Yasak Draje || Draje Dergi

Page 1

draje yasak

Aylık OnLine Dergi: Sayı 1 Mart 2009

OTOMATİK PORTAKAL

Bilinmeyen bir zamanda İngiltere’nin meçhul bir köşesindeyiz...

SÖYLEŞi: Meltem Naz Kaşo AĞLAYAN ÇOCUĞA GÜLMEK YASAK MI? ÇOCUKLAR VE GENÇLER İÇİN PRATİK OYUN TARİFLERİ

BÖYLE BUYURDU HAMMURABİ 2 Mart’a randevu koymayın

TARİH YENİDEN YAZILACAK


ULUSA SESLENİŞ ULUSA SESLEN

Başlık yasak! Fındıklı, fıstıklı, manuel portakallı, otomatik portakallı, badem içli, çok içli, sorunlu, sorumlu, yatay tatlandırıcılı, dikey geçişli, renkli, renkli, renkli, genellikle üniversiteli, bazen ilkokullu draje bit bit karşınızda...

Fotoğraf: Alican Erkol

10101010001. sayımızla sanal aleme adım atarken neşeden takla taklayız. Parende de derler hani. Demezlerse de Hakkı Devrim bağışlasın bizi. “Hadi bi dergi yapalım da eğlenelim gari” diye çıkmadık yola. Sanal alemden banal aleme, her kimin dünyasıysa artık buraya, selülöze, ofset baskıya filan ışınlanıp ele gelir bir gençlik dergisi olabiliriz dedik. Neyimiz eksik ki bizim birkaç milyon dolarcıktan başka. Ama akıl fikir hayal düş rüya parayla satılmıyor. Satılsa da paramız yetmiyor. Ama kendi aklımızla fikrimizle düşümüzle çüşümüzle ele gelmek istiyoruz. Hadi bi dergi yapalım da eğlenelim diye çıkmadık yola ama yoldan çıkarken de eğlenmedik değil hani. Evlenecek değil eğlenecek bi dergi olsun istedik. Mesaj kaygısı taşımadan kağıda kaleme klavyeye kahveye çaya sigaraya uzandı ellerimiz. Eh zaten araç mesajdır filan diyerek entelektüel bir havayla da kurulabilirdi belki bu cümle ama üşenmemek gerekir. Bir söz kaç şekilde söylenebilirse dilimizden gelenin en neşelisinden olsun dedik. Masaj kaygımızsa eksik olmadı. Çünkü rahatlamaya ihtiyacımız vardı ve yalnız olmadığımızın pekala farkındayız netekim. “Dergi!” dedik. “Nasıl?” dedik. Şöyle eğlenceli olsun. Dağınık, parçalı bulutlu görünsün ama bit bit, piksel piksel topladığınızda da ortaya çıkan eşitlik doğru sonucu versin istedik. Konsept tipi dergileri sevdiğimizi anladık konuşurken. Her sayı bir konseptle çıkmaya böylece karar vermiş oluverdik. Sonra içli içli “iyi de adı nolsun” diye düşünedurduk. Ornitorenk dedi içimizden biri, Sloth, Tembel Hayvan, Kiwi, Banal...


NİŞ ULUSA SES Hepsini ilk bakışta sevdik ama ikinci bakışta unuttuk bazılarını. Hatta öyle unuttuk ki kendilerini burda anmamız bile mümkün olamadı. Sonra Draje dedi içimizden biri. İçimizden diğeri “oo konseptli konseptli yakışıklı olur” dedi... İçimizden bir başkası “hımm” dedi. Sonra Sloth dedik. Banal dedik. Sloth dedik. Yok yok dedik Draje daha iyi. İlk konsept konumuz “yasak” oldu. Nasıl oldu anlamadık bile. Sonra google sağolsun bir tarama yaptık ki; oral seks ve politik angajman arasında kocaman bir boşluk bulunmakta. Oysa biz Draje’nin siyasi dergi olmasını ne kadar istemiyorsak +18 bir dergi olmasını da o kadar istemiyorduk. İlk sayımız Yasak Draje bu hassasiyetle karşınıza çıkabildi ne mutlu bize. Derginin ismi hakkında yaptığımız beyin fırtınasını içerik hakkında yapsak ortaya Newscientist çıkabilirdi. Ama yapmadık. Aklımızın bir yerinde asılı duruyormuş gibi geligeliverdi başlıklarımız. Ayın fotoğrafı, ulusa sesleniş, kült film, içindekiler, her kafadan bir ses, takdir sayfası gibi konvansiyel olanlar da vardı başlıklarımız içinde; deforme, sıkıcı şeyler, minik draje, çocuklar ve gençler için pratik oyun tarifleri gibi spesifik olanlar da... Minik draje’de genç yeteneklere yer ayırdık desek olmayacak. İlk sayımızda İlkokul 2. Sınıf öğrencisi Ceren’in çizgili hikayesine yer verdik. Sıkıcı Şeyler’de yasaklı Richard Dawkins’in “Gen Bencildir”inden bir bukle yer aldı. Deforme sayfamızda “Ağlayan Çocuğa Gülmek Yasak mı?” dedik. Ayın fotoğrafı Tuzla tersanelerinde ölmek serbest fakat sigara yasak der gibi oldu. Alican Erkol sağolsun... Bize sonsuz bir sabırla katlanan Art Direktörümüz Songül Yücel’e de minnettarız. Mutfak sürecinde neler yaptık nelerle ilgilendik tek tek not ettik ve 10101010001. Sayımız için tek eksiğimiz ulusa sesleniş’ti onu da Sevil Öztatlı’dan “Adına da derler seks” parçası eşliğinde klavyeye aldık. Çok belli olmadı umarım. Olağanüstü Draje’de görüşmek üzere... Genel Yayın Yönetmeni, Erdinç Yücel

draje Genel Yayın Yönetmeni

Erdinç Yücel

Art Direktör

Songül Yücel

Grafik Uygulama

Songül Yücel

Yazı İşleri Müdürü

Birkan Can Evirgen

İnternet Uygulama

Onur Şevket Bendeş

Editörler

İlknur Seda Bendeş

A. Buğra Oygur

Birkan Can Evirgen

Erdinç Yücel

Katkıda bulunanlar

Hakan Keleş

Ceren Gül Çıtak

Ece Naz İlkin

Engin Arınan

Ece Dericioğlu

Alper Günay

Hayriye Gülle

Alican Erkol

Hayal Can İncesağır

drajedergi@gmail.com

Gelecek ay konsept konumuz: “OLAĞANÜSTÜ” Herhangi bir yazı, illüstrasyon paylaşımı ve diğer katkılar için bizimle drajedergi@ gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.


D

E J A R

E M

7 6

9 8

1 3 R 1 1 A 2 F 0 1 L E 1 L D AT 5 1 İ A 1 K Ş L 6 4 A 1 E A T 1 L U R H Y E O N J P Ö U A K S Y İ O R T A R D Ü M U N O K T Ü M İ O G N M İ A M LER H 21 U E D N 0 2 N R I A U F Y A 3 U 2 R B 2 Ğ 2 E O M T L E O Y D F Ö N B IN GÜ Y K A A R O

C I S


17

9 1 -

8 1 İ

R

B A

4

5 2

2 Ş

6

2 S

R İ B

E S

7 2

9 2

N E 8 A 2 N D İ Ü A R G E F L A R R L E O E K L M R NİN K E İ E G H EV C E S

Y 1 ER İ 3 YL Y K 0 E 3 A Ş 3 I S C -3 A I Y IK 32 S


6

DEFORME DEFORME DEFORME

Ağlayan Çocuk, İtalyan ressam Bruno Amadio tarafından yapılan ve 1980’lerde İngiltere’de ve Türk çalışmasıdır. Can, Ağlayan Çocuk’tan herkesin nefret etmesi sonucu ona acıyıp büyük bir şefkatle saat sabah yedi sularıdır. Yandaki cümleyi duyan Can; söz konusu cümleyi tamamen uykusuzluğa


N A Y A L AĞ

ÇOCUĞ

GÜLMEK

A

YASAK MI?

i ışarıdak d i iz b i, d den simgey u hüznün ğ u ın a n ld a o y li t n ne dü uvarımız la d a a t u t d n a ın O h . , Ve basın koruyan limize şükrettik ile çıktı. b ı r in la y lü a a n ia h idd dik, lu bir ve hüzü asarak uzu öde ki izler top nlarda e il m d g u Masum n c İn r ü t o u s b ona b ıyla, ü atlattık. meyda h a la r ı ıy s ız bakışlar la ve karanlık a e hav p biz ut vicdanım çocuklara” onu. He r a i, çul çap ıyla yıllarca ıl n t d k n a y ns “Ağlaya etimizi ona iği söyle at d r ı e ın v r n la ambiya r hüzü ndi fak ahcubiy in duva cuk. e m iz d r im u r d le z ev . n ço uğursu yükledik değildi. ağlaya le y ö lı s süsledi tin ir işin a cemaa hediye çocuk b n a y r Ünlü bir e la Ağ berab yayınıyla iliz magazin g Şimdi hala o çocuk biryerlerde ağlıyor. Sesi akşam edildi. İn haberlerinde, gazete sayfalarında, okul sıralarında, karanlık odalarda çınlıyor. Peki o cansız tablo yerine önümüzdeki çocuğa bakmanın vakti gelmedi mi? Yoksa ağlayan çocuğa gülmek yasak mı?

