herboyut01

Page 1

HERBOYUT ONL i NE DERG i

Olağanüstü Çizimler Sayfa 26

Sayı: 1 Ocak 2010

www.herboyut.com

Bilim, Sanat, Eğlence Dergisi

Bu zeka soruları gerçekten bebek oyuncağı mı???

Bu çizimler insan elinden çıkmış olamaz!!!

İstanbul'un eşsiz mekanı

P.O.P.'a bambaşka bir gözden

Dünya zeka sıralaması Antalya'da yapıldı

Yazılım mı yazmak istiyorsun? Yardımcın bu sayfalarda...



“Herşeyi denerim; ama yapabildiklerimi yaparım.” Herman Melville

Editör

Neşat Dereli

Yazarlar

Neşat Dereli Oyun Mühendisi İsrafil Adıyeke Mert Şen Öykü Öztürk Ceren Küçük Okan Özelmas

Çizerler

Hüseyin Karaca Levent Özmen Gökhan Koç

Kapak Resimleri Levent Özmen

Tasarım

Neşat Dereli

Ayrıca Teşekkürler Hatice Çalapkulu Şahin Yalabık Görkem Uzun Berker Kaya

Yazışma Adresi

herboyut.com info@herboyut.com nesatdereli@gmail.com (531) 679 86 63

Herboyut İşte size yeni yılda her yerden ulaşıp takip edebileceğiniz yepyeni, dopdolu bir dergi. İlk sayıda dergi fikri nasıl ortaya çıktı ondan bahsedeyim biraz. Okul meclisinde her ay dergi çıkartılmasının maliyet ve reklam bulma açısından ne kadar zor olduğunu dile getirilirken birden aklıma “Özgürlük için” e-dergisi geldi. Ben de neden biz de yapmayalım ki dedim. Tabi daha sonradan okuldan yeterince yazı bulamadığım için dergiyi bağımsız olarak çıkartmaya karar verdim. Dergi fikri ne kadar Kasım ayında netleşse de çalışmalara ancak Aralık ayının sonunda, tasarımaysa Ocak ayında başlayabildik. Çalışmalar sırasında tabi ki editör ve tasarımcının farklı 2 kişi olmaması nedeniyle hiçbir ayrım noktası yaşamadık. İyi ki de öyle olmuş. Dergiyi alelacele bitirip Ocak ayının bu son gününde çıkarttım ve işte şu an notumu okuduğunuza göre ne mutlu bana... **Ön kapağın orjinalini isteyenler arka kapakta görebilir **Dergide emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler... **İkinci sayı için yazmak isteyen herkesi bekliyorum... Editör


Benzer bi yer var mı bildiğin??

Kutu oyunu dendiğinde aklımıza hemen tabu, scrabble, monopoly gibi birkaç tanesi gelir ve hepsini oynayıp tükettiğimizi düşünürüz. Peki size bu mekanda açıp oynayabileceğiniz 100den fazla oyun var desem??

Sen de mi üstün zekalısın??

Tüm topluluklar/dernekler üyelerini bir şekilde eleyerek seçerler. İşte herkesin IQ testi diye tutturduğu günümüz çağında üyeleri yalnız üstün zekalılardan oluşan bir topluluk Türkiye de bir köprü kurdu. İlk üyelerinden olmak için elinizi çabuk tutun...

P.O.P.’a bambaşka bir bakış!!

Video oyunları erkekler için mi yaratılmıştır?? Tabi ki hayır. İşte istisnasız hepimizin adını duyduğumuz oyun Prince of Persia’ya bir de yazarımızın gözünden bakın derim...

Gerçekten yeteneksin sen!!

Şu resimdeki adamı tanımanız hiç zamanınızı aldı mı? Tabi ki almaz çünkü o çizim doğuştan yetenekli bir ustanın elinden çıktı. Bize bu sayıda sundukları tabi ki sadece bu değil daha birçoğu sizi bekliyor...


2 Mekan Tanıtımı

S a E i n d e k nat i B l i ç

5 Röportaj 9 Oyun Mühendisi 12 Anime

n c e ğ l e

14 Manga 15 Karikatür-1 16 Sanal Oyun 19 Karikatür-2 20 Akıloyunları 24 Sorular

26 Karakalem 30 Düzyazı

e

31 Şiir

32 C ile Programlama

i

l

im

r


Mekan Tanıtımı

Neşat DERELİ

4

HERBOYUT

OYUN MÜHENDİSİ


Mekan Tan覺t覺m覺

Ocak 2010

5


Mekan Tan覺t覺m覺

6

HERBOYUT


Röportaj

ŞAHİN YALABIK ile RÖPORTAJ

Ocak 2010

7


Rรถportaj

8

HERBOYUT


Ropรถrtaj

Ocak 2010

9


Rรถportaj

10

HERBOYUT


Oyunseverler merhaba! Artık her sayıda kutu oyunlarına dair çok şey bulacaksınız bu sayfalarda. “Kutu oyunu da ne?” diyorsunuz belki, bunun için bu kavramı açıklamak en iyi başlangıç olacak ilk yazı için. Hem burada neler bulacağınızı daha iyi anlayacak, hem de henüz ilgilenmediyseniz Türkiye’de henüz tam olarak yeşermeyen bu oyun kültürüne bir giriş yapacaksınız. Kutu oyunları? Kutu oyunları –yabancı tabiriyle “boardgames”aslında çok fazla alt gruba ayrılabilecek bir kavram. Kısaca ifade edersek “Bir veya birden fazla rakiple (bazı durumlarda bir ortakla) ya da kendi başınıza genelde masa gibi bir satıh üzerinde oynadığınız tüm oyunlar”. Bu kavram fark ettiğiniz üzere oldukça geniş. İskambilden tavlaya, satrançtan tombalaya bilindik birçok oyun da bu kavramın içinde aslında. Kavramın günlük kullanımı ise biraz daha farklı: yalnızca tescil edilebilen oyunlar için kullanılıyor “kutu oyunu” tabiri. Yani az önce saydığım anonim oyunlar kastedilmiyor günlük kullanımda. Kısaca tarihçesine değinirsek ilk kutu oyunları

