O2 Dergi No.02

Page 1

O2 Dergi No. 02 / May覺s-Haziran 2009

O 2




TEAM TOUAREG TURK & ABU- DHABİ MACERA YARIŞI

DOĞA YÜRÜYÜŞÜ: GEMLİK - KURTKÖY TRANS

KAPAK © TEAM TOUAREG TURK

12

46

Patagonia Expedition Race SUALTI FOTOĞRAF DÜNYASINDAN MURAT AKSU

O2 Dergi Doğa, Macera Sporları ve Yaşam Kültürü Hasan KASAPOĞLU Yayın Yönetmeni & Fotoğraf Editörü hasan@oxygenoutdoor.net

Samet KESEN Araştırma Editörü & Çevirmen

62

www.iyosis.com

Reklam Sorumlusu Samet KESEN t : 05559833907 @: info@oxygenoutdoor.net www.oxygenoutdoor.net

O2 Dergi iki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı, fotoğraf, harita, illüstrasyon ve konuların her hakkı saklıdır. İzinsiz kaynak gösterilerek dahi alıntı yapılamaz. O2 Dergi her ne kadar eğitici bir dergi olsada, doğa sporlarının tehlikesini ortadan kaldırmaz. Yeterli bilgi, tecrübe ve kontrol bilgisine sahip değilseniz, dergide yazılanlar örnek alınarak yapılacak etkinlikler, tehlikeli sonuçlara yol açabilir.

O2 Dergi | 04 |

102 DOĞADA HAYATTA KALMA (sURVIVAL)

YAYGIN SÜRELİ YAYIN Yıl: 1 Sayı: 2 Mayıs - Haziran 2009

86 ODTÜ - OPEN 2009 ORİENTEERİNG RÜZGARI

Teknik Servis Remzi DEĞİRMECİOĞLU

76 YAMAÇ PARAŞÜTÜ: ÖZGÜRLÜK GÖKYÜZÜNDE

Yazı Kurulu Fatih BULUT (Doğa Yürüyüşü, Botanik) Hakan ÇALIŞKAN (Doğada Hayatta Kalma) Mehmet HOŞÇAKAL (Spor Fizyolojisi) Barış ÖZTÜRK (Macera Yarışları) Onur ZORLUER (Dağcılık)

BİSİKLET: ONUR YAĞCI İLE DOWNHİLL ÜZERİNE

samet@oxygenoutdoor.net

114


İkinci sayımız ile tekrar karşınızdayız. İki aylık süre göz açıp kapayana kadar geride kaldı. Bu süre zarfında O2 Dergi ekibi çalışmalarına hızla devam etti. Hatta ikinci sayı hazırlanırken ekibimiz üçüncü sayı için yollara düşmüştü bile. İlk sayımızda bir merhaba olarak kısa kısa bir kaç başlık ile yayınımıza başlamıştık. Bu sayımızda geniş bir yelpaze ile macera dünyasından çalışmaları sergiliyoruz. Sizlerden gelen destekleyici mailler için O2 ekibi olarak sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Aldığımız maillere, ulaşan telefonlara ve macera ortamında birlikte olduğumuz okurlarımızdan aldığımız tepkilere göre doğru yolda olduğumuz kanısındayım. Fakat herşey yeni başlıyor. Kusurlarımız olacaktır. Bu konuda görüş ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşınız. Fotoğrafın görsel dile ile bu sayımızda macera dünyasında bazen Patagonya dağlarında koşacağız, bazen bir kuş gibi gökyüzünde süzüleceğiz, bazende sualtının rengarenk dünyasını keşfedeceğiz. Türkiye’de macera sporu denince ilk akla gelen macera takımlarımızdan Team Touareg Turk kaptanı Ali Rıza Bilal ile takımın iç dünyasına, maceralarına ve Abu - Dhabi’de çölde gerçekleştirdikleri macera yarışına dair tecrübeleri üzerine detaylı bir söyleşi gerçekleştirdik. Milyonlarca canlıya ev sahipliği yapan sualtı dünyasına, sualtı fotoğraf sanatçısı Murat Aksu’nun perspektifinden baktık. Murat Aksu ile sualtının gizemi ve doğa sporu olarak sualtı üzerine Murat Aksu’nun içindeki maceraya dokunduk. Doğa sporlarında ki sınır arayışına downhill bisiklet sporu ile yaklaşan, downhill konusunda Kanada’da elde ettiği tecrübelerini, birikimlerini ve Türkiye’de downhill bisiklet sporunun geleceği üzerine Onur Yağcı ile irdelemelerde bulunduk. Özgürlüğü gökyüzünde arayan yamaç paraşütçüleri ile Adapazarı Serdivantepe’den gökyüzüne havalandık. Orienteering sporuna artı değerler kazandıran ODTÜOPEN 2009 yarışında Ankara’nın tepelerinde yarışmacılar en hızlı şekilde hedeflerine koşarken bizlerde o anı fotoğraf kareleri ile sizlere taşımak için fotoğraftan fotoğrafa koştuk. Bu sayımızda doğada hayatta kalma (survival) bölümü ile doğa sporcusu olarak gerçekleştirdiğimiz doğa faaliyetlerinde, planın dışında gelişen olumsuz durumlara reaksiyon göstermek konusunda her zaman aklımızda olması gereken bilgi ve tecrübeye yer verdik. Belki hiç bir zaman lazım olmayacak fakat bir kez dahi ihtiyacımız olduğu durumda problemi çözümleyemediğimiz zaman istenmeyecek sonuçlara karşı bir tedbir olarak bu bölümü hazırlamak ihtiyaçtan ziyade bir zorunluluk. O2 dergi maceraya ve doğa sporlarına dair bir çok konu ile hayallerine, yolculuğuna devam ediyor. Hoşçakalın Hasan Kasapoğlu

O2 Dergi | 05 |


OKURDAN “ O2 Dergi doğa, macera sporları ve yaşam kültürü adına ilk sayımız ile macera dünyanıza merhaba dedik. Bizleri ilgi ile izleyen okurlarımıza O2 dergi ekibi olarak sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz. Gelen e-postalarınız bizler için çok önemli. Eleştirileriniz ile O2 dergi gelişecek, ilerleyecektir. O2 dergi hakkında görüş ve önerilerinizi lütfen bizimle paylaşın. Macerada buluşmak üzere... “ info@oxygenoutdoor.net Merhaba, Ben Ankara dağcılık, kayak ve kış sporları ihtisas kulübü dağcılık kaptanı Müslüm ÖNDEŞ, doğa ve macera sporlarına olan katkınızdan dolayı sizleri tebrik ediyorum. Doğa güzelliklerini paylaşmak dileğimle saygılar. Sevgili arkadaşlar merhaba, sizin gibi doğa dostu gençlerin olması beni çok sevindirdi hem zor hemde bayağı zahmetli bir iş olsa gerek ama sizlere başarılar dilerim inşallah iyi sponsorlar bulursunuzda daha iyi yerlere daha geniş kitlelere ulaşırsınız başarılar dilerim. Ogün Derya Salgın Dergiyi çok beğendim, paylaştığınız için teşekkür ederim.

Nilay Ulutaş Selamlar, Bu dergi nerelerde satılır, alalım okuyalım yada abone olalım. Şimdilik satış yoksada internetten takip ederiz artık. Gülen Eren

Sevgili O2 ekibi merhaba, Derginizi okudum, elinize gücünüze sağlık, helal olsun. Şimdi pdf dergiyi de indiriyorum, sakin sakin okuyabilmek için. Sevgiler Ilgaz Kuruyazıcı Çok güzel çok hoş görsellere sahip bir dergi olmuş, tebrikler selamlar. Aras Selim

O2 Dergi | 06 |

Merhaba, Öncelikle çok güzel bir dergi çıkarmışsınız tebrik ederim. içerik olarak kısa bilgiler ve güzel kaliteli fotoğraflar ile konulara değinmişsiniz. Öncelikle O2 dergi nerede, nasıl satılır, alıp biriktirmek isterim. Hedikle yürüyüşümüzden fotoğraflar yolluyorum. Teşekkürler. Ömer Çavuşoğlu



GENİŞ AÇI MACERA

Team Touareg Turk Yunanistan-Selanik’te Trail Run yarışı koşacak Yunanistan Salomon’un davetlisi olarak yarışa katılacak Team Touareg Turk Ali Rıza,Bakiye ve Faruk ile yarışa katılacak.Toplam parkur inişli çıkışlı 25 km. Asfalt olmayan parkurun 8 km lik kısmı dar patikalar geri kalan 16 DPUDAK 4. Geleneksel Spor Tırmanış km lik kısmı ise toprak parkurdan oluşuyor. Bu koşu aynı Şenliği zamanda kanserli çocuklar yararına tertip ediliyor.Yarış tarihi 24 Mayıs 2009. Dumlıpınar Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen spor tırmanış şenliğinin dördüncüsü 15-16-17 Mayıs ‘09 tariYarış için ayrıntılı bilgi için; hleri gerçekleştirilecektir. http://aethlos.gr/trail-running/ • 672 m2 yüzey alanında, 14,5 m yüksekliğindeki Outdoor Tırmanış Duvarı Dumlupınar Üniversitesi Merkez Kampüsü’nde yer almaktadır. • Üniversite müzik gruplarının konserleri ile renklenecek olan şenliğikte öğle ve akşam yemekleri üniversitemiz tarafından karşılanacaktır. • Konaklama kampüs alanındaki yapay gölün yanındaki kamp alanında çadırlı konaklama şeklinde yapılacaktır. • Katılım için kişi sınırlaması yoktur. 2-3 Mayıs tarihleri arasında Coliseum Sportif Yaşam Merkezi ve Macera Akademisi’nin ortak organizasyonuyla iki günlük macera yarışı yapılacak. Trophy Coliseum un tekrar yarış takvimlerinde yerini alması bizleri çok heyecanlandırdı. İlki 2001 yılında yapılan Trophy Coliseum, 2003 senesine kadar yapıldıktan sonra günümüze kadar ara verilmişti.

www.dpudak.com Dumlupınar Üniversitesi Dağcılık Kulübü - Merkez Kampüs Tavşanlı Yolu 10.Km KÜTAHYA Faks : 0 274 2652015 İletişim : Burhan AYDIN

31. Kemaliye Kültür ve Doğa Sporları

Bu sene dördüncüsü düzenlenecek olan Trophy ColiŞenliği seum, TOFD - Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği’ni destekliyor. Bu nedenle yarışma katılım ücretlerinin bir 2009 yılında gerçekleştirilecek olan 31. Kemaliye Kültür kısmı ile TOFD atölyesinde özürlü personelin ürettiği ve Doğa Sporları Şenliklerinin, 30 Mayıs 2009-04 Haz“acil durum boyunlukları” satın alınarak, yarışmacıların iran 2009 tarihleri arasında yapılacaktır. yarışma boyunca yanlarında taşımaları istenecek. Aynı zamanda yarışmaya katılanlar “hayırseverlik koşusu” kapsamında TOFD adına bağış toplamaya cesaretlendirilmektedir.