Yazı: Birkan Can Evirgen E-mail: birkance@gmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

kiye’de bir hayli gözde olan bir tablodur. Bu sayfadaki illüstrasyon, Can’ın ilk photoshop sarılmış ve onu güldürdüğü takdirde lanetin biteceğini savunmuştur. Dergi yayıma hazırlandığında a bağlayıp kabullenmek zorunda kalmıştır.

7

DEFORME DEFORME DEFORME


8

HALATLAR... Yazı: Engin Arınan E-mail: enginarinan@hotmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Engin bu metni yazarken, Beşiktaş - Maçka arasında mekik dokumuş, hatta çok sevdiği Nil Karaibra veletlere sigara vermemektedir. Hele de sarhoşlarsa. Engin’in yazılarını ayrıca http://www.hayataks pek sever. Bu sayfa altı hazırlanırken, Engin’in http://www.blogger.com/profile/17290989307734630 andırdığını iddia edince, Halime ve Muhterem gülmekten katım katım katıldılar. Çünkü bütün Draje


9 tedir o şey, ‘çok geç kaldın!’ denilmek r he r şla ba la saj me bir ığın m, Ald inanacağını bilemezsin. ‘Tama ye ne ın, ırırs şaş ı ığın rad uğ ye mesajda. Ne tüsünden kendini sokağa. Üstünde en kö rsın ata rsin de ık!’ art az olm ti bit bu iş e gördüm her ce soru. Nasıl ya ben gözlerind yağan yağmur, kafanda binler şeyi! Bu mudur? r arsın kendini Taksim’de meşhu çık la yo için k me git ’a taş ba Tramvayla Ka er Beşiktaş’a a kapalıdır, tadilat vardır. Bu sef am un lurs bu de ün ön in cin kahve hveciden ini Kabataş’taki öteki meşhur ka gitmek için yola çıkarsın kend de a istediğin Guatemala’dır. Elin am un lurs bu n ke alır si hve ka a Kolombiy ü biraz yulursun ‘yakın ya ne olacak yür ko la yo ğru do ’a taş şik Be hve ka ini boğazın maz Ortaköy’de bulursun kend erimezsin ya!’ diyerek, hızını ala başlarsın içine işlemiştir yeni anlamaya ur ğm ya ve uk Soğ n. rke izle i incisin rsin, sağa sola n su birikintisi. Acı çekmek iste ayağına tecavüz etmekte ola insan ki bir temiz de onlar ıslasınlar ki bakarsın sataşacak birini ararsın de ‘UMUT’ ün üst n üç elma düşsün üçünün de olduğunu anla. İstersin ki gökte ini yapsın, güneş tanrısının atları rev gö fil İsra lsin ge ’ an ‘o da an yazsın, işte o ış, üşümüş doğmasın. Köşede yatan ıslanm ş ne gü n gü o için u uğ old f tele dillenip bana ilk şey ‘yanıma gelse keşke ve kediyi gördüğünde hissettiğin ak olan an’ desin, keşke karşıma çıkac rad bu git fol de k, yo kun bo ‘bir birader rşıma… en güzel insan o gün çıksa ka rsin çer mesajın sahibi. Kızmak iste Aradan günler geçer karşına ge namak oy n da lemezsin, somurtmak yalan kızamazsın, gülmek istersin gü şeyler bakışlar aynı duruş aynı ama bir rsın ka Ba in. ezs rm ce be da u istersin on farklı ne o? nıyız sohbet tatlı ama bir şeyler nler ters belli. Ne o ters olan? Biz ay mazsın. İçimde bir tilki öldü gü pa ya a am rsin iste k ço ın, azs Cevap bulam ır kıpırım? dü yanında… da ben niye kıp tür gö ı lar nya dü de en erk gid önce Neden? ini dizginliyor. i üzmemek için çırpınıyor, kend lar Bilirsin ki karşında oturmuş sen . Olmamışın üstünden varsayım bu ğil de ü tüs kö en ının ac ki r Ama bilmiyo nel geçer . Kafanda bir anda canlanır ge bu ak zm ya ılar ac e eğ lec ge yapıp latamazsın bir kopan fırtınaları görsün ama an doğrular. İstersin ki seni, içinde ma, yasak ader olmazı olur kılmaya uğraş bir a pm ‘ya şur nu ko i bir inin türlü. Tilk sak yazan larla üstünde büyük harflerle ya a! bu anla.’ O anda etrafına halat tutuşursun, yasak. Sakın yapm ele El . sak ya in, lirs ge ze gö z Gö afişler iner. Yasak!...

n önünü bir tilki doğmuştur. Kar yüzünde şka ba de için a ağ sok ini nd ke Atarsın çıkar ‘elma’yı imde yürürken karşına bir tabela e göremezsin yolda titrer bir biç ‘ayva servisimiz başlamıştır.’ diy ha da e tan bir an ınd ard tır!’ yemek yasak indir. Gökten in ikincide o kadar şanslı değils ilirs eğ için ak am lam tos ide birinc doğmuştur ve aşk’ yazar. Ama içinde bir tilki tek elma düşer üstünde ‘yasak cak iyice semirecek. bilirsin ki o uzun süre orada ola

ahimgil’i de bu ara görmüştür. Engin, gece 12’den sonra kendisinden sigara isteyen 12 yaş altı si.com adresinden de takip edebilirsiniz. Engin, memleketinin geleneksel içeceği olan rakıyı da 0560 adresinde yer alan profiline 55 kez bakılmıştı. Memduh, Engin’in dilinin James Joyce’u çok e ekibi, Engin’in James Joyce’dan daha iyi olduğunda hemfikirdi...


10

SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ SÖ

Meltem Naz Kaşo, 23 Temmuz 1990, İstanbul’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra, Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi’nin hazırlık bölümünde eğitimine devam etti. O sırada haberdar olduğu ögrenci değişim programının sınavlarını geçip, Amerika’nın Michigan eyaletinde okuma hakkını kazandı. Bir sene içerisinde; Amerika’da farklı bir kültürü tanıma, dilini geliştirme ve en önemlisi uluslararası bir tecrübe edinme şansı yakaladı. Vaktinin çoğunu; okuduğu lisedeki kürek ve voleybol takımında, tiyatro kolunda, onur kurulu çalışmalarında ve çevre yardım klüplerinde geçirdi. Tatillerinde ülkenin dört bir yanını dolaştı. Programı tamamladıktan sonra Türkiye’ye dönüp eğitimine bıraktığı lisede devam etti. Lise ikinci sınıfı okurken, Milli Eğitim Bakanlığı, Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’nün açmış olduğu sınavı birincilikle kazanarak, Birleşik Dünya Koleji’nde burslu okuma hakkı kazandı. Önündeki iki seneyi, dünyanın hemen hemen bütün ülkelerinden gelen öğrenci ve öğretmenleri ile İtalya’da geçirecek. Eğitim yoluyla uluslararası barışı sağlamayı misyon edinen bu eğitim kurumunda, ülkemizi en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyoruz!

Meltem Naz Kaşo: “Benden çok daha akıllı, azimli insanlar genellikle risk almayı benim kadar sevmediler” Söyleşi: Abdullah Buğra Uygur E-mail: bugrauygur@hotmail.com

Draje: Heyecanla okuduğumuz bu başarıya ulaşmanda diğer insanlardan farkın neydi? Bu yolculuk nasıl başladı? Yeni başarı öykülerinin yaratılması için neler önerirsin? Meltem Naz Kaşo: Diğer insanlarla arama bir mesafe koymak istemediğim için farkımın ne olduğunu hiç düşünmüyorum. Ayrıca, gerek akademik gerekse sosyal hayatımda benden daha akıllı, çalışkan insanlarla çok karşılaştım, yani hemen dikkati çeken bir farklılığım yok. Yalnız belirtmek gerek, benden çok daha akıllı, azimli insanlar genellikle risk almayı benim kadar sevmediler, onlara verilen yolda başarılı olmaya çalıştılar. Dolayısıyla farkım bilinmeyen bir sisteme, yola, projeye, ülkeye vs. adım atarken kendime güvenmem olabilir. Ben bir yolda başarılı olmayı değil, kendi yolumu çizmeyi seviyorum. Yolculuğa başlama hikâyem ise çok ilginçtir. Net hatırlamıyorum kaç yaşında olduğumu ama okuma-yazmayı yeni öğrendiğim zamanlardı. Kendime kim olduğumu sormaya yeni başlamıştım. Verebildiğim cevaplar (yaşımla, doğduğum şehirle, aile yakınlıkları ile ilgili) ise beni tatmin etmiyordu; benim özümde kim olduğumu öğrenmem lazımdı. Bu nedenle sadece “kendimi” götürebileceğim kadar uzak bir yere gitmek istedim ve kısa bir süreliğine kültür,

