L'Officiel Türkiye - Be Well

Page 1

TÜRKİYE NO 01 İLKBAHAR 2020

#TrendingTopics

Biohacking Nootropik

Yeni nesil spor

Megaformer HIIPA

Sağlık yeni servet İyileştiren sofralar Ruhsal bakım Sürdürülebilir yaşam



TÜRKİYE

BESLENME Mutfağımızdaki süper güçler sayfa 08

n° 01 – $lkbahar 2020

Beril Oymak ile vegan beslenme sayfa 12 Ayurveda 101 sayfa 16 Fotoğraflar Özkan Önal Gömlek, KOTON Trençkot, MACHKA Ayakkabı, NETWORK

SAYFA 52

Adaptojen sözlüğü sayfa 18 İyileştiren sofralar sayfa 22 Fermantasyon sayfa 38 Alt-etler sayfa 46 SAĞLIK Sağlık haberciliğinin geleceği: Goop sayfa 52

Sirkadiyen ritmi sayfa 56 Biohacking sayfa 58 Nootropics sayfa 60 RUHSAL BAKIM Akış zamanın içinde sayfa 62 Akroyoga sayfa 66 Antik dünya mirası sayfa 68 SPOR Stretch Routine sayfa 82

Ahmet Berkman ile sporun geleceği sayfa 94 GÜZELLİK Güzellik efsaneleri sayfa 104 Doğa dostu markalar sayfa 106 İçten dışa güzellik sayfa 114 MODA Duyarlı moda sayfa 116 Karbon sıfır defileler sayfa 122

HIIPA’nın yükselişi sayfa 88

YAŞAM Gelecekte farkındalıkta sayfa 126

Dijital spor salonları sayfa 92

Bitkilerin gücü sayfa 138

SAYFA 106

1


EDİTÖR debora zakuto

2

V

aktimizin çoğunu evde geçirdiğimiz ve COVID-19 salgınına karşı korunmak adına bağışıklık sistemimizi güçlü tutmaya çalıştığımız bugünlerde iş adamı Syed Balkhi’nin “Mutluluk yeni zenginlik, iç huzur yeni başarı, sağlık yeni servet, nezaket yeni cool” sözü sık sık aklıma geliyor. Çok değil, bundan daha birkaç ay öncesine kadar günlük hayatın karmaşasında zaman farkında olmadan hızlıca akıp gidiyordu. Her geçen gün artan şehir trafiğinde geçen zaman, hepimizin hayatını etkisi altı alan bir şeyleri kaçırma kaygısı (FOMO), formda kalmak adına sürekli farklı beslenme programları deneme, yoğun iş hayatından dolayı ihmal edilen spor dersleri derken öyle bir şey oldu ki hayatımızı etkisi altına alan tüm bu rutin bir anda bozuldu. Sağlıklı olmak, sağlıklı kalmak her şeyden önemli bir hale geldi. Zaten hep öyle olmaz mı, bir şeyin değerini onu kaybettiğinizde ya da kaybetme ihtimalimiz olduğunda anlamaz mıyız? Oysa ki sağlıklı olmak Balkhi’nin de belirttiği gibi hayattaki en büyük servetimiz ve ona en iyi şekilde bakmak bizim asli görevimiz. Sağlıklı yaşamak, sağlıklı beslenmek ne bir trend olmalı, ne de kaybetmenin sınırında benimsemeye çalıştığımız bir alışkanlık. Bunu hepimiz yaşam biçimi haline getirmeliyiz. Mevsimsel beslenmek, vücudumuzun ihtiyacı olan tüm besinleri eş oranda tüketmek, kendimizi şımartırken abartıya kaçmamak, kaliteli bir uyku düzenine sahip olmak, düzenli spor yapmak ya da günlük atılan adımları arttırmak ise sağlıklı olmak için atılacak en basit adımlar. Kulağa klişe geliyor farkındayım. Böyle bir düzene sahip olmanın da zor olduğunu biliyorum ancak tüm bu küçük detayları yaşam biçiminiz haline getirdiğiniz zaman tıpkı şimdi olduğu gibi bir salgınla karşı karşıya kaldığınızda içiniz daha rahat olacak. Vücudun güçlü doğal koruma mekanizması sayesinde daha sağlıklı bir yaşama sahip olabilirsiniz. Üstelik sağlık derken sadece fiziksel sağlıktan da bahsetmiyorum. Bu bir bütün... Hem ruhsal, hem fiziksel hem de çevresel sağlığı birbirinden ayırmak hiçbir zaman doğru olmaz. Kendimizi koruma altına alırken ruhumuza iyi bakmalı ve içinde yaşadığımız dünyaya da hakkettiği saygıyı göstermeliyiz. Doğa biz evde kaldığımızda değil, her zaman yeşermeli, çevre temiz kalmalı ya da hayvanlar sokaklarda dolaşmalı... Belki hala geç değildir. Hem kendimiz hem de doğa için doğru adımlar atmanın tam sırasıdır. Ve tüm bu umudu ve bilinci daha fazla kişiye yaymak adına biz de L’Officiel ailesi olarak yeni markamız Be Well ile karşınıza çıkıyorsunuz. Geçtiğimiz yıl L’Officiel International tarafından kurulan dijital sağlıklı yaşam platormu Be Well bugün başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede hizmet veriyor. Ve Mayıs ayı itibariyle dönemsel olarak dijital dergi olarak karşınıza çıkacak. İtiraf etmeliyim bu proje son zamanlarda beni en çok heyecanlandıran proje oldu, dileriz ki tüm ekip olarak siz de bu heyecanımızın parçası olursanız. Sevgiyle, sağlıkla kalın.


3


TÜRKİYE

n° 01 – $lkbahar 2020

YÖNETİM İMTİYAZ SAHİBİ Om Medya San. ve Tic. A.Ş ADINA Ebru Alişan

Yayın Direktörü Debora Zakuto deborazakuto@lofficiel.com.tr

Dijital İçerik Koordinatörü Yunus Başaran yunusbasaran@ommedya.com

Reklam Grup Başkanı Rahşan Kürkçü rahsankurkcu@ommedya.com

Kreatif Direktör Meltem Aydın meltemaydin@lofficiel.com.tr

Videographer Abdullah Yazıc abdullahyazicioglu@ommedya.com

Reklam Koordinatörü Nilüfer Aykaç niluferaykac@ommedya.com

Moda Direktörü Ceylan Atınç

Fotoğraf Özkan Önal ozkanonal@ommedya.com

Reklam Koordinatörü Zeynep Kıratlılar zeynepkiratlilar@ommedya.com

Satış, Dağıtım ve Üretim Sorumlusu Kerem Vatanacan keremvatanacan@ommedya.com

Satış ve Operasyon Müdürü Gizem Nacak gizemnacak@ommedya.com

Prodüksiyon Sorumlusu Alpaslan Ocak alpaslanocak@ommedya.com

Reklam Teslim Adresi Om Medya San. ve Tic. A.Ş İbrahim Karaoğlanoğlu Cad. Yayıncılar Sok. 10/A Kat.3 Seyrantepe 34418 İstanbul Tel: (0212) 324 81 10 reklam@ommedya.com

Prodüksiyon Direktörü Bağlan Keskin Moda Editörü Tuğçe Bahçıvangil tugcebahcivangil@lofficiel.com.tr Stil Editörü Dilara Yılmaz dilarayilmaz@lofficiel.com.tr Yazı İşleri Dilruba Karaköse dilrubakarakose@lofficiel.com.tr Katkıda bulunanlar Ataer Yarar, Ezgi Şuekici, Ilgaz Gökırmaklı, Kerem Yılmaz, Melisa Cömert

Ürün Sorumlusu Ali Kartal alikartal@ommedya.com

YAYIN TÜRÜ: Yerel Süreli Ulaştırma Barış Nalçacı L’OFFICIEL TÜRKİYE İLETİŞİM ADRESİ Om Medya San. ve Tic. A.Ş İbrahim Karaoğlanoğlu Cad. Yayıncılar Sok. 10/A Kat: 2 Seyrantepe 34418 İstanbul Tel: (0212) 324 81 10 - Fax: (0212) 269 48 29

LES PUBLICATIONS DES ÉDITIONS JALOU Yazı ve fotoğrafların tüm hakları L’Officiel Türkiye Om Medya San. ve Tic. A.Ş’ne aittir. Jalou Media Group ile yapılan lisans sözleşmesi uyarınca lisans alan Om Medya yazılı izni olmaksızın hiçbir şekilde yazı ve fotoğraflardan alıntı yapılamaz. Basın ilan sorumluluğu ilan sahiplerine aittir. Dergide yayınlanan ürünlerin fiyat 4 değişikliklerinden L’Officiel Türkiye sorumlu değildir. Bu dergi Basın Meslek İlkeleri’ne uymayı taahhüt eder.


ŞİMDİ TURKCELL VE TURK TELEKOM DERGİLİK’TE!

5


TÜRKİYE

n° 01 – $lkbahar 2020

Genel Yayın Yönetmeni Adrienne Ribes-Tiphaine Moda Direktörü Vanessa Bellugeon

Kreatif ve Artistik Yönetim Ill-Studio

YÖNETİM

ULUSLARARASI VE PAZARLAMA

Yönetim Kurulu Eş Başkanları Marie-José Susskind-Jalou Maxime Jalou

Uluslarası Lisans, İş Geliştirme ve Marka Pazarlama Di Flavia Benda f.benda@jaloumediagroup.com

Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı Benjamin Eymère b.eymere@jaloumediagroup.com Genel Müdür Yardımcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Maria Cecilia Andretta mc.andretta@jaloumediagroup.com Uluslararası Kreatif Direktör (CCO) Stefano Tonchi Uluslararası Sanat ve Casting Direktörü Jennifer Eymère Yönetim Asistanı Céline Donker Van Heel c.donkervanheel@editionsjalou.com Giulia Bettinelli g.bettinelli@lofficielitalia.com REKLAM Uluslararası Yönetim ve Pazarlama Direktörü Erica Bartman Uluslararası Reklam Müdürü - Fransa ve İsviçre Jean-Philippe Amos Medya Direktörü - İtalya Carlotta Tomasoni Uluslararası Dijital Reklam ve Medya Planlama Ilaria Previtali

6

Uluslararası Dijital Ürünler Müdürü Giuseppe De Martino Uluslararası Dijital Proje Müdürü Babila Cremascoli Uluslararası Medya ve Pazarlama Stratejisti Louis de Sartel Uluslararası İçerik ve Etkinlik Müdürü Allegra Benini Uluslararası Editoryal ve Arşiv Direktörü Giulia Bettinelli g.bettinelli@lofficielitalia.com ÉDITIONS JALOU ULUSLARARASI YAYINLARI

L’Officiel de la Mode, L’Officiel Hommes Paris, L’Officiel Voyage, L’Officiel ART International, Jalouse, La Revue des Montres, The International Watch Review, L’Officiel Island, L’Officiel Peak, L’Officiel Jewels, L’Officiel Arabia, L’Officiel Hommes Arabia, L’Officiel ART Arabia, L’Officiel Argentina, L’Officiel Austria, L’Officiel Baltics, L’Officiel Belgique, L’Officiel Hommes Belgique, L’Officiel ART Belgique, L’Officiel Brasil, L’Officiel Hommes Brasil, L’Officiel China, L’Officiel Hommes China, Jalouse China, L’Officiel India, L’Officiel Indonesia, L’Officiel Italia, L’Officiel Hommes Italia, L’Officiel Korea, L’Officiel Hommes Korea, La Revue des Montres Korea, L’Officiel Latvia, L’Officiel Lithuania, L’Officiel Hommes Lithuania, L’Officiel Malaysia, L’Officiel Mexico, L’Officiel Maroc, L’Officiel Hommes Maroc, L’Officiel NL, L’Officiel Hommes NL, L’Officiel Poland, L’Officiel Hommes Poland, L’Officiel Russia, L’Officiel Singapore, L’Officiel Hommes Singapore, L’Officiel St Barth, L’Officiel Switzerland, L’Officiel Hommes Switzerland, L’Officiel Thailand, L’Officiel Hommes Thailand, L’Officiel Turkey, L’Officiel Hommes Turkey, L’Officiel Ukraine, L’Officiel Hommes Ukraine, L’Officiel USA, L’Officiel Hommes USA, L’Officiel Vietnam. www.lofficiel.com

KURUCULAR – GEORGES, LAURENT VE ULLY JALOU (†)


MODANIN EN ‘COOL’ HALİ

L’OFFICIEL HOMMES EKSTRA İÇERİĞİYLE VE

’DE 7


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

MUTFAĞIMIZDAKİ SÜPER GÜÇLER Koruyucu ve tedavi edici özellikleriyle dikkat çeken süper besinler. Stil editörü d$lara yılmaz Fotoğraf özkan önal

Hipokrat’ın “Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun.” sözünde belirttiği gibi besinler birçok hastalığı önleme ya da var olan hastalıklarımı iyileştirme konusundaki en büyük yardımcılarımız. Özellikle de katma değeri yüksek süper besinler. Antioksidan etkiye sahip, genellikle bitki bazlı olan ve faydalı yağ oranı yüksek bu besinleri sizler için listeledik. 8

CHİA TOHUMU Aztek kelimesinde güç anlamına gelen ‘chia’ bu ismi yüksek enerji kaynağı olmasından alıyor. Lif oranı yüksek bu besin kilo kontrolüne yardımcı oluyor, sindirim sistemini düzenliyor, kan şekerini dengeliyor, kemiklerin gelişmesine yardımcı oluyor ve kolesterolü düşürerek kalp sağlığını koruyor.

KAKAO Tanrıların besini olarak da bilinen kakaonun ham versiyonunun yaban mersininden 20 kat daha fazla antioksidan oranına sahip olduğunu biliyor muydunuz? Aynı zamanda yüksek oranda demir ve magnezyum içeriyor. İçerisindeki polifenoller ise kolesterolü dengeliyor, vücuttaki inflamasyonu azaltıyor ve beyne giden


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

9


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

10


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

kan akışını arttırıyor. Enerji verdiğini ve ruha iyi geldiğini de unutmayalım. REİSHİ MANTARI Adaptojenik bitkiler arasında yer alan Reishi mantarının sağlık üstünde birçok etkisi bulunuyor. Kanser hücrelerinin oluşumuna neden olan serbest radikallerle vücudun daha güçlü bir şekilde savaşmasına yardımcı oluyor, karaciğer sağlığını koruyor, bronşit, alerji ve mantar enfeksiyonu tedavisini destekliyor. MATCHA Bir yeşil çay türü olan matchanın içerisinde antioksidan, polifenol, kateşin gibi çeşitli aminoasitler bulunuyor. Bu zengin bileşen ise kanser hücrelerinin oluşum riskinin azalmasına yardımcı oluyor. Ayrıca bu çay vücudu toksinlerden arındırırken kilo kontrolünü destekliyor ve hafızayı güçlendiriyor.

YABAN MERSİNİ Potasyum, C vitamini, lif, karbonhidrat ve antioksidanlar içeren yaban mersini yaşlanmayı geciktirirken kanser riskini azaltıyor. Ayrıca vücuttaki insülin direncini düzenliyor, rahatlatıyor, cilde sağlıklı bir parlaklık kazandırıyor ve uzun süre tokluk sağlayarak kilo kontrolüne yardımcı oluyor. SPİRULİNA Tarihin en eski süper besinlerinden biri olarak kabul edilen bu mavi yeşil mikro alg ağır metal ve kimyasal maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı olan güçlü bir antioksidan kaynağı. İçerisinde bulunan phycocyanin kan basıncını düşürerek yüksek tansiyonu engellerken demir yönünden zengin olması anemiyi engellmesine yardımcı oluyor.

SOMON Omega 3 yağ asidi bakımından zengin bir balık türü olan somon, hem beyin hem kalp sağlığınız için mükemmel bir besindir. Amerikan Kalp Sağlığı Derneği tarafından haftada iki kez tüketilmesi önerilen bu süper gıda, içerisindeki renk pigmentleriyle cilt sağlığına da oldukça faydalı.

KALE Kıvırcık lahana olarak da bilinen bu lifli acı yeşillik içerdiği yoğun kalsiyum sayesinde kemikleri güçlendirerek vücudu kanser türlerine karşı koruyor. Ayrıca yine içerisinde bulunan luteinden aldığı yardımla katarakt gibi yaşlılığa bağlı görme bozukluklarının geciktiriyor. Yoğun bir demir ve antioksidan kaynağı olması ise bağışıklık sistemini güçlendirmesine yardımcı oluyor.

CEVİZ En sağlıklı kuruyemiş türü olarak anılan ceviz içerdiği zengin vitamin ve mineraller sayesinde beyin ile kalp sağlığını korumaya yardımcı oluyor. Ayrıca yüksek kolesterol, kanser gibi hastalıkların tedavisinde ise destekleyici rolü bulunuyor. Omega 3 bakımından zengin olması ise onun süper gücü.

KIZILCIK Tarih boyunca ishal tedavisinde kullanılan bu kırmızı meyve türü içerdiği zengin mineraller sayesinde bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Böbrek ve idrar yolları sağlığı üstünde bile oldukça etkili olmasının yanı sıra vücut ateşini düşürüyor, karaciğeri toksinlerden koruyor ve idrar yollarındaki enfeksiyonu azaltıyor.

TATLI PATATES İçerisinde yüksek oranda A ile C vitamini, potasyum ve manganez bulunan tatlı patates antienflamatuar etkisiyle vücudun enfeksiyonlarla savaşmasına yardımcı oluyor ve bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

KENEVİR TOHUMU Şu sıralar CBD yağı nedeniyle sağlıklı yaşam dünyasında sık sık adından söz ettiren kenevir tohumu da öne çıkan süper besinler arasında. Karbonhidrat oranı düşük, protein ise yüksek olmasından dolayı sporcuların enerji için tercih ettiği bu besin hormonları dengeliyor, beyin sağlığını koruyor, kötü kolesterolü azaltıyor ve kan basıncını düşürüyor.

11


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

VEGAN VE TEMİZ BESLENME

Fotoğraf Burcum Baygut

Vi Coffee & Healthyliving Kurucusu ve Vegan Şefi Beril Oymak ile 2020’li yıllarla birlikte beslenme dünyasında meydana gelecek değişimleri konuştuk.

12


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

Son on yıl birçok alanda çok büyük radikal değişimlerin yaşandığı bir on yıl oldu. Özellikle “sağlıklı yaşam” ve “sağlıklı beslenme” terimleri hayatımızın merkezine yerleşti. Bir anda bizleri sağlıklı olmaya iten sence ne oldu? Aslında bir anda olmadı tabii. İklim değişikliği, artan kirlilik ve kaynakların giderek tükenmesi bu düzenin böyle gitmeyeceğinin bir işareti aslında. Bu değişikliklerden en çok etkilenen biz insanlar olarak her geçen gün sağlımız üzerinde oynanan oyunlardan bahsetmek bile istemem. Soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu değiştiremiyoruz belki ama

tükettiğimiz besinlerin genel sağlımız üzerindeki etkilerini çevremizde; yazılı ve görsel basında takip edip bir şeylerin farklılaştığını artık görebildiğimiz için, sağlıklı beslenmenin öneminin farkına vardığımızı düşünüyorum. Dijitalleşmenin etkisi olduğuna inanıyor musun? Kesinlikle. Elimizdeki tek tuşla tüm dünyaya ulaşabileceğimiz aletler ve ağ olmasaydı şu an bunları konuşuyor olur muyduk emin değilim. Beğendiğimiz ve takip ettiğimiz isimlerin, gerçek hayatını sosyal medya mecralarında tüm dünya ile paylaşması ve aslında bu görüntüyü yansıtmak için beslenmesine ne kadar 13


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

dikkat ettiğini, ne yiyip ne içtiğini daha yakından tanımamanıza neden oldu. Sence sağlıklı yaşam dünyasında geçen on yıla damgasını vuran en büyük gelişme ya da trend ne oldu? Sağlıklı kase kavramı, süper besinler ve tabii ki sağlıklı tarif içerikleri paylaşımı bence son yıllarda herkesin en ilgisini çeken konulardan. Eskiye oranla yeni nesil senin gibi vegan ya da temiz beslenmeye önem veriyor. Seni bu dünyaya çeken ne oldu? Üniversitede aktif spor 14

yapmaya başladığım dönemde sağlıklı beslenmeye merak saldım. O zamanlar sağlıklı besin kavramı benim için kulaktan dolma bilgilerden ibaretti. Vücudumu forma sokmak için gerekli olduğunu düşünerek başlamıştım. Türkiye’de sağlıklı beslenmek, bu besinleri temin etmek ya da bu besinlere dışarıda ulaşmak sence kolay mı? Sebze-meyve yemek sağlıklı bir beslenme olduğuna göre bunu her yerde kolayca temin edebilirsin; biz sadece bu besinleri yanlış kombinasyonlar yaparak tüketiyoruz. Bir sebzeyi çok pişirerek besin değerini öldürüyoruz ya da meyveyi şekerlendirerek tatlı yapıyoruz. Türk mutfağı, vegan ya da vejetaryen beslenme için aslında oldukça geniş bir yelpazeye sahip. Bilinçli olmamız yeterli. Son zamanlarda Spirulina, Acai, Bluemajik ya da Maca gibi süper besinler sağlıklı beslenme için şartmış gibi gösteriliyor ama daha önce vücudumuzun hiç tanışmadığı besinleri vücutla tanıştırma fikri de bana bazen tuhaf geliyor. Peki ilgi nasıl? Sanki her geçen gün artıyor. Tabii ki, her geçen gün yeni açılan sağlıklı mekanlar buna en iyi örnek. Herkes daha bilinçli. Birçok hastalığın altında yatan


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

neden aslında yediklerimiz, vücutta yarattığı enflamasyonlar. Önceden bir karın şişliği önemsenmezken artık yediklerimizin buna neden olabileceği biliniyor. Kaliteli yaşamak kimisine göre parayla endeksli olabilir ama güne sağlıklı bir bedenle uyanmak herkesin sahip olamadığı bir durum. Sağlıklıysan her şeyi yapabilirsin. Tabii durum şu aralar biraz farklı. Sağlıklı olduğu için yemek yerine, tabağın fotoğrafını çekip sosyal medyada paylaşmak, tabağın havalı ismini yazmak sağlıklı bir imaj çizmek için yeterli oluyor. Sağlıklı yaşam trendleri, Google’da en çok arananlar arasında. Oysa ki sağlıklı yaşamak bir yaşam biçimi olmalıydı, trend değil. Ne dersin? Herkes kendinin en iyi halini sunmaya çalışıyor. Uzun yaşamak, genç görünmek eskiye göre daha önemli. Çünkü hayatımızı gözler önünde yaşayabileceğimiz, sürekli beğenilme isteği duyduğumuz bir platform yaratıldı. Sağlıklı yaşam dünyasında adaptojenler, CBD’ler, juicing, ayurvedik beslenme gibi birçok başlık gündemde. Bunlar hakkında ne düşünüyorsun? Hepsi bir trend, her gün yeni bir şey çıkıyor. Birbirinin türevi olan şeyler. Takip etmek ve hepsini uygulamak imkansız. Ben

vücuduma neyin iyi gelip neyin iyi gelmediğini yıllar içinde gözlemledim. Bilinçli besleniyorum. Bir akıma bağlı kalmıyorum bana uyarsa, beslenme düzenimin içine katıyorum. Senin aralarından uyguladığın, denediğin var mı? Ayuverdik beslenme son zamanlarda ilgimi çekenlerden. Yeni bir akım değil, binlerce yıldır uygulanıyor ama sağlıklı beslenmeyle beraber önemi ve bilinirliği arttı. Enerji ve denge uyumu diyebiliriz. Herkesin farklı enerjiler barındırdığını ve ona göre beslenmemiz gerektiğini söyleyen bir sistem. Üç farklı doşa içinde ben vata olduğumu düşünerek beslenme şeklimde düzenlemeler yaptım, bana iyi geldiğini düşünüyorum. İçerisinde bulunduğun sektörde 2020’li yıllardaki en büyük challenge sence ne olacak? Vegan beslenme giderek artıyor. Dijital dünyada, besinlerin hangi şartlarda işlenerek bize ulaştığı, bir hamburgerin geçirdiği süreç ve vücudumuzda yarattığı komplikasyonlar açık olarak sergileniyor. Çoğu global marka menülerine vegan içerikleri çoktan ekledi. Markaların vegan içerik üretmede yarış haline gireceğini düşünüyorum.

15


AYURVEDİK BESLENME “Sağlık, mutluluk ve zindelik için aradığın her şey doğada var!” diyen Ayurveda kitabının yazarı Ayurvedik Uzmanı Ulli Allmendinger ile ayurvedik beslenmeye dair. Röportaj t$mur can ersoy

Tarihi 5000 yıl öncesine dayanan, Hindistan, Nepal ve Sri Lanka gibi bölgelerde tarih boyunca uygulanmakta olan Ayurveda son yıllarda ülkemizde de dikkat çekmeye başladı. Dosha’nıza yani vücut tipinize göre ne zaman, nasıl ve ne yemeniz gerektiğini belirten bu beslenme türüne dair merak edilenleri Ayurvedik Uzmanı Ulli Allmendinger ile konuştuk. Ayurveda’nın tarihi çok 16

eski yıllara dayanmasına rağmen son zamanlarda tüm dünyada oldukça popüler. Geri dönüşünün arkasındaki neden sizce nedir? Tarihsel, kültürel ve sosyo-politik birçok nedeni var. Fakat kesin bir sebep söylemek gerekirse yoga popülaritesinin artması diyebiliriz. Bildiğiniz gibi, Yoga ve Ayurveda kardeş bilimleridir. Her zaman birlikte uygulanmışlardır ve birbirlerini çok iyi tamamlarlar. İkinci sebep ise insanların batı medikal modeli ve kronik hastalıklar konusundaki yetersizlikleri ile giderek daha fazla hüsrana uğramasıdır. Böylece alternatif şifa biçimlerine yöneliyorlar. Türkiye’de Ayurveda’ya ilgi nasıl sizce? Yukarıda belirttiğim gibi,

şu anda Türkiye’de Ayurveda’ya büyük bir ilgi var. Son dokuz yıldır uygulamam her zaman meşguldü. Bence insanlar gelip giden diyet eğilimlerinden bıkmış durumdalar ve beslenme konusunda daha sağlam, kalıcı bilgi ve kılavuzlar istiyorlar. Ayurvedik bünye tipimizi nasıl öğrenebiliriz? Vata, Pitta ve Kapha nedir? Web sitemden bir test ile öğrenebilirsiniz. Ancak, en doğru yol, anayasa ve dengesizliklerinizi doğrudan nabızdan belirlemek için nabzınızı alacak bir Ayurveda uygulayıcısı bulmaktır. Vata, Pitta ve Kapha, anayasalarınızı oluşturan biyo-enerjilerdir (doshalar). Farklı temelleri var. Bu temel kompozisyonlar size fiziksel ve psikolojik

Fotoğraf Getty Images Türkiye

L’OFFICIEL BE WELL BESLENME


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

özellikler verir. Bir kez bunları bilirseniz, fiziksel ve duygusal olarak onlarla başa çıkmayı daha iyi öğrenebilirsiniz. Vata’nın temel bileşimleri (hava ve eter) nedeniyle, fiziksel olarak, Vata yapıları hafiftir. Dar bir gövdeye sahiptirler ve incedirler. Vata anayasaları huzursuz ve hiperaktif. Çoklu görevleri ve birçok topu aynı anda hokkabazlık etmeyi çok severler, ancak zayıf dayanıklılık nedeniyle, kendilerini aşırı zorlama ve kolayca tükenme eğilimindedirler. Vata türleri yaratıcı, esnek ve açık fikirlidir, coşkusu çoğu zaman büyüleyicidir. Psikolojik olarak, dengesiz olduğunda, Vata halkı endişe, korku, stres, gerginlik ve gerginlik eğilimindedir. Vata insanlar iyi bir rutin, düzenli yemek zamanları ve bolca dinlenme ve sıcaklıkla en iyisini yaparlar. Beslenme açısından, çorba gibi daha pişmiş, nemli yiyecekleri veya kinoa veya Basmati pirinci gibi besleyici taneleri olan sıcak pişmiş sebze yemekleri yemeleri daha iyidir. Pitta ise orta kaslı, iyi gelişmiştir. Temel bileşimi (ateş ve su) nedeniyle, metabolizmaları güçlüdür ve genellikle sıcak hissederler. Kararlı, hedef odaklı ve güçlü iradelidirler. Onlar büyük doğal liderler ve baskın bir kişiliğe sahiptirler. Dengesiz olduğunda, Pitta halkı etrafta bulunmak için bir acıdır. Sabırsız, öfkeli ve eleştirel olurlar. Pitta türleri çok fazla ateşe sahiptir, bu nedenle onlar için yiyecekleri ve alkol, kahve ve baharat gibi rutinleri ısıtmaktan kaçınmak

ve soğutmak önemlidir. Bol yapraklı yeşil sebzeler, ve maş fasulyesi gibi serinletici enginar veya karahindiba gibi karaciğer destekleyici yiyecekler içeren bir diyet yaparak, en iyisini yapmış olurlar. Kapha ise temel bileşimi (toprak ve su) nedeniyle, fiziksel olarak oluşumları daha ağırdır. Yuvarlak bir yüze, geniş bir gövde çerçevesine, büyük kalçalara ve yuvarlak omuzlara sahiptirler. Metabolizmaları genellikle halsiz, aşırı kilo eğilimindedir. Kapha türleri etrafta olmaktan hoşlanır: neşeli, tatlı ve kolay, sakin ve sabırlı. Çok kararlı kişilikleri vardır. Ve güvenli bir şekilde oynamayı seviyorlar. Dengesiz olduğunda, Değişmeyi sevmezler ve kolayca depresyona girebilirler. Durgun bir eğilime sahip olduklarından, Kapha anayasaları aktivite ve stimülasyonla en iyisini yapar. Düzenli egzersizler, kardiyo, ayrıca süt ürünleri (süt, peynir, yoğurt) ve şeker, ekmek gibi ağır yiyeceklerden kaçınmak, metabolizmalarına iyi gelecektir. Metabolizmalarını hızlandırmak için pul biber, karabiber, zencefil ve karanfil gibi baharatları da kullanabilirler. Ayurveda kadar ayurvedik beslenmede gündemde. Bu beslenme türünü tek bir cümleyle tanımlamanız gerekirse... Bir Ayurveda diyetini takip etmek demek vücudunuzun tam olarak neye ihtiyacı olduğuna göre yemek demek. Bu, beslenme biçimi mevsimlere göre ve en uygun şekilde yemek ve metabolizmayı

sağlamak için çeşitli baharatlar kullanmak anlamına gelir. Ayurvedik beslenmenin temelini oluşturan gıdalar hangisi? Yasak olan bir besin türü var mı? Ayurveda beslenmesi dogmatik bir sistem olmadığından her türlü mutfağa uygulanabilir. Çoğu insan Ayurveda yemeklerinin Hint yemeği olduğunu düşünür, ancak böyle olması gerekmez. Kitchari (Basmati pirinci ve baharatlarla pişirilmiş maş fasulyesinin eşsiz birleşimi) gibi bazı temel şeylerin yanı sıra Ghee (saflastırılmıştereyağı), bademler ve hurmalar, Ayurveda menüsünde sıkça göreceğiniz şeylerdir. Ancak bireylere dayalı bir diyet olduğu için bulunduğunuz yere, kişiye ve mevsime göre değişebilir. Ayurveda’da sindirim sistemimizin ikinci beynimiz olduğuna inanılıyor. Sindirim sistemimiz ile nasıl bir bağlantısı var bu beslenme tarzının? Ayurveda sadece

bağırsakları ikinci beyin olarak görmez. Tüm hastalıkların bağırsakta hatalı sindirim ve suboptimal asimilasyon ile başladığını belirtir. Bu nedenle, yiyecekleri en iyi şekilde sindirilebilir hale getirmeye (tahıl ve mercimek ıslatmak veya sebzeleri fermente etmek gibi), yemeklerde sindirici baharatlar kullanmak, artık yiyecek kullanmak, meyve gibi uyumsuz yiyecek kombinasyonlarını diğer yiyeceklerle birleştirmemeye çok dikkat ediyoruz. Özellikle kimler sizce bu beslenme türüne yönelmeli? Bugünlerde neredeyse herkes, çünkü insanlar sindirim sistemlerini mahvetti. İnsanlar hangi yiyeceklerin kendileri için iyi olduğunu artık bilmiyor. Bir çoğu sadece televizyonda ya da sosyal medyada gördükleri trendleri takip ediyor. Bence herkes, kendi bedenlerinin doğuştan gelen zekasına yeniden bağlanmaktan gerçekten faydalanabilir.

