ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği T.C. New York Basın Müşavirliği T.C. KKTC- BM Temsilciliği T.C. Washington Askeri Ataşeliği T.C. Washington Basın Müşavirliği T.C. Washington Eğitim Müşavirliği T.C. Washington Ekonomi Müşavirliği T.C. Washington Ticaret Müşavirliği T.C. Washington Gümrük Müşavirliği T.C. Washington Kültür ve Turizm Müşavirliği T.C. Washington Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi T.C. Chicago Başkonsolosluğu T.C. Houston Başkonsolosluğu T.C. Los Angeles Başkonsolosluğu Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu - TADF Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi - ATAA Türk Hava Yolları New York Ofisi T.C. Ziraat Bankası -New York Şubesi T.C. Vakıflar Bankası -New York Şubesi T.C. Ottawa Büyükelçiliği Kanada Türk Dernekleri Federasyonu New York Fatih Camii Rochester Hamidiye Camii New Jersey Paterson Ulu Camii New Jersey Karaçay Türkleri Camii FORUM Gazetesi
(202) 612-6700 (212) 949-0150 (212) 949-0160 (212) 687-8395 (212) 687-2194 (212) 687-1530 (212) 661-7494 (212) 450-9164 (212) 661-1039 (212) 867-9023 (212) 687-2350 (202) 612-6770 (202) 612-6807 (202) 612-6810 (202) 612-6790 (202) 612-6780 (202) 612-6794 (202) 612-6800 (202) 612-6740 (312) 263-0644 (713) 622-5849 (323) 655-8832 (212) 682-7688 (202) 483-9090 (800) 874-8875 (212) 557-5612 (212) 621-9400 (613) 789-4044 (647)-230-9397 (718) 438-6919 (716) 482-4210 (973) 345-6584 (973) 345-1083 (973) 727-6647
Anayurt Haberleri
8
Alışveriş sonrası kadın, kendini suçlu hissediyor Pamukkale Üniversitesinde yapılan bir araştırmaya göre, alışveriş yapan kadınların yarıya yakını, alışverişin ardından "gereksiz alışveriş yaptığı" düşüncesiyle kendisini suçlu hissediyor.
The New York Gazetesi Stephanie Saul imzasıyla yayınladığı ‘Türkiye Bağlantılı Okullar Texas’da Büyüyor’ başlıklı haberinde Amerikan eğitimi sistemi içerisinde ‘Charter’ adı verilen kamu destekli okullarla ilgili geniş bir araştırmaya yer verdi. The New York Times Gazetesi’nin 1. sayfasında verilen haberde Texas’ta ‘Harmony Okulları’ adıyla faaliyet gösteren ‘Cosmos Foundation’un yılda yüz milyon doları bulan bir vergi fonuna sahip 33 okulla Texas’ın en büyük ‘Charter’ okul ağına sahip olduğu belirtiliyor. Charter okullar ABD yönetiminin kaliteli eğitim veremediği bölgelerde özel yatırımcıları okul açmaya teşvik ediyor. Yatırımcıların baştan sona bütün detayları içeren bir okul projesi sunmaları ve projenin onaylanması durumunda, okul yönetimi öğrenci başına devletten para alıyor. Bu okullarda eğitim gören öğrencilerin devletin her sene yaptığı genel başarı ölçme sınavına girmesi ve belli bir başarıyı tutturması gerekiyor. 5 yıl sonunda bu başarıyı gösteremeyen okulların yönetimine ise devlet tarafından el konulabiliyor. Son derece başarılı oldukları vurgulanan bu okulların çalışanlarının bir kısmının Fethullah Gülen’in takipçisi olduklarının iddia edilmesinin bir dizi soruyu da beraberinde getirdiği kaydediliyor. Gülen’den ‘İslam’ın karizmatik ılımlı vaizi’ şeklinde bahsedilirken, takipçilerinin ise de dünya çapında, dini, sosyal ve milliyetçi bir hareketi inşa ettikleri vurgulanıyor. Söz konusu Türk girişimcilerin tüm Amerika çapında 25 eyalette 120’ye yakın okul açtıkları ifade edilirken, söz konusu okullarla ilgili bir dizi şikayet konularına da yer veriliyor. Habere göre bu şikayetlerin başında, okullarda çalışan öğretmen ve yöneticilerinin Türkiye’den getirilmesi ve elde edilen gelirin ne şekilde kullanıldığı konuları geliyor. Harmony Okullarının yöneticileri ise dini konularda eğitim vermekten özenle kaçındıklarını, okulların Gülen hareketiyle resmi bir ilişkisi olmadığını vurguluyarak iddiaları reddediyor. Okul yöneticileri, Amerikalı öğrencilerin matematik ve bilim derslerinde yoğunlukla başarısız oldukları bölgelerde okul açmaktaki amaçlarının bu bölgelerdeki eğitim seviyesini yükseltmek olduğunu belirtiyorlar. Texas’taki 33 okulun genel müdürü olan Dr.Soner Tarım, ‘Bunun, kurumlarının en temel amacı olduğunun altını çiziyor.’ Okulların tüm rekabetçi ihale kurallarına uyduğunu belirten Dr. Tarım, kimseye ayrıcalıklı davranmadıklarını, bununla birlikte, bir çok Türk firmasının en düşük teklifle geldiklerinin de altını çiziyor. Texas Eğitim Ajansı’nın 500 Charter Okulu’nu izlemekle ilgili 9 personelinin olduğunun belirtildiği haberde, Ulusal Charter Okullar Birliği Başkanı Greg Richmond, Charter Okullarının devlet düzeyinde kapasitelerinin olmadığını belirtmesine rağmen, Eyelet Eğitim Dairesi Müfettişi Robert Scott’un Harmony Okulları’na yeni okullar açma konusunda izin verdiği ifade ediliyor. Yetkililer, Eğitim Ajansı’nda çalışan görevlilerin Charter Okulları’nı izleme konusunda yeterli olduklarını belirtirken, Harmony Okulları ile ilgili herhangi bir soru işaretiyle karşılaşmadıklarını ifade ediyorlar. Nitekim, The New York Times Gazetesi, Texas Eğitim Dairesi Yönetim Kurulu üyesi David Bradley’den şu alıntıyı yapıyor: "İlk geldiklerinde mükemmel bir müracaat ile geldiler ve harika insanlardı." Habere göre bu harika insanlardan biri Yetkin Yıldırım’dı. Texas Üniversitesi’nde Asfalt Teknolojisi üzerinde çalışan Prof. Yetkin Yıldırım, 1996 yılında Texas’a geldiklerinde, Amerikan okullarının bilim ve matematik derslerinde ne denli zayıf olduklarını fark ederek bu işe atıldıklarını, sadece teklif metninin yazımının 1 yıl sürdüğünü belirtiyor. İlk okul da bu çalışmanın ardından 2000 yılında açılıyor. Geçen yıl International Herald Tribune Gazetesi’nde Brian Knowltown imzasıyla yayınlanan Fethullah Gülen röpörtajına da atıfta bulunulan haberde, Gülen’in mütevazi yaşamına da atıfta bulunuluyor: "Tek sahip olduğu şey, bir battaniye, bazı yatak eşyaları ve bir kaç değerli kitap."
AVM'lerin sadece alışveriş imkanı sunmadığını belirten Meder, şöyle devam etti: "AVM'ler farklı türdeki mekanların bir aradalığından dolayı sosyal ve kültürel alanlarda da hizmet sunuyor. Özellikle son yıllarda dikkati çeken özelliklerden biri, AVM'lerin daha ziyade bu sosyal ve kültürel alanlara ilişkin sunumlarının, bireylerin gündelik yaşamlarında daha belirleyici olması. AVM'lerdeki sosyal içerikli yerler orta sınıfa mensup aileleri daha çok etkiliyor. Bu bağlamdan yola çıkarak
Türkiye'nin farklı illerini kapsayan alışveriş merkezleri üzerine yapmış olduğumuz araştırmada, alışveriş merkezlerinin bireylerin gündelik yaşamlarında nasıl bir anlama sahip olduğunu, bireylerin alışveriş merkezlerine yükledikleri anlamlar, bireylerin tatmin ya da doyum düzeylerini sorguladık." Meder, katılımcıların AVM'leri hangi amaçlar için kullandıklarına bakıldığında yüzde 50,7'sinin çok sayıda ve çeşitli markaların bir arada bulunması olanağı sağladığı için alışveriş amacıyla, yüzde 18,3'ünün alışveriş yapmasa da daha çok gezmek amacıyla, yüzde 7,7'sinin çok sayıda ve farklı cafe ve restoranların bir arada olması nedeniyle yemek ihtiyacını karşılamak amacıyla, yüzde 7,7'sinin arkadaşlarıyla buluşmak amacıyla, yüzde 6'sının eğlenmek amacıyla, yüzde 5'inin fiyat karşılaştırması yapmak amacıyla AVM'leri kullandıklarını kaydetti. AA
www.forumgazetem.com
The New York Times'dan çarpıcı araştırma
DENİZLİ - PAÜ Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Meder, Türkiye'nin farklı illerinde bulunan 2 bin kişi üzerinde alışveriş merkezlerinin ne amaçla kullanıldığı ve alışveriş merkezlerinde bulunan insanların ruh halleriyle ilgili bir çalışma yaptıklarını ifade etti.
Texas’ta Harmony Okulları'nın 16,000 öğrenci yetiştirdiği ve sadece geçen yıl 8 yeni okulun açıldığı belirtiliyor. Haberde en temel ölçütün, ölçülebilir başarı olduğu vurgulanırken, Harmony okullarının eyelet sınavlarına büyük önem verdiğini, yılda 4 hazırlık sınavı yaptığını, sınavlarda başarısız olan öğrencilerin ise Cumartesi günleri zorunlu eğitime tabi tutuldukları belirtiliyor. Bu testlerde Harmony Okulları’nın büyük başarı elde ettiğinin belirtildiği haberde, sadece geçen yıl, 16 okulun en yüksek dereceleri alarak ‘örnek’ okul olarak gösterildiği, 7’sinin oldukça başarılı bulunduğu, ikisinin ise akademik olarak kabul edilebilir bulunduğu belirtiliyor. Haberde geri kalan sekiz okulun ise henüz ilk eğitim yılını doldurmadığından değerlendirmeye tabi tutulmadığı belirtiliyor. Okulların Matematik ve İngilizce SAT sınav sonuçları ise eyelet düzeyinde geçen yılın ortalamasının 37 puan üzerinde bulunuyor. Harmony Okulları Genel Müdürü, Dr. Soner Tarım ise okullarının Gülen Hareketi ile hiç bir ilişkisinin olmadığını özenle vurguluyor.
Reklam Temsilcileri Aranıyor Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor. Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.
Amerika Haberleri
9
Türk Aileye Çirkin Saldırı
Şimdi ‘USTAA’ Dernekçilik zamanı Böyle bir dernek yok henüz. Ben sadece yakınlarda bir dernek veya federasyon kurmak isteyen varsa kopya veriyorum. Başbakan üçüncü dönemi için seçim sürecinde USTA’lık dönemimiz olacak deyince Amerikalı Türkler için böyle bir kurum ismi aklıma geldi. Bence çok şık olur, üstelik telif hakkı da istemiyorum. “United States Turkish American Associations”. Sloganı’da şöyle: "Amerika’da Türklerin USTAA’lık dönemi..." Latife bir yana, Türklerin artık Amerika’da nüfus ve nüfuz olarak tabiri caizse ustalık dönemine ulaştığı kanısındayım artık. Bu fırsat iyi değerlendirilmeli. Amerika’da da yaklaşan bir seçim var. Çatı kuruluşlarımız bu seçimdeki lobi faaliyetlerinde yeni başkanları ile temsil edilecekler... Geçtiğimiz hafta Washington’da İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği’ni temsilen ATAA’nın misafiri olduk. Yıllık delege toplantısı ATAA’nın restorasyonu yeni tamamlanmış Türkevi’nde gerçekleşti. Washington Büyükelçimiz Namık Tan’ın da katılımı ile bir açılış resepsiyonu düzenlendi. Küçük ama şirin bir yer. En azından bir yeri var ATAA’nın. İnşallah TADF’ye de nasip olur. 50 yılı aşkın bir kurumun artık en azından bir binası, bahçesinde de “dikili” bir ağacı olmalı diye düşünüyorum... ATAA’da bizlerin de hazır bulunduğu toplantıda bayrak devir teslimi gerçekleşti. Süresi dolan başkan Günay Evinch yerini seçilmiş başkan Ergün Kırlıkovalı’ya devretti. Ergün bey ile yüzyüze ilk kez tanıştık. Yolda giderken yol arkadaşım İbrahim Kurtuluş’a bu iş nasıl olacak, Ergün bey “TAA” California’dan ATAA’ya nasıl başkanlık edecek diye sormuştum. Ancak Ergün beyi tanıyınca bu endişemin yersiz olduğunu anladım. Zira sayın Kırlıkovalı’nın öyle bir enerjisi var ki, Amerika’nın batı ucundan doğu ucuna yetişir... İki dili de gayet düzgün konuşabilmesi, Amerika’daki göçmenlik oluşumunu çoktan tamamlamış olması, kariyeri, prezantasyonu, dernekçilik geçmişi dört dörtlük... Hele bir dernekçilik hayatına başlangıç hikayesi var ki; bu hikayeyi sizlere daha sonra kendisi ile yapacağım özel röportajda aktarmak isterim. Bunların üzerine Ergün beyin bir başka artı özelliği ise yüzünden eksilmeyen güler yüzü, birebir ve topluluk karşısındaki hitabet gücü... Ocak ayında yapılacak TADF başkanlık seçiminden sonra da yeni dönem başkanlarının son dönemde olduğu gibi birlik ve beraberlik içerisinde hareket etmesi en büyük temennimiz. Hal böyle olunca, Amerika’nın doğusundan batısına bir zincir oluşturmuş olacağız. Bu birliktelik gelecek sene yapılacak Amerikan başkanlık seçimi sürecinde Türk Amerikan toplumunun gücünü ve önemini artırıcı bir durum oluşturacaktır. Türkiye’deki seçim muhabbetini ise yavaş yavaş geride bırakıyoruz. Yüzümüzü tekrar Amerika’ya çevirmeli ve birlik beraberlik içerisinde yolumuza devam etmeliyiz. Facebook’taki aşırıya kaçan bazı yorumların dışında öyle olacağına da inancım sonsuz. Fakat yine de sosyolojik olarak anlam veremediğim bir konuyu arzetmek isterim. İnsanlar Facebook başta olmak üzere sosyal paylaşım sitelerinde arkadaş listesi oluştururken nasıl bir kıstasla hareket ediyorlar, psikolojilerini çok merak ediyorum. Özellikle seçimler gibi özel dönemlerde kendi görüşlerini yansıtan yazı ve videolarına yer vermelerini de anlayabiliyorum. Ancak partizanlık sınırlarını zorlayacak şekilde diğer görüşlere saldırmalarını anlayamıyorum. Acaba bu aşağılayıcı yazılar benim arkadaş listemdeki bazılarını rencide eder diye düşünüyorlar mı? Heralde düşünseler böyle yapmazlar. Demokrasi zıt görüşteki insanların bir arada yaşama sanatı değil midir? Kuzey Afrika’ya ve Arap dünyasına demokrasi getiren aynı internet ortamında demokratik bir sonuca bu kadar saygısızlık veya çekememezlik çelişkili bir durum...