Meltem kendisine ulaştığımızda İtalya’ya yolculuk için hazırlanmakta olduğundan, söyleşiyi mail ulaşabilirsiniz: http://network.tr.uwc.org/ United World College , Alman Kurt Hahn tarafından II . Dü 1960”larda kuruldu. Kurumun İtalya , Bosna Hersek , Kanada , Amerika , Costarica, Singapur , Hon Sohodolls ‘tan Stripper adlı parçayı dinliyordu.


gelenek, aile, eğitim sistemi, vs. gibi detayları bir kenara bıraktım. Bir nevi kendi hayatımla ilgili deney yapmak gibi bir şey oldu. Deneyde dikkat ettiğim husus ise hangi karakter özelliklerimin dünyanın neresine gidersem gideyim benimle kalacağı, hiç değişmeyeceğiydi. Hala bitirmedim, bitirmeyi de düşünmüyorum bu deneyi. Son olarak, başarı öykülerinin yaratılması için önerebileceğim tek şey insanların kendi içlerindeki cevherlere şans tanıması. Maalesef özellikle Türkiye’de, gençler bir şey “olmak” istiyor kim olduklarını

taviz vermek gerekiyor. Yine de her gün 15 dakika için olsa bile yürüyüşe çıkıyorum uyanır uyanmaz. Kendi kendime konuşuyorum yoğun tempo başlamadan. Doğanın güzelliğini, güneşin doğuşunun mucizesini gördükten sonra zaten yapılan diğer şeyler detay gibi geliyor, çok önemli olmadıklarına kendimi ikna edip rahatlıyorum☺ Draje: Bir röportajında Gandhi’nin ‘’ yüksek bir doruğu astığında daha birçok doruğun olduğunu görürsün.’’ sözünden bahsettiğini okuduk, bu vizyonunu koru-

Ben bir yolda başarılı olmayı değil, kendi yolumu çizmeyi seviyorum.

kendilerine sormadan önce. Dolayısıyla verilen kararlar tesadüfî olabiliyor ve kimi zaman bir ömür mutsuzluğa yol açıyor. Oysaki mutsuz insan nasıl başarılı olur? Sözüm o ki insanlar kendilerini biraz daha dinlesinler, keşfettiklerine kendileri bile şaşırabilirler. Draje:Bu yoğun tempoda kendine vakit ayırmak için ne yapıyorsun? M.N.K: Bu utanarak yanıtlayacağım bir soru olacak çünkü konu madalyonun öbür yüzü ile alakalı. Çoğu zaman kendimi ihmal ettiğim, sadece 4 saat uyumaya fırsat bulabildiğim zamanlar oluyor. Bu tavsiye ettiğim bir şey değil tabi ama her güzellik bir arada olmuyor, bir yerlerden

mak adına kendine ne gibi hedefler seçtin? Bu hedeflerinde Türkiye için neler yapmak var? M.N.K: Gandhi’nin bu sözü yıllardır duvarımda asılıdır çünkü doğruluğuna inandığım bir söz. Fakat kendime Birleşmiş Milletlerin seçtiği Milenyum hedefleri gibi maddeler belirleyip uymaya çalışmadım hiçbir zaman. Bence hayatın öğretmen olmasına izin vermek, sadece aktif bir öğrenci olmak gerek. Dolayısıyla seçtiğim hedefler hep esnektir ve yanılma payını göz önünde bulundururum; kısa dönemdeki bir hedefime son hedefimmiş gözüyle bakmam. Ayrıca unutmamak gerekir ki çok sayıda doruk var; durup düşünmek, hazmetmek,

11

ÖYLEŞİ SÖYLEŞİ SÖYLEŞİ SÖY

doruklardan hangilerinin uygun olup olmadığına karar vermek lazım. Hollandalı bir arkadaşımın söylediği söz her zaman aklımdadır: “Merdivene çıkabilmek önemli tabi ama asıl meziyet merdiveni doğru yere koymak.” Konudan uzaklaşmadan Türkiye’ye döneyim. TC Dış İşleri Bakanlığı gelecekte dâhil olmak istediğim kurumlar arasında örneğin. Onun dışında nerede çalışırsam, ne yaparsam yapayım ülkeme yararlı bir vatandaş olmak istiyorum. Bu aslında gelecekteki hedeflerimden değil bugünden başlıyor, Dünya Koleji’nde Türkiye’yi en iyi şekilde temsil etmek gibi.

Draje: Bu ay dergi olarak “yasak” konusunu inceliyoruz, yasak ve özgürlük senin için ne ifade ediyor? M.N.K: Çok enteresan ve benim de ilgilendiğim bir konu. İkisi de hem bireysel hem de toplumsal boyutta algılanabilecek kavramlar. Fakat ben yasak ve özgürlüğün temelde bireysel olduğunu düşünüyorum, yani ben kendime yasaklar koymadıkça dışarıdan dayatılan kurallar sınırlandırıcı değil, çekicilik bile kazandırabilirler. Sonuçta yasak ve özgürlüğün birbirlerini tamamlayan kavramlar olduğunu, aralarında hassas bir denge olduğunu ve her şeyden ziyade insanın içinde olduğunu düşünüyorum (örneğin hapishanedeki bir insan alternatifi olmadığı için sevmediği işi yapandan daha özgür olabilir.)

aracılığıyla yaptık. Birleşik Dünya Kolejleri’nin Türkiye şubesinin internet adresine buradan ünya Savaşı sonrası dünyada artan Milliyetçilik akımına karşı dünya liderleri yetiştirmek için ngkong , Hindistan , Günay Afrika , İngiltere ve Norveç “de okulları var. Buğra soruları hazırlarken


12 bit a d ling d an e n e fe all fagg een a e r b e nd ll e w ed a aving sma my w “ gg it h me e, o sha ed, of so ditur h fas ning xpen e ev rgy e ” e en thers bro

OTOMATiK PORTAKAL Yazı: Birkan Can Evirgen E-mail: birkance@gmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

• Otomatik Portakal, Anthony Burgess ‘ın aynı adlı romanından Stanley Kubrick tarafından senaryol • Otomatik Portakal’ın efsanevi baş karakterini canlandıran Malcolm McDowell’ın filmografisinde, i • Can buraya yazı ve çizimle ilgili not girecekti ama çok uykusu geldi. • Pervin ne zaman filmi izlese “Keşke İstanbul’da da Korova Milky Bar açılsa” diye içlenmektedir. • Behlül, “I’m singing in the rain” şarkısını her dinleyişinde nefret ettiği birisini tekmeleme arzusunda


13 re’nin meçhul bir köşesindeyiz. Bilinmeyen bir zamanda İngilte i sütlerimizi yudumlarken, Korova süt barında keyif veric ızı ne gibi haylazlıklar yapacağım gecenin ilerleyen vakitlerinde yonundan ilham alıyoruz. İşte planlıyoruz ve mekânın dekoras ayan bir dünyada başlıyoruz günümüzden çok da farklı olm patik anti-kahramanımız filme. Ve tüm film boyunca sem u devlet garantili tatlı hayatına Alex bize başından geçen, on ni sabredersek eğer filmin götüren, anılarını anlatıyor. Ya son atsızlık duyacağımız bir mutlu sonunda iliklerimize kadar rah izleyeceğiz. dramından bahsetmiyoruz. Film bir dram fakat asla Alex’in içinde hapsolduğu bir dramdan Bizzat filmi izleyenin yaşadığı, i belki sonucu fakat asla sebeb bahsediyoruz. Alex bu dramın ur suçlu, toplum, ceza ve mağd değil. Çünkü asıl acı olan suç, kaynaklanıyor. İşte tam da bu arasındaki ilişki sorunsalından ansızlığı sebebiyle film de aynı sorunsalın evrenselliği ve zam sıfatlara kavuşuyor.

bundan fena halde keyif Film boyunca terör yaratan ve n cezasını çekmesini istiyoruz alan sevimli oğlanın yaptıklarını k zevalde onu alıp bağrımıza ardından başına gelen en ufa basmak istiyoruz. gibi bir cehennem azabıyla İzleyicisini yukarıda bahsettiğim ı Stanley Kubrick filmini hala baş başa bırakan bu 1971 yapım den kurtulmasını tavsiye izlemeyen kaldıysa, bu cahilliğin kültürün dibine vurulan derin ediyorum. En azından popüler birebir önemli bir dokümandır sohbetlerde ahkâm kesmek için kendileri.

laştırılmıştır. 1971 tarihli filmin yapımcılığını ve yönetmenliğini yine Stanley Kubrick üstlenmiştir. ilerleyen sayılarımızda yer vermeyi düşündüğümüz Cat People ve Tank Girl de yer alıyor.

adır.


14 MİNİK DRAJE MİNİK DRAJE MİN

Yasak Draje’de bazı yasakların ne denli işlevsel olduğunu anlatan çizgili hikayenin yazar-çizeri Ceren, 8 yaşında olup, öğrenim hayatına Sarıyer’de Zübeyde Hanım İlköğretim Okulu’nda devam etmektedir.