O2 Dergi | 08 |


GENİŞ AÇI MACERA 02-03 Mayıs 2009 Geleneksel Ballıkayalar Tırmanış Şenliği Son günlerde tırmanış sporuna ilgi artmaya başladı. Sadece tehlikeyi seven çılgın insanların yapabileceği düşünülen bu spor dalı , aslında çok güvenli ve herkesin rahatlıkla yapabileceği bir aktivite. Bunu anlayabilmek için bir kez kaya tırmanmak ya da bir ip inişi yapmak yeterli. Bu nedenle Gebze Ballıkayalar kanyonunda açılan kolay kaya tırmanış rotalarında veya yurdumuzun başka yerlerinde gün geçtikçe daha fazla tırmanıcıyı görmek mümkün. Okullarda spor tırmanış eğitimleri verilmeye başlandı. Ayrıca bu sporun bedensel, ruhsal gelişime yaptığı katkılar saymakla bitmez. İş ve özel yaşam içerisinde risk yönetebilen ,dengeli, canlı yaşamına saygılı, doğayla barışık, hayal gücü yüksek, yeniliklere açık bireyler yetiştirir.Küçük yaşlarda başlayıp ileri yaşlara kadar bu sporu sürdürmek mümkün.Sadece amatör ve hep öyle kalabilecek ender sporlardan birisi. Tırmanış sporu aslında toplumu çok olumlu motive etmeye aday. Yeter ki geniş kitleler bu sporla tanışabilsin. 02-03 Mayıs ta İstanbul’a sadece yarım saat uzaklıkta Gebze’de Ballıkayalar kanyonu tırmanış şenliği yapılacak. Organizatörlüğünü, İstanbul’un tüm dağcılık ve tırmanış kulüplerinin ortaklaşa yaptığı bir organizasyon. Her yaştan sporcularla, amatör tırmanışçılarla,bu spora ilgi duyanlarla, Türkiye nin en iyi sporcularıyla birlikte doğanın kucağında müzik, eğlence ve tırmanış dolu bir hafta sonu geçirebilirsiniz. Kamp; Çadır alanı yeterinde büyük olduğu için herhangi bir sıkıntı yaşanmayacak. Önceden organizasyon komitesinin parsellere ayırmış olduğu bölgelere dikkat ederek çadırlarımızı kurabiliyoruz. Çadır alanının yangın tehlikesine karşı güvenliği şenlik görevlileri tarafından sağlanacak. Sizlerden yanıcı ve patlayıcı maddeleri getirmemenizi rica ediyoruz. Zorunlu halde getirilen maddeler için görevlilere bilgi verilmesini talep ediyoruz. Trekking; Ballıkayalar tabiat parkının etrafında oldukça güzel trekking rotaları mevcut. Bu rotalar uzman rehberlerimiz önderliğinde gruplar halinde yürütülecek. Muhteşem bir doğa gezisi olacağını biliyoruz. Yapay Duvar; Mobil olarak Ortak alana kurulacak olan Yapay Duvarda bouldering yapabilirsiniz. Yine ilk defa spor tırmanışı denemek isteyenler için açık havada yapay duvar tırmanabilmek büyük bir fırsat olacak. www.zirvedagcilik.org

Profesyonel macera yarışı takımı 4G Adventure yarışlarda yerini almaya hazır 4G Macera Yarışı takımı, kendi profesyonel alanlarında çok başarılı olan takım elemanları ile macerada iddialı bir ekiple hayallerini gerçekleştirmek için ilk adımı attı. 4 maceracı ruh ‘Hayal etmek güzeldir, hayalleri gerçekleştirmek daha güzeldir’ diyerek ortak hayallerini gerçekleştirmek için 4G Macera Yarışı Takımını kurdular ve profesyonel ligde uluslararası yarışlarda yerlerini almaya hazırlar. 4G Adventure takımı yeni olsa da takım elemanları macera yarışlarında hiç de yeni değiller. Türkiye’de gerçekleşen macera yarışlarını takip edenler ‘Evli ve Çocuklu’ takımını da oluşturan MTBTR üyeleri Ayşin Özer Başkır ile Alptekin Başkır isimlerini mutlaka duymuşlardır. Motivasyonlarını arkalarındaki en büyük destekçileri oğullarından alarak, ‘Evli ve Çocuklu’ adını verdikleri macera yarışı takımları ile 2003 yılından beri birçok başarıya imza attılar.

O2 Dergi | 09 |


O2 Dergi | 10 |


30 BİN KİŞİ KATILACAK Doğa Dostları Spor Derneği Başkanı Feridun Tabur ise derneklerinin Uluslararası Halk Sporları Birliği üyesi olduğunu hatırlatarak, şunları söyledi: ‘’Uluslararası Halk Sporları Birliği’nin 52 ülkede 1 milyondan fazla üyesi var. 5 bin 500 doğa derneği ya da kulübü tarafından her yıl dünyada 7 bin 500 kayıtlı faaliyet gerçekleşiyor. Bu faaliyetlere dünyada toplam 14 milyon insan katılıyor. Uluslararası Halk Sporları Birliği’nin 2011 Doğa Sporları Olimpiyatları’nı Antalya’ya vermesi sevindirici bir olay. 2011 yılında Antalya’da düzenlenecek Doğa Sporları Olimpiyatları’na 50 ülkeden 30 bin kişinin katılması bekleniyor. Doğa Olimpiyatları’na katılan 7 ile 77 yaş arasındaki sporcular 5 ile 42 kilometre arası koşuyorlar 1 ile 5 kilometre arası yüzüyorlar ve 25 ile 50 kilometre arası bisiklet sürüyorlar.’’

Türkiye`nin kanyon haritası çıkarılıyor Delta Bisiklet’ten Ağrı Dağı Tırmanışı Delta Bisiklet’ten kürsel ısınmaya karşı alınan önlemlere ve bisiklet kullanımının bu bağlamdaki önemine dikkat çekmek için son derece ilginç ve bir o kadar da heyecanlı olduğu tahmin edilebilen bir etkinlik geliyor: Ağrı Dağı tırmanışı. Delta Bisiklet’ten Ulaş Baydar’ın bildirdiğine göre 1-8 Ağustos 2009 tarihleri arasında toplam 8 günlük bir etkinlik dahilinde tur önce Iğdır’da başlayacak ve Doğubeyazıt’a yönelecek. Burada yapılacak olan ve tarihi yerlere odaklanan turun akabinde tırmanışa geçilecek. Yani plana göre 2. gün 2.500m’de kamp kurulacak, 3. günden itibarense asıl tırmanış etkinliği başlayacak. Arzu edilen etkinliğin 5. gününde zirveye ulaşılması. Amaç elbette Ağrı Dağı’nın zirve noktasına kadar pedal çevirmekten ziyâde ilk defa olarak zirveye bisikletleri –gerektiğinde sırtlayarak da olsa- çıkarmak.

Doğa Sporları Antalya’da

Olimpiyatları

2011’de

Uluslararası Doğa Sporları Birliği tarafından organize edilen Doğa Sporları Olimpiyatları, 2011 yılında Antalya’da düzenlenecek. Doğa Sporları Olimpiyatları’nın 2011 yılında Antalya’da düzenlenmesi nedeniyle bir basın toplantısı düzenleyen Muratpaşa Belediye Başkanı Süleyman Evcilmen ve Doğa Dostları Spor Derneği Başkanı Feridun Tabur, olimpiyatlar hakkında bilgi verdi. 2011 Olimpiyatlarını almak için Avusturya ile çekiştik ve Uluslararası Halk Sporları Birliği’nin yaptığı oylamada olimpiyatlar 26’ya karşı 35 oyla Türkiye’ye verildi’’ dedi.»

Türkiye`nin kanyon haritası çıkarılıyor. Kanyon ve Doğa Sporları Araştırma Derneği`nin (KAD) yaptığı haritalama çalışmalarıyla bu mekanların alternatif turizme kazandırılması amaçlanıyor. İlk olarak Antalya`nın Manavgat ilçesi Köprülü Kanyonu`nda (Tazı Kanyonu) başlatılan haritalama ve numaralandırma çalışmaları tamamladıktan sonra Türkiye`nin doğa sporları, kanyon, mağaracılık, dağcılık, dağ bisikleti, trekking (doğa yürüyüşü), rafting, bot turu ve kano cazibe merkezi haline getirilmesi planlanıyor. Dünyada en fazla kanyon yerinin Antalya ve Fethiye hattında bulunduğu bilgisini veren KAD Başkanı Yılmaz Ece, haritalama ve yer tespitini yaptıktan sonra doğa sporu meraklılarını da belirleyeceklerini kaydetti. Köprülü Kanyon`da 6 gün haritalama ve numaralandırma çalışması yapacaklarını ifade eden Ece, ardında Manavgat sınırları içerisindeki Gökçay, Kasımlar, Değirmenözü, Ahmetler, Kıbrıs ve Hacıobası`nda kanyonlarına yöneleceklerini aktardı. Güneş, kum ve deniz turizmi yanı sıra alternatif turizme ilginin her geçen gün arttığını belirten Ece, Manavgat`ın coğrafi, iklim ve doğal varlıkları bakımında her türlü turizme elverişli olduğunu hatırlattı. Ece, şunları söyledi: `Dünyada en güzel ve doğa sporlarına uygun kanyon yeri Antalya`nın Manavgat ile Muğla`nın Fethiye ilçesinde var. Kastamonu Valla Kanyonu gören yabancı konuklar, doğal güzelliği karşısında hayranlıklarını dile getiriyor. Dünyanın değişik ülkelerinden kanyon, rafting, dağcılık ve trekking meraklısı turistler yol haritası istiyor. Son 3 yıl içinde Avrupa, İskandinavya, Orta Avrupa ve Fransa`da kanyon sporu bir numara haline geldi. Fransa ve Slovakya kanyon sporunda söz sahibi. Biz niye olmayalım. 2010 yılında Manavgat`ın kanyon sporunda dünyada bir numara olacağına inanıyorum. Çünkü destinasyon bölgesinin başka alternatifi yok.`

O2 Dergi | 11 |


“ Zirve Dağcılık İstanbul ile doğayı ve rotaları takip ettik. Gemlik körfezini izleyerek tepeleri aştık, derelerden geçtik”

DOĞA YÜRÜYÜŞÜ:

GEMLİK – YALOVA KURTKÖY TRANS FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU YAZI : ONUR ZORLUER REHBER: MUHİTTİN GÜRÇAY “DOĞA YÜRÜYÜŞÜ BÖLÜMÜMÜZ ZİRVE DAĞCILIK İSTANBUL ŞUBESİ TARAFINDAN DESTEKLENMEKTEDİR.”



Gemlik Cihatlı Köyü’nden yürüyüşümüze başladık. İlk bölümde 1.5 saatlik çarşak yapıdan yükseldik. Vardığımız düz yaylada Gemlik’i solumuza, Yalova’yı sağımıza aldık. Oradan Kurtköy Darıderesi yönüne ilerledik. Dere yatağından bir süre ilerleyip Darıderesi başında yürüyüşü bitirdik. Toplamda 18 km yürüdük ve faaliyetimiz 6.5 saat sürdü. »

O2 Dergi | 14 |




Bu parkur genelde yaz başında rahatlıkla yürünebilecek bir parkurdur. Su içinde, dere yataklarında yapılacak yürüyüşler için bir ön hazırlık diyebiliriz. İçme suyunun bol olduğu, kolay zorluk derecesinde nitelendirdiğimiz bir rota. Bunun dışında kaybolma riskinin olmadığı bir parkur bu. Bir sakatlık durumunda bile çok zorluk yaşanmaz çünkü lojistik imkanlar çok fazla. »

O2 Dergi | 17 |




Zirve Dağcılık Hakkında... Zirve Dağcılık Kulübü’nün asıl amacı dağcılık sporu adına nitelikli sporcu yetiştirebilmektir. Bunun yanında doğaya olabildiğince insanı çekip genel bir çevre bilinci yaratmaktır. Kulübümüzün tanıtımı için çok önemli olan trekking faaliyetleri kişilere yeni bir sporu tanıtıp çevre bilincinin oluşmasına katkı sağlamaktadır. Bu faaliyetlerde üyelerimiz kendi sınırlarını keşfederek, kendilerini ispatlama çabasına girerler. Sonuç olarak hem sportif hem de psikolojik bir ilerleme kaydederler. |O2|

O2 Dergi | 20 |









Macera Yarışlarında Kullanılan Malzemeler : HAZIRLAYAN : BARIŞ ÖZTÜRK Macera Yarışcılarının ekipman’a karşı olan aşkı reddedilemez! Fakat bu, spora başlamak için fazla paraya ihtiyacınız olduğu anlamına gelmez.. Sprint uzunluğundaki macera yarışları için bir çift iyi koşu ayakkabısı, ufak bir sırt çantası, pusula ve bir dağ bisikleti yeterlidir. Altı ile on sekiz saat arasındaki Macera Yarışları (Endurance-Uzunluğunda) temel navigasyon bilgisi içerir ve genelde katılımcıların kendi ekipmanlarını getirmeleri gerekir. Bu uzunluktaki çoğu yarış için zorunlu ekipmanlar az fonksiyonludur. Bunun için zorunlu ekipman listesini yerine getirmek için en hafif ve en küçük ekipmanlar kullanılabilir. Yanınızda götüreceğiniz ekipmanı seçerken yarışın ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmalısınız. Örneğin, pek çok yarışta kafa lambası kullanımı zorunludur. Yarış sırasında karanlıkta kalma ihtimaliniz düşükse bu yarış için küçük bir kafa lambası seçebiliriz. Fakat bazı yarışlarda hava şartları vb. nedenlerden yarış süresi uzayabilir, o nedenle yanımızda daha fonksiyonel kafa lambaları bulundurmalıyız. Ekipmanlar bazen yarış sırasında birbirine karışabilir ve yarıştan sonra ekipmanları çabuk düzenlemek gerekir; bu yüzden bütün ekipmanınıza isminizi yazın(bir takımınız olduğu zaman takım ismini de yazın). Yarış sırasında bir metalik kalem ve permanent marker işinizi görecektir( mürekkep, kumaşa ve tırmanma ekipmanlarına zarar vereceğinden bu ekipmanlarda özel işaretleyiciler kullanılır.) Her zaman yarış performansımızı arttıracak yollar ararız, burada ekipmanlar genel olarak tanıtılmıştır. Kullanım kolaylığı olarak kişisel tercihlere göre değişir bu yüzden iyi çalıştığına inandığınız ve tavsiye ettiğiniz ekipmanlarla ilgili bize mail atınız ki bu faydalı bilgilere burada yer verelim. »

O2 Dergi | 28 |


Genel malzemeler:

Kafa lambası: Kısa yarışlar için Petzl tikka modeli yada muadili lambalar yeterli olacaktır. Fakat bütün gece yol alacaksanız Petzl myo-xp gibi daha kuvvetli ve uzun süreli pil tüketimine sahip kafa fenerleri kullanmak yarar sağlar.