17


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

ADAPTOJEN SÖZLÜĞÜ Stres ile savaşmamıza yardımcı olan adaptojen bitkiler ve hakkında merak edilenler mercek altında. Yazı ezgi$ şuek$c$ Fotoğraflar adriana ayales - adaptogens

Adaptojenler, anksiyete ve duygudurum bozukluklarından tükenmiş adrenal/ kortizol seviyelerine kadar birçok soruna yardımcı olan şifalı bitkilerdir. Özellikle son yıllarda popülaritesini hayli artıran bu bitkiler, iyileştirici gücü sayesinde binlerce yıldır alternatif tıpta kendisine yer buluyor. Çorba ya da smoothie’lere karıştırılmak üzere toz ve kapsül formları da bulunan adaptojenler günlük yaşamda enerji dolu sağlıklı bir yaşam için destekleyici rol üstleniyor. O halde gelin adaptojenlere daha yakından bakalım. NEDİR BU ADAPTOJENLER? Adaptojenler, vücudumuzun stres ile başa çıkmasına yardımcı olan bir grup bitki olarak tanımlanabilir. “Adaptojen” kelimesi, bitkilerin eşsiz iyileştirici işlevlerini vücudun gereksinimine göre “uyarlama” yeteneğinden gelir. Kan basıncını stabilize etmek, kortizol ve adrenal seviyelerini düzenlemek veya kronik stresi gidermek için adaptojen bitkilerden faydalanılabilir. Adaptojenler üç spesifik kriteri karşılamalıdır; 1. Toksik olmamak, güvenli olmak 2. Sadece bir organ veya sistem için değil, genel bağışıklık sisteminin gücünü artıran geniş faydalara sahip olmak 3. Vücut için denge sağlamak Fonksiyonel tıp doktoru Will Cole, adaptojenlerin etkisi ile ilgili şöyle diyor; “Vücudunuzun ana stres hormonu ‘kortizol’ çok yüksek ya da çok düşük olduğunda kendinizi stresli ve yorgun hissedersiniz. Adaptojenler stresi azaltmak ve vücucun kaybettiği dengeyi yeniden sağlamak için çalışır.” Her adaptojen, kimin kullandığına bağlı olarak farklı etki gösterebilir. Ancak 18


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

araştırmalar, tüm adaptojenlerin stresli durumlarda vücudun verdiği tepkiyi kalibre ettiğini söylüyor. Şayet kendinizi halsiz, uyuşuk veya kaygıya karşı duyarlı hissediyorsanız, beslenme programınıza bu bitkileri ekleyebilirsiniz. ADAPTOJENİK NE DEMEK? Adaptojenler hakkında araştırma yaptığımızda “adaptojenik” kelimesi sık sık karşımıza çıkıyor. Bu kelimenin ne anlama geldiğini merak ediyorsanız hemen söyleyelim; “Adaptojenik” bitkisel tıpta kullanılan adaptojenleri ya da adaptojenik maddeleri ifade eder. Adaptojenlerin yan etkisi var mı? Herhangi bir bitkide olduğu gibi, bazı adaptojen bitkilerin de alerjik etki gösterme olasılığı vardır. Şayet herhangi

bir adaptojen bitkiye alerjiniz varsa, bu durum gastrointestinal sıkıntılarla ya da başka yan etkilerle karşılaşmanıza neden olabilir. Sağlıklı yaşam rutinime adaptojenleri nasıl eklerim? Adaptojenleri ister taze olarak tüketebilirsiniz, isterseniz de çay, toz veya kapsül formunu temin edebilirsiniz. Toz formunda olanlar sıcak su ile demlenerek içebilir ya da salata sosuna, smoothie’lere ve çorbalara eklenebilir. Tercihinizi kapsül formlu olan adaptojenlerden yana kullanmak isterseniz, içeriğine dikkat etmenizi öneririz. Çünkü bu formdaki bazı adaptojenler, inandığınız kadar doğal olmayabilir. Bu nedenle önerimiz bu bitkinleri, doğal yöntemlerle beslenme rutinize eklemenizdir.

ADAPTOJEN BİTKİLER NELERDİR? Zerdeçal: Güçlü antienflamatuar özelliklere sahip olan zerdeçal, kan şekerini dengelerken kötü kolesterolü ise azaltmaya yardımcı oluyor. Günlük olarak tüketebilirsiniz. Maca: Peru Ginsengi olarak da bilinen maca tozu C vitamini, potasyum, protein, bakır gibi pek çok önemli mineral ve vitaminler açısından zengin. Özellikle doğurganlığı arttırıcı yönüyle ön plana çıkıyor ve menepoz dönemleri için öneriliyor. Sea Buckthorn (Yabani İğde): Himalaya Dağları’nda “kutsal meyve” olarak bilinen Sea Buckthorn, omega ve antioksidan bakımından zengindir ve hem cilt sağlığıni iyileştirmede hem de sindirim sistemi düzenlemede yardımcıdır. 19


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

Son zamanların en popüler adaptojenik bitkilerinden biri Ashwagandha. Hem toz hem de kapsül formu bulunan bu bitkiler ile Anima Mundi ve Moon Juice gibi markalar çeşitli smoothie ve tatlı tarifleri deniyor. Adaptojenleri günlük beslenme rutininize ekleyerek strese karşı açtığınız savaşta gücünüze güç katabilirsiniz. 20

Schisandra: Çinliler tarafından “wu wei zi” olarak da adlandırılan schisandra bitkisinin karaciğeri koruduğu, hafızayı güçlendirdiği ve solunum problemlerine yardımcı olduğu söyleniyor. Reishi Mantarları: Tıbbi mantarlarlar arasında yer alan reishi mantarı, yorgunluk ve solunum şikayetlerine kadar her türlü semptomu hafifletmesiyle ünlüdür. Moringa: Moringa bitkisi, doğal enerji sağlar ve içeriğindeki vitaminler sayesinde strese karşı direncinizi arttırmaya yardımcı olur. Ayrıca yaşlanma karşıtı etkilerinin de olduğu biliniyor. Lycium: Wolfberry veya goji berry olarak da bilinen Lycium, hem antioksidan hem de anti-enflamatuar özelliklere sahiptir. Kasları güçlendirebilir, karaciğer ve böbreklerin yanı sıra bağışıklık sistemini desteklemek için de kullanılabilir. Meyan kökü: Bir başka popüler adaptojen de hem dayanıklılığı artırmaya hem de stresi azaltmaya yardımcı olan meyan köküdür. Jiaogulan: Genellikle “ölümsüzlük bitkisi” olarak adlandırılan Jiaogulan salatalık ailesi mensubudur. Jiaogulan’ın yaprakları çay yapmak için kullanılır ve Ginseng’e benzer faydaları olduğu düşünülür. Ginseng: Anti-kanser, anti-yorgunluk ve antienflamatuvar özelliklere sahip olan Ginseng’in bağışıklık sistemini güçlendirdiği biliniyor. Guduchi: Guduchi, detoksifikasyon ve gençleştirme etkileri gözlenen, geleneksel bir Hint Ayurveda bitkisidir. Bağışıklık güçlendirme, gripten kornma, gut ve artritin hafifletilme gibi birçok özelliğe sahiptir. Yabanmersini: İdrar yolu problemlerinin yanı sıra solunum, üreme ve endokrin sistemler için de kullanılan yabanmersini, kan şekeri ve kolesterol seviyelerini düşürmede de etkili. Ashwagandha: Ruh halini dengeleyen Ashwagandha bitkisi güçlü bir antioksidandır. Ayrıca beyin fonksiyonlarını geliştirmeye yardım ettiği, kan şekeri seviyelerini düşürdüğü ve kortizolü azalttığı söylenir.


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

MODANIN EN ‘COOL’ HALİ

L’OFFICIEL EKSTRA İÇERİĞİYLE VE

’DE 21


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

İYİLEŞTİREN SOFRALAR Reşitpaşa’da yeni açılan Blended Kitchen’ın şefi Tuba Gürcan geçtiğimiz günlerde İyileştiren Tarifler adlı yepyeni bir kitap yayınladı. Besinlerin şifa verdiğine inanan Gürcan ile yemek yapmanın özüne ve kendine has tarzının derinlerinde bir sohbet gerçekleştiriyoruz. Röportaj t$mur can ersoy

Hipokrat “Besinler ilacınız, ilacınız besinler olsun” demiş. Sizce beslenmenin sağlığımız üstündeki etkileri nedir? Birçok hastalığın nedeni yanlış beslenme olurken, birçoğunu iyileştiren de yine doğru beslenme oluyor. Son zamanlarda “mindful eating” kelimesini çok sık duyar oldu. Yemek yemek artık bir doyma işleminden çok daha fazla ve derin özelliklere sahip. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Kendi yaşamımda da, mesleki yaşamımda da bu kavramın arkasında her zaman durdum. Son yedi yıldır sadece katıksız, atıksız mutfak ve bedene iyi gelecek tarifler üzerinde çalışıyorum. Bedenimizdeki tüm organların bizimle olmasının bir nedeni olduğu inancına sahibim. Benim için mesele bunları kendimin tüketmesinin dışında gelişti insanlara da böyle şeyler sunmak istemediğim bir aktivist tavır geliştirdim. Midemiz içini doldurmak için değil, 22

hayatta kalmamız için gerekli besinleri sindirebilmek ve hislerimizi bize hatırlatmak için bizimle bence. Siz besinlerin şifa veren bu dünyasına nasıl giriş yaptınız? Baba mesleğinin de etkisi vardır hiç şüphesiz... Babam 55 yıllık aktar ve baharatçı, çocukluğum baharatların arasında geçti. Babamda mesleğini kendi ailesinden almıştı. Mesleğine hep aşık bir adamdır. Gerçek bir bitki bilimci bence. Bitkilerden acayip ilaçlar yapardı. Bense bunları hep bir iksir olarak algılardım. Aslında fazlasıyla endüstriyel mutfaklarda yetişmiştim fakat bu duygu hep içimdeydi. Baharatlar, bitkiler, kokular ve şifa. Mesleki olarak bu yolda ilerlemeye çok uygundum ancak ilk başlarda tüm çevrem saçmalama demişti. Sağlık mutfağı nereden çıktı. İnancımı hiç kaybetmedim ve dünyadaki beslenme trendlerini araştırdım. Bunlar için nasıl yeni reçeteler yazabilirim üzerine çalışmaya başladım. İyi ki de çocukluğumda ki duygu paçama yapışmış.


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

Türkiye’de aslında nesillerdir bitkiler şifa için kullanılıyordu ancak sonra şehirleşmeye birlikte bu alışkanlıklar yok olmaya başladı. Şimdi ise biraz geçmişe, gelenekselliğe geri dönüyoruz sanki. Bu değişimlerin nedeni sizce nedir? Biz 2012 yılında kızımla birlikte şehirde ki hayatımızı bırakıp kırsalda yaşamaya başladık. İlk olarak bir süre

ormanda kaldık telefonsuz, elektriksiz bir dönemimiz olmuştu. İlk orada ilkel hayatın ne kadar gerçek olduğunu fark ettim. Ve hayalini kurduğum yeni iş planım için ne kadar ilkel ve lokal yaşayabilirsem kadim bilgiye o kadar hızlı ulaşabileceğimi fark ettim. Uzun süre köylerde ve kasabalarda yaşadık. Gittiğimiz her yerde ben yemek yaptım kızımda okula gitti. Hayattan hep keyif aldık

ve keşfetmenin doyumunu yaşadık. O süreçte çok şehri terk eden kişilerle kesişti yollarımız benim gözlemim şehirden lokal hayata geçen insanların gittiği yeri şehirleştirmek gibi bir tavrı oluyor. Yada köyde bohem bir yaşamı tercih etmek gibi. Bu ayrım her zaman gözle görülüyor. Geleneksele dönme konusuna gelince bence herkes artık manevi bir boşluk yaşıyor. O yüzden yaşamını 23


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

“Holistik yaşam ve beslenme bireyi fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan ele alır. Mesela biz genellikle hastalandıktan sonra iyileşmeye çalışırız, oysa ki hasta olmadan önce bedeni ve ruhu takip etmek onun ihtiyaçları doğrultusunda besinleri belirlemek gerekir.” sadeleştirmek ve basitleştirmek üzerine çalışıyor. Daha fazla kendine vakit ayırmak ve doğaya özlem. Mesela eğitimlerimde ekşi maya ekmek örneğini veriyorum. Eskiden fakirlik göstergesi idi ev yapımı ekmek, beyaz ekmek ise zenginlik. Şuan her şey tersine dönüyor. Çünkü herkes gerçek duygularını özledi bence. Sizce Türkiye’de yetişen şifa veren en büyük değerimiz ya da değerlerimiz nedir? Eğer bitkileri konuşuyorsak, zeytin, karabaş otu, çörek otu, keçiboynuzu, sarımsak aklıma gelenler tartışmasız hepsi de kendi başına şifa 24

kaynağı. Tarihte ve dünyada birçok farklı geleneksel beslenme modelleri sizce en ilgi çekici olanı hangisi? Ben Asya’nın geleneksel beslenme modeline hayranım. Mesela Japon mutfağı, Kore mutfağı, Çin mutfağı, Tayland mutfağı. Asya kendi yemek kültürünü çok korumuş bir bölge. Fermente gıdaları, öğün seçimleri, porsiyon seçimleri, yemeğe gösterdikleri özen. Her zaman hayranlık duydum. Çin tıbbına bakın mesela. Tayland’da yaşadığım dönem bedenimin en çokta cildimin geldiği hale inanamamıştım. Ayrıca Asya kültürünün

mutfaklarına sahip çıkma biçimine de hep saygı duydum. Yemek yemiş olmak için değil bedenlerini güçlendirmek için yemek yiyen bir algıları var. Bunu çok gerçek buluyorum. Holistik beslenme nedir? Holistik yaşam ve beslenme bireyi fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan ele alır. Mesela biz genellikle hastalandıktan sonra iyileşmeye çalışırız, oysa ki hasta olmadan önce bedeni ve ruhu takip etmek onun ihtiyaçları doğrultusunda besinleri belirlemek gerekir. Holistik beslenme de genel değil öznel bir yaklaşım var. Kişinin sosyal hayatı, sağlık durumu, mesleği, ev yaşantısı her şey bir etken. Mesela gece çalışan birine holistik yaklaşımla baktığınızda en son akşam 7 de yemek yemelisin diyemeyiz. Holistik bakış açısınında da en sevdiğim yanı bu. Kişinin kendisine özel bir program gibi. Ben holistik beslenmeyi mutfağın “haute couture” tarafı olarak tanımlıyorum. Türkiye’de bunu ne kadar uygulamayı başarıyoruz? Türkiye’ye çok yeni gelmiş kavramlar bunlar. Şuan daha trend gibi yaşanıyor. Fakat ilk başlarda kadınlar daha meraklı iken erkeklerde bir hayli katılmaya başladı bu furyaya. O yüzden trend yerini yavaş yavaş yaşam formuna bırakıyor. Ben bu tabloyu çok seviyorum. Artık birçok kişi yediği yemeği sorguluyor. Aileler çok daha bilinçli. Sizce son zamanlarda dünyada çok konuşulan yeni bir trendmiş gibi görünen

adaptojenik beslenme modeli de aslında biraz buna benzemiyor mu? Dediğiniz gibi adaptojenik beslenme yeni bir trend gibi görünüyor fakat aslında bir hayli kadim bir bilgi. Ayurveda’nın temel çalışma biçimde, Çin tıbbında çok fazla adaptojenik besin kullanılır. Bu aslında genetik gıda kodu olarak hepimizde var. Benzerliği ise şüphesiz. Aktarlık bilgileriniz yemek yapma becerilerinize ne kattı? Bu aslında tam bir kitap konusu benim için. Hatta bunu bir gün kesinlikle yazmak istiyorum. Aktarlık ya da tabiri caizse Lokman Hekimlik çok büyük bir bilgi denizi. Ben bunun nacizane aşçılığını yapabilirim. Fakat bir bitkiyi, bir baharatı tanımak, onu yorumlamak, şifasına tanık olmak bunlar çok kıymetli süreçler ve bilgiler. Yemek yaparken bu bilgileri kullanabilmek bence size sihirli parmaklar kazandırıyor, , kullandığınız bitkileri birer ilaca dönüştürüyor. -w Mesleki yaşamımda en çok duyduğum cümle “Bu yemek bana çok iyi geldi.” olabilir. Sonra da bu dünyada size ait olan mesleği yapmanın huzurunu yaşıyorsunuz. Tariflerinizin iyileştirici bir gücü olduğunu düşünüyor musunuz? Her zaman. Çünkü bunun üzerine çalışıyorum. Kombinasyonlar kuruyorum hangi besini hangisi ile birleştirmeliyim diye. Ellerimi kullanıyorum yemek yaparken, duygumu taşıyorum. Her gün kazanımın bir niyet duası var.


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

Yemek yaparken duygular önemli mi gerçekten? Elbette. Bir şeyin nasıl yapıldığını ona gösterilen özenden anlayabilirsiniz. Nefret ile yapılan bir şey ile sevgi ile yapılan aynı olabilir mi?... Tariflerinize iksir demenizin nedeni nedir? Çünkü mutfak benim için fantastik bir evren. Mutfağın içinde kendimi her zaman fantastik bir karakter gibi gördüm. Önünüzde bir takım bitkiler, tozlar( baharatlar, tuzlar), meyveler ve sebzeler var birde kazanınız ve kepçeleriniz. İçi boş bir kazana bir şeyler koyup kokusu, duygusu, tadı olan, Dünyada lisansız fakat bir o kadar da birleştirici bir şey yaratıyorsunuz. Bunun adı elbette iksir. Yemek yaparken özelliklere nelere dikkat ediyorsunuz? Yemek yaparken öncelikle

dikkat ettiğim konu, taze gıdalar seçmek, hiçbir malzemenin kimliğini kaybetmemesi, öldürmeden pişirmek. İyileştiren tarifleriniz bir kitapta bir araya getirdiniz? Sizce bunlar arasında hangi tarif özellikle ön plana çıkacak. Kitabımdaki tüm tariflerin bir anlamı var ama sanırım yalnızlık duygusunda ki ayvayı yedin tatlısı. O kadar çok denedim ki onu. İstediğim tadı yakalayana kadar. Kokusuna aşık oldum sonra. Popüler bir kültür haline gelen yeme içme sektöründe sağlıklı yemekler sizce ne kadar ön planda? Yurtdışında bu bağlamda birçok farklı trend söz konusu. Siz onlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Şuan gerçekten güçlü bir trend. İnsanoğlu bedensel farkındalık dönemi yaşıyor

bence. Sektörde de çok fazla yeni oluşum var bu konuda keza bizde sektörün bu ayağını tutuyoruz Blended markası ile. Ben her geçen gün insanların bunu denemeye daha açık olduğuna tanık oluyorum. Sektör kendini bu anlamda yeniliyor. Artık nereye gitseniz glutensiz, şekersiz ya da laktozsuz gibi opsiyonlar ile karşılaşabiliyorsunuz. Yurtdışı konusunda da bizden çok ileride bir durum var. Dünya da şuan çekirgeden protein üretiliyor. Vegan ve vejetaryen beslenme modelleri bir trendden ziyade yaşam biçimi gibi Dünyanın birçok ülkesinde. Fakat bizim ülkemizde de hafife alınacak bir durum yok ben çok umutluyum ve dediğim gibi bence bedensel farkındalık artık kendisini çok hissettiriyor. Bir yaşam biçimi olması gereken beslenme

modelleri trendler halinde karşımıza çıkıyor. Bazıları bizleri eskiye götürüyor, bazıları ise teknolojiden yardım alarak geleceğe... Sizce son zamanlarda hızla gelişen bu dünyada gelecekte bizleri neler bekliyor? Bir gün kapsüller ile besleneceğiz diye dalga geçiliyor belki bu gerçeğe dönüşecek bilmiyorum fakat her ne kadar değişime uğrasa da bir şeyler tıpkı şimdi Atalık tohumu konuştuğumuz gibi geleneksel mutfağı da hep konuşuyor olacağız bence. Gerçek malzemeler ile yapılmış dokusu, kokusu, tadı olan sofrada insanları buluşturan yemekler her zaman görmesi gereken özen ve emeği taşıyacak. Buna inanmak istiyorum. Zira lezzetli bir şey her zaman kendini hatırlatır.

25


Beslenmenin evrimi

50 bin yıl önceki beslenme biçimimiz olan çiğ beslenme, evrimin bugünkü basamağında insan varlığı için geçerliliğini hala sürdürüyor olabilir mi? İnsani zaman ölçeğini yavaşlatıp, ekosistemin ve biyoçeşitliliğin sesini işitmek için dinginleşiyoruz…

FOTOĞRAF ÖZKAN ÖNAL MODA EDİTÖRÜ TUĞÇE BAHÇIVANGİL 26


Ceket, KOTON Etek, KOTON Yüzükler, BERRIN OZKAN Sürahi, BARDAK, HAMM DESIGN

27


Elbise, MEHTAP ELAIDI

28


Elbise, Ceket, VAKKO Çizme, HOTİÇ Servis, HAMM DESIGN 29


Gรถmlek, NOCTURNE Elbise, Pantolon, MEHTAP ELAIDI 30


Elbise, MACHKA Ceket, VAKKO Tabaklar, HAMM DESIGN

31


32


Gömlek, KOTON Trençkot, MACHKA Ayakkabı, NETWORK

33


Elbise, MAKSU 34


Kazak, BANANA REPUBLIC Etek, BEYMEN CLUB Kemer, NETWORK Tabak, HAMM DESIGN Saç: Mehmet Gümüş Makyaj: Meryem Perilhou Moda Editörü Asistanı: Zekiye Karadağ Fotoğraf Asistanı: Abdullah Yazıcı

35


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

DÜŞÜK KARBON DİYETİ Sağlıklı beslenmenin her geçen gün daha da önem kazandığı günümüzde besin seçimi yaparken bıraktığı karbon izi oranı da artık önem taşımaya başladı. Yazı debora zakuto

Ikea’nın araştırma laboratuvarı Space10’nun yayınladığı Future Food Today kitabındaki tarifler ile karbon izini azaltın.

36

Daha kaliteli bir yaşama sahip olmak adına sağlıklı, temiz ve mevsimsel beslenmenin öneminden sık sık bahsederken uzmanlar beslenirken çevremizi de koruma altına almamız gerektiğinin altını çizmeye başladı. Bunun nedeni ise 2019 dünya karbondioksit emisyonunun yüzde 26’sının yemek sektörüne ait olması ve hayvan bazlı gıdaların ise bu oranın yüzde 58’ini oluşturuyor olması. Özellikle de sığır ve dana eti. Ayrıca CO2 emisyonunun yanı sıra küresel ısınmanın artması ve çevre kirliliği de devreye girince artık beslenme programımızı hazırlarken hem bireysel hem de çevresel sağlığı ön planda

tutmamız gerekiyor. YouGov.Millenials’ın yaptığı açıklama doğrultusunda yeni nesil tüketicilerin yüzde 64’ü beslenirken dünya üstünde bıraktıkları karbon izini en aza indirmeyi arzuluyor. Ayrıca yine aynı araştırma çevresel nedenlerden dolayı yeni neslin yüzde 50’sinin et tüketimini bıraktığını gösteriyor. Araştırmacı Joseph Poore ise BBC News’a “Günümüzde bazı besinler çevresel faktörlerden dolayı tamamen yok olurken bazıları ise biyolojik olarak değişim gösteriyor. Bu nedenle ‘ne yediğimiz’ bu olumsuz faktörleri en aza indirmek ve dünyanın biyolojik değişimini yavaşlatmak adına büyük bir önem taşıyor.” açıklamasını yapıyor. Bu konuda bilinçli olan tüketiciler de sağlıklı beslenirken “düşük karbon diyeti/iklim diyeti”ne uygun seçimler yapmaya özen gösteriyor. Markalar da onların bu talepleri doğrultusunda farklı bir üretim sürecine girmeye başladı. GELECEĞİN BESİNLERİ Nestle, Quorn Foods gibi firmalar 2020’nin ikinci yarısında paket ürünlerin ambalajlarında besin değerlerinin yanı sıra karbon izi miktarını da yazmaya hazırlanırken daha önce Be Well Türkiye’de yer verdiğimiz gibi alt-et seçeneklerinde ciddi bir artış dikkat çekiyor.


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

Bitki bazlı beslenmeye yönelenlerin sayısı azımsanamayacak kadar fazla. Ikea’nın araştırma laboratuvarı Space10 da daha sürdürülebilir içerikler kullanarak farklı yemek tariflerinin yer aldığı Future Food Today adlı bir yemek kitabı lanse etti. Hem sağlıklı hem de doğa dostu protein kaynaklarının önerildiği kitapta farklı kültürler, ruh halleri ve mevsimlere yönelik seçenekler karşımıza çıkıyor. Bug Burger, su yosunu cipsi, mikro yeşilliklerden hazırlanan dondurma ise öne çıkan öneriler arasında. Bunlara ek olarak dünyanın birçok farklı noktalarında sıfır atık restoranlar kapılarını açmaya başladı. New York Brooklyn bölgesinde yer alan Rhodora, Helsinki’deki Nolla, Berlin’deki Frea, Brighton’daki Silo ve Londra’nın yükselen Fitzrovia bölgesinde yer alan Ottolenghi’nin Rovi adlı restoranı bunun en güzel örneklerinden. Türkiye’de ise Marcus Ribs bu konuda çeşitli çalışmalar yaptığını belirtiyor. “Kimse her şeyi birden yapamaz ama herkes küçük de olsa bir fark yaratabilir” düşüncesinden yola çıkarak benimsenen bu çevreye duyarlı beslenme formunun önümüzdeki dönemlerde daha da yaygınlaşması bekleniyor. 37


Fotoğraf Getty Images

L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

38


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

ATA MESLEĞİ: FERMANTASYON Nesiller boyu tüm dünyada uygulanan fermantasyon işleminin bir akımdan öte yaşam biçimi olması gerektiğine inanan Begüm Yaramancı ile fermente gıdalar ve sağlık üstündeki etkilerini konuştuk. Röportaj debora zakuto

Bağışıklık sistemini güçlendirerek kronik hastalıklara karşı savaşmamıza yardımcı olan ve günlük hayat kalitemizi arttıran fermente gıdalar dünyasını Begüm Yaramancı ile keşfediyoruz. Fermantasyon işleminin tarihi çok eski yıllara dayanmasına rağmen son zamanlarda daha çok manşetlerde görmeye başladık. Birçok ülkenin yıllardır uyguladığı bu geleneksel işlemi sizce bir anda popüler yapan ne oldu? Amerika’nın tekerleği yeniden keşfetmesi ve bu kapsamda yazılan yemek ve diyet kitapları diyebiliriz. Aslında tüm kültürlerde, her coğrafyada fermantasyon binlerce yıldır uygulanıyor. Çıkış noktası da ateşin daha keşfedilmediği zamanlarda gıdayı saklama ve hijyeninin sağlanması… Ancak günümüzde popüler olmasının nedeni daha çok sağlık. Ne zaman ki kronik hastalıklarda kuvvetli bir bağışıklık sistemi gerektiği ve bunun da yollarından birinin bağırsak florasını kuvvetlendirmek olduğu mercek altında ispatlandı, o zaman fermente gıdaların önemi tekrar konuşulmaya başlandı. Amerika başta olmak üzere yurtdışında bu konuda hem sağlık hem de yemek kitapları yazıldı, market raflarında fermente ürünler baş gösterdi, buradan tüm dünyada popülerliği artmaya başladı. Probiyotik beslenme gibi sağlıklı yaşam dünyasında da birçok farklı trend dikkat çekiyor. Siz bu trendler hakkında ne düşünüyorsunuz? Açıkçası sağlıklı yaşam dünyasında bazı trendlerin gelip geçici olduğunu düşünüyorum. Geçmişten çok basit örnekler vermek gerekirse mesela düşük yağ oranı ile beslenme, ya da 80’ler ve 90’larda katı yağ yerine rafine edilmiş bitkisel yağlara dayalı diyetler ya da şeker yerine sakarin gibi suni şeker kullanımı gibi… 39


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

Bugün bunların hiçbiri artık gündemde değil. Hatta kimisinin zararlı olduğu ispatlandı. Ancak atalık bir teknik olan fermantasyonun bir trend olamaması gerektiğini düşünüyor ve savunuyorum. Fermantasyon aslında gelenektir, insanoğlunun başvurduğu en eski gıda saklama, dolaylı yoldan pişirme, hijyen sağlama tekniğidir. Ancak modern zamanlarda ev tipi ya da artizan üretimden çıkıp daha sanayi tipi seri üretime dönmüştür. Kar amaçlı üretim de devreye girince raf ömrünü uzatmak için katkı maddesi eklenmiş, tek düze tadı olan fermante gıda eski geleneğin yerini almıştır. Bu da beraberinde konu içinde bir dejenerasyon getirmiştir. Geleneksel fermantasyon ise ufak çapta, tek düze olmayan uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Şimdi sağlık bacağı devreye girince tekrar sanayi tipi formdan sıyırılıyor, geleneksele geri dönülüyor. Umarım bu formatta günlük diyetlerimizde yerini alır. Ve bu yüzden de trend olarak gelip geçici değil günlük yaşamımızın, mutfağımızın yemek pişirmek gibi bir parçası olmalıdır. Siz ilk kez nasıl turşu kurmaya aşladınız? Ben fermantasyona ilk kez 2005 senesinde Chicago’da Kendall College’da aşçılık eğitimi alırken turşu kurarak başladım. Okulda gıdayı pişirme ve saklama tekniklerini öğrenirken fermantasyonu da işlemiştik. O zaman daha bu kadar popüler değildi. Canlı organizmaların gıda ile sinerjisini kavrayıp, büyüleyici dünyasına girince, en sevdiğim yiyecek olan turşuyu kendim yapmaya karar verdim. Şimdi neredeyse 15 sene oldu. Yaşımın üçte biri. Fermente edilmiş besinlerin 40

tüketiminin artmasıyla sağlığınızda yaşam kalitenizde nasıl değişimler oldu? Aslında genelde çocukluğumdan beri çok çeşitli ve sağlıklı beslenirim. Her şeyi kararında tüketirim ve tek tip katı diyet yapmam. Ve arada ipin ucunu kaçırmayı da severim… Ama bu işi son 15 senedir yapmaya başladıkça, bu alanda derinleştikçe fermente gıdaları her gün ama kararında tüketiyorum. Bunun da etkisini şöyle görüyorum diyebilirim: Bir kere hastalanmıyorum. Bağışıklık sistemi hastalığım yok. Genetik olarak diyabet olma riskim var, bu yolla onu da kontrol altına aldığımı düşünüyorum. Çünkü fermente gıdalar vücutta enflamasyonu engelleyen faktörlerden biri. Yılda bir kere nezle ya olurum ya olmam. Grip hiç olmam diyebilirim. Enerji seviyem yüksek. Egzersiz sonrası mutlaka turşu suyu tüketirim mesela. Çünkü canlılık veriyor. Ama bunların hepsini fermente gıda tüketimime bağlamak yanlış; sağlıklı beslenme bir sistem, bir çok bacağı var. Bilmeyenler için fermantasyon işleminden bahsedebilir misiniz? Gıda kapsamında fermantasyonu çok basit ama uzun bir cümle ile anlatmak isterim. Atölyelerimde de böyle anlatıyorum: Fermantasyon, herhangi bir gıda grubunun (ki bu et, balık, deniz ürünü, süt ürünü, tahıl, baklagiller, meyve, yemiş, sebze, ot aklınıza ne gelirse olabilir) seçilmiş canlı bir mikroorganizma tarafından (bu maya, bakteri, küf olablilir) manipülatif bir ortamda kontrollü olarak çürütülmesidir. Yani fermantasyon her besin gurubuna uygulanabilir. İnsanoğlu belli uygun şartları yerine getirir. Bu şartlarda insanoğluna zarar verecek mikroorganizmalar devre dışı

kalır, faydalı mikroorganizmalar devreye girer, kendi yaşam alanlarını kurarlar ve çoğalırlar. Bu da gıdanın kontrollü ve hijyenik olarak görüntü, doku, koku, tat değiştirmesine sebep verir. Ve bu da belki kulağa garip gelecek ama bir nevi şifa dolu çürümedir aslında. Bağışıklık sistemini güçlendirmede etkisinin büyük olduğu söylediniz. Peki fazla tüketmenin bir zararı var mı? Örneğin tuzlu olmasının… Fermente gıdaların çıkısına bakarsanız aslında bir ihtiyaçtan çıkmış. İnsanoğlu ateşin olmadığı yerde gıdasını saklamak ve aynı zamanda hijyenini sağlamak için bu tekniğe başvurmuş. O yüzden tarihsel olarak günlük diyetlerimizde yeri çok büyük. Ancak burada yine demin de dediğim gibi kararında tüketilmesi lazım. Tuz dediğimiz malzeme hijyenin sağlanması için bazı fermente gıdalarda mutlaka gerekli. Aklımıza hep tuz geliyor ama başka bir örnek vereyim mesela… Fermantasyonun popüler olması ile evlerimize giren ve severek tüketilen Kombucha çok sevilen bir fermente gıda mesela, ama içerisindeki şeker değeri yüksek. Bu bir şekilde göz ardı ediliyor; ama eğer etiketleri okursanız bir bardağa neredeyse bir tatlı kaşığı şeker düştüğünü görürsünüz. Ama az miktarda tüketirseniz, bir sorun teşkil etmez. O yüzden demin de bahsettiğim gibi kararında tüketim şart. Bir de sanayi tipi değil, artizan tipi evinizde doğru şekilde az tuz ya da şeker oranları ile yapıyor ya da böyle üretilmiş bir gıda satın alıyorsanız, o zaman çok daha sağlıklı bir ürün tüketiyorsunuz. Fermente edilen besinler çeşitleniyor mu zamanla? Bu konuda araştırmalar yapıyor musunuz?