Türk kökenli Amerikalı Mustafa ve Selda Turan çiftinin aynı binada oturdukları Hasidik Yahudi komşuları tarafından saldırıya uğraması Amerika’da gündem oldu. Saldırının ardından yaşadıklarına hala inanmadıklarını belirten Mustafa Turan "Bir yıl önce evlendik, kısa bir süredir Mill Basin’de oturuyoruz. Çevremizden komşumuzun karakteri ile alakalı uyarılmıştık. Arabımızı parkettiğimiz sırada bira şişesini çalkalayarak yanımızdan geçen Simchon Schwartz içkisinin bir kısmını eşimin üzerine döktüğü için uyardım. Ardından eşimi kolundan itekleyince yüzyüze geldik. Bu sırada hiç beklemediğim anda suratıma yumruk atarak ağır küfürler etti.’’ dedi. Saldırının ardından yakındaki komşularına sığınan genç çift, polisi arayarak yardım talep ettiklerini, saldırganın olayın ardından arabalarını da çizerek olay yerinden kaçtığını söyledi. Polisin aramaları sonucunda hemen yakındaki bir sinagoga saklanan saldırganın gözaltına alınma sırasındada polise direndiği kaydedildi. Polis Schwartz’ı sinagoktan kelepçeleyerek zorla dışarı çıkarırken saldırganın olay esnasında alkollü olduğu yetkililer tarafından da doğrulandı. Saldırı esnasında Schwartz’ın İngilizce ''F---ing Araps!'' ve ''Fu---ing terorist'' diyerek küfür ettiği de ifade edildi. Burnuna üç dikiş atılan 32 yaşındaki Mustafa Turan, 8 yaşından beri ABD’de yaşıyor ve Amerikan vatandaşı. Eşi Selda Turan ise Amerika doğumlu. Olayın şokunu hala üzerlerinden atamayan genç çift, haklarını sonuna kadar arayacaklarını belirterek mahalleden taşınacaklarını belirtiyor. Savcı tarafından koruma altına alınan çifte, saldırgan
komşularının hiçbir şekilde yaklaşması, el işareti yapması, herhangi bir söz söylemesi yasak.
port Center’den Naziha Nori de olaydan dolayı büyük üzüntü duyduğunu ve olayın kabul edilemez olduğunu dile getirdi.
Olayın ardından Türk asıllı Amerikalı çift Mustafa ve Selda Turan’a Brooklyn Yahudi toplumundan destek geldi. We Are All Brooklyn Toplum Merkezi’nde bir araya gelen sivil toplum kuruluşları, ''Bu tür olaylar bizi karanlığa sürükleyemeyecek'' diyerek yaşanan olayı kınadı. Toplantıya Council of Peoples Organization’dan Mohammad Razvi, Kings Bay’den Leonard Petlakh, Türk Kültür Merkezi Başkanı Zafer Akın, Turkish Cultural Alliance Başkan Danışmanı İbrahim Kurtuluş, Jewish Community Relations Council (JCRC)’dan Micheal Miller ve Eyalet milletvekili Steve Cymbrowitz de katıldı.
Türk Kültür Merkezi Başkanı Avukat Zafer Akın da Türk ailenin başına gelen olayın oldukça üzücü olduğunu belirterek "Keşke böyle bir olay hiç yaşanmasaydı, zira gerçekten endişe verici bir durum.’ diye konuştu. Akın ayrıca, terörü İslam’la bağdaştırmanın, iki kelimeyi bir arada kullanmanın çok yanlış bir durum olduğunu, ‘’İslami terör’’ olarak anılan bir durum olmasa böyle olayların yaşanmasının engellenebileceğini de sözlerine ekledi. Akın, Yahudi temsilcilerin ve sivil toplum kurumlarının kanuni bir süreçte ilerleyen bu nefret saldırısına verdikleri tepkinin kendilerini mutlu ettiğini ve bir nevi Yahudiler’in bu şekilde Türkler’e ve Türkiye’ye olan bakış açılarını gösterdiklerini ifade etti.
Bu tarz olayların bazen yaşanabileceğini belirten milletvekili Steve Cymbrowitz, "Birlik içinde yaşamaya devam edeceğiz. Toplum liderleri olarak bize düşen bu tarz olayların daha da büyümesini önlemektir." diye konuştu. Türklerle Yahudilerin çok köklü bir geçmişi olduğuna vurgu yapan vekil İspanya’dan kovulan Yahudilere Osmanlı’nın kuçak açtığını belirterek, "Hedefimiz daha aydınlık bir geleceğe birlikte yürümektir." dedi. Hebrew Educational Society’den Marc Arje de New York ve Brooklyn’de önemli olanın tüm insanların birlik olmasının olduğunu ve yaşanan olayın birlikleri tarafından hoş karşılanamayacağını bildirdi. The Arab- American Family Sup-
Çirkin saldırının ardından Türkiye Cumhuriyeti New York Başkonsolosluğu da konuyla yakından ilgilendi. Başkonsolos Mehmet Samsar başta Brooklyn Belediye Başkanı ve NY Polis Departmanı olmak üzere ilgililerle görüşerek olay hakkında ayrıntılı bilgi aldı. Genç çifti Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanı Kaya Boztepe ile birlikte bazı derneklerin başkanları ve temsilcileri ziyaret ederek geçmiş olsun dileklerini iletti ve her zaman desteklerinin tam olduğunu dile getirdi. Mehmet Demirci - NY
Amerika Haberleri
Prizma
11
Türk kaşife Beyaz Saray’dan davet
ŝ ŚƐ ĂŶŝ Ɛ ŝ ŬΛĨ Žƌ ƵŵŐĂnj Ğƚ Ğŵ͘ ĐŽŵ Güçlenen Türkiye Neden Yunanistan’ı Kurtarmıyor? 2011 seçimlerinden daha güçlü çıkan Türkiye’ye Yunanistan’ın şimdilerde ihtiyacı var. AK Partinin bu seçimlerdeki ezici galibiyeti, bir anlamda izlediği aktif dış politikasının halk nezdinde onaylanması demek. Hatta Financial Times’in haberine göre, Türkiye’nin izlediği yeni dış politikası, uluslararası arenada içeriye göre daha popüler. Bu yeni politika Türkiye’ye olayları takip eden değil, olayları yönlendiren bir rol biçiyor. Bundan bir kaç yıl önce Amerikan Türk Konseyi’nde ABD’nin üst düzey diplomatlarına yaptığı konuşmada, Dışişleri Başkanı Davutoğlu dünyaya işte bu yeni Türkiye’yi tanıtıyordu: “Türkiye bölgesindeki her sorunla tabiaten ilgilenmek zorundadır. Çünkü Türk toplumunun yapısı bunu gerektiriyor. Arnavutluk’tan daha fazla Arnavut, Gürcistan’dan daha fazla Gürcü, Türkiye’de yaşıyor. En büyük Boşnak diyasporası Türkiye’dedir. O yüzden çevremizdeki her sorunun Türkiye’nin iç istikrarına yönelik çağrışımları vardır. Bu da Türkiye’nin bölgede aktif rol olmasını gerektiriyor. Tek Kuzey Kore meselesi bizi direk ilgilendirmezdi. Ancak o mesele de Türkiye’nin BM Güvenlik Kurulu'nun geçici başkanı olması dolayısıyle artık Türkiye’nin ilgi alanındadır”. Kuzey Kore’nin bile artık Türkiye’nin ilgi alanına girdiği bu yeni dönemde Türkiye, komşuda olup bitene seyirci kalamaz. Kapı komşumuz Yunanistan yine savaş alanına döndü. Mali kriz içindeki Yunanistan'da hükümetin yeni kemer sıkma önlemlerini protesto için halk sokaklara döküldü. Yunanistan hem tarihi, hem siyasi nedenlerle, hem de AB’nin geleceğine etkisiyle bizi belki herkes kadar (belki de herkesten daha çok) ilgilendiriyor. Yunanistan Türkiye’nin büyük güç olma yolunda önündeki en büyük sınavlardan biridir. Bunun nedenlerine geçmeden önce, ilk önce komşuda neler olup bittiğini hatırlayalım. Yunanistan ekonomisi ekseriyetle turizm ve gemiciliğe dayalı. Küresel krizde bu iki sektör büyük yara alınca, zaten yapısal sorunları olan Yunan ekonomisi açıklar vermeye başladı. Yunanistan Goldman Sachs ve diğer Batı bankalarına hesaplarına makyaj yapması için uzun yıllar milyonlarca dolar para ödedi. Ancak, devamlı ötelenen sorunlar, sonunda saklanamaz hale geldi. Artık “mızrak çuvala sığmayınca”, iktidara yeni gelen PASOK lideri Papandreou Yunanistan’ın mali hesaplarını uzun zamandır “masajladığını” itiraf etti. Hükümetin bütçe açığının rapor edilenden iki kat fazla olduğu ortaya çıktı. 2010 bütçe açığı %13.6 olan Yunanistan, bu alanda dünyada en başı çeken ülkeler arasındadır. 2010 başı itibariyle Yunanistan hükümetinin toplam borcu 216 milyar dolardır. Yunanistan’ın milli gelirinin %120’sine ulaşan toplam borçlarının %70’i yabancılaradır. Bu ortamda, geçenlerde Brüksel’de bir araya gelen AB üyesi maliye bakanları, Yunanistan’ın borçlarını ödeyebileceği konusunda ciddi şüpheler olduğuna kanaat getirmişler ve bazı radikal çözümler üzerinde çalışmışlardır. Bunlardan bir tanesi Yunanistan’ın borçlarını ödeyebilmesini garantilemek için uluslararası bir uzmanlar heyeti oluşturmaktır. Yunan KİT’leri ve gelirleri bu heyet tarafından idare edilecek ve böylece yabancı borçların ödenmesi garanti altına alınacaktır. Bu her Yunan bakanlığına bir yabancı uzmanın yerleştirilmesi demek. Hollanda, Almanya ve İskandinav ülkeleri bu öneriye sıcak bakmaktadır. AB’nin Yunan varlık ve gelirlerine tedbir koyma planı, aslında Yunanistan’ın yarı sömürgeleştirilmesi ve egemenliğinin dış güçlerce paylaşılması demek. Bu plan bizlere pek yabancı değildir. Yunanistan’ın varlıkları, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Düyun-u Umumiye kurumu gibi uluslararası uzmanlar tarafından oluşturulan bir fonun kontrolü altına girecek. Böylece özelleştirmeden 250300 milyar euro gelir elde etmesi beklenen komşunun kasası AB’nin denetiminde olacak. Hatırlamak gerekirse, Düyun-u Umumiye (Genel Borçlar), 1872-1939 yılları arasında Osmanlı Devleti’nin dış borçlarını denetleyen yabancı bir kurumdu. OsmanlıRus savaşı sırasında, Osmanlı yönetimi büyük bir mali bunalıma sürüklenince alacaklılarla anlaşma yoluna gider. Düyun-u Umumiye İdaresi damga, alkollü içki, balık avı, tuz, tütün ve ipekten alınan vergilerin tümüne el koyar. Türkiye Düyun-u Umumiye’ ye olan borcunun son taksidini, ancak 1954’te ödeyebilmiştir. Bu yüzden komşunun içinde düştüğü zor durumu bizden daha iyi anlayabilecek pek kimse yok. Komşu dediğimiz, Türkiye’nin tarihi hinterlandında bir ülke. Türkiye’nin imajı son zamanlarda gösterdiği ekonomik ve siyasi performansla dost ve düşmanın gözünde oldukça büyüdü. Kimisi onu bölgesel kimisi küresel güç olarak görüyor. Son seçimlerde her iki Türkten birinin desteğini alan Erdoğan bugün uluslararası arenada daha saygın bir lider. Ancak, böyle bir güç yakıştırması, belli beklentiler doğuruyor. Türkiye eğer bir bölgesel [veye küresel] güç olacaksa, yanı başındaki sorunlara seyirci kalamaz. Komşusunun müstemleke haline getirilmesine göz yumamaz. Bu harici taarruzu tamamen bertaraf edemese bile, Türkiye böyle bir anda [şöyle veya böyle] komşusunun yanında olmalıdır. Türkiye’nin kasasında 97 milyar dolar rezervi olduğu telaffuz ediliyor. Bu rezervler doların getirisi çok düşük olduğu için neredeyse atıl bekliyor. Türkiye’nin görünürde bir mali kriz tehlikesi yok. Neden komşuya biraz borç vermeyelim, el uzatmayalım? Zaten, bu iki millet son yıllarda karşılıklı jestlerle aralarındaki tarihi husumeti, tarihte bırakmaya karar vermişti. Bu şartlarda bir mali yardım, komşuyla bizi kader arkadaşı yapar. Ayrıca, Batının Yunanistan’ı köşeye sıkıştırdığı şu anda, Türkiye’nin bu kurtarma hamlesi, onu üçüncü dünya ülkeleri nezdinde başka bir yere koyar. Ancak bu operasyon ince bir siyaset istiyor. Yunanistan’ın milli duygularını örselemeden, gerekiyorsa uluslararası bir ittifakla, münferit bir kurtarma operasyonu düzenlenebilir [veya daha uygun şartları teşvik için AB’nin mevcut kurtarma operasyonuna dahil olunabilir]. Türkiye eşine ve dostuna sahip çıkabilirse ancak büyük bir güç olabilir. Geçmişte sürekli darda kalmış bir Türkiye’nin, şimdi darda kalanlara el uzatması “yeni bir çağ” demektir. Dünyanın alan değil veren Türkiye’ye ihtiyacı var! Prof. Dr. İhsan Işık, Rowan Üniversitesi Üyesi ve ATCOM Başkanı
Doğal hayatı korumada dünya çapındaki araştırmaları National Geographic dergisinin 2011 yılı “kaşifleri” arasına giren Çağan Şekercioğlu, başarıları ile dikkat çekerek Beyaz Saray’dan davet aldı. Utah Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan kuş bilimci, ekolog ve çevre bilimci Doç. Dr. Şekercioğlu, Kosta Rika’da kuş halkalama ve radyo takibiyle kuşların ekolojisini araştırması, Etiyopya’da arazi çalışması yapması, Türkiye’de doğal hayatı korumaya çalışması ve daha da önemlisi dünyanın ilk kuş veri tabanını oluşturmasıyla, National Geographic’in genç “kaşifleri” arasına girmişti. ABD’nin başkenti Washington’da dergi tarafından düzenlenen törende kendisine plaket verilen Şekercioğlu, buradaki konferansta yaptığı sunumu ve çalışmalarıyla dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Beyaz Saray’dan davet alan Şekercioğlu, ABD Başkanı Barack Obama’nın takvimi ayarlanabilirse sonbaharda Obama ile veya Beyaz Saray yetkilileriyle görüşecek. Ayrıca, derginin galasında dünyaca ünlü yönetmen James Cameron ile buluşma imkanı bulan Şekercioğlu’nun resmi de derginin binasının önüne asılan dev “kaşifler” tablosu ile derginin çocuklar için hazırladığı “kaşifler oyunu”nda yerini aldı. Etkinlikte, National Geographic dergisi yetkililerinin kendisiyle, grubun 26 yayın organıyla belgesel, kitap, dergi gibi konularda birlikte çalışabilmeyi görüştüklerini belirten Şekercioğlu, dergi yetkililerini Ani Harabeleri’ni görmeye davet ettiğini kaydetti. Şekercioğlu, “Dergi önümüzdeki Mayıs ayında önemli bir yıllık toplantısını Türkiye’de yapacak. İnşallah onları Kars’a da götüreceğiz, çünkü Ani Harabeleri’ni bilmiyorlar. National Geographic dahil birçok kişi Türkiye’nin birçok yerini tanımıyor, onlara Türkiye’nin güzelliklerini göstermek lazım” dedi. “Kaşif”lik ve doğaya ilgisinin 4 yaşında sokaktan bulduğu tüm böcekleri eve getirmesiyle başladığını anlatan Şekercioğlu, endişelenen annesinin kendisini doktora götürdüğünü ifade ederek, “Ama ben onu dinlemeyip devam ettim, yoksa kaşiflik şimdi hikaye olurdu” diye konuştu. ABD’de Harvard Üniversitesinde biyoloji ve antropoloji bölümlerinde burslu okuyan, ardından Stanford üniversitesinde ekoloji ve biyoloji bölümlerinde burslu doktora yapan Şekercioğlu, aynı zamanda dünyanın ilk kuş veri tabanını oluşturan kişi… “Araştırmama göre, 2100 yılına kadar en kötü senaryoda kuş türlerinin yüzde 30’u, ortalama senaryoya göre ise yüzde 6-7’si yok olabilir” diyen Şekercioğlu, oransal olarak öncelikle akbaba ve deniz kuşlarının, sayısal olarak da tropikal bölge kuşlarının soyunun büyük tehlike altında olduğunu kaydetti. Şekercioğlu, Türkiye’de de kelaynak, dik kuyruk ördeğinin bu gruba girdiğine