M.Ö. 3500 yıllarına kadar uzanıyor. Fakat patenti alınarak üretilen ilk kutu oyunu The Landlord’s Game 1904 yılında Elizabeth J. Magie Philiphs tarafından tasarlanıyor. 1930’ların başında Parker Brothers bu oyunun biraz değişik bir versiyonunu patentliyor ve dünya çapında Monopoly adıyla pazarlamaya başlıyor. Bundan sonra çıkan oyunların ardı arkası kesilmiyor ve şu an bu konuda en geniş veritabanı olan boardgamegeek arşivine baktığımızda yaklaşık 38.000 kutu oyunu gözüküyor. Bunlardan en fazla 100 adedinin Türkiye’ye satış amaçlı giriş yapabildiğini düşünürsek oldukça kısır bir ülkede yaşıyoruz kutu oyunları yönünden. İşte bu köşenin öncelikli amacı okuyucuyu bu konuda bilinçlendirmek olacak. Yeni çıkan, gözüme çarpan ve oynamaya değer bulduğum oyunları sizle paylaşacağım. Düzenlediğimiz aktivitelerden haberdar edeceğim, yer yer oyun tasarımından bahsedeceğim. Uzun uzun oyun anlatımı olmayacak, çünkü zaten bu işi çok iyi yapan siteler mevcut. Hem fotoğraf hem videoyla destekleyip size oyunla ilgili çok fazla içerik sunabiliyorlar. Burada bu sitelerin linklerini vermekle yetineceğim Kutu Oyunu Türleri Kutu oyunu kavramı şu alt kategorileri de içinde barındırıyor:

Oyun Mühendisi

- Konvansiyonel Kutu Oyunları - Minyatür Oyunları - Koleksiyon Kart Oyunları - FRP Oyunları

Konvansiyonel Kutu Oyunları en yalın haliyle aklınıza gelen ilk oyunları kapsıyor. Yani bir “kutu” içinde oyunu satın alıyorsunuz, masa üzerinde kuruyor ve oynamaya başlıyorsunuz. Başka bir materyale ihtiyaç duymuyorsunuz, ya da oyunu geliştirmek için satın alabileceğiniz ekstra bir içerik genelde olmuyor. Scrabble, Tabu, Monopoly, Risk bu oyunlardan bazıları Minyatür oyunları ve Koleksiyon Kart oyunları oynanış şeklinden değil, oyun malzemelerini ediniş şeklinden ötürü normal diğer kutu oyunlarından ayrılıyor. Bu oyunlarda aldığınız rastgele minyatür ve kart paketleriyle kendi oyun uzayınızı (birlik ya da deste şeklinde) yaratıyor, geliştiriyorsunuz. FRP oyunları ise aslında başlı başına bir kategori olmayı hak ediyor. Oynanış şekilleriyle de alışageldik kutu oyunlarından oldukça farklılar. Kutu oyununda, oynadığınız temadan çok satıh üzerindeki bilgi ve değişkenlere matematiksel bir yaklaşımla odaklanırken, FRP oyunlarında daha çok teatral bir yaklaşımla “rol” yapıyorsunuz, size ait bir karaktere bürünüyorsunuz. Bütün bu türleri ileride daha detaylı ele alacağız. Bu sayıda sizi yeni minyatür oyunlardan biriyle tanıştıracağım. Ocak 2010

11


Oyun Mühendisi

World of Warcraft Minyatür Oyunu WoW adını duymayan yoktur aranızda diye düşünüyorum, zira online dünyası 13 milyon oyuncu kitlesine yaklaşmış bir oyundan bahsediyoruz. İşte WoW minyatür oyunu da aynı dünyayı kullanan bir oyun. O dünyaya ait karakterleri kontrol ettiğiniz, birbirine düşürdüğünüz, oldukça basit ve bir o kadar da zevkli bir oyun WoW Minyatür oyunu. Bu tip oyunlarla bir tanışıklığınız yoksa çok iyi güzel bir başlangıç yapabilirsiniz, varsa da henüz görmediğiniz yeni mekaniklerle farklı bir tat yakalayabilirsiniz. Önce minyatür oyunlara genel bir bakış atalım. Bu oyunlarda boyları değişken –ortalama 5-6 cm- figürlerle bir harita üzerinde rakibinizle mücadele ediyorsunuz. Genelde amaç

12

HERBOYUT

belli bir zafer puanına ulaşmak oluyor Bu zafer puanları figürleri harita üzerinde belli yerlere getirerek ya da rakibin figürlerinden birini öldürmek suretiyle alınıyor. Her figürün bir hareket puanı ve bazen özel yetenekleri bulunuyor. Tabi ki şans faktörü de var oyunda. Figürlerin özelliklerini kullanmak ya da saldırı yapmak için çoğu zaman zar atıyorsunuz ve başarılı olup olmadığına zar karar veriyor. Size düşen ise iyi bir strateji uygulayıp atmanız gereken minimum zarları düşürerek şans faktörünü en aza indirmek. Geçtiğimiz senenin sonunda tüm dünyayla aynı anda Türkiye’de de çıkan WoW Minyatür oyununda da bütün bunları buluyorsunuz. Karakterler WoW dünyasının alışılageldik karakterleri. Figürler özenle kalıplanmış ve oldukça detaylı boyanmış. Figürlerin altlarında yaşam ve zaman puanları tuttuğunuz hoş bir de kaide var. Oyun haritası altıgenlerden oluşuyor ve bu karelere göre daha iyi bir hareket alanı sağlıyor. Oyundaki en büyük yenilik ise daha önce bu tip oyunları

oynamış oyuncuların gözüne çarpacak: tur sistemi. Çoğu oyunda haksızlık yaratan ve can sıkan inisiyatif sistemi bu oyunda yok ve aslında “tur” diye bir şey de yok. Konuya yeni okuyucular için: inisiyatif sistemi tur bazında oynanan Minyatür oyunlarda hangi oyuncunun ilk hamleyi yapacağının

belirlenmesidir. Genelde zarla belirlenir ve yüksek atan oyuncu ilk hamleyi yapma hakkı kazanır. Her figürün bir zaman puanı var, herhangi bir hamle yaptıklarında bu puan hamle bedeli kadar artıyor. Oyundaki zaman da harita kenarındaki bir sayaçla tutuluyor. Ne zaman bu sayaç herhangi bir figürün zaman puanına eşitse o figür aktif oluyor ve oynamaya hak kazanıyor. Bu açıklama karışık geldiyse de siz korkmayın, sistem çok hoş ve rahat işliyor. Oyunun Türkiye’ye gelen 2 tip paketi var. Starter paketleri oyuna yeni başlaya-


