LOG – BOOK
Asdadad
2
İstanbul Bilgi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Tarihi, Teorisi ve Eleştirisi Yüksek Lisans Programı ARCH 514 Beyond Modernism[s] Tansel Korkmaz LOGBOOK BAHAR-2014 Teslimi 113823005 Nur Gayretli
3
GİRİŞ s.6
BAŞLANGIÇ: TATİ ve MODERN ELEŞTİRİSİ s.7
GELECEĞİN EVİ x THIS IS TOMORROW s. 25
ARCHIGRAM “architecture+telegram” s. 19
GÜNKUT AKIN ve İKİ BRÜTALİZM s.10
TEAM X s. 26
CHARLES JENCKS “BATTLE OF HIGH-TECH” s. 22
ALTIN ÇAĞLAR s. 15 4
NY FIVES s. 27
CRITICAL REGIONALISM s. 61
VENTURİSCOTT BROWN s. 33 NETWORK SOCIETY s. 52
ZUMTHOR s. 66
ROSSİ s. 40
BUILDING, DWELLING, THINKING s. 59 COLLAGE CITY s. 50
ZUMTHOR s. 64
5
DERRIDA, DEKONSTRÜKTİ VİZM s. 68 KAYNAKÇA s. 72
D D İ s
GİRİŞ Bu metin, Doç. Dr. Tansel Korkmaz yürütücülüğünde gerçekleştirilen ARCH 513 Limits and Potentials of Modern Architecture dersinin devamı olan ARCH 514 Beyond Modernism[s] için ders notları ve
ile hazırlanmış bir kitapçıktır; 513 ve ilk sürüm LOGBOOK ile aynı kaygı ve hassasiyete sahip olunarak oluşturulmuştur.
6
BAŞLANGIÇ
TATİ ve MODERN ELEŞTİRİSİ
7
Kaynak: Playtime, J.Tati, 1967
8
9
GÜNKUT AKIN ve İKİ BRÜTALİZM
Alison-Peter Smith, Hunstanton Okulu,1949-54
10
Kaynak: writearchitecture.com
11
12
13
Unite d’Habitation, Le Corbusier, 1947-52
Kaynak: fondationlecorbusier.fr
Jaoul Evi, Le Corbusier, 1951
Kaynak: fondationlecorbusier.fr 14
ALTIN ÇAĞLAR Kaynak: socialistworld.net
Kitapçık boyunca üzerinde duracağımız dönem büyük ölçüde iki dünya savaşı arasına ve özellikle İkinci Dünya Savaşı sonrasına odaklanmaktadır. Hobsbawm'ın bir "altın çağ" olarak nitelendirdiği bu dönem ayrıca, Amerikan kültürünün tüm dünyaya yayıldığı ve Fransızca’yı geride bırakarak İngilizce'nin yükseldiği dönemdir. Avrupa
ve
Amerika'da
yaşanan
üretim
patlamaları
ise,
Hobsbawm'ın bu dönemi altın çağ olarak nitelendirmesinin sebebini açıklar; artan üretim ile birlikte tam istihdam sağlanmaya başlanmıştır.
Bu noktada konuya üç açıdan bakmak mümkündür: gelişmiş ülkeler, sosyalist blok ve üçüncü dünya ülkeleri.
15
YASAKLAMAK YASAKTIR.
60lardan sonra ise çokça, gelirler arasındaki fark artmaya başlamıştır. Bunu
çözmek
için
geliştirilmeye
çalışılan yöntemlerden biri, Londra için, yoğunluğu şehir merkezinden alarak merkez dışında, belli sosyal donatıları da içerecek şekilde yerleşimler kurmaktır. İkinci Brütalizm’de Smithsonlar'ın okul projelerinde olduğu gibi İngiltere, 70lerde bu anlayışta projeler üretmiştir. Benzerini ülkemizde, Bülent Ecevit'in köy-kent projelerinde veya köy enstitülerinde görmek mümkündür. Fakat 1970 krizi ile birlikte İngiltere'de de bir çöküş yaşanır. Bir diğer önemli gelişme, doğum kontrolün kullanımı ve böylece çekirdek ailenin dağılmasıdır. 1960larla birlikte ortaya çıkan bu gelişmeyle şehirde artık yalnız yaşayan insanlar da olacaktır. Amerika'da ise eşcinsellik tanınmış, aynı dönemde yaşanan kırılma ile yeni bir gençlik kültürü ortaya çıkmıştır. 68'de yaşanan gençlik hareketleri bunun bir parçası hatta kendisidir. Bu gençlik kuşağının yeni bir yaşam tarzı getirme istekleri yoktur. Mimarlıkta durumun ne olduğunu yorumlayabilmek içinse, tarihin tüm bu verilerine hakim olmak önemlidir.