dikkati çekerek, insanlığın “kıyametinin”, doğanın geri kalanına ve hatta kuşlara bile nasıl bağlı olduğunu şu sözlerle anlattı: “Biz kendimizi özel sanıyoruz, ama değiliz. Diğer gezegenlere gitmek fantezi, bu gezegene bağlı yaşıyoruz. Akbaba leşleri temizliyor, böcek yiyen kuşlar çiftçiye yarar sağlıyor, yağmur ormanlarındaki kuşlar meyveleri yiyerek çekirdeklerini başka yerlere taşıyor. Kuşlar gidince, sırf tek başına onlar yok olmuyor. Kuşların tozlaştırdığı bitkiler, tarımsal ürünler, tohumunu taşıdığı ağaçlar da yok oluyor. Hatta tahmin edemeyeceğimiz birçok sorun ortaya çıkıyor. Kuşları yok edersek kendimizi de yok etmiş olacağız. Ekoloji bir ağ ve biz de ağın ortasındayız, o ağı parçaladıkça biz de kendi sonumuzu getiriyoruz.” Hindistan’da sığırlara verilen ilaçların akbabaları öldürmesiyle artan leşlerin sokak köpeklerinin de artmasına neden olduğunu, bunun da ülkedeki kuduz vakalarını bazı yerlerde 20 kat yukarı taşıdığını belirten Şekercioğlu, “Ekonomistler hesaplamış, akbabaların ölmesinden dolayı, 48 bin ekstra insan kuduzdan hayatını kaybetmiş. Bunun iş gücü kaybı ise 36 milyar dolar. Bir akbabanın ölmesi, sarmal gibi böyle tahmin edemeyeceğimiz vahim sonuçlar doğurabiliyor” dedi. Halihazırda dünyanın doğal kaynaklarının yarıdan fazlasının tüketildiğine dikkati çeken Şekercioğlu, “Birkaç 10 yıl içinde dünyanın ürettiğinden daha fazla kaynağı tüketiyor duruma geleceğiz. Bu zaten matematiksel olarak mümkün olamayacağı için, giderek insan ölümleri artacak. Ama değiştirmek elimizde, bilim doğru yolu gösteriyor, ama bilinç ve politik liderlik lazım” diye konuştu. Türkiye’nin doğal hayat açısından en bakir bölgesi ve “inanılmaz” şekilde bütün Ortadoğu, Avrupa, Sibirya ve Afrika’daki kuşların ana göç rotası olan Kars-IğdırAğrı bölgesinde KuzeyDoğa Derneğini kuran Şekercioğlu, dernekteki iki arkadaşıyla birlikte, kuşların göçleri ile türlerini tespit etmek amacıyla Doğu Anadolu bölgesine ilk kuş halkalama merkezini kurdu. Şekercioğlu, şimdi bölgede sayısı üçe çıkan istasyonlarından ikisini dernek olarak Kafkas Üniversitesi ve Çevre Orman Bakanlığı Doğa Koruma Milli Parklar Genel Müdürlüğüyle işbirliği içinde yürüttüklerini belirterek, Kars-Iğdır-Ağrı bölgesinde şu ana kadar 323 kuş türü tespit ettiklerini, bunun Türkiye’deki kuş türlerinin yarısı, Doğu Anadolu’dakilerin ise yüzde 70’ini oluşturduğuna dikkati çekti. Bugüne kadar 179 türden 36 binden fazla kuş halkaladıklarını ve bunların 8 ayrı ülkeden geldiğini veya gittiğini belirten Şekercioğlu, istasyonlarda öğrenci ve halka da eğitimler verdiklerini belirterek, “Eskiden ‘deli misin casus musun’ diyorlardı, şimdi bu kuşların önemini anlayınca gurur duyuyorlar” dedi. Mehmet Toroğlu/Barışkan Ünal (A.A)
Amerika Haberleri
13
Büyükçekmece İşadamları Derneği ATCOM’u ziyaret etti
“Umudumuz Erdoğan” Başbakan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin büyük seçim zaferi, yükselen Türkiye’nin dış dünyadaki imajını daha da parlattı. Erdoğan sadece Türkiye’nin değil, demokrasi hasreti çeken mazlumların ve İslam dünyasındaki mağdur halkların da “delikanlı lideri” artık... Başbakan Erdoğan seçim sonrası yaptığı ünlü balkon konuşmasında zaten dünya lideri gibi konuştu: “Bugün benim Türk kardeşim, Kürt kardeşim, Zaza, Arap, Laz Gürcü tüm kardeşlerim 74 milyon kazanmıştır. Yoksul kardeşim, kimsesiz kardeşim kazanmıştır. Bugün küresel ölçekte mazlumların mağdurların umudu kazanmıştır. İnanın bugün İstanbul kadar, Saraybosna kazanmıştır. Diyarbakır kadar Ramallah, Batı Şeria, Kudüs, Gazze kazanmıştır. Bugün Türkiye kadar Orta Doğu, Kafkaslar, Balkanlar, Avrupa kazanmıştır. Bugün demokrasi kadar, özgürlük kadar, barış, adalet, istikrar kazanmıştır.” Bu konuşma bir ütopya ve hayal değil! Gerçeğin ifadesi. Başbakan Erdoğan’ın dış dünyadaki popüleritesini herkes biliyor. Başkan Obama bile, Erdoğan’ın Arap ve İslam dünyasındaki bu çok sevilmesini ve popüleritesini, ilgiyle izliyor. Hem Erdoğan’ın hem de AK Parti’nin, demokratikleşme sancıları çeken ülkelerde nasıl “model” ve “idol” haline geldiğini konuşmalarında vurguluyor. Başbakan Erdoğan ile sık sık istişare ediyor. Aynı dönemde Dışişleri Bakanı Davutoğlu ile bayan Clinton defalarca telefonda konuştular, çeşitli toplantılarda yüz yüze görüşmek imkanı buldular. Açıkçası Türkiye bugün, ABD dış politikalarında “en vazgeçilmez müttefik” konumununda bulunuyor! Türkiye’nin görüşlerine, politikalarına, söylediklerine ayrı bir önem veriliyor. Başbakan Erdoğan Beyaz Saray’da da uluslararası arenada da “dünya lideri” muamelesi görüyor. Dünya liderinin büyük başarısı Bu açıdan bakıldığında 12 Haziran 2011 seçimi, Türk demokrasisinin global anlamda “üst sıralarda yeraldığının” kuvvetli bir göstergesi oldu. Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada oynayacağı liderlik rolünün güçlü bir millet desteği ile pekişmesini sağladı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın elini, hem içerde hem de dışarda fevkalade güçlendirdi. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü daha seçim öncesinde yaptığı açıklamada, Türk demokrasisine uluslararası arenada duyulan güvene özel bir vurgu yapmıştı. Seçim sonrasında Beyaz Saray’dan yapılan resmi açıklama ve Başkan Obama’nın Erdoğan’ı telefonla arayarak tebrik etmesi de önemli bir işaretti. 12 Haziran seçimine ve ABD’den Türkiye’ye bakış konusunda bir çarpıklığa da bu vesile ile dikkat çekmek istiyoruz. Bu seçimi zaten AK Parti’nin kazanacağını, herkes öngörüyordu. Ama dış basında özellikle İsrail lobisinin etkisiyle AK Parti’nin ve Başbakan Erdoğan’ın daha da güçlenerek çıkmaması yönündeki temenni ve propagandalar vardı. CHP’ye oy verilmesi yönünde, -alışılmışın dışında- telkin ve baskılar oldu. Bu baskılar abartılı bir şekilde bir takım medya kuruluşları tarafından Türkiye’de AK Parti aleyhine ısrarla kullanıldı. Ancak bu çabaların işe yaramadığı ortaya çıktı. AK Parti’nin üçüncü bir seçim döneminde, hem de oylarını artırarak ve yüzde 50’yi aşarak iktidara gelmesi Türkiye’de bir ilk. Bu durum AK Parti’nin ve lideri Erdoğan’ın konumunu çok güçlendirdi. Ayrıca Türkiye’de, cumhuriyetin kurulduğu günden bugünlere kadar uzanan vesayet odaklarına, milletin iradesiyle iktidara gelenlerin “muktedir” olmalarını engelleyen baskı unsurlarına karşı önemli bir zafer oldu. Türkiye, bu seçim sonuçları ve AK Parti’nin büyük zaferiyle ilk defa, sivil ve çağdaş bir anayasa yapmak imkanına kavuştu. Eğer bu yeni dönemde sivil anayasanın öncelikle yapılması mümkün olursa, Türkiye’nin önü çok açılacaktır. Türk demokrasisinin daha ileriye taşınması, AK Parti’nin 2023 Türkiye’si hedeflerine ulaşması daha kolay ve hızlı olacaktır. Güçlü, daha demokratik ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden birisi haline gelecek Türkiye’nin, bölgesinde ve dünyada oynayacağı rolleri artıracaktır. Özellikle baskı ve zulüm altında inleyen, demokrasi hasreti çeken İslam ülkelerinin mazlum halklarına büyük bir moral ve ilham kaynağı olmayı sürdürecektir, Türkiye! Parlamento’ya 4 partinin girmesi, halkın iradesinin tam bir yansıması olması bakımından da sevindirici bir gelişmedir. AK Parti’nin yüzde 50 oy almasına rağmen tek başına anayasayı değiştirecek asgari 330 milletvekiline ulaşamaması 327 milletvekilinde kalması- da aslında hayırlara vesile olacak bir tecellidir. AK Parti karşıtlarının ve İsrail lobisi gibi Erdoğan’ın gücünü zayıflatma propagandacılarının tezvirat kampanyalarında kullanabilecekleri argümanları da ortadan kaldırmıştır bu durum! Yeni sivil anayasanın Parlamento’da, uzlaşılarak ve diğer partilerin de katkılarıyla hazırlanmasını gerektiren bir durum var ortada. Türkiye’nin birliği ve bütünlüğünü daha da pekiştirecek, önemli meselelerinin adil çözümünü hızlandıracak büyük mutabakat imkanını veren hayırlı bir gelişmedir bu! Sonuç olarak, Başbakan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin bu büyük zaferi, Türkiye’ye ve bölgemize istikrar getirecek; dünya barışına, huzura önemli katkı yapacaktır. Aziz milletmize ve insanlığa hayırlı olsun diyoruz. Haberleşme için: Tel: +1-202-253-3289 Faks: +1.301.670.8519 e-mail: ihlas@attglobal.net
Büyükçekmece İşadamları Derneği (BÜYSİAD) üyelerinden bir grup işadamı ATCOM'un Cehrry Hill, New Jersey'deki merkezini ziyaret ederek ATCOM Yönetim Kurulu üyelerinden bazıları ile görüştü. Büyükçekmece Kaymakamı İsmail Gündüz, Cihangir Kolejleri ve Cihangir Tekstil Yönetim Kurulu Başkanı Ergül Cihangir, Karaca Yönetim Kurulu Başkanı Arif Karaca ve İdeal Yapı Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Sertkaya'nın katıldığı görüşmede iki ülke arasındaki ticaretin artırılmasına yönelik düşünceler masaya yatırıldı. Amerika’ya bir dizi iş görüşmeleri yapmak, fikir alış verişinde bulunmak ve karşılıklı yatırım imkânlarını araştırmak için geldiklerini ifade eden misafirler bu büyük pazarda yer almanın önemine dikkat çekti. ATCOM İkinci Başkanı Ramazan Küçük ve Başkan Yardımcılarından Ural Yeşil de kurum olarak kuruluşlarından bugüne yaptıkları faaliyetleri misafirlere aktardılar. Yeşil, yaklaşık 3 yıllık süre içinde bir çok işadamı heyetini ATCOM’da ağırladıklarını söyleyerek, ATCOM’un misyonuna uygun olarak iki ülke arasında ticaret haciminin artırılması için tecrübelerini Türkiye’den yatırım yapmak isteyen işadamlarının hizmetine sunduklarını söyledi.
Amerika Haberleri
14
Sırp Yazarın Türk Düşmanlığı Bazı yazarlar ve yorumcular, ABD medyasının gücünü, Türk ve İslam karşıtı görüşlerini yaymak için kullanmaya çalışıyor.
Stres ve anksiyete: Nedir, nasıl azaltılır, ne zaman tedavi gerekir? Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlük stresi “ruhsal gerilim” olarak ifade edip, aşağıdaki açıklamayı vermekte: “Dayanıklılığı azaltan fiziksel veya mental gerilim, gerginlik; canlıların yaşamı için uygun olmayan koşullar.” Aynı kaynakta anksiyete ise “canlının içinde bulunduğu sıkıntılı duruma bağlı olarak gelişen psikonoretik bozukluk” olarak tanımlanmaktadır. Stresi ayrıca alışık olmadığımız bir durumla karşılaşınca hissettiğimiz duygu olarak da ifade edelebiliriz. İnsanların stress toleransları farklıdır. Aynı durum veya düşünce bir insanda sadece hayal kırıklığına, bir diğerinde endişeye, bir başkasında öfkeye, diğer bir bireyde ise panik bozukluğu yol açabilir. Stres bazı durumlarda faydalı, hatta gereklidir. Önemli bir işin bitirilmesi, bir yarışa veya sınava hazırlanmak için stres olumlu rol oynayabilir. Fakat stres seviyesi belirli bir düzeyin üzerine çıkınca stresin performansa olan etkisi pozitiften negatife dönüşür. Aşırı stres konsantrasyonu bozar, performansı düşürür. Hatta sık sık yada kronik strese maruz kalmak, baş ağrıları, mide yanması ve ülser, uyku problemleri, sırt ve boyun ağrıları gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Ayrıca stres kişinin çevresindekilerle olan ilişkilerini de olumsuz olarak etkileyebilir. Genelde stresli kişiler alıngan, kırıcı ve asık suratlı olurlar. Stresi kontrol altına almanın temel prensipleri şöyle sıralanabilir: - Strese neden olan spesifik bir neden varsa onu ortadan kaldırmak. - Günlük hayattaki genel stres düzeyini azaltmak. - Vakit yönetimini öğrenip uygulamak stresi azaltırken üretkenliği artırabilir. Çok şey yapmaya çalışıp sürekli yapılacak işler veya aktiviteler altında ezilmektense, az fakat önemli şeylere vakit harcamak stresi azaltır, mutluluk ve özgüveni arttırır. - Vücuda iyi bakmak, yeterince istirahat, sağlıklı beslenme, sigara ve alkolden uzak durma, düzenli fiziksel aktivite stresi azaltır. - Olaylara bakış açınızı (perspektif) değiştirmek, karamsarlık ve negatif düşünceleri azaltıp, iyimserliği arttırabilir. - Duygu ve düşünceleri uygun şekilde ifade edebilme, başkalarının isteklerine gerektiğinde hayır diyebilme, yardım isteyebilme stresi azaltır. - Aile yapısı ve dost çevresi güçlü olanlar stres ile daha başarılı bir şekilde başederler. İhtiyaç duyulursa profesyonel psikolojik danışmanlık veya tedavi almaktan çekinmemek gerekir. Stresi ortadan kaldırmanın çeşitli yöntemleri vardır. Her yöntem herkeste etkili olmaz, fakat hemen herkesin stresini ortadan kaldıracak bir yöntem vardır. İlk akla gelen bazı yöntemler şunlardır: - Düzenli egzersiz, açık havada, parkta yürümek, vs. - Duyguları yazıya dökmek, günlük veya hatıra defter tutmak. - Duygu ve hisleri konuşarak, gülerek, hatta ağlayarak ifade etmek. - Hobi sahibi olmak: Balık tutmak, top oynamak, el işi yapmak, vs. - Gönüllü olarak diğer insanlara yardım etmek: Aş evinde yemek dağıtmak, gençlere mentörlük yapmak. - Gevşeme ve rahatlama için solunum egzersizleri, masaj, fleksibilite egzersizleri, vb. öğrenip uygulamak - Geçmişin üzüntülerini, geleceğin endişelerini şuurunuzdan çıkarıp içinde bulunduğunuz zamana konsantre olmak. Anksiyete “endişe, kaygı veya korku hissi” olarak tanımlanabilir. Bazı durumlarda anksiyetenin nedeni bilinmez. Anksiyetenin klinik bozukluk düzeyine erişmesi için şikayetlerin hemen hergün olması ve günlük fonksiyon ve ilişkileri önemli derecede etkilemesi gereklidir. Panik bozukluk tekrarlayan beklenmeyen panik ataklar ve bir ay veya daha uzun süre tekrar panik atak geçirme korkusu içinde olmayı da gerektirir. Panik atak aşağıdaki 13 semptomdan 4 veya daha fazlasının gözlendiği, şikayetlerin beklenmedik anda aniden başlayıp 10 dakika içinde doruğa ulaştığı bir durumdur: Kalp çarpıntısı, hızlı/güçlü nabız, Terleme, Titreme/sarsılma, Nefes darlığı/boğulma hissi, Göğüste baskı/göğüs ağrısı, Bulantı/karında rahatsızlık, Sersemlik, dengesizlik, baş dönmesi, bayılacak gibi olma, Kendini vücudundan ayrılmış gibi/rüyada imiş gibi hissetme, Delirme/ kontrolünü kaybetme korkusu, Ölüm korkusu, Paresteziler (uyuşma, karıncalanma hissi), Titreme/ateş basması. Stres ve anksiyeteyi azaltmak ve vücutta doğurduğu reaksiyonları önleyip kontrol etmek terapi ve gereği halinde ilaçlarla mümkündür. Tanı ve tedavi için psikiyatrist veya psikologlara müracaat etmek gerekir...