Oyun Mühendisi

caklar için. İçindekilerden 4 adet sabit figür ve istatistik kartları çıkıyor ve bunları şeffaf kutu içinde görebiliyorsunuz zaten. Bunun yanında kural kitapçığı, harita, gerekli zarlar(d10) ve figür kaideleri de var aynı kutuda. Booster denen paketlerin içinde de 3 adet aynı fraksiyona ait figür

var. Konuya yeni okuyucular için: WoW dünyasında normalde Alliance ve Horde olmak üzere iki fraksiyon var. Bu oyun 3. bir fraksiyon daha eklemiş: Monsters. Başlangıç için Starter paketi gayet yeterli, uzunca bir süre sizi eğlendireceğinden eminim. Booster’ların içinden yeni figürlerle beraber uygun karakterlerle kullanabileceğiniz yeni ekipman, büyü, iksir ve özellik kartları da çıkıyor. Bu yeni eklemeler oyunu hem daha karışık hem daha derin hale getiriyor.

Nereden edinebilirsiniz? Oyun Mühendisliği, Gerekli Şeyler, Nezih Kitabevi Oyun Mühendisi de nedir? Bu köşenin adı aynı zamanda Kadıköy’de 2008 Şubat’ında açtığım bir hobbygaming cafenin adı. Açılış amacı Türkiye’de henüz gerçekleşmemiş bir ilk için bir adım atmaktı: Türkiye’de orijinal kutu oyunu tasarımı ve üretimi yapmak. Dolayısıyla Oyun Mühendisi kendime atfettiğim bir sıfattan çok bu işle ilgilenen ve ilgilenmek isteyen herkese yönelik bir “güzelleme”. Biz bu sayfalarda oyun tasarımından çok dünya çapında piyasaya çıkan oyunlardan bahsedeceğiz tabi ki. Belki ileride ufak bir bölümü bu konuya ayı- rabiliriz sizlerden de istek gelirse Mekanda şu an 110’un üzerinde oyun mevcut,

Bunların yaklaşık yarısı kafede oynayabiliyor, diğer yarısı da satılık durumda. Uğramayı düşünürseniz her zaman beklerim!

Ocak 2010

13


Anime

Mert ŞEN İsrafil ADIYEKE

ONE PIECE Evet One Piece çoğu anime izleyicisinin bile bölüm fazlalığı nedeniyle sırt çevirdiği bir animedir. Tabi ki herkesten bahsetmiyorum. One Piece’i izleyenler aslında ne kadar iyi bir anime olduğunu biliyorlardır. İlk başta çocuksu karakterler,vasat çizimler olarak karşımıza çıksa da sonra dan bu eksikliğini fazlasıyla kapatıyor. Çoğu Shonen animesinde olduğu gibi konu arkadaşlık ve asla pes etmemek gibi kavramlar üzerine yoğunlaşıyor. Baş karakter olan Luffy ise aptallık ve dostluk kavramlarına bambaşka bir anlam katıyor. İlk birkaç bölümden sonra iyice sarmaya başlıyor.Bölümlerin nasıl geçtiğini bile anlamıyorsunuz. Bir de bakmışsınız 300. Bölümlere gelmişsiniz.O zamanda bir telaş başlıyor keşke hiç bitmese diye. Hikaye, 20 yıl kadar önce ünlü korsan kral Gol D. Roger ‘ın idam edilmeden önce son sözlerinin arasında dünyanın en değerli hazinesi olarak kabul edilen One Piece ‘in yerini söylemesiyle başlıyor. Bu sözleri duyan herkes One Piece’i bulmak için denizlere açılıyor ve büyük korsan çağı başlamış oluyor. Günümüze dönüldüğünde başkarakter olan Luffy’nin One Piece’e ulaşmak amacıyla bir korsan tayfası kurmasını ve oraya ilerlerken başından geçen olaylar konu ediliyor. Karakterleri’de şöyle spoiler vermeden hafifçe anlatayım. Monkey D. Luffy Straw Hat (Hasır Şapka) korsanlarının lideri. Luffy demek, bir arkadaşın için tüm dünyaya meydan okumak demek. Luffy demek, Buz gibi soğuğa şort tişörtle çıkıp dışarısının soğuk olduğunu 10 dakika sonra anlamak demek. Luffy demek,savaş sırasında on kere yığılsan da tekrar ayağa kalkmak demek. Kendisinin en büyük hayali günün birinde korsan kral olmak.

14

HERBOYUT


Anime

Straw Hat çetesinin ikinci adamı Roronoa Zoro. Tayfanın kılıç ustası, çok nadir rastlanan üç kılıç kullanıyor (2 elinde 1 tanesi ağzında). Zoro demek gece gündüz durmadan yorulmadan çalışmak demek. Zoro demek, dümdüz ve gideceğin yer oklarla gösterilmiş bir koridorda kaybolmak demek. Zoro demek,normal bir insanı saniyeler içerisinde öldürecek yaralarla arkadaşları için dövüşmek demek. En büyük hayali dünyanın en güçlü kılıç ustası olmak. Straw Hat çetesine üçüncü olarak katılan Nami .Geminin navigatörü. Nami demek, gökyüzünde bir bulutu görüp bir haftalık hava tahmini yapmak demek. En büyük hayali tüm dünyanın haritasını çizmek. Straw Hat çetesine 4. Olarak katılan kişi Usopp. Geminin mucidi ve keskin nişancısı. Usopp demek, kendi gölgenden bile korkmak demek. Usopp demek, göremediği bir uzaklıktaki hedefi tam onikiden vurmak demek. Hayali bir gün cesur bir savaşçı olabilmek. Straw Hat çetesine 5. Olarak katılan kişi Sanji. Geminin aşçısı ve silahsız dövüşte ayak tekniği sayesinde en etkili kişi (Bir aşçının ellerine dikkat etmesi gerektiğini düşündüğü için yalnızca ayakların kullanıldığı bir teknik kullanıyor.) Sanji demek, mükemmel lezzetteki yemekleri birkaç adamla dövüşürken bile yapabilmek demek. Sanji demek,gördüğü her kıza asılmak hepsinden de dayak yemek demektir. Hayali Tüm Mavilik denilen ve aşçıların cenneti olarak da bilinen efsanevi yeri bulmak. Bu karakterler sırayla serinin neredeyse en başında çıkıyorlar, Straw Hat çetesinin geri kalanını anlatmak için spoiler kullanmak gerekebilir bu yüzden öğrenmek için izlemelisiniz.