KOLU KIRILAN

ALİCAN Alican çok tembel bir çocukmuş. Yaz tatilinin bitmesine bir hafta kalmış. Ve Alican ödevini yapmamış. Yaz tatili bitmiş, okullar açılmış. Alican öğretmenine ödevini yapmadığını söylerken hiç utanmamış. Teneffüs zili çalmış. Dışarıda yağmur yağıyormuş. Alican ve arkadaşları bu yüzden koridorlarda koşarak oynamışlar. Çok eğleniyorlarmış. Bir öğretmen Alican’ı koridorlarda koşarken görmüş. Ona: - Alican eğer koridorlarda koşarsan bir yerlerin kırılabilir, demiş. Ders zili çalmış. Derste Alican hep bir şeylerle uğraşmış. Öğretmeni ona çok kızmış. Beslenme saatinda Alican yemeğini ayakta yemiş.

Alican bütün teneffüslerde koridorlarda koşmuş. En son teneffüste Alican duvara yaslanmış ve koşmaya başlamış. O kadar hızlı koşuyormuş ki, önündeki beşinci sınıf öğrencilerini görmemiş. Alican beşinci sınıf öğrencisine çarpmış. Alican’ın ayağı kaymış, yere yuvarlanmış. Annesi Alican’ı doktora götürmüş. Alican’ın kolu kırılmış. Bir hafta okula gidememiş. Alican bir daha koridorlarda koşmaması gerektiğini anlamış. Ceren Gül Çıtak 2. Sınıf/İstanbul

“Kolu Kırılan Alican” isimli hikaye ortaya çıkarken yüksek dozda “Selena” ve “Bez Bebek” izlendi. Hikayenin yazımı ve çizimi bittikten sonra tam bir milyon iki yüz yetmiş iki bin kere “dergi ne zaman çıkacak” diye soruldu.

15

NİK DRAJE MİNİK DRAJE MİNİK


16

PRATİK OYUN TARİFLERİ PRATİ

No:1

: r e l me

e z l a M i l k Gere ına klar

k lulu

m

soru

gus

duy

ı alar

aya

ılam u aş bi. ebe

ih s

terc

ocu ş olm et ç e d rde a a r n i K B n ( a k 0 eri) şan ) ocu enz şitli b çalı det ç arında aaşı e v l a m , çe dık 0İki k 7 yaş mşire ünü san tçi... vb , e g p e h ler (dola kase nı erk adet l, nne ri 0Bir adet a ula ye bakka iş meka r z , r i e r v B v 0 kta mana e alış i m 0Bir miktar snaf v e 0Bir tlarda a eb Yazı: Erdinç Yücel E-mail: yucelerdinc@gmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Hikayede geçen tüm kişi ve olaylar gerçeğe dayanmaktadır.

,

Kız 9


Anneler Günü Oyunu

O

yunumuz, genç annenin bir aylık maaşını alarak eve gelmesi ile başlar. Genç anne tüm maaşını dolaba kaldırır ve paranın yerini gündüzleri evde yalnız kalan çocuklarına gösterir. Bu para çocuklar dahil ailenin tüm bireylerine aittir. Oyunumuz esas olarak hane içinde geçmekle birlikte, kısa süre için hane dışına da taşacaktır. Mayıs ayının ilk pazarını takip eden günlerde evin çocukları anneler günü hazırlıklarına başlarlar. Bu nedenle dolaptaki parayı alarak çarşıda soluklanmaları gerekir.Önce, hoşlarına giden askılı bir çanta, ardından da Zeki Müren’in son kasetini alırlar.Kalan paranın çoğunluğu ise erik, çekirdek ve canları ne isterse ona harcanmalıdır. Burada dikkat edilmesi gereken husus, paranın şahsi amaçlarla harcanamayacağıdır. Alınan hediyelere anneler günü gelene kadar dokunmak kesinlikle yasaktır. Dokunan hükmen mağlup sayılır. Oyunun ikinci safhasına geçebilmek için alınan hediyelerin paketlenip zulalanması şarttır. Paradan geriye kalan miktarın ise ait olduğu yere kaldırılması gerekmektedir. (Burada paranın tamamının harcanması tercih edilmeliyse de; zorunlu değildir. Bu iş çocukların alış veriş kültürüne ve hayal gücüne kalmıştır.) Oyunun ikinci safhası anneler gününde başlar. Çocuklar erkenden kalkarak kahvaltı hazırlar ve annelerini uyandırırlar.

Bir gün bir gün bir çocuk eve de gelmiş kimse yok. Açmış bakmış dolabı

(Kahvaltılık malzemelerin temini için de söz konusu para kullanılabilir.) Kahvaltı sırasında çocukar önce çantayı anneye vererek anneler gününü kutlarlar. Şaşıran ve sevinen anne çantayı incelerken Zeki Müren kaseti verilmelidir. Sonra sırasıyla diğer çok anlamlı hediyeler... Bayatlamaya başlamış çekirdek ve pörsümüş eriklere sıra geldiğinde ise anne çoktan yüzünü buruşturup sorular sormaya başlamış olmalıdır. Çocuklar annelerini mutlu etmenin sevincini yaşarlarken oyunun aksiyon fazına geçilmesi zaruridir. Oyunumuzdaki aksiyon çarşı gezintisi ile sınırlıdır. Çocuklara yönelk fiziksel şiddet tasvip edilmeyecektir. Anne hediyeleri çocukların eline tutuşturup hediyelerin iadesi için çarşıya gönderir. Gerisi esnafın vicdan, insaf ve inisiyatifine bağlıdır. Oyunumuz çocukların o geceyi aç geçirmesi ile son bulur.

: t o n li m e ön

da ek ızda rileyer m ı r e ği v bir unla i oy yeme nmesi ın m i k zan şam öyle aki itli sonr i gibi ak akları s r bu ce an çeş a h ac erabe rafınd k Da leceğ b a may fa görü an çık ununla anne t ler mut uyku d ın a k B a n . e d r od nektir mla a yiyec - baba alınır. a e ş l k e e ge i a kalard ann eriy için ldiğ veri ve mar akılır ve kadar g etmesi ndür. r ı e çap sına b üç saat ği keşf mümkü a e s si a – ç a kuz r i e m ri ik bu ge geçm hakkınd spri do e l t saa kların kadar sayısı ee u m v ak ve t l ı c u a y r o k o n Ç c rlü y yıla zeka ari o asg kların k her tü ında sa ktır. u a s Çoc labilece ket ara ndırılac ı a e l p r za ya rlu ha e ce kusu lifiye il a disk

Şeker de sanmış ilacı. Yemiş yemiş bitirmiş Akşama başlamış sancı.

Kıvrım kıvrım kıvranmış. Yap – tı – ğın – dan uuu – tann – mışşş.

17

İK OYUN TARİFLERİ PRATİK OYU


18

BÖYLE BUYURDU HAMMURABi Yazı: Alper Günay E-mail: agunaist@hotmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

35. Her hangi bir kişi kralın kabile reislerine hediye ettiği sığırı ya da koyunu satın alırsa parasını ka karısına iftira atarsa ve bunu ispat edemezse bu adam hakim huzuruna çıkarılır ve alnı işaretlenir ( olarak dedikodusu yapılırsa; ancak, kadın diğer adamla uyurken yakalanamazsa kadın kocası iç bıçak ile bir tümörü açıp gözü keser ise doktorun elleri kesilir. 226. Ustanın bilgisi olmaksızın bir ber


19 a zarar verir ? Kendimize ve başka insanlar da da şın ba en dik miy yle bö Biz yle bir konu nasıl bu şekilde gelişti ki biz bö miydik acaba? Tüm bu süreç zıyı. boyuta taşımayacağım bu ya bir ist arş An uk? old şur nu ko üzerine in var olması ümlülükleri barındıran bir düzen Aksine içinde yasakları ve yük den l sorgulanması gereken de ne ası en Zat p. he dır ışım nm ina gerektiğine yacak hale sıl insanların yasağa ihtiyaç du na ğil, de u uğ old r va ın lar sak ya gelmiş olduklarıdır. le dalga isim vardı hep o yaşın zihniyetiy Ortaokuldaydık o zamanlar bir masına önceden başka kanunlar bulun ha da a ınd Asl bi. ura mm Ha z; geçtiğimi rendik. kanunları ilk kanunlar diye öğ ğı zdı ya ın am ad bu biz n me rağ urabi yazdı ümlülük varmış. Bakınız Hamm İçinde bir sürü yasak varmış yük rı bana” ndisi “hop tanrı gönderdi bunla Ke . dik me de da r da ka o sek dediy Hammurabi sında tanrı yazmış oluyor. İşte diye giydirmiş olduğundan esa çarpıverir halkı unutur munutur da, tanrı ra son en ükt öld isi nd ke rı nla bu kanu n de hiç iz kayalara kazımış. Efendim be iğin bild lkıp ka en ed nm üşe e diy anın tten sizler için araştırdım. O zam üşenmeden bu kanunları interne a açıp çok enteresan bir şey yok am sak rur du lun bu de ün ön z gö rını şartla şeyler nunları okuyunca tanrının böyle bakınız siz de bilginiz olsun. Ka şunu anlayıveriyorsunuz ama yine de ca lay ko ı ğın ca ya ma ola iş gönderm yon kez nlarından yasaklarından on mil söylemeliyim ki günümüz kanu ında r. Daha fazla dağıtmayalım asl ele dd ma li rek ge ha da ve lı daha mantık arasında sında ki ilişkiden, yasaklar ve din ara rı tan ve rı nla nu ka bi ura Hamm , koskoca zen düşünmeden edemiyorum ki ilişkiye geçmek istemiştim. Ba n bana” diye giydirmişse harbide rı nla bu ki di de nrı “ta bile bi Hammura kim ipler direk bir bağlantı olmalı. Çünkü de yasaklar ve dinler arasında , burası ğil mi, ama düşünsenize tanrı lan Hammurabiyi bir yerde öyle de şlamış se artık ortaya çıkan onunla ba din i ng ha İlk a. aft tar ür öb ı ad olm tabi hala Ve bugüne kadar da gelmiş. E olması gerek bu yasak dalgası. Çok ben mutluyum iyi ki de varmış. un ols a Am re… gö a un uğ old r dinler va en bu dinler ve icat edilene kadar da olsun zat ileri bir gelecekte vicdan çipi yasaklar. rine gayette duğum soruları cevaplamak ye Farkındayım ilk paragrafta sor takdir ulara cevap verebilecek olsam sor o en zat a Am . dım an i biy Hammura olurdum yasak bütün problemleri de çözmüş uların edersiniz ki, dünya üzerindeki boş bir anınızda düşünün bu sor de e yin siz a Am a. ad ort zdı falan kalma cevaplarını. ları hicveden Kırca’nın üniversitedeki yasak Ps: Bir de doksanlar da Levent ” Hele ki a şu anda ; “yasak hemşerim. skecinden iki kelime geldi aklım ydu “yassah a ballandıra söylemesi yok mu dır llan ba o u on ın an Kırc t en Lev hemşerim” diye.