Dünyanın çeşitli ülkelerinden Amerika’ya göçeden bazı düşünür ve yazarlar, geldikleri ülkelerin çıkarlarını kamuoyuna ABD’nin çıkarlarıymış gibi sunarak, Türkiye’ye baskı yapılması için Beyaz Saray yönetimini yönlendirme gayreti içindeler... Çeşitli basın ve yayın organları ile sivil toplum kuruluşlarında görev alan bu kişiler, kişisel görüşlerini Amerika’nın menfaatleri olarak gösterme konusunda son derece başarılı oluyor... Chronicles Magazine adlı bir siyasi derginin Haziran 2011 sayısında "Our Interest in Turkey - Türkiye’deki Çıkarlarımız” başlıklı bir yorum, bu tür girişimlerin en son örneği... Yorumun yazarı ayrılıkçı Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin savaş suçlusu olarak hüküm giymiş Devlet Başkanı Biljana Plavsic’in gayri resmi sözcüsü, Srdja Trifkoviç adlı bir Sırp. Bush yönetiminin desteğiyle Irak’ta demokrasiye geçilmesinden sonra Ortadoğu’da demokratikleşme hareketinin başladığını söyleyen, Trifkoviç, aslında Ortadoğu ülkeleri için demokrasinin asla erişilemez ve bir yandan da istenmeyen bir hedef olduğunu ileri sürüyor. Srebrienica katliamını uydurma olarak niteleyen, bu katliamın sorumlusu olan ve kısa bir süre önce tutuklanan Sırp General Mladic’i savunan Sırp yazar Trifkovic, yorumunda Türkiye’nin Osmanlı İmparatorluğu’nu yeniden canlandırmak istediğini ve bölge üzerinde etkili güç olmak gibi büyük bir hırsı olduğu iddiasını dile getiriyor.
Türkiye’nin, Batı’dan koptuğunu ve yeniden Ortadoğu’ya entegre olduğunu iddia eden Trifkoviç, AK Parti yönetiminin Türkiye’de generalleri sudan sebeblerlerle hapsettiğini, yasaları hiçe saydığını ileri sürerek ABD Yönetiminin Türk hükümetine baskı yapmasını istiyor. Demokrasinin Ortadoğu ve Türkiye için erişilmez olduğunu düşünen Sırp yazar Trifkovic, yorumun sonuna doğru kendisiyle çelişkiye düşüyor. İşte o cümleler: “Amerika, aslında Türk ordusundaki Generalleri destekleyerek AK Parti hükümetini hizaya getirmeliydi.” Şubat 2011’de Kanada’ya yaptığı vize başvurusu, “İnsanlığa karşı savaş suçu işlemiş bir yönetimin üst düzey yetkilisi" olduğu gerekçesiyle reddedilen Sırp yazar Trifkovic, “ABD’nin Türk hükümetini yola getirmek için hala elinde ekonomi ve siyaset gibi iki önemli kozu var.” diyerek Başkan Obama’ya da tavsiyede bulunmaktan çekinmiyor. Küstah yazar Obama'ya “Madem ki, senin düşüncene göre Türkiye, Doğu ile Batı arasında bir köprü, öyleyse Türk hükümetini Türk kanunlarına ve uluslararası kurallara uymaya zorla. Bu Amerika’nın hatta tüm dünyanın çıkarına olacaktır.” diye sesleniyor... ANA- American News Agency
Yemek Zevki
Fırında Tavuk
15
Malzemeler
* 1 adet tavuk (1500 gram ağırlığında)
* 1 adet limon * 2 diş sarımsak * 3-4 dal taze biberiye * 1 yemek kaşığı toz kırmızı biber * 1 çay bardağı
SEVİNÇ ÖZBEK
* zeytinyağı * tuz
Hazırlanışı 1-Tavuk yıkanıp iyice kurulanır. 2-Limon iyice yıkandıktan sonra bıçak saplanarak 4-5 adet delik açılır. 3-Sarımsaklar soyulur. 4-Limon ve sarımsak tavuğun içine bütün olarak yerleştirilir. 4-Mutfak ipi ile ayakları bağlanıp sırt üstü içine tabak konulmuş dökme demir tencereye alınır. 5-Biberiye dalları tencerenin içine atılır. 6-Tabağın yüksekliğini geçmeyecek şekilde tencereye su konulur. 7-Kısık ateşte 30 dakika tavuk kapağı kapalı şekilde buharda pişirilir.
8-Bu arada tuz, toz kırmızı biber ve zeytinyağı karıştırılır. 9-Buharda pişen tavuğun üzerine bu karışım her yerine gelecek şekilde dökülür. 10-Soslanan tavuk 200 dereceye getirilmiş fırında kapağı açık şekilde üzeri kızarıp çıtırlaşana kadar yaklaşık 30 dakika daha pişirilir. 11-Servis kabına alınan tavuğun üzerine tencerenin dibinde kalan zeytinyağlı tavuk suyu gezdirilir.
Kaynak: Devletsah.com
Merhaba Hanımlar, Bu sayımızda size “Fırında Tavuk” tarifini veriyoruz. Sizler de yemek tariflerinizi bizimle ve okurlarımızla paylaşabilirsiniz.
Yeni sayımızda, yeni tariflerimizle buluşmak üzere ...
16
Amerika Haberleri
Hisarcıklıoğlu ATCOM’un İş Alemindeki İlk Onursal Üyesi Oldu
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rıfat Hisarcıklıoğlu, ABD ziyareti çerçevesinde, merkezi New Jersey'de bulunan Amerikan - Türk Ticaret Odası’nı (ATCOM) ziyaret etti. Toplantıya çevre eyaletlerden iştirak eden yüzün üzerinde ATCOM üyesi iş adamı katıldı. Hisarcıklıoğlu üyelere hitap etmeden önce, ATCOM yönetim kuruluyla yaptığı özel toplantıda ABD ziyaretini değerlendirdi ve beraber neler yapılabileceğini müzakere etti. Daha sonra ATCOM Genel Merkezini gezen Hisarcıklıoğlu “İki senedir ATCOM’u ziyaret etmeye niyetleniyordum ancak kısmet bu zamana imiş. Çalışmalarınızı takdirle izliyor ve beğeniyorum. ATCOM Genel Merkezi hayırlı uğurlu olsun. Türk iş adamlarına böyle görkemli bir merkez yakışırdı. Emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum” dedi.
ATCOM konferans salonunda yapılan törende Hisarcıklıoğlu’na ATCOM Başkanı Prof. Dr. İhsan Işık ve İdari Başkan Yardımcısı Ramazan Küçük tarafından “ATCOM Onursal Üyelik Belgesi” verildi. ATCOM Başkanı Prof. Işık törende şöyle dedi: “ATCOM ilk onursal üyeliğini bir bilim adamına vermişti. İkincisini de Türk iş aleminin en başına veriyor. Böylece Hisacıklıoğlu bizim iş dünyasındaki ilk onursal üyemiz oldu. Bilim ve ticaret birbirini tamamlıyor esasında. Dünyanın en başarılı toplumları yeni fikirleri en çabuk pazara taşıyabilen toplumlardır. Bilim adamları fikir üretecek, iş adamları da pazarlayacak. Bu yüzden, ATCOM bilim ve iş dünyasının işbirliğine çok önem veriyor ve ABD’nin üstün teknolojisini ve pazarını Türk iş adamlarına açmak istiyor.” TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu da törende yaptığı konuşmada “ATCOM’un TOBB’un 2009 yılında devreye soktuğu Dünya Türk İş Konseyinin yönetiminde iki üyeyle temsil edildiğini ve iki kurum arasında çok güçlü ilişkilerin olduğunu” ve “ bugün ATCOM’un onursal üyeliğinden çok mutlu olduğunu ve her zaman ATCOM’un yanında olacağını” bildirdi. ATCOM üyesi işadamlarına,
ABD’de daha güçlü olabilecekleri mesajını veren TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu: “Yapmamız gereken şey, bir olmak, birlik olmaktır. Birlikte rahmet ve ayrılıkta azap olduğunu bilmektir” dedi. ABD’deki Ermeni lobisinin organize olduğu için güçlü olduğunu anlatan Hisarcıklıoğlu, “Organize olanlar, organize olamayanları her zaman yönetir. Bu bir kuraldır” dedi. Hisarcıklıoğlu ayrıca, Amerika’daki Türk iş adamlarından beklentilerinin büyük olduğunu belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: “Sizler Türkiye’nin dışa açılmasında, tanınmasında ve zenginleşmesinde çok önemli rol oynuyorsunuz. Aslında çok ciddi sorumluluklarınız var. Türkiye’yi unutmadan, ABD toplumu ile entegre olmanız, ABD toplumu içinde iş dünyasında, akademik dünyada, sanatta, sporda, siyasette ve her alanda başarılı olmanız, sizlerin buradaki varlığını daha da anlamlı yapmaktadır”. ATCOM Türk Devlet ve İş Adamları Komitesi Başkanı Üzeyir Şahin de, Hisarcıklıoğlu’na ATCOM’a ve Türk Amerikan iş adamlarına verdiği desteklerden dolayı bir plaket takdim etti. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu merasim sonrası ATCOM üyeleri ile tek tek ve toplu resim aldı.
ATCOM’da verdiği konferansta ABD yönetimlerinin Türkiye’nin stratejik öneminin farkında olduğuna işaret eden Hisarcıklıoğlu, “Türkiye’nin argümanları sağlam. Gücümüz var. ABD Yönetimleri Türkiye’nin stratejik öneminin farkında ama ABD’de sürekli savunmada olan bir ülke, bir ulus durumundayız. Kaynaklarımızı atılım yapmaktan çok savunmaya harcıyoruz” diye konuştu. TOBB’un Türkiye-ABD ilişkilerine bakış açısı hakkında bilgi veren Hisarcıklıoğlu, ABD’nin iktisadi, siyasi ve askeri olarak çok önemli bir güce sahip olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin de bu ülke ile 60 yıla dayanan yakın ilişkileri bulunduğunu anlattı. TOBB’un Türkiye-ABD ilişkilerine bakış açısı hakkında bilgi veren Hisarcıklıoğlu, ABD’nin iktisadi, siyasi ve askeri olarak çok önemli bir güce sahip olduğunu hatırlatarak, Türkiye’nin de bu ülke ile 60 yıla dayanan yakın ilişkileri bulunduğunu anlattı. ABD ile ilişkilerin güçlü şekilde sürdürüldüğünü belirten Hisarcıklıoğlu
şöyle konuştu: “Ancak, ilişkilerin bir yönü ihmal edildi. Türk-ABD İlişkilerinin iktisadi boyutu geliştirilemedi. ABD en çok ihracat yaptığımız ülkeler sıralamasında ilk 5 üllke içinde yok. 7 nci sırada. Diğer taraftan, ABD’den Türkiye’ye son dönemde yatırım da gelmiyor. Son dönemde en çok akılda kalan yatırım da, GE Finans ile Citi Bank’dır. Türkiye’nin ulaştığı üretim kapasitesini biliyoruz. Kalite sorunu olmayan ülkemizin ABD pazarına giriş sorununu aşması lazım. İşte burada da size çok görev düşüyor. Siz buradasınız. Türkiye’den daha fazla firmanın buraya girmesine katkı sağlamanız lazım. Daha fazla firmanın elinden tutmanız lazım. ABD’den Türkiye’ye daha fazla firmanın yatırım için gelmesi lazım. Buna sizler öncülük edebilirsiniz. Biz, dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında yer almak istiyoruz. ABD piyasasında daha fazla yer almadan, dünyanın en büyük 10 ncu ekonomisi olamayız. ABD piyasasına kalıcı olarak girebilmemiz lazım. Pazar burada var.”
Amerika Haberleri
18
Fenerbahçe USA şampiyonluğu doyasıya kutladı Fenerbahçe USA derneği tarafından organize edilen Geleneksel 8. Fenerbahçe Balosu, Long Island City Water's Edge Restaurant'ta gerçekleştirildi. 400 davetlinin katıldığı gecenin onur konukları ise İstanbul'dan gece için gelen Fenerbahçe Kulübü Asbaşkanı Ali Koç, Yüksek Divan Kurul Başkanı Yüksel Günay, Kürek Şubesi Onursal Başkanı Kamil Olcay oldu.
www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
Dernek başkan Turgay Kadıoğlu'nun konuşması ile başlayan gecede, salonun sarı-lacivert balonlar, atkılar, Türkiye'den özel olarak getirtilen Fenerbahçe dergileri, eşantiyon ürünleri ile süslendi. Kadıoğlu, sadece bir futbol taraftar derneği olmadıklarını, ABD'de her türlü sosyal etkinliğin bir parçası olmaya gayret ettiklerini söyledi. New York Başkonsolosu Mehmet Samsar da faaliyetleri ile örnek bir sivil toplum örgütü olan Fenerbahçe USA derneğini başarılı çalışmalarından ötürü kutladı. Gecede bir konuşma yapan Ali Koç ise taraftar derneklerinin Fenerbahçe sevgisinin dünyaya yayılmasında önemli bir fonksiyonu olduğunu, Fenerbahçe USA derneğinin başarılarını memnuniyetle takip ettiklerini söyledi. Bu yıl çok başarılı bir sezonu geride bıraktıklarını ve bunu dünyanın her yerinde doyasıya kutladıklarını kaydeden Koç, ''Fenerbahçe USA derneğini bazen Mardin'de ilkokul çocuklarını giydirirken, bazen Küçükyalı'daki kimsesiz çocukları maça götürürken, Boston'daki kürek yarışlarını desteklerken görüyoruz. Bu etkinliklerin Fenerbahçe sevgisinin büyümesinde önemli bir katkı sağlamaktadır'' diye konuştu. Yüksel Günay da konuşmasında Fenerbahçe kulübünün profesyonel ve amatör branşlardaki sporcu sayısı ve müsabakalardaki başarısının her geçen yıl arttığına dikkat çekti. Fenerbahçeliliği ile tanınan ve New York'taki Türklerin kalbinde taht kuran beyin cerrahı Dr. Zeki Uygur da gecede özel bir plaketle ödüllendirildi. Tüm salonun ayakta alkışladığı Zeki Uygur'un göz yaşlarına hakim olamadığı görüldü. Uygur sahneye ''Amerika'daki Türklerin Ulusal Hazinesi'' anonsu ile çağrıldı. Dernek yöneticiler tarafından katılımlarından dolayı Ali Koç, Yüksel Günay ve Kamil Olcay'a birer teşekkür plaketi verildi. Geceye Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım da bir çiçek gönderdi. Amerika’daki Fenerbahçe taraftarlarını bir araya getiren programda, TRT sanatçısı Eşref İnceoğlu ve Demet Sağıroğlu sahne aldı. Haber: TurkAvenue.com - Resimler: AmerikaliTurk.com
Sanal Dünya
19
İnternete bağlı cihaz sayısı 15 milyara ulaşacak Veri ağları konusunda dünyanın önde gelen firmalarından Cisco'nun hazırladığı Görsel Ağ Endeksi'nin beşinci yıllık raporuna göre, 2015'te internet ağına bağlı cihaz sayısının dünya nüfusunun iki katına çıkarak 15 milyara ulaşacak. 2010-2015 yıllarını kapsayan rapora göre, 2015'te küresel internet trafiği dört katına çıkarak yılda 966 exabyte'a ulaşacak ve 1 zettabyte seviyesine yaklaşacak. 2010'da PC'ler tüketici internet trafiğinin yüzde 97'sini oluştururken, bu oran 2015'te yüzde 87'ye düşecek. Küresel mobil internet veri trafiği ise 2010-2015 arasında 26 katına çıkacak. 2015'te 3 milyar internet kullanıcısı olacak; bu sayı, dünyanın öngörülen nüfusunun yüzde 40'ına tekabül ediyor. Ortalama sabit genişbant hızının 2010'daki 7 Mbps'nin dört katına çıkarak 2015'te 28 Mbps'ye ulaşması bekleniyor. Ortalama genişbant hızı son bir yılda 3.5 Mbps'den 7 Mbps'ye çıktı. 2015'te internette her bir saniyede 1 milyon dakika (674 güne eşdeğer) video izlenecek. 3D ve HDTV gibi gelişmiş video trafiğinin ise 2010 ile 2015 arasında 14 katına çıkması bekleniyor.