Ocak 2010

15


Manga

Mert ŞEN İsrafil ADIYEKE HISTORYS STRONGEST DISCIPLE KENICHI MANGA En çok okunan shonen mangalarından birisidir. Bu manganın konusuna girmeden kısa bir açıklama yapmak gerekirse Manga sanayii iki büyük Manga türünü içerir. Shonen ve Shouko, Shonen daha çok aksiyon, macera, fantastik, ve bilim-kurgu gibi konuları işler ve genellikle manganın baş kahramanı erkektir. Shoujo da ise aşk,dram gibi konular işlenirken bu grubun baş karakteri genellikle dişidir. Historys Strongest Disciple Kenichi adlı mangada Shonen grubunun en önemli örneklerindendir. Baş kahramanımız Kenichi kendi halinde kitap okumayı seven, pek aktif bir kişiliği olmayan, korkak ve genellikle kabadayılar tarafından itilip kakılan bir tiptir. Manga, ana karakterin liseye başladığı gün başlar. Liseye geçerek, tamamen yeni bir sayfa açıp ortaokulda başından eksik olmayan kabadayılarsız iyi bir yıl geçirmek ister. Okulun ilk günü arkadaş esinmeye çalışırken, değişim ögrencilerinden Miu ile anışır. Kabadayılar okulda yine kahramanımızın başından eksik olmaz. Artık bu durumdan sıkılan Kenichi soluğu okulun karate dojosunda alır. Burada karate öğrenecegine kum torbası olarak kullanılır. Ama klasik bir manga, anime kahramanının özelliklerini gösteren kahramanımız, (aptaldır, inatçıdır, ve inanılmaz derecede iyilik severdir.) pes etmez. Okuldan dönerken üç serserinin Miu’dan dayak yedigine tanık olan kahramanımız, Miu’dan ona güçlü olmasını öğretmesini ister. Miu ise kahramanımızı, Ryozampoku adlı bir karate dojosuna gönderir. İşte asıl hikaye burada başlar. Bu mangayı aksiyondan hoşlanan, her türlü dövüş sanatıyla uzaktan yakından ilgisi olan herkesin okuması gerekir. Mangada zaman geçtikçe sizde Kenichi ile beraber heyecanlanacak, dövüşecek, antreman yapacak hatta gaza gelip karate veya herhangi bir dövüş sanatı kursuna yazılmayı bile düşüneceksiniz. Bu arada, mangayı okumak isteyenlere küçük bir uyarı. Manga ecchi unsurları içeriyor. Bilmeyenler için, sağlıklı derecede cinsellik anlamına gelmektedir.

16

HERBOYUT


Karikat端r

Ocak 2010

17


Sanal Oyun

Öykü ÖZTÜRK

Prince of persia… Video oyunu deyince hepiniz aynı yanılgıya düşersiniz ister istemez. Erkekler için yapılmışlardır takipçileri erkeklerdir. Peki ya istisnalar?(: bende bu istisnaların canlı bir örneği olarak bu yazıda sizlere eşlik edeceğim. Prince of persia çoğumuzun bildiği bir oyun, oyundan öte bir klasiktir. İlk örneği 1989 yılında Jordan Mechner tarafından geliştirilmiş. Benim oyunla tanışmam ise tamamen tesadüfe dayalı. Belki de ilk 3 boyutlu versiyonu olan “The

18

HERBOYUT

Sands of Time”ın kapağındaki prens ilgimi çekti sadece. Oyunu yükledim ve daha en başında o farklı atmosferle, farklı hikayesiyle başladı prince of persia hayranlığım. Doğu’nun o mistik ve oryantal havası öyle güzel işlenmişti ki sarayın ihtişamı müzikler efektler ve prensin kıyafetlerine hareketlerine varana kadar her şey sizi alıp farklı bir dünyaya götürmeye yetiyor. Adım adım ilerliyorsunuz ve oynanım kolaylığı sayesinde sinir stres sahibi olmadan bölüm atlayabiliyorsunuz. Sadece bilek gücüne dayalı olmaması, zekice hazırlanmış bilmecelerle karşılaşıp mantığımızı çalıştırmamız ise oyunu daha eğlenceli hale getiriyor. Her bölümde gelecek bölümün kısa bir özeti veriliyor bu da kolaylık sağlıyor. Hareketlerde ustalaştıktan sonra değmeyin keyfinize. Ben bir kız olduğum için böylesine yakışıklı bir prense hükmetmek mi haz veriyor bilinmez ama farkında olmadan arada bağ oluşuyor. Kazanamayınca prensle beraber üzülüyorsunuz bu tek başınıza verdiğiniz mücadele olmaktan çıkıyor takım oyunu haline geliyor. Çok hoş vakit geçiriyorsunuz oyunun başında ama ne yazık ki her güzel şey gibi bunun da bir sonu var. Final kısmı abartılı işlenmemiş prensimiz merhametli kalbi nedeniyle midir bilinmez düşmanımızı yok etmiyor. Böylece hikâyemiz tahmin ettiğimiz gibi burada son bulmak yerine asıl şimdi başlıyor. Elime ilk alışım ilk günkü gibi aklımda. Prince of Persia Warrior Within… Bu oyundaki 16 yaş sınırı gözümü korkutmuştu o zamanlar gençtim küçüktüm. Hislerimde haklıydım bu oyun


