Marksizmde Temel Kavramlar - İlhan Akdere

Page 1

MARKS ZM'DE TEMEL KAVRAMLAR

lhan Akdere


çindekiler

Önsöz

2

I

4

1

TEMEL B LG LER

Toplumu anlaman n, yorumlaman n ve de§i³tirmenin ba³l ca araçlar : Tarihsel materyalizmin temel kavramlar

5

2

Devrim

11

3

S n ar ve s n f mücadelesi

17

4

Proletaryan n s n f mücadelesinin üç temel biçimi

20

5

S n f mücadelesinde devrimci proletaryan n sosyalist ve demokratik görevleri

31

6

Proletarya Partisi

36

7

Strateji ve taktik

45

8

Taktik

47

9

Kuvvet Analizi

49

10 Hedef Analizi

53

1


11 Araç Analizi

55

12 Sosyalizm

57

II

65

D YALEKT K MATERYAL ZM

13 Felsefede partizanl k ilkesi

66

14 Diyalektik materyalizmin do§u³u

74

15 Niceli§in niteli§e, niteli§in niceli§e dönü³me yasas

78

16 Evrim ve devrim

83

17 Kar³ tlar n birli§i ve mücadelesi

86

18 Antagonist ve antagonist olmayan çeli³meler

90

19 Objektif ve sübjektif

94

20 Özgürlük ve zorunluluk

99

21 Zaman, mekan ve hareket

102

22 mkan ve gerçeklik

107

23 Sonsöz

113

Küçük Sözlük

119

2


ÖNSÖZ

Bu bro³ür, Marksizm-Leninizmin temel kavramlar ve temel sorunlar hakk ndaki ilk bilgileri ana çizgileriyle özetleyerek, hem bilimsel sosyalizmin teorisine giri³ için bir imkan sa§lamay hem de ara³t r l p ö§renilecek konular n genel bir ³emas n vermeyi amaçlamaktad r. Bro³ürün ele ald § ve özetledi§i her konuda, Marks, Engels, Lenin ve Stalin'in temel eserlerine ba³vuruldu. Stalin'in, temel e§itim kitaplar n n en mükemmeli ve bu alandaki en kolay kavran r ve aç k bir dille yaz lm ³ eseri olan LEN N ZM N LKELER , bro³ürün plan n n kurulmas nda ve temel konular n n tespit edilmesinde esas al nm ³t r. Onun ortaya koydu§u problemler ve bu problemlere gösterdi§i çözüm yollar , y llar boyunca komünistlerin kendilerini geli³tirmeleri ve yeni komünist militan ku³aklar yeti³tirmeleri s ras nda kar³ la³t klar her engeli a³maya yeteneklidir ve bugün de bu özelli§ini korumaktad r. Bunun yan s ra, sosyalizmin ilk anavatan , sosyalist in³an n büyük zafer ülkesi olan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli§i'nin revizyonist kar³ devrimciler taraf ndan ele geçirilmeden önceki dönemlerinde yay nlanm ³ bulunan e§itim kitaplar ndan, ekonomi, felsefe ve politika alan nda yaz lm ³ eserlerden de yararlan ld . Arnavutluk Emek Partisi'nin ve büyük komünist önder Enver Hoca'n n eserleri, bu bro³ürün yaz l ³ s ras nda yol gösterici oldu. Türkiye Devrimci Komünist Partisi'nin çe³itli belgeleri, teorik birikimi, deneyleri ve günümüzde yürüttü§ü mücadelenin ihtiyaçlar da bro³ürün yaz lmas na ³ k tuttu. Bu bro³ür, temel konulara yaln zca bir giri³ niteli§indedir. Ele ald § ve aç klad § her konu, Marksizm-Leninizmin büyük teorik cephaneli§inin çok küçük bir bölümünü olu³turur.

3


K s m I

TEMEL B LG LER

4


Bölüm 1

Toplumu anlaman n, yorumlaman n ve de§i³tirmenin ba³l ca araçlar : Tarihsel materyalizmin temel kavramlar

³çi s n f , de§i³tirmek ve eme§e göre örgütlenmi³ olarak yeniden kurmak istedi§i dünyan n bugünkü durumunu anlamak, de§i³tirilmesinin ko³ullar n ve imkanlar n görebilmek için her³eyden önce dünyaya materyalist aç dan bakmas n ö§renmelidir. Bu yüzden, ya³ad § m z toplumu de§i³tirmeye giri³irken, toplumun hareketinin nas l kavranaca§ n , s n f n örgütlü eyleminin yönelece§i temellerin neler oldu§unu görmemiz gerekir. lk bak ³ta toplumlar n hayat , say s z olay ve nesnenin rasgele biraraya gelmesi gibi görünür. Gündelik hayat n karma³as içinde, ticaretin, sanatlar n, siyasetin, üretimin ve tüketimin küçük küçük parçalar na tek tek belirtilerine hepimiz bir ucundan kat l r z ve hayat n kendimize dü³en parças üzerinde, ço§u zaman milyonlarca insanla olan ba§lar m z n fark na varmadan kendi hayat m z ya³ar gideriz. Devrimci siyasi çal ³ma, toplumun bu görünürdeki karma³as n n, rastlant sal gibi görünen ili³kilerin ve ba§ nt lar n özünü aç §a ç karmaya ve ya³anan toplumsal ili³kilerin gerçek yap s n anlayarak onun nas l dönü³türülece§ini bulmaya dayan r. Planl ve programl bir devrimci faaliyet, rasgele ve düzensiz ili³kilerin nereye varaca§ belli olmayan geli³melerinin pe³inden gitmez, aksine, bütün bu karma³a alt ndaki düzenli, az çok tekrarlanabilir ve kontrol edilebilir olan bularak onun üzerinde ilerler. Böylece eylemlerimizle sonuçlar aras nda, geçmi³ ile gelecek aras nda bir ba§ kurmak, neyi nas l yaparsak hangi sonucu elde edece§imizi hesaplayarak

5


ilerlememizi sa§layacak bir dayanak noktas bulmak zorunday z. Bu yüzden, devrimci faaliyetin ba³lang c nda, ya³anan toplumun niteli§inin anla³ lmas çabas bulunur. De§i³tirmeye, dönü³türmeye çal ³t § m z toplumsal ili³kilerin kayna§ , ba³lang ç noktas ve üzerinde ³ekillendi§i temel nedir? Bir toplumu daha ileri, daha iyi, daha yüksek bir düzeye ç karmak için nelerin de§i³tirilmesi gerekir? Her insan toplulu§unun ilk göze çarpan özelli§i, belli bir toprak parças üzerinde, belli bir nüfusa sahip olarak ya³amakt r. Özetle, do§al-co§ra ko³ullar ve nüfus, her insan toplulu§unun olmazsa olmaz ilk ko³uludur. Ne var ki, toplum halinde ya³amak için bunlar yetmez. nsanlar sanatla, dinle, siyasetle u§ra³madan önce, yemek, içmek, bar nmak ve do§an n zorlu ko³ullar na kar³ koymak için kendilerini korumak, k sacas üretimde bulunmak zorundad rlar. Besin maddelerinin, bar naklar n ve giyim e³yalar n n sa§lanmas için giri³ilen i³ler, sarfedilen emek, tek kelimeyle zorunlu ihtiyaçlar için üretim, insanlar n toplum halinde ya³amalar n gerektirir. Böylece üretimin biçim ve ko³ullar , yaln zca toplumun olu³mas n sa§lamakla kalmaz, ayn zamanda her toplumu di§erlerinden ay ran, onun özelliklerinin olu³mas n haz rlayan ve di§er toplumlarla ili³kisinin biçimini tayin eden bir etki de yarat r. Üretimin biçim ve ko³ullar , bir toplumun içindeki ili³kileri, insanlar n birbirleriyle olan ili³kilerinin kurallar n ve di§er toplumlarla olan ili³kilerin içeri§ini de do§urur ve bunlar n tarih içinde hangi yeni ve de§i³ik biçimleri alaca§ n belirler. Bir toplumu bütün yönleriyle anlamak için ç k ³ noktas , onun maddi hayat ko³ullar n n incelenmesidir.. Toplumlar n anla³ lmas kadar onlar n de§i³tirilmesinin de ba³lang ç noktas ve sonunda ula³aca§ hedef, maddi hayat n üretimi ve yeniden üretimidir. Bunu, ya³am için gerekli geçim araçlar n n elde edili³ biçimi olarak da adland rabiliriz. ÜRET M TARZI, toplumsal hayat n maddi temelidir. nsanlar n temel ihtiyaçlar n üretmek için kulland klar araçlar n, bilgi ve tecrübenin ve üretim sürecinde birbirleriyle kurduklar bütün ili³kilerin, üretim ve ya³ama yöntemlerinin tümüne birden üretim tarz denir. Üretim tarz , daima tarihsel olarak belirlenmi³tir, yani bir yandan kendisinden önceki üretim tarzlar n n haz r olarak b rakt klar ili³kilerin bir bölümünü, onlar n yeniden üretilmi³ ya da dönü³türülmü³ biçimlerini içerir, di§er yandan kendisine özgü yeni biçimler yaratarak kendi niteli§inin tamamlanmas na yönelik yeni ili³kiler, yeni kurumlar ve nesneler olu³turur. Üretim tarz , toplumun manevi, siyasi, dü³ünsel, ya³am n n da temelidir. Üretim tarz n n de§i³mesi, bütün toplumsal sistemin de§i³mesi demektir. Toplumlar n ilerlemesinin tarihi, üretim tarzlar n n ilerlemesinin tarihidir. Ba³lang c ndan bu yana, insan toplumu, ardarda gelen ve her biri kendisinden daha ileri bir üretim tarz taraf ndan a³ lan belli ba³l be³ toplumsal sistem tan m ³t r: Bunlar, s ras yla, ilkel komünal toplum,

6


köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum ve sosyalist toplumdur.

gure

Hangi tarihsel geli³me düzeyinde olursa olsun, bütün toplumlar n kurulu³ ³emas , ana hatlar yla yukar daki gibidir. Bu ³emada görüldü§ü gibi, üretim ili³kileri ve üretici güçler, üretim tarz n n iki yan n , iki esas unsurunu olu³turur. ÜRET M L K LER , bir toplumda insan bilincinden ba§ ms z olarak varolan maddi ili³kilerdir. Bu ili³kiler, insanlar aras nda, sosyal üretim, mübadele ve zenginli§in da§ l m sürecinde meydana gelir. Üretim ili³kileri, üretim tarz n n asli yanlar ndan birisidir. nsanlar birlikte faaliyet göstermek ve bu faaliyetlerini kar³ l kl mübadele etmek için biraraya gelmeksizin üretimde bulunamazlar. Bu süreçte insanlar aras nda kurulan ili³kilerin tümüne üretim ili³kileri ad verilir. ÜRET C GÜÇLER, üretim tarz n n belirleyici, en hareketli, en devrimci ve en h zl geli³en yan d r. Üretici güçlerin ba³l ca unsurlar ise, insan bilgi-becerisi, teknoloji, bilim ve üretici s n f n kendisi ile üretim araçlar d r. Yani üretici güçler, insanlar n hem do§a üzerindeki etkinliklerinin tüm araç ve nesnelerini, bunlar n kullan l ³ bilgisini ve do§rudan do§ruya insan eme§ini içerir. Üretici güçlerin geli³mesinin düzeyi, bir toplumun do§a üzerindeki egemenli§inin ve kendi içinde örgütlenmesinin derecesini gösterir. Üretici güçlerin bir yan n , maddi üretimde kullan lan üretim aletleri ve emek nesneleri olu³turur. EMEK NESNELER , üretim sürecine sokulmu³ bulunan ve üzerinde insan eme§i uygulanan varl klard r. Emek nesnelerini i³lemek ve bir ürün haline getirmek için çe³itli araçlar kullan r z. Bu araçlar n bir k sm , nesnenin-hammaddenin üzerinde do§rudan do§ruya etkide bulunarak onun ürün haline gelmesini sa§lar, baz lar da, dolayl yollardan onun de§i³tirilmesine kat larak ürün haline gelmesini sa§lar. Hammadde üzerinde do§rudan do§ruya etkide bulunan araçlara, dolays z üretim aletleri ad verilir. Bunlar, duvarc n n malas , demircinin çekici, fabrikada makinalar, tezgahlar, gibi aletlerdir. Dolayl üretim aletleri ise, ürünün elde edilmesinde kendisinden dolayl olarak yararland § m z, ürünün üzerinde i³ yaparken etkisi görülmeyen ama onlar n ortaya ç k ³ için gerekli olan aletlerdir. Fabrika binalar , yollar, köprüler, limanlar, demiryollar , depolar, ula³ m araçlar gibi... Emek nesneleri ile, üretim aletleri, topluca ÜRET M ARAÇLARI'n meydana getirirler. Üretim araçlar , toplumda en çabuk de§i³en, ve de§i³mesiyle

7


birlikte, kendisine ba§l ili³kilerde de de§i³iklikler meydana getiren bir unsurdur ve üretici güçlerin en dinamik, en hareketli, en çabuk geli³en yan d r. Üretim araçlar üzerinde kimin mülk sahibi oldu§u ise, toplumdaki bütün di§er ili³kilerin meydana ç k ³ nda önemli bir rol oynar. Kapitalist toplumda, üretim araçlar n n mülkiyetini, kapitalistler ellerinde bulundururlar. Böylece üretim araçlar , kapitalizmde i³çilerin sömürülmesinin bir arac na dönü³ürler. Oysa kapitalizm, di§er yandan, üretim araçlar n n kullan m n , büyük ölçüde toplumsal bir i³ haline getirmi³tir. Büyük ölçekli üretim birimlerinde olsun, ürünlerin ta³ nmas ve korunmas için kullan lan araçlarda olsun, elbirli§i içinde i³çi ve emekçi y § nlar çal ³ r. Üretimin bütün yükünü emek gücü kald r rken, üretim araçlar n n sahipli§inin özel mülkiyet alt nda tutulmas kapitalizmin temel çeli³mesini olu³turur. Böylece üretim ili³kileri, üretici güçlerin geli³mesinin gerisinde kalarak üretici güçlerin bir geli³me biçimi olmaktan ç kar, onun engeli ve köstekleyicisi durumuna gelir. Üretim araçlar n n geli³mesi, teknolojinin ve üretici s n f n ilerlemesi, bu çeli³meyi daha da keskinle³tirir ve üretimin toplumsalla³mas na denk dü³ecek ³ekilde, üretim araçlar n n da toplumsalla³t r lmas gere§i do§ar. Üretim araçlar n n ve bir bütün olarak üretim güçlerinin geli³mesinin düzeyi ile, mülkiyetin özel biçimi yani üretim ili³kileri aras ndaki çeli³me, devrimin do§mas na yol açar. Üretici güçlerin geli³me düzeyiyle uyumlu bir üretim ili³kilerinin kurulmas na devrim denir. Bütün devrimlerin tarihsel temelini olu³turan bu çeli³me, Marksizm taraf ndan, üretim ili³kilerinin üretici güçlerin karakterine uygunlu§u yasas nda gösterilmi³tir. Bu yasa, bütün sosyo-ekonomik yap larda, üretici güçlerle üretim ili³kileri aras ndaki kar³ l kl etkile³meyi aç §a ç kar r. Bu yasaya göre, s n toplumlarda üretim tarz n n bu iki unsuru, yani üretici güçlerle üretim ili³kileri, hem birlik hem de çat ³ma halinde bulunurlar.

2

Altyap ve üstyap

Toplumsal kurulu³un bütün elemanlar , ba³l ca iki ana grupta toplanabilir. Ekonomik ili³kileri ve bunlar etraf nda biçimlenen üretim ili³kilerini olu³turan maddi unsurlar n grubuna TEMEL ya da ALTYAPI diyoruz. Toplumun, manevi, siyasi, dü³ünsel olaylar n n ve kurumlann n olu³turdu§u ikinci grup unsurlara ise ÜSTYAPI ad n veriyoruz. Üstyap , toplumun altyap s n n bir yans mas d r. Her toplum, üretimi ne tarzda gerçekle³tiriyor, hayat n yeniden üretimi sürecinde ne türden ili³kilere giriyorsa ve bu ili³kilerde hangi s n f egemen durumdaysa, üstyap y olu³turan elemanlar da bunlar n özelliklerini gösterirler. Her toplumda egemen kirler,

8


bu yüzden egemen s n ar n kirleridir. Gene her toplumun, dinsel, ahlaki, felse , hukuki yap lar , yani üstyap s , temele siyaset arac l § yla ba§lan r ve böylece üstyap n n altyap üzerinde etkili olmas sa§lan r. Fakat genel olarak ve tarihi bak mdan, daima belirleyici olan altyap d r. S n toplumlarda altyap ile üstyap aras nda uzla³maz çeli³meler bulunur. Özellikle mülkiyet ve siyasi üstyap , altyap da geli³en üretici güçlerin gerisinde ve onun üzerinde geli³meyi engelleyici bir rol oynamas ndan dolay da kar³ s nda bir durum gösterir. Di§er yandan egemen üstyap , üretici güçlerin geli³mesini yans tan ba³ka ideolojik ve siyasi kirlerle, ahlaki tutumlarla ve kültür unsurlanyla da çat ³ma halindedir. Ezilen s n ar n mücadelesinin yaratt § yeni dü³ünceler, yeni siyasi örgütlenmeler, yeni toplumsal al ³kanl klar ve gelenekler, egemen üstyap n n yerle³ik ve gerici unsurlar yla kar³ kar³ yad r. Toplumun temel çeli³mesinden kaynaklanan bu kar³ tl k, i³çi s n f n n ideolojisi ve örgütleri arac l § yla en keskin ve uzla³maz biçimini kazan r.

2

Devlet

Egemen siyasi üstyap n n en örgütlü, en belirgin yan n DEVLET temsil eder. Devlet, egemen s n ar n hakimiyetinin bir arac d r ve s n f mücadelesinin yürütülmesinde egemen s n ann en örgütlü gücünü olu³turur. Devlet, insanl k tarihinin belli bir a³amas nda, yani toplumlar n s n ara bölünmü³ halde ya³amaya ba³lad klar bir dönemin ürünüdür. Çok eski ça§larda, insanlar n henüz s n ara bölünmeden ya³ayabildikleri ça§larda, toplumlar devlet diye bir örgütlenmeye ihtiyaç duymazlard . Kamu i³leri, toplumun bütünü taraf ndan ve herhangi bir gruba egemenlik tan madan yürütülürdü. Özel mülkiyetin ortaya ç kmas yla toplum uzla³maz s n ara bölündü ve mülk sahibi s n ar n ç karlar n mülksüz s n ara kar³ korumak için silahl güce, hapishanelere sahip olan, özel olarak devlet i³lerini yürütmekle görevli bir bürokratlar kadrosu kullanan bir örgüte ihtiyaç duyuldu. Devlet, halk n kamu i³lerine do§rudan kat lmas n ortadan kald rarak toplumu yönetenler ve yönetilenler olarak ay ran bir i³bölümünün sonucunda do§du. Günümüzdeki bütün devletlerin temel özelli§i, daha ilk ba³ta kurulan devletlerde de ana çizgileriyle bulunur. De§i³en toplumsal düzenlere ra§men, devletlerin temel i³levi de§i³mez: Bir yanda egemen s n ar vard r, di§er yanda da egemenlik alt nda tutulmas gereken s n ar. Bir ba³ka deyi³le, s n ara bölünmü³ her toplum, s n f mücadelesiyle içice ya³amak zorunda kalan her toplum, mutlak olarak devlet örgütlenmesine de ihtiyaç duymaktad r. Bu bak mdan Lenin, Devlet, nesnel olarak s n f çeli³kilerinin uzla³amaz oldu§u zaman ortaya ç kar ve bu çeli³kiler uzla³amaz olarak kald § sürece devam eder demi³tir.

9


2

Devlet tipleri ve biçimleri:

Devlet bir siyasal üstyap kurumu olarak, kendisini yaratan toplumun özelliklerini ve çeli³kilerini yans t r. Her tarihsel a³amada, farkl devlet biçimleri ve devlet tiplerinin görülmesinin sebebi, devletin üzerinde yükseldi§i toplumlar n üretim tarzlar n n birbirinden farkl olmas d r. Devletin tipi denilince, onun içeri§ini olu³turan s n f yap s n kastediyoruz. Devletin biçimi ise, iktidar ve yönetim organlar n n düzenleni³ini, onun politik yap s n dile getirir. Böylece tarihte, ba³l ca köleci, feodal, burjuva-kapitalist ve sosyalist devlet tiplerinden sözetmek mümkündür. Bunlar n her birinde, tarihin belli bir an nda egemen s n f olarak örgütlenmi³ ayr ayr s n ar n siyasal örgütlenmesini görürüz. Ayn s n f taraf ndan örgütlenmi³ olmakla beraber, yani belirli bir tarihsel tipe girmekle beraber, devletler farkl biçimler gösterebilir. Örne§in, köleci tipte bir devlet, cumhuriyetçi ya da otokratik biçimler alabilece§i gibi, burjuva kapitalist tipte bir devlet de, demokratik ya da fa³ist olabilir. Bugün baz Avrupa ülkelerinde hâlâ anayasal mutlakiyetler biçiminde burjuva tipte devletler vard r.

10


Bölüm 2

Devrim

Devrimin zorunlulu§u 2 Tarihsel zorunluluk ve sosyal devrim: Üretim araçlar n n özel mülkiyet alt nda bulundurulmas ile üretimin toplumsalla³mas aras ndaki çeli³me, kapitalist toplumda devrimin tarihsel bir zorunluluk halini almas n n temelidir. Kapitalizm öncesinde de, üretim araçlar üzerindeki mülkiyetin biçimi ile, üretici güçlerin geli³me düzeyi aras ndaki çat ³ma ve uyu³mazl k, o üretim tarzlar n n y k l ³ na yol açm ³t .Toplumsal devrimin temelini olu³turan üretim güçleriyle üretim tarz n n ili³kileri aras ndaki çat ³ma, eski üretim tarz n n evrimi s ras nda, yava³ yava³ fakat ilerici bir tarzda olgunla³ r. Fakat bu çat ³ma, egemen üretim tarz tamamen ortadan kalkmad kça çözülemez, ortadan kalkamaz. Kapitalizmin y k lmas n n kaç n lmazl § , bu çeli³meyi çözmesinin imkans zl § ndan, bir ba³ka deyi³le, üretici güçlerle üretim ili³kileri aras nda uyum yasas n n nesnelli§inden kaynaklan r. Üretici güçlerin geli³mesini yans tan ve bunlarla üretim ili³kileri aras ndaki çat ³man n sonucunda ortaya ç kan s çramaya SOSYAL DEVR M denir.

2 Siyasal zorunluluk ve siyasal devrim: Her sosyal devrim, bir siyasal devrimle tamamlanmak zorundad r. Üretici güçlerin geli³mesinin belli bir a³amas nda kendisini gösteren tarihsel-sosyal devrim, yeni üretim ili³kilerini ve yeni üretim ili³kilerine uygun yeni siyasal bir yap n n do§mas n da gerektirir. Çünkü, her siyasal iktidar,

11


üretim ili³kileri içinde egemen olan s n f n yüksek bir örgütlenmesini temsil eder ve üretim ili³kileri ile egemen s n ar de§i³tikçe, bu siyasal yap n n da de§i³mesi gerekir. Bu yüzden, her devrimin temel sorunu iktidard r; yani iktidar n yeni üretim ili³kilerini cisimle³tiren s n fa geçi³idir. Yeni siyasal iktidar, ekonomik ve toplumsal ili³kilerde zorunlu olan de§i³iklikleri gerçekle³tirecek ve üretici güçlerdeki geli³meyi, toplumun bütün alanlar nda yans tacakt r. Böylece, a³a§ dan, temelden ba³layan de§i³iklikler, yukar dan da desteklenecek ve devletin s n fsal karakteri, ba³l ca üretici güç durumunda bulunan devrimci s n f n karakterine uygun hale getirilecektir. Bu, tarihteki burjuva devrimlerinde de, i³çi ve halk devrimlerinde de böyle olmu³tur. Bundan sonra da, tarihsel geli³me, kendisine yön veren s n f n siyasal iktidar ele geçirmesiyle kendi yolunun aç lmas n n ko³ullar n daima yeniden haz rlayacakt r. Sosyal devrim, ço§u kez, derinden i³ler ve kendisini toplumsal hayat içinde apaç k belirtiler halinde göstermeyen uzun bir evrim sürecinde gerçekle³ir. Ama siyasal devrimler, daima, çalkant l bir siyasi ve ekonomik altüst olu³ halinde, keskin s n f mücadeleleri içinde, bazan büyük çapta bir iç sava³ gerektirerek ilerler. Bu yüzden, egemen s n ar n gözüne devrim, bir barbarl k, y k c l k ve kan dökücülük olarak görünür. Kan ve felaket, barbarl k ve vah³et sözkonusu olunca, burjuvazinin konu³maya hiç hakk yoktur. Emekçi kitlelerin sömürülmesi üzerine kurulmu³ bulunan kapitalist toplum, sözde bar ³ç geli³me dönemlerinde bile, milyonlarca i³çi ve emekçinin kan ve teri pahas na ayakta kalmaktad r. Geli³mesinin her ad m nda milyonlarca insan n sömürülen ve tüketilen teri, kapitalistler aras ndaki rekabetteki sava³larda dökülen kan vard r. Burjuvazi, sömürü düzenini daima kur³una dizilmi³ i³çilerin, kitleler halinde k r lm ³ köylülerin kan yla beslemi³tir. Fa³izmin söndürdü§ü milyonlarca insan hayat n n, emperyalist sava³lar n k r p döktü§ü uygarl klar n, sava³lar n yol açt § barbarca vah³etin tek sorumlusu, her zaman yaln z ba³ na burjuvazidir. Ve devrim, bütün bu hayvanca sald rganl klara kar³ gerçek insanlar n, eme§iyle dünyay yaratm ³ bulunan insanlar n bir kar³ koyu³u ve bunlara son verme sava³ d r. Kandan, terörden, vah³et ve barbarl ktan sözeden burjuvazi, emekçilerin devrimci kalk ³mas n ne zaman gülle çiçekle durdurmu³tur da devrimin gülle çiçekle yap lmas n istiyor? Dünya i³çilerinin burjuvalar taraf ndan yüz y llard r dökülen kan kadar kan hangi devrimde i³çiler taraf ndan dökülmü³tür? ³çi ve emekçi kitleler ne sava³tan ne de kan dökmeden yanad rlar. Biz, her ³eyin tarihin ak ³ na uygun olarak mümkünse en bar ³ç yoldan gerçekle³mesini istiyoruz. stedi§imiz ³ey çok basittir: burjuvazi, üretim araçlar üzerindeki özel mülkiyetinden vazgeçsin, düzenli ordu, polis ve bürokrasiye dayal devletini la§vetsin, bütün iktidar i³çilerin iktidar organlar na devretsin. Hepsi bu! Burjuvazi, bizim bu taleplerimiz kar³ s nda ³iddete ba³vuruyor. Bizim isteklerimize, gönül r zas yla boyun e§miyor. Bir

12


an için burjuvaziye, kendisinin kurdu§u demokratik sistem içinde kendisinin kurallar na uygun olarak seçimlerle i³ba³ na gelmeyi ve devrimimizi bu anlamda demokratik biçimde yapmay kabul etti§imizi bildirdi§imizi dü³ünelim. Burjuvazi bizim bu tekli mize ne cevap verecektir acaba? Farzedelim ki, burjuvazinin koydu§u kurallara uyarak, seçimler yoluyla onlar n parlamentosunda ço§unlu§u ele geçirdik ve kendi program m z uygulamak istiyoruz; yani, burjuvazinin elinden üretim araçlar üzerindeki mülkiyeti almay , yerine ve ihtiyaca göre topraklar köylülere da§ tmay veya büyük çiftlikleri kollektif mülkiyete geçirmeyi, iktidar parlamentonun sözde temsilcili§inin elinden alarak i³çi-köylü konseylerinin eline vermeyi, orduyu ortadan kald r p onun yerine bütün halk n silahlanmas na dayanan bir halk ordusunu kurmay , polis örgütünü da§ t p silahl i³çi milislerinin gücünü bunun yerine geçirmeyi denedik! Bunun için parlamentoya kanun tekli eri sunduk ve bizim ço§unlukta oldu§umuz meclis, bunlar kabul etti! Burjuvazi, bizim ç kard § m z bu yasalarla mülkiyetini toplumsal mülkiyete devredecek mi, ordu, polis ve bürokrasi kendilerinin ortadan kald r lmas n kabul edecek mi? Yani, halk temsil etti§i ileri sürülen parlamentodan halk oyuyla seçilerek gelmi³ i³çi milletvekillerinin ald § bu kararlar, ç kard klar bu yasalar, kolayca ve gönül r zas yla yürürlü§e girebilecek mi? Yoksa, parlamento daha bu kararlar ve yasalar tart ³ rken, tanklar yla ve polis gücüyle burjuvazi meclisi sar p bütün i³çi milletvekillerini tutuklayacak m ? Hangi yolu seçecek burjuvazi? Sorunun cevab n uzun boylu dü³ünmeye gerek yok. Burjuvazi, seçimle i³ ba³ na gelmi³ ve burjuvazinin demokratik görünü³üne aldanarak i³çileri ve halk silahland rmadan i³leri yürütebilece§ini ummu³ nice sosyalist hükümeti, darbeyle, entrikayla ve emperyalistlerin yard m yla ala³a§ etmi³tir. Tarihte bunun pek çok örne§i vard r. Burjuvazi, kendisine en küçük bir zarar getirecek hiç bir hükümeti, bir an bile ayakta b rakmaz. iddet kullanarak, kan dökerek, ilerici hükümetleri, i³çi-köylü koalisyonlar n bir gecede bast rmak için hiç vakit kaybetmez. Bunun için, biz, burjuvazinin kar³ s na i³çilerin ve halk n silahl gücüyle, kendi iktidar organlar m zla ç kaca§ z. Onlar n parlamentosu içine girerek i³çilerin ve köylülerin lehine kanunlar ç kararak sosyalizmi kurabilece§imiz gibi bir hayalin, bir aldanman n pe³inde olmayaca§ z. steklerimizin ³iddetli bir kavgay gerektirdi§ini ve bu kavgan n sorumlusunun burjuvazi oldu§unu biliyoruz.

13


Emperyalizm ça§ nda devrim 2 Devrim: Emperyalist zincirin, zay f halkas nda k r lmas . Emperyalizm, bütün kapitalist ülkelerin kendisine ba§ ml oldu§u dünya çap nda bir sistem yaratm ³t r. Bunun sonucu olarak, devrim, bir ülkenin yaln zca kendi iç sorunu, yaln zca kendi iç geli³melerine ba§l olarak ortaya ç kacak bir toplumsal olay de§ildir. Kapitalizmin, dünya çap nda bir sistem olarak emperyalist a³amaya ula³m ³ olmas n n devrim konusunu ilgilendiren en önemli yan n Lenin, e³itsiz ve s çramal geli³me yasas nda göstermi³tir. Bu yasa gere§ince, kapitalizm ardarda gelen ve belli aral klarla tekrarlanan bunal mlar ve sars nt lardan geçmektedir. Bu sars nt lar ve bunal mlar bir yandan devrimin olgunla³mas için ko³ullar haz rlarken, di§er yandan da devrimlerin yaratt § etki ile derinle³mekte, gittikçe daha s k ve daha zor alt ndan kalk l r hale gelmektedir. Emperyalizm, bunal m n a³mak ve devrimleri engellemek için günümüzde çok çe³itli taktikler geli³tirmi³tir. Buna ra§men, emperyalist sistem zincirinin her halkas n n ayn olmamas , her halkan n kuvvet ve dayan kl l k derecesini belirleyen çeli³kilerinin farkl olmas nedeniyle, en zay f halkas nda halk ve i³çi devrimlerinin ortaya ç k ³ n engelleyememektedir. Emperyalizm, sosyalist devrimin tek ülkede zafer kazanmas olas l § n art rm ³ ve kapitalizmin önceki dönemlerinde teorinin tespit etti§i tek ülkede sosyalizmin imkans zl § görü³ünün eskimesine yol açm ³t r. Stalin bu konuyu ³öyle aç klar: Eskiden devrimin tek bir ülkede ba³ar ya ula³mas olanaks z say lmaktayd . Çünkü burjuvaziyi yenmek için ileri ülkelerin hiç de§ilse, bu ülkelerin ço§unlu§unun proletaryas n n ortak eyleminin gerekli oldu§una inan l rd . imdi bu görü³ art k gerçe§e uymamaktad r. imdi devrimin bir tek ülkede zaferini olanak dahilinde görmek gerekir. Çünkü emperyalizmin ba§r nda kaç n lmaz sava³lara neden olan felaketli çeli³kilerin geli³mesi, bütün dünya ülkelerinde devrimci hareketin büyümesi, bütün bunlar, proletaryan n tek tek ülkelerde zaferini yaln z olanakl de§il, hatta zorunlu k lmaktad r. (Leninizmin Sorunlar v . bölüm) Emperyalist sistemin zay f halkas ne demektir? Emperyalist ya da emperyalizme ba§ ml ülkeler toplulu§u içinde, ³iddetli ekonomik ve siyasi çeli³melere, örgütlü i³çi ve halk hareketlerine ve bunun kar³ s nda egemen s n ar n çaresizli§ine, bölünmü³lü§üne ve yönetim bunal m na sahne olan, kapitalizme son vermek için elveri³li ko³ullar n biraraya geldi§i ülke ya da ülkeler, zay f halka özelli§i gösterirler. Bugün, hemen hemen bütün ülkelerde, bunal m n az ya da çok, geçici ya da kal c , derin etkileri ya³an yor. Ancak bunlardan hangisinin gerçekten zay f halka özelli§i göster-

14


di§ine karar vermek için dikkate al nacak en önemli unsur, örgütlü ve güçlü i³çi ve halk hareketi dir. Bu olmaks z n, emperyalist kapitalizm, kendi içinde bir ç k ³ yolunu bulmakta güçlük çekmemekte, ülkeler, bir devrim olmaks z n bunal mlar n pençesinde uzun süre k vranarak, sanc lar n bir biçimde geçici de olsa ha etebilmekte ve gene ayn krizin gelmesini bekleyerek ya³amaya devam edebilmektedir. Zay f halka nitelemesinin yerine oturmas için belirleyici ko³ul, devrimci y § n hareketinin bulunmas d r.

2 Devrimci Durum: Lenin bir devrimin olgunla³m ³ say labilmesi için, egemen s n ar n, ara s n ar n ve devrimci proletarya ve emekçi halk s n ar n n durumunda ³u özelliklerin bulunmas n öngörüyor:

1. Bize kar³ olan bütün s n f güçlerinin, kendi güçlerinin üstünde olan bir mücadeleyle, yeteri kadar zor durumda, yeteri kadar birbirine dala³m ³ ve zay am ³ durumda olup olmad klar n , 2. Ara unsurlar n, duraksayan ve sallanan tutars z unsurlar n halk n gözündeki itibarlar n yeteri kadar kaybedip kaybetmediklerini, 3. Proletaryan n sa ar nda burjuvaziye kar³ en kesin eylemden yana güçlü bir bilincin ortaya ç k p ç kmad § n bilmemiz gerekir. ³te ancak bu zaman devrim olgunla³m ³t r. Özetledi§imiz bütün bu ³artlar do§ru olarak hesaba katm ³sak ve zaman do§ru seçmi³sek, zafer kesindir. Lenin, bir ba³ka yerde, bu ko³ullar , bir ba³ka biçimde ³öyle ifade eder:

Devrimin temel yasas , bütün devrimler taraf ndan do§rulanan ve özellikle 20. yüzy ldaki üç Rus devrimi taraf ndan do§rulanan devrimin temel yasas ³udur: devrim olabilmesi için, sömürülen ve ezilen y § nlar n, eskiden oldu§u gibi ya³aman n olanaks z oldu§u bilincine varmalar ve de§i³iklik istemeleri yetmez; devrimin olabilmesi için, sömürücülerin de eskiden oldu§u gibi ya³ayamaz ve hükümeti yürütemez duruma dü³meleri gerekir. Ancak a³a§ dakilerin eski tarzda ya³amak istemedikleri ve yukar dakilerin de eski tarzda ya³ayamad klar durumdad r ki, ancak bu durumdad r ki, devrim ba³ar ya ula³abilir. Bu gerçe§i ba³ka biçimde ³öyle ifade edebiliriz: (Sömürüleni de sömüreni de etkileyen) bir ulusal bunal m olmaks z n devrim olanaks zd r. Böyle 15


bir devrimin olabilmesi için ilkin i³çilerin ço§unlu§unun (hiç de§ilse, bilinçlenmi³ olan ve akl eren, siyasal bak mdan etkin i³çilerin ço§unlu§unun) devrimin gere§ini tam olarak anlam ³ olmalar ve devrim u§runa ya³amlar n feda etmeye haz r olmalar gerekmektedir. Bundan ba³ka, yönetici s n ar n en geri y § nlar bile siyasal ya³ama sürükleyen, hükümeti zay f dü³üren ve devrimcilerin onu devirmesini olanakl k lan bir hükümet bunal m ndan geçmekte olmas gerekir. Konuyu ele ald § bir çok yaz dan bir di§erinde ise, bu söylediklerini ³öylece özetler:

1. Egemen s n ar n egemenliklerini sürdürmelerinin olanaks z hale gelmesi; `zirvedeki bunal m', egemen s n ar n politik bunal m , bununla ezilen s n ar n ho³nutsuzluk ve öfkesinin kendisine bir yol bulabilmesi için gerekli gedik aç lm ³ olur. Devrimin patlak vermesi için genellikle a³a§ dakilerin eskisi gibi ya³amak istememeleri yetmez, `zirvedekilerin de art k yönetemez olmas ' gereklidir. 2. Ezilen s n ar n yoksulluk ve st raplar n n özellikle artmas . 3. Yukar da belirtilen sebepler yüzünden, bar ³ç zamanlarda soyulmaya pek ses ç karmayan fakat f rt nal dönemlerde, tümüyle bunal m yüzünden oldu§u kadar zirvenin ta kendisi taraf ndan da ba§ ms z tarihi eyleme itilen kitlelerin etkinli§indeki belirgin art ³. Yaln z ³u ya da bu gruplar n, partilerin de§il, ³u ya da bu s n ar n iradesine ba§l olmayan bu nesnel de§i³imler olmaks z n, genellikle devrim olanaks zd r. Bütün bu ko³ullar, e§er devrimci proletarya partisi yoksa, ya da yeterince güçlü ve etkili de§ilse, gene de bir bunal m n devrimle sonuçlanmas na yetmezler. Bu, partinin ko³ullar olgunla³mad kça kendi iradesi ile devrimi yapamayaca§ anlam na geldi§i gibi, tarihsel süreçte partiye dü³en görevin belirleyici oldu§unu da gösterir. Her devrimci durum, sonuçta mutlaka devrimi do§urmayaca§ gibi, farkl ko³ullarda ve farkl tarihsel temeller üzerinde gerçekle³en bunal mlardan da farkl tipte ve farkl biçimlerde devrimler do§ar. Proletarya partisinin görevi, devrimin tarihsel ve güncel geli³me ko³ullar n iyi izleyerek, döneme uygun devrimci strateji ve taktikler in³a etmektir.

16


Bölüm 3

S n ar ve s n f mücadelesi

Tarihsel olarak belirlenmi³ bir üretim sistemi içindeki yerlerine ve üretim araçlar ile olan ili³kilerine, toplum içindeki i³ örgütlenmesinde oynad klar rollere ve dolay s yla toplumsal zenginlikten paylar n almakta ba³vurduklar yollara ve elde ettikleri pay n büyüklü§üne göre, birbirinden ayr lan geni³ insan gruplar na s n f denir. S n ar, öyle insan gruplar d r ki, bir grup, belirli bir sosyal ekonomi düzeni içinde ald § farkl yer sebebiyle, di§er grubun eme§ine sahip ç kabilir. Lenin, toplumsal s n ar böyle tan ml yor. Her s n toplumda, birbirinden farkl ya da kar³ t ç karlara sahip gruplar bulunur. Bunlar aras nda, ba³l ca iki ana grubu, TEMEL SINIFLAR olu³turur. Bunlar bu üretim tarz taraf ndan ortaya ç kar lm ³lard r. Köle rejiminde köle sahipleri ve köleler, feodal rejimde derebeyleri ve ser er, burjuva toplumunda kapitalistler ve i³çiler... O halde biri ba³l ca üretim araçlar na sahip olan ve iktidar elinde tutan, di§eri ise sömürülenlerden veya üretim arac olarak kullan lan, ya da üretim araçlar n n mülkiyetinden tecrit edilmi³ olan iki kar³ t temel s n f tarihteki her üretim tarz nda görülmektedir. Temel s n ar n ili³kileri her zaman birbirine ters dü³en ç karlar üzerine kurulmu³tur, uzla³mazd r... Toplum yaln zca temel s n ardan olu³maz. Bunlar aras nda, ya birine ya da ötekine daha yak n durumda bulunan ara s n ar da bulunur. Kapitalist toplumda, burjuvazi ve i³çi s n f ndan ba³ka, yan s n ar olarak, emekçi köylülük, ³ehir küçük burjuvazisi, sözü edilmeye de§er güçlü ara s n ard r. Bunlar n üretim araçlar üzerindeki mülk sahipli§i, daima pamuk ipli§ine ba§l d r ve süreç içinde binlercesi i as ederek, ya da topraktan, daha büyük toprak sahipleri taraf ndan sürülüp ç kar larak mülksüzle³tirilirler ve proleterle³irler. Bir k sm ise, sermayesini art rma imkan n bularak büyük burjuvalar haline

17


dönü³ebilir. Demek ki, ara s n ar, oldukça hareketli ve kaygan bir ekonomik ve sosyal temel üzerinde bulunurlar.

Toplumun öncüsü i³çi s n f Her tarihsel dönemde, geli³en üretici güçleri temsil eden s n f, toplumun di§er ara s n ar na ve toplumsal ili³kilerin halihaz r biçiminden zarar gören ve egemen s n arla çat ³ma içinde olan di§er s n ara mücadelede önderlik etmeye zorunludur. Bunu kendisi bilerek ve isteyerek yapmasa dahi, toplumsal ili³kilerin gerilimi ve toplumsal de§i³ikli§in tarihsel yönelimi, öncülü§ün bu s n fa geçmesini zorunlu k lar. Soylulara kar³ mücadelesi s ras nda burjuvazi, devrimci at l mlar yla ve toplumsal de§i³imin ihtiyaçlar n n yönünde hareket etmesi sonucunda, ba³ta i³çi s n f olmak üzere, bütün ezilenlerin ve soylular s n f taraf ndan sömürü ve bask alt nda tutulanlar n öncüsü olarak rol oynam ³t . Bugün durum tamamen farkl d r. Her³eyden önce, toplumda en kaba sömürü ve bask mekanizmas n n ba³ nda art k burjuvazi bulunuyor. Üretim araçlar üzerindeki özel mülkiyeti, yani üretici güçlerin geli³mesinin önündeki ba³l ca engeli o temsil ediyor. Ça§ m zda art k burjuvazinin herhangi bir devrimci at l ma önderlik etmesi sözkonusu olamaz. Ça§ m zda, üretici güçlerin geli³mesini temsil eden temel s n f i³çi s n f d r. Lenin ³öyle demi³tir: Bütün devrimlerin ve bütün ezilen s n ar hareketinin deneyimi, dünya sosyalist hareketinin deneyimi, bize, yaln zca proletaryan n emekçi ve sömürülen nüfusun geri ve da§ n k katmanlar n bir araya getirecek ve ard ndan sürükleyecek durumda oldu§unu gösterir. Çünkü i³çi s n f yaln zca en ileri üretici güç olmakla kalmaz, ayn zamanda mülkiyeti burjuvazinin elinde bulunan üretim araçlar n n ili kontrolünü, yani onlar n çal ³t r lmas , üretilmesi ve yeniden üretilmesi sürecinin de kayna§ nda bulunur. ³çi s n f , toplumsal ili³kilerin temel mekanizmalar n üretimden gelen gücünün eli alt nda bulundurur. Bu büyük güç, ona parçalanm ³, etkisiz ara s n ar n sözcüsü olma imkan n sa§lar. Ayr ca, büyük i³letmelerde ve büyük sanayi ve üretim bölgelerinde milyonlarcas biraraya gelmi³ bulunan ve toplumun en örgütlü gücü olan i³çi s n f , bu bak mdan da di§er emekçilerin önünde yürümeyi ba³arabilecek tek s n ft r. ³çi s n f n n toplumun di§er ezilen s n ar na önderlik etmek için sahip oldu§u bir di§er avantaj, ba§ ms z bir ideolojiye, bilimsel bir dünya görü³üne

18


ve en önemlisi, ba§ ms z bir siyasi partiye sahip olmas d r. Toplumun di§er ara s n ar , burjuvaziyle bir çok çeli³me ta³ malar na ra§men, onun dünya görü³ünden, siyasi ve ideolojik etkisinden kurtulamaz ve toplumu kökten dönü³türecek bir devrimci siyaset in³a edemez. ³çi s n f , mücadele etmek ve örgütlenmek bak m ndan da ara s n ardan kat kat üstündür. Bu alanda çok geni³ ve zengin bir deney birikimine sahiptir. Hiç bir ara s n f, uzun süreli bir grevin ne oldu§unu bilemez; bir fabrikaya, bir i³letmeye el koyarak onu kendi imkanlar yla, kendi bilgi ve görgüsüyle yönetmenin ne demek oldu§unu, hiç bir köylü bilemez. Hiç bir küçük esnaf, binlerce i³çinin biraraya gelerek olu³turdu§u örgütlü gücün imkanlar n kendisi ya³ayarak tan m ³ de§ildir. ³çi s n f , ara s n ar n büyük bir ihtiyac olan demokratik ili³kilerin gerçek anlamda sahibidir ve onun her günlük ili³kisinde bir i³çi demokrasisinin izleri vard r. Ama esnaf ve köylülük gibi ara s n ar, kendi aralar nda bu tür oylama, birlikte karar alma ve bir davay sonuna kadar birlikte götürme gibi al ³kanl klara sahip de§ildir. ³te bu sebeplerden dolay , toplumdaki her de§i³ikli§in ve ilerlemenin öncüsü olma görevi, i³çi s n f n n omuzlar ndad r.