Amerika Haberleri
20
KKTC New York Temsilcisi Hilmi Akıl: "Kıbrıs konusunda mücadelemiz devam ediyor" TABA Yönetim Kurulu Üyesi ve eski TADF Başkanlarından Erhan Atay, Azerbaycan Amerika Derneği Başkanı Tomris Azeri ve YYVDK Üyesi Ali Çınar, Kuzey Kıbrız Türk Cumhuriyet (KKTC) New York Temsilcisi Hilmi Akıl'e bir ziyarette bulundu.
KKTC ile ilgili durum değerlendirmesinin yapıldığı toplantıda Büyükelçi Akıl, Amerika'da daha aktif çalışmalar yapılması gerektiğini dile getirdi. KKTC resmi heyetinin sonbaharda New York'da olacağını dile getiren Hilmi Akıl, sorunların çözümü için samimi yaklaşımımızı tüm dünyaya duyurmaya devam ediyoruz diye konuştu. Erhan Atay da yavru vatan KKTC'nin her zaman yanında olduklarını ve Amerika'daki Türk toplumu olarak çalışmalarının aralıksız olarak süreceği bildirdi. Atay ayrıca PAX Turcica adı altında sonbaharda büyük bir konferans düzenlemeyi planladıklarını dile getirdi. Toplantıya katılanlardan ASA Başkanı Tomris Azeri de Azerbaycan ile KKTC arasında uçak seferlerinin başlaması için Bakü'de yapılacak Türk Dünyası konferansında ciddi bir lobi yapacakları sözünü verdi. YYVDK Üyesi Ali Çınar ise geçen Aralık ayında Kıbrısta 1. Kıbrıs Türk Dünyası Konferansına katıldığını hatırlatarak burada alınan kararların hayata geçirilmesinin önemine dikkat çekti. Çınar ayrıca KKTC'nin Amerika'da PR konusunu daha ciddi çalışıp, Kıbrıs konusundaki haklı davamızın muhataplarına anlatılmasının şart olduğunu sözlerine ekledi.
ARAÇ SİGORTASI ALIŞVERİŞİNE Mİ ÇIKTINIZ? ÖNCE BENİ ARAYIN. ORTALAMA YILLIK TASARRUF:
348
DİĞER ŞİRKETLERDEN ALLSTATE'E GEÇEN SÜRÜCÜLERİN SAĞLADIKLARI TASARRUF:
Geico
'dan geçenler ortalama $468 tasarruf sağladı
Progressive
'den geçenler ortalama $472 tasarruf sağladı
State Farm
'dan geçenler ortalama $227 tasarruf sağladı
Allstate ile her zamankinden fazla tasarruf sağlayın. Allstate’e geçen sürücüler yılda ortalama $348 tasarruf elde etti. İşte bu yüzden, araç sigortası satın almak istiyorsanız önce beni arayın. Tasarruf edeceğiniz tutara şaşırmanız mümkün. Neil J. Greco, CLTC (973) 364-8046
Michael J. Kiel (973) 364-8046
Fatma Balci, LSP (973) 364-8046
12 Eisenhower Parkway Roseland njgreco@allstate.com
12 Eisenhower Parkway Roseland mjkiel@allstate.com
12 Eisenhower Parkway Roseland fatma@allstate.com
Yıllık tasarruflar yeni Allstate araç müşterileri tarafından verilen 2009 yılı poliçelerine ilişkin bilgilere dayanmaktadır. Esas tasarrufların farklılık göstermesi mümkündür. Allstate New Jersey Property and Casualty Insurance Company: Bridgewater, NJ. © 2010 Allstate Insurance Company
Dünyadan Haberler
Çin’de duvarları Kur’an-ı Kerim işlemeli 12 Asırlık Cami Çin'in en uzun başkentlik yapmış imparatorluk kenti ve İpek Yolu'nun kara hattının başladığı Şian, ülkenin tarihi ve kültürel birçok önemli unsurunu barındırmasının yanı sıra içi "Kur'an dolu" bir camiyi barındırıyor. Şehrin merkezindeki Büyük Cami'de bulunan Kur'an-ı Kerim, dünyadaki diğer Kur'an-ı Kerim'ler gibi kağıt, deri ya da benzeri şeylerin aksine şehrin merkezinde bulunan 1269 yaşındaki caminin tüm duvarlarına ahşap üzerine oyularak işlenmiş. Çin'in kuzeybatısındaki Şaanşi eyaletinin başkenti Şian'ın şehir merkezinde bulunan cami, İslami kültür ve motiflerin yanı sıra geleneksel Çin mimarisinin izlerini taşıyan nadir eserlerden biri olarak biliniyor. Tarihi kayıtlara göre M.S. 742 senesinde Tang hanedanlığı döneminde inşa edilen cami, sırasıyla Song, Yuan, Ming ve Çing hanedanlıkları döneminde büyütülüp genişletilerek bugünkü halini aldı. Cami tüm külliyesiyle birlikte 13 bin metrekarelik bir alan kaplıyor ve halen 6 bin metrekarelik külliyesiyle hizmet veriyor. Dünyanın en eski ve köklü kültürleri olan İslam ve Çin kültürünün önemli eserlerine ev sahipliği yapan caminin minaresinden ek hizmet binaları ve külliyesine kadar dıştan bakıldığında Çin mimarisinin izlerini barındırırken, binaların iç kesimleri ve çevre duvarlar tamamen İslam kültürüne ait motif ve eserlerle dolu. HAT VE KALİGRAFİNİN EŞSİZ UYUMU Çin kaligrafisi ve İslam hat sanatının yüzyıllar boyunca harmanlanmasının ardından yazılan hatlar dünyada eşi görülmemiş farklı bir "Çin Hat Sanatı"nı da ortaya çıkarmış. Caminin tüm bu özelliklerinin yanı sıra bu Şian Büyük Camisini eşsiz kılan en büyük unsur ise Kur'an-ı Kerim'in tamamının caminin ahşap duvarlarına oyularak eşsiz bir hat ile yazılması. Mimaride uygulanan tarz dönemin İslam sanat ve estetiğinin geldiği noktayı göstermesi bakımından oldukça önemli, ancak daha önemli nokta ise sanatta Uzakdoğu insanının ince zevkinin İslam ile bütünleşince ortaya çıkardığı sonuç. İbadethane bölümüne girilince sağ taraftan itibaren dev ebatlardaki ahşap levhalara ince ince işlenmiş hat ile başlayan Kur'an-ı Kerim 30 dev tablet üzerine cüz cüz işlenmiş. Her bir levhanın altına ise yine ahşap üzerine oyularak geleneksel Çince ile meali işlenmek suretiyle günümüzde eşi olmayan büyüklükte bir Kur'an-ı Kerim ve meali yapılmış.
21
Teknoloji Haberleri
Cep telefonu kullanımında
6 kötü alışkanlık
yoğunluğu önemli miktarda artıyor ve bundan dolayı, telefonu açtıktan en az beş saniye sonra kulağa yaklaştırmak gerekiyor.
1. Cep telefonunu boyuna asmak ya da bele takmak Uzmanlar, vücut tarafından emilen radyasyon miktarının, cep telefonu ve insan vücudu arasındaki mesafeyle yakın ilişkili olduğunu ve bundan dolayı insan ve cep telefonu arasında belli bir mesafe bırakılması gerektiğini söylüyor. Uzmanlar, özellikle kalp sorunu olanların cep telefonlarını boyunlarına asmaması gerektiğini, bele takılan cep telefonunun ise üremeyi olumsuz etkilediğini kaydederek, cep telefonunun çantada taşınmasını tavsiye ediyor. 2. Cep telefonu çalarken, kulağa yaklaştırmak Telefon bağlanırken radyasyon
3. Sinyal zayıf olduğu zaman, cep telefonunu kulağa bastırmak Sinyal zayıfladığı zaman, insan içgüdüsel olarak cep telefonunu kulağına bastırır. Ancak cep telefonunun çalışma ilkesine göre, sinyal zayıf düştüğü zaman cep telefonu otomatik olarak elektromanyetik dalga gönderme gücünü yükseltir ve bu da radyasyon seviyesinin yükselmesine neden olur. Böyle zamanlarda cep telefonunun kulağa bastırılması, beynin daha fazla radrasyona maruz kalmasına yol açar.
ması; uzun süre konuşmak zorunda kalanların ise, kulaklık kullanması ya da birkaç dakikalık aralıklarla kulak değiştirmesi tavsiyesinde bulunuyor. 5. Cep telefonuyla konuşurken, oda köşelerine çekilmek Kimi insanlar, başkaları tarafından duyulmasını istemedikleri konuları konuşurken, bulundukları odanın köşesini tercih eder. Ancak bir yapının köşeleri, genellikle sinyalleri iyi alamaz; dolayısıyla cep telefonu yine daha güçlü elektromanyetik dalgalar göndermeye başlar ve radyasyon miktarı da artar.
4. Tek kulak kullanmak
6. Yürürken ya da giden arabada konuşmak
Araştırmalar, uzun süreli radyasyonun, beyinde olumsuz etki yapacağı sonucunu ortaya koyuyor. Uzmanlar, cep telefonuyla uzun süre konuşulma-
Yürürken ve giden arabada kullanılan cep telefonu, daha iyi sinyal almak için çalışma gücünü yükseltir ve daha güçlü radyasyon vermeye başlar.
23
Aşırı Internet kullanımı beyinde uyuşturucular kadar tahribat yapıyor Uzmanlarca yapılan araştırmalarda, aşırı internet kullanımının beyinde oluşturduğu zararın, kokain ve eroinin oluşturduğu zararla aynı olduğu belirlendi. Nöropsikiyatri Hastanesi psikiyatristlerinden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yaptığı açıklamada, sanal alıştırıcı olan bilgisayarın ve internet ortamının fizyolojik bağımlılık yaptığının bugün kesinlik kazandığını bildirdi. İnternet ve bilgisayar bağımlılığını olağan bağımlılık kriterlerini karşılayacak şekilde bilgisayarla ve sunduğu görüntülerle yoğun bir biçimde meşgul olma durumu olarak tanımlayan Tarhan, bağımlılığın tanı ölçütlerini şöyle anlattı: ''İnternetle aşırı zihinsel uğraş, istenilen keyfi almak için giderek daha fazla oranda internet kullanımına ihtiyacı duyma, internet kullanımını tamamen bırakmaya yönelik başarısız girişimlerin olması, internet kullanımını kontrol etme ya da tamamen bırakmaya yönelik başarısız girişimlerin olması, internet kullanımının azaltılması halinde çökkünlük ve kızgınlık hissetme, başlangıçta planlanandan daha uzun süre internette kalma, başkalarına internette kalma süresi konusunda yalan söyleme, interneti problemlerden kaçmak veya olumsuz duygulardan uzaklaşmak için kullanma.''
Amerika Haberleri
24
Hollywood filmi gibi tanıtım işe yaradı ABD'den gelen turist sayısı yüzde 30 arttı atunceroglu@gmail.com
Yıllardır pek çok ünlü Hollywood filminin görsellerini tasarlayan Emrah Yücel, bu kez Türkiye tanıtım kampanyasını üstlendi; ABD'den gelen turist sayısı yüzde 30 arttı.
New Jersey'deki Türk Okullarının Türkçe öğretmenlerine açık mektup Bugünlerde Türkiye'de gündem oluşturan Türkçe Olimpiyatları’nın Amerika ayağı Mayıs ayında yapıldı. Öğrencilerimiz yarıştı; kazananlar Türkiye’deki finale gönderildi. Bu sene bazı işlerim sebebiyle jüride görev alamadım. Jüride yer alan dört dostuma hangi şiirlerin okunduğunu, hangi şiirin kazandığını sordum. Ayrı ayrı zamanlarda, farklı yerlerde sordum. Dördü de isim veremedi! Dinleyici olsalardı kabul, ama jüri üyesiydiler. Bir yarışmada yarışmacılara oy vermiş jüri hangi şiirin kazandığını nasıl hatırlayamaz? Hangi şiirlerin okunduğunu bir yana bırakın, hangi şiirin birinci olduğunu bile hatırlayamadılar. Konuştuğum jüri üyesi dostların herbiri şuurlu, iyi eğitimli, kıymetli isimler. Onları asla kayıtsızlıkla, umursamazlıkla, dikkatsizlikle suçlayamam. Aralarından biri dedi ki: “Şiir seçimleri iyi olmuyor. Galiba Türkçe öğretmenlerinin şiir kültürleri geniş değil!” Bu cümle beni yaraladı. Öyle mi? Mesele bu mu? Çok üzülürüm, yanarım. Şiir kültürü geniş olmayan bir Türkçe-Edebiyat öğretmeni tasavvur etmekten hicap duyarım. Bir yıldır New Jersey’de bir faaliyet yapıyoruz: New Jersey Edebiyat Akşamları. Bir grup gönüllü. Ayda bir, cumartesi akşamı. Türklerin en yoğun yaşadığı yerlerden biri Clifton’daki ANT Kitabevi’nin pırıl pırıl mekânında. Her ayın bir teması, konusu var. Genellikle bir şairimizi anıyoruz. Hayatından kesitler, anekdotlar anlatılıyor, şiirleri okunuyor. Bazen farklı konular da seçiliyor. Meselâ, bu senenin son programı, İstanbul üzerineydi. Programımız müzikli. Grup Yâren konuşmaların arasında o akşamın temasıyla ilgili şarkılar, türküler çalıp söylüyor. Keyboard filân değil; ud, bağlama, kudüm, bazen misafir sanatkârlar da oluyor, kanun, gitar… Yani hem saz, hem söz gecesi… Çaylar da şirketten! Ve sevgili öğretmenler! New Jersey’deki Türk okullarının sevgili Türkçe-Edebiyat öğretmenleri! Bir yıldır devam eden bu faaliyetimizde sizlerden hiç birini görmedik. Beklerdik ki her ayki programımıza gelesiniz. Katkıda bulunasınız. Bazen dinleyici, bazen konuşmacı olasınız. Öğrencilerinizi de beraberinizde getiresiniz… Hayır, olmadı! Gelmediniz! Bir kere bile gelmediniz! Hiçbirinizi göremedik! Halbuki sizlerle tanışmak isterdik, buradaki Türk öğrencilerin meselelerine dair fikir alışverişi yapmak isterdik. Amerika’da yetişen yeni neslin Türkçe’yi daha iyi öğrenmesi için, sevmesi için neler yapılabileceğini tartışmak isterdik. Olmadı! Ben sizi yetiştiren hocalarınız yaşında bir meslektaşınızım. Sormak istiyorum sevgili öğretmen arkadaşlar! Neden gelmediniz? Bir yıldır New Jersey’de, hemen yanıbaşınızda yaptığımız edebiyat akşamlarına neden iltifat etmediniz? Ayda bir defa, bir akşam ustalardan kaliteli müzik dinleyip şiirli, hikâyeli, tarihli, nükteli bir kültür programı takibetmek size zevk verirdi, diye tahmin ediyorum. Vermeliydi. Sizi temin ederim, sıkıcı olmuyor programlarımız. Zaten edebiyat rüzgârının estiği bir yerde sıkılacağınıza ihtimal veremem. Bu faaliyette “nâmevcud” oluşunuz, herhalde faaliyetimizden “bîhaber” oluşunuzdandır. Ama… Siz bu ülkede gönüllü Türkçe neferlerisiniz. Türkçe ile ilgili yapılanlardan bîhaber de olmamalısınız. Sizin hakkınızda “şiir kültürleri galiba yetersiz” cümlesini duymak beni çok, çok üzdü. Alpay o meşhur şarkısında “Eylülde gel!” der. New Jersey Edebiyat Akşamları şimdi tatile girdi, eylül ayında yeni mevsime başlayacak. Sizlere “Eylülde gelin!” diyorum. Gelin ki… tanış olalım, işi kolay kılalım!
Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre turist sayısı geçen yıldan bu yana 100 binden 130 bine çıkan ABD, bu oranla, 2011 yılının ilk dört ayı içinde Almanya, Rusya gibi ülkeleri geride bıraktı. Yıllardır pek çok ünlü Hollywood filminin görsellerini tasarlayan Emrah Yücel, bu kez Türkiye tanıtım kampanyasını üstlendi; ABD'den gelen turist sayısı yüzde 30 arttı. 17 yıldır Amerika’da film sektörünün kalbi Los Angeles’ta yaşayan Emrah Yücel’in, Türkiye’nin reklam kampanyasını üstlenmesiyle birlikte, Amerika’dan gelen turist sayısında yüzde 30 artış oldu. Kültür ve Turizm Bakanlığı Tanıtma Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre turist sayısı geçen yıldan bu yana 100 binden 130 bine çıkan ABD, bu oranla, 2011 yılının ilk dört ayı içinde Almanya, Rusya gibi ülkeleri geride bıraktı. Yücel, “Türkiye’ye turist ge-
tirmek, sadece Kız Kulesi, Efes, Ölüdeniz’in fotoğraflarını çekip Times Meydanı’na ve The New York Times’a ilan vermekle olmuyor. Arkasına bir duygu yüklemek, bir strateji eklemek gerekiyor. Kampanyamızın temeli, içinde insan unsurlarının olması. Tıpkı bir film afişi yapar gibi yaptık” diye anlatıyor. Truva Atı yerine ‘Troy’ atı Tasarımcı Yücel, afişlerde kullandıkları ‘insan’ unsurundan da örnekler veriyor: “Her mekanda Amerikalıların duygularına hitap edecek, kendilerinden bir şeyler bulacakları karakterler ekledik. Side harabelerinin önünde boynuna havlu atmış bir çocuk figürü ve ‘Kahramanlar aranıyor’ slo-
ganını kullandık. Bunu gören bir Amerikalı çocuk, kendini ‘Gladyatör filmindeki ya da ‘Troy’daki kahraman gibi hissediyor. Çocuğunun motivasyonunu gören anne Türkiye’ye karar verebiliyor. Amerikalı turistler arasında bekarların yüksekliğini göz önünde bulundurup Kız Kulesi afişinin önünde orta yaşlı bir kadın kullandık. Çanakkale’deki Truva Atı yerine, Amerikalıların çok sevdiği ‘Troy’ filminde kullanılan, Disney Stüdyoları’nın Türkiye’ye hediye ettiği Truva Atı’nı kullandık. Böylece sinematik figürlerle donatılmış tema parklarında tatil yapmaya düşkün Amerikalılar, Truva Atı’nın Türkiye’de, olduğunu gördüler.“ - AA
Sağlık Haberleri
25
Yaz mevsiminde potasyum takviyesi çok önemli Yaz mevsiminde insanlar kolay yorulduklarını hissederler. Bunun başlıca nedeni de havanın sıcak olmasından dolayı insanın fazla terlemesidir. Terin boşalmasıyla birlikte insan vücudu belli miktar sodyumun yanı sıra önemli ölçüde potasyum da kaybeder.
Potasyumun zamanında takviye edilmemesi durumunda insan kolayca yorgun düşer. Potasyum, insan vücudunun ihtiyaç duyduğu elementtir. Normal yetişkin bir insan vücudunda yaklaşık 150 gram potasyum bulunuyor. Potasyum hücrenin içinde ve dışında yer alır ve sinir ile kasların normal işlevlerini korur. Potasyum yetersizliği, insanın normal hareketlerini olumsuz etkiler. Yazın yaşanan potasyum yetersizliği, insanın yorgun düşmesinin yanı sıra, sıcaklığa direnme gücünün de farklı boyutlarda azalmasına neden oluyor. Potasyum yetersizliğinin ciddi boyutlara ulaşması ise asit-baz dengesinin bozukluğuna, metabolizmanın düzensizliğine, kalp atışlarının anormal-
leşmesine ve kasların güçsüzleşmesine yol açabilir. Potasyum içeren yiyeceklerin çeşitlerinin çok fazla olmamasından dolayı yemeklerin çeşitlerinin tercihine özen gösterilmelidir. Deniz yosunu zengin potasyum içerir. Bunun yanı sıra ıspanak, maydanoz, lahana, yeşil soğan, patates, bezelye, soya ve soya ürünlerinde de zengin potasyum vardır. Tahıllardan karabuğday ve tatlı patates, meyvelerden de muz en çok potasyum içeren ürünlerdir. Yazın sıcak günlerinde çay içmenin de büyük yararı var, çünkü çayda da zengin potasyum mevcuttur. Çay içmek hem harareti giderir, hem de potasyum takviyesi yapar, yani bir taşla iki kuş vurmuş olursunuz.
Kolestrol ve tansiyona karşı pişmiş domates Avustralya'da son 55 yılda likopenin faydaları üzerinde yapılan 14 araştırmanın sonuçlarını analiz eden bilim adamları, kötü kolestrole karşı domatesin iyi geldiğini açıkladı. Maturitas dergisinde yar alan makaleye göre pişmiş domates, kolesterol düşürmek için kullanılan statin grubu ilaçlarının verdiği etkiyi sunuyor. Pişmiş domatesin aynı zamanda yüksek tansiyona da iyi geldiği belirtilen araştırmada, "Domatesin sağladığı fadyalar, sebzeye kırmızı rengini veren likopenden kaynaklanıyor. Bu anti oksidan sağlık için oldukça önemli bir role sahip. Kalp krizi ve felç riskini düşürüyor. Yarım litre domates suyu veya günlük 50 gram domates tüketimi kalp krizine karşı iyi geliyor" denildi.
Adelaide Üniversitesi doktorlarından Karin Ried, günlük bir domates tüketmenin yetmeyebileceğini belirterek, "Herkese, içinde yüksek miktarda likopen bulunan domates salçasını tavsiye ediyorum. Bizim araştırmamız, günlük 25 miligramlık likopenin kötü kolestrolü yüzde 10 oranında düşürdüğünü ortaya çıkardı" dedi. Ajanslar
Reklam Temsilcileri Aranıyor
DİŞ DOKTORU ŞEFİK YAVUZ
Century21 Emlak Ofisi
UNIQUE GALAXY TRAVEL
Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor.
Diş Hekimliğinin tüm alanlarında hizmetinizdeyiz. Sigortaların büyük bir çoğunluğu kabul edilir.
Gayrimenkul alım satım ve kiralama işlerinizde geniş kadromuzla hizmetinizdeyiz.
Türkiye ve Dünya’nın her yerine, her türlü tatil ve iş gezisi organizasyonlarınız için profesyonel kadromuzla hizmetinizdeyiz.
631 - 595 - 2400
973-916-9900
201-854-3990
Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz. Satılık Türk Market / Kasap
Florence, NJ’de çalışır vaziyette satılık Türk Market / Kasap Call Ergin:
609 - 458 - 1628 BEST PLUMBING Her tür sıhhi tesisat, tamirat işleriniz itina ile yapılır.
Eleman Aranıyor Kuyumcu dükkanında full time / part time çalışacak satış tecrübesi olan, İngilizce bilen (tercihen bayan) bir elaman alınacaktır.
Döner-Kebab Ustası Aranıyor White Plain- Westchester’deki restaurantımızda çalıştırılmak üzere döner ve kebab ustası ahçı ile 1 bay garson aranıyor. Kalacak yer temin edilir/ gösterilir.
201- 873 - 6062
914-683-6111 Cep: 914- 216- 5353
İSTİKBAL
Havaalanı Servisi
Türkiye'nin en kaliteli markası tarafından üretilen geniş ürün yelpazemizle hizmetinizdeyiz.
Türkiye seyehatlerinizde, İstanbul ve Ankara hava alanlarından diğer şehirlere özel yolcu taşıma servisimizle hizmetinizdeyiz. Rezervasyon için geç kalmayın.
angalbay@gmail.com
İlkbahar kampanyalarımızı ve ürünlerimizi görmeden alışverişinizi tamamlamayın.
Malik Can- Plumber
862 - 242 -0641
İstikbal Mobilya 973 - 772 - 8500
Email: airportes@gmail.com New Jersey: 973 896 9817 Türkiye: 01190 542 256 7346
BAKICI ARANIYOR
Kiralık Ofis ve Depolar
AVUKAT TİMUR AKPINAR
Güney New Jersey’de evimizde çocuk bakacak yatılı bayan aranıyor. Özel oda, banyo, yemek artı maaş. İlgilenenler:
Paterson’da Main Street ve Pazar yerine yürüme mesafesinde kiralık ofis ve depolar
Trafik kazaları, iş kazaları, Veraset ve vasiyet, Kayıp düşme kazaları, Yanlış Tıbbi Müdahale ve bir çok konuda New York ve New Jersey'de hizmetinizdeyiz.
973 - 517 -0918
718 - 224 - 9824
856 - 904 - 0737 KİRALIK SALON
Her türlü düğün, nişan, doğum günü partileriniz ile iş ve özel toplantılarınız için 200 kişilik salonumuzla Paterson, New Jersey’de hizmetinizdeyiz.
973-219-4078 www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
Acentalar aranıyor WESTERN UNION ACENTASI OLMAK İSTER MİSİNİZ? Ek gelir elde etmek ve yeni müşteri kazanmak istiyorsanız, Dünyanın Lider Para Transfer şirketi olan Western Union'ın acentası olmak için 201-263-5018 no’lu telefonu hemen arayınız. ULUDAĞ RESTAURANT
İnegöl Köftecisi Cevdet Usta, artık 391 Crooks Avenue, Paterson,New Jersey ’deki adresinde hizmetinizde... (Ulu Cami karşısında) Piyaz, İnegöl Köfte, Döner,İskender ve Izgara çeşitleriyle sizlere ser vis vermekten gurur duyarız...
Pişirilmeye hazır, paketlenmiş köfte siparişi alınır Dışarıya paket ser visimiz vardır. 391 Crooks Avenue, Paterson, NJ 07503
862 - 262 - 0672
TOP DISCOUNT LIMOUSINE & CAR SERVICE
En güzel araçlarımızla ve uygun fiyatlarımızla sizleri evinizden New York ve diğer eyaletlerdeki havaalanlarına veya gitmek istediğiniz her yere ulaştırıyoruz. Güleryüzlü Türk şöförlerimiz ve geniş filomuzla hizmetinizdeyiz. Reservasyonlarınız için
1-866-890-1215 / 973-830-9636 570-242-5284
Özel Haber - Röportaj
27
Arap Medya Forumu: “Ortadoğu'da geriye dönüş yok” 40 ülkeden 150 medya mensubunun davetli olduğu ve Arap dünyasından da 1000’in üzerinde gazetecinin katıldığı 10. Arap Medya Forumu’nda, Arap medyasının artık halkın sesine kulak vermeye başladığı ifade edildi. Dubai'de düzenlenen Arap ve Batı medyasındaki yönetici, programcı, haber spikerleri, yazarların bir araya geldiği 10. Arap Medya Forumu’nu dünya yakından takip etti.
Foruma katılan gazeteciler, Orta Doğu'daki son siyasî gelişmeleri değerlendirerek, bundan sonra izlenmesi gereken süreç konusunda görüş alışverişinde bulundu.
Forumda Birleşik Arap Emirlikleri Başbakanı ve Dubai Prensi Muhammed Bin Raşid El Maktum, Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki değişim hareketinde sosyal medyanın oynadığı role işaret ederek, Arap dünyasının artık globalleşen dünyanın gerisinde kalamayacağını söyledi.
Forumun sonuç bildirisinde Arap ülkelerinde yönetimi uzun süredir elinde bulunduran liderler üzerindeki medya baskısının giderek büyüdüğüne dikkat çekildi.
Arap dünyasının önemli şirket, vakıf ve enstitülerinin birlikte organize ettiği 10. Arap Medya Forumu’nda çeşitli başlıklar altında düzenlenen 12 ayrı panelde, sosyal medya, Arap dünyası, Batı ile ilişkiler, İsrail-Filistin barışı, Wikileaks, medyanın rolü gibi konular ele alındı.
Orta Doğu'da son derece hareketli günlerin yaşandığı dile getirilen bildiride Arap dünyasında ilk defa bir halk hareketi sayesinde demokrasi rüzgârı esmeye başladığı belirtilerek "El Cezire" gibi Arap dünyasını sallayan medya kuruluşları kanalıyla gelişmelerin dakika dakika izlendiği ve sosyal medyanın Ortadoğu'da birbiri ardına yaşananlar ve tarihin akışını değiştirecek olaylarda
aktif rol oynayabileceğinin ispat edildiği anlatıldı. Bildirinin son bölümünde Facebook, Twitter gibi sosyal medyanın etkisinin, gelecekte daha da artacağı ifade edildi.