Sırt çantası: Kısa yarışlar için 20lt.lik Salomon Raid Revo (288 gr.) uzun yarışlar için 47 lt. GoLite Speed Pack (910gr.) gibi yaklaşık ağırlıkları 300gr.- 1000gr. arasında değişen macera yarışı için üretilmiş çantalar ağırlık ve kullanım kolaylığı açısından oldukça rahattır.

Pusula: (Silva Ranger 3, Silva Expedition 4, Brunton 8096 )

Roamer cetveli: Koordinat hesaplaması yapmanıza yardımcı olarak yarışlarda işinizi kolaylaştırır. (http://www.macerayarisi.com/antrenman.html )

Koşu ayakkabısı : Ayakkabılar kesinlikle ıslanacağından hafif ve arazi koşusuna uygun ayakkabılar tercih edilmelidir. Salomon XT, Salomon XA Pro 3D, Northface Ultra 103 gibi ayakkabı modelleri tecrübeli yarışçılar tarafından tercih edilmektedir.

Sıvı kapları: Çoğumuzun Camelbag diye adlandırdığı sırt çantasında taşınan hortumlu su torbaları kullanım kolaylığı ve kapasiteleri açısından kullanışlıdır.

Kol saati: Zaman, yükseklik ve nabız ölçümü yapabilen suya dayanıklı bir elektronik saat ile antrenman ve yarıştaki performansımızı kontrol edebiliriz.

O2 Dergi | 29 |


Çorap : Uzun süreli aktivitelerde ayaklar büyük oranda zarar görmektedir. Bu zarar çoğunlukla ayakların ıslanması ve terlemesinden meydana gelir. Bu sebeple kullanmamız gereken çoraplar ayağı tahriş etmeyen ve çabuk kuruyan sentetik çoraplar olmalıdır. Fazla naylon karışımı olan çorapların da ayak tahrişini hızlandıracağı unutulmamalıdır. Soğuk havalarda ıslak geçen bir koşunun ardından ıslak çoraplarla bisiklet etabına girildiğinde ısı kaybınız büyük oranda artacaktır. Kışın yün ağırlıklı çoraplar iyi performans gösterebilir. Bu çorapların yaz için üretilmiş olanlarıda mevcuttur. (69% yün, 30% nylon, 1% lastik)

Yağmurluk: Hafif malzemeden yapılmış soluyabilen ve su/rüzgar geçirmeyen giysiler tercih edilmelidir. Goretex-packlite ve benzeri kumaştan yapılan yağmurluklar hafiflik, rüzgar/yağmur geçirmeme ve soluyabilme özelliklerinden dolayı tüm hava şartlarında rahat etmemizi sağlayabilir. Harita saklama kabı ve harita tutucu: Harita yarış boyunca yanınızda bulunması gerekli en önemli malzemedir.Bu sebeple onu iyi korumalı ve rota takibini kolay yapmak için iyi bir harita kabında taşımalıyız. Bisiklet ile yol alırken harita tutucu kullanmamız hem harita okumada kolaylık sağlar hemde bize zaman kazandırır.

İşaretleme kalemi: Highlighters , marker gibi fosforlu kalem de dediğimiz kalemler harita üzerinde rotamızı çizmek için en önemli malzemelerden birisidir.

Windstopper üst giysi: Rüzgar geçirmeyen ve ıslandığında dahi ısıyı muhafaza eden giysiler rahat etmenizi sağlayacaktır.( Soğuk havalardaki molalarda, ip etabı vb.)

Tişört, şort/tayt: Çabuk kuruyabilen sentetik uzun ve kısa kollu tişört ve şort/taytlar tercih edilmelidir.Uzun süre yoğun eforla kullanılacağından mümkünse antistatik özellikli kumaştan imal edilenler tercih edilmelidir.

O2 Dergi | 30 |


Şapka: Ense güneşliği bulunan şapkalar sıcak havalarda oldukça etkili olmaktadır. Bandana ya da penye kumaştan yapılmış bere tarzı aksesuarlar sıcak bir günün ardından gece etaplarında serin hava ve rüzgarda koruyucu olmaktadır.

Eldiven: Kış aylarında bisiklet eldiveni içine ince sentetik kumaştan yapılan termal eldiven kullanmak ısı kaybına etkili olacaktır. Ayrıca yine windstopper kumaştan yapılan eldivenlerde tercih edilebilir.

Baton: Uzun yürüyüşlerde büyük oranda yükün bir kısmını azaltır. İniş ve çıkışlarda dizde oluşan aşırı yüklenmeyi önler. Bazı sporcular için fazla ağırlık olarak düşünülse bile sağladığı fayda ile uzun yürüyüşlerde taşımaya değer. İlk yardım çantası: Hafif ve tüm takımın ihtiyacını karşılayan, mümkünse doğa sporları ve macera yarışları için üretilmiş su geçirmez çantadan oluşan ilkyardım seti mutlaka gereklidir. ( http://www.adventuremedicalkits.com ) Duct tape/ power tape : Ayakların korunmasından ilk yardıma ,bisiklette ve diğer malzemelerde oluşabilecek arızaların giderilmesi gibi birçok durumda kullanılabilir. Piyasada satılan bantlar oldukça büyük ve ağır olacağından yaklaşık 3-4 m. lik kısmını ufak bir makara yapmak ağırlığı azaltacaktır. Pil: Kafa lambası, bisiklet ön/arka flaşöründe kullanılan piller mümkünse alkalin olmalıdır. Eğer şarjlı pil kullanılacaksa .mA (2500-2700 .mA Ni-MH) yüksek olan pilleri kullanırsak daha uzun süre kullanımı mümkündür. Soğuk havalarda pillerin performansı daha düşük olur. Zor durumda kalmamak için kullandığınız fener ve pilleri antrenmalarda test ederek hazırlıklı olmak mümkündür.

Çakı: Küçük ve hafif bir çakı her an gerekli olabilir.

Düdük: Arazide kaybolduğunuzda ya da takım arkadaşınızı kaybettiğinizde yardımcı olabilir.(Tüm yarışlarda zorunlu malzemeler arasında bulunur.) ( FOX 40 marka düdükler kuvvetli ses çıkarır ve tutukluk yapmaz)

O2 Dergi | 31 |


Bisiklet malzemeleri : Dağ bisikleti: Macera yarışlarında rahatlıkla kullanılan bisikletler cross-country olarak adlandırılan ön amörtisörlü, alüminyum ya da karbon alaşımlı, arazide kullanılabilecek bir bisiklet olmalıdır. Çok farklı özelliklerde ve fiyatlarda olduklarından bütçenize en uygun bisikleti seçmeniz ve alırken iyi düşünerek almanız önerilir. ( Bisiklet mağazalarından daha detaylı bilgi alabilirsiniz.) Tamir seti, yedek iç lastik: Tamir seti, yedek iç lastik ve pompa her zaman yanınızda olmalıdır. Slime gibi patlak önleyici jellerde yarış boyunca sorunsuz ilerlemenizi sağlayabilmektedir.

Far ve arka reflektör : Uzun yarışlarda düşünülerek az pil harcayan modeller kullanılabilir.

Bisiklet kaskı: Yarışma kuralları ve güvenlik nedeniyle kullanılması gereken temel malzemelerdendir. Normal bir bisiklet kaskı ip etaplarında ( tırmanış, iniş vb.) kullanım için üretilmezler sadece bisiklet etabında kullanıma uygundur. Petzl meteo gibi kasklar tüm etaplarda kullanılabilmektedir. Km. saati: Gitiğiniz rotanın uzunluğunu, zamanını hesaplayabileceğiniz bir km. saati rota planlamasında ve performans ayarlamasında size çok yardımcı olacaktır.

Bisiklet eldiveni: Uzun parmaklı eldivenler hem bisiklet eteplarındaki olası düşmelerde etkili olacaktır, hemde orman (çalılık bölgelerde) ve ip etaplarında kullanılabilmektedir.

Bisiklet ayakkabısı: Değişim noktalarında kolay giyilip çıkarılabilen ve hafif ayakkabılar tercih edilebilir.

Bisiklet taytı: Pedli bisiklet taytları uzun mesafelerde rahat etmenizi sağlayacaktır fakat bazı taytlarda bulunan pedler ıslandığında oldukça fazla su tutmakta ve ağırlık yapmaktadır.

O2 Dergi | 32 |


İp etapları: Emniyet kolonu: Hafif ve kolay giyilebilen modeller zaman kazandırır.

ATC / Gri-gri

1 kilitli karabina

2 kilitsiz / free karabina

Tırmanış kaskı:

10 m / 6-7 mm. Statik ip

O2 Dergi | 33 |



“O2 Dergi ekibinden Samet ve Fatih düzcenin patikalarında gezdiler, dağlara yükseldiler, geleceğin doğa sporları merkezlerinden biri olacak Düzce’de coğrafyayı ve doğa sporları olanaklarını keşfettiler.”

DÜZCE “BİR DOĞA SPORLARI CENNETİ” YAZI & FOTOĞRAF : SAMET KESEN


Herşey televizyonda izlediğimiz bir programla başlamıştı. Programda Düzce’nin dağlık alanları ve doğal bölgelerinde yapabileceğimiz doğa sporları tanıtılıyordu. Düzce’nin ekrandaki eşsiz doğasından etkilenerek 3 kafadarlar hemen ertesi gün yola çıktık ve macera başladı. Bizi Düzce’de İl Turizm Müdürü Sayın Özcan Budak Bey karşıladı. Düzce’deki gezimiz boyunca rehberliğimizi bizzat kendisi yaptı. Keşif gezimizim ilk durağında Akçakoca’nın Kurugöl mevkii’ndeydik. Ne ile karşılaşacağımızı bilmediğimiz için yanımızda teknik malzememiz yoktu. Yerel rehberlerden Ahmet Bey eşliğinde Kurugöl’den yürüyüşe başladık. Bir süre dere kenarından devam eden yürüyüşümüz yaklaşık 2.5 km sonra dere içinden devam etti. Bu durum en çok yedek ayakkabı ve elbisesi olmayan bizleri etkileyecek olduysada Düzce’nin muhteşem doğasından etkilenmiş olan bizleri engelleyemedi. »

O2 Dergi | 36 |





Yürüdüğümüz rota zor parkur olarak nitelendirilen yaklaşık uzunluğu 10 km olan bir rotaydı. Parkurun bitiminde bizi muhteşem bir şelale bekliyordu. Burada biraz dinlendikten sonra geri dönüşü daha çok fotoğraf çekebilmek için yine aynı yoldan yaptık. Yürüyüş güzergahında yer yer 25 metreyi bulan yüksekliğiyle bazı sağlam kaya yapıları gözlemledik. Belki geleneksel tırmanış yapabilirdik fakat ne malzememiz ne de zamanımız vardı. Lojistik olarak zor ve uzak bir yer olduğundan tırmanış için pek uygun bir bölge olmadığına karar verdik. İlk günümüzü geçirdiğimiz Kurugöl muhteşem doğası ve lojistik imkanlarıyla yakın zamanda doğa yürüyüşçülerinin vazgeçilmezi olacaktır. İkinci gün Düzce Valisi Sayın Bülent KILIÇ ile yaptığımız güzel kahvaltının ardından Vali bey ile YediGöller bölgesine birlikte gitmek üzere saat 14:00 için randevulaşıp kendimizi Düzce’nin dağlık alanlarına ve yaylalarına attık. Gördüğümüz uçsuz bucaksız dağlık alanlar çok günlük kamplar için oldukça uygun ve güzel yerlerdi. Yerel halkın ince ilgisi ve misafirperverliği, lojistik imkanların fazlalığı, doğa yürüyüşü sporu için gerekli olan nitelikli parkur gibi etmenlerin olumlu oluşu doğa sporlarının bu bölgede yakın zamanda daha da fazla kalkınacağının bir göstergesiydi. »