19


Bölüm 4

Proletaryan n s n f mücadelesinin üç temel biçimi

S n ar aras ndaki mücadele, toplumsal hayat n her parças nda ve çok çe³itli biçimler alarak devam eder. ki ayr dünyay , iki ayr hayat biçimini ve iki ayr ç karlar bütünlü§ünü temsil eden ve toplumdaki di§er bütün ara s n ar n hareketini yönlendirip kendi eksenleri etraf nda harekete zorlayan burjuvazi ve proletarya, iki ana s n ft rlar ve bunlar aras ndaki (emek ve sermaye aras ndaki) mücadele, toplumsal hareketlili§in bütün di§er unsurlar n etkileyerek kapitalist toplumdaki hayat bu çeli³me etraf nda yönlendirir. Burjuvazi ile proletarya aras ndaki s n f mücadelesinin, bir çok görünü³ü vard r ve bunlar, toplum hayat ndan ki³isel ya³am özelliklerine kadar bir çok alanda kendini de§i³ik biçimlerde gösterebilir. Ama sonuç olarak bütün mücadele çe³itlili§i, esas olarak üç ana biçim içinde özetlenebilir:

1 - Ekonomik (sendikal) mücadele Ekonomik mücadelenin amac , i³çilerin i³ ve ya³am ko³ullar n n düzeltilmesidir. Ücretlerin art r lmas , i³günü süresinin azalt lmas , gibi.. Bu sava³ biçiminin en yayg n türü i³çilerin hakl davalar n ileri sürmesi ve çözüm bulunmazsa grev yapmalar d r. Örgüt biçimi ise, sendikalar, yard mla³ma sand klar , tüketim kooperati eri vb.dir. Bütün i³çiler, hatta kendi durumlar n n fazlaca fark nda olmayan bilinçsiz i³çiler bile, kendi ekonomik ç karlar n n dolays z savunulmas na kat lmakta tereddüt göstermezler. Böylece i³çi hareketi, ekonomik mücadele ile ba³lar. ³çi hareketinin ba³lang c nda ekonomik mücadelenin bulunmas , bugün art k ekonomik mücadele günlerinin geride kald § ya da ekonomik mücadelenin i³çi s n f mücadelesinin geride kalm ³

20


bir a³amas oldu§u anlam na gelmez. Ekonomik ç karlar n savunulmas için mücadele, bugün oldukça iyi haklar elde etmi³ ülkelerdeki i³çi s n ar için bile önemini koruyan bir mücadeledir. Ekonomik mücadelenin i³çi s n f ve komünistler bak m ndan ba³l ca iki önemi vard r: Birinci olarak, ekonomik mücadele, kapitalist toplum ko³ullar n n devam etti§i ³artlarda bile, i³çilerin hayatlar n n bir ölçüde düzeltilebilmesini sa§layabilir. ³çi s n f , bu mücadelesiyle kapitalistlerden önemli tavizler kopararak hayat n ya³anabilir ko³ullar alt nda sürdürme imkan n yakalayabilir. Bu yüzden her komünist, ekonomik mücadelenin i³çi hayat ndaki önemini iyi kavramal d r. Ona önem vermeli ve i³çilerin hayat ko³ullar ndaki en küçük bir ilerlemeyi bile sa§layacak olsa, ekonomik mücadeleye gerekli a§ rl § vermelidir. kinci olarak, ekonomik ç karlar için mücadele, kitlelerce en çabuk benimsenen mücadele biçimi oldu§u için, en geni³ i³çi kesimlerini kavgaya sokar ve onlar n kapitalizme kar³ mücadelede s n f bilinçlerinin geli³mesi için imkanlar haz rlar. yi bir mücadele okuludur. Daha yüksek mücadele biçimlerine geçebilmek için f rsatlar yarat r. Ekonomik mücadele, s n f mücadelesinin ilk do§an biçimidir ve do§rudan do§ruya i³çilerle patronlar üretim alan nda kar³ kar³ ya getiren sorunlar etraf nda ç kar, i³yeri ko³ullar , ücretler, sosyal hak ve güvenceler, sendikala³ma hakk , sendikalar n burjuvaziyle ili³kilerde oynayaca§ rolün tespiti vs. gibi. Bu mücadele, i³çiler ve patronlar aras ndaki hukukun, ekonomik alanda tayin edilmesinden öte bir içerik ta³ maz. Ve esas olarak, bu mücadelede, patronlar, kendi varl klar n n kaç n lmaz oldu§unu, i³çilerle burjuvalar aras ndaki ili³kinin iki taraf n da varl § ko³uluna ba§l olarak kurulabilece§i güvenini elde ederler. Bu alandaki mücadelesi içinde i³çi s n f , ancak kapitalist düzen ko³ullar nda ve burjuvazinin varl § n tan yarak mücadele edebilir. Burjuvazinin ekonomik varl § ile kendi varl § aras nda kopmaz bir ili³ki varsayar ve bu mücadele burjuvazinin varl § n ortadan kald rmaya de§il, onunla daha elveri³li ko³ullarda kar³ l kl ve hak e³itli§i isteyerek bulunmay içerir. Hak kavram , bu mücadele [mücadelede] esast r ve böylece, kar³ l kl haklar n dengelenmesinin sözkonusu oldu§u bir ortamda, burjuvazinin haklar pe³inen kabul edilmi³ ve bunun kar³ s nda i³çilerin haklar n n pazarl § na giri³ilmi³ demektir. Ekonomik mücadele s n rl d r. Bu mücadelede, i³çi s n f , kendisinin iktidar olarak burjuvaziyi mülkiyetten ay rma program ndan henüz yoksundur ve mülkiyet üzerine bir tart ³ma bu mücadelenin içeri§inde yoktur. Bu mücadelede, esas olarak güçlü olan ve kendi iktidar n kabul ettirerek, bunun s n rlar içinde i³çileri kendi haklar n n düzeyini tart ³maya

21


oturtan burjuvazidir ve bundan dolay da, en elveri³li ko³ullarda elde edilmi³ bir toplu i³ sözle³mesinde bile, kazançl ve kârl ç kan daima burjuvazi olur. Kapitalist düzenin temellerine dokunmad § ndan, i³çilerin as l ekonomik ç kar n , yani, sömürünün tümden kald r lmas n sa§layamaz. Lenin, i³çi s n f n n ekonomik mücadelesinin yüceltilmesi ve siyasi mücadelesinin küçümsenmesi e§ilimlerine kar³ ³unlar söylemi³tir: Kendili§inden yani salt ekonomik ç -

karlar ve haklar için mücadele, i³çilerle i³verenler aras ndaki antagonizman n uyanmaya ba³lamas n gösterirler ama i³çilerde kendi ç karlar n n ³imdiki siyasal ve sosyal rejimin tümüyle uzla³maz bir kar³ tl k içinde oldu§unun bilgisini ta³ mazlar. Yani böyle bir hareket, i³çilerin kendileri için zorunlu ve gerekli ya³ama biçiminin sosyalizm oldu§u bilincini ta³ maz. Hareketin kendili§indenli§i, onu burjuva ideolojisine boyun e§meye götürür. Kendili§inden hareket, yani en az direnme çizgisindeki hareket, burjuva ideolojisinin daha köklü ve daha eski ve çok daha geli³kin olmas ndan ötürü, ve k yaslanamayacak ölçüde yay lma araçlar na sahip olmas ndan dolay , burjuva ideolojisinin egemenli§ine yol açar. Bundan dolay , bir ülkede sosyalist hareket ne kadar gençse, sosyalist olmayan bir ideolojiye kar³ mücadele de o kadar enerjik olarak yürütülmelidir. Kendili§indenli§in yüceltilmesi, i³çi hareketinin devrimci karakterine tamamen kar³ d r. Bu harekete, bilinçli planl bir nitelik verilmesine kar³ d r. Partinin i³çi s n f n n ba³ nda yürümesine, partinin kitlelerin siyasi bilincinin yükseltmesine, partinin kendili§inden hareketi yaln zca dinlemesinden ve onun kuyru§undan gitmesinden yanad r. Hareketin kapitalizmin temellerine kar³ mücadele yoluna sokulmas na kar³ d r. Üstelik ekonomik mücadelenin kazan mlar , politik mücadelenin kazan mlar yla desteklenmedikçe, kal c ve sa§lam olamazlar. Burjuvazi uzun ekonomik-sendikal mücadelelerle elde edilmi³ haklar , siyasal iktidar n ve onun bask araçlar n kullanarak, bir gecede geri alabilir. Bir anda, bütün sendikalar kapatabilir, bütün ücretleri üç-be³ puan geriye çekebilir, ücretleri dondurabilir. Bu bak mdan ekonomik-sendikal mücadele ile elde edilmi³ haklar n, gene ekonomik araçlarla yani en asyon, kesinti vs. gibi yollarla geriye al nmas n n yan s ra, siyasi yollarla da geriye al nmas mümkündür ve burjuvazi bunu özellikle ülkemizde çok s k uygulamaktad r. Ekonomik mücadelenin ba³l ca zay § , onun bölgesel olarak ve kapitalistlere kar³ teke tek yap lan bir mücadele olmas ndad r. Siyasal mücadele gibi, tümsel bir s n f sava³ de§ildir.

22


2 - Teorik (ideolojik-felse ) mücadele Bütün di§er s n ar gibi, i³çi s n f n n da mücadelesindeki itici güç, kapitalist toplumun çeli³kileridir. ³çi s n f , kendisini sömürülmeye, ezilmeye, dayan lmaz ya³ama ko³ullar na mahkum eden kapitalist toplumun ekonomik ili³kileri kar³ s nda kendi öz ç karlar n anlamak ve korumak zorundad r. Fakat bu, i³çi s n f n n bir anda ve kendili§inden kendi durumunun bilincine varaca§ anlam na gelmez. Bu bilinç i³çilerde kendili§inden olu³maz. S n f bilinci, çe³itli unsurlardan olu³ur ve bunlar n edinilmesi için mücadele içindeki bir i³çinin ayr ca bilgisini geli³tirecek ili³kilerde de bulunmas gerekir. S n f bilincinin önde gelen unsuru, her bir i³çinin özel bir s n f n temsilcisi oldu§unu anlamas d r. Bu o kadar kolay de§ildir. Duvarc , demiryolcu, tornac , düz i³çi, madenci, in³aat i³çisi vs. aras nda i³ ko³ullar , ya³ama ko³ullar bak m ndan farkl l klar vard r ve bu i³kollar nda çal ³an her bir bilinçsiz i³çi, di§er i³kollar nda çal ³an i³çilerle aras nda bir ba§ bulundu§unu, hepsiyle ayn s n f n üyesi oldu§unu kendili§inden göremez. Ço§u kez, kendisini bir i³çi olarak de§il, bir duvarc , bir demiryolcu, bir madenci olarak tan mlar. Çok de§il, bundan 20-30 y l öncesinde, Türkiye'de, her Anadolu kentinde, ayr ayr meslek ve i³kollar nda çal ³an esnaf, ayr ayr çar³ larda toplan rd . Bugün de baz yerlerde, bak rc lar çar³ s , terziler çar³ s vs. olarak adland r lan özel olarak bir belli i³ s n f na göre ayr lm ³ pazarlar, dükkan yerleri bulunur. Bu, eski feodal-lonca geleneklerinin bir devam d r. ³çilerin de kendilerini i³kollar na göre ayr ayr mesleklerin mensubu gibi tan mlamalar , geri bir toplumsal düzenin, eskiye ait bir üretim tarz n n bilinç ve kavray ³ düzeyine i³aret eder ve bugünkü modern kapitalist toplumun gerçeklerinden uzak kalm ³ olmay gösterir. Bu, i³çilerin kapitalistlere kar³ tek bir vücut halinde birle³melerini, madenci, demiryolcu, in³aat i³çisi vs. ayr m yapmadan s n f n bütün üyelerinin tek bir bütün olarak mücadeleye girmelerini engelleyen geri bir durumdur. Ço§u kez, büyük bir entegre tesiste çal ³an bir i³çi, ald § ücretin yüksekli§ine aldanarak, örne§in bir maden i³çisi ile ayn s n ftan oldu§unu göremeyebilir. ³ko³ullar n n görece iyili§i, ücretlerin yüksekli§i ya da sosyal hak denilen baz ek ç karlar n elde edilmi³ olmas , ücretli köleli§in ortadan kalkt § n , ç karlar n farkl oldu§unu göstermez. S n f bilincinin ba³lang ç noktas , hangi i³kolunda olursa olsun, bütün i³çilerin ayn s n ftan olduklar n n ve ortak ç karlara sahip bir bütün olu³turduklar n n bilinmesidir. Di§er yandan, i³çinin kendisini bir s n f n üyesi olarak görmesi de ço§u kez, s n f bilincinin yeterince olgunla³mas na yetmeyebilir. ³çi, kapitalist toplum içinde ezilmesinin nedenlerini ve sömürünün nas l gerçekle³ti§ini iyice bellemelidir. Bir çok i³çi, sömürünün ki³isel bir ³anss zl k yüzünden ba³ na gelmi³ ³ahsi bir mesele oldu§unu dü³ünür. Ücreti dü³ük, hayat ³artlar kötü

23


olan n yaln zca kendisi oldu§unu, kendisinden ba³ka herkesin az çok hayat n kurtarm ³ oldu§unu zannedebilir. Böyle olunca da, kurtulu³unun kendi çabas yla, sa§dan soldan bir ³eyler ekleyerek, kö³eyi dönmekte oldu§unu dü³ünebilir. Hatta bu durumdan kurtulmak için kendi arkada³lar na zarar vermeyi bile kabul edebilir. Tek ba³ na bir ç k ³ yolu, tek ba³ na kurtulma dü³leri kurabilir. Baz lar bunu ba³arabilir de. Ama, tek tek i³çinin rastlant sal olarak küçük mülk sahibi burjuva k r nt lar na dönü³ebilmesi, bir küçük burjuva haline gelmesi, bir çok rastlant ya ba§l d r ve milyonlarca i³çi içinde ancak birkaç i³çi böyle bir f rsat yakalayabilir. Her i³çi, kendisinin s n f n bir üyesi oldu§unu bildi§i gibi, kurtulu³unun da ancak s n f yla birlikte ve kapitalizmin y k l ³ ile mümkün olaca§ n bilmelidir. Kapitalizm ayakta kald kça, i³çi s n f n n kendine yara³ r hayat ³artlar bulmas sadece bir hayalden ibarettir. ³çiler mücadelenin, burjuva s n f n n tümüne kar³ , i³çi s n f n n tümünün mücadelesi oldu§unu bilmelidirler. S n f bilincinin di§er bir özelli§i, i³çi s n f n n gerçek dü³manlar n tam olarak tan mas d r. Bazan i³çilerin kendili§inden ba³kald r lar , mücadeleleri, yanl ³ hede ere yönelmi³ olmaktan dolay kay plarla ve yenilgilerle sonuçlan r. ³çi s n f n n mücadele tarihinin bir döneminde, Avrupa'daki sanayi devrimi s ras nda, i³çiler aras nda makine k r c lar hareketi yay lm ³t . Makinelerin kullan lmas n n durumlar n a§ rla³t rd § n , ücretlerini dü³ürdü§ünü ve i³sizli§in artt § n gören i³çiler, makinalar k rmaya ba³lam ³lard . Ama durumlar n n kötüle³mesinin sebebi makinalar n varl § de§ildi. Makinalar n ard nda duran, burjuva özel mülkiyet düzenini görememi³lerdi. Bu, günümüzde pek az yerde görülen bir yan lmad r. Ama bunun gibi ba³ka yanl ³ dü³man tespit etme bilinçsizli§inin örnekleri vard r. Baz i³çiler, örne§in ekmek yatlar n n artmas ndan rmalar n, ya da bu§day taban yatlar n n artmas n isteyen köylülerin sorumlu oldu§unu san r; burjuvazi, böyle yan lg lar propaganda malzemesi olarak kullanarak, köylülere ve di§er emekçilere de, pahal l § n sebebi olarak i³çi ücretlerinin yüksek olmas n gösterir. Böylece i³çilerle di§er emekçiler aras nda asl olmayan bir z tla³maya, güvensizli§e yol açmaya çal ³ r. Teorik ve ideolojik mücadelenin kapsam , yaln zca i³çi s n f n n bilincinin yükseltilmesine yönelik çal ³malardan ibaret de§ildir. ³çi s n f n n bilimsel sosyalizm teorisi, sürekli de§i³en ve geli³en toplumsal ko³ullar izlemek, s n f mücadelesinin yeni ihtiyaçlar n tespit ederek bunlar n kar³ lanmas için yeni görü³ler, yeni çözüm yollar geli³tirmek zorundad r. Böylece teorik mücadelenin çok önemli bir di§er yan n , bilimsel sosyalizmin teorisinin geli³tirilmesi, daha da derinle³tirilmesi ve sa § n n korunmas çabas olu³turur. Teori, bütün ülkelerin i³çi hareketinin genel biçimde ele al nm ³ deneyimi-

24


dir. Yani tek bir ülkede, geçmi³teki bir zamanda olup bitmi³ bir s n f mücadelesinin de§il, bütün ülkelerin i³çilerinin bütün zamanlar boyunca yürüttükleri mücadelenin en genel ve en temel özelliklerinin bilgisini içerir. Bu yüzden de, burjuvazinin dünya çap ndaki varl § na kar³ l k, i³çi s n f n n dünya çap ndaki mücadelesine yol gösterebilme yetene§ine sahiptir. Bu ayn zamanda dünyan n çe³itli ülkelerinde de§i³ik zamanlarda i³çi s n f n n bilimsel dünya görü³üne kar³ ileri sürülmü³ çe³itli burjuva, revizyonist ya da oportünist görü³lere kar³ mücadele etmek, onlar n tezlerini çürütmek ve mücadelenin önünde engel te³kil etmelerine son vermek görevlerini de teorik mücadelenin kapsam na sokar. Böylece özet olarak, teorik-ideolojik mücadelenin kapsam n n, i³çi s n f bilincini geli³tirmek, burjuvazinin i³çi s n f üzerindeki siyasi ve dü³ünsel etkisini yoketmek, proleter olmayan emekçi kitleleri burjuvazinin etkisine kar³ silahland rmak, bilimsel sosyalizmin teorik cephaneli§ini geli³tirmek ve revizyonizme kar³ korumak oldu§unu söyleyebiliriz.

³çi S n f na Sosyalist Siyasal Bilinç D ³ar dan Verilir Bu, Marksizm-Leninizmin en önemli siyasi ilkelerinden birisidir. Ne var ki, bu önemli ilke, özellikle bizim ülkemizde çok yanl ³ biçimlerde anla³ lm ³ ve bir çok sa§ ve sol oportünist görü³lerin kayna§ haline getirilebilmi³tir. Marksist-Leninistler, küçük burjuva sol ve sa§ oportünizme kar³ mücadelesinde, bir çok kez bu ilkenin nas l anla³ lmas ve uygulanmas gerekti§ini aç klad lar ve kendi mücadelelerini bu ilkenin Leninist tarzda kavranmas üzerinde yükseltmeye büyük önem verdiler. Lenin, devrimci proletaryan n siyasal örgütünün kurulu³ y llar nda, siyasi ilkelerin netle³tirilmesi ve evrensel boyutlar kazanmas için mücadele ederken bu konuya e§ildi. Ne Yapmal ? adl eserinde, parti, bilinç ve i³çi s n f aras ndaki ili³kileri çözümlerken, bilincin d ³ar dan verilmesi ilkesinin üç temel unsurunu aç klad . Özetle bu üç temel unsur ³unlard r: 1. ³çi s n f n n bilimsel teorisi, i³çi s n f d ³ nda, mülk sahibi s n ar içinden gelen ayd nlar arac l § yla in³a edilmi³tir. Bilimsel sosyalizmin teorisi, ba³l ca üç kaynaktan do§mu³tur. Bunlar, Klasik ngiliz iktisad , Alman klasik felsefesi ve Frans z sosyalizmidir. Marks ve Engels, kendi ça§lar nda her biri ayd nlar ve i³çi hareketi üzerinde de§i³ik biçimlerde etkili olan bu büyük dü³ünce ve eylem ak mlar n n tam bir ele³tirisini yaparak her birinin burjuva dünyas ile olan ili³kilerini aç §a ç kard lar. Bunun yan s ra onlar n içerdi§i devrimci-demokratik ve sosyalist ö§eleri ay klad lar, onlarda ilerici olan ne varsa daha da ileri götürdüler ve tamamlad lar. Böylece, bütün geçmi³ s n f

25


mücadelelerinin deney ve bilgisini en geli³mi³ biçimiyle kendi içine alan ama bunlar n hepsinden farkl , hepsinden daha kapsaml ve daha yüksek bir bilimsel de§er ta³ yan Marksizm do§du. Bu büyük bilimsel çaba, günde on bazan on alt saat çal ³an, gündelik ekme§i pe³inde ko³turarak yorulan ve insanl § n büyük kültürel bilimsel bilgi birikimini elde etmek, kavramak ve geli³tirmek için hiç bir zaman yeterli çabay gösteremeyecek olan i³çiler eliyle gerçekle³tirilemezdi. Bu büyük görev, kaç n lmaz olarak, i³çilerin kurtulu³unu kendi kurtulu³lar olarak kavrayan ve bu yüzden de kendileriyle i³çi s n f aras nda bir kader birli§i gören ayd nlar arac l § yla yerine getirilebilirdi. Sosyalist teorinin i³çi s n f d ³ nda in³a edilmesinin zorunlulu§u, onun i³çilerin hayat ndan ayr , bamba³ka bir ortamda in³a edildi§i anlam na gelmez. Çünkü ba³ta Marks ve Engels olmak üzere, ça§ n bütün sosyalist ayd nlar , Avrupa i³çi s n f n n devrimci mücadelesinin içinde yer alm ³lar, onun çe³itli düzeylerdeki örgütlerinde görev üstlenmi³ler ve i³çilerle birlikte defalarca yarg lanm ³, sürgüne gönderilmi³lerdi. Teori, gerçi i³çi s n f d ³ ndan gelmi³ olan ayd nlar n i³i olarak gerçekle³iyordu ama bu ayd nlar n hayat ile i³çilerin hayat aras nda kopmaz bir ili³ki vard . ³çiler aras nda da sosyalizmin teorisi ile ilgilenen [,] ona ciddi ve ilginç katk larda bulunan bir çok teorisyen ç km ³t r. Ama Lenin, onlar n i³çiler olarak de§il, hayatlar n ücretli i³çi olman n d ³ nda bir yoldan kazanmaya ba³lam ³ ayd nlar olarak bu katk y yapaklar n belirtir. K sacas d ³tan kavram n n birinci unsuru, sosyalist teorinin i³çi s n f d ³ nda in³a edildi§i gerçe§idir. 2. Lenin, i³çi s n f na sosyalist siyasal bilinç, d ³ar dan, yani ekonomik mücadelenin d ³ nda kalan bir alandan, i³çilerle i³verenler aras ndaki ili³kinin d ³ ndan getirilebilir. Bu bilginin sa§lanabildi§i biricik alan, tüm s n ar n ve katmanlar n devletle ve hükümetle olan ili³kileridir, tüm s n ar aras ndaki kar³ l kl ili³kilerdir der. ³te bilincin d ³tan verilmesi ilkesinin en önemli ve temel unsuru budur. Yukar daki bölümlerde, i³çi s n f n n ekonomik mücadelesinin darl § n ve tam kurtulu³ için yeterli imkanlar ta³ mad § n aç klad k. Lenin, ekonomik-sendikal mücadele içinde, i³çi s n f n n ancak s n rl ekonomik türden bir bilinç elde edebilece§ini ve bunun da onun kendi iktidar n kurmas için yetmeyece§ini bir çok defa belirtmi³tir. O ö§retmektedir ki, siyasal bilinç, ancak siyasal mücadele içinde ve do§rudan do§ruya i³çi s n f n n bir bütün olarak burjuva s n f na kar³ mücadelesi içinde edinilebilecek bir ³eydir. Ekonomik mücadele alan nda ve sendikal örgütlenmenin dar s n rlar içinde kal nd kça, i³çi s n f , burjuva toplum ve devlet ili³kilerini bir bütün olarak görmek imkan n bulamaz. Ekonomik mücadelenin yayg n, s k rastlan r bir ³ey olmas , bu geri mücadele biçiminin d ³ nda bir ba³ka yol olmad § dü³üncesini geli³tirir ve kolayc ayd nlar, i³çi s n f n n ekonomik mücadelesini siyasi mücadeleye çevirmekten sözederler. Bir mücadele biçiminden

26


daha yüksek mücadele biçimlerine geçi³ imkanlar elbette vard r ama, ekonomik mücadelenin siyasi mücadeleye çevrilmesi kavram , Lenin'in ele³tirdi§i bir ³eydir. O, ekonomistlere kar³ mücadelesinde bunu aç kl kla belirtmi³tir. Men³evikler aynen ³öyle diyorlard : Partimiz, hükümetin kar³ s na, iktisadi sömürüye, i³sizli§e, açl §a vb. kar³ somut yasal ve idari önlem istemleriyle ç kmal yd ... Yani, ekonomik talepleri, siyasi bir niteli§e kavu³turmal yd !. Ya da, bir ba³ka deyi³le, ekonomik talepleri, hükümeti yasalarda de§i³iklik yapmaya zorlayacak bir eylemin kalk ³ noktas yapmal yd ! Hükümete kar³ ve ekonomik talepler kavramlar birarada kullan l nca bunun ekonomik mücadelenin siyasi mücadeleye çevrilmesi ni ifade etti§ini zanneden men³eviklere kar³ Lenin, bunun yaln zca siyasi mücadele kavram n n yozla³t r lmas anlam na gelece§ini tespit etmi³tir. Ekonomik mücadelenin i³çilerle i³verenler aras nda cereyan eden dar kapsam n n baz siyasi taleplerle doldurulmas ve siyasi sloganlarla süslenmesi onu siyasi mücadele haline getiremez. Siyasal bilinç, i³çi s n f n n kendi deneyleriyle ve do§rudan do§ruya devletle bütün i³çi ve halk y § nlar aras ndaki mücadele alan n n içinde yürütülen mücadele s ras nda elde edilebilir. Bu konunun anla³ lmam ³ olmas , ülkemizde bir çok yanl ³ de§erlendirmenin teori yerine geçmesine yol açm ³t r. Örne§in, s radan bir ekonomik grevde, e§er i³çilere bir kaç siyasi slogan att r labilmi³se, mücadelenin siyasi mücadeleye dönü³tü§ü ileri sürülebilmi³tir. Siyasi mücadele, do§rudan do§ruya iktidar için mücadeledir. Ve bir eylem, e§er, s n fa kar³ s n f niteli§ini ta³ m yor, yani i³çilerin burjuvaziye kar³ topyekün mücadelesinin bir parças n olu³turmuyorsa, ya da görünürde salt ekonomik talepler içermesine ra§men, i³çi s n f n n partisi öncülü§ündeki siyasi mücadelesinin bir parças olarak yerini almam ³sa, siyasi mücadele say lamaz. Bazan burjuva anlamda, reformcu ya da hükümetin gündelik uygulamalar na kar³ bir mücadele sözkonusu oldu§unda, baz lar bunun da siyasi mücadele say laca§ n söylüyorlar. Biz, i³çilerin sosyalist siyasal mücadelesinden sözediyoruz. Yoksa, i³çilerin burjuva anlamda siyaset yapmalar ndan de§il. Geri i³çi y § nlar , kendi ba§ ms z hede erini formüle etmekten aciz kald klar her durumda, burjuvazinin siyasi eyleminin bir parças haline gelirler ve böyle siyasi eylemler i³çi s n f m z n geçmi³inde pek çok kez görülmü³tür. Gerici sendikalar, binlerce i³çiyi meydanlarda toplayarak, komünizmi lanetleme mitingleri yapt rabilmi³lerdir, gene gerici sendikalar, hükümetin K br s konusundaki gerici-³öven politikas n desteklemek için i³çi gösterileri düzenlemi³lerdir. Bunlar n hepsi siyasi gösterilerdir. Ama acaba i³çi s n f n n siyasi mücadelesinin örnekleri midir? Bir i³çi eyleminin i³çi s n f n n siyasi eylemi say labilmesi için o hareketin kesin olarak i³çi s n f n n kendisi için yap lm ³ olmas ³art aranmal d r. Yani, kendisini egemen s n f olarak örgütleme sava³ n n, iktidara gelme mücadelesinin bir parças n olu³turmas gerekmektedir. Ba§ ms z s n f hede eri aç kça tan mlanm ³, kendi iktidar n

27


kurmay hede eyen bir programla donat lm ³ olmas ³artt r. Biz, i³çi s n f n n proleter sosyalist politikas n n hede erini i³çi eyleminin siyasi mücadelesinin içeri§i olarak görürüz. Yoksa, burjuvazinin herhangi bir fraksiyonunun bir ba³ka burjuva fraksiyona kar³ yürüttü§ü politikalar n arac olarak hareket eden i³çi y § nlar n , siyasi eylem içine girmi³ olarak göremeyiz. 3. Bilincin d ³tan verilmesi ilkesinin üçüncü unsuru, i³çi s n f n n siyasi eyleminin ve sosyalist bilincin i³çi s n f d ³ ndaki bütün emekçi halk tabakalar na, bütün ezilen ve sömürülenlere yöneltilmesidir. Bu, bir yandan i³çi s n f n n kendi içine kapanmas n n yanl ³ oldu§unu ve i³çi s n f n n di§er ezilen s n ara ve ezilen uluslara kar³ da toplumsal yükümlülükleri bulundu§unu gösterir; di§er yandan, sosyalizmin biliminin bütün emekçi halka iletilmesinin bir görev oldu§unu ö§retir. Böylece görülüyor ki, bilincin d ³tan verilmesi ilkesi, basitçe baz ayd nlar n, ya da sosyalizmin bilimini ö§renmi³ birkaç ki³inin i³çilere bunu aktarmas ndan ibaret de§ildir. Leninizmin bu ilkesini bu ³ekilde basite indirgemek, onun oportünist tarzda yorumlanmas na ve oportünist siyasetlerin hakl ç kar lmas için araç olarak kullan lmas na yol açar. Küçük burjuva sol oportünizm, bu ilkeyi çarp tarak, siyasi mücadelede i³çilerin bizzat bulunmas gerekmedi§ini, onun yerine sosyalizmin bilincini ta³ yan ayd nlar n siyasi mücadeleyi yürütmesinin yetece§ini ileri sürmü³lerdir. Böylece, yüksek bilinçle donat lm ³ aktif eylemci bir az nl § n bilinçsiz i³çi y § nlar n n yerine ve onlar n ad na eylem yapmas n n Leninizm'e uygun oldu§unu iddia etmi³lerdir. Gene ayn küçük burjuva gruplar, i³çi s n f n n d ³ nda siyasi eylemler yaparak, i³çi s n f na sosyalist siyasal bilincin d ³ar dan verilebilece§ine inanm ³lard r. Sa§ liberal sosyalist maskeli ayd nlar n baz lar da, Leninizm'in bu ilkesinin yanl ³ oldu§unu, çünkü i³çi s n f n n içine gitmeden ona sosyalist bilincin götürülemeyece§ini ileri sürmü³lerdir. Görülüyor ki, sa§ ve sol oportünizm, ayn noktada bulu³uyor: Onlar Lenin'in bu ilkesini, i³çi s n f n n içinden mi, yoksa i³çi s n f n n d ³ ndan m diye tart ³ yorlar. Oysa Lenin, daima, bilinç sorununu, ekonomik mücadelenin içinden mi, yoksa siyasi mücadelenin içinden mi biçiminde tart ³m ³t r ve bu sorunun cevab n aç k olarak vermi³tir. Lenin'in, i³çi s n f n n d ³ nda ya da i³çi s n f n n içinde diye bir sorunu tart ³mad § çok aç kt r. Sonuç olarak, sosyalist siyasal bilincin d ³tan verilmesi ilkesinin üç temel unsuru vard r: ³çi s n f n n bilimsel teorisi, i³çi s n f d ³ nda in³a edilmi³tir ³çi s n f na sosyalist siyasal bilinç, ekonomik mücadele alan n n d ³ ndan verilir

28


³çi s n f , sosyalist bilinci kendi d ³ ndaki emekçi s n f ve tabakalara da iletmeli, kendi sosyalist mücadelesine onlar n demokratik mücadelesini katmal d r. Bu unsurlardan hiçbirisi, tek ba³ na ilkenin tümünü ifade etmeye ve do§ru anla³ lmas na yetmez. Özellikle, bilincin d ³tan verilmesi denilince, bunun yaln z ba³ na ayd nlar n önemini anlatan bir ilke oldu§unun san lmas çok yanl ³t r.

3 - Siyasi mücadele Emekçi s n f n n burjuva egemenli§ine son verip kendi egemenli§ini kurmak için verdi§i mücadeleye siyasi mücadele denir. Bu s n fsal sava³, emekçi s n f sava³lar n n en temel biçimidir. Tüm emekçi s n f taraf ndan tüm burjuva s n f na kar³ yap l r. S n ar sava³ n n en yüksek biçimidir. ³çi s n f n n bir bütün olarak, tüm maddi ve manevi güçlerini burjuvazinin kar³ s na dikti§i tek mücadele biçimidir. ³çilerin yaln zca kendi kapitalistine kar³ yürüttü§ü ekonomik mücadeleden farkl olarak, bütünüyle kapitalist s n f n ç karlar n koruyan devlete kar³ mücadeleye giri³tikleri bir sava³ biçimidir. Lenin, bu mücadelenin önem ve gereklili§ini ³öyle anlatm ³t r: S n f sava³ n n ancak politik alan içine ald § zaman gerçek, kararl , yayg n bir mücadele halini alaca§ n söylemek yetmez. Marksizm için s n f mücadelesi ancak, politik alan da içine almakla kalmay p bu alanda esas olan ³eye, devlet iktidar yap s na yöneldi§i zaman `tüm ulusun' tamamen yayg nla³m ³ mücadelesi biçimini al r. ³te, bir marksistle, i³çilerin iktidar ele geçirmek için eylemde bulunmamalar ³art yla politik zeminde mücadeleyi kabul etmeye haz r bir liberal aras ndaki fark n ortaya ç kt § temel buras d r. Siyasal mücadelenin temel mücadele biçimi olmas , her türden mücadele ve örgütlenme biçiminin, onun ihtiyaçlar na, onun stratejisine ve takti§ine ba§l olarak yürütülmesi gerekti§i anlam na gelir. Kendi ba³ na bir ekonomik mücadele, ya da siyasi hede erden kopuk olarak sürdürülen, i³çilerin iktidar mücadelesinin ihtiyaçlar n gözetmeyen bir teorik mücadele, kendili§inden dir ve kendi ba³ na kalm ³ haliyle hiç bir biçimde, iktidar mücadelesine hizmet edemez. Ekonomik mücadelenin siyasi mücadeleye ba§lanmas , teorik mücadelenin de siyasi mücadelenin bir yan haline getirilmesi zorunludur. Bunlar n hiçbirisi, kendi ba³lar na ve kendi tabiatlar gere§i sosyalist siyasi içerik ta³ yamazlar. Ancak i³çilerin siyasi partisinin öncülü§ünde yürütüldüklerinde ve i³çi s n f n n genel iktidar mücadelesinin stratejisi ve takti§ine

29


uygun bir i³bölümü ve i³birli§i içinde ³ekillendiklerinde siyasi bir anlam kazanabilirler. Kendili§inden mücadelenin her biçiminin kendili§inden bir siyasi karakter ta³ yaca§ n n söylenmesi, onlar n bir ba³ka siyasi gücün, yani burjuvazinin siyasi mücadelesinin bir parças haline gelmelerinin kaç n lmaz oldu§u anlam nda do§rudur. Kesin ve aç k olarak bilinmelidir ki, i³çi s n f n n devrimci komünist partisinin çizdi§i siyasi plana uygun olmayan, onun gereklerini yerine getirmeyen ve onun bütünle³tirici etkisini ta³ mayan hiçbir mücadele i³çi s n f n n sosyalist siyasi mücadelesinin kapsam içinde de§ildir. Böylesi bir siyasi mücadele , i³çi y § nlar n kucaklam ³ olsa bile, sonuçta i³çi s n f n n burjuvazinin arac olarak mücadelesi , ya da i³çi s n f n n burjuva içerikli politikas olman n ötesine geçemez. Ça§ m zda, hiçbir kapitalist toplumda, iki ana s n f n yani burjuvazinin ve proletaryan n ikisinden birinin d ³ nda gerçekle³mi³ hiçbir ekonomik, teorik, siyasi olay yoktur, olamaz. Genel ve etkili olan bugün burjuvazidir ve onun etkisindeki ara s n ard r. Bu, proletaryan n henüz etkili olamad § ko³ullarda, burjuvazinin alt kesimlerinin hareketlerinin proletaryan n hareketi gibi kendisini gösterebilmesinin sebebini de aç klar. Baz küçük burjuva hareketler, silahl mücadele temeldir slogan n kullan yorlar. Bu, silahl mücadele ile siyasi mücadele aras ndaki ili³kiyi görmemektir ve siyasi mücadelenin temel al nmas krinin de bir tahrifat d r. Proletaryan n temel mücadele biçimi, sosyalist siyasal mücadeledir ve bunun herhangi bir biçimde çarp t larak kullan lmas , yanl ³ sonuçlar do§urur. Silahl mücadele, yaln zca, sosyalist siyasal mücadelenin araçlar ndan birisidir.

30


Bölüm 5

S n f mücadelesinde devrimci proletaryan n sosyalist ve demokratik görevleri

Sosyalist görevler ³çi s n f n n mücadelesi, devrimci komünistler taraf ndan esas olarak iki temel eksen etraf nda örgütlenir. Bunlardan birincisi, sosyalizm için, yani kapitalist s n fa kar³ , s n toplumu yoketmeye ve sosyalist bir toplumu kurmaya; di§eri ise, ülkedeki siyasal ve toplumsal hayat demokratikle³tirmeye, siyasal özgürlükleri elde etmeye, emekçi kitlelerin mücadelesini i³çi s n f n n sosyalizm için mücadelesinin bir parças halinde örgütlemeye yönelmi³tir. Bunlardan sosyalist mücadele temeldir. Di§eri, yani ekonomik mücadele, onun etraf nda ³ekillenir ve esas olarak sosyalizm için mücadelenin geli³tirilmesine, tamamlanmas na, daha iletletilmesine ve daha y § nsal hale getirilmesine hizmet edecek biçimde yürütülür. Devrimde proletaryan n sosyalist çal ³mas n n ana biçimlerini esas olarak üç ba³l k alt nda toplayabiliriz: Propaganda, ajitasyon ve örgütlenme.

A. Propaganda Propagandan n içeri§ini sosyalistçe doldurmak, yani ülke, dünya, toplum ve do§a olaylar na sosyalistçe bir bak ³ aç s geli³tirecek propaganda çal ³mas yapmak, sosyalist ahlak n yerle³tirilmesine, sosyalist kültür unsurlar n n gel-

31


i³tirilmesine çal ³mak. Propagandan n önde gelen ba³l ca konular ³unlard r:

- Bilimsel sosyalizm teorisi ve tarih içindeki geli³mesi, dünya s n f mücadelesi ile ili³kisi, - Toplumun ekonomik ve toplumsal düzeni, onun temelleri, ve geli³mesinin yönü ile bu düzen içinde yer alan çe³itli s n ar n kar³ l kl ili³kileri ve aralar ndaki mücadele, - Bu mücadelede i³çi s n f n n rolü ve bu s n f n batmakta ve geli³mekte olan s n arla ili³kisi, - Dünya olaylar , emperyalizm, uluslararas komünist hareket, ulusal kurtulu³ hareketleri, - Uluslararas i³çi hareketinin tarihi, i³çi ve halk devrimlerinin tarihi, - Proletaryan n dünya ordusunun bir parças olan birle³ik bir i³çi s n f olarak ülkemizin bütün i³çilerinin ç karlar ve ortak davas , - Enternasyonalizm, uluslararas çapta i³çi dayan ³mas n n zorunlulu§u, uluslararas i³çi hareketiyle olan ba§lar, karde³ partiler, sosyalist ülke ile dayan ³ma, ulusal kurtulu³ hareketleriyle dayan ³ma, kendi ülkesinde devrim yapma sorumlulu§u, - ³çilerin komünist tarzda örgütlenmesinin zorunlulu§u, - Sosyalizmin ideolojisi ve sosyalist toplumun in³as ...

B. Ajitasyon ³çilerin bulundu§u bütün alanlarda, gündelik sorunlar n ve mücadelenin gündelik taleplerinin sosyalist tarzda ele al n p i³lenmesi; sosyalist ajitasyon,

- ³ süresi, ücretler, çal ³ma ko³ullar vs. vs. yüzünden i³çilerle kapitalistler aras nda ç kan tüm çat ³malara kat lmak, - ³çilerin dikkatini en kaba suistimallere çekmek.

32


C. Örgütlenme Hayat n her alan nda i³çilerin ve halk n örgütlenmesinin sosyalistçe ba³ar lmas ,

- Sendikalarda, kitle örgütlerinde, kitle inisiyati nin geli³tirilmesi, kitlelerin kendi kendilerini yönetme al ³kanl klar n edinebilmesi için tedbirler al nmas , - ³çi topluluklar n n örgütlendirilmesi, bu gruplarla proletaryan n devrimci komünist partisi aras nda düzenli ve s k ili³kilerin kurulmas , - ³çi hareketinin tüm merkezleri ile haberle³melerin düzenlenmesi, bildirilerin, ça§r lar n ç kar lmas ve da§ t lmas , - Deneyimli ajitatörlerin yeti³tirilmesi vs.