16
Bu dönemde mimaride yükselen Archigram, High-Tech gibi akımların temellerini ayrıca 19. yüzyılda bulmak mümkündür. Crystal Palace ve açık mekan ile birlikte "büyümenin, değişmenin, geçiciliğin" mimarlığı, mimarlık ürününü de bir endüstri ürününe dönüştürür. Teknoloji
büyük
ölçüde
bu
anlayışın
yöntemi
olacaktır;
Buckminister Richard Fuller'ın teknolojiyi kullanmak ve hizmete sokmak çabası bunu destekler niteliktedir. Anlayışın çarpıcı örneklerinden biri Dymaxion House'tur (1929). "dinamizm" ve "maksimum" kelimelerinden kurulan bu isim; minimum alan ve maksimum verim mottosuna sahip existance
minimum kapsamında da iyi bir örnektir. Konut, artık bir yuvadan ziyade bir seri üretim ürünüdür.
17
Buckminister Fuller ve Dymaxion
Kaynak: © Bettmann/Corbis, britannica.com
The Wichita House, Dymaxion prototipine göre inşa edildi. Bettmann/Corbis, britannica.com 18
Kaynak: clublugosi.es
ordinary Popular culture authenticity
Bu noktada, konut örneği üzerinden
Everday life
ihtiyaç-anlam
tartışması yürütmek mümkündür. Modernleşmeyi
mass communication
"insanları
freedom
identity spontaneity
sakinleştirme ve steril ortamlara koyma eğilimi" olarak okumak; seri üretim ürününe dönüşen konut için yürütülen anlam arayışına verilecek cevaplardan biri olabilir. Bu yönüyle Modernizm ayrıca; hem bir birey arayışı, hem de bir sistem dayatmasıdır. Modernizmin gücünü bu çelişkiden aldığını söylemek mümkün müdür?
ARCHIGRAM "arcihtecture+telegram" Öncülerinin Warren Chalk, Peter Cook, Dennis Crampton, David Greene, Ron Heron, Mine Webb gibi isimlerden oluştuğu akımda amaç; mimarlıkla ilgili konuları sokağa çekmektir. Mekanlarla birlikte, programlar da sorgulanır olmuştur: Eğitim nedir? Eğitim mekanı nedir? Öte yandan, kendimizi hüküm süren yararcı aklın alanından ayrı tutmamız mümkün müdür? Farklı arayışları ve sorgulayıcı tavrı, tiyatronun mevcut halini sorgulayan Joan Littlewood ile tiyatro mekanını yeniden ele alan Cedric Price da iyi
19
Cyrstal Palace, Joseph Paxton, 1854
Kaynak: static.guim.co.uk
Pompidou Centre, Rogers&Piano, 1971-77
Willis Faber Dumas, Foster, 1970-75
Kaynak: richardrogers.co.uk
Kaynak: willisfaberdumas.wordpress.com 20
Cedric Price ile başlayan süreç, teknolojiden çok pahalı bir güç göstergesi haline mi geldi?