O2 Dergi | 40 |



Dağ turumuzu Düzce’de çok yaygın olan alabalık çiftliklerinden birinde yemek yemek üzere bitirdik ve sonrasında Vali bey ile buluşup Yedigöller’e doğru bir konvoy eşliğinde yola çıktık. Yolda giderken mola verdiğimiz Yığılca’daki Hasanlar Baraj Gölü bizleri oldukça heyecanlandırdı. Gözlemleyebildiğimiz kadarıyla kano ve kürek gibi su sporlarına uygun olan bölgede aynı zamanda 25-30 metre yüksekliğinde negatif ve balkon yapılarında bulunduğu kaya blokları mevcuttu. Bu blokların köye yakınlığı ve sağlam yapıları da göz önüne alınırsa spor tırmanış için potansiyel bir bölge olabilir. Sonrasında uzun bir araç yolculuğu ile Yedigöller’e vardık. Bu bölgenin eşsiz doğasını yağmur muhalefeti ve zaman darlığı sebepleriyle yeterince inceleme fırsatımız olmadı. Bu noktadan Düzce merkeze dönerek kısa Düzce turumuzu noktaladık. Bu iki günlük kısa serüvenimizde bizlere yardımcı olan Sayın Vali Bülent KILIÇ , İl Turizm Müdürü Sayın Özcan BUDAK , Motorsporları İl Temsilcisi Serkan TUT ve bizlere rehberlik eden tüm yerli halka ve Land Rover Experience Center’a destekleri için minnettarız. |O2|





“Türkiye’de macera sporlarının avangardı konumunda yer alan Team Touareg Turk adına kaptan Ali Rıza Bilal ile macera dünyası, Team Touareg Turk ve ilk defa tecrübe ettikleri, çölde gerçekleşen AbuDhabi macera yarışı üzerine bir röportaj ile macera dünyasını derinlemesine yaşayan Team Touareg Turk takımının iç dünyasını keşfetmeye çalıştık.”

Çöl insanı Touareg’lerin, macera yıldızının gizemine ve gücüne yakışır şekilde en zorlu doğa koşullarını ve psikolojik engelleri aşarak yoluna devam eden,

Team Touareg Turk ile maceraya doğru...

YAZI : HASAN KASAPOĞLU FOTOĞRAF : TEAM TOUAREG TURK

O2 Dergi | 46 |



Team Touareg fikri nereden doğdu? Team Touareg ‘den önce macera yarışlarına nasıl ve neden başladığımızı anlatmak lazım. 5.5 yaşından beri spor yapıyorum. Jimnastikle başlayıp arkasından 3 sene Efes Pilsen’de basketbol oynadım. Arkasından kürek sporuna başladım ve 18 sene kürek çektim. 1992-93 yıllarında fitness eğitmenliği yaparken Camel Trophy seçmeleri yapılıyordu fakat milli takım sporcusu olmamdan dolayı katılamıyordum. 1990-2000 yıllarında küreği bırakıp bırakmama arasında düşünürken 2000 yılında Camel Trophy’e katıldım. Pasifik okyanusu geçilecekti, bütün yarışma suda geçiyordu, katıldım ve başarılı oldum. Uluslararası seçmelere giderken pasaportumda sorun çıkması ve yetişememesi sebebiyle yerime yedek gönderildi. 2000’deki Camel Trophy’nin elemelerinde yaşadığım macera, ekip ruhu, takım çalışması gibi faktörler beni motive etti ve bundan daha fazla yarış olması gerektiğini düşündüm. En iyisi ben bir yarış organize edip bunun aracılığıyla yaygınlaştırmaya çalışayım dedim. Aynı dönemde Trophy Coliseum’u organize ettim ve 3 senedir büyüyen ve gelişen bir organizasyon haline geldi. Kaş’ta Efes Dark sponsorluğunda Efes Dark Mediterranean Challenge yaptım. 2003 yılında birkaç arkadaşımla birlikte Hırvatistan’da bir macera yarışına katılmaya karar verdik. Bu tip yarışlara katıldığınızda takımın bir ismi olması gerekiyor.Takım arkadaşlarımda madem takımı sen kurup toparladın ve organize ediyorsun ismini sen koy dediler. Bir sene kadar önce eşimle Sahra Çölü’nü gezmeye gitmiştim. Touareg kavmi ilgimi çekti. Bu kavim uzun yıllardan beri Fransızlarla savaş içinde ve çölün acımasız doğasında yaşamaya çalışıyorlar. Genellikle ince, uzun boylu ve renkli gözlü insanlar. En önemli özellikleri ise inanılmaz derecede zor yaşam şartlarında hayatlarını idame ettirebilmeleri. Ve bu da bir macera yarışcısının temel özelliklerini yansıtıyor. Macera yarışcısı doğa şartları ne olursa olsun, hava şartları ne olursa olsun yarışa devam etmek zorundadır. Touareg’leri bu nedenle kendime çok yakın buldum. Team Touareg’in simgesi ise Touareg’lilerin inandığı 12 yıldızdan biri olan adventure yani macera yıldızı oldu. Simgedeki yuvarlağın çevresinde 3 tane karo vardır. Üstteki babayı, yanlardakiler çocukları ve yuvarlak olanda onları sarmalamış anneyi temsil etmekte. 2002 yılında Team Touareg Türk amblemide buradan doğmuş oldu. »

O2 Dergi | 48 |


“Team Touareg’in simgesi Touareg’lilerin inandığı 12 yıldızdan biri olan adventure yani macera yıldızı oldu.”


Amacımız başlangıçta yeni yerler görmek, gezmek, yarışmaktı. Şu anda ekibimle birlikte misyonumuzu biraz daha geliştirdik. Bu misyon da Türkiye’de macera yarışlarını yaymak, farklı birçok yerde bunları organize etmek ve bunu uluslararası halde yapmak. Çünkü macera yarışlarının yapıldığı bölge genelde bakir olduğundan oraya alternatif turizm götürebiliyorsunuz. Bu şekildebiz de ülkemizi tanıtma ve alternatif sporları yapanları çekme olanağı buluyoruz. Bunu yaparkende kameraya alıyoruz, belgeseller hazırlıyoruz, televizyon programları yapıyoruz. Gittiğimiz ülkelerde de hem kendimizi, hem ülkemizi hem de yapacağımız yarışları tanıtıyoruz. Macera yarışının tanımını yapar mısınız? Macera yarışının dünyada dolayısıyla Türkiye’de bir federasyonu bulunmamakta. Bunun sebebi çok kapsamlı bir spor ve çok fazla disiplin içeriyor. Ülkenin coğrafi ve iklimsel koşulları disiplinlerde değişiklik gösterilmesine sebep oluyor. Eğer bir kış yarışına gittiyseniz içinde dağ bisikleti var ve çivili lastik kullanıyorsunuz. Trekking var ama hedikle gidiyorsunuz., Cross kayak var kayaklarla yapıyorsunuz, buzul tırmanışı var... Sürekli soğukla ve karla mücadele ediyorsunuz. Yazın gittiğinizde ise kano, rafting, yüzme gibi disiplinler eklenebiliyor. Bu disiplinlere göre techizat bulundurmanız gerekmekte. Macera yarışları 1 gün ila 10 güne kadar yapılabilmekte. Bu sebeple bunun bir belleğe toplanması, sınırlar ve kurallar konulması çok zor. Bu sebeplerden ötürü bir federasyonu bulunmuyor. Ancak belli topluluklar kendi kendilerine farklı ülkelerden toplanıp, dünya ve avrupa şampiyonaları gibi yarışlar düzenliyorlar. Bu yarışları düzenleyenlerin çoğuda şirketler. Dünyada 1980’lerin başında başladı. Özellikle Fransızlar öncülük etti ama Avustralya’da bu konuda çok sağlam ve öncülerdendir. Daha sonra bu yarışlar bütün dünyaya yayıldı. Trinidad Tobaco’dan Costarica’ya kadar birçok ülkede yarışlar yapılmakta. Bu yarışların amacı turizmi yaygınlaştırmaktır. Türkiye’de ise henüz macera yarışları çok yeni. Ben Türkiye’de ilk yarışları yapan kişiyim. 2000’de Trophy Coliseum ile başladık sonrasında Efes Dark Mediterranean Challenge’ı yaptık. Arkasından Salomon eventleri ile yaz ve kış yarışları organize ettik. Sonrasında da Columbia yarışlarına organize ederek Türkiye Şampiyonası niteliğinde KÜRTÜN Macera Yarışları’nı düzenledik. Geçen sene çok önemli bir gelişme olarak yarışımızı uluslararası platformda yaptık ve televizyonda yayınladık. »

O2 Dergi | 50 |





2003’den beri varolmaya adımızı duyurmaya çalışıyoruz. Televizyon programları yaparak gazetelerde yer alarak ve yurt dışına giderek reklam yapıyoruz. Sizi macera sporlarına yönelten ne oldu? Öncelikle doğada olmayı çok seviyorum. Bütün ekipte seviyor. Zaten hepimiz farklı dallarda doğa sporlarıyla uğraşıyoruz. Doğada olduğumuz zaman canlılarla, yeşille, ormanla, kuşla, börtü böcekle birlikte olabiliyorsunuz ve bu bizi çok memnun ediyor. Bir diğeri ise doğadan öğrendiklerimiz. Doğaya karşı gelinemeyeceğini ama doğayla paralel olunabileceğini çok iyi öğrendik ve içimize sindirdik. Gerçek bir doğa sporcusu bunları içine sindirebilmeli. Örneğin Patagonya’da 2 gün inanılmaz yağmur yağdı ve sel çıktı. Dağdan indiğimizde karşımıza geçilmesi çok zor bir nehir çıktı. 3 kişi karşıya yüzerek geçmeyi kararlaştırdık fakat Bakiye bu şekilde geçemeyeceğini söyledi. Bunun üzerine ekip olarak nehrin doğduğu yere kadar yürüdük. Bu ekip uyarısı sayesinde belkide ölümden döndük ve bugün buradayız. Bu örnekte gösteriyor ki macera yarışları tek başına değil ekip halinde yapılmalıdır. Doğa sporcuları genellikle iyi düşünüp karar verebilen daha seçkin daha insancıl yapıya sahiplerdir. Bunun sebebi de bazı şeyleri aşmış olmalarıdır. Bir ayağın yaşam, diğer ayağın ölüm çizgisinde olduğu zamanlarda işten atılma, parasız kalma, terkedilme gibi durumlar komik geliyor. Neredeyse ölümle yüzleştiğin için en büyük duygusal ağırlığı yaşamış oluyorsun. Doğa sporu yaptığınız zaman normal yaşantınızdaki agresifliğinizden eser kalmıyor. Demoralize olduğunuzda size devam etme gücünü veren nedir? Patagonya’da 110 km’lik yürüyüş etabı bataklıkta geçti. Kontrol noktasına yetişmek için az bir zamanımız vardı ve çok ağır ilerliyorduk. Bıkmıştık ve limitlerimizdeydik, sabrımızın limiti, gücümüzün limiti, üstümüzdeki ağır yük günlerce bataklıkta bata çıka yürümek bizi bitirmişti. Ve ben bir yerde çok kötü oldum. Utku bırakalım dedi. Toplanıp koşmamız gerektiğine karar verdik ve koşmaya başladık. Bataklıktan sıyrıldık ve dağlara doğru sert zemine çıktık ve resmen ağlaya ağlaya koştum. Faruk hızlı olmamız için yine çantamı aldı. O sırada kendimi doğacak oğlumu düşünerek motive ettim ve sadece bu motivasyonla ilerledim. Her adımı doğacak oğlumu düşünerek attım. İnsan böylesi sınırlara yaklaştığı durumlarda içsel kanallardan besleniyor. »