aybeder. 127. Eğer her hangi bir kişi rahibelere (Tanrı’nın kızkardeşlerine) yada her hangi bir kişinin (derisi çizilerek ya da belki de saçı kesilerek). 132. Bir adamın karısının başka bir adam ile ilgili çin nehre atılır. 218. Bir doktor operatör bıçağı ile derin bir yarık açarsa ve hastayı öldürürse ya da rber satılmayan bir kölenin üzerindeki kölelik işaretini silerse bu berberin elleri kesilir.


20

Tuzla Tersanesi’nde sigara içmek YASAK! Fotoğraf: Alican Erkol


21


22 SICAK GÜNDEM SICAK GÜNDE

2 Mart’a randevu koymayın

TARİH YENİDEN YAZILACAK

Dünya’nın dönüşü 26 saat hızlandı takvimler baştan yazılacak. Haber: Hayriye Gülle Fotoğraf: As Parajans E-mail: asparajans@gmail.com

2 Mart 1836’da Teksas, Meksika’dan bağımsızlığını ilan etti. 2 Mart 1969’da Concorde Fransa’da ilk test uçuşunu yaptı. 2 Mart 1989’da 12 AB üyesi ülkede, yüzyılın sonuna dek, tüm CFC’lerin


T

ayland Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu TABİTAK’ın 6 Ocak 2008 günü yaptığı açıklama kamuoyuna bomba gibi düştü. Dünyanın belli başlı haber ajanslarının da davetli olduğu açıklama, kurumun Zaman İşleri Enstitüsü toplantı salonunda gerçekleşti. TABİTAK sözcüsü Somchai Chavarat yaptığı açıklamada; dünyamızın güneş etrafındaki dönüş hızının son yüz elli yılda beklenmedik şekilde hızlandığını tesbit ettiklerini belirtti. Daha önce, NASA’nın ölçümlerine göre dünyanın dönüşünün biteviye yavaşladığı zannediliyor ve her yılın bir kaç salise uzadığı var sayılıyordu. Buna göre, atom saatiyle ölçülen “Koordine Evrensel Saat” ile dünyanın dönüşüne bağlı olarak ölçülen “Evrensel Saat” arasındaki fark 0,6 saniyeye yaklaştığı zaman, takvim yılına bir saniye daha ekleniyordu. Bilimsel Devrim layı Draje Dergi için değerlendiren İndiana Teknik Üniversitesi Astrofizik Fakültesi Kantin işletmecisi Güneş Gecegezer: TABİTAK’ın bulgularının ilk anda kulağa inanılmaz geldiğini, ancak kamuoyuna açılan belgelerin incelenmesi durumunda bilimsel bir devrimle yüzyüze olduğumuzu itiraf etmesi gerektiğini söyledi. Her bilimsel gelişmenin yeni tartışmaları da beraberinde getirdiğini vurgulayan Gecegezer, dünyanın dönüş hızındaki artışın tarihsel ilerlemeyi tetikleyeceğini ve insanlığın başdöndürücü bir çağın eşiğinde olduğunu da vurguladı.

O

Kabine’den Şok Açıklama ABİTAK’ın inanılmaz keşfi, yalnızca bilimsel çevrelerde büyük bir şaşkınlık ve heyecanla karşılanmakla da kalmadı. 6 Ocak günü yapılan açıklamanın ardından Tayland Başbakanı Scamcasli Margaredot kabineyi olağanüstü toplantıya çağırdı. Bir saat 15 dakika süren toplantının ardından yapılan açıklamada; “Bakanlar kurulu toplantısında bu büyük keşfin ortaya çıkardığı yeni durumun radikal bir

T

takım kararları da zorunlu kıldığı” vurgulanırken, 2010 yılında 2 Mart gününün takvimlerden çıkarılması kararını aldıklarını ve bunun Tayland padişahınca da onaylanmasını beklediklerini kamuoyuna duyurdu. Buna göre 1 Mart 2009 itibariyle pazar gece yarısından itibaren 24 saatlik 2 Mart’a veda törenleri yapılması kararlaştırıldı. Şubat ayının ise bundan sonra 4 yılda bir değil, 6 yılda bir 29 çekeceği de kulislerden sızan bilgiler arasında. Muhalefet Ayakta Tayland Sokaklarında Kaos Hakim Mart’ın yasaklanması kararının ardından nüfus cüzdanlarını değiştirmek zorunda kalacak olan 2 Mart doğumlu Tayland’lılar ülke çapında gösterilere başlarken muhalefet de hükümeti vatandaşlarının yıldız haritasıyla oynamakla suçladı. 13 Ocak günü Cumhuriyet meydanında toplanan kalabalığın Zaman İşleri Enstitüsü Genel Müdürlük Binası ve çevrede bulunan kitapevlerine saldırarak takvim ve ajandaları yağmaladığı da gelen bilgiler arasında. 2 Mart pazartesi günü yapılacak 2 Mart’a veda törenleri sırasında da büyük olayların çıkmasından endişelenen hükümet olağanüstü hal ilan ederken; yağmacıların en ağır şekilde cezalandırılması için yeni yasal düzenlemeler de ufukta görünüyor.

2

Dünya Ayakta. ABD’den Tam Destek ayland’da tüm bunlar olurken, 2 Mart’ın takvimlerden çıkarılması kararı dünyada büyük yankı uyandırdı. Endonezya, Mali, San Marino ve Surinam’dan gelen haberlere göre bu dört ülkede de 2 Mart’ın takvimlerden çıkarılması kararının yakında açıklanması bekleniyor. Filipinler’de ise 2 Mart’ın Milli Bayram olması nedeniyle 24 Aralık gününün takvimlerden çıkarılması yönünde bir uzlaşmaya varılmış görünüyor.

23

EM SICAK GÜNDEM SICAK GÜN

Tayland Hükümetinin 6 Ocak’ta yaptığı “2 Mart’ın yasaklanacağı” yönündeki açıklamayı dört gün boyunca sessizlikle karşılayan ABD Dışişleri Bakanlığından 10 Ocak günü yapılan açıklamada; “TABİTAK’ın çığır açacak bir bilimsel hamle yaptığı ve bu koşullar altında Tayland Hükümetinin kararını saygıyla karşılamaktan başka bir seçenekleri olmadığı belirtildi.” Diplomatik kulislerde ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bu açıklamasının ardından bütün dünyada 2 Mart’ın yasaklanmasının kaçınılmaz olduğu vurgulanıyor. Tayland’daki sokak gösterileri ve yağmaların bir benzeri de Endonezya’da yaşandı. Yunanistan, İspanya, Ukrayna ve ABD’deki kitlesel gösterilerin ise olaysız geçtiği öğrenildi. Hamburg Kebapçılar Federasyonu: Affetmeyeceğiz enüz Türkiye’de yankı bulmayan takvim düzenlemesine Türkler cephesinden ilk tepki Almanya’dan geldi. Hamburg Kebapçılar Federasyonunca yapılan yazılı açıklamada: “Emperyalizmin ülkemizi bölme ve parçalama oyununun sürdüğü; Hamburg Kebapçılar Federasyonu’nun her yıl 2 Mart’ta düzenlediği geleneksel bahara merhaba kebap festivalinden rahatsız olan ABD hükümetinin TABİTAK’ı ve Tayland Hükümetini paravan olarak kullandığı” belirtildi.

H

T

Tayland’da muhalefet Don’t Touch My March! (Mart’ıma dokunma) sloganıyla sokaklara döküldü.