Klinikum Aachen, Weber & Brand, 1971
Kaynak: diepresse.com
Arap Enstitüsü, J. Nouvel, 1987 Kaynak: © Serge Melki www.flickr.com/SergeMelki 21
örnekler; öyle ki Price’a göre “yeni özgürlüğümüzün tadını çıkarmayı
alanöğrenememişizdir.” Cedric Price da iyi örnekler; öyle ki Price’a göre “yeni henüz özgürlüğümüzün tadını çıkarmayı henüz öğrenmedik.” 70ler ve 80lerle birlikte bu anlayış ve high-tech yerini büyük ölçüde "para ve 70ler güç göstergesi" arayışına bırakır ve 80lerle birlikte bugibidir. anlayış ve high-tech büyük
ölçüde "para ve güç göstergesi" haline dönüşmüştür. Aslında teknik; bir ayakkabı yaparken de bir heykel yaparken de aynı değil midir? Eğer poiesis; teknikle karanlıkta olan hakikati açığa çıkarmak
Aslında teknik; bir ayakkabı yaparken de bir heykel yaparken
olarak ele alınırsa sorunun cevabı olumlu olacaktır.
de aynı değil midir? Poiesis; teknikle karanlıkta olan hakikati açığa çıkarmak olarak ele alınırsa sorunun cevabı olumlu
Charles Jencks, Battle of High-Tech olacaktır.
22
Üzerinde
durduğumuz
“altın
yıllar”
ve
İngiltere
Brütalizmi
bağlamında odaklandığımız tartışmalardan biri aslında değişmez öz ve tüm kusurlarla var oluş arasındaki zıtlıktır. Corbusier'nin ideal villalar dönemindeki gibi kusurları örten sıva mı, yoksa Brütalist dönemindeki malzemenin doğal halini mi tercih etmelidir? Yüzey, malzeme ve kalıpların izi ya da beyaz boyalı ideal görüntü... Peter ve Allison Smithson bu açıdan da incelemeye değerdir. Smithsonlar değişmez sahicilik, Mies ve Wright'ın ideal ve aurası olan işlerinin yerine sıradan olanın, günlük hayatımızın ve bunun içindeki şiirselliğin peşindedirler. Bu yolda kendilerini "banal" olarak nitelendirmekte dahi sakınca görmemişlerdir. Bu açıdan bakıldığında Smithsonlar'ın işleri ve sahip oldukları perspektif SOM ile ilişkilendirilebilir.
23
Smithsonlar Mies’in idealleri yerine, sıradan Lever House, P&A Smithson Kaynak: © https://flic.kr/p/rjYzR
olanın peşindeydiler. “Banal” nitelemesinde dahi sakınca görmediler.
24
Seagram Binası, Mies van der Rohe, 1958 Kaynak: chicagonow.com
Geleceğin Evi x This is Tomorrow Gelecegin Evi’nin tüm teknolojik donanımları ve çizdiği olumsuz gelecek senaryosu ve bununla ilgili fonksiyonlarına karşın tek kişi ile bile üretilebilecek olan ve insan ihtiyaçlarına optimumda cevap veren This is Tomorrow; insan hayatının basitliği ve optimum araçgereç ile sürdürülebileceğinin kanıtı gibidir. This is Tomorrow’un saydığımız özellikleri, onun ayrıca insanı özgürleştiren bir yapısı olduğunu söyleyebilmemizi sağlar. 25
TEAM X 9. CIAM kongresinden sonrasında odak noktalarını kentsel ölçeğe yönlendiren katılımcılardan oluşan Team X, yayınladıkları Doorn
Manifestosu’nda, konut-bağlam ilişkilerini ve sıfırdan inşa yerine iyi örneklerden öğrenmenin gerekliliğini sorgularlar.
Park Hill, Lynn ve Smith, 1961
Kaynak: flickr.com/photos/paolomargari
ATBAT-Afrique, Georges Kandilis, 1953 26
Kaynak: v3.arkitera.com
NY FIVE: P. Eisenman, M. Graves, C. Gawthmay, J. Hejduk, R. Meier NY Five'ı anlamak için 60lar özgürleşmesi ve Avrupa-Amerika arasındaki sanayileşme mantığı farkını iyi okumak gerekir. Ayrıca bir diğer önemli girdi, Rowe'un makalesinden inceleyebileceğimiz üzere, "transparanlık"tır.