O2 Dergi | 54 |





Abu Dhabi yarışından bahsedebilir misiniz? Abu Dhabi zor geçti. Sadece 2 günlük çöl etabı nonstop’dı. Bunun dışında sürekli aşamalar halindeydi. Tecrübe ve yaşımız itibariyle hız yarışı bize pek uygun değil. Aşama yarışlarında bu nedenle dez avantajlıyız. Fakat trekking etaplarında çok iddialı ve iyi gidiyoruz. Bu nedenle de Abu Dhabi yarışında bizim için en iyi geçen etap çöl etabı oldu. Çöl etabında bize verilen süre 30 saat oldu. Sabah 6:00 gibi başladık ve 9:00’a kadar koştuk. Saat 9:00 da hava sıcaklığı çok fazla arttı ve yaklaşık 35 dereceyi buldu. Sıcaklık performansımızı çok etkiledi ve öğleye doğru dizlerimin üzerine çöktüm ve “ben artık gidemiyorum” dedim. İnanılmaz derecede dehidre olduk. 27 saat boyunca hiçbirşey yiyemedik. Bu etabı Faruk arakdaşımın yardımıyla tamamladım. Çöl etabında tüm noktalara ulaşabilen 15 ekipten biri olmayı başardık. Bisiklet etapları çok hızlıydı. Dağ bisikletiyle ortalama 35km hızla ilerleniyordu ve bu hız bizim için yüksekti. Dolayısıyla bu etapta gereken tempoyu yakalayamadık. Abu Dhabi de çözmekte zorlandığınız, ilk defa karşılaştığınız etaplar oldu mu? Bizi bir tek yarışın aşamalardan oluşması zorladı. Bunun dışında kanoda çok iyi başladık. İlk defa yelkenli seakayak kullandık. İyi adapte olduk. Fakat rüzgarı yandan yediğimizde kano yan yatıyordu ve bu aşamada oldukça zorlanıyorduk. Güzel bir tecrübe oldu. Bizim en fazla tecrübe etmek istediğimiz çöl etabıydı çünkü çölün uçsuz bucaksız hiçliği muhteşem birşeydi. Bisiklet konusunda ekip olarak çok iyi değiliz. Bu da tecrübemizden dolayıdır. Takım o zincirin en zayıf halkası kadar güçlüdür. Her ekip üyesi kendi fiziksel gelişimine uygun etaplarda daha iyi gidiyor. Bakiye yürüyüşte benden çok daha iyi. Ortalamada ben 30 kilo kadar ağırım. Ve kürekçilikten dolayı ayak bileklerim diğer ekip üyeleri kadar güçlü değil. Bel konusunda ise ben daha iyi durumdayım. Ekip bu konuda zaman zaman sıkıntı yaşayabiliyor. Herkesin disiplinine göre avantajı ve dezavantajı var. |O2|

O2 Dergi | 58 |





“Doğayı ve doğada olmayı bir yaşam biçimi olarak benimsemiş ve içini fotoğraf kareleri ile boşaltan sualtı fotoğraf sanatçısı Murat Aksu ile doğa sporu olarak sualtı ve sualtı fotoğrafçılığı üzerine konuştuk. Fotoğraflar ile sualtı dünyasının renkleri arasında dolaşmaya hazır olun...”

SUALTI FOTOĞRAF SANATÇISI:

MURAT AKSU YAZI : HASAN KASAPOĞLU FOTOĞRAF : MURAT AKSU



Su altı maceram üniversite yıllarında başladı. Öncelikle çok fazla fotoğraf çekerdim. Boş zamanlarımı tamamen buna adapte etmiştim. Tatil için gideceğim yerleri bile fotoğraf karelerinde nasıl duracaklarını düşünerek seçerdim. Dalış konusuna gelince. Aslında dalış ile tanışmam da çok eski değildir. 2000’lerin başında dalmaya başladım. İlk dalışlarımda fotoğraf makinesi ile dalmaya pek heveslenmedim. Sonradan bir arkadaşımdan temin ettiğim su altı fotoğraf makinesi ile su altında fotoğraflar çekmeye başladım. Ama elimdeki makina yetersiz gelmeye başladı ve bu aktiviteyi bugünlere kadar getirdim. İlk zamanlarda yüksek lisansımı su altında yapmak kafamda yoktu. Su altı fotoğrafında kişisel patlama noktam Recep Dönmez ile gittiğimiz bir Malezya dalışı oldu. Recep hocam sayesinde inanılmaz derecedeki ilerlemeyi çok kısa bir sürede katettim. Bunda fotoğraf altyapısına sahip olmamın çok büyük etkisi oldu. 2000 yılından beri tüm tatillerim dalış tatiline döndü. Tüm boş vakitlerimde nasıl su altına giderim diye hesaplar yapıyorum. Kameram su altındaki en önemli parçam. Artık kamerasız dalmayı hiç düşünmüyorum. Çünkü hiç beklemediğiniz dalışlardan çok iyi kareler elde edebiliyorsunuz. Şu anda en büyük sıkıntım proje çalışamamak. Şu noktada Kaş’a gidip 3 balık çekmek beni tatmin etmemeye başladı. Kafamda büyük soluklu projeler var. Örneğin Çanakkale’deki batıklar hakkında tarihsel bir araştırma yapıp bunu takiben detaylı bir sualtı çekimi yapabilirim. Denizde enteresan şeyler de yaşıyorum. Birkaç defa ufak dalış kazaları da yaşadım. Bunlar ekipmana hakim olmadığım zamanlarda sorunsuz atlattığım ufak maceralardır. Dalış esnasında tutunduğum yerlere zarar vermemek için eldiven kullanmıyorum. O esnada tutunduğum yerlerdeki toksik canlılardan dolayı parmaklarım şişiyor ya da ellerim soyuluyor. Buna rağmen o halde çekime devam ediyorum. Dalış fotoğrafçılığı çok ciddi bir senkronize çalışmayı gerektiriyor. Dalış partnerinizi çok iyi tanımanız ve onunla çok zaman geçirmeniz gerekli. Denize ve doğaya çok saygılı olmak ve su altında iz bırakmamak gerekir. »

O2 Dergi | 64 |





Murat Aksu’nun dünyasında neden doğa sporları var? Sizi bu dünyaya yönelten şey nedir? Bu öncelikle benim kişisel merakım. Öğrenmeye karşı bitmek bilmeyen bir açlığım vardır. Yaptığım aktivitelerin hepsi içgüdüsel, yaşama kattığım değerlerle ilgili. Zamanı boşa harcamaya dayanamıyorum. Hayatta yapacak çok fazla şey olduğuna inanıyorum. Ben çılgın doğa sporları yapmış birisi değilim. Kayak ya da dağcılık gibi extreme sporları deneyim etmedim. Doğayı daima sakin yönüyle yaşadım. Bu kapsamda deniz benim için çok önemli. Şehir hayatının yorgunluğunu denizde atıyorum. Doğa sporlarının bir yaşam tarzı olduğu tartışılmazdır. Bu sporları yapan kişilerin hayatlarını bu sporlara göre yaşadığını görüyoruz. Bende onlardan biriyim. »

O2 Dergi | 68 |





Su altı fotoğrafçılığının Türkiye’deki konumu nedir? Bu branştaki fotoğrafın malesef alıcısı yok. Daha önce birçok dergiyle görüşmemize rağmen konuştuğumuz prensiplerin hepsi malesef lafta kaldı. Yalnız hobi olarak çok güzel ve eğlenceli bir aktivite. Profesyonel anlamda henüz bir gelişme aşamasındayız hatta başlangıçtayız diyebiliriz. Bunda malzeme fiyatları, dalış camiasının ilgisi gibi etkenlerde oldukça etkili. Recep Dönmez hocamız bu konuda Türkiye’nin büyük şansıdır. Sahip olduğu birikimi ve deneyimi aktarmak için çok ciddi çalışmalar yapıyor. Su altı fotoğrafçılığını daha genç kitleye yayıyor ve uzun süredir bu konuda öncülük ediyor. |O2|

O2 Dergi | 72 |





“Bisiklet sporunun en extreme noktasında, downhill dünyasından Onur Yağcı. Kanada’da ki deneyimleri, birikimleri ile bisiklet dünyasından farklı bir perspektif.”

DOWNHILL:

ONUR YAĞCI YAZI : SAMET KESEN FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU

O2 Dergi | 76 |



Bisiklet serüvenin nasıl başladı? Benim bisiklet serüvenim ortaokula gittiğim yıllarda başladı. Eskiden Ortaköy’de Atölye doğa sporları mağazası vardı. O zamanlar onların ithal ettiği bir modelle bisiklete başladım. Peki bu bisiklet alımının altındaki sebep neydi? Yani durup dururken mi gidip aldınız bisikleti? Aslında bisikletten önce babam bana daha bisiklete binmeyi bilmezken motorsiklet aldı. Ufak benzinli model bir KTM ile başladım. Arkadaşlarımla gezerken ben motora biniyordum onlar bisiklete. Bende babama bana bir bisiklet almasını söyledim. Sonradan bisiklet tabi çok daha fazla hoşuma gitti. Çünkü sessizdi. Peki ailende doğa sporları yapan kimse var mı? Evet, babam yelkenci. Hatta kendisi şu sıralarda Ayvalık taraflarında teknede. Aile yapısı olarak da çok rahat bir aileyiz. Hiçbir zaman onu yapma, bunu yapma, düşersin, bir yerin kırılır gibi sözler duymadım. Bana söylenen hep yap yapabildiğin kadar sözü oldu. Ailemin hep desteğini aldım. Amacım adrenalini hep belli seviyelerde yaşayabilmek. Gördüğünüz gibi atlıyorum zıplıyorum. Ben bu zevki motorsiklet ile yaşamak isteseydim daha fazla sınırları zorlayarak yaşamam gerekecekti. Downhill ile daha risksiz daha fazla adrenalin yaşıyorum. İlk bisikletini aldın ve Türkiye’de başladın.Sonrası? İlk etapta buradaki bazı gruplarla Belgrad Ormanları’na gitmeye başladım. Baktım ki bu iş sarıyor altımdaki bisikletin yetersiz kaldığını farkettim. Yeni bir bisiklet arayışına girince Almanya’da bir fuara gittim ve orada kendime uygun iyi bir model buldum. O bisikletle beraber mtb-tr’den arkadaşlarla daha fazla faaliyet yapmaya başladım. Bu faaliyetler esnasında Türkiye’nin birçok yerini görme imkanım oldu ve bu işi çok sevdiğimi anladım. O zamanlar lisedeydin sanırım? Evet bu dönem orta son sınıf ve lise dönemimi kapsıyor. O zamanlar Kapadokya’da peri bacaları arasında çok sürüş yaptım. Ama yavaş yavaş yokuş yukarı sürüşlerin beni zorladığını keşfettim. Amacım mesafe katetmek değildi. Ama yinede günde 50 km sürüyordum. Daha sonraları benden birkaç yaş büyük bir bisikletçi arkadaşım Amerika’da downhill inişlerine başladı. Onunla beraber burada ilk downhill inişimi yaptım. Sonrasında Kanada’ya gidince orada herşey benim için baştan başladı. Hayal ettiklerim ve gördüklerim arasında çok fark olduğunu gördüm. »

O2 Dergi | 78 |



Kanada’ya giderken orada bisiklet ile uğraşacağını düşünerek gittin o halde. Evet Kanada’yı seçmemin en büyük sebeplerinden birisi de buydu. Oraya gidince yavaş yavaş etrafı tanımaya başladım. Ve Whistler bisiklet parkını keşfettim. O sene daha 2. Senesiydi, yeni açılmıştı. O zamanlar Türkiye’den gelen biri olarak kendimi bisikletçi sanıyordum. Anladım ki meğer alakam yokmuş. Kanada’da zamanla kendimi geliştirdim. Öncelikle teknik açıklarımı kapattım. Ufak bir yerden atlamakla büyük bir yerden atlamanın teknik olarak farksız olduğunu, aradaki farkın psikolojik yeterlilik olduğunu keşfettim. Kanada’da ilk sene bisikletim yoktu, hep kiralıyordum. Sonradan bana en uygun olan modeli seçip satın aldım. Yeni bisikletime alışınca da Nortshore bölgesinde tamamen doğal parkurlardan iniş yapmaya başladım. Yurtdışında macera sporlarının işleyişi nasıl? Kendi bulunduğun ortamlardan örnek verebilir misin? Benim downhill yaptığım bölgede duvar tırmanışları, MTB, kayak ve snowboard gibi sporların en iyi temsilcileri ile bu sporları yapma imkanım oldu. Yurtdışında özellikle MTB ile ilgili olarak konuşmak gerekirse çok yatırım ve neredeyse tüm kayak merkezleri yazın bisiklet pistleri olarak kullanılabiliyor. Peki yurtdışında bu sporlar için devlet desteği var mı? Bunun en güzel örneği Whistler bisiklet parkı. Yazın tüm sezon telesiyejlerle çıkıp seviyene göre farklı parkurlardan iniş yapabiliyorsun. Peki o dönemde Türkiye’de olsaydın senin için nasıl olurdu? Mutlaka şimdiki gibi bir bisikletçi olamazdım. Hatta bisikleti komple bırakmış bile olabilirdim. Sonuçta burada oluşmuş bir downhill camiası yoktu. İmkanlar ve malzemeler oldukça sınırlı. Zaten zamanın ve belli bir paran olmadıkça bu işi yapman oldukça zor. Buraya dönünce yeni birkaç kişi ile tanıştım ve beraber Kartepe, Uludağ gibi yerlerde sürmeye başladık. Bu faaliyetler esnasında en çok Uludağ’ı sevdim. Downhill ve Freeride karıştırılan kavramlar. İnişin downhill olabilmesi için mutlaka yol dışında yapılması gerekir. Aslında dowwnhill’i bir noktadan diğerine en hızlı şekilde inmek olarak tanımlayabiliriz. Freeride daha çok eğlence ve teknik sürüş üzerine olan stildir. »

