Forum Gazetesi

Page 1

Turkish American Newspaper Year 7 Issue 140 August 01, 2011 Semi monthly $ 1.00



Amerika’da Ramazan Bereketi Ramazan ayına günler kala Türk toplumunun en yoğun olduğu New Jersey ve New York eyaletlerinde hizmete giren camilerimiz soydaşlarımızın yüzünü güldürdü. Yaklaşık 1.5 yıl önce Cliffside Park bölgesinde alınması için çalışmalarına başlanan bina ile ilgili satış işlemleri tamamlandı ve Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii halkımızın hizmetine açıldı. Bir süredir inşaatçı firma ile finansal problemler yaşayan ve el konulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan New York Eyüp Sultan Camii’nde de sorunların çözülmesi soydaşlarımızı rahatlatan bir başka gelişme oldu.

Haberin devamı

13.

sayfada

“Golden Turk Awards” ödül sahipleri belirlendi

Turkish American Newspaper Year 7 Issue 140 August 01, 2011 Semi monthly $ 1.00

AMERİKA’LI ÖĞRENCİLER TÜRKİYE’Yİ UNUTAMIYOR Haberin devamı

Türkiye’de bir eğitim programı çerçevesinde bir süre kaldıktan sonra ABD’deki üniversitelerine dönen Amerikalı öğrenciler, İstanbul’da yaşadıklarını unutamıyor ve Türkiye’deki deneyimlerinin bir anlamda “hayata bakışlarını değiştirdiğini” belirtiyor.

25.

sayfada

Washington’da yaz sıcağında caz serinliği ABD'de ayrımcılığın en şiddetli olduğu dönemlerinde, siyahi müzisyenlere gösterdiği Türk misafirperverliğiyle caz tarihine adını yazdıran Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği, "Ertegün Caz serisi"nin yeni konseriyle yaz sıcaklarına serinlik getirdi. "The Tia Fuller Quartet" grubu güçlü enstrüman ve yorumlarıyla, dinleyicilerden tam not aldı.

ABD’nin Indiana eyaletinin Hanover kentindeki Hanover Üniversitesinde okuyan bazı öğrenciler, okullarının düzenlediği yurt dışı eğitim programı çerçevesinde bir dönem Boğaziçi Üniversitesinde öğrenim görerek Türkiye’yi yakından tanıma fırsatı buldu. Ayrıntılı haber

9.

sayfada

ATCOM Pelit Pastanelerini Amerika’ya Yatırıma Davet Etti Detaylı haber

2o.

sayfada

Detaylı haber

23.

sayfada



Yorum

5

Yanlış hesap Bağdat'dan döner Eski zamandaydı o.. İletişim imkanları sınırlıydı. Teknoloji yoktu... O zamanlar medya da yoktu... Hele sosyal medya hiç yoktu...

Şimdi artık öyle değil...

Yırttığını zannedenler, yaptıklarının yanlarına kar kalacağını düşünenler bir süre daha öyle düşünmeye devam etsinler bakalım... O zamanlar ellerinde güç kuvvet olup, yaptıkları yanlışları kendilerine göre doğru yorumlayıp keyfe keder hareket edenler şimdi ya parmaklıklar arkasında cezalarını çekiyorlar, ya da suçlarının ortaya çıkıp cezalarını çekecekleri günleri korkuyla bekliyorlar...

Yanlış hesaplar bazen bir kaç ayda, bazen bir kaç günde, bazen de bir kaç saat içinde dünyanın öbür ucuna gidip dönüyor...

Ne diyelim? Bekleyelim, görelim... Mevlam görelim neyler, neylerse güzel eyler...

Yapılan yanlışlar atasözüne uygun olarak Bağdat'dan dönüyordu ama çok uzun zaman alıyordu...

Türkiye çöker mi Facebook'la tanışmam üç yıl kadar öncesine dayanıyor.. Ne kadar girmemekte dirensem de baktım tüm dostlar neden orada olmadığımı sorgular oldu, açtım bir hesap... Fena da olmadı... Ortaokuldan ve liseden, 20 senedir görüşemediğim, yıllarca aynı sıralarda dirsek çürüttüğümüz arkadaşlarımı, dostlarımı buldum... Onca senenin ardından çeşitli vesilelerle biraraya geldik... Twitter'la tanışmam da benzer şekilde oldu... Yine ben twitter'dan uzak bir hayat düşünürken bir düzüne dost neden orada olmadığımı sordu. Eeee hadi bir de twitter'ımız olsun dedim.. Dedim ama halen alışamadım.. Neredeyse bir yıldır sadece listeme eklediğim kişilerin yazdıklarını takip edebiliyorum... Bugune kadar gönderdiğim mesaj sayısı 5’i geçmez.. Şimdilerde takip ettiklerimin yazdıklarını okumaya başladım... Dünkü istifalardan da ilk defa twitter aracılığı ile haberdar oldum... Genel Kurmay Başkanı dahil 4 generalin istifası elbette her ülkede haber değeri taşır... Ama abartmamak şartı ile... Sebep sonuç ilişkilerine hiç girmeyeceğim, kendi tasarruflarıdır... Mutlaka bir bildikleri vardır... Televizyon kanallarına baktığımda sadece iki üç haber kanalının özel yayın yaptığını, diğerlerinin ise yayın akışına devam ettiğini gözlemledim... Doğru olanı da bu... Oysa 15 sene öncesi geldi aklıma... Sanki ülke batıyormuşcasına soğuk bir kış günü tüm kanallar yayın akışlarını keserek sıcak haber verme telaşına düşmüştü... O zaman komutanlar istifa etmiyor, kendilerinin amirleri pozisyonunda olan siyasilerin istifalarını istiyorlardı... Başarılı da oldular... Ülkeyi batmaktan (!) kurtardılar!... O günden bugüne işlerin hep böyle yürümesini istediler... Karar mekanizmasının en başında yer almayı umud ettiler... Yine bağlı oldukları kurumları hiçe sayıp kendi rütbelerini kendileri belirleme hevesine kapıldılar... Efendim "teamülen şöyle olması gerekiyor" gibi saçma sapan dayatmalarla kendilerine göre bir komuta kademesi belirlemek istediler... Ama bu sefer olmadı... Bundan sonra da inşallah olmayacaktır... Memnun olmayanlar gider, yenileri gelir... Koskoca ülke 4 general istifa edince batmaz... Türk Silahlı Kuvvetlerinin aynı gelenekten gelen, bu sorumlulukları üstlenebilecek onlarca komutanı vardır... Bu durumu sosyal medyaya taşıyıp "ülke elden gidiyor, bu gidişle ülke çökecek" diye gözyaşı döken dostlara da bir çift sözüm var... “Hiç merak etmeyin, bişeycikler olmaz... Türkiye o eşiği çoktan aştı...” Böyle zamanlarda en çok kriz tellallığını medyamız yapardı, onlar bile bu sefer daha temkinli... İşte birinci sayfalardan bazı manşetler... "Asker Çekildi", "Sivil İradeye Direniş", "4 Yıldızlı Deprem", “Komutanlar Emeklilik İstedi", "Komutanlar İstifa Etti", "Reste Rest", "Özel Dönem"... Hürriyet Gazetesi'nin manşeti bile "Yeni Komutan Necdet Özel"... Diyeceğim yavaş yavaş normalleşme sürecindeyiz... Medyamız olayın önemini biliyor ama derin kriz edebiyatı da yapmıyor...

FORUM The Turkish-American Newspaper Publisher Murat Yeşil, Ph.D. Editor-in-Chief Ural Yeşil Assistant Editors Sevinç Özbek Fatih Yeşil

Marketing Director Necmi Bahçe Representatives Cahit Oktay - New York Yıldız Gündoğmuş - Ankara Oya Eren - Ankara Hayrettin Turan - İstanbul Feramiz Gökdemir - İstanbul Forum, The Turkish American Newspaper does not in way, shape or endorse, condone, or is responsible for any opinions, advertisements, misprints, typos and/or publication errors.

FORUM - The Turkish-American Newspaper is published twice a month (24 issues each year) by FORUM Newspaper LLC at 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011. Application to mail at periodicals postage rate at Clifton, N.J., 07015-9998.

FORUM GAZETESİ REKLAM & İLAN SERVİSİ

973 - 727 - 6647 973 - 573 - 0313 973 - 454 - 0996

POSTMASTER - Please send address changes to FORUM Newspaper LLC, 1199 Main Avenue, Clifton, N.J. 07011

info@forumgazetem.com ilan@forumgazetem.com

Tel: 973 - 727 - 6647 & 973 - 454 - 0996 Fax: 973 - 218 - 8440

1199 Main Avenue Clifton, NJ 07011


Yorum

6

Önemli Telefonlar

Demokrasi kolay ulaşılan bir hedef değil Dünyadaki tüm yönetim sistemleri, cumhuriyet ve demokrasiden bahseder. Herkes hedefinin ileri demokrasi olduğunu söyler ama gerçek anlamda demokratik ideallere yaklaşabilen ülkeler çok azdır. Herşeyden önce dikta rejimlerin bile sıkı sıkıya sarıldığı cumhuriyet, ancak demokrasi ile sarıp sarmalandığı zaman kabul gören bir rejim haline gelir. Aksi halde, belli bir görüşün halka tek yanlı dayatmasından başka bir şey olmaz... Türkiye’de çok partili hayata geçildiğinden bu yana demokrasi alanında kağnı arabasıyla yolculuk yaptık. Her on yılda bir gelen askeri darbe ve muhtıralarla durakladık, geriye döndürüldük. Her defasında yeni bir umutla çıktık yola: “Bu defa olacak!” dedik... Ama olmadı... Bugün hala hesap vermeye çağrılmayan birileri “demokrasiye balans ayarı” vermeye kalkıştı... Zamanın İçişleri Bakanı’nı “Bakanlık önünde kazığa oturtmakla” tehdit etti. İkide bir TV ekranlarına çıkarak ülkeyi “irtica tehlikesi saçmalığı”yla gerenler oldu... İnternet muhtırasıyla nabız yokladılar... O zaman da yönetim “şapkamı alır giderim” deseydi, bugün Türkiye nerelerde olurdu? Herhalde generallerin gölgesinde, hazinesi 70 cent’e muhtaç bir ülke olmaya devam ederdik... Demokrasimiz artık ayağa kalkmalı, sivil idarenin ülke yönetiminde kesin hakimiyeti sağlanmalıdır. Bu da cesaretli bir yönetimin işidir. Türkiye’deki her iki kişiden birinin yetki verdiği mevcut iktidar bugüne kadar yaptığı icraatlar ile asker baskısına boyun eğmediğini ispatlamıştır... Millet bu iktidara “aynı cesaretle işe devam et, başladığın işi sonuçlandır” işaretini vermiştir... Demokrasi kolay ulaşılan bir hedef değil ama cesaret ve kararlılıkla çalışmaya devam edildiği takdirde bu defa hedefe ulaşacağımıza yürekten inanıyoruz... “Beş duy, bir gör” “Beş duy, bir gör” demişti, Uygur Özerk Yönetim Turizm Müdürü olan Cumahun. Yıllar önce yaptığım bir Çin seyahati sırasında tanıştığımız Cumahun’un bana öğrettiği bu Uygur atasözünü hiç unutmam. 3 yıldır ziyaret edemediğim Türkiye’de gezdiğim her yerde ülkemizin değişen, güzelleşen çehresini izliyorum. Daracık yollarda kendisine geçit arayan yolcu otobüsleri gelip geçiyor, yıllar önce hafızama yeretmiş görüntülerde... Taşıdığı yolcuların hayatını hiçe sayarcasına bir hızla yol almaya çalışan şoförler takılıyor bu görüntülere... Bir yanda Coşkun Sabah’ın şarkıları, diğer yanda tek şerit üzerinde çift yönde ilerlemeye çalışan gözleri yolda ama bedenleri uyku aleminde dolaşan otobüs şoförleri... “Aşığım sana, doyamıyorum....” şarkısı eşliğinde nefes nefese süren şehirlerarası yolların incecik şeritlerindeki korku dolu yolculuklar geliyor aklıma... Duble yolların dayanılmaz rahatlığına uyanıyorum bu kabus dolu yolculuk hatıralarından... Tertemiz bakımlı ve ferah yollarda güvenle ilerleyen araçlara bakıyorum. Nerede dünkü korkulu rüya gibi yollar, nerede şimdiki rahat yolculuklar? İstanbul’dan Mudanya’ya lüks bir yata eşdeğer bir deniz otobüsüyle yapılan deniz yolculuğu.. Bursa’da gezenleri hayret içinde bırakacak temizlik ve düzen içindeki parklar... Dünün yamalı bohça misali gecekondu mahallelerinin yerinde yükselen TOKİ’nin apartmanları... Yer yer göz zevkini bozacak yüksekliklere ulaşmış olsa da, şehirlerin gecekondu utancını tarihin karanlık sayfalarına gömmüş... Eskişehir’de yıllar boyu hasret kaldığımız parklar... Hem de neredeyse şehir nüfusunun tamamını içine alabilecek devasa parklar... Hepsi geçmişte kimsenin hayal bile edemeyeceği güzel icraatlar... Görebildiğimiz kadarıyla, güzel ülkemiz gerçekten de her alanda mesafe almış... Geçmiş yıllarda yaşadığımız olumsuz gelişmeler artık tarih olmuş. Türkiye, bir çok alanda Batı standartlarına ulaşmış, Avrupa ülkeleriyle yarışır hale gelmiş. Bir de şu terör meselesi halledilebilirse Türkiye kısa bir zaman içinde tüm dünyada hayranlıkla izlenecek bir ülke haline gelecektir. Gazeteci olarak bizim görevimiz gördüklerimizi yansıtmak... Takdir okuyucunun... Bu vesile ile Mübarek Ramazan ayınızı tebrik ediyoruz... Bir sonraki sayımızda buluşmak dileğiyle...

T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Birleşmiş Milletler Temsilciliği T.C. New York Başkonsolosluğu T.C. New York Eğitim Ataşeliği T.C. New York Kültür ve Turizm Ataşeliği T.C. New York Ticaret Ataşeliği T.C. New York Ekonomi Ataşeliği T.C. New York Sağlık Ataşeliği T.C. New York Din ve Sosyal Hizmetler Ataşeliği T.C. New York Basın Müşavirliği KKTC - BM Temsilciliği T.C. Washington Büyükelçiliği T.C. Washington Silahlı Kuvvetler Ataşeliği T.C. Washington Basın Müşavirliği T.C. Washington Eğitim Müşavirliği T.C. Washington Ekonomi Müşavirliği T.C. Washington Ticaret Müşavirliği T.C. Washington Gümrük Müşavirliği T.C. Washington Kültür Tanıtma Müşavirliği T.C. Washington Büyükelçiliği Konsolosluk Şubesi T.C. Chicago Başkonsolosluğu T.C. Houston Başkonsolosluğu T.C. Los Angeles Başkonsolosluğu Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu - TADF Türk Amerikan Dernekleri Asemblesi - ATAA Türk Hava Yolları New York Ofisi T.C. Ziraat Bankası -New York Şubesi T.C. Vakıflar Bankası -New York Şubesi T.C. Ottawa Büyükelçiliği Kanada Türk Dernekleri Federasyonu New York Fatih Camii Rochester Hamidiye Camii New Jersey Paterson Ulu Camii New Jersey Karaçay Türkleri Camii

(202) 612-6700 (212) 949-0150 (212) 949-0160 (212) 687-8395 (212) 687-2194 (212) 687-1530 (212) 661-7494 (212) 450-9164 (212) 661-1039 (212) 867-9023 (212) 687-2350 (202) 612-6700 (202) 612-6770 (202) 612-6807 (202) 612-6810 (202) 612-6790 (202) 612-6780 (202) 612-6794 (202) 612-6800 (202) 612-6740 (312) 263-0644 (713) 622-5849 (323) 655-8832 (212) 682-7688 (202) 483-9090 (800) 874-8875 (212) 557-5612 (212) 621-9400 (613) 789-4044 (647)-230-9397 (718) 438-6919 (716) 482-4210 (973) 345-6584 (973) 345-1083