27
28
Rowe'a göre modern mimarlığın asıl getirisi bu “transparanlık” olmuştur. Fakat bununla kastedilen; çokça Gropius'a atfedilen net bir şeffaflık yerine, diaların üst üste geldiğinde oluşturduğu cinsten çok katmanlı ve heyecan verici bir transparanlıktır. Bu yüzden, NY Five'ı anlamak için transparanlığı Rowe'un baktığı yerden görmek önemlidir. Bu ayrıca, Frank Lloyd Wright'ta gördüğümüz şekliyle
29
gözün izlediği yol ve bedenin izlediği yolun farklılaştırılmasıyla, "raumplan" ile de oluşturulabilir. Peter
Eisenman'ın
arayışı
ise
çokça
formun
fonksiyondan
özgürleştirilmesi üzerine olmuştur. Sadece göze hoş gelen bir form yaratmak mümkün değil midir? Formu, fonksiyon şemasının belirleyiciliğinden kurtararak kendine öz bir mantıkla kurmanın yolu yok mudur? Eisanman, yapıları her türlü anlamdan da kurtarmanın peşindedir. Bu yüzden insanı merkezden çektiği ve cephe, plan ve kesiti birbirinden bağımsız hale getirdiği konut projesinin adı sadece "House II"dir. Adorno ve Le Corbusier de bu anlayışa paraleldir: formun fonksiyondan bağımsız kendi iç disiplinini savunurlar ve böylece form kendi iç mantığı olan bir şey olmaya başlar; dışarıdan başka etkenlerin formu meşrulaştırmasına gerek kalmaz: toplum, sosyal hayat, bağlam, fonksiyon, tarih, kültür, insan kullanımı gibi...
Özetle NY Five, modernin deneyselliğini temel alır. Formun mantığı ve başka formlarla bir araya gelme mantığını araştırır. Bunu transparanlık yöntemiyle birlikte ayrıca; "rotasyon" ve "erozyon" denemelerinde de görmek mümkündür. Rotasyonu ortogonal yüzeye merdiveni yerleştirme açılarında, erozyonu ise ön cephe opaklığı ve arka cephe şeffaflığı denemeleri üzerinden okumak mümkündür. Bu yollarla ayrıca, aradıkları zenginliği 30
sağlayacak
şekilde
"arada
mekan"lar
(in-between
yaratmışlardır.
House II, P. Eisenman, 1975
Kaynak: archdaily.com
31
spaces)
John Hejduk, Diamond House B, 1963-67
Kaynak: sfmoma.org
32 Hanselmann House, Michael Graves, 1966-81 Kaynak: marvelbuilding.com
VENTURİ Bu hareketli dönemde, 66'da, mimarlıkta bir dönüm noktası yaratacak iki önemli kitap yayınlanır. Bunlardan biri Venturi tarafından popülizm üzerine, diğeri ise Rossi tarafından neorasyonalizm üzerinedir. İki kitabın ortak noktası ise çözümü modern mimarlığın dışından görmeye çalışmalarıdır; bu iki yol, Modernizm’in ötesine geçme çabası olarak okunabilir. Kabaca vereceğimiz tanımları kabul edecek olursak; eğer realizm gerçek dünya ve idealizm kaçılan yer ise Venturi'nin pozisyonunu bu ikisi arasında konumlandırmak mümkün olabilir. Venturi, dünyanın ideal olmadığını kabul ederek bir orta yol bulma çabasındadır. İnsan nasıl sembolik bir dil oluşturursa onun içinde durmalı, onun içinden konuşmalıdır ve her toplumun gerçeklerini kabul ederek iş yapmalıdır. Bu noktada Venturi'nin moderne temel eleştirisi ise, modernin elitist ve kahramanca duruşudur. Fakat toplumu olduğu gibi kabul ederken tarihle ilişkisini de ayrıca korumalıdır. Çünkü tarihten kopmak, anlamı kaybetmek demektir ve Venturi, iletişim ve anlam peşindedir. Moderni empoze ederek bu iletişimi kurmak imkansızdır.
