Art Deco

Page 1

Art Deco Polemikler ve Sentez Richard Striner Art Deco incelemeleri hatları kusursuz bir şekilde belirlenmiş bir “tarz” arayışı bizi 20. yüzyıl başlarındaki tasarıma yön veren değişkenliği (volatilite) takdir etmeye itiyorsa faydalı hale gelmektedir. 19. yüzyıl derleme tasarımı (eklektik dizayn) farklı prensiplerin ve fikirlerin birbirini etkilediği bir ortam olurken, Art Deco 1920 ve 1930’larda zıt ideolojilerin arasında bir yerde kalmıştır. Bilhassa 20. Yüzyıl yeniliklerine karşı sunulan radikal ve gelenekçi tasarım çözümleri arasındaki önemli bir bağlantı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ben şahsen Art Deconun 1925 Paris Sergisinden çıkan tasarım fikirlerini ve 1930’lardaki streamline tasarım tarzını içine alan bir akım olduğunu düşünüyorum. Bu iki tasarım hareketini iki ayrı akım olarak ele almak yerine genel bir akımın birbiriyle yakından bağlantılı bileşenleri olarak görmek gerekir, özellikle sıradanlığın ve melez kombinasyonların 1930’lara gelene kadar ne kadar yaygın olduğunu göz önüne alırsak (dönemin ticari mimarisi de bunu kanıtlamaktadır resim 1). Bu zikzaklı ve streamline diye iki gruba ayırma işine en istekli olabilecek bilim adamı olan David Gebhard bile bu ikisini genel bir akımın bağlantılı iki alt bölümü olarak ele almakta ve bunları “MODERNE” diye adlandırmaktadır. Bunun yerine daha geniş çapta kabul gören art deco tanımını da kullanılabilir. Art Deco tasarımları kutuplaşmadan uzak arada kalan tasarımlardır. Gebhard bu akımın “Yüksek Sanat Yenilikçileri ile Gelenekçiler arasında bir rota izleyen uyuşuk ve bezgin bir biçim” olduğunu öne sürmüştür. Bu ara tasarım akımı, çağdaşlığın kaygılardan uzak serbest bir dışavurumu ve ifade edilişi olabilir. Art Deco, döneminin canlı ruh halini ifade etmeye çalışan; caz çağında hayatın unutulmaz tadını ifade etmek için çabalayan ve sonrasında gelen tempo çağının (swing-age) neşeli ve modern ritimlerini yakalamaya çalışan bir tavrın yansımasıdır. Eserlerinde çoğunlukla yaşam sevinci yayılır ve teknolojik ilerleme övülür. Bütün bu canlılığına rağmen Art Deco ne temelsiz bir harekettir ne de sanatsal karmaşıklıktan çekinir. Zaman zaman iki dünya savaşı arasındaki dönemde Amerika ve Avrupa’da yaşanan korkuları ve umutları yansıtır. Oynadığı arabuluculuk rolü aslında kendisinin engin duygu sahasının bir işlevidir. Erken 20. yüzyıl tasarımının ütopik ve fütürist boyutları detaylı bir şekilde incelendiği halde, dünya savaşları arasındaki döneme ait endişeler hakkında tarihçiler yeterince çalışma yapmamışlardır ki yazarlar ve sanatçılar arasındaki kanı, Batı medeniyetinin bu dönemde gerileme ve çöküş sürecine girmekte olduğu yönündeydi. Karışıklıkların, ekonomik-politik buhranların, zulümlerin hüküm sürdüğü ve yeni savaş tehdidinin kapıda olduğu bir dönemde, pek çok etkili yazar ve sanatçı Batı Medeniyetinin ya korkunç bir şekilde yok olacağını ya da yeni bir tarihi döneme gireceğini düşünüyordu. Oswald Spengler’ın Decline of the West (Batının Çöküşü), T. S. Eliot’ın keder şiirleri, Leopold Bloom’un James Joyce’un yazmış olduğu Ulysses romanındaki Homer’in maceracısına acıması, Arnold Toynbee’nin kitapları ve denemelerinde savunduğu ve “cyclical theory” olarak adlandırdığı, döngüsel tarih teorisi —bütün


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.