Amerika Haberleri

7

Washington'da İTO Yönetim Kurulu Üyelerine resepsiyon

Kleptomanların gözdesi jilet, İncil ve biftek Lindsay Lohan 22 yıldır kamera karşısında, hayranları el ele tutuşsalar Atlantik’ten Pasifik’e rahat ulaşırlar. New York doğumlu Lindsay, beyazperdede, televizyon ekranlarında, dergi kapaklarında, dedikodu sayfalarında. Özgeçmişi hayli dolu, sorunları başından aşkın ama sinema-eğlence aleminin hala vazgeçemediği bir aktris. Üç yaşında modelliğe başlamış, 70’i aşkın TV reklamında The Gap, Pizza Hut, Wendy’s dahil dev firmalarının tanıtımını yapmış. 13 yaşında The Parent Trap filmiyle şöhrete kavuşmuş, geçen yıl tüm zamanların en güzel 100 aktristi listesine girmiş. Çoğu ailenin mutluluk duyacağı bir kız evlat diyecekseniz, acele etmeyin, başka özellikleri var Lindsay’in. Los Angeles polisinde sabıka sicili kabarık: Sarhoş araba kullanmaktan cezaevinde hapis, evinde gözaltı, butiklerde hırsızlık, gece kulüplerinde aşırı alkol aldıktan sonra olay çıkartma, eşcinsel sevgilisi disc jockey Samantha ile tekme-tokat kapışma, sarhoş araba kullanarak kazaya sebebiyet. Peki, Lindsay’a sahip çıkacak kimse yok mu? Bebek yaşında para kazanmaya başlayan Lindsay boşanmış anne ve babası için altın yumurtlayan tavuk. Ebeveyn ilişkileri kızlarından sızdıracakları para üstüne kurulu. Gözaltı hükümlerini ihlal için yargıç karşısına çıktığında parasızlık nedeniyle danışman tutamadığını söyleyince savcı fiyatı 1000 doları aşkın Christian Loubouth ayakkabısını işaret ederek, “Bunları alabiliyorsun ama!” diye çıkıştı. Lindsay’ın yaşamında esas drama hırsızlığı. Çeşitli butiklerde gözüne kestirdiği giyim ve aksesuarları çantasına, etek altında ceplere doldurup çıkan aktrisin dükkan-mağaza hırsızlığını bilmeyen yok. Bazı kere 40-50 dolarlık parfümü yüklenip çıkıyor. Yakında ünlü mafya ‘Baba’sı John Gotti’nin hayatını beyazperdeye taşıyacak filmde Gotti’nin oğlu Junior’un karısı rolünde oynayacak. Alacağı ücretin 700 bin ile bir milyon dolar arasında olacağı söyleniyor. 10 saatlik çekim karşılığı bavul dolusu para alacak aktris niye hırsızlık yapıyor? Kleptomani tutkusundan kurtulamadığı için. Kleptomani bir hastalık, hırsızlık yeri genellikle dükkanlar. Bu hastalığa tutulanlar çaldıklarını rahatça ödeyecek satın alma gücüne sahip. Nüfusun yüzde 10’u, 27 milyon Amerikalı dükkan hırsızı. Ulusal Perakende Satış Federasyonu ülkede dükkanların günde hırsızlıktan 101 milyon dolar kaybettiklerini bildiriyor. The Steal (Çalıntı) adlı kitabında Rachel Shteir dükkan hırsızlığının zararsız, mağduru olmayan hafif suç sınıfına girmesi nedeniyle çoğu zaman göz yumulduğuna işaret ediyor. Mağazalar hırsızlıkların önlenmesi için milyarlarca dolar harcıyorlar gene de 48 hırsızlıktan biri önlenebiliyor. Mağaza yöneticileri her 50 hırsızdan birini polise bildiriyor. Kleptomanlar toplumun her kesiminden. Johny Depp’in eski sevgilisi Emmy ödülü adayı Winona Ryder, Charlie’nin Melekleri aktristi Farrah Fawcett, pop’çu Courtney Love, eski Amerika Güzeli Bess Myerson, yıldız futbolcu Mike Leake, Beyaz Saray personeli Claude Allen, New York’un eski Belediye Başkanı Rudy Giuliani’nin kızı Caroline kleptoman damgası taşıyanlardan minik bir grup. 1960-70’li yılların gözde şarkıcı, aktör ve şovmen Dean Martin dahi bir röportajında, “Bugün dahi bir kravat, bir çift eldiven veya çorap çalabilirim” diye itirafta bulundu. Gelmiş-geçmiş en güzel aktrislerden Hedy Lamarr 1966’da Macy’s mağazasında 1 dolarlık kartpostal, 10 dolarlık bikini çaldığı için tevkif edildiğinde gazeteler, “Dükkan hırsızlığı yapan ilk şöhret” diye başlık attı. Geçenlerde New York sosyetesinden Beata Boman bir butikten 11 bin 50 dolarlık kürk astarlı eşarp çaldıktan sonra yakalandı. Prens Andrew ile Fransız Rivyerası’nda yat gezisine çıkan moda tasarımcısı Beata’nın avukatı geçirdiği beyin ameliyatı nedeniyle eşarbın parasını ödemeyi unuttuğu şeklinde savunma yaptı. Kleptomanlar kendilerini hırsız görmüyor, yakalanacakları akıllarına dahi gelmiyor, heyecan duymak için çaldıklarını söylüyorlar. Yalnızca marka eşya hırsızları, bir-iki dolarlık tırnak cilası, fener pili, plastik gözlük çalanları da var. Kleptoman bir eski banker yakalandığında cebinden yalnızca jilet çıkınca, “Bunlar bizi dolandırıyor, dört adet jilet 12 dolar olur mu?” diyerek mağazayı cezalandırmak niyetiyle ödeme yapmadığını söyledi. Bir araştırmada en çok çalınanlar listesinde jilet ve İncil’in ilk sırayı paylaştığı bildiriliyor. Kitap okurlarının yüzde 80’i kadın olmasına rağmen en fazla kitap çalanlar erkek. Kleptomanlar biftek, ağrı kesici ilaçları da hırsızlık listesinde göz ardı etmiyorlar. Petrol ürünleri fiyatında aşırı zamlar gaz istasyonları hırsızlığı kategorisini yarattı. Son 3 yılda depo doldurup parasını ödemeden kaçanlar benzin zararlarının 3 misline katlanıp yılda 537 milyon dolara çıkmasına sebep oldu.

ABD'deki ticaret odalarıyla birlikte ortak bir programa katılmak üzere Washington'da bulunan İTO yönetim kurulu üyeleri İsrafil Kuralay ve Mehmet Develioğlu TAA (Turkic American Alliance) tarafından onurlarına verilen resepsiyona, ABD'deki Türk toplumu temsilcileri katıldı. İTO Yönetim Kurulu üyelerinden İsrafil Kuralay, resepsiyonda yaptığı konuşmada, TAA (Turkic American Alliance) Başkanı Faruk Taban'a kurdukları organizasyon için teşekkür ederek, bu yeni kurumun ABD'de Türkiye'nin tanıtımına büyük katkılar sağlayacağına inandığını söyledi.

Kuralay, bir soru üzerine, dünyada ekonomik anlamda olumsuz tabloya karşın Türkiye'de sorun görmediğini ama en çok ihracatın AB'ye yapılması nedeniyle bu ülkelerdeki olası bir yeni krizden Türkiye'nin etkilenmemesinin mümkün olmadığını söyledi.

ABD ticaret odalarıyla biraraya gelecekleri programda Türkiye'yi ve İTO olarak kendi çalışmalarını anlatma fırsatı bulacaklarını belirten Kuralay, Türkiye'nin son 10 yılda "herkesin gıptayla baktığı bir hızda, ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda geliştiğini" ifade etti. Kuralay, Avrupa, Afrika ve Asya'yı dolaştıklarında "Türkiye rüzgarını çok yakından hissettiklerini" dile getirdi.

İTO yönetim kurulu üyelerinden Mehmet Develioğlu da İTO'nun dünyanın ilk 5 büyük odasından biri olduğunu söyledi. Yurt dışına çıktıklarında bu sorumlulukla Türkiye'nin dışişleri görevlileri gibi hareket ettiklerini belirten Develioğlu, ABD'deki Türk toplumundan da aynı beklentiye sahip olduklarını kaydetti. Develioğlu 10 yıl önce ABD'ye geldiğinde Türkiye'nin yerini bile bilmeyen insanlarla karşılaştıklarını, bugün ise kendilerinin farklı şekilde karşılandığını ve iş adamlarının Türkiye ile ticaret yapmak istediğini söylediğini anlattı.

Türkiye'nin bu gelişimi karşısında kendilerine yurt dışı seyahatlerinde "Türkler bunu nasıl başarıyor?" sorusunun sorulduğunu anlatan Kuralay, bu gelişimin devam etmesi için herkesin çok çalışmaya devam etmesi gerektiğini kaydetti.

Konuşmaların ardından Kuralay ve Develioğlu, TAA Başkanı Faruk Taban'a çini işleme tabak hediye etti.

Facebook müzik işine girmeye hazırlanıyor Geçtiğimiz günlerde videolu görüşme uygulamasını tanıtan Facebook, yakın bir zamanda yeni bir hizmetle kullanıcılarının karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Jeff Rose adlı bir yazılım uzmanı, Facebook Video Calling uygulamasının nasıl çalıştığını merak edip, uygulamanın kodlarını araştırmaya başlayınca ilginç bir detayla karşılaştı. Program için verilen indirme linkinden FacebookVideoCalling.jar adlı bir dosya geliyor. Bu JAR dosyasını inceleyen Jeff Rose, uygulamanın kullanıcıların web sayfaları ile etkileşime geçmesini sağlayan bir

özellik olan LiveConnet sayesinde tarayıcı ve javascript arasında bağlantı kurduğunu görmüş. Kodun içinde Vibes adlı bir uygulama bulunuyor. Bu uygulama çalıştırıldığında müzik indirme ekranının çıkacağı da kodda gözüküyor. Bahsi geçen uygulamanın ne zaman kullanıma sunulacağı ya da adının Vibes olup olmayacağı ise bilinmiyor.

www.ForumGazetem.com


Amerika Haberleri

8

Çorman Yemen, Samsar Kiev Büyükelçiliğine atandı Dışişleri Bakanlığı büyükelçiler yaz kararnamesi çerçevesinde New York'da görev yapan II. Büyükelçi Fazlı Çorman ve New York Başkonsolosu Mehmet Samsar'ın yeni görev yerleri belli oldu. Çorman Yemen Büyükelçiliğine getirilirken Mehmet Samsar da Kiev Büyükelçisi olarak atandı. Diplomatik kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yeni atamaları yapılan tüm büyükelçileri arayarak görevlerini tebliğ etti ve başarılar diledi.

Norveç katliamını nasıl okumalı

2006 yılından bu yana New York Başkonsolosu olarak görev yapan Mehmet Samsar, Amerika'daki görevini Kasım ayında tamamlayacak.

www.forumgazetem.com

Norveç’teki korkunç saldırı Avrupa’da ırkçılığın, çok kültürlülüğe duyulan öfkenin ne boyutlara geldiğinin önemli bir göstergesi kuşkusuz. Saldırının faili ilginç bir kişilik doğrusu. Sözde koyu Hristiyan. Aynı zamanda Tapınak Şovalyesi. Tapınak Şovalyeleri, bilindiği gibi, Masonların atalarıdır. Şu an York Riti’nin en üst düzey derecesidir. Bu yaşta bir insanın bu rütbeye yükselmesi ilginç. Eylemden hemen sonra dünya basının konuyu ele alış biçimi de... Mesela, CNN’in Washington büro şefi Wolf Blitzer bunun bir El Kaide eylemi olduğunu duyurmaktan hiç çekinmedi. Blitzer daha önce AIPAC adlı lobi kuruluşunda ve Jerusalem Post’ta çalışmıştı... Aynı şekilde bir süre önce İngiliz Polisinin-İstihbaratının operasyonuna maruz kalan Rupert Murdoch’un tabloid gazetesi The Sun da "Norveç’in 11 Eylül’ü" başlığını attı söz konusu menfur olayla ilgili... Üstelik şu utanç verici başlıkla birlikte: "El Kaide Katliamı!" Terörist’in İngiltere yönetimine olan eleştirel yaklaşımı da ilginç doğrusu. Bana ilginç gelen bir başka konu da Harward Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden siyonist profesör Alan Dershowitz’in yine Murdoch’ın gazetesi Wall Street Journal’da Norveç’i anti-semit ilan ettiği Mart ayında kaleme aldığı yazıydı. Nedeni de Norveç Başbakanı Kare Willock’un Barack Obama’yı Beyaz Saray’a Genel Sekreter atamasını eleştirmesiydi. Rahm Israel Emanuel, yahudi paramiliter terör örgütü Irgun’un kurucusu Benjamin M. Emanuel’in oğlu... İsrail Başbakan’ı Benjamin Netenyahu’nun babası ile de Benjamin Emanuel yakın arkadaştı. Emanuel bir süre sonra Beyaz Saray’daki görevini bırakarak Chicago’daki görevine başladı... Norveç’in bir süre önce Bağımsız Filistin devletini desteklediğini açıklaması da önemli bir ayrıntı. İsrail Dışişleri Bakanı Lieberman’ın İsveçle birlikte Norveç’i de anti-semit ilan ettiği biliniyor. Kabul edelim, Norveç’teki saldırıyı Müslümanların üzerine yıkmak için belli odaklar inanılmaz bir efor sarfettiler... Ama bu kez tutmadı... İşler istediği gibi yürümedi... Norveçli teröristin nasıl yakalandığı tam olarak bilinmiyor. Ama ben teröristin yakalanmak için çaba sarfettiği inancında değilim. Türkiye’deki Danıştay saldırısına bakın örneğin. Danıştay saldırında da motif aynı değil miydi? Saldırı Müslümanların üzerine yıkılmak istenmemiş miydi? Ama Alparslan Aslan’ın yakalanması ve ilişkiler ağının bir bir ortaya çıkması, saldırının asıl niyetinin ne olduğunu ortaya çıkardı. Doğrusu El Cezire’nin yayınları da ilginçti. Breivik’in yalnız başına yaşayan bir deli olduğu o kadar sık tekrarlandı ki, sanki bunun organize bir faaliyet olamayacağı fikri verilmek isteniyordu. Oysa biz Türkiye birikiminden de artık biliyoruz ki bu tür eylemler kesinlikle komplike olaylardır ve bir ilişkiler ağını gerektirir. Alparslan Aslan da, Ogün Samast da, Mehmet Ali Ağca da, Yener Yermez de ilk bakışta yalnız adam görüntüsü verdiler ama gerçeğin öyle olmadığını hepimiz biliyoruz... Doğrusu Breivik adlı kaçığın en çok etkilendiği isimlerden bazılarının Amerikan siyonistlerinden Richard Pipes ve Pam Geller olması da hiç şaşırtıcı gelmedi bana. Şaşırtıcı olan medyanın bu konuyu da es geçmesi oldu. Pipes’ın AK Parti ve Gülen Hareketi ile ilgili yazdığı yazıları çok iyi hatırlıyoruz. Türkiye’deki AK Parti ve Gülen Hareketi’ni bitirme planlarını da... Breivik adlı caninin yazdığı yazıları gönderdiği www.document.no ise İsrail yanlısı gazeteci Hans-Kristian Rustad tarafından yönetiliyor. Yine Breivik’in en çok takip ettiği sitelerden birisinin de www.cihadwatch.org olduğunu öğreniyoruz. Bu sitede de Gülen Hareketi ile ipe sapa gelmez iddialara yer verildiğini biliyoruz. Bu da aslında özellikle Avrupa ve Amerika’daki Müslümanlara yönelik karşı psikolojik harekatla Breivik adlı caninin arkasındaki organizasyonun bağlantılı olduğunu düşündürtüyor. Ne yalan söyleyeyim dikkatli bir gözle baktığınızda Amerika’da Gülen Hareketi aleyhine yazıp çizenler de hep bu çevrelerle bir şekilde irtibatlı gözükmekte... Amaçları uzun vadede, Avrupa ve Amerika’da çok iyi işler yapan Müslümanları sindirmek ve terör olayları ile yıldırmak mı? En iyisi pek yakında İslamcı tonlu yeni bir terör hadisesi olmaması için dua etmek! Onlar için bu havayı dağıtmanın en kolay yolu bu çünkü…

Reklam Temsilcileri Aranıyor Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi  Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor. Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.


9

Amerika Haberleri

Amerikalı öğrenciler Türkiye’yi unutamıyor

“Avrupa Yakası” haberciliği Yakın geçmişimizde Avrupa Yakası diye bir dizi vardı. Hayata Avrupa Yakası’ndan bakanların bakış açısını yansıtıyordu... Muhafazakar tip baklavacı genç, acınası zavallı bir karakterdi. Kendi çapına bakmadan New York’ta eğitim görmüş, Nişantaşı sakini bir kıza kaptırmıştı gönlünü... Dergide çalışan tipler son model Avrupa gençliğini temsil ediyor, derginin çaycısı onlara ayak uydurabildiği için kabul görüyor ancak ekonomik olarak onlardan daha üstte olmasına rağmen ‘idari müdür Burhan’ bir türlü kabul edilmiyordu... Tokatlı idari müdürü, üniversite okusa da değiş-e-memiş, o biçim kompleksli anadolu insanını, yine taşralı ancak başında Anadolu’da olsa Rock müziği ile uğraşmaktan yırtan çaycı ise, entegre genci temsil ediyordu. Nişantaşında doğup büyüse de Arabesk müziğe, kebap ve lahmacuna tutkun olan evin oğlu bile zaman zaman dışlanıyordu… Avrupa Yakası dizisinin başarılı senaristi Gülse Birsel, kaleminin yumuşaklığı ve espri kabiliyeti sayesinde diğerlerinden farklı olarak, sempatik bir dille aktarıyordu hikayesini...

Yeşilçam masum değil! Ancak bunun dışında bir çok dizi ve filmde işlenen birbirine yakın konularda, karakterler hep birbirine benziyordu. Anadolu’dan geldi isen, cahilsin, taşralısın, dışlanansın. Hele bir de bunun yanında dindarlığın varsa, o zaman yobazsın, hoşgörüsüzsün, hatta bazen kökten dincisin (ne demekse), teröristsin… Ne de olsa bizim kuşak Yeşilçam sektörünün cahilane ve kasıtlı bazı filmlerindeki Ali Şen’in başarılı oyunculuğu ile İmam, Hacı ve Hoca’nın en kötü örneklerini öğrendi. Ve zihinlerde şu imaj oluştu. Dindar eşittir: Yobaz, fakiri ezen, hoşgörüsüz, takiyyeci, görünürde namuslu ama görünmeyen yerde uçkursuzun önde gideni, düzenbaz, dolapçı… Aziz Nesin’in başarılı kaleminden kuvvet alan sektör Kemal Sunal ile izleyicinin sempatasini kazanırken maalesef aynı filmin kötü adam karakteri Ali Şen ile zehrini enjekte etmiştir. Kendi şartları içerisinde bir çok başarılı işe de imza atan Yeşilçam ne yazık ki bu tarz konularda sınıfta kalmış, II. Düya Savaşı ürünü propaganda filmcilik anlayışının müptelası olmuştur. 2000’li yıllara yaklaştığımız dönemlerde ezber bozan yeni yaklaşımlar görmeye başlamıştık ki, bu sefer de nereden türedikleri belli olmayan, Hizbullah, Hizbutterör, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi tipler peydah oldu. Şovlarını tamamlayan bu isimlerin, birisi baskında öldürülüverdi. Birisi müridesi ile yakalandı, diğeri de en son kaçak içki satmaktan tutuklandı… Bizim dindar insana bakışımız bu iken, Hollywood’da dindar insan tiplemesi ise her zaman saygı duyulacak bir karakter oldu ve olmaya devam ediyor... Sadece bir farkla... Bu durum dindar hristiyan için geçerli. Dindar müslüman ise aynı zamanda teröristtir. Geçtiğimiz günlerde Brooklyn’de sarhoş bir Yahudi’nin bir Türk karı-kocayı teröristler diye aşağılayıp sonra saldırması ve hatta arabalarına da zarar vermesi haberini okuduk. Terör estiren kendini bilmez bir Yahudi, terörist ithamına maruz kalan ise Türk bir Müslüman aile idi. Eminim bu haberi duyduğumuzda hepimiz biraz yürekten celallenmişizdir. Oysa biz farklı mı düşünüyoruz. Bireyleri bilmem ama kendi medyamız bile dünyanın herhangi bir yerinde bir olay olsa ilk ihtimali islamcı fundamental gruplar üzerinde arıyor. Bunun en acı örneğini en son Norveç’teki terör hadisesinde yaşadık. Patlamadan ve adadaki öğrenci katliamının hemen ardından ekranlarda boy gösteren haber sunucuları “olayın El Kaide bağlantısı üzerinde ihtimaller ağırlık kazanıyor” şeklinde aktardılar hadiseyi. Çünkü merkez Avrupa ve Amerika basını da aynı şeyi söylüyordu. Bizim kopyacı basın da, onlar öyle diyorsa öyledir yaklaşımı ile hükmü vermişti çoktan...