Eğer modern için "o veya bu" denilirse Venturi'nin anlayışı için "hem o hem bu" nitelendirmesi uygun olacaktır. Çelişki ve karmaşaları
33
barındırmak zengin olandır; modern, hayatın çelişkilerle dolu heyecanlı hayatına haksızlık etmektedir. Venturi'nin çelişki ve karmaşaya bakış açısını manifestosunda da yakalamak mümkündür. "Learning from Las Vegas / a gentle
manifesto", isminin içinde barındırır çelişkiyi zira etkili bir manifesto "gentle", kibar olamaz. "Learning from Las Vegas" ayrıca şehir seçimi
açısından
da
Venturi'nin
perspektifini
doğrudan
yansıtmaktadır. "Roma'dan öğrenmek" yerine; "Las Vegas'tan öğrenmek"tir; çünkü o şehir orada ve onun verileriyle savaşmak yerine onu kabul ederek öğrenmek gereklidir. Venturi ve Learning from Las Vegas ayrıca, bir şehre nasıl analitik bakabileceğimizi göstermesi açısından önemlidir. Bu farklılığının sebebi aslında tarihe nasıl baktığımızla alakalıdır. Bunu Venturi ve Rossi'nin pozisyonlarından okumak mümkündür.
34
Guild House, Robert Venturi, 1961
Kaynak: studyblue.com
35 Eclectic House Project, Venturi-Scott Brown, 1977 Kaynak: venturiscottbrown.org
Altın çağlar olarak ele aldığımız 50ler ve özellikle 60ların sağladığı göç ve istihdamın bir diğer yüzü ise, kapitalizmin kendine iyice yer açıyor oluşudur. Yaratılan orta sınıf ve krediler ile edinilen konutlara doldurulan eşyalar bunun sonucudur. Yaratılan bu orta sınıfın mücadelesi ise aslında “sıradan insanın günlük hayatla başa çıkma pratikleri”dir. Sıradan insana karşı iki tavır takınılabilir: dışlamak veya onu anlamak. Bu noktada Venturi, anlama yolunu seçmiştir. “Mimar yaptıkça seçer,” der Venturi; bu da bizi post-modernin bir zemine oturmayan nedensizliğine götürür ve Venturi bir kez daha saf olandan ziyade melezden yana olduğunu; farklı okumalara ve farklılıklara açık olduğunu ortaya koyar. Saf olanın farklılıkları evcilleştiren yanına karşıdır.
36
“I’m for messy vitality over obvius unity.” Venturi, 1977
37
38
39
ROSSİ Kapitalizm, 60lar ve şehirler büyürken; mobilite ve medya mimarlığa nasıl dahil olacaktır? İtalya’dan yükselen ses Rossi, bu sorunun cevabını tamamen aksi yönde “kalıcılık” ile verir. Rossi’ye göre, şehirler üretmenin estetik motivasyonu; Arendt’in düşüncesine paralellik gösterecek şekilde, ölümlü dünyada ölümsüz
izler
bırakmak
isteğinden
gelir.
Arendt’e
göre;
Göbeklitepe örneğinde olduğu gibi, yararcı aklın ihtiyaç sonucu icat üretme sürecinin tam tersi bir istektir bu. Bu noktada Rossi’nin ifadesi de aslında kentleri sayılara, grafiklere indirgeyen plan ve planlamacılara bir eleştiri olarak da okunabilir. Bu tarz bir yaklaşım, “bellek”i unutturur. Bellek ile kastedilen, sahip olunan “kolektif bellek”tir ve bu, şehrin kurucu ögelerindendir. Belki de Rossi’yi günümüzde anlamak daha kolaydır. Gayrimenkul sektörü belki kentin en tarihi yerindeki köklü bir yapı yerine neden AVM yapılması gerektiğine dair ikna edici veriler ortaya koyabilir; fakat bu kent ve kentlinin sahip olduğu kolektif çabanın ürünlerine karşıttır. Rossi, kolektif bir yuvaya inanmaktadır. Rossi’ye göre kent ayrıca, potansiyelini henüz açığa vurmamıştır ve bunu mimarlık ile, “poiesis” ile, ortaya koyacaktır. Bu kolektif bir
40
iştir ve bu noktada tek tek mimarlardan ziyade kolektif bir mimarlıktan söz etmek gerekir. Mimarlık ile de bu potansiyel her zaman ortaya çıkmayabilir. Bu noktada Rossi’nin tarihe bakış açısının bir süreklilikten oluştuğunu söylemek de mümkündür, zira burada tarih; baş ucunda her zaman danışılabilecek bir kaynaktır. Gelenek ise korunması gereken değildir; gelenek kendini taşıdıysa zaten korunmuş demektir. Kolektif bellekte arketip; temsil edilemez bir olgudur. Herhangi bir tip şeması yoktur; kişi sayısı kadar arketip vardır ve bellek; kronolojik bir depo değil, her seferinde kendini güncelleyen bir arşivdir.