Forumun sonunda düzenlenen Arap Gazetecilik Ödül töreninde, başarılı gazetecilere ödülleri BAE Başbakanı ve Dubai Prensi Muhammed Bin Raşid El Maktum tarafından verildi. Hayrettin Turan - DUBAİ
Türkiye “21 yüzyıl ülkesi” oldu
Hayrettin Turan Bir seçim dönemini daha geride bıraktık... 2 dönemdir iktidarda bulunan AK Parti'nin Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, yeni bir rekora imza atarak 3. döneme başladı. Türkiye'de 60 yılı aşkın çok partili siyasi sistem süresince, 3. defa oy oranını artırarak üst üste Meclis'te mutlak çoğunluğu elde eden ilk lider de Erdoğan oldu... Cumhuriyetin kuruluşundan 2002'ye kadar geçen yaklaşık 80 yıllık dönemde yapılan hizmetlerden çok daha fazlasını sadece 8 yıla sığdıran Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi, "kimsenin başaramadığı kadar değiştiren" bir lider olarak tarihe geçti. Türk halkının yarısı, ülkeyi modernleştiren ve ordunun siyasete müdahalelerine son veren Başbakan Erdoğan'ı destekleyerek, 8 yıldır yaşanan büyük değişim ve gelişim sürecinin devamı yönünde tercihini kullandı. Bugün gelinen noktada Türk halkının bu tercihini doğru yorumlamak gerekir. Görünen o ki vatandaşlar artık türban tartışmaları, asker hegemonyası, kimlik siyaseti gibi soyut gerilimleri 21. yüzyılın modern dünyasında yaşamak istemiyor. Ülkenin bunlarla yıpratılmasını, zaman kaybetmesini ve hatta geriye gitmesini onaylamıyor, bunlardan beslenen ideolojilere prim vermiyor. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki; Türk halkı seçim dönemlerinde kendilerine vaad edilen ancak sonra yerine getirilmeyen siyaset anlayışından çok çekti. Artık laf üreten, temelsiz, dayanaksız, kuru sıkı atan liderleri değil; gerçekleri anlatan ve dediğini yapan liderleri ülkenin yönetiminde görmek istiyor. Seçimin sonuçları, bunun da açık bir göstergesi oldu. Peki toplumsal bilinç bu duruma nasıl geldi? Hiç şüphesiz bunda ekonomik istikrarın,
serbest pisaya ekonomisinin, güçlü mali politikaların etkisi çok büyük. Aynı zamanda sosyal hayatı doğrudan ilgilendiren sağlık, eğitim, alt yapı ve ulaştırma başta olmak üzere birçok alanda "insan merkezli" yapılan ve "insanı modern hayat seviyesine yükselten" hizmetlerin katkısı da çok büyük. Geride bıraktığımız 2 dönemde Başbakan Erdoğan, Türkiye'yi 25. sıradan 16. sıraya yükselterek G-20 ülkeleri arasına sokmayı başardı. Seçim döneminde de laf üretmek yerine projelerini ön plana çıkardı. 2023 yılına işaret ederek, ülkenin yüzüncü kuruluş yıl dönümüne "Türkiye'yi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasına yükseltme" konusunda vizyonunu ortaya koydu. Türk halkı işte bunların daha da genişletilmesine oy verdi. AK Parti'nin üçüncü dönemde de yıpranmadan daha fazla oy almasının sebebi; büyük projelere imza atan, iş yapan, icraatçı bir iktidar olmasından kaynaklandı. Geçmiş dönemde yaptıkları, önümüzdeki dönemde yapacaklarının teminatı oldu... Geride bıraktığımız 8 yılda Türkiye'nin küresel itibarının ve ağırlığının ne kadar arttığına da bütün dünya tanık oldu. Uzun yıllar bir ülkeyi yönetmenin diktatörlükle değil, halkın teveccühü kazanılarak da başarılabileceğini, Arap dünyasında ve Orta Doğu'da "Yasemin Devrimi"nin yaşandığı bu aylarda bütün dünyaya gösterdi... Bütün bunlar yeterli miydi? Yani ekonomik istikrar, hizmetler, dünyada güçlü bir ülke imajı herşey miydi? Tabii ki hayır!.. Türkiye, modernleşme yolunda, toplumdaki çeşitliliği, bireylerin hak ve özgürlüklerini tanıyan bir demokrasi olma yolunda uzun mesafe aldı ama en zorlu etap daha önünde duruyor. Başbakan Erdoğan da bu sebeple seçim meydanlarında en büyük vaadi olarak demokratik ve özgürlükçü yeni bir anayasadan söz etti. Bu sancılı süreç de toplumun bütün kesimlerinin katkısıyla aşılabilirse, Türkiye'nin 2023 hedefi, çok daha önceden gerçekleşebilir. Muhalefetin, "bu başarıların AK Parti'nin hanesine yazılacağı" çekincesinden vazgeçip, üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi ve yeni anayasa için elini taşın altına koyması lazım. Muhalefet, kendisine oy vermiş milyonlarca
insanın da bu ülkede yaşadığını ve bu ülkenin bir vatandaşı olduğunu hatırlamalı; gelişen ve büyüyen Türkiye'nin, sadece AK Parti'lilerin değil, bu topraklar üzerinde yaşayan 74 milyonun ve gelecek nesillerin yararına olduğunu unutmamalıdır. Hepimiz aynı gemideyiz. Eğer bu ülkeyi pran-
galarından kurtarmazsak, yaşanacak kayıplar hepimizi etkileyecek. Ancak ülkenin demokratikleşmesi ve büyümesi için hepimiz katkı sağlarsak, bu gemi en azgın dalgalarda bile yüzecektir. Şimdi artık uzlaşma zamanı...
US News
28
Turkish Airlines has been named “Best Airline Europe” According to the results of the evaluation 2011, Turkish Airlines has been chosen as the winner of the 3 categories by Skytrax which is a world recognized brand associated with air travel excellence in the 21st century, providing unique expertise to the world airline and airport industry through the most professional Audit and Service Benchmarking programs of Product and Service Quality.
Legal and Ethical Issues with Product Recalls It seems that every time we turn on the TV to watch the news, we see recalls involving dangerous products. In recent years, there have been recalls involving foods, medicines, and baby products. Problems with a product can arise from any number of causes, such as contaminated raw materials, malicious tampering, or poor design. Sometimes a manufacturer does not think about what happens if a child gets hold of their product. Sometimes a manufacturer is in a hurry to get a product on the market, and does not conduct adequate safety tests. In many cases, it comes down to having good quality control measures. If a company suspects it has a consumer safety problem with a product, it faces many legal and ethical considerations in choosing a course of action. Corporate attorneys may regard the process as "legal damage control." But plain folks may simply see it as a matter of "doing the right thing." But in all fairness to large corporations, "doing the right thing" can be a complex matter. Let's consider a hypothetical scenario involving a large pharmaceutical company that manufactures a nationally recognized pain reliever. Imagine that two or three people are admitted to hospital emergency rooms after becoming ill from the pain reliever. The company must consider many elements in taking a course of action. "What if this is an isolated instance of a disturbed person contaminating products in one store?" "What if this is a malicious tactic from a competing manufacturer who wants to hurt our sales? "Even if those first two scenarios are possible, we need to confront the situation." "If we pull our products off the shelves, we'll lose millions in sales." "If we pull our products off the shelves, we'll lose consumer confidence and our lead in the market." "If we act like boy scouts and halt sales, the media can have a field day with us." "What if we become material for the monologues of late night comedians?" "What if we argue that we had no reason to know about a dangerous problem with our product?" "What if we do nothing and our inaction enrages the public?" "If we pull our products off the shelves, isn't that an admission that something is seriously wrong?" "If we acknowledge a problem, won't that open the door to lawsuits, both genuine and contrived?" "If we don't do enough, the government could come down on us." If there is justification for a recall, the company has to move swiftly and decisively in getting the word out. A recall is acknowledgment that something is seriously wrong and needs immediate correction. But a well implemented recall can save lives and reduce injuries. Depending on how it is executed, a product recall can be a positive reflection of the integrity of a company. Although the public may be displeased with the problem in the product, they may admire the actions of the company in recalling the defective product. That can ultimately result in the public's continued trust and loyalty in a company they've known for a long time. For more information about consumer product safety, visit the U.S. Government website of the Consumer Product Safety Commission, at www.cpsc.gov. They offer information about product safety and recalls for consumer goods. *** Timur handles lawsuits for car accidents, slip & fall accidents, work accidents, cruise ship accidents, serious personal injury, hospital errors, medical malpractice, dangerous product, pharmaceutical drugs, workplace discrimination, sexual harassment and other areas of law. ▪ www.benimavukatim.com ▪ t.akpinar@verizon.net ▪ 718 224-9824
Turkish Airlines wins “Best Airline Europe”, “Best Premium Economy Seats” for its Comfort Class seats and “Best Airline Southern Europe” at the World Airline Awards. During the 10 month survey period, 18.8 million airline customers from over 100 different nationalities participated in this customer satisfaction survey. The Skytrax World Airline Awards Ceremony took place in Paris, France and the awards were handed over to Turkish Airlines’ General Manager Temel Kotil Ph.D. by the CEO of Skytrax, Edward Plaisted. One of the fastest growing airline company, Turkish Airlines received several awards by
Skytrax which is known as “Passengers Choice Awards” and marked its name in the world aviation industry. The airline won Skytrax Award for the “Best Airline in Southern Europe” also in last year, as the airline achieved the same great success by winning the “Skytrax World Aviation Award 2009” known as the Oscar of Aviation industry. According to the Skytrax results of the evaluation 2010, Turkish Airlines has been named the “Best Airline in Southern Europe” and the best quality in economy class with the inflight service which is being served by Turkish Do&Co. Meanwhile the airline marked its name on the 3th place in the best airline companies in all Europe countries.
US News
29
Prof. Wagner: I believe that the Holy God speaks to us in the Quran After carefully reading the Quran and examining it based on his many years of study, a leading American theologian has concluded that via the holy book God is speaking to all human beings around the world, a voice that, in his astonishing book, he said he tried to transmit to readers and students, as well to himself, to deepen his understanding. Professor Walter Wagner’s fascinating book “Opening the Qur’an” is definitely a bewildering and inspiring book, not only for the non-Muslim and English-speaking readers, but also Muslim readers. Wagner “opens” the Quran by offering a comprehensive and extraordinarily readable, step-by-step introduction to the text, making it accessible to everyone who is interested in Islam and Islam’s holy book. Wagner is adjunct professor of theology at Moravian College and Theological Seminary. He is the author of a number of books, including “After the Apostles: Christianity in the Second Century.” Walter Wagner told of his extraordinary journey to the Quran and its message and spoke in detail about the impressive book he said he wrote for himself. He says: “I think what we share is that there is one God who calls us to be obedient to this one God -- that this God calls us to create a community of faithful people who are dedicated to doing the will of this one God, the worship of this one God. There is more in common along these lines.” At first your work focused on early Christianity, particularly the time of the Apostles, so how did you get inspired to write a book about the Quran? The book has come out of my own teaching for a little more than 20 years. I think I am just beginning to understand the Quran. But actually, because of the relationships between Judaism, Christianity and Islam, we come together, not only in some areas about theology and our culture, but also we come together in terms of our histories. There have been times in which we have bumped heads and other times in which we have clashed with weapons. But we have also come to worship the same God. For a teacher it takes effort [to teach], but the one who learns the most is the teacher. So the book has come out of my own teaching experience and I have been very fortunate to have experiences with Muslim men and women as well, particularly with the Turkish community in the last seven years. One of the driving forces of the book was to explain all of this to myself and then to others, particularly in this important time where we must understand each other. So, can it be said that you actually wrote this book for yourself? Yes. You will find that authors have voices. Those of you who are Muslim may know who is speaking in the Quran. But who is speaking in this [Wagner’s] book? Sometimes it’s an academic voice; the professor speaks. Sometimes it’s a personal voice. The use of even the “you” pronoun, where I have to make decisions about what I think, and sometimes it will also be a “we” voice. What can “we” say together and what are the differences and what can the resemblances be? So yes, I try to speak in those voices. Interesting. So let me follow up by asking, what was the “voice” that came to mind when you were reading the Quran? Who was speaking? I believe the Quran is an inspired book. I believed that God has inspired many persons and many prophets and messengers and within the Quran it is the voice of the Holy God who speaks to us -- the voice of justice and peace, the voice of speaking about human beings who need to live together in peace and also to work together for the rest of the world. So yes, that was a voice, which I heard, and a voice, which I then tried to transmit to readers and students, as well to myself, to deepen my understanding. I’m not sure whether you read Arabic, but it is likely you focused on translations. Could you tell us about your methodology? How did you work? How did you study? Perhaps as a non-Muslim, reading the Quran for the first couple of times is a bewildering experience. For those of us who come from a biblical tradition the expectation is that it is going to read like Genesis, Exodus or the Gospel of Mark; it’s going to have a storyline. Yet you have pieces that are in sections,
which are knitted together into a whole. It takes several readings, ponderings and plenty of head scratching to understand. But I guess the first step is to not be discouraged. The first suggestion is to read it from the back to the front, to try and understand the prophet -- peace be upon him. It also takes reading not only the Quran but also what others have said. How have you been impacted by your study of the Quran? Has it changed your life in anyway? I think that amongst one of the very important ways that it did is that I have come to understand Islam and the Quran in terms of prayer; there is a profound sense of the holiness of prayer and that a life can be framed by prayer. My little understanding of Islam has led me to recognize that it is a religion that is grounded in the theology of creation. This to me has tremendous ethical ramifications and when I look at others I recognize that they too are God’s representatives to care of the world. And my last question, can you tell us a little about the feedback you have received so far on the book? Has there been criticism from the Muslim community or Christian circles? I can answer that more easily about the Christian circles. By and large, those people who are looking for peace and understanding like the book. Those people who believe that only they have the truth and the truth is one way and everybody else is damned include me amongst the dammed. They have been vocal to say that in some minor circles. I think I use an anecdote at the beginning of the book, I was teaching a class on Introduction to Islam to college students and I had a Pakistani student who was furious with me. He felt that since I was saying positive things about the Quran that I must convert and he was appalled that I wouldn’t. In the same class, I had a young lady come up to me and say “when are you going to expose Islam as the work of the devil?” And so there you are in between the two, but then you have others who come and say to you that this has been a good adventure. I am now learning about others. But I have found on the part of Muslims, and maybe it’s just the ones who speak to me, but I have found that they say “thank God you are speaking about this.” I believe that there needs to be what I call “hinge people,” people who can swing between the two sides and maintain their own integrity. AYDOĞAN VATANDAŞ | NEW JERSEY
Eurasia: An Axial Supercontinent "Whatever country dominates Eurasia will automatically control the Middle East!" Zbigniew Brzezinski asserted, "And the Russian Federation must be broken up!" the American son of a Polish aristocrat asserted. "America's status as the world's premier superpower cannot be matched by any single challenger for another generation!" was a thought he had maintained. "But Zbigniew!" I challenged him, "Iran, Afghanistan, Pakistan, Western China, Central Asia, and Russia are joining together in an 'energy alliance' which will bring superprosperity to that entire region including India which needs secure energy resources!" He blinked. "The only thing they fear are troublemakers in Baluchistan where China has built a major deepsea port at Gwadar." I explained to the aging geostrategist. He explained to me that this region is "an axial supercontinent" and that "no state or combination of states must gain the ability to expel the United States or diminish its decisive role in that region." "I don't think the Kremlin likes your attitude toward the Russian Federation!" I told him, "And you called Hillary Clinton 'a mere housewife' while supporting Senator Barak Obama during the presidential primaries in 2008. As Jimmy Carter's national security adviser you were a war hawk against Iran and Khadafy. You see enemies everywhere and your opponents are convinced you need a psychiatrist!" He slammed the door in my face before I had a chance to explain I was being deliberately provocative to make him angry as this is my way of doing interviews to get an emotional response. When I mentioned this "incident" to a Russian staff member at the United Nations he told me of the Swedish media businessman Mikael Storsjo who funds separatist internet outlets. "How would you Americans feel about those who openly try to breakup the United States into smaller autonomous entities?" he asked. This time I blinked, for I was thinking of all the attempts to breakup the Republic of Turkey. "You have four grandparents!" my friend told me. "If you go back five generations you have one thousand great grandparents!" I did a quick mental check using my background in logirithmic calculus and told him: "If you went back ten generations you have one million great great grandparents!"