Dedikodu haberciliği NTV haber bülteninde telefondaki yorumcu içerdeki milliyetçi gruplar da olabilir derken, bayan sunucu ısrarla olayın arkasında müslüman gruplar, ülkede yaşayan Kürtler olabilir mi, geçtiğimiz günlerde iki El Kaide üyesi yakalanmış, bununla ilgili midir şeklindeki sorularını yenileyip duruyordu. Eğer bu yaklaşım, haber kopyacılığı değilse, bir ön yönelme, ön inançtır. Bu yapılan ne haberciliktir, ne gazeteciliktir. Olsa olsa dedikoduculuktur... Bu kınanası bir bilgi kirliliğidir. Bu ne biçim özgüvensizliktir!!! NTV gibi “ciddi” bir haber kanalı kendini öyle kaptırmış ki, söz konusu olay her bültende aynı metin ile verilirken, haberin perforesi durmadan tekrarlanan şu cümle ile son buluyor; “Yaşananlar 11 Eylül görüntülerinden hiç te farksız değil…” Haberin editörü Norveç’teki terör olayı ile 11 Eylül’deki terör olayının failleri arasında bilinçaltına gönderme yapma derdine düştüğünden, cümleyi kurarken düştüğü vahim yanlıştan bihaber. Anlatmaya çalıştığı iki olayın görüntüleri arasında pek fark olmadığı. Ancak takdire bakın ki kalem “farksız değil” şeklinde yazıyor… Artık kendimize batılı bir oryantalist gibi bakmayı ne zaman bırakacağız?

Türkiye'de bir eğitim programı çerçevesinde bir dönem kaldıktan sonra ABD'deki üniversitelerine dönen Amerikalı öğrenciler, İstanbul'da yaşadıklarını unutamıyor ve Türkiye'deki deneyimlerinin bir anlamda "hayata bakışlarını değiştirdiğini" belirtiyor. ABD'nin Indiana eyaletinin Hanover kentindeki Hanover Üniversitesinde okuyan bazı öğrenciler, okullarının düzenlediği yurt dışı eğitim programı çerçevesinde bir dönem Boğaziçi Üniversitesinde öğrenim gördü, Türkiye'yi tanıma fırsatı buldu. Türkiye'de 2009 ve 2010 yıllarında 6 ay süreyle kalan Andrew Unger, Cara Melbourne ve Sharon Turnbow adlı öğrenciler, izlenimlerini anlattı. Andrew Unger, Türkiye ve İstanbul ile Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk'un kitapları sayesinde tanıştığını ve Türk kültüründen çok etkilendiğini söyledi. Bu sayede, üniversitenin programına ilgi gösterdiğini belirten Unger, programa kabul edilip de Türkiye'ye gittikten sonra Türk edebiyatıyla daha çok tanışma fırsatı bulduğunu kaydetti. Unger, Türkiye ile ilk "buluşmasını" şu sözlerle ifade etti: "İlk beklentilerim, egzotik, içerisinde tamamen yabancılık hissedeceğim bir yere gideceğim yönündeydi, ama öyle olmadı. Tam tersine, orada kendimi çok rahat hissettim." Sharon Turnbow da gitmeden önce kitaplardan Türkiye hakkında bazı bilgilere sahip olduğunu belirterek, "İstanbul'un ne kadar modern bir şehir olduğunu biliyordum, o yüzden baş örtüsü takmak zorunda kalacağım gibi kaygılar duymadım" dedi. Unger: "İstanbul'da her gün yeni bir macera" Unger, hayran kaldığı İstanbul'u şöyle tanımladı: "Her sabah yatağımızdan kalkıp odadan dışarı çıktığımızda, bir maceranın bizi beklediğini biliyorduk. İstanbul, sizi etkileşime geçmek zorunda bırakan bir kültürü içinde barındırıyor. Orada toplumun pasif bir üyesi olamazsınız, sürekli birileriyle konuşuyor halde buluyorsunuz kendinizi. Ama örneğin New York'ta, yaşam metroya binmekten, işe ya da okulunuza gitmekten ibaret. Kimseyle konuşmazsınız orada. İstanbul'da ise sürekli birileriyle etkileşim halindesiniz ve bir toplumun içinde yaşadığınızı hissediyorsunuz. Günün sonunda ise odanıza döndüğünüzde, gün içindeki tüm bu maceraları yaşamış olmanın mükafatını hissediyorsunuz." Unger, İstanbul'un sürekli keşfetmeye açık bir kent olduğunu söylerken, "Bir bina düşünün, üzerinde boyayı kazıyorsunuz ve altından başka bir bina çıkıyor ve bu sürekli olarak böyle devam ediyor. İstanbul da böyle bir şey..." ifadelerini kullandı. Cara Melbourne de Indiana'nın sessizliği ve izole yaşam tarzından sonra İstanbul'da bulunmanın kendisinde "şok etkisi" oluşturduğunu ifade ederek, "Yurttan çıkıp, sadece 20 dakika dolaştığınızda kendinizi cap canlı bir kentin içinde buluyorsunuz. Bu benim için çok yeni ve heyecan verici bir deneyimdi" diye konuştu.

Turnbow ise, "İstanbul'a gittiğimde, aslında kendimin bu kentteki yaşama kıyasla ne kadar az modern olduğumu keşfettim. İstanbul çok gösterişli, Indiana'ya kıyasla kültürel açıdan çok ileri bir kent" dedi. Türkiye'de geçirdikleri süre içinde Bursa, Yalova ve Marmaris gibi kentleri de gezme fırsatı bulduklarını anlatan öğrenciler, yine de İstanbul'un her şey için yeterli olduğu fikrinde. Unger ve Melbourne, "Aslında hafta sonlarında farklı yerler görmek için İstanbul'un dışına çıkmanıza gerek yok. İstanbul'da her zaman farklı ve ilginizi çeken yerler buluyorsunuz. Bu bizim çok hoşumuza giden bir şeydi" değerlendirmesinde bulundu. Öğrenciler, "Türkiye'de sizi en çok ne etkiledi?" sorusunu yanıtlarken de birbirinden ilginç gözlemlerini aktardılar. Türk halkının cömertliğinden çok etkilendiğini söyleyen ve bu konuya dair anısını anlatırken duygulandığı gözlerden kaçmayan Sharon Turnbow, şunları söyledi: "Birkaç kez başıma geldi, otobüse bindiğimde üzerimde ekstra 50 kuruş olmadığı zamanlar oldu. Otobüsten inip 50 kuruş aramaya yeltendim, ama izin vermediler. Ne kadar cömert bir kültür. Sanki birileri tarafından korunuyorum hissine kapıldım. Herkes çok sıcakkanlıydı. Tüm bunları gördükten sonra Indiana'ya geri dönmek ise çok zordu, çünkü Türk halkının o sıcaklığından sonra, buranın insanını bana karşı çok soğuk buldum. Tam bir ters kültür şoku yaşadım." Hobilerinden birinin fotoğraf çekmek olduğunu kaydeden Turnbow, "Türkiye'de her yerde fotoğraf çektim. Fotoğrafımı çektiğim insanları gülümsetmek için, sizin onlara gülümsemeniz yeterliydi. Bu adeta dillerin ötesinde bir etkileşimdi. Çok güzel bir deneyimdi" dedi. Türkiye'de çok olağan olan, ama Amerikalılara ilginç gelen restoran ve kafede Türkler arasındaki "hesap ödeme" konusu, öğrencileri şaşırtan bir başka konu olmuş. Hanover Üniversitesi akademik işler müdürü Steve Jobe her yıl 4-5 öğrenciyi Boğaziçi Üniversitesine gönderdiklerini ve bu öğrencilerin her seferinde oradaki deneyimlerine dair muhteşem hikayelerle döndüklerini anlattı. Jobe, "Türkiye ve diğer ülkelere yaptığımız bu programlarla öğrenciler, farklı kültürleri, toplumları, farklı siyasi sistemleri görüyorlar. Bu ülkelere sadece turist olarak gitmiyorlar. Gittikleri ülkelerin üniversitelerinde öğrenim görüyorlar. Bu onlar için çok özel bir mükafat ve mutluluk verici bir olay. Ama bizim için de bu çok mutluluk verici, çünkü bu sayede biz de sadece Indianalı değil, küresel öğrenciler yetiştirmiş oluyoruz" dedi. AA- Mehmet Toroğlu ve Barışkan Ünal



Amerika Haberleri

11

Malatya’nın Kutsal Kaysısına Reverans

Malatya’da bir gün... Bu yaz bir akşam aile dostumuz MÜSİAD Başkanı Ömer Cihad Vardan Bey'e misafir olduk. Ohio mezunu sevgili başkanla adalar manzaralı güzel balkonunda hoş sohbet İstanbul’u teneffüs ederken, birden Anadolu girdi araya. Başkan laf arasında “İhsan Hoca, Malatya’ya Bölge İstişare Toplantısına gidiyoruz. Buyur sen de bizimle gel. Anadolu’nun sıcak insanlarını yakından tanımış olursun. Hem de dostlarımızla bilgi ve tecrübelerini paylaşırsın” şeklinde nazik bir teklifte bulundu. İki gün sonra Paris’te bir konferansım vardı. Bu araya Malatya’yı sıkıştırmak ne kadar doğruydu? Ancak gezinin bir günlük olması ve gidilecek yerin Malatya olması beni sonunda ikna etti. Bir sabah İstanbul’dan uçup saat 9’da Malatya’da olmak ve gün boyunca onlarca aktiviteye katılıp, ertesi günü sabah 10’da evde hanıma “Günaydın” diyebilmek yeni Türkiye’nin nimetlerinden olsa gerek. Eskiden dört gün sürecek bir işi bugün bir günde yapıyor Türkiye. Bu verimlilik ve refah artışında her vatan evladının katkısı büyük. Sanki sihirli bir değnek dokunmuş gibi ülkeye. Adeta ulusal bir seferberlik var. Bu yeniden uyanışa, her vatan köşesi gibi, Malatya da önemli katkılarda bulunuyor. İsterseniz bir günlük Malatya ziyaretine 18 yıllık bir gurbetçi gözüyle beraberce bakalım.

Söz bana gelince, konuşmama Malatya’nın en büyük ekmek kapısı ve o gün her ziyarette doya doya tattığımız ‘kutsal kaysıya’ reveransla başladım: “Aziz Malatya’lılar bu topraklar Battal Gazi, Turgut Özal, İsmet İnönü, Recai Kutan, Oğuzhan Asiltürk gibi nice değerleri yetiştirmiş. Amerika’da sadece iki Malatyalı tanıyorum. Birisi başkanı olduğum Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM)’nda İslam ülkeleri devlet ve işadamlarından sorumlu başkan yardımcısı, diğeri de geleceğimizi emanet ettiğimiz Genç ATCOM’da başkan. Bu kaysıda kesinlikle bir keramet var. O yüzden bugün bolca yemeye gayret ettim!” Benden sonra söz alan Malatya milletvekili Öznur Çalık hanımefendi bu latifeye daha güzel bir latifeyle cevap verdi: “Sayın hocam, Malatya’nın kaysısını bir kez yiyen milletvekili, iki kez yiyen bakan, üç kez yiyen başbakan olur derler. Biz üçüncü defa kimseye yedirmiyoruz, zira Başbakanımızdan ziyadesiyle memnunuz!” Sözlerimde şunları vurguladım: Dünya hızla değişiyor. Türkiye 12 yıl sonra, dünyanın tepesinde olmak istiyor. Bunu kesinlikle yapabiliriz. Başarı kimsenin tekelinde değil. Çünkü Allah çalışana veriyor. Harvard Üniversitesi tarihçisi Nial Ferguson “Medeniyet: Batı ve Diğerleri” adlı eserinde Batının 500 yıllık yükselişinin 6 sırrını ifşa

ediyor: Serbest Rekabet, Modern Bilim, Hukuk Düzeni ve Özel Mülkiyet, Modern Tıp, Tüketim Toplumu ve İş Ahlakı. Bu reçeteyi Batıdan ilk devşiren Japonya oldu. 30 yıldır bu reçeteyle dünya ikinciliğini tekellerini aldılar. Daha sonra bu reçeteyle Çin, modern çağın sağladığı hız ve imkanlarla, Batının 200 yılda başardığını sadece 30 yıla sığdırıp, geçen sene dünya ikinciliğini kaptı. Asya kaplanları hakeza bu yolla tepelere tırmandı. Türkiye bir kaç yıldır bu mecraya girdiği için yükseliyor. Küresel kriz de bize yaradı. Batı durağanlaşırken, hatta gerilerken, biz hızla ilerliyoruz. Batıyla aramızdaki makas gittikçe daralıyor. Onun için, şu an direksiyondakilerin dediği gibi, "durmak yok, yola devam!" Bu sözlerden sonra, tek tek Türkiye’nin bu 6 noktada aldığı mesafeleri anlattık. Makro tahlillerden sonra söz dönüp dolaşıp Malatya’ya geldi. Malatya’nın Allah vergisi mucizevi yemişi Türkiye’nin ihracat macerasında ilk günlerden beri önemli bir kalem. Bugün dünyada yaş kaysı üretiminin yaklaşık %50’si, kuru kayısı üretiminin ise yaklaşık %80’i Malatya’da gerçekleştirilmektedir. Yaradan bunu yaş hammadde olarak vermekte, Malatya’lı biraz kafayı çalıştırıp onu kurutunca daha fazla para kazanmaktadır. Ancak, kaysının daha da işlenip katma değerinin mutlaka artırılması gerekir. TÜBİTAK Başkanı

Nüket Yetiş MÜSİAD Teknoloji Komisyonu seminerinde bahsetmişti. Yaban Mersinini bilirsiniz. Böğürtlen gibi bir meyvedir, Türkiye’de en çok Karadeniz bölgesinde yetişir. Kilo başına ham fiyatı 20 TL civarındadır. İşlenip, antioksidan vitamin hapına çevrilince kilo başına 1,000 TL’ye, kolesterol ilacına dönüştürülünce kilosu 1,300 TL’ye çıkıyor. Kaysının da bir sürü dönüşümü bilimsel olarak çalışılmalı, ticari katma değeri artırılmalıdır. Bunun için Malatya’nın yıllardır bağrında beslediği İnönü Üniversitesiyle güçlü bir işbirliğine ihtiyacı var. Üniversite bünyesinde kesinlikle kaysı labarotuvarları kurulmalı, sanayiye destek verilmelidir. İstişare toplantısına katılan rektör Çelik’in söylediğine göre, üniversite karaciğer naklinde Ortadoğu’da birinci, dünyada ikinciymiş. Malatya kesinlikle, dünya çapında bir üniversiteye sahip olmadıkça, layık olduğu yere varamaz. Yıllarca Amerika’ya, Avrupa’ya kaybettiğimiz beyinlerin arkasından ağıt yaktık. Ya Malatya’dan İstanbul ve Ankara’ya göçen beyinlere ne demeli? En değerli varlıklarını başka şehirlere kaptırarak Malatya nasıl başa güreşecek? Malatya’nın okuttuğu kendi oğulları ve kızları geri dönmezse, başkasından nasıl medet bekleyecek?

Malatya havalanına uzunca bir parkuru takip ederek indiğimizde, Malatya MÜSİAD’ın güngörmüş aksiyoner başkanı Namık Şahin kurmaylarıyla kapıdaydı. Bizi gerçekten de Anadolu sıcaklığında karşıladılar. Güne nasıl başlarsanız, öyle bitirirmişsiniz. Güzel bir gün olacağı, ev sahiplerinin güleç yüzlerinden belliydi. Hemen kendimize gelmemiz için, Anemon otelinde ayrılan odalarımıza geçtik. Otelin girişinde, ev sahiplerinden Murat beye oda konusunda takıldım: “Bakalım bize ne kadar değer veriyorsunuz?” Kendisinden “Hocam meraklanma! Hele bir çık!” diye güvenli bir cevap geldi. Gerçekten de Anadolu ortasında tertemiz, yepyeni, geniş ve iç tasarımıyla karakter sahibi, dağ manzaralı lüks bir oda, iyi planlanmış bir program, heyecanlı bir karşılama heyeti, biz uzaktan misafirlere önemli bir başlangıç mesajıydı: “Biz Malatya olarak hazırız, siz İstanbul olarak hazır mısınız?” Öğleden sonraki “istişare toplantısı” öncesi resmi ziyaretlerimizi yaptık. İlk önce Malatya valiliği ve belediyesine, sonrada ticaret ve sanayi odasına ziyaretlerde bulunduk. Öğlen namazını ilin Selçuklulardan kalan yegane hatırası Battal Gazi Ulu Cami’de eda ettik. Kültür hazinelerimiz ülke kendine geldikçe bir bir gün yüzüne çıkıyor. Ulu Cami de bunlardan biri. Bu özgün eyvanlı cami yeni elden geçmiş, kültür ve inanç turizmine hazır hale getirilmiş. Ulu Cami bizim Anadolu’ya getirdiğimiz bir göç hatıramız. Geçmişte Anadolu’nun Türkleşmesi yaşanırken, bu gelişme sanat ve mimari alanında da devam etmiş. Lakin, Battal Gazi Ulu Camii, bu gelişmenin dışında kalarak İran’daki Büyük Selçuklu İmparatorluğu cami mimarı geleneğini Anadolu’da temsil eden tek örnek olarak kalmış. Ulu bir camide ruhlarımızı temizledikten sonra, şirin bir bağ lokantasında bağdaş kurarak yer sofrası etrafında geçirdiğimiz hoş anlar Malatya’lı dostlarla aramızdaki muhabbeti daha bir derinleştirdi. Şehrin enfes tepsi kebabıyla enerji yeniledikten sonra, artık sahne alma zamanı gelmişti. Konferans oteline geçmeden önce programı beraberce gözden geçirdik. Ben bir selamlama konuşması yapmayı beklerken, Başkan Şahin benim ana konuşmacı olarak duyurulduğumu söyleyince sürpriz oldu. Ancak gün öyle güzel başlamıştı ki, strese hacet yoktu. İnsan dostları arasında ancak muhabbet ederdi. Vehbi ve kalbi bir ruh haline büründüm ister istemez. MÜSİAD’ın 2. Bölge İstişare Toplantısı MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Nail Opak, Malatya Milletvekillleri Öznur Çalık, Mustafa Şahin, Malatya Belediye Başkan Yardımcısı Ertan Mumcu, İnönü Üniversitesi Rektörü Cemil Çelik, Bölge şube başkanları, Daire Müdürleri, STK temsilcileri ve çok sayıda MÜSİAD üyesinin katılımıyla gerçekleştirildi. Başkan Vardan yaptığı konuşmada “MÜSİAD'ın kurulduğu günden bu yana Anadolu'ya verdiği önemi rapor ve etkinlikleriyle açıkça ortaya koyduğunu belirtti ve bölgesel toplantılar sayesinde iş adamları olarak bölgedeki sorunları gün ışığına çıkarıp, hep birlikte çözüm arayışlarına giriştiklerini vurguladı.”