(kloro-fluoro-carbon) üretiminin yasaklanmasını kararlaştırıldı. 2 Mart 1995’te Yahoo! kuruldu. 2 Mart 2001’de dergimizin çocuk yazarı Ceren Gül Çıtak doğdu.


24

MOR GÜNEŞ Yazı: Hakan Keleş E-mail: clifnest@hatmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Hakan bu yazıyı yazarken Beethoven’ın 9. Senfonisi’ni dinliyordu. Ne zaman bu eseri dinlese aklına Otomatik Portakal gelir. Hakan, yeterli miktarda parası olan insanların istedikleri yerlerde sigara içebileceklerini söylüyor. Fakat kendisi sigara içmemektedir.


25 Hikâyenin özüne sadık kalınmasına karşın; birçok farklı yerde, değişik versiyonlarına rastlamanız mümkün. Belki hiçbir zaman edebi ya da felsefi sorgulamasını yapmayız ama bir filmde, kitapta, çok güldüğümüz yaratıcı zekâ ile şekillendirilmiş bir karikatürde, hatta bazen arkadaş arasında ki sohbetlerde dahi karşılaşırız. Her şey sevdiği kadın uğruna sözleşmeyi çiğnemesi ile başlar. Önce sürgün edilir. Artık bilmediği bir mekândadır. Buraya uyum sağlayabilmesi için bilgiye ihtiyacı vardır. Kendisine gerekli bilgi verilir. Ancak bu bilgiler ona yeni sözleşmelere mal olacaktır. Daha sonra bulunduğu yeni ortama uyum sağlayabilmesi ve ihtiyaçlarını giderebilmesi için yardım ve dayanışmaya ihtiyaç duyar. Bu da daha fazla insan ve tabi ki yeni sözleşmeler demektir. Sözleşmelere sadık kalınması için ayrıntıların özenle herkese öğretilmesi gerekir. Doğal olarak kimin, kime, nasıl öğreteceği ayrı bir sözleşme zincirinin halkalarıdır. Konuyu kazdıkça yeni belgeler bulmak mümkündür. Uymamız gereken uzun ve kapsamlı anlaşmalar. Bazılarını okumadan imzaladığımız, imzaladığımızın farkında olmadığımız ya da hiçbir zaman görme fırsatı dahi bulamadığımız, bizim için imzalanmış anlaşmalar. Her şey Âdem’in yasak elmayı alması ile başladı (burada yasak kelimesini kullanmamın amacı sadece olayda geçen elmaya sıfat olması ve hikâyenin bu şekilde anılmasından ibarettir). Sonra olaylar birbirini kovaladı. Kâinatın bu şekilde bir kuralın çiğnenmesi üzerine kurulup kurulmadığı tartışmaları sürüp giderken onlarca kural ürettik. Çiğnedik ve ürettiğimiz kurallar tarafından çiğnendik.

Bilim adamları nereden geldiğimizi araştırıyor, sosyologlar bu duruma nasıl geldiğimizi, devlet adamları ne yapmamız gerektiğini, din adamları nereye gideceğimizi. Ben ise bu hafta tüm bu kargaşanın ortasında, elmaya sıfat olarak kullandığım ve protesto için tekrar kaleme almayacağım kelimenin üstünü örtüyorum kelimeler ile. Hayatımıza soktuğu onca sınırlamadan önce kendisini çıkartmak istiyorum hayatımızdan. İnanın içimizde “gereken cesaretimiz” var. Hatırlayın doğar doğmaz çiğnedik ilk kuralı. Yüksek sesle konuşmak yasaktır yazan hastane koridorlarını inletmedik mi hıçkırıklarımızla daha doğar doğmaz. Sorgulayamazlardı bizi çünkü bebektik. Dünyaya geleli henüz birkaç saniye olmuştu ve hiçbir anlaşmanın altında imzamız yoktu. Kimse ismimizle seslenip susturun şunu diyemezdi. Çünkü seslenilecek bir ismi dahi kabullenmemiştik daha. Sonra kuralları daha önce konulmuş dünyaya adım attık. Okullarda yeni kurallara. Hastane koridorlarında sus işareti yapan hemşireden korkar olduk. Dudaklarını kapatan işaret parmağı gözümüzü oyacakmış gibi. Büyüdük. Yürüdükçe koridorlarda, arttı hemşire resimleri ve biz resimlere bakamaz olduk. Başımız önde sessizce yol aldık hayatın koridorlarında. Hadi uğruna köşe ayırdığımız ve üstüne bir sayfa kelime döktüğüm kelimeyi anmayalım bir hafta. Hadi çıkarın ilkokulda ilk pastel boyanız ile yaptığınız resimleri. İndirelim bize sus işareti yapan koridorda ki hemşire resimlerini. Mavi bir elma asalım, perspektif umurumuzda olmasın cin ali asalım, ismine aldırmayalım en sevdiğimiz arkadaşımızın adını verelim cin Burak asalım mesela, bakanlara ne biçim araba dedirten uçan daire asalım, dilediğimizce özgür olalım, gökyüzü asalım, mor bir güneş asalım.

Ona göre, Al Pacino ve Russell Crow’un oynuyor olmasına rağmen, Köstebek filmi gelmiş geçmiş en kötü filmdir. 28 Şubat itibariyle sabahın dördünde aklına gelen ilk şey elmalı topitop olmuştur.


26 HER KAFADAN BİR SES HER KA Draje Dergi kızların dedikodu toplantısına sızdı ve onlara ‘YASAK’ sözcüğünün ne anlattığını sordu.

Ece Naz 22 KIÇ YASAK! Vapurda sigara içmek yasak artık; yanlış anlaşılmasın açık havada da yasak. Hadi ön tarafta yasak: arkaya savrulan duman içmeyenleri bozmasın diye, kabul! Vapurun kıçında neden içemiyoruz? Giden vapurda sigara dumanının öne savrulması ihtimaline karşılık vapurun kıçı koruma altında!

Ezgi 22 Bazı yerlerde sigara içmek, bazılarında türban takmak, bazılarında saç göstermek, bazılarına çocuk yapmak, bazılarına çocuk aldırmak ama her yerde kırmızı ışıkta geçmek!

Söyleşi: İlknur Seda Bendeş E-mail: ilknurseda@yahoo.com Fotoğraf: İlknur Seda Bendeş

Fransızca kamu yönetimi kızlar toplantısına “kesin” katılacak olan Meyla, herkesi ekti. Fotoğraflar ç ve pilav yiyerek ve kola içerek başladı. Esra bütün gün yerde oturup bütün soğuğu yedi, kimsenin s d’habitude”. Gözde yirmi üç kere Bahadır’ın kim olduğunu sordu.Betül kamusal alanın önemini vurg


27

AFADAN BİR SES HER KAFADAN Betül 22 Güne mutlu uyanıp mutlu uyumak “YASAK”

Esra 24 Yatay ve dikey düzlemde eşitlik sağlamak için kurulmuş ama adaleti sağlayıp sağlayamayacağı düşünülmemiş hukuk sistemini yasallaştırmak için var edilmiş kısıtlama. Yasak - Yazık ... Gözde 23 Yasakları yıkmak kural dışı olmaksa, normal dışı olmak yasaklara uymaktır.

Fulden 22 Taksime gece gece kız kıza çıkmak yasak muna goyum! Félicitation à Cem!

çekilirken aynı zamanda dedikodu yapılıyor idi. Toplantı, Esra’nın yeni ve güzel evinde karnıyarık sözünü dinlemedi. Bütün çay servislerini Fulden yaptı. Ecenaz toplantıya geç kaldı “comme guladı. Bir tek Ezgi pijama partisinin hakkını verip pijama giymişti. Fulden küfür etti.


28

Maço Kızı

İlknur, derginin hazırlık sürecinde ne zaman bir yere Ece Naz yazacak olsa, Ecenaz şeklinde yazmıştır. Kendisi bunun bir kolaylık olduğunu iddia etmektedir. Ece Naz okumayı öğrendiği günden itibaren bir defter tutmaktadır. Okumayı


29

SEVGİNİN ELLERİ Sevginin elleri bağlıydı dün Çocuğunu sevmek, haramdı annelere Suçlu misali bırakılmış kenarda köşelerde Mahkum misali hapis törelere Hissiz putlardı aile büyükleri çatık kaşlarıyla Yasaklanmıştı çocuklar ayıplar- günahlarla Gölgede çiçek gibi Aydınlanmadan yüzleri Karanlığa büyüdü filizleri Sevginin elleri bağlıydı dün Çelimsiz ruhlarıyla o çocuklar, Büyük çatlamış elleriyle Kocaman oldular Çelimsiz ruhlarıyla o çocuklar Hep biraz çocuk kaldılar Yaşam gittikçe hızlanıyor Ve büyüdükçe insan Daha çok sızlanıyor

Sevginin elleri yok bugün Çocuğunu sevmek uzak annelere Gömdüğümüzden beri çatık kaşlı hissiz putları Antika misali, sandıklar içinde Yaşanmadan hatırlanan Yasaklar, unutulmuş törelerde Ayıplar evvel zaman içinde Kalbur saman içinde bugün; Burası çalışan anneler diyarı Olmayan ülkede çocuklar Bilinmeyen zamanın, yokluğunu çeker Vakit yoktur artık onları sevmeye Masallar sandıklarda sararır Bugün koşmak yasaktır Düşmeden büyür çocuklar Soğuktur salıncaklar Çünkü demirdendir artık O zamanlar başlar yalnızlık Sevginin elleri yok bugün

Şiir: Ece Naz İlkin Email: bestoftheperfect@hotmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

unutmadan önce ona başka bir defter almak boynumuzun borcu olmuştur. Ece Naz’ın Börk adında şirin mi şirin bir dobermanı vardır. Ece Naz çok güzel kabak graten yapar.