O2 Dergi | 80 |



seviyorum. Bu outdoor sporların bana getirdiği tek negatif şey askerliği komando olarak yapmış olmamdır. Bu Bu spor çok özel ilgi gerektiren, her insanın hemen uzun dönemde zorla birçok şey yapmak zorunda kaldım. yapamayacağı bir spor. Denge ve bisiklet üzerinde çok Ve bu durum beni yıprattı. Doğada zevk alabilmek için yaptığınız aktiviteyi kendi isteğinizle yapmanız gerekir. zaman geçirmek gerekiyor. Downhill için ne diyebilirsin? Nasıl bir spordur bu?

downhill’in Bunların hepsi senin için ne ifade ediyor? Sana bunu Türkiye’de yaptıran mekanizma nedir? düşünüyorsun?

geleceğiyle

ilgili

ne

Bu sorunun cevabı sanırım tüm doğa sporu yapan- Downhillin geleceğinden hala umutluyum. Ama bu kısa lara göre aynıdır. Bu sportif olmakla doğayı ne kadar bir süreç olmayacaktır. Öncelikle teşvik gerekli. İnsanlar kendi kendilerine gelişiyorlar. Olanaklar kısıtlı ama sevdiğinle alakalıdır. arttırılmalı. Yapılacak ufak yatırımlarla özellikle Kartepe Tabi zevk alabilmek için aldığın risk ve elde ettiğin adre- çok iyi bir downhill parkı olabilir. nalin patlaması... Bu bir özgürlük hissi, kendi limitlerini Türkiye’de bu spor için nelere ihtiyacımız var? görme olayı. Başka sporlar yaptın mı?

Öncelikle bisiklet camiasının bu türe daha çok ilgi göstermesi gerekir. Sonrasında mağazaların daha fazla Kanada’da tırmanış dersleri aldım. Ama downhill ka- freeride bisikletler getirmesi gerekiyor. Bu bisikletler dar zevk alamadım. Ben daha çok bir alet kullanarak ulaşılabilir fiyatlara satılabilirse downhill gelişimi daha adrenalin salgılamayı seviyorum. Bazı limitlerin eşiğinde hızlı olacaktır. |O2| yaşamayı çok seviyorum. Zorluk çekmeyi, gelişmeyi

O2 Dergi | 82 |


oksijen oksijen oksijen oksijen oksijen oksijen oksijen

O2 Dergi Doğa, Macera Sporları ve Yaşam Kültürü

O2 Dergi | 83 |



R

EKLAM

HEDEFİNİZE ULAŞMAK İÇİN DOĞRU YERDESİNİZ !

Reklam seçenekleriniz için; info@oxygenoutdoor.net


“ Özgürlüğü gökyüzünde arayan yamaç paraşütçülerinin Adapazarı - Serdivantepe’den atlayışlarına tanıklık ettik. Yamaç paraşütünün ustalarından Tahsin Tekin ve Yurdaer Etike ile doğa sporları ve yamaç paraşütü üzerine söyleşiler gerçekleştirdik. “

Yamaç Paraşütü :

Gökyüzünün Özgürlüğü Adapazarı -Serdivantepe YAZI FATİH BULUT

FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU



Tahsin TEKİN’in gözünden yamaç paraşütü...

Türkiye’de

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 1945 doğumluyum, 63 yaşındayım. Yaklaşık 20 senedir yamaç paraşütü yapıyorum. 1989 yılında Tunç Elmasoy isimli bir arkadaşımız İsviçre’de yamaç paraşütü eğitimi almış. 8-10 kadar kişilik bir ekiple kendisinden eğitim alarak bu spora başladık. Tabi uçuş zaiyatlarımız oldu, o gruptan şu anda birkaç kişi kaldık. İlk başta 8-10 kişi başladığımız hadise, bugün zannediyorum birkaç bini bulan paraşütçü sayısına ulaştı. Yamaç paraşütünün yaygınlaşmasıyla birlikte yarışmalar öne çıkmaya başladı ve ülkemizde de çok iyi pilotlar yetişmeye başladı. Bildiğiniz gibi yamaç paraşütü adrenalini yüksek olan bir spor. İşin doğası gereği tehlikeli gibi görünsede, kural ihlali yapmadığınız sürece tehlike yönünden diğer doğa sporlarından farklı değil. Oran olarak baktığımızda da farklı olmadığını görmekteyiz. İlk yıllarda kask, bot vs. gibi malzeme eksikliklerimizden dolayı kaza oranları daha fazlaydı. Fakat şuanda imkanlar çok daha iyi ve gençler çok daha iyi eğitim alıyorlar. Haliyle kaza oranları da gittikçe düşüyor. Türkiye’de yamaç paraşütünün gelişmesiyle birlikte neler değişti? Şöyle bakmak lazım. Bizim uçtuğumuz paraşütler son derece iptidai paraşütlerdi. Süzülme oranları 1’e 4 civarındaydı yani 4 metre gittiğiniz anda paraşüt 1 metre alçalırdı. Bugünki paraşütlerin süzülme oranları ise 1’e 9 , 1’e 10 civarlarında. Paraşüt teknolojisi çok büyük bir gelişme kaydetti. Hem daha iyi uçma özelliği kazandılar hem de daha emniyetli hale geldiler. Kullandığımız diğer ekipmanların gelişmesiyle birlikte birçok kolaylık sağlandı. Örneğin GPS sayesinde yerinizi bulma imkanı çok daha kolaylaştı ve modern bir hale geldi. Yamaç paraşütü yapmak yerine farklı bir spor yapmayı ya da evinizde oturmayı seçebilirdiniz. Sizi buna iten ne oldu? Yamaç paraşütü herkesin yapamadığı farklı bir spor. Uçmak tarihin ilk dönemlerinden beri insanda bir tutku haline gelmiştir. Hezarfen Ahmet Çelebi de buna öncelik edenlerden bir tanesiydi. Uçmanın verdiği keyfi ben, başka hiçbir şeyde hissemedim. İlk yaptığımda kayak bana çok esaslı ve heyecanlı gelmişti ama yamaç paraşütünü gördükten sonra buna hiçbirşeyin erişemeyeceğini düşündüm. »

O2 Dergi | 88 |





Ailenizin yamaç paraşütüne tepkisi ne oldu? Herkes alışıyor, öyle söyleyeyim. Başlarda tabi herkes aman uçmayın etmeyin diyor, fakat bakıyorlar bizden pek vazgeçen, fikir değiştiren kimse yok o zaman mecburen bize katılıyolar. Türkiye’nin yamaç paraşütü açısından ilerideki konumu konusundaki düşünceleriniz nedir? Öncelikle coğrafi konumdan Türkiye bu spor için mükemmel bir yer. Türkiye yeni ve güzel yerlerin keşfedilmesi bakımından çok çekici. Özellikle kıyı kesimlerinde çok güzel uçuş bölgeleri var. Ölüdeniz bunlardan bir tanesi. İç kesimlerde de mesafe uçuşları için ideal birçok bölge var. Çankırı/Bayramören bunlardan bir tanesi. Bu sene Bayramören’de hem Türkiye Şampiyonası’nı hem de Dünya Kupası hazırlık maçını düzenliyoruz. Ümid ediyorum ki bu bölgede birçok Türkiye rekoru kırılacaktır. Türkiye’de yamaç paraşütüne başlamak isteyenlere yol gösterebilir misiniz? Bu konuda eğitim veren arkadaşlarımız var. Bu eğitimler kişisel olduğu gibi son dönemlerde yavaş yavaş okul ya da müessese olarak da verilmeye başlandı. Bunlardan herhangi birine kaydolarak birkaç farklı seviyede verilen eğitimleri alıp bu spora başlayabilirsiniz. »

O2 Dergi | 92 |





Yurdaer ETİKE’nin perspektifinden yamaç paraşütü dünyası... Yamaç paraşütüne nasıl başladınız? Yamaç paraşütüne özel bir okulda başladım. Haftasonları eğitimlere katıldım ve bu şekilde devam ettim. O zaman profesyonel olarak çalışıyordum. Yamaç paraşütü dışında hangi doğa sporlarını yapıyorsunuz? Yamaç paraşütüyle aynı dönemlerde sportif kaya tırmanışı yaptım. Bunların öncesinde dalış ve bir dönemde windsurf yaptım. Bunlardan farklı olarak serbest paraşüt yapıyorum. Fakat zamanımın önemli bir kısmını yamaç paraşütü alıyor. Bu nedenle diğerlerine neredeyse hiç zaman ayıramıyorum. Arada uçak paraşütü olabiliyor.. Neden ağırlık yamaç paraşütünde? Diğer doğa sporlarıyla benzer yanları var. Seyahat etmek, doğada olmak, farklı mekanlar, farklı coğrafyalar görebilmek, farklı insanlarla tanışmak, şehirden ve şehrin kargaşasından , stresinden uzaklaşmak gibi... Bunların dışında ise bu sporun özü bana, beklentilerime hitab ediyor. Yamaç paraşütünün belirli aşamaları var . Uçmayı öğrendikten sonra Cross Country yarışma aşamalarına geçiyorsunuz. Cross Country sadece bir spor değil, problem çözme, strateji geliştirme, risk yönetme, doğru karar verme gibi birçok faktörü yani hem fiziksel hemde zihinsel bir boyutu var. Bunun yanında uçmak ciddi keyif verici birşey. Vücut fizyolojisini, kimyasını değiştiren birşey. Dolayısıyla tercih sebebim bu ve hayatımın önemli bir kısmını kaplıyor, özellikle son 4-5 senedir. Ne kadar sıklıkta uçuyorsunuz? Bundan 4 sene önce işi bıraktım. Ayda 10-15 gün hayatımı kazanmak, sürdürebilmek için part-time çalışıyorum. Kalan günlerde de olabildiğince uçuşa zaman ayırmaya çalışıyorum. Geçen sene yaklaşık 170 saat uçtum. Türkiye ortalaması için oldukça yüksek bir rakam. Yaz tatillerinde belli organizasyonlar yapıyoruz, XC kamp, Cross Country kamp, rekor denemeleri, Türkiye mesafe rekoru denemeleri gibi. Bu ve benzeri uzun soluklu ekspedisyon tarzı projelerimiz olabiliyor. »

O2 Dergi | 96 |



Başlangıçta ailenizin tepkisi oldu mu? Genelde fazla tanınmadığı ve tehlikeli bir spor olarak görüldüğü için tepkileri oldu. Genelde gündeme kazalarla gelen bir spor türü. Dolayısıyla yakınlarınız korumacı yaklaşıyorlar. Başınıza birşey geleceğini extra ve anlamsız risk aldığınızı düşünüyorlar. Getirisini göremiyorlar. Tabiki içinde sistemik bir risk var. Sonuçta bu işi yapanla yapmayan arasında bir fark var. Ne kadar doğru yaparsanız yapın bir risk üstleniyorsunuz. Ama çan eğrisinin biraz daha muhafazakar tarafında yer almaya çalışarak, kendinizi geliştirerek, eğitiminizi, tecrübenizi artırarak ve kendinizi iyi tanıyarak onları yönetmeye çalışıyorsunuz. Türkiye’de yamaç paraşütünün durumu hakkında ne düşünüyorsunuz? Çok gelişiyor. Özellikle son yıllarda üniversite kulüpleri ciddi şekilde insan olarak besliyor bu sporu. Çok fazla öğrenci ve uçucu pilot yetişiyor. Fakat ileri seviye, yarışma ve Cross Country seviyesinde pilot yetişmesinde üniversiteler yetersiz kalıyor. Çünkü üniversite 3-4 senelik bir süreç. Belli bir seviyeye geldiklerinde, orta seviye pilot aşamasına geldiklerinde ünivesite bitmiş oluyor. Ondan sonrası kendilerine kalıyor. Üniversiteden ayrılıp iş hayatına girdikleri sırada bir kesiklik oluyor. Biz bu işi seven, bu işe gönül vermiş insanlarla birlikte bu insanları bir miktar motive etmeye çalışıyoruz. Diğer taraftan da özel sektörde de bir dinamizm mevcut. Herkesin bir şekilde desteğiyle yamaç paraşütü ciddi bir ivme kazandı son yıllarda. Biz de uçucu pilotlar olarak çeşitli çalışmalarda bulunduk bu süreçte. Yaptığımız çalışmalar neticesinde Hava Sporları Federasyonu kuruldu. Federasyonun da daha değişik bir ivme katacağını düşünüyorum. Hem bu sporu düzenlemede hem de kontrolsüz büyümesini engellemede... Bir düzenleme ve denetleme organı olmadığı zaman gelişme hep iyi tarafta olmuyor, arada kötü örnekler ve uygulamalarda ortaya çıkabiliyor. Bunun dışında federasyon, devlet kaynaklarından bir miktar bu spora aktarılmasını sağlayacak. Dolayısıyla ciddi anlamda olumlu etkisinin olacağını düşünüyorum. Eskiden yurtdışı dünya şampiyonalarında task bitirebilen, gol yapabilen yarışmacımız yokken, şimdi taskların tamamında gol yapan, başarı sıralamasında 100’de 30’a giren yarışmacılarımız var. Son dünya şampiyonasında takım olarak 44 ülke arasında 21. olduk. Bunlar çok ciddi başarılar ve gelişmenin göstergesi.»