Malatya Rambo’yu 12 Asır Önce Keşfetti Malatya bir iç muhasebe yapmalı ve kendi değerlerinden bir marka çıkarılmalı. Malatyalı olmak ayrıcalıklı olmalı. Battal Gazi gibi bir kahramana sahip olup da Malatya nasıl dünya markası olmaz? Amerika Ramboyu daha yeni keşfederken, Malatya taaa 12 asır önce keşfetmiş. Hem de imanlısını ve faziletlisini. Dahası, Malatya kaysıdan niye bir maskot çıkarmıyor? Mesela bir çizgi kahraman. Temel Reisi hatırlarsınız, namı diğer Popeyes. Büyük güçlere karşı zorlanınca bir kutu ıspanak yiyerek süpermen kesilen Reis. Kaysı yiyince mübarekleşen, mukavemetleşen bir kahraman icat etmek çok mu zor? Oskar adayı “Chocolat / Çikolata” adlı film gibi Malatya arka planlı neden bir romantik Kaysı filmi çekilmesin? Gönüllerde iz bırakabilirse böyle bir kaysı filmi, o zaman işte Malatya Peru’dan da, Tayland’dan da turist çeker. Mardin’de çekilen dizilerin bu şehre katkısını düşünün? Yüksek düzeyde tanıtım için çok iyi edebiyatçılara, filmcilere, pazar-

lamacılara ihtiyaç var. Güzel çalışılmış bir kaysı maskotuyla, tişörtler, bardaklar, kalemler, etiketler, vs. Malatya’nın imajını her yere taşır [Bu noktaları konferansta belirttikten bir müddet sonra, TOKİ’nin Malatya’ya kaysı şeklinde bir stat yapacağı haberini okuyunca, nasıl sevindim bilemezsiniz]. Dışarıya gelen kuru kaysılarda hiç bir marka göremiyoruz. Yarın başka ülkeler kendi kaysı markalarını yaratmadan biz özgün kaysı markamızı oluşturmalı, elimizdeki nimeti kaptırmamalıyız. Malatya işi başından aşkın Ankara’dan medet bekleyerek bir arpa boyu yol alamaz. Malatya gelişmenin bir ekip işi olduğunu bilecek, tüm öz değerlerini seferber edecek. Yerel yönetimi, üniversitesi ve iş adamlarıyla iş birliğini hızlandıracak. Malatya, mutlaka yurt dışındaki ve büyük şehirlerdeki diyasporasını harekete geçirmeli, şehrin plan ve projelerine onları ne yapıp yapıp ortak etmeli. Nitekim, orada duyduğuma göre, İstanbul’daki

Malatya’lılar tekstil sektöründe çok aktifmişler. Üretim İstanbul ve çevresinde pahalı hale gelince, bir kısmı memleketine yatırım yapmaya başlamış. Malatya tarihinden de ilham alabilir. Malatya tarihte müslümanlar için Anadolu’nun kapısı olmuş. İslam orduları Malatya üzerinden Anadoluya girmiş. Malatya neden şimdi ters kapı olmasın, Türkiye’nin İslam alemine giriş noktası? Herkes Batıya odaklanırken, Doğuya kim uzmanlaşacak? Akşam konferans sonrası, Malatya’nın irem bağları Yeşilyurt ilçesinde bölgenin diğer gizli hazinesi kirazlarının tadına bakarken, gürül gürül dağlardan sökün eden kutsi suyun sadaşını dinlerken, Malatya’da 24 saatte Türkiye’nin geleceğini gördüm. Ecnebiler “don’t work hard, work smart - çok çalışma, kurnaz çalış” derler. Biz hem çok, hem de stratejik çalışacağız. Herkese çalıştığı kadarı varsa, şimdiye kadar “gavura” veren Allah, bize niye vermesin?


12

Amerika Haberleri Azerbaycan Diaspora Devlet Bakanı Nazım İbrahimov, Azerbaycan diasporasının Amerikadaki güçlenmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirirken milletvekili Ganire Pasheyava da Ermeni diasporasına karşı Türk-Azeri işbirliğinin önemine dikkat çekti.

Türk-Amerikan Heyeti Bakü’yü ziyaret etti Türk Amerikan ve AzeriAmerikan toplum temsilcileri Azerbaycanın başkenti Bakü’de düzenlenen Azerbaycan Dünya Diasporası Konferansına Amerika kıtasını temsilen katıldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in açılış konuşmasını yaptığı toplantıda, birçok Türkî Cumhuriyetlerinin temsilcileri de hazır bulundu. Cumhurbaşkanı Aliyev, Ermenistan’ın Dağlık Karabağ'daki haksız işgal ve zulmüne karşı mücadeleye devam edeceklerini açıklarken, Türk Dünyası diasporasının birlik içinde eskisinden daha fazla çalışması gerektiğini dile getirdi. Aliyev, Azeri sefirliklerinin diaspora ile çok daha yakın çalışacağını ifade ederken, Azerbaycan’ın yıldızı parlayan bir ülke olduğunu da sözlerine ekledi.

Heyet Başkanı olan ASA Tomris Azeri, programın verimli geçtiğini dile getirirken, ATAA Başkanı Ergün Kırlıkovalı da Bakü'ye ilk defa geldiğini söyleyerek Azerbaycan diasporası ile daha yakından çalışmak istediklerini ifade etti. Bilhassa Ermeni sorunları konusunda tek vücut olarak çalışmanın önemine değinen Kırlıkovalı, bu tür konferansların network ve güçlerin birleşmesi açısından önemli olduğunu vurguladı.

Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in programına ASA Başkanı Tomris Azeri, ATAA Başkanı Ergün Kırlıkova, YYVDK Üyeleri Ali Çınar ve Erhan Atay, AAC Başkanı Javid Huseyinov, US Turkic Network Başkanı Adil Bağırov, Azerbaycan Derneği Başkanı Ali Nasibov, ASA Başkan Yardımcısı Seva Azimov, ASA Azerbaycan Temsilcisi Shahin Pahanov, George Washington Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Türker Özdoğan, Virginia eyaletinden yerel seçimlere giren Naimi Amiral ve Nevada Eyaletinden Vali Yardımcılığına aday olan Paul Murad katıldı. Tomris Azeri, Ergün Kırlıkovali, Ali Çınar ve Erhan Atay 2 günlük konferans dışında, Azerbaycan Diaspora Devlet Bakanı Nazım İbrahimov, Azerbaycan Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Mazahir Panahov, Azerbaycan’ın ünlü politikacılarından milletvekili Ganire Pasheyava, Amerika'nın ilk Azerbaycan Büyükelçisi Hafız Pashayev ve Azerbaycan'ın en büyük gençlik örgütü ASAİF temsilcileri ile de birer görüşme yaptılar. Heyet ayrıca Cumhurbaşkanı Haydar Aliyev ile 1918 yılında Türk-Kafkas Ordusu'nun Azerbaycan'ın işgaline karşı düzenlediği seferde şehit olan 1130 askerimiz anısına yapılan Türk şehitliğini de ziyaret etti.

YYVDK Üyesi ve Türk-Amerikan toplumu temcilsilerinden Ali Çınar da Amerikan ve Türk Büyükelçileri ile yapılan görüşmelerin başarılı geçtiğini söyleyerek, şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Amerikan Temsilciler Meclisi'nde Türkiye veya Azerbaycan aleyhine gelebilecek tasarılara karşı sistemli bir şekilde çalışmaya devam edileceğini dile getirdi.


Amerika Haberleri

13

Amerika’da Ramazan Bereketi Ramazan ayına günler kala Türk toplumunun en yoğun olduğu New Jersey ve New York eyaletlerinde hizmete giren camilerimiz soydaşlarımızın yüzünü güldürdü. Yaklaşık 1.5 yıl önce Cliffside Park bölgesinde alınması için çalışmalarına başlanan bina ile ilgili satış işlemleri tamamlandı ve Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii halkımızın hizmetine açıldı. Bir süredir inşaatçi firma ile finansal problemler yaşayan ve el konulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan New York Eyüp Sultan Camii’nde de sorunların çözülmesi soydaşlarımızı rahatlatan bir başka gelişme oldu. New Jersey eyaleti Cliffside Park şehrinde 240 Knox Avenue üzerinde bulunan ‘Masonic Lodge’un camiye dönüştürülmesi için yapılan çalışmalar sonuçlandı ve bina toplumumuza kazandırıldı. Bu bölgede son yıllarda nüfusu hızla artan soydaşlarımızın dini, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak olan Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii Din Hizmetleri Ataşeliğine bağlı olarak hizmet verecek. Her katı yaklaşık 300 metrekareden oluşan üç katlı bina yaklaşık bir milyon dolara maloldu. Geçtiğimiz haftalarda New York Din ve Sosyal Hizmetler Ataşesi Süleyman Duman'ın da katıldığı merasimle satış devir teslimi yapılan camii ivedilikle soydaşlarımızın hizmetine açıldı. 12 Temmuz tarihinde yapılan toplu ödemenin yaklaşık yüzde 40'ı toplanan yardım paraları ile yapılırken kalan miktar Diyanet İşleri Başkanlığının katkıları ve alınan

kredi ile tamamlandı. Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii ismiyle hizmet verecek merkez, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ABD'deki derneği Turkish American Religous Foundation'a bağlı olacak. Camide görev alacak imam ve müezzin Türkiye'den görevlendirilecek. Bergen Diyanet Camii'nin dernek temsilcisi Levent Sertbaş, ''Bölgede yaşayan Türklerin büyük desteği ile başlangıçta zor gibi görünen bir meblağı toplamayı başardık. Ancak henüz tam anlamıyla iş bitmedi. Şimdi binanın içinde yapılacak düzenlemelerle camiye uygun hale getirilmesi için yapılacak inşaat çalışmaları var. Yine bu çalışmalar için de bağışlara ihtiyacımız olacak. Gelişmeleri en başından olduğu gibi yine toplumumuzla paylaşarak attığımız her adımdan onları haberdar edeceğiz'' diye konuştu. Yaklaşık bir buçuk yıldır süren çabalar

sonucu satın alınan Bergen Kültür Merkezi ve Diyanet Camii işlemlerin tamamlanmasının ardından geçtiğimiz Cuma günü ilk kez açılarak cuma namazı için servis verdi. T.C. New York Başkonsolosluğu Din ve Sosyal Hizmetler Ataşesi Süleyman Duman'ın da hazır bulunduğu ilk cuma namazını Özcan Güngör kıldırdı. Cami projesinin başından bu yana en büyük emektarlarından olan Dr. Özcan Güngör, daha önce imamlık yaptığı Amerika'dan dönüşünün ardından tekrar geldiği Amerika'da bulunacağı bir ayı aşkın süre içerisinde caminin geçici imamlık vazifesini de üstlenecek. Caminin bir takım eksikliklerinin bulunmasına rağmen Ramazan ayında aktif olacağını söyleyen Ataşe Süleyman Duman, Ramazan ayı boyunca her akşam cami yemekhanesinde iftar yapılacağını

ve sonrasında teravih namazı kılınacağını duyururken hayırsever vatandaşların iftar vermek üzere isimlerini bir an önce listeye yazdırmalarını rica etti. Öte yandan bir süredir inşaatçı firmanın finansal konularda zorluk çıkarmasıyla el konulma tehlikesiyle karşı karşıya kalan New York Eyüp Sultan Camii'nde de problemler çözüldü. İlk etapta yapılması gereken ödeme için devreye giren Diyanet İşleri Başkanlığı sorunun çözülmesini sağladı. Caminin içinde yapılacak harcamalar için halen soydaşlarımızın desteklerine ihtiyaçları olduğunu söyleyen cami yönetimi, bu güzel mabedin geleceğimiz olan çocuklarımıza en hayırlı yatırım olduğuna dikkat çekerek vatandaşlarımızın yardımlarının devamını beklediklerini dile getirdi. Ramazan ayında her iki caminin de soydaşlarımızın hizmet verecek olması toplumumuz için mutluluk vesilesi oldu.


Amerika Haberleri

14

İnegöllü İşadamlarına İade-i Ziyaret

Bipolar bozukluk nedir, Manik atak kriterleri nelerdir Bipolar bozukluk bir duygudurum/duygulanım bozukluğudur. Bir hastada depresif, manik, hipomanik ya da karma dönem atakları şeklinde görülebilir. Yakın gelecekte çıkacak olan Amerikan Psikiyatri Kurumunun Diagnostik istatiksel el kitabinda (DSM-5, www.dsm5.org) "Bipolar ve İlgili Bozukluklar" başlığı altında yer alacak bozukluk çeşitleri şunlardır: Bipolar I, Bipolar II, Siklotimik, Kimyasal madde ile indüklenen bipolar, Diğer spesifik bipolar ve Spesifiye olmayan bipolar bozukluklar ve bilinen bir genel tıbbi durum ile ilişkili bipolar bozukluklar. "Bipolar bozukluklar" terimi, sağlık uzmanları arasında coğul formunda yaygın olarak kullanılmaktadır. Bipolar I tanısı için tam bir manik atağa ihtiyaç duyulurken, bipolar II için hipomanik bir atak yeterlidir. Bipolar 3 ifadesi antidepresan ilaçların tetiklediği manik veya hipomanik ataklar için kullanılır. Geçmişte “manik depresif bozukluk” terimi bipolar bozukluk yerine yaygın olarak kullanılmıştır ve halk arasında halen kullanılmaktadır. Yaşamı boyu bir kez bile manik atak kriterlerini gösteren birisi klinik bipolar I bozukluk tanısı alabilir. Bipolar bozukluk tanısı diğer psikiyatrik tanılar gibi, tıbbi bir değerlendirme sonrasında bir psikiyatrist ya da ruh sağlığı uzmanı tarafından konulabilir. Ancak son on yılda kendi kendini değerlendirme ölçekleri, hastalar, aileleri ve sağlık profesyonellerine de yardımcı olmak için tarama araçları olarak geliştirilmiştir. Bipolar tanısı için manik atak, bir yasadışı uyuşturucu, ilaç ya da genel tıbbi bir durumun (bir hastalık ya da yaralanma) kullanımına bağlı olarak ortaya çıkmamış olmalıdır. DSM 5’te önerilen manik atak kriterleri aşağıdadır.(*) - En az 7 gün neredeyse gün boyu süren anormal asabi, taşkın veya yuksek ruh hali ve anormal ve ısrarlı bir aktivite veya enerji artışı - Bu süre zarfında, aşağıdaki belirtilerden en az 3’ü (duygudurum sadece asabi ise 4’ü) önemli bir dereceye kadar mevcut olmalı ve her zamanki durumdan gözle görülür bir davranış değişikliği görülmelidir: 1. Şişirilmiş özgüven veya büyüklenme 2. Azalmış uyku ihtiyacı (mesela sadece 3 saat uyku ile yetinebilme) 3. Her zamankinden çok ya da basınçlı konuşma 4. Fikir uçuşmaları veya fikirlerinin yarıştığı hissine kapılma 5. Dikkat dağınıklığı (bildirilebilir veya gözlenebilir) 6. Hedefe yönelik aktivite artışı (iş, okul, sosyal veya cinsel hayatta) veya psikomotor ajitasyon 7. Yüksek riskli kötü sonuçları olabilecek aktiviteler içine girme (örneğin, dizginlenmemiş harcamalar, cinsel dikkatsizlik, ya da aptalca iş yatırımları yapmak) - Bozukluk, ya mesleki veya sosyal faaliyetlerde veya ilişkilerde belirgin bir bozulmaya yol açacak kadar şiddetli olmalı, ya da kendi kendine veya başkalarına zarar vermesini engellemek için hastaneye yatış gerektirmesi, ya da psikotik özellikleri olmalıdır. - Bozukluk kötüye kullanılabilen bir kimyasal madde, bir ilaç veya diğer bir tedavinin doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir. Bipolar bozukluk düşünme ve duygu yetilerini etkileyen bir hastalık olduğundan dolayı, aile, arkadaş ve akrabalar pek çok konuda hastaya yardımcı olabilirler. Bazen hasta yeni bir manik, depresif veya karışık atak başladığının farkına varamaz, fakat çevresindeki akraba ve arkadaşları değişiklikleri erken farkedip, hastanın tedavisini ayarlaması için doktorunu bilgilendirebilirler. Bipolar tanısını kesinleştirmek ve diğer bazı hastalıklardan ayırt etmek için, bazı labarutuvar testleri ve radyolojik testler gerekebilir. Tanı kesinleştikten sonra duygudurum dengeleyici bir ilaca başlanmalıdır. Bazı durumlarda ilave ilaçlar ve antidepresan tedavisi de gerekebilir. Bazen de antidepresanlar hipomanı veya manik atağa yol açabilirler. Bipolar genelde uzun yıllar devam eden bir bozukluk olduğundan, uzun süreli ilaç ve izleme tedavisi önemli ve gereklidir. Bu nedenle tedaviye uymak ve devamlılığı sağlamak çok önemlidir. Hastalar stabil dönemlerinde günlük hayatlarını normal şekilde devam ettirebilirler. Referans:* www.dsm5.org/ProposedRevisions/Pages/proposedrevision.aspx?rid=427

Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) Bursa İnegöllü işadamlarını geçtiğimiz yıl misafir etmişti. Daha çok mobilya alanında faaliyet gösteren İnegöllü iş adamları bu ziyarette ATCOM yönetimiyle Amerika’ya açılma fırsatlarını konuşmuştu. ATCOM Başkanı Prof. İhsan Işık İnegöllü işadamlarının faaliyetlerini yakından müşahade etmek ve iadei ziyaret için İnegöl MÜSİAD Başkanı Ahmet Güleç’in misafiri oldu. NdesigN adlı mobilya şirketinin sahibi olan Başkan Güleç 44 ülkeye mobilya ihracatı yapan bir iş adamı. ATCOM Başkanı Prof. Işık’i tesislerinde ağırlayan Güleç, İnegöl’ün çok emin ve hızlı adımlarla büyüdüğünü ve nihai hedeflerinin Amerika olduğunu, bunun için lojistik çalışmaları hızlandırdıklarını bildirdi. Zaten görüştükleri devlet büyüklerinden de Amerika’ya açılma konusunda devamlı telkin aldıklarını ve bu büyük pazara girmeyi milli bir dava olarak gördüklerini belirten Başkan Güleç, bu konuda ATCOM’la daha yakından çalımak istediklerini vurguladı. ATCOM Başkanı Prof. Işık İnegöl ziyareti kapsamında mobilya sektöründe Türkiye'nin tek Süpermarkası Çilek mobilyanın sahibi Muzaffer Çilek’in özel çifliğine misafir oldu. Çilek sadece çocuk ve gençlere mobilya tasarlayan uzmanlaşmış bir firma. "ÇİLEK" markasını, logosu ve

ürünlerini, tüm dünyada 70 ülkede tescil ettiren Çillek mobilya bugün toplam 5 kıtada, Güney Afrika’dan Meksika’ya, İngiletere’den Japonya’ya 444 satış noktasına, 2.000 çalışana, 60.000 m2 satış alanına sahip. Çilek kendi satış mağazalarının dışında dünya mobilya devlerine de mal veriyor. Amerikan pazarına ciddi ilgisi olan Çilek, bu pazara açılmayı uzun zamandır çalıştıklarını, hatta bir iki pilot bölgede deneme yaptıklarını ve yakın zamanda büyük bir atılım yapabileceklerini belirtti. ATCOM Başkanı Prof. Işık, Türk firmaları için New Jersey ve New York eyaletlerinin ideal giriş kapıları olduğunu, hazır bir etnik pazarın yanında, bu eyaletlerde finansman kaynaklarına erişimin ve yeni ürünlere açık bir müşteri kitlesinin varlığının göz önüne alınmasını ve ATCOM olarak ciddi Türk firmalarına her zaman yardıma hazır olduklarını vurguladı. İnegöllü iş adamları Amerika planlarında yerel pazara nüfuz için ATCOM gibi derneklerin çok önemli olduğunu ve çok yakında ATCOM’a ikinci bir ziyaret için hazırlıklara başladıklarını bildirdi. Aslen Bosnalı olan Muzaffer Çilek Bosna Hersek İle İlişkileri Geliştirme Merkezi (BİGMEV) başkanlığını da yapıyor. Çilek, ATCOM aracılığı ile Amerika’daki Boşnaklardan anavatanlarına yatırım çağrısı da yaptı.