Demokratik görevler Devrimin geli³me düzeyinin henüz bir demokratik devrim a³amas oldu§u ülkelerde, proletaryan n s n f mücadelesi, sosyalist görevlerin yan s ra önemli demokratik devrim görevleri de içerir. Her³eyden önce, proletarya, içinde bulunulan devrim a³amas n n düzeyine bakmaks z n, kendi bildi§i yolda, sosyalist görevlerini eksiksiz ve aksatmadan yerine getirmeye devam edecek, fakat bunun yan s ra, di§er ezilen ve sömürülen s n f ve tabakalar n sorunlar na ve ihtiyaçlar na da çözüm yollar göstererek onlar n mücadelesinin ilerlemesine ve kendi mücadelesinin bir mütte ki haline gelmesine çal ³acakt r. ³çiler, bu yüzden emekçi köylülü§ün, küçük burjuvazinin ve genel olarak demokrasiden ç karlar bulunan bütün s n ar n öncüsü olmak ve devrimi bir demokratik devrim a³amas nda b rakmayarak daha ileriye, sosyalist devrime götürebilmek için demokratik devrimci geli³melere de kat lmak ve onun yol göstericisi olmak zorundad r. Bu çal ³man n sosyalist çal ³ma ile ayr lmaz bir biçimde ba§l oldu§unu tekrarlayarak, s n f mücadelesinin demokratik görevlerini özetleyelim. Bugün tekelci burjuvazi, ba³ta fa³izm olmak üzere, feodal gericiliklerin, ³eyhlik, a§al k kurumlar n n koruyucusu ve destekçisidir. Toplumsal ili³kilerin geli³mesinin ve demokratikle³mesinin önündeki en önemli engel, tekelci burjuvazidir. Çünkü, tekelci burjuvazi, geçmi³ zamanlarda burjuvazinin devirdi§i ne kadar gerici kurum ve toplumsal ili³ki biçimi varsa, onlar

33


i³çi s n f n n devrimci mücadelesine ve sosyalizme kar³ kendi etraf nda yeniden canland r p tutmaya çal ³maktad r. Böylece, kendi gücünü art rmaya çal ³ rken, asl nda proletaryaya da yeni mütte kler kazanmak için f rsat yaratmaktad r. Çünkü, tekelci burjuvazinin gericilikle olan ba§lar , onu di§er emekçi s n ardan ay rmakta ve gittikçe daha dar bir ittifaka mecbur b rakmakta ve i³çi s n f n n di§er ezilen s n arla, köylülükle birle³mesi için yeni alanlar açmaktad r. ³çiler, fa³ist diktatörlü§ün tekelci burjuvazi ile gerici di§er s n f ve kurumlar aras ndaki bu ittifak n görmeli, ayn zamanda kendi ittifaklar n n çerçevesini de anlamal d r. Bu çerçevede, demokratik hak ve ç karlar için mücadelenin önemini gösteren pek çok ³ey vard r. Sosyalizm için mücadele eden i³çi s n f , ³u anda fa³ist diktatörlük taraf ndan tamamiyle k s lm ³ bulunan demokratik hak ve özgürlüklerin elde edilmesi için, mücadelede de en önde ilerlemek zorundad r. Siyasal özgürlükleri elde etmeye çal ³madan, ülkenin siyasal ve toplumsal düzeninin demokratikle³tirilmesi mücadelesinin en önünde yürümeden, i³çiler sosyalizm davas yolunda ba³ar l bir mücadelenin yürütülemeyece§ini kavramal d rlar. ³çiler hem kendileri ve hem de di§er emekçi s n ar için, örgütlenme, söz, toplant , bas n özgürlü§ü talep ederler ve bunlar için mücadelenin öncülü§ünü yaparlar. Çünkü bu özgürlükler ve haklar, herkesten çok i³çi s n f için yasaklanm ³t r ve elde edilmeleri halinde herkesten çok i³çi s n f yararlanacakt r. u nokta unutulmamal d r ki, siyasal özgürlükler, özellikle bizimki gibi ülkelerde, devrimci at l mlar olmaks z n, egemen s n arla uzun soluklu bir bo§u³maya giri³ilmeksizin ve devrimci-demokratik bir dönü³üm için gerekli toplumsal ve siyasal de§i³iklikler gerçekle³tirilmeksizin kal c olarak kazan lamazlar. Ne var ki, mücadelenin egemen s n ar s k ³t rd § , onlar derin çeli³kiler içine sürükledi§i ve egemenliklerini kolayca yürütemez hale soktu§u dönemlerde, ili olarak kullan labilir hale gelirler. Egemen s n ar, henüz yasalar bütün yasaklar devam ettirdi§i halde, devrimci komünizmin meydanlara ç kmas n , kendi bas n n yaratmas n ve kitleler içinde örgütlenmesini engelleyemez duruma gelebilir. Bu, köklü bir demokratik dönü³ümün sonucu de§il, söke söke al nm ³ demokratik siyasal kazan mlar olarak görülmelidir. Di§er yandan, siyasal özgürlükler, hiçbir zaman tek ba³ na, bir demokratik devrimin tek ve temel içeri§i olamaz. Kapsaml bir demokratik devrim, siyasal özgürlük sorununun köklü olarak çözümünü getirecek olan bütün, tekelci siyasal uygulamalar n kayna§ olan tekelci burjuva egemenli§inin, feodal ve yar -feodal kurum ve ili³kilerin tas yesini gerçekle³tirir. Devrimci proletaryan n demokratik görevlerinden en önemlisi, ku³kusuz ezilen uluslar n kendi kaderlerini tayin hakk n savunmak ve bunun gerçekle³mesinin siyasal ko³ullar n n yarat lmas için mücadele etmektir. Bu konuda

34


Lenin ³unlar söyler: Ezen ülkelerin i³çilerinin enternasyonalist e§itimi, zorunlu olarak, her ³eyden önce, ezilen ülkelerin özgürlü§ü ve ayr lmas ilkesinin savunulmas n içermelidir. Yoksa ortada enternasyonalizm diye bir ³ey kalmaz. Bu propaganday yapmayan ezen bir ulusun sosyalistini, emperyalist ve alçak saymak hakk m z ve görevimizdir. Sosyalizmin gerçekle³mesinden önce ayr lma olas l § n n binde-bir olmas durumunda bile, bu istem, mutlak bir istemdir. Ku³kusuz bu konuda devrimci proletarya, ezilen ulusun mücadelesinin do§ru hede ere yönlendirilmesine, ezilen ulusa kendi devrimci proletaryas n n önderlik etmesi için yard mc olmaya ve mücadelenin emperyalizme ve yerli gericili§i olu³turan bütün s n ara yönelmesine dikkat edecektir. Emperyalizmi devam ettiren ve sa§lamla³t ran hareketler de§il, emperyalizmi zay atan ve devrimi güçlendiren hareketler desteklenecek ve savunulacakt r. Bu konuda Stalin ³u önemli noktaya dikkat çekmi³tir: Öyle durumlar olabilir ki, ezilen belirli bir ülkenin ulusal hareketi, proletarya hereketinin geli³mesinin ç karlar na ayk r dü³ebilir. Böyle bir durumda deste§in hiç sözkonusu olmad § aç kt r.. Uluslar n kaderlerini kendi tayin etmeleri sorunu, tecrit edilmi³, kendi kendine yeten bir sorun de§ildir. Bütün içinde ele al nmas gereken, proletarya devrimi genel sorununun bir parças d r. Yaln zca uluslar n kaderlerini tayin hakk de§il, demokrasi mücadelesinin di§er çe³itli talepleri de mutlak ³eyler de§ildir. Bunlar, dünya sosyalist hareketinin, uluslararas i³çi s n f mücadelesinin bir parças olarak görülüp de§erlendirilmelidir. Bu özellik, di§er bütün konularda da gözönünde bulundurulmal ve uluslararas proleter hareketinin genel ç karlar yla çeli³en, onun ilerlemesine de§il de burjuvazinin kazan mlar n n artmas na, mevzilerinin sa§lamla³mas na yol açan hiç bir demokratik talep desteklenmemelidir. Baz somut durumlarda, parçan n bütün ile çeli³kiye dü³mesi olana§ vard r, o zaman parça at l r. (Stalin)

35


Bölüm 6

Proletarya Partisi

1. Parti i³çi s n f n n öncü müfrezesidir Parti, i³çi s n f n n en ileri, en nitelikli unsurlar n , bu unsurlar n deneyimini, devrimci ruhunu, proletarya davas u§runa sonsuz özverisini kendisinde toplamal d r. Ancak böyle bir parti, s n f mücadelesinin zor ko³ullar nda, proletaryan n burjuvaziye kar³ sava³ n n güçlükleriyle ba³edebilir. S n f mücadelesi, toplumsal hayat n bütün alanlar nda kendisini gösteren çok geni³ kapsaml ve de§i³ik biçimlerde kendisini gösteren çe³itlilikleri olan bir sava³t r. Burada mücadele, dü³man ordular n birbirleriyle yapt klar sava³lardan daha karma³ k ve çetre llidir. Proletarya ne zaman ve hangi araçlarla, nerede, burjuvaziye kar³ hangi mücadele biçimleriyle sald racakt r? Hangi mevzileri ele geçirecek, hangi mevzilerin üzerinden atlayacak ya da baz lar n ertelemek zorunda kalacakt r? Hangi alanda hangi di§er emekçi s n arla hangi esaslara göre ittifak yapacak, onlar n örgütleriyle, temsilcileriyle nas l birle³ecek ve onlar yönetirken hangi bilimsel, siyasi, teorik esaslara dayanacakt r? Mücadelenin kimi dönemlerinde daha ileri at lmak, kimi dönemlerinde de düzenli bir biçimde geri çekilmek için nas l davranacak, milyonlarca proleterden olu³an ordusunu nas l yönetecektir? Bütün bunlar, proletaryan n herhangi bir örgütü taraf ndan yerine getirilemeyecek kadar çetin görevler, s radan bir örgüt taraf ndan çözülemeyecek çetin problemlerdir. Bir orduyu yönetmek, ancak bu konuda uzmanla³m ³ bulunan kurmay heyetinin i³idir. Nas l ki sava³man n inceliklerini, harekat n yönetilmesini, silahlar n mevzilendirilmesini, taktik ve strateji kurman n bilgisini ta³ mayan herhangi bir s radan asker ya da askerler grubu bir sava³ta ordular yönetemezlerse, proletaryan n herhangi bir örgütü, örne§in sendikalar veya yerel i³çi örgütleri de proletaryan n burjuvaziye kar³ giri³ti§i iktidar ele geçirme sava³ nda yönet-

36


ici rol oynayamazlar. Proletaryan n kendisini yönetecek iyi donat lm ³, bilgili ve sava³ sanat n n inceliklerini kullanabilen bir öndere ihtiyac vard r. Bu önder, yaln zca proletaryan n siyasi partisi olabilir.

2. Parti i³çi s n f n n örgütlü öncüsüdür Parti, yaln zca i³çi s n f n n öncü müfrezesi de§ildir. Ayn zamanda örgütlüöncü müfrezesidir . En iyi, en ileri, en militan i³çi önderlerinin ve en ihtilalci ayd nlar n rastgele biraraya gelmi³ olmas , onlar n devrimci proletarya partisi gibi hareket etmelerine yetmez. Toplumun en devrimci unsurlar n n biraraya geli³inde bir parti niteli§inin bulunabilmesi için, bu biraraya geli³in gerçek anlamda örgütlü bir birli§i temsil etmesi gerekir. Örgütlü olmak demek, tepeden t rna§a, bütün birimlerinde hareketini uyumlu ve birbirine tutarl k lmak demektir. Biraraya gelmi³ i³çi önderleri ve ayd nlar n her biri kendi havas nda ya³ yor ve çal ³ yorsa, her birinin dü³üncesi farkl farkl ve izledi§i yollar birbirine özde³ durumda de§ilse, mücadelenin yürütülmesi için nas l karar al naca§ ve al nan kararlara nas l uyulaca§ belli de§ilse, herkes kendince özgür dü³üncesini ve özgür iradesini gerçekle³tirmek için bildi§i gibi hareket ediyor, bundan dolay da partide uyumlu bir çal ³ma ortam ve etkili mücadele yöntemleri geli³tirilemiyorsa, burada örgütlülükten sözedilemez. Parti, en alt kademeden en yukar daki merkez komitesine kadar, her militan n n ortak bir dünya görü³üne, birlikte mücadele etme azim ve kararl l § na sahip olmalar n ve bütün üyelerinin birbirine demirden bir disiplinle ba§lanmalar n gerektirir. Ancak böyle bir parti, proletaryan n devrimci mücadelesinin karma³ k sorunlar n çözebilir ve i³çilere önderlik edebilir. Ama parti, yaln zca öncü bir müfreze olarak kald § sürece de bu görevi yerine getiremez. Parti, öncü rolünü, ancak s n f n bütünü içinde, varl § n n bütün kökleriyle ona s k s k ya ba§l bir parça olabildi§i zaman yerine getirebilir. Bu, elbette partinin kendisini i³çi s n f yla bütünle³tirmek ad na onun geri ve burjuva ideolojisinin etkisinden kurtulamam ³ y § nlar n n pe³inden gitmesi, onlar n kabul edebilece§i geri bir çizgi izlemesi demek de§ildir. Daima ondan daha ileriyi görebilmeli, mücadelenin ileriki a³amalar n n bilgisini ve geli³menin getirece§i sonuçlar önceden görebilmeli, geri burjuva ideolojisinin etkilerinden tümüyle kurtulmal ve i³çi s n f üzerinde etkili olan burjuva siyaseti ile bütün ba§lar n tamamen koparm ³ olmal d r. Örne§in, i³çilerin ço§unlu§u herhangi bir burjuva partisinin demogojik propagandas na aldanarak, ya da ³u anda ba³ka bir alternatif bulamad § için burjuva partisinin pe³inden giderek siyasi tav r tak n yorsa, parti, i³çi s n f ndan kopmamak ad na bu ço§unlu§un yanl ³

37


e§ilimlerine boyun e§ecek de§ildir. Parti, i³çi kitlelerinden özellikle bu bak mdan ileri olmal d r, bu bak mdan i³çi s n f n n kalabal k kitlelerinin izledi§i bilinçsiz yoldan ayr bir yol izlemelidir. Böyle bir farkl l k, uzun bir süre devam edebilir. ³çi s n f , bütünüyle öncüsünün düzeyine yükselmedikçe, öncü ile y § nlar aras ndaki bu fark bulunmaya devam edecektir. Devrimci hareketin yükselme dönemlerinde düzene kar³ muhalif duygular besleyen pek çok ö§renci, memur, küçük esnaf, devrimci i³çi hareketinin etkisinde kalarak, devrimci komünist partisinin içinde yer almak isteyebilir. E§er bu durumda parti, y § nlarla birle³mek, y § nlardan kopmamak ad na, her ö§renciye, her muhalif ayd na, küçük esna ara ve her grevci i³çiye kap s n açarsa, kendisi ile y § nlar aras nda bulunmas gereken s n r silerse, yak n zamanda bu y § nlar n geri politik e§ilimleri, kapitalizme yaln zca geçici bir an için ve dönemin gere§i olarak duyduklar muhalefetin arkas na gizlenmi³ bulunan mülkiyet tutkunu dü³üncelerine kendisini teslim etme tehlikesiyle kar³ la³abilir. Bu durumda partiden art k i³çi s n f n n devrimci çekirde§i olma özelli§ini ta³ mas beklenemez.

3. Parti proletaryan n örgütlenmesinin en yüksek biçimidir Parti, i³çi s n f n n örgütlü müfrezesidir ama s n f n tek örgütü de§ildir. ³çi s n f , sendikalar, kooperati er, fabrika örgütleri, kad n ve gençlik örgütleri, kültür-e§itim gruplar , devrimci sava³ n çe³itli biçimlerini yürüten gizli-aç k örgütler, ve iktidarda ise e§er devlet örgütü gibi bir çok örgüte sahip olabilir. Bu örgütlerin hepsinin partiye ba§l olmas ya da do§rudan do§ruya partinin yönlendirmesi alt nda bulunmas gerekmez ve ço§u durumda da parti ile bu çe³itli örgütler aras ndaki ba§lar zay f ya da henüz kurulmam ³ durumda bulunabilir. Fakat ister partiyle ili³kili olsun, isterse partinin ad n bile duymam ³ olsun, bu örgütlerin hepsi, i³çi s n f n n bir ihtiyac ndan do§mu³tur ve s n f n kendisini yeti³tirmesi, haklar n korumas ve geli³tirmesi için gerekli ve yararl örgütlerdir. Ne var ki, bu örgütler, birbirinden kopuk olarak kald kça, s n f n yerel bir sorununu çözmek, bölgesel ya da belli bir üretim birimindeki haklar n korumak ve geli³tirmek için yararl olabildikleri halde, i³çi s n f n n burjuvaziye kar³ mücadelesinde topyekün ve birle³ik bir mücadeleyi kendi s n rlar n a³arak gerçekle³tiremezler. Zonguldak'taki bir i³çi okuma grubunu, Bursa'daki bir sendikaya; zmir'deki bir i³çi okuma grubunu, Adana'daki bir ba³ka i³çi kad n örgütüne ba§layan, onlar n mücadelesini birle³tiren ve aralar nda deney ve bilgi al ³-veri³ini sa§layan, onlar n mücadelesinin çe³itli eksikliklerini birbirleriyle dayan ³arak gidermelerini sa§layan ba§ nt lar kimin

38


arac l § yla ve hangi temeller üzerinde kurulacakt r? Farzedelim ki, bu ba§ nt lar, merkezi bir kad n örgütü taraf ndan, ama burjuvazinin isteklerine uygun olarak kurulmu³ olsun, ya da i³çilerin kendi aralar nda geli³tirdikleri kültür derneklerini, merkezi bir ³çi Kültür Dernekleri Federasyonu ama hükümetin ve burjuvazinin görü³leri do§rultusunda birle³tirmeye çal ³s n. Böyle birlikler, i³çilerin kapitalizm kar³ s ndaki birliklerinin sa§lanmas na hizmet edebilecek midir? Bu bir yana, bu örgütlerin kendi kurulu³ amaçlar na ula³malar sa§lanabilecek midir? ³çiler, kendilerini burjuvaziden ay ran üstün ve sa§lam nitelikleri tan mak, daha da geli³tirmek için kendi s n f ihtiyaçlar n n do§rultusunda kurduklar bu örgütleri, kendi elleriyle gene burjuvaziye teslim etmi³ olmazlar m ? Oysa bu örgütlerin kendi ba§ ms z amaçlar n n bulunmas ne kadar do§ruysa, tek bir büyük amaca ba§lanmalar ve bunun gerçekle³mesi için de ayn temel do§rultuda yürümeleri gerekti§i de o kadar do§rudur. ³te bu noktada, bu temel do§rultunun, bu ortak hede n ne olaca§ ve onun kim taraf ndan belirlenece§i sorulmal d r. Bu sorunun cevab tek kelimeyle Parti dir. Parti, ülkedeki i³çi s n f n n en iyi, en ileri unsurlar n , örgütçülükte ve mücadelede öne ç km ³ en yetenekli ve bilgili unsurlar n kendi bünyesinde toplamay ba³arabilmi³se e§er, i³çi s n f n n parti d ³ ndaki örgütlerini de tek bir temel do§rultuda, i³çi s n f n n burjuvaziye kar³ s n f sava³ n n do§rultusunda toplamay da ba³arabilecektir. Böylece, parti, proletaryan n de§i³ik alanlardaki birliklerini ve mücadelesini merkezile³tirirken, i³çi s n f n n çe³itli örgütlerini de, partiyi i³çi s n f n n çe³itli kesimlerine ba§layan araçlar halinde yeniden yaratm ³ olacakt r.

4. Parti ayn zamanda proletarya diktatörlü§ünün ayg t d r Parti, i³çi s n f n n yaln zca iktidar ele geçirme mücadelesinin bir arac de§ildir; ayn zamanda iktidar elde tutma ve komünist topluma kadar ilerletme mücadelesinin de en temel arac d r. Baz revizyonist ve anar³ist teorisyenler, i³çi s n f n n siyasi bir örgüte sahip olmaks z n da iktidara gelebilece§ini ve iktidar n sürdürebilece§ini söylerler. Hatta daha da ileri giderek, i³çi s n f n n partisinin i³çilerin iktidara gelmesini önleyen, onun yerine bir avuç bürokrat iktidara getiren bir ayg t oldu§unu iddia ederler. Burjuvazi, ülke ve dünya çap nda iktidar n , daima örgütlü bir gücün arac l § yla yürütür ve onun siyasi örgütleri, daima burjuvazinin profesyonel politikac lar n birarada toplayarak devletlerin yönetimini üstlenir. Kar³ m zdaki güç böylesine tepeden t rna§a örgütlüyken, ve bu örgütlülü§ünü biz sosyalizmi kurmaya ba³lad ktan sonra da uzun süre devam ettirmek için elinden gelen çabay harcamaya haz r ve

39


yeminliyken, bizim güçlü siyasi örgütlerden yoksun kalmam z n ne anlama gelece§i dü³ünülmelidir. Proletarya diktatörlü§ünü kurmak ve devam ettirmek için partiye ihtiyac m z vard r. Proletarya diktatörlü§ü, milyonlarca i³çi ve emekçiye sosyalizmin in³as için gerekli bilinç ve disiplini a³ lamak, küçük burjuva al ³kanl klara, mülkiyet dü³künlü§üne kar³ mücadele etmek, küçük burjuva s n f e§itmek ve de§i³tirmek için proleterlerin sa§lam ve çelikten bir örgüte sahip olmalar gerekir.

5. Parti, hiziplerin varl § ile ba§da³mayan bir irade birli§idir Proletarya partisinin önemli özelliklerinden biri de, onun iç birli§i ve demirden disiplinidir. Bu birlik ve disiplin, tek bir kaynaktan do§ar: parti üyelerinin gönüllü irade birli§inden. Proletarya partisinin demir disiplininden sözedildi§inde, baz lar onu burjuvazinin disiplin anlay ³ ile yönetilen bir komplo örgütü zannederler. Proletarya partisinde disiplin, yaln zca eme§in ahlak ilkelerini benimsemi³ parti i³çilerinin çal ³kanl § , fedakarl § , devrime, s n fa ve komünizm idealine ba§l l § n n sonucudur. Her parti üyesi, bütün bu yüksek de§erlerin anlam n bilir ve onlar koruyup geli³tirmenin bir görev oldu§una inan r. Kimse, bir i³çiyi, bir ayd n zorla parti üyesi yapmaz. Partiye üye olmak isteyen herkes, onun mücadelesine bütün hayat n adamaya haz r oldu§unu kabul ederek, kendi iradesiyle üye olur. Bir parti üyesi, kendisi için en büyük özgürlü§ün, parti disiplinine uymak oldu§unu, çünkü parti disiplinini yaratan ³eyin kendi iradesi oldu§unu bilir. Proletarya partisinin iç birli§inin sa§lam ve disiplininin demirden olmas , onun hiç bir konuda tart ³ma yapmad § , her karar n tepeden indi§i, parti içinde dü³ünce özgürlü§üne yer olmad § anlam na gelmez. Tam tersine, proletarya partisi, ele³tirinin, kir çe³itlili§inin bulunmad § yerde disiplinin de bulunmayaca§ n bilir. Çünkü, ele³tirinin ve de§i³ik kirlerin mücadelesinin bulunmad § yerde bilinç bulunmaz. Bilincin olmad § yerde, devrimci ruh, devrimci at lganl k, kararl l k ve mücadele azmi de bulunmaz. Stalin'in ³u sözü çok önemlidir: Ancak bilinçli bir disiplin demir bir disiplin olabilir. Proletarya partisinin bir tart ³ma kulübünden fark vard r. Elbette tart ³malar n bir yerde tamamlanmas ve ele³tirilerin sonucunun al nmas gereken bir an gelecektir. Çünkü proletarya partisi, her ³eyden önce, proletaryan n eylemci örgütüdür ve laftan çok i³ yapmak zorundad r. Tart ³malar n ve ele³tirilerin sonunda parti, karar a³amas na gelir. Kararlar, parti tüzü§ünde belirtildi§i gibi, az nl § n ço§unlu§a uymas biçiminde al n r ve bir kez al nd ktan sonra, art k yaln zca onun uygulanmas , en iyi, en do§ru, en kararl

40


biçimde yerine getirilmesi gerekir. Bu noktadan sonra tart ³ma, ele³tirilere devam etme, karara muhalif görü³lerde srar etme, proletaryan n disiplini ile ba§da³maz. Proletarya partisi, tart ³malar ve ele³tiriler s ras nda son derece esnektir ve tart ³malar n zengin geçmesi için gerekli bütün kap lar açm ³t r. Ama kararlar n uygulanmas s ras nda, art k yaln zca parti organlar n n ve parti militanlar n n ço§unlu§unun ald § kararlar tam bir kesinlikle uygulan r. Hizipçilik, i³te bu noktada ortaya ç kar. Tart ³malar ve ele³tiriler s ras nda farkl görü³ler ileri sürmü³ olanlar, bu ele³tiri ve farkl görü³lerini, kararlar n uygulanmas n n önünde engel haline getirmeye ve partinin kararlar n bo§untuya getirmeye çal ³ rlar. Di§er yandan hizipçilik, partinin tüzüksel organlar n n d ³ nda, özel grup ili³kileri olarak kendisini gösterir ve partinin açt § ele³tiri ve tart ³ma yollar n görmezden gelerek kendisine özgü tart ³ma platformlar , partiden ayr ve gizli görü³ geli³tirme çabalar olu³turur. Proletarya partisi, hizipleri ve hizipçi çal ³ma tarz n kendi bünyesini kemiren zararl bir kurt olarak görür ve bunlar n derhal giderilmesi için en sert tedbirlere ba³vurur.

6.

Parti

kendisini

oportünist

unsurlardan

ar nd rarak

güçlendirir Partideki hizipçili§in kayna§ , daima oportünist ve revizyonist görü³lere yatk n küçük burjuva ruh halinden ve s n f al ³kanl klar ndan kurtulamam ³ unsurlard r. Ço§u zaman, üyeler aras nda hangi görü³leri savundu§u aç k olmayan, partinin görü³ ve kararlar ndan hangilerine muhalefet etti§i belli olmayan, itirazc , pasif, tembel unsurlar, sa§a ya da sol a e§ilimli görü³lerini gizleyerek, f rsat kollarlar. Kendi görü³lerini gizleyip ço§unlu§un kararlar na kat l yormu³ gibi görünerek i³i idare etmeye çal ³ rlar. Partinin kendilerine sundu§u aç k tart ³ma ve görü³lerini savunma imkanlar n n üstünden atlayarak, her³eyin yolunda gitti§i izlenimini vermeye çal ³ rlar. Uluslararas komünist hareketin tarihi, bu türden sözde komünistlerin verdi§i zararlar saymakla bitirilemez. Komünist partisinin bu türden unsurlara kar³ mücadeledeki en güçlü silah ele³tiri ve özele³tiridir. Mücadele süreci içinde, her komünist partisinin büyük ya da küçük hatalar olmu³tur ve bundan sonra da hiç bir ülkenin komünist partisi hata yapmaktan kaç namayacakt r. Geçmi³te, Büyük Ekim Sosyalist Devriminin önderi Bol³evik Partisi de bir çok hatalar yapm ³, ama hatalar n n düzeltilmesi ve tekrarlanmamas için büyük bir devrimci enerjiyle mücadele ederek proletaryan n iktidar mücadelesini ba³ar ya ula³t ran en önemli faktör olmu³tur. Bütün devrimci komünist partiler, hatalar na kar³ daima ilkeli, aç k ve

41


dürüst bir tav r tak nmak, hatalar n üstünü örtmemek ve ileriye bakmak zorundad rlar. Hatalar gizlemek, hatalar ba³ar ym ³ gibi göstermek veya hiç hata yapmam ³ gibi davranarak kendisini yenilemeye çal ³mamak, küçük burjuvaziye özgü bir davran ³ ve ahlak özelli§idir. ³çilerin komünist partisi ise, hatalar konusunda da eme§in dürüstlük ve ahlak prensiplerine sahiptir. yi bir i³çi, iyi bir emekçi, nas l ürünün niteli§ini daima yükseltmek, daha iyi, daha üstün özellikler ta³ yan ürünler ç karmak için geçmi³teki yanl ³lar n düzeltmeye, eksikliklerini gidermeye gayret gösterirse, dünyay de§i³tirmek için yola ç km ³ komünist partisi de, att § her ad mdan sonra geriye dönüp bakarak ilerlemesini sa§layacak daha ba³ar l , daha üstün nitelikli i³ler yapmas için kendisine yolu açacak olan de§erlendirmeler yapar. Parti gibi, partililer de, kendileriyle i³leri s ras nda daha ileriye, daha do§ruya ve daha yüksek nitelikte i³lere ula³mak için kendi geçmi³ini ele³tirici bir gözle de§erlendirmek zorundad r.

Ele³tiri ve özele³tirinin ba³l ca özellikleri:

2

Ele³tiri ve Özele³tiri, Devrimci ve De§i³tirici Olmal d r:

Günlük dilde ele³tiri kelimesi, herhangi bir sanat eserinin, bir insan n davran ³ n n, bir politik olay n vs. eksi§ini, fazlas n göstermek, yanl ³lar n , do§rular n , güzelli§ini çirkinli§ini bulup aç §a ç karmak için yap lan i³ anlam nda kullan l r. Yeryüzünde insan n tarihsel eylemini Marks, de§i³tirici ve dönü³türücü özelli§ini, gözönünde tutarak devrimci bir ele³tiri olarak adland rm ³t . Ele³tiri'nin bu kök anlam na ba§l olarak onun temel niteli§inin olumlu geli³menin yolunu aç c bir de§i³tirme eylemi oldu§unu söyleyebiliriz. K saca, Marksizmin dilinde ele³tiri, genel olarak devrimci tarzda de§i³tirmek demektir. Özel olarak Marksist partilerin ve öteki i³çi organizasyonlar n n faaliyetlerinde kusurlar ortadan kald rma, hatalar bulup ç karma ve düzeltme yöntemidir. Proletarya idealinin ba³ar ya ula³mas n n özele³tiriye ba§l oldu§unu ve özele³tirinin proletarya faaliyetinin bir karakteristi§i oldu§unu ilk defa belirten Marks't r. Ele³tiri ve özele³tirinin Marksist parti içinde ve bir Marksist-Leninistin bütün hayat bak m ndan anlam ve de§eri çok büyüktür. Çevresinin yoz, adil olmayan, e³itsizli§i kendi varl § n n ko³ulu olarak gören geri özellikleri kar³ s nda bunun de§i³mesini dü³ünen ki³inin tavr ilk anda bir ele³tiri tavr d r. Burjuvaziye kar³ mücadele, önce bir ele³tiri biçiminde, bir ba³ka deyi³le ele³tirinin burjuvaziye kar³ bir silah olarak kullan lmas yla ba³lar. Sonra, burjuvazinin dünyas n n yaln zca iyi dü³ünceler, do§ru öneriler, parlak idealler getirmekle y k lamayaca§ görüldü§ünde art k ele³tiri silah n n yerini, silahlarla yap lan pratik ele³tiri al r. Dü³üncenin eylem halini almas , ele³tirinin en yüksek noktas d r.

42


Bu bak mdan ele³tiri ve özele³tiri, eski ile yeni aras ndaki mücadelenin özel bir biçimidir. Öyleyse, devrimci olmayan bir tutumun, devrimci olmayan bir dü³üncenin ele³tiri özelli§i ta³ d § bile söylenemez. Bu ele³tirinin ilk ve temel özelli§idir: Ele³tirici, devrimci ve ilerletici olmal d r. Durumu daha da geriye götüren, y k lmakta olan n ve y k lmas gerekenin güçlenmesine ve ilerlemenin önünün t kanmas na yol açan dü³ünce ve tav rlar, ele³tiri niteli§i ta³ mazlar.

2

Gerçe§in bulunmas na hizmet etmelidir:

Ele³tirinin içermesi gereken ikinci temel özellik nesnel ve gerçe§e dayal olmas d r. Marksist-Leninist parti, bütün eylem ve dü³üncelerinde, gerçe§i yaln zca gerçe§i kendisine ç k ³ noktas olarak al r. Onun bütün hayat , somut ve gerçek olan yakalamaya, de§i³tirmeye ve i³çi ve emekçi kitlelere, yalana bo§ulmu³ burjuva dünyas n n gerçek yüzünü göstermeye adanm ³t r. Yaln z bu özellik bile, gerek partinin dünya kar³ s ndaki devrimci-ele³tirel tavr nda, gerekse kendi hatalar na kar³ ele³tirisinde gerçekten ayr lmamas n ³art ko³ar. Ele³tiri, yaln zca gerçe§e dayanmakla kalmamal , ayn zamanda üstü örtülü kalm ³, görülememi³ gerçekleri de aç §a ç karmaya yard mc olmal d r.

2

Aç k, Dürüst ve Do§ru Olmal d r:

Ele³tiri, üstü örtük, imal ve dolambaçl olmamal d r. Komünizmin ilk büyük bildirgesi olan Komünist Manifesto , komünistlerin hiç bir ko³ul alt nda görü³lerini aç kça ortaya koymaktan çekinmeyeceklerini söyleyerek, hem burjuva ikiyüzlülü§üne kar³ proleter aç kl k ve cesaretin ilkesini dile getirmi³tir, hem de komünist dü³üncelerin sa§laml § hakk nda aç k bir güven ortaya koymu³tur. Bu ayn zamanda, aç kça savunulamayan, ba³ka görü³lerin arkas na saklanarak ifade edilen görü³lerin komünist nitelikte olamayaca§ anlam na da gelir.

2

Ba³l ca amac hatalar , eksiklikleri ve zay f noktalar ortaya ç karmak

ve yok etmek olmal d r: ...Parti ruhunun y k lmas na, sovyet iktidar n n gözden dü³mesine, i³çi s n f n n silahs zland r lmas na, kadrolar m z n harap edilmesine, yozla³ma üzerine lafazanl §a götüren bir özele³tiri istemiyoruz. Bize yabanc , y k c , anti-bol³evik özele³tiri ile, Parti ruhunu geli³tirme, Sovyet iktidar n sa§lamla³t rma, in³a çal ³mam z iyile³tirme, ekonomi kadrolar m z güçlendirme, i³çi s n f n silahland rma hede ni güden bizim, bol³evik özele³tirimiz aras nda kesinlikle ay r m yap lmal d r. Stalin

2

Hata ve yan lg lar nedenleriyle, ba§ nt lar yla ve sonuçlar yla birlikte

ele almal , nas l düzeltilece§ine dair iyi dü³ünülmü³, do§ru ölçütlerle kurul-

43


mu³ bir plan da beraberinde getirmelidir.

2 Engelleyici 2

ve da§ t c de§il, yol aç c , birle³tirici ve ilerletici olmal d r.

Hizipçili§e kapal olmal d r:

Parti, kendisini hiziplerin varl § ile ba§da³mayan bir bütün olarak tan mlam ³t r. Ele³tiri ve özele³tirinin proleter demokrasinin ilkelerine uygun tarzda yürütülmesi, hizipçi faaliyetlerin önüne geçmekte en güvenli silahlardan birisidir. Hizipçilik, proletaryan n öncü örgütü içinde, ayr bir örgüt yaratmak, merkezi i³leyi³i bo§untuya u§ratmak ve parti kararlar n geçersiz k lmak, örgütü ve kadrolar zay atmak için ele³tiri-özele³tiri silah n yozla³t rmakla i³e ba³lar. Hizipçili§in ele³tiri özele³tiri silah n partiye kar³ kullan lan bir araç haline çevirmesini önlemenin yolunu Lenin ³öyle göstermi³tir:

Partinin eksikliklerinin kesinkes gerekli olan ele³tirisi öyle ele al nmal d r ki, getirilen her pratik öneri, mümkün oldu§u kadar aç k bir biçimde derhal, sürüncemede b rak lmaks z n, görü³ülmek ve karara ba§lanmak üzere Partinin ilgili yerel ya da merkezi yönetici organ na sunulmal d r. Ele³tiri getiren herkes, ayr ca, ele³tirinin biçiminde, dü³manlarla çevrili Partinin durumunu gözönüne almak zorundad r. Partinin genel çizgisinin tahlili, ya da pratik deneyimlerinin özetlenmesi, kararlar n uygulanmas n n denetimi, hatalar n düzeltilmesinin yöntemlerinin incelenmesi, vb. herhangi bir 'platform' temelinde olu³an gruplar n ön toplant lar n n konusu haline gelemez; tam tersine bunlar, yaln zca do§rudan do§ruya bütün partili yolda³lar n tart ³mas na sunulmal d r. ... ele³tirilerin, proletaryan n s n f dü³manlar na yard m edecek biçimler almas na izin vermeksizin somut yap lmas için sürekli çaba sarfedilmelidir.

44


Bölüm 7

Strateji ve taktik

Her i³çi, her emekçi, ürünüyle kendisi aras nda bir çok alet, edavat bulundu§unu bilir. Demiri dövmek, ta³ oymak, tarlay ekip biçmek için, elimizden, gövdemizden ba³ka araçlar kullan r z; üzerinde i³ yapt § m z, de§i³tirip dönü³türdü§ümüz bir ürün haline getirdi§imiz nesneleri kendi amac m za, iste§imize uygun hale getirmek için, araçlarla, aletlerle çal ³ r z. Hayvanlar ve böcekler de bazen bize birer üretici gibi görünürler. Köstebek tüneller kazar, ar petek yapar, örümcek a§ örer. Ama üretici insanla böcek aras nda bir fark vard r: üretici ürüne son biçimini vermeden önce, onu kafas nda son ³ekliyle tasarlar ve i³ daha elde ba³lamadan önce, kafada biter. Köstebek, ar , örümcek, yapt klar i³in sonunda ne ç kaca§ n bilmeden, içgüdüleri onlara neyi emrediyorsa onu yaparlar. Oysa insanlar ba³ka türlü çal ³ rlar. Mimarlar, en büyük binalar n, devasa ³ehirlerin yap lmas na giri³meden önce, planlar, maketler yaparlar. Ortada daha tek bir kaz lm ³ toprak parças yokken, binalar n, yollar n bitmi³ hali mimar n projelerinde görünür. Makina mühendisleri, yapacaklar makinalar n önce bir modelini yapar ve onun i³leyi³ine bakarak henüz makina ortada yokken onun bitti§i zaman nas l çal ³aca§ n ve hangi i³levleri yerine getirece§ini tam olarak görürler. Tasarlayarak i³ yapmak, insan n bir özelli§idir. Bir ihtiyac n kar³ lanmas için hangi maddeyi hangi araçlarla i³leyerek hangi biçime sokaca§ m z dü³ünür sonra belli bir s raya göre i³i yürütür, maddeyi i³ler, de§i³tirir ve kendi amac m za uygun ve amac m za elveri³li hale getiririz. ³i, dü³ünülmü³, bir bütün olarak tasarlanm ³ olarak ele al p aç kça tan mlanm ³ hede er do§rultusunda ardarda gelen ve birbirini tamamlayarak ilerleyen i³ler, i³lemler dizisi halinde yürütmeye, her ad mda kullan lacak uygun araçlar seçmeye planl çal ³ma denir.

45


Devrimci Komünist Partisi, toplumsal hareket üzerinde i³ yapan, toplumun de§i³tirilmesi için bu hareketi bir hammadde olarak ele alan ve proletaryan n son amac na ula³mas için çe³itli araçlar yaratan ve kullanan özel türde bir i³çidir. Toplumsal hareket de, basit de§il, özel türde bir hammaddedir. Çok karma³ k ve çe³itli unsurlardan olu³mu³tur ve bu unsurlar n herbiri ço§u zaman birbirleriyle çeli³ir, birbiri üzerinde beklenmedik etkiler yaparak birbirinin hareketini de§i³tirir, ya da sapt r r. Demircinin dövdü§ü demir gibi, örsün üzerinde sakin sakin durmaz. Canl , hareketli ve de§i³kendir. Partiyi, sürekli kendi hareketini izlemeye, de§i³ikliklere göre yeni araçlar bulmaya ve vuru³lar n de§i³tirmeye zorlar. Parti i³çi s n f n n iktidara gelebilmesi, sosyalizmi kurabilmesi için toplumun hareket halindeki bütün güçleri üzerinde etkili olmaya, onlar yönlendirmeye ve kendi amaçlar na uygun olarak hareket etmelerini sa§lamaya çal ³ r. ³çi hareketinin d ³ nda, ona mütte k olabilecek unsurlar seçmek ve her birini kendi amaçlar yla bütünle³ecek biçimde ili³kiye sokmak, ba³l ca sorunudur. Örne§in, köylülük, ulusal sorun, uluslararas i³çi hareketi ve küçük burjuva hareket, gençlik ve kad n hareketleri, ayd n muhalefeti vs. vs. her biri ço§u zaman birbirinden kopuk olarak hareket eden ve birbirleriyle tek bir hedef do§rultusunda birle³tirilmeleri gereken toplumsal unsurlar, i³çi s n f partisinin eylemiyle düzenlenmeyi, birle³tirilmeyi bekler. Parti, ancak uygun güçleri, uygun zamanda do§ru hedefe yöneltmekle zaferler elde edebilir. Demek ki, yaln zca hede n do§ru seçilmi³ olmas yetmez, o hedefe vurmaya yetecek bir güç toplam ³ olmak, ya da az kuvvetle zay f noktaya vurarak üstünlük sa§layabilecek yollar da bulmak gerekir. Vurucu gücün elveri³li araçlarla donat lm ³ olmas , vuru³ zaman n ve yerini iyi ve do§ru seçmi³ olmas gerekir. ³te proletarya partisinin bütün bu planl çal ³mas n n iki temel yan n strateji ve taktik olu³turur. Strateji, bir partinin teorisinde ve program nda dile gelir. Bu anlamda ele al nd § nda, program, temel bir amac ortaya koyar ve bu amaca ula³mak için mevcut hammaddeyi ve onu i³leyecek araçlar , tespit edilmi³ hede ere göre örgütlemek ve seferber etmek için gerekli süreçleri çözümler. Ancak bu, elbette burada söylendi§i kadar basit ve dar bir i³ de§ildir. Her program, önce amac n üzerinde gerçekle³ece§i maddi zeminin özelliklerini tan mak zorundad r. Proletarya partisinin temel amac sosyalizmi kurmak, yani bir toplumsal ve siyasal devrimi gerçekle³tirmek oldu§una göre, bunun maddi zemini, ülkenin üretim tarz d r. Üretim tarz üzerinde ³ekillenmi³ s n f ili³kileri, s n ar n birbirine göre durumu, çeli³melerin içeri§i ve bunlardan kaynaklanan toplumsal hareket biçimleri ve toplumsal hareketlerin geli³me do§rultusu, partinin strateji ve takti§inin do§ru tespit edilmesi için elde edilmesi gereken ilk maddi bilgilerdir. Parti, bu çözümlemelere dayanarak, her alandaki mücadelesini birbirine ba§layan ve ... (eksik) !!! (sayfa 68,69)

46


Bölüm 8

Taktik

Stratejiyi Gerçekle³tirmek çin Kavranacak Özel Halka Bir sava³ta, temel hedef, dü³man kuvvetlerinin ortadan kald r lmas ve sava³a yön veren siyasetlerin koyduklar amaçlar n gerçekle³tirilmesidir. Örne§in bir ülke, bir ba³ka ülkeden toprak talep ediyorsa, talep etti§i topraklar ele geçirdi§inde stratejik hedef gerçekle³mi³ demektir. Fakat, topra§ n elde edilmesi için bir ülkeyle girilen mücadele, bir çok a³amadan geçer ve birçok ba³ka yan çal ³mayla desteklenerek yürütülür. Önce ülkeler aras nda diplomatik görü³meler yap l r. Sava³ arac na ba³vurulmadan önce ba³ka yollar denenir: devletler, birbirlerini ba³ka araçlarla s k ³t rmaya, birbirlerine kar³ ba³ka ekonomik ve siyasi kozlar kullanmaya, uluslararas planda birbirlerine kar³ güç toplamaya, kendilerine destek verecek ya da kar³ koyacak ba³ka ülkelerin durumlar n de§i³tirmeye, onlar n bir k sm n yanlar na çekmeye çal ³ rlar, kendi halklar n böyle bir talebin hakl l § ya da haks zl § konusunda ikna etmek için propaganda yaparlar, sürekli olarak son hede n gerçekle³tirilmesi için kuvvet biriktirirler. Kabaca, temel hede n gerçekle³tirilmesi u§runa bir çok ara i³ yaparlar, ara a³amalardan geçerler. ³te stratejinin gerçekle³tirilmesi için yap lan bu ara i³lerin, geçilen ara süreçlerin her birine; ya da birkaç n n toplam ndan meydana gelen tutarl bütüne, TAKT K denir. Taktikler, stratejinin genel amac na, genel yap s na uygun olarak seçilmeli, her yerine getirilen taktik, stratejik hede n gerçekle³mesi yolunda at lm ³ bir ad m olmal d r. Yanl ³ seçilmi³ bir taktik, stratejik hedefe giden yolu uzatabilir, ya da ciddi engeller ç kararak yenilgiye yol açabilir. yi planlanm ³ bir stratejiye sahip olmak demek, onu gerçekle³tirecek bütün ara i³lerin, ara araçlar n, yani

47


taktiklerin de inceden inceye planlanmas demektir. Bu yüzden, her taktik, kendi içinde bir strateji özelli§i ta³ r. Yukar daki örne§e dönelim. Bir ülke, di§erinden toprak talep ediyor: Bunun için kom³u di§er ülkelerin deste§ini sa§lamak, baz lar n tarafs zla³t rmak, ya da di§er ülkelerden dü³man ülkeye gelecek yard mlar önlemek istiyor. Bu bir taktiktir. Çünkü stratejinin, yani temel çeli³menin çözülmesine yönelik genel program n bir parças n gerçekle³tirmeye yöneliktir. Ba§ ms z bir amac yoktur, genel bir amaca ba§ ml d r. Ama kendisi de ayr bir bütünlü§e, kendisine göre özel araçlara ve süreçlere sahiptir. Dolay s yla onun da kendisine özgü bir temel çeli³mesi, bir temel hede vard r. Bu bak mdan her taktik, ayn zamanda genel stratejiden ayr olarak kendi içinde bir strateji nin sahip oldu§u bütün özellikleri gösterir. Bir strateji nas l genel, kapsaml bir planlamaya dayan rsa, ayn ³ekilde taktik de, kendisinin gerçekle³mesi için gerekli araçlar n, nesnelerin, insan gücünün, düzenli ve sistemli kullan lmas n sa§layacak bir planlamaya ihtiyaç gösterir. Bu, takti§in küçümsenmemesi gerekti§ini, onun gerçekle³tirilmesinin de stratejik bir titizli§in ve ayr nt l çal ³man n yerine getirilmesine ba§l oldu§unu görebilmemiz için önemlidir. Strateji, genel ve temel bir sorunun çözümünü kendisine esas ald § için, bir ba³ka deyi³le temel bir çeli³menin çözümünü esas ald § için, toplumsal süreçte o temel çeli³me de§i³medikçe de§i³mez. Ne var ki taktikler böylesine kat de§ildir. Taktikler, her an de§i³en duruma uygun olarak de§i³ebilme esnekli§ine sahip olmal d r. Stratejinin temel ald § çeli³me, binlerce küçük, de§i³ken ve hareketli çeli³meden örülmü³tür ve bunlar, stratejik temel çeli³menin de§i³mesine yol açmayacak biçimde s k s k de§i³iklik gösterebilirler. Bu bak mdan taktik, kendisinin çözmekle yükümlü oldu§u çeli³melerin hareketini izlemeli ve onlar n de§i³melerine uygun olarak de§i³iklikler göstermelidir. Strateji ve taktik sorunlar , ba³l ca üç temel problemin çözümlenmesi üzerinde incelenirler. Bunlar, kuvvet, hedef ve araç't r. Bir stratejinin ya da takti§in uygulanabilmesi için, her ³eyden önce, hede n do§ru seçilmesi, hede vurmak için gerekli araç ve gereçlerin sa§lanmas ve bu araçlar kullanabilecek, yönetebilecek bir kuvvetin elde tutulmas gerekir. yi bir program ve plan, bu üç unsur hakk nda sa§lam ve gerçekçi bir de§erlendirme yap larak kurulabilir.