Sanal Oyun

gerçekten de ürkütücüydü. Sarayımız yıkılmış dökülmüş hava deseniz hep gece kargalar baş düşmanımız. Anlayacağınız karanlık bir dünyanın kapısını açıyor bu oyun. Sürekli karşımıza çıkan boslar bizi biraz zorluyor ama teknik öğrendikçe tereyağından kıl çeker gibi bir tekme bir kılıç işini bitiriyorsunuz. Ayrıca kaderine karşı gelmiş olan prensi, öldürmeye yeminli “zamanın gardiyanı” Dahaka’da bekliyor. Dahaka ile karşılaştığımız bölümlerde savaşmak yerine kaçıyoruz ve yine bir tabuyu yıkarak farklı bir heyecan yaşıyoruz. (Ben o bölümlerde arkama bakma zıplamak çığlık atmak gibi huylar edinmiştim hihi ) oyunun iki farklı sonu var. Artı olarak gizli yerlere sandıklar güç gelişimleri saklanmış. Biz bunları bularak güç geliştiriyor silah alıyor ve oyunun extraları olan resimleri açıyoruz. Çift silah kullanabiliyoruz ve çok çeşitli canavarlarla karşılaşıyoruz. Yani Ubisoft yine konuşturmuş

kendini. Belki grafik olarak çok daha üstün oyunlar vardır bu konuda bir şey diyemem fakat içerik olarak yer olarak zaman müzikler kıyafetler diğerlerinden farklı yapısıyla dikkat çekiyor. Üçüncü oyunumuz ise “The Two Thrones” . kaderini yenen prensimiz Kaileena’yı da alarak ülkesine döner. Ülkesi işgal altındadır. Bu işte ilk oyunda düşmanımız olan vezirin parmağı vardır. Vezir Dagger’i kullanarak Kaileena’yı kumlara dönüştürüyor ve “The Sands of Time”daki gibi insanlar canavarlara dönüşüyor ve yine savaşıyoruz. Sadece onlarla değil kendi içimizde de bir savaş var bu oyunda. Zamanın kumlarından prensimizde nasibini alıyor ve ara sıra bazı bazı “Dark Prince”e dönüşüyoruz. Bizi ele geçirmeye çalışıyor bizse dark prince halinde oynarken heyecanlı dakikalar geçiriyoruz. Bu oyunda farklı olarak benim dikkatimi çeken bir anlamda halkın arasına iniyoruz sokaklarda geziyoruz saray haricinde ve artı olarak biraz daha geliştirmiş kendini prensimiz ve her zamanki gibi yakışıklı…(: Ocak 2010

19


Sanal Oyun

Video oyununda bir çığır… evet prince of persia 4. Her şeyiyle tamamen bir devrim niteliğinde. Hem bu kadar farklı olmasına rağmen ilk oyunlardaki çizgisini de korumuşlar. En önemli özelliği ise asıl kahramanlarımız Elika(yeni prensesimiz) ve tabi ki prensimiz cell shader teknolojisiyle yapılmış. Oyunun grafiğinden farklılar ve bu yeni deneyim bence başarılı olmuş. Kısaca oyundan bahsetmek istiyorum. Bu oyunda ölümsüzüz bizi uçurumlardan kurtaran nazik bir prensesleyiz fakat oyunda biri zorlayan kısımlarda yok değil. Oyunun bir diğer özelliği, önümüzde seçebileceğimiz birden fazla yol ve çizgiselliği azaltılmış bir harita yer alıyor. Kanyonlar uçurumlar köprüler karanlık koridorlar gibi mekânlar… Birçok doğal yapıyı keşfedebiliyoruz. Karşımıza birbirinden tehlikeli tuzaklar ve boslar çıkıyor. Yapacağımız her seçim farklı bir etki yaratıyor. Prensimiz yeni pençesi sayesinde de yüksek duvarlara zorlanmadan tırmanıyor ve inebiliyor. Ve mekan olarak da diğerlerinden rahatça ayırt edilebiliyor. Beşinci oyun Forgatten Sands’ın ise 2010 yılının mayıs ayında bizlerle buluşacağını tahmin ediyorum oyun hakkında edinebildiğimiz tek bilgi bu sizde trailer’ını internetten bulup inceleyebilirsiniz. Bu denli güzel bir oyunun ve böylesine değerli bir hikayenin tabi ki filmi için kollar sıvandı.Jake Gylenhaall’un prensimizi canlandırdığı POP:The Sands Of Time filmi 2010’da gösterime giriyor. Film oyunlarının farklı yönleriyle bir kombinasyon yapılarak oluşturulmuş oysaki ben ayrı ayrı işlenmesini tercih ederdim. Fakat efektleriyle gayet başarılı bir film fragmanlarından gördüğümüz kadarıyla(: Prince of Persia her şeyiyle tam bir fenomen ve inanın denemeye değer. Size tavsiyem eğer hala oynamadıysanız mutlaka gidip alın ve girdiğiniz yeni dünyanın tadını çıkarın ;)

20

HERBOYUT


Karikat端r

Ocak 2010

21


TST

Akıloyunları

koşturur vaziyette buldum. Tabi ben 2 gün AKILOYUNLARI sonra olacak yarışmanın Zeka oyunları, akıl tarihinden oyunları… Belki de çoğu habersiz bana kişinin gözünden sudoku, gösterdikleri o çeşit hitori veya hürriyet gaçeşit sorulardan sadece zetesinin “akıloyunları kö- sudokuyu bilsem de henüz şesi” sorularıdır. Ben bu vaktin olduğunu düşünebölümde eğer meraklıyrek ümitliydim. Neyse sanız size akıloyunlarının yarışma günü geldi çattı yakın geçmişinden başla- bireysel bölümlerde okulu yarak şu anda Türkiye’de temsilen 3 kişilik grubune gibi faaliyetlerin yamuzda ancak sonuncu yani pılmakta olduğuna kadar 3. sıraya yerleşebildim, birçok konuya değinecetabi ki 1. liği düşünmesem ğim, sizi yaklaşan yarışde daha sonralar genel malardan haberdar edesıramın kötü olmasından ceğim ve tabii ki “peki o hayli yakınmıştım. Neykadar diyosun akıloyunları se ki takım bölümünde akıloyunları da nedir bu biraz başarı sağladım ve akıloyunları?” sorunuzun okulumuz 6. lığı elde etti. cevabı olarak örnek akılo- Bireyselde de Okan ilk yunları soruları göstere- 10’a girmişti. Bir sonraki ceğim. sene gruba yeni katılan Görkem genel sıralamada Peki ya ben akıloyunlarıyla nasıl tanıştım?