30
Forum Bulmaca - 139
Üstteki resim Sözleşme, kontrat
Voleybolda maçın bölümleri Ölüm
Olay, hadise Bir ilimiz
Asıl konu, temel motif
Denge Mikroskop camı
Ortadaki resim Muğla’nın bir ilçesi Karışık renkli
Tenis oynama aracı Kopça
Dişi geyik Kötü, korkulan kimse
3
Dişleri aşınmış vida At yavrusu Askeri merkez Bir yarış kayığı, futa Arseniğin sembolü
Alttaki resim Sesle ilgili
1
Cet, dede Valide, anne
Bir hayvan İlgi
Tayin Küçük bitkiler
Birdenbire
Matem Resmî tören elbisesi (erkek)
9
Görev Su yolu
Dik, sarp Aşama (spor) Kültür, hars
Askerler (eski)
Hayat arkadaşı
İman, itikat
Bir bağlaç Donanma
Doku teli Büyük ve süslü çadır
Sodyumun sembolü
2
Şifre Düşünüp söyleme yeteneği
Renyumun sembolü
Esmer
Kızarmış
Zayıf, cılız, kuru, sıska Gece kıyafeti
8 Özgür Kromun sembolü Bir tarafa meyletme
6
Sayı, adet
Ceylan Sağlık, esenlik
Parlak olmayan, donuk Bir nota
Bebek ayakkabısı
Haberci Görevden alma İhanet eden
Bugünden sonraki gün
At takımı Arnavutluk para birimi
Dolap gözü
Lütuf, ihsan
Tat alma organı Muhtıra
Perhiz, rejim
5
Kural Demiryolu taşıtı
7
Ön çalışma
Yetişkin, yaşlı, kart Güvenilir
Üzme, sıkıntı verme
Bir sayı Baston Hayvan yiyeceği Galyumun sembolü
TV camı Nam, şan Notada durak işareti
Kısa zaman
Radyumun sembolü Bir nota
Seyahat
4 Ana yurt
1
2
3
4
5
6
7
ŞİFRE: Hazırlayan: Güven Söztutan
/
guvensoztutan@forumgazetem.com
8
9
Amerika Haberleri
Kongre Üyesi Lowey: "Kongre tarafsız kalmalı"
31
Amerikalı öğrencilerden Türkiye şovu Türkiye'yi, bir yıl boyunca Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği'nin desteğiyle tanıyan Amerikalı ortaokul öğrencileri, baklavadan yoğurt ve ayran yapımına en zor Türk yemeklerini, tavla oynamayı, kukla oyununu öğrendiler, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ü ve Türkiye'nin tarihi ve turistik değerlerini tanıdılar. Öğrenciler bir yıl boyunca edindikleri kazanımları, okulda düzenlenen özel etkinlikte Büyükelçi Namık Tan ve düzenli aralıklarla okulu ziyaret edip Türkiye'yi tanıtan ve dersler veren büyükelçilik yetkilileri ile eşlerine renkli bir gösteriyle sergiledi. Evlerinde Türk mutfağına ait baklava, ayran, un helvası gibi yemekler yapıp, bunu videoya çeken öğrenciler, hazırladıkları bu videoları etkinlik sırasında katılımcılara izletti.
New York Bölgesi Kongre Üyesi Nita Lowey, Türk Amerikan toplumu temsilcilerinden Can Kaplan ve Ali Çınar ile White Plains ofisinde bir görüşme yaptı. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede Kongre Üyesi Nita Lowey, Amerika'daki Türklerin gücünün arttığını gördüğünü belirterek "toplum olarak yaptığınız tüm çalışmalardan beni de haberdar edin." mesajını verdi. Sözde Ermeni Soykırımı konusunda Amerikan Kongre üyelerinin çok baskı altında kaldıklarını ve taraf tutmaya zorlandıklarını ifade eden kongre üyesi Lowey, "Amerika bu konunun dışında kalmalıdır." şeklinde görüş bildirdi. Ermeni ve Türk topluluklarının bu konuyu kendi aralarında çözmeleri gerektiğini dile getiren Lowey, California kongre üyesi Adam Schiff'in her sene bu tasarıyı getirdiğini ama çözümün bu olmadığını söyledi. Görüşmede İUMEZ USA Kurucusu ve ATAA Başkan Danışmanı Ali Çınar, Türk-Amerikan ilişkilerinin her sene daha iyiye gittiğini belirterek, kongre üyesinin desteğinin önemli olduğunu söyledi. Çınar, Türk ve Yahudi topluluklarının Amerika'da ortak etkinlikler yapması için çalışmalarının olduğunu, Ortadoğuda yaşanan krizde İsrail'in Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu sözlerine ekledi. Ortadoğu ülkelerine en güzel örnek modelin Türkiye olduğunu dile getiren Çınar Türkiye'nin demokratik ve lider ülke konumunun gün geçtikçe daha da belirgenleştiğini söyledi. Kongre üyesinin kendi bölgesindeki Türk nüfusununda arttığına dikkat çeken Çınar, Lowey'e kendisini Türk etkinliklerinde de görmek istediklerini iletti.
Minik öğrencilerin, küçük elleriyle, bazı Türk kadınlarının bile yapmayı göze alamadığı leziz baklavalar hazırlaması etkinlikte büyük ilgi gördü. Amerikalıların çok beğendiği yoğurdu ve bu yoğurtla da ayran yapan öğrenciler, Türk kültürünün parçası olarak öğrendikleri tavla oyununu da adeta ustası gibi oynadı. Etkinlik sırasında gruplar halinde Türkiye'nin tarihi ve turistik yerleri, Türk kültürü ve yaşamıyla ilgili sunumlar yapan öğrenciler, Türkiye'deki en popüler spor olarak tanıttıkları futbolu da oynadı. Öğrenciler, etkinliğin sonunda halay çekmeyi de ihmal etmedi. Programın ardından öğrencilere seslenerek, onlara hazırladıkları bu güzel programdan dolayı teşekkür eden Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Tan, Türkiye hakkında çok sayıda bilgi sahibi olan öğrencilere, Türkiye Büyükelçiliğini ziyaret ederek, kendilerine yardım etmeleri teklifinde bulundu. Öğrencilerden, Türkiye hakkında öğrendiklerini, Türkiye'nin ABD'nin dostu ve müttefiki olduğunu arkadaşlarına, ailelerine ve çevresindekilere aktarmalarını isteyen Büyükelçi Tan öğrencileri, öğrendiklerini yerinde görmeleri için Türkiye'ye davet etti. Konuşması sırasında Tan'ın, "Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu kim?" sorusuna öğrenciler, hep birlikte parmak kaldırarak "Atatürk" yanıtını verdi. (A.A) - Mehmet Toroğlu
ABD'nin başkenti Washington'da, kentin belediyesinin programıyla, her yıl başkentteki büyükelçilikler bir okuldan sorumlu olarak, bir yıl boyunca bu okullardaki öğrencilere kendi ülkelerini, kültür ve tarihlerini tanıtıyor. Türkiye'nin Washington Büyükelçiliğinin "okulu" olan Alice Deal Ortaokulu 6. sınıf öğrencileri bu yıl, öğrendikleriyle hemen herkesi kendilerine hayran bıraktı.
Anayurt Haberleri
32
432 yıllık tarihi hamam ruhsal rahatsızlıklara şifa Manisa Alaybeyi Ferhat Ağa'nın eşi Dilşikar Hatun tarafından 432 yıl önce yaptırılan Dilşikar Hatun Hamamı, Manisa Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde tedavi gören hastalara şifa oluyor. Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Ahmet Ayer, 2006 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılan Dilşikar Hatun Hamamı'nın, Rehabilitasyon ve Toplum Sağlığı Merkezi haline dönüştürüldüğünü ve hasta kabulüne başladıklarını bildirdi.
Peştemal bornoz, Dünya sahillerinin vazgeçilmezi Hamam kültürünün vazgeçilmez ürünlerinden biri olan peştamalı özel tasarımlarla bornoz haline getiren tekstilciler, ürettikleri peştamal bornozları, Maldivler'deki "Fishmen Island", Rio de Janeiro'daki Copacabana ve Barbados'taki Botton Bay sahillerine ihraç ediyor.
MANİSA -Hastanede tedavi gören şizofreni ve psikotik bozukluğu bulunan hastaların, kendilerine verilen bir heyet raporuyla Dilşikar Hatun Hamamı Rehabilitasyon ve Toplum Sağlığı Merkezi'nden ücretsiz olarak yararlanmaya başladıklarını anlatan Ayer, şu bilgileri verdi: "Tarihi hamam 432 yıl önce Manisa Alaybeyi Ferhat Ağa'nın eşi Dilşikar Hatun tarafından yaptırılmış. Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait olan bu hamam, 2006 yılında onarıldı ve hastanemize tahsis edildi. Hastalarımızı burada ağırl ıyoruz. Bu hastalar daha önce tedavilerinin ardından evlerine gidiyor ve toplum içine karışmıyorlardı, kısıtlılık içindeydiler. Ancak depresyon hastalarımız, panik atak hastalarımız, alkol ve madde bağımlısı hastalarımız ile çocuk hastalarımız, tedavilerinin ardından rahatça topluma karışabiliyorlardı. Okula gidebiliyor, her türlü toplumsal aktiviteye katılabiliyorlardı.
Denizli İhracatçılar Birliği (DENİB) Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Kocasert, yaptığı açıklamada, dünyanın en kaliteli havlu ve bornozlarının Denizli'de üretildiğini söyledi. Türkiye'de dokunan, tasarlanan havlu ve bornozların dünyada adından söz ettiren ürünler olduğunu ifade eden Kocasert, "Bu yıl eskiye doğru bir dönüş yaşanıyor. Peştamal ve peştamaldan yapılan bornozlar çok popüler hale geldi. Peştamal Türk hamam kültürünün vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi. Nasıl dünyanın önemli SPA'larında Türk hamamı konsepti sürüyorsa Türk pe ştamalı da var. Hamamlarda bugüne kadar daha çok havlu ve bornoz kullanılıyordu. Şimdi peştamal ve peştamaldan yapılma ürünler kullanılıyor" dedi. AA
Şizofreni ve psikotik bozukluk grubunda olan hastalarımız ise hastalığın kendilerine getirdiği algı kaybı ve toplumsal ilişkilerin bozulması nedeniyle kendisine bir takım imkanlar oluşturamıyordu. Bu nedenle bakanlığımız, kendisine çevre oluşturmada yetersiz olan ve her vesileyle toplumun dışında kalan şizofreni ve psikotik bozukluğu olan hastalarımız için böyle bir ortam oluşturduk." AA
Doğu Karadeniz’e 5 milyon turist getirecek proje
onların kırsalda kalması sağlanacak'' dedi.
Doğu Karadeniz Kalkınma Ajansı (DOKA) Genel Sekreteri Çetin Oktay Kaldırım, ''Bölge potansiyeline baktığımızda temelde bu alternatif turizme hitap ediyor. Doğası, kültürü, tarihi yapısı, bütün potansiyelini ortak olarak değerlendirdiğimizde alternatif turizme çok uygun. ''Turist gidiyor bir köye tarım yapmak, çiftlik hayatını yaşamak istiyor. Doğaya gidiyor, pansiyonda konaklamak istiyor, yöresel ürünlere talep ediyor. Yöresel yemek kültürünü tanımak istiyor. Bu tür turizmden kırsal alanda yaşayanların elde edeceği gelir var. Bu turizm modeliyle kırsalda yaşayan ailelere ek gelir sağlayarak,
Hedeflerinin çok turistten ziyade, kaliteli turist olduğunu ifade eden Kaldırım, şunları söyledi: ''Bölgeye 5 milyon turist getireceksek 20 milyar doları aşkın katma değer bırakacak bir turizm anlayışı benimsiyoruz. Alternatif turizm sayesinde belkide bölgede yok olmaya yüz tutmuş kültürler, gelenek ve göreneklerin
M
www.forumgazetem.com
Yeşilin her tonunu içinde barındıran ve kendine özgü kültürü yaşatmaya devam eden Doğu Karadeniz'de alternatif turizmi geliştirmek amacıyla çalışmalar sürüyor.
139. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
Nurgül Yeşilçay
V A A İ T
T O M R İ S İ N C E R
İ N O E T A
A
K A İ S K E A K İ A N R M A A F D İ A Y E Ü T N
N U R G Ü L Y E Ş İ L Ç A Y L E K A
ŞİFRE: AŞK VE CEZA
V S K A V E L A K E T R A F Y S A T A A T A M O N Y A T A P N R E
N Murat Yıldırım
H U Ü L R A H K A T İ R A N E S N A V
Y
P A Z T İ D K İ Y G E A T
T M B E U L A M A R A L A L A M A A T N A Y A S L Ç I N A L İ F K O D R A T I K A A R I K A Ğ I Z B M A T İ L R A Y A R I N E E K E E E M Z İ A N Tomris İncer
Amerika Haberleri
34
ATAA'da yeni dönem ATAA (Amerika Türk Dernekleri Asemblesi)'da seçilmiş başkan Ergün Kırlıkovalı başkanlık görevini ATAA Türkevi'nde yapılan törenle Günay Evinch'ten devraldı. Bir önceki dönemin faaliyet raporunun okunup bütçesinin de oylamaya sunulduğu genel kurulda iki yıl için başkanlığa seçilen Kırlıkovalı bir konuşma yaptı.
Neden başkan olduğunu anlatan ve başkanlık döneminde ne yapmak istediğinden bahseden Kırlıkovalı özetle teknolojinin ve sosyal medya ağının nimetlerinden azami derecede faydalanarak Türkiye'nin sesini Amerika'da her türlü kesime duyurmak, mümkün olduğunca çok Amerikalı'ya Türkiye'yi tanıtmak istediklerini söyledi. Yeni başkan bu doğrultudaki çalışmalara hiç vakit kaybetmeden başlayacaklarını ve ilk fırsatta Türkiye'ye düzenleyecekleri ziyarette İstanbul ve Ankara'da hatırı sayılır bir çok kurum ve kuruluşla görüşüp kaynaklarını çoğaltacaklarını söyledi. Yeni dönem ATAA bölge temsilcilerinin de tanıtıldığı ve görevlerinin fiilen başladığı bildirilen toplantıda başkanlık dönemi sona eren Günay Evinch yeni başkana başarılar dileyerek görev teslimini gerçekleştirdi. Cahit Oktay - Washington
www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...
www.ForumGazetem.com
Nasreddin Hoca Sivrihasar’da anıldı
Türk İslam düşünürü ünlü mizah ustası Nasreddin Hoca, Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Nasreddin Hoca beldesinde düzenlenen törenle anıldı. Temsili Nasreddin Hoca Gürbüz Karaca, yaptığı konuşmada, Nasreddin Hoca’yı doğduğu topraklarda andıklarını ifade ederek, bu yıl Hoca’nın 803. doğum yıl dönümünü kutladıklarını söyledi. Karaca, törene katılanları selamladı ve vatandaşlara şeker dağıttı.
The Los Angeles Times’dan Türkiye Reklamı
Amerika’nın yüksek tirajlı gazetelerinden “The Los Angeles Times”’da tam sayfa “Efes Antik Kenti” reklamı yayınlandı. Amerika’da yayınlanan, yaklaşık 1 milyon tirajlı “The Los Angeles Times” gazetesinde tam sayfa Türkiye reklamı yayınlandı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından dünya genelinde yürütülen 2011 yılı reklam kampanyaları çerçevesinde Amerika’nın 4. büyük günlük gazetesinde yayınlanan ilanlarda “Kapadokya”, “Yerebatan Sarnıcı” ve “Efes Antik Kenti” okuyuculara tanıtıldı. “Bu Resim 2000 Yıla Bedel” sloganıyla gazetenin arka kapağında tam sayfa olarak yer alan reklamda Amerikalılara “Misafirimiz olun” denilerek “Türk Hava Yolları” ve “goturkey. com” internet siteleri tanıtıldı. Gazete ilk sayfasında ve diğer sayfalarında ayrıca “Yerebatan Sarnıcı” ile “Kapadokya” reklamlarına da yer verildi.
CNN, İstanbul’u tanıttı
Amerikan CNN televizyonu, internet sitesinde İstanbul’u tanıtan bir yazıya yer verdi. Yazıda, İstanbul’un, Bizans dönemine ait kiliseler, Osmanlı camileri ve çağdaş gökdelenleriyle, “dünyanın en tarihi kentlerinden” biri olmanın yanısıra, “gürültülü bir modern metropol olduğu” belirtildi. “Türkiye’nin kültürel ve finansal merkezi” olarak tanımlanan İstanbul’un, dünyada her iki kıta üzerinde yer alan tek kent olduğuna ve farklı kültürlere ev sahipliği yaptığına işaret edilen yazıda, “Bununla birlikte, sayısız tarihi binası, müzeleri ve renkli restoranlarıyla İstanbul, özellikle yılın bu zamanlarında turistlerin çok popüler bir mekanı” ifadesi kullanıldı. Yazıda, İstanbul Boğazı, Topkapı, Ayasofya, Kızkulesi, İstanbul Modern, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Yerebatan Sarayı’nın yanısıra, baklava ve Boğaz’da balık keyfi tanıtıldı. AA
Dining room.
Living room.
Bedroom.
Full flat-bed seats. Globally awarded cuisine. Best of in-flight entertainment. And more than 170 destinations around the world. All through Istanbul. All in the Business Class concept of our new A330-300 and B777-300 ER aircraft. All globally yours. turkishairlines.com | 1 800 874 8875