48


Bölüm 9

Kuvvet Analizi

Bir eylemin gerçekle³tirilebilmesi, toplumsal bir etkinin yarat labilmesi veya herhangi bir alanda bir örgütlenmenin sa§lanabilmesi, daima küçük ya da büyük çapta bir çat ³man n ortaya ç kmas , birçok çeli³menin çözülmesi demektir. Her çat ³ma, her çeli³me, en az iki kar³ t kutup aras nda özel türden bir ili³kidir ve daima kutuplar aras nda, bir kuvvetler kavgas olarak kendisini gösterir. Öyleyse, toplumsal çal ³maya ba³laman n ilk ko³ulu, çal ³man n yap laca§ alan üzerindeki kar³ t (ana) s n ar n genel kuvvet durumunun bilinmesidir. ster küçük bir mahallede, bir köyde olsun, isterse, ülke ya da dünya çap nda olsun, her siyasi toplumsal etki, insan topluluklar üzerinde bir etki olarak gerçekle³ir. Bir s n f n siyasetinin kuvvetinin, ilk olarak nüfusun ne kadar n , hangi derecede etkileyip yönlendirdi§i ile ölçülmesinin nedeni budur. Bu bak mdan, kendisini gelecekteki bir çat ³maya göre düzenleyen her çal ³ma, kendi kuvvetleriyle kar³ t kuvvetler aras nda bir k yaslamayla i³e ba³lar ve bütün çal ³mas boyunca, kendi kuvvetlerini art rmaya çal ³ rken, kar³ t s n ar n kuvvetlerini s n rlamaya, eksiltmeye ve ortadan kald rmaya gayret gösterir. Strateji ve takti§in ilk ad m kuvvet analizidir.

2 Kuvvetlerin Niceli§i: Her kuvvet, her ³eyden önce, bir nicelik de§eri ta³ r. Seferber edilen ya da edilecek olan insanlar n ve araçlar n say sal durumu, klasik sava³larda oldu§u gibi, modern sava³ taktiklerinde de, politik sava³larda da önemli olagelmi³tir ve bugün de önemini korumaktad r. Burjuvaziyle bizim aram zdaki sava³ n da en önemli yanlar ndan birisini, toplumsal güçlerin ne kadar n burjuvazinin, ne kadar n bizim denetledi§imiz ve yönlendirdi§imiz sorunu te³kil etmektedir. Somut olarak meseleyi ³öyle koyabiliriz: Gerçekte proletarya ve di§er

49


emekçi s n ar, her toplumda nüfusun büyük bir ço§unlu§unu olu³tururlar. Her toplumda sömürücü s n ar mutlak olarak az nl ktad r. Fakat buna ra§men onlar, bütün ekonomik zenginli§in ve siyasi iktidar n sahibidirler. Bunun bir çok nedeni vard r. Konumuzla ilgili olan yan bak m ndan, burjuvazinin büyük bir nicelik gücünü kendi denetimi ve yönlendirmesi alt nda tutu³unu nedenlerden birisi olarak sayabiliriz. Bir avuç burjuva milyonlarca i³çi ve emekçiyi, ba³ta devlet olmak üzere, yüzlerce ve binlerce örgütü arac l § yla, denetliyor ve yönlendiriyor. Bu örgütler aras nda, burjuvazinin siyasi partileri, sar sendikalar, esnaf dernekleri, irili ufakl binlerce ba³ka türden dernek, burjuvazinin egemenli§inin sa§lamla³mas ve devam etmesi için faaliyet gösteriyor. Di§er yandan burjuvazi, nüfusun büyük ço§unlu§unu, kendi dünya görü³ünün etkisi alt nda tutmak, onlar n kendileri için dü³ünmelerini ve davranmalar n , engellemek için, bas n ve yay n organlar n kullan yor. Radyo, televizyon, gazeteler, her gün, her saat, burjuvazinin görü³lerini halka ve i³çilere dayat yor, onlar n burjuvalar gibi dü³ünmesine, burjuvalar gibi hareket etmesine yol açacak etkiler yay yor. Böylece, az say da burjuva, çok say da i³çi ve emekçiyi, kendilerinin bir eklentisi, kendi dünyalar n n bir parças halinde elinde tutabiliyor. Asl nda farkl bir dünyan n insanlar olan i³çiler ve emekçiler, burjuva dünyas n n nicelik unsuru olarak tutsak edilmi³ bulunuyor. Ve s n f mücadelesinin önemli bir yan n , bu yüzden bu niceli§in tersine çevrilmesi, asl na, özüne uygun hale getirilmesi olu³turuyor. Kuvvetlerin niceli§i kavram , yaln zca insanlar n say s n de§il, araçlar n say s n da içerir. Örgütler, silahlar, mücadelenin çe³itli di§er araçlar bak m ndan da çal ³ma alan n n durumu çözümlenmelidir. Nicelik bak m ndan de§erlendirilecek unsurlar n büyük bölümü maddi güçler ve maddi imkanlar s n f na girerler.

Kuvvetlerin Niteli§i: E§er devrim ve kar³ devrim güçleri aras ndaki k yaslamada önemli ve etkili olan unsur, nicelik olsayd , büyük bir ihtimalle, devrim hiçbir zaman zafer kazanamazd . Çünkü burjuvazi, çat ³man n esas unsurlar üzerinde, yani, silah, örgüt, denetlenen ve yönlendirilen insan say s bak m ndan, devrimin güçleri kar³ s nda hemen hemen her zaman üstün durumdad r. Çünkü burjuvazinin gücü, yaln zca tek bir ülkedeki sermayesiyle, tek bir ülkedeki ordusuyla ve tek bir ülkedeki devlet örgütlerinin imkanlar yla s n rl de§ildir. Burjuvazinin gücü uluslararas niteliktedir. Bir ülkedeki i³çi devrimi dünyadaki bütün bur-

50


juva devletlerini ilgilendirir ve uluslararas bir kuvvet kullan m yla bu devrimi bast rmak için ellerinden geleni yaparlar. Sermayenin uluslararas bir gücü, uluslararas ba§lant lar ve uluslararas direnme gücü vard r ve bu bir devrimle bir ülkede yenilgiye u§rat lan burjuvazinin direnme gücünü on kat art ran kaynaklar olu³turur. Demek ki, her ülkedeki tek tek burjuva devletlerin, tek tek sermaye miktarlar n n ötesinde, burjuvazinin maddi kuvveti, devletlerin ve sermayelerin uluslararas nitelikteki birli§inden de beslenmektedir. Bir devrimci kalk ³ma s ras nda, burjuvazinin ulusal ve uluslararas çaptaki kuvvetini hesaplarken gözönünde bulundurulmas gereken en önemli özelliklerden birisi, onun kuvvet kaynaklar n olu³turan ba§lant lar n yerinde durup durmad § d r. Ekim Devrimi s ras nda, Lenin, burjuvazinin uluslararas gücünün bölünmü³, birbirine dü³mü³ ve birbirine kar³ t ç karlar etraf nda kutupla³m ³ olmas n , devrimin ba³ar ko³ullar ndan birisi olarak de§erlendirmi³tir. Burjuvazinin gücünün bir di§er kayna§ , toplumun üretim tarz n n yaratt § toplumsal al ³kanl klard r. Bunlar, kapitalizmin ili³kilerinden do§arlar ve yukar da da de§indi§imiz gibi, burjuvazinin bütün propaganda olanaklar yla toplum içinde yerle³ik ve sa§lam kaleler durumuna getirilirler. Kapitalizmin ba³l ca yap ta³lar ndan birisi olan küçük üretim, yayg n ve etkili bir burjuva üretme kayna§ d r. Lenin'in deyi³iyle, küçük üretim, her gün, her saat kendili§inden ve y § n halinde kapitalizmi ve burjuvaziyi do§urmaktad r. Bütün bunlar kar³ s nda, proletaryan n zafer kazanmas n n imkanlar nelerdir? Bu büyük dünya burjuva ordusu na kar³ , proletaryan n nitel güçleri nelerdir? Proletaryan n nitel güçleri, hiç bir ülkede haz r biçimde ve kendili§inden do§mu³ olarak bulunmaz. Bu uzun ve zahmetli bir s n f mücadelesi içinde ad m ad m in³a edilecek, ad m ad m yarat lacak bir ³eydir. Bunlar n ba³ nda, proletaryan n öncüsünün s n f bilinci, kendini devrime adama azmi, sa§laml § , özverisi ve kahramanl § gelir. Proletarya partisinin kuvvetinin ikinci kayna§ , en geni³ emekçi y § nlarla, i³çi s n f n n milyonlarca kitlesiyle kurdu§u ba§, sa§lam ili³kiler ve y § nlar içinde erimi³ olmas d r. Üçüncüsü, öncü taraf ndan uygulanan siyasetlerin, strateji ve taktiklerin do§rulu§u ve bunlar n do§rulu§unun y § nlar n kendi deneyleri içinde s nanm ³ ve kabul edilmi³ olmas d r. Ve nihayet, proletarya da, burjuvazi gibi, henüz geli³memi³ ve birle³memi³ de olsa, uluslararas bir orduya sahiptir. Hangi ulustan olursa olsun, bütün dünya i³çilerinin ortak bir davaya, sosyalizm davas na ba§lanm ³ olmas , uluslararas burjuvazinin emperyalist sömürüsüne kar³ koyan ve ç karlar ve he-

51


de ayn olan bir i³çiler ordusu yaratacakt r. Ve bu dünya çap ndaki proleter güç, gerek tek bir ülkedeki i³çi devriminin gerekse bütün dünya çap ndaki i³çi devriminin gerçekle³mesinin öz gücüdür. Günümüzde, dünya komünist hareketi taraf ndan ve pek çok ülkedeki karde³ devrimci komünist partileri taraf ndan temsil edilen de§i³ik uluslardan proleterlerin birle³ik ve tek bir i³çi dünyas na yönelmi³ bulunan mücadelesi, her ülkedeki i³çi devriminin en sa§lam dayanaklar ndan birisidir. Bütün bunlar, proletarya partisinin devrimci deney zenginli§iyle, teorik sa§laml § yla, uluslararas komünist hareketin deneylerini özümsemi³ olmas yla da ba§l d r. Bunlar n tümünün üzerinde de proletarya partisinin sa§lam bir proleter çekirdek halinde, eksiksiz bir disipline ve çal ³ma gücüne sahip olarak kurulmu³ olmas , proletaryan n nitel kuvvetlerini olu³tururlar ve proletaryan n as l üstünlü§ü buradad r. Proletaryan n zaferinin garantisi bu unsurlar n yeterince sa§lam, dayan kl ve soluklu olmas na ba§l d r.

52


Bölüm 10

Hedef Analizi

Bir strateji ve takti§in ba³ar s n n en önemli ko³ullar ndan bir di§eri, vuru³ yönünün do§ru seçilmesidir. Vuru³un nereye yap laca§ , kendili§inden i³çi ve emekçi halk hareketlerinde ço§u kez do§ru seçilemez. Ayr ca burjuvazi i³çi ve emekçi y § nlar n n, muhalefetini, ³iddetini ve öfkesini kendi üzerinden uzakla³t rmakta, ba³ka yönlere çekmekte, tek kelimeyle hedef ³a³ rtmakta çok ustad r. Devrimci proletaryan n eyleminin ba³l ca hede eri, burjuvazinin kar³ devrimci kurumlar , ili³kileri ve etkileridir. Bunlar aras nda hangilerinin o andaki vuru³un gerçek hede olaca§ na karar vermek için, uluslararas proleter eylemin yüz y ll k deneyleri baz k staslar ortaya ç karm ³t r. Bunlar özetle ³unlard r:

2

Seçilen hedef, en çok say da i³çi ve köylüyü, gençli§in büyük k sm n , halk n büyük bölümünü kendine çekebilmelidir.

2

Seçilen hedef, egemen s n ar aras nda bölünmeler ve çat ³malar yaratabilmeli, onlar n birli§ini parçalayabilmelidir.

2

Seçilen hedef, sosyalizme ilerleyen i³çi s n f n n yolunu açmal , sa ar n geni³letmeli, ve en geri i³çi tabakalar n da ileri i³çilerin sa ar nda yer almaya çekmelidir.

2

Seçilen hedefe yap lan her vuru³, elle tutulur sonuçlar do§urmal , hareketin ilerlemesine, yeni mevzilerin ele geçirilmesine, i³çilerin ve halk n güven ve azminin artmas na yard m etmelidir. ³çilerle halk n, partiyle olan ba§lar n ve ili³kilerini geli³tirmelidir.

2

Seçilen hedef, az say da kuvvetle en fazla say da etkinin do§mas n sa§layacak yap da olmal d r.

53


Bir eylemin kendisine seçti§i bir hedef, her zaman bu özelliklerin hepsini mutlak olarak ta³ mayabilir. Baz özellikler ya hiç bulunmaz ya da istedi§imiz ölçüde bulunmaz. Ama bir eylemin, takti§in, ya da stratejinin ba³ar l say labilmesi için, bu ko³ullardan en az bir kaç tanesini, zararlar m z kar³ layacak ölçüde yerine getirmi³ olmas ³artt r. Ne var ki proletarya eyleminin vuru³ yönünü, hede ni her zaman kendisi seçmek ³ans na sahip de§ildir. Ço§u kere s n f dü³man , proletaryay ve emekçi halk , kendi dayatt § hede ere kar³ sava³maya zorlayabilir. Bu noktada, proletaryan n öncüsü, eylemini gene bu ko³ullar sa§layacak biçimde düzenlemeye, kar³ s na dikilmi³ hede n zay f ve kuvvetli yanlar n ay rarak güçlerini en zay f noktaya toplamaya ve onu ya tümüyle ku³at p imha ederek, ya da mevzi mevzi gerileterek yenilgiye u§ratmaya çal ³ r. Burada görülen özellik, strateji ve takti§in, bütün unsurlar n n bize ba§l olmad § d r. Devrimci proletarya, her³eyi, her unsuru, dövü³me zaman n , dövü³me imkanlar n ve hede erini her zaman kendi istedi§i gibi düzenleyemez. Bu yüzden, strateji ve taktiklerin mümkün oldu§unca esnek ve çok yönlü düzenlenmesi gerekir ama, bütün olasd klar hesap ederek ayr nt l bir biçimde önceden haz rlanmas imkan da yoktur. Bu durumda gerekli olan, her ko³ulda kuvvetlerini ve kuvvetlerin vuru³ yönünü yeniden ayarlayabilecek esneklikte ve devrimci insiyati e donanm ³ bir öncüye sahip olmakt r.

54


Bölüm 11

Araç Analizi

Her strateji ve takti§in ta³ mas gereken temel özellik, yeterli kuvvetlerin do§ru seçilmi³ hede ere uygun araçlarla seferber edilmesidir. Strateji ve takti§in üçüncü önemli unsuru, araç't r. Her mücadele biçimi, ancak kendisine uygun araçlarla yürütülebilir. Ekonomik mücadele sendikalar , grevleri kendisine uygun araçlar olarak geli³tirmi³tir. Siyasi mücadele, parti olmaks z n yürütülemez vs. u halde, bir eylemin, bir mücadele sürecinin hangi kuvvetlerle hangi hede ere kar³ yürütülece§i kadar, bu kuvvetlerin hangi araçlar kullanaca§ da önemlidir. S n f mücadelesinin kullanaca§ araçlar çok çe³itli ve zengindir. Bunlar n belli ba³l lar , örgütler, silahlar, propaganda ve ajitasyon araçlar (söz ve yaz ), vs. gibi, gerek kendi kurup yaratt § m z, gerekse toplumsal hayat içinde kullan lan her türden nesnedir. Bazan mükemmel bir partiye ihtiyac m z vard r, yarat r z, bazan rasgele elimize geçmi³ küçük bir çiviyi bile mücadele arac haline getirebiliriz. Burada s n f mücadelesinde kullan lacak araçlar n en temel özellikleri üzerinde duraca§ z.

2

Araç, onu kullanacak olan n özelliklerine uygun olmal d r. Her ülkenin

i³çi s n f n n kendine özgü geli³me ko³ullar , tarihsel al ³kanl klar ve mücadele gelenekleri vard r. Mücadelede geli³tirilecek biçimler ve araçlar, bu özelliklere uygun olmal , proletaryan n kolayca kullanabilece§i ve daha da geli³tirmeyi kendi kendine becerebilece§i nitelikte olmal d r.

2

kinci olarak, arac n yönelece§i hede n temel özellikleri, araçta kend-

isini göstermelidir. Basitçe, e§er ta³ k rmak istiyorsak, kullanaca§ m z araç ta³tan daha sert olmal d r. Burada ta³ n bir özelli§inin araçta daha yüksek düzeyde bulunmas gerekti§ini görebiliyoruz. Proletaryan n s n f mücadelesinde ise, kar³ kar³ ya gelen araçlar, özellikle baz mücadele biçimlerinde e³itsiz ve dengesiz kurulmu³tur. Burjuvazinin araçlar , i³çi hareketi kendil-

55


i§inden geli³ti§i ve ekonomik mücadelenin boyutlar n a³amad § zamanlarda, proletaryan n araçlar ndan daha etkilidir ve daha fazla geli³mi³tir. Ekonomik talepler u§runa mücadelesinde proletaryan n sendikalardan ve grevden ba³ka arac yoktur. Kendi durumunu iyile³tirmek ama burjuvazinin siyasi iktidar na da kar³ olmamak ko³uluyla giri³ti§i her mücadelede, bu araçlarla s n rl kalmak ve kazançlar n onunla s n rl tutmak zorundad r. Ama proletarya, siyasi hede er koymu³sa bu hede ere ula³mak için yeni ve yüksek düzeyde ba³ka araçlar kullanacakt r. Sendika örgütüyle, grev silah n kullanarak burjuvazinin iktidar n devirmek imkan yoktur. ktidar mücadelesi, ancak burjuvazinin iktidar ayg t ndan daha üstün nitelikler ta³ yan bir ba³ka iktidar organ arac l § yla ve proletaryan n siyasi örgütünün öncülü§ünde yürütülebilir. Ta³a kar³ çelik!

2 Her araç, mücadelenin di§er alanlar nda kullan lan araçlarla ba§lanabilme özelli§ini ta³ mal d r. Böylece mücadelenin de§i³ik alanlar nda kullan lan çe³itli araçlar n birle³ik ve sistemli bir etki yaratmas sa§lanabilir. Biz, kabaca ve tek araçla her i³i yapmaya çal ³an eski zaman i³çilerinden farkl olarak entegre tesisler kurmal y z. Burjuvazinin araçlar çok çe³itli ve çok boyutludur. Bunlarla ba³edebilmek için i³çilerin yarat c gücünün seferber edilmesi zorunludur. Örne§in, bir iktidar biçimi ve mücadele arac olarak Sovyet örgütü nü, yaratan ve burjuvazinin devletine kar³ kullanarak onu y kan i³çi y § nlar n n ortak yarat c l § d r. Özetle, araçlar m z, bizim özelliklerimize ve hede n özelliklerine uygun olmal , yani kolayca kullan labilir ve etkili sonuçlar elde etmeye elveri³li olmal d r; ba³ka araçlarla kolayca birle³tirilebilir ve etki gücü art r labilir nitelikte olmal d r. Bununla birlikte, t pk hede n seçilmesinde oldu§u gibi, araçlar n seçilmesinde de bizim tercihlerimiz, bizim irademiz belirleyici olmayabilir. Elveri³siz araçlarla sava³mak, eksik, tamamlanmam ³ örgütlerle yola ç kmak zorunda kalabiliriz ve ço§unlukla da böyle olmaktad r. Hat rlamak gerekir ki, insanl k bundan yüzbinlerce y l önce, bir ta³ baltayla yola ç km ³t . Mücadele biçimleri ve araçlar, ancak mücadele içinde geli³tirilir ve mükemmel hale getirilirler.

56


Bölüm 12

Sosyalizm

Sosyalist toplum Tarihteki bütün toplumlar, üretim araçlar üzerindeki mülkiyetin biçimine göre karakter kazan rlar. Sosyalist topluma bütün karakterini veren temel özellik, üretim araçlar üzerindeki mülkiyetin toplumsalla³t r lm ³ olmas d r. Bu yüzden, toplumsal hayat n çe³itli kurumlar nda ve ili³kilerinde, sosyalist toplum, di§er toplum biçimlerinden tamamen farkl bir nitelik gösterir. Bunlar n belli ba³l lar n ³öylece özetleyebiliriz:

2

Sosyalist toplum, özel mülkiyet esas na göre örgütlenmi³ kendisinden

önceki bütün toplumlardan farkl olarak, eme§e göre örgütlenmi³ oldu§u için, bütün yabanc la³ma biçimlerini ortadan kald rarak, insan n tam özgürle³mesini sa§lar. Yeni bir kültür, ve en önemlisi, yeni bir insan yarat r.

2 Sosyalist toplum, toplumda yer alan bütün farkl milliyetlerden halklar aras nda tam bir karde³lik ve e³itlik sa§lar. S n f çat ³malar na son verdi§i gibi, uluslar aras ndaki çeli³melere de son verir.

2

Sosyalist toplum, üretici güçlerin önündeki bütün engelleri kald rarak,

toplumun s n rs zca geli³mesinin imkanlar n yarat r.

Sosyalist ekonomi Sosyalizm öncesi bütün toplumlarda ekonominin tek amac , üretim ve tüketimin ihtiyaçlar n n düzenlenmesi ve özel olarak da kapitalist toplumda kapitalistlerin art -de§er sömürüsünün devam n sa§layacak ko³ullar n yarat-

57


lmas d r. Sosyalist ekonomin temel amac ise, insanlar n gerçek ihtiyaçlar n n kar³ lanmas ve genel olarak insanl § n geli³tirilmesidir. Kapitalist ekonomi, insanlar n ihtiyaçlar n n sonsuz fakat ihtiyaçlar n kar³ lanmas için gerekli kaynaklar n k t oldu§unu ileri süren bir burjuva teorinin ifade etti§i ili³kilere göre örgütlenmi³tir ve bununla kapitalist ekonominin as l amac n n kâr oldu§u gizlenmeye çal ³ l r. Sosyalist ekonomi ise, insanlar n gerçek ihtiyaçlar n n sonsuz olmad § n ve bunlar kar³ layacak imkanlar n daima gene toplumun üretim sistemi içinde bulunabilece§ini göstermi³tir. Sosyalist ekonominin temel slogan , herkesten yetene§i kadar, herkese eme§ine göre dir. Kapitalizmden sosyalizme geçi³ evresinde, toplumsal üretimin payla³ lmas , bu sloganda dile getirilen ilkeye göre düzenlenir. Marksizmin toplumsal payla³ m düzenlemek için öne sürdü§ü as l slogan, komünizmde gerçekle³ecek olan, herkesten yetene§ine göre, herkese ihtiyac na göre biçimidir. Bu herkesin yetene§ine göre elinden gelen i³i yapaca§ fakat buna kar³ l k, bütün ihtiyaçlar n e³itçe giderece§i anlam ndad r. Yani komünist toplumda, en a§ r ya da üstün i³i yapanla, en ha f veya en a³a§ i³i yapan aras nda hiç bir fark gözetmeksizin toplum üyelerinden her birinin ihtiyac bütünüyle kar³ lanacakt r. Ama böyle bir payla³ma düzeyine geçebilmek için, kapitalizmden sosyalizme bir geçi³ evresi gerekmektedir. Bu geçi³ evresinde, toplumsal ürünün payla³ lmas , herkese eme§ine göre ilkesiyle düzenlenir. Buna göre, ürün, herkesin yapt § i³in niceli§ine ve niteli§ine göre payla³t r lacak demektir. Sosyalizmde, çocuklar, ya³l lar ve hastalar d ³ nda, gücü yeten herkes, gücünün yetti§i ölçüde topluma bir³eyler katmaya mecburdur. Bunu yapmayanlar, tembeller, ba³kas n n eme§i ile geçinmek isteyenler, toplumsal üründen kendilerine bir pay dü³mesini beklememelidirler. Lenin, bu evreyi Devlet Ve htilal adl eserinde ³öyle anlat r: `Toplum, herkesten

yeteneklerine göre herkese gereksinimlerine göre' ilkesini gerçeklekle³tirmi³ olaca§ zaman, yani insanlar yeteneklerine göre isteye isteye çal ³acak kadar toplum halinde ya³aman n temel kurallar na uymaya al ³acaklar , ve emeklerinin bunu sa§layacak kadar üretken bir hale gelece§i zaman devlet büsbütün sönebilecektir... Açgözlülükle, `sak n kom³umdan yar m saat fazla çal ³m ³ olmayay m? Sak n ondan dü³ük ücret alm ³ olmayay m?' biçiminde hesaplamaya zorlayan burjuva hukukunun s n rl ufku o zaman a³ lm ³ olacakt r. Ürünlerin bölü³ümü, herkese verilen ürünün toplum taraf ndan tay na ba§lanmas n art k gerektirmeyecek, herkes `gereksinimlerine göre' özgürce alacakt r. ... Burjuva aç s ndan böylesine bir toplumsal rejimi ütopyan n dikalas gözüyle görmek, ve her yurtta³a çal ³mas na bak lmaks z n, toplumdan istedi§i kadar yer mantar , otomobil, piyano vb. alma hakk vaadeden sosyalistlerle alay etmek kolayd r. Bugün de burjuva alim lerinin ço§u, bu gibi alaylarla yetinir. Böylece bilgisizliklerini ve kapitalizmin ç karc savunucusu

58


olduklar n ortaya koyarlar. Cehaletlerini ortaya koyarlar. Çünkü komünizmin üst evresinin hemen gerçekle³ece§ini vaat etmek, hiç bir sosyalistin akl ndan geçmemi³tir. Büyük sosyalistler taraf ndan bu evrenin önceden sezilmesine gelince, bu sezgi, bugünkünden farkl bir emek üretkenli§i ve bugünün kamu servetlerini yok yere çarçur eden ve imkans z istemeye yetenekli ortalama insan n yokolmas n öngerektirir. [t rnak?]

Sosyalist Devlet Tarih, s n ara bölünmü³ toplumlar n ba³l ca üç devlet tipi ya³ad klar n kaydeder. Bunlar, köleci, feodal ve kapitalist devlet tipleridir. Bu üç devlet tipi de, sömürücü az nl § n, sömürülen ve eme§i ile geçinen ço§unluk üzerindeki hakimiyetlerini temsil eder. Sosyalist devlet, ilk önce, i³çi ve emekçi ço§unlu§un sömürücü az nl k üzerindeki bask ayg t olmak bak m ndan kendisinden önceki devlet tiplerinden ayr l r. Sosyalist devleti, di§er devlet tiplerinden ay ran ikinci önemli özellik, onun, geçici bir özellik ta³ mas d r. Önceki bütün devlet tiplerinde, iktidar elinde bulunduran s n ar, daima kendilerinden daha altta bulunan ve üretim araçlar üzerindeki mülkiyetten tecrit edilmi³ s n ar üzerinde egemenlik kurmak ve onlar bask alt nda tutmak zorunda olan s n ard . Sosyalist devlet, i³çi s n f n n egemen s n f olarak örgütlenmesine dayan r. ³çi s n f , kendisinden daha altta herhangi bir s n f bulunmayan, kimsenin eme§ini sömürmeye ihtiyac olmayan, ve yaln zca bir avuç kapitalisti bask alt na almay isteyen bir s n ft r. Bu yüzden, i³çi s n f kendisinin elinde tuttu§u devlet ayg t n n sonsuza kadar ya³amas na ve ayakta kalmas na ihtiyaç duymaz. Sömürücü s n ar n ortadan kald r lmas ndan sonra, proletarya ezen ve ezilen bölünmesinin olmad § bir toplumda bir bask arac na da ihtiyaç duymayacakt r. Sosyalist devlet, kapitalizmle sosyalizm aras ndaki geçi³ dönemi boyunca zorunlu olarak ba³vurulan bir araçt r. Sosyalizmin son amac na ula³mas , bu geçici dönemin sona erdi§i anlam na gelir ve devlet, bu a³amada ortadan kalkar, söner... Ancak, toplumun, tek bir ülkede ve henüz kapitalist-emperyalist dünyan n varolmaya devam etti§i ko³ullarda gerçekle³mesi halinde, sosyalist toplumun d ³ sald r lara kar³ korunmas için de dünya devrimi tamamlanana kadar devletin varl § devam etmek zorundad r. Sosyalist devlet, s n f özü bak m ndan burjuva devletten farkl olmas n n yan s ra, biçim olarak da burjuva devletten tamamen farkl d r.

2

Proletarya Diktatörlü§ünün Devlet Biçimi Olarak Sovyet ktidar :

59


Sosyalist devlet, yani proletarya diktatörlü§ünün özel ayg t , her ³eyden önce, burjuvazinin devletinin temel özelliklerinin tamamen ortadan kald r lmas na dayan r. Devrimin ba³ar ya ula³mas için proletaryan n yönetici s n f n arac olan devlet mekanizmas n oldu§u gibi ele geçirmesi ve bunu kendi amaçlar na uygun olarak kullanmas yetmez. Amaçlar na ula³abilmesi için, proletaryan n burjuvazinin devlet ayg t n tümüyle parçalamas ve onun yerine yeni tipte bir devlet kurmas gerekir. Bu yeni devletin ba³l ca özelli§i, burjuvazinin devletiyle k yasland § nda bir devlete benzememesidir. Proletarya, kendi öz hede ni gerçekle³tirmek için, ko³ullar n elverdi§i ölçüde, orduyu, polisi ve bürokrasiyi kald r r ve onlar n yerine silahl bir halk milisini; görevden al nabilir, denetlenebilir, tümü her an hesap vermeye haz r olan temsilciler arac l § yla emekçi kitlelerin uygulayaca§ bir yönetim biçimini geçirir. Burjuva devletin as l özelliklerinden birisi, kuvvetler ayr l § prensibine ve parlamenter rejime dayanmas d r. Proleter devletin temel özellikleri bu iki biçimin de ortadan kald r lmas n ifade eder. Proleter devlet biçiminde, bunlar n yerini, ayn zamanda, hem yasama, hem yürütme, hem yarg lama i³levlerini yerine getiren tek bir i³çi ve halk iktidar organlar birli§i alacakt r. Burjuva devlet biçiminde parlamentolar, üç be³ y lda yönetici s n f n hangi üyesinin halk `temsil edece§ine' ve ezece§ine karar vermek üzere yap lan seçimlerle olu³turulur. Proletaryan n iktidar organlar da seçimle olu³turulur. Ama bu seçimler, yaln zca belli bir süre için temsilcilik görevinin kimin taraf ndan yap laca§ na karar vermekle yetinmez. Ayn zamanda bütün çal ³malar boyunca i³çi-köylü temsilcileri konseylerinin hem yürütme, hem de yasama i³levlerini yürütmesini etkin bir biçimde denetleyen ve yönlendiren mekanizmalar olarak i³ görür. Sovyet tipi devletin temelinde, her biri kendi çok geni³ yönetim ve denetim özerkliklerine sahip olan yerel Sovyetler bulunur. Sendikalar, kollektif çiftlik çal ³anlar n n örgütleri, kooperati er, derece derece sovyet örgütlenmesine kat larak, i³çilere ve emekçilere yönetme, söz ve karar sahibi olma haklar n en etkili biçimde kullanma imkan n tan r. Böylece, proletarya diktatörlü§ü, tam anlam yla y § nlar n az nl k üzerindeki diktatörlü§ü olarak ³ekillenir. Karar alma, yasa ç karma ve yasalar uygulama, her biri ayr ayr kurumla³m ³ devlet bürokratik organlar arac l § yla de§il, bizzat o kararlar alan, o yasalar ç karan, söz ve karar haklar n aç k bir biçimde kullanarak gerçek yöneticiler durumuna gelmi³ bulunan i³çi ve emekçi kitleleri taraf ndan kullan l r.

60


Proletarya diktatörlü§ü denilince, bugünkü devlet biçimini aynen kullanarak onun ba³ na proletaryay temsil eden birilerinin geçmesiyle kurulmu³ bir devleti göreceklerini sananlar, proletarya diktatörlü§ünün bu özelli§ini kolay kolay anlayamazlar. Her komünistin, mutlaka anlamas gereken en önemli nokta, proletarya diktatörlü§ünün, gerçek anlamda proleter kitlelerinin diktatörlü§ü oldu§udur. A³a§ da özellikle Lenin ve Stalin'in proletarya diktatörlü§ünün temel özelliklerini anlatan sözleri aktar lm ³t r. Proletarya diktatörlü§ü elbette her ülkenin özgül ko³ullar na göre de§i³ik biçimler gösterebilir. Ancak Lenin ve Stalin'in özetledi§imiz sözleri, her ülkede, her zaman daima geçerli olacak temel nitelikleri göstermektedir.

Proletarya diktatörlü§ü, burjuva düzeninden temelinden f ³k rmaz, ... zorlu proletarya devrimi s ras nda ortaya ç kar. Proletarya diktatörlü§ü, burjuvaziye kar³ zor kullanmaya dayanan devrimci bir iktidard r. (Stalin) Proletarya diktatörlü§ünün ba³ar s , burjuvazinin bask alt na al nmas , burjuva devlet ayg t n n y k lmas , burjuva demokrasisinin yerini proleter demokrasisinin almas demektir... Ama bu muazzam i³, hangi örgütle ba³ar lacakt r? Burjuva parlamentarizmi temeli üzerinde geli³mi³ olan proletaryan n eski örgütlerinin bu i³e yetmeyece§i ku³kusuzdur. O halde, proletaryan n burjuva devlet ayg t n n mezar kaz c l § n yapabilecek, yaln z bu ayg t tahribe de§il, yaln z burjuva demokrasisinin yerine proleter demokrasiyi koymaya de§il, ama proleter devlet iktidar n n temeli olmaya yetenekli yeni örgüt biçimleri... yaln zca sovyetlerdir. Çünkü, sovyetler, proletaryan n en geni³ kitle örgütleridir. Çünkü sovyetler, ve yaln z sovyetler, istisnas z bütün i³çileri kucaklayan örgütlerdir... Çünkü sovyetler, bütün ezilen ve sömürülenleri, i³çileri ve köylüleri, ve denizcileri kucaklayan biricik kitle örgütleridir. Ve bu nedenle kitlelerin sava³ m n n siyasal sevk ve yönetimi en kolay biçimde bu kitlelerin öncüsü taraf ndan, proletarya taraf ndan, bu örgüt içinde eksiksiz gerçekle³tirilebilir... Çünkü sovyetler, kitlelerin devrimci sava³ m n n, siyasal faaliyetinin, kitleleri ayakland rman n en güçlü organlar , mali sermayenin ve siyasal uzant lar n n sonsuz erkini k racak en güçlü organlar d r. Çünkü, sovyetler kitleleri do§rudan do§ruya örgütlendirirler, yani en demokratik örgütlerdir... ve bu yüzden de kitleler aras nda en çok otoritesi olan, yeni devletin örgütlerine ve yönetimine kitlelerin kat lmas n kolayla³t ran ve eski sistemi y kmak için, yeni proleter sistemini kurmak için sava³ m halinde olan kitlelerin devrimci enerjisinin inisiyati nin, yarat c yeteneklerinin geli³mesini en büyük ölçüde kolayla³t ran örgütlerdir... Sovyetler iktidar , yerel sovyetlerin bir tek genel devlet örgütü içinde, ezilen ve sömürülen kitlelerin öncüsü ve egemen s n f olan proletaryan n devlet örgütü içinde bir sovyetler cumhuriyeti

61


olarak birle³mesidir. (Stalin) Tüm devlet ayg t n n tek ve sürekli temeli sovyetlerdir ... En demokratik burjuva cumhuriyetlerinde bile yasa kar³ s nda e³it haklara sahip olmakla birlikte, siyasal ya³ama kat lma ve demokratik hak ve özgürlüklerden yararlanmadan, binlerce yol ve kurnazl kla uzak tutulmu³ bulunan y § nlar n, ³imdi, devletin demokratik yönetimine durmadan ve zorunlu olarak ve üstelik kesin bir biçimde kat lmalar d r. (Lenin) Sovyet iktidar , s n toplumun bütün devlet örgütlerinin en enternasyonalist olan d r. Çünkü, her türlü ulusal bask y yokederek ve ayr ayr uluslar n emekçilerinin i³birli§ine dayanarak bu kitlelerin bir tek devlet içinde toplanmalar n kolayla³t r r. Sovyet iktidar , bünyesinin tümü bak m ndan, ezilen ve sömürülen kitlelerin, bu kitlelerin öncüsü, Sovyetlerin en tutarl ve bilinçli çekirde§i olan proletarya taraf ndan yönetilmesini ödevini kolayla³t r r. Sovyet devlet biçimi, çal ³an ve sömürülen kitlelerin devlet yönetimine sürekli olarak ve kay ts z ko³ulsuz kat lmalar n sa§layarak, devletin yava³ yava³ yokolmas n haz rlayabilir. Ve devletin yokolmas , gelecek devletsiz komünist toplumun temel ö§elerinden biridir. (Stalin) (burjuva) hükümetin yan s ra, proletarya ile kentler ve k rlar nüfusunun bütün yoksul katmanlar n n ç karlar n temsil eden, resmi olmayan, henüz geli³mesinin ba³lang c nda, görece güçsüz ve köylüler ile özellikle tar m i³çileri ile, elbette en ba³ta köylülerden çok bu sonuncularla ba§ kurmaya çal ³an Petrograd ³çi Temsilcileri Sovyetiydi bu... Yoksul y § nlar n hepsinin, yani nüfusun onda dokuzunun ç karlar n temsil eden, i³çilerin örgütü ve bir i³çi hükümetinin embriyonu olan i³çi temsilcileri sovyeti, bar ³, ekmek, özgürlük için sava³ yor. (Lenin) Proletarya diktatörlü§ü, emekçilerin öncüsü proletarya ile, emekçilerin proleter olmayan çok say daki katmanlar (küçük burjuvazi, küçük mülk sahipleri, köylülük, ayd nlar, vs.) aras ndaki ya da bunlar n ço§unlu§u aras ndaki s n f ittifak n n, sermayeye kar³ ittifak n, sermayeyi tamamen devirmek, burjuvazinin direncini ve onun restorasyon giri³imlerini tamamen bast rmak amac yla bir ittifak n özel biçimidir. (Lenin)

2

Demokratik halk diktatörlü§ü, proletarya diktatörlü§ünün

özgül bir biçimidir Sözü Ne Anlama Gelir? Proletarya diktatörlü§ü denilince bunu yaln zca devlet ayg t ndan ibaret zannedenler, demokratik halk diktatörlü§ünde de i³çi s n f d ³ ndaki halk kesimlerinin iktidarda söz sahibi olmas na bakarak, halk diktatörlü§ünün bir burjuva diktatörlü§ü olaca§ n san yorlar. Meselenin esas , devlet ve dikta-

62


törlük kavramlar n n özde³ ve ayn ³eyler olmad § n anlamakla kavranabilir. Proletarya diktatörlü§ü, yaln zca devlet ayg t ndan ibaret de§ildir. Tek ba³ na devlet yönetimi düzeyinde örgütlenmi³ ama proletarya döktatörlü§ü kavram n n içerdi§i di§er unsurlar yerine getirememi³ bir i³çi s n f n n, kendi ülkesinde proletarya diktatörlü§ünü kurdu§undan sözedilemez. Proletarya diktatörlü§ünün özü, sovyet iktidar d r . Bu, devletle diktatörlü§ün ayn ³ey olmad § n hatta proletarya diktatörlü§ünde devletin geçici ve zorunlu olarak ba³vurulmu³ proletaryaya yabanc bir araç oldu§unu söyleyen di§er marksistleninist önermelerle birlikte dü³ünülmelidir. T pk proletaryan n partisinin, onu çevreleyen kitle örgütlerinin bir bütünlü§ü olmas gibi, proletarya devleti de, halk n ve i³çilerin kendi iktidarlar n gerçekle³tirdikleri, milyonlarca i³çi ve emekçiyi seferber ettikleri ve herkesi gündelik devlet i³lerinin yönetimine ve dolay s yla politikaya soktuklar sovyet organlar n n üzerinde yükselir ve bunlar olmaks z n proletarya diktatörlü§ünden sözedilemez. Proletarya ad na ve onun kitlesel iktidar organlar na dayanmaks z n bir avuç adam n iktidara gelmi³ olmas proletarya diktatörlü§ü de§ildir. Bu gerçekten burjuva özde bir diktatörlük olur. Proletarya diktatörlü§ü, bununla birlikte, bir süre daha burjuvazisiz bir burjuva devlet tipini sürdürmek, yani belli ölçüde bürokrasisi, belli ölçüde düzenli ordusu olan bir kurum olarak i³ görmek zorunda kalacakt r. Ancak bu durumda da bütün iktidar, gerçek anlamda yaln zca sovyet örgütlerinin elinde bulunacakt r. Demokratik halk diktatörlü§ünde de iktidar n as l sahibi i³çi ve köylü sovyetleridir. Ekonominin ve politikan n düzenlenmesi ve yürütülmesi için halk n di§er emekçi kesimlerinin de proletarya ve k r proletaryas n n yan s ra iktidar organlar nda örgütlenmesi ve halk n tümünün sesini duyurabilece§i imkanlar bütün halk n kullanmas anlam nda iktidar n özü sovyet oldu§u için, halk demokrasilerinde de, iktidar özünde bir proletarya diktatörlü§üdür. Proletarya döktatörlü§ü, halk n kendisinin d ³ nda kendisinin üstünde herhangi bir ba³ka gücü tan maks z n, yasama, yürütme ve yarg gücünü tek bir iktidar alt nda birle³tirmesi demektir. Burjuva devlet biçiminde, bütün bu görevleri ayr ayr yerine getiren ve birbirlerinin i³ine kar³ mayaca§ ilke edinilmi³ bulunan bir yönetim biçimi sözkonusudur. Ama hiç bir burjuva devlette, bu güçler gerçek anlamda birbirinden ayr lmazlar ve yasamay da, yürütmeyi de, yarg y da sermaye sahibi s n ar yönlendirirler. Burjuvazinin devrimci döneminde, daha do§rusu burjuva ihtilallerinin ilk anlar nda, halk n ve emekçilerin silahl y § nsal gücüne dayanarak aristokrasiye, monar³ik krallara kar³ mücadele eden burjuvazi, henüz devlet iktidar n ele geçirmedi§i anlarda, cumhuriyetçi bir çözüm yolunu ararken, iktidar n ili olarak bütün halk n elinde bulundu§u bir dönemden geçerler. Meclisler, t pk sonradan sovyetlerde oldu§u gibi, geçici bir süre silah elde tutan halk n temsil edildi§i iktidar mevkii olarak i³ görür. Yasalar ve yarg lamalar, halk n aç k oyu ile seçilmi³ temsilciler taraf ndan ve her ka-

63


demede halk taraf ndan denetlenenen bir biçimde yap lmaktad r. Düzenli bir ordu, polis ve bürokrasi te³ekkül etmemi³tir. ³te bu devrimci anda, burjuva cumhuriyet de özünde bir proletarya diktatörlü§ü özelli§i ta³ r. Engels, cumhuriyetin bu an nda, bütün iktidar n halk temsilcilerinin elinde bulunmas özelli§ini görür ki bu sonradan tarihsel deneyin gösterece§i gibi, sovyet iktidar n n ba³l ca özelli§idir. Ancak burjuvazi, kendisini bir s n f olarak i³çi ve di§er emekçi s n ar n üzerinde yönetici-egemen s n f olarak örgütlemek zorundad r ve kendi alt nda bir s n f bulundurmak zorundad r. Bu yüzden de devrim döneminde ortaya ç km ³ bulunan bu iktidar biçimine en k sa zamanda son vermek, halk n silahlar n toplayarak düzenli ve kendisine ba§l bir ordu kurmak, polisi ve bürokrasiyi canland rarak devleti halk n d ³ nda ve üstünde bir kurum olarak yeniden merkezi bir kuvvet halinde örgütlemek zorundad r. Dolay s yla, devrimci haliyle ve ilk anda özünde proleter özellikler ta³ yan burjuva cumhuriyet, bir an gelir kat ks z burjuva diktatörlü§üne dönü³ür. Halk n silah elde tutmas na, devrimci ve demokratik inisiyati ni sonuna kadar sürdürmesine olanak veren tek s n f proletaryad r. Proletarya hiç bir alt s n f tan maz, çünkü zaten kendisi en alttaki s n ft r. Kendisi için çal ³t rarak sömürüsüne konu yapaca§ bir yeni s n fa da ihtiyaç duymaz. Bundan dolay da halk n silah n toplamak, iktidar kitlelere yabanc la³t rmak ve bütün halk n üzerinde ve halk n iktidar n n d ³ nda bir merkezi devlet iktidar n sürdürmek zorunda de§ildir. Aksine o geçici olarak ba³vurdu§u merkezi devlet ayg t n en k sa zamanda ortadan kald rmaya yönelik tedbirler almaya giri³ir, sosyalizmin in³as n ve halk n bütün kesimlerinin devlet olmaks z n da ya³ayabilece§i bir olgunluk düzeyine gelmesini sa§layacak ko³ullar yaratmaya çal ³ r.