O2 Dergi | 98 |



Uçmak nasıl bir duygu? Öncelikle bu insan fizyolojisine, doğasına aykırı birşey. Buna göre kurgulanmamış bizim vücudumuz. Bunun yarattığı tabi bir heyecan, korku ve bununla birlikte haz duygusu var arkasından gelen. Belli bir aşamaya geldikten sonra, iyi pilot olmanın bir göstergesi de korkunuzu, heyecanınızı, endişenizi yönetebilmek. Ne kadar iyi yönetirseniz, o kadar iyi performans sergiliyorsunuz. Ama ben her uçtuğumda vücudumdaki kimyasal değişimi hissediyorum. Mesela 20 gün uçmadığım zaman çok sinirli oluyorum. Yazın daha sık uçuyorum ama kışın kötü sezonlarda 20 gün uçamıyorsunuz. Belki kendiniz fazla farketmiyorsunuz ama etrafınızdaki insanlar sizin daha sinirli daha az toleranslı olduğunu söylüyor. Bir şekilde sizi değiştiriyor. Birşeyleri başarmanın, uçmayla alakalı değil, diğer doğa sporlarında da var, başarmanın belli hazları var. Küçük başarılar kazanıyor, küçük hedefleri gerçekleştiriyorsunuz. Bunların verdiği haz duygusu var. İkisi birleştiğinde daha yoğun bir duygusal durum oluyor. |O2|

O2 Dergi | 100 |




ANKARA TEPELERİNDE ORIENTEERING RÜZGARI ESTİ!

ODTÜ-OPEN 2009 YARIŞI YAZI : ZEYNEP YURTKURAN

FOTOĞRAF : HASAN KASAPOĞLU


Orientiring, şehrin içinde, parklarda, tarihi yerlerde, kısacası haritası olan her türlü arazide yön bulmaya becerisine dayalı yapılan bir spor dalı. Fiziksel kondisyon kadar harita okuma ve doğru rotayı seçme yeteneğinin birlikte geliştirilmesinin önemli olduğu orientiring, 7 den 70’e, doğa, tarih, macera ve spor yapmayı seven herkesin ilgisini çekerek, günden güne yaygınlaşmakta ve halk arasında da gittikçe benimsenen bir spor dalı haline gelmektedir. ODTÜ-OPEN 2009 heyecanı tüm Ankara’ya yayıldı! Geçen sene ilk defa uluslararası standartlara göre düzenlenen yarış etkinliğimizi, bu sene iki katına ulaşan katılımcı sayısıyla gerçekleştirerek, Türkiye çapında yine büyük beğeni ve övgü topladık. Organizasyonunda 100’e yakın lisanslı sporcusundan 65 kişilik gönüllü çalışan bir öğrenci ekibin özverisiyle hazırlanan ODTÜ-OPEN, amatör ruhla gerçekleştirilen profsyonel bir yarış olarak dikkat çekiyor. 25-26 Nisan 2009 tarihlerinde, 310 sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen ODTÜ - OPEN 2009’da gelenek bozulmadı ve ilk gün gündüz Ankara Kalesi, gece ODTÜ Kampüsü, ikinci gün ise ODTÜ Yalıncak arazisi olmak üzere iki günde üç yarış etabı şeklinde gerçekleştirildi. Sporcular bir yandan orientiringin farklı disiplinlerinde yarışmanın tadına varırken bir yandan da Ankara’nın hem doğal hem de tarihi güzelliklerini görme fırsatı yakaladı. Başta Ankara, İstanbul ve İzmir olmak üzere 9 farklı ilden ve üç farklı ülkeden sporcunun yarıştığı ODTÜOPEN 2009’da, 21 farklı kategoride sporcular arasında kıyasıya bir madalya mücadelesi yaşandı. Bu kategoriler kapsamında 10 yaşından 45 ve üstü yaşlara kadar tecrübe gerektiren parkurların olmasının yanı sıra, halka açık kategorilerde yarışan birçok kişi de ilk kez orientiring heyecanı tatma şansı yakaladı. 18 yaş ve altı kategorilerde 85 çocuk sporcu, 120’yi aşkın yeni başlayan ve 105 deneyimli sporcunun ter döktüğü yarış, teknik detayları bakımından da oldukça beğeni topladı. Etkinlik direktörü Erdinç Taşel koordinatörlüğünde hazırlanan parkur haritaları planlanırken her kategorinin yaş durumu, tecrübesi ve sportif kapasiteleri göz önünde bulunduruldu. Ankara Kalesi’nde başlayan etapların kategorilere göre mesafeleri; en kısa 450 m ile en uzun 2 km, ODTÜ Kampüsü gece yarışı için en kısa 975 m – en uzun 4,7 km ve ODTÜ Yalıncak uzun mesafe yarışı ise; en kısa 2 km – en uzun 10,4 km aralığında değişim gösterdi. Ankara Kalesi ve ODTÜ Kampüsü etapları hıza dayalı park orientiring yarışları olması açısından güzel bir örnek oluştururken, ODTÜ Yalıncak arazi etabı, yer yer kayalık ve engebeli arazi şartlarında sporcuların kondisyonlarını ve beraberinde teknik harita bilgilerini sınamalarını sağladı. »

O2 Dergi | 104 |



ODTÜ Orienteering ve Navigasyon Takımı ilklere imza atmaya devam ediyor. Bundan tam 9 yıl önce Türkiye’nin ilk üniversite takımı olarak yola çıkıp, Ankara başta olmak üzere yurt çapında orientiring sporunun tanıtılmasında, hafta içi ve hafta sonu antrenmanları ve düzenlediği özel yarış organizasyonları ile yıllardır katkıda bulunmaktadır. Özel yarışların yurtdışında oldukça yaygın olmasına rağmen, geçtiğimiz yıla kadar, ülkemizde sadece İstanbul Orientiring Grubu’nun düzenlediği geleneksel 5 gün yarışları ile sınırlı kalmaktaydı. ODTÜ Orienteering ve Navigasyon Takımı hem Ankara’da doğa sporu yarışlarının gerçekleştirilmesinde öncülük etmek hem de diğer spor kulüplerine örnek teşkil ederek, özel yarışların artmasında teşvik edici rol üstlenmiştir. Özel yarışların düzenlenmesi orientiring sporunun gelişmesi açısından oldukça önemlidir. Özel yarışlarla hem kulüpler organizasyon deneyimlerini geliştirmekte, hem de antrenman parkurlarına göre çok daha fazla sporcunun katılması sayesinde basın kuruluşlarının ilgisini daha çok çekebilmekte ve daha fazla kişinin orientiring sporuyla tanışmasında katkıda bulunmuş olmaktadırlar. Ayrıca uluslararası vizyonda da yabancı sporcuların ilgilerini çekerek, etkinliklerin duyurularını daha aktif bir şekilde yapabilmektedirler. »

O2 Dergi | 106 |





Orientiringin Gelişimi için ODTÜ Orienteering ve Navigasyon Takımı Neler Yapıyor? Takımımız orientiring sporunun yaygınlaşmasında oldukça önemli bir alt yapı olan; özel orientiring haritalarının çizilmesinde katkı sağlayarak, ODTÜ kampüs içi, Yalıncak arazisi ve Ankara Kalesi’nin haritalarını hazırlanması için hem kendi bünyesindeki hem de orientiringin anavatanı olan İsveç’ten uzman haritacılar ile çalışmıştır. Böylece bu alanlarda birçok antrenman ve etkinlik düzenlenmesine öncülük etmektedir. Takımımızın haritasının çizilmesinde ve güncellenmesinde öncülük ettiği diğer yerlere Oran ormanları, ODTÜ Kuzey Kıbrıs Kampüsü başta olmak üzere haftasonu antrenman parkurlarını düzenlediği Ahlatlıbel ve Beynam arazileri de örnek verilebilir. Takımımızın deneyimli sporcuları okullardan gelen talep doğrultusunda gerek okul ders dönemi içinde, gerek yaz okullarında küçük yaşta sporcuların orientiringle tanışmalarını sağlayarak da, bu spor dalının ülkemizdeki gelişimi için önemli bir adım atmaktadır. Henüz yeni gelişen bir spor olması sebebiyle küçük yaşta bu sporla tanışan sporcular, kendi yaş kategorilerinde milli takımlarda yarışabilmekte ve kısa sürede gelişen becerileri sayesinde geleceğin elit sporcuları olma yönünde ilerlemektedirler. Takımımız kendi bünyesinde yeni katılan sporcuların eğitimlerine de önem vererek, harita bilgisi ve fiziksel kondisyon antrenmanlarının yanı sıra, parkur organize etme yeteneklerini geliştirmek içinde, bünyesinde farklı etkinlikler gerçekleştirmektedir. |O2| www.odtu-open.org http://www.metuorienteering.org

O2 Dergi | 110 |





O2 Dergi | 114 |


“Doğada olmayı, macerayı seviyoruz. Peki işler planladığımızın dışında ilerlerse ne yapacağız? Belki hiç bir zaman gerek duymayacağımız doğada hayatta kalma bilgilerine bir kez dahi ihtiyacımız olduğunda uygun olan reaksiyonu gösteremezsek başka bir şansımız olmayabilir !”

Doğada Hayatta Kalma konusunda tecrübe dolu bir dünya. Emekli SAT Komandosu Hakan ÇALIŞKAN ile

DOĞADA HAYATTA KALMA ( SURVIVAL)

O2 Dergi | 115 |


Doğa, Macera ve Adrenalin tutkunları Merhaba, Sizlerle ilk buluşmanın heyecanını ve söze nereden başlayacağını bilememenin sıkıntısını yaşıyorum şu anda. Bu yazıyı, hangi formatta yazmam gerektiği konusunda karar vermek, hiç kolay olmadı. Bu yazının insanlara bir şeyler öğretmesini, ama öğretirken ders kitaplarının sıkıcılığından uzak, samimi, yeri geldiğinde karşılıklı soru soran, uzun soluklu ve paylaşımcı bir beraberlik oluşturması gerektiğine karar verdim. Sanırım, çok fazla uzatmadan, kendimi tanıtarak başlamak, birbirimizi anlamakta ve kaynaşmakta en doğru yol olacak. Şu an 41 yaşındayım, 1986 senesinde Deniz Astsubayı olarak göreve başladım, 2 senelik bir gemi görevinden sonra, 1988 senesinde, hayatımın asıl anlamını bulduğu ve bu gün burada sizlerle olmamı sağlayan, Sualtı Taarruz (SAT) Komando kursunu bitirdim ve son 21 sene bu özel birliğin çeşitli kademelerinde (Tim Astsb. Eğitmen vs.) görev yaptıktan sonra 2009 Ocak ayında emekli oldum. Şu anda Marmara Yelken Kulübü’nde Spor Müdürü olarak görev yapıyorum. Mesleğim gereği olarak, pek çok doğa sporunu (Orienteering, kano, dalış, paraşüt, tırmanış gibi.) doğal olarak yapmamın dışında, sportif olarak ta, yaklaşık olarak son 7 yıldır Türkiye’de yapılan macera yarışlarına katılmaktayım. Bir SAT Komando olarak sahip olduğum ve bana macera yarışlarında katkı sağlayan, harita bilgisi, survival (hayatta kalma) gibi, bir takım bilgi ve tecrübeleri, maceracılar ve doğa sporcuları ile paylaşmamın, bu tür sportif aktivitelerin sevilmesine ve emniyetli bir şekilde yapılmasına katkı sağlayacağını düşünerek, bu dergide sizlerle birlikte olmaya karar verdim. Doğa sporlar ile uzun süredir ilgilenen sporcular, konuyla ilgili bilgilere zaten bir şekilde ulaşmış ve yol almış oluyorlar. Bu nedenle; özellikle doğa sporlarına yada macera yarışlarına yeni başlayanlar açısından eğitsel bir kaynak olması bakımından, konuları gelişi güzel bir şekilde değil, bir birini tamamlayan bir sıra takip ederek inceleyeceğiz. Umarım bunun sonunda her kesin elinde rahatlıkla ulaşabileceği bir yardımcı kaynak meydana gelecek. Bu kaynağın şekillenmesinde sizden gelecek soru ve önerilerinde büyük katkısı olacaktır. Bu sebeple, bir sonraki sayımızda, geçmiş konularla ilgili kafanıza takılan soru ve önerilerinizi bizimle paylaşırsanız, çok daha faydalı bir kaynak oluşmasına katkı sağlamış olursunuz, bunun için şimdiden teşekkür ediyorum. »