Fotoğraf Getty Images Türkiye

“Fermente gıdaların çıkısına bakarsanız aslında bir ihtiyaçtan çıkmış. İnsanoğlu ateşin olmadığı yerde gıdasını saklamak ve aynı zamanda hijyenini sağlamak için bu tekniğe başvurmuş. O yüzden tarihsel olarak günlük diyetlerimizde yeri çok büyük.”


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

Bugün gastronomi kapsamında bakarsanız bu alanda dünyada yapılmaya çalışılan zaten gelenekseli kimi zaman lezzet, kimi zaman da sağlık açısından yeni bir seviyeye çekmek. Dünyada bütün şefler, artizan üreticiler, evlerinde fermantasyon yapan çoğu kimse bu mercekten bakıyor. O yüzden tabii ki çeşitleniyor. Hemen aklıma gelen bir örnek… Hindistan cevizi sütü ile yapılan yoğurt, kefir, fermente tereyağı hepsi mesela klasik süte günümüz diyetleri doğrultusunda bir alternatif. Şu sıralar hepimizin gündeminde sirke var. Temizlikten yemeğe birçok farklı alanda kullanılıyor. Sirkeyi bu kadar özel yapan nedir? Saf, basit, el altında olması diye düşünüyorum.. Temizlik yapmak için kullandığımız kimyasal malzemelerin sağlığımız için tehdit oluşturduğu artık ispatlandı. Bu anlamda da geleneksele, doğala dönüş var. Sirke antiseptik, antibakteriyel olduğu için tabii ki de tercih ediliyor. İçimize bu anlamda iyi geleni çevremizin hijyeni için kullanmak da birbirini tamamlayan bir olgu. Hepimiz şehirde çok hızlı bir hayat yaşıyoruz fermantasyon ise sabır isteyen uzun bir süreç. Bu nedenle birçok kişi hazır satın almaya devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Tabii ki de hızlı hayatlar sürerken hepsini mutfağımızda yapmak mümkün değil. Sonuçta deniz derya bir konu ve her besin grubunda var. Kaç kişi evinde pastırma, sucuk yapabilir… Tabii ki de almak kaçınılmaz. Ve işini ciddiye alan inanılmaz kaliteli mal üreten artizanlar var. Bu kişilerin desteklenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bu üreticiler desteklendikçe çeşit de artıyor. Ama belirtmek de isterim ki fermantasyon aslında bir-iki kez denenince hemen oturan bir teknik. O yüzden tavsiyem biraz yavaşlanması ve bir-iki basit fermente gıda seçip her hafta olmasa da mevsim bazında yapılması. Gözle göremediğiniz canlı ile ilişki ruha da iyi geliyor. Tabii ki de evinizde 41


natürel şarap üretin demiyorum, ama mesela sirke ya da turşu mevsimden mevsime yapılabilir. Yoğurt hiç sabır gerektirmez, 24 saatte masanızda yerini alır. Fermantasyon yaparken başınızdan geçen ilginç bir olay, kaza oldu mu? Evet, bir kere acı biber sosu yaptığım kavanoz içinde biriken basınçtan dolayı kendi kendine kırıldı. Karbondioksit birikimi fermantasyonun bazı kollarında olur. Fermantasyon yolu ile yapılan acı sos da bu kuvvetli olabilir mesela. İki sene evvel bir seyahatte idim. Kavanozu bir hafta kontrol edememiştim. Sıcaktan fermantasyon kuvvetlenmiş ve gaz birikimi çok olmuş. Kavanoz kendi kendini bir nevi patlatmış… Geldiğimde beni mutfakta gerçekten bayağı acı bir sürpriz 42

bekliyordu. Peki bugüne kadar yaptığınız en ilginç fermente işlemi neydi? 2015 senesinde limeları sadece tuza yatırarak fermantasyon gerçekleştirdim. Bir çin reçetesi. Kontrollü çürüme dediğim şeyi kavanozda görmek istediğim ve bir fermente gıdanın doğru şartlarda saklanırsa sonsuza kadar gidebileceğinin deneyi. Bu kavanozu yoğun tuz oranından dolayı yıllarca tutmaya ve arada da tatmaya karar verdim. Beşinci senesine girdi hala çok lezzetli. Yemyeşil limelar, eciş büçüş kahverengi içi boşalmış acayip bir kılığa büründüler. Fermantasyonun c vitamini oranını arttırdığının gösteresi. Sandoz kokuyor. Atölyelerimde bazen katılımcılara gösteriyorum. Kontrollü

çürümenin nasıl şifaya dönüştüğünü ve bunun da fermantasyonun mucizesinde yattığını... Fermantasyonu ilk deneyenler için öneriniz hangisini denemeleri olurdu? Yoğurt tabii ki çünkü bir kaç saate fermente edersiniz. 24 saat içinde tüketebilirsiniz. Tabii mayanızı sıfırdan yapmayacaksanız. Turşu orta bekleme yapmak için. Sirke ise basit ama uzun süre beklemek gerekiyor. Ama hepsi yine bahsettiğim gibi farklı besin gruplarını kapsar. Basittir ve herkes tarafından severek tüketilir. Ve tabii ki ekşi maya ile hazırlanan bir ekmek. Özellikle kendi mayanızı yaparak başlarsanız aslında canlı organizma ile o mucizevi dediğim işleyişi görebilirsiniz. Bu da sizi fermantasyonun büyülü dünyasına çekmek için birebir. Fermentasyon işlemi için evimizde bulunması gereken temel malzemeler nedir? Bu hangi gıda grubundan neyi fermente edeceğinize bakar. Ve her grup değişik malzeme gerektirir. Turşu için konuşmam gerekirse. Tabii ki tuz, su, sebze, baharat. Yani hep evimizde olan şeyler. Tek yapacağınız saydığım malzemeleri doğru teknik ile kavanoza doldurmak. Turşu dersi verdiğinizde genellikle hangi tarifi öneriyorsunuz? Doğruyu söylemem gerekirse senelerdir turşu atölyelerimde tarif vermiyorum. Bir tek rakam olarak net bir salamura oranı ve hangi derecelerde hangi sebze ne kadar vakit… Tabii izlenecek kuralları da veriyorum. Sebebi de çok basit. Fermantasyon canlı bir organizmayı içerir ve biz insanoğlunun nasıl bir günü bir gününe tutmuyorsa mikroorganizmaların da hareketleri, çalışma hızları ortamın şartlarına göre farklılık gösterir. Sıcaklık ve mevsim en belirleyici faktördür. En basit örneği mesela evde yaptığınız yoğurt. Bırakın yaz ve kış arasındaki farkı, evinizin sıcaklığına göre bir haftadan bir

Fotoğraf Getty Images

L’OFFICIEL BE WELL BESLENME


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

haftaya bile tat ve kıvam farklılık gösterir. Güzel olan da zaten budur. Burada önemli olan tekniği, kritik adımları ve püf noktalarını bilmektir. Çünkü reçeteler asla tutmaz. Çünkü ortam asla sabit değildir. Ve siz bir reçete üzerinden gidip bu canlı hayatı gözlemlemeden göz ardı ederseniz hüsran ile sonuçlanacaktır. Reçete tutmaz ise önce reçeteye sonra sürece küsersiniz… Halbuki işleyişi, ardındaki mantığı, bu canlıların hangi şartta nasıl reaksiyon verdiği, ideal şartlar ve yapabileceklerimiz ile beraber anlatılırsa o zaman çok daha uzun vadeli bir ilişki başlar. Ben buna fermantasyon aşkı diyorum. Bu perspektiften işin içine girince bir daha bırakamıyorsunuz. Ve mutfağınızın bir parçası oluyor. Türkiye’de hangi fermente besinler daha çok öne çıkıyor? Bizim kültürümüzde birçok fermente ürün aslında mutfaklarımızın, günlük ya da mevsimlik diyetlerimizin vazgeçilmezi. Kabaca bir kaç tanesini saymak gerekirse ekşi maya ekmek herkesin favorisi… Yoğurt, turşu, şalgam suyu, özellikle kışın boza, tarhana. Tabii ki lakerda, pastırma, sucuk.

Yurtdışında tercih edilen ancak bizim kültürümüze uzak kalan fermente besinler var mı? Sauerkraut, kimchi, kombucha, kvass çeşitleri, su kefiri, fermente gazozlar, natto, tempeh, miso, balık sosu… Aslında bütün peynirler ve şarküteriler. Liste çok uzun ama kabaca aklıma gelenler bunlar. Yurtdışında birçok lokantanın kendi fermantasyon laboratuvarı bulunuyor Noma gibi. Ülkemizde sizce gastronomide fermantasyonun duruşu nedir? Noma gibisi pek yok aslında… Ama gelişen bir alan ve dünyada birçok önde gelen restoran bu konuyu çok ciddiye alıyor. Biz yeni yeni başladık bu niş alana eğilmeye, artizanlaşmaya ya da fermente gıdalar ile gastronomik bazda deneyler yapmaya. Halbuki Anadolu ciddi fermantasyon geleneğine sahip bir coğrafya. Buradaki kadim bilgi, diğer coğrafyaların, kültürlerin kullandığı gelenekler ve teknikler ile ciddi bir sinerjiye dönüşebilir. Noma’nın laboratuvarında da bu yapılıyor. Aynı şekilde buradaki bu kadim bilgi yurtdışında yemek üzerinden

anlatılabilir. Neden olmasın? Mesela kımız bizim coğrafyamızın fermente içeceği. Onun etrafında bir reçete ya da tabak kurgulamak enteresan olabilir. Bu tip hafif alkollü içecekler Uzak Doğu’daki benzer reçetelerde kullanılan farklı bakteri ya da maya kültürleri ile denenebilir… Ortaya değişik lezzetler çıkabilir. Yaratıcılık ve fermantasyon söz konusu olunca bir laboratuvar bile kurabiliyorsunuz işte… Fermente besinlerin mevsimi var mı? Önümüzdeki aylarda hangilerini yapmak lazım? Fermantasyona malzemeyi saklama tekniği olarak bakarsanız her türlü mevsimde yapabileceğinizi görürsünüz. Benim zaten atölyelerimde vermek istediğim de bu mesaj. Mesela turşu konusunda söylemem gerekirse biz Türkler evlerimizde nedense genelde yaz sonu, sonbahar başı turşu kurarız. Kışın ve sağlık açısından yaza göre çok daha kıymetli olan sebzelerini atlarız. Halbuki sebze ya da ham meyveyi fermente etmenin mevsimi yoktur aslında. Şimdi önümüz bahar, size erik, çağla, rezene, fındık turp, cibes, sultani bezelyeyi turşulamanızı tavsiye ederim mesela.

43


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

BİR NEVİ İKSİR Juice, kefir ve smoothie’lerden sıkılanlara günümüzün öne çıkan alternatif sağlıklı içecekleri...

Son zamanlarda yepyeni sağlıklı içecek seçenekleri, beslenme rutinimizde kendisine güçlü bir yer edinmeye başladı. Bazılarının tarihi çok eski yıllara dayanıyor, bazıları ise yeni nesil şefler tarafından şifa vermek için geliştirildi. Bağışıklık sistemini güçlendiren, strese karşı vücudun direncini arttıran, rahatlatan ya da vücuttan toksinleri atmaya yardımcı olan bu içecekleri işin uzmanlarından yardım alarak sizler için mercek altına aldık. İLİKLİ KEMİK SUYU “Kemik suyunu, kemiklerin uzun süre kısık ateşte kaynamasından bir önceki aşaması olan ‘simmer’ aşamasında pişirilerek kolajen mineral amino asitler gibi kıymetli besin değerlerinin suya geçmesini sağladığımız, dünya çapında en eski iyileştiricilerden biri olarak tanımlayabiliriz. Dünyada en çok yaşlanma karşıtı, hücre yenileyici, bağırsak florasını tedavi edici ve eklem ağrılarını rahatlama özelliklerinden dolayı tercih ediliyor. Ancak bunların yanı sıra sindirimi, kan şekerini ve mide asidini düzenlemeye yardımcı olumlu etkileri de bulunuyor. Biz bu geleneksel içeceğe farklı dokunuşlar katıyoruz. Sıcak bardaklarımızı daha çok zencefil, zerdeçal gibi baharatları kullanarak zenginleştiriyoruz. Soğuk bardaklarımızda ise buğday çimi suyundan organik ham kakaoya kadar değişiklik gösteren birçok ürün kullanıyoruz. Şu anda Suppla’da kemik suyunu içmenin pek çok yolunu bulabilirsiniz. Salatalık suyuyla hazırlanmış buz gibi serinletici bir içecek olarak, baharatlara aromalandırılmış çorba olarak ya da cold brew kahveniniz içerisinde keyifle tüketebilirsiniz.” – Simge Uzkurt Bodur / Suppla Broth Co. 44


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

KOMBUCHA “Kombucha fermente edilmiş, soğuk içilen, hafif asitli ve kendinden gazlı, probiyotik, yararlı enzim ve aminoasitler içeren sağlıklı bir içecek alternatifidir. Kombuchayı en basit şekilde hafif bir çay sirkesi olarak düşünebilirsiniz. Bağışıklık sistemi ve daha birçok vücut içi mekanizma ile direkt ilişkili olan bağırsak sağlığı, sağlıklı bağırsak florasından başlar. Sağlıklı bir bağırsak florasının olmazsa olmazı olan probiyotikler de, tam da bu sebeple sağlıklı bir beslenme planında kesinlikle yer alması gereken besinlerdir. Ancak kombucha bağırsak sağlığındaki yüksek etkisine bağlı olarak tüm sağlık üzerinde etki gösteriyor. Araştırma ve yazılara bakıldığında cilt hastalıklarından, alerjilerden, otoimmün rahatsızlıklarından tutun da şeker dengelenmesine kadar birçok sorunda etkili olduğu görülüyor.” – Esra Özcan / Kombucha 2200

MOON MİLK Ayurvedik bir içecek olma özelliği taşıyan Moon Milk, adaptojen baharatlar ya da zerdeçal, spirulina ya da matcha gibi süper besinlerin süt ile karıştırılmasından elde ediliyor. Ilık bir süt içmek yerine tercih edebileceğin moon milk’in hazırlanışı ise epey basit. Sütünüzü ısıtın, seçtiğiniz baharatlardan çeyrek çay kaşığı olacak şekilde ekleyin, tatlandırmak için ise biraz bal katın. İşte moon milk’iniz hazır. Bu sayede daha rahat uykuya dalabilir, kendinizi endişeli veya stresli hissettiğiniz zamanlarda sakinleştirebilirsiniz. 45


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

BUĞDAY ÇİMİ SUYU “Buğday çim suyu tamamen canlı bir sıvı. Vücudumuza güneş ışığı alıyoruz gibi düşünebiliriz. Sindirim sistemine yardımcı, metabolizma hızlandırma, enerji verme, ödemi önleme gibi birçok faydayı bir arada barındırır. Herhangi bir yan etkisi bilinmiyor. Tabii ki her insanın bünyesi farklı, alerjik etkileri farklı fakat bilinen genel bir yan etkisi yok. Faydaları ise saymakla bitmiyor gerçekten. En önemli özelliği ise sizin de bahsettiğiniz gibi içerisinde bulunan klorofil. Buğday çimini yüzde 70’ini klorofil oluşturur. Jubes, vücut tarafından hızlı bir şekilde emilir ve vücuda protein, mineraller, B Vitamin kompleksi, A,C E vitaminleri, magnezyum, kalsiyum, amino asitler, antioksidanlar, klorofil, enzimler ve bitkisel gıdalar depolar. Aynı zamanda karaciğeri arındırır ve kan dolaşımına yardımcı olur.” - Deniz Yüksel Ovalı ve Sofia Vassalo / Ancient Greens

GOLDEN MİLK “Golden Milk, geleneksel Ayurvedik metotlara dayalı bitki ve baharatların lezzetli bir harmana dönüşmüş hali diyebiliriz. Ayurvedik tıpta yüzyıllardır kullanılan ve karabiber ile birlikte kullanıldığında vücutta emilimini yüzde 2000’e kadar arttırdığı kanıtlanmış, bağışıklık arttırıcı, iltihap sökücü ve antioksidan özellikleri olduğu bilinen bir baharat çeşididir. En önemli faydası Golden Milk’in içerisindeki İngilizce «curcumin” olarak adlandırılan zerdeçal özü gibi isimlendireceğimiz bir molekülden gelmektedir. Herkesin golden milk tarifi bazı farklılıklar gösterir ama zerdeçal ve karabiber olmazsa olmazdır. Biz harmanımızda, en yüksek kalite zerdeçal, vanilya çubuğu, zencefil, karabiber ve tarçın kullanıyoruz. En kolay ve bilinen tüketim şekli süt ile karıştırmak ve latte olarak hazırlamak olsa da son zamanlarda kendi sitemizde de yer verdiğimiz tariflerimizde, smoothie’ler, golden balkabağı çorbası, golden yulaf ezmesi, bağışıklık güçlendirici immunity shot, tonik, popsicle’lar olarak hazırlıyoruz.” – Liliana Lopez Aslanoba / Melez Tea 46


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

KEREVİZ SAPI SUYU “Sabah aç karnına, kahvaltıdan ortalama 30 dakika öncesi tüketilmesi önerilen kereviz sapı suyu vücudun ödem atmasına yardımcı olurken hidrasyon sağlıyor ve pek çok rahatsızlığın temel sebebi olduğu düşünülen karaciğer, mide ve bağırsak sistemindeki patojen ve toksinlerin dışarıya atılma sürecinde çok yardımcı oluyor. Yapılışı ise oldukça basit. Slow juicer’da kereviz saplarının suyunu sıkıyoruz. Diğer içeceklerimizden farklı olarak yalnızca kereviz suyunu lifsiz olarak üretiyoruz çünkü bu şekilde daha faydalı olduğu düşünülüyor ve çok sert liflere sahip olduğu için içimi de pek rahat olmuyor posalı olduğunda.” - Esra Kalender / Blended Greans

KVASS “Kvass Rusya’da çavdardan yapılan hafif gazlı fermente bir içecek. Rus kolası olarak da biliniyor. Sadece kaya tuzu, kırmızı pancar ve içme suyundan oluşuyor. Fermantasyon başlatıcı olarak ise bir çeşit lahana turşusu olan sauerkraut ekşi lahana suyu kullanılıyor. Antioksidan değeri en yüksek sebzelerden biri olan kırmızı pancarın bedene birçok faydası var. Fermente edildiğinde ise faydaları katlanarak probiyotik kaynağı haline geliyor. Böylece bağırsak floramızdaki faydalı bakterilerin çoğalmasına yardımcı oluyor, bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Ayrıca kvass hazmı kolaylaştırıyor, karaciğeri destekliyor, kan temizleyici özellikler sergiliyor ve damar açıcı yeteneği ile de biliniyor.” – Zarife Kalender / Jungle Healthy Food 47


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

ALT-ETLERİN YÜKSELİŞİ Alt-et ya da alternatif et kulağa mantıksız gibi geliyorsa tekrar düşünün. Tüm dünyada fast-food zincirleri etsiz et seçeneklerine geçmeye başladı bile.

Netflix’te izlenme rekorları kıran vegan belgeseli Game Changers ile de birçok kişinin şahit olduğu gibi et üretimi oldukça zahmetl bir işlem. Geride bıraktığı karbon ayak izi ise büyük fabrikalardan çok daha fazla. Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğu tüm dünyadaki vegan sayısı her geçen gün artıyor. Bu da beraberinde yepyeni bir sektörün oluşmasına neden oluyor. Son zamanlarda tüm dünyada herkes etsiz et (meatless meat) kavramından bahseder oldu. Birçok yatırımcı ve dünyaca ünlü yıldız ise sağlıklı yaşam dünyasını etkisi altına alan bu akımı ön görerek sırayla etsiz et geliştiren markalar lanse etmeye başladı. Beyond Meat, Impossible Foods, Huel, Gardein, Tofurky gibi firmaların bitki bazlı proteinler (özellikle bezelye proteini) ile geliştirdikleri etsiz et seçenekleri 2019’un en çok konuşulan sağlıklı yaşam başlıkları arasında yer alırken 2020’de bu akım 48

kırmızı et dünyasının yanı sıra beyaz et üretimini de etkisi altına alıyor. Mantarların hızlı büyüyen kök yapısı miselyum içeren vegan tavuk etleri, domates bazlı ton balığı, balıksız balık filetosu, soya bazlı balık eti, alg temelli balık eti gibi alternatif et çeşitleri ar-ge çalışmaları neredeyse tamamlandı ve birincil tüketici olan bizlere sunulmaya başlandı. Şu an için maliyeti yüksek olan bu bitki bazlı protein kaynakları gelecek yıllarda daha az maliyetle, doğal kırmızı ve beyaz etlerin yerini alacağı düşünülüyor. 2020 yemeiçme trendlerinin başında gelen alt-et hatta alt-balık ve alt-tavuk kavramlar her ne kadar kültürümüze uzak gibi geliyor olsa da Türkiye›de her geçen gün sayıları artan veganlar için için oldukça cazip duruyor. Alt-et kavramına alışmaya başladığımızın hemen sonrasında yankılanacak soru ise; “Hangi malzemeler ile hazırlanıyor?”

Fotoğraf Getty Images Türkiye

Yazı yunus başaran


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

49


L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ İÇİN ALIŞVERİŞ ÖNERİLERİ Gıda alışverişinin oldukça sık yapıldığı son günlerde, bağışıklık sistemimizin güçlü kalması için doğru tercihler yapıyor muyuz?

Raf ömrü uzun gıdalardan özellikle makarna, un ve sıvı yağ alışveriş çılgınlığının patlak verdiği son zaman diliminde, çoğumuz COVID19 salgınına karşı kişisel yaşam alanlarımızda izole olarak ve sosyal mesafeyi benimseyerek mücadele veriyoruz. Dışarıyla olan temasımızı mümkün olduğunca minimum seviyede tutarak virüsle karşı karşıya kalma durumumuzu engellemeye çalışıyoruz. Ancak siz önlemlerinizi ne kadar sıkı da tutsanız, uzmanların tavsiyelerine göre doğru ve sağlıklı beslenerek, alışkanlıklarımızı gözden geçirip modifiye ederek, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak, hastalıkla karşı karşıya kalma durumunda oldukça önem taşıyor. Henüz daha alışveriş listenizi oluşturmadıysanız, Be Well ekibi tarafından derlenen önerilere kulak vermenizi tavsiye ediyoruz! ZERDEÇAL TAKVİYESİ Bağışıklık sistemini desteklemek için beslenme programınızı yeniden şekillendirmeniz gerekiyor. Örneğin, 50

sebze ve meyve tüketmek günlük beslenme alışkanlarınız arasında değilse, alışveriş istenize eklemek için çok iyi bir zaman! Ayrıca kale, kırmızı meyveler, pancar, kereviz ve turunçgiller gibi bağışıklık sisteminize yeşil ışık yakacak besinleri tüketmeniz sağlığınız için oldukça önemli. Özellikle mevsimin geçiş aralığındayken en tazesine ulaşmanın oldukça kolay olduğu, Hintliler’in günlük beslenme alışkanları arasında olan zerdeçal vücut direnciniz için tamamıyla destekleyici bir alternatif. Bitki bazlı protein içeriğinin en zengin olduğu baklagiller de market rafları arasında oldukça zor bulunur oldu. Ancak içerisinde gluten bulunmayan karabuğday, kinoa, maş fasulyesi ve börülceden günlük ihtiyacınız olan proteini depolayarak, un ve makarna tüketme tercihinize göre oldukça dinamik kalmanız mümkün. Beyaz un ve rafine şeker kronik sağlık problemlerine ve metabolik sendromlara yol açarak vücut sağlığınız için oldukça zarar verici bir konumda.

Aynı zamanda takviye destek sağlayan vitamin haplarının yüksek dozda tüketimi de sağlığınız için yardımcı değil. İşte, bulutların aralandığı bahar mevsimine giriş yaparken, pencereden giren güneş damlalarından faydalanmak bağışıklığınız ve D vitamini depolamanız için oldukça yeterli. Gün içerisinde yeteri miktarda güneş ışığına maruz kalmıyorsanız sizlere önerimiz somon, mantar, yumurta, ton balığı, peynir gibi D vitamini ortanı yüksek bitkisel ve hayvansal besinleri buzdolabınızda depolamanız.

Fotoğraf Getty Images Türkiye

Yazı ataer yarar


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

UYKU İHMALE GELMEZ Tüm dünyadaki bu salgın nedeniyle birçoğumuz evden çalışma sistemine geçerek, yaşamsal alanımızı yalnızca evlerimizle sınırladık. Bu zoraki durumu bir fırsata dönüştürmek de bizlerin elinde. Evde kaldığımız bu süreç, bağışıklık sistemi için oldukça önemli olan uyku düzenini bir düzene sokmak için oldukça ideal bir zaman. Düzenli uyku aralığını belirlemek vücudun yaşamsal enerjisini en güçlü tutan etkenlerden biri. Yaklaşık yedi ila dokuz saat uyuyarak vücudun hayati fonksiyonlarını düzenlenmesine, organ

fonksiyonlarını yenilemesine ve hatta bağışıklık sistemini yapılandırmasına imkan tanımak çok önemli. Uyku kalitenizi yükseltmek için listenize eklenmesi gerekenler ise papatya çayı, tatlı patates, ceviz, badem ve yulaf. Alışveriş listenize dönecek olursak eğer, alkol tüketiminizi çoğu zaman elinizi dezenfekte etmek için kullanmanız ve vücudunuzun demir, çinko gibi ihtiyaçlarını ağır metal içeren sıvıların tüketmeyerek sınırlandırmanız gerekiyor. Belirtmemiz gerek ki, bağışıklık sisteminizi birkaç gün içinde

yapılandırmanız mümkün değil. Bu sistemi güçlendirmek belli bir yaşam tarzı ve kalitesi sonucu meydana geliyor. Bunu gerçekleştirirken de vücutta biriken atıkları dışarı atmak da oldukça önemli. Alışveriş listenize güçlendirici besinlerle birlikte soğan, sarımsak ve havuç gibi antioksidan etkili renkli sebzeleri eklemeyi unutmayın. Beslenmenin yanı sıra bol sıvı tüketmek, evde olsak bile düzenli hareket etmek, nefes almak ve küçük molalar vermek de hayat kalitenizi arttırmanız adına oldukça önemli olduğunu da hatırlatmak isteriz. 51


Fotoğraf Getty Images

L’OFFICIEL BE WELL BESLENME

52


BESLENME BE WELL L’OFFICIEL

EVDE BESİN SAKLAMA YÖNTEMLERİ Taze aldığınız besinlerin ömrünü uzatmak ve israfı azaltmanın en etkili yollarından biri gelecekte kullanım için buzlukta saklamak. Peki neyi nasıl saklamamız gerek derseniz küçük püf noktalarını sizin için bir araya getirdik. Yazı d$lruba karaköse

Her ne kadar tüketilebileceğinden daha fazla yiyecek alma gibi bir yönelim içinde olunsa da, içinde bulunduğumuz pandemik durum israfı da peşinde getiriyor. Özellikle meyve, sebze, süt ve süt ürünleri bozulmaya, çürümeye ya da küflenmeye çok müsait. Ancak önlem almak çok da zor değil. Örneğin, taze yiyeceklerinizi dondurarak uzun süre muhafaza edebilir ve israfı önleyebilirsiniz. Bunu yaparken tek dikkat etmeniz gereken hangi besini, nasıl saklayacağınızı bilmeniz oldukça önemli. TAZE SEBZELERİ İLK ÖNCE HAŞLAYIN Aldığınız taze sebzelerin bozulma ihtimalini en aza indirmek adına haşlayarak dondurucuda saklamanız akıllıca olacağı gibi bu şekilde sebzelerin oksitlenmesini de önlemiş olursunuz. Yeşil fasulye, brokoli, kuşkonmaz, havuç, mısır ve kabak gibi sebzeler bu kategoriye giriyor. Haşlama süresini ise 2-3 dakika ile sınırlı tutabilirsiniz. MEYVELER İÇİN FIRIN TEPSİSİ KULLANIN İyice yıkayıp kuruttuğunuz meyvelerinizi birbirine yapışmalarını önlemek için fırın tepsisine yayarak dondurabilirsiniz. Dondurduktan sonra bu meyveleri bir kapta toplayarak dondurucuda bırakmaya devam edebilirsiniz. ÇORBANIZI BÖLEREK DONDURUN Yaklaşık 3 ay gibi bir süre dondurucuda bozulmadan kalabilen çorbalarınızı tek seferde dondurmak çok akıllıca olmayabilir. Bunun için porsiyonlara bölerek dondurmanız daha mantıklı olacaktır. Ancak dondurucuya koymadan önce çorbanızın sıcak olmadığından emin olun. EKMEKLERİNİZİ DİLİMLEYİN Açıkta bırakacağınız ekmekler, bir süre sonra küflenmeye başlaması kaçınılmaz. İsraftan kaçınmak adına dondurucuya koymanız gerekli. Bunun için püf nokta ise ekmeklerinizi dilimleyerek buzluğa kaldırmanız. Böylece çıkardığınız zaman kolayca kullanabilirsiniz.

YOĞURT İÇİN BUZ KÜPLERİ KULLANIN Süt ve süt ürünlerinin kolay bozulduğu düşünülürse yoğurdu buzlukta muhafaza etmek epey gerekli. Üstelik böylece smoothie hazırlamak için de işiniz kolaylaşıyor. PİRİNCİ BUZLUK YERİNE DONDURUCUDA SAKLAYIN Pişirdiğini pirincin hepsini tüketemeyecekseniz bozulmasını önlemek adına dondurun. Dikkat etmeniz gereken ise pişirdikten sonra iki saat içinde dondurucuya koymanız…

Raf ömrü en uzun besinler Alışveriş yaparken raf ömrü uzun besinlere yönelerek de israfı en aza indirebilirsiniz. Fasulye Kuru ya da konserve olarak fasulye, raf ömrü uzun besinlerin başında geliyor. Lif ve B vitamini açısından da zengin olan fasulye, yapacağınız pek çok yemeğe de lezzet katabilir. Yulaf Hem kahvaltılarda hem de ara öğünlerde sıklıkla tükettiğimiz yulafın pişirilmemiş hali probiyotik içerdiğinden bağırsak sağlığı için de önemli.

Pirinç Raf ömrü uzun bir diğer besin ise pirinç. Hali hazırda mutfakların demirbaşı konumunda olan pirinç, sadece yemek olarak değil suyuyla da bizlere fayda sağlıyor. Bal Enerji ihtiyacımızı karşılamak adına sağlıklı bir tatlı alternatifi olan bal, çok uzun süre bozulmadan durabiliyor.

Zeytin Sabah kahvaltılarının vazgeçilmezlerinden zeytinin bozulduğunu pek duymamışsınızdır değil mi? O yüzden alışveriş listenizde mutlaka kendisine yer açın. Kuruyemiş Canınız bir şeyler yemek istediğinde en güzel atıştırmalık alternatifi kuşkusuz kuruyemişler. Biraz değişiklik isterseniz salata ya da tatlılarınıza da ekleyebilirsiniz. 53


L’OFFICIEL BE WELL SAĞLIK

Sağlık haberciliğinin geleceği: Goop! Gwyneth Paltrow’un öncülüğündeki goop sağlıklı yaşam meraklılarını oldukça tatmin ediyor. Aynı zamanda bir sektörün de geleceğini çiziyor. Yazı bağlan kesk)n

Bundan tam 12 yıl önce 2008’de Gwyneth Paltrow mutfağından haftalık olarak goop yayınına başladı. Deneyimler, tarifler, sağlıklı yaşam tüyoları derken günümüzde goop bir alışveriş sitesi içeriği bile edindi. Peki ne tür ürünler vardı? Gardırobunuza koyabileceğiniz en zamansız ürünlerden kendi markaları G. Label’a, wellness ürünlerinden, goop’un kendi vitamin ve supplementlerine, makyaj değil cilt bakım ürünlerine kadar pek çok şey bu alışveriş butonu seçeneği aldında mevcut (tabii ki bu alanda GOOPGLOW diye bir markaları var). Bu sene Netflix’te yayınlanan belgesel serileri The goop lab with Gwyneth Paltrow’dan bahsetmiyoruz bile. Tabii ki bu bir Hollywood yıldızının sağlıklı yaşam ile ilgili deneyimlerini paylaşacağı bir toplum yararı projesi değildi. Ama goop büyük bir popülerite kazandı ve bize 54

aslında sağlık haberciliğinin nereye gideceğini gösterdi. 47 yaşındaki oyuncu Gwyneth Paltrow’un haftalık newsletter’lar olarak hazırladığı goop’u birden bir büyük bir pazara dönmüştü. Üstelik satışa sunulan ürünler oldukça pahalıydı. Sitede 250 dolarlık mum bile sattıkları oluyordu. Peki bu sağlıklı yaşam çılgınlığı hayatımızın bir gerçeği olurken nasıl bu kadar lüks tüketimi besleyebiliyordu? Aslında hiçbir şey kafa karıştırıcı değil. Her sektörde segmentler birbirinden oldukça farklıdır. goop da kendi alanında daha üst bir segmente yerleşti. Üstelik sağlıklı yaşam trendinin yaygınlaşmasından çok çok önce 2008’den beri bunu yaptığını ve bir Hollywood yıldızının kurucusu olduğunu düşünürsek bu çok normal. Sonunçta uzun süren bir birikimin oluşturduğu marka değeri de hesaba katılmalı. Sağlıklı


SAĞLIK BE WELL L’OFFICIEL

55


L’OFFICIEL BE WELL SAĞLIK

yaşamak istediğimizde çözüm, o gözle baktığımızda pek çok yerde gizli aslında. Bu yüzden goop bir tercih meselesi. Ve insanların ona dahil olmayı istemesi de çok normal. Bir başka eleştiri konusu ise goop’un içeriklerinin bilimsel olmadığı yönünde. Önerilerinin ve tarfilerinin sağlıklı olmadığı ile pek çok kez eleştiriliyor ünlü oyuncunun platformu. İşte tam bu noktada esas bahsetmek istediğimiz 56


SAĞLIK BE WELL L’OFFICIEL

konu devreye giriyor. goop’un yaptığı sağlıklı yaşam ile ilgili önerileri “doğru” diye önümüze koymak değil. İçerik ile ilgili uzmanlarla bir araya gelerek onlarla röportajlar yapıyorlar ve burada beyin fırtınası gerçekleştiriyorlar. Yani bir bakıma yeni nesil sağlıklı yaşam haberciliği. Bu konu üzerine pek çok YouTube kanalının ve blog’un tamamen kişisel deneyim üzerine yayın yaptığını düşünürsek, goop satışını yaptığı yüksek segment ürünler ile de kendisini 360 derece bir platforma dönüştürüyor. Yani yatırımını aslında bir goop community oluşturmaya harcıyor. En azından öyle görünüyor. Eleştirilere karşı oldukça agresif olan Gwyneth Paltrow ise kendilerinin site trafiğini arttıran ucuz oyunlar yapmadıklarını belirliyor. Ve ekliyor ki goop sağlıklı yaşam üzerine içerik üretse de bir lifestyle platformu. Üstelik goop alternatif tedavi üzerine oluşuyor. Soğuk terapi, enerji iyileştirmesi ve uzun

süreli diyetler gibi kavramnlar üzerine içerik üretiyor. Tabii ki insanlara körü körüne bel bağlaması mantıklı değil. Zaten goop’un böyle bir iddiası da yok. Her zaman en güvenilir olan laboratuvarda oluşturulan, random kontrolü olan ve birden fazla yoldan kanıtlanabilir içerikler ama bu sektöründe tamamen eril bir sağlık düzeni olduğunu unutmamız gerekiyor. goop temelinde o hep duyduğumuz kadın eli değen yöntemleri daha bilimsel bir şekilde araştırıyor sadece. Ayurvedanın kanser tedavisine iyi geldiğine dair hiçbir bilimsel kanıt yok. Ancak ayurvedik ürünlerin kanser tedavisinde iyileştirici etki gösterdiğini ise hepimiz biliyoruz. Bütün yaşam alanlarının dijital olduğu bu çağ aynı zamanda da bir deneyim ve enerji olumlaması çağı. Yani goop’un popülerliğinin arkasında sadece sağlıklı yaşam trendi, Gwyneth Paltrow ve lüks tüketim ürünleri yok. Bu tamamen dönemsel bir kültürel mesele.