Haber

15

“Amerika’nın Sesi” radyosu Türkçe servisi artık Internet ve TV’de

"Amerika’nın Sesi" (VOA) radyosunun Türkçe servisinin 69 yıllık yayın hayatı sona erdi. Yayınlarına 1942 yılında başlayan ve Voice of America’nın New York’tan Washington’a taşınması nedeniyle kısa bir dönem dışında kesintisiz yayın yapan "Amerika’nın Sesi" radyosu Türkçe servisi artık tarihte kaldı. Son 8 yıldır NTV radyo üzerinden sabahları saat 6.30’da Türk dinleyicilerle buluşan radyonun son yayınında duygusallık öne çıktı. Programda spikerler Özge Övün Sert ve Alparslan Esmer, sadık dinleyicilerine son yayını, "Amerika’nın Sesi Türkçe Yayın Bölümü, bundan böyle sabahları sizlerle olamayacak" diye duyurdu. VOA’in Türkçe yayınlarını sonlandırmasının nedeninin, bir süre önce benzer bir karar alan İngiliz yayın kuruluşu BBC gibi bütçe sıkıntısı olmadığı belirtiliyor. Türkiye’ye daha iyi ulaşmak istediğini belirten VOA yönetimi, Türk halkının haber kaynağı tercihine bağlı olarak, radyodan çok internet ve televizyon yayınlarına ağırlık verme kararı aldı. Bu nedenle VOA Türkçe servisinde herhangi bir işten çıkarma olmayacak.


16

Haberler

Rakiplerin yanlışları THY’nin önünü açtı Türk Hava Yolları (THY) Genel Müdürü Temel Kotil, geçmişte mütevazi bir şirket olan THY'nin, Avrupa'nın en iyi havayolu olması başarısındaki sırrının dünyadaki rakiplerinin eksikliklerini iyi analiz etmesi olduğunu söyledi. THY Genel Müdürü Kotil, geçtiğimiz günlerde kendisine Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen ''14. Uluslararası Malzeme ve Üretim Teknolojileri Konferansı'nda (AMPT), konferans yürütme komitesince William Johnson Uluslararası Altın Madalyası'' ödülü verildiğini kaydetti. Malzeme ve işletme alanındaki öncü isimlerden biri olan William Johnson'un geçtiğimiz yıl hayatını kaybettiğini hatırlatan Kotil, 14 yıldır malzeme ve üretim teknolojileri alanında üstün başarı göstermiş bilim adamlarına verilen ödülün, bu yıl bir bilim adamı ve yöneticilikte gösterdiği başarı nedeniyle kendisine verildiğini ifade etti. Analitik düşünce ile yönetimin birleşmesi halinde sonuçların daha pozitif olacağını vurgulayan Kotil, şöyle dedi: ''Sonuçta bir çok yeni teknolojik değişmeler oluyor. Bu yeni teknolojik değişmeleri yöneticiler pek uygulamıyorlar. Daha çok başka trendlere, gidişatlara uyuyorlar. Bilet fiyatları azaldığı zaman insanlar daha çok uçacak. Havacılıkta yüzde 10 iyileşme olursa yani yüzde 10 daha çok kişi uçarsa ülke ekonomilerine 5 kat artı getiriyor. Dolayısıyla uçak stratejik bir şey. Bugün kullandıklarımızdan daha iyi bir uçak yapılırsa bu akaryakıt ve bilet fiyatlarına yansıyacak ve daha fazla kişi uçacak, ekonomi büyüyecek. Şu anda Çin, Japonya, Hindistan ve Rusya bunun için devreye giriyor. İnşallah Türkiye de uçak yapacak. Kısa zaman önce THY’nin küçücük, 10 milyon yolcusu olan bir havayolu olduğunu ama itibarı da bulunduğunu belirten Kotil, şimdi ise THY'nin Avrupa'nın en iyi havayolu şirketi olduğunu söyledi. Yolcu sayısının bugün 35 milyon, cirosunun 7,2 milyar olduğunu vurgulayan Kotil, ''Biz aslında burada ne yaptık? Diğer Avrupa'daki rakipleri çok iyi inceledik. Onların eksik analizlerini yaptık. Bu havayollarının kısa kaldıkları neler? Neleri yanlış yapıyorlar, neleri doğru yapıyorlar? Bunları öğrenebiliyorsun. Biz şu anda THY olarak Avrupa'daki, dünyadaki rakiplerimizin hemen hemen hepsini bilmekteyiz. İleriye dönük planlarımızı yaparken bu noktaları gözönünde bulundurarak hareket ediyoruz, başarımızın sırrı burada.” diye konuştu. - AA





Amerika Haberleri

20

ATCOM Pelit Pastanelerini Amerika’ya Davet Etti Faaliyet gösterdiği pastacılık ve çikolata alanlarında uzmanlaşarak Avrupa çapında ilk 5 içerisinde olmayı hedefleyen Türkiye’nin başarılı firması Pelit Pastaneleri, Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM) yönetimini İstanbul Esenyurt’taki fabrikasında ağırladı. Ziyarete ATCOM Başkanı Prof. Dr. İhsan Işık, Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Bilici ve kızı Aslı Bilici ile Kale Grubu mensubu Ali Rıza Haliloğlu katıldı. Prof. Işık, ziyaretlerinin amacının, “Türkiye’nin marka olmuş firmalarını Amerika’da iş yapmaya davet etmek ve üyeleri Sunset firmasının ABD’de tasarladığı Türk Alış Veriş Merkezlerini ilgililere tanıtmak olduğunu” açıkladı. Pelit Pastanelerinin kurucusu Kazım Ayan’ın bu sene vefatı üzerine görevi devralan büyük oğlu Selahattin Ayan ATCOM yönetimini Pelit tesislerinde sıcak bir şekilde karşıladı. Firmaları hakkında ATCOM yönetimine bilgi veren Ayan, “büyük bir kapasite artırımına gittiklerini ve Avrupa’da bu alanda başa oynadıklarını” dile getirdi. Ayan ayrıca “organik olarak büyümeyi seçtiklerini, her adımı itinayla attıklarını, hijyene ve kaliteye azami dikkat gösterdiklerini, pastacılığı çekirdekten öğrenen uzmanlar yetiştirmek için bir pastacılık meslek lisesi ve yüksek okulu kurduklarını ve şu andaki fabrikayı bir 'pastacılık külliyesi' haline getirdiklerini ve her gün yüzlerce ziyaretçi aldıklarını” belirtti. Selahattin Ayan Malezya Kraliyet ailesine düğün çikolatası gönderebilen bir kuruluş haline geldiklerini ve amaçlarının ilk önce Türkiye’de iyi bir alt yapı yapmak olduğunu, kendilerini lojistik olarak güçlendirdikten sonra dünyaya açılmak niyetinde olduklarını vurguladı. Ayan bu bağlamda Amerika’nın da hedef listelerinde olduğunu ve bu konuda ileride ATCOM ile işbirliği yapmaktan çok mutlu olacaklarını bildirdi. Sunset firması sahibi Mehmet Bilici de, Amerika’da planladıkları Türk AVM projesini Pelit yetkililerine anlattı ve Türkiye'de ulusal marka olmuş firmalara talip olduklarını” belirtti. ATCOM Başkanı Prof. Işık da ziyaret esnasında, “Pelit pastanelerini uzun zamandan beri duyduğunu ve başarılı hemşehrisini ilk fırsatta tebrik etmek istediğini, gördüklerinden ziyadesiyle gururlandığını” ifade ettikten sonra Amerika’nın kaliteli ürünler için muazzam bir pazar olduğunu, küresel bazda oynamak için başarılı Türk firmalarının mutlaka bu pazarda olması gerektiğini vurguladı. Prof. Işık, “Eğer Japon devi Toyota, ABD’ye açılmasaydı dünyanın bir numarası olamazdı. Bunu Hollywood dahil her alanda görüyoruz. Russel Crowee, Nicole Kidman (Avustralya), Antonio Benderas, Penelope Cruz (İspanya) gibi artistler Amerika’ya açılmasaydı onları kim tanırdı? Biz de başarılı gördüğümüz Türk firmalarını bu pazara girmek için teşvik ediyor ve Amerika’daki çevremizi ve bilgimizi onlara takdim ediyoruz. Bu bağlamda Pelit’ten başka MADO, Bursa İskender, Çilek Mobilya, Çanakkale Seramik, LC Waikiki gibi firmalarla da görüşmeler yaptık. Biz mesajımızı iletiyoruz. İlgilenenlere kapımız ve gönlümüz her zaman açık” diye konuştu. Emre Gürel, İstanbul, Türkiye


Amerika Haberleri

21

Düşünceleri okuyan gözlük geliyor Amerika'daki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) laboratuvarlarındaki araştırmacılar düşünce okuyan gözlük geliştiriyor.

'Sosyal X Işını' adı verilen gözlükler, konuşma sona erdikten sonra karşıdaki kişinin ne düşündüğünü gösteriyor. Gözlüğe yerleştirilen kamera, karşıdakinin yüz ifadelerini çekiyor ve bunları daha önceden kaydedilen 24 his ifadesiyle karşılaştırıyor. Kulaklık ve gözlükte toplanan bilgilerin özeti kullanıcıya veriliyor. Yeşil ışık karşıdakinin olumlu duygular içinde olduğunu gösterirken sarı ışık tarafsız, kırmızı ışık ise olumsuz hissiyat içinde bulunduğunu ifade ediyor. Gözlüklerin, iletişimde zorluk çeken otizm hastaları için geliştirildiği ancak araştırmacıların gözlüğün kapsamını artırdıkları kaydediliyor. Şimdiye kadar bilgisayarların tespitlerinin yüzde 64 oranında doğru çıktığı, bu oranın yükseltilmesine çalışıldığı açıklandı.



Amerika Haberleri ABD’de Türkiye karşıtı yeni tasarı kabul edildi

Türkiye'den "ülkedeki Hristiyanların haklarına tam olarak saygı göstermesini" isteyen 306 nolu tasarının son bölümü, ABD Temsilciler Meclisi Dışilişkiler Komitesi'nde görüşülen torba yasa tasarısı içine konuldu. Komitenin kıdemli üyesi ve eski başkanı Demokrat Howard Berman ile David Ciciline tarafından Dışişleri Yetki Yasası içine konulması teklif edilen öneri, komite tarafından 1 "hayır" oyuna karşılık 43 "evet" oyla kabul edildi. "Hayır" oyunu Ron Paul kullandı. 306 nolu tasarıdan imzasını çeken Komite Başkanı Ileana Ros-Lehtinen'in bu teklife ise "evet" oyu kullandığı dikkati çekti. Yasa tasarının 2. bölümüne 208 numarayla eklenen teklifte, geçtiğimizz günlerde "Kiliselerin İadesi" başlığıyla sunulan 306 numaralı tasarının Türkiye'ye çağrılarda bulunan son bölümü aynı şekilde yer alıyor. Teklifte, ABD Dışişleri Bakanından, Türk liderlerle ve diğer Türk yetkililerle yaptığı tüm resmi temaslarında, "ülkedeki dini ayrımcılığa son verilmesi, Hristiyanların haklarını ve dini özgürlüklerinin koruma altına alınması ve kilise mallarının hak sahiplerine hiçbir engelleme ve sıkıtlama olmaksızın iade edilmesi" gibi çağrılar yapması isteniyor. Teklifte, 306 nolu tasarıda yer alan "Osmanlı İmparatorluğu'nun egemenliği altındaki Hristiyanları kasten yok ettiği" yönündeki 1915 yılı olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına zemin oluşturabilecek ifade ise bulunmuyor.

ATCOM Başkan Yardımcısı Köse’ye Mükemmelik Ödülü

Amerikan Türk Ticaret Odası (ATCOM)’nın Amerikan Devlet ve İşadamlarından sorumlu başkan yardımcısı Hacı Köse mesleki başarılarına bir yenisini daha ekledi. Emlakçılıkla uğraşan Hacı Köse, emlak sektörü için çok zor olan bir dönemde, gösterdiği üstün performansla New Jersey Emlakçılar Birliği’nin prestijli ödülü “NJAR Circle of Excellence Sales Award’a” layık görüldü. ATCOM Başkan Yardımcısı Hacı Köse “Tüm olumsuz şartlara rağmen 5 bin emlakçı arasında ilk 15 arasına girmeyi başardım. Emlak sektörü zor bir dönemden geçiyor. Ancak satışlar durmuş değil. Azalan satışlar bir çok meslektaşımızı sektörden çıkardı. Bu da iyi emlakçıların daha başarılı olmasını sağladı. Bu sektörde başarının sırrı, hem alıcı hem satıcı arasında orta noktayı bulmak ve şahsi çıkarları geri plana atmak. Mutlu müşteri sizi de mutlu ediyor.” dedi.

kan haline dönüştürdü. Rezidansta, Washington'da ilk kez 1940 yılında Ertegün kardeşler, beyaz ve siyahların birlikte sahne aldığı bir konser düzenledi.

WASHINGTON'DA YAZ SICAĞINDA CAZ SERİNLİĞİ ABD'de ayrımcılığın en şiddetli olduğu dönemlerinde, siyahi müzisyenlere gösterdiği Türk misafirperverliğiyle caz tarihine adını yazdıran Türkiye'nin Washington Büyükelçiliği, "Ertegün Caz serisi"nin yeni konseriyle yaz sıcaklarına serinlik getirdi. 1940'lı yıllarda, aralarında daha sonra dünyanın en tanınmış müzisyenleri haline gelen bir grup siyahi caz sanatçısının enstrümanlarından çıkan nağmelerin yankılandığı büyükelçiliğin tarihi ve görkemli rezidansı, yeni bir caz konserine daha ev sahipliği yaptı. Siyahi müzisyenlere kapılarını açan o dönemki Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Mehmet Münir Ertegün'ün oğulları Ahmet ve Nesuhi Ertegün'ün anısını yaşatmak için düzenlenen konser serisinde bu kez "The Tia Fuller Quartet" sahne aldı. Grup, güçlü enstrüman ve yorumlarıyla, dinleyicilerden tam not aldı. Geceye, ABD Temsilciler Meclisi üyelerinden John Conyers de katıldı.

23

"Ertegün Caz Serisi" konserleri, ırkçılığın "hayal edilemeyecek kadar katı" olduğu 1930 ve 1940'lı yıllar Washingtonu'nda Büyükelçilik kapısını caz müzisyenlerine açan Türkiye'nin ikinci Washington Büyükelçisi Münir Ertegün ile oğulları Ahmet ve Nesuhi Ertegün'ün onuruna veriliyor. Siyahilerin mekanlara arka kapıdan alındığı, birçok yerde beyazlarla yan yana oturamadığı, ırkçılığın "hayal edilemeyecek kadar katı" olduğu belirtilen 1930 ve 1940'lı yıllar Washingtonu'nda sadece bir yer, eşitliğe ve müziğe inanarak, kalbini ve yuvasını siyahilere açmıştı. Türkiye'nin ikinci Washington Büyükelçisi Münir Ertegün'ün caz müziğe gönlünü veren ve daha sonra Atlantic Plak Şirketi'ni kuran oğulları Ahmet ve Nesuhi Ertegün, başkente adım atar atmaz, hem siyahilerin sahne aldığı Howard Tiyatrosu'nda cazın derinlerine daldı hem de büyükelçilik rezidansını saksafon, piyano, kontrbas gibi enstrümanların uyumundan doğan, doğaçlama müziğin müthiş ritminin yankılanıp şehre yayıldığı bir me-

Tüm bu nedenlerle, o dönem bir güneyli senatör, öfkeyle, Büyükelçi Ertegün'e bir mektup göndererek, "Herkes bu siyahların ne olduğunu ve nasıl mua-mele edilmesi gerektiğini biliyor ama siz bunları ön kapınızdan sürekli içeri alıyorsunuz. Bu garip bir durum değil midir?" sorusunu yöneltirken, Büyük-elçi Ertegün senatörü hayretler içe-risinde bırakan şu cevabı verdi: "Evet, biz ön kapıdan alırız dostlarımızı her zaman, siz de gelirseniz kabulü-müzsünüz ama arka kapıdan alır, ağırlarız..." İşte, Türkiye'nin ırkçılık yapmaksızın, tüm insanları kucakladığının önemli göstergelerinden olan bu hikaye, şimdilerde Büyükelçi Namık Tan tarafından tozlu kitap sayfalarında kalan ve unutulmaya yüz tutan bir anı olmaktan çıkartılıp, aynı müzikle tekrar tüm Washington'a hatırlatılıyor. WASHINGTON (A.A)


Spor Haberleri

24

Başpehlivan, altın kemeri babasına götürdü 650. Edirne Tarihi Kırkpınar Yağlı Pehlivan Güreşleri'nde altın kemerin sahibi olan başpehlivan Ali Gürbüz, Elmalı'da bulunan babasının mezarını ziyaret etti.