O2 Dergi | 116 |



DOĞADA HAYATTA KALMA (SURVIVAL) İnsan anatomisi, bir birinden çok farklı ortamlara uyum sağlamaya müsait bir yapıdadır. Doğada bulunan pek çok hayvan ve bitki türü ancak belli iklim ve coğrafik koşullarda yaşamını sürdürebilirken, bitki ve hayvanların yaşadığı hemen-hemen her türlü iklim ve coğrafik ortamda insan varlığına rastlamak mümkündür. İnsan yapısı zihinsel ve bedensel özellikleriyle kendini bulunduğu ortama adapte edebilmekte ve yaşamını sürdürebilmektedir. Ancak; pek çok insanın günlük yaşamını sürdürebildiği koşullar, nasıl oluyor da bazen, diğerleri için ölümcül bir durum yaratabiliyor. Aslında konuyu basit olarak; adaptasyon süresinin hangi koşullarda ve ne kadar az hasarla atlatılabildiği ile açıklamak mümkün. Çöl koşullarında dünyaya gelen bir bebek, ailesinin koruyuculuğunda büyürken, aynı zamanda tek başına nasıl hayatta kalabileceğini de öğrenmektedir. Aynı şekilde artrik bir iklimde doğan Eskimo çocuğu, yine ailesinin gözetimi altında hayatta kalabilmeyi ve doğayla mücadeleyi kendi koşulları içinde öğrenmektedir. Bu extrem koşullarda yaşayan her iki örnekteki insan için de, modern şehir hayatı, yaşanması imkansız bir durum oluşturabilmektedir. Ancak modern şehir yaşamında yardım alabilecek pek çok kaynak, onların hayatta kalmasını sağlayabilir. Yani; yardım alabileceğiniz kaynakların sınırlı yada hiç olmadığı bazı coğrafik ve iklimsel koşullar, bazı insanlar için günlük yaşamın doğal bir parçası iken, diğerleri için, bir hayatta kalabilme mücadelesi ortamı yaratabilmektedir. Survival ya da bundan sonra bizim kullanacağımız anlamıyla hayatta kalabilme faaliyeti; özellikle yabancı topraklarda savaşan askerlerin, alışık olmadıkları koşullarda, tek başlarında kaldıklarında, yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak amacıyla ortaya çıkmıştır. İlk başlarda, özellikle deniz ulaşım vasıtalarının gelişmesi ile birlikte, süratli bir şekilde, bir noktadan diğerine gidebilme kabiliyeti kazanan askeri birliklerin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, belli bir eğitim ihtiyacı doğmuştur. Fakat o dönemlerde askerler, karadan veya denizden, yaşamlarını kolaylaştıracak pek çok şeyi yanlarında taşıyabildiklerinden, yeni koşullara adapte olabilmek için yine de, yeterince vakitleri vardı. Ayrıca, dönemin askerleri genellikle çiftçilerden ve kırsal kesimde yaşayan insanlardan oluştuğu için, zaten doğal yaşama ayak uydurmak konusunda fazla bir sıkıntı yaşanmıyordu. O2 Dergi | 118 |

Modern anlamda hayatta kalabilme eğitimleri ise; özellikle yaşam alanlarının kırsal kesimden şehir hayatına kayması, insanların yaşam kalitesinin artması ve özellikle askeri havacılığın gelişimi ile birlikte bu günkü durumuna gelmiştir. Şehir hayatı ile birlikte yaşam kalitesi artan insanlar, doğada hayatta kalmalarını sağlayacak bilgi ve alışkanlıklardan uzaklaşmış ve rahatlık bir yaşam biçimi olmuştur. Ayrıca günlük hayatın bir parçası olan barınma, beslenme gibi faaliyetler bir hayatta kalabilme bilgisine dönüşmüş, bunun sonucu olarak da, doğal hayat insanlar için yaşanması zor bir ortam haline gelmiştir. Havacılığın gelişimi ile birlikte insanlar çok hızlı bir şekilde bulundukları modern ortamlarından, çok daha farklı ortamlara geçebilmekte ya da uçuşun belli aşamalarında, modern hayattan uzak, insan varlığının çok seyrek olduğu yada hiç olmadığı bölgelerden uçabilmektedir. Bu nedenle uçuş sırasında meydana gelebilecek bir kaza, insanların hiç alışık olmadıkları ve modern hayattan çok uzak bölgelere, çok hızlı bir şekilde geçmelerine sebep olabilmektedir. Bu da, adaptasyon için gerekli sürenin olmaması anlamına gelmektedir. Bu duruma hazırlıksız yakalanma halinde ise hayatta kalabilmek bir sorun haline gelmektedir. Her asker belli bir seviyede hayatta kalma eğitiminden geçer. Askeri anlamda hayatta kalabilme, doğada yaşamı sürdürebilmenin dışında; sorguya mukavemet, esaretten kaçma ve kurtulma gibi bazı eğitimleri de gerektirir. Bu nedenle çok daha güç koşullara göre planlanan ve icra edilen eğitimlerdir. Askeri harekatlar öncesi, tüm hazırlık ve planlamaların yanında, ayrıca çok ayrıntılı hayatta kalabilme planları ve hazırlıkları da yapılır. Bu hazırlıklara şeklini veren ise harekat planlanan bölgedeki, coğrafik ve iklimsel koşullardır. Her asker görev yapacağı ya da üzerinde intikal edeceği bölgedeki koşulları önceden değerlendirerek, hazırlık yapar. Bu hazırlıklar; görev öncesi gerekli ise aşıların tamamlanmasından, emniyetli intikal yollarının seçilmesine, su kaynaklarının belirlenmesine kadar pek çok bilgiyi içermesinin yanında, askerlerin yanlarında taşıyacakları ve harekat koşullarına göre hazırlanmış, hayatta kalabilme çantalarının hazırlanmasını da içerir. Hayatta kalabilme çantalarının içeriğini, görev yapılacak arazi ve iklim koşulları belirler. Görev çok sıcak ya da bir çöl ikliminde gerçekleşecek ise, su ihtiyacının »


karşılanması ve sıcaktan korunma öncelikli konuyken, çok soğuk ve artrik bir iklimde barınma ve ısınma ilk düşünülmesi gereken konudur. Ancak bazı temel malzemeler her koşulda gereklidir. Beraberliğimiz süresince, yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar doğrultusunda; doğada spor yapan, yolculuk eden ya da her ne sebeple olursa olsun ana yollardan çıkıp patikalardan, hatta patika olmayan yerlerden geçme ihtimali bulunanlar için gerekli olan, aşağıdaki konuları sırası ile inceleyeceğiz A. Hayatta kalabilme hazırlığı ve planı. B. Hayatta kalabilme çantaları. C. İlkyardım Ç. Yön bulma ve intikal. D. Barınma E. Ateş yakma F. Yabani hayvansal yiyecekler. G. Yabani bitkisel yiyecekler. Ğ. Su elde etme. H. Sulardan geçiş. I. Denizde hayatta kalabilme. Bu konuları incelerken, Robinson gibi ıssız bir ada da uzun yıllar yaşamayı gerektirecek bilgilerin dışında, acil durumlarda, kurtuluncaya ya da kurtarılıncaya kadar geçecek sürede gerekli olan, ayıklanmış bilgileri vermeye çalışacağız. Macerayla kalın. |O2|

O2 Dergi | 119 |


“Doğa sporları açısından spor ve fizyoloji önemli bir yere sahiptir. Bu sayımızdan itibaren Mehmet HOŞÇAKAL yazısı ile bizleri özgürlüğe daha da yaklaştıracak.”

SPOR FİZYOLOJİSİ HAZIRLAYAN : MEHMET HOŞÇAKAL

En güzel deniz: henüz gidilmemiş olanıdır, En güzel çocuk: henüz büyümedi. En güzel günlerimiz: henüz yaşamadıklarımız Ve sana söylemek istediğim en güzel söz: henüz söylememiş olduğum sözdür... (24 Eylül 1945- Nazım Hikmet)... Evet, belki benimde en güzel yazım sizlerle paylaşamadığım, paylaşamayacağım yazılarım ama yinede en güzele ulaşmak için açabildiğimiz kadar açalım yelkenlerimizi durmadan vuralım paletlerimizi arkamıza bakmadan yürüyelim, koşalım. Dağlardan, tepelerden, denizlerden, çağlayanlardan geçelim ve bir anlam daha katalım hayatımıza, hayata.

Rotamı sizler belirleyeceksiniz ben bir kaptan siz bir yolcu istediğiniz yere götürmeye çalışacağım sizleri istediğiniz koylara, limanlara usulca girmenizi sağlayacağım. Ve sizlerden tek istediğim sadece bir gülücük kalpten kalbe… Bu ilk yazımda size hayatlardan bahsedeceğim: Hayatlar, hayatlarımız. Yaşamaya çalıştığımız çeşitleri ve herkesinki birbirinden farklı anlamlar, gizemler yüklü hayatlarımız. Kuşların hayatları farklıdır, balıkların ki farklı, aslanların ki farklı ama insanların ki bambaşkadır.

İnsan fiziksel özellikleri olarak bazı hayvanlara benzese bile ruhi ve düşünsel özellikleri ile onlardan apayrıdır, tabiatı itibari ile hayvandan çok farklıdır. Bir balığa veya bir kuşa veya bir aslana baktığımız zaman doğumundan Korkusuzca yürüyelim… kısa bir süre sonra hayatta kullanacağı her şeyi öğrenir ve ne kadar uzun yaşarsa yaşasın bu kısa sürede Bazen anlamsıca bakalım derinlere, tepelere… öğrendikleri onun için yeterlidir. Ancak insan tamamen farklıdır çünkü insan her an öğrenmeye muhtaçtır ve Bazen en anlamsız şeylerden bile kim- doğumundan ölümüne son nefesine kadar öğrenir. selerin anlayamayacağı anlamlar çıkaralım durmayacakmışçasına, korkusuzca, yürüyelim Bazıları çok öğrenir bazıları az ama son nefeste dahi durmayalım durduramasınlar sonsuza uzanalım birlik- insan hayvandan farklı olarak bir şeyler öğrenir. Bu te… öğrenmenin sonucu farklıdır; her insanın hayatı. Bazıları yüzmüştür suyun kaldırma kuvvetini hissederek. Bazıları Bu dergide sizinle sualtı dünyasını ve spor fizyolojisini tırmandıkça oksijenin azaldığını hissetmiştir, bazıları matematiksel ifadelerle değil, edebi belki içimden sualtında aldığı bir litre havanın su üstünde bir litreden geldiğince anlatmaya çalışacağım. Sayısal ifadelerle son- fazla olduğunu öğrenmiştir ve farklı hayatlar yaşamıştır. suza ulaşmak mümkün değil. Onun için düşünceyi te- Farklı hayatlar yaşayacaktır öğrenen insan. tikleyen kelimelerle, araştırmaya iten cümlelerle, ilginizi çeken paragraflarla fotoğraflarla sizlerle olacağım. Farklı hayatlar yaşamanız ve sürekli öğrenmeniz dileğiyle e her sayıdan sonra eleştirilerinizi bekleyeceğim. HOŞÇAKALın… |O2| Yorumlarınızı okuyacağım ve sizden almış olduğum rüzgârla yelkenimi doldurup yepyeni yazılara demir HOSCAKALMEHMET@MYNET.COM atacağım daha güçlü yol alabilmek için…

O2 Dergi | 120 |


O2 Dergi | 121 |


R

EKLAM

HIZLI OLAN KAZANIR !

Reklam seรงenekleriniz iรงin; info@oxygenoutdoor.net



O

2

dergi

info@oxygenoutdoor.net


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.