1. Hasır şapka, Maison Margiela. 2. Hasır çanta, Nannacay. 3. Çiçek desenli maksi elbise, Gül Hürgel. 4. Kovboy çizme, Chloé. 5.Zimmermann 2018 İlkbahar-Yaz. 6. Chloé 2018 Resort. 7. Loewe.

57


L’OFFICIEL BE WELL SAĞLIK

Sirkadiyen ritim Uyku saatlerimiz sadece günlük düzenimiz için değil biyolojik sürecimiz sirkadiyen ritim için de büyük önem taşıyor. Peki siz bu uyku-uyanıklık döngüsü hakkında ne biliyorsunuz?

Uykunun bedenimiz için öneminin hepimiz farkındayız. Sağlıklı ve enerjik bir gün için uyku düzenimize dikkat ediyor, uygulamalar ve dijital saatlerle uykumuzu takip ediyoruz. Uykumuzun bedenimizdeki olağanüstü bir sistem olan sirkadiyen ritim içinde çok önemli. Sirkadiyen; circa (yaklaşık) ve dies (gün) anlamına gelen iki Latince sözcüğün birleşiminden meydana geliyor ve yaklaşık bir günü ifade etmekte kullanılıyor. Sirkadiyen ritim, organizmanın yaklaşık bir günlük fizyolojik ve biyolojik süreçlerindeki değişimleri ifade eder. İnsanın uykuuyanıklık döngüsü, en temel ve belirleyici bir ritimdir. Sirkadyen ritmin en önemli etmenlerden biri ışıktır. Sirkadiyen ritmin düzenlenmesinde dış 58

Fotoğraf Getty Images

Yazı d"lara yılmaz


SAĞLIK BE WELL L’OFFICIEL BESLENME

ortamdaki aydınlık ve karanlık döngüsü önemlidir. Sirkadiyen ritminiz, geceleri yatmak ve her sabah aynı saatlerde (hafta sonları dahil) uyanarak biyolojik saat oluşturmak gibi düzenli uyku alışkanlıklarınız olduğunda en iyi sonucu verir. Jetlag, geceleri ışığa maruz kalarak geç yatmak sirkadiyen ritminizi bozabilir ve bedeninizde birçok sağlık problemine yol açar. Sosyal izolasyon döneminde günlük rutinimiz değişti. Haliyle bu durum uyku saatlerimizi de etkiliyor. Daha geç yatıp daha geç kalkmaya başlıyoruz. Bu durum hepimizin sirkadiyen düzenini sekteye uğratmaya başlıyor. Bu dönemde sirkadiyen ritmimizin bozulması durumunda yavaşlayan metabolizmamızda birçok sağlık problemi yaratması muhtemel. Yanlış sirkadiyen zamanda enerji alımı sonucu gelişen bozulma, kilo artışına neden olabilir. Ayrıca bu ritmin bozulmasının beslenme sıklığını arttırdığı, metabolizmanın yavaşlamasına, obezite ve Tip 2 diyabetin başlamasına ve kardiyovasküler hastalıklara yol açtığı gözlemlenmiştir. Uyku düzenin bozulmasıyla beden daha yorgun hissedebilir ve bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Salgın döneminde bu yüzden sirkadiyen ritmimize önem göstermemiz gerekiyor. 59


Yaşamın yeni kodları Kendinizin en iyi versiyonu olmak ve bedeninizi en verimli şekilde kullanmak için yaşam kodlarınızı değiştirmeye hazır mısınız? Biohacking ile yeni size ‘merhaba’ diyin. Yazı d"lara yılmaz

Bedenimizi bir yazılıma benzetebiliriz. Bedenimizdeki her bir sistemin birler ve sıfırlardan oluştuğunu düşünürsek bu kodlamalardan birinin yanlış olması sistemin çökmeye başlayacağını ve böylelikle hastalanacağımızın sinyallerini verir. Kendimizi iyi hissetmek, sağlıklı olmak, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak adına yaptığımız her şey kod geliştirmektir aslında. Son dönemde wellness dünyası sağlıklı olmak adına yaptığımız eylemleri bir başlıkta topluyor, biohacking. Tabii hacking kelimesini duyduğumuz an aklımıza deri altına yerleştirilen çipler, robotlaşmaya başlayan insan bedeni gelse de biohacking, vücudunuzu, zihninizi ve yaşamınızı kontrol altına almak ve optimize etmek için bilim, biyolojiyle kendi 60

kendini iyileştirme ve geliştirme süreci diyebiliriz. Bu terim, ilk olarak “The Bulletproof Diet” isimli çok satanlara giren kitabın yazarı ve aynı zamanda Silikon Vadisi yatırımcısı, teknoloji girişimcisi olan Dave Asprey tarafından kullanıldı. Asprey, biohacking yaşam stiliyle 180 yaşına kadar yaşayabileceğini söylüyor. Aslında hepimiz bilmeden bedenimiz için biohacking eylemler gerçekleştiriyoruz; besin takviyesi vitamin kullanmak, doğum kontrol haplarıyla adet döngüsünü düzenlemek, meditasyon yaparak stres seviyesini düşürmek gibi... Peki, daha sağlıklı ve verimli bir yaşam için “yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen her şeyi değiştirme sanatı ve bilimi” olan biohacking’i başka nasıl uygulayabiliriz? Kendinizi tanıyın Yediklerimiz, içtiklerimiz, hayatının yoğunluğu, çevresel faktörler bedenimizi en çok etkileyen etmenler arasında yer alıyor. Yaşadığımız stresin bile bağışıklık sistemini yüksek ölçüde etkilediği kanıtlandı. Vücudumuzun ikinci beyni olarak geçen ve stresten hemen etkilenen organımız bağırsaklar biohacking için ilk adım diyebiliriz. Yapılacak bir bağırsak analiziyle mikrobiyomlarınız test ediliyor ve bedeniniz için yararlı olanlar besinleri,

neyi rahat sindirdiğinizi, neye intoleransınızın bulunduğunu ve bedeninizin neye ihtiyacı olduğu ortaya çıkıyor. Böylelikle bedeninizin kodlarını düzeltmeye başlıyorsunuz. Öte yandan biohacking için teknolojiden yardım almak başka bir seçenek. Vücut ısısını, kan hacmini, nabzını ve 7/24 hareketlerinizi kaydeden aktivite izleyici akıllı saatler son dönemde sıkça biohacking için tercih ediliyor. Bu verilerle kendiniz hakkında temel bir bilgi oluşturabilir ve kendinizi optimize etmek için eksiklerinizi giderebilirsiniz. Sadece iç organlarımız değil cildimizi de biohacking ile en iyi haline getirmemiz mümkün. Kozmetik devi L’Orèal, 2021 yılında piyasaya sürmeyi planladığı Perso ile evinizde kişiye özel cilt bakımı deneyimi sunmayı hedefliyor. Cildinize evde uygulayacağınız kırmızı ışık terapisi veya kullanacağınız biyo-tekstil kumaş bir yastık kılıfı bile cildinizi iyileştirecek bir adım. Bradley Cooper’ın oynadığı Limitless filminde olduğu gibi alacağımız bir hap ile bedenimizi en yüksek performansta kullanabilecek miyiz bilmiyoruz ama ilerleyen zamanlarda gelişen teknolojiyle biohacking’in her birimizin yaşam biçimi olacağı kaçınılmaz bir gerçek.

Fotoğraf Getty Images Türkiye

L’OFFICIEL BE WELL SAĞLIK


SAĞLIK BE WELL L’OFFICIEL

Kendimizi iyi hissetmek, sağlıklı olmak, bağışıklık sistemimizi güçlü tutmak adına yaptığımız kod değişimleri Biohacking yönteminin temelini oluşturuyor.

61


L’OFFICIEL BE WELL SAĞLIK

Beyin dopingi Beyin fonksiyonlarını güçlendirmek için kullanılan nootropik ile ilgili tüm detaylar...

Fotoğraf Getty Images Türkiye

Yazı d"lruba karaköse

62


SAĞLIK BE WELL L’OFFICIEL

Sağlıklı yaşam dünyasının yeniliklere ve gelişmeye her daim açık olan dünyası, gün geçtikçe bambaşka şeyleri keşfetmemize de olanak tanıyor. Bilmediğimiz bitkiler, sağlığımızı olumlu etkileyecek egzersiz yöntemleri ve belki de kullanabileceğimiz takviyeler... Söz konusu dışardan ekstra alacağımız ilaçlar olduğunda elbette doktor kontrolünde bilinçli bir şekilde hareket etmek önceliklerden. Ancak nootropik son zamanlarda öyle popüler bir hale geldi ki, ne olduğunu ve ne amaçla kullanıldığını bilmek gerek. Peki nedir nootropik? Beynin işlevlerini ve hafızayı güçlendirmek için kullanılan nootropik, bitki ve yiyeceklerin karışımından oluşuyor. Yani kendinizi mental olarak yorgun hissediyorsanız ya da konsantrasyon probleminiz varsa,

nootropik bu noktada devreye giriyor. Bitkisel yollarla bu etkilere sahip olmak mümkün mü? Nootropik çoğunlukla ilaç formunda kendini gösterse de, doğal yollarla yani bitkiler aracılığıyla da beyin işlevlerini arttırmak mümkün. Omega 3 , Ginkgo biloba, Panax ginseng ve kafein, nootropik ile aynı işlevi görmek adına yardımcı oluyor. Beyin fonksiyonlarını arttırmanın diğer yolları neler? Nootropik ilaçlarıyla ile ilgili uzmanlar her ne kadar ciddi yan etkileri olmadığını söylese de, bu tarz etkiler kişiden kişiye değişiklik gösterebiliyor elbette. Bu nedenle kesinlikle doktor tavsiyesi şart. Bunun dışında yapılabilecekler ise; düzenli uyku, egzersiz programı, sağlıklı bir beslenme listesi ve stresle mümkün olduğu kadar baş etmeye çalışmak.

63


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

Akış; zamanın içinde, mekanın kendisinde... Kelime anlamı “akış” olan Flov Studio dinginleşmek için dikkat çekici detaylara sahip... Röportaj yunus başaran Fotoğraf özkan önal

Modern zaman ihtiyaçlarının başında geliyor, şehrin koşturmacasından uzaklaşmak ve dinginleşmek. Bu yüzdendir ki kendimize dönebilmemiz, iç sesimizi dinleyip yolumuzu aydınlatabilmemiz için yollar arıyoruz. Kimimiz bunu spor salonlarında geçirdikleri saatler ile yapıyor kimimiz ise eve kapanıp dizi izleyerek. Belki de şanslıysak parkta ya da sahilde yürüyüş yaparak buluyoruz dinginleşmenin kolay yolunu. Dinginleşmenin popüler yollarından birisi ise spiritüel ve meditatif metodlar. Her geçen gün stüdyo çalışmalarının ve varlıklarının arttığı şu günlerde size basit yoga salonlarından sıyrılan, farklarıyla hızla büyüyen bir aileden bahsetmek istiyoruz; Flov Studio. Flov Studio derslerine “flov”, katılımcı ve takipçilerine ise “Flover” adı verildiğini duyduğumuzda çok şaşırmış stüdyoyu daha yakından tanımak istemiştik. Sosyal medyanın popüler isimlerinden Ece Targıt ve Can Günşiray’ın birlikte kurdukları bu oluşum üzerine gerçekleştirdiğimiz bilgilendirici röportaj sizlerle... Flov Studio’nun kuruluşundan biraz bahseder misiniz? Ece: 2018 yılında sosyal medyada hatırı sayılır bir takipçi kitlesi edinmiş ve bunu işim halime çevirmiştim fakat kendimi tatmin hissetmiyordum. “Neden varım? Ne yapmalıyım? Nasıl fayda sağlayabilirim?” diye başlayan sorularımla kendimi Bali’de yoga eğitimi alırken buldum. Bu daha sonra başka eğitimlere, kamplara doğru uzayan bir yol oldu. Sosyal medyadaki içeriklerim de bu yönde değişmeye başladı. Fakat 64

yetmiyordu. Gittiğim bir haftalık bir meditasyon inzivasında sorularımın cevabının bu yaptığımı fiziksel bir alana çevirmek olduğunu duydum, fakat yardıma ihtiyacım vardı. Yolumun Can’la kesişmesi bu kararımın hemen ardından oldu. Kutsal bir zamanlama olduğuna bir kez daha inandım. Can: İstanbul’da yoga ve meditasyon için çokça yer olmasına rağmen mekan ile ziyaretçilerin ilişkisini odağına koyup içerideki deneyimi tasarlayarak mekanı kurgulayan çok az yer olduğunu düşünüyorduk. Flov Studio’yla ilgili attığımız her adımda içsel farkındalık kadar tasarımsal farkındalığa da önem verdik. Flov adının kaynağı nedir? Kelime anlamındaki “Akış” stüdyoyu şekillendirirken nasıl işledi? Ece: Her marka kurmuş girişimci bilir ki isim koymak en zorlayıcı dönemlerden biridir. Onlarca fikirden sonra konu hep akışa geliyordu. Bu mekanda yapmak istediğimiz her işte akışı takip etmek ve akışa teslimiyete yönlendirmek istedik. Zorlamadan, sevgiyle. İngilizce’de akış demek olan Flow kelimesinden ilham alarak Flov markası geldi. Kulağa aynı geliyor, hissiyatı özel. Derslerinizi Flov diye isimlendirdiğinizi biliyoruz. Neden? Ece: Stüdyo üyelik paketlerimize dahil grup yoga ve meditasyon derslerimiz var. Yoga derslerini Flov olarak adlandırmamızın sebebi kimliğimizi temsil eden eğitmenlerimiz bu akışta sekanslar hazırlaması. Rekabet etmeden,


65


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

elinden gelenin en iyisini yaparken fark etmeni sağlayan akışlar. Mata gelmek demek sadece fiziksel pozları yapmak değil. Bağ kurmaya, iç sesini duymaya, ait, bütün ve güçlü hissetmeye niyet etmek. Sizi özel yapan unsur ya da unsurlar nedir? Can: Öncelikle üyelerimizin, yani bizim deyişimizle sevgili Flover’ların konforu bizim için çok önemli. İstanbul gibi kozmopolit ve kalabalık bir şehrin en işlek semtlerinin birinde sakin ağaçlı bir sokakta yer alıyoruz. Stüdyoya adımını attıktan sonra bekleme alanındaki kitaplar ve melek kartlarından, soyunma odalarındaki kozmetik ürünlere, havlulardan en kaliteli matları sunmaya kadar kadar onların rahat hissetmeleri için her şeyi düşünmeye çalıştık. Aynı zamanda derslerimiz sınırlı kontenjana sahip. Web sitemizden paket satın alarak rezervasyon yapabiliyorsunuz. Verdiğiniz derslerden biraz bahsedebilir misiniz? Ece: Tüm yoga derslerimiz aynı değerler üstüne kurulmuş üç seviyeden oluşuyor. Öncelikle Beginner Flov yogayla yeni tanışanlar için tasarlandı. Poz ve hizalanmaları öğrendiğin, doğru nefesi farkettiğin bu derse iki ay düzenli katılımdan sonra (üyenin egzersiz ve meditasyon geçmişine göre süre değişebilir) All Levels Flov geliyor. Bu iki aydır yoga yapan Flover’ın da, üç yıldır yapanın da katılabileceği bir ders. Daha hızlı ve daha akışkan fakat pozların varyasyonları sunularak herkesin kendini iyi hissedeceği noktayı bulması sağlanıyor. Power Flov ise pratiğini güçlendirmek, daha ileri seviye pozları denemek isteyenler için sunduğumuz bir ders. Moon Circle oldukça popüler. Bu ritüelin özelliği nedir? Ece: Moon Circle, yani ay çemberi her dolunay ve yeni ayda, yani iki haftada bir gerçekleştirdiğimiz bir buluşma. Hedef, bir çember içinde meditasyonun, kristallerin, melek

66

kartlarının, günlük yazmanın ve paylaşmanın gücünden faydalanarak frekansınızı yükseltmek. Dolunay çemberleri daha çok serbest bırakmaya odaklanırken, yeni ay çemberlerinde yeniliklere hazırlanmaya odaklanılıyor ve hiç bir çember bir öncekine benzemiyor! Zen Flov’un ana öğeleri neler? Zen Flov’da diğer teknik ve rutinlerden farklı kılan nedir? Ece: Başlangıç seviyesi dahil tüm seviyelerin katılabileceği esneme ve rahatlamayı hedefleyen daha yavaş bir akış. Ego ve zihin hep çok çalışma ve çok yapmaya itebiliyor, oysa bazen bedenin ve ruhun yin tarafının da dinlenerek beslenmeye ihtiyacı oluyor. Zen Flov tam olarak o günler için. En favori flov’unuz hangisi? Ece: Hepsi! Can: Benim yoga maceram bir Beginner Flov’da başladığı için her zaman ilk göz ağrım olarak kalacak ama açılışımızdan altı ay sonra All Levels Flov yeni favorim oldu. Stüdyoya girer girmez atmosfer klasik yoga salonlarından farklı olduğunu belli ediyor. Can: Flover’lara sunduğumuz her şeyde detaya azami özen gösteriyoruz. Sunduğumuz suyu salatalık ve limonla infuse ediyoruz, oturma alanının havasını aromaterapik esansiyel yağlar ve tütsülerle dolduruyoruz. Son olarak meditatif geçmişe sahip olmayanlara başlamak için verebileceğiniz bir tavsiye nedir? Ece: Yarım saatlik meditasyon derslerimizle başlayabilirler. Meditasyon zihni durmaya zorlayarak bir şey başarmaya çalıştığın bir pratik değil. Eğitmenimizin sözlü yönlendirmeleriyle olmasına izin verdiğin, gelene açık olmaya niyet ettiğin, olmuyorsa da olmadığını kabul ettiğin derslerimiz Light Up, Clear Up ve Re:Fresh.


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

67


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

Anı yaşamak Daha dingin, daha farkında bir yaşam için tercih edilen yoga pratiği aslında içsel bir yolculuk. Zeynep Yılmaztürk’ün dört yıl önce başlayan dönüşümü ve uyum gerektiren akroyoga pratiğinin inceliklerini öğrendik. Röportaj d"lara yılmaz

68


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

Ruhsal birleşme, bütünleşme yöntemi olan ve Sanskritçe “birlik” anlamına gelen yoga her bireyin hayatının entegre etmesi gereken bir pratik. Kendimizi hayatın akışına bırakabilmek için zihinsel dinginliği sağlamanın bir yolu olan yoga Zeynep Yılmaztürk’ün de hayatının bir parçası. Dört yıl önce tanıştığı şimdilerde an yolculuğuna uyumlandığı, başkasına güvendiği ve dengede kalabildiği akroyoga yaparak devam ediyor. Yogayla nasıl tanıştınız? Yogayla 18 sene önce ilk oğluma hamileyken hamile yogasıyla tanıştım. Daha sonra birkaç derse daha gittim fakat devam ettirmedim. Yoga, hayatıma esas olarak 4 yıl önce girdi ve esas dönüşümüm o zaman oldu. Yoga yapmadan önceki siz ile şimdiki siz arasında nasıl bir fark var? Yoga hayatınızda nasıl bir değişim yarattı? Daha köşeli olduğunu düşündüğüm bir yapım vardı. Cümlelerimde ‘-malı’, ‘-meli’ gibi takıları sık kullanıyordum. Şimdi ise hayatı akışındaki haliyle memnuniyetle karşılamaya daha sık çalışıyorum hatta bundan keyif alıyorum. Akroyoga yapıyorsunuz. Akroyoganın herkesin bildiği yogadan nasıl bir farkı var? Faydaları nedir? Hayatta hep birileriyle iç içe bir ilişki içindeyiz ve bu ilişkilerde dengeyi arıyoruz. Ailemizle, çocuklarımızla, eşimizle, sevdiklerimizle, arkadaşlarımızla,

iş arkadaşlarımızla, komşularımızla birlikte bir uyum sağlamaya çalışıyoruz. Yogadan farklı olarak akroyoga en az üç kişilik bir grup çalışması olduğundan bizi bireysel olarak güçlendirmenin yanı sıra ilişkilerimizdeki yapıyı da geliştiriyor. Bu çok tedavi edici bir pratiktir. Fiziksel olarak çok kısa bir sürede hem güç hem de esneklik sağlar. Akroyoga hareketlerinden ötürü daha zorlu gözüküyor. Bu yoga türünün incelikleri neler, herkes yapabilir mi? Herkes yapabilir ve hatta herkes belki de hayatının bir evresinde yapmıştır. Hani ebeveynlerimizin küçükken bize havaya zıplatarak uçtu uçtu yapması gibi. Akroyoga da en önemli konu kendi dengenizi bozmadan başkasıyla dengelenebilmek, uyumlanmaktır. Bunun sırrı zihinsel bir kabiliyetle başlar. O da teslim olabilmek, sorumluluk alabilmek, başkasına ve kendine güvenebilmek, uyanık olabilmek ve anda kalıp bundan haz duyabilmekle mümkün hale geliyor. Daha sonra yavaş yavaş fiziksel anlamda farkındalıklar da artıyor, hizalar önem kazanıyor. İskambil kağıtlarıyla kule yapmak gibi aslında, her şeyin bir arada dengede durabilme imkanı vardır. Kilo, boy, yaş, esneklik ve güç şart değil. Yoga yapan bir birey ile yapmayan birey arasındaki fark sizce nedir? Yoga yapanların daha neşeli, daha kaygısız, daha özgüvenli ve daha dost canlısı olduğunu gözlemliyorum. Değişen durumlara daha

kolay adapte olabildiklerini düşünüyorum. Bedensel esneklik ve güç bir süre sonra mental olarak da etkisini gösteriyor. Aynı şekilde mental gelişim bedeni de etkiliyor. Yogayı henüz hayatına dahil etmemiş kişilere verebileceğiniz en önemli tavsiye nedir? Daha fazla beklemesinler. Hayatlarında kendilerine verebilecekleri en güzel hediye olacaktır. Tılsımlı bir anahtar gibi. Biraz sebatkar, sabırlı olmak gerekiyor. Yoga içinde bulunduğumuz anı yaşamak için önemli bir egzersiz/ meditasyon. Peki, siz yoga harici içinde bulunduğumuz anı yaşamak için başka neler yapıyorsunuz? Eskiden belli başlı şeyler sayabilirdim resim yapmak, ata binmek, buz pateni yapmak, kayak kaymak, enstrüman çalmak, dans etmek gibi... Yogadan sonra hayatımın birçok evresinde sadece nefesimin sesini duymak bile beni ana çekiyor. Bu da kaslarınız gibi tekrar ettikçe gelişen bir hal. Sizce yogaya dair yanlış anlaşılan noktalar var mı

varsa bunlar neler? Yoga bazen bir inanış biçimi olarak algılanıyor olabilir. Gerçi artık böyle düşünenlerin kaldığımı sanmıyorum. Oysa yoga bir kullanma kılavuzu gibidir. Size keyifli yaşamanın püf noktalarını öğretir, sırlar verir. Yogayı ayrıca yaşamla ilgili becerilerinizi pratik edebileceğiniz, geliştireceğiniz bir oyun alanı, bir simülasyon gibi de düşünebiliriz. Son dönemde yogaya yoğun bir ilgi var. İnsanlar meditasyon uygulamaları, YouTube kanalları üzerinden yoga yapmaya çalışıyorlar. Bu yoğun ilginin nedeni nedir? Arz ihtiyaçtan doğar. Teknoloji devrimin yaşandığı bu yıllarda en basite, en yalına, en öze yakına duyulan ihtiyaçtan dolayı insanlar yogaya ilgi duymaya başladı. Herkesin sabah uyandığında güzel bir güne başlaması için önerebileceğiniz bir yoga hareketi var önerir misiniz? Günde beş kez güneşe selam tüm bedeni harekete geçirmek için yeterli olacaktır. 69


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

70


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

Antik dünyadan miras Antik dünyanın en önemli ve değerli miraslarından olan tütsülere bakış açınızı değiştiren Palo Santo kültürüyle henüz tanışmadıysanız, işte size mükemmel bir fırsat. Röportaj yunus başaran

Güney Amerika’ya özgü bir ağaç olan, doğal döngülerini tamamlamış ağaçların devlet gözetiminde hasat edilmesiyle evlerimize minik odun parçaları olarak giren Palo Santo, evdeki negatif enerjiyi sıfırlaması, ay döngülerinde en önemli geçiş aracı olarak bilinmesiyle ünlü. Aromatik kokusunda turunçgillerden, çamdan, baharatlardan esintiler taşıyan Palo Santo kültürünü ülkemize tanıtan Prana Vibes’ın kurucusu Duygu Keçecioğlu ile markası ve bu mistik kültür hakkında içten bir sohbet gerçekleştirdik. Palo Santo’yu anlatır mısınız? Nedir, ne işe yarar? Palo Santo tütsüsü Güney Amerika sahillerinde yetişen ve 900 yıldan uzun bir zamandır kullanılan en kadim tütsülerden biri. Yetiştirilmesi ve hasatı devlet denetiminde gerçekleştiriliyor. Ülkede canlı Palo Santo

ağaçlarının kesilmesi kesinlikle yasak. Doğal yaşam ömrünü tamamlayarak düşen dal ve gövdeler toplanıp yıllarca toprakta bekletiliyor. Bu bekleyiş dalların reçine değerlerini arttırıyor. Daha sonra 10 cm’lik çubuklar halinde yüksek basınçlı buharda dezenfekte edilerek bizlere ulaşıyor. Ağacın içerisinde bulunan bileşenler tütsü olarak kullanıldığında zihnimizi sakinleştirmemize, odaklanmamıza, konsantrasyonumuzun artmasına yardımcı oluyor. Şamanların pek çok seans ve seramonilerinde kullandıkları Palo Santo tütsüsünün bedenimiz ve yaşam alanlarımız üzerinde oldukça güçlü ve hızlı bir arındırma özelliği var. Kendine özgü muazzam kokusuyla da mekanlarda doğayı çağrıştıran ve huzur veren bir atmosfer yaratıyor. Palo Santo pek çok ülkede meditasyon ve yoga seanslarının vazgeçilmez bir parçası. Ayrıca yaratıcılık gerektiren meslek 71


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

“Palo Santo tütsüsü Güney Amerika sahillerinde yetişen ve 900 yıldan uzun bir zamandır kullanılan en kadim tütsülerden biri. Ağacın içerisinde bulunan bileşenler tütsü olarak kullandığında zihnimizi sakinleştirmemize, odaklanmamıza, konsantrasyonumuzun artmasına yardımcı oluyor.” Duygu Keçecioğlu

gruplarının da çalışma masalarından eksik olmayan bir tütsü çeşidi. Ülkemizde tütsü kavramına halkın yaklaşımı nasıl? Ülkemizdeki pek çok bölgede yüzlerce yıldır çeşitli şekillerde tütsüler kullanılmış. Osmanlı dönemine ait eserlerin sergilendiği müzelerimizin çoğunda tütsülemede kullanılan buhurdanlıklar sergilenmekte. Günümüzde de tütsü gelenekleri devam ediyor. Pek çok bölgede halen düğün ve doğumlarda, yeni bir ev ya da araba alındığında, yeni iş yeri açılışlarında hem iyi dilekleri güçlendirmek hem de nazardan korunmak amacıyla tütsü kullanılır. Mardin’de halen her Cuma günü iyi enerjiler ve bereket için gönüllü bir fırından kömür alınarak meydanlarda üzerlik tohumu yakılır ve tüm esnaf dükkanları gezilerek tütsülenir. Palo Santo da çok uzak bir coğrafyadan gelip bu aileye katıldı diyebilirim. Ülkemizde yoga eğitmenlerinin yurt dışı seyahatlerinden kendileri ve öğrencileri için getirdikleri az sayıdaki Palo Santo’ya erişim oldukça zordu. Yaptığımız düzenli ithalat ve online sipariş kolaylığı Palo Santo’nun hızla yayılmasını sağladı. Şu anda 26 satış noktamızdan ve online sitemizden satış yapıyoruz. Palo Santo dışında ne tür tütsüleriniz var? Prana Vibes demetlerinizde tütsülendiğini bilmediğimiz bitkiler de yer alıyor sanırım. Ülkemizdeki en özenli adaçayı, lavanta, okaliptüs ve gül üreticilerinden topladığımız bitkilerden kolayca yakılabilecek bir tütsü demeti oluşturduk. Dışı özel bir şekilde kuruttuğumuz gül yaprakları ile sarılı ve 3 tane de Palo Santo çubuğu var. Hem kişisel kullanım için hem de oldukça orjinal bir hediye alternatifi olarak çok ilgi gördü. Adaçayı zaten pek çok evde kullanılan bir tütsü bitkisi. Demet formunda yakmak çok daha kolay ve 72

keyifli. Lavanta’nın rahatlatan aromaterapik etkisi, okaliptüsün antiseptik özellikleri ve gülün kalbi ferahlatan müthiş titreşimi aynı demette buluşunca nefis bir şey ortaya çıktı. Demetlerimizle ilgili ‘’ Biz bunu yakmaya kıyamadık! ‘’ yorumunu sık sık alıyoruz ve bu sorunu nasıl çözeriz hiçbir fikrimiz yok. Şehrin keşmekeşinden boğulanlara verebileceğiniz minik bir ritüel tavsiyeniz var mı? Fiziksel bedenimiz kadar, zihnimizin ve enerji bedenimizin de durmaya, dinlenmeye, detoksa ihtiyacı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bunun için özel etkinliklere ve eğitimlere katılmak her zaman mümkün olmayabilir. Bu yüzden ben kendi yaşam alanlarımızda uygulayabileceğimiz günlük rutinleri çok önemsiyorum. 3-4 yaşlarımızdan itibaren limitlediğimiz nefesimizi yeniden özgürleştirecek diyafram nefesi çalışmaları bence çok önemli. Hem fiziksel hem de enerji bedenimize en hızlı ve en güçlü şekilde nefesin etki ettiğini düşünüyorum. Birkaç dakikalık basit diyafram nefesi çalışmalarını öğrenip kendi kendimize uygulamak mümkün. Keza yoga ve meditasyonun da faydalarını artık hepimiz biliyoruz. Aromaterapi de bu anlamda benim en kıymet verdiğim araçlardan biri. İbadet ve dua gibi inançla odaklandığımız anların kıymeti de elbette paha biçilmez. Kendi kişisel yaşamımda bunların hepsine yer vermeye çalışıyorum. Ve hemen hepsinde de Palo Santo’mun baş ucumda bana eşlik etmesi hoşuma gidiyor. Sabah evden çıkmadan tüm bedenimi ana odaklanarak Palo Santo’lamayı çok seviyorum. Gece de yatmadan önce çok az yakıp yatağımda gezdirmek gibi bir alışkanlığım var. Sezgisel olarak bazen yediğim yemeği, aldığım bir eşyayı, seyahatlerimde kaldığım otellerdeki odayı Palo Santo’lamak da bana iyi ve güvende hissettiriyor.