64


K s m II

D YALEKT K MATERYAL ZM

65


Bölüm 13

Felsefede partizanl k ilkesi

Burjuva dünya görü³ü, bilimde, sanatta, felsefede sözde bir tarafs zl k ilkesini savunur. Olaylara ve ili³kilere sözde objektif olarak bakmak ve yans z yorumlamak ad na, burjuvazi, asl nda bütün bu alanlarda kendi dünya görü³ünün propagandas n yaparken, kendisi ad na s n f mücadelesini sürdürür. S n ara bölünmü³ toplumsal yap içinde, her olay, her nesne ve insanlar aras nda ya da insanlarla do§a aras ndaki her ili³ki, eninde sonunda ana s n ardan birinin ya da ötekinin s n f mücadelesinin araçlar ndan birisi olarak anlam ve de§er kazanmaktan kaç namaz. Kald ki felsefe, bütün olaylar ve ili³kiler hakk ndaki en genel yarg lar , en genel de§erlendirmeleri içerdi§ine, dünyay bir biçimde yorumlaman n ve dünya üzerinde i³ yapan insan n onu de§i³tirmesinin bir arac olarak rol oynad § için, s n ar aras nda bir tarafs zl k konumuna hiç giremez. Felsefe tarihinin bütün tart ³malar , sonuç olarak iki ba³l ca felse ak m n do§mas na yol açm ³t r: dealizm ve materyalizm. dealizm, daima, egemen s n ar n, yani toplumsal i³bölümünde daha incelmi³, daha temiz i³leri üstlenmi³ olanlar n, ayd nlar n, yönetici durumunda bulunanlar n ve egemen ideolojiyi temsil eden tara ar n dünya görü³ünü ve felsefesini temsil ederken, materyalizm, bu dünyay emekleriyle de§i³tirdiklerini ve her gün maddeye yeni bir biçim vererek onu yeniden ve yeniden yaratt klar n bilen çal ³an insanlar n, kölelerin, k r yoksullar n n ve i³çilerin felsefesi olarak kendini göstermi³tir. Felsefenin ayr lmas nda, s n ar n ayr lmas n n izleri vard r ve bu tarihin en eski dönemlerinden bugüne kadar böyle devam edip gelmi³tir. Günümüzde de burjuvazinin ve proletaryan n dünya görü³leri, felse tutumlar ve bunlar n yans tt § dünya ile olan ili³kileri, birbirinden tamamen farkl ve birbirine kar³ t niteliktedir. Günümüzün bütün felse ak mlar da bu çat ³may yans tmaktan geri durmaz. Burjuvazi, materyalizmin ve diyalekti§in

66


ya hiç bir zaman do§ruyu göstermedi§ini, ya da bir zamanlar moda olmu³ olsa bile ³imdi art k öldü§ünü iddia ediyor ve bunu sözde kan tlamak için yeni felsefeler, yeni tezler ileri sürüyor. Bunu yaln zca felsefe alan nda de§il, kültürün bütün alanlar nda sürdürdü§ü bütünsel bir mücadelenin parças olarak yürütüyor. Diyalektik öldü ise, materyalizm yanl ³ ise, bunca mücadele neden veriliyor? Neden burjuvazi ölmü³ bir felsefe için bunca yazar çizer besleyip para döküyor? Gerçek ³u ki, onlar, diyalektik materyalizmle i³çi s n f aras ndaki ili³kiyi biliyorlar. Diyalektik materyalizmin bir dü³ünce sisteminden ibaret olmad § n , onun arkas nda bütün dünyan n i³çilerinin hayat n n bulundu§unu görüyorlar. Felsefe alan nda yürütülen her mücadelenin kendi varl k yokluk mücadelesine kar³ l k dü³tü§ünü, onun bir parças n olu³turdu§unu biliyorlar. Herkese felsefede, sanatta, bilimde tarafs zl k önerirken, asl nda kendi tara ar nda yer alma ça§r s yap yorlar. Marksizm, bu konuda da burjuvazinin iki yüzlü propagandalar na ald rmadan kendi tavr n aç kça ortaya koyar. Evet, bizim felsefemiz tara d r. Bizim felsefemiz, dünya çap ndaki büyük s n f mücadelesi içinde i³çi s n f n n sa ar nda yer almay kendisinin varl k ko³ulu sayar. Bu onun vazgeçilmez niteli§idir. Bu bak mdan felsefenin partizanl § , aç kça marksizm-leninizmin bir ilkesi olarak kendisini ifade eder. Tarafs zl k, olaylar n objektif olarak kavranmas , yans z yorumlanmas gibi palavralara itibar etmez. Marksist-Leninist felsefe, idealizme, meta zik dü³ünce tarzlar na, revizyonizme kaynakl k eden burjuva görü³lerin tümüne kar³ i³çi s n f n n devrim davas n n yan nda durmaya ve onun ³ § olarak yanmaya devam etmeye kararl d r. Çok y llar önce, Marks, felsefeyi, proleter s n f mücadelesinin beyni, proletaryay da felsefenin kalbi olarak tan mlam ³t . Felsefenin yeryüzünde gerçekle³mesi olarak komünizm, ancak ve ancak proletaryan n dünya çap ndaki mücadelesinin zaferiyle gerçekle³ecektir ve bu ili³ki, felsefenin tara -partizan olmas n n ba³l ca sebebidir. Teori ve pratik, felsefe ile politika aras ndaki ba§lar biz kurmad k. Bunlar, i³çi s n f henüz tarih sahnesine ç kmadan önce, eski egemen s n ar taraf ndan kurulmu³tu ve bugün de böyle devam ediyor. Burjuvazinin aksine, biz, yapt § m z i³i aç kça söylüyor ve savunuyoruz: Bizim felsefemiz, parti ve s n f taraftar d r ve öyle kalacakt r.

Felsefenin üzerine konu³tu§u dünya ba§ nt l ve bütünseldir Günümüzde her ürün, ba³ka ürün ya da hammaddelerin biraraya getirilmesinden, ba³ka ba³ka sermayelerin, emekçilerin i³ ve elbirli§i yapmas ndan do-

67


§ar. Hiç bir ürün yoktur ki, bir ucundan ba³ka bir i³kolunda, ba³ka bir üretim sektöründe yarat lm ³ bulunan ba³ka bir ürüne ba§lanmas n. Bir buzdolab fabrikas nda çal ³an s radan bir i³çi, yaratt § ürünün, yaln zca kendisinin ve arkada³lar n n elbirli§inin sonucu do§du§unu, bir buzdolab üretmekle yaln zca bir buzdolab üretmi³ oldu§unu sanabilir. Oysa bilinçli bir i³çi, buzdolab üzerinde biraraya getirdi§i her parçan n üretimi için, demir madenlerinde, ta³ mac l kta, petro-kimya tesislerinde, çelik, elektronik, motor endüstrisinde çal ³an, ter döken binlerce insan n geçmi³te ve ³imdi devam eden eme§inin bulundu§unu bilir. Plastik atölyesinde çal ³an bir i³çi, önüne gelen hammaddenin derin petrol kuyular ndan ç kar l p ra nelerde ar nd r ld ktan sonra çe³itli araçlarla ta³ narak önüne geldi§ini, bu arada binlerce insan n hammaddenin ortaya ç k ³ sürecinde eme§ini ve zaman n harcad § n , tek bir hammaddenin etraf nda binlerce insan n ç kar n n, rekabetinin döndü§ünü ve kimbilir bu bir parça plastik hammadde ya da bir çelik levha için nice canlar n yand § n dü³ünebilir. O bir parça hammaddede, bankalar n, ta³ ma ³irketlerinin, petrol tekellerinin, ticaret ³irketlerinin bir çok biçimde birbirine ba§lan p ayr lmas n , ter döken, emek harcayan, sendika kurup mücadele eden i³çilerin hayat ndan bir parçay , hammadde kaynaklar üzerinde birbiriyle didi³en, sava³an burjuva hükümetlerin politikalar n ve u§runa sava³lara gönderilen binlerce askerin kan n görebiliriz. S radan pek çok i³çi için, yaln zca kendi çal ³t § fabrikada yaln zca kendi k sm n n ili³kileri ve oradan alaca§ ücret ile evindeki sorunlar, mahalledeki ak³am üstü saatleri önemlidir ve onu bunun ötesinde de koskoca ve kendisini binlerce ba§la ba³kalar na ba§lam ³ bulunan bir ili³kiler a§ bulunmas ilgilendirmez. Dünya s radan insana, birbirinden kopuk nesnelerin ve olaylar n dünyas gibi görünür. Bugün burada olup biten olayla, dün olup bitenler aras nda, yar n yap lacak i³lerle dün ya da bugün yapt § m z i³ler aras nda hiç bir ba§ nt yokmu³, her ³ey tek ba³ na ve geçmi³siz ve geleceksiz olup bitiyormu³ gibi görünür. S radan insan, bu yüzden parça parça olmu³ bir dünyada ya³ad § n san r. Yaln z ba³ na gerçekle³ti§ini sand § her olay, ona, bir rastlant olarak görünür. Oysa ya³ad § m z dünyada, üretti§imiz her nesne, tüketti§imiz maddeler, ya³ad § m z olaylar, her ili³ki ve her nesne birbirine ba§lanm ³t r ve her birinde meydana gelen bir de§i³iklik, di§erlerinde de de§i³ikliklerin meydana gelmesine sebep olabilir. Kimdir dünyay böylesine birbirine ba§l parçalar n bütünsel dünyas haline getiren? Kim, yeryüzündeki bütün insanlar n kaderini birbirine ba§l yor? Nas l oluyor da, Tokyo Borsas ndaki alt n yatlar , stanbul'daki dolar piyasas n etkiliyor? Aradaki okyanuslar ve da§lar a³arak her ³eyi birbirine ba§layan nedir? Her felsefenin, her dinin, her ideoloji ve politikan n dünya hakk ndaki görü³ü az çok birbirinden farkl d r ve dünyan n ne oldu§u [,] nas l kurul-

68


du§u ve nereye gitti§i sorular na verilen cevaplar, bu dinlerin, ideolojilerin, felsefelerin veya politikalar n savunucusu olan s n ar n toplumsal amaçlar ndan ba§ ms z de§ildir. Daha özet bir deyi³le, insanlar, s n ara bölünmü³ bir dünyada ya³amaya ba³lad klar ndan bu yana, kendi toplumsal-s n fsal amaçlar yla uyumlu olarak dünya görü³lerini olu³turmu³lard r ve dünya hakk nda ileri sürülen her kir, asl nda bu dünya üzerinde nas l ve neye dayanarak ya³amak istediklerinin bir i³areti olmu³tur. Dünyan n birbirini etkileyen ve birbirine ba§l parçalardan olu³tu§unu söylemek, kendi ba³ na bir ³ey ifade etmez: Önemli olan bu bütünlü§ün nas l sa§land § sorusuna verilen cevapt r. Diyalektik materyalistler, dünyan n bütünlü§ünü sa§layan ³eyin insan n tarihsel-toplumsal dönü³türücü eme§i oldu§u görü³ündedirler. Bu tarihsel dönemin özelliklerine ba§l olarak farkl biçimler kazansa da sonuçta, bu dünyay birlik-bütünlük haline getirenler, insanlard r. Çok eski zamanlarda, henüz insanlar n en basit ta³ araçlardan ötesini yapamad klar zamanlarda, s n rl bir alanda ya³ad klar ça§larda, ya³anan toprak parças n n bütün dünya zannedildi§i dönemlerde bile, insanlar emeklerinin ve do§a ile mücadele yeteneklerinin elverdi§i ölçüde, ya³ad klar s n rl toprak parças üzerinde bütünsel bir dünya yaratm ³lard . Vah³i hayvanlar avlayarak kendilerine gerekli olan eti, deriyi, kemikleri ele geçirdiklerinde, asl nda insanlar n dünyas ile hayvanlar n dünyas n biraraya getirerek, kendi çap nda bütünsel bir dünya kurmu³ oluyorlard . Suyu ve topra§ nas l bir araya getireceklerini ö§rendiklerinde, tar ma dayal bir toplumu yaratt lar. Kendileri d ³ nda tohum veren, ye³erip sonra da solan otlar , meyveleri kendi elleriyle yeti³tirmeye ba³lad klar nda, suyu, topra§ , tohumu ve insan n do§as n biraraya getirdiler. O ça§larda ve günümüzde hala o dönemlere benzer ili³kiler içinde ya³ayan baz geri Afrika, Avustralya yerli topluluklar nda, bu s n rl , küçük ve do§aya ba§ ml dünyada, her³eyin birbirine her³eyde bulunan ayr bir ruh arac l § yla ba§land § san l r. Oysa, e§er bir hayvan n evcille³tirilebilece§ini kendi deneyerek ve yaratarak görmemi³ olsayd , bitkileri ekip biçerek sürekli kullan labilir ürünler halinde kendi ellerine geçilmemi³ olsalard , hala her hayvan ve bitki, do§a kendilerine hangi ko³ullar sa§l yorsa onun içinde do§up ölüyor olsayd , insanlar n onlar n kendi aralar nda bir ba§ nt bulundu§unu ke³fetmeleri ve onlar kendi toplumsal ihtiyaçlar do§rultusunda birbirine ba§layarak yararl hale getirmeleri mümkün olabilir miydi? Ku³kusuz, do§ada kendi içinde ve insanlar ona müdahale etmeden önce de her ³ey aras nda bir kar³ l kl ili³ki vard ; ama bunlar n toplum taraf ndan ve hangi ihtiyaç do§rultusunda yeniden birle³tirilip kar³ l kl ili³kiye sokulaca§ na karar veren do§rudan do§ruya insanlar n toplumsal örgütlenme düzeyleri ve ihtiyaçlar d r. nsanlar ve onlar n toplum olarak ya³amalar ve bu toplulu§un toplam ihtiyaçlar olmasayd , do§a olaylar aras nda ancak uzak ili³kiler ve kendili§inden sonuçlar do§uran

69


etkile³meler bulunabilecek ve bunlara anlam veren, yorumlayan, de§i³tiren bir etkinlik olmaks z n kendileri yaln zca do§a yasalar n n gerektirdi§i gibi birle³ip ayr lacaklard . Oysa insan, do§a yasalar kar³ s nda kendi etkili gücünü göstererek bu ili³kileri ve kendili§inden varolan ba§ nt lar de§i³tiriyor. Do§ada bulunmayan yeni ba§ nt lar yarat yor ve her yeni ba§ nt y do§aya ekliyor. Kendi hayat n de§i³tirirken, do§ay da de§i³tiriyor. Yeni nesneler yarat yor ve dünyan n bir ucunda kendisinden habersiz varolup ya³ayan, solup çürüyen ve kendi kendine yeniden üreyen her hayvan , her bitkiyi [,] her madeni, kendi toplumsal hayat na sokarak, ya ticaretin, ya sanayinin ya da yeniden üretimin bir nesnesi haline getiriyor. Bir otomobil üretmekle Brezilya'n n kauçuk a§açlar n , Arabistan' n petrol kuyular na ba§l yor. Üretti§i ve sonra tüketip art k madde olarak do§aya tekrar sal verdi§i her madde ile dünyan n do§al tarihini de§i³tiriyor. Milyarlarca y l önce kendi hareketi ile belli bir biçim kazanm ³ olan dünyaya yeni bir biçim veriyor. Böylece toplumsal hayat bak m ndan anlaml olmayan do§al ve kendili§inden ba§lant lar , toplum üzerinde etkili k lan ba§lant lara çeviriyor. Hiç bir ngiliz i³çisi, dünyan n bu ölçüde birle³tirilmesinden önce Araplar n petrol yatlar üzerinde oynamas n n kendi ücretini etkileyece§ini, Türkiyeli hiç bir i³çi, Pakistan'daki pamuk üretiminin artmas n n ya da eksilmesinin kendi üretti§i fanilan n pazar bulamamas ndan dolay kendisini i³siz b rakabilece§ini dü³ünemezdi. Tarih boyunca insano§lu, dünyay çe³itli etkilerle de§i³tirdi ve kendi ihtiyaçlar na ve içinde ya³ad § toplumsal ili³kilere, üretim tarz n n niteli§ine ba§l olarak onu de§i³ik biçimlerde birbirine ba§l parçalar n bütünsel dünyas haline getirdi. nsan toplumunun bugün içinde ya³ad § genel üretim biçimi halinde olan (ve ³imdi yaln zca Arnavutluk Sosyalist Halk Cumhuriyeti d ³ nda) kapitalizm alt nda, dünyay birle³tiren temel güç sermayenin ve kapitalist toplumun genel ihtiyaçlar d r. Bu bütünle³tirme, sermayenin ilkeleri do§rultusunda ve onun ç karlar n n emretti§i politikalar arac l § yla yürütülüyor ve her gün dünyan n yeni bir bölgesi bu genel bütünün parças haline getiriliyor. Kapitalist sistem, kendi elinin ermedi§i, gücünün yetmedi§i tek bir kar ³ dünya parças kalmas n istiyor.Bu bütünlü§ün son ve en geli³mi³ bütünlük oldu§unu, bundan ba³ka bir dünyan n mümkün olmad § n , kendi düzeninin t pk do§an n ya da Allah' n düzeni gibi ölümsüz oldu§unu ileri sürüyor. Yeryüzünde ya³ayan, mücadele eden, i³ yapan, günlük ya³am n sürdürmeye çal ³an her insan, her s n f, her kurum, kendi etkisini ortaya koyar ya da ba³kalar kar³ s nda bir tav r geli³tirirken, yapt § i³in di§er hangi i³ ve olaylarla, hangi ki³ilerle ve etkilerle ba§l oldu§unu dü³ünmek zorundad r. Birbirine ba§l her olay, birbirini etkiler ve birinde meydana gelen de§i³iklik di§erlerinde de de§i³ikliklerin do§mas na yol açar. Örne§in, gene buzdolab

70


fabrikas n ele alal m. E§er çelik üretim i³kolunda bir grev varsa, buzdolab üretimi bundan etkilenir. Ya üretim durur, ya da eldeki stoklar n tüketilmesi için çelik i³kolundaki grevi f rsat bilen patron kendi sektöründe de bir üretim h z ayarlamas yapma yoluna gider. Ya da, daha uzak bir ili³ki gibi görünse de, kömür madenlerinde çal ³an i³çilerin bir direni³inin gene buzdolab üretim sektörünü etkiledi§ini, orada çal ³an ya da o alana para yat rm ³ bulunan kapitalistin kendi i³lerinde bir de§i³iklik yapmas n gerektirdi§ini görürüz. ster kapitalist olsun, ister politikac , herkes, yapt § i³in bir di§er i³e, yeryüzünde yap lan tüm di§er i³lere ba§l olarak gerçekle³ti§ini kendisine ö§reten bir dünya görü³ü ne göre hareket eder. Herkesin olaylar, insanlar, ili³kiler ve do§a kar³ s ndaki tutumunu belirleyen, farkl yer ve zamanlardaki tutum ve davran ³lar n birbirine benzer k lan ³ey, dünyay nas l bir bütün olarak kavrad § n gösteren dünya görü³ünün niteli§idir. Kimi zaman, dünyan n birbirini etkileyen binlerce ve birbirine ba§l olay n bir bütünü oldu§unu dü³ünmemize f rsat verecek olaylar ya³ar z. Ama bu bütünlü§ün niteli§inin ne oldu§unu, bu bütünlü§ün nas l gerçekle³ti§ini, kökünün ve sebebinin ne oldu§unu, nereye do§ru gitti§ini ve gelecekte nas l bir biçim alabilece§ini dü³ünmeye ba³lad § m zda, kendimize binlerce soru sordu§umuzda, ya her zaman do§ru bir cevap veremeyiz, ya da verdi§imiz cevaplar kendimiz de be§enmeyiz. Ama ister müslüman olsun ister h ristiyan, ister az çok okumu³ ya da okumam ³ olsun, her insan n mutlaka kendisine göre bir cevab vard r ve gerçekte herkesin bütün hayat , dünyan n bütünlü§ü kar³ s nda nas l bir cevap verdi§iyle yak ndan ilgilidir. Cevaplar m z nereden gelir? S radan insan n dünya hakk ndaki görü³ünü belirleyen ³ey, küçüklü§ünden beri ya³ad § çevreden edindi§i görü³lerin, anlat lan hikayelerin, ba³kalar taraf ndan farkl farkl yap lm ³ yorumlar n ve de§erlendirmelerin, kendi ya³ad klar hakk nda kendisinin gene geleneksel, dinsel, ulusal, pek çok renkle alaca bulaca hale gelmi³ görü³lerinin bir karma³as d r. Samimi ve az çok kula§ bükülmü³ bir müslüman n dünyaya bak ³ nda kendine göre bir tutarl l k vard r. Ona göre, bu dünyay Allah yaratm ³t r, her ³ey önceden ve yaln zca onun bildi§i bir biçimde kararla³t r lm ³t r ve olup biten her ³ey onun iradesinin ürünüdür. nsanlara yapabilecekleri çok az ³ey kalm ³t r. Yol önceden çizilmi³tir ve kim ne yaparsa yaps n bunu de§i³tiremez diye dü³ünür. Müslüman, kendisine göre, dünyay bir bütün olarak, yani parçalanamaz, parçalar nda bile bütüne ba§lanan bir hareket görür ve bu bütünlü§ün kayna§ nda Allah' n iradesinin yatt § n dü³ünür. Bir kapitaliste göre, dünyay bütünle³tiren ³ey sermayedir! Yeryüzü paran n hakimiyeti alt ndad r ve Amerika'dan Japonya'ya kadar her ülkede, her ³ehirde, kasabada ve köyde, da§lar n ba³ nda ve denizlerin dibinde her ³ey paran n dünyas n n bir parças d r. Topra§ n alt ndaki madeni, gökyüzünde bir uçak haline getiren

71


³ey ona göre sermayedir. Kendi varl § n n sebebi hikmeti, kar s n n çocu§unun varl § , her ili³kisi ve her i³i sermayesinin düzgün dola³mas ve daha çok birikip daha çok kar getirmesi içindir. Bir emekçi ise, varolan her ³eyin insan eme§inin ürünü oldu§unu bilir. Dünyaya eme§in bir eseri olarak bakar. Bir ta³ç ustas , yeryüzündeki her ³eyin kendi kalemi ve çekicinin yaratt § bir i³leme gibi i³lenerek ortaya ç kt § n dü³ünür. Geçmi³te de, baz dü³ünürler, dünyan n bir bütün oldu§unu, her parçan n bir di§erine ba§l oldu§unu ve parçalardaki her hareketin ve de§i³menin di§er parçalar da etkiledi§ini ve böylece dünyan n de§i³mesinin her parças nda bir de§i³iklik anlam na gelece§ini söylemi³lerdi. Ama dünyay birle³tiren ³eyin ne oldu§u sorusuna verdikleri cevaplar birbirinden farkl yd . Baz lar bunun bir ilk maddeden kaynakland § n dü³ünüyorlard . Dünyadaki her ³eyin içinde bu ayn ilk madde bulunuyordu ve bu, bütün dünyan n birli§inin de sebebiydi. Sonradan ba³ka bir grup lozof ise, bütün evrenin kayna§ nda bir dü³üncenin bulundu§unu, bu dü³üncenin de§i³mez ve de§i³tirilemez olu³u nedeniyle dünyan n tutarl bir bütünlük olu³turdu§unu ileri sürdü. Özetle, çok eski zamanlardan beri, çok farkl görü³lere sahip olsalar da insanlar n ortakla³a üzerinde anla³t klar bir nokta vard : Bu dünya bir bütün olu³turuyordu ve bütüne ait parçalar aras ndaki ba§ nt l l k tutarl yd .. Bunca farkl görü³ten hangisinin daha do§ru oldu§unu burada tart ³mak imkans z. Ama konumuz bak m ndan ³una i³aret etmemiz gerekiyor: Dünya hakk ndaki bu görü³lerin her biri, yani müslüman n, h ristiyan n, ya da eski lozo ar n, her birinin bu bütünlük hakk ndaki dü³üncesi, bir dünya görü³ü nü yans t r. Tek bir dünya görü³üne ba§lanm ³ bulunan insanlar, kendi hayatlar n n her noktas nda dünya hakk ndaki görü³lerinin bütünlü§ü ölçüsünde ve do§rultusunda hareket ederler. nsanlar n, olaylara, insanlara, ili³kilere, do§aya ya da topluma bak ³ n n her noktada birbiriyle tutarl ve ba§ nt l olmas n sa§layan ³ey dünya görü³ü dür. S radan insan n dünya görü³ü, gündelik al ³kanl klar ndan, çevresinden edindi§i görü³lerden, dinsel ya da ulusal inançlar ndan olu³an bir karma³ad r. Ahlaki tutumu, siyasi tercihleri, aile ili³kileri, i³ yerindeki, mahallesindeki ya³ay ³ ve davran ³ biçimleri, daima bu karma³ay yans t r. Bazen dinsel-ahlaki görü³lerinin etkisiyle bir ermi³ gibi davran rken, bir ba³ka zaman gördü§ü bir lmin etkisiyle bir züppe gibi hareket etmeye ba³layabilir. Bir gün kar s n döverken, ertesi gün kar s n dövmü³ bir arkada³ n ele³tirebilir. Tutars zl k denilen bu çeli³meli davran ³ biçimleri, ki³inin toplumsal çevresinden, geleneklerinden, geçmi³e ait al ³kanl klar ndan yani farkl farkl kaynaklardan gelen görü³lerinin birbirini tutmamas ndan, birbirleriyle çeli³ik halde bulunmas ndan kaynaklan r. Yaln zca s radan insanlar de§il, ileri devrimci i³çiler, az çok tecrübeli devrimci militanlar da, günlük olaylar kar³ s nda

72


ve ili³kilerinde, tutum ve davran ³lar nda, bazan birbirini tutmayan çe³itlilikler gösterebilirler. Burjuva dünya görü³ünün ve ideolojisinin fark na var lmayan etkisiyle dü³üncelerinde kaymalar, etkilenmeler meydana gelebilir, ya da geçmi³ ili³kilerinden devrald klar al ³kanl klar devrimci hayatlar nda da ister istemez sürdürebilirler. Davran ³ ve dü³ünü³ aras nda tutarl , düzenli bir ili³kinin bulunmas , ancak bilimsel bir dünya görü³üne sahip olmaya ve bu dünya görü³ünü hayat n n her alan nda sadakatle uygulamaya ba§l d r. nsanlar gibi, partiler de bir dünya görü³ü ile hareket ederler. Programlar n ve eylemlerini tutarl k lan sözleriyle davran ³lar n birbirine uyumlu yapan budur. ³çilerin devrimci komünist partisinin dünya görü³ü, diyalektik materyalizm ad yla an l r, ve bütün dünyada hep ayn bak ³ aç s yla olaylar yorumlamak ve dünyay de§i³tirme eylemini yürütürken hep ayn tutarl davran ³lar dizisini sürdürmek bu dünya görü³ü sayesinde mümkün olur. Söyledikleriyle yapt klar aras nda, söyledi§i sözlerin kendi aralar nda tutarl § n sa§lanmas , yaln zca o partiye ba§lanan insanlar n güvenlerini ayakta tutmak için gerekli de§ildir. Bu, partinin mücadele çizgisini ba³ ndan sonuna kadar sa§lam, yalpalamadan, sapmadan sürdürebilmesi için de gereklidir. Öyleyse, diyalektik materyalizm, partinin yaln zca özü sözü bir olmas n sa§lamakla kalmaz, ayn zamanda çal ³malar nda sistemli ve tutarl , planlar nda güvenilir, politikalar nda do§ru olmas n da sa§lar. Bilimsel bir dünya görü³üne sahip olmak, her zaman onun yol göstericili§inde, olaylar aras ndaki ili³kiyi bir bütün olarak kavramak ve olaylar üzerinde etkide bulunmaya çal ³ rken daima birbirine ba§ nt l ve birbiriyle tutarl eylemler dizisi ortaya koymakla gösterilebilir. S radan inanlar gibi, bilimsel bir dünya görü³üne sahip olmayan bir parti de, gündelik mücadelesinde pek çok tutars zl k, devrim program n gerçekle³tirmek için giri³ti§i uzun erimli sava³ta da pek çok yanl ³ yapabilir. Marksist-Leninist partinin bütün eylemini yönlendiren, her türden mücadele biçim ve arac n birbirine ba§layarak onlar tutarl , düzenli, sürekli ve di§er partilerin eylem program ndan üstün hale getiren bu bilimsel dünya görü³ünün ad Diyalektik Materyalizm'dir. Bu küçük bro³ürde, diyalektik materyalizmi en kal n çizgileriyle ve özet olarak inceleyece§iz. Diyalektik materyalizm, yaln zca bir dünya görü³ü de§il, ayn zamanda güçlü ve uzun bir tarihi birikime dayanan bir bilim olarak zengin ve derin bir içeri§e sahiptir. Her komünist militan n yol göstericisi ve dü³üncesini düzenleyen bu sistemin ö§renilmesi için bu bro³ürde anlat lanlardan çok daha fazlas na ihtiyaç vard r ve bunun e§itimi için zaman ay rmak, her devrimcinin görevlerinden biri olmal d r.

73


Bölüm 14

Diyalektik materyalizmin do§u³u

Diyalektik kelimesi, eski Yunanca'da kar³ l kl tart ³ma anlam na gelen diagelasthai den türemi³tir. Gene eski Yunan toplumundaki dü³ünürler aras ndaki tart ³malarda çeli³meleri aç §a ç kararak gerçe§i bulma sanat na da diyalektik sanat denirdi. Kelimenin bu ilk kullan l ³ biçiminde, kar³ l kl l k ve çeli³melerin aç §a ç kar lmas anlamlar , bugün bizim kulland § m z diyalektik kavram n n da içeri§inde vard r. Günümüzde diyalektik, do§a, toplum ve bilinç olaylar kar³ s nda, onlar anlamak, üzerlerinde etkide bulunmak ve yönlendirmek için her birinin kendi iç hareketlerini bilmek, içerdikleri çeli³meleri bulup yakalamak ve birbirleriyle olan ba§lant s n bularak çözmek ya da yeniden ba§lamak için kulland § m z yönteme, verdi§imiz add r. Böylece Diyalektik, olaylar n ili³kilerin, tek yanl , tek yönlü olarak de§il, birbiriyle ba§ nt l ve birbirini kar³ l kl etkiledikleri bir hareket içinde kavran p anla³ lmalar anlam na gelir. Eski dü³ünce biçimleri içinde ve günümüz bilimsel olmayan dü³ünme yollar aras nda, olaylara tek yönlü, de§i³mez, hareket etmez bir halde bakmak al ³kanl § ve bunun bir sistem haline getirilmesinin pek çok biçimi vard r ve bu tarz dü³ünme biçimlerinin tümüne birden Meta zik Dü³ünce ad verilir. Meta zik dü³ünce, tek yönlü ve tek tara etki anlay ³ n n yan s ra, olaylar ve nesneleri hareketsiz olarak dü³ünmesiyle de diyalektikten farkl d r. Meta zik biçimde dü³ünen birisine, olaylar, o anda ne iseler, o durgun ve hareketsiz halleri içinde nas lsalar öyle görünürler. Ayn olaya, diyalektik tarzda bakan birisi ise, durgunluk ve de§i³mezli§in aldat c görüntüsü ard ndaki hareketi ve de§i³meyi görür. Nesnenin, olaylar n, ili³kilerin bir geçmi³i ve bir de gelece§i bulundu§unu dü³ünür. Durgunlu§un, donmu³lu§un aldat c , hareket ve de§i³menin gerçek oldu§unu bilir.

74


Diyalektikçinin bak ³ aç s , ele³tiricidir. Yaln zca de§i³meyi ve hareketi de§il, de§i³tirme imkan n ve harekete geçirme iradesini de temsil eder. Diyalektikçi, de§i³ikli§in ve hareketin seyircisi de§il, de§i³tirici ve hareket ettirici gücün de temsilcisidir. Bu yüzden, varolan hareket ve de§i³me kar³ s nda, ele³tirici bir tutum tak n r. De§i³me, geli³me ve hareket, diyalektik dü³ünme tarz n n vageçilmez kavramlar d r ve bir diyalektikçi için durgunluk, ayn l k, de§i³mezlik sözkonusu olamaz. Her olay ve her nesne, daima bir önceki haline göre ba³kad r ve bu anlamda hiçbir ³ey kendisiyle dahi özde³ de§ildir. Proletaryan n büyük ö§retmenleri Marks, Engels, Lenin ve Stalin taraf ndan yap lan çal ³malar sonucunda en geli³mi³ biçimine ula³an diyalektik, bu son haliyle Diyalektik Materyalizm olarak adland r l r. Marks'tan önceki baz idealist dü³ünürler, diyalekti§i, yaln zca dü³üncenin bir hareketi olarak tan mlam ³lar, do§a ve toplum olaylar n dü³üncenin hareketinin bir sonucu olarak gördükleri için de diyalekti§i yaln zca dü³üncenin hareketini aç klayan, onu yönlendiren bir hareket biçimi ve sanat olarak adland rm ³lard . dealist lozo ar a göre, dünyan n varl § n n öncesinde, dü³üncenin hareketi vard . Onlar, dü³üncenin kendi iç hareketi sonucunda maddi dünyay yaratt § n , dü³üncenin böylece maddi dünya haline geldi§ini ileri sürüyorlard . Ya³ad § m z dünyan n kökeninde, kendi kendini dü³ünen dü³ünce vard ! Dü³üncenin kendini tan ma, kendini anlama çabas n n bir sonucu olarak da bu dünya do§mu³tu. Bu dünyada kendini tan yan dü³ünce, insan zihninde kendi bilincini bulacak ve kendisi için bir dü³ünce olarak gene kendisine dönecekti! Böylece bütün evren, varolan her³ey, ya³anan her ili³ki ve de§i³iklik, eninde sonunda dü³üncenin hareketi olarak yorumlan yordu. Buna kar³ l k olarak, tarihin çok eski zamanlar ndan beri evrenin ana yap s n n madde oldu§unu söyleyen ve idealist lozo ara kar³ kendi görü³leriyle mücadele veren ve materyalist lozo ar olarak adland r lan bir ba³ka lozo ar grubu bulunuyordu. Materyalizm, dünyan n temelinin madde oldu§unu, maddenin öncesiz ve sonras z olarak varoldu§unu ve varolmak için maddenin kendisinden ba³ka, kendisinin d ³ nda herhangi güce ihtiyac olmad § n savunan dü³üncelerin tümüne birden verilen genel bir add r. Materyalist lozo ar içinde, maddenin varolu³ ve hareket biçiminin farkl yorumlan ³ temelinde ortaya ç km ³ farkl l klar bulunsa da, hepsinin ortak görü³ü, bu dünyan n maddi varl § ve maddenin hareketinin sonsuzlu§udur. Ne var ki, eski materyalist lozo ar n da genel olarak, bu dünyay yorumlamak ve aç klamak bak m ndan idealist lozo ardan daha ba³ar l olduklar n söylemek mümkün de§ildir. Onlar n çizdi§i dünya tablosunda, insan n dünya üzerindeki de§i³tirici, dönü³türücü devrimci etkisinin rolünü göremeyiz. Maddenin

75


kendi ba³ na hareketinin her ³eyi yapmaya gücünün yetti§ini söylüyorlar, ama bu gücü aç §a ç karan ve ya³anan dünyay her gün yeniden yaratarak maddeye ³ekil veren insan etkinli§ini görmüyorlard . Onlara göre insan dü³üncesi denilen ³ey, maddenin bir salg s ndan ba³ka bir ³ey de§ildi ve madde kendi ba³ na bilincin yarat lmas na yeterdi. Bu görü³, toplumlar n hareketini, s n flar n mücadelesini, teknolojinin ve bilimin geli³mesini, sanattaki ilerlemeleri, k sacas insan n maddi hayat üzerindeki etkisini ve maddenin insan hayat içindeki yerini aç klamakta eksik ve yetersiz kal yordu. Karl Marks, idealist lozo ar n ku³kusuz en büyü§ü olan Hegel'in bir ö§rencisiydi ve onun idealist tarzda kurmu³ bulundu§u diyalektik mant § n yüksek niteliklerini çok yak ndan tan yordu. Bununla birlikte idealist diyalekti§in yetersizliklerini ve özellikle maddi dünyan n de§erini küçülten, insan n etkinli§ini ve s n ar mücadelesinin yerini karartan yönünü de görüyordu. Ça§ n n di§er bir büyük lozofu olan ve materyalist sa arda yer alan Feuerbach ise, diyalekti§i ihmal eden, kar³ l kl ba§ nt l k ilkesini gözard eden tek yönlü bir dü³ünce sistemine sahip olmakla birlikte, insan n ve dünyan n maddi birli§i konusunda önemli görü³lere sahipti. Feuerbach materyalizmi s n rl ve tutars z olmas na ra§men ilerici felsefeyi geli³tirmekte de§erli ba³ar lar sa§lam ³t . Karl Marks, 1845 y l nda, Feuerbach' n temel tezlerini ele³tiren ve onlar n belli ba³l eksiklikleri ile bunlar n a³ lmas n n yollar n gösteren dü³üncelerini ifade eden onbir tez yazd . Tezlerin ana kri, devrimci maddi prati§in toplumsal hayatta oynad § rolün belirleyici oldu§uydu. Bir kez bu noktay aç §a ç kard ktan sonra, Marks, bütün eski materyalizmleri zihinde yarat lm ³ materyalizmler olduklar için, idealizmi de maddi etkinli§i dü³üncenin kavramlar na indirgedi§i için ele³tirmeye koyuldu. Marks' n idealizme kar³ ba³l ca ele³tirisi, saf dü³üncenin dünyay de§i³tirmeye yetece§inin ileri sürülmesi noktas ndayd . dealistler, teorik ele³tirinin toplumdaki e³itsizlik ve adaletsizli§i ortadan kald rmaya yetece§i inanc ndayd lar. Buna kar³ l k, Marks, aç kça ³unu bildirdi: As l olan

devrimci pratik-

ele³tiri'dir. Bu da yaln zca devrimci faaliyet içinde bulunmakla gerçekle³tirilebilir. Çünkü önemli ve gerekli olan, insanlar n dü³üncelerini de§i³tirmek de§il, bütünüyle, insanlar n içinde ya³ad klar maddi varl k ko³ullar n de§i³tirmektir. Yaln zca devrimci pratik süreç içinde insan hem kendisini, hem de çevresini de§i³tirebilir. Bu tezlerde, geçmi³ materyalizmlerin temel yan lg s durumunda olan maddenin kendi ba³ na etkinli§i ve insan n dönü³türücü faaliyeti d ³ nda bir nesnelli§in etkili oldu§u dünya tasar m y k l yordu. nsan ile onun üzerinde çal ³t § , i³ yapt § , de§i³tirdi§i dünya aras ndaki bütün duvarlar, yani ya dü³üncenin egemenli§i ya da insans z maddenin belirleyicili§i biçimindeki ay r c ve yabanc la³t r c duvarlar y k l yordu. Ya³ayan, dövü³en ve de§i³tiren insan ile onun üzerinde faaliyette bulundu§u dünya bir ve ayn

76


maddi dünya olarak birle³tiriliyordu. ³te diyalektik materyalizmi, di§er idealist diyalektik dü³ünce ak mlar ndan ve meta zik materyalist felsefelerden ay ran ba³l ca özellik buradad r. Marks, idealist diyalekti§in büyük ustas Hegel'in diyalekti§ini ele³tirir ve

Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yaln zca farkl de§il, onun tam kar³ t d r da. Hegel için insan beyninin ya³am süresi ki Hegel bunu Fikir ( idea ) ad alt nda ba§ ms z bir özneye dönü³türür gerçek dünyan n yarat c s ve mimar olup gerçek dünya, yaln zca Fikir in d ³sal ve görüngüsel biçimidir. Benim için ise, tersine, kir, maddi dünyan n insan akl nda yans mas ndan ve dü³ünce biçimlerine dönü³mesinden ba³ka bir ³ey de§ildir... Hegel'in elinde diyalekti§in mistisizmle bozulmas , ayr nt l ve bilinçli bir biçimde diyalekti§in genel i³leyi³ biçimini ilk kez onun sunmu³ oldu§u gerçe§ini örtmez. Mistik kabuk içerisindeki akla uygun özü bulmak istiyorsan z, onun yeniden ayaklar üzerine oturtulmas gerekir.

kendi diyalektik yönteminin fark n aç klarken ³öyle diyordu:

[KAP TAL, Almanca kinci Bask ya Önsöz: I. Cilt, sayfa 28. Sol Yay nlar ] ³te Marks, Hegel diyalekti§i ile olan ili³kisini böyle aç klarken, Hegelci diyalekti§in ayaklar üzerine dikilmesi gere§ini ileri sürüyor ve oturtulaca§ taban olarak da insan n maddi hayat dünyas n gösteriyordu. Böylece hem idealist (dü³ünceci) diyalektikten hem de meta zik materyalizmden ayr , onlar n bir birle³tirilmesi olmayan, her ikisinin de ele³tirisi üzerinde yükselmi³ yeni bir dünya görü³ü kurulmu³ oluyordu. Diyalektik materyalizm, do§ada, toplumda ve dü³üncede olup biten, devam eden bütün ili³kilerin, olaylar n ve nesnelerin genel hareket yasalar n n bilimi olarak, evrensel iç ba§ nt lar n bilimi olarak do§du ve karma³ k, düzensiz, hareketsiz gibi görünen dünyan n ba§ nt l bir bütün halinde, çeli³melerin çat ³mas ve çözülmesi ile geli³en, hareket eden bir dünya olarak kavranmas n sa§lad . Evrensel iç ba§ nt l § n yasalar n ke³fetti, dü³ünce ile dünya aras nda bütün eski lozo ar taraf ndan konulmu³ ayr l §a ve kar³ tl §a son verdi. Dü³ünce ile varl § n maddi birli§inin temellerini gösterdi. Bütün bu ili³kileri, en genel ve temel yasalar halinde ifade etti.