Spor bir ihtiyaç mıdır İnsanlık yaratıldığı günden bu yana doğumu, gelişmesi, gençliği ve yaşlılığı itibariyle yaratılış gayesi, mücadele duygusu, ideal sahibi olması, başarılı olması, başarı kazanması ve bir çok yönüyle ele alındığında canlı, zinde, çevik olduğunda çevresini etkilemesi, hayata tutunması ve ayakta kalması daha kolaydır. İnsan fizyolojisine baktığımızda insanın sporsuz bir hayat sürdürmesinin kendisine büyük riskler getirdiğini tesbit etmemiz çok zor değildir. İnsan vücudunda hareket etmeyen, harekete ihtiyacı olmayan hiç bir eklem ve organ yoktur. Ayrıca düşünün ki bir fabrikada çalışan makinaların periyodik bakımları tam ve zamanında yapılmadığı taktirde nasil ki bu eksiklik ve aksaklık makinaların üretimini ve randımanını düşürüp, masrafları artırıp onun çalışmasını sağlayan sahibinin moralini bozuyorsa, insan denilen o mükemmel fakültenin de bir çok aksamındaki herhangi bir hareketsizlik, tembellik, miskinlik kendisine olan zararıyla kalmayacak, ayrıca çevresinde etki alanında bulunan herkese de zararı olmuş olacaktır. Atalarımız "Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur" diyerek sağlam vücudun dengeli ve periyodik spor yapmaktan geçtiğini vurgulamışlardır. İnsan vücudundaki zararlı toksinler spor yoluyla terlemeden dışarı atılamaz. Bunun yegane yolu budur. Bu zararlı toksinler insan vücudundan atılmadan, insanda bedensel ve psikolojik rahatlama olmaz. Sindirim, nefes, kan dolaşımı, kireçlenme, damar tıkanıklığı, kalp yetmezliği, hiper tansiyon gibi daha nice hastalıkların insanı kıskıvrak yakalamak için fırsat kolladığı bir ortamda bu hastalıklarla en güzel ve en kolay mücadele yolu olan sporu niçin tercih etmeyiz? Spor sayesinde rahatsızlıklarımızı çok daha çabuk ve kolay atabiliriz, zira spor insana performans, zorluklara ve hastalıklara karşı mukavemet gücü kazandırır. İnsan yaratılan varlıklar içerisinde vazifeleri en çok olanıdır. Kendisine, çevresine, topluma karşı sorumlulukları vardır ve bu sorumlulukları yerine getirmede spor sayesinde elde ettiği beden disiplininin insan hayatının bütün karelerinde yeri vardır. Kısaca özetleyecek olursak insan fıtrat itibariyle vazifelerinin çokluğu sebebiyle devamlı hareketliliğe ihtiyacı olan bir varlıktır. Bunun için sporu hayatımızın ayrılmaz bir parçası olarak düşünüp kendimizi sistemli olarak spor yapmaya alıştırmalıyız. Sporun eğer faydası olmasaydı insanlığın iftihar tablosu olan peygamber efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (sav) sporu ve spor yapmayı bizlere tavsiye eder miydi? Bize emanet olarak verilen bu vücudu hastalıklardan korumak, üzerimize düşen vazifelerimizi yerine getirmek, yeme içme, dengesiz beslenme yoluyla bize musallat olan ve olacak her türlü ataletten kurtulmak ve beyin fakültelerimizin tam kapasite çalışmasını sağlamak için spordan istifade etmemiz gereklidir. Bütün bu saydığımız bilgiler ışığında spor aynen yemek-içmek, ibadet etmek gibi fıtri bir ihtiyaçtır. Bu hususlara bağlı olarak sağlıklı bir spor anlayışı nasıl olmalı, insanın yeme içmedeki ölçüleri neler olmalı, günde ne kadar kalori almalı, aldığı kalorileri nasıl yakmalı, dengeli bir spor nasıl yapılmalı, fazla kilolardan nasıl kurtulmalı, gibi muhtelif konularda yazılarımızı ilerleyen aylar içinde zaman zaman sizlere aktarmaya çalışacağım. Bu vesile ile herkese sağlıklı sıhhatlı bir yaşam kalitesi kazanabilme dileklerimi iletiyorum. Sağlıcakla kalın... Yusuf Baysal Siyah Kuşak 6. DAN Uluslararası Antrönör ve Hakem ybaysal@gmail.com

Bu yıl yapılan Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde altın kemeri beline takan Ali Gürbüz, baba ocağı Antalya'nın Elmalı ilçesinde coşkuyla karşılandı. Ali Gürbüz, ilçenin girişinde oluşturulan araç konvoyu ile Elmalı'ya girerek babasının mezarını ziyaret etti. Ali Gürbüz, annesi Hatice Gürbüz ve pehlivan olan dedesi Mehmet Öztürk ile birlikte babasının mezarı başında dua etti. Ali Gürbüz'ün başpehlivan olan babası Recep Gürbüz de, 1988 yılında Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde altın kemer kazanmıştı. - AA

At üzerinde terapi Turizm kenti Antalya, alternatif tatil hizmetlerinin yanı sıra sağlık turizmi ile de turistlerin ilgisini çekiyor. Sağlık turizmi alanında son dönemde ilgi gören, at üzerinde terapi olarak bilinen hipoterapi, otistik, down sendromlu çocuklar, cerebral palsy (vücut hareketlerini ve kasların uyumlu kullanımını etkileyen bir grup bozukluk) ile omurilik problemi bulunanlara uygulanan tamamlayıcı tedavi yöntemi olarak tercih ediliyor. İnsana en yakın hayvanlardan olan atlar, fiziksel ve zihinsel sorunları olanlar için terapi amaçlı kullanılıyor. 1. Dünya Savaşı'nda yüzme zorluğu çeken askerlere uygulanan bu yöntemin tarihi eskiye dayanıyor. Tıp dünyasında hipoterapi adı verilen at üstünde terapi yöntemi, doğayla iç içe ortamlarda fizyoterapistler eşliğinde yapılıyor. Hipoterapi, fizyoterapi gören hastalara destek amacının yanı sıra zihinsel ve bedensel engellilerin de algı ve fiziksel fonksiyonlarını geliştirmeye yardımcı oluyor. Zihinsel ve bedensel engelliler, otistikler, depresifler ve beyin travması geçiren kişilerin iyileşme sürecine katkı sağladığı belirtilen hipoterapi, ilaç tedavisi, cerrahi ve rehabilitasyon gibi asıl tedavi yöntemlerine destek olarak uygulanıyor. ATIN HAREKETLERİ MASAJ ETKİSİ YAPIYOR Terapist Koray İşcanoğlu, tedavide çocukların ata eyersiz veya özel olarak hazırlanmış eyerlerle bindirildiğini belirterek, ''Atların vücut ısıları, yürüme ritmleri ve yaptıkları salınım hareketleri, uzun süre yatmak ve oturmak zorunda olan hasta için omurlara ve kalçaya masaj etkisi yapıyor. Cerebral palsy olarak nitelendirilen tüm hastalık türlerinde etki sağlayan yöntem, özellikle denge problemi ve yürüme zorluğu çeken çocuklarda daha çok fayda sağlıyor. Aynı zamanda atlarla iletişim, çocuğun ruh haline olumlu katkı yaparak hastaların moralini yükseltiyor'' diye konuştu. Yürümeye meyilli çocuklarda atın sırt kaslarının çalışmasıyla oluşan iç kaslarındaki hareketin, çocuğun yürümesine yardımcı

olduğunu vurgulayan İşcanoğlu, ''Çocuk, atın dengesiyle kendi dengesini sağlıyor. Otistik çocuklarda konsantrasyon bozukluğu var. Atın yürümesiyle çıkan ses, çocuğun dikkatini artırıyor. Ayrıca çocuğun atı sevmesi ve büyük bir hayvanın üzerinde durması kendine olan güvenini artırıyor'' diye konuştu. Otistik olan ve hipoterapi yöntemi uygulanan 5 yaşındaki Tim Lucas Schramek'in annesi Anna Schramek, geçen yıl yunus tedavisi için Antalya'ya geldiklerini bu yıl ise at üzerinde terapiye katılmak için Antalya'yı tercih ettiklerini kaydetti. Oğlunun otistik olduğunu ve uygulanan yöntemlerle günlük yaşamını kolaylaştıracak hareketleri edindiğini bildiren Schramek, ''Tim'in kaydettiği bu başarı bizi çok mutlu ediyor. Hipoterapiye devam edeceğiz'' dedi. Hipoterapi yönteminin uygulandığı turizm merkezi Kemer'deki Berke Ranch Otel ve At Çiftliği özellikle Avrupalı çocukların rehabilitasyonu için tercih ediliyor. Otelin Genel Müdürü Ufuk Uraz, 5 yıldır yöntemi tesislerinde uyguladıklarını belirtirken, daha çok Avrupalı çocukların katıldığını kaydetti. 6 ile 15 kişilik gruplar halinde gelen çocukların doktorları, fizyoterapistleri ve aileleriyle birlikte terapiye katıldıklarını kaydeden Bozkurt, geçen yıllarda gelen çocukların tekrar getirildiğini söyledi. Uraz, Almanya, Norveç gibi ülkelerden çok fazla talep aldıklarını belirterek, ''Engelli, down sendromlu, otistik çocuklar eyersiz atın üzerine binerek fizyoterapistlerin yardımıyla rehabilite ediliyor'' dedi. (A.A) - Vahide Yanık


Amerika Haberleri

25

“Golden Turk Awards” ödül sahipleri belirlendi ABD'de yaşayan başarılı Türklerin ödüllendirildiği, "Golden Turk Awards" yarışmasını kazananlar belli oldu. Yarışma düzenleme komitesi adına sonuçları duyuran Cemil Özyurt, 26 kişilik jürinin, 138 aday arasından 18 farklı kategoride kazananları belirlediğini söyledi. Buna göre, Coca Cola CEO'su Muhtar Kent, ünlü kalp doktoru Mehmet Öz ve Türk Kültür Vakfı Direktörü Güler Köknar'ın jüri özel ödülüne layık görüldüğü yarışmada, Golden Turk Awards düzenleme komitesi özel ödülü de eğitime katkılarından dolayı Mezun Group'a ve Türk toplumuna katkılarından ötürü Dr. Zeki Uygur'a verildi. En Başarılı İşadamı ödülüne, Picasso Travel'ı 30 yılda ABD'nin en büyük seyahat acentalarından biri haline getirdikten sonra satan Hüseyin Özyurtçu layık görüldü. En Başarılı İş Kadını ödülü, İtalyan butik moda markası Luca Luca'yı sıfırdan ABD genelinde tanınır bir marka haline getiren şirketin başkanı ve CEO'su Yıldız Blackstone'a verildi. En Başarılı Yönetici ödülüne, dünyanın en büyük mimarlık şirketlerinden Skidmore Owings and Merrill, LLP'un ortaklarından Mustafa Abadan layık görüldü. 1983 yılında çalışmaya başladığı şirkette 1996 yılında ortak olan Abadan, dünyanın altı farklı kıtasında eserleri olan tek Türk mimar. En Başarılı Müzisyen ödülünü, New York'ta yaşayan ünlü neyzen ve bestekar Ömer Faruk Tekbilek aldı. Sayısız ödülün sahibi olan Tekbilek, son olarak "Best of Omar Faruk Tekbilek" albümünü çıkardı.

Şirket ödülünü, online ticaret alanında tulumba.com aldı. En Başarılı Amerikalı İş Ortaklığı ödülü, geçtiğimiz yıllarda 50 yılını geride bırakan Koç&Ford ortaklığına verildi. En Başarılı Global Türk ödülünü, Maryland'de yaşayan ünlü müzisyen Fahir Atakoğlu aldı. Atakoğlu, jüri tarafından açık oy farkla bu ödülü almaya layık görüldü. "Young Turk" ödülü, ABD genelinde politik değerlendirmeleri ile tanınan ve kısa bir süre önceye kadar MSNBC'de program sunan Cenk Uygur’a verildi. Uygur, "Young Turk" adıyla internet üzerinden yayın yapan ve milyonlarca kişiye ulaşan kendine ait bir yayın kanalının da sahibi. En Başarılı Çıkış ödülünü, akıllı telefonlar için eğitimle ilgili aplikasyonlar geliştiren Bidbox şirketi aldı.

En Başarılı Akademisyen ödülüne, diabet üzerine yaptığı araştırmalarla tanınan Harvard öğretim görevlisi Gökhan Hotamışlıgil layık görüldü. Hotamışlıgil, moleküler bazda obezite, diyabet ve kalp hastalıkları arasındaki bağlantıların anlaşılması için yaptığı araştırmalar nedeniyle 2010 Naomi Berrie Ödülü'ne layık görülmüştü.

En Başarılı Sanatçı ödülünü, dünyaca ünlü ressam Burhan Doğançay layık görüldü.

En Başarılı Girişimci ödülünü, internet güvenlik şirketi Comodo'yu dünya markası haline getiren şirketin sahibi Melih Abdulhayoğlu aldı.

En Başarılı Sivil Toplum Örgütü ödülü, Washington'daki çalışmaları ile "Turkish American Association of Washington DC" aldı.

Yılın En Başarılı Markası ödülünü, ABD genelinde New York, New Jersey, Las Vegas, DC, Chicago ve Dallas mağazaları ile faaliyet gösteren erkek giyim markası Sarar aldı.

“Golden Turk Awards" yarışması düzenleme komitesi adına sonuçları açıklayan Cemil Özyurt'a göre, "Golden Turk Awards" komitesine yaklaşık 400'ün üzerinde başvuru yapıldı. 13 kişiden oluşan komite, başvuruları değerlendirdi ve jüriye sunulmak üzere 138 aday belirledi. Bu 138 aday önce online oylamaya tabi tutuldu ve ardından finalistler jüri tarafından tek tek değerlendirildi. Ödül alan isimleri, Türkiye'de ve ABD'de kendi alanlarında saygın işadamı, profesyonel yönetici, akademisyen, politikacı ve sivil toplum liderlerinden oluşan 26 kişilik bir jüri saptadı. Jüri üyeleri arasında 7 profesyonel, 6 akademisyen, 6 sivil toplum lideri, 5 işadamı, iki yazar yer aldı.

En Başarılı Şirket ödülünü, ABD'de Türk şirketleri arasında markaya yatırım yapan ilk şirketlerden biri olan Mavi Jeans kazandı. Türk Toplumuna En Fazla Destek Veren Amerikalı ödülüne Turkish Coalition of America'nın (TCA) başkanı Lincoln McCurdy layık görüldü. Şubat 2007'de kurulan TCA, Türkiye'nin Kongre nezdinde tezlerinin savunulması, çıkarlarının korunması için çaba harcıyor.

En Başarılı Türk Aktivist ödülünü, geçtiğimiz aylarda Amerikan Türk Dernekleri Asemblesi başkanlık görevini Günay Evinch'ten teslim alan Ergün Kırlıkovalı aldı.

En Başarılı Türk Amerikan Toplum Lideri ödülü, California Türk Amerikan Derneği yöneticisi Yavuz Atila'ya verildi.

ABD'nin 22 farklı eyaletinden katılımın olduğu yarışmanın ödül töreninin Aralık ayında yapılmasının planlandığını ifade eden Özyurt, yarışmanın geleneksel hale getirileceğini sözlerine ekledi.

En Başarılı Sosyal Sorumluluk Sahibi

AA - New York


26

11 Ayın Sultanı Ramazan ORUC’UN VE RAMAZAN’IN FAZİLETİ VE FAYDALARI Sual: Ramazan ayının önemi nedir? Cevap: Bu konuda imam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: Mübarek Ramazan ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nafile namaz, zikir, sadaka ve bütün nafile ibadetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir. Bu ayda bir oruçluya iftar verenin günahları affolur. Cehennemden azat olur. O oruçlunun sevabı kadar, ayrıca buna da sevap verilir. O oruçlunun sevabı hiç azalmaz.

ORUCU BOZAN VE BOZMAYAN DURUMLAR Sual: Burnum tıkalı olunca çok rahatsız oluyorum, işlerim aksıyor. Burnun içine sıvı ilaç konunca oruç bozuluyormuş. Katı ilaç sürsem mesela viks sürsem orucum bozulur mu? Cevap: Burnun içine katı ilaç, merhem sürmek orucu bozmaz. Sıvı ilaç bozar. Sual: Kulağıma damlattığım yağlı ilaç, ağzımdan ve burnumdan gelirse orucum bozulur mu? Cevap: Kulağa ilaç damlatmak orucu bozar. Sual: Başımızdan burnumuza gelen her hangi bir akıntıyı yutmak orucu bozar mı? Cevap: Bozmaz. Sual: Kalb hastasının göğsüne sürdüğü ilaç orucu bozar mı? Cevap: Orucu bozmaz. Çünkü sağlam deriye sürülen ilaç, deriden içeriye girse de orucu bozmaz. Sual: İstemeyerek ağız dolusu kusmak orucu bozar mı? Cevap: Bozmaz. İsteyerek, zorlayarak az bir kusma da orucu bozmaz ise de, ağız dolusu kusmak bozar. Hadis-i şerifte (Kendiliğinden ağız dolusu kusanın orucu bozulmaz. İsteyerek ağız dolusu kusanın orucu bozulur, kazası gerekir) buyuruldu. (Nesai) Sual: Tıraş olurken kanayan yere, kanın durması için kantaşı sürmek orucu bozar mı? Cevap: Hayır, bozmaz. Sual: Bir hastalık sebebiyle iğne [enjeksiyon] yapılınca oruç bozulur mu? Cevap: Evet bozulur, kaza gerekir. Oruç bu şekilde bozulduktan sonra yiyip içmek, kefareti gerektirmez. Sual: Gündüz uyurken ihtilam olunca oruç bozulur mu? Cevap: Hayır, bozulmaz. Uyanınca ilk fırsatta gusledilir. Hadis-i şerifte, (İhtilam olmak orucu bozmaz) buyuruldu. (Beyheki) Gusletmekle de oruç bozulmaz. Guslederken vücudun içine su girmemesine dikkat etmelidir! İçeri su girerse oruç bozulur.

Sual: Ağızdaki yara için oruçlu iken ilaçla gargara uygun mu? Cevap: Ağızdaki yara, namazda okumaya mani değilse, ilaçla gargara mekruh olur. Okumaya mani olursa, ilaçla gargara etmek mekruh olmaz. Çünkü özür vardır. Sual: İşyerinde iş gereği toz oluyor, ayrıca sigara içen de oluyor. Bunlar orucuma zarar verir mi? Cevap: Tozlu, dumanlı şey koklamak, başkasının içtiği sigara dumanı yahut tütsülerin dumanını çekmek orucu bozar. Fakat ağzından veya burnundan boğazına toz, duman kaçsa, oksijen gazı tüpü ile suni hava verilse, başkalarının içtiği sigaranın dumanı ağzına, burnuna girmesinden sakınmak mümkün olmasa, oruç bozulmuş olmaz. Unlu işlerde çalışanın sakındığı halde, ağzına burnuna giren un tozları orucu bozmaz. Kömür işinde çalışan kimsenin ağzına, burnuna kömür tozu girse, orucu bozulmuş olmaz. Çünkü bundan sakınma imkânı yoktur. Sual: Omuzlarımda ağrılar için doktor iğne yapılması gerektiğini söyledi. Yapılacak iğne ve sürülecek krem orucu bozar mı? Cevap: İğne olmak (enjeksiyon) orucu bozar, kaza gerekir. Krem sürmek orucu bozmaz. Sual: Abdest alırken diş etlerinden kan gelirse abdest ve oruç bozulur mu? Cevap: Kan ağızdan dışarı çıkarsa abdest bozulur. Yutulursa abdest bozulmaz, fakat bu sefer de oruç bozulur. Tükürükten az ise, oruç da abdest de bozulmaz. Sual: Oruçlu iken burna çekilen su ağzımızdan çıksa oruç bozulur mu? Cevap: Bozulur. Buruna ilaç çekmek gibi su da çekip genze ulaşırsa oruç bozulur, kaza gerekir. *** Orucu bozan ve bozmayan haller ile ilgili bilmek ve sormak istedikleriniz için www.dinimizislam.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Okurlarımıza önemli not: Amerika'nın çeşitli yerlerinde yaşayan okurlarımız Ramazan ayında oturdukları bölgeler için imsakiye isteğinde bulunuyorlar. Çok geniş bir coğrafyada yaşadığımız için tüm okurlarımıza uygun imsakiye hazırlama imkanımız olmuyor. Yaşadıkları bölge için imsakiye edinmek isteyen okurlarımız www.namazvakti.com internet sitesine girerek, sol üst köşeden önce ülkeler listesi kısmından yaşadıkları ülkeyi, daha sonra yaşadıkları eyalet ve şehirleri seçerek "imsakiye" tuşuna tıklayarak imsakiyelerini basabilirler.

Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini hafifleten, onların ibadet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur, Cehennemden azat olur. Ramazan-ı şerif ayında, Resulullah, esirleri azat eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibadet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günah işleyenin bütün senesi, günah işlemekle geçer. Bu ayı fırsat bilmeli, elden geldiği kadar ibadet etmelidir. Allahü teâlânın razı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, ahireti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur’an-ı kerim, Ramazanda indi. Kadir gecesi, bu aydadır. Ramazan-ı şerifte, iftarı erken yapmak, sahuru geç yapmak sünnettir. Resulullah bu iki sünneti yapmaya çok önem verirdi. İftarda acele etmek ve sahuru geciktirmek, belki insanın aczini, yiyip içmeye ve dolayısıyla her şeye muhtaç olduğunu göstermektedir. İbadet etmek de zaten bu demektir. Hurma ile iftar etmek sünnettir. İftar edince, (Zehebez-zama’ vebtellet-il uruk ve sebet-elecr inşaallahü teâlâ) duasını okumak, teravih kılmak ve hatim okumak önemli sünnettir. Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Açıktan oruç yiyen, bu aya hürmet etmemiş olur. Namaz kılmayanın da, oruç tutması ve haramlardan kaçınması gerekir. Bunların orucu kabul olur ve imanları olduğu anlaşılır. Ramazan-ı şerifte, oruç tutmak çok sevaptır. Özürsüz oruç tutmamak büyük günahtır. Hadis-i şerifte, (Özürsüz, Ramazanda bir gün oruç tutmayan, bunun yerine bütün yıl boyu oruç tutsa, Ramazandaki o bir günkü sevaba kavuşamaz) buyuruldu. [Tirmizi] (Ama dini bir mazeret varsa oruç tutmamak günah olmaz.) Ramazanda oruç tutmak hakkındaki hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir: (Ramazan ayı mübarek bir aydır. Allahü teâlâ, size Ramazan orucunu farz kıldı. O ayda rahmet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. O ayda bir gece vardır ki, bin aydan daha kıymetlidir. O gecenin [Kadir gecesinin] hayrından mahrum kalan, her hayırdan mahrum kalmış sayılır.) [Nesai] (Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip, sevabını da Allahü teâlâdan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.) [Buhari] (Ramazan orucunu tutup ölen kimse, Cennete girer.) [Deylemi] (Ramazan ayı gelince, “Ey hayır ehli, hayra koş! Şer ehli, sen de kötülüklerden el çek” denir.) [Nesai] (Ramazan bereket ayıdır. Allahü teâlâ bu ayda, günahları bağışlar, duaları kabul eder. Bu ayın

hakkını gözetin! Ancak Cehenneme gidecek olan, bu ayda rahmetten mahrum kalır.) [Taberani] (Ramazan-ı şerif ayı geldiği zaman, Allahü teâlâ meleklere, müminlere istiğfar etmelerini emreder.) [Deylemi] (Farz namaz, sonraki namaza kadar; Cuma, sonraki Cumaya kadar; Ramazan ayı, sonraki Ramazana kadar olan günahlara kefaret olur.) [Taberani] (Peş peşe üç gün oruç tutabilenin, Ramazan orucunu tutması gerekir.) [Ebu Nuaym] (Ramazan orucu farz, teravih sünnettir. Bu ayda oruç tutup, gecelerini de ibadetle geçirenin günahları affolur.) [Nesai] (Bu aya Ramazan denmesinin sebebi, günahları yakıp erittiği içindir.) [İ.Mansur] (Ramazan ayında ailenizin nafakasını geniş tutunuz! Bu ayda yapılan harcama, Allah yolunda yapılan harcama gibi sevaptır.) [İbni Ebiddünya] (Ramazanın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise, Cehennemden kurtuluştur.) [İ.Ebiddünya] (İslam, kelime-i şehadet getirmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve haccetmektir.) [Müslim] (Cennetteki güzel köşkler, sözü hoş, selamı çok, yemek yediren, oruca devam eden ve gece namazı kılan kimselere verilir.) [İbni Nasr] (Oruç tutan müminin susması tesbih, uykusu ibadet, duası müstecap ve amelinin sevabı da çoktur.) [Deylemi] (Bilhassa oruçlu iken çirkin, kötü söz söylemeyin! Birisi size sataşırsa, ona “Ben oruçluyum” deyin!) [Buhari] (Gerçek oruç, sadece yiyip içmeyi değil, boş ve hayasızca sözleri de terk ederek tutulan oruçtur.) [Hakim] (Allahü teâlânın, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği ve hiç kimsenin hayaline bile gelmeyen nimet dolu sofrasına, ancak oruçlular oturur.) [Taberani] (Allah yolunda bir gün oruç tutanın yüzünü, Allahü teâlâ yetmiş yıl ateşten uzaklaştırır.) [Müslim] (Temizlik imanın yarısı, oruç da sabrın yarısıdır.) [Müslim] (Oruçlu iken ölene, kıyamete kadar oruç tutmuş gibi sevap yazılır.) [Deylemi] (Oruçlu iken ölen Cennete girer.) [Bezzar] (Oruç tutan, namaz kılan kimse, mükafatını kıyamette aklı kadar alır.) [Hatib] Mübarek vakitlerde, günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allahü teâlâ, tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise; faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi azabının daha şiddetli olmasına ve Allahü teâlânın, ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. (Mev'iza-i hasene) kaynak: www.dinimizislam.com


Reklam Temsilcileri Aranıyor

İSTİKBAL’DE YILIN FIRSATI

UNIQUE GALAXY TRAVEL

Amerika’nın en büyük yerel haberler gazetesi  Forum’da çalışmak üzere tecrübeli reklam temsilcileri aranıyor.

Halılar, Koltuklar, Sandalyeler ve Kanapelerde Yüzde 80’e varan indirimler

Türkiye ve Dünya’nın her yerine, her türlü tatil ve iş gezisi organizasyonlarınız için profesyonel kadromuzla hizmetinizdeyiz.

Başvurularınız için bize info@forumgazetem.com e-mail adresinden ve (973) 454 - 0996 no’lu telefonumuzdan ulaşabilirsiniz.

Devren Satılık Türk Restoranı Türkiye'ye kesin dönüş sebebiyle North East Philedelphia bölgesinin işlek caddesi üzerinde bulunan, 60 kişilik Türk Restoranı devren satılıktır. Akdeniz mutfağının eşsiz lezzetlerini müşterilerine sunan ve aile tarafından işletilen restoranla ilgili geniş bilgi için 215-531-2933 no'lu telefonu arayabilirsiniz. Ayrıca restoran ile ilgili detaylara www.kilyosfishgrill.com adresinden de ulaşabilirsiniz.

BEST PLUMBING

DİŞ DOKTORU ŞEFİK YAVUZ

Her tür sıhhi tesisat, tamirat işleriniz itina ile yapılır.

Diş Hekimliğinin tüm alanlarında hizmetinizdeyiz.

angalbay@gmail.com

Sigortaların büyük bir çoğunluğu kabul edilir.

Malik Can- Plumber

31 Temmuz günü tüm stok fazlası ürünlerimizde inanılmaz fiyatlar... “Bu fırsat ancak senede bir kere gelir...”

1378 Main Avenue, Clifton, NJ 07011 973 - 772 - 8500

Century21 Emlak Ofisi Gayrimenkul alım satım ve kiralama işlerinizde geniş kadromuzla hizmetinizdeyiz.

973-916-9900

1-866-NYCITEX www.nycitex.com

862 - 242 -0641

631 - 595 - 2400

BAKICI ARANIYOR

Kiralık Ofis ve Depolar

AVUKAT TİMUR AKPINAR

Güney New Jersey’de evimizde çocuk bakacak yatılı bayan aranıyor. Özel oda, banyo, yemek artı maaş. İlgilenenler:

Paterson’da Main Street ve Pazar yerine yürüme mesafesinde kiralık ofis ve depolar

Trafik kazaları, iş kazaları, Veraset ve vasiyet, Kayıp düşme kazaları, Yanlış Tıbbi Müdahale ve bir çok konuda New York ve New Jersey'de hizmetinizdeyiz.

973 - 517 -0918

718 - 224 - 9824

Her türlü düğün, nişan, doğum günü partileriniz ile iş ve özel toplantılarınız için 200 kişilik salonumuzla Paterson, New Jersey’de hizmetinizdeyiz.

973 - 569 - 9200 www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...

www.ForumGazetem.com

Ramazan’da iftar sofrası zenginliği New Jersey Sahara Restaurant’da... 20 Çeşit yemek, salata ve tatlıdan oluşan açık büfe kişi başı sadece $ 14.95 Rezervasyonlarınız için telefonumuz:

ULUDAĞ RESTAURANT

NYCitEx ile kargo göndermek kolay, güvenilir ve çok hesaplı...

KİRALIK SALON

Sahara Restaurant’da İftar Sofraları

973 - 754 - 0070

NY CitEX

856 - 340 - 3984

201 - 854 - 3990

İnegöl Köftecisi Cevdet Usta, artık 391 Crooks Avenue, Paterson,New Jersey ’deki adresinde hizmetinizde... (Ulu Cami karşısında) Piyaz, İnegöl Köfte, Döner,İskender ve Izgara çeşitleriyle sizlere ser vis vermekten gurur duyarız...

Pişirilmeye hazır, paketlenmiş köfte siparişi alınır Dışarıya paket ser visimiz vardır. 391 Crooks Avenue, Paterson, NJ  07503

862 - 262 - 0672

TOP DISCOUNT LIMOUSINE & CAR SERVICE

En güzel araçlarımızla ve uygun fiyatlarımızla sizleri evinizden New York ve diğer eyaletlerdeki havaalanlarına veya gitmek istediğiniz her yere ulaştırıyoruz. Güleryüzlü Türk şöförlerimiz ve geniş filomuzla hizmetinizdeyiz. Reservasyonlarınız için

1-866-890-1215 / 973-830-9636 570-242-5284


US News

28

Obama Encourages Bipartisan Solution to Avoid Debt Default President Barack Obama is urging Congress to come up with a bipartisan solution to prevent what he calls an avoidable crisis from occurring on August 2, when the government might be forced into default. The president spoke after the Republican majority in the House of Representatives failed to gather enough votes to pass a measure to raise the debt ceiling in two stages and reduce deficit spending over 10 years by an initial amount of $917 billion.

Saving Money on Legal Matters In this difficult economy, everyone is searching for ways to save money. Shoppers who never used to look twice at grocery coupons now clip them before heading to the supermarket. Drivers who used to trade in the family sedan every three years now look for ways to keep their cars running well beyond the 100,000 mile mark. Jobs are uncertain, money is tight, and people want to spend less on goods and services‌ including legal services. Legal services are expensive. While it isn't easy to change that, people have found ways to save money in their legal affairs. One of these is the increasing tendency to handle things without an attorney. In recent decades, we've seen tremendous growth in the self-help and do-it-yourself legal sector. There are books, CD sets, and tutorial kits that guide people on how to handle many legal matters on their own. This can mean saving money by drafting your own will or business lease. People are also handling other types of transactions, such as bankruptcy actions or the formation of corporations. The advent of do-it-yourself resources has given the public self-reliance and independence from running to an attorney for every legal need. However, if things are complex, it could pay to consult with an attorney. A small consultation could avoid larger headaches down the road. The nice thing about many do-it-yourself resources is that they don't assume the user has a legal background. They often guide people step by step, showing where information must be written on standardized forms. While computer based programs are popular, there is still a large demand for traditional book formats. Pre-paid legal plans are another means by which people can save money. Such plans charge a monthly or annual fee for membership. Benefits can include free consultation with an attorney if a legal question arises. Being a member of a plan doesn't mean the subscriber gets legal services for free. Plan members pay attorneys when the attorney goes to court or handles other legal matters. The benefit is lower hourly fees paid to the participating attorneys. However, consumers should be aware that every plan is different. Some plans may be generous, offering free review of simple legal documents or brief correspondence. Some may offer unlimited free telephone consultations. However, some plans can charge for every transaction, itemizing each service performed. We shouldn't overlook free legal resources that arise in the community, such as workshops and lectures. These are sometimes coordinated through government agencies at local libraries and colleges. Law firms also present free seminars on a various subjects. It's a good marketing tool for the firms because their attorneys get to meet new prospective clients. At the same time, it's a good way for the public to learn about important legal issues. So while it's true that legal services can be expensive, there are ways to save money on legal matters. And with some of the methods, they are absolutely free. *** Timur handles lawsuits for car accidents, slip & fall accidents, work accidents, cruise ship accidents, serious personal injury, hospital errors, medical malpractice, dangerous product, pharmaceutical drugs, workplace discrimination, sexual harassment and other areas of law. www.benimavukatim.com t.akpinar@verizon.net 718 224-9824

Obama said it is clear that the bill crafted by House Speaker John Boehner lacks bipartisan support and is "holding the U.S. economy captive to Washington politics."

chamber would proceed with action on the alternative put forward by Democrats calling for $2.5 trillion in deficit cuts, without changes in government entitlement programs.

The president said there are modifications that could be made to both the House plan and a proposal by Senate Democrats that could make them acceptable.

"The question is, will today's Republicans break away from the shrill voice of the Tea Party and return to the Republican party of Ronald Reagan?" Reid asked.

"There are plenty of ways out of this mess but we are almost out of time," Obama said. "We need to reach a compromise by Tuesday so our country will have the ability to pay its bills on time, as we always have."

Senate Minority Leader Republican Mitch McConnell responded, accusing Democrats of trying to prolong the crisis rather than solve it.

Republicans vs Democrats On Capitol Hill, House Republicans scrambled to adjust Boehner's legislation to make it more acceptable to members, including Republicans committed to the tax cutting and small government agenda of the conservative Tea Party movement. Senate Majority Leader Harry Reid said his

"Our Democratic friends here in the Senate have offered no solutions to this crisis that could pass either chamber. Not one," stressed McConnell. In his statement on Friday, President Obama said damage to the nation's credit rating would hurt Americans in the form of higher interest rates for financial products, from mortgages to credit cards, saying this would be inexcusable. Dan Robinson | VOA | White House

Apple now has more cash than the U.S. government According to the latest statement from the U.S. Treasury, the government had an operating cash balance of $73.8 billion. That's still a lot of money, but it's less than what Steve Jobs has lying around. Tech juggernaut Apple had a whopping $76.2 billion in cash and marketable securities at the end of June, according to its last earnings report. Unlike the U.S. government, which is scrambling to avoid defaulting on its debt,

Apple takes in more money than it spends. The world's most highly valued tech company surpassing the ďŹ scal strength of the world's most powerful nation -- is just the latest pinnacle for Apple, which has been on an unprecedented roll. Its Macs, iPhones and iPads remain hot sellers, its stock has surged past $400 a share and Apple just became the world's largest smartphone vendor by volume.

There's been a lot of speculation about what Apple might buy with its piles of cash -- Facebook and Sony being two of the more highproďŹ le examples -- but the company doesn't seem to be in any hurry to make a move. "We don't let the cash burn a hole in the pocket or make stupid acquisitions," CEO Jobs said last fall. "We'd like to continue to keep our powder dry because we think there are one or more strategic opportunities in the future." -CNN


US News

29

US Senate Rejects Debt Limit Bill The U.S. Senate has rejected a debt limit bill, just two hours after the House of Representatives approved the revised plan to cut spending and raise the country's $14.3 trillion borrowing limit, in an effort to avoid default next week. Earlier Friday evening, House lawmakers voted 218 to 210 Friday on the plan, put forth by House Speaker John Boehner. Afterward, the Senate voted 59 to 41 to set aside a vote on the proposal. The Senate is now considering its own plan. The Boehner plan calls for raising the U.S. borrowing limit in exchange for more than $900 billion in spending cuts over the next 10 years. It also offers to raise the debt limit again early next year if Washington can work out more spending cuts. Democrats oppose revisiting the debt ceiling issue again so soon because they say it would mean another round of divisive political wrangling, amid presidential and congressional campaigns. The House proposal also includes tougher requirements on Congress to pass a balanced budget amendment to the Constitution and send it to the states for ratification, a long-time demand of conservative Republicans who say it is the only way to control spending.

In a statement after Friday's House vote, U.S. President Barack Obama said the Boehner proposal would have the U.S. face another debt ceiling crisis in a few months. The president also praised the Senate plan, which would cut government spending by $2.5 trillion, while raising the legal limit on borrowing enough to fund the government through the end of 2012. The U.S. will run out of money to pay its bills if the country's $14.3 trillion debt limit is not raised by Tuesday, August 2. But late Friday, the Moody's Investors Service said the United States should be able to keep its elite triple-A credit rating for now as long as Washington works out a deal to pay its bondholders.

Xenophobic Nihilism "Aliens and marxists have ruined my Nordic Norwegian World!" the modern-day 'Viking' terrorist Anders Breivik mumbled after 'executing' the sons and daughters of the ruling Norwegian government. "This 'new' world must be destroyed and upon its ashes we will restore the glory of the past!" "The below-replacement birthrate of Europe and America has created a worker vacuum being filled by immigrants!" explained retired United Nations demographer Joseph Pleshy. "As populations age the death-rate increases and eventually whole societies and nations 'disappear' off the stage of history!" "Hitler hated polyglot multicultural Vienna and sought to restore Germanic Nordic 'purity.' He viewed himself a Viking god going down in flames with sword in hand!" explained German psychiatrist Dr. Karl Stern. "He envisioned a future cataclysmic war to 'cleanse' the world of 'undesireables." Further: "The 'White Knight' Anders Behring Breivik embodies this mentality!" "The apocalyptic end-of-the-world mentality cuts across every culture and religion throughout history!" Boston Professor Richard Landes reflected. "The Anders Breivik types as cataclysmic apocalypticists can be found among al Qaeda purists who regard former religonists as apostates and traitors!" "I will die tomorrow!" my new neighbor told me, and sure enough he died the next day. His daughter told me, "He's been saying that every day the past ten years!"