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

73


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

Huzur peşinde Yerli meditasyon uygulaması Meditopia ile daha sakin, sağlıklı ve huzurlu biri olma yolculuğu. Röportaj yunus başaran

74

İçerisinde yer alan 1000’den fazla meditasyon ve müzik seçeneğiyle tüm ihtiyaçlara cevap veren yerli meditasyon uygulaması Meditopia özel programları sayesinde derin uyku, stres ve endişe azalımı gibi noktalara parmak basıyor. Be Well Türkiye olarak Meditopia Lider İçerik Yaratıcısı ve aynı zamanda meditasyon uzmanı Deniz Bagan ile hem uygulama üzerine hem de dijital meditasyonun artılarını konuştuğumuz içten bir söyleşi gerçekleştirdik. Meditasyon çağında olduğumuzu biliyoruz. İnsanların meditasyon ile bu kadar içli dışlı olacağını hiç düşünmüş müydünüz? Aslında insanlar çağlar boyunca, farklı kültürler, öğretiler ve topluluklar içinde tefekküre dayalı geleneklere hep yöneldiler. Fakat çağımız, yüksek hız ve uyaranlarla hem zihnimizi hem sinir sistemimizi oldukça yükleyen bir dönem. Bu dönemde insanlığın yavaşlamaya, hayatın gerçekte ne olduğunu hatırlamaya ve özellikle kentli yaşamın yarattığı yorgunluk ve yıkımı toparlamaya ihtiyacı var. İnsanlar meditasyona hızla yöneliyor ve başlayınca genelde devam ediyor, çünkü ilk anda çoğunlukla ihtiyaç duyulan yatışma, gevşeme, nefes ve beden farkındalığı ile buluşmak duygu durumunu olumlu yönde etkiliyor. Örneğin meditasyon deneyimleyen kişi, daha rahat uykuya dalabildiğini veya normalde yüksek tepkiler verdiği durumlarda biraz daha sakin, mesafeli kalabildiğini görüyor. İnsan kendini yatıştıran, mutlu eden ya da rahatlatan kaynakları kolaylıkla dışarıda arar. Meditasyonsa başka bir yola işaret eder. Yargısız, nazik bir tanıklıkla kalmaya, kendi iç kaynaklarını bulmaya, gevşeme becerisini geliştirmeye. Bunu deneyimleyip, sürdürdükçe, dışarıda hiçbir şey değişmese de hayatı algılayışımız dönüşmeye başlar. Önce algı, sonra duygu ve eylem. Ama daha ilk oturumda bedeni gevşetmeye, nefesi fark etmeye, özünde şu ana gelmeye başlarız. Daha ilk oturumda sinir sistemi sakinlemeye başlar. Günlük düzenli uygulamaya geçtiğimizde ise, hayatın farklı katmanlarında iyi hal, farkındalık, hatta iç görü oluşabilir. Meditasyon yapmak neden önemli? Araştırma sonuçlarına göre, insanlar en çok uyku sorunları, anksiyete ve kronik stresle başa çıkmak, ilişkilerinde denge bulmak, iş yaşamında performans artırmak, genel mutluluk düzeyini yükseltmek ve ağrıyla baş etmek için meditasyona başlıyorlar. Meditasyonun düzenli uygulandığında beynin fiziksel yapısı ve işleyişi üzerindeki etkileri artık


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

klinik olarak kanıtlanmış durumda. Düzenli meditasyon ve farkındalık egzersizleri ile beynin sakin karar alma, empati, duygu regülasyonu ile ilişkili bölgelerinin gelişme gösterdiğini, ani duygusal tepkileri tetikleyen bölgelerinin küçülüp işlevlerinin azaldığını biliyoruz. Stres hormonu seviyelerinin düzenlendiğini, uykunun dengelendiğini biliyoruz. Uygun formatta meditasyonlar, depresyon ve anksiyete bozukluğu tedavisi ile beraber öneriliyor ve katkı sağlıyor. Meditasyonla hem odaklanma hem de müdahale etmeden, yargısızca tanık olma becerisi geliştiriyoruz. Bu da uzun vadede kendi duygu, düşünce ve davranışlarımız kadar, diğerlerini de gözlemlemek ve anlamakta fayda sağlıyor. Meditasyonla beynin Insula bölgesinde gelişme oluyor, bu da empati becerimizde artış demek. Kısa vadede meditasyon kişinin kendi duygu durumunu dengelemesine, stres seviyesini düşürebilmesine, bedensel gevşemeye ve anda kalma becerilerine destek verir. Orta ve uzun vadede, düşünce ve duygu hallerine tanık olmak, zihinde tekrar eden olumsuz kalıpları fark etmek ve kimi zaman yeni seçimlere yönelmek mümkün olabilir. Her durumda, meditasyonla ani ve fevri eylemlere geçmek yerine, daha sakin bir yerden karar vermek mümkün olabilir. Zira tanıklık etmeyi, hissetmeyi ve olanı olduğu gibi görmeyi deneriz. Zihindeki dalgalanmalar yatışmaya başladığında, her bir dalganın niteliğini, yargılamadan, bastırmadan görebiliriz. İnsanın kendini tanıması, kendi olmayan ne çok şeyin zihninde dolaştığını fark etmesi ve bunlardan biraz olsun özgürleşmesi bile büyük bir hediye. Araştırma bulgularına bakarsak, düzenli meditasyon ve farkındalığın kalp atım hızı değişkenliğinden, bağışıklık sistemini güçlendirmeye, ağrı algısını hafifletmekten hayatın içinde minnet ve güven duymaya her düzeyde olumlu etkileri var. Uygulama ile meditasyon yapma fikri nasıl çıktı? Ne avantajları var? Meditopia kurucu ortakları Fatih Çelebi, Berk Yılmaz ve Ali Murat Ceylan ile üç yıl önce bir araya geldiğimizde, bireylere, topluma, hatta bir bütün olarak insanlığa meditasyonun faydalarını ulaştırmak için müthiş bir sinerji oluşturduk. Mental sağlık alanında bir uygulama ile bilinçli farkındalık yaklaşımını ve meditasyonun temellerini insanlara sunmak üzere yola çıktığımızda önce Türkiye’de başladık. Şimdi ise 9 dilde dünyada 10 milyona yakın kullanıcımıza, kendi dilinde, kendi kültürlerine uyarlanmış içerikler ile Meditasyon, blog içerikleri, uyku hikayeleri ve özgün müzikler sunuyoruz. Kendi dilinizde meditasyon yönlendirmelerine, farklı arka plan seslerine, farklı duygu ve durumlar için tasarlanmış içeriklere telefonunuzdan bir tıkla ulaşabilmek büyük bir imkân. Bundan 22 yıl önce ben meditasyon öğrenmeyi ilk denediğimde, piyasada bir tane kitap ve zar zor erişebildiğim birkaç ufak merkez vardı. Buralara gitmek, kurslara katılmak, bir kitap üzerinden çalışmak tek yoldu. Oysa şu anda sabah kalktığında

yatak odanda veya gece yatmadan evvel salonunda, gün içinde toplu taşımada veya ofiste öğle molanda kulaklığını takıp kendi istediğin saatte istediğin içerikte meditasyon yönlendirmelerini dinleyebiliyorsun. Evde basitçe uygulayabileceğimiz meditasyon öneriniz var mı? Evde basitçe uygulanabilecek meditasyon önerisi Meditopia’dan “İlk Adımlar” ve “Meditasyona Başla” serilerimiz. Bu seriler şu anda #EvdeKal hareketi ile herkese ücretsiz ve açık. Kendi kendine denemek isteyenler için önce bedenin rahat edebileceği, dik ve destekli bir oturuşa yerleşip, belki üç defa derin uzun nefes alıp verdikten sonra, başın tepesinden başlayıp ayak tabanlarına kadar bedenin her bir bölgesini tek tek hissedip gevşetmeyi deneyebilirler. Nefes alışta bir bölgeye dikkati getirip, nefes verişte orayı hafifçe gevşetmeyi denemek olabilir. 3-5 dakika kadar bunu yapmak güzel bir başlangıç olacaktır. Meditasyon genelinde sessizlikte otururuz. Ancak eğer odaklanmayı kolaylaştırıyor veya motivasyonu artırıyorsa, hafif bir doğa sesi veya enstrümantal müzik olabilir. Ben genelde loş ortamda yapıyorum fakat ışık, ses gibi tercihleri deneyimle buluyoruz ve kişiye özel. Tütsü v.b. kokular önermiyorum, elbette kişiye çok rahatlatıcı gelen bir aromaterapik yağ ya da bitki varsa kullanabilir. Bunların hepsinden önemlisi kişinin rahatça oturuyor olması, sırtının, belinin, kalçasının zorlanmayacağı bir oturuş bulmak ve açık bir zihinle, büyük beklentiler olmadan, küçük adımlarla, belki biraz merakla başlamak.

75


Müziğin iyileştirici gücü 76

Fotoğraf Getty Images

L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

Müzik yayın kanallarının farklı amaçlara yönelik hazırladığı şarkı listeleriyle şehrin merkezinde tüm karmaşadan uzaklaşarak rahatlamaya ne dersiniz?

Tarih boyunca müzik her zaman rahatlatıcı özelliğiyle dikkatleri üstüne çekmiştir. Hepimizin hiç şüphesiz stresli, üzgün ya da yorgun olduğunda başvurduğu kendine özel bir müzik listesi vardır. Yapılan tüm araştırmalar da müziğin duygular ve hafızalar üstünde güçlü bir etkisi olduğunu kanıtlıyor. Bu nedenle de rahatlamaya en çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde “müzik” sağlıklı yaşam dünyasının yükselen değerlerinden biri haline gelmeye başladı. Birçok meditasyon kampı ve sağlıklı yaşam kulübünde çan banyosu, Tibet’e özgü şarkı söyleyen kaseler gibi antik ses terapilerine olan ilgi artarken dünyaca ünlü müzik festivallerindeki sağlıklı yaşam alanlarında artış dikkat çekiyor. Ancak şu anlık en büyük değişim müzik yayın kanallarında varlığını gösteriyor. “Sağlıklı yaşam” başlığı altında hazırlanan şarkı listeleri, keşfet kısmında şarkıcıların ve türlerin önüne geçmiş durumda. Spotify, Apple Music, YouTube ve diğer streaming kanalları kullanıcılarına ruh hali değiştiren, rahatlatan, uykuya dalmaya yardımcı olan, konsantrasyon sağlayan, meditasyonu destekleyen ve spor rutinini güçlendiren şarkı listeleri sunarak dikkatleri üstüne çekiyor. Üstelik müzik dünyasındaki yenilikler bununla da sınırlı kalmıyor. Game of Thrones ve House of Cards soundtrack’lerini hazırlayan ekip tarafından kurulan mynstream uygulaması günlük hayatta duyduğumuz farklı ihtiyaçlara (dikkat, hareket, rahatlama vb.) yönelik şarkı seçeneklerini bünyesinde barındırırken Project Sync kullanıcısının kalp hızı, beyin dalgaları ve uyku ritmine göre kişiye özel melodiler hazırlayarak ses terapisi yapıyor. Tüm dünyada indirme rekoru kıran Calm meditasyon aplikasyonu ise büyük beğeni toplayan Sleep kategorisindeki şarkı seçeneklerini her geçen gün daha artıyor. Moby, Sigur Ros, Sam Smith, Keith Urman ve Sabrina Carpenter gibi isimler ise bu kategoriye özel şarkıları kendilerine has bir şekilde yorumluyorlar. 77


L’OFFICIEL BE WELL RUHSAL BAKIM

Kaygıyla başa çıkmanın 7 yolu Her geçen gün kaygı ve endişeyle mücadele etmenin yeni yollarını keşfediyoruz. Siz de bu keşfin bir parçası olmaya ne dersiniz?

Fotoğraf Getty Images

Yazı d"lruba karaköse

78


RUHSAL BAKIM BE WELL L’OFFICIEL

Çağımızın hastalığı olarak adlandırılan kaygının belki de tavan yaptığı zamanlardan geçiyoruz. Yaşadığımız stres, baş dönmesinden uykusuzluk ya da nefes darlığına kadar farklı şekillerde kendini belli ediyor. Ancak bir şekilde bununla yaşamayı hatta kontrol altına almayı öğrenmemiz gerek. Zira hayat kalitemizi epey etkileyecek boyutlara ulaşması hiç de imkansız değil. Zaman içinde kendini depresyona doğru götürebilen kaygı problemiyle başa çıkmak, bir noktada eskisinden daha kolay. Çünkü her geçen gün yepyeni bir yöntemle karşılaşıyoruz. Bu yöntemler her ne kadar tıbbi müdahele seviyesinde olmasa da gönül rahatlığıyla denenebilecek türden!

YATIŞTIRICI UYGULAMALAR Elimizden düşürmediğimiz telefonlar, sadece sosyal medyada aktif olmamıza yaramıyor elbette. Pek çok meditasyon ve kaygı karşıtı uygulamalar da bizleri bekliyor. Bunlar içinde en popüler olanlarından biri Headspace, nasıl meditayon yapabileceğinizin yollarını gösteriyor. BoostMe ise kendinizi kaygılı hissettiğiniz anlarda üzerinizde pozitif etki yaratabilecek aktiviteler öneriyor. Bu tarz uygulamaları dezavantajlı kılan şey, tek başınıza oluyor olmanız. Yani motive olduğunuz zamanlarda kullanmaya hevesli olsanız da, canınızın istemediği bir başka gün görmezden gelmeniz kuvvetle muhtemel.

NIKSEN Hollanda temelli bir rahatlama tekniği olan Niksen, stresten uzakta kalmak için hiçbir şey yapmama üzerine kurulu. Biraz daha anı yaşamak gerektiğini savunan bu teknikte, beyni dinlendirmenin önemi vurgulanıyor. Herhangi bir şey düşünmüyor, sadece pencereden dışarı bakıyor, belki de yatağınıza uzanıp müzik dinliyorsunuz. Burada karşınıza çıkabilecek tek problem, eğer sürekli düşüncelere dalan biriyseniz, niksen tekniği daha fazla uzun uzadıya düşünme alanı yaratabilir.

SOPHROLOGY Sofroloji olarak da Türkçe’ye geçen bu teknik, Alfonso Caycedo tarafından hayata geçirilmiş ve yogadan esinlenilmiş… Temelinde ise bedenen ve zihnen gevşemenize yardımcı olmak var. İşin içine yogadan farklı olarak görselleştirmeye dayalı yöntemler de ekleniyor. 12 seviyeden oluşan sofroloji, başlangıç aşamasında gerginlik durumunuzu analiz ederken, ilerleyen zamanlarda beden ve zihin arasındaki bağlantıları keşfetmeye ve stresini nasıl yönetmeniz gerektiğine doğru uzanıyor. Bu tekniğe dair her şey ise Dominique Antiglio tarafından yazılan The Life-Changing Power of Sophrology kitabında saklı.

AĞIRLIKLI BATTANİYE Stres ve kaygıya bağlı uyku problemleri yaşayanlar için, teknolojik gelişmelerden biri ağırlıklı battaniyeler… Plastik ya da cam boncuk gibi küçük nesnelerle dolu olan bu battaniyeler, uyguladığı ağırlıkla birlikte kullanan kişiye rahatlatıcı bir etki sunuyor. Bu baskı terapisi bir nevi masaj etkisi de yaratıyor. Mutluluk hormonu salgılanmasına da yardımcı olurken, uyku kalitesini de arttırdığı yönünde çalışmalar mevcut.

CBD Kullanımı giderek daha da yaygınlaşan ve kenevirden elde edilen bu yağ, anksiyete üzerinde de oldukça etkili. Yapılan araştırmalar, CBD’nin kaygı semptonlarını azaltma yönünde etkili olduğunu gözler önüne seriyor. Ayrıca ağrıları hafiflettiği yönünde de olumlu özelliklere sahip. ASMR Açılımı Autonomous Sensory Meridian Response yani Otonom Duyusal Meridyen Tepki olan ASMR, en çok YouTube videolarında karşımıza çıkıyor. Her ne kadar eğlenceli olduğu için popüler hale gelse de, stres, kaygı ve uykusuzluğun hafifletilmesine yardımcı olmak için kullanılıyor bu yöntem. Fısıltı şeklinde yumuşak bir tonda gelen sesler, vücutta bir karıncalanma etkisi yaratırken, sizi de daha sakin bir hale getiriyor. GÜNLÜK TUTMA Pek çok kişi tarafından çocuklara özgü bir alışkanlık olarak görülse de günlük tutmak aslında kaygı ve stresi olumlu yönde etkileme özelliğine sahip. Kimseye anlatmak istemediğiniz duygu ve düşüncelerinizi bir deftere aktarırken, kendinizi neden kaygılı hissettiğinizi de bu şekilde gün yüzüne çıkarabilirsiniz. Yapmanız gereken, günlük tutmayı günlük bir düzene oturtmanız ve size doğru gelen ne varsa herhangi bir kurala bağlı kalmadan yazmanız.

Hollanda temelli bir rahatlama tekniği olan Niksen, Alfonso Caycedo imzası taşıyan Sofroloji tekniği, yatıştırıcı akılllı uygulamalar, CBD içerikli yağlar ve kremler, ağırlıklı battaniyeler ve günlük tutma ritüeliyle kaygının yarattığı stresi en aza indirmeniz mümkün. Önemli olan bu seçenekler arasında sizin için en uygun olanı seçemek. 79


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Strecth Routine Güne vücudumuzu esneterek başlıyor ve bu rutinin limitini her geçen gün genişletiyoruz. Ta ki siz sınırı koyana kadar! FOTOĞRAF KEREM YILMAZ MODA EDİTÖRÜ TUĞÇE BAHÇIVANGİL

Edda Gömlek, MARCELO BURLON, BEYMEN Tayt, MIAOU, V2K DESIGNERS Bant, NIKE

80


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

81


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

82


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Julia Bluz, NIKE Bluz, VICTORIA BECKHAM, HARVEY NICHOLS Tayt, TWIST Sandalet, CAMPER

83


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Julia Bluz, Yağmurluk, MAX&CO. Tayt, MANGO Güneş Gözlüğü, TOMMY HILFIGER Sandalet, CAMPER Edda Sütyen, H&M Tayt, MANGOL Yağmurluk, MAX&CO. Güneş Gözlüğü, TOMMY HILFIGERSandalet, CAMPER

84


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Julia Elbise, MIAOU, V2K DESIGNERS Dirseklik, NIKE Edda Tişört, RYDER ACT Bluz, MIAOU, V2K DESIGNERS Tayt, H&M

85


Julia Bluz, MAXMARA Tayt, EBRU ŞALLI LOVES KOTON SPORT Ayakkabı, CAMPER Edda Bluz, MAXMARA Tayt, H&M Ayakkabı, CAMPER

86


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Julia Elbise, GIVENCHY, BEYMEN Şapka, GANNI, V2K DESIGNERS Bant, NIKE Gözlük, MARC JACOBS

87


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Edda Elbise, TWIST Bant, NIKE 88


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Julia (Kumral) Tişört, Tayt, ADIDAS Edda (Sarışın) Bluz, ADIDAS Body, VAKKORAMA Bluz, KNITSS Tayt, PENTI Ayakkabı, CAMPER Saç Remzi Ateş Makyaj Meryem Perilhou Moda Editörü Asistanı Zekiye Karadağ Modeller Edda/New Models & Julia/Option İstanbul

89


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

FOTOĞRAF TUĞBERK ACAR/ART+IST

Sutyen, LUG VON SIGA Pantolon, ETRO, BEYMEN, 7.450 TL Etek, H&M, 299 TL

90


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

HIIPA ile form tutun

HIIT antrenmanı her ne kadar fit bir vücuda sahip olmanın en etkili yollarından biri olsa da, HIIPA da onun kadar popüler olma yolunda ilerliyor. Yazı d"lrıuba karaköse

Geçtiğimiz son on yıl, spor alanında da pek çok yeniliği beraberinde getirdi. Bu doğrultuda egzersiz yapma algımızda da değişimler söz konusu. Hayatımıza giren HIIT (HighIntensity Interval Training) bunlardan biri ve sağlıklı bir vücudun olmazsa olmazları arasında gösteriliyor. Ancak bu kısa sürede forma sokan yüksek yoğunluklu antrenman şeklinin yeni bir alternatifi daha var artık. O da HIIPA. Peki nedir HIIPA’nın detayları? Açılımı High-Intensity Incidental Physical Activity olan HIIPA, aslında gün içerisinde bir rutin olarak yaptığımız hareketlerin genelini kapsıyor. Yani hayatın koşturmacası içinde spor yapmaya vakit bulamıyor ya da bir noktada isteksizlik yaşıyorsanız, bu egzersiz türü zaten farkında olmadan hareket etmenizin yolunu açıyor. Araba yıkamak, merdivenlerden inip çıkmak hatta yaptığınız market alışverişinin poşetlerini taşımak...Bunların hepsi HIIPA dünyasının bir parçası. Yapılan araştırmalar, son derece fonksiyonel olan bu egzersiz türünün yeteri kadar kalori yakmaya yardımcı olduğunu ortaya koyuyor. Ancak burada dikkat edilmesi gereken küçük bir detay var. Eğer hali hazırda belli bir egzersiz düzeniniz varsa ve spor yapmaya yeteri kadar vakit ayırıyorsanız, HIIPA sadece destek amaçlı hayatınızın bir parçası olabilir. Bunun dışında daha çok obeziteye yatkın ve hareketsiz insanlar için önerilen bir egzersiz yöntemi. Örneğin; altı hafta boyunca haftada üç gün,

günde üç kez tekrarlanan 20 saniyelik merdiven inip çıkma seansları bile kardiyovasküler olarak ölçülebilir iyileşme sağlıyor ve akciğerlerin, kalbin, dolaşım sistemlerinin ne kadar iyi çalıştığını göstererek gelecekteki muhtemel kalp rahatsızlığı riskini mümkün olduğu kadar azaltıyor. Bunun dışında gün içinde 5-10 dakikanızı ayırarak yapabileceğiniz HIIPA’ya uygun egzersizler şu şekilde;

yürüyen merdivenleri bir kenara bırakarak bacaklarınızı hareket ettirmek için merdivenleri kullanın. mümkün olduğu kadar aldıklarınızı kendiniz taşımaya çalışın. Eğer market, arabasız olarak gidebileceğiniz bir mesafedeyse yürüyerek gidip gelin. hızınızı arttırmak da yardımcı olacaktır. götürün ve 60-90 saniye boyunca yanlarında koşmayı deneyin.

Bu yüzden her gün temizlemek için evinizin farklı bir alanını seçmek, daha zinde olmanıza yardımcı olabilir. ayırın. 91


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Giyilebilir teknoloji Evde egzersiz için gerekli tüm olanaklar var ama sizi izleyen ve yönlendiren bir koçunuz mu yok? Yazı yunus başaran Akıllı cihazların hakim olduğu yeni dünya bizlere sağlıklı yaşamak adına birçok olanak sunuyor. Özellikle de verdikleri istatiksel bilgilerle hem

Fitbit Versa 2 Fitbit’in akıllı saat serisindeki amiral gemisi Versa güncellendi. Versa 2 adındaki yeni model, ulaşılabilir fiyatıyla ve sunduğu yüksek donanımla adından söz ettiriyor. Gelişmiş kalp

kendimizi tanımamızı hem de sağlık konusunda hassasiyetimizin artmasını sağlayan akıllı saatler ve takip cihazları. Biz de Be Well Türkiye olarak

2019’un son aylarında ve 2020’nin ilk günlerinde lanse edilmiş giyilebilir teknoloji adına tüm kuralları değiştiren cihazları listeledik.

ritim sensörleri sayesinde siz farkında olmadan tüm detayları ölçüyor. Uyku takip özelliği sayesinde uyku kalitenizi takip edebiliyorsunuz. Tüm bu detaylar ve sensörler ışığında saat 6 günden fazla kullanım ömrü sunuyor.

Garmin Venu Navigasyon sistemleriyle nam salan Garmin, giyilebilir cihaz sektörünü adım adım domine etmeye başladı. Tasarımlarının içinde Venu modeli ise kadınlara birçok olanak sunmasının yanı sıra şık tasarımı ile de rakiplerinden öne çıkıyor. Yerleşik sensörleri sayesinde vücudunuzun enerji seviyesini de göstermeyi başararak bir ilki gerçekleştiren Garmin Venu, stres ölçmesi, kandaki oksijen seviyesi, adet takibi, dehidre durumu gibi ayrıcalıklarıyla da sağlık alanında iddialı olduğunu gösteriyor. 92

Xiaomi Mi Band 4 Akıllı saatlerin kuzenleri konumunda olan aktivite takip cihazları ekonomik fiyatları ve de yüksek donanım olanakları ile geniş kitleler tarafından kabul ediliyor. Nabız kontrolü konusunda oldukça yetenekli olan bu cihaz, tam renk AMOLED ekranıyla ve de 50 metreye kadar su geçirmeme özelliği ile cezbedici duruyor. Tek şarj ile 20 güne varan kullanıma sahip cihaz 7 gün 24 saat nabız ve uyku izlemeyi de sağlıyor.


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Samsung Galaxy Watch Active2 Aktif yaşayanlara özel tasarlanmış akıllı saat Galaxy Watch Active’in yeni kardeşi Active2, önceki modelden farklı olarak fiziksel bir bezel barındırmıyor. Menüler arasında navigasyon işlevi olan hareketli bezel yeni modelde tamamen dijital olarak sından yaptığınız egzersizi tespit edip kendisi doğru antremanı hemen başlatabiliyor. Uyku, antrenman ve stres yönetimi gibi konularda da yardımcı oluyor.

Huawei Watch GT 2e Geçtiğimiz aylarda yenilenen Huawei Watch GT 2 ailesinin yetenekli üyesine merhaba deyin. Yeni üye aktif yaşam tarzını tüm devreleriyle destekliyor. Geleneksel sporlardan popüler egzersiz formlarına kadar 100 aktivite izleme moduna sahip olan saat, kandaki oksijen uyarılarıyla ve gelişmiş kalp sensörleri sayesinde anormal kalp atışını bildiriyor.

Fitbit Charge 3 Akıllı saat ve takip cihazları arasında bir konumda sahip. Oldukça gelişmiş kalp ritim sensörleri sayesinde takip özelliğinde devamlılık sağlayan cihaz, kalori takibi de yapıyor. Ayrıca yerleşik NFC özelliği sayesinde temassız ödeme önemseyen Fitbit, periodlarınızı takip edip tahmin edebiliyor. Doğurganlık dönemlerinde sizi uyarıyor.

Apple Watch Series 5 Akıllı saat sektöründeki tüm kuralları değiştiren Apple, her yıl yenilediği ve geliştirdiği akıllı saat modeli Apple Watch, beşinci ve son serisiyle gelişmiş özelliklere sahip. 5. Nesil Apple Watch, 4. Nesilde gelen EKG özelliğini korurken artık Always-On (her zaman açık) ekranıyla da kolaylık sunuyor. Üstün kalp ritmi izleme özelliği sayesinde ise tüm dünya genelinde birçok kişinin hayatını kurtardı ve hala da kurtarıyor. 93


Jane Fonda’nın aerobik videoları 80’lere damgasını vurmuştu.

94

Fotoğraf Getty Images

L’OFFICIEL BE WELL SPOR


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Dijital spor çağı Akıllı telefon ve tabletlerinize indirebileceğiniz özel uygulamalar ile evde spor yapmak artık her zamankinden daha kolay. Elbette spor salonunda bir antrenör eşliğinde egzersiz yapmak, istediğiniz sonuca ulaşmanızı biraz daha kolay hale getirebilir. Ancak bunun için vakit bulamayanlar ya da çok bütçe ayırmak istemeyenler, evde yapılabilen hareketlerle de fit olmak aslında sanıldığı kadar zor değil. Yaşadığımız teknoloji çağında bunun da bir çözümü var tabii ki. Telefonunuza indirebileceğiniz eğitici uygulamalar, egzersiz konusunda büyük yol gösterici olacak. Onun için mutlaka şans vermeniz gereken uygulamaları sizler için bir araya getirdik;

adidas Training by Runtastic Kendi ihtiyaçların doğrultusunda kendi antrenmanını yaratma şansına sahip olduğun adidas Training by Runtastic kullanıcısına farklı zaman dilimlerine uygun, farklı seviyelerde seçenekler sunuyor.

Nike Training Club dünya çapında en ünlü markaların başında gelen Nike, bu uygulamasıyla da son derece başarılı olmayı başarıyor. 180’e yakın ücretsiz antrenman videosuyla kullanıcılara farklı hareketler öğreten Nike Training Club, güç ve dayanıklılık temelli bir rutin oluşturmanız için oldukça güzel bir seçenek.

7 Minute Workout Gün içinde sporu hayatının bir parçası yapmak isteyip pek de vakit bulamayanların mutlaka indirmesi gereken bir uygulama 7 Minute Workout. Adından da anlaşılabileceği üzere 7 dakikalık egzersiz doğrultusunda sizi yönlendiriyor ve kısa sürede maksimum fayda sağlamayı amaçlıyor.

SworkIt Egzersiz yapma sürenizi kendinizin seçebile-

ekipmana ihtiyaç duymanızın da gerekli olmadığını gösteriyor. Kişiselleştirebileceğiniz egzersizler sayesinde kardiyodan pilatese farklı alanlara yönelmeniz mümkün.

Yoga for Beginners pilates değil yogayı da hayatınıza bir şekilde dahil etmek istiyorsanız, Yoga for Beginners uygulamasına mutlaka bir şans vermelisiniz. Yeni başlayanlar için geliştirilen temel ve basit yoga hareketlerini kolayca öğrenebilirsiniz.

FitOn: Fitness Workout Plans HIIT, pilates, yoga, kardiyo...FitOn’un içeriğinde tüm kategorilere uygun egzersizler yer alıyor. Katie Dunlop, Cassey Ho ve ünlü yıldızların başarılı antrenörü Jeanette Jenkins’in videolarıyla kısa sürede forma girmemeniz için hiçbir sebep yok!

Mirror The Mirror Interactive Home Gym (İnteraktif Aynayla Evde Gym) adındaki interaktif ayna size fitness/gym dinamiğini eve getirmeyi amaçlıyor. Aktif olmadığı zamanlarda basit bir ayna gibi görünen akıllı cihaz, aktive edildiğinde profesyonel eğitmene dönüşüyor. İçindeki işletim sistemine yüklenmiş, kardiyodan yogaya, pilatesten boksa kadar birçok spor ve antrenman türünü eğitmen programlarıyla hayatınıza katıyorsunuz.

Sweat YouTube fenomeni Kayla aplikasyonu ihtiyacınız doğrultusunda size farklı programlar yazıyor. Ücretli aboneliği bulunan uygulamada 650 farklı egzersiz ile 400’den fazla yemek tarifi bulunuyor. 12 haftalık incelme programı yaza hazırlık için önerilerimiz arasında.