77


Bölüm 15

Niceli§in niteli§e, niteli§in niceli§e dönü³me yasas

Her nesnenin, her olay n kaplad § yer ve içerdi§i ö§eler bak m ndan bir büyüklü§ü, hacmi, yani ölçülebilir, say labilir bir özelli§i vard r. Ülkelerin nüfuslar , devlet bütçelerinin miktar , insanlar n boyu, ya³ , bir yolun saat ya da kilometre olarak uzunlu§u, bir otobüsün h z , havan n, suyun s cakl § partinin üye say s , bir fabrikan n i³ hacmi, üretim miktar , çal ³ma saatlerinin uzunlu§u-k sal § , ücretler, sigorta kesintileri vs. Bu türden say labilir ve ölçülebilir özelliklerdir ve her birine ait oldu§u olay n ya da nesnenin niceli§i ad verilir. Nicelik, olay n ya da nesnenin incelenebilecek say s z yan ndan yaln zca bir tanesidir ve tek ba³ na ele al nd § nda nesneyi ya da olay tan mam za yetmez. Herhangi bir insan tan mak için boyunun kaç santim oldu§unu bilmemizin yetmedi§i gibi... Bir nesneyi tan mak demek, her ³eyden önce, o nesnenin hangi

niteliklere sahip oldu§unu, yani onu ne ise o yapan esas özel-

likleri bilmemiz demektir. Genellikle nitelik özellikleri olarak adland rd § m z yanlar, say larak ya da ölçülerek de§erlendirilemeyecek olan özelliklerdir. Örne§in bir insan n onurunu, sahip oldu§u namus duygusunu, kilo ile ya da metre ile ölçemeyiz. Bunun gibi, proletarya partisinin yaratt § gelenekleri, mücadelesinin de§erini ve etkisini de nicelik ölçüleriyle tan mlayamay z. Yaln zca etkiledi§i veya örgütledi§i insanlar n say s na, yani niceli§ine bakarak da onun gücü ve temsil etti§i de§erleri tan mlayamay z. Böyle de§erlendirmelerde, nitelik özellikler önem kazan r. Fakat bir nesne ya da olay n niceli§i ile niteli§i aras nda daima s k bir ili³ki, birbirine dönü³me ve birbirini etkileme ili³kisi vard r. Belli bir nicelik s n r n n a³ lmas , daima nitelikteki bir de§i³ikli§e yol açar ve nicelikle ifade edilen özelliklerin bir nitelik dönü³ümünün unsurlar haline geldi§i görüleb-

78


ilir. Örne§in çal ³t § m z fabrika, bir zamanlar be³ yüz i³çinin eme§i ile üretimi gerçekle³tirebilirken, ³imdi bu say bine ç km ³sa, fabrikan n niteli§inde bir de§i³ikli§in meydana geldi§ini dü³ünmemiz gerekir. Çok say da i³çinin ayn zamanda çal ³t r lmalar , çal ³ma sisteminde bir de§i³iklik olmadan bile, emek-sürecinin maddi ko³ullar nda bir devrime yol açar. Ya teknolojideki bir geli³me, ya da fabrikaya yeni bölümlerin eklenmi³ olmas , fabrikan n nicelik özelliklerinde bir de§i³meye i³aret eder. Fabrikan n de§i³ik bölümlerinde çal ³an arkada³lar m z aras nda daha kali ye olanlar n say s n n artmas sonucunda, fabrika üretiminde nitelikçe yani kalitece bir de§i³iklik meydana geldi§inde, kaliteli i³çi say s ile kaliteli üretimin niteli§i aras ndaki bu ili³kiyi nicelikle nitelik aras ndaki ili³ki olarak tan mlayabiliriz. Bir nesnenin ya da olay n ta³ d § niceliksel özelliklerin artmas n n ya da azalmas n n olay n yap s nda bir de§i³ikli§e yol açt § , böylece bir nesne ya da olay n bu iki yan aras nda bir ili³ki bulundu§u insanl § n çok eski zamanlar ndan beri biliniyordu. Ne var ki, meta zik tarzda dü³ünenler için bu ili³ki, yaln zca yava³ yava³ büyüme veya uzun sürede evrilerek de§i³me olarak yorumlan yordu. Nicelikteki de§i³melerin, ani ve h zl bir s çrama ile de§i³ikliklere yolaçabilece§i, bir ba³ka deyi³le, nicelikteki de§i³ikliklerin bir devrim ile nitelik dönü³ümlerine yol açabilece§i ancak diyalektik tarzda dü³ünebilenler taraf ndan görülebiliyordu. Meta zik dü³üncede, do§ada ya da toplumda devrimci tarzda dönü³ümlerin olabilece§i kabul edilmez. Her ³ey yava³ yava³ ve kim bilir ne zaman de§i³ir! Bin y llard r, insan toplumu bir çok defa bir üretim biçiminden di§erine geçerek, bazan bu de§i³ikli§i zaman içinde ve evrimci tarzda, bazan da devrimci tarzda de§i³ip dönü³erek ya³ad . Günümüzün hakim biçimi olan kapitalizm de kendi içinde birçok evrim geçirdi, bazan içinde ta³ d § unsurlar n nicel birikiminin yolaçt § ³iddetli patlamalarla devrimci dönü³ümlere de u§rad . Kapitalizm, kendine özgü çeli³meleriyle bo§u³arak, ³imdi de ya³amaya devam ediyor. Bir yandan, onun en temel ve i ah olmaz çeli³mesi olan, üretimin toplumsal niteli§i ile üretim araçlar üzerindeki mülkiyetin özel biçimi aras ndaki temel çeli³me büyüyerek sürüyor, di§er yandan kapitalizmin bu çeli³menin yol açt § toplumsal patlamalar ve muhalefeti bast rmak için kulland § zor araçlar n n, siyasi bask n n hacmi ve alan geni³liyor. Gittikçe daha çok insan i³siz, daha çok aile yoksul, daha çok i³letme harap hale geliyor. Di§er yandan kapitalist tekellerin karlar günden güne büyüyor ve dünya üzerinde egemenlikleri alt na ald klar ülke say s ve insan nüfusu art yor. Her geçen gün daha çok insan kapitalizmin çarklar aras nda sömürünün ve bask n n kurban haline geliyor ve kapitalizmin bir yan nda meydana gelen bu büyüme ve art ³, kapitalizmin güçlüklerini, çeli³melerini keskinle³tiriyor. Di§er yandan, kapitalistlerin kendi aralar ndaki siyasi ve ekonomik çeli³me ve çat ³-

79


malar da büyüyor ve keskinle³iyor. Büyüyen kar bölü³me h rs ve rakiplerini yok ederek kendi büyümesini sa§lama sava³ , kapitalistleri birbirine dü³ürüyor. Kapitalizm, yaln zca kendi iç çeli³melerini art r p tehlikeli hale gelmekle kalm yor, di§er yandan kendi mezar kaz c s olan proletaryan n sa ar nda da olumlu büyümeler ve art ³lar meydana getiriyor. Her ³eyden önce binlerce i³çinin birarada çal ³t § büyük i³letmeler yaratmak, kapitalizmin kendi iste§i d ³ nda büyük bir devrimci enerji birikimine ve yo§unla³mas na yol aç yor. Kapitalizm, tarihte ba³ka hiç bir üretim biçiminin sa§lamad § ölçüde, çok say da çal ³an insan n örgütlü olarak biraraya gelmesini sa§lad . Böylece toplumun di§er bütün çal ³an insanlar n etkilemeye, kendi çevresinde hareket ettirmeye yetenekli bir s n f n do§mas mümkün oldu. Kapitalizm, i³çilerin say s n art rmakla da kalmad , onlar n birlikte i³ yapmas n n ve toplumsal üretimin en büyük parças n n onlar n ellerinde toplanmas n n da yolunu açt . Üretimi büyük çapl toplumsal üretim haline getirerek, her emekçiyi kendi ba³ na i³ yapar olmaktan ç kar p di§er bütün emekçilere ve toplumun her ö§esini birbirine ba§lad . Bu geli³meler, hem kapitalizmin bir toplumsal sistem olarak yerle³mesini sa§lad , hem de onu y karak yerine kendileri için yeni bir toplumsal hayat biçimini, yani sosyalizmi kurabilecek y § nlar yaratt . u anda kapitalizm, biriktirip y §d § bunca sorunun ve devrimci birikimin sonu³lar n korkuyla bekliyor ve tedbirler al yor. Çünkü, bütün bu sayd § m z birikimler ve büyümeler, yani kapitalizmin bünyesinde meydana gelen nicelik de§i³iklikleri, onun niteliksel olarak dönü³ebilmesinin ko³ullar n da yarat yor. Ortaya ç kard § , büyümesine ve ço§almas na sebep oldu§u heryeni unsur, kapitalizmin içinde büyüyen ve onun dönü³mesi-y k lmas için dayanak olacak olan hareketli ve canl devrim sebepleri haline geliyor. Yaln zca toplumsal çapta de§il, bütün dünya çap nda ve do§a üzerinde de kapitalizm, y k c etkilerini art rarak sürdürüyor. Denizleri, topra§ ve havay her gün artan ölçülerde kirleten, kapitalizmin bast r lmaz kar h rs d r. nsanlar, ya³ayabilmek için ihtiyaç duyduklar her³eye kapitalizm taraf ndan el konuldu§unu, art k kullan lamaz ve yeniden yarat lamaz bir biçimde tahrip edildi§ini, tüketildi§ini görüyor ve bunun ac s n ve korkusunu ya³ yorlar. imdi ³u soruyu sorman n zaman gelmi³tir: Bütün bu y k ma, tüketime ve geri getirilemez kay plara ne zaman ve kim taraf ndan son verilecek? Kapitalizm, kendi kendini denetleyebilir ve insanlar sömürmeden, kendi kendini yemeden, dünyay kirletmeden, sular , topra§ ve havay kullan lamaz hale getirmeden ya³ayabilir mi, yoksa onun bu canavarca sald rganl § bir yerde kendi ba³ n da belaya sokacak m d r? Olumsuz anlam nda bile, burada görülen gerçek, nicelikteki de§i³melerin, bir nitelik dönü³ümüne yolaçmaya haz rland § yolundad r. Dünyan n bu h zla kirletilmeye ve tüketilmeye devam etti§ini dü³ünürsek bir süre

80


sonra art k bugün elimizdeki nitelikleriyle henüz ya³anabilir durumda bulunan dünyan n gelecekte bir gün ya³anamaz hale gelece§ini söyleyebiliyoruz. Olumsuz nicelik de§i³meleri, eninde sonunda dünyan n niteli§inin olumsuz olarak de§i³mesine yol açacakt r. Kapitalizm, kendi varl § n da bir niceli§in art ³ n n sonucunda meydana gelen devrimci bir s çramaya, devrimci bir nitelik dönü³ümüne borçludur. Para, bir mübadele arac olarak insanlar taraf ndan yakla³ k üç bin y ld r kullan l yor. Eskiden de elinde çok miktarda alt n, gümü³ ya da bronzdan yap lm ³ para bulunan zenginler vard . Ama bunlar, ellerindeki paray sermaye olarak kullanmak için gerekli tarihsel ko³ullarda ya³am yorlard . Deniza³ r ticaret yapan tüccarlar, derebeyleri, krallar, padi³ahlar, ellerinde büyük miktarda para tutmalar na ra§men, bugünkü kapitalistler gibi, bu paray sermaye olarak de§erlendiremiyorlard . Paran n, ya da de§erli maddenin alt n n, gümü³ün sermaye haline gelebilmesi için, onu önce bir mala, bir ürüne çevirecek olan ücretli eme§in gücüne ve eme§in sömürülmesinden ortaya ç kacak olan art -de§er üretimine ihtiyaç vard r; sonra bu mal n sat lmas yla tekrar daha çok paraya ya da k ymetli madene çevirecek toplumsal ihtiyaçlar n ve ili³kilerin bulunmas gerekir. Paran n üretim ve yeniden üretim arac l § yla de§il de, sava³la, tefecilikle, ya§ma veya a³ r vergiyle ço§alt lmas , onun sermaye olarak kullan lmas demek de§ildir. Çünkü sermaye, derebeyinin ya da eski zaman tüccar n n paras ndan farkl olarak yaln zca paradan ibaret de§ildir. Makinalar, hammaddeler, üretim ya da depolama için kullan lan binalar, yani k sacas üretim araçlar n n tümü sermayenin bir bölümünü te³kil eder. Sermayenin di§er bir bölümünü ise, emek gücünün sat n al nmas nda kullan lan, yani i³çiye ücret olarak ödenen bölümü te³kil eder. Böylece, görülüyor ki, küpe t k l p samanl kta saklanan çok miktarda para ile, üretimde kullan lan para aras nda önemli bir fark vard r ve bu fark, paray sermaye yapan farkt r. Sermayenin özelli§i, kendisini sürekli olarak art rabilmesindedir. Onu yaratan ³ey, paran n kendi niceli§ini sürekli art rabilece§i ko³ullar bulmu³ olmas d r. Bir ba³ka deyi³le, kendi niceli§inde bir birikim sa§layarak nitelikçe dönü³en para sermaye halini al r. Nicelik birikimlerinin nitelik dönü³melerine yolaçmas n n pek çok örne§ini, bilincimizde meydana gelen de§i³ikliklerde de görebiliriz. Bir zamanlar yaln zca az ücret almaktan, hayat pahal l § ndan yak n p duran bir i³çinin, artan yoksulluk ve s k nt lar içindeyken dü³üncelerinde de parça parça de§i³iklikler meydana gelir. Kendisi gibi yüzbinlerce, milyonlarca insan n yoksullu§u ile az say da burjuvan n büyük zenginli§i aras ndaki uçurumu sorgulamaya balad § nda, bunun önce kaderin bir oyunu oldu§unu dü³ünebilir. Kafas ndaki sorular ve kendince verdi§i cevaplar n yetersizli§i ço§ald kça, gerçe§i bulmak iste§i de ço§al r. Bir gün küçük bir k v lc m, kat ld § bir mitingde

81


duydu§u bir slogan, 1 May s eylemi s ras nda omuz verdi§i bir arkada³ n n küçük bir sözü, sorular n n ve çeli³melerinin ans z n ortadan kalkmas na ve kafas n n ayd nlanmas na yol açabilir. Bu t pk , güne³in alt nda yava³ yava³ s nan bir gaz tüpünün birazc k daha s n nca ans z n patlamas na benzer. Is n n niceli§i azar azar artm ³, sonunda öyle bir s n ra gelmi³tir ki, bir birimlik bir art ³ art k patlay p dönü³menin sebebi olmu³tur. Ama bu bir birimlik art ³tan önce, biriken ve yo§unla³an binlerce birimlik bir birikim gereklidir. Öyleyse, kafas nda sorular n ve çeli³melerin birikimine sahip olmayan bir s radan i³çinin bilincinde de hiçbir k v lc m hiçbir patlamaya-dönü³meye yol açmayacakt r. Demek ki, çeli³meleri yeterince olgunla³mam ³, birikimi ve büyümesi son s n r na varmam ³ hiç bir geli³me, yani niceli§i yeterince ve gerekti§i kadar artmam ³ hiç bir olay, nitelikçe s çramaya u§rayamaz.

82


Bölüm 16

Evrim ve devrim

Nicelik birikimlerinin a§ r a§ r ve zaman içinde gerçekle³mesi yoluyla meydana gelen de§i³ikliklere, diyalektik dilde evrim denir. De§i³menin birden bire ve nitelikçe meydana gelmesine ise devrim denir. Meta zikçiler ve idealistler, do§ada, toplumda ya da bilinçte, bu iki ayr hareket biçiminin mutlak olarak ayr ayr gerçekle³ti§ini ve birinin bulundu§u yerde di§erinin bulunmayaca§ n dü³ünmü³lerdir. Bir ço§u da, bütün ilerleme ve de§i³menin yaln zca nicelik birikimi yoluyla, yani yaln zca evrim yoluyla gerçekle³ti§ini, do§ada, toplumda, bilinçte hiç bir zaman devrimci dönü³ümlerin bulunmad § n ileri sürmü³lerdir. Diyalektik, hareket içinde, hem nicelik de§i³imlerinin hem de nitelik s çramalar n n birlikte ve birbirlerini tamamlayarak gerçekle³ti§ini ke³fetmi³tir. Diyalektik aç s ndan bu iki hareket biçimi aras ndaki ³u ili³ki kesindir: Evrim olmaks z n bir devrimin olabilmesi imkan olmad § gibi, bir devrime yol açmaks z n evrimin devam edip gitmesi de imkans zd r. Ancak görünü³te bunlar birbirlerinden farkl yap lar ve farkl zamanlarda gerçekle³en özellikler gösterse de, aralar nda olu³ ve gerçekle³me bak m ndan bir ayr l k da yoktur. Yani geli³me ve hareket, önce uzun bir evrim sürecinden geçer sonra da bir devrimle nitelik dönü³ümüne u§rar denilemez. Geli³menin ve hareketin her noktas nda, devrim ve evrim birarada ya³an r. Yaln z hareketin o andaki karakterinin bir devrimci dönü³me mi, yoksa evrimci birikim dönemi mi oldu§u, bu hareketin sürecin ya da nesnenin niteli§ini de§i³tirip de§i³tirmedi§ine, ya da hangisi için gerçek imkanlar ta³ d § na bak larak söylenir. Dünya i³çi hareketi, birçok evreden geçerek bugünkü durumuna geldi. Ba³lang çta, basit i³çi birlikleri halinde ve eski dönemlerden kalma lonca örgütlerinin bir devam biçiminde olan i³çi dayan ³ma birlikleri, ³ekilsiz dayan ³ma sand klar arac l § yla mücadelelerini destekleyecek güçler bulabiliyor-

83


lard . Sonra sanayinin ilerlemesiyle, büyük ölçekli i³bölümünü ayn zamanda büyük ölçekli elbirli§ine çeviren üretim birimleri kuruldu. Bu birikim, bu geli³me, i³çi s n f örgütlenmelerinde ve onlar n mücadelelerinde, nitelikçe geli³melere yol açan devrimci s çramalara sebep oldu. ³çiler, önce sendikalar yaratt lar. Sendikalar, hiç ku³kusuz, eski dönemden kalma, basit ve ko³ullara uygun dü³meyen örgüt biçimlerinde göre devrimci bir s çrama, bir nitelik dönü³ümüydü. Uzun y llar, i³çiler, sendikalar etraf nda örgütlenmenin kar³ la³t klar her sorunu çözmeye yetece§ini sand lar. Ancak mücadelenin yaln zca düzen içinde baz düzeltmeler yapmakla s n rl kalamayaca§ n ve i³çi s n f n n siyasi iktidar ele geçirerek toplumu yeni ba³tan bütünüyle yeniden örgütlemeleri gerekti§i anla³ lmaya ba³lay nca i³çilerin sosyalist, komünist partilerinde birle³meleri ve yeni örgüt biçimleri bulmalar gerekti ve bu yeni bir devrimci s çrama noktas olu³turdu. Ancak i³çi s n f n n içinde bulundu§u toplam toplumsal ko³ullarda henüz bir nitelik de§i³ikli§i söz konusu de§ildi ve kapitalizm kendi içinde geli³meye, kendi niteli§ini bulmaya çal ³ yordu. Yani, genel bir evrim karakteri gösteren geli³menin içinde, küçük küçük devrimci s çramalar ya³an yor ve bunlar toplam niteli§in de§i³mesi için yeterli olmasa bile, birikimin ve geli³menin h z n artt r yordu. Yaln zca i³çiler de§il, kapitalistler de ayn dönem boyunca, birçok devrimci geli³me ya³ad lar. Buharla çal ³an makinalar n büyük ölçekli sanayide sermaye haline gelmesi, bankac l k sistemlerinin do§mas ve kredi kurumlar n n tefeci banker kurumlar n n yerini almas , sonra da banka ve sanayi sermayelerinin birle³erek nans kapital biçimin almas , kapitalizmin kendi içinde ya³ad § s çramalard r. Böylece görülür ki, her evrimci geli³menin içinde, bu geli³meyi sürekli güçlü ve ilerletici k lan devrimci s çrama anlar vard r ve bunlar olmaks z n, kendi ba³ na nicelik birikimleriyle hiç bir gerçek ilerleme sa§lanamaz. E§er evrimci geli³me biçimi, kendi içinde kendisinin bu niteli§ini de§i³tirmeyen küçük devrimci anlar ya³amam ³ olsayd , nicelik birikimi bir ilerlemeye ve evrime de§il, yaln zca büyümeye, hacimce ³i³meye ve say ca ço§almaya yolaçard ki, bu da hiç bir zaman bir evrimin nas l olup da bir devrimle tamamland § n aç klayamazd . Bu, gerçek anlam yla, evrim ve devrim süreçlerinin içiçe ya³anmas demektir. Ancak s n ar aras ndaki politik mücadele, evrim ve devrim dönemlerini birbirinden ay rt etmek, evrimci birikim ve a§ r de§i³im ko³ullar yla, devrimci s çrama anlar n birbirine kar ³t rmamak ve birinde geçerli olan taktik ve örgütlenme biçimlerini, plan ve programlar di§erinde uygulamaktan sak nmak gerekir. Yani evrim süreçlerinin içinde devrimci s çrama anlar n n bulunmas , evrim ve devrim süreçlerinin bir ve ayn ³eyler oldu§u anlam na gelmez. Evrimci ve devrimci geli³me dönemlerinin birbirinden ayr lmas , bizim iste§imiz, bizim irademiz içinde olan bir ³ey de§ildir. Bir toplumsal süreç, içinde devrimci geli³me anlar n ve küçük çapl patlamal -s çramal ilerleme

84


biçimlerini gösterse de, esas karateri bak m ndan henüz nicel birikim, evrimci geli³im a³amas nda ise, burada o küçük devrimci s çramalara bak larak bir devrim döneminin geldi§ine hükmedilemez. Ne var ki, devrimci bir parti, evrimci geli³me a³amas nda da, ilerlemeyi h zland ran, geli³menin do§as na uygun ve y § nlar taraf ndan benimsenip tekrarlanabilen devrimci eylemler koymaktan geri durmaz. Bizim ülkemizde çok yozla³t r lm ³ bulunan devrimci eylem kavram , yerinde ve do§ru kullan ld § nda, toplumsal geli³menin önünü açan, ona yeni imkanlar sunan ve kitlelerin birikmi³, bilinçlilik ve örgütlenme sorunlar na çözümler getiren bir rol oynayabilir. Böylece devrimci parti, henüz bir evrim dönemi ya³ad § gerçe§ini bir an bile gözard etmeden, ama böyle bir süreç içinde de devrimci s çrama imkanlar n n bulunabilece§i gerçe§ine dayanarak kendi yolunu çizer. Çünkü o ³unu bilir: evrimci birikim denilen ³ey, niteli§i hiç de§i³meyen birimlerin say ca art ³ demek de§ildir. Aksine, niteli§i farkl la³an birimlerin niceli§inin, toplam niteli§in de§i³mesine elverecek ölçüde artmas demektir. Bir toplumda, devrimci i³çi örgütleri, yani s radan i³çi örgütlerinden nitelikçe farkl yeni tipte örgütler ne kadar ço§al rsa, devrimin imkanlar o kadar artm ³ demektir. Gene bir toplumda, sosyalizmin ön biçimlerini az çok içinde ta³ yan büyük sanayi kurulu³lar ve büyük toprak i³letmelerinin say s ne kadar çoksa, yani niteli§i farkl la³m ³ birimlerin niceli§i ne kadar ço§alm ³sa, toplam nitelik dönü³ümü için o kadar fazla imkan var demektir. Bir de tersini dü³ünelim. Niteli§i ayn kalan örgüt ya da i³letme birimlerinin say s n n kat kat artmas , hangi de§i³iklik için zemin haz rlar? Niteli§i ayn kald kça, birimlerin say s n n ço§almas n n nicelikten niteli§e geçi³ için bir manas yoktur. Bir i³letmedeki i³çilerin say s n n artmas , tek ba³ na o i³letmenin niteli§ini de§i³tirmez. ³çi say s ile birlikte, fabrikan n i³letme sisteminde, makinalar n n kalitesinde ve teknolojinin derecesinde de bir yükselme varsa, yani artan ³eylerin niteliklerinde de bir de§i³iklik varsa, i³letmenin niteli§i kalitesi de§i³ir. Niteli§i ayn kalan unsurlar n say ca artmas , büyümesi ya da geni³lemesi, tek ba³ na ne kadar büyük olursa olsun, nitelikçe bir s çrama için yeterli de§ildir ve asl nda hiç bir zaman yaln zca nicelik art ³ diye bir ³ey sözkonusu olamaz.

85


Bölüm 17

Kar³ tlar n birli§i ve mücadelesi

Geli³me ve ilerlemenin bir nitelikten bir ba³ka niteli§e geçi³ anlam na geldi§ini gördük. Ama bu s çramal ilerleme hareketinin yaln zca nicelik birikimlerinin bir sonucu oldu§u anlam na gelmez. Devrimci s çrama yoluyla ilerlemede rol oynayan bir ba³ka fakat temel hareket biçimi, kar³ tlar aras ndaki mücadeledir. Toplumsal geli³me, bir yandan kendi unsurlar n n nicelikçe art ³ ve nitelikçe zenginle³melerine sahne olurken, bir yandan da artan ve de§i³en unsurlar n birbirlerine kar³ t geli³en e§ilimleri aras ndaki mücadeleyi de ya³ar. Ve kar³ t e§ilimlere, kendilerine ait ve birbirine kar³ t programlara ve toplumsal hede ere sahip olan bu unsurlar aras ndaki mücadele, yani s n f mücadelesi, toplumun devrimci tarzda dönü³mesinin ve nitelik s çramas na u§ramas n n esas sebebidir ve esas kayna§ d r. Ya³ad § m z her olay, tan k oldu§umuz her geli³me ya da üzerinde i³ yapt § m z, de§i³tirmeye bir ba³ka ³ey haline sokmaya çal ³t § m z her nesne, bize önce bir kar³ tl § n birli§i olarak görünür. Her olayda, her nesnede, her dü³üncede, o olay n, nesnenin, ya da dü³üncenin geli³mesine, daha ileri ve daha de§i³ik bir nitelik kazanmas na yol açan bir mücadele, bir iç çeki³me ve farkl la³ma vard r. Bir dü³ünceden bir ba³ka dü³ünceye, kendi içinde çat ³madan, farkl dü³ünceler aras nda bir mücadele ya³amadan geçmek mümkün de§ildir. Bir nesneyi de§i³tirmeye koyuldu§umuzda, kendisinden yeni bir ürün ç karmak üzere bir hammaddeyi elimize ald § m zda onunla bir çat ³maya gireriz. Nesnenin bize direnen, bizim isteklerimize ve amaçlar m za kar³ koyan bir yan vard r ve onun direni³ini k rmak ve istedi§imiz biçime sokmak için kol gücümüzden ba³ka araçlar da kullanmak zorunda kal r z. Odunu testere ile keser, demiri çekiçle döveriz. Pamu§u iplik haline getirmek için birçok a³amadan geçerek ad m ad m ilerleriz ve her ad mda pamu§un isteklerimiz do§rultusunda de§i³mesi için yeni i³lemler yapar, yani onunla bizim hede e-

86


rimiz aras ndaki bir çeli³meyi çözeriz. Toplumun hayat n n da çeli³melerle ve birbiriyle çat ³an güçlerle örüldü§ünü görürüz. Birbirine kar³ duran ve kendi amaçlar n kendileri için gerçekle³tirmek isteyen farkl toplumsal s n ar aras nda her biri kendi amac n gerçekle³tirmek üzere di§erinin üzerinde egemenlik kurmak için sava³t klar bir mücadele ya³and § na tan k oluruz. Diyalektik, geli³menin ve ilerlemenin kayna§ nda nesnelerin, olaylar n ve dü³üncelerin içindeki çeli³menin belirleyici bir rol oynad § n ke³fetmi³ ve böylece, meta zik dü³ünce sistemlerinden farkl olarak olaylar n ve nesnelerin kendi hallerinde ve çat ³mas z bir biçimde de§il, içlerinde ta³ d klar çeli³melerin ve d ³lar nda kendilerine kar³ duran, onlarla çat ³an ba³ka çeli³melerin çat ³arak ve sava³arak etkili oldu§u bir süreçte de§i³ti§ini ve dönü³tü§ünü göstermi³tir. Her canl , kendi ölümünü içinde ta³ r. Bebek, daha do§du§u andan itibaren ölmeye, ölümün unsurlar n içinde ta³ maya ba³lar. Eski ile yeni aras nda, yeninin kendi içinde eskinin unsurlar yla yeninin özellikleri aras nda, varolan her ³eyin kendi içinde ve bütün varl klar n kendi aralar nda bitmez tükenmez bir çeli³me ya³an r. Ve ilerleme, daima bir çeli³menin yeni olan n lehine ve eskinin zarar na çözülmesi ile olur. Bu bak mdan, büyük devrimci ve diyalekti§in ustas Lenin, geli³me kar³ tlar n mücadelesidir demi³tir. Kar³ tl k, yani birbirine kar³ geli³me ve ilerleme do§rultular bulunan unsurlar aras ndaki çeli³me, hayat n her belirtisinde, ya³ad § m z her olayda ve tan d § m z bütün insanlarda vard r. Ama çeli³enlerin bu birarada bulunmalar ve birbirlerini yok etmeden birlikte ya³ayabilmeleri uzun sürmez. Kar³ tlar n birli§i geçici, mücadelesi ise süreklidir. Toplumu devrimci tarzda de§i³tirmek isteyen i³çi s n f n n ve onun devrimci komünist partisinin, kar³ tlar n mücadelesi yasas ndan yararlanmas esast r. Toplum hangi unsurlardan olu³maktad r, bunlar aras ndaki çeli³meler nelerdir ve çeli³en bu unsurlardan hangisi ilerlemeyi, geli³meyi temsil ediyor, hangisi geri olan ve ölmekte olan temsil ediyor? leriyi temsil eden unsurlarla yak n duran ve eskiye, çürümekte, y k lmakta olana kar³ olan, onunla çeli³en ba³ka hangi güçler ve unsurlar vard r? Bu de§i³ik unsurlarla i³çi s n f aras nda ayr ca bir çeli³me var m d r, varsa bu çeli³me hangi yöntemlerle ve hangi araçlarla ne biçimde çözülmelidir? Bütün bu sorular n cevab n do§ru veren bir devrimci parti, toplumsal devrimin bir plan n kolayca ve ba³ar l bir ³ekilde yapmaya haz r demektir. E§er toplumsal hayat çeli³mesiz, birbirine kar³ duran ve birbirleriyle ç karlar çat ³mayan unsurlar n uyumlu birli§i olarak görürsek, devrimi hangi gücün hangi di§er güçlerle ne tarzda birle³erek gerçekle³tirece§i gibi bir soru da akl m za gelmez. Bundan dolay , topluma devrimci bir tarzda bakmak demek, onu kaç n lmaz olarak bir de§i³ime götürecek olan çeli³meleri bulmak demektir.

87


Bu yüzden burjuvazi, sürekli olarak ya³ad § m z toplumda s n f çeli³melerinin bulunmad § n , birlik ve beraberlik içinde ya³ayan bir ulus oldu§umuzu propraganda eder. E§er i³çilerle burjuvalar aras nda ufak tefek sürtü³meler oluyorsa, bunlar aile içindeki normal tats zl klar olarak tan t l r. Ya³anan çeli³menin emekle sermaye aras nda bir çeli³me oldu§unu ve bu çeli³menin kutuplar aras ndaki mücadelenin geçici ve gündelik bir mücadele olmay p dünyay de§i³tirecek güce sahip temel ve kal c bir çeli³me oldu§unu gizlemeye çal ³ r. Oysa, bilinçli her i³çi, diyalekti§in evrensel yasalar ndan biri olan kar³ tlar n birli§i ve mücadelesi yasas n n, kar³ tlar n birli§inin geçici, mücadelesinin esas oldu§unu bildiren hükmüne dayanarak, burjuvazi ile aras ndaki mücadelenin, aile içindeki bir tats zl k de§il, de§i³mez, kaç n lmaz, zorunlu bir kavga oldu§unu bilir. [t rnak?] Bugün ücretler, sigorta primleri, fabrikada i³ ko³ullar n n düzeltilmesi, daha çok sosyal hak, daha çok i³ güvencesi gibi taleplerle kendisini gösteren bu mücadelenin, özünde emekle sermaye aras ndaki uzla³t r lamaz, bast r lamaz çeli³menin bir belirtisi oldu§unu bilir. Bu çeli³menin, kapitalizmin üretim araçlar üzerindeki özel mülkiyeti kuran ve böylece de kendi yaratt § toplumsal üretimle çeli³en düzeninin bir sonucu oldu§unu görür ve çeli³menin ortadan kald r lmas için yaln zca ücretlerin yükseltilmesinin, çal ³ma ko³ullar n n iyile³tirilmesinin yetmeyece§ini görür. Temeldeki çeli³menin ortadan kald r lmas ve s n ar aras ndaki kavgan n son bulmas için, i³çi s n f burjuvazinin s n f iktidar na, üretim araçlar üzerindeki özel mülk sahipli§ine yani burjuvazinin bir s n f olarak varl § na son vermek ve üretimin toplumsal yap s na uygun olarak mülkiyet üzerinde de toplumsal bir sistem kurmak zorundad r. Çeli³melerin do§as hakk ndaki diyalektik bilimi, burjuvazinin çok eski zamanlardan beri ileri sürdü§ü, uyum içinde birarada ya³ama ve çeli³mesiz varolu³ görü³lerine tam anlam nda kar³ t oldu§u için devrimcidir. Çünkü de§i³tirici eylemin, toplumu dönü³türme faaliyetinin ana halkas n n nerede bulundu§unu, içinde ya³anan toplumun zay f ve çürüyen noktalar n n neler oldu§unu ve hangi güçleri bu zay f noktaya sevkedece§ini devrimci i³çi s n f na gösterecek olan bu bilimdir. E§er çeli³me yoksa, yani e§er yap kendi içinde uyumlu, birle³ik ve mücadelesiz ya³amaya yetenekliyse, aç kt r ki onu de§i³tirmek de imkans zd r. Fakat gerçek böyle midir? Toplumun bütünüyle ç karlar birbirine kar³ t s n ara bölündü§ünü ve ³imdiki ili³kiler devam ettikçe bu çeli³melerin çözülmesinin imkans z oldu§unu herkes görüyor. Ücretlerde bir parça art ³ sa§lamakla, ya da sosyal konutlar yapmakla i³çi s n f n n, emekçi köylülü§ün yoksullu§una son vermek mümkün mü? Farzedelim ki, bu düzen her i³çiye bir ev, bütün çocuklara okuma imkan ve herkese sa§l kl ya³ama ko³ulu sa§lad : o durumda bile, bütün bu sa§lanan imkanlar i³çi s n f n n eme§inin sömürülmesine dayanmayacak m ? Harcanan her kuru³ i³çilerin

88


s rt ndan ç kar lan art -de§erin bir k sm olmayacak m ? u halde, kapitalist toplumun varolmaya devam etti§i ko³ullarda, yani i³çilerin art de§er sömürüsünden kurtulmad klar bütün ko³ullar alt nda, ya³ama ko³ullar ne kadar yüksek olursa olsun, i³sizlik tehlikesi ne kadar giderilmi³ bulunursa bulunsun, kavgan n, s n f mücadelesinin kayna§ kurutulmu³ olamaz. Çeli³ki, çeli³en kutuplar varolmaya devam etti§i sürece varl § n korumaya ve toplumsal hayat içinde etkili olmaya devam edecektir. Bu kuraldan ³u sonuç ç kar: s n ara bölünmü³ bütün toplumsal sistemlerde, birbiriyle mücadele eden güçler aras ndaki kavgan n nihai bir tek çözümü vard r; o da s n ar n ortadan kald r ld § yeni bir toplumsal sisteme geçmek. Burjuvazi, i³çi s n f olmadan ya³ayamaz. Çünkü onun varl § , ba³ka hiç bir ³eye de§il, i³çilerin sömürülmesine ba§l d r. Canl emek sömürüsü olmadan kapitalistlerin varl klar n sürdürmeleri imkans zd r. Ama i³çiler, burjuvalar olmadan ya³ayabilirler. Üretim araçlar n n mülkiyetini toplumsal mülkiyet haline getirdiklerinde, art k ba³lar nda bir patron olmaks z n, üretimi kendileri ba³arabilirler ve bunun yak n tarihte ya³anm ³ pek çok örne§i vard r. Hatta sosyalist bir düzene geçmeden önce bile, devrimci kalk ³ma dönemlerinde, i³çiler fabrikalara, ocaklara elkoyarak kendi ba³lar na üretimi planlayabileceklerini, hammadde temini için kendi anla³malar n yapabileceklerini göstermi³lerdir. Bunlar, k sa süreli ve ancak devrimci dönemlerde gerçekle³en olaylar olsa da patronsuz bir dünya n n mümkün ve ba³ar labilir oldu§unu kan tlayan olaylard r.

89


Bölüm 18

Antagonist ve antagonist olmayan çeli³meler

Çeli³melerin farkl yap larda olmas onlar n çözümü için kullan lan yöntemlerin ve araçlar n da farkl olmas sonucunu do§urur. Bu bak mdan farkl türden çeli³melerin çözülmesinde ayn araçlar kullan lmaz ve böyle bir yanl ³l k, çeli³menin çözülmesinden ziyade bozulmas na veya yap n n de§i³tirilmek istenen türden daha farkl bir biçimde ve istedi§imiz ³ekilde de§i³mesine yol açabilir. Bu yüzden bir çeli³menin hangi türden oldu§unu saptamak son derece önemlidir. Diyalekti§in büyük ö§retmenleri, çeli³melerin esas olarak iki ana türden olabilece§ini söylemi³lerdir. Bu türler ³unlard r: Uzla³t r labilir çeli³meler ve uzla³maz çeli³meler. Uzla³maz çeli³melere, bilim dilinde antagonist çeli³me denir. Antagonist yani uzla³t r lamaz çeli³meler, ancak çat ³ma yoluyla ve her kutuptan birinin ortadan kald r lmas yla çözülebilecek türden çeli³melerdir. Örne§in burjuvazi ile i³çi s n f aras ndaki çeli³me böyle bir çeli³medir ve çat ³mal biçimler almaks z n çözülebilir olmaktan uzakt r. ³çi s n f ile burjuvazi aras ndaki çeli³me, ancak kapitalist s n f n siyasi iktidardan uzakla³t r lmas ve üretim araçlar üzerindeki özel mülkiyetine son verilmesiyle çözülebilir. Bu, burjuva s n f n n varl k ko³ullar na son vermek, bu anlamda da onu s n f olarak ortadan kald rmak demektir. Ba³ka türlü çözülemeyecek olan bu türden çeli³melere uzla³t r lamaz, ya da antagonist çeli³meler denir. Siyasi mücadelede, art -de§er sömürüsü üzerine kurulmu³ toplumsal yap n n ana s n ar aras ndaki çeli³menin antagonist oldu§unu tespit etmek çok önemlidir. Çünkü, bu gerçe§in inkar , reformcu görü³lerin geli³mesine yol açar. Oportünistler ve revizyonistler, özellikle günümüzde olup bitenlere bakarak, dünya çap nda burjuvazi ile i³çi s n f aras ndaki çeli³menin art k yumu³a-

90


d § n , burjuvazinin i³çi s n f yla gittikçe yak nla³t § n ve sömürü mekanizmas n n kapitalizmin ilk dönemlerindeki gibii³lemedi§ini ileri sürüyorlar. Antagonizman n yok oldu§unu ileri sürerek, s n ar aras nda bir uzla³ma politikas n n izlenmesini ve i³çi s n f ile burjuvazinin bar ³ içinde ya³amas n ö§ütlüyorlar. Sömürünün inkar edilmesi demek olan bu politikalar tamamen i³çi s n f na ve emekçi s n ara kar³ d r. Diyalekti§in bu kural n n iyice bilinmesi ve sosyal ve siyasi hayatta uygulanmas i³çi s n f n n kendi durumunun bilincinde olmas n sa§layacak ve di§er emekçi s n ara kurtulu³ yolunu göstermesi için kuvvet verecektir. Antagonist çeli³meler, s n ara bölünmü³ olman n bir sonucudur ve ç karlar kar³ t s n ar varoldukça toplumsal yap y belirlemeye devam edeceklerdir. Fakat küçük mülk sahibi köylülük ya da küçük emekçi zanaatkarlarla i³çiler aras ndaki çeli³me, antagonist de§il, uzla³t r labilir ve çat ³mas z olarak çözümlenebilir çeli³melerdir. Mülk sahibi s n arla i³çi s n f aras nda, yani mülksüz, üretim araçlar üzerinde mülkiyet hakk bulunmayan i³çi s n f aras ndaki çeli³me, genel olarak uzla³maz bir çeli³me olu³turmas na kar³ l k, özellikle sosyalist devrimden önceki dönemlerde, küçük mülk sahiplerine i³çi s n f n n bak ³ farkl d r. Küçük mülk sahipleriyle büyük mülk sahipleri, uluslararas kapitalistler, i³çi s n f n n gözünde ayn olamazlar. ³çilerin önderlik edece§i bir devrimde, küçük mülk sahibi olmakla birlikte kendi eme§iyle geçinen insanlar n olu³turdu§u s n ar, i³çilerin toplumsal gücünün bir parças n olu³tururlar ve büyük kapitalistlerin az nl k iktidar na kar³ , i³çi s n f , emekçi köylülük ve zanaatkarlarla birlikte hareket eder. Onlar n da kapitalizmin tekelci biçiminden zarar gördüklerini, gittikçe yoksulla³t klar n ve tekelci kapitalistler taraf ndan yokolma, mülklerini kaybetme tehlikesi ile kar³ kar³ ya b rak ld klar için i³çilerin devrimci at l mlar n desteklemeye istekli olduklar n bilir. 1989 Mart-Nisan i³çi eylemleri s ras nda, gerek küçük esnaf, gerekse üretici köylülük, i³çilerin eylemlerini kendi sorunlar na da bir çözüm getirebilece§i umuduyla çe³itli biçimlerde desteklediler. A³ r kar h rs yla hareket eden ve bu yüzden halk n büyük ço§unlu§unu hem ekonomik bak mdan ezen, hem de karlar n n devam için siyasi iktidarlar n bask arac olarak kullanarak kar³ ç k ³lar engellemeye çal ³an tekelci kapitalistler kar³ s nda, yaln zca bu sömürünün en yak n muhatab olan i³çi s n f de§il, çal ³an halk n tamam mücadele iste§i içindedir. Bu da göstermektedir ki, halk ile tekelci burjuvazi ve onun ekonomik ve siyasi destekçisi olan uluslararas emperyalizm aras nda derin bir çeli³me bulunmaktad r. Fakat, küçük mülk sahibi köylülük ve küçük esnaf, kendi s n f tabiat gere§i özel mülkiyetin ilgas demek olan sosyalizm kar³ s nda çekingendir ve bu yüzden hede sosyalizm olan i³çi s n f ile onlar aras nda da bir çeli³me vard r. Buna ra§men, i³çi s n f , kendi kur-

91


tulu³u için mücadele ederken, hasm n n kar³ s nda bulunan bu büyük kitleyi hesaba katmal , kendi kurtulu³lar n i³çilerin kurtulu³una ba§lamak isteyen, ya da en az ndan kurtulurlarsa i³çilerle birlikte kurtulacaklar n dü³ünen halk kitlesinin taleplerini do§ru de§erlendirmelidir. Çünkü sözkonusu çeli³me, bu a³amada antagonist bir çeli³me de§ildir. ³çilerin devrimci komünist partisi, devrim program yaparken, bu çeli³meyi gözönüne al r. Yani kimler aras nda uzla³maz bir çeli³me vard r, kimler aras ndaki çeli³meler uzla³abilir niteliktedir, bunlar ay rt eder. Birle³ebilecek olanlar en geni³ bir cephede birle³tirip kar³ s ndaki hede n gücünü küçültürken kendi gücünü artt r r. Sosyalizmde, s n ar aras ndaki uzla³maz kar³ tl klar yok edilmi³ olacakt r. Bu yüzden Lenin, Antagonizma ile çeli³me asla ayn ³ey de§ildir; bunlardan birincisi sosyalist toplumda kaybolacak, ikincisi ise kalacakt r demi³tir. Çünkü antagonist olmayan çeli³meler, yaln zca toplumsal s n ar aras nda de§il, örne§in üretim ile tüketim aras nda, ekonominin çe³itli i³kollar aras nda, üretici güçlerin çe³itli geli³me ihtiyaçlar ile eldeki imkanlar ve yönetim ³ekilleri aras nda vs. vs. varolmaya ve çözüm bekleyen çeli³meler olarak toplumsal hayat etkilemeye devam edeceklerdir. Halk n çe³itli tabakalar aras nda, i³çilerle köylüler aras nda, k r ve kent aras nda, kafa eme§i ile kol eme§i aras nda bir çeli³me varolmaya devam edecektir. Fakat bu çeli³melerin hiçbiri, çeli³enlerden bir taraf kar³ devrim ya da uluslararas emperyalist burjuvazi taraf ndan örgütlenip politik bir araç olarak kullan lmad kça, antagonist çeli³me halini almayacakt r. Önceki bölümde, yeryüzündeki her olay ve nesnenin birbirine ba§l oldu§unu, böylece dünyan n bir bütün olu³turdu§unu söylemi³tik. Çeli³kilerin varl § , bütünlü§ün ortadan kalkmas demek de§ildir. Bütün, kendi içinde çeli³meli olabilir ve bu onun hareket etmesini sa§lar. Ancak çeli³me bütüne yaln zca hareket kazand rmaz: onun ne yönde hareket edece§ini ve ileride nas l bir biçim alabilece§ini de tayin eder. Önemli olan, dünyay ³imdi varoldu§u biçimden bir ba³ka biçime, toplumsal ili³kileri bir ba³ka ili³ki biçimine dönü³türmek için hareket eden s n f n, bu bütünlü§ün do§as n kavrayabilmesi, içindeki çeli³meleri do§ru de§erlendirerek bunlar üzerinde i³lem yapabilmesidir. Ba§ nt l bir bütün oldu§unu bildi§imiz dünya üzerinde çeli³en kutuplar aras nda do§ru bir de§erlendirme yaparak etkisini ve gücünü çeli³melerin devrimci ve ilerletici tarzda çözülmesine yöneltmi³ bulunan s n f, dünya üzerindeki bütün ili³kileri etkileyecek sonuçlar elde etmeyi de ba³aracakt r. Her ³ey birbirine ba§l ysa ve her de§i³iklik bütünün di§er parçalar nda da de§i³iklik meydana getiriyorsa, i³çi s n f elindeki diyalektik bilimini kullanarak do§ru politikalar in³a etmeyi ve bütün dünyada burjuvazinin egemenli§ine

92


son vererek, dünyay i³çilerin bütünsel dünyas haline getirmeyi ba³aracakt r.