30

YASAK YiYECEKLER Yazı: Ece Dericioğlu E-mail: ece-yc@hotmail.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen

Yasak Draje’ye en son katılan yazarımız Ece, aynı zamanda en eliçabuk yazarımız olarak derginin KFC’ye adını veren Kentucky eyaletinde arka cebinizde dondurma taşımak yasaktır. Kereviz yerken harcanan kalori, kerevizin içindeki kaloriden daha fazladır. Morgan Spurlock, Şişir Beni adlı belgeselin yapım sürecinde 1 ay boyunca 3 öğün sadece fast foo olduğu konusunda ısrarcı olunca, bu deneme süreci düşünüldüğünden erken sonlandırılmıştır.


31 ikten hemen sonra, zel olan birçok yiyecek, yend gü ı tad na ya bu an ad elm Yasak vicdan rahatsızlığıyla baş başa bir yük bü u lun oğ an ins an ad henüz mideye varm an bir sürü eklerin zararlı olmasından yakın ec yiy li zet lez n gü r he zda fını bırakır. Etra dur. Bilim adamları, ında bilimsel açıdan da doğru asl ia idd Bu . iniz ilirs reb gö ebi an ins neldiğini söylüyorlar. Bunun seb yö e ler ek ec yiy ğlı ya rak ola l insanın içgüdüse açıklanıyor. ndini koruma içgüdüsü olarak ke i nd ke len ge ri be an uşt bu rol de va koşarak elde etmediğimiz için de şin pe av zi imi ler ek ec yiy Tabii ki günümüzde üne üstlük yakınmasına sebep oluyor. Üst n da rum du bu sin rke he n me içgüdü he şulmasıyla bile yürüyüş bandında saatlerce ko n eri urg mb ha bir tek z imi diğ ye izi bozmaktadır. eritilememesi ayrıca sinirlerim diğinizi ında pişman olmadan her iste ras son , an zam ne son en , Şimdi bir düşünelim tatlıyı yesem inizden veya çevrenizden ‘bu nd ke , an zam ne son en da yediniz? Ya m’; ‘gençturkcell akşam artık başka bir şey yeme m rse ye nu ‘bu ; mi’ sem me likleri ye mi nü rejime başlıyorum’ vs. gibi rep gü i tes zar ‘pa ; m’ me ye lds na de olsa mc do var ki onlara en de ölüyor yemeyen de’ciler ‘yiy da nın ya rın nla bu ii Tab uz? duydun hiç değinmiyorum. döneminde umutla kınan insanlar hayatlarının bir ya n da rum du bu ki, de niz vre yiyen Çe nde minimum iki porsiyon tatlı gü n ide Esk r. rla ata ne ye etis kendilerini diy nmaktadır! sta yemeden geçireceğine ina pa m dili bir tek yı fta ha tün bü şahıs, ekler listesi in zamanı gelmiştir. Yasak yiyec Artık tatlı dostlara veda etmen a bu liste tatlı yiyecekler(!) yasaktır. Aslınd ve lu tuz ğlı, Ya ır. tad ak rm du karşınızda ler, yendikten size göz kırpan bu hain yiyecek ce ön n de me Ye tır. ıdık tan k ço ıları saymakla yiyeceklerin ta kendisidir. Say hemen sonra sizi pişman eden lde yağını gözle sebelerine sürükleyenler gene ha mu n da vic rin de en a am z Mantı bitme rarlarla yenilmiş yiyeceklerdir. ka i an zı tar sı ma art kız es tat görebildiğiniz pa ırmacalarla an ev yemeği yedim’ gibi kand nd azı ‘en ise ler ek ec yiy işi r gibi hamu her şey, dolma, uçta bu diyet yolunda sevdiğiniz Son ır. rat ya nlık ma piş az ha da klaşmalıdır. er ve daha niceleri sizden uza börek, pasta, döner, hamburg olup yukarıda çoğu zaman incecik bir insan Bütün bu çabaların amacı ise şına ayrı la yiyebilmektir. Bu da başlı ba ığıy atl rah n da vic i ler ek ec yiy z saydığımı en ‘yiyip yememe köşesini her zaman meşgul ed bir ızın lım Ak ır. rat ya i lişk çe pmayı bir zümünün az yemeyi ve spor ya Çö ur. ud un sor ak ort zun mu ğu problemi’ ço kültürünün uğunu bilsek de birçok mutfak old ek tirm ge line ha bi nsi pre yaşam ir. Yalnız uygulamak pek mümkün değild birleştiği bu yerde, bu prensibi nlıkları ı hepimiz seviyoruz. Aynı pişma ğlıy ya u, luy tuz ı, tlıy Tal n. bili ız olmadığın am çünkü zaten ‘ben yediklerim için pişman olm da nız ara Ha z. oru şıy ya iz pim da en az he ’ diyen arkadaşlar varsa, onlar rum ıyo alm kilo hiç im yiy m ne kadar yerse erlerinin sinirini yen hamburger kadar tüm diğ me tile eri im ttiğ hse ba da arı yuk tıpkı bozmaktadır! arak formumuza edelim. Belki daha sonra avlan et rek ha izle rim üle üd içg lin Ge kavuşuruz...

n ilk sayısında yerini almıştır.

odla beslenmiştir. Doktorlar, öncesinde sağlıklı olan Spurlock’un hayati tehlikeyle karşı karşıya


32 SIKICI ŞEYLER SIKICI ŞEYLER

Profesörün www.richarddawkins.net adresindeki internet sitesine 10 Eylül 2008 tarihinde Türkiye çıkışlı sunucularda y görünmektedir. Ancak hangi mahkemenin hangi tarih ve sayılı kararı ile engellendiği belirtilmemektedir. Yasaklama ü bilinen, Harun Yahya mahlâsını kullanan Adnan Oktar olduğu belirtilmiştir. Richard Dawkins, yazdığı kitap nedeniyle de T sahibi Erol Karaaslan, geçtiğimiz Mart ayında, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” iddiasıyla dava edilmiş, ancak mahkem vermişti. Kaynak: http://tr.wikiped

The Selfish Gene (Gen Bencildir) Richard Dawkins Hazırlayan: İlknur Seda Bendeş E-mail: ilknurseda@yahoo.com İllüstrasyon: Birkan Can Evirgen … Her ne kadar aksine inanmak istesek de, sevgi ve türün -bir bütün olarak- iyiliği hiç de evrimsel anlamı olmayan kavramlardır. Bu kitap, gen bencilliği diye adlandırdığım temel yasanın, gerek bireysel bencilliği gerekse bireysel özveriyi nasıl açıkladığımı gösterecek. Ancak, önce, özveri söz konusu olduğunda ortaya

çıkan özel bir yanlış açıklamadan bahsetmek istiyorum, çünkü yaygın olarak biliniyor ve de yaygın olarak okullarda öğretiliyor. Bu açıklama daha önce sözünü

ettiğim yanlış kavram üzerine temellendiriliyor: Canlılar “türün iyiliği için” veya “grubun iyiliği için” bir şeyler yapmak üzere evrimleşirler. Biyolojide bu görüşün nasıl başladığı kolayca görülebilir. Bir hayvanın yaşamının çoğu üremeye ayrılmıştır ve doğada gözlediğimiz, kendini kurban etme eylemlerinin çoğu ebeveynlerce çocukları için yapılır. “Türün devamı”, üreme kavramına ilişkin sıkça kullanılan bir başka deyim olup, tartışmasız, üreme olayının bir sonucudur. “Üremenin ‘işlevi’ türün devamını ‘amaçlar’” şeklinde bir sonuca varabilmek için mantığı bir parça çekiştirip uzatmak yeterlidir. Buradan hareketle, bir başka yanlış adım, hayvanların genelde türün devamını sağlayacak şekilde davranacakları yorumunu yapmak olacaktır. Bunu ise, türün diğer üyelerine karşı özverili davranacakları yorumu izler. Bu düşünce şekli, Darwinci terimlerle söylendiğinde, muğlâk kalacaktır. Evrim, doğal seçilim yoluyla işler ve doğal seçilim de “en uygun” olanın, farklılıkları nedeniyle ayakta

kalmasıdır. Ancak, “en uygun” ile kastedilen nedir? En uygun bireyler mi; en uygun ırklar mı; en uygun türler mi? Ya da başka bir şey mi? Bazı amaçlar için bu sorunun yanıtı çok önemli değil; ancak özveriden bahsediyorsak, can alıcı bir nokta olduğu çok açık. Darwin’in var olma mücadelesi olarak adlandırdığı yarışma türler arasında ise, bireye bu oyunda bir piyon olarak bakılabilir, o da en iyi niyetli yaklaşımla; bu piyon, türün daha yüksek olan çıkarları gerektiği takdirde kurban edilecektir. Daha saygın bir şekilde dile getirmek istersek, eğer bir grup, -örneğin, bir tür ya da türün içindeki bir topluluk - kendilerini grubun iyiliği için feda etmeye hazır bireylerden oluşmuşsa, kendi bencil çıkarlarını önde tutan bireylerden oluşmuş rakip bir gruba kıyasla, neslinin tükenmesi olasılığı daha düşüktür. Böylece, dünya nüfusu, bireyleri kendini adamış gruplardan oluşur. Ben, reductio ad absurdum (bir düşüncenin doğru olduğunu göstermek amacıyla, aksinin yanlışlığını kanıtlamak) yaklaşımıyla tartışmaya devam edebilir ve grup seçilimi kuramının güçlüklerine dikkat çekebilirim, ancak bireysel özverinin açıkça var olması açıklanmayı bekliyor. Ardley işi, Thomson’un gazellerindeki zıplamada, davranışın tek açıklamasının grup seçilimi olduğunu söylemeye kadar vardırıyor. Zıplayan hayvanın bir avcının önüne atlayıvermesi,