2009

Neşat DERELİ

Okulun çekilmez olduğu, zaten kimsenin de ders dinlemediği o sıcak mayıs ayında, hala yarışmalara birlikte gittiğim, Okan ve Haydar liselerarası akıloyunları yarışmasına katılmak için 3. arıyorlardı. Haftanın son günü hazır okul o zamanlar yarım günken kendimi onlarla birlikte bir şeyler yapabilmek için

22

HERBOYUT

1.liği, başka bir yarışmada da takım olarak 2. liği elde ettik. Ve bu sene de tabi ki takım olarak 1.liği hedefliyoruz. Ne yazık ki bazı olaylar nedeniyle katılmamamız gibi bir ihtimal de var. Ama olsun ben şu ana kadar başarı sağlamamış olsam da 8 yarışmaya katıldım, 25– 30 civarında akıloyunları dergim var ve ben artık bunu hobi haline getirmiş durumdayım.

OYUN 2009


Akıloyunları

ları Çek Jana Tylova, Amerikalı Thomas Akıloyunlar yakın geçmişi: Snyder ve Polonyalı Jan Mrozowski; Dünya Zeka OyunKare Karala oyununun ları Federasyonu (World mucidi olan Tetsuya NisPuzzle Federation) 1992 hio, ABD’de bulmaca ve yazında New York’ta 1. zeka oyunları denince Dünya Zeka Oyunları akla gelen ilk kişi olan Şampiyonası’na katılan 13 Will Shortz, bu yarışma ülkenin girişimiyle kuda dahil defalarca dünya rulmuş. Federasyonun şu şampiyonluğu veya dereanda 43 üyesi bulunmak- celeri olan Alman Ulrich ta. Türkiye federasyon Voigt, Amerikalı Weikurucu ülkeleri arasında Hwa Huang, Çek Robert ve federasyonun düzenBabilon, dünya ikinciliği lediği gelmiş geçmiş tüm olan ve yarışmalarda bizi yarışmalara katılmıştır. başarıyla temsil eden Federasyon her yıl NiMehmet Murat Sevim. san ayında Dünya SudoŞampiyona Programı: ku Şampiyonası’nı, Ekim 3 Kasım 2009 Salı ayında da geçtiğimiz yıl • Gün boyu gelişler Antalya’da ev sahibi oldu- • Açılış töreni 4 Kasım 2009 Çarşamba ğumuz Dünya Zeka OyunAntalya çevre gezisi ları Şampiyonası’nı düzen- • • Teknik Toplantı lemektedir. 5 Kasım 2009 Perşembe 18. Dünya Zeka Oyunları Şampiyonası – Antalya Her sene farklı bir ülkede gerçekleştirilen bu yarışmanın ev sahibi geçtiğimiz sene de planlandığı gibi biz olduk. Birçok ülkenin katıldığı ve herkesin Dünya’nın en zekisi olmak için yarıştığı şampiyona Antalya Delphi Diva Otel’de düzenlendi. Yarışma sırasında salonu birçok başarılı akıloyunu ustası dolduruyordu: Dünya Sudoku Şampiyon-

• Gün boyu yarışmalar • Karala Şampiyonası 6 Kasım 2009 Cuma • Gün boyu yarışmalar • Sudoku ve Ötesi Şampiyonası 7 Kasım 2009 Cumartesi • Takım ve Bireysel Finaller • Ödül töreni ve kapanış partisi 8 Kasım 2009 Pazar • Gün boyu çıkışlar

1 2 3 8

Takım sıralaması Almanya ABD Japonya Türkiye

1 2 3 31 44 55

Bireysel Sıralama Ulrich Voigt (Almanya) Peter Hudak (Slovakya) Mehmet Murat Sevim (Türkiye) Aziz Ateş (Türkiye) Murat Koz (Türkiye) Taner Karabulut (Türkiye)

Akıl Derneği 2008 yılı Ocak ayında akıloyunları dergisi üyeleri tarafından kurulan ve bu sene yoğun bir etkinlik takvimi çizmiş olan derneğin amacı Türkiye’de akıloyunlarını yaymak, gerçekten tanınır ve sevilir hale getirmek. Yeni yıldaki ilk etkinliği bu ayın son günü Kadıköy A.L’nde gerçekleştirilecek olan Sudoku ve Türevleri yarışması. Bunu 14 yaş altı için Zeka Oyunları eğitimleri, toplantı ve 28 Şubatta Karalama Oyunları Yarışması takip ediyor. Daha fazla bilgi isterseniz www.akildernegi.org adresine bir bakın derim.

Ocak 2010

23


24

HERBOYUT


Akıloyunları

Mensa artık Türkiye’de Mensayı 1946 yılında İngiltere’de bir Hukukçu olan Roland Beril ile bir bilim adamı ve avukat olan Dr. Lance Ware kurmuş. Amaçları yüksek zekalılardan oluşan ve tek katılım koşulunun yüksek IQ’lu olduğunu ispatlamak olduğu bir topluluk kurmaktı.Temel amaç, bugün olduğu gibi, hiçbir siyasi görüşe, dine, millete, ırka bağlı olmayan bir topluluk kurmaktı. Böylece bu kişilere kendileri gibi olan diğer insanlar ile dostluk kurma ve binlerce farklı sosyal etkinliğin parçası haline gelebilme şansı ta-

nınır. İşte bu topluluk bu sene itibarıyla Türkiye’ye açıldı ve Türkiye’den de katılım bekliyor. Açıklanan bu topluluğa girmek için zeka seviyemizin Türkiye’nin %2’lik kısmında olması gerektiği yönünde. Bu topluluğa giriş için yapılan sınav her yıl tekrarlanıyor, yani giriş için yılda 1 kez şansınız var. Bu seneki sınav Türkiye Sudoku Takımı Seçmeleri (TST) Finali’yle aynı tarih ve mekanda gerçekleştirilecekti fakat başvurunun çok olması nedeniyle sınav tarihi Şubat ayına dolayısıyla başvurular da sınav tarihine kadar ertelendi. Eğer böyle bir topluluğa üye olmak isterseniz bu fırsatı hiç kaçırmayın ve elinizi çabuk tutun derim.