93


Bölüm 19

Objektif ve sübjektif

Ancak, yeryüzünde her ³ey insanlar n iradesine ve iste§ine ba§l de§ildir. Kar³ l kl mücadele eden ve birbirlerine kar³ hareket eden çeli³ik kuvvetlerin hiçbiri, e§er isteklerini gerçekle³tirmek için elveri³li nesnel-maddi imkanlar bulam yorlarsa, yani bilimin diliyle söyleyecek olursak, objektif ko³ullar uygun de§ilse, kendi hede ne ula³amazlar. Dünya, insanlar n iradelerine göre de§il, kendi maddi varolu³ yasalar n n ak ³ na göre hareket eder. Yaln z do§a de§il, içinde ya³ad § m z toplumun kurulu³ ve i³leyi³ biçimi de hem bireylerin hem de s n ar n kendileri için bir ³eyler yapabilmesini s n rlar, engeller. nsanlar, do§an n kendilerini s n rlamas n n ve kendilerinin denetleyemedi§i olaylarla kar³ s na dikilip kendisine zarar vermesinin önüne geçebilmek için birçok çabaya giri³mi³lerdir ve bunlar n bir k sm nda bugün için önemli ba³ar lar da elde etmi³lerdir. Örne§in susuzluktan kavrulmamak için ya da selleri engellemek için barajlar yapm ³lard r. Ate³i sönmeden tutabilmek için bin y llarca u§ra³t ktan sonra, bugün istedi§i her yerde bir tek dü§meye basmakla, ya da bir çöpü kimyevi bir maddeye sürtmekle sürekli olarak ate³ elde edebilecek duruma gelmi³lerdir. Karanl § yenmek için elektrikten, da§lar a³abilmek için karayollar ndan, tünellerden, okyanuslar a³abilmek için gemilerden uçaklardan yararlanacak duruma gelmi³lerdir. Do§an n kendi istek ve hede eri önünde engel te³kil eden pek çok zorlu§unu bir biçimde a³abilmeyi ba³arabilmi³lerdir. Do§a gibi, içinde ya³an lan toplum da insanlar n önüne engeller diker. Yoksullu§u, hastal § yenmek için kapitalizm, insana para sahibi olma yolunu gösterir ama para sahibi olmak için kapitalizm ko³ullar nda namuslu emek harcamak yetmez ve çal ³an insanlar ne kadar çok çal ³ rlarsa çal ³s nlar gene de kapat ld klar toplumsal duvarlar a³amazlar ve kendilerini k t kanaat geçindirecek bir yoksulluktan kurtulamazlar. Do§a kar³ s nda birçok zafer kazanan insan, toplumun önüne

94


dikti§i engelleri a³mada o kadar ba³ar l de§ildir. Ama bunun da bir yolu oldu§u, toplumun dönü³türülmesinin ve çal ³an insanlar n iradelerine kar³ koymayan, her ³eyin eme§e göre ve emek için düzenlenebilece§i toplumsal ko³ullar n yarat labilece§i bugün art k biliniyor. Ancak s n f olarak, isteklerimizin ve özlemlerimizin ne kadar n ne zaman ba³arabiliriz? Yeryüzünde istedi§imiz her ³eyi yapabilir miyiz? rademiz, yaln zca kendi iradi gücümüz, yapmak istedi§imiz her ³eyi gerçekle³tirmeye yeterli midir? Bizi s n rlayan, önümüzde engel te³kil eden nedir? nsanlar n iradesi ile onlar n d ³ ndaki maddi ko³ullar aras nda bir çat ³ma bulundu§u ve toplumlar n ya da tek tek insanlar n kendi hede erini gerçekle³tirmek için ileri at ld klar her zaman bunu ba³aramad klar ya da ancak belli ko³ullar elveri³liyse ba³arabildikleri bilinir. Bireyler gibi toplumlar, s n ar da isteklerini gerçekle³tirebilmek, kendilerine tarihte diledikleri biçimde bir yer açabilmek için sava³ rlar. Toplumlar n, yaratma ve kendi d ³ ndaki olaylar denetleme iradesi önündeki engelleri temizlemek için giri³tikleri ve bütün bir insanl k geçmi³i boyunca ve bugün devam eden bu mücadeleye

tarihsel ey-

lem denir. nsanlar n toplumsal alandaki tarihsel eylemlerinin kar³ s nda toplumun tarihsel ko³ullar bulunur.

Tarihsel ko³ullar, toplumun bir k sm

geçmi³ten devral nan üretim ko³ullar d r; makinalar, de§i³im tarzlar , s n flar n olgunluk düzeyi, kültür ortam , üretici güçlerin geli³mi³lik düzeyi, ve devlet biçimi, siyaset tarz , hepsi birden hareket halindeki toplumun tarihsel ko³ullar n olu³tururlar. Ve insanlar, toplumsal-tarihsel eylemlerini, hem bunlara kar³ ve ayn zamanda da bunlar n içinde gerçekle³tirmeye çal ³ rlar. nsanlar n tarihsel-toplumsal eylemi, kendi d ³ ndaki bu tarihsel çerçeve ile s n rlanm ³t r. Onlar n yaratma ve denetleme istekleri, denetlemek istediklerinin tarihten gelen gücü ile, kal c l § ile s n rlanm ³t r. Çorak ve kayal k bir araziye bu§day ekmeye çal ³an köylüye herkes gülüp geçer: çünkü bilinir ki, ürün alabilmek için topra§ n elveri³li ko³ullara sahip olmas , su ve yeterli besin maddesi ta³ mas gereklidir ve çorak araziden ürün almak isteyen köylünün bu iste§i ve iradesi hiç bir zaman objektif ko³ullardaki bu yetersizli§in giderilmesine yetmez. Topra§ n temizlenmesi, kanallar aç lmas ve gübrelenmesi olmaks z n, bir ba³ka deyi³le, bu§day ekimine uygun objektif ko³ullar haz rlanmaks z n ya da kendili§inden bulunmaks z n köylünün çabas bo³a gidecektir. Toplumsal devrimci eylemle tarihsel ko³ullar aras ndaki ili³ki de böyledir. Ancak bu demek de§ildir ki, devrim yapmak için eli kolu ba§l oturup ko³ullar n olu³mas beklenmelidir! Objektif, ya da nesnel ko³ullar, bizim istek ve irademizin d ³ nda, kendi varolu³ yasalar yla hareket eden ve bizim üzerlerinde etkide bulunmam z ancak ³arta ba§l ve göreceli olarak mümkün olan

95


ko³ullard r. nsan iradesi, eylemsiz olarak, saf dü³ünce ve istek düzeyinde, hiç bir zaman nesnel-maddi ko³ullar n üzerine ç kamaz ve onlar n belirledi§i imkanlar n d ³ nda hareket edemez. Bununla birlikte, insano§lu maddi-nesnel ko³ullar n kölesi ve bir ba§ ml s da de§ildir. Her iradi çaba ve istek, daima maddi dünyada varolan baz imkanlar n ele geçirilmesi, do§ru kullan lmas ve de§i³tirilerek i³lenmesi ile hede ne ula³ r. nsan elinde bulunan ve ilk bak ³ta kendi amaçlar yla çeli³meli gibi görünen, kendi amaçlar na ula³mas için elveri³li oldu§u izlenimini vermeyen pek çok maddeyi kendi ihtiyaçlar na uygun hale getirmeyi ba³ararak ilerlemi³tir. Öyleyse, ³u anda devrimin maddi-nesnel ko³ullar n n bulunmamas , ne bizim oturup onun olgunla³mas n beklememizi gerektirir, ne de bundan böyle hiç bir zaman bir devrime ula³amayaca§ m z ... Yukar da, çeli³melerden sözederken, toplumun hareket ettirici gücü olarak de§erlendirdik onlar . Çeli³meler, ayn zamanda devrimin i³lenmeye haz r imkanlar ve malzemeleridir. Devrimin hammaddesi, toplumun içinde ya³ayan çeli³melerdir ve bunlar n olgunla³ p keskinle³mesi, devrimin ko³ullar n n da olgunla³mas anlam na gelmektedir. Fakat, devrim için yaln zca objektif ko³ullar n olgunla³m ³ olmas yetmez. Bunun d ³ nda, fakat buna s k ca ba§l olarak, devrim için gerekli subjektif ko³ullar n da yeterince geli³mi³ olmas gerekir. Sübjektif, yani öznel ko³ul denilen ³ey, i³çi s n f n n ve devrimden ç kar olan emekçi halk s n f ve tabakalar n n bilinç ve örgütlenme düzeyidir. ³çi s n f , objektif ko³ullar n bir devrim için olgun oldu§u anlarda bile, e§er sübjektif olarak buna haz r de§ilse, yani örgütlenme ve bilinç düzeyi böyle bir devrime önderlik edecek, onu sonuna kadar götürecek kadar geli³memi³se, ve en önemlisi kendi ihtilalci partisi etraf nda birle³memi³se, devrim f rsat n kaç r r. Yaln z ba³ na sübjektif etken bir devrimi gerçekle³tirmeye yetmez, ama o olmaks z n, devrim için olgunla³m ³ bulunsa da objektif ko³ullar n içinden bir devrim ç kmas da mümkün de§ildir. Çünkü, toplumlar n hareketinde ve toplumsal de§i³mede, maddi-nesnel ko³ullar belirleyicidir ve devrimci bir parti, bu yüzden pratik çal ³mas n toplumun maddi ihtiyaçlar n , geli³me düzeyini gözeterek yürütür. Bunlardan ba§ ms z ya da bunlarla uyu³mayan planlar, yüksek kirler, bu maddi ko³ullar gözetmeyen kurtulu³ planlar yapmak idealistlere, ütopyac (hayalci) küçük burjuva siyasetlerine mahsustur. Stalin'in dedi§i gibi, Marksizm-Leninizmin gücü ve canl l § , toplumun gerçek ya³am ndan kopmadan, pratik çal ³malar n toplumun maddi ya³am n n geli³me ihtiyaçlar na dayand rmas ndan gelmektedir. Devrimci komünizm, kendi kafas ndan geçenlerin toplumun içinde bulundu§u maddi ya³am ko³ullar ndan daha etkili oldu§unu iddia etmez. Bu kirler ne kadar güçlü, ne kadar do§ru olurlarsa olsunlar, kendi ba³lar na, toplumsal bir devrimi gerçekle³tirmeye yetemezler. Toplumsal devrim, o devrimi kendi hayat n n gerçek bir ihtiyac olarak iste-

96


yen milyonlarca i³çi ve emekçinin bizzat kendi kollar yla ba³arabilecekleri bir tarihsel eylemdir. ³te y § nlar n iradesinin böylesine devasa bir eylem için kendini ortaya koyu³udur ki, devrim için gerekli ko³ullar n bulundu§unu gösterir. Yaln zca öncünün istek ve iradesi ya da i³çi s n f n n en ileri unsurlar n n eylem ve iradesi, bütün bir toplumu ilgilendiren devrim için yeterli de§ildir. Bununla birlikte, kirlerin, teorilerin siyasal örgütlerin tarihte oynad klar çok önemli bir rol vard r ve tarihsel materyalizm, hayat n maddi ko³ullar n öne ç kar rken, bunlar n önemini asla inkar etmez. lerici devrimci kirler, toplumun ilerlemesini ve geli³mesini kolayla³t r rlar. Ve bu kirler, toplumun maddi geli³mesinin ihtiyaçlar na ne kadar cevap verebiliyorlarsa o kadar büyük önem ta³ rlar. Ne var ki, böyle dü³ünceler, kirler, ancak toplumun maddi ya³am n n ilerlemesinin topluma yükledi§i yeni görevlerin sonucunda ortaya ç karlar. Ancak belli bir geli³me düzeyine gelmi³ ve daha ilerisine geçmek için kendisine bir yol arayan toplumlarda bu ihtiyaca cevap vermek üzere ve do§rudan do§ruya o toplumun tarihsel birikiminin ve geli³mesinin bir ürünü olarak do§arlar. Bu andan sonraki görevleri de hayat n çe³itli sorunlar na yeni, do§ru ve tutarl cevaplar geli³tirmektir. ³te yeni kirlerin, yeni teorilerin ve yeni siyasi görü³lerin toplumu örgütleyici, harekete geçirici ve de§i³tirici önemi bu noktadan sonra ba³lar. Gene Stalin, bu konuda ³unlar söylüyor: [t rnak?] Yeni toplumsal kirler ve kuramlar, asl nda toplum için gerekli olduklar ndan toplumun maddi ya³am n n geli³mesinin olgunla³m ³ görevlerini bunlar n örgütleyici, harekete geçirici ve de§i³tirici etkisi olmadan çözmek olanaks z oldu§u için ortaya ç karlar. Toplumun maddi ya³am n n geli³mesinin dayatt § yeni görevlerin temeli üzerinde ortaya ç kan bu yeni toplumsal kirler ve kuramlar, yeni bir ç § r açarlar ve y § nlar n ortak mal olurlar, onlar harekete geçirir ve toplumun can çeki³en güçlerine kar³ örgütler ve böylece toplumun maddi ya³am n n geli³mesi önünde bir engel olu³turan güçlerin devrilmesini kolayla³t r rlar. Daha çok önceleri, Marks ³öyle demi³ti Teori, y § nlar kucaklad § zaman maddi bir güç halini al r . Demek ki, yaln zca öncünün kafas nda yer tutan, yaln zca bir avuç fedakar sava³ç n n inand § kirler maddi bir güç te³kil edemezler. Bir partinin sloganlar n n, dü³üncelerinin ve toplumun gelece§i için haz rlad § planlar n do§rulu§una, ba³ta i³çi s n f n n ve emekçi halk n inanmas ve onu kendi planlar , kendi dü³ünceleri ve kirleri olarak görmesi gerekmektedir. Bunu y § nlar ancak kendi deneyleriyle ö§renebilirler. Partinin söylediklerinin do§rulu§unu kendi eylemi içinde s namadan, o görü³lerin kendi hayat n gerçekten de§i³tirece§ine güvenmeden ve partinin sloganlar n n do§rulu§unu bizzat kendi hayat kavgas içinde görmeden, y § nlarla parti aras nda bir kir birli§i kurulamaz. Parti, i³çi s n f ve halka kendi kirlerini usanmadan anlat yor. Sözlerinin do§rulu§u konusunda s n f ve halk ikna etmeye çal ³ yor. Fakat onlar n do§rulu§unu kitleler bizzat

97


kendi hayat içinde denemeden, kendi hayatlar n n bir parças haline getirmeden, bu kirler, maddi güç halini alamazlar. Yüz y llard r, halk y § nlar , devletin ölümsüz oldu§una, devletsiz ya³anamayaca§ na inand r lm ³t r ve bu inanç zaman zaman y k nt ya u§rasa da, zay asa da hala büyük ölçüde ya³amaya devam etmektedir. Ve bir komünist, gelecekte insan olmaks z n ya³ayacaklar n söyledi§inde, baz insanlar n buna inanmalar çok zor olmaktad r. Bunun gibi bir çok yanl ³, temelsiz ve hayali kir, hiçbir gerçeklikleri olmad § halde y § nlar kucaklam ³ bulunmaktad r ve olumsuz anlamda birer maddi güç halini alm ³lard r. Bat l inançlar, burjuva propagandas n n reklam n yapt § bir çok köhne kir, dinsel ve felse inanç, kendilerine kar³ ayr ca mücadele edilmesi gereken güçler olarak devrimci s n f mücadelesinin kar³ s nda durmaktad r. Bizler nas l bu kirleri kendi mücadelemizin önünde canl , gerçek, maddi birer engel olarak buluyorsak, yani sadece milyonlarca insan bu kirlere inand § için onlar t pk di§er nesnel kuvvetler gibi bizim önümüzde etkili engeller olarak duruyorsa, bizim kirlerimizin de burjuvazinin kar³ s nda milyonlarca i³çi ve emekçinin ortak dü³üncesi olarak yani gerçek, nesnel, maddi bir güç olarak dikilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, sübjektif faktörün objektif bir karakterinin bulundu§unu söyleyebiliriz. Ama bu bir az nl § n, yaln zca öncü kesimin kirleri olarak kald kça asla objektif-nesnel, maddi bir karakter kazanamayaca§ gerçe§ini gözönünde tutarak söylenebilir.

98


Bölüm 20

Özgürlük ve zorunluluk

Bu noktada, insan n nereye kadar özgür oldu§u, yani neleri istedi§i kadar yapabilece§i ile kendisini ku³atan ve özgürlü§ü önünde engel te³kil eden zorunluluk lar n neler oldu§unu tart ³mak gerekir. Zorunluluk ve özgürlük, insan etkinli§i ile do§an n ve toplumun objektif yasalar aras ndaki ili³kiyi anlatan bir kavram çiftidir. Her kavramda oldu§u gibi, bunda da meta zikçiler, her iki kavram n ifade etti§i ayr ili³kileri birbiriyle tamamen kar³ t ili³kiler olarak yorumlam ³lar ve özgürlü§ün oldu§u yerde zorunlulu§un, zorunlulu§un oldu§u yerde de özgürlü§ün bulunamayaca§ n ileri sürmü³lerdir. dealistlere göre özgürlük, d ³ ³artlar taraf ndan belirlenmeyen bir iradeye göre hareket etmek demektir. Bu noktada iki ayr meta zik ve idealist görü³ birbiriyle kar³ kar³ ya gelir. Birinci görü³e göre, insan, yapt § her i³te kendi iradesiyle hareket eden bir varl kt r ve onun özgür iradesi önünde herhangi bir engel ancak bir ba³ka irade olabilir. kinci meta zik görü³e göre ise, insan iradesi denilen ³ey asl nda d ³ zorunluluklar n belirledi§i bir eylemden ba³ka bir ³ey de§ildir. Dolay s yla insan hiç bir zaman tam olarak özgür olamaz ve daima onun hareketlerini, isteklerini ve hede erini belirleyen bir d ³ dünyan n zorunlulu§una göre hareket eder. Bu görü³, eninde sonunda mutlak olarak kadercili§e var r. Öyle ya, insan e§er kendi yolunu seçmek ve kendi gücüyle içinde ya³ad § ³artlar de§i³tirmek iradesine ve bunu gerçekle³tirme gücüne sahip de§ilse, onu daima isteklerinin d ³ nda yollara sürükleyen d ³ kuvvetler varsa, bundan kurtulu³ da sözkonusu olamaz. Ya da bundan kurtulu³ da gene o d ³ kuvvetlerin insaf na kalm ³t r. Bir diyalektikçi ise, özgürlü§ün ve zorunlulu§un birinden birini mutlakla³t rman n yanl ³ oldu§u görü³ünden yola ç kar. Her iki kavram n ifade etti§i ili³kilerin de, birbiriyle çeli³en ama birarada ve birbiri üzerinde etkide bulunarak varoldu§unu bilir. Zorunluluk, do§ada ve toplumda, insan iradesinden ba§ ms z yasalar olarak varolur. B ra-

99


k lan her nesnenin kendi halinde yere dü³mesi, yer çekimi yasas n n zorunlu bir sonucudur ve bunu insan yaln zca bunun böyle olmamas n dileyerek, içinden böyle bir istek geçirerek önleyemez. Ne var ki, insan yer çekimi yasas n n i³leyi³ini bir kez ö§rendikten sonra, art k onun kar³ s nda nas l özgürle³ebilece§ini ve onun kendisini s n rlayan ko³ullar n nas l ortadan kald raca§ n da bilebilir. Bugün, yer çekimi yasas n n etkisini bo³a ç karan, kendi istedikleri gibi inip kalkabilen uçaklar yapmak, insan n özgürlü§ünü zorunluluk kar³ s nda gerçekle³tirebilmesinin örne§idir. Ama e§er uçak, yerçekiminin i³leyi³ kurallar na kar³ olan yap özelliklerini kaybederse, hava ak mlar yla kendisi aras ndaki ili³kiyi do§ru kuran kanat, kuyruk, teknik özelliklerini kaybederse, yani insan n zorunlu olan do§a yasas na kar³ geli³tirdi§i özgürle³me araçlar i³lemez hale gelirse, gene yasa bildi§i gibi i³lemeye devam eder ve uçak dü³er. Madenlerde çal ³an arkada³lar m z, göçü§ü önlemenin, grizu patlamas n n önüne geçmenin birçok yolunu bilirler. Ama bunlar yapabilmek için gerekli ko³ullara sahip de§illerse, i³veren kendi para kazanma özgürlü§ünü onlar n bu olaylar kar³ s ndaki özgürlü§ünden daha de§erli görüyorsa, göçük olay kar³ s nda da, grizu patlamas kar³ s nda da özgür olabilmek için ba³ka yollara ba³vurmalar gerekti§ini görürler. Toplumsal olaylarda da bu ili³kiler ayn ³ekilde geçerlidir. Toplumsal ili³kiler de kendine özgü yasalarla i³ler. Bu yasalar, insanlar n birbirlerini denetlemek, birbirleri üzerinde bask kurmak için yapt klar hukuki yasalardan farkl d r. Hukuki yasalar gene, insanlar ihtiyaçlar do§rultusunda de§i³tirebilirler. Ama do§a ve toplum yasalar n n i³leyi³leri insan iradesinden, insan n dü³üncesinden ba§ ms zd r. Ve onlar istedi§imiz gibi de§i³tirmek mümkün de§ildir. Yaln z, do§a yasalar yla toplumsal yasalar aras nda ³öyle bir fark vard r: Do§a yasalar n n geçerli oldu§u do§a, insan eliyle ne kadar de§i³tirilirse de§i³tirilsin, yasalar n i³leyi³ biçimi özünde ayn kal r. Ve insan, do§ay bir bütün olarak de§i³tirmeyi ba³aramad § sürece, onun temel yap s ayn kald kça, yasalar da de§i³meden i³ler. Ama toplum, insanlar n eliyle ve onlar n tarihsel eylemiyle de§i³tirilebilir ve böylece bir toplum biçimine egemen olan yasalar, bir ba³ka toplum biçiminde geçerlili§ini yitirirler. Kapitalist toplumun temel yasalar , sosyalist toplum için geçerli de§ildir. S n ara bölünmü³ bütün toplum biçimlerinde toplumsal yasalar, do§al yasalar kadar kal c ve etkili görünürler. Bunlar n üzerine ç kmak ya da onlara ra§men hareket etmek imkan yoktur. Sosyalist toplumda insanlar toplumsal s n araras çeli³melere son vererek kendi ihtiyaçlar do§rultusunda toplumu planl bir geli³menin do§rultusuna sokarlar ve bu toplumda insan iradesinin engellenmesi, yarat c l § n n s n rlanmas sözkonusu olmaz. Toplumsal olaylar n ve geli³menin insanlar taraf ndan denetlenebildi§i sosyalist toplumda, sübjektif faktörler gittikçe daha belirleyici bir rol oynamaya ba³lar. Dolay s yla,

100


toplumsal irade ile toplumun yasalar aras ndaki çali³me çözülmü³, insan n tarihsel eylemiyle tarihsel çerçeve uyumlu hale getirilmi³ ve insan toplumu özgürlü§ün dünyas na geçmi³ olur. S n toplumda insan, zorunluluklar n kölesi durumundad r ve do§a üzerindeki hayvan n do§aya tutsakl § ile onun toplumsal yasalara tutsakl § aras nda esas bak mdan bir fark yoktur. Zorunlulu§un dünyas nda insan, henüz hayvanl ktan tam kurtulmu³ say lmaz. S n ara bölünmü³ bir toplumda insanlar n hayat , t pk do§a içindeki bir hayvan nki gibi, hayat n ezici yasalar n n kontrolü alt ndad r. Ancak üretim araçlar n n toplumsalla³t r lmas sonucunda kapitalist üretimin anar³ik karakterinin yerini planl ve eme§e göre örgütlenmi³ bir üretim al r. Böylece insanlar yabanc la³t ran, kölele³tiren toplumsal ko³ullar n yerini insanlar n denetimi alt ndaki toplumsal ko³ullar alm ³ olur. Ayr ca sürekli ve engelsiz geli³en üretici güçler, insanlar n do§a yasalar kar³ s nda da özgürlü§ünün s n rlar n geni³letir. Do§a yasalar n bilerek ve onlara uygun çözümler üreterek insanlar, toplumsal yasalar n boyunduru§undan kurtulduklar gibi, do§a yasalar n n da bask s ndan kurtulurlar. Böylece zorunluluk özgürlü§e, özgürlük de bir zorunlulu§a dönü³mü³ olur.

101


Bölüm 21

Zaman, mekan ve hareket

Evrende varolan her ³ey, daima onu çevreleyen bir mekan içinde varolur. Bir ba³ka aç dan bak ld § nda ise, madde, varoldu§u her yeri bir mekana çevirir. Maddesiz bir mekan, ya da mekans z bir madde bulunamaz. Dolay s yla, her varl k, bulundu§u çevre ile kar³ l kl etkile³ir ve çevresinin ona verdi§i özellikleri ta³ d § gibi, kendisi de çevresinin özelliklerini de§i³tirir ya da etkiler. Bu özellik, bizim herhangi bir nesneyi, herhangi bir olay ya da dü³ünceyi anlamam z, do§ru de§erlendirmemiz için, onu ku³atan bütün mekan özelliklerini, ayn mekan payla³an di§er nesne, olay ya da dü³üncelerin özelliklerini gözönünde tutmam z gerekti§ini gösterir. Bir kutup ay s n , Afrika ormanlar içinde dü³ünemeyiz, kimse toprakta bal k yeti³tirmeyi akl na getirmez. Çünkü, her varl k kendine özgü varolu³ ko³ullar içinde ve onunla uyumlu olarak ya³ayabilir. Toplumsal olaylar ise, daima bir tarihsel çerçeve içinde gerçekle³irler. Her toplumsal kurulu³ a³amas , her üretim biçimi, ya³anan ili³kiler, belirli bir toplum içinde cereyan eden olaylar n, yarat lan nesnelerin ve ortaya at lan dü³üncelerin ³ekillenmesine etkide bulunur, onlar n yap lar n belirler. Demek ki, tarihsel çerçevesinden soyutlanm ³ olarak herhangi bir olay anlamaya çal ³mak, asl nda onu hiç anlayamamak demektir. Günümüzde, iki süper devletin ba³kanlar n n birbirleriyle ili³kisi, burjuva bas n-yay n organlar taraf ndan insanl § n bar ³ ve refah için giri³ilmi³ çabalar olarak reklam ediliyor. Bar ³ ve refah kavramlar , hangi ça§da, kimler aras nda ve ne için gibi sorulardan soyutland § zaman, hiç kimsenin kar³ koyamayaca§ güzel ve çekici sloganlar olarak ortaya ç karlar. Yani e§er bu kavramlar kendi tarihsel çerçevelerinden , kendi varolu³ ortamlar ndan, bir ba³ka deyi³le mekanlar ndan ayr dü³ünmeye kalk ³ rsak, bu, saf kirlerin gücüne maddi hayat ko³ullar ndan daha büyük ve maddi hayat ko³ullar n n üstünde onlar belirleyen bir önem verdi§imiz anlam na gelir. Yani, ya³anan dönemin nesnel,

102


maddi özellikleri, tarihsel ko³ullar ne olursa olsun, e§er ortada parlak kirler ve süslü sözler varsa, bunlar n gerçekle³ebilece§ine inanan saf insanlar durumuna dü³eriz. Olaylar, nesneler, dü³ünceler, daima kendilerine özgü bir mekan n bir ba³ka deyi³le uzay n içinde anlaml d r ve bugün, burada güzel ve iyi olan, yar n ba³ka bir yerde kötü ve zararl hale gelebilir. Dünyay de§i³tirmek isteyen proletarya, att § her ad m n, yapt § her eylemin zaman ve mekan ko³ullar na uyup uymad § na dikkat etmek zorundad r. Bunun gibi, has mlar n n her hareketini de zaman ve mekan ko³ullar bak m ndan de§erlendirmelidir. 1990 1 May s' nda, i³çilerin birlik, dayan ³ma ve mücadele gününün nas l kutlanaca§ , hem gerici sendika a§alar ve hükümet çevreleri aras nda, hem de devrimci-demokratlarla komünistler aras nda bir tart ³man n konusu oldu. Burjuvazi ve onun yardakç s durumunda olan sendika a§alar , 1 May s' en geri biçimde ve zevahiri kurtarmak amac yla göstermelik törenlerle geçi³tirmek istiyorlard . Geçen y llarda oldu§u gibi, 1 May s' n i³çi bayram olarak kutlanmas n n kar³ s na kaba kuvvetle ç kam yorlar, ama onu sapt rmak ve içini bo³altmak için çaba gösteriyorlard . Özetle söyleyecek olursak, de§i³en zaman ve mekan ko³ullar nda, burjuvazi i³çilerin kar³ s na en gerici ve en kaba kuvvet yanl s yüzüyle ç kam yordu. ³çilerin mücadele azmi artm ³, 1 May s her yerde hatta en geri i³çi çevrelerinde bile savunulur olmu³tu. Tabandan gelen bask dan ürken Türk- ³ yönetimi, 1May s'a do§rudan do§ruya kar³ ç kamad . Kendi haz rlad § bildirilerin fabrikalarda, i³yerlerinde okunmas biçiminde bir kutlama önerdi. Muhalefet ve iktidar partileriyle burjuvazi, bu karar çok be§endi. Zamana ve mekana uygun bir kutlama biçimi olarak gördü. Ancak, dünya yaln zca burjuvazinin zaman n ve mekan n tan maz; ayn dünya üzerinde, kar³ t s n f ç karlar yla duran proletaryan n ve emekçi halk n da kendisine göre bir zaman ve mekan de§erlendirmesi vard r ve kendi eyleminin gerçekle³me ko³ullar n bu kendi zaman ve mekan aç s ndan yapmaya yeteneklidir. Nitekim öyle oldu. Burjuvazinin dayatt § biçimi reddeden i³çi s n f , TDKP'nin önerdi§i gibi, kendi bildi§i ve uygun gördü§ü yoldan, gücünün elverdi§i ölçüde fabrika ve i³yerlerinde 1 May s' devrimci bir biçimde kutlad ktan sonra, gene gücünün ve örgütlenmesinin kuvveti yetti§i ölçüde alanlara yürüdü. 1 May s' , burjuvaziye kar³ canl , ilerletici bir mücadele günü olarak kutlayarak, üretimden gelen gücünü gösterdi. Hem toplumun di§er sömürülen kesimlerine, emekçilere güven verdi, hem de burjuvaziye gittikçe daha da ilerleyen birlik ve kuvvetinin derecesini göstererek korku sald . ³çi s n f n n büyük ölçüde benimsedi§i bu takti§i, baz küçük burjuva ö§renci kesimleri be§enmedi. ³çilerin eylemlerinin pasif hatta teslimiyetçi oldu§unu söylediler. Onlara göre, i³çiler, 1 May s' , 1 May s Meydan 'nda

103


kutlamak için sokaklara dökülmeliydi ve bunu gerçekle³tirmek için yapaca§ her ³ey, fabrika ve i³yerlerinde yapt § her i³ten daha önemli olacakt . ³te bu noktada, Türkiye Devrimci Komünist Partisi'nin diyalektik materyalizm bilimini ne denli ba³ar yla kulland § n gösteren bir örnek ya³and . O'nun i³çilere önerdi§i mücadele takti§i, hem burjuvazinin teslimiyete ve 1 May s bayram n n öneminin üstünü örtmeye hizmet eden ça§r s n , hem de küçük burjuva iradeci, kendinden ba³kas n ve özellikle de yüzbinlerce i³çinin devrimci enerjisini görmeyen küçük burjuvazinin sübjektivist önyarg lar n bo³a ç kard . Zaman n ve mekan n özelliklerini, yani eylemin yap laca§ tarihsel çerçeveyi do§ru de§erlendirerek, i³çi kat l m bak m ndan en yüksek say y bulan, i³çilerin fabrika içi birli§ini ve fabrikalararas ili³kiyi ve bütünlü§ü sa§layan, öncü ile kitle aras ndaki ba§lar sa§lamla³t ran bu taktik, ayn zamanda, mevcut ko³ullar daha da ileri götürerek, bir ³eyi daha kan tlad : do§ru bir taktik izlenerek yürütülen eylemler, yaln zca mekan ve zaman ko³ullar na uygun olmakla kalmazlar, ayn zamanda mekan ve zaman ko³ullar n da de§i³tirirler. 1917 y l nda, bol³evikler Rusya'da devrim için ilerlerken, baz küçük burjuva ve burjuva sosyalistleri, Rusya'n n devrim için elveri³li ko³ullara sahip olmad § n , Rusya'n n henüz ileri bir kapitalist ülke olmad § için orada sosyalizm kurulamayaca§ n , yani sosyalizm için Rusya'n n zaman ve mekan ko³ullar n n, tarihsel çerçeve nin uygun olmad § n ileri sürdüler. Bu bir bak ma do§ruydu. Rusya, geri bir Asya ülkesiydi, sanayisi ve tar m , Avrupa'daki ba³ka ülkelerle k yasland § nda oldukça geriydi ve ekonomisi, di§er Avrupa'l emperyalistlerin büyük ölçüde denetimi alt ndayd . Ancak bol³evikler, bütün bu eksik ko³ullara ra§men, bu eksikli§i ve gerili§i de gözönünde tutan bir taktik izleyerek sosyalist devrimi ba³ard lar. Onlar n ba³ar s , devrimin gerçekle³ti§i ko³ullar de§i³tirdi. Geri ve eksik unsurlarla örülmü³ bulunan tarihsel çerçeveyi parçalayarak, yeni ve güçlü bir i³çi toplumunun yarat lmas için gerekli ³artlar sa§lad . Devrim, kendi ko³ullar n kendi elleriyle yaratarak ilerledi. Zaman ve mekan, nesnelerin, olaylar n ve dü³üncelerin varolu³lar n n objektif bir ko³uludur ve bunlarla kar³ l kl etkile³me içindedir. Her varl k, bir zaman ve mekan içinde ancak hareketle varolabilir. Maddenin en genel varolu³ biçimlerinden bir di§eri, harekettir. Bu hareketsiz bir maddenin ve maddesiz hareketin olamayaca§ anlam na gelir. Diyalekti§in dilinde hareket, basit yer de§i³tirme anlam ndan ötede, genel olarak de§i³me anlam na gelir. Bin y llard r ayn yerde duran da§lar n hareket etti§ini söyledi§imizde, bir meta zikçi bunu saçma bulur. Çünkü meta ziçiler hareket kavram na yaln zca yer de§i³tirme anlam verirler. Oysa diyalektikçinin gözünde, hareket demek en genel anlam yla de§i³me demektir ve bu yüzden,

104


bin y llard r ayn yerde duran da§lar da hareketlidir. Çünkü onun rüzgarlarla, ya§an ya§murla a³ nd § n , kayalar n n so§uk k ³ günlerinde çatlay p ufaland § n , biz onu hep ayn kal yor gibi görsek de, onun her gün, her saat de§i³ip ba³ka bir hale girdi§ini biliriz. Meta zikçi, t pk da§lar gibi, devletin, toplumun, insanlar n ve ko³ullar n da de§i³meden kald § n , hiç bir zaman de§i³meyece§ini dü³ünür. Modern bilim, maddenin varl k özelli§ini kaybetmeyen en küçük biriminin atom oldu§unu ke³fetti. Gözle görülmedi§i gibi en geli³mi³ ara³t rma araçlar yla dahi yaln zca varl § na dair izler bulunan atomlar, daimi bir hareket halindedirler ve en kat , en hareketsiz görünen cisimlerin içinde, sonsuz bir hareketin bulundu§unun kan t d rlar. Donmu³ ve de§i³mez gibi görünen toplumlar, ya zaman içinde yava³ yava³, ya da güçlü bir etkiyle ans z n ve büyük çapta de§i³iklikler ya³ar. Toplumlar da nesneler ve canl varl klar gibi, içten içe hareketlidirler. Her toplumsal biçim, bir gün gelir eski halini terkeder ve daha ileri bir örgütlenmeye ula³ r. Hareketin mutlak, durgunlu§un geçici ve göreli oldu§unu bilmeden, toplumsal de§i³imin gerçekle³tirilmesi için yap lacak i³leri planlayabilmek imkans zd r. E§er toplumun de§i³meden kald § n , hareket etmedi§ini dü³ünürsek, bugünkü program m z n, eylem planlar m z n, takti§imizin hiç de§i³meden y llarca ayn kalmas nda bir sak nca görmeyiz. Oysa hareketli bir toplumsal yap , onun üzerinde i³lem yapmaya çal ³an devrimcilerin, daima yeni eylem ve örgütlenme biçimleri geli³tirmelerini zorunlu k lar. Y llarca ayn sloganlar , ayn eylem biçimlerini tekrarlay p duran, de§i³en toplumsal ihtiyaçlar ve insanlar n de§i³en ruh halini gözönüne almayan, dünyadaki hareketlili§i kendi eyleminin bir kerterizi olarak görmeyen devrimcinin ezberden Kur'an okuyan haf zdan fark kalmaz. Hareket, zaman ve mekan maddenin birbirine ba§l en genel üç özelli§idir. En genel üç özellik olarak tan mlanmalar n n sebebi ³udur: Bunlardan birini ta³ mayan, bunlardan biri içinde bulunmayan hiç bir madde olmad § gibi, zaman, mekan ve hareket de, maddesiz olamazlar. Zaman, mekan ve hareketin birbirlerine ba§l oldu§u, diyalektik materyalizm taraf ndan felse olarak önceden bildirilmi³ ve modern bilim bu gerçe§i kendi ara³t rmalar yla sonradan kan tlam ³t r. Basit bir örnek üzerinde bu kavramlar n birbirine ba§ ml l § n görmeye çal ³al m: Bir hava meydan nda, uçu³ kulesinde çal ³an birisi, bir uça§ n telsizinden, alana do§ru geldi§i haberini als n. Bu anda kule görevlisi, en az ndan ³u üç bilgiyi bilmek zorundad r: 1. Uçak ³u anda alandan kaç kilometre uzakl kta ve ne kadar yüksekliktedir ve hangi yönde ilerlemektedir? 2. u anda bulundu§u yerde saat kaçt r?

105


3. Uça§ n h z ne kadard r?

Özetle, uça§ n yeri (mekan ), zaman ve hareketi hakk nda tam bir bilgiye sahip olmadan onunla ilgili bir karar vermek imkan yoktur. Uça§ tan mlayabilmek için, bu üç bilgi kesinlikle gereklidir. Ayn bilgiler, bir toplumun tan nmas bak m ndan da gereklidir. Bir toplumun içinde ya³ad § üretim biçimi, onun zaman , di§er ülkelerle olan ili³kisi, di§er üretim biçimleriyle olan uzakl § ya da yak nl § , politik konumu, co§ra yeri onun mekan n belirler. Bir toplumun hareket özellikleri denilince, çok daha karma³ k, çok daha kapsaml bir analiz gerekir. Onun hareketi, uçakta oldu§u gibi basit yer de§i³tirme, bir çizgi üzerinde bir noktadan di§erine do§ru ilerleme demek de§ildir. Bir toplumun hareket özelliklerini tan mak için her ³eyden önce onun içinde cereyan eden s n f mücadelesini, s n ar aras ndaki ili³kilerin ekonomik, siyasi ve ideolojik boyutlar n bilmek gerekir. O toplumun üretiminin niteli§ini, sahip oldu§u imkanlar ne ³ekilde ve hangi araçlarla de§erlendirdi§ini, halk n ya³am ko³ullar n ve bu ko³ullar kar³ s nda nas l davrand § n bilmek gerekir. Daha bir çok olay ve ö§e bir araya gelerek, bir toplumun bugünkü durumunu ve hareketinin yönünü, yani nereden gelip ne tarafa do§ru gitti§ini anlamam z sa§lar. Bunu anlayamayan bir siyasi hareket, ya da ayn çözümlemeleri kendi i³yerinde, fabrikas nda yapmayan bir devrimci i³çi, uça§ ezbere meydana indirmeye çal ³an kule görevlisine benzer.