Google’da “yasak” sözcüğüne ilişkin yaptığınız bir aramada karşınıza çıkan ilk kişi Sibel Kekilli olac IN TURKEY” yazısıyla karşılaşabilirsiniz. Gerekli DNS ayarlarını yaptığınız zaman ya da anonim siteler Dawkin’İn internet sitesi engellenmeseydi, kendisi başta olmak üzere kaç kişi Dawkins’in adını duya teşekkür etse azdır. Darwin’in doğumunun 200. ve “Türlerin Kökeni”nin yayımlanışının 150. yıl dönüm


yasak konulmuştur. Siteye Türkiye’den girildiğinde yalnızca “Mahkeme kararıyla erişim engellenmiştir” ifadesi üzerine, siteden yapılan açıklamaya göre Türkiye’den mahkeme başvurusu yapan kişinin Adnan Hoca olarak da Türkiye’de dava konusu olmuştu. Dawkins’ in “Tanrı Yanılgısı” adlı kitabını Türkiye’de yayımlayan Kuzey Yayıncılık’ın me, “kitap yasaklamanın düşünce özgürlüğünü özünden sınırlayacağını” belirterek Karaaslan’ın beraatına karar dia.org/wiki/Richard_Dawkins avcının dikkatini kendine çekerken bir yandan da arkadaşlarını uyarmak istemesiyle, kuşların uyarı çığlıklarına benzer. Kullanacağım temel düşünce, yüzyılın başlarında, genler-öncesi günlerde A. Weismann tarafından öngörüldü: Weismann’ın “germplazmanın süreğenliği” doktrini. Şunu savunacağım: Temel seçilim birimi -ve bu arada kendi çıkarımız- ne tür ne de gruptur; hele birey kesinlikle değildir. Gendir; yani kalıtım birimidir Kimi biyologlara bu, başlangıçta çok uç bir görüş gibi gelebilir. Umuyorum ki, ne demek istediğimi anladıklarında, alışık olmadığımız bir tarzda ifade edilmiş olsa bile, bu tezin aslında ortodoksça olduğunu kabul edeceklerdir. Bu tartışmayı geliştirmek zaman alacaktır. İşin en başından başlamamız gerekiyor: Yaşamın ta başlangıcından... Gen Bencildir, Richard Dawkins EŞLEYİCİLER Başlangıçta basitlik vardı. Tümüyle donanmış, karmaşık düzendeki bir yaşamın ya da yaşam yaratma yeteneğine sahip bir oluşumun bir anda ortaya çıkmasını açıklamanın daha da zor olacağının kabul edileceğini varsayıyorum. Darwin’in doğal seçilim yoluyla evrim kuramı doyurucudur, çünkü bize basitliğin nasıl karmaşıklığa dönüşebileceğini, düzensiz atomların kendilerini nasıl olup da daha karmaşık desenler şeklinde gruplandırabildiklerini ve bunu insanları oluşturana kadar sürdürebildiklerini açıklar. Darwin, varoluşumuzla ilgili zor soruya bir yanıt sağlar ki bu, şu ana kadar önerilen tek olası yanıttır. Bu büyük kuramı, alışılmış olandan daha genel bir yolla, evrimin başlamasından öncelere giderek açıklamaya çalışacağım.

Darwin’in “en uygunun yaşamda kalması” kuralı, aslında daha genel bir yasanın, kararlı olanın varlığını sürdürmesi yasasının özel bir durumudur. Evren kararlı nesnelerle doludur. Kararlı bir nesne, bir ismi hak edecek kadar kalıcı ya da sık görülen bir atomlar topluluğudur. Bu, Matlerhorn gibi, adlandırmaya değecek kadar uzun süreli olan benzersiz bir atomlar topluluğu olabilir. Ya da, yağmur damlaları gibi, içlerinden herhangi bir tanesi kısa ömürlü olsa da, oldukça hızlı bir biçimde oluşan ve bu nedenle de toplu bir ismi hak eden bir varlıklar sınıfı olabilir. Etrafımızda gördüğümüz ve açıklamak istediğimiz şeyler -kayalar, galaksiler, okyanus dalgalarıhepsi de, şöyle ya da böyle, kararlı atom desenleridir. Sabun köpükleri küresel olma eğilimindedir, çünkü küresellik, gazla dolu ince tabakalar için kararlı bir biçimdir. Bir uzay aracındaki su da kürecikler halinde kararlıdır, ancak dünyada, yerçekimi etkisinde, hareketsiz haldeki su, düz ve yatay bir yüzey halinde kararlıdır. Tuz kristalleri küp şeklini almaya yatkındır çünkü bu, sodyum ve klorür iyonlarını paketlemek için en kararlı yoldur. Güneşte, bildiğimiz en basit atomlar olan hidrojen atomları, helyum atomları oluşturmak üzere birleşirler, çünkü oradaki koşullar altında helyum şekillenmesi daha kararlıdır. Daha da karmaşık başka atomlar tüm evrende oluşmaya devam ediyorlar; günümüzde kabul gören kurama göre de, evreni başlatmış olan “big bang” ile oluşmuşlardı. Dünyamızdaki elementlerin kökeni de budur. Atomlar karşılaştıklarında, bazen, kimyasal tepkimelerle bağlanarak molekülleri yaparlar. Bu moleküller atomlardan daha

33

SIKICI ŞEYLER SIKICI ŞEYLER

az ya da daha çok kararlılık gösterebilirler. Böylesi moleküller çok büyük de olabilirler. Elmas gibi bir kristale tek bir molekül olarak bakılabilir. Hepimizin bildiği gibi elmas kararlı bir moleküldür; ayrıca, iç atom yapısı sürgit tekrarlandığı için de çok basittir. Günümüz canlılarında çok karmaşık başka büyük moleküller de vardır ve bunların karmaşıklığı birçok düzeyde kendini gösterebilir. Kanımızdaki hemoglobin tipik bir protein molekülüdür; daha küçük moleküllerin, amino asitlerin, oluşturduğu zincirlerden yapılmıştır. Her bir amino asit ise belirli bir düzende bir araya gelmiş birkaç düzine atom içerir. Hemoglobin molekülünde 574 amino asit molekülü vardır. Bu atomlar dört zincir şeklinde düzenlenmiştir ve zincirler birbirleri etrafında sarılıp bükülerek, şaşırtıcı karmaşıklıktaki, üç boyutlu küresel bir yapı oluştururlar. Bir hemoglobin molekülünün modeli sık dikenli bir çalıya benzer. Ancak gerçek dikenli bir çalının tersine rastlantısal yaklaşık bir desen değil de, belirli ve değişmez bir yapısı vardır ve bu yapı ortalama bir insan vücudunda, tek bir dal ya da tek bir büklüm yerinden oynamaksızın, altı bin milyon kere milyon kere milyon kereden de fazla kendini aynen tekrarlar. Hemoglobin benzeri protein moleküllerindeki kesin biçim kararlıdır; şöyle ki, aynı amino asit dizisine sahip iki zincir –iki yay gibi- aynı üç boyutlu, kıvrımlı biçimi almaya eğilimlidir. Hemoglobin çalıları vücudumuzda saniyede dört yüz milyon kere milyon hızıyla, yeğledikleri düzeni alırlar ve başka hemoglobin molekülleri de aynı hızla bozunurlar… http://www.ozetkitap.com/Gen_Bencildir.pdf

caktır. Richard Dawkins’in Türkiye’de yasaklı olan resmi web sitesi anasayfasında “BANNED r üzerinden yasaklı tüm sayfalar gibi Dawkins’in sitesine de ulaşabilirsiniz. İlknur sorar ki; eğer ardı? Bilim adamımız, yasaklama kararında emeği geçen herkese ve her kuruluşa ne kadar mü dolayısıyla 2009’un Darwin yılı ilan edilmiştir.


şimdi bir şey yazardım ama kesin YASAKtır... Yazı: Bahadır Çevikel E-mail: pascal_bako21@hotmail.com İllüstrasyon: Hayal Can İncesağır


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.