95


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Urban Riders’ın kurucusu ve eğitmeni Ahmet Berkman ile spor dünyasının geleceğini konuştuk. Yazı bağlan kesk)n

96

Fotoğraf Burcum Baygut

Sporun geleceği


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

dünyası da dijital dönüşüm ile birlikte hızlı bir değişim süreci içerisinde. Bu değişim sürecini Urban Riders’ın kurucusu ve eğitmeni Ahmet Berkman anlatıyor. Sence spor alanında son on yıla damgasını vuran en büyük değişim ne oldu? En büyük değişim ulaşılabilirlik oldu. Ekonomik gelişim ve dijitalleşme süreci ile birlikte spor alanında da sektörel anlamda ciddi bir büyüme gözlemledik. 2010’lara girerken büyük şehirlerde bile neredeyse bir elin parmağını geçmeyecek kadar stüdyo varken şu anda her kesime hitap edebilecek birçok farklı spor salonu ve konsepti ile karşılaşabiliyoruz. Bunun da temelinde, dijitalleşen dünyada insanların zevk ve taleplerinin daha hızlı ölçümlenerek karşılanabilmesi yatıyor. Sağlıklı yaşama arzusu son zamanlarda gün geçtikçe artıyor. Bu artışın arkasındaki neden nedir? Spor konusunda insanların artık daha bilinçlendiğini düşünüyor musun? Bunun en büyük sebebi aslında teknolojik gelişim ve sosyal medya diyebiliriz. İnsanların bilgiye erişimi eskisine göre çok daha yüksek ve özellikle kendi bedeni için en iyi sonuçları nasıl alabileceği kısmında ciddi mesai harcadığını düşünüyorum. Bu da ciddi bir bilinçlenme ve harekete geçme isteği duyuruyor. Bir de insanların artık hayatlarını ve gurur duydukları şeyleri paylaştıkları sosyal medya hesapları var. Bu da bence fitness alanındaki gelişim için çok ciddi bir faktör. Birçok alanda olduğu gibi spor dünyasında da trendler oluşmaya başladı? Yöneleceğimiz spor dalına trend doğrultusunda mı yönelmek gerekir; ihtiyaca göre mi? Önemli olan kendinize harekete geçmenin taahhütünü harekete geçirecekse onunla ilerlemekte hiçbir sakınca yok diye düşünüyorum. Vücudunuza iyi gelen her şeyi trend olsun olmasın deneyimlemek bence en doğrusu. Bu süreci en hızlı hangi yol size yaratıyorsa o yolu izlemenizde hiçbir sakınca yok. Dünyada tek spor türüne yönelik butik spor salonları her geçen gün artıyor. Ülkemizde de büyük spor salonlarından uzaklaşıldığını düşünüyor musun? Bence henüz bu kaymayı gözlemleyeceğimiz bir pazar Türkiye’de oluşmadı. Nüfusa oranlayacak olursak daha normal spor salonları için bile çok ciddi bir büyüme potansiyeli var. Ama tabi bu demek değil ki butik konseptlere ilgi yok. Türkiye’de her alanda çok ciddi bir büyüme potansiyeli var diye düşünüyorum. Butik stüdyoların hizmeti ve deneyimi farklılaştırdığı noktalarda ilgiyi üzerine çekebileceği tartışmasız. Burada hizmet kalitesi, ürün, içerik ve deneyimi detaylandırma çok çok önemli. Biz de

Peloton bisikleti stüdyoya canlı bağlayarak tüm olayı bambaşka bir yere taşırken akıllı saatler ve telefonlar ise içlerinde bulunan fitness aplikasyoları ile fiziksel spor aktiviteleri birleşerek sporun teknolojiyle uyum içerisinde çalışmasını sağladı.

butik bir stüdyoyuz ve ülke pazarında yer edinmek için büyük salonlarla rekabet ediyoruz. Demin bahsettiğim konulara önem vermezsek, kendimize bir yer edinmemiz neredeyse imkansız hale gelir. Bisiklete binmek çok geleneksel bir alışkanlık. Spinning ise bu alışkanlığa yepyeni bir yön getirdi. Sence son on yılda bu alanda nasıl gelişmeler yaşandı? Peleton, SoulCycle çok konuşuluyor. öncüsüdür. Bugün bisiklete binmek ile bizim yaptığımız spinning’in neredeyse hiçbir alakası olmayacak kadar farklı iki konolduğu için tüm fitness sektörünün teşekkür etmesi lazım. Hiçbir popülaritesi ve çekiciliği olmayan bir antrenman modelini bağımlılık haline getirmeyi başardılar. Biz de bu akımın bir şim, terapi ve antrenmanın buluştuğu ender noktalardan biri. İnsanlar spor yapmanın dışında, kendilerini yeniden keşfetmeye, dertlerinden arınmaya ve en önemlisi başarabilme duygularını aldıkları sonuçlar da hak ettikleri standartları kendilerinin belirleyebileceğini onlara gösteriyor. Dijital dönüşüm spor sektörünü nasıl etkiledi? Özellikle spinning uygulamalarını... 2020’li yıllara giriş yaparken önümüzdeki on yıllık süreçti sizce spor dünyasında bizleri neler bekliyor? En büyük challenge ne olacak? Dijital dönüşüm hardware ve software’in fitness alanında birleşmesi ile başladı. Peloton bisikleti stüdyoya canlı bağlayarak tüm olayı bambaşka bir yere taşırken akıllı saatler ve telefonlar ise içlerinde bulunan fitness aplikasyoları ile fiziksel spor aktiviteleri birleşerek sporun teknolojiyle uyum içerisinde çalışmasını lenme hızını katlanarak büyüttü diyebiliriz. Bana sorarsanız önümüzdeki dönem en büyük potansiyel VR ve AR kısmında olacak. İdol sporcularınız ile VR ortamında özel dersleri ya da tropik bir adada dünyanın her yerinden online bağlanan katılımcılar ile online grup dersleri yapabileceğiz. Heyecan verici olduğu kadar insanı korkutmuyor da değil açıkçası. 97


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Evde spor zamanı Bee Zone Studio’nun kurucularından pilates eğitmeni Ceren Duman’dan herkesin evde kendi uygulayabileceği pratik öneriler ve sezonun öne çıkan spor giyim parçaları. FOTOĞRAF ÖZKAN ÖNAL MODA EDİTÖRÜ MELİSA CÖMERT

“Sürekli aynı yerde oturan hareketsiz kalan herkesin aynı sorunu bel ve kalça ağrısıdır. Rahatlamak için 55 ya da 65 cm bir topun üzerinde oturmanız bile ilk etapta yeterli olacaktır.” 98


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Ceket, NIKE; Mayo, CHAMPION, VAKKORAMA; Ayakkabı, GOLDEN GOOSE, BEYMEN 99


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

“Omurgayı dik tutmanın yollarından biri düz bir sopa ya da iki elinizi aynı anda tutabildiğiniz bir boru yardımıyla uzamaktadır. Bunu yaparken boynunuzun iki omuzunuzun arasında olduğundan emin olunuz.”

Ceket ve pantolon, ELLESE; Ayakkabı, MANGO; Bralet, MANGO. 100


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

“Bacakları esnetmenin etkili yollarından biri ip ya da bu şekilde gerebileceğiniz bir ekipmanla kendinize doğru çekmektir. Vaktiniz varsa biraz ip bile atlayabilirsiniz.”

Mayo, KOM; Ceket, OUTKASPEOPLE; Şort, KOTON; Ayakkabı, NIKE 101


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

“Öğlen arası yemeklerinden sonra masa başına dönüp bel çevresi genişlemeyen yok gibidir. Kendinizi bir zemine sabitleyip üst omurganızı minik minik sıkıştırmaya ne dersiniz?”

“Ofiste geçen yorucu gün sonrasında dik oturmak önemli. Omuzlarınızın sizin natürelinizi bozmayacak kadar geride olduğunu gün içinde mutlaka kontrol edin.”

Eşofman, ELLESE; Bralet, GCDS, VAKKORAMA; Çorap, NIKE; Terlik, THE WHITE BRAND 102


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

“Gün içinde geriye doğru yaptığımız hareket neredeyse yok gibi öne gelen omurgayı geriye almak için sık sık bükülme (ekstansiyon) yapmalısınız.”

Tişört, MANGO; Şort, NIKE; Ayakkabı, GOLDEN GOOSE, BEYMEN. 103


L’OFFICIEL BE WELL SPOR

Yeni nesil kardiyo Pilates’in vazgeçilmezi reformer, kardiyoyu da işin içine alarak Megaformer’a dönüşüyor. Yazı d"lruba karaköse

Lagree Fitness, Megaformer akımını hayatımıza sokan spor merkezi olarak adından söz ettiriyor.

Pilates, uzun zamandır formda kalmak isteyen insanların en çok başvurduğu egzersiz yöntemlerinin başında geliyor. Evde çeşitli ekipmanlar eşliğinde yapılabiliyor oluşu, aslında bu popülerliği tetikliyor diyebiliriz. Ancak pilates stüdyosunda, bir profesyonel

yardımıyla alacağınız derslerin faydası elbette çok daha gözle görülür olacaktır. Bu noktada stüdyoların etkili olmasının sebebi reformer aletinden geçiyor. Yapılan hareketlerin zorluk seviyesini daha da arttıran reformer, bu egzersiz için olmazsa olmaz konumda. Peki günümüzde her şey

böylesine değişkenlik gösterirken, reformer’ın da bir üst seviyeye geçmemesi mümkün mü? Megaformer, pilates dünyası için çok yeni bir kavram değil ancak Meghan Markle ve Chrissy Teigen gibi ünlü yıldızların tercih etmesiyle tekrar konuluşur oldu. Lagree Fitness’ın tarafından geliştirilen Megaformer’da pilates hareketleri kardiyo ile birleştiriliyor. Ayrıca, kişinin kendi direncine göre ayarlanabilen farklı yaylar eşliğinde dayanıklılık ve yavaş hareket etme üzerine kurulu bir program dahilinde ilerleme gösteriliyor. Kısa sürede esnekliği ve güç seviyesini arttırıyor oluşu, onu bu kadar popüler kılan yönlerinden. Doktor kontrolü altında duruş bozuklukları ve benzeri problemlerin çözümü içinde kullanılabilen Megaformer, 2020’nin egzersiz trendleri arasında başı çekecek bir görünüyor.

104


SPOR BE WELL L’OFFICIEL

Sebastien Lagree tarafından geliştirilen Megaformer’da pilates hareketleri kardiyo ile birleştiriliyor. Ayrıca, kişinin kendi direncine göre ayarlanabilen farklı yaylar eşliğinde dayanıklılık ve yavaş hareket etme üzerine kurulu bir program dahilinde ilerleme gösteriliyor. 105


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

Sadece kimyasal güzellik ürünleri mi etrafa zarar saçıyor yoksa organik versiyonları hakkında da bilmediğimiz efsaneler var mı? Yazı d"lruba karaköse 106

Fotoğraf Getty Images

TEMİZ GÜZELLİK EFSANELERİ


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

Bir süredir güzellik dünyasında neredeyse tek bir şeyin peşindeyiz; temiz ve organik içeriklerin… Hatta pek çoğumuz için üzerinde sadece “organik” ya da “parabensiz” yazması bile yeterli olabiliyor. Aslında bunun nedeni bizimle değil, sosyal medyada da sıkça karşımıza çıkan “temiz güzellik” kavramıyla alakalı. Temiz olarak nitelendirilmeyen ürünler, tercih edilebilirliğini her geçen gün kaybederken, organik içeriğe sahip olduğunu söyleyenlerin bir pazarlama ürünü olmadığından emin miyiz? Biraz geriye gidersek, beslenme ritüellerini de etkisi altına alan bu temiz olma hali, bu olayın başlangıcı desek çok yanılmış olmayız. Sonrasında Gwyneth Paltrow’un 2012 yılında temellerini attığı Goop ise, temiz güzellik dünyasında hem ürünleri hem de bilgilendirici blog yazılarıyla bir ilkin başlangıcı oldu. Paltrow’un da bir parçası olduğu bu sektöre dair tüketicilerin en çok ilgisini çeken şey, muhtemelen dürüstlük ve basitlik… Ancak içeriğinin güvenilir olduğunu iddia eden her ürünün, cildinize ya da çevreye iyi geleceğinin bir garantisi yok ki burada devreye kulaktan kulağa yayılan efsaneler giriyor. DOĞAL GÜZELLİK SİZİN İÇİN DAHA İYİDİR Organik ve doğal kelimeleri artık hemen hemen her yerde. Bu kadar yaygın bir şekilde kullanılıyor oluşu, Uluslararası Standartlar Örgütü tarafından bile inceleniyor. The Soil Association, Ecocert ve Cosmos, organik güzelliğe dair standartları inceleyen başka kuruluşlar arasında. Ancak hepsinin odaklandığı kriterler birbirinden farklı. Yani tam olarak neyin doğal olduğunu belirleyebilmek de epey zor. İçeriğinin organik olması, cildinize yüzde 100 iyi geleceği anlamına gelmiyor.

açıklamada parabenlerin östrojene benzerlik gösterme ihtimali olsa da, güzellik ürünlerinde çok az bir miktarda kullanıldığını ve böylelikle üreme problemlerine yol açmayacağını belirtiyor. SÜLFATLAR ZEHİRLİDİR Özellikle şampuanların içerik listesinde başı çeken sülfat, SLS ya da SLES olarak da biliniyor. Amacı da yağları arındırmak ve ürünlerin daha çok köpürmesini sağlamak. Sülfatları kötü yapan şey ise cildi tahriş edebilme ihtimali. Peki, son derece zehirliler mi? Cevap hayır! Yani egzama, sedef hastalığı ya da kuru cilt gibi problemleriniz varsa, sülfatlar daha da kurutmaya neden olabilir. İyi bir temizleyici görevi görmesi, raf ömrünü uzatması ve uygun maliyetli bir bileşen olması, onun sıkça kullanılmasının nedeni. Ancak yine de cildiniz alerjik bir reaksiyon gösterirse bunun suçunu sülfatlara atmadan önce bir dermatologla görüşmekte fayda var. PALMİYE YAĞI EN BÜYÜK DÜŞMANLARIMIZDAN BİRİ Güzellik ürünlerinin neredeyse hepsinde yüzde 70 oranında kullanılan palm yağı, Malezya ve Endonezya’da yetiştiriliyor. Bu kadar sık kullanıyor oluşu, ormansızlaşma, yaban hayatı için habitat kaybı ya da işçiler için insan hakları sorunlarına neden olabilecek durumda. Ancak palmiye yağı, diğer yağlarla enerji maliyetleri ve toprak hasarı kıyaslaması yapıldığında çok daha çevre dostu bir tutum sergiliyor. Roundtable on Sustainable Palm Oil ise işçilere etik bir yaklaşım sağlamak için kurulmuş durumda. Body Shop, RSPO kurallarına uygun palmiye kullanırken, L’Oréal, palmiye yağı kullanımında yüzde 100 izlenebilirlik sağlama sözü veriyor. Estée Lauder da palmiye yağı tedarikçilerinin bu süreçte hiçbir ağacın kesilmediğini kanıtlaması gereken bir ormansızlaşma politikasını benimsiyor.

PARABENLER SON DERECE ZARARLIDIR “Parabensiz” ibaresini görmediğimiz ürünlerin sayısı, deyim yerindeyse iki elin parmaklarını geçmiyor. Ürünlerin raf ömrünü uzatmak amacıyla kullanılan paraben, sadece kozmetik değil temizlik ürünlerinde de bulunuyor. 2004 yılında yapılan bir çalışma, parabenlerin cilde nüfuz edebileceğini ortaya koyunca giderek büyük bir düşman halini aldı. En büyük yanılgılardan biri de kansere sebebiyet verebilecekleri ancak bunu kanıtlayan herhangi bilimsel bir veri yok. KİMYASALLAR KISIRLIĞA SEBEP OLUR Parabenlerin kötü namı burada da devreye giriyor. Çünkü östrojen reseptörlerimize bağlanarak vücudumuzun östrojen hormonlarının davranışını taklit edebilme özellikleri var ki bu kesinlikle bu duruma sebep olabilecekleri anlamına gelmiyor. Cancer Research, yaptığı 107


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

DOĞA DOSTU GÜZELLİK Çeşitli vitamin ile minerallerden oluşan doğal içerikleri, etik duruşları, geri dönüştürülebilir malzemelerle hazırlanan modern ambalaj tasarımlarıyla kozmetik dünyasında yeni bir dönem başlatanlar... Yazı debora zakuto

MILK MAKEUP New York ve Los Angeles meşeli ünlü fotoğraf stüdyosu Milk Studios tarafından 2017 yılında kurulan Milk Makeup güzellik dünyasının en çok konuşulan %100 vegan markalardan. Bünyesinde 120 ürünü bulunduran marka geçtiğimiz aylarda Amorepacific markasından yatırım alarak 2020 yılına daha da iddialı bir şekilde giriş yaptı. Grammy Ödüllü Billie Eilish ile Margot Robbie ise bu markanın müdavimleri arasında. Eğer kuru bir cildiniz varsa ten makyajı öncesi Milk Hydro makyaj bazını uygulayabilirsiniz.

108


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

SAIE Makyaj ürünlerinin kadınları güzelleştirmekten daha fazla anlamı olması gerektiğine inanan Laney Crowell’ın imzası taşıyan Saie 2020’li yılların öne çıkan temiz güzellik markalarından. “Makyajın da günlük rutinimizin bir parçası olan meditasyon, spor, yürüyüş, sağlıklı beslenme gibi bizlere fayda sağlamalı” açıklamasını yapan Crowell bu marka ile moda ve temiz güzellik dünyası arasında köprü kurmayı kendisine amaç edindiğini de belirtiyor. Saie’nin dokuz farklı üründen oluşan makyaj koleksiyonda jojoba, Hindistancevizi, ayçiçeği ve kastor yağı, organik balmumu, E vitamini, murumuru tohumu, squalene gibi cildi onarıp besleyen doğal içerikler dikkat çekiyor.

PAI SKINCARE Etik, vegan ve niteliksel... Sarah Brown tarafından yaratılan Pai isimli kozmetik markasını tanımlayan temel kelimeler bunlar. Hassas ciltlerin bile gönül rahatlığıyla kullanabileceği bu Londra temelli marka, oldukça geniş bir yelpazeye sahip doğal ürünler sunuyor. Pai dünyasındaki her ürün, organik ve doğal içeriklere sahip olmasıyla birlikte zararlı kimyasallar ve katkı maddeleri içermiyor. Pai Skincare ürünleri çoğunlukla geri dönüştürülmüş ve biyolojik olarak parçalanabilen ambalajlarda şişelendiğinden, doğa dostu konsepti sonuna kadar destekliyor. 109


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

AUTHENTIC BEAUTY CONCEPT Organik güzellik ürünleri pazarının yeni üyelerinden Authentic Beauty Concept. Henkel Beuuty Care imzası taşıyan saç bakım markası, daha otantik, daha doğal ve daha özgün bir güzellik isteyen müşterilerinin isteklerine cevap veren ürünlere sahip. Vegan içeriklerden geri dönüştürülebilir ambalajlamaya ve rötuşlanmayan kampanya görsellerine kadar Authentic Beauty Concept, çevreye ve hayvanlara saygı duymaya büyük önem veriyor.

YOUTH TO THE PEOPLE Son zamanlarda sağlıklı yaşam dünyasında önemi daha da öne çıkan süper besinler, Youth To The People’ın baş kahramanları. Yeşil çay, yerba mate, kırmızı meyveler, fermente kombucha, kale, ıspanak, açai gibi süper besinlerin Pro-Grade vegan aktif içeriklerle harmanlandığı özel formüller markanın ürünlerinde karşımıza çıkıyor. Cildiniz için ihtiyacınız olan vitamin ve mineralleri en doğal yolla gideren bu ürünler arasında adaptojen bitkilerle hazırlanan Adaptogen Deep nemlendiriciyi alışveriş listenize ekleyebilirisiniz. 110


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

ORIGINS Origins muhtemelen kendini bu işe en çok adayan markaların başında geliyor. 1980 yılında ortaya çıkan marka, o tarihten bu yana doğa dostu güzelliğin öncüsü olarak çevreye faydalı doğal ürünler sunuyor. Mottosu ise sürdürülebilir yönetim. Tüm Origins ürünleri doğadaki en iyi maddelerden en üretiliyor ve sürdürülebilir yönetimi uygulayan bölgelerden geliyor. Üretim aşamasında yenilenebilir kaynaklar, rüzgar enerjisi ve yeşil uygulamalar kullanılıyor. Amerikan markası ayrıca ilk şişe ve şişe geri dönüşüm programını tasarlayarak bu konuda farklı kuruluşlarla ortaklıklar kurmasıyla da dikkat çekici. Aynı zamanda Origins, dünyanın her yerine ağaç dikmeyi hedefleyen Global ReLeaf gibi programların da katılımcısı.

KOSAS Bundan beş yıl önce Los Angeles’lı multidisipliner sanatçı Sheena Yaitanes’in kendi mutfağında yaptığı özel çalışmalar sonucu ortaya çıkan Kaos güzellik dünyasına dört üründen oluşan tek bir koleksiyonla giriş yaptı. Şu anda ise Net-a-Porter, Sephora ile Goop’un en çok satanları arasında yer alıyor. Çeşitli mineral, vitamin ve bitkiden oluşan formüllere sahip ürünler arasında cildi derinlemesine nemlendirirken ıştılı bir görünüm kazandıran Tinted Face Oil, hem aydınlatıcı hem de kapatıcı etkiye sahip The Color & Light Palette ve markanın ilk ürünü ultra hafif dokusuyla dikkatleri üstüne çeken Weightless Lip Color favorilerimiz. 111


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

LOVE BEAUTY LOVE PLANET Unilever tarafından 2018 yılında daha sürdürülebilir güzellik ve bakım ürünleri arayan tüketiciler için geliştirilen Love Beauty Love Planet markası fark yaratan küçük iyiliklerin dünyayı daha temiz, yeşil ve güzel bir hale getirdiğine inanıyor. Bu yeni kişisel bakım markası saçımıza ve vücudumuza bakım yaparken dünyayı bulduğumuzdan daha iyi bırakmamızı sağlamak amacıyla ürünlerinin yaşam döngülerindeki her bir adımı dikkatle değerlendiriyor. Bu nedenle de V-Label ve V Action vegan sertifikalarıyla PETA tarafından verilen vega ve cruelty-free sertifikalarına sahip. 112


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

INCIA İnsana ve doğaya özen gösteren, bütünüyle doğal bir hayat anlayışını inovasyonla birleştiren öncü bir kurum olma felsefesini benimseyen Glohe Group tarafından kurulan Incia yüzde 100 doğal bakım ürünleriyle dikkatleri üstüne çekiyor. Tuzla’daki BioArge Laboratuvarları tarafından geliştirilen her ürün doğal bitkilerden elde edilen yağlardan oluşuyor. Markanın en yeni %100 Doğal Well Aging Yüz Kremleri ise papatya, aynı sefa ve Quercus ekstrelerinden elde edilmiş doğal formülüyle yaşlanmaya neden olan etkilerle savaşarak cildinizi koruyor ve cildin sağlıklı yaş almasına yardımcı oluyor.

HERBAL ESSENCES PURE:RENEW 260 yıllık botanik uzmanlığına sahip İngiltere’deki Kraliyet Botanik Bahçesi, Kew tarafından doğal içerikleri onaylı tek marka Herbal Essences PURE:renew, şimdi botanik bahçesinin uzmanlığından yararlanarak oluşturduğu yeni sülfatsız aloe içeren serisi ile doğanın gücünü saçlarınıza taşıyor. Saçları sertleştirmeden nazikçe temizleme özelliğine sahip olan bu seri diğer sülfatsız şampuanların aksine duşta köpürerek güzel bir duş deneyimi sağlıyor. Mango ve Bambu içeren iki farklı şampuan ve saç kreminin yer aldığı Sülfatsız Aloe 20 farklı vitamin ve mineralden oluşuyor. 113


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

YAVAŞ ÖZ BAKIM Anna Batyra, 2017’de doğal ve minimalist felsefeyle yola çıkarak kurduğu organik cilt bakım markası abtira garden ile yavaş öz bakım rutini oluşturuyor. Röportaj d"lara yilmaz

Kendi mutfağında başladığı serüveniyle hem doğaya dönen hem de aromaterapiyi keşfeden Anna Batyra, markası abtira garden ile cilt bakımında bitkilerin gücünü kullanıyor. “Az, daha çoktur,” diyerek sade ve minimalist bir cilt sağlığını mümkün kılan abtira garden, saf içeriklerden oluşan temizleyici, nemlendirici krem, ve serumlar ile güzellik rutinimizin bir parçası oluyor. Cildin her daim temiz ve canlı kalması için geliştirdiği yavaş öz bakım rutinini, markanın kuruluş hikayesi, ürünlerinin içeriğini Anna Batyra’dan öğrendik. abtira garden’ın kuruluş hikayesi nasıl gelişti? Markanızı kurmaya nasıl karar verdiniz? Yıllar önce henüz tıbbi bitkilerle ilgilenmezken, tamamen farklı bir kariyere sahipken doğaya çekilmeye başladım. Doğada bulunmak benim için oldum olası terapi yerine geçmiştir. Londra ve Paris gibi büyük şehirlerde yaşarken kendimi sık sık parklara atardım, oralarda nefes alırdım. Ne zaman vakit bulsam yürüyüş yapmak için bir yerlere kaçardım. On yıl kadar önce 30 yaşıma geldiğimde doğaya geri dönme ihtiyacımın önünü alamaz oldum. Ege’de çok zaman geçirmeye, bir bahçe ekmeye, önce Çeşme’deki arkadaşlarımdan sonra da kitaplardan yerel otları tanımaya ve aromaterapi öğrenmeye başladım. Bu çalışmalar sayesinde abtira’nın temelini atmış olduk.

114


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

Bir marka olarak, abtira ciltle ilgili olmalıydı çünkü kendimi bildim bileli cilt sağlığına takıntılıyım. “Az, daha çoktur,” felsefesiyle uyum içinde sade ve minimalist olsun istedim. Yaratıcılığın içinde diğer üreticilerden ilham alınan bir parça elbette bulunuyor. Bir boşlukta yaşıyor değiliz sonuçta. Avustralya, Kanada ve Avrupa kozmetiklerinde bitkiciliğin minimalist tarzda cilt bakımına yansımasını çok sevdim. Üstelik Türkiye’de bu anlayışa açık bir eğilim görüyordum. Artık daha sağlıklı, daha basit, post-materyalist yeni bir yaşam başlıyor. abtira’yı bir yandan da bir mutfak olarak tanımlıyorsunuz. abtira’nın mutfağında ne tür içerikler kullanıyorsunuz? abtira başından beri bir mutfak. Önce İstanbul Yeniköy’deki mutfağımda başladım, daha sonra Çeşme’deki yazlık evimin bodrum mutfağına taşıdım. Şimdi bile lisanslı bir kozmetik üretim yeri olarak üretim alanım bir laboratuvardan çok bir mutfağa benziyor. Malzemeler ve işlemler açısından mutfağımda gerçekleşen her şey tamamen saf. Malzemelerimiz doğal ve çoğu gıda sınıfında. Mümkün olduğunca organik yağlar, uçucu yağlar, sular ve özler kullanıyoruz. Ayrıca AHA, BHA, hyaluronik asit gibi vitaminler ve mineraller de kullanıyoruz. Genel olarak, hammaddeleri saygın tedarikçilerden temin ediyoruz ya da özenle kendimiz hazırlıyoruz. Ürünlerimizin içinde bulunan

her hammadde, kendine has amaçları doğrultusunda seçildi. İçerisinde paraben, EDTA, silikon, petrol türevleri, sentetik boya veya koku bulunmamaktadır. Su bazlı ürünlerimiz sadece doğal ve Ecocert onaylı koruyucular içeriyor. Markanızın ürün yelpazesinde neler bulunuyor? Her şeyden önce, farklı cilt tipleri için temel ama eksiksiz bir cilt bakım rutini sunuyoruz. Çok sayıda temizleyici ürünümüz mevcut; bunun nedeni temizliğin sağlıklı cilt için en temel gereksinim olması. Ayrıca birçok tonik ve bitkisel suyumuz var, çünkü bence, bunlar en etkili bitkisel tedavilerden biri. Tonikler nem, denge, ton eşitleme ve ferahlık verir. Düşük konsantrasyonlu uçucu yağlar gibidir. Onları daha da güçlü hale getirmek için toniklerimize çok sayıda öz ekliyoruz. Ayrıca dengeleme, nemlendirme ve yenileme sağlayan yaşlanma karşıtı serum serimiz var. Toniklerle birleştiğinde serumlar kremin yerini kolaylıkla alabiliyor. Bununla birlikte kremler de üretiyoruz çünkü biz ve müşterilerimiz sade kremleri seviyoruz, kremleri kullanmaktan keyif alıyoruz. Hepsini bir doz

115


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

abtira Garden ürünlerinin içerisinde paraben, EDTA, silikon, petrol türevleri, sentetik boya veya koku bulunmuyor.

116

hyaluronik asit ve diğer aktif bileşenlerle güçlendiriyoruz. Mottonuz “Slow Selfcare” yani yavaş öz bakım, bu ritüelin detayları neler? Bu ritüelden çok bir felsefe aslında. 20. yüzyılda kapitalizm ve tüketicilik, yaşadığımız hızlı hayatlar içinde kendimize iyi bakma isteğimizi büyük ölçüde kötüye kullandı. Daha fazlasını yapmak, daha fazla tüketmek, daha hızlı yaşamak, daha hızlı alışveriş yapmak için programlandık. Kendimize “özen göstermek” de bu güçlerin etkisinde kaldı. Daha fazla kozmetik satın almaya ve kullanmaya, daha fazla tedavi görmeye, kendimizi spor salonunda sürekli egzersiz yapmaya zorladık ve ameliyat gibi dışsal müdahalelere yöneldik. Halbuki bedenimizin saygı duyulması gereken doğal bir biyoritmi var. Çok fazla şey yapmak vücudumuzu tüketiyor. Özellikle cilt üzerinden düşünürsek, çok erken ve çok fazla tedavinin aslında yaşlanmayı hızlandırabileceğini biliyoruz. İkincisi, cilt hücrelerinin yenilenmesi zaman alır. Beslendiğimiz yiyecekleri emmesi için cildimize zaman vermeliyiz. Son olarak, cilt (ve beden) yaşlanması kaçınılmazdır. Bu çok yavaş bir süreç olduğundan hızlı düzeltmeler etkili olmaz. Sağlıklı cildin daha uzun süre korunması, günlük cilt bakımına kalıcı ve ömür boyu “yavaş” bağlılık gerektirir. Bu ritüel çok temel ve çok basit olabilir; sadece temizlik, nemlendirme, koruma yeter; üstelik

pahalı olması da gerekmez; ama kalıcı olması şarttır. Markanızda 21 gün cilt detoks paketi yer alıyor. Cilt bakımı alışkanlığı yaratabilecek bu detoks paketinde neler bulunuyor? Sağlıklı bir yaşam için dört marka, beş kadın girişimci olarak (hem cilt hem de beden için) 21 günlük #benkalpcildim detoks paketini yarattık: Celery Juice Turkey, Ancient Greens, Suppla ve abtira. Paketimizde suyunu sıkmak için 21 günlük sap kereviz, dondurulmuş buğday çimi suyu, ilikli kemik suyu ya da mantar elixir ve cilt temizleme ürünleri (sabun, toz temizleyici, peeling, kil maskesi) bulunuyor. Bunların çoğu günlük olarak tüketilen ürünler. 21 gün, bedenin yenilenmesi ve tazelenmesi için en uygun süre. Ama aslında sağlıklı alışkanlıklar oluşturmak için de gerekli bir zaman. Üç hafta içinde düzenli günlük antioksidan içecekler tüketme ve suyunu sıkma (sap kereviz, buğday çimi) ve akşamları hafif yeme (ilikli kemik suyu, sebze suyu vb.) alışkanlığı ediniyoruz. Cilt bakımı ve sistematik olarak cilt temizliği yapıyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi, temizlik cilt bakım rutininin en önemli parçası. Makyajın çıkarılmaması ve kirlerin birikmesi gözenekleri tıkar, cildin nefes almasını engeller, yaşlanma sürecini hızlandırır ve zararlı bakterilerin üremesi için ortam sağlar. Cildinizin parlamasını istiyorsanız, her şeyden önce onu temizleyin!


SAĞLIK PEŞİNDE... Tarih boyunca kız çocuklarının ilham kaynağı olmayı başaran Barbie® artık bir sağlıklı yaşam tutkunu.

Birçok farklı koleksiyonuyla kız çocuklarına ilham olmayı başaran Barbie®, yeni Wellness koleksiyonu ile zamanımızı evde geçirdiğimiz bu günlerde kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlayacak içerikler sunuyor. Son yılların yükselen trendlerinden olan sağlıklı yaşam konseptinden ilham alınarak tasarlanan Barbie® Wellness serisi; nefes alma, yoga gibi egzersizlerin altını çizerek çocuklara oyun aracılığıyla sağlıklı yaşamın önemi konusunda farkındalık yaratıyor. Kız çocukları, birden fazla duyuya hitap eden Barbie® oyuncakları ile çevrelerinde gördükleri yenilikleri oyun sırasında keşfetmeye başlıyor. Ayrıca evde kendilerini dinleyerek rahatlayabilecekleri farkı seçecekleri de öğrenme şansları oluyor. Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Barbie® markasının Global Marka Müdürü Lisa McKnight yeni koleksiyonla ilgili “Her zaman kültürün nabzını tutan bir marka olarak; kızların evlerinde, derslerinde ve diğer birçok yerde gördüğü sağlık alışkanlıklarını uygulayabileceği yeni Barbie serimizi sunmaktan gurur duyuyoruz. Nefes alan Barbie bebekten spor yapan Barbie bebeğe kadar, bu yeni serideki her Barbie ürünü, kişinin en iyi halini kendisinin sağlayabileceğini keşfetmesi için sağlıklı yaşamın birçok farklı yönünü vurguluyor.” açıklamasını yapıyor. 117


L’OFFICIEL BE WELL GÜZELLİK

İÇTEN DIŞA GÜZELLİK MASAJI Antik Çağ’dan günümüze miras kalan Gua Sha ile kan dolaşımını hızlandırarak vücudun doğal onarım sürecine destek olun. Yazı debora zakuto

Öze ve doğaya dönüş akımı güzellik dünyasında da etkisini gösteriyor. Eski zamanlara damgasını vuran güzellik ritüelleri sırayla gündeme gelmeye başlıyor. 7.yüzyıldan beri kullanılan Facial Roller ile cilt detoksunu destekleyen geleneksel masaj aleti Gua Sha da

bu trendin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Gua Sha cilt bakım yapma özelliğinin yanı sıra vücuttaki kötü enerjinin dışarı atılması özelliğiyle de dikkatleri üstüne çekiyor. YILDIZLARIN TERCİHİ Çince “sıyırma” ya da “kazıma” anlamına gelen Gua Sha’nın tarihi binlerce yıl öncesine dayanıyor. Antik Yunan ve Mısırlılarının güzellikleri ve gençliklerini korumak için kullandıkları pembe kuvars taşından hazırlanan bu masaj aleti vücuttaki tıkanan enerjiyi serbest bırakarak kan ve lenf dolaşımının hızlanmasına yardımcı oluyor.