Canalletto, Fantastic View of the Grand Canal. Burası Venedik DEĞİL. Belli arketiplere referans verdiği için öyle sanıyoruz. Kaynak: hoocher.com
41
42
43
44
45
46
Modena Mezarlığı
47
Gallaratese, Aldo Rossi, 1970.
Kaynak: caruso.arch.ethz.ch
Gallaratese
48
Bu noktada durup; tip, imitasyon, model, analoji kavramlarına bakmakta fayda var. Tip görselleştirilemez ve temsil edilemez; imitasyon, modern dünyadaki olumsuz tınısının aksine “mimesis”e daha yakın bir anlama sahiptir; model, birebir aynı olandır. Analojik mimarlık ise, Canaletto örneğinde olduğu gibi gerçekle başlayıp hayal gücünün bizi götürdüğü son noktadır. Modernin “yeni dünyayı kurma” heyecanına kıyasla Rossi, sınırlara çekilmeye ve mimarlığı kapitalizmin öğesi olmaktan kurtarmaya yakındır. Hız ve değişime karşı mimarlığın arkasında kent ve tarih durmalı ve sınırlar bu şekilde tahkim edilmelidir. Venturi ve Rossi’ye dönüp son bir karşılaştırma yaptığımızda görürüz ki; Venturi’nin tarihten getirdiği formsal
analizleri
karşısında Rossi, tarihin kişide bıraktığı izler ve bellek üzerinde yoğunlaşmıştır.
49
Collage City
50
51
52
Network Society
53
54
55
56
57
58
HEIDEGGER: Building, Dwelling, Thinking
59
60
EleĹ&#x;tirel BĂślgeselcilik
61
62
63
64
65
“to me the presence of buildings has something secret about it. they seem simply to be there. We do not pay attention to them. And yet it is virtually impossible to imagine the place where they stand without them. These buildings appear to be anchored firmly in the ground. they make the impression of being a self-evident part of their surroundings and they seem to be saying: I am as you see me.” ZUMTHOR
Her bir işinin kendine özgülüğüne ve inceliğine bakarak Zumthor için modern bir “arts&crafts” zanaatkarı diyebiliriz. Zumthor; belli bir kullanım, belli bir yer ve belli bir toplum için yapar. Bir yere ait olmanın herhangi bir işarete indirgenebilecek bir yanı olmadığına inanır, deneyime önem verir.
Kunsthaus Bregenz, Peter Zumthor, 1997 66
Kaynak: news.seipp.com
Therme Vals, Peter Zumthor, 1996
Kaynak: archdaily.com
Bruder Klaus Fidel Şapeli, P. Zumthor, ‘07 Kaynak: © Samuel Ludwig archdaily.com 67
DERRIDA, DEKONSTRÜKTİVİZM Dekonstrüktivizm, -izm eki ve uluslararası bir sergiye konu olmasıyla her ne kadar forma indirgenmiş bir reçete ve “stil” gibi gözükse de aslında bu “söküm” işi daha çok okumak ve anlamak ile ilgilidir. Derrida’nın perspektifinden bakacak olursak yapmaya çalıştığı şeyin temsil edilen, temsil eden ve referans ilişkisini ortaya çıkarma olduğu kabaca söylenebilir. Aslında bu özünde, temsil ve öz “representation-content” ilişkisidir. Bir barınak olarak yuva da aslında Derrida’ya göre sosyal olarak inşa edilmiş bir kavramdır. Önemli olan kavramları kırmak değil, onların farkında olmaktır ve tüm bunların arkasındaki işleyişin farkında olduğu ölçüde kişi özgürleşecektir. Derrida bu noktada ayrıca, Heidegger’ın barınma anlayışından da uzaktadır; zira Derrida’ya göre yersiz-yurtsuzluk bir yoksulluk değil, özgürlüktür. Tüm bunların mimarlık ile kesişim noktası nedir? Kavramlar mimaride
nasıl
yansıma
bulur?