Söylemeden edemeyeceğim… Yazmak istediğim birçok şey olsa da ilk sayı için fazla bile yazdım sanırım. Fakat hiç değinmemek olmaz dediğim ve şimdilik özet geçeceğim konu daha yeni geçmiş olan Oyun 2009 ve Türkiye Sudoku Takımı Seçmeleri (TST) . Oyun 2009 Türkiye Zeka Vakfı’nın yani Emrehan Halıcı’nın düzenlediği Zeka Oyunları ve Matematik yarışması, TST ise akıloyunları dergisinin düzenlediği ve Dünya Sudoku Şampiyonası için Türk takımının belirlendiği yarışmadır. Bu iki yarışmalara tabii ki ben, Görkem ve Okan da katıldık. Aramızda en iyi dereceyi Okan TST ‘de Türkiye 9.su olarak aldı. Bir sonraki sayıda Akıloyunları dergisini tanıtacağım, bazı yarışmalara ve Türkiye’nin geçmiş yıllardaki başarılarına değineceğim. Kaynakça: Akıloyunları tanıtım dosyası Akıloyunları dergisi www.akiloyunlari.com www.akildernegi.org www.wpc2009.org www.mensa-turkey.org

Ocak 2010

25


Akıloyunları Soruları

Akıloyunları Dergisi’nin düzenlediği “İstanbul İli İlköğretim Okullararası 1. Akıl Oyunları Yarışması” Final soruları:

Dart

Bir dart tahtasına (hedef tahtası) 3 atış yapacaksınız ve bu 3 atış sonucunda, bu üç sayının toplamı 100 sayısını verecek. Bir sayı birden fazla vurulamaz.

Çarpmaca

Her satırda ve her sütunda iki tane sayı olacak şekilde 1’den 12’ye tüm sayıları diyagrama yerleştirin. Diyagram dışındaki sayılar o satır ya da sütundaki iki sayının çarpımını vermektedir.

Kapsül

Diyagrama 3 tane hücrenin üzerinde yer alan yatay ya da dikey olarak kapsüller yerleştirilmiştir. Bu kapsüllerin her birinin içine 1’den 8’e rakamları tam olarak bir kez yerleştirin. Diyagramın dışındaki sayılar o satır ya da sütunda yer alan kapsüller içindeki rakamların toplamını vermektedir.

26

HERBOYUT


Akıloyunları Soruları

Zikzak

Sol üst köşeden başlayıp sağ alt köşede biten, diyagramdaki tüm hücrelerden geçen, 1-2-3-1-2-3... şeklinde ilerleyen ve kendisini kesmeyen bir yol çizin. Herhangi bir hücreden ancak komşularından birine geçerek hareket edebilirsiniz ve bu hareket çapraz, yatay, dikey olabilir.

Işın Ağı

Diyagramda verilen sayılardan yatay ya da dikey çizgiler çizerek tüm diyagramı doldurun. Çizgiler diğer sayıları kesemez, üst üste binemez ya da kesişemezler. Her sayı kendisine çizgilerle bağlanmış hücrelerin toplam sayısını verir.

Cevaplar Bir Sonraki Sayıda... Ocak 2010

27


H端seyin KARACA



Karakalem

30

HERBOYUT


Levent Ă–ZMEN


Düzyazı

Ceren KÜÇÜK YILDIZLARI SAYMAK Yıldızları sayıyoruz milletçe. Hadi saysak gene iyi gibi ama birde o yıldızların arasına katılmak istiyoruz büyük bir hevesle. O mavi pelerinin üzerindeki 12 şatafatlı yıldızın bizim ülkemizin göklerinde de dalgalanmasını istiyoruz. Pekiii tüm bu kargaşa neden? Neden egemenlik haklarımızı birileriyle paylaşmak istiyoruz? Neden kokoreç ve dönerimizin üretilirkenki hijyenik koşullarının başkaları tarafından denetlenmesini ısrarla istiyoruz? Neden, neden, neden? Bu devlet kurulurken kimden destek aldı? Eskiden bana tekme atmış birinin yanına gene gider miyim? Çok soru sorduğumun farkındayım ama insanlar çok görkemli gördükleri bu yıldızların arasına girmek için neden bu kadar diretiyorlar acaba bunu da tam anlamıyla bilmiyorum. Tek derdimiz kültür mozaiği yapmış bir örgüte, bir Türk mozaiğini de eklemek isteği midir acaba? Yoksa birlikten güçlük doğar palavralarının tuzağına mı düşmüşüz? Zaten milletçe şöyle bir huyumuz var; Yıldızları sayarken gözümüz hiçbir şeyi görmüyor genelde ve o sırada da yerimizde sayıyoruz. Artık diyorum ki bıraksın şu yıldızları saymayı da, güneşlerimizi saymaya başlasak… Onları eğitsek… Her bir güneşi hayata kazandırsak. Anne babası

32

HERBOYUT

olmayan; sokaklarda, yurtlarda kalan cevherlerimize yardımcı olsak. Sırf A partisinin gelecek seçimlerde B ilçesini fethetmek için yaptığı kurların ve B ilçesi gibi birçok ilçeye gönderdiği hediyelerin maliyetini, yeni güneşleri yaratabilmek için gözümüzü kırpmadan okul yapımına harcayabilsek… İşte o zaman gelirse sanıyorum ki güneşlerimizi saymaktan yıldızları umursamayacağız bile bence. Ki bu efsane ne zaman gerçekleşir henüz bilmiyorum tek bildiğim birisinin kalkıp birilerini silkmesi gerektiği; Ya yıldızlarını sayarken güneşleri de saymayı unutma, ya da hala dünyada insanlığın ölmediğine kendini inandırıp, eski kankalarının(!) yanına git! Seçim yolunu çizmeye var mısın?


Şiir

Okan ÖZELMAS

SONBAHAR Gece görünürdü ışıksız odamda. Gündüzümü aydınlatırdı sonsuz uykularımda. İçimleydi direnişim, kuşlar ise haykırıyor. Ve parmaklıklar ardından bir ses... geliyor. Uzansam da ellere ulaşamazdım güneşime Gözlerindeki sis perdesi bulutum oldu günlerce Gülüşündeki güzellik gökkuşağını andırırdı.. Yinede her şey yüzündeki gül kadar... açıktı. Gözlerindeki sonbahara güvendim karşında. Yaprakların döktüğü zaman karşısında. Hala kanatlarım kırılmadı, uçabiliyorum. Gözlerindeki sonbaharı... görebiliyorum.