'Mission Complete' for Shuttle Atlantis The U.S. space shuttle Atlantis has landed for the final time, marking the end of the shuttle era. "Nose gear touchdown. Having fired the imagination of a generation, a ship like no other, its place in history secured, the space shuttle pulls into port for the last time, its voyage at an end," the NASA announcer said. With the landing of the space shuttle Atlantis before sunrise at the Kennedy Space Center, the 30-year-old space shuttle fleet ended its service. Astronaut Chris Ferguson was the shuttle commander for this 135th and final shuttle journey. "Mission complete, Houston," he said. "After serving the world for over 30 years, the space shuttle has earned its place in history, and it has come to a final stop."


30

FORUM Bulmaca - 140 Üstteki resim Basık, loş, kuytu yer

Kolay kandırılabilen (argo) Konu

Övme, övgü Öğrenme isteği

Uyku

Çabuk olan, süratli Ün, şan

Şahit

Kibarca olmayan, bayağı Utanma

7

Gariplik, tuhaflık Irmak

Cilve Kesimevi, mezbaha Yükselti Sosyolojide boy

Kendi kendini yöneten alet

Kış sporlarından Verme, ödeme

3

Sır Göçebeleri n konak Ortadaki yeri resim

2

Hangi kişi

Başlangıçta, önce Beddua Büyük yolcu taşıtı Çok yemek yiyen

İlgi eki Haydut, eşkıya

Cet, dede Zırhlı, silahlı savaş taşıtı

8

Yırtıcı bir kuş türü Hayat arkadaşı

5

Yiyecek dağıtılan hayır kurumu

Kurnaz, cin fikirli

Boyun eğen Karacılık, iftira

6

Bir tür etli ve büyük zeytin

Karışık renkli Değerli bir taş

Baryumun sembolü Kalın ve kaba bir kumaş Sinirli

Ülkü, düstur Sermaye

Üye Giysinin alt kenarı Egemenliği altına alma

Dik başlı Valide, anne

Hükümdar Durgun su, Akarsu gölet yatağı Başı koru- Cambaz yan başlık

Cet, dede Yabancı bir ağırlık birimi

Alttaki resim

İlaç, merhem Avuç içi Yavru, çocuk Az görülür, çok değerli

Yol, yöntem (argo) Piyasa fiyatı

İki şeyi ayıran açıklık

Bencillik Fas’ın plaka işareti

4

Karakter Gelenek

Acı, üzüntü, dert, keder

Tokat’ın bir ilçesi Eski dilde su

Görme engelli Serbest bırakma

Yetersiz

Uygun bulma, tasdik Dağ kırlangıcı

Etrafı su ile çevrili kara Yetişkin, yaşlı, kart

Arseniğin sembolü Söz, lakırtı

10

Lezzetli Berilyumun sembolü Kısa zaman Bozkır

Alışılandan daha kısa zamanda

9

Rusçada evet

Demirin sembolü

1

2

Kütahya’nı n bir ilçesi

3

4

5

11

6

7

8

9

ŞİFRE: Hazırlayan: Güven Söztutan

/

guvensoztutan@forumgazetem.com

10

11

1


Anayurt Haberleri

Kapadokya masalsı yapısıyla göz kamaştırıyor Yaklaşık 60 milyon yıl önce Erciyes, Hasandağı ve Güllüdağ'ın püskürttüğü lav ve küllerin oluşturduğu yumuşak tabakaların, milyonlarca yıl boyunca yağmur ve rüzgar tarafından aşındırılmasıyla ortaya çıkan Kapadokya (Kappadokia), yılın her mevsiminde ziyaretçilerini büyülüyor.

Kapadokya bölgesi, doğanın yazıp çizdiği ve insanlığa bahşettiği büyülü bir masal ülkesini andırıyor. Yöre, doğa ve tarihin dünyada bütünleştiği, en güzel yerlerden biri adeta. Coğrafi olaylar peri bacalarını oluştururken, tarihi süreçte, insanlar da bu peri bacalarının içlerine konut, kilise olarak oymuş ve fresklerle süsleyerek, binlerce yıllık medeniyetin izlerini günümüze taşımıştır. Hititler'in yaşadığı ve daha sonraki dönemlerde Hristiyanlığın en önemli merkezlerinden biri olan Kapadokya'daki kayalara oyulan evler ve kiliseler yüz yıllar önce Roma İmparatorluğu'nun baskısından kaçan Hris-

tiyanlar için devasa bir sığınak olmuştu. Yöreyi ziyaret eden yerli ve yabancı çok sayıda ziyaretçi yörenin eşsiz güzelliklerini görme şansına sahip oluyor. Masalsı görüntüsü ve eşsiz doğasıyla, büyüleyici bir atmosfere sahip olan Kapadokya'da, doğa ve tarihin bütünleşmesi seyrine doyum olmayan görüntüler sahneliyor. Kapadokya'yı kaplayan yumuşak tüfün kolayca oyulabilmesi, kayada yaşam biçimini meydana getirmiş ve bu yaşam biçimi nesiller boyunca devam etmiş. Daha sonraki yüzyıllarda inzivaya çekilen keşişler için Kapadokya'daki kayalar, uygun bir ibadet yeri olmuş. Kapadokya'daki doğal şartlar, tarih boyunca insanlara güvenli bir yurt sağla-

yarak, insanlık tarihinin seyrini ve dünyanın bugünkü kültürel coğrafyasını da belirlemiş. UNESCO Dünya Doğal ve Kültürel Miras Listesi'nde, ''Göreme Doğal ve Tarihi Milli Parkı'' olarak kayıtlı bulunan Kapadokya doğal yapısıyla dünyadaki özgün yerini almış. Yörede görülmesi gereken yerler arasında ise Avanos, Ürgüp, Göreme, Akvadi, Uçhisar ve Ortahisar Kaleleri, El Nazar Kilisesi, Aynalı Kilise, Güvercinlik Vadisi, Derinkuyu, Kaymaklı, Kapadokya'nın bağrında, Ürgüp-GöremeAvanos üçgeni içinde yer alan Zelve Açık Hava Müzesi,

ihtişamı ve tarihi dokusuyla ziyaretçileri kendine çekiyor. Avanos'a 5 kilometre uzaklıkta bulunan Zelve Açık Hava Müzesi, Aktepe'nin dik ve kuzey yamaçlarında kurulmuş. Açık hava müzesi birbirine yer altı geçitleriyle bağlı, üç vadiye yayılmış. Vadideki peri bacaları, sivri uçlu ve geniş gövdeli. Vadide pek çok kilise, bir manastır, bir cami ve büyük bir de değirmen taşı var. Yörede ayrıca Özkonak Yeraltı Şehirleri, Ihlara Vadisi, Selime Köyü, Çavuşin, Güllüdere Vadisi, Paşabağ-Zelve yer almaktadır. (A.A) - Berin Arslan Çetin

31

Deniz’e nazır bir haftalık tatil 200 TL Adana'nın sahil kenti Yumurtalık ilçesinde, denize sıfır konumundaki Atatürk İlköğretim Okulu'nun sınıfları pansiyon olarak kiraya verilirken, bahçesi de çadır turizmine hizmet ediyor. Yeni turizm sezonunu açan okulda, 8 kişinin bir hafta süreyle yapacağı tatilin bedeli 200 TL olarak belirlendi. Yaz döneminde okula gelir sağlamak amacıyla, Milli Eğitim Müdürlüğü'nün izniyle turizme hizmet eden pansiyon okulda yeni sezonun açılmasıyla birlikte sınıflar ve okul bahçesi tatilcilerle doldu. Okul Müdürü Osman Küçük, okulun bahçesi ve sınıflarında, yaz tatilini deniz kenarında geçirmek isteyen ancak ekonomik durumları buna uygun olmayan ailelere son derece uygun koşullarda tatil imkanı sunduklarını söyledi. Konuklarının ya sınıfları tercih ettiklerini ya da beraberlerinde getirdikleri çadırları bahçeye kurarak ucuz tatilin keyfini yaşadıklarını anlatan Osman Küçük, ''Bu yıl çadırlarda ve sınıflarda iki haftalık konaklama ücretini 200 TL olarak belirledik. Her sınıfta ya da çadırda 8 kişi rahatlıkla konaklayabiliyor. Bu durumda, bir kişinin günlük konaklama bedeli 1.6 TL'ye geliyor. Bu fırsatı kaçırmak istemeyenler günler öncesinden rezervasyon yaptırıyor'' dedi. 1990'dan beri tatil için buraya geldiğini belirten İsmail Hakkı Düvenci (52), emekli memur olduğunu ifade ederek,''Karavanıma atladım buraya geldim. Gücüm ancak buna yetiyor. Burayı çok seviyorum. Alışık olduğum, kendimi güvenli ve rahat hissettiğim bir yer. Bize bu olanağı sunan yetkililere teşekkür ediyorum'' diye konuştu.


32

Anayurt Haberleri

Cep telefonuna tencere kapağından anten yaptı Rize'nin Çamlıhemşin ilçesine bağlı yukarı Kavron Yaylası'nda bir pansiyon işletmecisi, yakında baz istasyonu olmadığı için çekmeyen cep telefonunun antenini, bakır tel yardımıyla ucunda tencere kapağı bulunan bir demire bağlayarak sorunu çözdü. İlçenin 2263 rakımlı Yukarı Kavron Yaylası'nda sabit telefon olunmuyor, yakında baz istasyonu olmadığı için cep telefonları da iyi çekmiyor. Özellikle güneşli, açık havalarda sinyaller iyiden iyiye zayıflıyor, hatta tamamen kayboluyor. Yazın büyük bölümünü yaylada geçiren bazı kişiler, cep telefonlarının daha iyi çekmesi için kendilerine özgü yöntemler geliştiriyor.

Bu yöntemlerden birisini de Yukarı Kavron Yaylası'nda pansiyon işleten Yalçın Şahin geliştirdi. Şahin, cep telefonunun antenine sardığı bakır kabloyu ucunda alüminyum tencere kapağı bulunan bir demire bağladı. Böylece telefonunun daha iyi çektiğini gören Şahin, bir elinde cep telefonu diğer elinde ucunda tencere kapağı bulunan demir ile yaylada yüksek noktalara çıkarak telefonla görüşme imkanını yakaladı. Yalçın Şahin, sabit telefonun bulunmadığı yaylada, geçen yıl geçici baz istasyonu kurulduğunu, böylece iletişim-

lerini cep telefonuyla sağladıklarını, ancak bu istasyonun sonbaharda sezonun sona e r m e s iy l e yayladan götürüldüğünü anlattı. Cep telefonlarının, bir baz istasyonundan az da olsa zaman zaman sinyal aldığını, özellikle sisli havalarda sinyal kalitesinin yükseldiğini ifade eden Şahin, şunları anlattı: ''Ancak bu sinyal çoğunlukla karşımızdaki ile rahat konuşmamıza yetmiyor. Ben de sinyal seviyesini yükseltmek ve daha rahat iletişim kurabilmek için böyle bir yöntem düşündüm. Başarılı da oldum. Bir elime cep telefonumu, diğer elime de antenin bağlı olduğu

ucunda tencere kapağı bulunan demiri alarak yaylada yüksek bir yere çıkıp görüşmemi yapıyorum. Telefon özellikle sisli ve yağmurlu havalarda daha iyi çekiyor. Bu yöntemle isteyenlerin iletişim ihtiyacını da karşılıyorum.'' Teknolojinin ilerlemesine rağmen bazı yaylalarda hala telefonla rahat görüşülemediğini dile getiren Şahin, ''Kavron'da bazı kişiler evlerinin yüksek yerlerine astıkları telefonları ellerine almadan, sandalye çıkarak konuşmaya çalışıyor. Aksi takdirde telefon çaldığında bulunduğu yerden alınınca sinyal kesilebiliyor. Yaylada yaz aylarında nüfus bir hayli artıyor. Bu nedenle cep telefonu operatörlerinin geçici de olsa buraya baz istasyonu kurmasını istiyoruz. En azından yaz aylarında buraya geçici bir baz istasyonu kurularak sorun çözülebilir'' diye konuştu. (A.A) - Bülent İsmailoğlu

Yaşlılıkta bunamak istemiyorsanız diş ve göz sağlığına dikkat edin

140. BULMACANIN ÇÖZÜMÜ

Bilimadamları, ileri yaşlarda bunama riskini azaltmak için dişlere ve gözlere iyi bakmak gerektiğini dile getirdiler. Daily Mail gazetesinde yayınlanan habere göre Kanadalı bilimadamları, görme, duyma, kireçlenme, öksürük, soğuk algınlığı, diş problemleri, şeker hastalığı ve tansiyonun bir kişinin Alzheimer ve benzeri durumlara yakalanma riskini nasıl etkilediğine baktılar. Bilimadamları, normal, sağlıklı bir insanın yaşamının herhangi bir evresinde bu hastalığa yakalanma riskinin yüzde 18 olduğunu belirttiler. Ancak bu riskin, her hastalık ve rahatsızlıkla birlikte yüzde 3,2 oranında arttığı belirlendi. Daha önce yapılan araştırmalarda, yüksek kolesterol, kalp sorunları, obezite ve sigaranın riski artırdığı belirlenmişti. Bilimadamları bunun sebebinin beyne giden kan akışının zayıflaması ve bunun da damarlarla hücrelere zarar vermesi olduğunu düşünüyorlar. Ancak bilimadamları, kireçlenme gibi bazı hastalıklar önlenemese de gözler ve dişler için düzenli kontroller yaptırılabileceğine, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan kaçınmaya çalışılabileceğine işaret ettiler. Neurology dergisinde yayınlanan araştırmada, düzenli kontroller yaptırmak, mümkün olduğunca aktif ve sağlıklı olmaya çalışmanın yaşamın ileri safhalarında Alzheimer ve benzeri hastalıkların riskini azaltabileceği belirtildi. (A.A)

www.forumgazetem.com

İ Özge Gürel

O İ E A

O T O M A T İ K

K A K A R O E B A S T

N

O B B U A R A E K L H M A A K S K I A N A A B N E P

Ö Z G E G Ü R E L

B A H İ S

T A N A K Z A K R R A A L Y İ L Ç A F

ŞİFRE: KIZIM NEREDE

K H E A R A B İ R Z K İ L A T A H A N

Burak Hakkı

A M A B E

E C E U S L U

O N S E K E

M E R A K

S İ T A Y İ Ş

E Ş İ S A N A A T N A N A A D Z İ D M E

T T Y A N E N A Z K I M A K H N K İ A H İ N R A M A R K A B A A M A L S İ A A E M B A L A İ Y E T A M A A Z A T Ece Uslu


Sağlık Haberleri

33

Doktorlardan 'evde doğum yapın' tavsiyesi İngiltere'de kadın hastalıkları ve doğum biliminin en üst kuruluşu olan Royal College of Obstetricians and Gynecologists (RCOG), kadınların üçte birinin evde doğum yapması gerektiğini bildirdi.

Royal College of Obstetricians and Gynecologists (RCOG), sadece ikiz ya da üçüz bekleyen kadınlar, obez, şeker hastası, 40'lı yaşlardaki kadınlar gibi riskli durumlarda doğumların hastanelerde yapılması gerektiğini açıkladı. Uzmanlar, "güvenli doğum" için hastanelerin şart olmadığını, daha fazla kadına evde doğum imkanı getirilmesi gerektiğini ifade ediyor. 1959'da İngiltere'de kadınların üçte birinden fazlası evde doğum yaparken, 1988'de bu oran yüzde 0,9'a kadar düştü. Milli İstatistik Ofisi verilerine göre geçen sene ise bu oran biraz artarak yüzde 2,4'e çıktı. Ülkede çok sayıda doğumevi bulunduğunu fakat doğum sırasında meydana gelebilecek problemlere üst düzeyde müdahale edebilecek birim sayısının fazla olmadığını vurgulayan RCOG, ebe sayısının da az olduğunu kaydetti.

www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...

www.ForumGazetem.com



Uçan arabalara 5 yıl kaldı

TÜBİTAK’tan alternatif enerjili araçlar yarışı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, alternatif enerjili araçlara ilişkin çalışmaların yarışma aşamasında kalmayacağını, ticarileşme safhasının da olacağını belirtti. TÜBİTAK tarafından düzenlenen Alternatif Enerji Araç Yarışları İzmir Ülkü Yarış Pisti'nde yapıldı. Alternatif enerji kaynakları konusunda farkındalığı artırmak ve üniversite öğrencilerini temiz enerji teknolojilerini geliştirmeye teşvik etmek amacıyla düzenlenen yarışlara, üniversite takımları ürettikleri araçlarla katıldı. 33 üniversiteden 37 takımın yer aldığı Formula G 2011 Güneş Enerjili Araba Yarışları'nda son iki yılın birincisi İstanbul Üniversitesi SOCRAT takımı yine birinci oldu. İkinciliği Anadolu Üniversitesi Thunderbird takımı, üçüncülüğü ise ODTÜ Robot Topluluğu takımı elde etti.

15 üniversiteden 19 takımın katıldığı Hidromobil 2011 Hidrojen Arabaları Yarışı'nda ise İzmir Makine Mühendisleri Odası Öğrenci Komisyonu, ''Poseidon 3'' adlı aracıyla birinci oldu. İkinciliği İTÜ ''Hydrobee'' adlı aracıyla, üçüncülüğü Uludağ Üniversitesi Makine Toplululuğu ''Timsah'' isimli aracıyla kazandı. Yıldız Teknik Üniversitesi tasarım ödülüne, Erciyes Üniversitesi de özel ödüle layık bulundu. Yarışlar sonrası düzenlenen ödül töreninde de bir konuşma yapan Bakan Ergün, Ar-Ge çalışmalarının ülkelerin en önemli faaliyeti olduğunu, petrol ve doğalgaz kaynakları yeterli olmayan Türkiye'nin eğitimli insan gücünü kullanmak zorunluluğu bulunduğunu belirtti. Ergün, bu yarışmalara sanayicilerin daha fazla ilgi göstermesini beklediklerini ifade etti. Yarışmada dereceye girenlere ödüllerini Bakan Ergün, eski Bakan Mehmet Aydın ve Vali Kıraç verdi.

www.TurkishSuperPages.com Türk Amerikan İş Rehberi Tıkla, yeni bir güne yerel haberlerle başla...

www.ForumGazetem.com

Uçan arabalar öncelikle çok sayıda pist ve uçan araba hayranının bulunduğu ABD'deki tüketiciler için tasarlandı. Ünlü film yıldızı John Travolta da uçan arabaların en büyük hayranı olarak biliniyor. Aktör John Travolta'nın Boeing 707 uçağı da var. Araç için İngiltere'den de şimdiden 20 kişi sipariş vermiş durumda...



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.