Ayrıca cildin alt tabakasında yer alan toksinlere de baskı uygulayarak yüzeye çıkıp vücuttan atılmasını sağlıyor. Bu da saniyeler içinde adeta cilt bakımından çıkmışçasına sağlıkla parıldayan ve pürüzsüz bir cilde imza atıyor. Gwyneth Paltrow ve Elle MacPherson gibi sağlıklı yaşam tutkunlarının tercih ettiği Gua Sha cildin yanı sıra çakraların tıkandığı her bölgeye de uygulanabiliyor. Amerika’da birçok spa merkezinde bu cihaz özellikle sırt ve boyun bölgesinde çakraları açmak adına masaj yaparken kullanılıyor. Tarih boyunca kronik ağrıların tedavisinde de kullanılan Gua Sha’ya dair yapılan araştırmalar cihazın migren tedavilerinde de etki gösterdiğini görülüyor. Pembe kuvars ve yeşil taşından genellikle üretilen Gua Sha’lar iki farklı formda karşımıza çıkıyor: Kalp ve kare. GÜÇLÜ LİFTİNG ETKİSİ Kalp şeklindeki Gua Sha, yanak kısmını yukarıya itmenizi sağlayarak bu bölgede lifting etkisi gösterirken ciltteki çizgilerin oluşumunu engellemeye yardımcı oluyor. Hücrelerin oksijen alma kapasitesini en üst seviyeye çıkarırken gözeneklerin küçülmesine destek oluyor. Kare formundaki Gua Sha ise genellikle çene bölgesi için öneriliyor. Bu bölgede boydan boya rahatlıkla uygulanan masaj aleti daha ince bir yüz şeklinize sahip olmanızı sağlıyor. Türkiye’de birçok markada bulabileceğiniz bu ürün ile yaz sezonuna daha sağlıklı bir cilt ile giriş yapın.

118


GÜZELLİK BE WELL L’OFFICIEL

KURU FIRÇALAMA İLE DETOKS Bir süredir güzellik ve bakım dünyasında yer alan kuru fırçalama tekniğinin faydalarını öğrenmek ister misiniz? Yazı d"lruba karaköse

Kabul etmek gerek ki, yüzümüze gösterdiğimiz özenin belki de çok az bir kısmını vücudumuza da gösteriyoruz. Halbuki vücut bakımını aksattığımız taktirde de cilt kuruluğu başta olmak üzere pek çok sorun beraberinde geliyor. İyi bir bakım yapmanın ilk aşamalarından birini de peeling oluştururken, ölü cilt hücrelerini yok etmenin bir başka yolu da kuru fırçalama tekniği… Üstelik tek faydası bununla da sınırlı değil:

yumuşak ve pürüzsüz olmasını sağlamasıyla büyük dikkat çekiyor. yardımcı oluyor. Bu sayede selülitlerin azaltılması üzerinde de etkisi önemli. böylece gözeneklerin açılarak vücudunuzda biriken yağ ve kirlerden arınmanızı kolay hale getiriyor. getiriyor.

uyardığı ve toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasını sağladığı için ve kasları gevşetici bir etkiye de sahip. Kuru fırçalama yaparken fırçayı aşağıdan yukarıya dairesel hareketlerle uygulamaya özen gösterin. Banyo veya duştan önce uygulama ise en ideali. Sonrasında da cildiniz hala nemliyken bol miktarda nemlendirici uygulayın. Eğer hassas veya egzamaya eğilimli bir cildiniz varsa haftada iki kez yapmanız yeterli olacaktır. 119


L’OFFICIEL BE WELL MODA

Duyarlı moda Çevreyi en çok kirleten sektörler arasında ilk sıralarda yer alan moda dünyasında, birçok ünlü marka ve tasarımcı daha sürdürülebilir olmak adına çeşitli girişimler yapmaya başladı. Yazı debora zakuto

ÇEVRE DOSTU DENİM Gardırobumuzun demirbaşlarından denim sürdürülebilir moda akımı doğrultusunda artık daha doğa dostu bir duruşa sahip. Everlane, MiH gibi çevre dostu denim markalarının sayısı her geçen gün artarken moda dünyasının öne çıkan markaları da farkındalık yaratmak adına harekete geçti. Tommy Jeans 2020 İlkbaharYaz sezonunda yüzde 100 geri dönüştürülmüş denim stillerinde; hazır giyim üretim tesislerinin zeminlerinden toplanan pamuklu kumaş artıklarının ve otelcilik sektöründen yatak çarşaflarının yenilikçi bir teknikle işlenmesiyle elde edilen kumaşları kullanarak dikkatleri üstüne çekiyor.

120

YENİLİKÇİ TEKNOLOJİ Başta Future Tech Lab’in kurucusu Miraslova Duma ve Pharell Williams olmak birçok ünlü ismin Instagram hesabında karşımıza çıkan Pangaia son zamanların en çok ilham veren sürdürülebilir moda markaları arasında ilk sırada yer alıyor. Yenilikçi teknolojileri kullanarak deniz yosunu, organik pamuk gibi materyallerle üretim yapan organik ve vegan marka zamansız ama aynı zamanda cool parçalara imza atıyor. VEGAN SNEAKER Sürdürülebilir sneaker akımının öncülerinden Veja hem günlük hayatta hem de koşu ya da spor yaparken ihtiyacımız olan modellerle karşımıza


MODA BE WELL L’OFFICIEL

121


L’OFFICIEL BE WELL MODA

çıkıyor. Sebastian Kopp imzası taşıyan markada ayakkabıların tabanı Amazon’dan toplanan yüzde 30 ile 40 oranında organik kauçuktan oluşurken yüzde 100 vegan deriler ve ileri dönüşüme yönelik materyaller yine koleksiyonda öne çıkıyor. AÇIK HAVA SPORU Doğa dostu markalar arasında lider konumda bulunan Patagonia 1985 yılında kurulduğu günden bu yana kazancının büyük bir kısmını çevresel gruplara bağışlarken üretiminde ise organik pamuk, geri dönüştürülmüş polyester ile naylon ve yosun bazlı kumaşlar kullanıyor. Trekkingden kayak sporuna, sörften snowboard’a birçok açık hava aktivitesi için üretim yapan marka yenilikçi materyaller üretmek konusunda çeşitli yatırımlarda da bulunuyor. HEDEF: SIFIR ATIK Sürdürülebilir olmak adına ses getiren girişimlere imza atan H&M’in ardından hızlı modanın bir diğer temsilcisi Zara da Join Life adlı doğa dostu bir alt koleksiyona imza atıyor. Daha sürdürülebilir bir gelecek için geri dönüşümün hayati olduğuna inanan marka 2025 yılına kadar tüm polyester ürünlerinin geri dönüştürülmüş olmasını ve yüzde 100 Green To Pack ve sıfır atık hedefleriyle uyumlu bir tedarik zincirine sahip olmayı amaçladığını belirtiyor.

Kaia Gerber, Reformation imzalı -denim pantolon-ceket takımıyla

122

İLERİ DÖNÜŞÜMLÜ KOLEKSİYON LVMH Prize’ın yükselen genç yıldızı Marine Serre moda dünyasında “upcycling” yani ileri dönüşüm uygulamasının ilk hayata geçiren tasarımcıları arasında. Fransız tasarımcı 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonu kırmızı, altın, beyaz

ve yeşil olmak üzere dört farklı alt seriden oluşuyor. Bu serilerden yeşil olanında tüm tasarımlar atık malzemeler ve vintage parçalar ile yeniden yorumlanıyor. ECONYL®’İN YÜKSELİŞİ Atık ürünlerden üretilen naylon kumaşlara alternatif olarak hazırlanan, geri dönüşümlü olduğu için çevre üzerindeki etkileri birçok kumaşa oranla oldukça az olan ECONYL® kumaş şu sıralar Gucci, Prada ile Burberry’nin radarında. Moda dünyasının bu önde gelen markaları çevre dostu kapsül koleksiyonlarıyla sürdürülebilir duruşlarını güçlendiriyor. ÖNCÜ MARKA: REFORMATİON Los Angeles meşeli Reformation sürdürülebilir moda markalarının öncüsü diyebiliriz. Yael Aflalo tarafından 2009 yılında kurulan markanın hikayesi vintage kıyafetleri yeniden yorumlamasıyla başlamıştı. Daha sonra ise Aflalo sürdürülebilir materyallerle kendi koleksiyonlarını hazırlamaya başladı. Bugün marka bünyesinde gelinlikten denime birçok kategori bulunurken Reformation aynı zamanda New Balance gibi birçok marka ile işbirliği yaparak da adından söz ettiriyor. MODA, BİZİM GELECEĞİMİZ İngiliz moda markası Mother of Pearl’ün kurucusu Amy Powney moda dünyasında #FashionOurFuture adlı bir kampanya başlattı. Sürdürülebilir koleksiyonlara imza atan tasarımcının bu koleksiyon ile amacı sektör olarak iklim değişikliğini durdurmak ve tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmemizi sağlamak. Bu anlamda Powney başta Alexa Chung olmak üzere birçok ünlü isim destek veriyor.


MODA BE WELL L’OFFICIEL

1. Mother of Pearl 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonu 2. Marine Serre 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonunda ileri dönüşütürülmüş kumaşlar kullandı.

3. Zara’nın 2020 İlkbahar-Yaz Join Life koleksiyonu 8. Veja vegan sneaker modelleri

123


L’OFFICIEL BE WELL MODA

Çevre bilinci öncelikli 11.koleksiyonuyla geri dönen H&M Conscious Exclusive, sürdürülebilirlikle şıklığın bir arada olabileceğini yeniden kanıtlıyor. Yazı d"lruba karaköse Sürdürülebirliği bir çok markadan daha önce sınırlarına dahil ederek 2012’den bu yana Conscious Exclusive koleksiyonuyla çevreye duyarlı olmayı başaran H&M, 2020 İlkbahar-Yaz sezonunda da yenilikçi çizgisini yansıtıyor. Koleksiyon organik ipek, geri dönüştürülmüş polyesterden tafta ile cam boncuklarla bizlere merhaba diyor. Markanın tasarımcısı Ella Soccorsi’nin paylaştığı bilgilerle de yeni koleksiyonu daha yakından tanıyoruz.

124

2012’de piyasaya sürülen ilk koleksiyondan bu yana sürdürülebilirlik hakkındaki düşünceleriniz nasıl gelişti? H&M Conscious Exclusive, daha sürdürülebilir bir şekilde tedarik edilen ve sürdürülebilir yöntemler kullanılarak hazırlanan malzemelerden yapılmış parçalardan oluşan premium kadın giyim koleksiyonumuz. Gelişim, her zaman için bu koleksiyonun merkezi olmuştur. İş 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonunu tasarlamaya geldiğinde ise dairesellik üzerine çok yoğunlaştık. İlk olarak israfı en aza indirmeyi hedefledik. Sürdürülebilir moda aslında unuttuğunuz kıyafetlerin tekrar kullanıldığından emin olmakla ilgili. Bu bizi ikinci noktaya, giysilerin öbür dünyasına getirmiş oldu. Kendimize sorduğumuz soru ise şu oldu;

“Bu ürün gelecekte nasıl geri dönüştürülebilir?”… Geçmişte doğal elyafları sentetik elyaflarla harmanladık, çünkü bu şekilde daha güçlü bir kumaş profili oluşturabiliyorsunuz. Ancak parçaların geri dönüştürülmesini kolaylaştırmak için mümkün olan her yerde bu koleksiyonla karıştırmaktan kaçınmaya çalışıyoruz. Üçüncü olarak da giysilerin “duygusal dayanıklılığı” dediğimiz şey açısından daireselliği düşünüyoruz. Gardırobunuzda daha uzun yaşayacak değerli, güzel, şiirsel parçalar yaratmak istiyoruz ancak her gün giyebileceğiniz esas parçalar olmasını da göz önünde bulunduruyoruz. Koleksiyonda, her gün işe giderken giyebileceğiniz güzel bir beyaz gömlek olmasının, en az gösterişli bir elbiseye sahip olmak kadar önemli olduğunu farkettim. Dairesellik modanın geleceğini tanımlayacak mı? Dairesellik kesinlikle H&M için geleceği temsil ediyor. 2040 yılına kadar, çevre üzerinde olumlu etkisi olacak bir tedarik zinciri ile iklimin olumlu şekilde etkilenmesini hedefliyoruz. Bu durum, kendimize bazı sorular sormamız gerektiğini ortaya koyuyor; Bu elbise, birçok insana ve birçok duruma uyacak bir şey mi?, Duygusal olarak dayanıklı mı? Gelecek yıllarda giyilecek bir şey mi? Ayrıca ürettiğimiz giysilerin yaşam döngüsü için sorumluluk almamız gerektiği anlamına da geliyor. “Take Care”, giysilerin ömrünü uzatmak


MODA BE WELL L’OFFICIEL

ve müşterilerin kıyafetlerini onarmasına, temizlemesine ve bakımını yapmasına yardımcı olmak için tasarladığımız bir girişim. Bu girişimle birlikte, deterjan, dikiş kitleri ve yamalar taşıyoruz. Böylece sadece yeni bir şey satın almak yerine mevcut kıyafetleri özelleştirebiliyorsunuz. Bazı mağazalarda ise tamir hizmetleri olacak. Ayrıca web sitemiz de kıyafetleri onarmak ve yenilemek için yararlı tavsiyeler sunuyor. Sonunda, Giysi Toplama Programımız ile kıyafetlerin bize iade edilmesini istiyoruz. Dairesellik, giydiğinize değer katmakla ilgili. Bir şey daha ucuz olduğu için, onunla ilgilenmediğinizi düşünmek çok kolaydır. Ancak bir giysinin doğal değerini yükselttiğiniz anda ona daha iyi bakacağınıza inanıyoruz. 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonunda sürdürülebilirliğe dair hangi yenilikler bulunuyor? 2020 İlkbahar-Yaz koleksiyonu, daha düşük çevresel etkiye sahip, çok daha az metal kullanan ve geri dönüştürülebilir GOTS sertifikalı organik pamuklu kumaştan üretildiğini söylemekten gurur duyduğum ilk kot pantolonumuzu içeriyor. Buna ek olarak, doğal boyalarla ve Şangay’daki H&M’nin kendi üretim ofisinden gelen atık kahve telvelerini de kullanarak ipek tencel karışım üstü yarattık. Ayrıca organik ipek ile polyester tafta da dahil olmak üzere önceki Conscious koleksiyonlardan kalan stok kumaşları kullanıyoruz.

Conscious Exclusive koleksiyonu üzerinde çalışırken karşılaşılan en büyük zorluk neydi? En büyük zorluk her zaman en küçük detaylardır. Cep astarları, düğmeler, fermuarlar… Her giysi için düşünülmesi gereken çok şey vardır ve giysiyi yapan tüm bileşenleri unutmak aslında kolaydır. Atıkları en aza indirgemek ve akıllı çözümler bulmak için bu sezon desen kesici ve süsleme tasarımcılarıyla çok yakın bir şekilde çalıştık. Örneğin, geleneksel bir düğmeden çok daha az metal kullanılan farklı bir çörek tasarımına sahip bir düğme kullandık. Başka bir bluzda ise palmiye ağaçlarının atılan tohumları olan Corozo’dan üretilen biyolojik olarak parçalanabilir düğmeler kullanıyoruz. H&M, sürdürülebilirlik konusunda gelecek için hangi hedefleri koydu? 2020’de sadece sürdürülebilir kaynaklı pamuk satın alma hedefimize ulaşmış olacağız. Bir sonraki adımımız 2030 yılına kadar yalnızca geri dönüştürülmüş veya daha sürdürülebilir kaynaklı malzemeler satın almak… Böyleliklesürdürülebilir moda fikrinin 360 derece daha bütünsel bir görünümünü ele alabiliriz. Örneğin duygusal dayanıklılığı düşünmek, koleksiyona tişörtler gibi daha temel parçalar eklememizi sağladı. Müşterilerimizin çarpıcı ögelerle stillerine dahil edebilecekleri ve işe giderken bile giyebilecekleri çok özel parçalara erişmelerini istiyoruz. 125


L’OFFICIEL BE WELL MODA

Karbon sıfır defileler Burberry, Dior, Burberry ve Tommy Hilfiger gibi markalar karbon emisyonunu azaltmak adına çevre dostu defilelere imza atmaya başladı. Yazı ilgaz gökırmaklı

Son dönemde tüm dünyada gittikçe yaygınlaşan “karbon ayak izi” tartışmaları ve iklim krizi yakın dönemde ülkemizde de çoğu çevreci aktivistler olmak üzere belirli grupların gündeminde. Moda endüstrisi de bu konuya öncelik vermiş durumda. Sürdürülebilir moda dediğimizde, akla ilk olarak çevre dostu, hayvan haklarını koruyan ve farkındalığı yüksek bir tasarım ve üretim etiği geliyor. Son yıllarda moda sektörü de bilinçleniyor, bu konuda adımlar atıyor. Günümüzde modanın sürdürülebilir olması oldukça önemli. Önemli diyoruz çünkü, yapılan araştırmalara göre, moda 126

endüstrisinin karbon etkisi havayolu endüstrisinden daha büyük. Kısacası, moda endüstrisi dünyadaki kirliliğe en büyük etkilerden birini gerçekleştiriyor. Ancak bu durumu tersine çevirmek, doğa dostu bir tüketim anlayışına geçmek mümkün. Bu nedenle önde gelen moda markaları ve tasarımcılar rotasını sürdürülebilirlik kavramına çeviriyor, karbon ayak izlerini azaltmak için çalışıyor. Karbon ayak izi kavramını bilmeyenler için bireyin insansal faaliyetleri sonucu doğada meydana getirdiği karbondioksit miktarı şeklinde tanımlayabiliriz. Başka bir ifadeyle insan faaliyetlerinin çevreye verdiği zararın ölçüsü. Hızına yetişemediğimiz teknolojik gelişmeler, küreselleşen dünya ve baş döndürücü tüketim çılgınlıklarımız nedeniyle aslında hepimiz bu durumun sorumluları arasındayız. Her zamankinden daha fazla kıyafet alıyoruz ve daha az sıklıkta eskilerimizi giyiyoruz. İşte tam da bu nedenle sorumluluk almalı ve elimizi taşın altına koymalıyız. Peki nasıl? Öncelikle şunu belirtelim, bu durumun tek bir çözümü ya da cevabı yok. Çevreyi koruma çabalarının her biri zincir görevinde ve birbirini tamamlıyor. Burada moda markaları kadar biz tüketicilere de görev düşüyor. Tüketiciler alışveriş yapma şekillerini

gözden geçirmeli ve “İyi görünme ve kendimi iyi hissetme ihtiyacımı karşılayacak şekilde nasıl daha sürdürülebilir bir şekilde alışveriş yapabilirim?” sorusunu öncelikli hale getirmeli. Kısacası kıyafetleri atılabilir olarak düşünmeyi bırakmalı ve bir giysinin yaşam döngüsünü kapalı bir döngü olarak ele alan dairesel moda ilkelerini benimsemeliyiz. 2.4 MİLYON KARBON EMİSYONU Sadece Kering Group’un bir sezonda 2.4 milyon ton karbon emisyonu yaptığı moda dünyası ise bu hassas konuda örnek teşkil eden adımlar attı ve görünen o ki atmaya da devam edecek. Geçtiğimiz aylarda imzalanan moda paktı bu adımların en somut örneği. Fransa’da gerçekleşen G7 Zirvesi’nde 32 moda devi “Fashion Pact” anlaşmasını imzaladı. Anlaşma, 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını gidermeyi, tek kullanımlık plastiklerin 2030 yılına kadar azaltılmasını, sentetik materyallerin yıkanmasından kaynaklanan mikro elyaf kirliliğini yok etmeyi hedefliyor. Daha sürdürülebilir moda için söz verenler arasında adidas Originals, Burberry, Chanel, Giorgio Armani, H&M Group, Inditex, Karl Lagerfeld, Tommy Hilfiger, Prada Group, Puma, Ralph Lauren, Selfridges Group, Stella McCartney, Tapestry gibi markalar yer alıyor.


MODA BE WELL L’OFFICIEL

Üstte: Burberry 2020-21 Sonbahar-Kış defilesi Sağda: Dior 2020 İlkbahar-Yaz defilesi

127


L’OFFICIEL BE WELL MODA

128


MODA BE WELL L’OFFICIEL

Sol sayfada Üstte: Gucci 2020-21 Sonbahar-Kış defilei Altta: Tommy Hilfiger TOMMYNOW 2020 İlkbahar-Yaz defilesi

Bu isimler sürdürülebilir çalışmaların yanı sıra imza attıkları defilelerle de çevre kirliliğini azaltmayı amaçlıyorlar. İlk adımları ise Gucci ve Dior önderliğinde geçtiğimiz Eylül ayında gerçekleşen 2020 İlkbaharYaz moda haftaları maratonunda atmışlardı. Sektörünün neden olduğu çevre kirliliği konusunda kendine düşen sorumluluğu, sürdürebilirlik çalışmalarıyla üstleneceğini belirten Gucci, karbon kullanımının tamamen nötrleneceğini bildirdi. Marka bu amaca ulaşmak için düşük etkili alternatiflere şans verirken; sürdürülebilir malzemeler, sürdürülebilir kaynak kullanımı ve üretim verimlilikleri konularında bir dizi girişim başlattı. Ayrıca tüm tedarik zincirindeki sera gazı emisyonlarını dengeleyeceklerini açıkladı. Milano Moda Haftası’nda gerçekleştirdiği defile ile ise modellerin ulaşımından kaynaklanan emisyonlardan, kağıt davetiyelere son vermeye kadar radikal bir değişime imza attı. The Guardian’a konuşan markanın CEO’su Marco Bizzarri “Biliminsanlarından gelen bilgilere göre ‘temiz bir dünya’ ihtimali gün geçtikçe, daha da uzaklaşıyor. Artık harekete geçmeliyiz” dedi. Gucci ulaşımda seyahat ayak izi bırakmamaya özen göstererek podyumda geri dönüştürülme özelliğine sahip ahşan kullandı ve davetiyeleri Orman Koruma ve Gözetim Sertifikalı

kağıtlara bastırdı. Bu defileden birkaç hafta sonra ise 2020 Ekim ayında Dior, Alexandre de Betak ile karbon-nötr bir defileye imza attı. ÇEVRE DOSTU İŞBİRLİKLERİ Moda dünyasının en çok ses getiren defilelerinin arkasındaki isim olan Alexandre de Betak geleneksel defile anlayışının sona ermesi gerektiğine inanıyor. Business of Fashion sitesine verdiği röportajda 2022 yılına kadar imza attığı defilelerdeki karbon emisyonunu yüzde 25 oranında azaltmayı planlandığını dile getiren başarılı iş adam bu anlamda Gucci ile Dior’un öncü olduğunu belirtiyor. Ayrıca “Eğer moda dünyası radikal bir değişim yapmazsa geleceğimiz tehdit altında.” açıklamasını yapıyor. İmza attığı tüm defilelerde geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıp defilede plastik kullanımını en aza indirerek atıklarının ise geri dönüştürmeyi amaçlayan Betak yakın zamanda Patagonia ve Allbirds gibi markaların sahip olduğu çevre dostu B Corp sertifikasını almayı amaçlıyor. Bu arzusu konusunda da 2020-21 Sonbahar-Kış moda haftalarında dikkat çekici girişimlerde bulunmaya başladı. Tommy Hilfiger ise bu anlamda ses getiren adımlar atan bir başka marka arasında. Şubat ayında Londra Tate Müzesi’nde gerçekleşen TOMMYNOW 2020 İlkbahar-Yaz defilesinde tasarımcı defile prodüksiyonundan

kaynaklanan yaklaşık 1.600 ton karbon emisyonunu dengelemek için önde gelen bir proje geliştirici ve küresel sürdürülebilirlik çözümleri sağlayıcısı olan South Pole ile işbirliği yaparak Kamboçya’daki topluluklara seramik su arıtıcıları sağlıyor. Bu filtreler, güvenli içme suyu sağlayarak ve iç mekanlarda odun yakılmasından kaynaklanan hava kirliliğini azaltarak ülkede halk sağlığını iyileştirmeye katkıda bulunuyor ve evlerin yakıt maliyetlerini düşürürken Kamboçya’nın savunmasız ormanları üzerindeki baskıyı azaltmaya da yardımcı oluyor. Tıpkı PUR Project ile işbirliğine girerek karbon emisyonunu en aza indirmeyi amaçlayan Burberry gibi. Son zamanlarda markaların çevre kirliliği adına yaptığı bu girişimlerin önümüzdeki günlerde daha da artması bekleniyor. Birçok moda haftasının COVID-19 salgını nedeniyle iptal edildiği bugünlerde dünyaca ünlü moda evleri bu sürede sanal defileler gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Zorunlu olarak atılan bu adamın ileriki dönemlerde atıksız bir dünya yaratmak adına oldukça faydalı olacağına hiç şüphe yok. Moda dünyasının ciddi bir değişim sürecinde olduğunu belirten uzmanlarda hızlı moda ile birlikte geleneksel defile anlayışının da salgın sonrası başlayacak yeni dönemde yok olmaya başlayacağını ön görüyorlar. Hep birlikte bu gelişmeleri bekleyip göreceğiz. 129


L’OFFICIEL BE WELL MODA

Şeffaf moda mümkün Hızlı moda hayatlarımızın bir parçası olmuşken, bize ulaşana kadar geçen süreçte neler yaşandığını biliyor muyuz? Daha etik ve sürdürülebilir şartlar altında bir modanın mümkün olduğunu savunan Fashion Revolution topluluğu ise bu sorunlara dikkat çekiyor. Yazı d"lruba karaköse

Çoğumuz için alışveriş yapmak adeta bir tutku. Hatta bazı parçalara öylesine bağlanıyoruz ki onlardan ‘arzu nesnesi’ olarak bahsediyoruz. Sahip olduktan sonra ise yerine yenisinin gelmesi hiç de uzun sürmüyor. Çünkü bu aslında bir tüketim çılgınlığı. Genellemek elbette doğru değil ancak artık sosyal medyanın da etkisiyle büyük bir alışveriş furyası dünya genelinde giderek yayılıyor. Burada dikkat edilen ihtiyaçlar değil sadece neyin 130

trend ya da ‘like’ alabilecek oluşu. Oysaki büyük resmin ne olduğunu görmemizin zamanı çoktan geldi de geçiyor. Moda tasarımcısı Vivienne Westwood’un da dediği gibi “Daha az al, seçimini iyi yap ve uzun süre kullan” sözü, benimsememiz gereken ilkelerin başında geliyor. Değişimin bireysel olarak başlaması gerekliliğiyle birlikte, sesini duyuran ve farkındalık yaratmak için var gücüyle uğraşan topluluklar da yok değil. Moda dünyası söz konusu olduğunda bunu üstlenen organizasyonlardan biri de Fashion Revolution... MODADA TRANSPARAN DÖNEM Hızlı modanın sürekli olarak yeni parçalar sunuyor oluşu, tüketiciler açısından bakıldığında büyük bir heyecan kaynağı. Peki ya bize ulaşmadan önceki tüm o süreç? Ne kadarına hakimiz? Ya da bu kıyafetleri kimler yapıyor? Bu soruların cevabına tek başımıza ulaşmak biraz zor. Moda tedarik zincirinde daha fazla şeffaflık talep eden Fashion Revolution ise yanıtlara ulaşmamıza yardımcı oluyor. Sosyal medyada da #WhoMadeMyClothes hashtag’iyle de yer alarak herkese ulaşma gücünü kullanıyor. 20-26 Nisan arasında düzenlenen Fashion Revolution Week isimli etkinliğin ortaya çıkış sebebi de bir o kadar çarpıcı. 2013 yılında 1.138 kişinin ölmesine sebep olan Rana Plaza fabrikasının çöküşünün ardından Fashion Revolution moda endüstrisinde sistemik bir değişim yapmaya başlıyor. İngiliz

gazeteci ve aynı zamanda çevre konularında yazılar yazan Lucy Siegle, hızlı modanın aslında bir özgürlük yaratmadığını aksine bunun bedelini bir yerlerde birilerinin ödediğini söylerken sanırım bahsettiği şey tam olarak da bu. Daha etik ve sürdürülebilir bir moda sektörü inşa edebilme gerçeğini gün yüzüne çıkaran birçok etkinlik, konferans, sergi ve atölye düzenleniyor Fashion Revolution Week kapsamında. Ayrıca moda markalarını daha fazla sorumluluk almaya ve tedarik zincirinde daha fazla şeffaflık göstermeye çağırıyorlar. Fashion Revolution’ın cevabını aradığı sorulardan biri de şu; markalar onlara tedarik sağlayan fabrikalarda neler olduğunu bilmiyorlarsa, en azından ücret, çalışma koşulları, kullandıkları malzemelerin çevresel etkileri ya da yaptıkları ürünlerin insan, hayvan ve gezegenimizin sağlığını nasıl etkilediği konusunda koşulları iyileştirmek için bir şeyler yapamazlar mı? WhoMadeMyClothes hashtag’i de bunun derinliklerine iniyor bir nevi. Fashion Revolution aynı zamanda kıyafetlerdeki gizli ve çoğu zaman zararlı maddeleri ortaya çıkarmak ve kullanılan malzemelerin ekolojik etkileri hakkında insanları eğitmek için tüketim, kompozisyon, koşullar ve toplu eylem gibi dört ana alana dikkat çekiyor. Siz de destek olmak için kendi internet sitesinden Who Made My Clothes posterini indirerek sosyal medyada paylaşımda bulunabilirsiniz.


MODA BE WELL L’OFFICIEL

Markalar onlara tedarik sağlayan fabrikalardaki çalışma koşullarını düzeltmek ve onların atıklar ile çevreye, insanlara ve hayvanlara daha az zarar vermelerini sağlamak adına çeşitli girişimlerde bulunamazlar mı? Fashion Revolution internet sitesinden “Who Made My Clothes” posterlerini

indirip kendi sosyal medya hesaplarınızda paylaşarak derneğe destek olabilirsiniz.

131


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Gelecek farkındalıkta Çağımızın en popüler ve aynı zamanda gerekli konularından biri tüketim konusunda farkındalık yaratmak. Biz de bu konuyu İyi Yaşam ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak ile bir araya gelerek irdeliyoruz. Röportaj bağlan kesk)n

E

trafımızdaki birçok insan sağlıklı yaşam ve faydalı tüketim konusunda bilgi sahibi. Kulağımıza sürekli yeni yeni terimler ve beslenme şekilleri geliyor. Aslında bunlar sadece beslenme alışkanlıkları ile ilgili değil. Bir alışkanlık haline geldiğinde geleceğimizi şekillendiren kavramlar. Yani gelecek farkındalıktır diyebiliriz. Bu farkındalığın ne kadar önemli olduğunu ise İyi Yaşam ve Beslenme Uzmanı Dilara Koçak’tan dinliyoruz.

Dialara Koçak dünyamızı daha yaşanabilir bir gezegen haline getirebilmenin püf noktalarını ve bireysel olarak ne tür katkılarımız olabileceğini açıklıyor.