KİMLİK Sandığın yenilgiler, göremediğin düşlerdir kimi zaman. Görünce anlarsın, tekrar uyuyamazsn. Bakarsın pencerendeki o noktaya şimdiye kadar farketmediğin, Sanki yazarsın en kirli camın üstüne; Ben kimim, diye. Saklarsın aynayla yüzünden yüzünü, Üzülürsün yüzüne öteki yüzün yüzünden. Ama ölçmek istersin değerini, farklı oldugunu gözünde. Yansır sana fikirler; Hepiniz aynısınız, der. Herkes aynı bakar sana, tanıyamazsn onları. Bakarsın aynaya, yüzündeki yabancıyla konuşursun. Yabancı olmadığını anladığında ögrenirsin, İnsanlara dersin; Hangimiz farklıyız ki görüntümüz yokken.

Ocak 2010

33


C Programlama

Neşat DERELİ

C ile PROGRAMLAMA

Dergiye böyle bir bölümü koymamın amacı günümüzde önemi hızla artan yazılıma olan ilginin epey yüksek olması. Oldum olası filmlerde bir bilgisayarın karşısına oturup filmin akışını önemli ölçüde etkileyecek bir program yazdığını düşündüğüm ve bazı şifreleri kırarak trafik lambalarını kontrol etmeyi, birçok birimi kontrol etmeyi başaran kişilere hayran olmuşumdur. Bu bölümde bence temel olarak başlanması gereken ve benim de ilk olarak başladığım(ne yazık ki şimdilik bununla sınırlı kaldı) programlama dili olan C yi tanıtmayı ve öğretmeyi amaçlıyorum. “Programlama dili de nedir?” mi diyorsunuz? “Neden C?” mi diyorsunuz? Bekleyin sırasıyla her şeye değineceğim…

Programlama dili ve C Programlama diliyle yapabilecekleriniz sadece masaüstü bilgisayardaki programları yazmak değildir. Bir makinenin otomatik çalışmasını sağlamak, bir robotun nasıl hareket edeceğini belirlemek,… otomatik veya yarı otomatik çalışan her alette program kullanmak zorundasınız. Pek çoğumuz duymuşuzdur bilgisayar 1ler ve 0lardan oluşan bir dille kontrol edilir. Evet makine dili diye adlandırılan bu dil bilgisayarın çalışmasını sağlar. Bilgisayar C diliyle çalışmaz fakat C programlar yardımıyla(derleyici) makine diline çevrilebilir ve çalışır duruma getirilebilir. Madem öyle biz neden makine dilini öğrenmiyoruz? Çünkü tahmin edeceğiniz gibi bu dil çok karmaşık ve anlaması çok zor. Üstelik her işlemci için ayrı ayrı bilmeniz gereken özel durumlar var tabi bir de. Makine dili en düşük seviyeli dildir yani bilgisayara en yakın insana en uzak, anlaşılması en zor dildir. Peki makine dilini boş verelim de benim arkadaşım teknik lisede ve onlar VISUAL BASIC dilini öğreniyormuş, biz neden C öğreniyoruz? BASIC ise yüksek seviyeli bir dildir yani insanın anlaması için en kolay fakat bilgisayara en uzak dillerdendir. E ne iyi işte kolayca kaparız? Tamam da, seviye yükseldikçe yapabilecekleriniz(esneklik) azalıyor. Yani dil seviyesi yükseldikçe öğrenmek kolaylaşır fakat yapabilecekleriniz azalır. Dil seviyesi düştükçe ise tam tersi öğrenmek zorlaşır ama yapabilecekleriniz artar. Bir de dilin taşınabilirliği var tabi. Bir bilgisayar için programı yazdığınızda bu kodları başka bir bilgisayarda da kullanabilmeniz ve dilin standartlarının korunması, değişmemesi taşınırlığı ifade eder. Dil seviyesi düştükçe taşınırlık genelde azalır. Peki C bu konuda nerde? Tam ortada. Evet gerçekten, C orta seviyeli diller arasındadır. Bu da C yi önemli kılan önemli etken. Eğer meraklıysanız ve herhangi bir UNIX işletim sistemi kullandıysanız işte C ile yazılmış bir işletim sistemi diyebilirim size, örneğin ilk Türk işletim sistemi olan ve TÜBİTAK’ın projesi olan Pardus’ta da kullanılmıştır. C hakkında bu kadar teorik bilgi yeter, ne de olsa kaynak kitap değil bu!

34

HERBOYUT


C Programlama

Kodlara dalmadan önce bize ne lazım? Compiler yani Derleyici Burada hiç tanımlar ve derleyicinin çalışma düzeni karmaşasına girmeyeceğim. Kodları yazmamız ve bize çalışır bir program vermesi için (windowsta .exe uzantılı) bize gereken tek şey derleyici. Size önereceğim program aynı zamanda benim de kullandığım ve örneklerde de kullanacağım derleyici CodeBlocks. Size indirdiğim linki verecektim ama şimdi siteye erişemedim bu yüzden indirdiğim programı upload ettim işte linki: herboyut.com/codeblocks-8.02mingwsetup.exe Windows dışında bir işletim sistemi kullanıyorsanız sanırım derleyiciyi kendiniz halletmelisiniz.

Codeblocks nasıl yüklenir

Next

I Agree

**Sözleşmeyi kabul etmek veya çıkmakdışında bir seçeneimiz yok

Next **Standart yükleme tipi dışında extra birşey yüklemek veya birşey yüklememek için ayarları yapabilirsiniz. mek Ocak 2010

35


TEKNOLOJİ Next **Yükleyeceğiniz klasörü değiştirmek için Browse

Programı hemen başlatmak eçin Evet başlatmamak için Hayır

Finish **Evet yüklendi

Şimdi de örnek hazır bir kod deneyelim;

#include<stdio.h> main() { int k,l;

}

36

for(k=2;k<100;++k) for(l=k/2;l>0;--l){ if(l==1) printf(“%d\t”,k); if(k%l==0) break; }

HERBOYUT


TEKNOLOJİ

Yeni boş bir dosya açtıktan sonra verdiğim kodları yapıştırarak derleyelim. Şu adımlarla;

!!Dikkat!! C öğreniyoruz ve seçeneklerde C yok. O zaman .c olarak uzantısını kendimiz belirliyoruz

Evet ilk programımızı çalıştırdık (= Bu dergide bu kadar yorgunluk yeter. Bir sonraki sayıda kaldığımız yerden devam...

Ocak 2010

37



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.