106


Bölüm 22

mkan ve gerçeklik

Toplumsal ihtiyaçlar, insanlar n geli³me düzeyine ba§l olarak geli³ir ve artarlar. Dünya, her zaman belli ve s n rl hammadde kaynaklar yla, kullan labilir malzemenin k tl § ile yararl olarak görülmü³ ve insanlar n ihtiyaçlar ile bunlar n kar³ lanabilmesinin imkanlar aras nda bir çeli³me bulundu§u ileri sürülmü³tür. Kapitalizm, insanlar n ihtiyaçlar n n sonsuz, ama kaynaklar n s n rl olmas teorisini ileri sürerek, yoksullu§un ve açl § n kaç n lmaz oldu§una inan lmas n istemi³tir. Oysa ne insanlar n ihtiyaçlar sonsuzdur, ne de bunun kar³ s nda do§an n kaynaklar s n rl ve k tt r. Sonsuzluk duygusunu yaratan da, bunun kar³ s nda her ³eyin s n rl ve k t oldu§u, az bulunur ve ele geçirilmez oldu§u san s n yaratan da kapitalizmdir. nsanlar, gerçek ihtiyaçlar n ancak ya³ad klar toplumun kendilerine dayatt § ve zorunlu imi³ gibi gösterdi§i ihtiyaçlarla kar ³t rd klar zaman (mesela, hiç bir gerçek ihtiyaca cevap vermedi§i halde, pahal makyaj malzemeleri alamad § zaman, ama kapitalizmin kültürü bunun kullan lmas n n zorunlu ve gerçek bir ihtiyaç oldu§unu ona dayatm ³ bulundu§undan) ihtiyaçlar n sonsuzlu§una ve kaynaklar n k tl § na inan r. Gerçek ³udur ki, ne insan ihtiyaçlar gerçek anlamda sonsuzdur, ne de gerçek ihtiyaçlar kar³ layabilecek kaynaklar k tt r. htiyaçlar m z ya³ad § m z toplumsal örgütlenme düzeyi taraf ndan belirlenir ve bunlar n kar³ lanmas için gereken imkanlar gene ayn toplumsal varl k alan içinde bulunurlar. Bununla beraber, bu, insanlar n her istediklerini her zaman ve her malzemeden yapabilecekleri anlam na gelmez. Belli baz ³eyler, ancak belli bir hammadde ile yap labilir. Bunu her i³çi, her emekçi bilir. Bu kitapç § dizen emekçinin önünde, üzerinde har er bulunan tu³lar var.. Onlara bast kça har er kelimeleri, kelimeler sözleri, sözler de bütün kitab

107


meydana getiriyor. O, hangi harfe basarsa hangi kelimenin ç kaca§ n ve kelimelerin, sözlerin birle³erek neyi meydana getirece§ini biliyor. Tu³lara basarken, kafas nda kitab n bitmi³ halini tasarl yor. ³te onun kulland § bütün malzeme, kitab n el yazmas sayfalar , önündeki makine, kulland § ka§ tlar ve mürekkep, kafas ndaki bas m tamamlanm ³ kitab n imkanlar d r. Bu imkanlar do§ru bir biçimde kullanarak kafas ndaki kitap tasar m n bir gereklik e çevirece§ini bilerek çal ³ yor. Bütün tarih boyunca insanlar, tasarlad klar , ya da daha önce ba³kas n n elinde kullan l r halde gördükleri, ve ihtiyaçlar na cevap veren, bir güçlüklerini ortadan kald ran nesneleri, henüz gerçek olmadan önce, imkanlar düzeyinde ele alm ³lard r. Bir gerçekli§e ula³mak için kullan lacak bütün nesneler, bütün araçlar, bilgi, beceri, tasar m gücü, MKAN olarak adland r l r. GERÇEKL K ise, tamamlanm ³, üzerinde çal ³ma bitmi³ ve gerekli, kullan l r ve ihtiyac kar³ lar hale gelmi³ olan nesnedir. O henüz ortada yokken, ondan bekledi§imiz bütün yararl i³ler, ona sahip oldu§umuz zaman yapmay tasarlad § m z her ³ey yerine gelmi³se, bu bir gerçekliktir. Onu henüz ortada yokken tasarlayan kafam z ve onun yerine getirilmesini bekleyen ihtiyaçlar m z, bütün bu varl k çevresi ise, daha ba³ nda o gerçekli§in imkanlar n olu³tururlar. Bir olanaklar toplulu§undan bir gerçekli§e geçi³, daima bir olu³ ve dönü³me sürecinde gerçekle³ir. mkanlar, gerçekli§e ula³ ld § nda, eski yap lar n korumazlar, de§i³mi³, yenilenmi³ ve bir k sm da elenip tüketilmi³ olurlar. Ve bu a³amadan sonra her yeni gerçeklik, bir ba³ka gerçekli§in imkan olarak önümüzde durur. T pk , bu gerçeklikten önce önümüzde imkan olarak bulunanlar n bir ba³ka ve kendilerinden önceki bir tak m imkanlar n gerçekli§i olmalar gibi. nsan n yapt § bütün i³ler, daima bir ³eyi ba³ka bir ³ey yapmak, bir ³eyin meydana gelmesini sa§lamak ya da istenmeyen bir olay n gerçekle³mesini önlemek olarak özetlenebilir. Fakat bütün faaliyetin esas , nelerden nelerin yap labilece§ini, nelerin nelerden yap lamayaca§ n bilmeye dayan r. Üzerinde faaliyette bulundu§u nesne ile kendi amaçlar aras nda bir ili³ki kuran insano§lu, tasarlad § i³le elindeki nesnelerin, araçlar n, zaman ve mekan ko³ullar n n elveri³li olup olmad § n bilmek zorundad r. Dünyan n çok çe³itli zenginli§i, istedi§imiz her ³eyi yapabilece§imiz izlenimini verir. Oysa, bize imkan gibi görünen ve hede erimizin gerçekle³mesi için kullan labilece§ini sand § m z pek çok ³ey, asl nda kendisine özgü ko³ullarla belirlenmi³tir ve onlar isteklerimiz, hede erimiz do§rultusunda kullanabilmek için pek çok ara i³lem yapmak zorunda kalabiliriz. Çünkü, her gerçeklik, ancak kendi tasarlanan yap s na uygun bir imkanlar toplulu§undan ç kabilir. Kimse, ha f, ucuz, kullan ³l bir masa tasarlay p sonra da bunu bronzdan dökmeye kalk ³maz. Tasar ile kullan lacak madde aras nda do§ru bir ili³ki kurulmal d r.

108


Toplumsal hareket içinde yer alan ve yeni bir toplumsal sistem in³a etmeyi planlayan bir devrimci de, tasarlad § , gerçekle³tirmek istedi§i toplumsal ili³kiler için, içinde ya³ad § toplumda bunu yapabilmeye elveri³li imkanlar bulunup bulunmad § n ölçüp biçmek zorundad r. Geri bir toplumsal yap , zay f ve yeterince örgütlenmemi³ ve biçimlenmemi³ bir i³çi s n f , geni³ ve etkili bir küçük burjuvalar katman n n bulundu§u bir ülkede henüz sosyalizm için imkanlar yeterince olgunla³m ³ say lamaz. Bir ülkede devrimin karakterinin ne olaca§ na, yaln zca devrimcilerin kafalar ndaki tasar lar karar veremez. T pk sa§lam tu§ladan ev yapmak isteyen ama elinde yaln zca kerpiç ya da briket bulunan birinin durumu gibidir bu. Yaln zca ve ancak demokratik bir devrim için elveri³li imkanlar n bulundu§u bir toplumsal yap içinde, bunlar görmezden gelerek sosyalist devrim planlar yapt § n ileri süren birinin akl ndan zoru oldu§u söylenebilir. ³çi s n f ve onun komünist partisi, kendi hede ni aç kça sosyalist devrim olarak ilan eder. Bunu gerçekle³tirmek için her türlü imkan kullanmak ve yeni imkanlar yaratmak için çal ³ r. Bu hede nden önündeki ad m n niteli§i ne olursa olsun hiç bir zaman vazgeçmez ve kendisini daima böyle bir devrimin gerçekle³tirilmesi için haz rlar. Ama imkanlarla tasarlanan gerçekler aras ndaki çeli³me, nesnel bir çeli³medir ve irade ile a³ lamaz. Bunun yan s ra unutulmamal d r ki, toplum çok canl ve de§i³ken bir yap d r. Bugün imkan dahilinde görünmeyen bir çok geli³me, yar n olgunla³abilir. Tarih, çok k sa zamanda toplumsal s n f ili³kilerinin yeni biçimler ve yeni çeli³meler kazanarak dönü³ümün niteli§inin yeniden hesap edilmesini dayatabildi§ini, ve devrimcilere, kendilerinin tasarlad klar ndan daha ileri gerçeklikleri elde edebilmeleri için yeni imkanlar sundu§unu pek çok defa göstermi³tir. mkanlar da, bütün nesnel dünya gibi, hareketli ve de§i³kendir. Ve yeni imkanlar n do§mas , yeni gerçeklerin tasarlanmas için daima yeni f rsatlar sunar. Diyalektik materyalizm, imkanlar n çe³itli biçimlerde insan n önüne gelebilece§ini ke³fetmi³, onlar nitelikleri bak m ndan s n and rm ³t r. Genel olarak imkan, gerçekli§in ortaya ç k ³ için gerekli ko³ullar n varl § , ya da gerçekli§in do§u³unu engelleyecek aksi ko³ullar n yoklu§u demektir. Gerçekle³tirmeyi tasarlad § m z i³ ya da nesne için gerekli imkanlar varsa, var bulunan bu imkanlara somut imkan denir. Fakat, elimizdeki imkanlar n, gerçekle³meyi sa§lay p sa§lamayaca§ belli olmad § halde, en az ndan gerçekle³menin önünde bir engel te³kil etmedi§ini görüyorsak, bu imkan soyut imkan olarak adland r l r. nsan eylemi, üretim faaliyeti ya da toplumsal devrimci eylem, daima bir soyut imkan , somut imkana çevirmeye dayan r. Yani, yaln zca engel te³kil etmemek durumundan gerçeklik için kullan l r duruma sokabildi§imiz imkanlar, soyut imkandan somut imkana çevrilmi³ olurlar. Ula³mak için çal ³t § m z hedefe uygun unsurlar n geli³tirilmesi, ya-

109


rat lmas , hede n gerçekle³mesini engelleyen unsurlar n ortadan kald r lmas veya ay klanmas ve etkisiz hale getirilmesi, imkandan gerçekli§e geçi³ için yap lmas gereken bir dizi i³lemdir. Hevesli birinin, kendisi için iyi bir lokomotif yapmak istedi§ini dü³ünelim. E§er o adam n ya³ad § ülkede, ki³ilerin kendileri için lokomotif yapmas n yasaklayan bir kanun yoksa, ya da kendi ba³ na lokomotif sahibi olmak toplumca ay p say lm yorsa, bu soyut olarak lokomotif yapman n bir imkan d r. Ba³ka imkanlar da bir araya getirirse, bir lokomotif sahibi olabilir. Ama adam n elinde yeterli hammadde almak, bilgili mühendisler ve becerikli i³çiler tutmak için yeterli para yoksa, böyle bir yokluk, art k soyut imkan say lamaz. E§er bunlar da sa§larsa, elinde bir lokomotif gerçekli§i için somut imkanlar da bulunmu³ olacakt r. Demir ve çelik, motor, yak t kazan , elektrik donan m için gerekli parçalar, hesaplar yapacak, planlar çizecek mühendisler ve tasar mc lar, ve nihayet bütün bu malzeme üzerinde çal ³acak i³çiler biraraya getirilince, lokomoti n üzerinde hareket edece§i raylar dö³enince adam kendisine bir lokomotif yap lmas için imkanlara sahip olmu³ demektir. imdi bütün mesele, bu imkanlar biraraya getirerek lokomoti n gerçekli§ini ortaya ç karmaya gelmi³tir. Burada ³u soru sorulabilir: ki³isel bir lokomotif için bu kadar zahmete de§er mi? Gerçekten, toplumlar yaln zca gerçek anlamda ihtiyaç olarak hissettikleri nesneler için imkan, zaman, emek ve madde harcarlar. Geçmi³te, eski zamanlarda, insanlar köle eme§ini kullanarak hemen hemen bedavaya malolan i³ler yapt rabildikleri bir zamanda, köle eme§i her sorunu çözmeye yetti§i zamanlarda, makinalara itibar etmezler ve eme§in yerini tutacak makinalar icad etmek için kafa patlatmazlard . Ne zaman ki, toplumsal ilerleme, köle eme§inin yerine ücretli i³çi eme§ini koydu, emek ayr ca bir sermaye yat r m n gerektirir hale geldi, toplumun ürün ihtiyac büyüdü ve üretim tekniklerinin geli³tirilmesi ve daha çok ürünün daha ucuza mal edilmesi kapitalistlerin bir ihtiyac haline geldi, o zaman makinalar n geli³tirilmesi ve üretim için yeni imkanlar yarat lmas zorunlu oldu. Bu yüzden Marks, ³öyle demi³tir: nsanlar yaln zca

çözüm imkanlar bulunan problemleri önlerine koyarlar ve her problem ancak çözüm imkanlar bulundu§unda do§ar. E§er ya³anan toplumsal ko³ullar, yaln zca baz insanlar n kafalar nda problem olarak kalm ³ ama toplumsal bir problem halini almam ³sa, burada ciddi ve çözümü gereken bir problemin bulundu§undan söz edilemez. Bir ba³ka deyi³le, insanlar n çözümünü istedikleri her problem, o anda çözüm imkanlar toplumsal olarak üretilmi³ bulunan problemlerdir. Adaletsiz ve e³itsiz hayat ko³ullar , çok eski zamanlardan beri insanlar n özellikle de baz lozo ar n kafas nda ciddi bir problem olarak varolagelmi³tir. Ama bu ko³ullar n tümüyle ortadan kald r lmas için zorunlu imkanlar biraraya gelmeden kald r lamazlard ve bu toplumsal bir problem olarak tan mlanamazd . Bütün toplumsal adaletsizliklerin ve e³itsizliklerin ortadan kald r lmas ancak sosyalizmde mümkün olmu³tur. Bundan

110


önceki toplumsal ili³ki biçimlerinde, kendilerini adaletsizli§in ve e³itsizli§in dü³man olarak tan tanlar ve bu u§urda toplumlar aya§a kald r p isyanlara, ihtilallere sürükleyenler, sonunda kendileri de adaletsizlik düzeninin bir ba³ka biçimini kurmaktan öteye geçememi³lerdir. Herhangi bir nesne üzerinde çal ³an bir emekçi gibi, toplumu dönü³türme faaliyetine giri³mi³ bir devrimci de, önce ³u sorular n bir cevab n aramak zorundad r: Acaba, önüme koydu§um hede e, ³imdi elimde bulunan araçlar ve hammaddeler birbirine uyumlu mudur? Hede edi§im gerçeklik, ³u anda önümde bulunan imkanlar aras ndan ç kart labilir mi? Elbette böyle bir sorunun do§ru cevaplanabilmesi için, hede n çok aç k ve do§ru bir tari nin yap lmas gerekir. u andaki imkanlarla bir sosyalist devrimi hede edi§ini ileri süren birisi, ya sosyalizm diye bir ba³ka ³eyi tarif etmektedir ya da eldeki imkanlar n gerçekten neler oldu§unu do§ru dürüst hesap etme yetene§inden yoksundur. Elinde koruk üzümle kurtlanm ³ un bulunan birinin ben bundan iyi bir helva yapar m dedi§ini, ya da ³u deveyi kesip kebap yapal m diyen birinin elinde yaln zca t rnak çak s n n bulundu§unu dü³ünün! Cevapland r lmas zorunlu bir di§er soru ³udur: Hangi unsurlar n biraraya getirilmesi, hangi geli³melerin ne biçimde etkilenmesi, hangi aksi nedenlerin ortadan kald r lmas ve elveri³li etkilerin yarat lmas gerekmektedir? Elimizde bulunan imkanlar aras nda nas l bir etkile³im vard r? Bunlar birbirlerini tamamlamaya ve bir bütün olu³turmaya yetenekli midir, yoksa aralar nda çeli³meler var m d r? Çeli³meler varsa bunlar hangi yöntemlerle nas l çözülecektir? Özellikle toplumsal de§i³tirme-devrim amac n n gerçekle³mesi sözkonusu oldu§unda, toplumsal imkanlar üzerinde kar³ t e§ilimlerin rol oynamaya ba³lad § n görürüz. Ayn imkanlar toplulu§undan farkl gerçeklikler ç kar lmas mümkündür ve devrim ve kar³ devrim, bir ve ayn toplumun ayn s n ar üzerinde faaliyet göstererek birbirlerine kar³ mücadele ederler. ³çi s n f sosyalizm hede ne ilerlemek için, toplumun di§er emekçi s n ar n ve i³sizleri, tüm ezilenleri kendi etraf nda toparlamak, ayn hede er do§rultusunda kendisi ile birlikte hareket etmeye onlar ikna etmek zorundad r. Bu s n ar ve tabakalar, devrimin imkanlar d r. Ama burjuvazi de, özellikle küçük mülk sahibi s n ar ve i³çi s n f n n geri kesimlerini kendi etraf nda tutmaya ve onlardan devrimi önleyen bir güç olarak yararlanmaya çal ³ r. ³sizleri i³çilere dü³man etmeye, i³çilerin davas yla onlar n kurtulu³unun ayn oldu§u gerçe§ini gizlemeye çal ³ r. Bütün bu faaliyetin amac , devrimin imkanlar n devrime kar³ imkanlar haline getirmektir. Görülüyor ki, toplumsal unsurlar, onlara belli politik hede eri bulunan örgütlü öznelerin eli de§meden önce, kendili§inden devrimin ya da kar³ devrimin unsuru olmamakta, fakat bir kez

111


siyasi örgütlenmesini tamamlam ³ ve toplumsal çapta etkili olmaya ba³lam ³ bir devrimci öznenin (s n f bilinçli ve komünist partisi etraf nda örgütlenmi³ proletaryan n) eli de§di§inde devrimci bir nitelik kazanabilmektedir. Do§ada kendi ba³ na toprak alt nda duran demir cevherini üretim süreçlerinde planl eme§i ve becerisiyle makine haline getiren i³çi ile toplumun ara s n ar n devrimin etraf nda birle³tiren güç ayn i³i yapar: bir soyut imkan , bir somut imkana ve onu da bir gerçekli§e dönü³türür.

112


Bölüm 23

Sonsöz

Bu kitapç k, diyalektik materyalizme yaln zca bir giri³tir. Diyalektik materyalizm bilimini derinlemesine ö§renmek için Marksizm-Leninizmin büyük teorik cephaneli§ini bütünüyle iyi incelemek ve yaln zca felse anlamda diyalekti§i ö§renmekle kalmay p, bu bilimin siyasette, sanatta, devrimci çal ³man n bütün alanlar nda kullan l ³ nda ustala³mak gerekmektedir. Bu yüzden bu kitapç k diyalektik materyalizmi bütün ayr nt lar yla ve bütün yönleriyle ö§retmek iddias ndan hayli uzakt r. Yaln zca ilk bilgileri ve giri³ niteli§inde baz kavramlar aç klamaktad r. Kitab n sonuna, diyalektik materyalizmi kavramak ve ayr nt l olarak ö§renmek isteyenler için gerekli kaynaklar n k sa bir dökümü konulmu³tur. Ayr ca, son sayfalarda, gerek bu kitapta geçen, gerekse diyalektik materyalizmin s k kullan lan baz di§er kavramlar n n k sa tan mlar n veren bir sözlük eklenmi³tir.

Diyalektik materyalizmin incelenmesi için ba³vurulacak temel kaynaklar A³a§ daki listede belirtilen kitaplar, diyalektik materyalizmin do§rudan kaynaklar olarak ba³vurulacak eserlerdir. Kitaplar n sunulu³ s ras , bir okuma s ras de§ildir. Ara³t rma yapmak isteyenler, kitaplar kendisinin ve çal ³ma alan n n ihtiyaçlar na göre izleyecekleri yönteme uygun olarak seçmelidirler. Kitaplar n içerikleri hakk nda bu tarz bir çal ³may kolayla³t rmak amac yla özet bilgi verilmi³tir.

113


Ludwig Feuerbach ve Klasik Alman Felsefesinin Sonu Friedrich Engels taraf ndan 1866 y l nda yaz lm ³t r. Kitap dört bölümden olu³maktad r. Birinci bölüm, HEGEL'DEN FEUERBACH'A ba³l § n ta³ maktad r ve her iki lozofun görü³lerinin ele³tirel bir incelenmesini içermektedir. Bu bölüm, özellikle anla³ lmas çok zor olarak bilinen Hegel felsefesinin temel tezleri ve Hegel mant § n n temel ilkeleri hakk nda aç klay c ve tan t c notlar bak m ndan dikkate de§erdir. kinci bölüm, DEAL ZM VE MATERYAL ZM ba³l § n ta³ r. Felsefenin temel sorunu olarak bilinen varl k ile dü³ünce aras ndaki ili³ki, bu bölümde incelenir ve bu konuda lozo ar n ald § tavra göre iki büyük gruba ayr ld klar tezi bu bölümde i³lenir. Diyalektik materyalizmin en önemli tezlerinden biri olan bu ayr m ve ayr m n dayand § çözümleme, felsefeye giri³ bak m ndan önem ve de§er ta³ maktad r. Bu bölüm, tarihteki felsefe ak mlar n n bu iki ana görü³ aç s ndan s n and r lmas ve kar³ la³t r lmas n n tarihsel bir özetini vermesi bak m ndan da önemlidir. Üçüncü bölümün ba³l § , FEUERBACH,IN D N FELSEFES VE ET dir. Engels, bu konuyu, eski materyalizmin son büyük ustas olarak tan nan Feuerbach' n idealizminin aç §a ç kt § konu olarak ele al r. Feuerbach' n din, sevgi vs. üzerine kurdu§u toplumsal ili³ki önerisini, soyut insan kavram ekseninde ele³tirir. Onun materyalizm ad na yeni bir din kurma çabas n aç §a ç kar r. Son bölüm, D YALEKT K MATERYAL ZM ba³l § n ta³ r. Hegel'den sonra geli³en ve sol Hegelcilik diye adland r lan felse ak m n yap s n n çözümlenmesiyle ba³layan bu bölüm, diyalektik materyalizm öncesinin bir özetini verir. Hegel'le diyalektik materyalizm aras ndaki ili³ki aç klan r. Diyalektik materyalizmin temel ilkeleri, ba³l ca yasalar ve kategorileri özetlenir. Bu eser, gerek diyalektik materyalizmin kurucular ndan biri taraf ndan yaz lm ³ olmas bak m ndan, gerekse diyalekti§i herkesin anlayaca§ bir tarzda özetlemi³ olmas bak m ndan, küçük hacmine ra§men son derece önemli bir eserdir. Lenin, bu eserin Komünist Manifesto kadar önemli oldu§unu söylemi³tir.

114


Alman deolojisi Marks ve Engels taraf ndan birlikte yaz lan bir eserdir. 1845-46 y llar aras nda, birlikte çal ³maya ba³lad klar ndan bu yana geli³tirdikleri temel tezleri özetlemek ve Engels'in deyi³iyle, kendi kafalar n açmak amac yla kaleme al nm ³t r. Eser, uzun y llar sosyalizmin teorik cephaneli§inde yer almay unutulmu³ olarak beklemi³ ve ilk kez 1932 y l nda Sovyetler Birli§i'nde yay nlanm ³t r. Bu eserlerinde iki büyük usta, sol Hegelcileri ve Feuerbach materyalizminin s n rl içeri§ini ele³tirerek, diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel ilkelerini ve marksizmin bütün teorik birikimi boyunca kullan l p geli³tirilecek olan temel kavramlar in³a ederler. Eserin büyük önemi, sol Hegelcilik ve Feuerbach materyalizminin özünde idealist bir karakter ta³ d § n göstermesidir. Özellikle Feuerbach materyalizminin, dünyay seyreden ve onun kar³ s nda edilgen konumda tasvir edilen insan anlay ³ n n ele³tirilerek, bunun kar³ s nda, eylemci, dönü³türücü, tarih yap c gücüyle maddi insan kavram n n konulmu³ olmas , bütün dü³ünce tarihinin en devrimci tezi olarak de§erlendirilmeye lay kt r. Çünkü bu tez, sonuçta, tarihin itici gücü olarak üretici güç konumundaki devrimci proletaryan n rolünün aç §a ç kar lmas n n da temelinde bulunmaktad r. Bunun yan s ra eser, preleter eylemle toplumsal geli³menin objektif yasalar aras ndaki ili³kiyi göstererek, burjuvaziye kar³ mücadelesinde proletaryan n tarihsel zaferinin kaç n lmazl § n da kan tlamaktad r.

Anti-Dühring Tam ad , Bay Eugen Dühring Bilimi Alt Üst Ediyor olan bu eser, Engels'in 1876 ile 1878 y llar aras ndaki yaz lar n n biraraya getirilmesinden olu³mu³tur. Görü³leri sosyal-demokrat çevrelerde yank bulan bir bilim adam olan Eugen Dühring'in demagojik, çal nt larla dolu ve içi bo³ kirlerinin ele³tirilmesinin bir zorunluluk halini almas üzerine yaz lm ³t r ve onun cahilce sald r lar kar³ s nda marksizmin bir savunu³udur. Anti-Dühring, felsefe, ekonomi politik ve sosyalizm ba³l klar n ta³ yan üç ana bölümden olu³ur. Marksizmin üç temel alan n n, yani diyalektik ve tarihsel materyalizmin, ekonomi politi§in ve bilimsel komünizm teorisinin aç klanmas n içerir. Birinci bölüm, diyalektik ve tarihsel materyalizmin ana çizgilerini özetler. Felsefenin temel sorununa materyalizm aç s ndan verilen cevab aç klar

115


ve savunur. Dünyan n maddi yap s n , bilmenin temel yasalar n , zaman, mekan ve hareketin maddi birli§ini materyalizmin temel ilkeleri olarak inceler. Bilimlerin s n and r lmas sorunu ile maddi dünyan n hareket biçimleri aras ndaki ili³kiyi gösterir. Ahlak, e³itlik, zorunluluk ve rastlant gibi kavram ve kategoriler hakk ndaki diyalektik materyalist görü³leri aç klar. kinci bölümde, Engels, Dühring'in ekonomi politik hakk ndaki görü³lerini ele³tirir. Ekonomi politi§in ana konusu ve yöntemine ili³kin de§erli bilgiler verir. Bu arada bu bölüm, özellikle, idealist ³iddet teorisinin ele³tirisini ve toplumun geli³mesinde ekonominin rolünü ortaya koymas ve devrimci bir dönemde devrimci ³iddetin rolünü göstermesi bak m ndan temel bir ba³vuru kayna§ de§eri ta³ maktad r. Bu bölümün ekonomi politi§in tarihine ili³kin onuncu k sm , eseri müsvette halindeyken okuyan Marks taraf ndan yaz lm ³t r. Üçüncü bölüm, bilimsel sosyalizmin tarihsel köklerini aç §a ç kar r. Ütopyac sosyalizmin önemini ve eksikliklerini göstererek onlar n ele³tirisi temelinde yükselen bilimsel sosyalizmin üstünlü§ünü kan tlar. Bu eser, yaln zca bilim ve felsefe alan nda devrimci komünist teorinin savunulmas bak m ndan de§il, siyasette de, reformizmin, revizyonizmin ve oportünizmin çe³itli biçimlerine kar³ , devrimci proletaryan n dünya görü³ünün aç klanmas n içermesi dolay s yla da, yaz l ³ n n üzerinden geçen bir buçuk yüzy la yak n zamana ra§men, temel bir ders kitab ve önemli bir silah olarak de§erini korumaktad r.

Do§an n Diyalekti§i Engels taraf ndan daha kapsaml bir çal ³ma için tutulan notlardan olu³an bu eser, 1873-1886 y llar aras ndaki çal ³malar kapsar. Engels hayattayken düzenlenip bas lamam ³, ilk kez 1925 y l nda Sovyetler Birli§i'nde yay nlanm ³t r. Eserin ba³l ca amac , diyalektik materyalizm ile do§a bilimleri aras ndaki ili³kiyi ortaya koymak ve bilimin ilerlemesinin diyalekti§e yapt § katk lar oldu§u kadar, diyalekti§in de bilimin geli³mesine katk da bulunaca§ n göstermekti. Bu amaca uygun olarak Engels, birçok durumda idealist ve meta zik dünya görü³lerinin bilimin geli³mesinin önünde engel te³kil etti§ini, ve bunlar n a³ labilmesinin yolunun diyalektik ile bilim aras nda dolays z bir ili³ki kurulmas olaca§ n göstermi³tir. Seçti§i ileri örneklerde, bu ili³kinin kuruldu§u hallerde, bilimin ald § yolu göstermi³tir.

116


Bu eser ayn zamanda, diyalekti§in ba³l ca yasalar ve kategorileri hakk nda temel bilgileri de içermektedir.

Felsefe Defterleri Bütün ça§lar n en büyük devrimcisi Lenin'in, 1914 ile 1916 y llar aras nda okudu§u felsefe ile ilgili kitaplar hakk nda tuttu§u notlar, 1933 y l nda Sovyetler Birligi'nde bu adla yay nland . Lenin bu çal ³malar s ras nda, okudu§u birçok kitab n özetini ç karmas n n yan s ra, onlar hakk nda derin ele³tiriler de yazm ³, yaln z kitap yazarlar n n kirlerini ele³tirmek ve de§erlendirmekle kalmam ³, ele al nan her konu ile ilgili olarak kendi görü³lerini de yazm ³t r. Böylece Felsefe Defterleri , bir ara³t rmac bak m ndan iki önemli özellik gösterir. Birincisi, okuyup yazarak kendini geli³tirmek isteyen herkes için bu çal ³malar, örnek al nacak bir yöntem kitab d r. En basitinden, bir kitab n özetinin nas l ç kar laca§ n , nas l ele³tirilece§ini ve kendi özgün görü³lerinin dile getirilmesi için bir eserin nas l de§erlendirilece§ini göstermesi bak m ndan bu eser, temel bir e§itim kitab d r. Okuyucu, Lenin'in çal ³malar n de§erlendirir ve onlar n içeri§inden ö§renirken, O'nun çal ³ma yöntemini tan mak için de çok de§erli bir malzeme bulacakt r bu kitapta. kinci olarak, Lenin'in bu çal ³malar , diyalektik materyalizmin bir ele³tiri ve dünyay de§i³tirme silah olarak ta³ d § büyük önemi ö§retmesi bak m ndan e³sizdir. Defterlerde, otuzdan fazla bilim, felsefe ve sanat kitab n n ele³tirel özeti bulunmakta, bunlar n d ³ nda bu konulara ayr lm ³ birçok makale ve yaz da de§erlendirilip ele³tirilmektedir. ncelenen kitaplar aras nda, Marks ve Engels'in ortak eserleri olan Kutsal Aile den, Feuerbach' n Dinin Özü ne, Hegel'in Mant k Bilimi , Tarih Felsefesi Üzerine Dersler ve Felsefe Tarihi Üzerine Dersler inden, Aristoteles'in Meta zik ine, Lassal'in Herakleitos'un Felsefesi adl bro³üründen, Jean Perrin'in Fiziksel Kimya nceleme Kitab - lkeler adl eserine kadar pek çok ilgi çekici eser bulunmaktad r. Elbette Lenin'in eserine ilgi çekicilik ve üstünlük sa§layan, yaln zca inceledi§i eserler de§ildir. Bundan daha önemli olarak, bütün bu eserler kar³ s nda Lenin'in ihtilalci dü³üncesinin geli³tiridi§i [?] ele³tiriler ve de§erlendirmelerdir. Bu eseri okumak isteyenler, al ³ lm ³ kitap okuma biçimlerinden farkl bir yol izlemelidirler. Her ³eyden önce, bu Defterler in yay nlanmak üzere yaz lmad § n gözönünde tutmak gerekir. Birçok bölüm, okuyucuya, özensiz, rasgele yaz lm ³ gibi görünecektir. Konular genellikle birbirini izleyen bir bütünlü§e sahip olmad § için, bir konudan di§erine, bir bilgi alan ndan ötekine

117


geçerken zorluk çekilmesi mümkündür. Kitab n düzenleni³ s ras , bu yüzden okunu³ s ras olarak görülmemelidir. Lenin'in bu eserinden en ekonomik biçimde yararlanman n yolu, onu bir ansiklopedi gibi ele almakla olur. Yani, Lenin'in düzenlemeden b rakm ³ oldu§u bu notlar , okuyucu kendi amaçlar na uygun olarak düzenleyip, birle³tirmeyi denemelidir. Örne§in, e§er ara³t rmac , soyutlama ile ilgili bir çal ³ma yap yorsa, bunu kitab n belli bir bölümünde okunmaya haz r biçimde bulamayacakt r, ama, kitab n arkas na konulmu³ bulunan endeksten soyutlama kavram n n geçti§i sayfalar ö§renerek eserin birçok bölümüne da§ lm ³ notlar biraraya getirebilecektir. Bu eserin en önemli parçalar ndan birisi, D YALEKT K SORUNU ÜZER NE ba³l § n ta³ r ve Lenin'in daha kapsaml bir yaz için tuttu§u fakat sonradan tamamlama f rsat bulamad § notlar içerir. Bu notlar, diyalektik üzerine bugüne kadar yaz lm ³ bulunan en özlü, en derin bir içeri§e sahiptir. Defterler in kendi ba³ na incelenebilecek ender bölümlerinden birisi olan bu k sa yaz , diyalekti§i ö§renmek isteyen herkes için sürekli olarak ba³vurulacak önem ve de§erdedir.

Materyalizm ve Ampriokritisizm Lenin'in ba§ ms z olarak felsefe konusuna ayr lm ³ temel eseri, Gerici Bir Felsefe Üzerine Ele³tirel Notlar ba³l § n ta³ yan bu kitapt r. Rusya'da 1905 devriminin yenilgisinden sonra ba³layan gericilik döneminde, diyalektik ve tarihsel materyalizme kar³ , revizyonist ve reformist cepheden ba³lat lan ve çok yönlü olarak sürdürülen sald r ya kar³ , onlar n dayand klar ampriokritisizm felsefesinin çürütülmesi amac yla kaleme al nm ³t r. Gericilik döneminde ve devrimin yenilgiye u§ramas ndan y lg nl §a ve umutsuzlu§a kap lan bir k s m parti üyesi, sübjetif idealist bir felsefe olan amprio-kritisizmin, Marksizm'den daha üstün oldu§unu ileri sürmeye ba³lam ³t . Onlara göre, Mach'c l k [ç l k] (yani ampriokiritisizm) [amprio-kritisizm] marksizmi daha da tamamlayacak ve geli³tirecekti. Lenin, bu iddialar n kar³ s na, do§a bilimlerinin ve insanl § n tarihsel deney birikiminin bütün cephaneli§ini kullanarak, bu eserinde kar³ ç kt . Materyalizm ve Ampriokritisizm, Mach'ç felsefeyi ele³tirirken, felsefede partizanl k-yan tutma ilkesini ve diyalektik materyalizmin temel kategorileri hakk ndaki görü³ü geli³tirip ilerletmi³tir. Özellikle, madde, deney, zaman ve mekan, nedensellik, özgürlük ve zorunluluk, bu eserde aç kl kla tan mlanm ³ ve güçlendirilmi³lerdir. Bilimle felsefe aras ndaki ili³ki, ve o ça§da yeni ortaya ç kan bilimsel bulu³lar n felsefe bak m ndan anlam n n çözümlenmesi de, gene bu eserin büyük ba³ar lar ndan bir k sm d r.

118


Diyalektik ve Tarihsel Materyalizm Stalin taraf ndan Bol³evik Partisi Tarihi içine yaz lm ³ ve sonradan ayr ca yay nlanm ³ bu eser, diyalektik ve tarihsel materyalizmin temel ilkelerini ve diyalektik yöntemin temellerini kusursuz bir aç kl k ve sadelikle anlat r. Eser üç ana bölümden olu³ur. Birinci bölüm, Marksist Diyalektik yöntemin anahatlar n aç klar. Ba§ nt l l k, hareket ve de§i³me, nicelikten niteli§e geçi³ ve iç çeli³meler bu bölümün konular d r. kinci bölüm, Marksist felsefe [felse ] materyalizmin ana hatlar n aç klar. Bu bölümde dünyan n maddi birli§ini, maddenin dü³ünceden ba§ ms zl § n , maddi dünyan n bilinebilir oldu§unu kan tlayan marksist tezler anlat l r ve bunlar kar³ s ndaki idealizmin görü³leri ele³tirel bir tarzda özetlenir. Üçüncü bölüm, tarihsel materyalizme ayr lm ³t r. Bu bölümde, toplumun maddi ya³am ko³ullar , üretici güçler ve üretim ili³kileri aras ndaki çeli³me, tarihteki üretim ili³kilerinin ba³l ca özellikleri, sosyalizm üe kapitalizm aras ndaki temel farkl l klar aç klan r.

119


KÜÇÜK SÖZLÜK

Ampirizm: (Veya, Empirizm) Bilginin kayna§ n n deney oldu§unu ileri süren felse ak m. Ba³l ca temsilcileri, F. Bacon, D. Hume, J.S. Mill.

Analiz: Bir bütünü kendisini meydana getiren unsurlara ay rarak tan ma. Aposteriori: Sonsal. Deney sonunda elde edilen bilgi. Apriori: Önsel. Deneyden önce varolan, deneyin ötesinde geçerlili§i olan bilgi.

A³ma: Herhangi bir ³eyin olumlu yan n esas alarak daha yüksek bir düzeye geçme.

Belirlenim: S n rlama. Bir dü³üncenin, ele ald § nesnenin ya da olay n, yap s n n ve özelliklerinin s n rlar n tam olarak tan mlamas . Bir kavram n anlam n n ve içeri§inin net olarak, bütün özellikleri ve içeri§i ile konulmas .

Biçim ve içerik: Nesne ve olaylar n iç birli§ini, bütünlü§ünü ve geli³me kaynaklar n ortaya ç karmaya yarayan felse kategoriler. çerik, nesne ve olaylar n temelini meydana getiren, onlar n bir biçim kazanmas n sa§layan unsurlar n ve süreçlerin tümüdür. Biçim ise, içerikte bulunan unsurlar n birbiriyle ba§lant s n , onlar n örgütlenmi³ halini, ve bunlar n d ³ çevreyle ili³kisini ifade eder.

Bilgi: Nesnel dünyan n hareketinin ve ili³kilerinin yasa düzeyinde ifade edilmesi.

Bilinç: nsan n kendisini ve çevresini bilmesini sa§layan zihinsel, bilgisel, kültürel tüm unsurlar n birli§i. Kendini ve çevresini ili³kileriyle birlikte tan ma yetene§i.

Bütünsellik: Bütün varl klar n birbirleriyle ili³kili olmas ve her³eyin kar³ l kl olarak birbirini etkilemesi sonucu do§an yap özelli§i.

120


Çeli³me: Kar³ tlar n hareketi. D ³sal ve içsel: Bir varl § n bütünsel yap s n n farkl iki yan . çsel, d ³sal arac l § yla bilinen, do§rudan görünüp kavranamayan derindeki hareketi dile getirir. D ³sal, ayn varl § n içsel hareketinin görünü³üdür.

Dolay m: Herhangi bir olay , nesneyi, varl § kendisinin ba§l oldu§u ba³ka olaylar, nesneler ve varl klar arac l § yla, onlarla olan ili³kilerini ortaya koyarak tan mlamak.

Dünya görü³ü: Dünya hakk ndaki felse , sosyo-politik, etik, estetik, bilimsel görü³lerin bütünlü§ü.

Estetik: 1◦ nsan n dünyay dönü³türme faaliyetinin bir parças olan sanat n özü ve geli³me kanunlar ile sanat n sosyal dönü³ümde oynad § rolü ◦ ara³t ran bilim. 2 nsanla d ³ dünya aras nda özel olarak güzel olan temel alan ili³ki.

Etik: Ahlak bilimi. Esas olarak ikiye ayr l r. 1◦ Ahlak kurallar koymaya çal◦ ³an normatif etik; 2 Ahlak n özünü, kaynaklar n ve bunlar belirleyen tarihsel ko³ullar ara³t ran teorik etik.

Fenomen: Duyular yoluyla alg lanan deney nesnesi. Kant felsefesinde noumenon 'un kar³ t .

Genelleme: Tikel bilgiden tümel bilgiye geçme. Tek tek nesnelerin ve olaylar n bilgisinden kavramlara, bilimsel kanunlara, teorilere ula³ma. Olumsuz anlamda, bir tek olaydan yola ç karak bütün olaylar hakk nda bir yarg ya varma.

nkar n inkar : (Veya, yads man n yads mas ). Varl § n geli³mesinin süreklili§i içinde, bir nitelik de§i³mesinin yerini bir ba³ka nitelik de§i³mesinin almas n , eski ile yeni aras ndaki ba§lant y , geli³menin en alt basamaklar nda görülen kimi özelliklerin en yüksek a³amalarda da tekrarlanmas n ifade eden diyalektik yasas . Bu yasa, ilerleme ve geli³menin, çeli³melerin çözümü yoluyla oldu§unu ortaya koyar.

Kategori (Ulam): Gerçekli§in ve bilgi nesnelerinin en genel ve en temel özelliklerini ve ili³kilerini ifade eden ana kavramlar.

Kavram: D ³ dünyan n zihinde yans mas n n biçimlerinden biri. Nesnelerin, olaylar n, süreçlerin temel yanlar n genelle³tiren ve onlar n özünü ortaya koyan soyutlamalar.

121


Kendinde ³ey: nsan n bilincinin ve eyleminin etkisi d ³ ndaki ³ey. Kendili§inden: Bilinçli bir etkiden ba§ ms z olarak gerçekle³en hareket. Madde: Bilinçten ba§ ms z olarak varolan ve bilinçte yans yan nesnel gerçeklik.

Meta zik: Diyalekti§in kar³ t olan tüm dü³ünme biçimlerinin ve yöntemlerin genel ad . Bilmenin tek yanl , ve sübjektif bir eylem olarak ele al nmas . Her³eyi olup bitmi³, hareketsiz ve de§i³mez ve birbirinden ba§ ms z olarak ele alan yöntemlerin ve felse görü³lerin tümü.

Mutlak: Ebedi, sonsuz ve herhangi bir ³arta ba§l olmayan. De§i³meyen ve tamamlanm ³ en yüksek düzeye eri³mi³ bulunan. Diyalekti§e göre, mutlak olan hiç bir ³ey yoktur.

Nedensellik: Neden ile sonuç aras ndaki ba§ nt . Tekil: Tek bir nesneyi, bireyi gösteren kavram. Tikel: Bir türün bütün bireylerine ya da tek bir bireyine de§il de, bir k sm na ili³kin olan. Baz , birkaç, gibi sözlerle ay rd § m z grup.

Tümel: Belli bir s n fa mensup unsurlar n tümünü içine alan. Bütün, her, hiç biri gibi sözlerle ay rd § m z grup.

Öz ve görünü³: Öz, üzerinde i³ yap lan, de§i³tirilmeye çal ³ lan bir varl § n, kökünü, esas ve kal c niteliklerini, genel e§ilimlerini belirleyen ili³kilerin toplam d r. Öyle ki, bu ili³kiler ve nitelikler de§i³tirildi§inde varl § n tümü bir ba³ka varl §a dönü³ür. Görünü³, varl § n de§i³ken ve hareketli özellikleridir ve bunlar n de§i³meleriyle varl § n niteli§i de§i³mez.

122


Ayd nlanma K端t端phanesi

http://www.1001001000.org


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.