Mimarlık
sadece
toplum
hizmetinde olduğu zaman mı işe yarar görülür? Bağlam, kesitler, planlar mimarlığa nasıl egemen olmaktadır? Bu soruların cevapları yapılmaması için değil fakat farkında olundukları zaman farklı bir ilişki kurma şansı tanımaları açısından önemlidir.
68
Derrida, Tschumi ve Parc de la Vilette
69
70
Leibniz ve “fold” teorisi, sonraları da kanıtlandığı üzere, bilimsel gerçekliğe de yakındır; zira beyin, istifleyen bir deponun aksine her yeni imge ile kendini yeniden organize etmektedir. “Fold”un amacı aslında, modern dünyada ayrılmış olan strüktürel ve dekoratif ikiliği gidermektir. Bu açıdan bakıldığında Gaudi’nin bir strüktür dehası olduğu su götürmez. Çünkü Gaudi’ye göre doğanın strüktürleri dik açılardan oluşmaz. Wölfflin’in sanat tarihi perspektifinden bakacak olursak; kıvrımlı ve dik açıların süreç boyunca birbirini izlediği yorumuna ulaşırız. Çağın ruhu, kendini her seferinde farklı formlarda aramıştır.
71
*
Kaynakça
Akın, G. (2005, Ekim). İki Brütalizm Betonart, 8, 48-71.
Bilgin, İ. Ve Karaören, M. (1992, Ocak). Aldo Rossi’de Akıl ve Hafıza. Defter, 18.
Castells, M. (1997). an Introduction to the Information Age. City: analysis of urban trends, culture, theory, policy, action, 7, 6-16.
Derrida, J. (1986, Yaz). Point de Folie—maintenant l’architecture (Çev. K. Linker) AA Files, 12, 65–75.
Frampton, K. (2002). Towards a Critical Regionalism: Six Points for an Architecture of Resistance. Foster (Ed.),
The Anti-aesthetic: Essays on Postmodern Culture (ss. 1630). New York: New Press.
Heidegger, M. (1971). Building Dwelling Thinking. Poetry, Language, Thought (A. Hofstadter Çev.). New York: Harper Colophon Books
Jencks, C. (1988, Kasım/Aralık). The battle of high-tech: great buildings with great faults. Architectural Design, 58, 18-39.
Koolhaas, R. (1995) The Generic City. S, M, L, XL (ss. 12381267). New York: Monacelli
Korkmaz, T. (2001, Mart). Mimari Stiller: Bölgeselcilik. XXI, 7, 128-135.
Korkmaz, T. (2001, Eylül) Mimari Stiller: Kent Mimarisi. XXI, 10, 140-145.
72
Rossi, A. (2006). Şehrin Mimarisi (N. Gürbilek Çev.) İstanbul: Kanat
Rowe, C. (2000). Introduction to Five Architects. Hays (Ed.), Architecture Theory Since 1968 (ss. 72-83).
Cambridge: MIT Press.
Tati, J. (Yönetmen). (1967). Playtime [Film]. Fransa: Bernard Maurice.
Venturi, R. (2005). Mimarlıkta Karmaşıklık ve Çelişki (S. Merzi – Özaloğlu Çev.) Ankara: Matsa
Vidler, A. (2000). Skin and Bones. Folded Forms from Leibniz to Lynn. Warped space : art, architecture, and anxiety in modern culture (ss. 219-233) Cambridge: MIT Press
73