132

Küresel ısınma ve teknolojinin, şehir hayatına olumsuz etkisiyle birlikte sağ lıklı yaşam, sürdürülebilir olmak gibi kelimeleri günlük hayatta sık sık kullanmaya başladık. Sizce bir anda farkındalığ ı artıran ne oldu? Aslında bir anda farkındalığımızı artıran da teknoloji oldu diyebilirim. Bilgiye çok hızlı ulaşıyoruz, onlarca, yüzlerce farklı kaynak var. Küresel ısınma şu an krize dönüşmüş durumda, ekonomik forumlarda bile tartışılır hale geldi hem ülkeler hem bireyler bazında durumun ciddiyeti kavranmaya başladı. 30 yıl önce de karbon emisyonu vardı fakat bu kadar gündemde değildi, bugün bilgi çağı gezegenimiz için farkındalık çağını da yanında getiriyor. Peki sizce ülke olarak bu konularda

yeteri kadar farkındalık sahibi miyiz? Olmak için neler yapmamız gerekir? Yeteri kadar farkındalık sahibi değiliz, ama ben duruma olumsuz yaklaşmıyorum yine de. Gezegenimiz için eski olsa da toplumumuz için çok yeni bir konu olmasına karşın, tahmin ettiğimden daha hızlı farkındalık kazanıyoruz. STK’ların konuyla alakalı birçok çalışması var, ufak nüanslara dikkat ederek bile farkındalığımız artabilir ve inanın


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

farkındalık farkındalığı doğurur. Sizin de son zamanlarda odak noktanız gezegeni beslemek oldu. Bundan biraz bahsedebilir misiniz? Şunu kesinlikle belirtmeliyim ki, gezegeni beslemek adına bilgilenmek çok önemli. Bu konuda güncel yayınları okumaya, panellere, zirvelere elimden geldiğince katılmaya çalışıyorum. Bir kitap alırken bile arkasını okuyoruz, telefon alırken özelliklerini inceliyoruz peki ya evimiz olan dünyamızı, tüm hayatımızı

üzerinde geçirdiğimiz gezegenimizi tanımak için aynı özeni göstermiyoruz? Toplum da farkındalık için bilgi sahibi olmalı. 2019 yılı başından beri Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) “Sıfır Atık Sıfır Açlık Projesi” başlattığ ı projesinden bahsedebilir misiniz? Dünya genelinde 821 milyon aç insan var. Dünyada israf edilen gıdanın miktarı yıllık yaklaşık 1,3 milyar ton. Üretilen toplam gıdanın

üçte biri sofraya ulaşmıyor. 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılayabilmek için gıda üretiminin 30 yıl içinde yüzde 60 oranında artması gerekiyor. 2050 yılında dünya nüfusunun %65’inden fazlasının şehirde yaşayacağı ön görülüyor. Yüzde 60 oranında fazla üretim şu an için gerçekçi bir rakam değil, artan nüfusu doyurabilmek için israfı en aza indirmeli ve gıdaları çöp olmaktan kurtarmalıyız. Ben de FAO 133


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

“Sıfır atığa tamamen ulaşmak bireysel çabalarımızla kolay değil ama elimizden geldiğince bunu azaltabiliriz. Ben evde atığı azaltmanın, tıpkı sağlıklı yaşam gibi mutfakta başladığına inananlardanım.” Dilara Koçak ile birlikte 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’ndan 2 numaralı olan “Açlığa Son” amacını odak noktam haline getirerek desteklemeye başladım. Sürdürülebilir bir yaşama sahip olmak için ilk adımı atmak birçok kişiye zor geliyor. Özellikle de sıfır atık bir ev ya da çalışma ortamı yaratmak. Bir yerden başlamak için siz ne öneriyorsunuz? Sıfır atığa tamamen ulaşmak bireysel çabalarımızla kolay değil ama elimizden geldiğince bunu azaltabiliriz. Ben evde atığı azaltmanın, tıpkı sağlıklı yaşamda olduğu gibi mutfakta başladığına inananlardanım. Danışanlarıma, sosyal medya takipçilerime atıksız mutfak için önerilerde bulunuyorum ama aynı zamanda onlardan da öneri istiyorum. Hep söylerim yemeğimizi, sevgimizi, bilgimizi paylaşmamız gerek. Sıfır atık bir ev yaratmak için dikkat edilmesi gereken beş temel madde nedir?

tarihi ve tavsiye edilen tüketim tarihi arasındaki fark iyi öğrenilmeli.

ayrıştırmalı. olunmalı. Beslenme rutinimizde yapacağ ımız değ işimler sürdürülebilir bir yaşam için önemli. Etsiz Pazartesi ya da topraktan sofraya konsepti gibi... Her geçen gün artan bu tip alışkanlıklardan bahsedebilir misiniz? 134

Bu trendlerin, sürdürülebilir yaşam adına değiştirmemiz gereken alışkanlıklarımıza daha kolay adapte olabilmemiz içi ufak alıştırmalar olduğunu düşünüyorum. Mesela “etsiz pazartesi” dediğimizde, haftanın sadece 1 günü etten uzak duruyoruz ama aslında bunu neden yaptığımızın farkına varınca bu bir alışkanlığa dönüşüyor ve günlük hayatımızda daha az et tüketmeye başlıyoruz. Hepsi farkındalık meselesi aslında… Biz ülke olarak mevsimsel ve yerel beslenmeye özen gösteren bir toplumduk. Ancak zaman içerisinde marketlerin artması ve günlük hayat karmaşası derken bu kayboldu. Sizce eski geleneklerimize döner miyiz? Benim kullandığım sloganlardan birisi zaten “Gelecek gelenekte”. Eskilerimiz için kullanılan bir tabir vardır; “Savaş görmüş adam/kadın” onların ellerindeki kaynak çok kısıtlı olduğu için neyi nasıl saklamaları gerektiğini de iyi biliyorlardı. Mevsimsel ve yerel beslenmeye göstereceğimiz özen de atıksız mutfak için önemli, elbette şehir hayatının karmaşası içinde semt pazarlarına gitmemiz veya memleketimizden sebze, meyve getirmemiz her zaman mümkün olmuyor ama şartlarımızı zorlamalıyız. Alacağımız ürünlerde nelere dikkat etmemiz gerektiğini bilirsek bu fark da ortadan kalkar. Şöyle bir örnek vereyim, 1 yıl boyunca tamamen yerel yiyecek yemek, haftada 1 gün vejetaryen beslenmekle aynı düşük çevresel etkiye sahip. Diğer taraftan mevsimsel ve yereli takip

etmek de ekonomik bir çözüm. Gelecek için kaygılı bir nesil geliyor. Tüm bu bahsettiğ imiz değ erlere ve görevlere dikkat edersek sizce dünyamızla ilgili umut var mı? Gelecek için kaygılılar ve haklılar da ama umut olmasaydı ben bu işlere kalkışmazdım veya kaygılı bir nesil değil, umutsuz nesillerden bahsederdik. Bir sır vereyim, ben çevre için kaygılanan nesilden mutluyum çünkü kaygı çözümü doğurur, çözüm için yollar açar. Biraz da sağ lıklı beslenmekten bahsedelim. Wellness kelimesi şu sıralar çok popüler. Siz bu kelimeyi nasıl tanımlarsınız? Wellness kelimesinin Türkçe karşılığı benim uzun yıllardır kullandığım tescilli markam: İyi Yaşam. İyi yaşam dengeli beslenmekten ibaret değil, öyle olsaydı ben İyi Diyet markasını kullanırdım. İyi yaşam bir bütünlük hali, bedensel ve ruhsal iyi hissetme durumu. Hayat tek bir öğeden oluşmuyor, o yüzden Wellness’ı yani iyi yaşamı oluşturan faktörleri bir çatı altında toplamalıyız; fiziksel sağlık, ruhsal sağlık, sosyal çevre, iş ve aile hayatında iyi olma durumu gibi… Sağ lıklı yaşam trend gibi algılanmaya başladı, oysa ki hepimizin doğ al bir rutini olması gerekmez mi? Evet, bu noktada da sürdürülebilirlik kavramı karşımıza çıkıyor. Sağlıklı yaşam belirli bir süre içerisinde uygulanacak bir trend değil, yaşamımızın her döneminde uygulanabilir olmalı. FAO’ya göre sürdürülebilir beslenme “Besleyici olduğu kadar güvenli, sağlıklı ve düşük çevresel etkiye sahip olmalıdır. Bu beslenme şekli kültürel olarak kabul edilebilir, adil, ekonomik, herkes için ulaşılabilir, gıda güvencesine katkı sağlayan ve nesillerin devamı için olması gereken yaşam biçimidir.” Yukarıda değindiğimiz hususlar bu tanımı zaten


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

karşılıyor. Günlük beslenme rutininde trendler peşinde koşmak yerine herkesin kendi sağ lık ve yaşam koşullarına uygun bir beslenme rutini belirlemesi daha mantıklı değ il mi? Kesinlikle, ben her zaman bunu savunuyorum zaten, parmak izimiz gibi metabolizmamız da kendimize özgü. Bedenimizi iyi tanımak, onun ihtiyaçlarına kulak vermemiz gerekir, bu ihtiyaçları giderirken hem fiziksel olarak hem de ruhsal olarak tam ve iyi hissetmeliyiz. Mahrumiyet duygusu yaşamadan rutinimizi belirlersek bu sürdürülebilir de olacaktır. Bu sayıda gelecekte bizi neler

beklediğ ini ve yeni lüksün ne olduğ unu ele alıyoruz. Sizce değ işen bu dünyada lüks nedir? Bence yeni lüks, bir tatlı huzur… Ama sadece Kalamış’ta değil, tüm hayatımızda. Ne kadar mümkündür bilemiyorum fakat hepimizin ihtiyacı olan bir lüks. 2020 yılında sağlıklı beslenme kadar ekonomik beslenmeyi ve gezegeni beslemeyi de konuşacağız, hem sağlıklı hem ekonomik beslenmeyi. Yerel üretime ve yerel ürünlere olan ilgi bu sene de katlanarak artacaktır eminim, sürdürülebilir balıkçılık ve profesyonel tarım üretimi, temiz su kaynakları gibi başlıklar ön plana çıkacak diye düşünüyorum.

“2020’DE sağlıklı beslenme kadar sağlıklı ekonomik beslenmeyi ve gezegeni beslemeyi de konuşacağız, Yerel üretime ve yerel ürünlere olan ilgi bu sene de katlanarak artacaktır eminim.” Dilara Koçak

135


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Doğadan geri bildirim Karantina ve ev izolasyonun ardında yavaşlayan insan aktivitelerine, doğadan bir geri-bildirim düştü. Yazı ataer yarar

Gündem, çılgınca bir yükse merceği altına almışken, durma noktasına gelen insan eylem lerinin ardından doğa, cadde lerimizi, sokaklarımızı ve su kanallarımızı dahi, yavaş hare ketliliğiyle ele geçirmeye baş ladı. Dünyanın birçok köşesinde uygulamaya geçmiş yasaklama lar, düşüşe geçen hava trafiği ve evde izolasyon alanını oluştur muş insanlar yerini gezegenin gerçek sahiplerine bıraktı. Sal gının çıkış noktası olan Çin ve bulaşma hızının zirve noktasına eriştiği İtalya’da hava kirliliğinin gözle görülür biçimde gerilediği de kaydedildi. Yaşam kümemi zin birkaç odayla sınırlı kaldığı son birkaç günde aslında fark etmemiz gereken, eylemleri mizin doğa için ne kadar yıkıcı nitelikte olduğu. İnsanın tüketim saplan tısı, doğa sömürgesine dönü şüyor ve ağır bilançolarla yüzleşmek durumunda kalı yoruz. “Alışılmışın dışı” yeni 136

alışkanlığımızın olduğu bu yaşam diliminde, dışarıdan zorunlu uzak kalmak doğanın kendini yenilemesini sağladı. Venedik kanalları berraklaştı, Çin’in düşen hava kirliliğinde tarihi bir rekor kaydedildi. Endüstriyel eylemler, elektrik üretimi için yükselen enerji artışı ve ulaşımdaki karbondi oksit salınımının kaçınılmaz yükselişi salgından sonraki yaşamlarımızda bizi ne gibi sürdürülebilir yapılandırmalar bekliyor, büyük bir soru işareti oluşturuyor. EGZOZ DUMANINDA AZALMA NASA tarafından yönetilen hava kirliliğini takip eden uyduların görüntüledikleri verilere göre, yaklaşık iki haftada Çin’in üzerinde yüzde 40’a varan bir karbondioksit emisyonu gerçekleşti. Turist kafilelerinin ülkeden ayrılışı, birçok yoğun ilgi gören dükkanın kapatılması ve ülkedeki önemli kültürel


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

etkinliklerin iptal edilmesinin ardından İtalya’daki su kanallarının temizlendiği, balıkların ortaya çıktığı görüldü. Hatta yunuslar uzun bir aradan sonra ilk kez Sardunya’nın Cagliari limanına uğradı. İnsanlar sosyal mesafeden dolayı evlerine çekilmişken, 14 fil Güney Çin’de bulunan Yunan kırsalına geldikten sonra 30 kilo şarap mısırı yiyerek yakınlardaki çay bahçesinde uyuyakaldığı insansız hava araçları tarafından yakalandı. Nitrojen dioksit, taşıtların, kaba bir deyişle “egzoz dumanı” ürettiği ve akciğerlerde lezyonlara açan, astım gibi solunum hastalıklarına sebebiyet veren güçlü bir gazın da emisyonunun düştüğü kaydedildi. Yalnızca insan sağlığını tehdit etmeyerek aynı zamanda atmosferdeki ısı birikimine ve iklim değişikliğine de büyük bir etkisi olan türden bir gaz. Aslında açıkça görülüyor ki mikroskobik bir canlının yarattığı panik dalgası, külahtan eriyerek damlayan, dünyanın eşiğindeki iklim krizinin yarattığı etkilerden oldukça yüksek durumda. Ekonomileri nasıl tekrardan başlatmak için düşünürken aslında neye değer verdiğimizi, bu anı kullanarak karar vermeliyiz. Ekonomiyi yeniden yapılandırıp statü kargaşası içine mi girmek istiyoruz yoksa kirliliği kendini insandan izole etmiş doğayla sürdürülebilir bir iletişim kurmak mı? 137


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Eco-lüks deneyimi Moda ya da güzellik dünyasında olduğu gibi konaklama alanında da trendler baş gösteriyor. Bu doğrultuda 2020, ekolojik otellerin yılı desek pek de yanlış sayılmaz. En popüler keşiflerimizi sıraladık. Yazı d"lruba karaköse Gezegenimizin geleceği adına adımlar atmak, artık bir tercih meselesi değil. Herkes üzerine düşeni yapmak için giderek daha da seferber olurken, sağlıklı yaşamı da işin içine dahil ederek sürdürülebilirliğe büyük bir özen gösteren otellerin sayısı giderek artıyor. İçlerinde geri dönüştürülmüş ürünlere sıklıkla yer veren de var, yepyeni teknolojiler geliştiren de... Keşfedilmesi gereken bu 5 ekolojik otel, her anlamda geleceğe yatırım yapıyor! 138

BLACKBERRY MOUNTAIN TENNESSEE Tennessee'de eşsiz manza rayla hayat bulan Blackberry Mountain, 2019 Healthy Travel Awards'da ‘En İyi Sürdürüle bilir Hotel’ seçildi. Yürüyüş, dağ bisikleti, kampçılık, kaya tırmanışı, kürek sporları ve binicilik dahil olmak üzere sağlıklı yaşama dair pek çok aktivite sunuyor. Blackberry Farm sahiplerinin eseri olan Blackberry Mountain'ın mutfağı da elbette mevsimine uygun malzemelerle hazırla nıyor. Konaklama deneyimini daha da zenginleştirmek adına, yaratıcı, yetenekli ve ilham veren eğitimciler doğrultu sunda düzenlediği workshop'lar doğrultusunda misafirlerin ilgi alanlarını keşfetmelerine ya da geliştirmelerine destek oluyor.


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

VALSANA HOTEL İSVİÇRE Ekolojik oteller listesinde yer alan bir başka otel de Valsana... İsviçre’de yer alan otelin kuru luş aşamasında sürdürülebilir materyaller kullanması ve yerel ürünleri tercih etmesi, neden bu listede olduğunun ipuçların dan biri. Ancak imza attıkları çok yenilikçi bir buluş da var. O da buz pili... Hiçbir Avrupa otelinde ısıtma kaynaklı olarak karşılaşılamayacak olan buz pili, otelin farklı departmanla rında bulunan cihazlardan atık ısıyı yakalayıp yeniden kul lanma üzerine kurulu. Bu akıllı teknolojiyi sayesinde otel, yüzde 98 geri dönüştürülmüş enerji kullanmış oluyor. Konu sürdü rülebilirlik olduğunda bunlarla da yetinmiyor Valsana Hotel. Kağıt kullanımı konusunda da son derece dikkatli. Rezervas yonlar internet üzerinde sağla kağıt tercih etmiyor, diğer tüm bilgiler de misafirlere online olarak iletiliyor. Basılı broşür ya da el ilanları da kullanılmıyor. Bu sayede 5 yıl içinde %100 olarak kağıt kullanımına son pipet, kalem ve paketlenmiş çay poşetlerine de asla yer vermiyorlar.

Sürdürülebilirlik felsefesine bağlı otelde, kendi buluşları puz pili sayesinde yüzde 98 geri dönüştürülmüş enerji kullanılıyor.

Valsana Hotel, kapalı yüzme havuzuyla da dikkat çekici.

139


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Tayland detaylarıyla inşa edilen bu lüks otel, hizmet kalitesinin yanı sıra wellness odaklı olmasıyla büyük bir artı puan topluyor. 2, 4 ve 7 günlük konaklama günlerine göre farklı programlar oluşturan Four Seasons, fiziksel, ruhsal, duygusal ve beslenme yönünden kişiyi bilinçlendirmeye odaklanıyor. Ayrıca Tayland kültürüne özgü tedaviler ve masajlar da misafirlerin tercihine sunuluyor. Royal

FOUR SEASONS CHIANG MAI TAYLAND En başta yemyeşil bir alanın ortasında konumlanmasıyla huzuru aşılamaya başlıyor Four Seasons Chiang Mai Tayland. Gelenekselleşen

ROSEWOODS HOTELS ASAYA PHUKET Bu görkemli tesis, ilk temellerin atılışından itibaren çevre sağlığına ve sürdürülebilirliğe özen göstermeyi ilke edinmiş ve bunu da başarmış. Yeşil bina ilkelerine dayalı bir inşaat sürecini benimseyerek bunu kanıtlıyor ilk önce. Bunun yanı sıra otelin tüm su ihtiyacı yağmur suyu toplama sistemiyle 140

de destekte bulunan Four Seasons Chiang Mai Tayland, sürdürülebilir çiftçiliği teşvik ederek organik ürün kullanımına dikkat çekiyor. Otelin mutfağında kullanılan ürünler de bu özelliğiyle dikkat çekmeyi başarıyor.

sistemine de sahip. Tasarruf sağlayan başka uygulamaları da var bu israf karşıtı otelin. Yaygın bir şekilde pencere kulla nımına önem vererek, iç mekanlarda %78 daha fazla doğal ışığın girmesine olanak tanıyor. Böylelikle yapay ışık kullanı mını minimuma indirerek elektrik tasarrufu sağlamış oluyor.


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

Japon estetiğinde geçiş ve kusurun kabülü felsefesi üzerine odaklanan Shou Sugi Ban House, minimal öğeleriyle dikkat çekiyor.

SHOU SUGI BAN HOUSE NEW YORK Hamptons’ta yer alan Shou Sugi Ban House, New York’un yoğun kalabalığın dan mükemmel bir kaçış fırsatı sunuyor en başta. Rahatlama, meditasyon ve yavaş bir hayatı bir araya getirip, üzüm bağları, çift likler ve plajıyla felsefesine uygun bir lokasyonda misa firlerini ağırlıyor. İsminin de özel bir anlamı var bu otelin. Ahşabı güçlendirmek için ateş kullanılan ve çeşitli

dış faktörlere karşı daha güçlü olmasını ve ömrü nün uzamasını sağlayan geleneksel bir Japon tekniği olan Shou Sugi Ban, otele adını veriyor. Bu teknik aynı zamanda sürdürülebilirlik açısından da otelde kendin den söz ettiriyor. Bu sağlıklı yaşam elementleriyle dolu otel, doğa ile daha bağlan tılı bir yaşam sürdürmeye odaklanıyor. Japon kültürü sadece burada devreye girmiyor üstelik. Kusurlu, kalıcı ve eksik güzellik

olarak tanımlanan Japon estetiğinde geçiş ve kusurun kabulü üzerine odaklanmış alan Shou Sugi Ban House, buna uyum sağlayarak mimari açıdan da sadeliğe ve samimiyete hassas bir şekilde yaklaşıyor. Minima list bir şekilde tasarlanan 13 farklı oda misafirlerin beğe nisine sunulurken, odalarda el yapımı ahşap mobilyalar ve doğal malzemeler kendini gösteriyor. Wellness odaklı hizmetleri ise şu şekilde;

hem cilt hem de vücut için özel tedaviler ve çözümler sunuyor, meditasyon oda sında huzuru bulmanıza yardımcı oluyor, hidroterapi programıyla konukların sıcak ve soğuk havuzlarda Japon yüzme ritüelerinin faydalarını deneyimleme lerini sağlıyor. Shou Sugi Ban House’da sürdürülebi lirlik felsefesi ayrıca güneş enerjisi, jeotermal ısıtma ve soğutma sistemi ve yapılan dırılmış su filtrasyonuyla da destekleniyor. 141


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Çevreye saygılı mutfak Sürdürülebilir olmak her sektörün en büyük görevi… Bu anlamda Marcus’un kurucusu Emirhan Palalı’nın girişimlerini heyecanla takipteyiz. Kendisi bizlere geleceğin gastronomi dünyasını anlatıyor. Röportaj bağlan kesk)in Fotoğraf burcum baygut

142


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

Son on yıl birçok alanda çok büyük radikal değişimlerin yaşandığı bir on yıl oldu. Bu bağlamda gastronomide nasıl değişimler yaşandı? Geçtiğimiz on yılda gastronomide yaşanan en büyük değişimleri sağlıklı yemeklere yönelim, glutensiz ürünlerin çeşitliliği ve avokado, kinoa ve kambucha gibi ürünlerin çeşitli varyasyonlarla menülerdeki yerini alması olarak açıklayabiliriz. Günümüzde yeme-içme nasıl bir deneyim tüketimi haline geldi? Aslında deneyim bir tüketim aracı haline geldi diyebiliriz. Gastronomi noktasında eşleşmeli menüler, koku ve esansların uyum sağladığı birliktelikler. Daha genel bir örnek vermek gerekirse beş duyunun da aktif olarak kullanıldığı deneyimler daha cazip hale geldi. Bu bağlamda Wondercats olarak çok güzel işlere imza atıyorsunuz. Türkiye’de bu tip deneyimsel çalışmalara ilgi nasıl? Wondercats olarak, bir yemek masasının etrafında geçen ve deneyime dayalı olan gizemli etkinlikler yapıyoruz ve gördüğümüz ilgiden oldukça memnunuz. Wondercats’te en çok önem verdiğimiz şeyler arasında; atmosfer, tat, prodüksiyon ve sanatın uyum içinde olması. Deneyimi zenginleştiren bir başka etmen bir daha aynı yemeğin tekrarlanmayacak olması. İnsanların lezzet algıları nasıl değişiyor? 2000’li yılların sonunda daha fazla talep görmeye başlayan vegan, vejetaryen ve pesketeryan gibi beslenme şekilleri bizim ülkemizde biraz daha geç popüler oldu. Bununla beraber protein ağırlıklı diyetler ve sağlıklı ürünlere yönelimlerde artış söz konusu. Ben şahsen bu çeşitliliğin gastronomide bizleri yeni arayışlara ve yeni keşiflere yönlendirdiğini düşünüyorum. Örneğin avokado kullanımı 2000’li yıllarda dahi bu kadar popüler değilken şu an avokado tostu olmayan bir kafe neredeyse yok denebilir. Aynı şekilde Kombucha örneğini de verebiliriz. Gelecek yıllarda “locavore” akımı, yani yerel çiftliklerden gelen ürünlerle, gerçek anlamda organik beslenmeye olan ilginin daha da artış göstereceğine inanıyorum. Küresel ısınma ile birlikte birçok besin de tükenmeye başladı. Bu durumun gastronomiyi nasıl etkisi altına alacağını düşünüyorsun? İyi bir tabak iyi ürünlerden oluşur. Dolayısıyla küresel ısınma ve doğanın görmekte olduğu zarar, en nihayetinde bizim geçmişten bahsedeceğimiz, çocukluğumuzda özlediğimiz tatlara dönüşecektir. Bu konuda sen de çeşitli çalışmalar yapıyorsun? Biraz onlardan bahsedebilir misin? Bir restoran sahibi ve çevre konusunda gelecek

kaygısı olan biri olarak, kendi işletmemiz olan Markus’ta misafirlerimize, tüm potansiyellerini kullandığımız ürünler içeren bilinçli tabaklar sunuyoruz. Neredeyse tüm kullandığımız ürünlerde normalde çöpe atılan kabuk ve sap parçalarından faydalandığımızı söyleyebilirim. Biyoyakıt üretimi için mutfaktan kalan fritöz yağlarını ve hayvansal yağları biriktirip bu üretimleri yapan tesislere veriyoruz. Geri dönüşümde bulunup, atıkların tekrar kullanılmasını sağlıyoruz. Kalan kemikleri ise barınaklarına bağışlıyoruz. Mindful beslenme, sürdürülebilir materyaller, farm to table konsepti, veganizm gibi birçok konu şu anda gastronomi sektöründe gündemde. Sence bu konulardan en önemlisi Türkiye için hangisi? Bence günümüzde bizim için en önemlisi sürdülebilir materyaller ve atıksız bir mutfak. Farm totable restoranların gelecekte daha fazla göreceğimiz bir konsept olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki yıllarda bu trendlerin hangisi devam edecek? Bir yandan eskiye geleneksel tüketime dönüş gerçekleşirken bir yandan da Impossible Foods gibi firmalar tarafından etsiz etler üretiliyor. Beyond Meat ve Impossible Foods’ın bitki bazlı et tadında olan protein ürünleri hem ilgi görüyor hem de takdir ediliyor. Öyke ki global alanda birçok ünlü fast food markalarının menülerine girdiler bile. Bu aslında vejetaryenler için veya et tüketmeyi tercih etmeyen ama tadını özleyen kişiler için oldukça sevindirici bir gelişme. Ancak bu ürünlerin içinde, et ürünlerinde bulununan amino asitlerin tamamı bulunmadığı için yine de takviye ürünleri olarak dışarıdan alınması tavsiye ediliyor. Beni daha çok heyecanlandıran, labortuvarlarda üretilmeye başlanan ve yakın gelecekte ekonomik açıdan çok daha uygulanabilir hale geleceğini düşündüğüm, hayvan hücresinden üretilen etler. Bu çalışmaların hızlanması ve yaygınlaşması ile hayvan haklarında da olumlu gelişmelerin artacağını umut ediyoruz. Restoranlardaki trend değişiklikleri yine mutfaktan başlayacak. Mutfaklarının konumu git gide değişiyor. Artık kapalı kapılar ardında olmaktan ziyade açık mutfaklar tercih ediliyor. Bu şekilde hem gelen misafirler daha iyi bir deneyim yaşıyor hem de daha şeffaf bir alan oluşturulduğu için restoran çalışanlarının daha disiplinli ve hijyenik şartlarda çalışmasına teşvik ediliyor. En büyük değişikliğin evlere ulaşacak hazır yemekler olacağını düşünüyorum. Kolay ısıtma şekliyle hazır yemekler bize zaman kazandıracaki, atıkları minimuma indirecek. İçerisinde bulunduğun sektörde 2020’li yıllardaki en büyük challenge sence ne olacak? Azalan ürün kalitesi, artan rekabet ve müşterilerin hızlı değişen beklentilerini karşılamak.

143


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Bitkilerin şifa veren gücü Bitki Koleksiyoneri ve Bilimsel Bitki Ressamı Yıldız Kurt’tan bitkilerin şifalı dünyasına dair. Röportaj yunus başaran

Yıldız Kurt bitkilerin evde bir süsten daha fazlası olduğuna inanıyor.

144

“Bitkileri sadece süs amacıyla kullanıyor olabilirsiniz. Ancak o dünyanın içine girdiğiniz zaman bitkilerin de evimizdeki kedi ve köpek gibi minik dostlarımızdan bir farkı olmadığını göreceksiniz.” Bu sözler ‘iç mimarlık’ tit rine ‘bitki koleksiyonerliği ve bilimsel bitki ressamlığı’nı da ekleyen Yıldız Kurt’a ait. Kendisi oldukça dolu olan özgeç mişiyle çizdiği güçlü kadın profiline ek olarak bitkilerin şifalı dünyasını doyasıya yaşayanlardan. Bitkilerin hayatımızdaki rolleri nedir? Ruh sağlığımızı nasıl etkiliyor? Hepimiz bütünün bir parçası olarak doğaya aitiz. Şehir hayatı içinde doğadan giderek uzaklaşsak bile ruhumuz ve kalbimiz bir yerinden doğaya bağlı. Evde bitki bakmanın son yıllarda bu kadar sevilmeye başlamasının sebebi herkese iyi geliyor olması. Toprağa dokunmak zaten her gün yapma mız gereken bir eylem. Bitkiler ile vakit geçirmek beni mutlu ediyor ve sakinleştiriyor. İç mimarlık ile bitki koleksiyonerliği arasında nasıl bir bağ vardı? Geçişiniz nasıl oldu? Maalesef üniversite eğitiminde bitkiler ve bakımı hak reler çizip yeşil renge boyar ve bu köşede peyzaj uygulaması var yazardık. İç mekanın yeşillendirilmesi için iç mimar ve


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

145


Yıldız Kurt’un bitki ressamı arkadaşı Ksenila Krokhaleva ile Persona Botanica isimi bir atölyesi bulunuyor.

146


YAŞAM BE WELL L’OFFICIEL

peyzaj mimarının beraber çalışması çok önemli. Bu şekilde işbirliği yapabildiğim birkaç işim oldu. Yine permakül tür eğitmeni iki peyzaj mimarı arkadaşım ile şehir içinde kişisel bahçelere bostan tasarımı yaptık. İleriki yıllarda bu işlerin artacağını umuyorum. Bitkiler bir dekorasyon öğesi değiller. Onların canlı olduklarını ve ihtiyaçlarına uygun şekilde mekanda yerleşmeleri gerektiği unutulmamalı. Elinizde bulunan en ilginç, bulunması zor bitki hangisi? Jatropha Multifida’yı tesadüf eseri çiçekçimde bulmuş tum. Adını öğrenmek için çok kişiye sordum. Hatta Instag ram’da post yapmıştım. Nadas İstanbul’un sahibi sevgili Ahu sayesinde adını öğrenmiştim. Yine fazla bulunmayan Nepenthes’im üç yıldır balkonumda ve oldukça büyüdü. Bitki koleksiyonerliğinin yanı sıra bilimsel bitki ressamlığı da yapıyorsunuz. Aromaterapi eğitimi sırasında öğrenip, güzel sanat lar mezunu olduğum ve resim çizmeyi çok sevdiğim için merak saldım. Nezahat Gökyiğit Botanik bahçesinde başla yan eğitimim halen değerli hocam Hülya Korkmaz’ın özel atölyesinde devam ediyor. Yaklaşık 1.5 yıldır da bilimsel

“Bitkilerin şifasından faydalanmak aslında bu topraklarda yüzlerce yıldır olan bir gelenek. Unuttuğumuz bilgileri geri hatırlıyoruz. Herkes hayatına pratik ve güvenli şekilde aromaterapiyi sokabilir. Halka açık eğitim ve atölyelerin artması ile birlikte ilginin daha bilinçli şekilde büyüyeceğini düşünüyorum.” Yıldız Kurt

Botanica” isimli bir atölyemiz var. Öğrencilerimize marker kalemler ile Bitki illüstrasyonu eğitimi veriyoruz, ayda bir kez de atölye yapıyoruz. Bilimsel bitki resmi eğitimi çok uzun soluklu. Biz eline daha önce kalem almamış olan ama bitki çizmek isteyenler için kolay ve keyifli bir atölye tasarladık. Peki sizce ülkemizde yeni yeni popülerleşen aromaterapiye halkın ilgisi nasıl? Bitkilerin şifasından faydalanmak aslında bu topraklarda yüzlerce yıldır olan bir gelenek. Unuttuğumuz bilgileri geri hatırlıyoruz. Herkes hayatına pratik ve güvenli şekilde aromaterapiyi sokabilir. Halka açık eğitim ve atölyelerin artması ile birlikte ilginin daha bilinçli şekilde büyüyece ğini düşünüyorum. Günlük hayatın stresi ile başa çıkmak, iş hayatında konsantrasyon arttırmak ve daha neşeli bir ruh hali için bize bir yağ karışımı tarifi vermeniz mümkün müdür? Ortam kokulandırma ile aromaterapiyi hayatımıza sokabiliriz. Buhurdan içerisine 1 çay bardağı sıcak su ekleyelim. İçine toplam 4 damla uçucu yağ damlatalım. Yaklaşık 20 m2’yi kokulandırmaya yeter. Buhurdan altında parafin içermeyen, soya ya da balmumu ile kullanabiliriz. Konsantrasyon için çalışırken 2 damla biberiye ve 2 damla greyfurt uçucu yağı kullanabiliriz. Negatif enerji temizliği için adaçayı ve günlük uçucu yağlarını kullanabiliriz. Neşe ve enerjik hissetmek için ise bergamot, portakal veya yeşil mandalina uçucu yağlarından yardım alabiliriz. 147


L’OFFICIEL BE WELL YAŞAM

Hava temizlemenin önemi Bulunduğunuz ortamın hava kirliliğini temizlemede giderek daha da bilinir hale gelen hava temizleyicilerinin faydalarını inceliyoruz. Yazı d"lruba karaköse

Sosyal mesafenin hayati önem taşı dığı şu günlerde, evlerimizde belki de hiç olmadığı kadar fazla vakit geçiriyo ruz. Ancak bu durum, yeterli oksi jeni alamamamıza neden olurken, ev içindeki hava kirliliğini de maksimum seviyeye çıkarıyor. Yemek kokuları, sigara dumanı, bakteriler derken hava kalitesini etkileyen pek çok faktörle iç içeyiz. Ayrıca bulunduğumuz ortamda yeteri kadar hava sirkülasyonu bulun maması, virüslerin de çoğalmasına ortam hazırlıyor olabilir. Bu durumda da devreye bir süredir oldukça popüler olan hava temizleyicileri geliyor. NE İŞE YARIYOR? Hava temizleyicileri bir filtre veya çoklu filtreler yardımıyla havada bulu nan parçacıkları yakalar. Böylelikle bulunduğunuz ortamın havası müm kün olduğu kadar temizlenmiş olur.

FAYDALARI NELER? yaşadığınız problemlerin azalmasına yardımcı olur. gibi arta kalan tortuları yakalar ve nefes almayı daha kolay hale getirir. dan kaldırır.

riskini azaltır. evlerin hava kirliliğini temizlemekte oldukça gerekli. ALIRKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ? Öncelikle hava temizleyicinizin boyutunu kullanacağınız alana göre seçmeniz gerekli. Ayrıca iç mekan hava temizleyicileri için önemli bir standart ları tercih etmelisiniz.

148


HOME WELLNESS DESIGN RUN PERSONAL

Antonio Citterio tarafından tasarlanan Run Personal, tasarım ve teknolojinin yeni simgesi.

Run Personal’ın son teknoloji arayüzü Unity 3.0 sayesinde online antrenörünüz ile antrenmanınıza evinizin konforunda devam edin Technogym Türkiye T. 0212 310 50 55 E. info@avv.com.tr avv.com.tr


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.